. Avrupa Birliği Ülkelerinde Din-Devlet ilişkisi Hukuki Yapı 1 Din Eğitimi 1 Din Hizmetleri Editörler Ali Köse - Thlip Küçükcan istanbul 2008
Yayın No: 389 Sempozyumlar/Paneller- 5 Avrupa Birligi Ülkelerinde Din-Devlet ilişkisi Hukuki Yapı/Din EğitimVDin Hizmetleri Redaksiyon: Cengiz Şeker Kapak tasanmı: MimErnin Sayfa tasanmı: Ender Boztürk Baskı: TDV Yayın Matbaacılık ve Ticaret işlt?tmesi IŞBN 978-975-389-522-4 islam Araştinnalan Merkezi (isam) Altunizade icadiye Bağlarbaşı Cad. 40 Bağlarbaşı 34662 Üsküdar-istanbul Tel. (0216) 474 08 50 Faks (0216) 474 08 74 www.isam.org.tr Bu kitap; Türkiye Diyanet Vakti Mütevelli Heyeti'nin 17.05.2006 gün ve 1208/4 sayılı karanyla basılmıştır. Teblig ve müzakerelerin bilim, dil ve düşünce açısından sorumlulugu tebligci ve müzak_erecilere aittir. Her hakkı mahfuzdur; istanbul, 2008
HOLLANDA Prof. Dr. Sophie van Bijsterveld Tilburg Üniversitesi ı. Tarihi Arka Plan Hollanda'da din-devlet ilişkisi üzerine en belirgin değişiklik 1796'da gerçekleşti. "Kilise-devlet aynrnı" bu yılda ilan edildi. O gün için oldukça yeni bir girişim olan bu aynm, Hollanda Reform Kilisesi'nin kurulduğu veya egemen din haline geldiği Birleşik Hollanda Cumhuriyeti'ndeki (1579-1795) mevcut sisteme tepki niteliğindeydi. Kilise-devlet aynmının ilanı birtakım temel değişikliklere neden oldu. Ancak hem cumhuriyet hem de onun kilisesi ve idari sistemi daha uzun yıllar varlıklannı sürdürdüler. 1796-1813 yıllan arasındaki dönem, politik ve anayasal açıdan oldukça çalkantılıydı. Napolyon Borrapart'ın kardeşi Louis Napolyon'un krallığından (1810-1813) sonra, 1814 yılı ülke için yeni bir başlangıç oldu. Bu yılda Hollanda Krallığı, bağımsız ve üniter bir devlet olarak kuruldu. Mevcut devlet yapısı ve anayasa 1814'ten bu yana kademeli olarak gelişti. 19: yüzyılda anayasal sistem giderek olgunlaştı. 18 yaşını dolduran her vatandaşa seçme hakkının verildiği ve hukukun üstünlüğü ilkesinin benimsendiği parlamenter sistem oluştu. Aynı zamanda kilise-devlet ilişkileri de değişerek gelişti. Bu süreçte "kilise-devlet aynmının" kabulü oldukça önemliydi. Fakat başlangıçta, hukuki alanda geçerlilik kazanan bu ilke pratikte tamamen uygulanamadı. Çünkü sosyal, dini ve demografik gerçekliğin bir gecede değişmesi imkansızdı. Din, toplumdaki ve sosyal kurumlardaki kökleşmiş yapısını korudu. Doğal olarak hukuk da bu duruma uydu. 19. yüzyılda devlet, farklı Protestan mezhepler üzerindeki kontrolünü biraz yumuşattı. Dinin kurumsal özgürlüğünün tam olarak kabul edilmesi, Hollanda'daki Katalik Piskoposluğu hiyerarşisinin yenilenmesine i.m.kan tanıdı (1853). İkili okul sisteminin (devlet ve özel okullar) kabulü ve devletin bu 135
AB ÜLKELERİNDE DiN-DEVLET İLİŞKİSİ okullan desteklemesi ise, bu dönemde gerçekleşen diğer önemli gelişmelerdendir. Bu durum 191 7 Anayasası'nda pekiştirilrrıiştir. Kilise-devlet ayrımı ilkesi, anayasada ya da herhangi bir hukuki metirıde bugüne kadar hiçbir zaman açıkça yer almadı. Kilise-devlet ilişkilerirideki Hollanda modelirıi anlamak için mevcut dinamikleri ve bu konudaki tartışmalan kavramak yararlı olacaktır. Hollanda, dini inançlar açısından her zaman çoğulcu bir ülke olınuştur. Fakat diğer diniere kıyasla Hıristiyanlık daha yaygındır. Aynca Hıristiyanlık içerisinde~ birçok farklı mezhep de bu ülkede temsil edilınektedir. Cumhuriyet döneminde ayrılıkçı kiliseler vardı; bugün de ayrılıklar ve bölünmeler devam etmektedir. 1 Bugün Katalik ve Birleşik Protestan Kiliseler, hemen hemen aynı büyüklüktedir ve her birinin yaklaşık 5 milyon üyesi vardır. Diğer dini cemaatlerden biri de Yahudi topluluğudur. Son 10-20 yıllık süreçte ise, Hindu ve Müslüman nüfus sayısı giderek artmaktadır. Bugün Hollanda'da 1 milyon dolayında Müslüman bulunduğu tahmin edilınektedir. Aslında kimin hangi dine inandığına dair resmi kayıtlar yoktur. Aynca değişik dini gruplar, üyeliğe kabul konusunda birbirinden farklı kriterler uygulamaktadır. Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, Hollanda hukuku genellikle azınlıklarm dini isteklerirıe karşı duyarlı olınuştur. Hollanda dini inançlar açısından çoğulcu bir ülke alınasının yanında sekülerdir. İlk sekülerleşme dalgası, daha yakın bir zamanda, 19. yüzyılın sonunda kendisini göstermiştir. Bugün ise, dini meseleler, kilise-devlet ilişkileri gibi konular yavaş yavaş halkın gündemine girmektedir. 2. Din, Kültür ve Toplum Din geleneksel anlamda hem bireysel hem de toplurrısal hayatta önemli bir rol oynar. Yukanda da bahsettiğimiz üzere bugün Hollanda, dini inançlar J açısındarı oldukça çoğulcu bir yapıya sahiptir. Hollanda kültürü, aynı zamanda faydacı bir karakter taşımaktadır. Bu durum mantığa aykın görülebilir. Ancak, çoğulcu toplurnlar günlük hayatlarında belirli bir faydacı yaklaşım sergilemek durumundadır. Toplumun farklı Hıristiyan mezheplerirıden ve bir ölçüde Yahudilerden oluşması, kilise-devlet ilişkilerinin biçimlerrmesinde ve dine ilişkin yasaların çıkanlmasında etkili olınuştur. Daha açık ifade etmek gerekirse, Hollanda sistemi, değişebilen "açık bir sistem" olarak nitelendirilebilir. 1 Fakat son zamanlarda iki kilise birleşmiştir. iki büyük reform kilisesi, "The N ederlanelse Heıvormde Kerk, Gereformeerde Kekren in Nederland" ve "Evangelic Luheran Churce" bugün "Protestantse Kerk in Nederland" ismi alunda birleşmiştir. 136
HOLLANDA 1 SOPHIE van BIJSTERVELD Hollanda toplumunun ikinci özelliği ise, dinin farklı alanlarda kendisini hissettitip kökleşebilmesidir (pillarisation). Hollanda'da kiliseler ve kiliseye bağlı organizasyonlar sosyal ve kültürel alanda her zaman aktif olmuşlardır. Bu konuda eğitim, sağlık, sosyal yardım kurumlan ve gençlerle ilgili etkinlikler yanında kitle iletişim araçlanyla yapılan faaliyetleri örnek olarak verebiliriz. 19. yüzyıldan bu yana devlet, söz konusu alanlarda ilerleme kaydetmiş olsa da dinin belirleyici rol üstlendiği bu girişimiere uyum sağlamak zorunda kalmıştır. Bütün bu deneyimler devletin irrıkanlannı din ve inanç farkı gözetmeden seferber ettiği, bununla birlikte inanç merkezli kurumlarm da bazı irrıkanlara sahip olduğu bir sistemi ortaya çıkamuştır. Hollanda toplumunun üçüncü özelliği ise, inanç eksenli politik teşebbüslere imkan tanımasıdır. Mesela, bugün Hollanda'da güçlü bir Hıristiyan Demokrat Partisi bulunmaktadır. Aynı şekilde küçük mezhepsel partiler de mevcuttur. Hollanda'da nisbi seçim sistemi kanunlan geçerlidir. Bu sistem, çok farklı politik görüşlerin parlamentoda temsil edilebilmesini sağlar. Çok sayıda farklı partinin Hollanda parlamentosunda yer bulabilmesi nedeniyle de sık sık koalisyona gidilmektedir. 3. Din-Devlet İlişkilerinde Hollanda Modeli 3. ı. Anayasa Devlet ile kilise arasındaki mevcut ilişkiler anayasaya dayanmaktadır. Bununlabirlikte, 1983'te anayasada genel bir revizyon yapılmıştır. Bu sırada temel haklar da yerıiden düzenlenmiştir. Asl.ııida anayasada kilise-devlet ilişkilerini düzenleyen belirli bir model (belirli bir ifade) yer almamaktadır. Fakat kilise-devlet aynmı ilkesi, özellikle din ve inanç özgürlüğünün garanti altına alınması (madde 3), vatandaşıara eşit muamelede bulunulması ve aynıncılık yapılmaması (madde 1) gibi hükümlerde muhteva olarak kısmen mevcuttur. Aynca bu bağlamda, eğitim özgürlüğünü garanti eden ve gelecekte devlet okullarının yerini alacak olan özel okul sistemine irrıkan tamyan 23. madde özel bir önem taşımaktadır. Başlangıçta ilkokullar ile sınırlı olan bu sistem, giderek orta dereceli okullan ve üniversiteleri de kapsarnıştır. Hiç şüphesiz bu çerçevede, ifade, toplantı yapma ve demek kurma özgürlüğü gibi temel haklar da önem taşımaktadır. Anayasa kiliselerden de bahsetmez. Bir başka ifadeyle anayasada din özgürlüğünün kurumsal boyutuna atıf yoktur. Anayasa'nın 6. maddesi, "bireysel anlamda" din ve inanç özgürlüğüne işaret eder. Bununla birlikte anayasa revizyonu sürecinde, Anayasa'nın 6. maddesinin diğer temel haklar gibi kurumsal olanlan da koruduğu onaylanmıştır. Bu yüzden kiliseler de din özgürlüğü ve diğer temel haklardan yararlanmaktadır. Aynca din özgürlüğü, 137
AB ÜLKELERiNDE DiN-DEVLET ilişkisi sadece bir dini görüşü benimseme hakkı ile sınırlı. kalmamakta, benimsenen dini görüşe uygun davranma serbesttiğini de kapsamaktadır. Anayasa (madde 120), parlamento kanunlannın nihai olduğunu çok net bir şekilde ortaya koyar. Bu kural, malıkernelerin parlamento kararlanın anayasallık açısından gözderi geçirme yetkisinin olmadığı anlanuna gelir. 2 Thbü ki parlamento kanunlan anayasaya uygun olmak durumundadır. Fakat bunu belirleyecek olan, yine yasa koyucunun (parlamentonun) kendisidir. Parlamento kanunlannın anayasal olarak gözden geçirilmesinin mümkün olmaması ve kilise-devlet ayrunını belirten açık bir ifadenin yokluğunedeniyle bu konularla ilgili verilmiş bir hüküm (örnek bir içtihat) bulmak zordur. Bu durumda kilise-devlet aynmını tam olarak anlayabilmek için, anayasa ile diğer ikincil yasalan bir bütün halinde gözden geçirmek gerekmektedir. 3.2. Kilise-Devlet Aynmı Hollanda'daki kilise-devlet aynmı ilkesi, Fransa'daki laiklik (laicite) ve Amerika'daki Ayrılık Duvarı (Wall of Separation) ilkelerinden farklıdır. Hollanda'daki sistem, dinin kanunda ve toplumun alt yapısal düzenlemelerinin hazırlanmasında varlık göstermesine karşı daha açıktır. Hollanda'daki kilisedevlet aynmı ilkesi, kilise ile devletin birbirinden kurumsal olarak bağımsız olduklanrıa işaret eder. Devlet, teolojik tartışmalarda taraf tutmaz ve dini kurallar koyamaz. örneğin devlet herhangi bir etkinliği ya da bir kurumu desteklerken '"Umn'nın kanununun çiğnenmemesirıi" (dini kuralların ihlal edilmemesini) şart koşamaz. Aynı şekilde, yardım talebinde bulunan bir dini kurumu da bu özelliğinden dolayı reddedemez, objektif kriterleri yerine getirmesi halinde başvurusunu dikkate almak zorundadır. Hollanda'da din işleri idaresiyle ilgili başkarılık, bakarılık veya müdürlük gibi herhangi bir kurum bulunmamaktadır. Bunun sebebi, kilise-devlet aynmı ilkesinin varlığıdır. 19. yüzyılda Reform Kilisesi, Katalik Kilisesi ve Katalik olmayanlar için kısa bir süreliğine bu tür bakanlıklar oluşturulmuştur. Fakat daha sonra bunlar kaldırılmıştır. Aynı şekilde.hollanda'da dinle ilgili herhangi bir kanun da yoktur. Bütün bunlarla birlikte, bazı bakanlıklar kendi görevlerini yerine getirirken dini konularla da ilgli enmişlerdir. örneğin. Eğitim Bakanlığı, din temelli okullarla ilgilenir. Savunma Bakanlığı orduda görev yapacak din görevlilerinin atamalarını yapar. Kültür Bakanlığı, aralarında kiliselerin de bulunduğu anıtsal binalarla ilgilenir. Azınlıkların entegrasyonuyla ilgilenen Adalet Bakanlığı ve Göçmenlik Bakanlığı'nın görevleri arasında dini konular da kısmen yer alır. Din özgürlüğünü de içeren temel haklar gibi anayasal konu- 2 Parlamento kararlan uluslararası antlaşmalar ve uluslararası organizasyonlann kararlanyla uyumluluk açısından gözden geçirilebilir (Anayasa madde 94). Bu durum temel haklar alanında özellikle önem kazanır. 138
HOLLANDA 1 SOPHIE van BIJSTERVELD larla ilgili birtakım sorumluluklar ise İçişleri Bakanlığı'nın üzerindedir. Verilen bu örnekler, resrrıi oteritelerin din ile çok fazla ilgilendikleri gibi bir izlenirn verebilir, fakat bu doğru değildir. Ancak son birkaç yıldır dinle daha fazla ilgilenildiği de gözlenmektedir. Hıristiyan ve Yahudi cemaatleri, kilise-devlet ilişkilerine yönelik olarak İdari işlerde Cemaatler Arası lietişirn 3 isimli müşterek bir kuruluş oluşturdular. Bu girişim, yaklaşık 65 yıl önce birkaç kilise tarafından başlatılrnıştı. Giderek üye sayısı arttı. Şu an bu kuruluşta aralannda üç Yahudi cemaati ve bir Ortodoks teşkilatının da bulunduğu farklı inançlara mensup yirmiden fazla grup yer almaktadır. Herhangi bir kamu kuruluşundan maddi destek almayan bu kuruluş (CIO), kiliselerin yasal konumlanyla ilgilenir, gerekli durumlarda idare ve parlamento ile irtibata geçer. Fakat aynı zamanda kiliseler, münferiden kendi adlanna yöneticilerle irtibat kurabilirler. Müslümanlar ise, kendi kurumlarını oluşturmakta birtakım güçlüklerle karşılaşmaktadırlar. Bunun nedeni, Hollanda toplumu ile uyum sürecinin uzun zamana yayılmasıdır. Daha açık ifade etmek gerekirse, uzun zaman geçmesine rağmen, pek çok göçmen Hollanda'ya kalıcı olarak yerleşmeyi hiç düşünmedi. Aynı zamanda milli ve dini farklılıklar da bu süreçte önemli rol oynadı. Bugün ise, bu uyumu sağlamak için kurulan birkaç kuruluş vardır (Contactorgaan Moslirns en Overheid ve Contaktgroep Islam gibi). Fakat mevcut problemierin dini meseleler mi, yoksa azınlık meseleleri mi olduğu; bu kurumlarm din-devlet ilişkileriyle mi, yoksa Müslümanların Hollanda toplumuna entegrasyonu gibi sosyal konularla nu ilgilene~eği pek net değildir. Bu kuruluşların öncekilerden (CIO vb.) farkı ise, kamu forılanndan bir miktar yardım almalandır. 3.3. Kilisenin Tüzel Kişiliği Kilisenin tüzel kişiliği, aynı hukuki niteliğe sahip demek, vakıf gibi diğer kuruluşlardan farklıdır. Medeni Kanun kilisenin konumunu şöyle tanımlar: "Kiliseler veya birimlerinin oluşturduğu birlikler tüzel kişilik (legal personality) olarak tanınırlar" (madde 2/2). Bu kanun, hem merkezi organizasyorılara hem de mahalli kiliselere bu statüyü sağlamaktadır. Tabii ki, hiyerarşik bir yapı arz eden ve bağımsız birimlerden (merkezi kilise ve mahalle kiliseleri) oluşan Roma-Katalik Kilisesi de bu statüden yararlanır. Hollanda'da kiliselerin resmen tanınmasını ve zorurılu olarak devlete tescilini gerektiren bir sistem yoktıır. Medeni Kanun'a göre, tüzel kişi hükmündeki kiliseler, "hukuki düzerıle çatışmadıkları sürece kendi kendilerini yönetme hakkına" sahiptirler. Ayrıca, bazı hukuki problemlerini kendi içlerinde halledebilirler. Fakat devlet mahkeme- 3 idari işlerde Cemaatler Arası iletişim (Interkerkelijk Contact in Overheidszakim-ClO). Aynntılı bilgi için bk. www.cioweb.nl 139
AB ÜLKELERiNDE DiN-DEVLET ilişkisi lerine başvurma seçenekleri de her zaman mevcuttur. Bu, onlara verilmiş anayasal bir haktır. Müslüman kuruluşlar ise kiliseler gibi örgütlenmemektedir (oysa onlar da bu özgürlüğe sahiptir). Onlar genellikle bir imarnın görevli olduğu cami merkezinde vakıf veya dernek şeklinde örgütlenmeyi tercih etmektedirler. KiJiselerin özel konumuyla ilgili başka yasal mevzuatlar da vardır. örneğin Genel Şşit Muamele Yasası (General Equal Treatment Act) 4 kiliselereve dini merkezlere, sınırlı da olsa bazı irnkfuılar tanımaktadır. Aslında yasa, sosyal hayatta gerek özel sektörün, gerekse kamu kurumlarınırı insanlar arasında dini inançlan nedeniyle ayrım yapmasını yasaklamaktadır. Dini organizasyonlar da, bu hükme dahildir. Ancak yasa, dini kurumların (inanç merkezli okullar dahil) personel çalıştırırken "din unsurunu" hesaba katmalarına izin vermektedir. Kısacası yasa, bir yandan mesela herkese eşit muamele gibi temel haklan gözetirken, diğer yandan din, eğitim, toplantı yapma vb. özgürlükleri sağlamaya çalışmaktadır. Aynı şekilde parlamento kararlarında da kiliselere ve cemaaderin dini kimliklerine saygıyı öngören örnekler bulmak mümkündür. Mesela geleneksel olarak Hıristiyan din adamı sınıfı yasal anlamda "çalışan" statüsünde (işçi veya memur olarak) görülmezdi. Bu yüzden, kilisenin kurumsal özgürlüğünü korumak amacıyla mesela bir papazın işten çıkarılması halinde yürürlükteki işçi-işveren kanunu uygulanmazdı. Fakat bu alanda yeni gelişmeler oldu ve 1970'lerin ortalarından itibaren sosyal güvenlik mahkemeleri, sosyal güvenlik yasasından faydalanmalan için din görevlilerini "çalışan" statüsünde değerlendirmeye başladı. 4. Kilise ile Devlet Arasındaki Etkileşim: Finansal ve Kurumsal Durum 4.1. Kilise ile Devlet Arasındaki Finansal ilişkiler Temel ilke olarak.kiliseler inananlan tarafindan finanse edilirler. Zaten Hollanda'da kilise-devlet ilişkisini belirleyen sistem de devletin dini faiıliyetleri desteklemesine izin vermemektedir. Devlet yine de çeşitli şekillerde dini faaliyetleri desteklemektedir. Bu mali desteğin niteliği ve niceliği konusunda kesin, bilgiler verrnek mümkün değildir. Ancak aşağıda aktaracağımız bazı bilgiler, finansal desteğin önemi hakkında bir bakış açısı kazandıracak niteliktedir. 4.2. Kiliseler Tarafından Desteklenen Sosyal Faaliyetler Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Hollanda'nın sosyal refah devletine dönüşümünden önce kiliseler ve kiliseye bağlı organizasyonlar eğitim, sağlık, yaşwann bakımı gibi sosyal yaşamın farklı alanlarında etkin bir konumdaydılar. Sosyal refah devletinin oluşumuyla birlikte devlet bu tür sosyal faaliyetlerin organizasyon ve finansınanına daha çok önem vermeye başladı. Dev- 4 Parlamentonun verdiği karann İngilizce metni için bk. www.cgb.nl 140
HOLLANDA 1 SOPHIE van BIJSTERVELD I etin bu alanlarla ilgili yeni düzenlemeleri (bağışların vergiden düşülmesi vb.) özel müteşebbislerin de bu alana katkısını artırdı. Bu faaliyetler genellikle aynı hukuki çerçeve içinde düzenlenmekte ve aynı finansal sistem içinde yer almaktadır. Sonuç olarak, dini motivasyonlara dayalı bu tür faaliyetlere hukuk sistemi saygı göstermektedir. 4.3. Eğitim Anayasa, eğitim konusunda ikili sistemin (hem devlet okullarının hem de özel okullann bulunduğu sistem) temel unsurlarını belirlemektedir. Eğitim özgürlüğü, devlete ait okullarda din dersi verilmesine irrıkan tanımaktadır. Aynca eğitim özgürlüğü, okul kurma, yönetme, okulun ve verilen eğitimin dini kimliğini belirlemeyi de içermektedir. Anayasaya göre, ilkokul seviyesindeki dini okullar tıpkı diğer kamu okullan gibi devlet tarafından finanse edilir. Orta dereceli okullar ve yüksek okullar içinse anayasada herhangi bir kayıt bulunmaz; bu konudaki kurallar (yukanda da belirttiğimiz gibi) olağan yasama usulüyle belirlenebilir. Bugünkü İslami okullar da (ilkokul ve ortaokullar) aynı şekilde bu sistem içerisinde kurulmuş ve finanse edilmiştir. Hollanda'da cemaat okullan oldukça yaygındır. Mevcut okulların yaklaşık üçte ikisini, cemaat okullan oluşturmaktadır. Cemaat okullarını yönetenler, okulun dini niteliğini belirleme yetkisine sahiptir. Belirlenen tarz, katı olabileceği gibi, oldukça liberal de olabilir. Kısaca ifade etmek gerekirse, cemaat okullarını idare edenler okulların sadece mezhebe bağlı olanlara mı, yoksa herkese mi açık olacağını belirleme hakkına sahiptir. Ancak bu belirleme, kanunun çizdiği sınırlar (eşitlik ilkesi gibi) çerçevesinde olmalıdır. Yani idareciler her zaman istedikleri gibi davranamazlar; tutarlı bir politika izlemek zorundadırlar. Devlet okullan da din eğitimi verir. Fakat bu eğitim genel ve tarafsızdır. Devlete bağlı ilkokullarda belirli bir dinin öğretimini içeren dersler normal müfredatın dışında seçmeli olarak verilebilir. Böyle bir dersin giderleri de devlet tarafından finanse edilir. Ancak bu konuda eşitlik sağlanmalı, sadece bir mezhep veya dine ayncalık tanınmamalıdır. Tabii bu tür taleplerin karşılanması her zaman kolay değildir. Din dersi öğretmenini (hem genel din dersi hem de seçmeli din dersi için) okul idaresi tayin eder. Ancak okul idaresi, dini doktrirılere müdahale etmez. Din eğitimi alma konusunda çocuklar için herhangi bir yaş sınırlaması yoktur. Herhangi bir kilisenin ya da dini cemaatin verdiği din derslerine her yaştan çocuk katılabilir. Katelik ve Protestan kiliseleri hem ailelere hem de çocuk Ianna hizmet verirler. Aileler küçük çocuklanyla birlikte kiliseye giderler ve çocuklannı kilisenin hemen yanı başındaki "çocuk kiliselerine" ve "pazar okullarına" bırakırlar. özellikle pazar okullan kilise ayininden sorıra da eğitim fa- 141
AB ÜLKELERiNDE DiN-DEVLET ilişkisi aliyetine devam eder. Gençler ise ebeveynlerinin katıldığı kiliselere devam etmeden önce ilmihal ( chatechism) derslerine iştirak ederler. Kısacası, yasal ilke gereğince küçüklere de din özgürlüğü gibi temel haklar tarıınmaktadır. Onlar da bu haklarını, yaşıanna göre, ebeveynlerinden bağımsız olarak (veya ebeveynleriyle ilişki içerisinde) kullanabilirler. 4.4. Diğer Sosyo-Kültürel Faaliyetler Hollanda devleti, vergilerden elde ettiği finansal kaynaklan halkın hizmetine sunma konusunda başarılı bir çizgiye sahiptir. Rahat ve huzurlu bir yaşam için halka iı:nkfuılar sunulmaktadır. Refah devletinin zirvede olduğu bugünlerde, devlet sosyo-kültürel alanda pek çok faaliyeti finanse etmektedir. Devlet, anayasal bir gereklilik olmaksızın gönüllü olarak, kültürel ve sportif faaliyetlerle gençlere yönelik sosyal faaliyetleri desteklemektedir. Genellikle özel sektör tarafından gerçekleştirilen bu tür faaliyetler devlet tarafından finanse edilir. 4.5. Din (Papazlık) Hizmetleri Ordu ve hapishane gibi kamu kurumlannda papazlık hizmeti sunulmaktadır. Tabü ki buralarda verilen hizmetlerin giderlerini devlet karşılamaktadır. Bu uygulama bireylerin din özgürlüğüyle ilgilidir: Olağanüstü şartlarda hayatlarını devam ettiren bireyler dini yaşantı konusunda sıkıntılarla karşılaşabilmektedir. Bu yüzden devlet, bu durumdaki insanlarm dini ihtiyaçlarını (din adamı, dini bilgi edirime vb.) karşılamakla yükümlüdür. Ordu ve hapishanede görev alacak papazlar, Savunma ve Adalet Bakanlıklan tarafından atanır. Fakat atanacak kişiler kiliseler ve dini cemaatler tarafından aday gösterilir. örneğin Katalik Kilisesi Katalik papazlan, Protestan Kilisesi de Protestan papazlan aday gösterir. Hastane gibi kurumlarda ise, papazlık hizmetiyle ilgili sistem biraz farklıdır. Hastaneler papazlan sözleşmeli personel olarak çalıştım ve maaşlarını da hastanenin döner sermayesinden karşılar. Parlamento karanna göre manevi destek, hastanelerin vermesi gereken hizmetlerin bir parçasıdır. ' 4.6. Kilise Binalan Genel ilkeye göre, kilise binalan bizzat kilise tarafından yaptınlır. Fakat pek çok kilise binası, anıtsal eser kabul edilir. Devlet bu tür binalarm korunması ve restorasyonu için fonlar oluşturmuştur. Bu tür fonlar aynı zamanda ülkenin kültürel mirası rıiteliğindeki diğer anıtsal eserler (şatolar, yel değirmenleri gibi) için de kullanılır. Fakat bu kaynaklar masraflarm sadece bir kısmını karşılar. Bu çerçevede kiliselerin kendi binalarını korumak ve restore etmek için fon bulmalan giderek zorlaşmaktadır. Kilise binalarıyla ilgili birtakım mali düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlernelerin amacı, kilise binalannın bazı yersiz giderlerine engel olmaktır. 142
HOLLANDA 1 SOPHIE van BIJSTERVELD Geçmişte kilise cemaatlerinin yeni binalar yapmalamu desteklemek için geçici bazı düzenlemeler yapılmıştır. örneğin bir yerleşim yeri yerıiden düzenlendiğinde bu tür geçici uygulamalar devreye sokulmuştur. Bu çerçevede Müslümanlara da cami yapımı için geçici fonlar tahsis edilmiştir. Ancak bu uygulamaya son verilmiştir. 4. 7. Vergi Muafiyeti Devletin dini kuruluşlara sağladığı desteklerden biri de vergi muafiyeti ve indirimleridir. Bunların çok farklı şekilleri vardır: Birey veya grup tarafındarı kiliselere yapılan bağışiara ve miras hükmündeki mallara vergi indirimi veya muafiyeti sağlarıır. Böylece devlet kijiselere yapılan finansal yardımları destekler. Fakat bu iınkfuılar sadece dini kurumlara özgü değildir. Yardım kuruluşları da vergi muafiyeti ve indiriminden yararlarıır. 5. Dinlerin Nüfusa Göre Dağılımı ve Dini Azınlıklar Hollanda'da çok sık nüfus sayımı yapılmamaktadır. En son nüfus sayımı onlarca yıl önce yapılmıştı. Ancak 2006 yılı istatistiklerine göre ülke nüfusu yaklaşık 16 milyondur. Nüfus sayımı yapılmadığı için Hollanda'da din mensupları hakkında sayısal veri sunan pek fazla kaynak yoktur. Birkaç yıl önce nüfus kayıtlarında bireyin dirıini belirtınesi gönüllülük esasına bağlandı. 1982'ye kadar bu konuda beyanda bulunmak mecburiydi. Dinin zorunlu olarak bildirilmesini gerektiren sistemin iptaliyle birlikte devlet, kayıt sistemi kurmaları için kijiselere ödenek ayırdı. Aslında bu kayıt sistemi eski zamanlardan itibaren vardı. Devletin kendi sistemini iptal etmesi bir anlamda dirıin, devletin kanşmaması gereken özel bir mesele olduğu görüşünü doğruluyordu. Zaten bu bağlamda kilise-devlet aynmı da aynı şekilde dirıin, devletin kanşmaması gereken özel bir alan olduğu görüşünü desteklemekteydi. Son yıllarda genel hava değişti. Artık dirıin sadece özel bir mesele olmadığı, kamuyu ilgilendiren bir yönünün de bulunduğu büyük oranda anlaşıldı. Hollanda'da islam'ın varlığı, bu anlayışın ortaya çıkmasında önemli bir etken olmuştur. Son zamanlarda "sekülerleşmenin hakim dünya görüşü olduğu" fikri giderek zayıflamaktadır. Bu gelişmelerle birlikte dine yönelik artarı ilgi, din üzerine yapılan sosyolojik araştırmalarda da ortaya çıkmaktadır. Bireylerin hangi dine mensup olduklannı gösteren istatistiksel veriler çok genel niteliktedir. Çünkü bir dirıin ya da mezhebin mensubu olma kriteri, dine veya kiliseye göre farklılık göstermektedir. örneğin bazı kiliseler yetişkirrken vaftiz ettikleri bireyleri kendi üyeleri olarak görürken, bazi kiliseler ise aileleri tarafındarı vaftiz edilen çocukları -söz konusu aile ve vaftiz edilen kişi kendisini o kilisenin bağiısı olarak görmese bile- üyeleri arasında saymaktadır. Kısacası, bu konuda birbirinden farklı kıstaslar ve uygulamalar vardır. Bireylere 143
AB ÜLKELERİNDE DiN-DEVLET İLİŞKİSİ "Kendinizi bir inanan veya belirli bir mezhebin üyesi olarak görüyor musunuz?" diye sorulduğunda farklı cevaplar alınmaktadır. Bu cevaplar, bazen dini bir doktrine inanınayı bazen de sadece dini-kültürel bir aidiyet bildiren ifadeleri içermektedir. Pazar günleri kilise ayinlerine katılanlara yönelik anketler de farklı istatistiksel bilgiler vermektedir. Aynca dini ibadetle meşgul olan kadın ve erkeklerin sayısına dair de veri yoktur. 5.1.:--Azınlık Kiliselerinin ve Azınlık Dinlerinin Yasal Statüsü Anayasada ve diğer resmi metinlerde kiliseyle ilgili bir tarumlama yer almamaktadır. Ayru şekilde resmi metinlerde ve anayasada "dini azınlık" tarumlaması da yoktur. Bu yüzden dini azınlık olarak değerlendirilebilecek dini gruplara anayasada ve diğer yasal metinlerde yer verilmez. Çünkü Hollanda'da dinlerin "tanınma"ya veya "onaylanma"ya ihtiyaçlan yoktur. Gerek bireyler gerekse gruplar istedikleri dine bağlanma özgürlüğüne sahiptirler. "Kilise" şeklinde ya da farklı bir tarzda (demek, vakıf gibi kuruluşlar yoluyla) dini bir örgütlenme kurabilirler. Yukanda da ifade ettiğimiz gibi, tüzel kişi hükmünde bir -kilise kurmak için özel koşullar gerekmemektedir. Bu yüzden tüzel kişi hükmündeki dini azınlıklar yasa önünde çoğunlukla aynı statüye sahiptirler. Aynı şekilde "din" ve "kilise" legal kategoriler olarak görülmez. Bu aynı zamanda resmi bir mezhebin olmadığını ifade eder. Kısacası din özgürlüğü, fark gözetmeden hem çoğunluğu hem de azınlıklan kapsar. 1980'lerde, kısa bir süre de olsa, yeni dini hareketlere ilgi artmıştı. insanlar Hare Krishna, Bhagwan gibi çok farklı dini hareketlere ilgi gösterdiler. özellikle bu dini hareketlerin kendilerine inananlardan sosyal ve finansal alandaki güçlü beklentileri bazı şüpheleri de beraberinde getirdi. Aynı zamanda bu hareketlerin psikolojik ve duygusal ikna metotları, kendilerine katılırken veya aynlırken bireyleri gerçekten özgür bırakıp bırakmadıklan sorusu yaygın bir tartışma konusu haline geldi. Fakat nihayetinde, bu yeni dini hareketlerle ilgili özel düzenlemelere ihtiyaç olmadığına, mevcut yasaların ortaya çıkacak prob lemleri çözebilecek yeterlilikte olduğuna karar verildi. 5.2. Azınlık Dinleri ve Yasal Altyapı Kanunlar çerçevesinde azınlık dinleri de diğer dinlerle aynı statü, im.kitn ve tüzel kişiliğe sahiptir. Bu durum finansal alanda da geçerlidir. Daha önce de belirtildiği üzere devlet, çoğunluk ve azınlık dinlerine karşı aynı politikayı takip etmektedir. Fakat azınlıklar, bazı özel zorluklarla karşılaşabilirler. Ancak bu zorluklar o kadar fazla değildir; çünkü azınlık olmalan sadece nüfuslarını rakamsal olarak tanımlayan bir durumdur. Azınlıklar kendi okııliarını vb. açabilirler. Aynca objektif kıstaslara uyarak radyo ve televizyon yoluyla yayın yapabilirler. Fakat azınlık durumundaki gruplar belirli bir bölgede yoğunlaşmayıp 144
HOLLANDA 1 SOPHIE van BIJSTERVELD da tüm ülkeye yayılmışlarsa doğal olarak herhangi bir etkinlikte bulunmalan (örneğin ilkokul açmak gibi) zor olmaktadır. Zaten ülke içerisinde bu tür faaliyetlerde bulunmak için iyi bir örgütlenmeye ihtiyaç vardır. Kısacası, küçük ve özellikle yeni oluşmuş grupların bu tür etkinliklerde bulunmalan zordur. Diğer yandan çoğulcu yapıya sahip bir ülke olan Hollanda bu gruplar için bazı uygun i.mkfuılar da sunmaktadır. önceki bölümlerde belirttiğimiz gibi, devlet zaman zaman, tüm vatandaşlannın ibadet yeri açma çabalarını maddi açıdan desteklemek amacıyla geçici düzenlemeler yapmıştır. Bazen de azınlıklar için hastane, ordu ve hapishane gibi kurumlara din görevlisi göndermek gibi pratik çözümler üretmiştir. 5.3. Azınlık Dinlerinin özel İhtiyaçlan Yasa, azınlık dinlerine özellikle önem vermektedir. örneğin askerlik konusunda, vicdani ret hakkının getirdiği askerlikten muafiyet durumu vardır. Aynı şekilde sigorta konusunda da (bazı Protestan mezheplerine mensup) vicdani retçilere birtakım özgürlükler tanınmıştır. Yahudilerin kurban kesmelerine, dini tatillerine ve helal gıda gibi hassasiyetlerine uygun bazı düzenlemeler mevcuttur. Thbii ki, azınlık dinlerini dikkate alma anlayışı içerisinde, Müslümanların ihtiyaçlan da düşünülmüştür. Defin işlemleri, kurban kesme, helal gıda ve dini tatillerle ilgili düzenlemeleri burada örnek olarak verebiliriz. Genel olarak baktığımızda, çoğunluk dini, sosyal ve kültürel açıdan çeşitli avantajlara sahip olmakla birlikte, azınlık dinlerinden daha ayncalıklı bir konumda değildir. 5.4. islam Azınlık dinleriyle ilgili olarak yukanda değindiğimiz hususlar Hollanda'daki Müslümanlar için de geçerlidir. Müslümanlar her zaman -tıpkı diğer dinlerin mensuplan gibi- hem bireysel hem de toplumsal seviyede din özgürlüğüne sahiptii. Fakat şurası açıktır ki, Hıristiyan inancının din-devlet ilişkilerinin oluşumu ve din özgürlüğü üzerinde önemli etkileri olmuştur. Bunun en bariz örneği, tüzel kişi olarak "kilise"nin varlığıdır. Bununla birlikte, zamanla Hollanda yasalan azınlık dinlerini, özellikle Yahudiliği kapsayacak şekilde uyarlanmış ve Yahudi topluluğuna yönelik dini tatiller, kurban kesme, helal gıda gibi imkanlar sunulmuştur. Böyle bir ortamda Müslümanlar da dini anlamda birtakım özgürlükler istediklerinde mevcut model kolayca onlan da kapsayacak şekilde genişletilmiştir. 6. Din, Avrupa Birliği ve Hollanda Avrupa Birliği'nin gelişim aşamasında üç kurum (Avrupa Ekonomik Topluluğu, Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu ve Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu) yer almıştır. Başlangıçta ağırlıklı olarak ekonomik meselelerle sınırlı olan Birliğin 145
AB ÜLKELERiNDE DiN-DEVLET.iLiŞKiSi yetki alanının zamanla genişletilmesiyle birlikte, Birliğin ve Birliğe bağlı kurumlann din ile ilişkisinin nasıl olacağı sorusu da gündeme gelmeye başladı. Bu çerçevede Avrupa Birliği ile ilgili olarak sorulması gereken iki soru vardır: Birirıcisi, Avrupa Birliği'nirı din ile ilişkisi nasıldır? ikincisi, Birlik üye ülkeleriil farklı din-devlet ilişkisi sistemleriile karşı nasıl bir tutum takınmaktadır? Birbiriyle ilirıtili olsa da bu iki soruyu ayrı ayrı ele almak gerekir. 6. ı. Avrupa Birliği Nezdinde Din Avrupa Birliği ile din arasındaki ilişkileriil tartışılmasında merkezi noktayı, temel ~aklar konusu oluşturmaktadır. Bu ilişki, sürekli olarak tekamül etmektedir. Bilirıdiği üzere Avrupa Birliği, bünyesindeki gücü istişare esasına dayanarak uygular. Bugüne kadar Birliğe ve kurumlanna atfedilen belli yetki alanlan oluşmuş, söz konusu kurumlar da buna göre davranmışlardır. Din, açık olarak, hiçbir zaman Birliğin yetki alanlan arasında görülmemiştir. Bu durum, AB'nirı yetki alarılarını genişleten 1986 (European Single Act) ve 1992 (Maastricht) Antlaşmalanna kadar devam etmiştir. Bunuilla birlikte, daha o zaman şu nokta net bir şekilde anlaşılmıştı: Avrupa Birliği'nirı üye ülkeleriil hukuk sistemleri üzeriildeki fevkalade etkisi aynı zamanda din alanını da kapsamaktaydı. Bu yüzden Birlik dini de hesaba katmak zorunda kaldı. Bu durum, AIDsterdam Antiaşması'nın (Avrupa Anayasası Thslağı) ll. maddesinde ifadesini buldu. Bu maddeye göre "Avrupa Birliği, kiliseleriil ve dini kurumlann veya üye ülkelerdeki dini topluluklann ulusal hukuk çerçevesindeki statülerini tanır. Birlik, aynı şekilde, hem felsefi organizasyorılan hem de inanç temelli olmayan organizasyorılan tanır." Bu deklarasyon, aynı zamanda, Avrupa Birliği'nirı ve kurumlannın üye ülkeleriil din-devlet ilişkilerini düzerıleyen sistemlerini kabul ettiği anlamına gelir. Fakat bu hükmün yashl bir bağlayıcılığı yoktur. Yıne de dine ve dirıle ilgili konulara değinen yasalann çıkarılması sürecinde bu deklarasyonun önemli bir rolü olmuştur. üye ülkeler arasında imzalanan Anayasal Antlaşma'da (Avrupa Anayasası'nda), söz.konusu ll. maddenirı içeriği, I-52. madde (Birliğin Demokratik Yaşarnı başlıklı VI. Bölüm) ile bağlayıcı bir kural haline gelmiştir. llk iki bölüm söz konusu deklarasyonu tasdik etmektedir. Üçüncü bölümde ise "Birlik onlann5 kimliğini tanımaktadır. Ayrıca özel katkılanna açıktır; bu kilise ve organizasyorılarla düzenli bir diyalog içerisindedir" denilmektedir. Bütün burılar, AB ile din arasındaki pozitif ilişkileriil gelişim sürecinde olduğunu gösterir. Bunun temelinde de ulusal kilise-devlet sistemleriile saygı prensibi yatmaktadır. Açıkçası, AIDsterdam Antıaşması'nın ll numaralı deklarasyonu ve onun anayasal ifadesi (madde I-52) bıi konuda çok katı ve aşılmaz prensipler ortaya 5 Buradaki "onlann" kelimesi, üye ülkelerdeki kiliseleri, dini kurumlan, cemaatleri ve inançsal temeli olmayan felsefi organizasyonlan ifade etmektedir. 146
HOLLANDA 1 SOPHIE van BIJSTERVELD koymaz. Her şeyden önce, Avrupa Birliği'nin genel politikalan üye devletlerin elin ve diyanet işleri de dahil olmak üzere toplum üzerinde fazlaca etkili olan liberalleşme ve özelleştirme gibi icraatlanyla uyumluluk arz eder. Dahası, elin (kilise) işleriniri Avrupa Birliği politikalannın etki alanı dışında kaldığını söylemek mümkün değildir. Yıne de söz konusu deklarasyonun ana fikri oldukça açıktır. Avrupa Birliği'nin yetki alanlan genişletilirken, elin konusunda başka bir gelişme oldu. Daha önceki antlaşmalar bir temel haklar listesi içermekteydi. üye ülkelere temel haklara bağlı kalma yükümlülüğü getiriliyor, ancak Birliğin kendisi için böyle bir zorunluluk öngörülmüyordu. Zamanla Adalet Divanı (Court of Justice), Birliğe bağlı kurumların da üye ülkeler gibi temel haklardan sorumlu olduğu yönünde bir karar verdi. Bu kararla birlikte, daha sonra gözden geçirilen her antlaşma metnine bazı temel haklar dahil edildi. Maastricht Antlaşması, AB'nin üye ülkelerde var olan ve Avrupa insan Haklan Sözleşmesi (European Convention on Human Rights) gibi uluslararası antlaşmaların teminat altına aldığı temel haklara bağlı kalması gerektiğini hükme bağladı. Amsterdam Andaşması bu hükmü daha bağlayıcı bir hale getirdi. 6 Çok geçmeden Avrupa Birliği insan Haklan Sözleşmesi devreye sokuldu. Almanya Eski Cumhurbaşkanı Herzog'un başkanlığında Avrupa Birliği Temel Haklar Tüzüğü adıyla bir taslak metin hazırlandı. Bu taslak metin, 2001 'deki Nice Zirvesi'nde (yasal bağlayıcılığı olmasa da) benirnsendi. Adalet Divam ve bu kurumda görevli avukatlar bu tüzüğe sık sık referansta bulunur. Genel hükümlerle ilgili VII. bölümde yapılan bazı düzeltmelerle birlikte bu tüzük, Avrupa Anayasası'nın ikinci bölümüne dahil edildi. Bu yeni temel haklar listesinde elin özgürlüğü, özel hayat, kültürel farklılık, eşit muamele gibi haklar yer almaktadır. Tüzükte temel hakların altında yatan değer sistemine de yer verilmiştir. Burada söz konusu hakların üye ülkeleri değil de, Ayıupa Birliği kurumlarını bağl~dığı unutulmamalıdır. Fakat aynı zamanda bu haklar en azından Avrupa insan Haklan Sözleşmesi'nin koruması altındadır. AB Anayasası, AB'nin Avrupa insan Haklan Sözleşmesi'ne bağlılığına yasal temel sağlar (madde I-9). Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, AB üye ülkelerin temel haklara saygı göstermesini ister (Avrupa Anayasası, Madde 7). 6.2. Avrupa Birliği'nin Din-Devlet ilişkilerine Etkisi Avrupa Birliği hukukunun Hollanda'da din-devlet ilişkileri üzerindeki etkisini zaten AB hukukunun daha başlangıçta Hollanda hukuku üzerindeki kap- 6 Madde 6/1 ve 2. fıkralar: (1) Avrupa Birliği özgürlük, demokrasi, insan haklan ve temel haklara saygı ve hukukun üstünlüğüne riayet gibi ilkeler üzerine kurulmuştur. Bu ilkeler, aynı zamanda üye ülkeler için de geçerlidir. (2) Birlik, 4 Kasım 1950'de Roma'da imzalanan Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin garanti altına aldığı temel haklara riayet eder. Bütün bu temeller üzerine kurulan anayasal gelenek tüm üye ülkeleri bağlar. 147
AB ÜLKELERiNDE DiN-DEVLET ilişkisi samlı etkisinde görmek mümkündür (Hollanda hukuk sisteminde AB'nin istekleri doğrultusunda yapılan düzerılemeler otomatik olarak din-devlet ilişkilerinde de değişikliklere yol açmıştır). Amsterdam Antiaşması'nın 11 numaralı deklarasyonu, din alanında ortaya çıkabilecek değişim taleplerine karşı bir denge prensibi ortaya koymuştur. Dolayısıyla AB, Hollanda'daki din-devlet ilişkileri konusunda hiçbir şekilde yeni kriterler ortaya koymamış, herhangi bir müdahalede bulunmamıştır. Zaten Hollanda'nın din-devlet ilişkilerini belirleyen mevcut sistemi ve din özgürlüğünü teminat altına alan yasaları, temel hakları belirleyen ilgili uluslararası antlaşmalarla, özellikle de Avrupa insan Hakları ' Sözleşmesi'nin 9. maddesiyle uyumludur. Dolayısıyla, Hollanda'da din-devlet ilişkilerinin seyrini AB değil, iç dinamikler belirlemektedir. Avrupa Birliği, Hollanda'ya din-devlet ilişkileriyle ilgili değişiklikler yapması konusunda herhangi bir yaptırım uygulamarnıştır. 7. Sistemi Tehdit Eden Unsurlar: Din-Devlet ilişkilerinin Dinamikleri Din-devlet aynmı ilkesi Hollanda'da büyük ölçüde kabul görmüştür. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi bu prensip ilk olarak 1796 yılında ilan edilmiştir. o günden bu yana devlet, toplum ve din alanlannda yaşanan önemli gelişmeler kilise ve din: ile ilgili mevcut resmi düzerılemeleri etkilemiştir. "Polis devleti"nden "refah devleti"ne geçişin bu bağlamda önemli bir yeri vardır. Bugün ise devletin yapısında, küreselleşme ve entemasyonalizmin sonucu olarak hala bazı değişimler gerçekleşmektedir. Aynı zamanda devlet, toplumun mevcut durumunu dikkate alarak kendi konumunu yeniden belirlemektedir. Bu gelişmeler aynı şekilde din-devlet ilişkilerine de yarısımaktadır. Toplum da değişmeye devam etmektedir. 20. yüzyılda güçlü sekülerleşme eğilimlerinin olduğu bir gerçektir. Ancak bugün, genel olarak tüm dinlerin, özellikle de İslam'ın toplunısal hayattaki görünürlüğünün arttığı yeni bir durumla karşı karşıyayız. Din-devlet aynmı ilkesi, anayasada veya bir başka yasal metinde açık şekilde belirtilmemiştir, Dahası, yasama organı olan parlamentonun çıkardığı kanunlan tetkik edip denetleyecek bir sistem de yoj<tur. Bu yüzden din-devlet aynmı prensibinin sistemli bir hukuki yorumundan söz edilemez. Din-devlet aynmı ilkesinin geleneksel yorumu, devletin dine açık olması ve onu desteklemesi gerektiği şeklindedir. Politik ve akademik çevrelerin çok sınırlı bir kesimi, dindevlet ilişkileri konusunda daha radikal bir tavır takınarak, kilise ile devletin yeterince aynşmadığını, daha fazla aynşması gerektiğini savunur. Şimdi din-devlet ilişkileri konusunda devam eden tartışmalan bir kenara bırakarak, yaşanan yeni gelişmelerle ilgili üç hususu belirtmek istiyorum. Birincisi, son zamarılara kadar din-devlet ilişkilerinin durağan olduğu düşünülmekteydi. Bu düşüneeye göre refah devleti zirve noktasındaydı; sekülerleşme tezi hakim konumdaydı ve çok değer verilmesi gereken bir tez- 148
HOLLANDA 1 SOPHIE van BIJSTERVELD di; Hıristiyan değerleri ile toplumun genel değerleri arasında bir uygunluk söz konusl).ydu. Ancak sekülerleşme süreci üzerine kurulu bu öngörüler bugün artık geçerliliğini yitirdi. Hem Hıristiyanlık hem de islam dini bağlamında, dinin toplumsal hayattaki tesirinin artmasıyla birlikte, dini unsurların insanları nasıl motive ettiği ve dini görüşün hiçbir zaman göz ardı edilerneyeceği ortaya çıktı. Bu durum, dikkatierin elinin "değerler" konusundaki öğretilerine çevrilmesille neden oldu. Ancak bu "değerler"irı Hollanda toplumunun hakim değerleriyle uyuşmadığı noktalarda tartışmalar ortaya çıktı. Ayrıca Müslümanların irıançlannın alışılmadık yönleri yanında çok farklı başka dirllerin varlığı gibi sosyolojik unsurlar bu tartışmayı daha da karnıaşık hale getirdi. İkirıci husus, çoğulculuk ile toplumsal bütünlüğü sağlayan sosyal bağlar arasındaki dengeyle ilgilidir. Geçtiğimiz yıllarda çoğulcu bir toplum içirı bu sosyal bağların ne kadar önemli olduğu anlaşıldı ve bu yönde yeni devlet politikaları geliştirildi. Bu nedenle göçmenlerin entegrasyonuna yönelik politikalar yoğunlaştırıldı. Bazı alanlarda (dil vb.) bu politikalar çok açık bir şekilde ve kolayca gerçekleştirilmektedir. Bazı alanlarda ise tartışmalar ortaya çıkmaktadır. Yukanda Hollanda'da devlet okullannın yanı sıra cemaat okullannın da olduğunu belirtmiştik. Mesela, Müslümanların okul açma hakkı vardır ve Hollanda'da onlarca Müslüman okulu bulunmaktadır. Fakat bu tür okullarm Hollanda toplumu açısından birer sosyal entegrasyon vasıtası mı, yoksa engel mi olduğu tartışmalıdır. Bir başka konu da radikalizmirı önlenmesiyle ilgilidir. Bu konuda merkezi ve yerel yönetimler ortak meseleleri görüşmek üzere Müslümanlan temsil eden organizasyonların gelişmesini teşvik etmektedirler. üçüncü husus, genelde temel haklann, özelde ise din özürlüğünün işleviyle ilgilidir. Son zamanlara kadar genel eğilim, temel hakların mümkün olduğu kadar genişletilmesi yönündeydi. 1983 Anayasası'nda da bu eğilim açık bir şekilde ifade edilmişti. Son zamanlarda ise, temel haklar daha çok "sınırlamalar" açısındarı tartışılmaktadır. Ömeğirı, özel yaşamı ilgilendiren haklar, ifade özgürlüğü ve. dinle ilgili haklar bunlardarıdır. Burada ifade ettiğimiz üç husus din, devlet ve hukuk alanlarındaki yeni dinamiği oluşturmaktadır. Gelecekte de bu çerçevede önemli tartışmalar yaşanacaktır. Ancak, daha önce de belirttiğimiz gibi, bu tartışmalar özgürlük ve hoşgörü temeline dayalı olacaktır. Kaynakça Bijsterveld, Sophie van, "State and Church irı the Netherlands", irı Gerhard Robbers (ed.), State and Church in the European Union (2nd ed.), Baden-Baden: Nomos Verlagsgesellschaft 2005, ss. 367-390. Bijsterveld, Sophie van, The Empty Throne: Democracy and the Rule of Law in Transition, Utrecht: Lernma 2002. 149
AB ÜLKELERiNDE DiN-DEVLET ilişkisi Bijsterveld, Sophie van, "The Constitution in the Legal Order of the Netherlands", in E.H. Hondius (ed.), Netherlands Report to the Fiiteenth International Congress of Comparative Law, Bristol1998, Intersentia Rechtswetenschappen: Antwerpen/Groningen, ss. 347-364. Labuschagne, B.C., Godsdienstvrijheid en niet-gevestigde minderheden. Ben grondrechtelijk-rechtsfilosofische studie naar de betekenis en grenzen van religieuze tolerantie, Groningen: Wolters-Noordhoff 1994. Santing-Wubs, A.H., Kerken in geding: de burgerlijke rechter en kerkelijke geschillen, Den Haag: Bju 2002. Vermeıılen, B.P., Artikel6, in A.K. Koekkoek (ed.), De Grondwet. Ben systematisch en artikelsgewijs commentaar, Deventer: W.E.J. Tjeenk Wıllink 2000, ss. 93-109. ıso