Yanan Ağ z Sendromu ve Depresyon: Bir Olgu Sunumu



Benzer belgeler
YAYGIN ANKSİYETE BOZUKLUĞU OLAN HASTALARDA NÖROTİSİZM VE OLUMSUZ OTOMATİK DÜŞÜNCELER UZM. DR. GÜLNİHAL GÖKÇE ŞİMŞEK

Çekirdek belirtileri açýsýndan duygulaným alanýnda. Birinci Basamakta Depresyon: Tanýma, Ele Alma, Yönlendirme. Özet

Yönetici tarafından yazıldı Perşembe, 05 Kasım :07 - Son Güncelleme Perşembe, 05 Kasım :29

Depresyon 1. Depresyon nedir? 2. Depresyon (çökkünlük) sanıldığı kadar sık mı? 3. Depresif belirtiler ile depresyon farklı mıdır?

LENFOMA NEDİR? Lenfoma lenf dokusunun kötü huylu tümörüne verilen genel bir isimdir.

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

BALIK YAĞI MI BALIK MI?

PROF. DR.SEDAT ÖZKAN

Diyabet te Sağlık Önerileri. Diyabet

hükümet tabibi olarak görev yaptıktan sonra, 1988 yılında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi nde başladığım

Son 2 yıl içinde ilaç endüstrisiyle kongre sponsorluğu dışında bağlantım olmamıştır.

GİRİŞ İki uçlu bozukluk: Manik episod Depresif episod Ötimi (iyilik hali) Kronik gidişli Kesin ilaç tedavisi gerektirir (akut episod ve koruyucu

Yetişkin Psikopatolojisi. Doç. Dr. Mehmet Akif Ersoy Ege Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Bornova İZMİR

Psoriazis vulgarisli hastalarda kişilik özellikleri ve yaygın psikiyatrik tablolar

BİRİNCİ BASAMAKDA PSİKİYATRİ NURAY ATASOY ZKÜ TIP FAKÜLTESİ AD

Bipolar afektif bozukluk nedir?

Sizinle araştırmalar bir adım daha ileriye gidecek. Hastalara ait veri ve tahlillerin kullanılması hakkında bilgiler

Depresif rahatsızlık nedir?

EK-2 CUMHURĠYET ÜNĠVERSĠTESĠ TIP FAKÜLTESĠ PSĠKĠYATRĠ ANABĠLĠM DALI DERS BĠLGĠLERĠ FORMU

KANSER HASTALARINDA PALYATİF BAKIM VE DESTEK SERVİSİNDE NARKOTİK ANALJEZİK KULLANIMI

UMU ETKİLEYEN ETKİLEYEN ETMENLER ETMENL

KULLANMA TALİMATI. Bu ilacı kullanmaya başlamadan önce bu KULLANMA TALİMATINI dikkatlice okuyunuz, çünkü sizin için önemli bilgiler içermektedir.

Anksiyete Bozukluğu ve Depresyon Bağlantılı Yanan Ağız Sendromu: Bir Olgu Sunumu

Konu: Davranışın Nörokimyası. Amaç: Bu dersin sonunda öğrenciler davranışın biyokimyasal mekanizmalarını öğreneceklerdir. Öğrenim hedefleri:

Doç. Dr. Orhan YILMAZ

KANSER HASTALARINDA ANKSİYETE VE DEPRESYON BELİRTİLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ UZMANLIK TEZİ. Dr. Levent ŞAHİN

GEKA NİHAİ RAPOR TEKNİK BÖLÜM. 1. Açıklama

EOZİNOFİLİK ÖZOFAJİT ANTALYA 2016 DR YÜKSEL ATEŞ BAYINDIR HASTANESİ ANKARA

Şeker Hastaları için Genel Sağlık Önerileri

İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim Öğretim Yılı. Dönem 5 PSİKİYATRİ STAJ TANITIM REHBERİ

Kent Hastanesi, Hepimizden Önce Çocuklarımızın Hastanesi!

PS K YATR DE KULLANILAN KL N K ÖLÇEKLER

Tarifname PARKĠNSON HASTALIĞININ SEMPTOMATĠK TEDAVĠSĠNE YÖNELĠK BĠR FORMÜLASYON

Ayşe YÜCE Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD.

Dr.ERHAN AKINCI 46.ULUSAL PSİKİYATRİ KONGRESİ

İÇİNDEKİLER. Duygusal ve Davranışsal Bozuklukların Tanımı 2

Tarifname BÖBREKÜSTÜ BEZĠ YETMEZLĠĞĠNĠN TEDAVĠSĠNE YÖNELĠK BĠR FORMÜLASYON

Bipolar bozuklukta bilişsel işlevler. Deniz Ceylan 22. KES Psikiyatride Güncel Oturumu Nisan 2017

Romatizmal Ateş ve Streptokok Enfeksiyonu Sonrası Gelişen Reaktif Artrit

ŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ TAYFUR ATA SÖKMEN TIP FAKÜLTESİ DÖNEM III NÖROLOJİK BİLİMLER VE PSİKİYATRİ DERS KURULU (Dönem III, Kurul 7)

ACOG Diyor ki! HER GEBE TAKİP SÜRECİNDE EN AZ BİR KEZ PERİNATAL DEPRESYON AÇISINDAN TARANMALIDIR. Özeti Yapan: Dr. Semir Köse

Clayton P, Desmarais L, Winokur G. A study of normal bereavement. Am J Psychiatry 1968;125: Clayton PJ, Halikes JA, Maurice WL.

OTİZM NEDİR? becerilerinin oluşmasını etkileyen gelişim bozukluğudur.

Böbrek Hastalıklarında Yaşanan Ruhsal Sıkıntılar; Yaşamı Nasıl Güzelleştirebiliriz? Prof.Dr.Oğuz Karamustafalıoğlu Üsküdar Üniversitesi

Veri Toplama Yöntemleri. Prof.Dr.Besti Üstün

Psikiyatri Acil Servise Başvuran Perinatal Dönemdeki Hastaların Sosyodemografik ve Klinik Özellikleri

Hepinizin bildi i gibi bilgi ça olarak adland r lan günümüzde bilim ve teknoloji alan nda

SAĞLIK TAZMİNAT ÖDEMELERİ

ENGELLİ ÇOCUĞU OLAN ANNE BABALARIN PSİKOPATOLOJİK SEMPTOMLARININ BELİRLENMESİNE YÖNELİK BİR ARAŞTIRMA(AMASYA İLİ ÖRNEĞİ)

Cilt 1. Sayı İÇİNDEKİLER. Nerede Olmalıyız: Davranışsal Tıpta Bütüncül Psikoterapi Özel Sayısına Giriş Golan Shahar

Hasta Bilgilendirme. Sağl k sigortan z AOK`n n yeni Diyabet Tip 2 program. AOK-Curaplan Daha fazla yaşam kalitesi!

Acil Servis Çalışanlarına Karşı Şiddet. Keziban Uçar Karabulut

BEZMİÂLEM. Horlama ve Uyku. Apne Sendromu VAKIF ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ. Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı.

İş Sağlığı İş Sağlığı nedir? Çağdaş İş Sağlığı anlayışı nedir?

Depresyon Yayg nl ğ ve Risk Etkenleri: Huzurevinde ve Evde Yaşayan Yaşl larda Karş laşt rmal Bir Çal şma

ERGENLERDE İNTERNET BAĞIMLILIĞI

Psikiyatrik bozukluklarýn sýnýflandýrýldýðý kitaba. Somatizasyon Bozukluðu. Özet

Türk Toraks Derneği. Akut Bronşiyolit Tanı, Tedavi ve Korunma Uzlaşı Raporu Cep Kitabı. Cep Kitapları Serisi.

Şizofreni tanılı hastada antipsikotiklerletetiklenen nonkonvulsif statusepileptikus olgusu

Palyatif Bakım Hastalarında Sık Gözlenen Ruhsal Hastalıklar ve Tedavi Yaklaşımları

KULLANMA TALİMATI FERICOSE

Hayata Dokunan Bir El: YEDAM (Yeşilay Danışma Merkezi)

PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARIN EPİDEMİYOLOJİSİ*

YÜKSEK HIZLI DEMİRYOLU YOLCULUKLARININ ÖZELLİKLERİ

Azospermi Nedir, Belirtileri Nedir, Nas l Tedavi Edilir?

KADINLARDA MASTEKTOM N N PS KOSOSYAL ETK LER

T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ ANABİLİM DALI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DÖNEM V PSİKİYATRİ STAJ DERS PROGRAMI

PSİKOFARMAKOLOJİ 6. Duygudurum Bozuklukları Tedavisi Doç. Dr. Şaziye Senem Başgül. HKU, Psikoloji YL, 2017 Bahar.

Hipofiz adenomu; Prolaktin salgılayan hipofiz adenomu;

EGZERSiziN DEPRESYON TEDAVisiNDEKi YERi VE ETKiLERi

Depresif semptomatoloji sadece psikiyatri

ÖZGEÇMİŞ. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Sağlık Bilimleri Enstitüsü. HemĢirelik Fakültesi

Şeker Hastalığı Nedir? Neden Önemlidir?

Sosyal Riski azaltma Projesi Kapsamında Şartlı Nakit Transferi Uygulaması Genelgesi 2004 / 64

HEPATİT C SIK SORULAN SORULAR

Açıklama Araştırmacı: YOK. Danışman: YOK. Konuşmacı: YOK

This information on (4) Breast cancer and genetics is in Turkish Göğüs kanseri ve genetiği (İngilizce'si Breast cancer and genetics)

ÇOCUK ve ERGENL KTE GUATR

2. Kapsam: Bu prosedür erişkin ve çocuk hastanın yoğun bakım ünitesine kabul edilmesinden taburcu edilmesine kadar yürütülen işlemleri kapsar.

İstanbul Beyin Merkezleri

Tarifname ANKSİYETE TÜREVLERİNİN TEDAVİSİNE YÖNELİK BİR FORMÜLASYON. Buluş, anksiyete türevlerinin tedavisine yönelik bir formülasyon ile ilgilidir.

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ

Bir Üniversite Hastanesi Psikiyatri Polikliniğine Başvuran Hastaların Sosyodemografik Özellikleri ile Tanı Grupları Arasındaki İlişki

GÖRÜfiLER. Uzm. Dr. Özlem Erman

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

ki Uçlu Duygudurum Bozuklu u Olan Kad nlarda Premenstrüel Sendromun De erlendirilmesi

Tarifname. MADDE BAĞIMLILIĞININ TEDAVĠSĠNE YÖNELĠK OLUġTURULMUġ BĠR FORMÜLASYON

Güç Artık İnternette! Power is now on the Internet!

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi nde KLP Çalışmaları Amaçlar Yurtdışında Yan Dal süreci

Dr. Dursun Hakan Delibaş Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi 21. KES ( /Antalya)

Bariatrik cerrahi amacıyla başvuran hastaların depresyon, benlik saygısı ve yeme bozuklukları açısından değerlendirilmesi

KULLANMA TALİMATI. Etkin madde: Her bir çiğneme tableti 725 mg (250 mg baza eşdeğer) Pirantel pamoat içerir.

2014- T.C. Maltepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Klinik Psikoloji Yüksek Lisans

Aliağa Atatürk Ortaokulu / Bilişim Teknolojileri ve Yazılım Dersi Çalışma Soruları

Major Depresyon Tanýsý Alan Hastalarda Somatik Belirtilerin Yoðunluðunun Ýntihar Düþüncesi, Davranýþý ve Niyetine Etkisi

BU AMELİYATI OLUP PİŞMAN OLAN HASTAM YOK! DOÇ. DR. HALİL COŞKUN

TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ HASTA BESLEME KANUNU

T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ PSİKİYATRİ ANABİLİM DALI EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DÖNEM V PSİKİYATRİ STAJ DERS PROGRAMI

ZOR VAKALAR Doç. Dr. Cuma Yıldırım

Transkript:

Türk Psikiyatri Dergisi 2002; 13(3):232-237 Yanan Ağ z Sendromu ve Depresyon: Bir Olgu Sunumu Dr. Nesim KUĞU 1, Dr. Gamze AKYÜZ 1, Dr. Orhan DOĞAN 2 ÖZET Bu yaz da 63 yafl nda, yak nmalar prostat ameliyat n takiben ortaya ç kan, bedensel belirtilerin ön planda oldu u ve a z bölgesinde yo unlaflt psikotik özellikli major depresyon tan s konan bir erkek olgu sunulmufltur. Olguda görülen a zda yanma, a r, a z kurulu u, a zda garip ve nahofl tat hissi, kafl nma vb. belirtiler yanan a z sendromunda görülen belirtilerdir. Yanan a z sendromu, a z mukozas n n klinik olarak normal olmas yla birlikte baflta dil olmak üzere a z bofllu unda dayan lmaz olarak tan mlanan a r ve yanma duyumuyla belirli, yayg n görülen ve en s k ileri yafllardaki kad nlar etkileyen bir durumdur. Bafllang ç, hastalar n ço unda kademeli bir flekilde olmaktad r. Hastalar n ço unda bafllang ç belirtileri, geçmiflteki t bbi veya difllerle ilgili ifllemlerle ba lant l d r. Yanan a z sendromu multifaktöriyel etiyolojiye sahiptir. Bu duruma yol açan ruhsal etkenler aras nda baflta depresyon olmak üzere anksiyete bozuluklar, hipokondriyazis, konversiyon bozuklu u vb. say labilir. Bu sendromun psikiyatrik yönü iyi bilinmemektedir. Psikiyatrik bozukluklar n yanan a z sendromuna efllik eden bir durum mu oldu u yoksa ikisi aras nda etiyolojik bir iliflki mi oldu u konusu tart flmal d r. Bu hastalardaki ruhsal bulgular, kronik a r duyumunun nedeni veya sonucu olabilir. Ancak bilinen bir fley, bu hastalar n flimdi veya geçmiflte psikiyatrik tedavi görme oranlar n n göreceli olarak daha yüksek oldu udur. Özellikle a z yak nmalar olan yafll larda organik etiyoloji faktörleri d flland ktan sonra depresyon akla gelmelidir. Anahtar Sözcükler: Yanan a z sendromu, yafll l k, depresyon SUMMARY: Burning Mouth Syndrome and Depression: A Case Report We present a 63-year-old male patient with major depression, characterised by prominent somatic symptoms localised especially around the mouth, whose complaints started just after a prostate operation. The symptoms consisting of burning in the mouth, pain, dry mouth (xerostomia), an unpleasant and strange feeling of taste and itching, are all consistent with burning mouth syndrome. Burning mouth syndrome is a common disorder, usually affecting elderly females, characterised by intractable pain and burning in the oral cavity, evident especially in the tongue, together with a normal mouth mucosa. In the scientific literature a variety of terms are used to describe similar symptoms, such as glossodynia, glossopyrosis, stomatodynia and oral dysestesia. Most patients suffer from the syndrome for a long time, ranging from months up to years. The onset was reported to be gradual for most of the subjects, although many patients relate the onset of symptoms to previous dental procedures or to a previous medical illness. Burning mouth syndrome has a multifactorial etiology. Anxiety disorder, hypochondriasis, conversion disorder and especially depression may be considered amongst the psychological factors responsible for this situation. The psychological findings in burning mouth syndrome patients may be either the consequence of the chronic pain condition or its cause. It is well known that those patients had a relatively high percentage of psychiatric or psychological treatment in the past and/or present. After excluding organic factors, depression should be considered in old patients with predominant mouth complaints. Key Words: Burning mouth syndrome, elderly, depression 1Yrd. Doç., 2 Prof., Cumhuriyet Ü. T p Fak., Psikiyatri AD., Sivas. 232

GİRİŞ Yanan ağ z sendromu (Burning Mouth Syndrome), ağ z mukozas n n klinik olarak normal olmas ile birlikte başta dil olmak üzere ağ z boşluğunda dayan lmaz olarak tan mlanan ağr ve yanma duyumu ile belirlidir (Browning ve ark. 1987; Zilli ve ark. 1989; Bergdahl ve Bergdahl 1996; Pokupec-Gruden ve ark. 2000). Bu sendromda başta dil olmak üzere bazen damaklar ve gingivay da etkileyen atipik yüz ağr s ve yanma duyumu vard r (Trikkas ve ark. 1996). Bu sendrom glossodinya, glossopirozis, glosalji, oral disestezya ve stomatodinya gibi isimlerle de an lmaktad r (Van der Ploeg ve ark. 1987; Eli ve ark. 1994; Woda ve ark. 1998). Yanan ağ z sendromu oldukça yayg n bir sorundur ve herhangi bir zamanda yetişkin nüfusun % 1-5 ini etkilediği tahmin edilmektedir (Trikkas ve ark. 1996; Carlson ve ark. 2000). Bir çal şmada genel nüfustaki 48500 birey aras ndan 20-69 yaşlar aras nda ve ağ zla ilgili yak nmalar olan 669 erkek ve 758 kad n rastgele seçilmiş ve bunlardan 11 i erkek, 42 si kad n olmak üzere 53 ünde (% 3.7) yanan ağ z sendromu bulunmuştur. Ayn çal şmada erkeklerde 40 yaş öncesinde yanan ağ z sendromu bulunmazken 40-49 yaş grubunda % 0.7, yaşl grupta ise % 3.6 oran nda saptanm ş; kad nlarda genç yaş grubunda yine yanan ağ z sendromu saptanmazken 30-39 yaş grubunda % 0.6, yaşl grupta ise % 12.2 oran nda tespit edilmiştir (Bergdahl ve Bergdahl 1996). Yanan ağ z sendromunun tipik olarak orta yaşl ve yaşl kad nlar etkilediği, erkeklerde ve 30 yaş öncesi dönemde nadir görüldüğü bildirilmiştir (Miyamoto ve Ziccardi 1998; Carlson ve ark. 2000). Bir çal şmada kad n/erkek oran 7/1 olarak verilmiştir (Muzyka ve De Rossi 1999). Olgular n hastal k süreleri aylardan 18 y la kadar değişmektedir (Grushka ve ark. 1987; Zilli ve ark. 1989). Başlang ç, çoğunlukla kademeli, seyrek olarak da ani olmaktad r (Eli ve ark. 1994). Hastalar n yaklaş k yar s nda başlang ç belirtileri, geçmişteki t bbi ya da dişlerle ilgili tedavilerle bağlant l d r (Grushka 1987; Ott ve Ott 1992). Bu nedenle yanan ağ z sendromu olan hastalar öncelikle psikiyatri d ş bölümlere (diş hekimliği, iç hastal klar, kulak burun boğaz) başvurmakta, bu durum da olgulardaki ruhsal belirtilerin tan nmas n zorlaşt rmakta ve çok say da gereksiz ve etkili olmayan tedavilerin yap lmas na neden olmaktad r (Ott ve Ott 1992). Yanan ağ z sendromunun etiyolojisi ve etiyopatogenezi tam olarak bilinmemekte ve birçok etkenin rol oynad ğ düşünülmektedir. Bu etkenlerden lokal nedenler olarak kandidiyazis, dişlerle ilgili sorunlar (protez, diş çekimi vb.), lokal irritasyon, kronik travmatik irritasyonlar, allerjik nedenler, oral al şkanl klar (ağr disfonksiyon sendromu); sistemik nedenler olarak hormonal ve immünolojik bozukluklar, ilaçlar, enfeksiyonlar, hematolojik hastal klar (anemi vb.), beslenme bozukluklar (demir, folat) ve vitamin eksiklikleri (B12, A vitamini), diyabet, kserostomiya, siyalopeni (farmakojen içeren), nörolojik hastal klar (nevralji içeren) ve son olarak başta depresyon olmak üzere anksiyete bozukluklar, hipokondriyazis, konversiyon bozukluğu vb. ruhsal etkenler say labilir (Ott ve Ott 1992; Trikkas ve ark. 1996). Bu sendromun ruhsal yönü iyi bilinmemektedir. Ruhsal Bozukluklar n yanan ağ z sendromuna eşlik eden bir durum mu olduğu yoksa ikisi aras nda etiyolojik bir ilişki mi olduğu konusu tart şmal d r. Bu hastalardaki ruhsal bulgular, kronik ağr duyumunun nedeni ya da sonucu olabilir. Ancak bilinen birşey, bu hastalar n şimdi ya da geçmişte ruhsal tedavi görme oranlar n n göreceli olarak daha yüksek olmas d r (Eli ve ark. 1994; Pokupec-Gruden ve ark. 2000). Bu çal şmada bedensel yak nmalar ön planda olan ve daha çok ağ z bölgesinde odaklanan, ağ zda yanma, ağr, garip tat hissi, ağ z kuruluğu, ağ zda kaş nma gibi daha çok yanan ağ z sendromunda görülen belirtileri olan ve psikotik özellikli major depresyon tan s konan yaşl, bir erkek olgu, yanan ağ z belirtilerinin eşlik etmesi, ilginç klinik özellikleri ve bu durumun erkeklerde nadir görülmesi nedeniyle sunulmuş ve ilgili literatür bilgileri ş ğ nda tart ş lm şt r. Olgu Sunumu Ö. Z., 63 yaş nda, erkek, evli ve iki çocuk babas, ilkokul mezunu. Yurtd ş ndan işçi emeklisi olan hasta çal şmamaktad r. Kendisinden al nan bilgiye göre, 8 ay önce geçirdiği prostat ameliyat ndan hemen sonra yak nmalar başlam ş. Ağz nda yaralar olduğunu, ağz n n kanad ğ n, ağz nda garip ve nahoş bir tat, yanma ve ağr olduğunu, yaralar nedeniyle yemek yiyemediğini ve zay flad ğ n, ameliyat sonras dönemde idrar yaparken yanma ve ağr lar n n olduğunu, ameliyat sonras başlayan iktidars zl ğ bulunduğunu, uyuyamad ğ n, hastal ğ n n giderek kötüye gittiğini, bu durumun kendisini karamsarl ğa ittiğini ve hayattan zevk alamad ğ n ifade ediyordu. 233

Yak nlar ndan al nan bilgiye göre, ağz nda yara olmad ğ halde yara olduğunu söylüyormuş, bu nedenle yemiyor, içmiyor ve ilaçlar n alm yormuş. Ancak yak nlar n n olmad ğ zamanlarda bunlar n hepsini yerine getiriyormuş. Gece uyuyabildiği halde hiç uyuyamad ğ n söylüyormuş. Vücudunda küçük bir yara görse bu yaradan hastal ğ n n d şa vurduğunu öne sürüyor, kanser olduğunu fakat bunun kendisinden gizlendiğini söylüyormuş. Hiçbir maddi sorunu olmad ğ halde çok fazla para harcand ğ n, böyle giderse s - k nt çekeceklerini söylüyor ve kayg lan yormuş. Giderek çevresinden, arkadaşlar ndan hatta çocuklar ndan uzaklaşmaya ve evden d şar ç kmamaya başlam ş. Hastal k öncesinde güncel olaylar takip ettiği halde hastaland ktan sonra TV bile izlemeyi istemiyormuş. Çevresindeki insanlara sürekli hastal ğ ndan ve yak nmalar ndan söz ediyormuş. Bedensel yak nmalar nedeniyle bir çok doktora götürülmüş ancak yap lan tüm tetkiklerin normal olduğu ve fiziksel bir rahats zl ğ n n olmad ğ belirtilmiş. Geçirdiği ameliyattan 4-5 ay sonra bedensel yak nmalar nedeniyle bir devlet hastanesi psikiyatri kliniğinde 9 gün yatarak tedavi görmüş ancak kendi isteğiyle taburcu olduğunda durumunda bir değişiklik yokmuş. Hastal - ğ n n ruhsal olmad ğ n öne sürerek kendisini psikiyatri kliniğine yat rd klar için yak nlar na sitem ediyor, küsüyormuş. Özgeçmişi: Hastam z 1936 y l nda Sivas n bir ilçesinde orta halli bir ailenin ilk çocuğu olarak dünyaya gelmiş. Ailenin ilk erkek çocuğu olmas nedeniyle özellikle annesi hastam za aş r düşkünmüş. Doğum öncesi, doğum ve doğum sonras dönemde önemli bir sorunu olmam ş. Üç yaş na kadar anne sütü alm ş ve beş yaş na kadar annesiyle birlikte yatm ş. 1989 y l nda 53 yaş nda iken mide ameliyat geçirmiş ve midesinin 1/4 ü al nm ş. 1998 y l nda safra kesesi ve 1999 y l nda prostat ameliyat olmuş. Soygeçmişi: Babas n n 1987 y l nda prostat kanseri nedeniyle ölmesi d ş nda ailede herhangi bir fiziksel ya da ruhsal bozukluk tan mlanm yor. Ruhsal Durum Muayenesi: Kişisel bak m orta derecedeydi. Sorulan sorulara yan t veriyor ancak sürekli somatik yak nmalar ndan söz etmesi nedeniyle genellikle konuşma hedefine tam varm yordu. Duygudurumu çökkündü. Düşünce içeriğinde somatik nitelikte sanr lar ve depresif düşünceleri vard. Gerçeği değerlendirme yetisi bozulmuştu. Hastal ğ na karş içgörüsü yoktu. Psikomotor huzursuzluk içindeydi. Fizik Muayene ve Laboratuvar Bulgular : Hastan n fizik ve nörolojik muayene bulgular normal s n rlardayd. Bunun d ş nda yap lan diğer tetkikler (tam kan say m, idrar tahlili, akciğer grafisi, elektrokardiyografi, hormon ve vitamin düzeyleri, demir ve folat değerleri, elektrolitler, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri, elektroensefalografi ve bilgisayarl tomografi) normal olarak değerlendirildi. Bedensel yak nmalar yla ilgili olarak istenen iç hastal klar, diş hekimliği, kulak burun boğaz, nöroloji ve üroloji konsültasyonlar sonucunda belirgin bir patolojik bulgu saptanmad. Hasta, ruhsal bir bozukluğu olmad - ğ n öne sürerek psikolojik test uygulamas n kabul etmedi. Klinik gidiş ve izlem: Hastaya psikotik özellikli major depresyon tan s kondu ve fluvoksamin 100 mg/gün ve risperidon 2 mg/gün başland. Hasta kliniğe yatt ğ ilk günlerde diğer hastalarla iletişime girmiyor, yatağ ndan pek ç km - yordu. Devaml bedensel yak nmalar ndan söz ediyordu. Ağz nda yaralar olduğunu, ağz n n kuruduğunu ve yand ğ n, ağz nda ac bir tat olduğunu, boğaz n n yand ğ n ve kaş nd ğ n, dilinin şiştiğini, ağz n n kanad ğ n ve kan tükürdüğünü, ağ z problemleri nedeniyle oturamad ğ n, yürüyemediğini, hiç bir şey yiyemediğini, su bile içemediğini, su içtiğinde dişetlerinin kanad ğ n, yemek yerken yutamad ğ n, verilen ilaçlar n balgam yapt ğ n söylüyordu. Sürekli durumunun daha kötüye gittiğini söylüyor, ilaçlar n bir işe yaramayacağ n, hiçbir şeyin kendisini iyileştiremeyeceğini öne sürüyor ve ilaçlar al rken direnç gösteriyordu. Bazen odas ndayken inler tarzda sesler ç kar yordu. Yat ş n n 12. gününde ilac ndan çok şikayetçi olmas ve almayacağ n söylemesi, huzursuz görünümü nedeniyle fluvoksamin kesilerek mirtazapin 30 mg/gün ve risperidon 2mg/gün başland. Yat ş n n 20. gününde durumunda değişiklik olmamas üzerine risperidon dozu 4 mg/gün e ç kar ld. Bir ayl k yat ş süresi içinde hastal ğ na karş içgörü geliştiremedi ve klinik durumunda belirgin bir düzelme olmad. Hastan n ve yak nlar n n srarl taburculuk talepleri doğrultusunda hasta taburcu edildi. Taburculuk sonras hasta kontrole gelmedi. Yak nlar ile bir ay sonra yap lan telefon görüşmesinde hastan n ilaç kullanmad ğ, hastal ğ n n ruhsal olmad - ğ n düşündüğü, ruhsal tedavi görmek istemediği ve yak nmalar n n devam ettiği öğrenildi. TANI VE AYIRICI TANI Hastan n kliniğine bedensel yak nmalar n ön planda olduğu depresif semptomatoloji hakimdi. 234

Öykü, laboratuvar bulgular ve fizik muayenenin normal olmas nedeniyle genel t bbi duruma bağl duygudurum bozukluğu düşünülmedi. Madde ya da ilaç kullan m öyküsü olmad ğ ndan madde kullan m n n yol açt ğ duygudurum bozukluğu tan s ndan; hasta ileri yaşta olmakla birlikte bilişsel fonksiyonlar n n sağlam olmas nedeniyle demanstan; hastal k süresinin 8 ay olmas nedeniyle distimik bozukluktan ve bu süre içinde manik belirtilerin olmamas nedeniyle bipolar depresyondan uzaklaş ld. Belirgin duygudurum belirtilerinin olmad ğ en az iki haftal k sürede sanr ya da varsan lar n bulunmamas nedeniyle şizoaffektif bozukluktan, duygudurum belirtilerinin olmad ğ ancak psikotik belirtilerin olduğu dönemlerin saptanmamas nedeniyle şizofreni, sanr sal bozukluk (özellikle somatik tip) ve başka türlü adland r lamayan psikotik bozukluktan ay rdedildi. DSM-IV tan ölçütleri karş land ğ ndan psikotik özellikli major depresyon tan s kondu. TARTIŞMA Yanan ağ z sendromu ile ruhsal bozukluklar aras ndaki ilişkiyi araşt ran birçok çal şma vard r. Bir çal şmada %73 ünü kad nlar n oluşturduğu 131 yanan ağ z sendromlu olguda çoğunlukla depresyon tespit edilirken %40 olguda ise psikopatolojik bulgu saptanmam ş ve araşt rmac lar olgulardaki çökkün duygudurum ve anksiyete nedeniyle bu sendromun psikosomatik bir bozukluğun ifadesi olabileceğini bildirmişlerdir (Ott ve Ott 1992). Yanan ağ z sendromu olan 184 olgunun incelendiği başka bir çal şmada durumluk ve sürekli anksiyete, depresyon, nevrotik eğilimler ve strese karş somatik tepkilerin bu sendromun en önemli ruhsal özellikleri olduğu vurgulanm şt r (Van der Ploeg ve ark. 1987). Yanan ağ z sendromlu 20 olgunun incelendiği bir çal şmada ise olgular n çoğunluğunda aleksitimi saptanm ş ve bu sendromun klinik değerlendirmesinde somatizasyonun dikkate al nmas gerektiği bildirilmiştir (Bogetto ve ark. 1998). Grinspan ve arkadaşlar 500 olguyu inceledikleri bir çal şmada bu sendromun aylar veya y llar süren oral dizestezilerin neden olduğu psikosomatik bir süreç olarak tan mlanabileceği kanaatine varm şlard r (1995). Trikkas ve arkadaşlar n n (1996) 25 yanan ağ z sendromlu olgu ile yapt klar kontrollü bir çal şmada olgu grubunun kontrollere göre daha çok hostilite, daha çok içe ve d şa dönük kişilik özellikleri gösterdiği ve nörotisizm değerlerinin daha yüksek olduğu bulunmuştur. Yanan ağ z sendromu olan olgular n kişilik özelliklerinin incelendiği başka bir çal şmada olgularda sağl kl kontrollere göre Eysenck Kişilik Envanterinin d - şadönüklük alt ölçek puanlar anlaml derecede daha düşük, Toronto Aleksitimi Ölçeği puanlar ise yine anlaml derecede daha yüksek olduğu bulunmuştur. Araşt rmac lar sonuç olarak yanan ağ z sendromundaki psikopatolojinin depresif ve nevrotik belirtilerdense kişilik özellikleriyle bağlant l olabileceğini öne sürmüşlerdir (Miyaoka ve ark. 1998). Yanan ağ z sendromunun depresyonun bir göstergesi olabileceği, eğer organik etkenler d şlan rsa başta depresyon ve anksiyete olmak üzere ruhsal etkenlerle bu sendrom aras nda etiyolojik bir birlikteliğin olduğu ileri sürülmüştür (Lamey ve Lamb 1989; Castera 1990; Pokupec-Gruden ve ark. 2000). Bir çal şmada yanan ağ z sendromu olan olgular n %39 unda klinik olarak anlaml anksiyete ve %13 ünde depresyon bulunmuştur (Lamey ve Lamb 1989). 1998 y l nda yay mlanan bir çal şmada ise bu sendromu olan olgulara en s k eşlik eden ruhsal tan lar n depresyon ve yayg n anksiyete bozukluğu olduğu bildirilmiştir (Bogetto ve ark. 1998). Genç hastalara oranla yaşl depresyon hastalar nda somatik yak nmalar s kt r. Yoğun hipokondriyak belirtilere ve ajitasyona s k rastlanmaktad r (Quesemand-Zucca 1992). Yaşl kişilerin fiziksel sağl klar nda bir bozulma, görme ve işitme kayb vb., sevilen bir nesne ya da sayg nl k kayb ndan daha önemli olabilir. Bu yüzden fiziksel hastal k, yaşl l kta depresyonu başlatan önemli bir neden olarak ortaya konulabilir (Eker 1998). 63 yaş nda olan bu olgunun depresyon tablosu 8 ay önce geçirdiği prostat ameliyat ndan sonra gelişmişti ve bu tablo içinde bedensel belirtiler ön plandayd. Ancak bu olguda görülen depresyondaki ilginç nokta, bedensel belirtilerin belirgin bir biçimde ağ z bölgesinde yoğunlaşmas - d r. Olguda görülen ağ zda yanma, ağr, nahoş ve garip tat hissi, ağ z kuruluğu, ağ zda kaş nma vb. belirtiler yanan ağ z sendromunda görülen belirtilerdir. Bu sendromun ileri yaşlarda başlama, hastal k süresinin aylar/y llar ile ifade edilmesi, olgular n en az yar s nda başlang ç belirtilerinin geçmişteki t bbi tedavilerle ilgili olmas gibi özellikleri olgumuzda da görülmektedir. Bu olguda yanan ağ z sendromu ile uyumsuz olan nokta cinsiyettir zira bu sendromun genellikle kad nlarda görüldüğü bildirilmiştir (Muzyka ve De Rossi 1999). Bu olguda yanan ağ z belirtileri ve depresyon belirtileri ayn zaman diliminde ortaya ç km ş olmas na rağmen klinik tabloya depresyon 235

hakimdir ve yanan ağ z belirtileri, depresyon kliniğinin bir parças n oluşturuyor gibi görünmektedir. Bu olgunun ş ğ nda, yanan ağ z yak nmalar n n özellikle somatik belirtilerle giden yaşl l k çağ depresyonlar n n kliniğinde yer alan bir somatik belirti olabileceği düşüncesindeyiz. Bu görüşü destekleyen ve endojen depresyon temelinde ortaya ç kan 8 yanan ağ z sendromu olgusunun incelendiği bir çal şmada olgulardaki klinik tablonun ileri yaş döneminde ortaya ç kan depresif psikozlar n bir formu olabileceği öne sürülmüştür (Maier 1986). Psikanalitik yönden incelendiğinde babas n n prostat kanseri nedeniyle ölmesi ve olgunun da prostat ameliyat geçirmiş olmas n n, olguda cinsellik ve kastrasyonla ilgili çat şmalar alevlendirebileceği, ameliyat sonras gelişen impotans n cinsel yetersizlik duygular na yol açabileceği ve depresyonla ilişkili olabileceği düşünülebilir. Yanan ağ z sendromu hem hastalar hem klinisyenler için zor bir hastal kt r. Bu sendromun değerlendirilmesinde diş hekimliği, nöroloji, iç hastal klar ve psikiyatri gibi birçok disiplinin ortak yaklaş m n n uygun olacağ bildirilmektedir (Demange ve ark. 1996). Belirgin patolojik lezyonlar n delili olmad ğ ndan bu sendromun klinisyenler için tedavisi hala bir bilmecedir ve etkili tedavi olanaklar s n rl d r (Woda ve ark. 1998; Miyamoto ve Ziccardi 1998; Muzyka ve De Rossi 1999). Organik bir nedenin saptanamad ğ ve daha çok ruhsal olduğu düşünülen yanan ağ z sendromu olgular nda uzun dönemli antidepresanlar (Castera 1990; Van Houdenhove ve Joestens 1995; Huang ve ark. 1996), benzodiyazepinler ve clonazepam (Woda ve ark. 1998; Grushka ve ark. 1998) ile birlikte bilişsel-davran şç (Humphris ve ark. 1996) ve psikodinamik yönelimli psikoterapi (Van Houdenhove ve Joestens 1995) yöntemlerinin kullan lmas n n uygun olacağ bildirilmiştir. Ayr ca antidepresan ve antipsikotik kombinasyonunun depresif hastalardaki yanan ağ z semptomlar üzerinde etkili olduğu da öne sürülmüştür (Maier 1986; France ve Krishan 1988). Bu olgunun tedavisinde antidepresan ve antipsikotik ilaç kombinasyonu denenmiştir. Ancak hastan n içgörü zay fl ğ nedeniyle ruhsal tedavi görme konusundaki isteksizliği, psikotrop ilaçlara karş olumsuz tutumu ve taburcu olduktan sonra tedaviyi sürdürmeyip ilaçlar n kesmesi gibi etkenler nedeniyle etkili bir tedavi sağlanamam şt r. Sonuç olarak, özellikle ağ z yak nmalar olan yaşl larda organik etiyoloji faktörleri d şland ktan sonra depresyon akla gelmelidir. Bu sendroma katk da bulunan ruhsal etkenlerin erken belirlenmesi, yanan ağ z sendromu hakk nda hastalar n ve hekimlerin eğitilmesi ve bilgilendirilmesi, başta depresyon olmak üzere ruhsal bozukluklarla aras ndaki ilişkinin iyi bilinmesi, bu hastalar n anlaş lmas ve tedavisine anlaml katk lar sağlayacakt r. KAYNAKLAR Bergdahl M, Bergdahl J (1996) Burning mouth syndrome: prevalence and associated factors. J Oral Pathol Med, 28: 350-354. Bogetto F, Maina G, Ferro G ve ark. (1998) Psychiatric comorbidity in patients with burning mouth syndrome. Psychosom Med, 60: 378-385. Browning S, Hislop S, Scully C ve ark. (1987) The association between burning mouth syndrome and psychological disorders. Oral Surg, 64: 171-174. Carlson CR, Miller CS, Reid KI (2000) Psychosocial profiles of patients with burning mouth syndrome. J Orofac Pain, 14: 59-64. Castera MJ (1990) Stomatodynia and depressive syndrome. Rev Stomatol Chir Maxillofac, 91 (Suppl. 1): 124-126. Demange C, Husson C, Poi-Vet D ve ark. (1996) Burning mouth syndromes and depression: a psychoanalytic approach. Rev Stomatol Chir Maxillofac, 97: 244-252. Eker E (1998) Yaşl l k dönemi depresyonlar. Psikiyatri Dünyas, 2: 45-51. Eli I, Baht R, Littner MM ve ark. (1994) Detection of psychopathologic trends in glossodynia patients. Psychosom Med, 56: 389-394. France RD, Krishan KRR (1988) Chronic pain. Washington DC. American Psychiatric Press Inc, s.37. Grinspan D, Fernandez Blanco G, Allevato MA ve ark. (1995) Burning mouth syndrome. Int J Dermatol, 34: 483-487. Grushka M (1987) Clinical features of burning mouth syndrome. Oral Surg Oral Med Oral Pathol, 63: 30-36. Grushka M, Epstein J, Mott A (1998) An open-label, dose escalation pilot study of the effect of clonazepam in burning mouth syndrome. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod, 86: 557-561. Grushka M, Sersle BJ, Howley TP (1987) Psychophysical assessment of tactile, pain and thermal sensory functions in burning mouth syndrome. Pain, 28: 169-184. Huang W, Rothe MJ, Grant-Kels JM (1996) The burning mouth syndrome. J Am Acad Dermatol, 34: 91-98. Humphris GM, Longman LP, Field EA (1996) Cognitivebehavioral therapy for idiopathic burning mouth syndrome: A report of two cases. Br Dent J, 181: 204-208. Lamey PJ, Lamb AB (1989) The usefulness of the HAD scale in assessing anxiety and depression in patients with burning mouth syndrome. Oral Surg Oral Med Oral Pathol, 67: 390-392. 236

Maier C (1986) Vital disorders of mouth (glossogynia) in depressive involutional psychoses. Nervenarzt, 57: 113-115. Miyamoto SA, Ziccardi VB (1998) Burning mouth syndrome. Mt Sinai J Med, 65 (5-6): 343-347. Miyaoka H, Kamijima K, Katayama Y ve ark. (1998) A psychiatric appraisal of glossodynia. Psychosomatics, 39: 85-87. Muzyka BC, De Rossi SS (1999) A review of burning mouth syndrome. Cutis, 64: 29-35. Ott G, Ott C (1992) Glossodynia: psychodynamic basis and results of psychopathometric investigations. J Psychosom Res, 36 : 677-686. Pokupec-Gruden JS, Cekic-Arambasin A, Gruden V (2000) Psychogenic factors in the aetiology of stomatopyrosis.coll Antropol, 24 (Suppl. 1): 119-126. Quesemand-Zucca S (1992) Glossodynia. Ann Psychiatr, 7; 230-232. Trikkas G, Nikolatou O, Samara C ve ark. (1996) Glossodynia: personality characteristics and psychopathology. Psycother Psychosom, 65: 163-168. Van der Ploeg HM, Van der Wall N, Eijkman MAJ ve ark. (1987) Psychological aspects of patients with burning mouth syndrome. Oral Surg Oral Med Oral Pathol, 63: 664-668. Van Houdenhove B, Joestens P (1995) Burning mouth syndrome: successful treatment with combined psychotherapy and psychopharmacotherapy. Gen Hosp Psychiatry, 17: 385-388. Woda A, Navez ML, Picard P ve ark. (1998) A possible therapeutic solution for stomatodynia (burning mouth syndrome). J Orofac Pain, 12: 272-278. Zilli C, Brooke RI, Lau CL ve ark. (1989) Screening for psychiatric illness in patients with oral dysesthesia by means of the General Health Questionnaire twenty-eight item version (GHQ-28) and the Irritability Depression and Anxiety Scale (IDA). Oral Surg Oral Med Oral Pathol, 67: 384-389. fiizofreni Dernekleri ruh hekimlerinin ilgi ve deste ini bekliyor fiizofreni Dostlar Derne i Kutlu Sok 57/5, Ayazpafla, STANBUL Tel. 0212 252 23 80, Faks 0212 252 06 81 fiizofreni Dayan flma Derne i 370. Sok 44A, Bahçelievler, Hatay, ZM R Tel. 0232 261 80 83 fiizofreni Hastalar ve Yak nlar Dayan flma Derne i Kuveyt Cad. (Güven Sokak) 7/18, Afla ayranc, ANKARA Tel. 0312 466 43 66 fiizofreni ile Yaflam Derne i Tunca Mah. zmir Cad. No: 172/2, Karaköy, MAN SA Tel: 0 236 239 64 71 237