PROF. DR. ABDURRAHMAN KÜÇÜK

Benzer belgeler
DİNLER TARİHİ DERSİ ÖĞRETİM ROGRAMI

AYP 2017 ÜÇÜNCÜ DÖNEM ALIMLARI

Mustafa Alıcı, Dinler Tarihinin Batılı Öncüleri, İz yayıncılık,

SOSYOLOJİSİ (İLH2008)

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

DAVRANIŞ BİLİMLERİNİN TEMEL KAVRAMLARI

TEMEL İSLAM BİLİMLERİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS DİNLER TARİHİ I İLH Yüz Yüze / Zorunlu / Seçmeli

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

MİTOLOJİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

İSMAİL TAŞ, MEHMET HARMANCI, TAHİR ULUÇ,

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİ Felsefe Bölümü DERS İÇERİKLERİ

HAKKARİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ İLAHİYAT LİSANS MÜFREDAT PROGRAMI

Ders Adı : DİN PSİKOLOJİSİ Ders No : Teorik : 3 Pratik : 0 Kredi : 3 ECTS : 4. Ders Bilgileri. Ön Koşul Dersleri

Doç. Dr. Oğuz ARI Boğaziçi Üniversitesi

AKADEMİK YILI

TURKIVE'DE DINLER TARIHI

T.C. BİLECİK ŞEYH EDEBALİ ÜNİVERSİTESİ İSLAMİ İLİMLER FAKÜLTESİ İSLAMİ İLİMLER BÖLÜMÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM PROGRAMI

Goldziher. Goldziher ve Hadis. Hadis. Hüseyin AKGÜN. Hüseyin AKGÜN Goldziher ve Hadis. Hüseyin AKGÜN

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS KELAM VE İSLAM MEZHEPLERİ ILH

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Tarih Bilimi ve Tarihe Yardımcı Bilim Dalları Video Ders Anlatımı I. ÜNİTE TARİH BİLİMİNE GİRİŞ A- TARİH BİLİMİ. I - Tarih Biliminin Konusu

1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar. 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma. 3. Aile. 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ İSLÂMÎ İLİMLER FAKÜLTESİ LİSANS PROGRAMI 1. Yıl / I. Dönem Ders. Kur'an Okuma ve Tecvid I

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

Kitap Tanıtımı, Eleştiri ve Çeviri Dergisi Journal of Book Notices, Reviews and Translations. Doğan Mert DEMİR

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS ÇAĞDAŞ DİNİ AKIMLAR İLH

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS FIKIH I İLH

BAYRAM DALKILIÇ, HÜSAMETTİN ERDEM,

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim-Öğretim Yılı 1.ve 2. Öğretim Eğitim Planları

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

Ahlâk ve Etikle İlgili Temel Kavramlar

DÜNYADA DİN EĞİTİMİ UYGULAMALARI

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

DEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Felsefe ve Din Bilimleri Tezli Yüksek Lisans Programı Alan Dersleri. I.

DİNLER TARİHİNDE METOT ÇALIŞMALARI METHOD STUDIES IN HISTORY OF RELIGIONS Hüseyin KÖFTÜRCÜ Ahmet ONAY**

İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

KARġILAġTIRMALI EĞĠTĠM

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

FAKÜLTEMİZ. Fakültemizin vizyonu ise uluslararası

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

T.C. KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ İlâhiyat Fakültesi Dekanlığı. REKTÖRLÜK MAKAMINA (Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı)

VEFEYÂT. Doç. Dr. Musa Süreyya Şahin

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Eğitim Tarihi. Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS EVRENSEL İNSANİ DEĞERLER İLH

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

ÖZGEÇMİŞ /1322;

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7

1.Ünite: SOSYOLOJİYE GİRİŞ A) Sosyolojinin Özellikleri ve Diğer Bilimlerle İlişkisi

Ýslâm Ahlak Teorileri (Ethical Theories in Islam)

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

2.SINIF (2013 Müfredatlar) 3. YARIYIL 4. YARIYIL

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

ÜNİTE:1. Sosyal Psikoloji Nedir? ÜNİTE:2. Sosyal Algı: İzlenim Oluşturma ÜNİTE:3. Sosyal Biliş ÜNİTE:4. Sosyal Etki ve Sosyal Güç ÜNİTE:5

Tel: / e-posta:

DEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Felsefe ve Din Bilimleri Tezli Yüksek Lisans Programı Alan Dersleri. I.

T.C. UŞAK ÜNİVERSİTESİ Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim Dalı Başkanlığı SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

TOPLANTI/KİTAP TANITIMI C.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi XIII/1-2009,

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ Eğitim Öğretim Yılı 1.ve 2.Öğretim (2010 ve Sonrası) Eğitim Planları HAZIRLIK SINIFI (YILLIK)

PROGRAMLAR. Türk Din Musikisi Lisans Programı

Editörler Prof.Dr. Ahmet Onay / Prof.Dr. Nazmi Avcı DİN SOSYOLOJİSİ

İçindekiler. İndeks. İKTİSADÎ DÜŞÜNCE TARİHİ 1. Giriş 1-19

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine "asif philosopy/mış gibi felsefe" deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar var"mış gibi" hareket edeceksin.

Paydaşlarına Göre İMAM-HATİP ORTAOKULLARINDA DİN EĞİTİMİ

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 2 (2012), ss

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ DORA KİTABEVİ, EYLÜL 2018, 302 SAYFA

ÖZGEÇMİŞ. Derece Okul adı Yıl. İlkokul Misak-ı Millî İlkokulu 1985 Lise İskilip İmam Hatip Lisesi 1991

Merkez / Bitlis Temel İslam Bilimleri /Tasavvuf Ana Bilim Dalı.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Editör. Din Eğitimi. Yazarlar Doç.Dr. Hacer Aşık Ev. Doç.Dr. Hasan Dam

İktisat Tarihi I. 27 Ekim 2017

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÜZERİNE YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

HİTİT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ 2007 VE SONRASI MÜFREDAT PROGRAMI AKTS KODU

T.C. BALIKESİR ÜNİVERSİTESİ GÖNEN MESLEK YÜKSEKOKULU TURİZM VE OTELCİLİK BÖLÜMÜ İNANÇ TURİZMİ

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

ANADOLU ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ/SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ/SOSYOLOJİ PR. (AÇIKÖĞRETİM)

EDEBİYAT SOSYOLOJİSİ AÇISINDAN 12 EYLÜL ŞİİRİ Nesîme CEYHAN AKÇA, Kurgan Edebiyat, Ankara 2013, 334 s.,isbn Sabahattin GÜLTEKİN 1

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEK OKULU SOSYAL HİZMETLER PROGRAMI 1. SINIF BAHAR DÖNEMİ DERS İZLENCESİ

2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DEKANLIĞI EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI DERSLER KATALOĞU. Dersin Optik. Kredi AKTS. Ulus.

Benjamin Beit-Hallahmi, Prolegomena to The Psychological Study of Religion, London and Toronto: Associated University Press, 1989.

Kelimenin en dar anlamıyla,neyin doğru veya yanlış sayıldığı (sayılması gerektiği) ile ilgilenir.

DAVRANIŞ BİLİMLERİNE GİRİŞ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

Prof.Dr. ÜMİT TATLICAN

Transkript:

2 Bu kitabın tüm hakları yazarlarına ve yayıncısına aittir. TÜRKİYE DE DİNLER TARİHİ NİN KURUMSALLAŞMASI SÜRECİNDE PROF. DR. ABDURRAHMAN KÜÇÜK g Editör Prof. Dr. Ahmet Hikmet EROĞLU ISBN: 978 605 9661 63 8 Genel Yayın Yönetmeni Cuma AĞCA Sayfa Tasarım / Kapak Biçer YILDIRIM Baskı / Cilt Berikan Ofset Matbaacılık Matbaa Sertifika No: 13642 BERİKAN YAYINEVİ Cumhuriyet Mah. Bayındır 1. Sokak No: 15/1 2 Çankaya Kızılay/ANKARA Tel: (0312) 232 62 18 Fax: (0312) 232 14 99 ANKARA Kitap içerisinde yer alan her bir makalenin tüm sorumluluğu kendi yazarına aittir.

2 Bu kitabın tüm hakları yazarlarına ve yayıncısına aittir. TÜRKİYE DE DİNLER TARİHİ NİN KURUMSALLAŞMASI SÜRECİNDE PROF. DR. ABDURRAHMAN KÜÇÜK g Editör Prof. Dr. Ahmet Hikmet EROĞLU ISBN: 978 605 9661 63 8 Genel Yayın Yönetmeni Cuma AĞCA Sayfa Tasarım / Kapak Biçer YILDIRIM Baskı / Cilt Berikan Ofset Matbaacılık Matbaa Sertifika No: 13642 BERİKAN YAYINEVİ Cumhuriyet Mah. Bayındır 1. Sokak No: 15/1 2 Çankaya Kızılay/ANKARA Tel: (0312) 232 62 18 Fax: (0312) 232 14 99 ANKARA Kitap içerisinde yer alan her bir makalenin tüm sorumluluğu kendi yazarına aittir.

DİNLER TARİHİ TARİHSEL BİR DİSİPLİN MİDİR? 155 Giriş DİNLER TARİHİ TARİHSEL BİR DİSİPLİN MİDİR? g Ramazan ADIBELLİ İkinci Dünya Savaşı sonrası dönem, Batılılar açısından din incelemeleri noktasında ikinci bir safhaya tekabül ederken Ankara İlahiyat Fakültesinde ilk Dinler Tarihi kürsüsü kurularak Türkiye de yeni bir akademik disiplinin ortaya çıktığı dönemdir. Batı daki klasik dönem gelişim ve kurumsallaşma sürecindeki hem teorik hem pratik sorunların yol açtığı tartışmalardan sonra bir disiplin olarak ortaya çıkan Dinler Tarihi, Frank Whaling in editörlüğünü yaptığı eserin başlığında belirtildiği şekliyle çağdaş dönemde gözlerini dünyaya açmış ve tam anlamıyla ancak 1990 lı yılların ikinci yarısından sonra uydu kanalları ve internet gibi yeni iletişim ve haberleşme araçlarının yaygınlaşması ve diğer taraftan da 1994 yılında Abdurrahman Küçük ün öncülüğünde kurulan Türkiye Dinler Tarihi Derneği nin 2005 yılında Uluslararası Dinler Tarihi Derneği nin (IAHR) üyesi olmasıyla uluslararası bir vizyona sahip olmuştur. Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye de de Dinler Tarihi anlayışı, bu disiplinin tarihsel gelişim ve kurumsallaşmasıyla yakından alakalıdır. İlk Türk akademisyen dinler tarihçisi olan ve birinci kuşak dinler tarihçilerini yetiştiren Hikmet Tanyu, lisans eğitimini felsefe alanında tamamlamışken hâlihazırda Dinler Tarihi anabilim dalında görev yapan akademisyenlerin tamamına yakını ilahiyat kökenlidir. Bu disiplinin tarihsel arka planına bakıldığında paradoksal bir durumun varlığı dikkat çekmektedir. Avrupa nın Fransa gibi bazı ülkelerinde Dinler Tarihi nin bağımsız bir disiplin şeklinde ortaya çıkışıyla ile Tevhid i Tedrisat kanunundan sonra Fransız filolog Georges Dumézil in İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde Dinler Tarihi dersleri vermek için 1925 yılında Türkiye ye gelişinin ilişkili oluşu başlangıçta bu disiplinin stratejik bir araç olarak ideolojik yönde kullanılmak istendiğini göstermektedir. Dumézil in ifadesiyle, Dinler Tarihi kür Doç. Dr., Erciyes Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı. email: adibelli@erciyes.edu.tr

156 RAMAZAN ADIBELLİ süleri Fransa da laikleşme sürecine katkı sağladığı gibi Türkiye de de benzer bir işlevi yerine getirmek üzere devlet politikasının bir destekçisi şeklinde telakki edilmişti. Didier Eribon a verdiği mülakatta, onun bu disiplinin İslam Teolojisi/İlahiyat [la faculté de théologie musulmane] fakültesinde kurulmasını hayretle karşıladığı sezilmektedir. Dumézil e göre bu disiplin, ülkede yürütülen öğretim ve araştırma faaliyetlerini ulemanın elinden alma [décléricaliser] projesinin bir parçasıydı (Dumézil 1987: 53). Bu projenin devamının gelmediğini tarih göstermiştir. Bilakis 1949 yılında açılan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde Dinler Tarihi kürsü kurulmasıyla bu başlayan süreçte Dinler Tarihi disiplini varlığını İlahiyat fakülteleri bünyesinde devam ettirmiştir. Bu paradoksal durumun farkına varıp onu aşma yolundaki adımlar çok daha sonra atılmıştır. Bu disiplinin bağlamsal şartlara uygun bir kimlik ve bu bağlamda da farklı bir metodoloji geliştirmesi gerektiği düşüncesi bu yönde atılan adımlardan biridir. 27 30 Haziran 1989 tarihleri arasında Samsun da düzenlenen Günümüz Din Bilimleri Araştırmaları ve Problemleri Sempozyumu nda birinci kuşak Türk dinler tarihçilerinden Günay Tümer in sunduğu Batı'da Din Bilimleri Kavramı ve Dinler Tarihi Çalışmalarında Metodoloji başlıklı bildiride varılan sonuç: Diğer İslam ülkelerine de ışık tutacak şekilde kendimize göre bir İslam Dinler Tarihine gidilmelidir. [ ] Kendi dinler tarihi metodolojimizi geliştirip belirlememiz gerektiği yönünde olmuştur (Tümer 1989: 149). Üç yıl sonra yine Samsun da düzenlenen Türkiye 1. Dinler Tarihi Araştırmaları Sempozyumu nda, (24 25 Eylül 1992) bildiri sunan Şaban Kuzgun ise Batı da başlatılan karşılaştırmalı Dinler Tarihi çalışmalarının bir kısmının misyoner amaçlı olduğuna ve yapılan karşılaştırmaların bilime hizmetten ziyade, propaganda maksadı ile Asya, Afrika ve Amerika'ya gönderilecek olan Hristiyan misyonerlerin gittikleri yerlerdeki karşılaşacakları dinleri tanımak ve bu dinlerin mensuplarına Hıristiyanlığın kendi dinlerinden üstün olduğunu ispatlamak için yapılmış olduğuna dikkat çektikten sonra (Kuzgun 1992: 117) Karşılaştırmalı Dinler Tarihi, Dinler Tarihi ve Din Fenomenolojisi şeklinde üçlü bir tasnif yaparak bunların birbirinden farklı olduğunu ve her birinin kendine ait özel bir alan olduğunu savunmaktadır. Kuzgun a göre Dinler Tarihi, dinleri, mezhepleri, dinî prensipleri, dinî şahsiyetleri vb. şeyleri zaman ve mekâna bağlı olarak inceler, ayrıca

DİNLER TARİHİ TARİHSEL BİR DİSİPLİN MİDİR? 157 geniş olarak bir karşılaştırma yapma cihetine gitmez. Karşılaştırmalı Dinler Tarihi, ister geçmişte yaşamış sonra yok olmuş olsun, isterse halen yaşayan olsun bütün dinleri ele alır, dinleri, dinî prensipleri vb. şeyleri zaman ve mekâna bağlı olmaksızın farklı ve benzer yönleri ile ele alıp inceler (Kuzgun 1989: 118 119). Hızlı bir şekilde hem Tümer in tasarladığı dinler tarihi hem de Kuzgun un yaptığı tasnifin değişmiş olduğu görülmektedir. Bu değişikliğin izlerini birinci ve ikinci kuşak dinler tarihçilerini bir araya getiren İslâmî İlimler Vakfı nca Tartışmalı İlmî İhtisas Toplantısı dizisi çerçevesinde 25 26 Haziran 2005 tarihleri arasında düzenlenen on birinci toplantıda Dinler Tarihinde Us ûl Mes elesi çerçevesindeki tartışmalarda görmek mümkündür. Dinler Tarihinde Metodoloji Tartışmalarına Bir Bakış konulu tebliğ sunan Mehmet Aydın a göre Dinler Tarihindeki metodoloji tartışmaları henüz bitmiş değildir, bu durum da disiplin içerisindeki dinamizmi göstermektedir. Konuya olumlu yönden yaklaşan Aydın, bu durumu umut verici ve teşvik edici şeklinde nitelendirmektedir. Aydın, ülkemizde yapılan Dinler Tarihi çalışmalarında karşılaşılan temel problemin, araştırmacıdan kaynaklandığı sonucuna varmaktadır. Çünkü Aydın a göre, bu alanda çalışanların tamamı, İslâm ilâhiyatı eğitimi aldıkları için, yapılan bir dinî çalışmada İslâmî apolojetik motifi bir kenara bırakmakta zorlandıkları görülmektedir (Aydın 2005: 1297). Günay Tümer gibi metodolojide bir bize özgü yol olması gerektiğini düşünen Abdurrahman Küçük, bu konudaki problemlerin giderilmesi bakımından yapılması gerekenleri şu şekilde sıralamaktadır: 1) Kitap yazarken, araştırma yaparken ve tez konusu verirken ortak bir yöntem oluşturulmalıdır. Dinler Tarihi ne ait (Deskriptif/Nitelendirici, Karşılaştırma, Fenomenolojik gibi) metotların nerelerde ve nasıl kullanılacağında birlik/paralellik sağlanmalıdır; 2) Din tanımında ve dinlerin tasnifinde ortak bir anlayış geliştirilmelidir; 3) Türkiye ye özgü terminoloji denemeleri yapılmalı ve kullanılan terimlerde birlik yolu denenmelidir; 4) Sembol ve simge kavramlarına açıklık getirilmeli, farklar ortaya konulmalı ve kullanımda paralellik oluşturulmalıdır; 5) Alanda yapılan araştırmalarda ve verilen tezlerde istişare yolu benimsenmeli, tekrardan kaçınılmalı ve yardımlaşmaya önem verilmelidir (Küçük 2005: 1395). Bilim adamının sadece başkalarının düşüncelerini aktaran kimse değil, aynı zamanda kendi bilim alanı ile ilgili terminoloji üreten kimse oldu

158 RAMAZAN ADIBELLİ ğuna dikkat çeken Harun Güngör de Mehmet Aydın Türkiye de akademik anlamda Dinler Tarihi araştırmacılarının İlahiyat Fakültesi kökenli olduklarını, bu sebeple de aldıkları temel eğitim gereği, Dinler Tarihi incelemelerinde İslâm ı merkeze alıp, apoloji yaptıklarını, bu araştırmacıların kendilerini bundan bir türlü kurtaramadıklarını (Güngör 2005: 1402) 1 düşünmektedirler. Güngör e göre Türkiye de Dinler Tarihi alanındaki temel metodolojik problem, kelamcılar tarafından yapılmış olan din tanımıyla Dinler Tarihi çalışması yapmaya gayret etmek ten kaynaklanmaktadır: Eğer biz dini Sami toplumlarında olduğu gibi rab, kutsal, ulu, güçlü bir varlık olarak kabul edilen tanrı tarafından gönderilmiş emir ve yasaklar bütünü olarak algılar, onun ilmini yaparsak, bu Dinler Tarihi değil, Kelam Teoloji olur. Bu da tabiî olarak bizi mutlak doğruluğu kabul edilen bir şeyin doğruluğunu ispat etme sonucuna götürür (Güngör 2005: 1402). Metodoloji alanındaki problemlerin halledilmesi açısından yapılması gerekenleri beş maddede özetleyen Güngör, Türk dinler tarihçilerinin ortak kavramlar, terimler üretmesi ve bunlar kullanması gerektiğini vurguladıktan sonra Dinler Tarihi disiplinin araştırma sahasının sadece tarihsel yaklaşımla sınırlandırılmaması için Klasik Dinler Tarihi çalışması yanında, Fenomenoloji, Dinî Etnoloji, Dini Folklor ve Dinî Antropoloji çalışmalarına (Güngör 2005: 1401) da yer verilmesi gerektiğini savunmaktadır. Güngör ün dikkat çektiği gibi Dinler Tarihi, Din Felsefesi, Psikoloji, Sosyoloji, Antropoloji, Tarih ve Teoloji gibi dini fenomenleri inceleme konusu yapan diğer birçok beşeri bilimin el aldığı malzemelerle ilgilenmektedir. Bundan dolayı da Dinler Tarihi disiplini diğer alanlar tarafından yutulma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Dinler Tarihi disiplinin özerk bir bilim dalı hâline gelmesi her şeyden önce bu disiplinin kendi amaçlarına uygun bir şekilde dini olguları inceleyen bir metot oluşturmasına bağlıdır (Brauer 2003: 9). Brauer in vurguladığı bu husus üzerinde Eliade ın özellikle durduğunu ve din bilimi çalışmalarında gözettiği temel hedeflerden birinin de bu disiplini kendine özgü bir metodoloji ile donatarak özerk bir bilim dalı hâline gelmesini sağlamak olduğu konusu, bu yazının son kısmında ele alınacaktır. 1 Kitapta bir baskı hatasından dolayı Harun Güngör ün iki katkısı sırasıyla Ali Rafet Özkan ve Mustafa Alıcı ya atfedilmiştir.

DİNLER TARİHİ TARİHSEL BİR DİSİPLİN MİDİR? 159 Tarihsel Arka Plan Din incelemelerini modern anlamda bilimsel bir anlayışla yürütme sürecini Friedrich Max Müller in (1823 1900) başlattığı ve bu bakımdan Dinler Tarihi disiplininin kurucu babası olduğu yönündeki görüş bilim camiasında genellikle kabul edilmektedir (Eliade 1977: 615). Dinler Tarihinin ya da daha genel anlamda Din Biliminin öncüsü sayılan Müller, 1867 yılında yayımlanan Chips from a German Workshop isimli eserinin birinci cildinde bu yeni disiplini adlandırmak üzere Religionswissenschaft terimini icat etmiştir (Mensching 1955: 11). Aydınlanma dönemi düşünürleri gibi o da religio naturalis ya da aklın orijinal doğal dini ile ilgilenmiş ve hakikatin belirli tezahürlerde değil, dinin en evrensel özünde bulunduğu fikrini ileri sürmüştür. Müller, orijinal hakikatin çeşitli dinler şeklinde farklılaşması sürecini, Eski Ahit'in Babil Kulesi Efsanesinde dillerin farklılığının kaynağını açıkladığı gibi buna benzer bir süreç olarak görmüştür (Kitagawa 2003: 28). Müller e göre her ne kadar zaman içerisinde dillerin sayısı artmış olsa ve bunlar genişlemiş ve değişikliğe uğramış olsalar da yine de insanlığın temel düşüncelerini bünyelerinde barındırmaktaydılar. Bundan dolayı bilimsel ilkeler dairesinde gerçekleştirilen karşılaştırmalı filolojik incelemeler sayesinde insanlığın sahip olduğu belli başlı dillerin en eski katmanlarına ulaşılarak insanlığın temel düşüncelerini oluşturan unsurlar aydınlatılmıştır. Dünyadaki bütün dillerin bir tek kökten geldiği tespitinden hareketle dinin de benzer bir süreçten geçtiğini düşünen Müller e göre (Müller 1867: xxvii) dünyanın başlangıcından bu yana tamamen yeni olan bir din yoktur (Müller 1867: ix x). Yani diller gibi bütün dinler de bir kökten gelmektedir. Bu kök din ya da Almanca tabiriyle urreligion da Hıristiyanlığın ta kendisidir. Müller, bu düşüncesini St. Augustine den alıntı yaptığı bir pasajla daha da açık hâle getirmektedir: Şimdi Hıristiyan dini diye isimlendirilen şey eski insanlarda da var olmuştur. Yani bu din, İsa nın bedene girdiği ana kadar ki bu andan sonra daha önce var olan bu din Hıristiyanlık diye isimlendirilmiştir insanlığın başlangıcından beri mevcuttur (Müller 1867: xi). Hem dinin dile benzemesi hem de Dil Biliminin belirli ilkelere kavuşarak önemli sonuçlar doğurmasından hareketle Müller, Religionswissenschaft ın da bu modele göre işlemesini teklif etmiştir (Müller 1867: xviii xix). Böylece Müller ve öğrencileri, dillerin tarihi gelişim safhalarını incelemek suretiyle bilimsel yolla dinin özüne ulaşabileceklerini ummuşlardır. Her ne kadar Hıristiyanlığın diğer dinlerden üstün

160 RAMAZAN ADIBELLİ olduğu fikrini taşısa da Müller e göre bu yeni disiplin gerçek bir bilimsel karşılaştırmaya dayanmalı ve bütün dinlere eşit mesafede durmalı, değer yargılarından uzak ve tarafsız, yani objektif olmalıydı. Bilimin partizanlara ihtiyacı yoktur (Müller 1899: 26, 28.) diyen Müller, Religionswissenschaft ı Karşılaştırmalı Teoloji (Comparative Theology) ve Teorik Teoloji (Theoretic Theology) olmak üzere iki bölümden oluşan bir yapı olarak tasarlamıştır (Müller 1899: 16 17). Joseph M. Kitagawa nın belirttiği gibi Müller, Religionswissenschaft terimini, çok farklı olmamasına rağmen bu yeni disiplinin Din Felsefesinden ve Teolojiden ayrıldığını göstermek için kullanmış (Kitagawa 2003: 28) ve temel farkı, normatif olmayan bir disiplin inşa etmeye çalışmıştır (Alıcı 2007: 27). Almanca bir terim olan Religionswissenschaft teriminin diğer Batı dillerinde tam karşılığı olmadığı için dini fenomenleri inceleyen disiplin, Fransızca konuşulan bilim çevrelerinde Histoire comparée des religions (Karşılaştırmalı Dinler Tarihi), Science des religions (Dinler Bilimi), Histoire des religions (Dinler Tarihi), Etude générale des religions (Genel Dinler İncelemesi), Phénoménologie des religions (Din Fenomenolojisi), Sociologie des religions (Din Sosyolojisi), Religiologie ; İngilizce konuşulan çevrelerde ise Comparative [Study of] Religion[s] (Karşılaştırmalı Din[ler] [İncelemesi]), Phenomenology of Religion (Din Fenomenolojisi), Science of Religion[s] (Din[ler] Bilimi), History of Religion[s] (Din[ler] Tarihi) ve Religiology gibi terimlerle adlandırılmıştır (Allen 1982: 28; Pummer 1972: 94; Bianchi 1975: 24). Ortak bir adı bulunmadığı için doğal olarak dini fenomenleri inceleyen bilim adamlarının çalışmalarında bu disiplin farklı adlarla karşımızı çıkmaktadır. Örneğin Mircea Eliade, Joseph M. Kitagawa (1915 1992) ve Charles H. Long gibi Chicago okulu mensupları history of religions kavramanı kullanırken, Harvard lı dinler tarihçisi Wilfred Cantwell Smith (1916 2000), comparative religions terimini tercih etmiştir. Hollandalı din bilimcileri W. Brede Kristensen (1867 1953) ve Gerardus van der Leeuw (1890 1950), yaptıkları işin din fenomenolojisi olduğunu belirtirken, İtalyan dinler tarihçisi Raffaele Pettazzoni (1883 1959) ve Alman kökenli din bilimcisi Joachim Wach (1898 1955), allgemeine Religionswissenschaft dan söz etmektedirler (Dudley III 1977: 5).

DİNLER TARİHİ TARİHSEL BİR DİSİPLİN MİDİR? 161 Bu disiplinin bu kadar çok isim altında nitelendirilmesi "Dinler Tarihi" (History of Religions) teriminin, farklı anlama ufkuna (Verstehenshorizont) sahip farklı bilim adamlarına göre farklı anlamlar ifade etmesinden kaynaklanmaktadır. Bazılarına göre, Dinler Tarihi, karşılaştırmalı metodu kullanarak, dinlerin çeşitli yönlerinin incelenmesi ve tasvir edilmesi bakımından dünya dinleri içerisinde bir tür seyahattir. Diğerlerine göre, çeşitli dinlerin tarihi olgusunun temelini oluşturduğu için, Dinler Tarihi, kesinlikle dinin felsefî bakımdan incelenmesidir. Bir diğerlerine göre ise Dinler Tarihi, sadece tek bir dini değil, birçok dini ele alan ve böylece de kilise tarihini andıran tarihi bir disiplindir. Böylece Dinler Tarihi disiplininin mahiyeti hakkındaki bu müphemlik, şimdiye kadar bu disiplinin bu kadar çok isimle ifade edilmesine neden olmuştur. Bu karışıklığa bir son vermek üzere Dinler Tarihi alanında çalışan araştırmacıları tek bir çatı altında toplamayı amaçlayan dünya çapındaki örgüt, İngilizce bir isim olarak "The International Association for the History of Religions" (IAHR: Uluslararası Dinler Tarihi Derneği) adını benimsemiştir. Dinler Tarihi (History of Religions) teriminin Genel Din[ler] Bilimi (General Science of Religions) teriminin eşanlamlısı olarak düşünüldüğü, böylece disiplinin yapısının Religionswissenchaft bağlamında tartışılması gerektiği böylece açıklığa kavuşmuştur (Kitagawa 2003: 26). Yukarıda ifade edilen hususlar özetlendiğinde genel olarak Dinler Tarihi terimi bilim camiasında üç farklı anlamda kullanılmış olduğu ortaya çıkmaktadır: 1) Dar anlamda bu terimle her bir dinin kronolojik sıra takip edilerek tarihi bağlam içerisinde ele alınması kastedilmektedir. 2) Geniş anlamda Dinler Tarihi tabiriyle hem dar anlamdaki Dinler Tarihi ni hem de Din Fenomenolojisi ni kapsayarak tarihi ve fenomonolojik incelemeleri birleştiren bir disiplin kastedilmektedir. 3) En geniş anlamda ise bu isim Almanca Religionswissenschaft teriminin eşanlamlısı olarak kullanılmakta ve bununla dinlerin salt tarihi incelemesini değil, dinlerin karşılaştırmalı incelenmesini, din morfolojisini ve din fenomenolojisini de ihtiva eden bir disiplin düşünülmektedir (Sharma 1975: 81). Dinler Tarihi, akademik bir disiplin olarak ilk kez Batı Avrupa da ortaya çıktı. 19. yüzyılın sonlarına doğru Avrupa üniversitelerinde ilk Dinler Tarihi kürsüleri şu tarihlerde kurulmaya başladı: Cenevre (1873), Leiden ve Amsterdam (1877), Paris te Collège de France (1880) ve École Pratique

162 RAMAZAN ADIBELLİ des Hautes Études ün (EPHE) yeni kurulan 5. bölümünde (1886), Brüksel (1896). Bilimsel bir disiplin olarak Dinler Tarihinin ve daha genel anlamda Din Bilimlerinin (Religionswissenschaft) tarihçesi ortaya konulurken genellikle Friedrich Max Müller in (1823 1900) Introduction to the Science of Religion (Din Bilimine Giriş) (1873) adlı eseri, bu disiplinin temellerinin atıldığı ilk kaynak kabul edilir (de la Saussaye 1904: 3: Jordan 1905: 151, 170; Sharpe 2005: 21) ve bu tarihten başlanarak bu disiplinin tarihsel gelişim safhaları kronolojik sırayla ele alınır. Bu yaklaşım, Dinler Tarihinin her ülkede kendine özgü şartlar altında geliştiği ve kurumsallaştığı gerçeğine yeterince vurgu yapmadığı gibi sanki bu disiplin ortak bir gelişim safhasından geçmiş izlenimi uyandırmaktadır. Böylece bu yaklaşım, Dinler Tarihi nin hangi ülkede ne şekilde telakki edildiği konusuna da açıklık getirmemektedir. Oysa diğer bilim dallarında olduğu gibi Dinler Tarihi, Avrupa da ülkeden ülkeye farklı tarihsel ve kültürel bağlamlarda ortaya çıktığı için doğal olarak da farklı şekillerde değerlendirilmektedir. Örneğin Peter Antes, Dinler Tarihi konusunda Avrupa da iki temel telakkinin varlığından söz etmektedir. Antes e göre Dinler Tarihi, Fransa ve İtalya da katı akademik bir yaklaşımla ele alınırken, bu disipline Almanya ile Kuzey ve Doğu Avrupa ülkelerinde daha fazla görevler yüklenmektedir. Katı akademik anlayış, din incelemesinde vurguyu tarihsel boyuta yaparak yalnızca Dinler Tarihi ne yoğunlaşmaktadır. Öyle ki Din Sosyolojisi ve Din Psikolojisi bu disiplinin alt dalları sayılmamaktadır. Din incelemesini daha geniş perspektiften ele alan ikinci yaklaşımı Almanca Religionswissenschaft terimi ifade etmektedir. Dini çok yönlü açılardan incelemeyi amaçlayan bu yaklaşım hem Dinler Tarihini, hem Din Sosyolojisini hem de Din Psikolojisini işe katarak çok disiplinli olma özelliği taşımaktadır. Dinler Tarihi konusunda Batı ülkeleri arasındaki diğer bir önemli farklılık da bu disiplinin teoloji ile ilişkisinin mahiyeti noktasında yer almaktadır. Almanya da teoloji ile Din Biliminin araştırma alanlarının sınırları konusu uzun zamandan beri tartışılmaktadır. Teolojinin, Hıristiyanlık, Yahudilik, Eski Doğu ve Akdeniz Helenistik medeniyetini, Dinler Tarihi nin ise diğer dini gelenekleri, özellikle de İslam, Hinduizm ve Budizm i araştırma sahası olarak benimsemesi yönünde bir görüş belirmişti. Fakat 1960 lardan sonra Vatikan tarafından başlatılan dinlerarası diyalog çalışmaları nedeniyle Hıristiyan teologlar yukarıdaki görev dağılımını göz ardı ederek dünya dinleri ile ilgilenmeye başlamışlardır. 1990 lardan sonra ise

DİNLER TARİHİ TARİHSEL BİR DİSİPLİN MİDİR? 163 bu kez de dinler tarihçileri kendi sahalarının dışına taşmaya başlamış ve dini araştırmalar yapan öğrencilerin Hıristiyanlık konusundaki bilgi eksikliğini gerekçe göstererek bu alana da girmişlerdir. Kuzey Avrupa ülkelerinde Teoloji ile Din Bilimi arasındaki ilişki Almanya dakine nazaran daha az gergindir. Danimarka da Dinler Tarihi ile Teoloji yan yana yürütülürken, Norveç ve İsveç te Dinler Tarihi, Teolojinin yerine geçmiştir. Dinler Tarihi ile Teolojinin uzlaşı durumu, Hollanda ve Belçika nın Flamanca konuşan kesimi için de geçerlidir. İngiltere de Din Bilimi ile Teoloji çatışmaksızın varlıklarını birlikte sürdürmektedir. Hatta birçok üniversitede Teoloji ve Din İncelemeleri (Theology and Religious Studies) aynı çatı altında yürütülmektedir. Fransa, İngiltere ve İspanya da ise Dinler Tarihi ile Teoloji birbirinden tamamen farklı birer disiplin kabul edilmektedir (Antes 2004: 44 56). Akademik bir disiplin olarak yaklaşık bir buçuk asırlık bir geçmişe sahip olan Dinler Tarihinin inceleme alanı, yani konusu, metodolojisi, Teoloji ile ilişkisi gibi konulardaki farklılıkların nereden kaynaklandığı meselesini Dinler Tarihi kürsülerinin kuruldukları tarihsel bağlamın analizi büyük ölçüde aydınlatmaktadır. Bugün bu disiplinin algılanışındaki farklılık, onun başlangıçta farklı şekillerde ve farklı amaçlarla tasarlanmış olmasından ileri gelmektedir. 19. yüzyılda çeşitli Avrupa ülkelerindeki bilim adamları arasında yoğun bir bilgi alışverişi olmuşsa da Dinler Tarihi kürsülerinin kuruluşu büyük ölçüde her ülkenin kendi tarihsel, siyasal ve dinsel durumundaki değişimler sonucunda gerçekleşmiştir (Stausberg 2007: 305 306). Dolayısıyla bu kürsülerin kuruluşundaki amaç sadece bilimsel kaygılardan kaynaklanmış olmayıp aynı zamanda ideolojik çatışmaların ve siyasal projelerin de bir ürünü olarak görünmektedir. Bu durum Fransa da özellikle kendini belli etmektedir. Diğer birçok Batı ülkesinin aksine Fransa nın milli dini Katoliklik olmuştur. 1789 deki Fransız İhtilalinden sonra durum değişmiş ve Cassadio nun deyimiyle laiklik, siyasal bir din şeklinde hâkimiyet kurmuştur (Casadio 2005: 4044). Bu durum, Fransız halkını ikiye bölmüştür: Kilise taraftarları ile Kilise karşıtları (Baubérot 2002: 55) ya da başka bir ifadeyle Katoliklerle Cumhuriyetçiler (Daughton 2006: 8). Michel Despland un belirttiği gibi Katoliklik taraftarları ile laiklik taraftarları arasındaki çatışma diğer Avrupa ülkelerinde benzerine rastlanılmayan, Fransa ya özgü bir durumdur (Despland 2001: 17).

164 RAMAZAN ADIBELLİ Türkiye de Dinler Tarihi Türkiye de Dinler Tarihi disiplininin nasıl telakki edildiği hususuna ülkemizde yazılan Dinler Tarihi kitaplarında bu disipline ilişkin tanımlamalar açıklık kazandırmaktadır. Ülkemizde yayımlanan ilk Dinler Tarihi kitaplarından biri M. Şemseddin Günaltay ın Tarih i Edyan adıyla 1338/1922 yılında neşredilen kitabıdır. Günaltay bu kitapta Din İlimleri nin Dinler Tarihi ve Din Felsefesi olmak üzere bir birini tamamlayan iki bilim dalından oluştuğunu ifade ettikten sonra Dinler Tarihini şu şekilde tanımlanmaktadır: Dinler Tarihi; insanlığın bugüne kadar dinî açıdan geçirmiş olduğu değişikleri açıklar. Siyasi tarihleri olmayan ilkel ve vahşi kabilelerin din ve inanç yapıları da Dinler Tarihinin konusu içine girer. Fakat derinlemesine inceleme yaptığı asıl alan, medeni insan topluluklarının sosyal açıdan gelişme ve yenilikleridir [...] Dinler Tarihinde ise ancak dinlerin geçirdiği değişim süreçleri ve meydana çıkan özellikleri araştırılarak, bununla yetinilir [...] Dinler Tarihinde bir "din", tarihsel olarak ve mukayese etmek suretiyle iki açıdan değerlendirilir. Tarihi inceleme, o dini diğer dinlerden tamamen ayrı olarak ele alıp, kendi sınırları içinde araştırarak, nasıl ortaya çıktığını, ne gibi değişiklikler geçirdiğini ve günümüzde ne durumda olduğunu incelemekten ibarettir. Mukayeseli inceleme ise; o dinin diğer dinlerle olan ilişkilerinin ve ortak noktalarının araştırılması demektir. Pozitif dinler ilmi, dinlerin mukayeseli tarihinden ibaret olduğu için, her iki incelemenin de ilmi usullere göre gerçekleştirilmesi gerekir (M. Şemseddin Günaltay 2006: 33 34). 1949 yılında kurulduktan sonra Ankara İlahiyat Fakültesinde ilk Dinler Tarihi kürsüsünün başına geçen Annemarie Schimmel ise Friedrich Heiler in etkisini taşıyan eserinde yaptığı tanımda Dinler Tarihi yerine Din Tarihi ifadesini kullanarak işe başlaması dikkat çekmektedir: Din Tarihi: Bu ilim kolunun özel vazifesi, filoloji ve tarih usulleriyle muayyen bir milletin veya ırkın, bir devrin, bir mezhebin veya bir tek şahsiyetin dinini tetkik etmektir ve aynı zamanda da ayrı ayrı dinlerin jenealojik, yani nisbet bakımından bağlılığını, yahud dinlerin birbiri ile tarihî münasebetini araştırmaktır [ ] Din bilgisinin ikinci büyük bölümü, Din Fenomenolojisi dir. Bu ilim, tarihî mevkiini dikkatle nazara almaksızın

DİNLER TARİHİ TARİHSEL BİR DİSİPLİN MİDİR? 165 sadece dinî hadisenin mahiyetini tetkik eder. Muhtelif dinlerin mukaddes âyinlerini, mukaddes mahallerini, kudsî zamanlarını, mukaddes eşyasını, kudsî şahsiyetlerini inceler; ayrı, ayrı her dine mahsus Tanrı mefhumunu araştırır [ ] Din fenomenolojisi, dinler tarihinde bazen biraz kaotik görünen muhtelif tezahüratı araştırıp tertipler; dinlerin çeşit çeşit tiplerini güzel bir nizama koyar; bütün dinlerde müşterek olan olayları gösterir. Bu sebeptendir ki Din fenomenolojisi, dinlerin ayrılıklarını inkâr etmeksizin bilâkis her dinin hususiyet ve hayat merkezini göz önünde tutarak dinî duygunun ve bu duygunun tezahürlerinin hemen bütün dünyada birbirlerine benzediğine işaret edip bu suretle dinlerin aslının ve maksadının bir olduğunu ispat etmeğe çalışır. Aynı zamanda din fenomenolojisi, mukaddes bir âyinin nasıl gelişip değiştiğini araştırır (Schimmel 1999: 6 7). Ülkemiz İlahiyat Fakültelerindeki Dinler Tarihi derslerinde en çok okutulan ders kitaplarından biri olan Günay Tümer ve Abdurrahman Küçük ün Dinler Tarihi adlı eserlerinde bu disiplin şu şekilde tanımlanmaktadır: Dinler Tarihinin tarifi, tarihi ve karşılaştırmalı incelemelere göre iki şekilde yapılabilir. Tarihi incelemelere göre Dinler Tarihi; tarih ve filoloji metodlarını kullanarak dinleri doğuş ve gelişmesinden inanç, ibadet, ahlâk vb. konularına kadar, tarihi seyir içinde inceleyen bir disiplindir. Karşılaştırmalı incelemelere göre Dinler Tarihi; dinlerin diğer dinlerle olan münasebetlerini benzer, farklı ve ortak hususlarını karşılaştırmalı olarak ele alan bir bilim dalıdır (Tümer ve Küçük 1997: 10). Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi emekli öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Aydın ın benzer bir tanım yaptığı görülmektedir. Aydın a göre: Dinler tarihi, tarih ve filoloji yardımı ile dinlerin doğuşunu, gelişmesini, inanç, ibadet ve ahlâkî değerlerini, tarihî seyir içinde inceleyen ve fenomenolojik metoddan da yararlanarak dinî fenomenlerin yapısını ve özünü araştıran bir ilim dalıdır. Karşılaştırmalı Dinler Tarihi ise, Dinlerin benzeyen ve ayrılan yönlerini, dinî kurumları, itikadı, pratik ve sosyal yönden karşılaştırmalı olarak Tarihî ve fenomenolojik gelişme içinde inceleyen bir bilim dalıdır (Aydın 2008: 15). Bu tanımlamalara bakıldığında Dinler Tarihi bilim dalının ağırlıklı olarak tarihsel bir disiplin olarak telakki edildiği açıkça görülmektedir.

166 RAMAZAN ADIBELLİ Oysa Schimmel in asistanı ve Türkiye de ilk akademisyen dinler tarihçisi olan Hikmet Tanyu nun 1959 yılında tamamladığı doktora çalışması olan Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerleri (Ankara 1967), Doçentlik tezi olan Türkler de Taşla İlgili İnançlar (Ankara 1968) ve Türklerde dağ ile ilgili inançları konu edinen Dinler Tarihi Araştırmaları (Ankara 1973) adlı kitaplar, ağırlıklı olarak fenomenolojik yaklaşımla ele alınan çalışmalardır. Türkiye de yetişen dinler tarihçilerinin çoğunun Tanyu ekolünden gelmesine rağmen, bu yaklaşıma onun kadar ağırlık vermediklerini söylemek mümkündür. Çoğu araştırmalarda fenomenolojik yaklaşımın temel ilkesi olan epoche ve eidetic vision ya da tarihsel yaklaşımın bir ilkesi olan objektiflik kriterin göz ardı edildiği ve Mustafa Ünal ın dikkat çektiği gibi özellikle İslam ile ilgili konular gündeme geldiğinde normativist ve apolojetik bir tavrın sergilendiği gözlemlenmektedir (Ünal 2010). Ünal ın üzerinde durduğu durumu açık bir şekilde ortaya koyan örneklerden bir tanesini verelim. Dinler Tarihi alanında çalışmalar yapanların tamamının İslâm ilâhiyatı eğitimi aldıkları için yaptıkları araştırmalarda İslâmî apolojetik motifi bir kenara bırakmakta zorlandıklarını ifade eden Mehmet Aydın ın başında bulunduğu araştırmacı ekibin Konya merkezdeki ziyaret yerleriyle ilgili bir yandan Dinler Tarihi, diğer yandan Din Fenomenolojisi açısından ışık tutmayı amaç edindikleri tamamen bilimsel bir perspektifle yapılan çalışmalarındaki temel amacın hemen önsözde halkımızın bu ziyaret yerlerindeki uygulamaların İslam la bağdaşmadığının ortaya konulması olduğu ve İslam inancıyla uyuşmayan bu davranışların halkımız tarafından niçin yapıldığının arka planını ortaya koymak olduğu şeklinde ifade edilmektedir (Aydın vd. 2006: III). Çalışmanın sonuç kısmında ise benimsenen yaklaşımın teolojik niteliği açıkça ifade edilmektedir: [ ] Türkler İslam dinini kabul etmekle beraber, eski dini ve kültürel kalıntıları kolayca terk edememişlerdir. Bu eski inanç kalıntıları, şekil değiş tirerek varlıklarını sürdürmüşlerdir [ ] İslamiyet, hiçbir zaman onaylamadığı halde, yeni bir takım dini fenomenler ortaya çıkmıştır. Mesela, türbe ve yatırları ziyaret, İslami olmakla beraber, onlardan bir şeyler İstemek kesinlikle İslami değildir [ ] Şüphesiz bu gibi pratikler, İslam dini ile çelişik bir durum arz etmektedir. Halkımız, İslamiyet'e büyük bir saygı beslemekle birlikte manevi halk inançlarım da yaşatarak bir halk Müslümanlı

DİNLER TARİHİ TARİHSEL BİR DİSİPLİN MİDİR? 167 ğı meydana getirmiştir. Bunun da sebebi, İslâmiyeti yeterince bilmemek ve cehalettir (Aydın vd. 2006: 132 133). Batı daki durumun aksine Türkiye deki dinler tarihçilerinin Dilbilim, Antropoloji, Felsefe ya da Kültür Tarihi alanlarında değil, İslam ilahiyatı tahsili yaptıkları için aldıkları eğitimin dine yaklaşımlarına büyük ölçüde etki ettiğini vurgulayan Şinasi Gündüz, 1990 lardan sonra Türkiye de Dinler Tarihi alanında önemli bir gelişme olduğunu belirtmektedir. Gündüz e göre Dinler Tarihi alanında lisansüstü eğitimi almak üzere Batılı üniversitelere gönderilen çok sayıda öğrenci ülkeye dönüşlerinde disipline yeni bir canlılık kazandırmıştır. Bu yeni dönemde birçokları arasında Almanya da Dinler Tarihi alanında eğitim görmüş olan Ekrem Sarıkçıoğlu, araştırmaları Batı daki düzeye yükselterek özellikle önemli bir rol oynamıştır (Gündüz 2005: 40). Gündüz e göre betimleyici fenomenolojik metot kullanan Sarıkçıoğlu ise kendisinin bir Dinler Tarihçisi olmakla beraber aynı zamanda bir ilahiyatçı olduğu nu (Sarıkçıoğlu 1997: 116) vurgulayarak Dinlerde Mehdi Tasavvurları konulu karşılaştırmalı çalışmasının sonuç bölümünde İslam daki Mehdi tasavvuru üzerine teolojik bir yorum yapma ihtiyacı hissetmiştir: Kur an a göre ahir zamanda beklenen Mesih veya mehdi gelmiştir, ismi de Hz. Muhammed (sav) dir (Sarıkçıoğlu 1997: 117). Dinler Tarihi alanında yapılan tezlerin çoğunun ilahi dinlerle ilgili karşılaştırmalı çalışmalardan oluştuğuna ve bunlarda da genellikle normatif bir yaklaşım sergilenerek İslam dini merkez alındığı ve onun diğer dinlerden üstün oluşunun gösterilmeye çalışıldığına dikkat çeken Baki Adam a göre Dinler Tarihi disiplini İlahiyat Fakültelerinde yer aldığı için bu teolojik tutum normal karşılanabilir (Adam 1997: 515). Türkiye deki dinler tarihçilerinin ilahiyat eğitiminden geçtiği ve Dinler Tarihi derslerinin sadece din eğitimi veren okul ve fakültelerde okutulduğu için Adam a göre İlahiyat Fakültelerindeki Dinler Tarihi disiplini objektif sosyal bir din bilimi olmaktan ziyade bir ilahiyat (teoloji) disiplinidir ve bu disiplin en azından şimdilik, İslam ın ve Türk kültürünün ihtiyaçları açısından bir ilahiyat disiplini olarak kalmak durumundadır (Adam 1997: 516). Konuya pragmatik açıdan yaklaşan Adam ın esas aldığı temel kriter, Dinler Tarihi disiplininin İslam a ve Türk kültürüne sağlayacağı katkılardır. Disiplinin amacını bu şekilde belirleyen Adam, Türkiye dinler tarihçilerinin ilahiyatçı kimlikleri hususuna tekrar vurgu yaparak teolojik yaklaşımın kaçınılmazlığını ve hat

168 RAMAZAN ADIBELLİ ta gerekliliğini şu ifadelerle dile getirmektedir: Bir ilahiyatçıdan, dinini paranteze alarak diğer dinleri incelemesi beklenemez, ilahiyat eğitiminden geçmiş, dogma (akaid) okumuş bir dinler tarihçisi de bir tefsirci, bir kelamcı kadar, yeri geldiğinde, dogmatik olma hakkına sahiptir (Adam 1997: 517). Adam, normatif değil, objektif ve deskriptif bir din bilimi olan Dinler Tarihinin bu temel nitelikleriyle ilahiyatçı kimliğine sahip dinler tarihçilerinin kendi kişisel özelliklerinden kaynaklanan bu durumun disiplinin inandırıcılığına ve ciddiyetine gölge düşürebileceği ve meydana getireceği risklerin, gerilimlerin ve hatta çelişkilerin ne şekilde çözüleceğine ilişkin bir program sunmazken, sadece ilahiyatçı kimliği ile dinler tarihçisi kimliği arasındaki dengenin iyi ayarlanması gerektiği yönündeki ikazla yetinmektedir (Adam 1997: 517). Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi İlahiyat Önlisans Programı için hazırladığı Dinler Tarihi adlı ders kitabında Baki Adam ın yaptığı tanımda disiplinin tarihsel yaklaşıma dayalı oluşuna vurgu yapılmaktadır: Dinler Tarihi, iki kelimeden oluşmaktadır: Tarih ve dinler. Bunlardan tarih, kendisine has metotları olan genel bir sosyal bilimin adıdır. En genel tanımıyla tarih; olayları sebep sonuç ilişkisi içerisinde, yer ve zaman göstererek inceleyen bir bilim dalıdır. Din ise, insanlık tarihinde özel bir yere sahip olan bir fenomendir. Antropologların, etnologların, arkeologların ve diğer bilim adamlarının tespit ettiğine göre din, insanla birlikte var olmuş bir fenomendir. Tarihte, dinsiz bir topluma rastlanmamıştır. En ilkelinden en gelişmişine, bütün kavimlerde bir dinin bulunduğu tespit edilmiştir. Tarih biliminin değişik disiplinleri vardır. Konusuna göre bu disiplinler farklı isimlerle anılır. Felsefenin tarihî gelişimini inceleyen disipline Felsefe Tarihi, hukukun gelişimini konu edinen disipline Hukuk Tarihi adı verilir. İnsan hayatında özel bir yere sahip olan dinleri konu edinen tarih branşına da Dinler Tarihi denir (Adam 2000: 2). 2015 yılında yayımlanan Dinler Tarihi El Kitabı nda yukarıdaki tanıma aynen yer veren Adam, Dinler Tarihi nin teolojiden farklı olduğunu yeniden ifade etmektedir. Tarih boyunca yeryüzünde var olmuş bütün dinleri tarafsız olarak inceleme konusu yapan bir bilim dalı olan Dinler Tarihi, herhangi bir dinin savunmasını yapan ilahiyat bilimlerinden ayrılır. Bu bilim dalı bütün dinleri aynı kategoride değerlendirir, dinleri üstünlük, gelişmişlik,

DİNLER TARİHİ TARİHSEL BİR DİSİPLİN MİDİR? 169 doğruluk ve yanlışlık bakımından değerlendirmeye tabi tutmaz. Onları oldukları gibi inceler (Adam 2015: 19). Eliade ın Dinler Tarihi Telakkisi 2 Eliade, Tarihi yaklaşım ile morfolojik analizin birbirini tamamladığını belirtmesine rağmen (Eliade 1952: 26; Eliade 1957: 219) dini fenomenleri tarihi perspektiften ele almanın o fenomenleri anlamak bakımından pek fazla bir şey kazandırmayacağı düşüncesindedir. Her dini fenomenin bir tarihi olduğunun ve belirli bir kültürel kompleks ile ilişkili olduğunun farkına varmak dinler tarihçisinin işini sona erdirmez. Ona bir de dini fenomenin anlamını, maksadını ve mesajını anlamak ve açıklığa kavuşturmak düşer. [ ] Avusturalyalılardan başlayarak Yunan Şark gizemlerine ya da Tantrizme giriş törenlerini alıp sosyal ve kültürel içeriklerini, yayılmalarını, dönüşümlerini veya bozulmalarını ortaya koyarak bunların tarihini meydana getirmek, bu törenlerin derin anlamlarının aydınlatıldığı anlamına gelmez. Tüm bu giriş törenlerinde insanın manevi tavrı görünmektedir. (Eliade 1986: 146). Eliade, 1955 yılında yazılan bu satırlarda ifade edilen düşüncelerini 1943 yılında yayımlanan Comentarii la legenda Meşterului Manole adlı kitabında incelediği Manole Usta efsanesini incelerken de şu veciz ifade ile dile getirmektedir: Ne şekilde yayıldığının tarihini bilmek onun anlamından daha az ilgilendirmektedir bizi (Eliade 1994: 176) İncelenen olguların nedenlerini ve kökenlerini açıklığa kavuşturmayı temel hedefi olarak belirleyen tarihi yaklaşımın bu teşebbüsünü boş bir gayret olarak gören Eliade a göre (Eliade 1986: 274) Kısaca şu önemli husus ihmal edilmiştir: Dinler Tarihi ifadesinde vurgu tarih kelimesi üzerine değil, din kelimesi üzerine yapılmalıdır (Eliade 1952: 36). Sosyologa göre din her şeyden önce sosyal bir olgudur; hatta bazı sosyologlarla göre en üstün sosyal olgudur. Tarihçiye göre din, tarihi bir olgudur, psikologa göre ise psişik bir olgu. Bunların tümü kısmen doğrudur. Zira aynı anda hem sosyal, hem psişik hem de tarihi (ve tabii ki hem de dilbilimsel, ekonomik, biyolojik, cinsel vs.) bir olgu olmayan beşeri olgu yoktur. 2 Ayrıntılı bilgi için bkz. Adıbelli, Mircea Eliade ve Din, s. 316 325.

170 RAMAZAN ADIBELLİ Fakat söz konusu olan dini bir olgunun bize dini bir olgu olarak ne gösterdiğini yakalamaktır (Eliade 1986: 273 274). Eliade, bu düşüncesini daha veciz bir biçimde şöyle aktarmaktadır: Her dini tecrübe özel bir tarihi bağlam içerisinde ifade edilmekte ve aktarılmaktadır. Fakat dini tecrübelerin tarihîliğini kabul etmek bunların dini olmayan davranış biçimlerine indirgenebileceği anlamına gelmez (Eliade 1971: 26 27). Eliade a göre dinler tarihçisi kendisini salt tarihçiliğin sınırları içerisine hapsederse kendi yerinin bir gün tarihçiler tarafından alınmasına engel olamaz ve bu anlayış da Dinler Tarihinin bağımsızlığının yok olmasına yol açar (Eliade 1986: 154 155). Eliade, tarihi yaklaşım terimiyle Joachim Wach ın Belirli tarihi gelişim dönemleri içerisinde dini düşüncelerin ve kurumların kökenini ve gelişmelerini ortaya koymaya ve bu dönemlerde dinin karşı çıktığı güçlerin etkisini belirtmeye çalışmak (Wach 1961: 21; Allen 1978: 71) şeklinde tanımladığı tarihi yaklaşımı kastetmediği kesindir. Dinler tarihçisine göre bir mitin ya da ritüelin her zaman tarih tarafından şartlandırılmış/şekillendirilmiş olması bu mitin ya da ritüelin varlığını açıklamamaktadır. Diğer bir deyişle dini tecrübenin tarihiliği son tahlilde bir dini tecrübenin ne olduğunu bize söylememektedir. Kutsalı, her zaman tarih tarafından şartlandırılmış/şekillendirilmiş tezahürler aracılığıyla ancak kavrayabileceğimizi biliyoruz. Fakat bu tezahürlerin incelenmesi ne kutsalın ne olduğunu ne de bir dini tecrübenin gerçekten ne anlama geldiğini bize söylememektedir. [ ] Dinler tarihçisi yalnızca tarihi dokümanlarla çalışmaya mahkûm olduğunu bilmektedir. O, aynı zamanda bu dokümanların sadece tarihi durumları yansıtmaları olgusu dışında kendisine daha fazla şey söylediğini hissetmektedir. Dinler tarihçisi bu dokümanların kendisine insan ve insanın kutsalla olan ilişkisi hakkında önemli hakikatler belirttiğini inceden hissetmekte fakat bu hakikatleri nasıl kavrayacağını bilmemektedir (Eliade 1971: 95). Bu alıntıda Eliade, dinler tarihçisinin kullandığı materyallerin ister istemez tarihi nitelikte olduğunu kabul etmektedir (Eliade 1949: 16, 17). Fakat bunların sadece bu niteliğe sahip olmadığına da özellikle dikkat çekmektedir. Eliade a göre din, Kudüs ya da İstanbul un fethi gibi salt bir tarihi fenomen değildir (Eliade 1971: 94). Dinler tarihçisi dini bir davranışın bütün

DİNLER TARİHİ TARİHSEL BİR DİSİPLİN MİDİR? 171 tarihi durumlarını inceleyerek bu davranışın yapısına ulaşmalıdır (Eliade 1962: 288). Eliade a göre fenomenoloji, dini fenomenlerin yapılarını ve anlamlarını incelemeyi amaçlayan bilim adamlarını, tarih ise bu fenomenleri tarihi bağlamları içerisinde anlamaya çalışanları temsil etmektedir (Eliade 1971: 28, dip. 1). Eliade ın bu ayrımından hareketle kendisinin zikrettiği birinci kategoriden değerlendirilmesi gerektiği konusunda hiçbir kuşku bırakmamaktadır. Bir taraftan Eliade ın hem tarihi yaklaşımla fenomenolojik yaklaşımın bir birini tamamladığını belirtmesi diğer taraftan da incelediği dini fenomenlerin tarihi bağlamlarını hesaba katmaması çelişkili bir durum gibi gözükebilir. Bu problemin çözümü Eliade ın tarih kavramı ile ne kastettiğinin açıklık kazanmasına bağlıdır. Werblowsky nin deyimiyle ifade edecek olursak Eliade ın tarih kavramı ne derece tarihidir? (Werblowsky 1989: 130) 1965 yılında kaleme aldığı bir makalesinde Eliade şöyle yazmaktadır: Diğer birçok beşeri disiplinlerde olduğu gibi dinler tarihçisi için de analiz, filolojiden ibarettir. Bir filolojiye (bu terimle buradaki kasıt, dini incelenen toplumların dilinin, tarihinin ve kültürünün bilinmesidir) hâkim olunmaksızın yetkin bilgin olunamaz (Eliade 1971: 105). Eliade ın kastettiği tarihi yaklaşım, dini fenomenlerin tarihi süreç içerisinde nasıl meydana geldikleri, hangi gelişim ve değişim aşamalarından geçtiklerini tespit etmekten ziyade dini incelenen toplumların dilinin, tarihinin ve kültürünün bilinmesinden ibarettir. Dini fenomenin tarihiliği ile Eliade genelde bu fenomenlerin saf hâlde bulunmayıp tarihi şartlar tarafından şekillendirildiğini kastetmektedir (Eliade 1971: 94). Saf bir dini fenomen yoktur. Dini olgu aynı zamanda tarihi, sosyolojik, kültürel ve psikolojik bir olgudur da (Eliade 1971: 43). Somut olan şey, tarih içerisinde ve tarih aracılığıyla tezahür eden dini fenomendir. Tarih içerisinde tezahür etmesi dini fenomenin tarih tarafından sınırlanması ve şartlandırılması/şekillendirilmesi için yeterlidir (Eliade 1952: 38). Tarih ve zaman dışında saf bir dini olgu yoktur (Eliade 1952: 39). Eliade, din bilimi çalışmalarını Dinler Tarihi adı altında değerlendirmekte ve bu kavram yerine din bilimi (la science des religions) ifadesini de kullanmakta ve bu disiplinin kültür felsefesi (une philosophie de la culture), felsefi antropoloji (une anthropologie philosophique), tarih felsefesi (une philosophie de l histoire) ve hatta din felsefesi

172 RAMAZAN ADIBELLİ (philosophie de la religion) gibi alanları da kapsadığını belirtmektedir. Görüldüğü gibi Eliade ın kafasındaki Dinler Tarihi, tarihi bir disiplin olmaktan daha çok felsefi bir disiplin olma temayülündedir. Zaten Eliade ın bu konudaki tutumunu açıkça dile getirmesi herhangi kuşkuya mahal bırakmamaktadır. Şimdiden bir şey belirtmek istiyorum: Bilimsel olarak değerlendirilebilecek inceleme ve çalışmalarımı ben daha ziyade felsefi olarak değerlendiriyorum (Eliade 1988: 258). Eliade, bu çarpıcı sözlerini birkaç paragraf sonra şu şekilde izah etmektedir: Ancak ben hiçbir zaman sırf bilimsel bir etnografik veya folklorik eser yazabileceğimi hissetmedim. Beni, etnologlar, folkloristler ve sosyologların yayımladıkları kitaplar yığınının altında yatan manevi belgeler ilgilendiriyordu sadece. İnsanın Kozmos içerisindeki durumunu anlayabilmek için bu yüz binlerce sayfa içerisinde yaşamaya devam eden mitler ve semboller âlemini bilmek ve anlamak gerektiğine inanıyordum. Oysa bunun [İnsanın Kozmos içerisindeki durumu] bir metafizik oluşturduğu malumdur. Bunu bilmek ve anlamak için sarf edilen gayretler bilimden ziyade felsefeyle ilgilidir [ ] (Eliade 1988: 259). Sırf bilimsel olmayandan ne kastettiği konusunda Eliade ın güncesine düştüğü 25 Mayıs 1949 tarihli notta açıklık getirmektedir. Eliade, burada incelediği fenomenlerin ekonomik, sosyal, tarihi vb. gibi maddi ve dışa bakan yönlerinden ziyade bunların manevi yönü üzerinde durmayı tercih ettiğini ifade etmektedir (Eliade 1973: 105). İncelediği materyallerin manevi yönünü gün yüzüne çıkarma işlemini Eliade benim felsefi metodum diye nitelendirmektedir (Eliade 1973: 193). Sonuç 19. yüzyılda filolojik, tarihsel ve karşılaştırmalı araştırmaların revaçta olduğu bir dönemde ortaya çıkan bir disiplin olan Dinler Tarihi nin, Teolojiden farklı normatif olmayan bir bilim dalı şeklinde düşünülmüştür. Bilimin partizanlara ihtiyacı yoktur ilkesini benimseyen Max Müller in he who knows one knows none düsturuna ya da diğer bir ifadeyle bilinenden hareketle bilinmeyeni keşfetme ve anlama noktasına dayanan bir yaklaşımın din araştırmacılarının kendi kişisel kanaatleri ve amaçları doğrultusunda farklı sonuç doğurmuştur. John R. Hinnells in şüpheli bulduğu Karşılaştırmalı Din[ler Tarihi] Hıristiyan ve özellikle de Protestan araş

DİNLER TARİHİ TARİHSEL BİR DİSİPLİN MİDİR? 173 tırmacılar tarafından apolojetik bir maksatla, Hıristiyanlığın diğer dinlerden üstün olduğunu ispat etmek için kullanılmıştır (Hinnells 2005: 14). Diğer taraftan Hıristiyanlık/din karşıtı cephede ise aynı araçla polemik bir amaç hedeflenmiştir. İngiliz Antropolojisinin en saygın temsilcilerinden biri olarak kabul edilen E. E. Evans Pritchard, Tylor, Frazer, Marett, Malinowski, Durkheim, Lévy Bruhl, Freud vs. gibi yazdıkları dönemde en çok etki eden araştırmacıların ya agnostik ya da ate olduğuna dikkat çekmektedir. Evans Pritchard a göre bunların nazarında ilkel dinin diğer dini inançlardan bir farkı yoktu, yani o da bir yanılsamadan ibaretti. Bu araştırmacıların teorilerinin daha iyi anlaşılması açısından bu teorilerin arka planında yer alan asıl amacın ne olduğu yönünde Evans Pritchard ın sunduğu görüş daha da dikkat çekicidir. Evans Pritchard a göre ilkel din hakkında teori üreten araştırmacıların çoğu ilkel dinlerde Hıristiyanlığa ölümcül darbeyi vuracak silahı aramışlar ve bulmuşlardır da. Bu araştırmacılar tarafından ilkel dinin hayali bir ürün olduğu gösterilmek suretiyle onun akıl dışı ve saçma bir şey olarak izah edilerek ilkel dinin yıkılması ve bundan hareketle büyük dinlerin gözden düşürülmesi ve sonunda da yok olması amaçlanmıştı (Evans Pritchard 2001: 29 30). Bu tarz apolejetik yaklaşımın ülkemizdeki çağdaş tipik örneklerinden biri Ahmet Kahraman tarafından kaleme alınan Mukayeseli Dinler Tarihi (İnsanın Yaratılışındaki İlahi Gaye) başlıklı kitaptır. Milli Eğitim Bakanlığı nın kararıyla İmam Hatip Liseleri için tavsiye edilen bu kitabın 1999 yılında yayımlanan yedinci baskısında dinin ilmi bir tarifini yapmanın güç (Kahraman 1999: 30) olduğu diğer taraftan da dinin ilme karşı olduğunun sanılmaması gerektiği çünkü ilahi din ilme karşı değildir. O, akla dayanır, akıl ve ilim vasıtası ile gerçeği ispat etme imkânı bulur, ayrıca ilmi teşvik eder (30). Dinler Tarihinin amacı ise insanoğlunu yaratılış gayesine ulaştırmak (21) olduğu şeklinde ifade edilmektedir. Yazara göre Dinler Tarihinin başka bir görevi, bütün dinlerde müşterek olan Allah, peygamber ve Ahiret düşüncesini bulmaktır (32). Dinler Tarihi metodunun tarihin kullandığı metotlar olduğunu (36) vurgulayan yazarın Tarihi, bir manevi ilim nitelendirmesi dikkat çekicidir (33). Sonuç itibariyle yazar Dinler Tarihinin üç gayesi olduğu sonucuna varmaktadır: 1) ilkel dinlerden son mütekâmil dine kadar her dinde tevhit akidesini tespit etmek ve fıtri din duygusunu görmek, 2) İslam ın son din vasfıyla ulaştığı tekâmül zirvesini

174 RAMAZAN ADIBELLİ göstermek, 3) Allah kanununu, ilmi bir zihniyetle ve Kuran metoduna göre yazılı olarak bütün insanlara tebliğ etmektir (37). Joachim Wach ın belirttiği gibi Dinler Tarihinin (Religionswissenschaft) görevi nelere inanmalı? sorusunu değil de inanılan şeyler nelerdir? sorması gerekir (Wach 1994: 456). Alman filozof Wilhelm von Humboldt un ifadesiyle Tarihçinin görevi, bilfiil gerçekleşmiş olanı ortaya koymaktır. Bunu görevi ne derece yerine getirirse problemini çözümü o derece mükemmel olur (Von Humboldt 1967: 57). Türkiye de yapılan Dinler Tarihi çalışmalarından sunulan örneklerden anlaşıldığı kadarıyla her ne kadar bu disiplinin başlığında Tarih terimi geçiyorsa da aslında benimsenen yaklaşımlar gerçekte daha farklıdır. Bu farklılıkların da son tahlilde araştırmacıların yaptıkları işteki amaçlarından kaynaklanmaktadır. Zira metot, nihayetinde amaca götüren bir vasıtadır (Adıbelli 2011). Dinler Tarihinin amacı nedir? sorusu bu disiplinin hem amacını hem mahiyetini hem de yaklaşımını ortaya koymaktadır. Eğer apoloji ya da polemik yapmaksa o zaman, Teoloji/Kelamdan ne farkı kalacaktır. Sadece dini fenomenlerin tarihsel boyutuyla sınırlı kalacaksa o zaman Tarihten ne farkı vardır. Dinler Tarihinin otonomisini ve hatta bilimsel bir disiplin olarak varlık sebebini muhafaza etmesi açısından Eliade ın gösterdiği yol bir çözüm olabilir. Kaynakça Adam, Baki (1997). Prof. Dr. Hikmet Tanyu dan Günümüze Dinler Tarihi Çalışmaları. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi C. XXXVI: 509 519. Adam, Baki (2000). Dinler Tarihi (İlahiyat Önlisans Programı (İÖP)). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi. Adam, Baki (2015). Dinler Tarihine Giriş. Dinler Tarihi El Kitabı. Baki Adam (Ed.). Ankara: Grafiker Yayınları: 19 32. Adıbelli, Ramazan (2011). Mircea Eliade ve Din. İstanbul: İz Yayıncılık. Alıcı, Mustafa (2007). Dinler Tarihinin Batılı Öncüleri, İstanbul: İz Yayıncılık.

DİNLER TARİHİ TARİHSEL BİR DİSİPLİN MİDİR? 175 Allen, Douglas (1982). Mircea Eliade et le phénomène religieux, Paris: Payot. Allen, Douglas, (1978). Structure and Creativity in Religion: Hermeneutics in Mircea Eliade s Phenomenology and New Directions. The Hague: Mouton Publishers. Antes, Peter (2004). A survey of new approaches to the study of religion in Europe. New Approaches to the Study of Religion Volume 1: Regional, Critical, and Historical Approaches. Peter Antes et al. (eds.). Berlin & New York: Walter de Gruyter: 43 61. Aydın, Mehmet (2005). Dinler Tarihinde Metodoloji Tartışmalarına Bir Bakış. İslâmî İlimlerde Metodoloji (Usûl) Mes elesi 2. İstanbul: Ensar Neşriyat: 1279 1298. Aydın, Mehmet (2008). Dinler Tarihine Giriş genişletilmiş 4. bsk. Konya: Din Bilimleri Yayınları. Aydın, Mehmet vd. (2006). Konya Merkezdeki Manevi Halk İnançlarının Dinler Tarihi ve Din Fenomenolojisi Açısından Değerlendirilmesi. Konya. Baubérot, Jean (2002). Deux institutions de science des religions en France: la Section des Sciences Religieuses de l'ecole Pratique des Hautes Etudes (EPHE), le Groupe de Sociologie des Religions. Modern Societies & the Science of Religions: Studies in Honour of Lammert Leertouwer. Gerard A. Wiegers & Jan G. Platvoet (eds.). Leiden: Brill: 55 66. Bianchi. Ugo (1975). The History of Religions, Leiden: E. J. Brill. Brauer, Jerald C. (2003). Önsöz. Dinler Tarihinde Metodoloji Denemeleri. Mehmet Aydın (ed.). Konya: Din Bilimleri Yayınları: 7 11. Casadio, Giovanni (2005). Historiography: Western Europe [Further Considerations], Encyclopedia of Religion 2. bsk. C. 6: 4042 4052. Daughton, J. P. (2006). An Empire Divided: Religion, Republicanism, and the Making of French Colonialism, 1880 1914. New York: Oxford University Press. De la Saussaye P. D., Chantepie (1904). Manuel d histoire des religions. Paris.