İnsan yaratılışı gereği sosyal bir varlıktır. Yrd. Doç. Dr. A. Sait SÖNMEZ İnsanlar eşit yaratılmamışlardır. Sosyal varlık olmanın gereği olarak insanlar, bir arada yaşamak için ortak kurallar geliştirmeye ve bu ortak kuralları uygulayacak otoriteye ihtiyaç duymaktadırlar. 1
Eşitsiz ilişki sonucunda burada iktidar kavramı ortaya çıkmaktadır. İktidar sahipleri iktidarlarını sürdürmek, rakipleri iktidarı ele geçirmek, için bir dizi faaliyete girişir. İktidarın üzerinde iş gördüğü toplum ise onun gücünden emin yaşamak veya onu çıkarlarını etkilemek bazı faaliyetlerde bulunur. Böylece en kısa Siyaset tanımına ulaşmış olmaktayız: İktidar İlişkileri Arapça bir kelime olan Siyasetin Yunanca karşılığı Politikadır. Politika, Polis adı verilen, antik Yunan şehir devletlerinin idaresi anlamına gelmektedir. Polis kelimesi yalnızca siyasi bir topluluğun idaresini ifade etmiyor, ayrıca o coğrafyada yaşayan topluluğun ortak bir tanrıya inancı söz konusudur. Bir Polis vatandaşı olan Aristo, politikayı en yüce ve en anlamlı beşeri faaliyet ve insan mutluluğunu gerçekleştirme faaliyeti olarak tanımlar. Siyaset kelimesinin Arapça karşılığı at eğitimi ile ilgili bir kavram olup, Türk İslam geleneğinde devlet yönetme sanatı ve devlete karşı işlenen suçlara verilen ceza anlamında kullanılır. Benzer şekilde siyaset gömleği devlet idaresinin getirdiği sorumluluk ve ölüme hazır olmak anlamında kullanılır. 2
Alman stratejist Clausewitz, siyasi hedefi olan savaşı doğru savaş olarak nitelendirmekteydi. Böylece savaş siyasi bir eylem olmaktaydı. Savaş siyasetin başka araçlarla oluşturulan bir uzantısıdır. Burada hem savaş siyasete temsil edilmekte ve siyaset potansiyel olarak şiddet içerme potansiyeline sahip olduğunu gösterir. Franz oppenheimer ise insanın geçinmek için iki yola başvurduğunu iddia eder: ya kendi emeğiyle geçinmek veya soymak. Ya kendi emeğiyle geçinmek ekonomiye karşılık gelmektedir, soymak ise siyasete. Burada iktidarın kişisel amaçlar için kullanımı ve devletin ekonomik kaynaklarının suiistimali olarak tanımlanır. Siyaset kelimesi kavga, uzlaşma, nezaket, gündelik dildeki hazır cevaplılık, yalan dolan gibi bir çok farklı anlamda kullanılmaktadır. Ancak siyaset bilimi önceleri devlet ve devlet otoritesi gibi konulara odaklanmıştı. Ancak burada dar bir zümrenin eylemleri incelendiğinden işin içine ilgili kişilerin menfaatleriyle de analiz etmek gerekmektedir. Örn. Machiavelli hükümdar adlı eserde yöneticilerin ayak oyunlarını inceler. Daha sonra yapılan çalışmalarda ise Kamusal faaliyetlere yoğunlaşılmıştır. Zaten Aristo insanın siyasi hayvan olduğunu söyleyerek siyaseti insani bir faaliyete dönüştürmektedir. Burada sivil toplum, siyasi partiler, uluslararası kuruluşlar gibi bir çok faktörün eylemleri karşımıza çıkar. 3
UZLAŞMA VE UYUM OLARAK SİYASET Burada şiddet veya zor kullanma yerine uzlaşma ve ara yollar bulma çabasını ifade eder. Burada mümkün olanın sanatı ifade edilir, Bir problemin çözümünde askeri yöntem yerine siyasi yöntem öne çıkar, UZLAŞMA VE UYUM OLARAK SİYASET Burada olumlu bir yan söz konusu, ütopik çözümler yerine bütün tarafların kabulü esas alınır, Burada siyaset medenileştirici bir unsur olarak ortaya çıkar, Taraflardan hiç birisi tam olarak tatmin olmaz, fakat bulunan çözüm kan dökme alternatifinden iyidir. GÜCÜN VE KAYNAKLARIN DAĞITIMI OLARAK SİYASET Sosyal ilişkiler ve devletin olduğu her alanda siyaset vardır Siyasi faaliyetlerin ayırt ediciliği ise toplumun kıt kaynakları kullanımı ile ilgilidir. H. Laswell kim, nerede, ne kadar üretir? sorunuyla ilgilenir, GÜCÜN VE KAYNAKLARIN DAĞITIMI OLARAK SİYASET Feministler ise siyasetin aile hayatında devam etmekte olduğundan hareketle aile içi ilişkilerin politik olduğunu iddia etmektedirler. Feministler cinsiyet politikasıyla cinsiyet ilişkilerinin yeniden düzenlenmesinin mümkün olduğunu iddia etmektedirler, Siyaset sınırlı kaynaklar üzerinde mücadele eder, 4
GÜCÜN VE KAYNAKLARIN DAĞITIMI OLARAK SİYASET Marxisler ise ekonomik alt yapının siyasi üst yapıyı belirlediğini iddia etmektedirler. Bu gruba göre siyaset, burjuvazinin işçi sınıfını sömürmesiyle oluşur. Marxisler sınıf politikasıyla sınıfsız toplum oluşacağını iddia etmektedirler, İSTİSNAİ OLANA KARAR VERME GÜCÜ OLARAK SİYASET Schmitt, bir siyasal sitemde istisna olana kim karar veriyorsa egemen odur demektedir. Burada demokrasilerdeki seçimlerin bile aldatmacadan ibaret olduğunu belirleyen Schmitt esas egemenin istisna olana karar veren olduğunu belirtir. İSTİSNAİ OLANA KARAR VERME GÜCÜ OLARAK SİYASET Çatışma olduğu zaman, neyin kamu yararına, neyin devlet düzenine uygun olduğuna kim karar vermektedir. (istisna olan) Örn. Savaşa kim karar veriyor? İSTİSNAİ OLANA KARAR VERME GÜCÜ OLARAK SİYASET Schmitt, siyasi alanda önemli olanın dostdüşman ilişkisi olduğunu iddia etmektedir. Siyasal alanın var olması için mutlaka bir yabacının veya ötekinin var olması gerekir. Bu yabancı veya ötekiyle savaşmak adına kim karar veriyorsa Bu tanıma göre siyaset sadece bir olgu değil, aynı zamanda çatışmanın, kavganın, daha da ötesi kavganın kaynağı ve odağı olarak karşımıza çıkmaktadır. 5
SİYASET VE BİLİM Subjektif yaklaşım ve değer yargıları özellikle sosyal bilimlerdeki birçok disiplinin ne derece bilimsel olduğu tartışmasını beraberinde getirir. Siyaset (bilimi) de bu disiplinlerden biridir. Zira bu disiplinde değer yargıları ve ideolojiler ile yüklü verilerin evrensel gerçeklik olduğu iddiasına sürekli itirazlar gelecektir. İnsan canlı ve hareket halindeki bir tabii düzen içinde yaşamaktadır. İnsan aynı zamanda kendi eseri olan kurumların ve sosyal ve siyasi düzen içinde yaşamaktadır. Ancak insan her iki düzen konusunda bilgi eksikliği vardır. Tabiatla olan ilişkilerde fen bilimlerine olan bilgi artmasına bağlı olarak Tabiat sorunlarıyla mücadele ve tabiatı kontrol etme imkanı artmaktadır. Örnek; deprem, sel vs. İnsan tabiat sorunlarıyla gözlemde bulunma, sebep sonuç ilişkisine bakma, tabiat kanunlarına ulaşma gibi yöntemlere başvurmaktadır. Tabiat kanunlarına ulaşan insan kendi işine yarayacak araç ve gereçleri geliştirmektedir. 6
Benzeri düşünce ve metodun insanlığın ürünü olan sosyal ve siyasal çevreye uygulamak gerekli midir? Zira sosyal siyasal düzenin neden olduğu ölümler en az tabii düzeninkiler kadar tehlikelidir. Zira doğal felaketlerde kaybedilen insanların kat kat fazlası savaşlarda ve siyasi çatışmalarda kaybedilmektedir. Ancak siyasi düzen ve tabii düzenle yapılan mücadeleler arasında birçok temel farklılıklar vardır. Tabii düzende determinizm vardır, Ancak siyasi düzende her hangi bir determinizmden söz edemeyiz. Tabii düzende olaylar evrenseldir ve evrensel kanunlara dayanmaktadır. Buna karşılık siyasi alanda hep istisnaları olan genellemeler söz konusudur. Onun için siyaset biliminde kaçınılmaz, kesin, imkansız gibi kavramlara yer verilmez. Tabii düzen ilahi iradenin eseri iken, siyaset insanlığın eseridir. Siyasi düzen ise insanlığın esridir. İnsan bir yandan siyasi düzendeki kurumları oluştururken, diğer yandan bu kurumlar tarafından belirlenmektedir. Siyasi düzen ve bu düzendeki kurumlar insanoğlunu eseri olduğuna göre bu düzende doğan felaketler de, aslında insanoğlunu dolaylı bir eseridir. Bazı durumlarda siyaset iyilik yerine insanlığı çepe çevre saran olduğu kaos ortamına neden olmaktadır. (savaşlar, insan hakları ihlalleri, yolsuzluklar vs) Bu sorunlarla mücadelede yine aklı kullanmak ve bilgi gelmektedir. Silsile halinde (eylem, karar, seçim, düşünce, bilgi) gibi aşamalardan geçilir. 7
Ancak burada bir sürü sorun karşımıza çıkmaktadır. Bilgi eksikliğinin yanında kavramların içeriklerinde bile anlaşmazlığa düştüğümüz zamanlar olmaktadır.(demokrasi, insan hakları, yolsuzlukla mücadele vs) dolayısıyla en başta bilgi eksikliğinden kaybetme durumumuz olabiliyor. Sorunlarla mücadelede ben merkezli çözüm arayışları da söz konusudur. Enflasyonla mücadelede maaşa zam talebi gibi ve terörizmle mücadelede düşman ülkede faaliyat gösteren teröriste müsamaha ile bakılması gibi. Sorunları karmaşıklığı, bilgi eksikliği ve ilgisizlik halkın-tabanın sorunlara çözüm bulmasını zorlaştırmaktadır. Şeffaf yönetimin uygulandığı demokratik ülkelerde bile kamu yönetiminin devasa sorunları yukarıda belirtilen insan tipinin bu sorunların karmaşıklığı karşısında kendini küçük hisseder ve olayları devlet aklına havale eder. Sonuçta yönetilenler yönetenlerin insafına terk edilir. Marxist kuramcılar ise ekonomik alt yapının siyasi üst yapıyı belirlediği dolayısıyla insanın ekonominin mahkumu olduğunu iddia edeler. İnsan aklının yoldan çıktığı bazı durumlarda bilge kişilerin dahi kara propaganda yaptıkları dogmatizme hizmet ettikleri görülür. 8
TEŞEKKÜRLER Yrd. Doç. Dr. A. Sait SÖNMEZ 9