TÜRKİYE DE YENİLENEBİLİR ENERJİNİN GELİŞİMİ



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI

Konya Sanayi Odası. Ocak Enis Behar Form Temiz Enerji twitter/enisbehar

Ülkemizde Elektrik Enerjisi:

ENERJİ KAYNAKLARI ve TÜRKİYE DİYARBAKIR TİCARET VE SANAYİ ODASI

Bakan Güler, "Türkiye rüzgar enerjisinde AB ülkeleri arasında 1'inci, olacak" dedi

Dünyada Enerji Görünümü

4. Ünite 2. Konu Enerji Kaynakları. A nın Yanıtları

Türkiye Elektrik Piyasası

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI. Gökhan BAŞOĞLU

Mühendislik Çevre Danışmanlık Gıda Tarım Turizm Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi LİSANSSIZ ELEKTRİK ÜRETİMİ

Enerjide yüksek ithalat ekonomiye büyük risk

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

İstanbul Bilgi Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği. Çevreye Duyarlı Sürdürülebilir ve Yenilenebilir Enerji Üretimi ve Kullanımı

İÇİNDEKİLER TABLO VE ŞEKİLLER...

Türkiye nin Enerji Teknolojileri Vizyonu

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARIMIZ VE ELEKTRİK ÜRETİMİ. Prof. Dr. Zafer DEMİR --

Yenilebilir Enerji Kaynağı Olarak Rüzgar Enerjisi

Enerji ve İklim Haritası

Enervis H o ş g e l d i n i z Ekim 2015

Dünyada Enerji Görünümü

ALPER AKCA

Türkiye Elektrik İletim A.Ş. Genel Müdürlüğü Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Üyesi

ELEKTRİK ve PLANLAMA 21. YÜZYILDA PLANLAMAYI DÜŞÜNMEK. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Cengiz GÖLTAŞ 14 Mayıs 2011

KÖMÜRÜN ENERJİDEKİ YERİ

Türkiye de Elektrik Enerjisi Üretimi ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Mevcut Durumu

KÜRESELLEŞEN DÜNYA GERÇEKLERİ TÜRKİYE NİN ENERJİ GÖRÜNÜMÜ VE TEMİZ TEKNOLOJİLER

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

ENERJİ. KÜTAHYA

TÜRKİYE NİN RÜZGAR ENERJİSİ POLİTİKASI ZEYNEP GÜNAYDIN ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANLIĞI ENERJİ İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

KÜRESELLEŞEN DÜNYA GERÇEKLERİ TÜRKİYE NİN ENERJİ GÖRÜNÜMÜ VE TEMİZ TEKNOLOJİLER

Güneşten Elektrik Üretme Zamanı! Etik Olarak Doğru, Finansal Olarak Akılcı, Çocuklarımızın Geleceği için Kritik Bu Yatırımı Yapmalıyız!

Yenilenebilir olmayan enerji kaynakları (Birincil yahut Fosil) :

Doğa, dostlarına karşı daima cömerttir.

RÜZGAR ENERJĐSĐ. Erdinç TEZCAN FNSS

Yakın n Gelecekte Enerji

TÜRKİYE'DE YENİLENEBİLİR ENERJİ

Kömür, karbon, hidrojen, oksijen ve azottan oluşan, kükürt ve mineral maddeler içeren, fiziksel ve kimyasal olarak farklı yapıya sahip bir maddedir.

Doç. Dr. Mehmet Azmi AKTACİR HARRAN ÜNİVERSİTESİ GAP-YENEV MERKEZİ OSMANBEY KAMPÜSÜ ŞANLIURFA. Yenilenebilir Enerji Kaynakları

TÜRKIYE NİN MEVCUT ENERJİ DURUMU

World Energy Outlook Dr. Fatih BİROL UEA Baş Ekonomisti İstanbul, 1 Aralık 2011

ELEX SEKTÖRÜNÜN TEK FUARI

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

SU ÜRÜNLERİNDE MEKANİZASYON-2

Enerji Sektörüne İlişkin Yatırım Teşvikleri

qwertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçq wertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqw ertyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwer tyuiopgüasdfghjklsizxcvbnmöçqwerty

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

TEMİZ ENERJİ TEKNOLOJİLERİ KURSU. Harran Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makina Mühendisliği Bölümü Osmanbey Kampüsü, Şanlıurfa

TÜRKİYE DE GÜNEŞ ENERJİSİ

TÜRKİYE ELEKTRİK SİSTEMİ (ENTERKONNEKTE SİSTEM)

ENERJİ TASARRUFUNDA KOMBİNE ÇEVRİM VE KOJENERASYONUN YERİ VE ÖNEMİ. Yavuz Aydın 10 Ocak 2014

İÇİNDEKİLER SUNUŞ... XIII 1. GENEL ENERJİ...1

BİYOKÜTLE ENERJİ SANTRALİ BİOKAREN ENERJİ

ÜLKEMİZDE ENERJİ ARZ GÜVENLİĞİ VE ALINAN TEDBİRLER

Araştırma Notu 12/124

GÜNE ENERJ PV Sistemleri: PV uygulamaları

ENERJİ ÜRETİMİ VE ÇEVRESEL ETKİLERİ

TARIM: Ülkemizde farklı iklim özellikleri görülmesi farklı tarım ürünlerinin yetişmesine sebep olmaktadır.

Yenilenebilir Enerji Kaynaklarımız ve Mevzuat. Hulusi KARA Grup Başkanı

GÜNEŞ C C GÜNEŞ ENERJİSİ NÜKLEER ENERJİ

Pazartesi İzmir Gündemi

GDF SUEZ de Su Ayak İzi ve Su Risklerinin Yönetimi. Peter Spalding: HSE Manager, GDF SUEZ Energy International April 2015

LİNYİTLERİMİZ ENERJİ İHTİYACIMIZI KARŞILAR MI?

DÜNYA DA VE TÜRKİYE DE GÜNEŞ ELEKTRİĞİNDE GELİŞMELER

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Engin Erkiner: Orta Asya ve Kafkasya daki doğal gazı Avrupa ülkelerine taşıması beklenen Nabucco boru hattı projesiyle ilgili imzalar törenle atıldı.

Küresel İklim Değişikliği ve Ülkemize Etkileri

1997 den 2011 e Rüzgâr Santrallerinde 15 Yılın Deneyimleri

Sayın Arsuz Belediye Başkanım,/ Saygıdeğer Konuşmacılar,/

TMMOB Maden Mühendisleri Odası

AR& GE BÜLTEN. Ülkemiz önemli maden yataklarına sahip olup belirli madenlerde kendine yetebilen ender ülkelerden birisidir.

TÜRKİYE KÖMÜR İŞLETMELERİ KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ PAZARLAMA SATIŞ DAİRE BAŞKANLIĞI 2006; EYLÜL ANKARA. Mustafa AKTAŞ

Karşılıklı soru cevap şeklinde geçen sohbette kısaca şunlar konuşuldu:

"Kentsel Dönüşümün Anahtarı Kooperatiflerde"

Blogger bunu uyguluyor!

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

TÜRKİYE DE ENERJİ SEKTÖRÜ SORUNLAR ve ÇÖZÜM ÖNERİLERİ. 25 Kasım 2015

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

BİYOKÜTLE SİSTEMLERİ VE TÜRKİYE KAZAN SEKTÖRÜ

ENERJİ ALTYAPISI ve YATIRIMLARI Hüseyin VATANSEVER EBSO Yönetim Kurulu Sayman Üyesi Enerji ve Enerji Verimliliği Çalışma Grubu Başkanı

(*Birincil Enerji: Herhangi bir dönüşümden geçmemiş enerji kaynağı) Şekil 1 Dünya Ekonomisi ve Birincil Enerji Tüketimi Arasındaki İlişki

Rüzgar ın Tarihçesi lerde Rüzgar enerjisi sektörü ivme kazandı Petrol krizi. Yelkenli gemiler kullanılmaya başlandı.

Önder Demirer. Demirer Enerji Yönetim Kurulu Başkanı. 27 Mayıs 2011, İstanbul

Dr. Rüstem KELEŞ SASKİ Genel Müdürü ADASU Enerji AŞ. YK Başkanı

Güneş Enerjisi nde Lider

EKOTEC ISITMA SOĞUTMA ÇÖZÜMLERİ

Şekil 3: Almanya da bir rüzgar santralı pervanelerinin büyüklüğü, kurulma sırasında görülüyor

Türkiye nin Enerji Politikalarına ve Planlamasına Genel Bakış

Türkiye nin Enerji Geleceği İklim bileşenini arıyoruz

Rüzgar Enerji Santralleri Yatırım Deneyimleri. Kenan HAYFAVİ Genel Müdür Yardımcısı

YİSAD Üyelerinden Çanakkale Şehitliği ne ziyaret Ağustos 2012 / Demir Çelik Store

Enerji ve çevre alanında Bir dünya lideri. 27 Haziran, 2011 Paris

mmo bülteni þubat 2005/sayý 81 doðalgaz temin ve tüketim politikalarý raporu da basýn mensuplarýna daðýtýlmýþtýr.

İzmir Kalkınma Ajansı Sunum. 7 Ocak 2013, İzmir

Petrol ve İthalat: İthalat Kuru Petrol Fiyatları mı?

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Hedef: Yaşanabilir Sakarya

Yılın Filo Yöneticisi ödüllerinde Jüri Özel Ödülü Genel Müdürlüğümüzün oldu.

Transkript:

TÜRKİYE DE YENİLENEBİLİR ENERJİNİN GELİŞİMİ 25.11.2010 tarihinde Atılım Üniversitesi nde gerçekleştirilen Türkiye de Yenilenebilir Enerjinin Gelişimi konulu konferans metnidir. Konuşmacılar: Prof. Dr. Ayhan Albostan (Atılım Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Enerji Sistemleri Mühendisliği Bölüm Başkanı) Salahattin Baysal (Rüzgâr Enerjisi Santralleri Yatırımcılar Derneği Başkanı, Odalar ve Borsalar Birliği Enerji Meclisi Yenilenebilir Enerji Sorumlusu) Asuman Kılıç (Güneş Enerjisi Santralleri Yatırımcılar Derneği Başkanı) Prof. Dr. Ayhan Albostan: Bugün Enerji Sistemlerinin düzenlediği birinci konferans konumuz başlayacaktır. Konumuz bildiğiniz gibi enerji, bugünkü alternatif enerji olarak gösterilen fosil yakıtlarla yenilenebilir enerji olarak öne çıkan rüzgâr, hidrolik, güneş enerjileridir. Bu konularda Türkiye de uluslararası ilişkilerde duayen olmuş iki misafirimiz var; birinci misafirimiz Sayın Salahattin Baysal, hidrolik ve rüzgâr enerjisi, bunlarla ilgili mevzuatlara, karşılaştığı sorunlara değinecek. Sizler yarın mezun olup da bu işe girerseniz şimdiden ne gibi engeller olacağını göreceksiniz, hem iyi şeyleri duyacaksınız hem de moraliniz bozulmasın birtakım sıkıntılar da olacak. Diğer misafirimiz de bizlere güneş, güneşin hem termal hem de fotovoltaik konularında bilgi verecek. Salahattin Baysal: Bilimden ve teknolojiden faydalanarak biz bu işin neresindeyiz? Daha çok bunun üzerinde durmak istiyorum. Eğer bir işin sevdalısı, bu işi dava olarak güden, bunu kendine dert edinen insanlar yok ise o işten sonuç alınmıyor. Biz değerli Ayhan Albostan hocayla konunun başlığı ne olmalı diye söylerken, ben biraz rüzgâr enerjisindeki son durum nedir, nasıl bir safhadan geçtik, özellikle bu konuları genç nesillerle paylaşmayı arzu ettim. Yani şunları size anlatabilirim: Rüzgâr nedir, rüzgâr nasıl eser, kaç m/saniye ile eserse ondan bir enerji alınabilir, rüzgâr tribünü nedir, rüzgâr tribünleri nasıl çalışır, hangi kategorileri var? Değerli arkadaşlar birinci slaytımıza şöyle kısaca bir bakalım. Diğer konulara girmeden önce, biz neredeyiz? Ülkemizdeki enerjiye topluca bir bakalım. Kurulu gücümüz son olarak 47 bin, en sonunu gösterelim, 47.573 megabyte. Bunun içerisindeki rüzgârın payı kurulu güç ile fiilî üretim arasındaki farkı elektrikçilerin bildiğini varsayarak söylüyorum. %2.53 ü kurulu gücün ama biraz sonra size vereceğim, üretimin öyle değil. Bildiğiniz gibi kurulu güçte bir rüzgâr santralinde 1

rüzgâr devamlı olarak esmediği, tam kapasiteyle esmediği için 1 yılda 8.760 saat var ise bu saatin diyelim ki 3.000-3.500 saatinde çalışıyorsa biz buna Rüzgâr Enerjisinde Kapasite Faktörü diyoruz. Yani kapasite faktörü %30, %35 veya %40 arasında olduğu zaman bunlar verimli, iyi enerji projeleridir. Rüzgâr enerjisi açısından %30 dan aşağıya inenlere de daha düşük projeler diyoruz. O nedenle bu rakam %2.53 e fena değil diye bakmayalım. Kurulu güç ile fiilî üretim arasındaki ilişkiye dikkatinizi çekerek söylemek istedim. Burada hidrolik 15.248 megawattla %32 sini oluşturmakla beraber, tabii üzerinde konuştuğumuz yenilenebilir enerjide dediğimiz yenilenebilir in yek in bir tanımı var. Bir genel anlamda ilim hayatında tanımı var, bir de yasalarda, kanunlarda olan tanım var. Bu kanundaki tanımı hidrolik enerji açısından son derece önemlidir. Şimdi eğer bir hidrolik santral, barajlı bir santral ise baraj gölalanı 15 km 2 den küçük ise yenilenebilir sayılmaktadır. Bazen bakanlar veya bazı siyasiler %32 nin tümünü yenilenebilir enerji kategorisinde gösteriyor. Sonra biz Avrupa Birliği standartlarını geçmişiz; çünkü Avrupa Birliği ilkelerinde genel enerjinin %20 si elektrik enerjisinin de %22 sinin yenilenebilir enerjiden elde edilme direktifleri var. Her gün böyle taparcasına Avrupa Birliği direktiflerine uyuyoruz diyerek söyledikleri şeyde bulunan netice bu değildi. Yani bu %32 nin yaklaşık %5 civarındaki hepsi jeotermal, rüzgâr vs. topladığınız zaman şu anda ülkedeki yenilenebilir enerjinin oranı %5.6 olmaktadır. Rüzgârda Bir Limit Yok Bu tanım önemli, rüzgârda bir limit yok, kaç megabyte yaparsanız yapın, hangi tribünleri yaparsanız yapın herhangi bir sınırlama yok, keza güneş enerjisinde, hidrojen enerjisinde, biyogazda, biyokütle enerjisinde bir sınırlama yok. Yani biyokütle enerjisini bir gasification dediğimiz gazlaştırma bir direct combustion denilen metotta, bu İngilizce kelimeleri bilerek kullanıyorum, böyle İngilizce söyleyince bizim millete bir şey oluyor, konuşmamın sonunda bunu niye söylediğimi siz de anlayacaksınız. Doğrudan yakma metodu dediğimiz metotta da bir sınır yok, limit yok. Ama jeotermal enerjide bir limit var, sınır var. Reenjeksiyonu, yani geri gönderilmesi, tabiata basılması mümkün olan jeotermalleri yenilenebilir enerji kabul ediyoruz. Hidrolikte de gölalanı 15 km 2 den küçük olanları yenilenebilir kabul ediyoruz. Bu rakamlara baktığımız zaman çıkan sonuç şudur: Bir ülkede kişi başına düşen elektrik enerjisi tüketimi o ülkenin kalkınma seviyesini gösteren ölçeklerden bir tanesidir. Şimdi Türkiye nin 2

durumuna bakalım. Geçen sene tabii ekonomik kriz dönemindeki geçici şeyleri bir kenara bırakıyorum ama bu yıl da kişi başına elektrik tüketimi yıllık 2.350 kilowatt/saat olacak diye görünüyor. Kişi başına yıllık elektrik tüketimi dünya ortalaması 3.000 kilowatt/saat, Avrupa Birliği ortalaması 5.500 kilowatt/saat, Almanya da 7.000, Amerika da 11.000 kilowatt/saat. Enerji uzmanlarının bir başka ifadesiyle eğer The primary energy, birincil enerji tüketimine baktığımız zaman bizim kişi başına yıllık enerji tüketimimiz 1.370 kg petrol eşdeğer. Katar da 13.000 kg. Birincil Enerji Tüketiminde Dünyada 69. Sıradayız Birincil enerji tüketiminde dünyada 69. sıradayız, Avrupa Birliği nde sonuncuyuz. Yani bu kadar yıl bunca bakanlarımızın, siyasilerimizin, bürokratlarımızın şunu yaptık, bunu yaptık dediler ama geldiğimiz sonuç böyle bir sonuçtur. Bir defa nerede olduğumuz bilmeliyiz. Çok fazla şey söylenebilir ama bu rakamlar kesin birer göstergedir. Konumuz olan rüzgâra dönelim. Ben ilk rüzgâr enerjisiyle 1994-1995 yıllarında tanıştığım zaman Danimarka dan dostlarım oldu. O yıllarda orman yüksek mühendisiyim. Çanakkale Orman Bölge Müdürü yangında rüzgârı iyi hesap etmediğinden dolayı, ölçülmediğinden dolayı belki de orman yangınında şehit oldu. Her yıl orman teşkilâtında rüzgârı iyi bilmediğimizden dolayı iki-üç tane mühendis, memur vs. orman yangınlarında yanıyor. O nedenle biz meslek olarak biraz daha rüzgâr enerjisine yatkınız. Enerji İşleri Genel Müdürlüğü nde sonradan genel müdür olup emekli olmuş bir arkadaşımıza gittim dedim ki o zaman tribün demeyi bilmiyoruz rüzgârgülleri varmış onu diyoruz. Bu işte rüzgârdan elektrik elde ediliyor vs. döndü döndü bana dedi ki Salahattin Bey sen ciddi bir adamsın, böyle bir fırıl işiyle ne uğraşıyorsun. TEDAŞ a gittim aynı benzer şekilde bana anlattılar, dediler ki elektrik baz santrallerinden elde edilir, baz santralleri işte şunlar şunlardır, bunlar böyle hobidir, yani ne uğraşıyorsun. 1994-1995 Yılında Rüzgâr Enerjisine Başladık Şimdi burada İstanbul emniyet müdürü o zaman emniyet genel müdür yardımcısıydı. Bir akşam yemek yiyoruz, heyecanla bulduğumu herkese anlatıyorum. Durdu beni polis gözüyle dinledi dinledi sen havadan para kazanmak istiyorsun dedi. Bir olaya nereden baktığınız çok önemli. Böylece 1994-1995 yılında rüzgâr enerjisine başladık. Başladık ama 2010 yılına geldik. Şimdi kısaca o safhalarını arz edeceğim şimdi. 2002 yılına kadar çok yakın arkadaşlarım, politikada beraber bulunduğum arkadaşlarım enerji bakanı, genel müdürler vs. ler olmasına rağmen maalesef ülkenin yerli temiz enerji kaynaklarını birinci kademede teşvik edici, arttırıcı, büyütücü bir siyaset, bir yasal düzenleme yaptırmak mümkün olmadı. Sonunda 2002 yılına gelindi, başta uluslararası baskılarla da beraber onu inkâr etmiyorum. Yani gördüler ki Türkiye de rüzgâr enerjisi, yenilenebilir enerjiler bakımından büyük bir potansiyel var. Yani Almanya sı, Danimarka sı, Amerika sı vs. tribün satacaklar. Dolayısıyla garantili bir durum olursa onların da biraz işine gelecekti. Onların da gayretleriyle 2002 yılında bir kanun çalışmasına başlandı. Bu çalışmalar 2005 yılına kadar sürdü. 2005 yılına gelindiği zaman parlamentoda on bir buçuk ay yasa görüşülmeyi beklendi. Her salı günü meclis açıldığı zaman gündemin birinci maddesinde yenilenebilir enerji kanunu var, komisyon kurulamıyor. 2005 yılına gelindiği zaman şu anda yürürlükte bulunan 3

5346 sayılı Yenilenebilir Enerji Kanunu yayımlandı. Ama yenilenebilir enerjilerin hepsine birden toplam bir fiyat verildi ve bu fiyat bütün ısrarlarımıza rağmen ki bu ısrarlar şu idi: rüzgâr, güneş enerjisinde o zaman tüm ekipmanını dolar veya euro bazında dışarıdan alıyorsunuz. Elektromekanik ekipmanlar da böyle ama elektrik üretip satıyorsanız, bunu TL ile alıyorsunuz. Size kredi verecek mekanizma veya yatırım yapacak herkes gördü ki ben euro veya dolarla makine, ekipman alıyorum. TL ile faturayla elektrik parası alacağım. Kur riskini kim karşılayacak? Doğrusu 2005-2006 yıllarında biraz da böyle TL, dolar ve euro arasındaki kur fazla açılmadan gitti. 1.202 Megawatt Rüzgâr Santralli Yapabilmişiz Benim bütün söylemek istediğim, 2005 te kanun yürürlüğe girmiş 1.2 megawatt rüzgâr kurulmuş. Sonra 2006 yılında 38.9 megawatt 2007 de 76 megawatt. 2007 yılına gelince bu hız görüldü. Bizim 1994-1995 lerde başlayıp 2010 da geldiğimiz nokta 1.202 megawatt rüzgâr santralidir. Çin in geçen sene 1 yılda kurduğu rüzgâr santralleri miktarı 13.000 megawattır. Amerika nın kurduğu 10.000 megawattır. Şimdi 2007 de tekrar başa döndük, kanunda o TL ye bağlanan şey euro ya bağlı TL haline getirildi. 2007 den sonra bir miktar artış olduğunu görebiliriz, 2007 den sonra 200-400. Bu kanun yayınlanırken bizim yatırımcıların istediği şuydu: Bir minimum alt limit belirleyin, bu da 5 euro cent karşılığı TL olsun. Kanunda okuyarak görebildiğiniz için kanunun çok detaylarına girmiyorum. Yenilenebilir enerjilerin tümünün fiyatı 1 yıl önceki Türkiye nin ortalama elektrik toptan satış fiyatıdır. İşte bu fiyat 5 euro centten aşağıya düşmesin, düşerse 5 euro centten yukarısı olsun. Yine bir gizli el gitti oraya dedi ki 5 euro cent alt limit olsun ama rüzgârcı, hidrolikçi, güneşçiler çok para kazanırlar. Dolayısıyla 5.5 euro cent üst limit koydular. Şu anda yürürlükte olan kanunda yenilenebilir enerjinin fiyatı eğer alım garantili satmak isterseniz 5 euro centten aşağı olmayan 5.5 euro centten yukarı olmayan bir fiyat aralığında. Tabii denilebilir ki serbest piyasada daha yüksek fiyatlara satabilirsiniz. Yani epdk.gov.tr ye girerek görebilirsiniz, TETAŞ (Türkiye Elektrik Taahhüt A.Ş.) 26.000 megawattın sahibi, EÜAŞ ın tüm elektriğini TETAŞ alıyor. TETAŞ da tümden TEDAŞ a satıyor. Bu seneki ortalama satış fiyatı 15.6 kuruş, yani bir 1 euro yu ortalama 2 Lira kabul edersek 7.5-8 euro cente yakın. Ama bana diyor ki: Sen rüzgâr esen yere santral kur ve bunu 5.5 euro centten sat ve biz bunları çok teşvik ettik diye beyanat veriliyor. Serbest piyasada fiyatlar bundan biraz daha yüksekti. Ne zamana kadar? EÜAŞ (Elektrik Üretim A.Ş.) Şimdi Hamitabat santralinden özelleştirilmesi başlayan devletin üretim şirketi. Çoğunuz elektrikle uğraştığı için bu şeyleri biliyor diye kabul ediyorum. Bu 47.000 megawattın 26.000 megawattı bu EÜAŞ tarafından işletilir. Öncelikle bunu bilmiş olalım. 16.000 megawattı bunun 9 portföy halinde önümüzdeki 4

günden başlayarak özelleştirme programında olacak. Diyelim ki benim bir 20 megawatt rüzgâr santralim var. EÜAŞ, geçen yıl çok yağışlı geçti diye hidrolik barajlı santrallerde 0.5 kuruşa elektrik üretiyor. Bununla Piyasa Mali Uzlaştırma Kurumu dediğimiz kuruma gidiyor ve 1 kuruşa gece saat 02:00-03:00 de satılıyor. 1 kuruşa elektrik satıyor. Teklif ediyor, 1 kuruşa elektrik verebilirim diyor. Çünkü su boşa akıyor. Bana da diyor ki: Serbest piyasa var, sen git bununla orada rekabet et. İçinde bulunduğumuz rüzgâr enerjisi ve tabii ki güneş, biyokütle enerjisinin ve biomas dediğimiz biogaz da dâhil enerjinin, hidrojen enerjisinin vs. gibi yenilenebilir sayılabilen enerjilerin fiyat ve kanunî mekanizması budur. Bunlar böyle devam ederken geçtiğimiz yıl içerisinde o zaman ki Enerji Komisyonu Başkanı Dr. Soner Aksoy bir kanun teklifi verdi. Dedi ki Bu böyle olmuyor, 2005 yılında bir kanun çıkarılmış ama 2010 yılına kadar kimse bu kanundan yararlanmıyor. O halde burada bir eksiklik var. Yani bir araba yapmışsınız hiç kimse binmiyor ama her gün met edersiniz. Ne güzel araba oldu, tekeri de güzel motoru da şahane falancası da güzel ama kimse binmiyor. Bu kanun Meclis Enerji Komisyonu nda bakanlığın hazırladığı tasarılarla birleştirildi. Mühendis odaları, ilgili dernekler, sivil toplum örgütleri, muhalefet, herkes katıldı. Gerçekten 2009 un Haziran ayında ülkenin yerli temiz enerji kaynaklarını geliştirebilecek, fiyatlarını ayıran, güneş ayrı jeotermal ayrı, rüzgâr ayrı bir kanun tasarısı meclis gündemine götürüldü. 6 Haziran 2009 tarihinden beri orada bekliyor. Daha önce de 2005 ten 2007 ye kadar beklemiştik. Sonra aradan bir buçuk seneye yakın bir süre geçti. Her gün yeni enerji bakanımız da, diğer ilgililer de beyanat veriyor: Biz yenilenebilir enerjiyi şöyle destekleyeceğiz, böyle geliştireceğiz, güneş enerjisinin önünü açacağız. Ülkenin yarısı çöplük haline dönüşmüş vaziyette, konuşmamın sonunda bu noktaya geleceğim. Bizim kuşakta, benim ruh dünyamdaki insanların söylediği bir şey vardı: Biz bu toprakları atalarımızdan miras aldık. Şimdi diyoruz ki: Tamam atalarımızdan miras aldık ama torunlarımızdan da ödünç aldık. Çocuklarımıza ve torunlarımıza daha yaşanabilir, çevresi düzgün, suyu düzgün, havası düzgün, her şeyi düzgün bir ülke, bir toprak bırakmak mecburiyetindeyiz. Bunların hepsi görüldü. Bir buçuk sene geçtikten sonra enerji bakanı da değişti, enerji komisyonu başkanı da değişti. Yeniden bu kanunu çıkarmalıyız diye başbakana danıştı. Biraz cılız da olsa bizimle, yani bizim derken bizim gibi rüzgâr, hidrolik, güneş, biyokütle enerjisine yatırım yapmayı düşünen; bana göre ilk başta bu ülkenin gelirleri, vatanseverleri uğraştılar didindiler ve bir ivme yakaladılar. Bayramdan hemen önce 4 Kasım da meclis gündemine getirildi. Oturuldu, konuşuldu. Gruplar kendi aralarında konuştu, enerji bakanlığı gruplara bilgi verdi ve sonunda bakanlık hiçbir mühendis odasına, hiçbir sivil toplum örgütüne, hiçbir yerli yabancı uzmana danışmadan kendi içerisinde hazırladığı gizli bir tasarıyla meclis gündemine geldi. 5

Şimdi yanda gördüğünüz geçen seneki tasarı, üzeri çizili olanlar da yeni bakanlığın getirdiği tasarı. Burada en önemli üzerinde durulan şeylerden birisi şu: Hiç geçen seneki çalışmalar yokmuş gibi, sanki yeni bir dünya varmış gibi, yeni bir iktidar varmış gibi tekrar 2007 deki, 2005 teki kanuna dönülüyor. Fiyatlar rüzgâr için 5.5 ta kalıyor. Güneş için ne olacağı belirsiz, biraz sonra Asuman Hanım size söyleyecektir. Kimse bilmiyor 10 euro cent mi olacak, 12 mi olacak, 15 mi? Hiç kimse bilmiyor. Önce parti grupları kendi aralarında hidrolikte 6.5 euro cent, rüzgârda 7 euro cent karşılığı TL, jeotermalde 8, biyomas ve biyogazda 12 euro cent, güneşte de 15 euro cent olmak üzere anlaştılar. Fakat ben siyasi yorumlanabileceklerden söz etmek istemiyorum. Tabii ki enerji meselesi konuşuyorsanız küreselleşen dünyaya hâkim olan güçlerin stratejilerindeki en önemli unsurlardan birisinin enerji meselesi olduğunu bilmemiz gerekir. O nedenle de ben siyasete çok yatkın olduğumdan dolayı değil, siyaset bu konuyu çok etkilediğinden dolayı söylüyorum. 2005 te on bir buçuk ay meclis gündeminde kanunu bekleten hazineden sorumlu devlet bakanıydı. Şimdi bu en son 4 Kasım da tekrar kanunun meclis gündeminden çıkartılıp, bütçeden sonraya kalmasında da yine aynı şimdi başbakan yardımcısı olan ondan sonra hazineden sorumlu bakanın rolü olduğu açıktır. Yani bu tahmin değil. Meclisteki gruplara, milletvekillerine, enerji bakanına verilen talimatlar doğrultusunda. Bu noktada söylemek istediğim şey şudur: Bundan bir önceki Enerji Bakanı Hilmi Güler le bir gün sohbet ederken kendisine dedim ki: Türk Devleti nin bir bakanına bu sözü yakıştıramam ama sen doğru söylemiyorsun. Niye, örnek ver dedi. 7 senedir bakansınız, en az 70 kere güneş enerjisini, yenilenebilir enerjiyi böyle yapacağım diye beyanatlarınız var. dedim. 1.000 megawatt kurulu güneş enerjisi yok, 1.000 megawatt biyokütle enerjisi yok. Jeotermal de 94 megawatt, yani çocuk oyuncağı gibi. Biz az gelişmiş Uganda vs. gibi Afrika ülkesi miyiz? Biz, 75 milyonluk tarihsel birikimi olan en azından küresel iddiaları olması gereken bir ülkeyiz. Amerika Birleşik Devletleri nin Afganistan da ne işi var? Yani başımızdaki Irak ta ne işi var. Petrolü, doğalgazı çıkartın bakın bakalım orada başka bir gerekçe kalır mı? Bunun üzerine Hilmi Bey dedi ki: Doğru söylüyorsun. Ne yapmak lazım o zaman, bana çözümler, çareler getir. Aldık, çalıştık, götürdük; kanuni tedbirler nelerdir, yönetmelikte neler yapılabilir, ülkedeki şeyler neler yapabilir gibi bir yığın tedbirler malzemesi getirdim. Fakat özellikle Türkiye deki millî sanayinin, yerli üretimin gelişmesi için koyduğumuz bazı maddeler oldu. Götürdüğümüz tedbirlerden bir tanesi şöyleydi: 6

4628 sayılı Enerji Piyasası Kanunu na bir madde yazacağız. Yerli tribün ve ekipman, yani hidroliklerde, güneşte de kullanmayı taahhüt ve garanti eden firmalara lisanslama da öncelik verildi. Yani ben rüzgâr enerjisinde bir lisans mı vereceğim? Bir firma Ben Türkiye de üretilen tribünü burada kullanacağım diyorsa buna öncelikli lisans vereceğiz. Heyecanlandık, Hakikaten çok iyi düşünmüşsünüz dedik. Dur dedi diğerlerine geçmeden düğmeye bastı, biraz da ben önceden ağır konuştuğum için beni de tatmin etmek için olsa gerek, açtı sesinden de tanıyorum. Dedi ki: Bak arkadaşlar çok güzel bir çalışma yapıp getirmişler böyle böyle. Hemen oradan bakıyorum, dinledim. Avrupa Birliği prensiplerine bu uygun düşmez ama dedi. Ben çok hazırlıklıyım; yanımda hemen Avrupa Adalet Divanı nın verdiği karar var. Vaktiyle Almanya rüzgâr enerjisine 8 euro cent verdi. Diğer ülkelerin hepsi Avrupa Birliği ne şikâyet ettiler. Dediler ki bunlar serbest dolaşımına aykırı, mal ve hizmetler serbest dolaşmalı Avrupa Birliği şartlarına aykırıdır. Devlet buna ekstradan bir teşvik veriyor. İnsanların, hayvanların ve bitkilerin sağlığı için her ülke gerekli teşvik tedbirleri alabilir, bu da o doğrultudadır diyerek kestirip attı. Hemen bakanın önüne koydum, bakanım bu böyle böyle diye. Efendim orası öyle ama Dünya Ticaret Örgütü kurallarına bu aykırı olur dedi. Almanya Dünya Ticaret Örgütü ne girmiyor, Çin girmiyor, İspanya girmiyor, Amerika nın kendisi hiç girmiyor. Biz niye Dünya Ticaret Örgütü nü biz mi kurduk dedim. Ayrıca ben öyle bir kuralı var mı yok mu o zaman hakikaten bilmiyorduk. Sonuçta en son geldiğimiz noktadaki kanun tasarısında yerli teşviklerle ilgili bütün maddeler kaldırıldı. 1.200 megawatt kurduğumuz rüzgâr santralinin %85 i sadece tribün bedelidir. Bu tribünler için Almanya ya, Danimarka ya ve Amerika ya ödediğimiz ortalama 1 megawattının maliyetini 1.4, 1.5 milyon euro olduğunu düşünürsek 1.200 ü demek ki ortalama 1.8-2 milyar dolara yakın bir rakamdır. Bu rakamın %85 ni bir teşvik kanunumuz olmadığı için doğrudan Alman, Danimarka, Amerikan veya falanca üreticilerine ödedik. Size burada vermek istediğim mesaj, enerjide dünyayı yöneten küresel güçlerle veya güç dediğimiz mekanizmayla belki savaş yapamazsınız, bir çeşit uyum sağlarsınız veya bir şey yaparsınız ama örneğin Artvin de, Edirne de, Şırnak ta, Konya da, İzmir de doğuyorsun adınız Ahmet, Mehmet, Ali, Mustafa, Ayşe, Fatma vs. geliyorsunuz bir üniversitede okuyorsunuz. Türk Devleti sizi alıyor, mühendis, doktor, avukat vs. yapıyor. Getiriyor sizi genel müdür, müsteşar yapıyor. Sonra sizi alıyor bursla Amerika ya götürüyor. 6-8 ay siz Amerika da kaldıktan sonra dönüyor bir bakıyorsunuz ki adının Anıl, Mehmet, Mustafa oluşunun hiçbir kıymet-i harbiyesi yok. 2005 te kanunu durduran devlet bakanımız ve kuruluşlar olarak bunu internet atmosferinde ve basında yayınladığım için söylüyorum. Bize Evet kanunu ben durdurdum. Amerika ya gittim. Amerikan Enerji Ajansı Başkanı Shell ve BP nin 7

fezlentleriyle görüştüm dedi. Bu yenilenebilir enerjiler için bunlar hobidir, biz sizin için çok ciddi enerji fizibiliteleri hazırlıyoruz dediler dedi. Ciddi enerji fizibiliteleri Irak a girilip oranın gazı, petrolü vs. Türkiye ye gelecek, dolayısıyla Türkiye nin enerji sorunu bitecek. Bizim ona verdiğimiz cevaplar vardı. Burada size vurgulamak istediğim şu: Adı Ahmet, Mehmet, Ali vs. olan bunda BOTAŞ ın Genel Müdür Muavinliğini yapan, Emniyet işleri Genel Müdürlüğünü yapan değerli arkadaşım var. Nadir Bıyıkoğlu, o da bu meseleleri çok detaylı bilen bir arkadaşımdır. Bu insan Anadolu Türk milletinin gözüyle bakmıyor, okyanus ötesi gözüyle bakıyor. Başımıza gelen enerji, yenilenebilir enerjideki felaketin ana kaynağı budur, bunu vurgulamak için söyledim. Bunun içerisinde adı Ali, Ahmet, Mehmet olan bürokrat bulabiliyorsunuz. Yenilenebilir Enerji Kanunu yeni şekliyle rüzgârda, hidrolikte vs. yine 5-5.5 euro cent aralığında, hiç kullanılmayan aralıkta yerli ürünleri teşvik edecek bütün maddeler kaldırılmış vaziyette meclis gündeminde tekrar ertelendi, bekliyor. Şimdi benim bu safahatla ilgili söyleyeceğim şu: Akıl hastanesinde deli bir kitap yazmış. Doktora gitmiş akşam demiş ki ben iyileştim, normalim artık beni bırak gideyim. Bir kitap yazdım, roman al oku. Götürmüş vermiş doktora, doktor başından savmak için tamam akşam okurum demiş. Akşam başlamış deli kendini savunuyor, ilk sayfasından okumaya başlamış. İfadeler çok canlı güzel, kelimeler muhteşem, olay canlı hareketli. Bırakamamış elinden gece nöbetinde, 600-700 sayfa 250-300 sayfadan okumuş, böyle gözleri şey 300-295 sayfaya gelince bakmış olayın kahramanı delikanlı atına atlamış, gitmiş köye sevgilisini almış demiş ki hadi gidelim. Atının terkisine almış nişanlısını köyün etrafından deh demiş böyle dörtnala gitmişler, ırmağa varmışlar. Irmak var, atına demiş ki deh de. Deh de ama at geçmemiş. Kitabın ondan sonraki bütün sayfalarına bakmış hep deh dedi geçmedi. Şimdi Yenilenebilir Enerji Kanunu n Türkiye deki safahatı özetle bu fıkrada olduğu gibidir. Rüzgâr Enerjisine Geldiğimiz Nokta Gülünç Bir Seviyedir Söylenecek çok şey var, tekrar ifade edersek rüzgâr enerjisine geldiğimiz nokta gülünç bir seviyedir ve tümüyle dışa bağlı bir vaziyettedir. Bizim arzuladığımız sonuç bu değildi. Güneş enerjisi henüz sıfır noktasında, ben 1985-1986 yıllarında Orman Genel Müdürlüğü nün yangın gözetleme kuleleri var. Bütün dağlarda 1.300 noktasında hepsine güneş enerjisi kurdum, elektrik ürettirdim onlara, şu anda hepsi çalışıyor ama benim ticari anlamda, lisanslaşmış anlamında 1 megawatt güneş enerjisi yok, 1 megawatt biyokütle enerjisi yok. Aynı zamanda hidrolik enerjiyle de uğraşıyorum, hem rüzgâr hem hidrolik enerji doğacısıyla ülkeyi geziyorum. Birde ormancı olduğum için tabiatla, yani bir yeri gezerken dağına, taşına, deresine, vadisine, neresi güneş alıyor, neresinde rüzgâr var âdeta böyle zumlayarak yapıyorum. Dünyanın en güzel şehirlerinden birisi Bursa dır. Yarım saat içinde 3.000 m ye çıkarsınız, 3 m kar vardır. Yarım saat sonra denize inerseniz, yüzersiniz, 10 dakika sonra dünyanın en güzel tatlı su göllerinden hem su içer hem yüzersiniz. Nilüfer Çayı diye tarihimizin çok güzel sayfalarını hatırlatan güzel bir ırmağı var. Görseniz o Bursa nın ovasından kıvrıla kıvrıla gider akar. Hiçbir yaratık oradan su içmiyor. Biz hiçbir yerli veya başka bir enerji kaynağının karşıtı değiliz. Enerjide çeşitlilik olması lazım gelir, hiçbir ülke kaynağını tek bir kaynağa bağımlı hale getiremez. Bunlar genel olarak enerji stratejilerine vs. temel literatürler olarak okutulur. 8

Ama Emet Çayınızı Tunçbilek Santrali ile Orhaneli Çayınızı sonra adı Orhanalı oluyor, o santraller yıkayarak götürüyorsunuz Ulubatlı Gölü ne döküyorsunuz. Hiçbir canlı orada yaşar mı? O İstanbul un surlarına bayrağını diken Ulubatlı nın hatırlandığı yere gitseniz, insan ağlar. Sonra bu iki ırmak biraz ilerisinde birleşir, Marmara Denizi nde denize dökülmediği bir noktada Nilüfer Çayı ile bu çay birleşir adı Kocasu olur. Kocasu olarak Marmara Denizi ne akar. Marmara Denizi %100 bizim denizimiz, hiçbir ortağımız falan yok. O çayın denize döküldüğü yerin karşısında İmralı var, orada bölücü başı yatıyor. Bana kalsa o mu daha tehlikeli bu mu derseniz? Bu dere şimdi ondan daha tehlikeli. Ankara Çayı nda burada Hamam Boğazı nda bir hidrolik projem var, birde Adapazarı nda Sakarya üzerinde. O vesileyle de Ankara dan çıkarak şuradan daha sonra Polatlı nın ilerisinde Porsuk Çayı önce Sakarya yla sonra Ankara Çayı yla birleşir Sakarya Nehri olur. O nehrin Karasu da döküldüğü yere kadar her bir metresini araba giden yere arabayla, gitmeyen yere yaya olarak gezdim inceledim. Sizi temin ederim, buraları gezmiş olsanız domates, soğan, havuç vs. yemezsiniz. Bunu abartı için söylemiyorum. Ben bir köylü çocuğuyum, orman mühendisiyim dağlarda büyüdüm. Yani yeri gelince tabiatta ne bulduysak yedim. Sizi temin ederim tiksinirsiniz. Bu toprak bu coğrafya bizim, bu vatan bizim, söylemek istediğim şey şudur; Milattan önce 138 yılında Türkler Çinlileri büyük bir bozguna uğratıyor. Bunun üzerine Çin de bu büyük olay oluyor. Çin İmparatoru diyor ki: Çin Halkı böyle bir ilkel kabileler, vahşi topluluklar yüksek bir medenî seviyeyi, teknolojik gücü, organize olmuş bir orduyu nasıl yendiler? Bunun üzerine Chan Chen bir adamı Türklerin arasına gönderdiler. Chan Chen yakışıklı, iyi Türkçe ve birkaç dil bilen son derece becerikli bir ajan. Türklerin arasına geliyor, beşinci sene sonunda bir Rum kadınla evleniyor. 13 sene kalıyor. Amacım bunu anlatmak değil. 13 sene sonra dönüyor Çin e imparatoruna varıyor diyor ki: Aziz İmparatorum, Türkleri yenecek formülleri esasları buldum Yani birçok şey söylenebilir ama üç noktada özetlenebilir: Birincisi yabancılara çok büyük ehemmiyet verirler. Bir şeyi Türk söylese inanmıyorlar ama bir yabancı söylerse inanıyorlar. Niye İngilizce söylediğimi anladınız değil mi? İkincisi Türkler kadınlara büyük hürmet ediyor. Kadınların ayrı bir yeri var. Bizdeki gibi orta malı seviyesiz filan değil. Mesela bir gün Türk Kanunu bir önemli memleket meselesini konuşuyordu. Böldü kadınına senin fikrin ne diye sordu. Buna dikkat edelim demiş. Orhun Abidelerini bir okuyunuz, hakanlar diyor ki: Çin in altınına, ipeğine, tatlı sözüne, kadınına kandım. Yani onun dediklerinin hepsini uygulamışlar. Şimdi üçüncü noktaya geliyor ki, söylemek istediğim esas bu, diyor ki: Üç Türk bir araya geldiği zaman hiçbir konuda anlaşamıyorlar. Mutlaka aralarında bir sorun çıkıyor, fikir ayrılığı çıkıyor. Ancak düşman geliyor dendiği zaman bu adamlar gidiyor, yerine başka bir insan tipi geliyor. Sakın ola ki Türkleri yeneceksek düşman geliyor dedirtmeyin. Asuman Kılıç: Güneş enerjisiyle ilgili neyi ne kadar bildiğinizi bilmiyorum. Biz genellikle bu tür sohbetlerde başlarken sorarız, ilkokul birinci sınıftan mı başlayalım, ortaokuldan mı, liseden mi? Çünkü karşımızdakinin bizi anlayabilmesi için aynı dili konuşmamız gerekiyor. Güneş enerjisi bizim literatürümüze o kadar yeni girdi ki çevremizdeki pek çok bu işi bildiğini söyleyen yatırımcı arkadaşlarımız, bürokrat arkadaşlarımız, basın mensubu arkadaşlarımız hiç farkında olmadan büyük bilgi kirliliği yaratmaktalar. Yasayla ilgili olarak hemen sohbetin arkasına eklemek için söylüyorum. Bir söylentidir gidiyor. Bana soruyorlar, Yasadan işte ne çıkacak haberiniz var mı, kaç kuruş çıkacak? 13 cent çok pahalı veya bir başkası çok ucuz bu 9

fiyata olmaz. Neyi biliyorsunuz, neyin ne kadara çıktığını nereden biliyorsunuz da bunun yorumunu yapabiliyorsunuz? Bizim ülkemiz için güneş yeni bir konu, Avrupa, dünya için de çok eski bir konu. Mezopotamya daki toplulukların vaktiyle altın plakaları parlatarak güneş ısısından faydalandıklarını biliyoruz. Milattan önce 212 yılında Arşimet in Siraküza şehrinin Roma donanması tarafından işgal edildiğinde bakır ve bronz kalkanlar parlatılarak filodaki gemilere tutturulduğunu ve gemilerin tümünün alev aldığını, şehri kurtardığını biliyoruz. Yani bu her ne kadar bir efsane gibi anlatılsa da insanoğlu bunun peşinden hep gitmiştir. 16. 17. ve 18 yüzyıllarda çok detaylara girmeyeceğim, tarihi teknik bilgiler aktarmak istemiyorum ama kullanıla gelmiştir. Sony Ericsson bu konuda çok güzel bir eser derledi, bulabilirseniz okumanızı tavsiye ederim. Ülkemizde Güneş Santralleri Hiç Yok Ülkemizde güneş santralleri hiç yok, yalnızca bireysel kullanım anlamında söylediğimiz bireysel işyerlerinin, konutların, alışveriş merkezlerinin, motellerin ısıtması, soğutması, havalandırması ve elektrik üretimi için çözümler var. Türkiye Avrupa Birliği güneş kapasitesi açısından İspanya ve İtalya yla aşağı yukarı başa baş bir tablo çizmektedir. Ama en büyük İspanya, Türkiye dir. Oysaki kullanan ülkelerin başında Avrupa da Almanya, dünyada Çin gelmektedir. Türkiye nin toplam güneş enerjisi potansiyeli 80.000 kilowatt/saattir. Bu o kadar yanlış kullanılan bir değerdir ki her güneş alan bölgemize güneş enerji santrali kurulabilir gibi algılanmaktadır. Türkiye bir tarım ülkesidir. Türkiye de enerji santrali yapabilmeniz için belli faktörlerin olması gerekir. Yani güneş gereklidir, ama tek başına yeterli değildir. Bu açıdan değerlendirdiğimiz zaman bizim 80.000 megawattlık enerji potansiyelimiz 8.000 megawatta düşmektedir, aşağı yukarı %10 larda. Böyle bir yatırımın gerçekleşmesi demek, aşağı yukarı 15-20 yıl gibi bir süre demektir. Bunun finansal boyutu, lisanslama boyutu var. Tabii konulara parça parça değiniyoruz, ama bizim ülkemizde endüstriyel anlamda bugün 1 megawattlık kurulu gücünüz yoktur. Bu çok acı bir şeydir. Avrupa nın en iyi güneş alan ortalama 1.500-1.600 m 2 ye düşen ışınım değeri ülkelerinden biriyiz. Güneşin Işınımını Üç Noktada Değerlendirebiliriz Sizlere biraz da güneş enerjisi sistemlerinden bahsetmek istiyorum. Güneşin ışınımını üç noktada değerlendirebiliriz. Her bir seçilen sistemde ve düzende farklı ışınımlara ihtiyacımız vardır. Global ışınım, yansıyan ışınım. Güneşin ışınımından iki türlü elektrik elde edebiliriz; biri ışınımın geçtiği yüzeyde doğrudan elektriğe dönüşmesini temin eden sistemler, PV veya PV/T dediğimiz uygulamalar, diğeri de güneş termik santralleridir. Güneşin panelin üzerine düşer düşmez elektriğe dönüşmesi, hemen kullanılmasını gerektirir ya da sisteme vermenizi gerektirir. 10

Türkiye de sokaktan geçen 100-200 kişiyi çevirseniz, sorsanız güneş enerjisi sizin için neyi ifade ediyor deseniz. Herkesin aklına fotovoltaik panel gelir. Çünkü çatılarımızda bugüne kadar ısıtma ve sıcak su elde etmek amaçlı paneller görmüşüzdür. Bunlar Antalya, Konya ve İç Anadolu da oldukça yoğundur. İlk akla gelen fotovoltaik panellerdir. Oysaki fotovoltaik panellerin hammadde açısından bir bağımlılığı söz konusudur ve bu çok önemli bir faktördür. Nerede? Üretimde, tesisin kurulmasındadır. Fotovoltaik panellerin ana hammaddesi silikondur. Bugün dünyada fotovoltaik panel üretiyorum diyen Avrupa daki tüm firmalar, fabrikalar dâhil olmak üzere aslında kimse fotovoltaik panelin ilk el üreticisi değildir. Üçüncü aşamasından sonrayı üretiyoruz diyorlar. Slikonun silisyum ocaklarından başlayarak serüveninde dünyada gübrede, çimentoda olduğu gibi tekeller var ve bütün üretimlerini kapatmışlar, gelecekteki 10 yıllık üretimi ipotek altında. Siz fotovoltaik panelin hammaddesinin kontrolünü yapamadığınız sürece bu ürünü üretiyorum demeniz ya da bu ürüne güvenerek bir santral kurmanız ya da bundan elektrik elde etmeniz oldukça zor bir iştir. Bu konuda ülkemizde de çok ciddi çalışmalar var, üniversitelerimizde çok iyi çalışmalarımız var. Slikonun yerine konulabilecek belli verimleri elde edebilecek ar-ge çalışmaları hızla sürüyor. toplamda 1.022. Güneş termik santrallerinin modellerinde, en yeni, en son sistem Fresnel sistemler, merkezi alıcı sistemler, parabolik çanaklar, parabolik oluklar. Bugün hali hazırdaki kurulu güç olarak değerler çok önemli, 2008 yılı itibariyle Amerika da 505 megawatt, Avrupa da 450, Kuzey Afrika da ve Avustralya daki Bu da inşa halinde olup 2010 da işletmeye alınanlar, toplamda 7.000 megawatt civarında kurulu güç. Yani bize kurmayın, yapmayın, etmeyin diyenler ne kadar büyük bir hızla bunu tesis ediyorlar. Ülkemizde parabolik oluk anlamında çok ciddi çalışmalar yapılmış. Hatta patentleri alınmış, uluslararası kuruluşlardan sertifikalandırılmış. Bizim için bunlar çok önemli, biz neticede bir yatırımcıyız, bankaya gittiğiniz zaman projede kullanacağımız ekipmanlar, malzemeler bunları içermek zorunda, yoksa kredilendirmiyorlar. Bu noktaya gelmiş işletmeler var ve bunların parabolik oluk modellerinde %100 nü yerli yapabiliyoruz. Ama yasadan katkı payı çıkarılır, o başka, biz gene de yerli yapacağız. Başkanım acılarımızı, yasayla mevzuatlar, uygulamalarla çok güzel anlattı ama her zaman özel sektör kamudan önde gidiyor. Eminim bu konuda da alıp başımızı gideceğiz, sonuna kadar devam edeceğiz. İnançlıyız, azimliyiz. 11

Soru (Prof. Dr. Gülhan Özbayoğlu, Atılım Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı): Asuman Hanım a soruyorum. Türkiye de neden güneş enerjisi için su ısıtma panelleri dışında hiçbir süreç yapılmıyor? Asuman Kılıç: Hocam bunun tek sebebi yeteri kadar bilgili olmamız. Maliyetlerin çok yüksek olduğu yüksek alçak kavramlar göreceli kavramlar. Soru (Prof. Dr. Gülhan Özbayoğlu, Atılım Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı): Kapasiteyle ilgili değil midir? Asuman Kılıç: Şimdi maliyetler kapasiteyle ilgili değil, maliyetler yaptığınız lokalizasyona göre değişir. Yani güneşinin çok fazla olması çok verimli çalışacağı anlamına gelmesin. İskenderun da ışın 2.000 dir, İç Anadolu da 1.800 dür ama kapasite faktör ve verim olarak İç Anadolu da daha fazladır; çünkü nem çok yüksektir. Yani güneş gereklidir ama tek başına yeterli değildir. Soru (Prof. Dr. Gülhan Özbayoğlu, Atılım Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı): İspanya daki uygulama ne kadar? Asuman Kılıç: İspanya da 4.000 civarında var. Şu anda üretim yapan 500 ün üstünde. Salahattin Baysal: Bizde rüzgâr, güneş, biyomas vs. niye yok? Ben aynı zamanda Türkiye Türkmenistan Dostluk Derneği Başkanıyım. Bundan iki sene önce Almanya eski Cumhurbaşkanı Angela Merkel in bir danışmanı var, emrinde 250 avukat çalışıyor ama Angela Merkel in danışmanı bana geldi, benimle bir özel akşam yemeği yemek istedi. Diyor ki: Beni Türkmenistan Devlet Başkanıyla görüştür. Türkmen elçisiyle görüşelim, ben araştırdım dedi. Türkiye deki Türkmenistan ın en makbul adamı sensin, en önemli insanı sensin, bizi Türkmen başına götür dedi. Dedim ne yapacaksınız? Bakınız, ben size iki şey anlatayım. Birincisi biz Almanya, bir eyaletler devletiyiz. 17-18 eyaletten oluşuyoruz. Şimdi dedi ki bu 11 eyalet Rusya Federasyonu ndan gaz alıyor ve enerji meselesini çözmüş vaziyetteler. Fakat esas Almanya bundan yararlanamıyor. Bu enerji meselesini çözmüş olan, gazını çözmüş olan eyaletler biz Alman Birliği nden ayrılalım demeye başladılar. Biz dünyada üniter devletlerin temsilcisi olan bir ülkeyiz. Fakat bizim üniter yapımız bu enerji meselesi yüzünden zedeleniyor. İkincisi Almanya dediğiniz zaman Mannesmann, Krupp, Mercedes vs. gibi belirli şirketler akla geliyor. Bunları yok ettiğiniz zaman Almanya yok olur. Mercedes firması bana geldi. Ben Angela Merkel e götürdüm. Benim Almanya daki enerji fiyatlarıyla, Amerikan ve Japon otomobil endüstrisiyle rekabet şansım yoktur. Bana izin verirseniz ben Mercedes in fabrikalarını Pakistan, Bangladeş, Hindistan veya Çin den birisine taşımak istiyorum dedi. Biz dünyada iddiası olan bir devletiz. Mercedes ülkeyi terk ederse bizim dünyada nasıl iddiamız olur, itibarımız ne olur dedi. Bu tamamen bir ders olmuştur. Diyor ki bana biz Azerbaycan ı hallettik, gel bu Türkmen in başında bizi götür ve bunu anlat. Türkiye yle biz iyiyiz ama oturabiliriz. Türkmen doğalgazını Hazar Denizi nin bütün masraflarını biz yapalım. Azerbaycan ı, Ermenistan, Gürcistan buraları biz çözüyoruz, Trabzon a indirelim diyor. Trabzon dan gemilerle Romanya ya oradan da Almanya ya götürelim dendi. Biz önümüzdeki 50-60-100 yılın enerji meselesini çözelim dedik. 12

Cari Açık 2009 Senesinde 38 Milyar Dolar Oldu Cari açık nedir? Cari açık 2009 senesinde 38 milyar dolar oldu. 38 milyar doların geçtiğimiz hafta devlet bakanının resmî ifadesi %95 i enerjide dışa bağımlılıktan ve enerjiyi dışardan pahalı aldığımızdan dolayı oldu. Google girin, Roma Grubuna bir bakınız, bu Almanlar ne yapıyor? Aklınızda ne kadar prens varsa hepsi prenslerini organize etmişler, yanlarına birde Helga koymuşlar. Tunus, Cezayir, Fas, Lübnan, Suriye ve Arabistan da büyük bir güneş planları var. Bize de geliyorlar, diyorlar ki Bu Arap Yarımadasındaki vs deki atıyorum, 150.000 megawatt kurulu güneş enerjisinin nakil hatlarını sizin üzerinizden götürelim. Şunu demeye çalışıyorum: Enerji meselesine girdiğiniz zaman uluslararası siyaseti, dünyayı yönetmek isteyen güçlerin ülkeniz üzerindeki emellerini de dikkate almak zorundasınız. Sizin enerjinizin, rüzgârınızın, hidrolik kaynaklarınızın, yerli kömür kaynaklarınızın, güneşinizin, biyokütlenizin, gazınızın, çöpünüzün yapsanız cari açığınız yok olsa, 36 milyar dolarınız dışarıya gitmese, elektriğin %50-%55 ni doğalgazdan üretmeseniz, ona petrole dayalı bir fiyat vermeseniz, Orta Doğu da söz sahibi ülke olursunuz. Orta Asya da sözünüz geçer. Siz dünyayı idare eden bir güç olursunuz. Buna izin vermezler. Benim cevabım budur. Ben orman mühendisiyim, güneş enerjisini gördük ve teşvik ettik. Ne için? Biz hepimiz odunu yakıt olarak kullanıyorduk, yemeğimizi, çamaşırımızı yıkanmamızı her şeyi odunla yapıyorduk. Ormanlarımız tahrip oluyordu. Orman teşkilatı 20-30 senede teşvik etti. Şimdi Alanyalıyı götürün, bedava odun verin, ne olursun yak dese koyacak yeri mi var, yakacak sobası mı var? Asuman Kılıç: Size örnek getirmiştik, onu da gösterelim, çok basit bir şey gördüğünüz gibi şurada küçücük bir paneli var. Kapattığımız zaman şu anda kaldırıyorum onu. Gece oldu zannediyor saati söylüyor, yanıyor. Bunu bütün aydınlatmalarda, bahçe aydınlatmaları, direkli aydınlatmalarda her yerde kullanılabilecek çok basit mekanizmalar var ve ben üniversiteler gibi, hastaneler gibi, oteller gibi özel kuruluşların da bunu yaygınlıkla kullanmasını tavsiye ediyorum, çok büyük tasarruf sağlıyor. Projelendiriyoruz, çok yüksek rakamlar değil, yani şöyle şu lambanın fiyatı olarak sorarsanız, bunlar 30-40 TL civarında. Ama direklere tabii buna gücü yetmiyor yani onlar biraz daha farklı, istediğiniz ışığa göre. Prof. Dr. Ayhan Albostan: Bu yenilenebilir enerjiyi yapılacak destek alım fiyatı olarak hazineden bir kuruş çıkmıyor. Bu enerjiyi özelleştirilmiş olan dağıtım bölgeleri sahibi alır. Ankara yı Enerjisa, Bursa yı Limark aldı. Limark yasa gereği kullandığı enerjinin %10 na kadar alması gerekirdi. İlgili yönetmeliği 2002 yılında biz hazırlamıştık, fiyat daha sonra belirlendi. Şimdi devletten bir kuruş çıkmamasına rağmen neden direniliyor? Esas soru bu. Hazineden para çıkmıyor, ilgili hazine bakanı karşı çıkıyor ama hazineden bir kuruş çıkmayacak. Teknolojiyi desteklemede olabilir, hazine sandalye atsın ama yenilenebilir enerjide rüzgârdan, güneşten, jeotermalden alınacak, her kilowatt/saati bir dağıtım şirketi ödeyecek. Böyle bir durum var. Onun için çok derin düşünmek lazım, bunun arkasında ne var? On yıldır bu işin içindeyiz açıkçası biz de akıl erdiremedik. Devletten çıksa deriz ki açık büyüyor, şu olacak bu olacaktır, alan özel şirket. Özelleştirme yapılmış almış o biliyor ki %10 nunu ben yenilenebilir almam gerekiyor. Buna rağmen hükümetin 5.5 13

euro centi geçmeyecek şekilde, altında da çok ucuza alıyorlar. Salahattin Bey bahsetti, Türkiye de her kurumda olduğu gibi enerjide de gerçek maliyetleri yansıtan bir tarife yapılmıyor. Yani serbest piyasaya çıkmışsanız, bunun bir maliyeti olacak. Bunu ucuza, 1 cente alıyorlar, son tüketiciye yansımıyor. Bunun yansıması lazım. Petrolde de yine biz bir düzenleme yapmıştık, 3 gün sonra yansıyor. Yani 3 gün içerisindeki petrol fiyatları ortalama alınıyor, artış dördüncü günde istasyonlardan son tüketiciye yansıması lazım. Elektrikte de bu yapılmıyor. Soru (Prof. Dr. Gülhan Özbayoğlu, Atılım Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı): Şimdi ülkeleri incelediğimiz zaman özellikle Akdeniz ülkelerinden bize benzeyenlerin bizim gibi doğal kaynakları olup da kullanmayan çok az. Yunanistan bizle mukayese edildiği zaman çok az kömürü vardır. Ama elektrik enerjisinin %60 a yakınını linyitten elde eder ve çok kalitesiz bir linyittir. Neden acaba Avrupa veya dünya hava kirliliği kıstaslarını biz sanki zorluyormuşuz gibi, biz kabul edebiliyoruz doğal kaynaklarımızı kullanmıyoruz da bir Avrupa topluluğu ülkesi olan Yunanistan bunu neden kaile almıyor? Yani ben enerjide çeşitlendirmenin taraftarıyım. Prof. Dr. Ayhan Albostan: Ülke çeşitliliği de olmalı, yani kaynak çeşitliliği artı kaynakların geldiği ülkede farklı olmalı. Soru (Prof. Dr. Gülhan Özbayoğlu, Atılım Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı): Siz ilk önce kendi kaynaklarınızı optimum bir şekilde kullanacaksını. Şimdi hava kirliliği yönünden hep fosil yakıtları söylüyorlar ama rüzgâr enerjisinde de ses kirliliği var. O da bir neden, yani alternatif olarak sunulan şeylerin de biraz daha zararsız olması gerekir diye söyleyeceğim. Bu kıstaslarda incelediğimiz zaman hakikaten Akdeniz ülkelerinde bize benzeyen %73 bağımlı ülke yok. Bunu nasıl izah ediyorsunuz? Asuman Kılıç: Mesela Yunan Ordusu 1973 te güneş enerjisini kullanmış. 1973, bizden o kadar eski ki. Bizim yönetimsel problemlerimiz var, bence en önemlisi o. politikamız yok, politikasızlığımız politika olmuş. Prof. Dr. Ayhan Albostan: İşte hocam kömürle ilgili bir şeyi söylemek istiyorum. 2007 de Nükleer Santral Yasası çıktı. Onun bir maddesi de 1.000 megawatt ve üzeri kömürden elektrik üretenlere 10 yıl alım garantisi verildi. Bunu duyan bütün yatırımcılar yurt dışından, işte Rusya dan, Afrika dan kömür getiriyor santral yapılıyor. Hiçbirisi yerli kömürden girmiyor. Soru (Prof. Dr. Gülhan Özbayoğlu, Atılım Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı): Dünyada en büyük kömür kapasitesi Çin dir. Dışa bağımlılık. Soru ( Yrd. Doç. Dr. S. Gül Güneş Atılım Üniversitesi İşletme Fakültesi Turizm ve Otelcilik Bölüm Başkanı ve Meslek Yüksekokulu Müdürü): Öncelikle ben kendimi tanıtarak başlamak istiyorum. Turizm Bölüm Başkanıyım, Gül Güneş. Aynı zamanda peyzaj mimarıyım. Öğrencilere derslerde öncelikli olarak turizmin çevre boyutunu veriyoruz ve bu konuda da belli bir bilinç düzeyine geldiler. Tezlerinde de enerji etkin oteller ve benzeri konuları işliyorlar. O noktadan hareketle ben iki sunumu da gerçekleştiren konuşmacılarımıza şunu yöneltmek istiyorum. Biliyorsunuz turizm en çok enerji tüketen sektörlerden bir tanesi. Bu anlamda otel işletmecilerine de bilinçlenmeleri ve biraz önce bahsettiğiniz enerji etkin yöntemlere yönelmeleri anlamında birtakım bilinçlendirme eğitimleri veriliyor mu? 14

Asuman Kılıç: Bu bilgilendirme eğitimi veren bir kuruluş yok. Enerji mühendisliği ya da çevreci öğrenciler Türkiye de daha yeni yeni kendini geliştirmeye çalışan bölümler. Ama bu bilinçte olan bir yatırımcının kendisi ise mesela Dalaman da İber Otel var, güneş enerjisiyle ısıtmasını, soğutmasını ve havalandırmasını yapıyor, pek çok otelci var. Otellerde yer çok önemli, güneş enerjisinin en büyük dezavantajlarından biri o; geniş fiziki alanlara ihtiyaç var. Yani ne bahçesinin bir köşesini vermek ister insan, ne bir karış toprağını, turizm ülkesidir olduğu yerler pahalı topraklardır. Müsait olan otellerde ya da karşılanabildiği kadar yapılabilir. Çatı üstleri, toprak üstleri, çamaşırhane ya da personel için lojman havalandırma üstleri çok pratik takılan bir şey, buralar kullanılarak çözülür. Ama hiç değerlendirilmiyor. Bir de tabii belli yayınlar olmalı, meslek odaları olmalı, bununla ilgilenen tek bir meslek komisyonu yok. Çevre Mühendisliği Odası, Elektrik Mühendisliği Odası ilgileniyor. Dolayısıyla herkes olaya kendi tuttuğu yerden bakıyor. Tek bir meslek odası olmadığı için de hepsinin kapsamında bu tip yayınlar çok az. Salahattin Baysal: Şimdilerdeki moda AVM modası, bir tarafından bir tarafı 800m, bir tarafından bir tarafı 900m, 50m yüksekliğinde. Eskişehir Yolu nda kaç tane var? Kışın nasıl ısıtacaksın, yazın nasıl soğutacaksın? Ben yazları Bodrum da geçiriyorum. Elektrik tıraş makinesiyle gece 02:00 den sonra tıraş oluyorum. Yani voltajı yetmiyor. Turizme geleceğim. Ben 5 yıldızlı bir otel yaptım, 18 senedir işlettim. Şimdi şundan dolayı söylüyorum; Antalya, Akdeniz kıyıları falan olunca iklim güzel vs. hayat sanki bedava gibi anlaşılıyor. Şimdi çok sayıda otel sahibi arkadaşım var, hepsi bana geliyor, dertli Salahattin buna çözüm bulmamız lazım diyor. Yazın bütün klimalar çalışıyor, her taraf restoranlar var, bir taraftan bir tarafa 500 m, yani inanılmaz bir şey. Çok iyi bir soru sordunuz, yani buradaki problem biraz da teknolojik. Bir kısmı hukuki bir kısmı teknolojik; teknolojik şöyle, bir turistik işletmenin hem elektrik, yani soğutma ihtiyacı var, iki ısı ihtiyacı var, sonra aydınlatma ihtiyacı var, elektrik ihtiyacı var. Bu üçünü birden çözen komple bir tesis yok. Ben Prof. Birol Kılkış Hocayla İstanbul Teknik Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Merkezi nde bir prototip üzerinde çalışıyorum. Yani bir panelden hem elektrik üretecek hem sıcak su veya buharı elde edecek hem de soğutma yapacak. Bu da şimdi adama götürüyorsunuz. Bodrum da villaları var, bana bir sistem kur diyor. Villayı almış 200 bin liraya 80 bin liraya da güneş enerjisi kurduruyorsun. Ekonomik mi? Elektrik parasına bakıyor, diyor ki: 30 senede ancak kendisini öderim. Demek ki birincisi teknolojik bir konu, bu noktada özellikle güneş enerjisi uygulamalarında, rüzgâr enerjisinde de şimdi probleme geliyorum. Oteli kapattınız güneş enerjiniz orada duruyor. Demek ki ürettiğiniz kanuni, bu yasalarda var. Buna bireysel kullanım diyoruz. Eğer güneş enerjisini bölümünü açarsanız Bodrum dan Şırnak a kadar demin bir harita gördünüz, Türkiye yukarılar mavi gözüküyor. Almanya nın en güneşli yeri Stuttgart İstanbul da 1.800 km kuzeyde, yani böyle bizim güneş sistemlerimize bakmayın. Yazlığım var, bıraktım geldim veya çıktım elektriği kullanmıyorum, üretiyor. Ne yapmam lazım, fazla elektriği sisteme vermem lazım. Dünyanın her yerinde olduğu gibi. Stuttgart taki, Freiburg daki Almanya daki her apartman sahibi ayda 1.000 ile 2.000 euro arasında güneş enerjisine para verir, aylık maaş alır gibi sisteme elektrik verilir. O ülkeler kendi millî bağımsızlıklarını, ekonomik bağımsızlıklarını korumanın yolu olarak, bir metot olarak bunu kullanıyor. Bizde ise bunu kullanırsanız doğalgaz ihtiyacınız kalmaz, açık söylüyorum. İthal kömüre ihtiyacınız kalmaz, dışa bağımlı olmazsınız. Cari açığınız 38 milyar dolar olmaz, güçlü bir ülke olursunuz. 15