TÜRKİYE DE KAYIT DIŞI EKONOMİ VE ULUSLARARASI UYGULAMALAR IŞIĞINDA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ



Benzer belgeler
BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ...

TÜRKİYE İŞSİZLİKTE EN KÖTÜ DÖRT ÜLKE ARASINDA

OECD Gelir ve Kazançlar Üzerinden Alınan Vergiler/GSYH (2011) (Mahalli İdare Vergi Gelirleri Dahil)

KAYITDIŞI ĐSTĐHDAMLA MÜCADELE

SAĞLIK HARCAMALARINDA SON DURUM

Yeni Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Notlar

Türkiye de Sağlık Harcamalarının Finansal Sürdürülebilirliği

FİNANSAL SİSTEM DÜZENLEMELERİ VE EKONOMİK BÜYÜME

Dünya da ve Türkiye de İş Sağlığı ve Güvenliği

Cumhuriyet Halk Partisi

Ücretler yüzde 12 eridi, çalışan yoksullaştı

AB Ülkelerinin Temel Ekonomik Göstergeleri Üye ve Aday Ülkeler

Reel Efektif Döviz Kuru Endekslerine İlişkin Yöntemsel Açıklama

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

BÖLGELERE GÖRE DEĞİŞMEKLE BERABER İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 30 U AŞIYOR

AVRUPA BİRLİĞİNE ÜYE VE ADAY ÜLKELERDE TEMEL MAKROEKONOMİK GÖSTERGELER. (Kasım 2011) Ankara

LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2013

5.1. Ulusal Bilim ve Teknoloji Sistemi Performans Göstergeleri [2005/3]

Türkiye, OECD üyesi ülkeler arasında çalışanların en az boş zamana sahip olduğu ülke!

OECD VE AB KAPSAMINDA EN ELVERİŞSİZ YATIRIM ORTAMI TÜRKİYE DE TABLO 1

İŞSİZLİKTE TIRMANIŞ SÜRÜYOR!

GERÇEK İŞSİZ SAYISI 6 MİLYON 2,6 MİLYON GENÇ BOŞTA GEZİYOR

Sayfa 1 Kasım 2016 ULUSLARARASI SIRALAMALARINDA BELARUS UN YERİ

Çok tatil yapan ülke imajı yanlış!

GRAFİKLERLE FEDERAL ALMANYA EKONOMİSİNİN GÖRÜNÜMÜ

AR&GE BÜLTEN. Ülkemizde Vergi Gelirleri ve Yeni Uygulamalar

KALKINMA BAKANLIĞI KALKINMA ARAŞTIRMALARI MERKEZİ

Büyüme Rakamları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme. Tablo 1. En hızlı daralan ve büyüyen ekonomiler 'da En Hızlı Daralan İlk 10 Ekonomi

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

Eylül 2013 B.H. AB VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ

GENÇLERĠN ĠġĠ OLMADIĞI GĠBĠ Ġġ ARAYIġI DA YOK

AB NİN EKONOMİK YAPISIYLA İLGİLİ TEMEL BİLGİLER 1. Ülkelerin Yüz Ölçümü 2. Ülkelerin Nüfusu 3. Ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla 4.

2017 YILI İLK ÇEYREK GSYH BÜYÜMESİNİN ANALİZİ. Zafer YÜKSELER. (19 Haziran 2017)

KÜRESEL KRİZLERİN YEREL YÖNETİMLERE ETKİLERİ. Erol KAYA

AB Ülkelerinin Temel Ekonomik Göstergeleri Üye ve Aday Ülkeler

Türkiye de Bankacılık Sektörü

Reel Efektif Döviz Kuru Endekslerine İlişkin Yöntemsel Açıklama

Türkiye deki Ar-Ge Faaliyetlerinde Son Durum

BAKANLAR KURULU SUNUMU

V E R G İ A K T Ü E L

OECD Ülkelerinde Çalışanların Sosyal Güvenlik Kesintileri ve Vergisel Yükümlülükleri*

OECD Ticaretin Kolaylaştırılması Göstergeleri - Türkiye

EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

BİLGİ TOPLUMU İSTATİSTİKLERİ 2010

Avrupa Ve Türkiye Araç Pazarı Değerlendirmesi (2011/2012 Ekim)

ORTA VADELİ PROGRAM

TEST REHBER İLKELERİ PROGRAMI ULUSAL KOORDİNATÖRLER ÇALIŞMA GRUBU 26. TOPLANTISI (8-11 Nisan 2014, Paris)

Türkiye de Bankacılık Sektörü

2006 YILI EGE BÖLGESİ NİN 100 BÜYÜK FİRMASI

2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

İŞSİZLİK BÜYÜK ÖLÇÜDE ERKEKLERDE YAŞANAN İŞGÜCÜ ARTIŞI İLE İSTİHDAM KAYIPLARINDAN KAYNAKLANIYOR

5. İşçi fazlasını, işveren fazlasını ve iş fazlasını şekil yardımıyla gösteriniz.

Türkiye de Kadın İstihdam Sorununa Çözümler LİZBON SÜRECİ ve KADIN GİRİŞİMCİLİĞİ

ALMANYA DA SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİ SEÇKİN KESGİN

2012 Nisan ayında işsizlik oranı kuvvetli bir düşüş ile 2012 Mart ayına göre 0,9 puan azalarak % 9 seviyesinde

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

İHRACATTA VE İTHALATTA TL KULLANIMI

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

Avrupa Birliği ve Türkiye Yerel Yönetimler Analizi

A.ERDAL SARGUTAN EK TABLOLAR. Ek 1. Ek 1: Ek Tablolar 3123

İÇİNDEKİLER NÜFUS VE İŞGÜCÜ PİYASASI TASARRUFLAR

Türkiye Bilişim Sektörü:

24 Haziran 2016 Ankara

MAKROİKTİSAT BÖLÜM 1: MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ. Mikro kelimesi küçük, Makro kelimesi ise büyük anlamına gelmektedir.

Türkiye de Bankacılık Sektörünün Son Beş Yıllık Görünümü 2011

Asgari ücretli her 100 lirasının 30 unu vergi olarak veriyor

DIŞ TİCARET ENSTİTÜSÜ WORKİNG PAPER SERİES. Tartışma Metinleri WPS NO/ 185 / DÜNYADA ve TÜRKİYE DE MOBİLYA SEKTÖRÜNÜN ULUSLARARASI TİCARETİNİN

Türkiye: Verimlilik ve Büyüme Atılımının Gerçekleştirilmesi

VERGİ SİRKÜLERİ NO: 2013/76

DİYARBAKIR TİCARET VE SANAYİ ODASI YENİ TEŞVİK MEVZUATI HAKKINDA EKONOMİ BAKANINA HAZIRLANAN RAPOR 2012

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı PERAKENDE. nerden, nereye? Sarp Kalkan. 20 Kasım 2013

Türkiye de Bankacılık Sektörü

8 Aralık 2016, İstanbul

Bu nedenle çevre ve kalkınma konuları birlikte, dengeli ve sürdürülebilir bir şekilde ele alınmalıdır.

TÜRKİYE'NİN GSYH PERFORMANSI TARİHSEL GELİŞİM ( )

11. Çözüm Ortaklığı Platformu Vergide Uluslararası Trendler: Tobin & Robin Umurcan Gago 10 Aralık 2012

Rekabetçilik İçin Kaliteli Eğitim Şart

Avrupa Ve Türkiye Araç Pazarı Değerlendirmesi (2012/2013 Ağustos)

HOLLANDA ÜLKE RAPORU

Türkiye de Bankacılık Sektörü Eylül

Türkiye de Bankacılık Sektörü Aralık

DEĞERLENDİRME NOTU: İsmail ÜNVER Mevlana Kalkınma Ajansı, Konya Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü

d. Devlet anlayışında meydana gelen değişmeler e. Savaş ve savunma harcamalarındaki artış b. Sivil toplum örgüt a. Tarafsız maliye b.

Dünyada ve Türkiye de Gayrimenkul Yatırım Ortaklıkları

Büyük Türkiye, Güçlü Ekonomi için kişi başına gelirle birlikte insani gelişmişliğe, özgürlük ve demokrasi standartlarına da bakmak gerekir

T.C. DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ

T.C. PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MALİYE ANA BİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

TARIM DIŞI İŞSİZLİK ARTIŞTA (Temmuz Ağustos - Eylül)

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

A Y L I K EKONOMİ BÜLTENİ

5.1. Ulusal Yenilik Sistemi 2023 Yılı Hedefleri [2011/101]

SOSYAL POLİTİKA II KISA ÖZET KOLAYAOF

TÜRK HUKUKUNDA BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİ VE VERGİLENDİRİLMESİ

REEL İŞÇİLİK MALİYETİ ARTIŞI 2012'DEN BERİ HIZLANARAK SÜRÜYOR

TAMAMLAYICI VE DESTEKLEYİCİ SAĞLIK SİGORTALARI

tepav Küresel Kriz e Karşı ş TEPAV Politika Önerileri TBB İstanbul , 28 Nisan 2009

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Transkript:

TÜRKİYE DE KAYIT DIŞI EKONOMİ VE ULUSLARARASI UYGULAMALAR IŞIĞINDA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ MESLEKİ YETERLİLİK TEZİ Hazırlayan Merve ÖNDER Maliye Uzman Yardımcısı Tez Danışmanı K. Önder ERGÜN Maliye Uzmanı Ankara-2012 1

ÖNSÖZ Türkiye de Kayıt Dışı Ekonomi ve Uluslararası Uygulamalar Işığında Çözüm Önerileri başlıklı bu çalışma Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı Maliye Uzmanlığı Yeterlilik Tezi olarak hazırlanmıştır. Kayıt dışı ekonomi uzun yıllardır ülkemizin gündeminde bulunan ve üzerinde en yoğun ve hararetli tartışmaların yapıldığı konulardan birisidir. Ancak 1990 lardaki hükümetler, yüksek kamu borçları ve enflasyon sorunları nedeniyle bu konuya yeterince önem vermemiştir. Son dönemde ekonomide sağlanan istikrar sayesinde kayıt dışı ekonomi konusu ön plana çıkmaktadır. Ancak ekonomideki kayıt dışı faaliyetlerin büyüklüğü ve kayıt dışının en aza indirilmesi için izlenen politikalara rağmen Türkiye de kayıt dışı ekonominin boyutu halen normalin üzerindedir. Bu çalışma ile amaçlanan ise, gelişmiş ekonomilerde kayıt dışı ekonomiyle mücadelede izlenen politikalar ışığında, Türkiye de kayıt dışı ekonomiye çözüm bulmak amacıyla politika önerilerinde bulunmaktır. Tezi hazırlarken fikirleriyle bana yardımcı olan tez danışmanım Sayın Önder ERGÜN e, belgenin hazırlanmasında yardımları dokunan promosyon arkadaşlarıma, Sayın Nergis BAYAR ve Fulya GÜZEL e ve son olarak manevi desteklerinden dolayı aileme teşekkürü bir borç bilirim. Merve ÖNDER Ankara-2012 i

ÖZET TÜRKİYE DE KAYIT DIŞI EKONOMİ VE ULUSLARARASI UYGULAMALAR IŞIĞINDA ÇÖZÜM ÖNERİLERİ ÖNDER, Merve Maliye Uzman Yardımcısı Mesleki Yeterlilik Tezi Ocak 2012, 98 sayfa Bu çalışmada genel olarak kayıt dışı ekonominin literatürde bulunan tanımlarına, kayıt dışı ekonominin kapsamına ve genel özelliklerine değinilmiştir. Kayıt dışı ekonominin ortaya çıkış sebepleri ve ulusal ekonomilere ne gibi zararlar verdiği üzerinde durulmuştur. Doğası gereği, kayıt dışı ekonominin gerçek boyutunu tahmin etmek mümkün değildir. Ancak Dünya da ve Türkiye de kayıt dışı ekonomiyi ölçmeye ilişkin yapılmış birçok çalışma bulunmaktadır. Türkiye de kayıt dışılığın yaklaşık olarak ekonominin üçte biri büyüklüğünde olduğu tahmin edilmektedir. Bu oran özellikle gelişmiş ekonomiler ile karşılaştırıldığında oldukça yüksektir. Türkiye de bu zamana kadar kayıt dışı ekonomi ile mücadelede çeşitli somut adımlar atılmıştır. Ancak bunların etkisi sınırlı olmuştur. Bu hususta başarı sağlamak için gelişmiş ekonomilerdeki uygulamalara benzer daha köklü çalışmaların yapılması gerekmektedir. Bu kapsamda çalışmanın amacı, gelişmiş ülkelerde ve ülkemizde kayıt dışı ekonomiyle mücadele çalışmaları kapsamında uygulanan politika ve faaliyetleri genel bir çerçeve içinde sunmak ve çeşitli çözüm önerileri getirmektir. Anahtar Kelimeler: Kayıt Dışı Ekonomi, Türkiye, Gelişmiş Ekonomiler, Çözüm Önerileri ii

ABSTRACT INFORMAL ECONOMY IN TURKEY AND SOLUTION PROPOSALS IN LIGHT OF INTERNATIONAL PRACTICES ÖNDER, Merve Assistant Finance Expert Proficiency Thesis January 2012, 98 pages In this study, the definitions on the informal economy in the literature, the scope of the informal economy and the general characteristics are mentioned. Reasons for the occurrence of the informal economy and damages on national economies are focused on. Due to its nature, it is impossible to estimate precisely the real size of the informal economy. But in the world and in Turkey, many studies have been made for measuring the informal economy. In Turkey the size of informal economy is estimated to be approximately one-third of the GDP. This rate is quite high, especially compared to advanced economies. Up to this time in Turkey, several concrete steps have been taken in the fight against the informal economy. However, their impact has been limited. To ensure success in this regard, more fundamental studies similar to the applications in developed economies, needs to be done. In this context, the main purpose of this study is to present applied policies and activities within the context of the fight against the informal economy in developed countries and in our country and to bring the various solutions. Key Words: Informal Economy, Turkey, Developed Countries, Solution Proposals iii

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... i ÖZET... ii ABSTRACT... iii İÇİNDEKİLER... iv KISALTMALAR... vi TABLOLAR DİZİNİ... vii GRAFİKLER DİZİNİ... viii GİRİŞ... 1 1. BÖLÜM: KAYIT DIŞI EKONOMİNİN TANIMI VE UNSURLARI... 3 1.1. Kayıt Dışı Ekonominin Tanımı... 3 1.2. Kayıt Dışı Ekonominin Unsurları... 7 1.2.1. Yeraltı Ekonomisi ( Yasadışı Faaliyetler)... 8 1.2.2. Yarı Kayıtlı Ekonomi (Beyan Dışı Ekonomi)... 9 1.2.3. Kayıtlara Hiç Girmeyen Ekonomi (Enformel Ekonomi)... 11 2. BÖLÜM: KAYIT DIŞI EKONOMİNİN ORTAYA ÇIKIŞ SEBEPLERİ... 13 2.1. Ekonomik ve Mali Nedenler... 13 2.1.1. Enflasyon... 13 2.1.2. İşsizlik... 15 2.1.3. Ekonomik İstikrarsızlık ve Krizler... 15 2.1.4. Küçük İşletmelerin Ağırlığı... 16 2.1.5. Tarım Sektörünün Ağırlıkta Olması... 18 2.1.6. Nakit Ekonomisi... 19 2.1.7. Adaletsiz Gelir Dağılımı... 19 2.1.8. İstihdam Üzerindeki Yükler... 21 2.1.9. Vergi Oranlarının Yüksekliği ve Vergi Yükü... 24 2.1.10. Vergi Sistemindeki Adaletsizlikler... 27 2.2. İdari ve Hukuki Nedenler... 30 2.2.1. Vergi Sisteminin Belirsizliği... 30 2.2.2. Vergi Afları... 31 2.2.3. Yolsuzluk ve Rüşvet... 32 2.2.4. Denetimlerin Etkin Olmaması... 33 iv

2.2.5. Ceza Oranları... 35 2.2.6. Hantal Bürokrasi... 36 2.2.7. Hamiline Belge Düzenleme... 37 2.3. Sosyolojik ve Psikolojik Nedenler... 37 2.3.1. Hızlı Nüfus Artışı ve Göç... 37 2.3.2. Eğitim Düzeyi... 37 2.3.3. Vergi Bilinci ve Vergi Ahlakı... 38 2.3.4. Vergiye Karşı Direnç... 39 2.4. Siyasal Nedenler... 40 3. BÖLÜM: KAYIT DIŞI EKONOMİNİN OLUMSUZ ETKİLERİ... 41 3.1. Vergi Üzerindeki Etkisi... 41 3.2. Sosyal Güvenlik Sistemi Üzerine Etkisi... 43 3.3. Kamu Kesiminin Ekonomideki Büyüklüğüne Etkisi... 44 3.4. Haksız Rekabet... 45 3.5. Büyüme Üzerinde Etkisi... 46 3.6. Yabancı Sermaye Girişine Yönelik Engeller... 47 3.7. Ekonomik Göstergelere Etkisi... 47 3.8. Gelir Dağılımına Etkisi... 48 3.9. Sosyolojik Etkiler... 48 4. BÖLÜM: KAYIT DIŞI EKONOMİNİN BOYUTLARI... 50 4.1. Türkiye de Kayıt Dışı Ekonominin Boyutları... 50 4.2. Bazı Ülkelerde Kayıt Dışı Ekonominin Boyutu... 55 5. BÖLÜM: KAYIT DIŞI EKONOMİYE KARŞI ÇÖZÜM ÖNERİLERİ... 59 5.1. Bazı Ülkelerde Kayıt Dışı Ekonomiye Karşı Alınan Tedbirler... 59 5.2. Türkiye de Kayıt Dışı Ekonomiye Karşı Alınan Tedbirler... 64 5.3. Kayıt Dışı Ekonomiye Karşı Alınması Gereken Tedbirler... 69 5.3.1. Mali Açıdan Alınması Gereken Önlemler... 70 5.3.2. İdari ve Hukuki Açıdan Alınması Gereken Önlemler... 79 5.3.3. Sosyal Açıdan Alınması Gereken Önlemler... 81 5.3.4. Siyasi Açıdan Alınması Gereken Önlemler... 83 SONUÇ... 84 KAYNAKÇA... 86 v

KISALTMALAR AB DPT GİB GSYH HUK ILO İSMMMO KDV KHK KOBİ OECD TEDAŞ TÜİK UNECE WB YİA Avrupa Birliği Devlet Planlama Teşkilatı Gelir İdaresi Başkanlığı Gayri Safi Yurtiçi Hasıla Hesap Uzmanları Kurulu International Labour Organization (Uluslararası Çalışma Örgütü) İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası Katma Değer Vergisi Kanun Hükmünde Kararname Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Organisation for Economic Co-operation and Development (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü) Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi Türkiye İstatistik Kurumu United Nations Economic Commission for Europe (Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomi Komisyonu) World Bank Dünya Bankası Yerel İstihdam Ajansları vi

TABLOLAR DİZİNİ Tablo 1.1. Kayıt dışı Ekonomi Kavramları ve Olası Anlamları Matrisi... 6 Tablo 2.1. Türkiye de Yıllar İtibarıyla Enflasyon Oranları...14 Tablo 2.2. Türkiye de Gelir Dağılımı...20 Tablo 2.3. Ortalama Ücretin Vergi ve SGK Prim Yükü (OECD, 2010)... 22 Tablo 2.4. Toplam Vergi Yükünün Tarihsel Gelişimi (2000-2010)... 26 Tablo 2.5. Kurumlar Vergisi Oranları (OECD)... 27 Tablo 2.6. Dolaylı ve Dolaysız Vergilerin Toplam Vergi İçindeki Payı (%)... 29 Tablo 2.7. Vergi Denetim Kadroları...34 Tablo 3.1. Yıllar İtibarıyla Kayıt Dışı Ekonomi Nedeniyle Ortaya Çıkan Vergi Kaybı...42 Tablo 4.1. Türkiye de Kayıt Dışı Ekonomi Tahminleri... 51 Tablo 4.2. Sabit Oran Yöntemine Göre Türkiye de Kayıt Dışı Ekonominin Hacmi... 53 Tablo 4.3. 31 Avrupa Ülkesinde Kayıt Dışı Ekonominin Hacmi... 57 vii

GRAFİKLER DİZİNİ Grafik 2.1. Türkiye de Büyüme Oranı ve Kayıt Dışı Ekonomi/Kayıtlı Ekonomi İlişkisi... 16 Grafik 2.2. Çeşitli Ülkelerde Toplam Krediler İçindeki KOBİ lerin Payı... 17 Grafik 2.3. Türkiye de Tarım Sektörünün GSYH İçindeki Oranı (%)... 18 Grafik 2.4. Bazı Ülkelerde Kıdem Tazminatı Yükü... 23 Grafik 2.5. Vergi İndirimine Yönelik Düşünceler... 25 Grafik 2.6. Bazı Ülkelerde İş Yapma Kolaylığı Sıralaması... 36 Grafik 2.7. Vergi Bilinci... 39 Grafik 2.8. Toplanan Vergilerin Harcanmasına İlişkin Görüşl er... 40 viii

GİRİŞ Günümüzde gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun her ülkede az ya da çok karşılaşılan sorunlardan birisi kayıt dışı ekonomidir. Kayıt dışı ekonomi kapsamında değerlendirilen ekonomik faaliyetler, genel ekonomi içerisinde piyasa kurallarına göre yürütülen ekonomik faaliyetlerden farklı özellikler arz etmektedir. Bu özellikler genel olarak gelir ve fayda sağlaması, istatistiksel olarak ölçülememesi, kanunsuz ve kuralsız olması ve ahlaki olmaması olarak sıralanabilir (GİB, 2009:3). 1970 lerden itibaren ekonomi ve istihdamdaki kayıt dışılığın artışı dikkati çeken bir husustur. Fakat Türkiye ekonomisi ve diğer ülke deneyimleri incelendiğinde, kayıt dışı ekonominin sebepleri, sonuçları ve isleyişi ile oldukça karmaşık ve çok boyutlu bir yapıya sahip olduğu görülmektedir. Kayıt dışı ekonominin yarattığı en olumsuz sonuç vergi gelirleri yoluyla sağlanması beklenen finansman kaynaklarının azalmasına yol açmasıdır. Bu durum kamu açıklarının artmasına neden olurken, gelir kaybına bağlı olarak ortaya çıkan dengesiz ve yüksek oranlı vergileme vergide adalet ve eşitlik ilkesini, vergisini düzenli ödeyen kayıtlı kesim lehine bozmaktadır. Diğer taraftan kayıt dışı ekonomi çalışma hayatını da olumsuz etkileyerek haksız rekabete yol açmaktadır. Ekonomik büyüklüklerin boyutunu ve göreceli ağırlığını saptamayı olanaksız kılmaktadır. Türkiye de kayıt dışı ekonominin boyutunun ölçülmesiyle ilgili yapılmış birçok araştırma bulunmakla birlikte bu faaliyetlerin gizlilik içinde yürütülmesi, tüm boyutları ile tespit edilmesini güçleştirmektedir. Zaten kayıt dışı ekonominin boyutlarını tam anlamıyla tespit etmekten ziyade, kayıt dışı istihdamın gelişimini etkileyen faktörleri belirlemek ve bu faktörlerin etkilerini azaltacak çözümler geliştirmek daha anlamlı görünmektedir. Kayıt dışı ekonominin nedenlerini ve sonuçlarını ayrıntılı olarak irdelemek, Türkiye de ve dünyada boyutlarını görmek ve çözüm önerileri getirmek amacı taşıyan bu tez 5 bölümden oluşmaktadır. 1

Öncelikle kayıt dışı ekonomi kavramı üzerinde durulmuştur. Kayıt dışı ekonominin tanımı ve unsurları ayrıntılı olarak açıklanmaya çalışılmıştır. Bunu takiben ikinci bölümde kayıt dışı ekonomiye neden olan faktörler incelenmiştir. Bu faktörler; ekonomik ve mali, idari ve hukuki, sosyal ve psikolojik ve siyasi faktörler olmak üzere dört ana başlık altında toplanmıştır. Üçüncü bölümde ise kayıt dışı ekonominin ortaya çıkardığı olumsuz sonuçlar üzerinde durulmuştur. Dördüncü bölümde, Türkiye ekonomisinde kayıt dışı ekonomiyi ölçmeye ilişkin yapılmış amprik çalışmalara değinilmiştir. Ülkemizdeki ve dünyadaki kayıt dışı ekonomi boyutlarına yer verilmiştir. Son olarak kayıt dışı ekonomi ile mücadele çalışmaları kapsamında ülkemizde ve gelişmiş ekonomilerde uygulamaya konulan yasal ve idari düzenlemeler, kayıt dışı ekonomiye karşı yürütülen faaliyetler ve kayıt dışı ekonomiyle mücadele çalışmaları kapsamında geliştirilen strateji ve politikalar yer almaktadır. Ülkemizde kayıt dışı ekonomi sorununu önlemek, azaltmak ve kontrol altına alabilmek için alınması gereken tedbirler öneriler şeklinde sunulmuştur. 2

1. BÖLÜM: KAYIT DIŞI EKONOMİNİN TANIMI VE UNSURLARI 1.1. Kayıt Dışı Ekonominin Tanımı İşleyişi ve nedenleri bakımından son derece kapsamlı ve karmaşık olan kayıt dışı ekonomi kavramı ülkeler için meydana getirdiği sonuçlar nedeniyle büyük önem arz etmektedir. Kayıt dışı ekonomi, gerek ekonomik büyüme gerekse ekonomik istikrarı temin etmek için devletin uyguladığı makroekonomik ve genelde telafi edici politikaların etkinliğinde aşınma meydana getirmektedir (Savaşan, 2011:8). Tüm dünya ülkeleri için tehdit edici bir unsur haline gelmiştir. Bu nedenle araştırmacılar bu konuya daha fazla eğilmişlerdir. Kayıt dışı ekonomi olgusunun çok boyutlu olması da çeşitli bilim dallarının inceleme alanına girmesine neden olmuştur. Nitekim kayıt dışı ekonomi ile sadece iktisatçılar ve maliyeciler değil antropologlar, sosyologlar, siyasetçiler, hukukçular, istatistikçiler de ilgilenmişlerdir. Değişik alanlardaki araştırmacıların ilgilendikleri ve ön plana çıkarmak istedikleri taraflar birbirinden farklı olmuştur. Örneğin, maliyeciler kayıt dışı ekonominin doğurduğu vergi kaybını, istatistikçi ve iktisatçılar kayıt dışı ekonominin boyutu ve ekonomik göstergeler üzerindeki etkisini, iş hukukçuları kayıt dışı istihdam ve çalışanların güvenliğini, para ve finans piyasalarında bulunanlar, para piyasalarını etkileyen ve kontrol edilemeyen kayıt dışı para miktarını, güvenlik ile uğraşanlar yasa dışı ekonomik faaliyetler, sosyologlar ve hukukçular kişiler arası ilişkiler ve kişilerin devletle ilişkileri ile hukuk devleti demokrasi ve toplumun bilincini ön plana çıkartmışlardır (Aydemir, 1995:21). Her ne kadar, kayıt dışı ekonominin 1970'lerin sonunda yayınlanan ve yayınlandığında önemli etkiler bırakan birkaç makale ile hızla gündeme geldiği söylense de konuya ilişkin ilk ekonomik araştırmalar 1940'lı yılların başlarına rastlar. Ancak asıl bilimsel ilgiyi Gutmann'ın 1977'de yayınlanan makalesi ile çekmeye 3

başlamıştır. Bu nedenle 1980'lere kadar kayıt dışı ekonomi uluslararası bir olgu olarak kabul edilmemiştir. Kayıt dışı ekonomiye ilişkin ilk uluslararası konferans 1983'te Almanya'nın Bielefeld eyaletinde yapılmıştır. Tanımsal sorunlar hakkında genel ilkelere varmak, konferansın temel amaçlarından biri olmasına rağmen katılımcılar bir konsensüse varamamışlar ve çok farklı tanımlamalar kullanılmıştır (Çetintaş ve Vergil, 2003:16). OECD, Eurostat, ILO gibi uluslararası kuruluşlar tarafından yapılan tanım çalışmaları da bulunmaktadır. Eurostat tarafından benimsenen tanım ve kavramlar 1980 lerin ilk yarısında Eurostat Ulusal Hesaplar Çalışma Grubunun yaptığı çalışmaların sonucu oluşturulmuştur. Eurostat, yasal beyan edilmemiş üretken faaliyetleri kara ekonomi olarak tanımlamıştır. Bu yaklaşıma göre yeraltı ekonomisi ise beyan edilmemiş yasal üretim faaliyetleri (kara ekonomi) ile yasal olmayan (yasadışı) üretim faaliyetlerinden oluşmaktadır. UNECE, OECD tarafından geliştirilen saklı ekonomi tanımı ise girişimlerin kasten gizledikleri yasal üretimlerini, ev hizmetlerinde ücretle çalışan kişilerin beyan edilmeyen hizmetlerini ve yasadışı üretim faaliyetlerini içermektedir (UNECE, 1993:1). Schneider (1986) a göre kayıt dışı ekonomi, katma değere katkıda bulunan ve millî muhasebe geleneklerine göre millî gelire dâhil edilmesi gereken, ancak hâlihazırda kaydedilmemiş bulunan tüm ekonomik faaliyetlerdir (Erkuş ve Karagöz, 2009:128). Kayıt dışı ekonomi, çok kısa bir cümleyle devletin bilgisi dışında gerçekleşen ekonomik faaliyetler olarak tanımlanabilir. Devletin resmi organlarına bildirilmeksizin gerçekleştirilen üretim veya ticarete yönelik çeşitli faaliyetler, gayri safi yurtiçi hasıla tahminlerine yansımaz. Bu sebeple de resmi gayri safi yurtiçi hasıla gerçekte olduğundan daha düşük tahmin edilir. Yani kayıt dışı ekonomi denilen olgu, devletin resmi GSYH tahminlerine yansımayan gelir yaratıcı ekonomik faaliyetlerdir. Bu bağlamda, ancak daha bilimsel olarak kayıt dışı ekonomi, resmi GSYH yi tahmin etmek için kullanılan mevcut istatistiksel yöntemlerce ölçülemeyen ve bu sebeple resmi GSYH hesapları dışında kalan gelir yaratıcı ekonomik faaliyetler şeklinde tanımlanabilir (Yılmaz, 2006:26). 4

Kayıt dışı ekonomik faaliyetler vergi kaçakçılığı, faturasız alışveriş, haksız muafiyet ya da sübvansiyonlardan faydalanma, sigortasız çalışma, ikinci bir işte çalışma, kaçakçılık, uyuşturucu ticareti, falcılık, bireyin vücudunu (fahişelik) ya da organlarını satması gibi yasaya aykırı faaliyetler olabileceği gibi; komşuya yardım, çocuk bakıcılığı, ev işlerinin yapılması gibi masum faaliyetleri de kapsayabilir (Özsoylu, 1996:10). Türkiye için 1980 li yılların sonlarından itibaren kayıt dışı ekonomi boyutları hesaplanıp tartışılmaya başlanan bir ifade türü olmuştur (Us, 2004:3). Türkçe kayıt dışı ekonomi kavramını ilk kez kullanan ve Türkiye de bu konuda önemli çalışmalara imza atan Prof. Dr. Osman Altuğ, kayıt dışı ekonomi kavramı hakkında Vergisel anlamda kayıt dışı ekonomi, vergi kaçırma veya vergiden kaçınma güdüsü ile vergi idaresinin bilgi alanı dışında bırakılmış faaliyetler bütünüdür ifadelerini kullanmaktadır (Altuğ, 1999:48). Özdemir (1994) e göre kayıt dışı ekonomi; ekonomik faaliyetler fiilen gerçekleşmiş olmasına rağmen bu faaliyetlerle ilgili kayıtların tutulmaması olarak da tanımlanabilmektedir. VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planı çalışmaları (2001-2005) kapsamında oluşturulan Kayıt Dışı Ekonomi Özel İhtisas Komisyonu tarafından hazırlanan raporda; Kayıt dışı ekonominin mal ve hizmet üretimine konu olmasına karşılık, ekonominin geleneksel ölçüm yöntemleriyle bütünüyle tespit edilemeyen ve gayri safi milli hasıla hesaplamalarına yansımayan alanları kapsamaktadır. denilmektedir. Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, 2008-2010 yıllarını kapsayan Kayıt Dışı Ekonomi ile Mücadele Stratejisi Eylem Planı nda ise; Kayıt dışı ekonomi, devletten gizlenen, kayda geçirilmeyen/geçirilemeyen ve bu sebeple denetlenemeyen faaliyetler olarak tanımlanabilir denilmektedir (GİB, 2009:3). Kayıt dışı ekonomiye farklı yaklaşanlar da vardır. Örneğin Prof. Dr. Güneri Akalın kayıt dışı ekonomiyi şöyle tanımlamıştır: Kayıt dışı ekonomi makroekonomik bir kavram olup; devletin piyasa ekonomisine aşırı müdahalesi ve özellikle kayıt dışı vergilere başvurması sonucunda ekonomide yaratılan reel milli 5

gelirin, siyasal iktidarın da izniyle, milli gelir hesaplarında muhasebeleştirilemeyen, yani görünmeyen kısmıdır (Akalın, 1996:29). Kayıt dışı ekonominin tanımı kadar, adlandırılmasında da değişik görüşler ortaya çıkmıştır. Kayıt dışı ekonomi; kara ekonomi, nakit ekonomisi, gizli ekonomi, saklı ekonomi, yasadışı ekonomi, informal sektör, yeraltı ekonomisi, gözlenemeyen ekonomi gibi farklı adlar almaktadır. Ancak kayıt dışı ekonominin adlandırılmasındaki bu çeşitlilik, kayıt dışı ekonomiyi oluşturan faaliyetlerin içeriğindeki çeşitlilikten kaynaklanmaktadır (GİB, 2009:3). En ilginç olanı ise Rusya da kullanılan hatalı sollama terimidir. Ancak bu kavramlardan her biri tek başına kayıt dışı ekonomiyi açıklamakta yetersiz kalmaktadır (Altuğ, 1994:14). Tablo 1.1. Kayıt dışı Ekonomi Kavramları ve Olası Anlamları Matrisi SIFATLAR Resmiyet Dışılık Gizlilik, Saklılık Yasa Dışılık ANLAMLAR Alternatif Düzensizlik Belirsizlik Önemsizlik Olma Sıra Dışılık Kayıt Dışı ***** *** * ** ** Enformel ***** ** ** *** * * Resmi Olmayan ***** ** ** *** * ** İkincil ** * ***** ** * **** *** İkili ** * **** *** * Paralel ** ** * **** *** * Gölge *** *** ** *** ** ***** * ** Gri ** **** *** * **** * Saklı *** **** **** * *** * Yeraltı **** ***** **** * ** * Alacakaranlık *** **** **** ** **** * Yasadışı **** *** ***** ** ** ** Kara *** **** ***** ** ** Marjinal ** ** ***** **** Düzensiz **** ** **** ** Kaynak: Gümüş, T. (2000), "Dışsallık ve Kayıt Dışı Ekonomi Kavramına İlişkin Bir Değerlendirme", Gazi Ün. İİBF Dergisi, Cilt:2, Sayı:3, s.65 Tablo 1 de sol sütunda kayıt dışı ekonomi için çeşitli kavramlar birer sıfat olarak görülmektedir. Ayrıca herbir sütun başlığında da kayıt dışı ekonominin çeşitli özellikleri yer almaktadır. Tablonun kutucuklarında yer alan yıldız sayısı, ilgili kayıt dışı ekonomi kavramıyla kastedilen anlam arasındaki yakınlık derecesini temsil 6

etmektedir. Her türlü kayıt dışı ekonomi faaliyetinin ilk özelliğinin resmi kayıtlarda yer almama olması nedeniyle tablonun birinci sütununun bütün kutucuklarında en az bir adet yıldız bulunmaktadır. Örneğin kayıt dışı ekonomi nitelemesinin en belirgin ağırlığı resmiyet dışı olma iken, yasadışı ya da kara ekonomi nitelemelerinde yasadışılık; yeraltı ekonomisi kavramında ise gizlilik, saklılık ön planda gibi düşünülebilir (Sugözü, 2008:8). Kayıt dışı ekonomi kavramının geniş bir alanı kapsaması nedeniyle ortaya çıkan farklı tanımlar farklı adlandırmaları meydana getirmiştir. Her bir kavram kayıt dışı ekonominin başka bir boyutunu ifade edebilmektedir. Kavramlar birbirinin yerine kullanmamalıdır. Suç teşkil etsin veya etmesin, belgeye hiç bağlanmamış veya içeriği kısmen veya tamamen gerçeği yansıtmayan yanıltıcı belgelerle gerçekleştirilen ve bilinen istatistiki yöntemlere göre tahmin de edilemediği için GSYH hesaplarına dahil edilemeyen devletin bilgisi ve kayıtları dışında yürütülen gelir yaratıcı ekonomik faaliyetlerin tümü şeklindeki bir tanımlamanın kayıt dışı ekonominin oldukça kapsamlı ve uygun bir tarifi olduğu ifade edilebilir (Savaş, 2009:53). 1.2. Kayıt Dışı Ekonominin Unsurları Kayıt dışı ekonomi ile ilgili unsurlar konuyu inceleyen yazarların yaklaşımlarına göre farklı sınıflandırılmalara tabi tutulmuştur. Kayıt dışı ekonomi kapsamı içerisinde yer alan ve birbirinden farklılık gösteren unsurlar, gelir elde edenler açısından üç grupta toplanabilir ( Sarılı, 2002: 33). Bunlar; I. Yeraltı Ekonomisi ( Yasadışı Faaliyetler) II. Yarı Kayıtlı Ekonomi (Beyan dışı Ekonomi) III. Kayıtlara Hiç Girmeyen Ekonomi (Enformel Ekonomi) Yukarda sayılan üç unsurun ortak özelliği; gelir elde edenlerin, elde ettikleri gerçek gelirlerinin bir kısmını veya tamamını kayda geçirmiyor ve bu gelirler 7

üzerinden de ödemesi gerekenden daha az vergi ödüyor veya hiç vergi ödemiyor olmalarıdır. 1.2.1. Yeraltı Ekonomisi ( Yasadışı Faaliyetler) Yeraltı ekonomisi kayıt altına alınmamış yasadışı ekonomik faaliyetlerden oluşmaktadır. Yani ceza kanunlarınca yasaklanmış ve suç sayılmış olan faaliyetlerin gerçekleştiği ekonomi kesimidir. Kriminal türden faaliyetlerdir. Yasadışı uyuşturucu üretimi ve ticareti, silah kaçakçılığı, fahişelik, yolsuzluk, kaçakçılık, yasadışı kumar oynatmak, tefecilik, çalınmış malların ticaretini yapmak gibi faaliyetler yasadışı ekonomik faaliyetlere örnek olarak verilebilir (Yılmaz, 2006:12). Ancak yasaların suç saydığı faaliyet eğer gelir yaratıcı ise kayıt dışı kabul edilmektedir. Eğer yasa dışı faaliyet katma değer meydana getirmek yerine var olan gelirin transferini sağlıyorsa kayıt dışı özellik taşımaz. Nitekim, hırsızlık, gasp, kumar oynamak suretiyle elde edilen gelirler kayıt dışı faaliyet sayılmazlar. Ayrıca 1993 Ulusal Hesaplar Sistemi yayınlanmasıyla sadece alıcı ile satıcının karşılıklı rızasını içeren işlemler yasadışı faaliyetler de üretim sınırına dahil edilmiş ve milli gelir hesaplamalarına katılması gerektiği belirtilmiştir. Bu durumda yasadışı üretim, alıcı ile satıcı arasında karşılıklı rızanın olmadığı, kişiler tarafından yasal olarak üretilen malların çalınmasını yani hırsızlık vb. işlemleri kapsamamaktadır (DPT, 2001:18). Yasadışı mal ve hizmet üretimi sonucunda oluşan kayıt dışı ekonomi, bir başka ifadeyle suç ekonomisidir. Suç ekonomisinde belirleyici unsur faaliyetin yasaların öngördüğü şekilde yapılmaması değil kendisinin yasaklanmış olmasıdır. Kayıt dışı ekonominin diğer tanımlarında, gelirin yasalara aykırı bir şekilde kayıt dışına çıkarılması söz konusu iken, suç ekonomisinde üretim tamamen yasalara aykırı olarak gerçekleşmektedir. Faaliyet yasadışı olduğundan, bu faaliyetin sonucunda elde edilen gelir, doğası gereği gizlenecektir. Diğer taraftan kayıtlı ekonomi içerisinde, konusu suç oluşturan faaliyetler sonucunda elde edilen ekonomik değerler de kayıt dışı olarak değerlendirilecektir (GİB, 2008: 3). Ayrıca kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin tespit edilmesi halinde ilgililer sadece vergi cezaları 8

ile cezalandırılırken, yasa dışı faaliyetleri yapanlar vergi cezalarından ayrı olarak ilgili kanunlardaki hapis ve para cezaları ile cezalandırılırlar. Yeraltı ekonomisi kapsamında yer alan bu tür yasak faaliyetlerin kayda alınmasını sağlamak değil, gerçekleştirilmemesini sağlamak esastır. Bu sebeple, suç ekonomisi olarak da nitelendirilebilecek yeraltı ekonomisi, kayıt dışı ekonominin incelenmesinde esas olan vergi tabanının doğru olarak belirlenmesine ilişkin çalışmalarda yer almamaktadır (Us, 2004:4). 1.2.2. Yarı Kayıtlı Ekonomi (Beyan Dışı Ekonomi) Yarı kayıtlı ekonomi kayıt dışı ekonomiye en fazla sebebiyet veren faaliyetlerden oluşmaktadır. Bu faaliyetler yasalara aykırı bir özellik taşımamaktadır. Ancak yasal olan bu faaliyetlerden elde edilen gelirler daha az vergi ödemek ya da hiç ödememek için kayıt dışında tutulmaktadır. Yani yarı kayıtlı ekonomi vergi mükellefi olan gerçek ve tüzel kişilerin, yasalarca yapılmasında sakınca bulunmayan faaliyetler sonucunda elde ettikleri gelirlerin bir kısmını veya tamamını ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına bildirmemesidir (Tunç, 2007:6). Yarı kayıtlı ekonomiye beyan dışı ekonomi de denmektedir. Beyandışı ekonomi; Gelir vergisi, katma değer vergisi veya diğer vergilerden, Sosyal güvenlik katkılarını ödemekten, Kanunla belirlenmiş yasal düzenlemelerden (asgari ücret, güvenlik standartları vb), İstatistikî amaçlı anketlerin ve idari formların doldurulması gibi idari işlemlerden kaçınmak, gibi nedenlerle kamu otoritelerinden saklanan bütün yasal üretimlere karşılık gelmektedir (Kanlı, 2007:6). 9

Beyan dışı ekonominin bazı istisnaları mevcuttur. Vergi yasalarınca vergi istisnası veya muafiyeti kapsamına alındığı için beyan edilmesi gerekmeyen ve bu sebeple beyan edilmeyen gelirler beyan dışı ekonomi kavramının kapsamına girmemektedir. Kuşkusuz vergi istisnası ve muafiyeti kapsamında olan gelirler de, tıpkı beyan dışı ekonomi de yer alan gelirler gibi, vergi idaresine bildirilmemekte ve devlete vergi kaybettirmektedir. Ayrıca vergi yasalarına göre beyan edilmesi gereken bir servet unsuru beyan edilmediğinde veya eksik beyan edildiğinde, vergi kanunlarının koyduğu vergi kuralları ihlal eder. Ancak beyan dışı ekonomi tanımı, vergi kanunlarına göre beyan edilmesi gerektiği halde beyan edilmeyen gelirler olduğundan bu kapsama girmezler. Kaçak inşaat yapımı, bir taraftan devletten gerekli izinler (ruhsat) alınmadan yapıldığı için kurallara uygun gerçekleştirilmemiş olması sebebiyle enformel diğer taraftan vergi yasaları gereğince vergi idaresine bildirilmesi gerektiği halde gelirin bildirim dışı kalması sebebiyle vergi yasaları ile oluşturulan kurallar ihlal edilmiş olduğu için beyan dışı ekonomik faaliyet olup, kayıt dışı ekonomi kapsamındadır. İnşaatın tamamlanması sonunda daire sahibi olanların, sahip oldukları bina ile ilgili bir tür servet vergisi olan emlak vergisi ödemek için belediyeye emlak vergisi beyannamesini hiç vermemeleri veya beyannamede emlakın değerini düşük beyan etmeleri emlak vergisi kanununda belirtilen hükümlere aykırılık teşkil eder, vergi kaybı doğar. Ancak bu durum beyan dışı ekonomi ve bu bağlamda kayıt dışı ekonomi kapsamına girmez. Kaçak inşa edilmiş olan binada daire sahibi olanların dairelerini kiraya vermeleri durumunda elde ettikleri kira gelirlerinin beyan edilmemesi durumu, beyan dışı ekonomi kapsamında ve bu bağlamda kayıt dışı ekonomide yer alır (Yılmaz, 2006:30-31). Beyan dışı olarak faaliyet gösteren firmalar kendileri vergi kaybına neden oldukları gibi ekonomik ilişki içerisinde bulundukları kayıtlı sektörlerden belge almayarak, belge düzenine zarar vermekte ve bunun sonucunda ise iş ilişkisi içerisinde bulundukları kesimleri de kayıt dışına sevk etmektedir (Şengül, 1997:15). 10

1.2.3. Kayıtlara Hiç Girmeyen Ekonomi (Enformel Ekonomi) Enformel ekonomi, yasalarda konulmuş resmi kurallarca ya tanımlanmamış veya belirlenmiş olan kuralların dışında kalan ekonomik faaliyetlerden oluşmaktadır (Akgül, 2006:32). Enformel kelimesi devlet kontrolünün eksikliğini ifade etmek için kullanılır, devletin düzenleyici kurallarından kaçınan kurumsal kuralları takip etmede başarısız olan ve devlet tarafından korunmayan faaliyetleri kapsar (Fabio, 2002:213). Burada yasadışılık söz konusu olmamasına rağmen dolaylı bir yasadışılık vardır. Yani ekonomik faaliyetin kendisi yasadışı olmamasına rağmen, sonuç itibarıyla vergi ödememesi dolayısıyla yasadışı olmaktadır. Her yerde rastlanmakla birlikte özellikle büyük kentlerde daha sıkça görülen bu mükelleflere işportacılar, seyyar hamallar, iş takipçileri, sebze-meyve satan tablacılar, seyyar nakliyatçılar, belli bir işyeri olmaksızın küçük çapta imalat ve ticaret yapanlar örnek olarak verilebilir (Sarılı, 2002:35). Diğer bir tanıma göre ise enformel ekonomi kavramı; vasıfsız işgücünü, istikrarsız ve az gelir sağlayan işleri, sosyal koruma ile birlikte diğer koruyucu düzenlemelerden yararlanamayan işsizleri, iş arayanları, bağımlı ve/veya bağımsız çalışanları kapsayan ve çok küçük üretim birimlerinin yaygın olarak bulunduğu, kötü çalışma koşullarının baskın olduğu, yasal düzenlemelerin uygulanmadığı, resmî denetimin bulunmadığı işgücü piyasası bölümünü ifade etmede kullanılmaktadır (ILO, 2000:1). Enformel girişimciler resmi olarak kayıtlı değillerdir, faaliyette bulunmak için lisans veya izine gereksinim duymazlar, vergi ödemezler, çalıştırdıkları kişilerle ilgili çalışma koşullarına ilişkin kurallara uymazlar, üretici ve ticaret erbabı üzerine yasal bağlayıcılığı olan diğer kurumsal düzenlemeler dışında kalırlar. Enformel ekonominin bir kısmı pazar içinde cereyan eder ve para bir araç olarak kullanılarak yapılır. Burs alan öğrencilerin aynı zamanda çalışmaları, emeklilerin çalışmaları, ikinci iş olarak yapılan faaliyetler, küçük çocukları çalıştırarak gerçekleştirilen faaliyetleri bu grupta saymak mümkündür. Diğer kısmı ise pazar içinde cereyan etmez, para araç olarak kullanılmaz. Pazar dışı olarak nitelendirilen, mal ve hizmet 11

üreten ekonomik faaliyetlerdir. Bu gruba giren faaliyetler; hane halkı ekonomisi, sosyal ekonomi ve yerel ekonomi olarak bilinirler. Bunların her birinde yer alan faaliyetlerin bazısı yasal iken bazısı yasadışı özellik taşır (Yılmaz, 2006:32). 12

2. BÖLÜM: KAYIT DIŞI EKONOMİNİN ORTAYA ÇIKIŞ SEBEPLERİ Kayıt dışı ekonomi az ya da çok her ülkede vardır. Kayıt dışılığın ortaya çıkmasına ve büyümesine yol açan faktörlerden çoğu, ülkeye özgü değil ortaktır. Yine de her ülkede kayıt dışılığın büyüklüğünün temel belirleyicilerinin bir ölçüde ayırt edilmesi mümkündür. Gelişmiş ekonomilerde kayıt dışı ekonomi ve nedenleri genellikle vergisel faktörler ve işgücü piyasasına yönelik düzenlemeler gibi faktörler tarafından belirlenirken; gelişmekte olan ülkelerde bu faktörlerin yanı sıra ekonomiyi etkileyen nüfus artışı ve kentsel göç gibi demografik etmenler de dikkate alınmalıdır (GİB, 2009:12). Kayıt dışı ekonomiye yol açan nedenlerin bilinmesi, ekonomi içindeki payının asgariye indirilebilmesi açısından gerekli, etkin ve tutarlı tedbirlerin alınabilmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Kayıt dışı ekonominin doğmasına ve genişlemesine neden olan faktörler; ekonomik ve mali faktörler, idari ve hukuki faktörler, sosyal ve psikolojik faktörler ve siyasal faktörlerden oluşmaktadır. Aşağıda bu faktörler ayrıntılı olarak incelenecektir. 2.1. Ekonomik ve Mali Nedenler 2.1.1. Enflasyon Parasız (1993) a göre Daha fazla paranın daha az malı kovalaması olarak tanımlanabilen enflasyon kayıt dışılığı iki yönden etkilemektedir. Enflasyon sonucu gelirlerinde aşınma yaşanan bireyler gelirlerini korumak için kayıt dışılığa yönelmektedir. Üreticiler elde ettikleri gelirler reel anlamda 13

artmasa bile nominal anlamda arttığı için artan oranlı vergi uygulanması durumunda enflasyon bireylerin fiktif karlarının vergilendirilmesine neden olmaktadır. Bu durumda artan oranlı tarife düz oranlı tarifeye dönüşmektedir. Bireyler bir anlamada enflasyon vergisi ödemektedir. Bu durum enflasyon muhasebesi uygulaması yoksa üreticilerin özsermayesinde aşınmaya yol açar. Sonuç itibarıyla mükellefler bazı işlemlerini kayıt dışına alarak daha az vergi ödemekte, bu yolla özsermayelerini güçlendirme yoluna gitmektedirler. Ayrıca nominal miktarlar olarak belirlenen istisna ve indirimlerin zaman içinde enflasyondan dolayı erimeleri nedeniyle vergi dışı kalması gereken gelir gruplarının vergilendirilmesine ya da mevcut vergi yükünün artmasına neden olmaktadır (Aydemir, 1995:53). Tablo 2.1. Türkiye de Yıllar İtibarıyla Enflasyon Oranları Kaynak: TÜİK Yıllar TÜFE (Yılsonu Enflasyonu, %) 1990 60,4 1991 71,1 1992 66,0 1993 71,1 1994 125,5 1995 76,0 1996 79,8 1997 99,1 1998 69,7 1999 68,8 2000 39,0 2001 68,5 2002 29,7 2003 18,4 2004 9,3 2005 7,7 2006 9,7 2007 8,4 2008 10,1 2009 6,5 2010 6,4 14

Ülkemizde enflasyon oranlarında son yıllarda önemli düşüşler olması, 2004 yılının basından beri enflasyon muhasebesinin uygulanması mükelleflerin reel gelirleri üzerinden vergi ödemesini sağladığından kayıt dışı ekonomi ile mücadele açısından önemli gelişmeler olarak değerlendirilmektedir. Enflasyonun kayıt dışı ekonomiyi etkileyen başka bir boyutu da vardır. Yüksek enflasyon ortamı özkaynak yetersizliği nedeniyle işletmeleri dış kaynak arayışlarına itmekte, ancak bu arayış çoğu zaman banka ve benzeri finans kuruluşlarından kredi temin edilmekte yaşanan zorluklar nedeniyle işletmeler tefecilere yöneltmektedir. Yüksek enflasyonla yaşayan ülkelerde kredi maliyeti ve finansman gereksinimi yüksek olmakta, bu yükseklik zorunlu olarak tefecilerin finans piyasasında güçlenmesi sonucunu doğurmaktadır. Kayıt dışı finans sektörünün bu denli güçlenmesi ise fonların, karların ve hatta birçok yatırımın da kayıt dışına çıkmasına neden olmuştur (Aydemir, 1995:55). 2.1.2. İşsizlik Ekonomide yaşanan dönüşümle birlikte yaşanan sanayileşme köyden kente göçler yaşanmasına neden olmaktadır. Bu durum, kentlerde yüksek işsizlik oranlarına neden olmaktadır. Kayıt dışı ekonomiye giriş çıkışların daha az maliyetli olması sebebiyle işsiz kalan bireyler kayıt dışı ekonomiye razı olmaktadır. İstihdam üzerindeki yükler nedeniyle de işveren açısından bireyleri kayıt dışı çalıştırmak maliyet avantajına dönüşmektedir. 2.1.3. Ekonomik İstikrarsızlık ve Krizler Ekonomik istikrarsızlık ve krizler, işletmelerin ekonomik gücünü sarsıntıya uğratarak yatırımlarını ve maliyetlerini ve dolayısıyla üretimlerini azaltmalarına sebep olmaktadır. Bunları yaparken de kayıt dışı faaliyetlere yönelmek veya kayıt dışı faaliyetleri artırmak seçenekleri ile karşılaşabileceklerdir (Sugözü, 2008:34). Ekonomik krizlerin yaşandığı dönemlerde, işsiz kitleler kayıtlı ekonomide bulamadıkları istihdam imkânlarını kayıt dışı ekonomi alanlarında aramaktadırlar. 15

İşletmeler de krizin olumsuz etkilerini azaltmak için üretimlerini kayıt dışı yollardan sağlayarak, buna bağlı olarak maliyetlerini azaltmaya çalışmaktadırlar. Kriz nedeniyle kayıtlı ekonomide istihdam edilmesi zor ya da mümkün olmayan niteliksiz işçiler, kayıt dışı ekonomide daha kolay iş bulabilmektedirler. Kayıt dışında daha düşük ücretle çalıştırılan bu işçiler işletmelerin üretim maliyetlerini azaltmaktadır (GİB, 2008:34). Grafik 2.1. Türkiye de Büyüme Oranı ve Kayıt Dışı Ekonomi/Kayıtlı Ekonomi İlişkisi Grafik 2.1. den de anlaşılabileceği üzere Türkiye de de ekonomik krizlerle kayıt dışı ekonomi arasında doğrusal bir ilişki vardır. Türkiye için önemli kriz yılları olan 1994, 1999, 2001 ve 2008 de kayıt dışı ekonomide artış yaşanmıştır. 2.1.4. Küçük İşletmelerin Ağırlığı Küçük işletmelerin ekonomi içinde ağırlıklı olması kayıt dışı ekonomiyi etkileyen önemli faktörlerden birisidir. Çünkü küçük işletmelerin kayıt ve muhasebe sistemlerinin zayıf olması denetlemeyi zorlaştırmaktadır. Bazı vergiler, iş, sosyal 16

güvenlik vb. konularla ilgili yasalar genellikle belli bir büyüklüğün altındaki işletmeleri kapsamamasına rağmen, kayıt dışı ekonomik faaliyetler daha çok küçük işletmelerde meydana gelmektedir. Ülkemizde sektör olarak baktığımızda imalat sanayi sektöründe 1-19 kişi çalıştıran işletmelerin sayısı toplam işletmelerin yüzde 94 ünü oluşturmaktadır. Bu durum ülkemizdeki kayıt dışı ekonomi açısından bir risk unsurudur. Küçük işletmelerin kayıt dışına yönelmelerinin nedenlerinden biri sermayeye ulaşımda yaşadıkları zorluklardır. Sermayeye erişim, firmaların ölçek ekonomilerine ulaşmaları ve daha verimli bir üretim aşamasına geçebilmeleri bakımından kritik önemdedir. Bu da çoğu zaman büyüme için yeterli olmamaktadır. Grafik 2.2. Çeşitli Ülkelerde Toplam Krediler İçindeki KOBİ lerin Payı Diğer OECD ülkelerine oranla, Türkiye de yerleşik KOBİ lerin banka finansmanına erişimleri son derece kısıtlıdır. Bu durum, bir taraftan KOBİ lerin ayakta kalabilmesi için fason üretim yapan işletmelere dönüşmelerine; diğer taraftan da bazı faaliyetlerini kayıt dışı alanlara kaydırmalarına ya da gelirlerinin bir kısmını beyan dışı bırakarak daha az vergi ödemelerine yol açmaktadır (GİB, 2008:12). 17

Diğer taraftan küçük işletmelerin kayıt dışı faaliyet göstermesi kayıtlı olarak çalışan işletmeleri de olumsuz olarak etkilemektedir. Kurumsallaşmış firmalar ortaya çıkan haksız rekabeti ortadan kaldırmak amacıyla üretimin belli aşamalarında fason üretim yaparlar ya da üretimde taşeron firmaları devreye sokarlar. Bunun sebebi küçük işletmelerin daha kolay kayıt dışı faaliyetlerde bulunuyor olmasıdır (Türk-İş Araştırması, Hürriyet Gazetesi, 20.06.2002). 2.1.5. Tarım Sektörünün Ağırlıkta Olması Tarım sektörü yapısal özelliklerinden dolayı izleme ve denetlemenin zor olduğu bir sektördür ve bu nedenle kayıt dışılığa elverişli niteliktedir. Tarımda aile işletmesi yapısından, küçük ve orta boy işletme aşamasına geçilememesi, bu kesimin rekabetten uzak faaliyetini sürdürür olmasına, tarımın vergi dışı kalmasına neden olmaktadır. Ayrıca bu kesimle bağlantısı olan sanayi ve hizmet sektörünün de kendiliğinden vergi dışı kalmasına veya ödemesi gerekenin altında vergi öder halde gelmesine yol açmaktadır (Şengül, 1997:210). Ayrıca gelişmekte olan ülkelerde tarım sektörünün GSYH içindeki payını düşürmeye yönelik politikalar bu sektörde çalışan bireylerin işsiz kalmasına sebep olmaktadır. Bu sektörde istihdam edilen kişilerin kalifiye eleman olmaması kayıt dışında istihdam edilmelerine neden olmaktadır (İkiz, 2002:22). Grafik 2.3. Türkiye de Tarım Sektörünün GSYH İçindeki Oranı (%) Kaynak: TÜİK 18

Ülkemizde yaşanan yapısal dönüşüm sonucunda tarım sektörünün GSYH içindeki payı zamanla düşüş göstermektedir. 1968 yılın da yüzde 33,3 olan tarım sektörünün GSYH içindeki payı 2010 yılında yüzde 9,5 e düşmüştür. Ancak ülkemiz diğer ülkelerle kıyaslandığında halen bir tarım ülkesi sayılabilir. Ülkemizde tarım sektörü çok büyük bir nüfusu barındırmaktadır. Hükümetler sosyal nedenlerle tarım sektörünün üzerine çok gidememektedirler. Bu nedenle, tarım sektörü hep verginin dışında tutulmaya çalışılmıştır. 2.1.6. Nakit Ekonomisi Kayıt dışı ekonomide genel olarak nakit para kullanımının daha çok tercih edildiği kabul edilmektedir. Faaliyetlerin nakit para ve takas yoluyla yapılması ödeme delillerini ortadan kaldırmaktadır. Kredi kartı gibi kayıt altına almanın kolay olduğu ödeme araçlarına yönelmek kayıt dışı ekonomi ile mücadele açısından önemlidir. Ülkemizde Hesap Uzmanları Kurulu nun 2004 yılında yaptıkları incelemeler sonucunda tespit ettikleri yaklaşık 9 katrilyon liralık matrah farkının yaklaşık 1,1 katrilyon lirası para hareketlerinin incelenmesi sonucu ortaya çıkarılmıştır ve bu faaliyetler tamamen kayıt dışıdır. Söz konusu incelemeler göstermektedir ki ekonomide kayıtlılığı teşvik edici bir araç olarak değerlendirilen kartlı ödeme sistemlerinin yaygınlaştırılması kayıt dışı ekonomi ile mücadelede önemli adımlardan birisidir (GİB, 2009:17). 2.1.7. Adaletsiz Gelir Dağılımı Gelir dağılımındaki adaletsizlik, düşük gelir grubunun genişliği ve orta gelir grubu üyelerinin nispi olarak azlığı kayıt dışılık sebepleri arasındadır. Gelirin düşüklüğü ve fakirlik, bireyleri kayıt dışı faaliyetlerde bulunmaya zorlayan bir faktördür. 19

Kayıtlı bir işten elde edilen gelir belirli bir yaşam düzeyi için yeterli olmadığı durumda bireyler ikinci bir işte çalışarak kayıt dışına sebep olmaktadır. Özellikle kırsal kesimdeki kadın ve çocukların kayıt dışı ekonomik faaliyetlerde bulunduğu görülmektedir (Us, 2004:11). Diğer taraftan bir ekonomide düşük gelir grubunun geniş olması durumunda ekonomide vergi kapasitesi yetersiz kalır. Vergileme kaynaklarının azlığı ve yetersizliği, vergi idaresinin vergiden ekonomik kalkınmada bir finansman kaynağı olarak yararlanmasını sınırlar. Bireyler ise zaten sınırlı olan gelir ve servetleri üzerinde daha fazla vergi baskısı ve yükü hissederler ve vergiden kaçınmaya yönelebilirler (Kırkulak, 2000:164). Bu durum kamu harcamalarının finansmanında dolaylı vergilere ağırlık verilmesi, ücretlerin düşük tutulması, ücretler üzerindeki vergi yükünün ağırlaştırılması gibi politikalar uygulanmasına neden olmuştur. Sonuç olarak gelir dağılımını ücretler aleyhine bozarken emeğin kayıt dışı sektörlere kaymasına ve kayıt dışı ekonominin büyümesine yol açmıştır (Meydanal, 2008:39). Ülkemizde özellikle 1980 den sonra uygulanan IMF destekli istikrar politikalarının gelir dağılımının bozulmasında önemli etkisi olmuştur. Tablo 1.3. den anlaşılacağı üzere Türkiye de düşük gelir gruplarının gelirden aldıkları pay çok düşüktür. IMD nin yayınladığı World Competetitiveness Yearbook ta açıkladığı verilere göre Türkiye 56 ülke arasında en yüksek Gini Endeksi ne sahip 42 nci ülkedir. Tablo 2.2. Türkiye de Gelir Dağılımı Yıllar İlk % 20 İkinci % 20 Üçüncü % 20 Dördüncü % 20 Son % 20 Gini Katsayısı 2002 5,3 9,8 14,0 20,8 50,1 0,44 2003 6,0 10,3 14,5 20,9 48,3 0,42 2004 6,0 10,7 15,2 21,9 46,2 0,40 2005 6,1 11,1 15,8 22,6 44,4 0,38 2006 5,1 9,9 14,8 21,9 48,4 0,43 2007 5,8 10,6 15,2 21,5 46,9 0,41 2008 5,8 10,4 15,2 21,9 46,7 0,41 2009 5,6 10,3 15,1 21,5 47,6 0,42 2010 5,8 10,6 15,3 21,9 46,4 0,40 Kaynak: TÜİK (*) Fertler eşdeğer hanehalkı kullanılabilir gelirlerine göre küçükten büyüğe doğru sıralanarak 5 gruba ayrıldığında; "İlk yüzde 20'lik grup" geliri en düşük olan grubu, "Son yüzde 20'lik grup" ise geliri en yüksek olan grubu tanımlamaktadır. 20

2.1.8. İstihdam Üzerindeki Yükler Çalışma hayatının koşulları kayıt dışılıkta önemli bir faktördür. Çalışma hayatında kayıt dışılığa sebep olan en önemli faktörlerden birisi sosyal güvelik yükümlülükleridir. İşcilerden kesilen sigorta primlerinin yanı sıra işverenlerin de ödemeleri gereken katılım payları vardır. Bu yükler işverenler için emek maliyetini oluşturmaktadır. Bu nedenle sosyal güvenlik yüklerinin yüksek olması kayıt dışılığı artırmaktadır. Sosyal güvenlik sisteminin etkin çalışmayışı bireylerin sisteme kayıtlı olmakla elde edecekleri faydaları ile kayıt dışı kalma durumunda elde edecekleri faydaları karşılaştırarak tercih yapmalarına sebep olmaktadır. Eğer etkin ve verimli bir sosyal güvenlik sistemi yoksa, cezai yaptırımlar caydırıcı değil ise sosyal güvenlik primleri gibi istihdamla ilgili kesintiler yüksek ise kısaca kayıt dışı sektörde faaliyette bulunmanın kayıtlı sektörde faaliyette bulunmaya göre alternatif maliyeti düşük ise bireyler kayıt dışında kalmayı tercih ederler. Kayıt dışı faaliyetlerin kayıtlı faaliyetler karşısında sağladığı avantajlar kayıtlı ekonomiden kayıtsız ekonomiye doğru gidişin ortamını hazırlamaktadır (Aydemir, 1995:41). Bu durumda brüt gelir ile net gelir arasındaki makas açıldıkça, kayıt dışı istihdamın cazibesi artmaktadır. Çalışanların net ücretleri ile çalışanları istihdam etmenin maliyeti arasındaki farkı ifade eden vergi makası, gelir vergisi ile çalışan ve işverenlerin sosyal sigorta katkılarından oluşmaktadır. 21

Tablo 2.3. Ortalama Ücretin Vergi ve SGK Prim Yükü (OECD, 2010) Sıra Ülke Vergi Yükü(%) (Evli 2 Çocuklu) 1 AGİ Öncesi Türkiye 42,7 1 Fransa 42,1 2 Belçika 39,6 3 İtalya 37,2 4 İsveç 37,1 5 Yunanistan 36,6 6 Finlandiya 36,6 7 Avusturya 36,6 8 Macaristan 36,3 9 Türkiye 35,9 10 İspanya 33,8 11 Estonya 33,5 12 Almanya 32,6 13 Hollanda 31,1 14 Norveç 30,0 15 Polonya 28,4 16 Danimarka 27,1 17 Portekiz 26,9 18 İngiltere 26,8 19 Slovakya 22,6 20 Slovenya 22,4 21 Japonya 21,6 22 Çek Cumhuriyeti 21,2 23 Kore 17,5 24 Kanada 17,3 25 İsrail 16,9 26 ABD 16,3 27 Meksika 15,5 28 İrlanda 13,4 29 İzlanda 12,7 30 Avustralya 12,1 31 Lüksemburg 11,2 32 İsviçre 8,3 33 Şili 6,2 34 Yeni Zelanda -1,1 OECD Ortalaması 24,8 Kaynak: OECD Taxing Wages, 2011 Ülkemizde asgari geçim uygulaması öncesindeki vergi makası 42,7 iken asgari geçim uygulamasının da etkisiyle 2010 yılında 35,9 a düşmüştür. Bu oran OECD ortalamasının üstündedir. Nitekim, 2011 yılında, ücret üzerindeki vergi yükü itibarıyla OECD ülkeleri arasında yapılan sıralamada Türkiye dokuzuncu sırada yer almıştır. Bu oran, İspanya (yüzde 33,8), Hollanda (yüzde 31,1), Avustralya (yüzde 12,1), İngiltere (yüzde 26,8) ve Almanya nın (yüzde 32,6) üstündedir. İSMMMO nun hazırladığı Türkiye Vergi Profili araştırmasına göre sayıları 5 milyona yaklaşan asgari ücretliler, Türkiye'nin en büyük 90 firması kadar vergi öderken, 6 milyon 750 bin civarındaki tüm ücretlilerin ödediği vergi Türkiye'deki 652 bin şirketin ödediği vergiyi geçmektedir. 2010 yılının tamamında 4 milyon 738 bin asgari ücretlinin ortalama bin 63 lira vergi ödeyerek toplamda devlete 5 milyar 38 milyon lira kaynak aktarmıştır. Böylelikle asgari ücretlinin Türkiye'de 2010 yılında en fazla kurumlar vergisi veren 100 firmanın 90'ının toplamı kadar vergi ödemekte, 22 milyar 649 milyon lira vergi ödeyen diğer ücretliler ise asgari ücretlilerle beraber toplamda 12 milyar lira vergi ödeyen 100 firmanın iki katından fazla vergi ödemektedir. 22

Ücretlilerin toplam ödediği verginin ise tüm şirketlerin ödediği vergi miktarına ulaştığı, buna göre yaklaşık 6 milyon 750 bin ücretlinin 652 bin şirketten daha fazla vergi ödediği görülmektedir. Böylelikle Türkiye'de 10 ücretlinin bir şirketten daha fazla vergi ödediği ortaya çıkmaktadır. (www.hurriyet.com.tr/ekonomi/18761780.asp) Sonuç olarak Türkiye de uygulanılan gelir vergisi oranları ile sosyal güvenlik yükümlülüklerinin kayıt dışı ekonomik faaliyetleri teşvik edici nitelikte olduğu söylenebilir. Sosyal güvenlik primleri dışında çalışma hayatını düzenleyen mevzuattan kaynaklanan bir takım yükümlülüklerin de işvereni kayıt dışına yönelttiği düşünülmektedir. Çalıştırılan kişi sayısı belli bir sayıyı aştığında çalışma mevzuatı gereği eski hükümlü ve sakat çalıştırma, işyeri hekimi istihdam etme gibi yükümlülüklerle karşı karşıya gelmesi, işverenlerin çalışanlarının bir kısmını kayıt dışı bırakmalarına neden olmaktadır. Ücretler ve primlere ilave olarak bir yıllık çalışma süresini dolduran isçiler için çalıştığı yıl basına brüt ücret tutarı kadar ayrılmak zorunda olan kıdem tazminatı karşılıkları da ek külfet getirdiğinden işvereni kayıt dışına yöneltmektedir. Grafik 2.4. Bazı Ülkelerde Kıdem Tazminatı Yükü 23

Türkiye, OECD ülkeleri arasında ve tüm ülkeler arasında kıdem tazminatı yükünün en fazla olduğu ülkelerden biridir. 20 yıllık hizmet karşılığında 86,7 haftalık ücret, kıdem tazminatı olarak ödenmektedir. 2.1.9. Vergi Oranlarının Yüksekliği ve Vergi Yükü Vergi oranları ile kayıt dışı ekonomi arasında doğru yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Ağır vergiler, üretici ve tüketicilerin karar ve davranışları üzerinde etkide bulunarak sonuçta tüketim, tasarruf, yatırım, risk alma ve çalışma gayretini olumsuz yönde etkiler (Aktan, 2000:10). Ağır vergi yükleri kaçırılan gelirin faydasını artırdığı için mükellefler vergi kaçakçılığına yönelirler. Kayıt dışı ekonominin boyutlarının, vergi oranlarının yüksek olduğu gelişmekte olan ülkelerde, vergi oranlarının düşük olduğu gelişmiş ülkelere nazaran daha büyük olması bu ilişkiyi ortaya koymaktadır. Vergi oranları ile vergi gelirleri arasındaki ilişkiyi ortaya koyan birçok teorik çalışma yapılmıştır. Bunlar içerisinde en çok bilineni Arthur Laffer tarafından ortaya konulan ilişkidir. Laffer in yaptığı çalışmada; vergi oranlarının belli bir oranın üzerine çıkması halinde vergi gelirlerinin azalacağı belirtilmektedir. Çünkü insanlar çalışmak yerine vergisiz para kazanma yollarını aramaktadırlar. Vergi oranları artmaya başladığında esasen ekonomik faaliyetlerde azalma olmamakta, sadece kayıtlı ekonominin boyutu küçülmektedir (Kildiş, 2000:4-5). Kayıt dışılığın vergi gelirlerini azaltması, devletin yeni vergilere başvurmasına veya mevcut vergileri artırmasına yol açmaktadır. Artan vergi yükü ise, kayıt dışılığı teşvik ederek bir kısır döngü yaratmaktadır (DPT, 2007:7). Vergi oranlarının yüksek olması mükelleflerin kayıt dışına yönelmesinde tek başına belirleyici değildir. Mükellefler kayıt dışı ekonomiye yönelmeden önce fayda maliyet analizi yaparlar. Vergi oranları yükseldikçe bireyler kayıt dışına yönelerek azalan gelirlerini telafi ederler. Ancak diğer taraftan bireylerin kayıt dışına yönelmelerinin maliyeti yakalanmaları durumunda ödemeleri gereken vergi cezalarıdır. Eğer etkin bir vergi denetimi varsa vergi oranlarının yüksek olması kayıt dışı ekonomiye sebebiyet vermeyecektir. 24

Ülkemizde Grafik 2.5 te görüldüğü üzere, mükelleflerin büyük bir çoğunluğu vergi oranlarında yapılacak indirimlerin vergi ödemeyi teşvik edeceğini düşünmektedir. Grafik 2.5. Vergi İndirimine Yönelik Düşünceler 45 40 35 30 25 20 15 10 5 0 Vergi Oranlarında Yapılacak İndirimlerin Vergi Ödemeyi Teşvik Edeceğine İnanıyorum 2,5 Kesinlikle Katılmıyorum 6,3 Katılmıyorum 19,5 Ne Katılıyorum ne Katılmıyorum 37,2 34,5 Katılıyorum Tamamen Katılıyorum Kaynak: GİB (2007) Vergi Uygulamaları Karşısında Mükellef Eğilimleri Araştırması Vergi oranlarının yüksekliği, birçok mükellef tarafından kayıt dışılığın nedeni olarak gösterilmektedir. Ancak vergi yükü tablosuna bakıldığında bunun böyle olmadığı görülmektedir. 25

Tablo 2.4. Toplam Vergi Yükünün Tarihsel Gelişimi (2000-2010) Sıra Ülkeler 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 1Danimarka 49,4 48,5 47,9 48,0 49,0 50,8 49,6 48,9 48,1 48,1 48,2 2İsveç 51,4 49,4 47,5 47,8 48,1 48,9 48,3 47,4 46,4 46,7 45,8 3Belçika 44,7 44,7 44,8 44,3 44,5 44,6 44,2 43,6 44,1 43,2 43,8 4İtalya 42,2 41,9 41,3 41,7 41,0 40,8 42,3 43,4 43,3 43,4 43,0 5Fransa 44,4 44,1 43,5 43,3 43,6 44,1 44,4 43,7 43,5 42,4 42,9 6Norveç 42,6 42,9 43,1 42,3 43,3 43,5 43,9 43,6 42,9 42,9 42,8 7 Finlandiya 47,2 44,8 44,7 44,1 43,5 43,9 43,8 43,0 42,9 42,6 42,1 8Avusturya 43,0 44,9 43,6 43,5 43,0 42,1 41,5 41,8 42,8 42,7 42,0 9 Hollanda 39,6 38,1 37,4 36,9 37,2 38,4 39,1 38,7 39,1 38,2 38,2 10 Slovenya 37,3 37,5 37,8 38,0 38,1 38,6 38,3 37,7 37,0 37,4 37,7 11 Macaristan 39,3 38,4 38,0 37,9 37,7 37,3 37,3 40,3 40,1 39,9 37,6 12 Lüksemburg 39,1 39,7 39,3 38,1 37,3 37,6 35,9 35,6 35,5 37,6 36,7 13 Almanya 37,5 36,3 35,6 35,8 35,0 35,0 35,6 36,0 36,4 37,3 36,3 14 İzlanda 37,2 35,4 35,3 36,7 37,9 40,7 41,5 40,6 36,7 33,9 36,3 15 İngiltere 36,3 36,1 34,6 34,3 34,8 35,7 36,4 36,0 35,7 34,3 35,0 16 Çek Cumhuriyeti 35,2 35,6 36,3 37,3 37,8 37,5 37,0 37,3 36,0 34,7 34,9 17 Estonya 31,0 30,2 31,0 30,8 30,6 30,6 30,7 31,4 31,7 35,9 34,0 18 İsrail 36,8 36,8 36,3 35,5 35,5 35,6 36,0 36,3 33,8 31,4 32,4 19 Polonya 32,8 32,6 33,1 32,6 31,7 33,0 34,0 34,8 34,2 31,8 31,8 20 İspanya 34,2 33,8 34,2 34,2 34,6 35,7 36,6 37,2 33,3 30,6 31,7 21 Yeni Zelanda 33,1 32,6 33,9 33,7 34,7 36,7 36,0 34,9 33,6 31,5 31,3 22 Portekiz 30,9 30,7 31,3 31,6 30,4 31,2 31,9 32,5 32,5 30,6 31,3 23 Kanada 35,6 34,8 33,7 33,7 33,6 33,4 33,3 33,0 32,2 32,0 31,0 24 Yunanistan 34,0 32,9 33,6 32,0 31,2 31,9 31,2 31,8 31,5 30,0 30,9 25 İsviçre 30,0 29,5 29,9 29,2 28,8 29,2 29,1 28,9 29,1 29,7 29,8 26 Slovakya 34,1 33,1 33,2 33,1 31,7 31,5 29,4 29,4 29,4 29,0 28,4 27 İrlanda 31,2 29,0 27,8 28,3 29,8 30,3 31,7 31,0 29,1 27,8 28,0 28 Japonya 27,0 27,3 26,2 25,7 26,3 27,4 28,0 28,3 28,3 26,9 26,9 29 Türkiye* 24,2 26,1 24,6 25,9 24,1 24,3 24,5 24,1 24,2 24,6 26,0 30 Avustralya 30,3 28,7 29,6 29,8 30,1 29,8 29,3 29,4 27,0 25,9 25,9 31 Kore 22,6 23,0 23,2 24,0 23,3 24,0 25,0 26,5 26,5 25,5 25,1 32 ABD 29,5 28,4 26,0 25,5 25,7 27,1 27,9 27,9 26,3 24,1 24,8 33 Şili 19,4 19,7 19,7 19,3 19,8 21,6 23,2 24,0 22,5 18,4 20,9 34 Meksika 16,9 17,1 16,5 17,4 17,1 18,1 18,2 17,7 20,9 17,4 18,1 OECD-Toplam 35,3 34,8 34,5 34,5 34,4 35,0 35,1 35,2 34,6 33,8 33,8 Kaynak: OECD.Stat (*) Türkiye'nin vergi yükü hesaplaması da işsizlik sigortası fonu primleri de ilave edilerek OECD tarafından revize edilmiştir. 2010 yılı verisi olmayan ülkeler için 2009 yılı verisi esas alınmıştır. Türkiye de yıllar itibarıyla vergi yükünün OECD ülkeleri ile karşılaştırıldığında düşük olduğu görülmektedir. 2010 yılında mahalli idareler ve sosyal güvenlik gelirleri dahil edildiğinde vergi yükü yüzde 26,0 ile OECD ortalamasının altındadır. Türkiye, 34 OECD ülkesi içinde en düşük vergi yüküne sahip 6 ıncı ülkedir. Türkiye vergi oranlarının yüksek olduğu bir ülke de değildir. Kurumlar vergisi oranlarına baktığımızda Türkiye 2000 yılında yüzde 33 lük kurumlar vergisi oranıyla en yüksek kurumlar vergisi oranına sahip 6 ncı ülke iken, 2011 yılında yüzde 20 oranıyla en düşük vergi oranına sahip 6 ncı ülke olmuştur. 26

Tablo 2.5. Kurumlar Vergisi Oranları (OECD) Sıra Ülkeler 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 1 Japonya 40,9 40,9 40,9 40,9 39,5 39,5 39,5 39,5 39,5 39,5 39,5 39,5 2 ABD 39,3 39,3 39,3 39,3 39,3 39,3 39,3 39,3 39,3 39,1 39,2 39,2 3 Fransa 37,8 36,4 35,4 35,4 35,4 35,0 34,4 34,4 34,4 34,4 34,4 34,4 4 Belçika 40,2 40,2 40,2 34,0 34,0 34,0 34,0 34,0 34,0 34,0 34,0 34,0 5 Almanya 52,0 38,9 38,9 40,2 38,9 38,9 38,9 38,9 30,2 30,2 30,2 30,2 6 Türkiye (oran indirimi öncesi) 33,0 33,0 33,0 30,0 33,0 7 Meksika 35,0 35,0 35,0 34,0 33,0 30,0 29,0 28,0 28,0 28,0 30,0 30,0 8 İspanya 35,0 35,0 35,0 35,0 35,0 35,0 35,0 32,5 30,0 30,0 30,0 30,0 9 Avustralya 34,0 30,0 30,0 30,0 30,0 30,0 30,0 30,0 30,0 30,0 30,0 30,0 10 Lüksemburg 37,5 37,5 30,4 30,4 30,4 30,4 29,6 29,6 29,6 28,6 28,6 28,8 11 Yeni Zelanda 33,0 33,0 33,0 33,0 33,0 33,0 33,0 33,0 30,0 30,0 30,0 28,0 12 Norveç 28,0 28,0 28,0 28,0 28,0 28,0 28,0 28,0 28,0 28,0 28,0 28,0 13 Kanada 42,4 40,5 38,0 35,9 34,4 34,2 33,9 34,0 31,4 31,0 29,4 27,6 14 İtalya 37,0 36,0 36,0 34,0 33,0 33,0 33,0 33,0 27,5 27,5 27,5 27,5 15 Portekiz 35,2 35,2 33,0 33,0 27,5 27,5 27,5 26,5 26,5 26,5 26,5 26,5 16 İsveç 28,0 28,0 28,0 28,0 28,0 28,0 28,0 28,0 28,0 26,3 26,3 26,3 17 Finlandiya 29,0 29,0 29,0 29,0 29,0 26,0 26,0 26,0 26,0 26,0 26,0 26,0 18 İngiltere 30,0 30,0 30,0 30,0 30,0 30,0 30,0 30,0 28,0 28,0 28,0 26,0 19 Avusturya 34,0 34,0 34,0 34,0 34,0 25,0 25,0 25,0 25,0 25,0 25,0 25,0 20 Danimarka 32,0 30,0 30,0 30,0 30,0 28,0 28,0 25,0 25,0 25,0 25,0 25,0 21 Hollanda 35,0 35,0 34,5 34,5 34,5 31,5 29,6 25,5 25,5 25,5 25,5 25,0 22 Kore 30,8 30,8 29,7 29,7 29,7 27,5 27,5 27,5 27,5 24,2 24,2 24,2 23 İsrail 36,0 36,0 36,0 36,0 35,0 34,0 31,0 29,0 27,0 26,0 25,0 24,0 24 İsviçre 24,9 24,7 24,4 24,1 24,1 21,3 21,3 21,3 21,2 21,2 21,2 21,2 25 Estonya 26,0 26,0 26,0 26,0 26,0 24,0 23,0 22,0 21,0 21,0 21,0 21,0 26 Şili 15,0 15,0 15,0 16,0 16,5 17,0 17,0 17,0 17,0 17,0 17,0 20,0 27 Yunanistan 40,0 37,5 35,0 35,0 35,0 32,0 29,0 25,0 25,0 25,0 24,0 20,0 28 İzlanda 30,0 30,0 18,0 18,0 18,0 18,0 18,0 18,0 15,0 15,0 18,0 20,0 29 Slovenya 25,0 25,0 25,0 25,0 25,0 25,0 25,0 23,0 22,0 21,0 20,0 20,0 30 Türkiye 33,0 33,0 33,0 30,0 33,0 30,0 20,0 20,0 20,0 20,0 20,0 20,0 31 Çek Cumhuriyeti 31,0 31,0 31,0 31,0 28,0 26,0 24,0 24,0 21,0 20,0 19,0 19,0 32 Macaristan 18,0 18,0 18,0 18,0 16,0 16,0 17,3 20,0 20,0 20,0 19,0 19,0 33 Polonya 30,0 28,0 28,0 27,0 19,0 19,0 19,0 19,0 19,0 19,0 19,0 19,0 34 Slovakya 29,0 29,0 25,0 25,0 19,0 19,0 19,0 19,0 19,0 19,0 19,0 19,0 35 İrlanda 24,0 20,0 16,0 12,5 12,5 12,5 12,5 12,5 12,5 12,5 12,5 12,5 Ka yna k: OECD Tax Database 2.1.10. Vergi Sistemindeki Adaletsizlikler Adalet, verginin amacı veya kendi dışındaki bir hedef değil, verginin unsuru ya da unsurlarından biridir. Verginin adil olması ise onun herkesin vergi verme gücüyle orantılı olması demektir (Yasa, 1956:46-57). Ödeme gücüne göre vergilendirme prensip olarak benimsenmiş olsa da istisna ve muafiyetlikler, götürü gider uygulamaları, kaynakta kesinti yöntemine göre vergileme ödeme gücü ilkesinin fiilen gerçekleştirilmesinin önünde engel teşkil etmektedir (Kanlı, 2007:23). Ayrıca dolaylı vergilerin vergi hasılatı içinde artış göstermesi vergilemenin genel olarak adaletsiz hale gelmesine sebep olmaktadır. Bu durum, vatandaşların tersine artan oranlı vergilerden kurtulmak için belgeye dayalı olmaksızın alım satım yapmalarını teşvik ederek, bir taraftan kayıtlı ekonomik faaliyetlerce üretilen mal ve hizmetlerin muamele aşamasında kayıt dışı kalması sebebiyle vergi kaybı 27

doğurmalarına, diğer taraftan kayıt dışı ekonomik faaliyetlerce üretilen mal ve hizmetlerin kolaylıkla kendisine piyasada yer bulmasına olanak sağlamaktadır (Yılmaz, 2006:87). Adaletsizlik algılaması, bireylerin ödedikleri vergi ile elde ettikleri fayda kıyaslamasından kaynaklanabileceği gibi, diğer bireyler ile kendi durumunu kıyaslama neticesinde de oluşabilir (Savaşan, 2010:19). Türkiye de, vergilendirmede, prensip olarak odeme gücü yaklaşımı benimsenmiştir. Ancak ödeme gücüne göre vergilendirmeyi sağlayan yöntemlere sistemde ya pek yer verilmemiş ya da yer verilse de etkin uygulanamamıştır. 1983-1999 yılları arasında gerçek usule tabii olanların yüzde 50 si kadar götürü usule tabii mükellef olmuştur (Şahin, 2006:45). Gelir vergisi hasılatının önemli bir kısmı kaynakta kesinti suretiyle elde edilenlerden oluşmaktadır. Nitekim 2010 yılı itibarıyla gelir vergisinin yüzde 91,3 ü kaynakta kesinti suretiyle elde edilmiştir. Kaynakta kesinti suretiyle elde edilen gelir vergisi hasılatındaki bu artış; beyannameli mükelleflerin kazançlarını önemli ölçüde beyan dışı bıraktıklarını göstermektedir. 28

Tablo 2.6. Dolaylı ve Dolaysız Vergilerin Toplam Vergi İçindeki Payı (%) Sıra Ülke Dolaysız V./Toplam V. Dolaylı V./Toplam V. 1 ABD 82,1 17,9 2 İsviçre 78,2 21,8 3 Kanada 75,6 24,4 4 Fransa 74,9 25,1 5 Belçika 74,3 25,7 6 İtalya 74,1 25,9 7 İspanya 73,2 26,8 8 Lüksemburg 72,8 27,2 9 Norveç 72,0 28,0 10 Avusturya 71,9 28,1 11 Avustralya 70,9 29,1 12 İsveç 70,4 29,6 13 Almanya 70,4 29,6 14 Hollanda 69,0 31,0 15 İngiltere 68,9 31,1 16 Finlandiya 68,4 31,6 17 Danimarka 68,2 31,8 18 Japonya 67,7 32,3 19 Çek Cumhuriyeti 66,5 33,5 20 Kore 66,1 33,9 21 İzlanda 64,5 35,5 22 Slovakya 63,3 36,7 23 İrlanda 62,9 37,1 24 Polonya 62,9 37,1 25 Yunanistan 62,8 37,2 26 Slovenya 62,6 37,4 27 Yeni Zelanda 60,7 39,3 28 Portekiz 60,3 39,7 29 İsrail 60,0 40,0 30 Estonya 60,0 40,0 31 Macaristan 57,1 42,9 32 Türkiye* 52,1 47,9 33 Şili 48,7 51,3 34 Meksika 45,8 54,2 OECD-Ortalama 66,5 33,5 Kaynak: OECD.Stat (*) Türkiye'nin vergi yükü hesaplaması da işsizlik sigortası fonu primleri de ilave edilerek OECD tarafından revize edilmiştir. Vergi hasılatının, son yıllarda, giderek dolaylı vergiler ağırlıklı elde edilir hale gelmesi de vergi adaletini sarsıcı bir durumdur. Nitekim Türkiye de 2010 yılında dolaylı vergilerin toplam vergi hasılatı içindeki payı yüzde 52,1 olarak 29

gerçekleşmiştir. Bu oranıyla Türkiye dolaylı vergilerin vergi hasılatı içindeki payının en yüksek olduğu 3 üncü ülkedir. 2.2. İdari ve Hukuki Nedenler 2.2.1. Vergi Sisteminin Belirsizliği Adam Smith in vergilemede belirlilik ilkesi gereği iktisadi kaynaktan itibaren verginin alınmasına kadar tüm aşamaları ve bu aşamaların kuralları net ve kesin olmalıdır. Yani vergilerle ilgi her husus vergi yükümlüsü ve üçüncü kişiler bakımından açık ve net şekilde düzenlenmelidir. Vergi mevzuatının karmaşıklığı ve vergi kanunlarında sıkça gerçekleşen değişiklikler, açıklık ve kesinlik ilkelerine engel teşkil ederek belirsizliği artırmaktadır. Artan belirsizlik karşısında ise mükelleflerde vergiye karşı direnç oluşmaktadır. Bir tarafta karışık vergi mevzuatının varlığı, öte yanda, eğitim düzeyinin düşüklüğüne bağlı olarak yeterince yaygınlaştırılamayan vergi bilinci, kayıt dışılığa sebep teşkil etmektedir. Çünkü bu durum bireyler için işlem maliyetlerinin artmasına neden olacaktır. Diğer taraftan vergi türünün ve sayısının fazlalığı vergi sisteminde belirsizliğe neden olmaktadır. Vergilerin dağınıklığı birçok problemi de beraberinde getirmektedir. Mükellefler arasındaki bireysel vergi yükündeki dağılımı olumsuz etkilemekte ve çifte vergilendirmeye yol açabilmektedir. Ayrıca, bu dağınıklık vatandaşlar nezdinde vergileri anlaşılamaz hale getirmekte, vergi ödeme istekliliğini (tax compliance) azaltarak vergiye muhalefetini artırmaktadır. Vergi mevzuatının karmaşıklığının vergi işlemleri konusunda uzman kişilerden faydalanma zorunluluğu doğurması, vergi mükellefleri için ek maliyetlere yol açmaktadır (Sugözü, 2008: 39). 30

2.2.2. Vergi Afları Hukuki olarak vergi affı, devletin kendi yetkisini kullanarak aldığı karar sonucunda alacak hakkından vazgeçmesi ve kamu alacağının ortadan kalkması anlamına gelmektedir (Ceran ve Kovancılar, 2007:136). Vergi incelemelerinin sınırlı olması ve vergi denetimlerinin etkin olmaması, ekonomik faaliyetlerin gelişim hızına ayak uyduramayan vergi idaresi ve vergi yargı organlarında biriken vergi uyuşmazlıklarının sayısının azaltılması, ihtilaflı dosyaların temizlenmesi, kayıt dışında ve beyan dışında kalan servet unsurlarının kayda alınması, vergi cezalarının mükelleflerin faaliyetlerini sona erdirmelerine neden olması gibi nedenlerle vergi aflarına gidebilmektedir (Saraçoğlu, 2004:27). Sıkça uygulamaya konulan vergi afları mükelleflerin vergi sistemine güveninin azalmasına, mükelleflerde sürekli bir af beklentisinin oluşmasına ve dolayısıyla vergi tahsilâtında etkinliğin azalmasına yol açmaktadır (DPT, 2007:12). Diğer taraftan vergi afları vergi adaletsizliğine yol açmaktadır. Vergi afları vergisel yükümlülüklerini yerine getirmeyen mükellefler için ödül niteliği taşımaktadır. Öte yandan diğer mükellefler ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalma pahasına vergisini zamanında ödemektedir. Bu durum vergisini zamanında ve tam ödeyen mükellefleri devletine küskün bir hale getirebilmektedir. Af kanunlarının başarılı olabilmesi bakımından af sonrasında daha yoğun vergi denetimi yapılması, daha sert cezalar ve yaptırımlar uygulanması, gelir idaresinin etkili ve kapsamlı bir reorganizasyonu gibi vergi toplama çabalarının artması afla katılımı artırmaktadır (Yumuşak, 1997:42). Türk Hukuku nda vergi affının ilk uygulaması, 1906 tarihinde çıkarılan iradei seniye ile yol vergisi cezalarının affedilmesidir. 1921-1960 döneminde, ilki 1921 de olmak üzere yedi ayrı af uygulaması söz konusudur; 1960 lardan itibaren ise af neredeyse rutin haline gelmiştir (Dönmez, 1992:141). Türkiye de 2001 krizi sonrasında 2003 yılında çıkarılan 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu kapsamlı bir mali af niteliğindedir. 2008 yılındaki Varlık Barışı adı altında dar kapsamlı yapılandırmanın ardından 6111 sayılı Kanun ile yeni bir yeniden yapılandırma yapılmıştır. 31

2.2.3. Yolsuzluk ve Rüşvet Rüşvet, kamu görevlilerinin kamusal mal yada hizmetlerin arz edilmesinde görev ve yetkilerini kötüye kullanarak muhatap oldukları kişi ve kurumlara ayrıcalıklı işlem yapmaları ve bu suretle para ve/veya diğer şekillerde menfaat elde etmelerini ifade eder (Yılmaz, 2006:91). Rüşvet gayri meşru bir özellik taşıdığı için yasalarla yasaklanmış olduğu için beyan edilmesi söz konusu değildir. Rüşvetin sonucu olarak ortaya çıkan yolsuzluk, kamu çıkarlarının özel çıkarlar nedeniyle kötüye kullanılmasıdır. Bu durum kamu görevlilerinin yetkilerinin geniş, buna karşın sorumluluklarının sınırlı olmasından kaynaklanır. Bunun yanı sıra yakalanma ve cezalandırılma ihtimalinin düşüklüğü de yolsuzluğun ortaya çıkmasında önemli bir etkendir. Kamu yönetiminde maaşların düşüklüğü ve dengesizliği, performansa göre ödüllendirmenin olmaması, kamu kuruluşlarında istihdamın sağlıksız olması ve toplumdaki objektif kurallara karşı kişisel sorumluluk anlayışındaki eksiklik yolsuzluğun diğer nedenleri arasında sayılabilir. Ayrıca karmaşık bürokrasinin olduğu ülkelerde, bireyler bu engelleri aşabilmek için araç olarak rüşvete başvurabilmektedir (Karatay, 2009:54). OECD, Latin Amerika, Eski Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkelerinden 49 unu içeren ampirik bir çalışma sonucunda yolsuzluk veya rüşvet ile kayıt dışı ekonomi arasında yüksek bir istatistiksel ilişki bulunmuştur. Diğer koşullar sabitken, yolsuzlukta Transparency International ın endeksine göre bir puanlık düşmenin kayıt dışı ekonomiyi yüzde 5,1 oranında azaltacağı tespit edilmiştir (Enste ve Schneider, 2000:29). Transperancy International ın yaptığı anketlere dayalı olarak gerçekleştirdiği yolsuzluk sıralamasına göre, Türkiye 1995 yılında 40 ülke arasında 10 puan üzerinden 4,10 puan alarak 27 nci sırada yer alırken, 2003 yılında 133 ülke arasında 3,1 puanla 77 nci ülke olmuştur. 2011 yılında ise 4,0 puan alarak en az yolsuzluk yapılan 61 inci ülke olmuştur. Bu tespitlere göre Türkiye de yolsuzluk 1995 yılına göre artmıştır (http://www.transparency.org). 32

2.2.4. Denetimlerin Etkin Olmaması Mükelleflerin vergi kanunlarına uygun hareket edip etmediğinin tespit edilmesi vergi denetimi ile mümkündür. Denetimin varlığı kişileri yasalara uymaya zorlar. Ancak denetimlerin etkin şekilde yapılması gerekir (Karatay, 2009:39). Etkili denetim ise, şu koşulların birlikte var olması halinde olanaklıdır: Denetim elemanı sayısı, yeterli olmalıdır. Denetimden beklenen sonucun elde edilmesi, yalnızca denetim elemanı sayısına bağlı değildir. Ayrıca; denetimi gerçekleştiren bu elemanların, iyi yetişmiş, mevzuata hakim, vergiyi doğuran olayı tüm yönleriyle kavrama yeteneğine ve olanağına sahip olmaları ve vergi yargısının içtihatlarını izleyebilmeleri de gereklidir. Denetim, ancak bu nitelikteki elemanlarla yapıldığında kendisinden beklenilen etkinliği sağlayabilir (Sugözü, 2008:43). Diğer taraftan denetimde her mükellefin denetlenmesi değil, mükellefin denetlenme olasılığı algısını etkilemek önemlidir. Mükellef davranışına yön veren işte bu algıdır Yakalanma korkusunun vergi kaçırma davranışına etkisi konusundaki ampirik çalışmalarda, vergi kaçıranların ve kayıt dışı sektörde faaliyet gösterenlerin diğer vergi mükelleflere göre algıladıkları yakalanma olasılıklarının düşük olduğu tespit edilmiştir. Yapılan araştırmalara göre vergi matrahından yapılan indirimlerdeki detaylar yakalanma olasılığının düşük olduğu algısına yol açmaktadır. Yakalanma olasılığının düşük olduğu algısına yol açan diğer bir neden ise verginin beyan edilmesinde vergi türüne göre gözlemlenen farklılıklardır. Örneğin, gelir üçüncü bir kişinin beyanını gerektirmeyen kaynaklardan elde ediliyorsa yakalanma riski daha düşük algılanmaktadır (Savaşan, 2010:17-18). Mükelleflerin yakalanma olasılığı vergi denetim oranına bağlıdır. Vergi denetim oranı iki ölçüt esas alınarak bulunabilir ( Juan, Lasheras ve Mayo, 1993:2); incelenen mükellef sayısının toplam mükellef sayısına oranı, incelenen matrahın beyan edilen matraha oranı. Yoğun ve yaygın vergi denetimlerinin mevcut olması durumunda vergi yükümlüleri vergi ile ilgili ödev ve yükümlülüklerini zamanında ve doğru olarak 33

yapmaya daha fazla özen gösterirler. Bunun tersinin söz konusu olduğu durumlarda ise vergi kaçakçılığının azaltılması ya da tamamen ortadan kaldırılması güçleşir. Türkiye de vergi denetimini Maliye Bakanlığı bünyesinde hesap uzmanları, hesap uzman yardımcıları, ilin en büyük mal memuru, vergi denetmenleri, vergi denetmen yardımcıları, vergi dairesi müdürleri, maliye müfettişleri, maliye müfettiş muavinleri, gelirler kontrolörleri ve stajyer gelirler kontrolörleri ve Gelirler Genel Müdürlüğü nün merkez ve taşra teşkilatında müdür kadrolarında görev yapanlar vergi incelemesi yapmaya yetkilidirler. Ancak yeni çıkan KHK ile parçalı yapıya son verilmiş, hesap uzmanları, maliye müfettişleri, gelir kontrolörleri, vergi denetmenleri tek çatı altında toplanarak vergi müfettişi adını almıştır. Ülkemizde vergi inceleme oranı son derece düşük olup, yapılan çeşitli hesaplamalara göre mükelleflerin yüzde 3 ü ile yüzde 5 i arasında değişmektedir. Yani bir yılda her yüz mükelleften en fazla beşi incelenebilmektedir. Zamanaşımı süresi(beş yıl) içinde her mükellefin en azından bir defa incelenmesi gerektiği noktasından hareketle, bu oranın yüzde 20 civarında olması gerekmektedir (Aydemir, 1995:60-61). Bunun önemli nedenlerinden biri Türkiye de vergi inceleme elemanlarının yeterli sayıda olmamasıdır. Tablo 2.7. de 2011 yılı Şubat ayı itibariyle vergi inceleme yetkisini haiz denetim kadroları ve doluluk oranları görülmektedir. Tabloda, 2011 yılı Şubat ayı itibariyle vergi denetim elemanlarına ayrılan 14.168 kadronun sadece 4.096 sının dolu olduğu ve bu sayının oldukça yetersiz olduğu görülmektedir. Tablo 2.7. Vergi Denetim Kadroları Dolu Kadro Boş Kadro Toplam Kadro Bakana Bağlı: 512 1.106 1.618 Maliye Müfettişi 171 296 467 Hesap Uzmanı 341 810 1.151 Gelir İdaresi Başkanlığına Bağlı: 3.584 8.966 12.550 Gelirler Kontrolörü 349 551 900 Vergi Denetmeni 3.235 8.415 11.650 G E N E L T O P L A M : 4.096 10.072 14.168 Kaynak: Gelir İdaresi Başkanlığı (2 Şubat 2011 tarihi itibarıyla) 34

Ayrıca KDV pazarlığının ve KDV den kaçınmanın önündeki caydırıcı nedenlerin basında gelen vergi iadeleri 2006 yılında emekliler üzerinden, 2007 yılı başında ise çalısanlar üzerinden kaldırılarak yerine asgari geçim indirimi uygulaması getirilmiştir. Bu değişiklikle milyonlarca gönüllü denetim elemanının görevi sınırlı sayıdaki resmi denetimcilere devredilmiştir. 2.2.5. Ceza Oranları Vergi ceza oranları caydırıcılık özelliği önemlidir. Vergi kaçıranlara uygulanan ceza oranlarının yüksek olması vergi kaçırmanın fırsat maliyetini yükselttiği için bireylerin kayıt dışı ekonomiden uzaklaşmasına neden olmaktadır. Vergi ceza oranlarının caydırıcı bir etki yaratabilmesi için sadece yüksek olması yetmez. Cezaların rasyonel bir şekilde belirlenmesi, mevzuat ile açıkça belli edilmiş olması ve etkin bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Vergi cezalarının yüksek belirlenmesi vergi kaçırmada caydırıcı olabilir ancak mükelleflerin iflas etmesi ya da eşitliğin bozulması gibi durumların da ortaya çıkması büyük olasılıktır. Bu nedenle cezaların hem caydırıcı olması hem de iflas ettiren değil ders veren nitelikte olması gerekir (Moğol ve Üyümez, 2004:581). Türk Vergi Sisteminde yer alan cezaların karmaşık olması, idarelerce uygulanan cezaların vergi yargısında kısmen ya da tamamen ortadan kalkmasına neden olmakta cezaların caydırıcılığını azaltmaktadır. Vergi sistemimizde sıklıkla başvurulan uzlaşma mekanizması, idareler tarafından uygulanan cezaların kendilerince de adil bulunmadığı kanaatini uyandırmaktadır. Cezaların ertelenmesi, sık sık getirilen vergi afları ve denetim elemanlarının keyfi uygulamaları, oranları ne kadar yüksek olursa olsun cezaların caydırıcı olmamasına neden olmaktadır. 35

2.2.6. Hantal Bürokrasi Kayıt dışı ekonomiyi genişleten bir diğer faktör o ülkedeki bürokrasinin yoğunluğu ve karmaşıklığıdır. Bürokrasi nedeniyle harcanan zaman ve masraf, kayıtlı sektörde kalmak için ek maliyete sebep olmaktadır. Bürokratik formalitelerin fazlalığı da işletmelerin kayıt dışında kalmayı tercih etmelerine sebep olabilmektedir. Dünya Bankası tarafından hazırlanan Doing Business, Turkey 2011 adlı çalışma, işe başlama verileri tetkik ve araştırma yatırımlarında küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin işlemlerini kanuni olarak tamamlayabilmeleri için ihtiyaç duydukları prosedürleri temel almıştır. Bu çalışmada Türkiye ortalama iş yapma kolaylığı açısından 183 ülke arasında 65 inci sırada yer almaktadır Ancak, iş yapma kolaylığı aşamaları kendi içinde değerlendirildiğinde, Türkiye işletme açmada 63 üncü ve işletme kapatmada ise 115 inci sıradadır. Grafik 2.6. Bazı Ülkelerde İş Yapma Kolaylığı Sıralaması 36

2.2.7. Hamiline Belge Düzenleme Kayıt dışı ekonominin önemli nedenlerinden biri de belgelerin nama yazılı değil de hamiline yazılı olmasıdır. Hamiline yazılı belgeler kimin elinde ise o kişiye ait sayılır. Dolayısıyla hamiline yazılı olan ve iktisadi değer taşıyan belgelerin işletmeler arasında dolaşması kolaylaşmakta ve dolaşırken resmi kayıtların dışında kalması kolaylaşmaktadır. Oysa nama yazılı belgenin mutlaka kayda geçmesi gerekecektir. Bu durumda kayıt dışı ekonominin oluşumuna engel teşkil eder (Sugözü, 2008:46). 2.3. Sosyolojik ve Psikolojik Nedenler 2.3.1. Hızlı Nüfus Artışı ve Göç Ekonomik büyüme oranının üzerinde gerçekleşen nüfus artışı ekonomide işsizlik sorununu gündeme getirmektedir. Bu durumda işsiz kalan bireyler daha az ücretle sosyal güvenlik güvencesi olmadan çalışmaya razı olmaktadır. Ayrıca düşük ücretle çalışan bireyler geçimini sağlayamadığı için ek işte çalışmak zorunda kalmaktadır. Bu da kayıt dışı ekonomiyi ayrıca büyütmektedir. Kırsal kesimden kentlere olan göçler kayıt dışı ekonominin gelişmesine neden olmaktadır. Daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelir için kentlere göç eden bireyler genellikle yeterli kalifiyeye sahip olmayan bireylerdir. Göçler sonucu istihdam sağlamada eksiklikler yaşanmakta ve istihdam edilmeyen birey her türlü işe ve her düzeyde gelire razı olmakta bu da bireylerin kayıt dışı ekonomiye yol açan sektörlerde istihdam edilmesiyle sonuçlanmaktadır (Karatay, 2009:50). 2.3.2. Eğitim Düzeyi Kamu harcamaları ile vergiler arasındaki ilişkiyi eğitim düzeyi yüksek toplumlar daha iyi kurmaktadırlar. Ayrıca, eğitimli bireyler sendikalı ve sigortalı, başka bir deyişle kayıtlı olmanın avantajlarını, bilinçli tüketiciler de kayıtlı sektör mal ve hizmetlerine karşı getirilen tüketici haklarını daha iyi değerlendireceklerdir. 37

Dolayısıyla isteyerek kayıt dışı ekonomiye katılım minimum düzeyde olacaktır ( Karatay, 2009:51). Diğer taraftan eğitim düzeyi arttıkça bireyler vergi sistemini daha iyi değerlendirirler. Vergi yükünün dağılımı konusunda olumsuz bir görüşe sahip olurlarsa vergiyi ödememe yoluna gidebilirler. Ayrıca eğitim düzeyinin yüksek olması bireylerin vergiye ilişkin yasalarda var olan boşlukları daha kolay tespit etmelerine neden olur. Bu nedenle gelirlerini vergi dışına kaçırma olanağı daha fazladır. 2.3.3. Vergi Bilinci ve Vergi Ahlakı Vergi bilinci ile vergi ahlakı birbiriyle bağlantılı olan kavramlardır. Vergi bilinci mükelleflerin vergi ile ilgili ödevlerini yerine getirme isteğiyle ilgilidir. Vergi ahlakı ise vergi ile yükümlülüklerini olması gereken gibi yerine getirilmesini gerektirir. Vergi bilincini oluşması genel eğitim düzeyi, vergi idaresinin etkinliği, vergi ile ilgili düzenlemelerin vergi ilkelerine uygunluğu ile alakalıdır. Bireyler verginin önemini ve gerekliliğini kavramalıdırlar. Toplumun genelinde oluşan vergi bilinci vergi ile ilgili ödevlerini yerine getirmeyen bireylerin dışlanmasına neden olabilir. Çünkü vergisini yerine getiren bireyler, getirmeyen bireylerin yapılan kamu harcamalarının maliyetine katlanmadıklarının farkındadır. Bu durumda vergi bilincine ulaşmış bireyler yükümlülüklerini yerine getirmeyen bireyleri uyaracaktır. Böylece vergi bilinci yayıldıkça verginin ödenmesi konusunda çevre baskısı oluşacaktır. 38

Grafik 2.7. Vergi Bilinci Grafik 2.7. den ödenen vergilerin toplumsal gelişim için önemli olduğu bilinci ve vergi kaçıranları uyarma konusunda sosyal bilincin mevcut olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Ancak bu sonucun bireysel olarak kişilerin eylemlerine etkisinin oldukça düşük düzeyde olduğu da bir gerçektir (GİB, 2009:30). 2.3.4. Vergiye Karşı Direnç Vergi bireylerin gelirlerini azalttığı için her zaman bir külfet olarak görülür. Bu nedenle bireyler imkan dahilinde vergiyi ya hiç ödemezler ya da az ödemeye çalışırlar. Vergiye karşı dirençte, etkili olan faktörlerden biri vatandaşların devlet harcamalarına bakış açısıdır. Vergi, ödeyen mükellefler toplanan vergilerin nerelere ve nasıl harcandığı üzerinde dururlar. Eğer toplumda toplanan vergilerin kötü harcandığına dair genel bir kanı oluşmuşsa, mükellefin vergiye karşı direnci artmaktadır. Zaman zaman kamu ihalelerinde yolsuzluk, hayali ihracat, örtülü ödenek tartışmaları vatandaşların ödedikleri vergilerin harcandığı yerler konusundaki kuşkularını artırıcı niteliktedir. Bu tür gelişmeler vergi ödemekle yükümlü 39

vatandaşların vergi ödememek için kayıt dışı sektöre kayma eğilimlerini artırıcı bir faktör olarak ortaya çıkmaktadır ( DPT, 2001:4 ). Grafik 2.8. Toplanan Vergilerin Harcanmasına İlişkin Görüşler Grafik 2.8. de de görüleceği üzere, Türkiye de kamuoyunun yarısı vergilerin yerinde kullanıldığı konusunda olumsuz görüş bildirmiştir. 2.4. Siyasal Nedenler Ne kadar vergi toplanacağı, vergi konularının neler olacağı, hangi kesimden ne kadar vergi alınacağı siyasi bir karardır. Bu durumda politikacılar oy kaygısıyla bazı seçmen gruplarının kayıt dışı olarak faaliyet göstermesine göz yummaktadırlar. Bu durumda kayıt dışı ekonomi siyasilerin korumasına girmektedir. Bu şekilde meydana gelen kayıt dışı faaliyetleri ortadan kaldırmak daha zordur. Ayrıca siyasi çıkarlar nedeniyle bazı gruplara istisna ve muafiyet tanınabilmektedir. Bu durum mükelleflerin vergi sistemine olan güvenini azaltmaktadır. Sonuç olarak da mükellefler kayıt dışı ekonomiye yönebilmektedir. 40