BİR HAYAT İNSANI OLARAK TÜRK MUHAFAZAKÂRI VE KAYGAN SİYASAL TERCİHİ



Benzer belgeler
Siyasal Partiler: Kurumsallaşma, Demokrasi ve Reform. Ersin Kalaycıoğlu Sabancı Üniversitesi

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS TÜRK SİYASİ TARİHİ I TST

Öğr.Gör. İbrahim Ersin TURGUT, Öğr.Gör.Dr.Cumali ERDEMİL Pamukkale Üniversitesi Buldan Meslek Yüksekokulu

DP 14 MAYIS SEÇİMLERİNDE DP OY 55,2ORANLARI

ÇOK PARTİLİ DÖNEMDE SİYASET Erol Tuncer - 23 Mart 2018

Hazırladığımız bu özel dosyada, 1954'ten 2002'ye kadar yapılmış tüm

TÜRKİYE DE SİYASET VE DEMOKRASİ

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

TESAV Yayınlarından alınmıştır

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

DÜNDEN BUGÜNE ÜNİVERSİTELER

Türkiye de Seçim Uygulamaları/ Sorunları Işığında Temsilde Adalet Yönetimde İstikrar İlkelerinin İşlevselliği

Sonucu ekonomik kriz değil, politik kaygılar şekillendirdi

MISIR IN SİYASAL HARİTASI

SEÇİM 2009 KİTABIMIZDAN ALINMIŞTIR

DERS PROFİLİ. Türk Siyasi Hayatı POLS 401 Güz Yrd. Doç. Dr. Ödül Celep

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS TÜRK DIŞ POLİTİKASI II. Yüz Yüze / Zorunlu

SEÇİM SİSTEMLERİ SUNUŞU

Siyasi Tercihler ve Oy Değişimleri

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

SİYASET ÜSTÜ DÜŞÜNMEK Pazar, 30 Kasım :00

PROF. DR. TANEL DEMİREL

Türkiye de Kutuplaşmanın Boyutları Araştırması. 1 Şubat 2016

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim CHP

EK Temmuz 1946 Milletvekili Genel Seçim Sonuçları Seçim Sistemi: Çoğunluk Sistemi

Araştırma Notu 15/181

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

TESAV Araştırmalarından alınmıştır Yılları Arasında Yapılan Yerel Yönetimler Seçim Sonuçları (Üye Sayıları Oy Oranları)

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

AKP, CHP ve Umutsuzluk önde gidiyor

KONYA TİCARET ODASI Etüt Araştırma Servisi. Tarih: Bilgi Raporu. Sayı : 2008/12/105 Konu : HÜLLE PARTİLERİ. Hazırlayan: Seyida ERKEK

Süleyman Demirel Hayatını Kaybetti

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

17 Aralık Öncesinde AKP ve Beklentiler...

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

Yılları Arasında Yapılan Yerel Yönetimler Seçim Sonuçları (Üye Sayıları Oy Oranları)

TÜRK SİYASAL HAYATI I-II

Kent savaşı ve iki Diyarbakır

Olmak ya da Olmamak. Cumhuriyetin temel niteliklerine

Parti Program ve Tüzüklerin Feminist Perspektiften Değerlendirilmesi i

YÖNETİM Sistem Yaklaşımı

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

Seçim 2014 adlı kitabımızdan alınmıştır.

İÇİNDEKİLER GİRİŞ Bölüm: SİYASAL İLETİŞİM OLGU VE SÜRECİ Siyasal İletişimin Tanımı Siyasal İletişim Olgusu ve Süreci...

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ..i. İÇİNDEKİLER.iii. KISALTMALAR..ix GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM DEMOKRASİ - VESAYET: TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

1963 TEN GÜNÜMÜZE, YEREL SEÇİM SONUÇLARI TEMELİNDE TÜRKİYE NİN SİYASİ YAPISI

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim MHP

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

PROF. DR. TANEL DEMİ REL ÖZGEÇMİ Ş

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

Türk-Alman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Ders Bilgi Formu

22 Temmuz 2007 Seçimleri: Genel Bir

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim AKP

Dr. Serdar GÜLENER TÜRKİYE DE ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRULUĞU

2000 li Yıllar / 8 Türkiye de Eğitim Bekir S. GÜR Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

TÜRKİYE DE ETNİK, DİNİ VE SİYASİ KUTUPLAŞMA. Dr. Salih Akyürek Fatma Serap Koydemir

Toplumsal olaylar durup dururken, birdenbire ve hiçbir işaret vermeden ortaya çıkmazlar.

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI SEÇİM SİSTEMLERİNİN SEÇMEN İRADESİNE ETKİSİ

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U)

EMRE KÖROĞLU BAŞKANLIK İÇİN ADAYLIĞINI AÇIKLADI

İşte Marpoll'ün Son Anketi

Merkez-Çevre İlişkisi. Türk Siyasal Hayatında Merkez- Çevre İlişkisi. Merkez- Çevre. Merkezi Değer Sistemi Önemlidir Çünkü? 7.05.

Cumhuriyet Halk Partisi

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

fizik güncesi ALBERT EINSTEIN DAN 10 HAYAT DERSİ Haftalık E-bülten MARMARİS KAMPÜSÜ

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ANAYASA KAVRAMI

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Türkiye deki Reform Sürecine Halk n Bak fl?

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN

işçiokulu FASİKÜL 18:

PROF. DR. TANEL DEMİREL ÖZGEÇMİŞ

Avrupa Birliği Sürecinde Yaşam Boyu Eğitim: Standardizasyon ve İşbirliği

Hükümet ile Gülen cemaatinin tartışması neyi ifade ediyor?

Cumhuriyetin Laik, Bilimsel Eğitim Anlayışı, Sapmalar ve Önlemler... Metin eklemek için tıklayın Mustafa Gazalcı

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Türk Armatörler Birliği

Müdafaa-i Hukuk Hareketi bu hakları savunmak ve geliştirmek için kurulmuştur.

ABD İLE İLİŞKİLERDE YENİ DÖNEM: MODEL ORTAKLIK

Doç. Dr. SERDAR GÜLENER TÜRKİYE DE ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRULUĞU

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

ÖZETLER VE ANAHTAR KELİMELER

N OLACAK ŞİMDİ? BEKİR AĞIRDIR. 26 Kasım 2015

Cumhuriyet Halk Partisi

tepav Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Temmuz2017 N201722

YÖNETİM BİLİMİ TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

İÇİNDEKİLER SUNUŞ...IX KISALTMALAR... XIII I. BÖLÜM SEÇİM DÖNEMİ

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

TÜRKİYE SOSYAL, EKONOMİK VE POLİTİK ANALİZ -6-

Cumhuriyet Döneminde Kurulan Hükûmetler

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

STK lar İçin Olmazsa Olmaz: Kitleselleş(me. me), Ama Nasıl? ( STK lar. Gürcan Banger. ESYO - 3 Şubat 2007

Transkript:

AVRASYA DOSYASI 271 BİR HAYAT İNSANI OLARAK TÜRK MUHAFAZAKÂRI VE KAYGAN SİYASAL TERCİHİ Erol GÖKA* F. Sevinç GÖRAL** Çetin GÜNEY*** This paper analyses the Turkish conservatism in terms of social psycho-political and phenomenological stand points. The authors tried to understand the conservatism in the society with reference to the existential-ethical approach and by means of its value-creative function. The slips in the political preferences of the conservatives from one political party to another are also analyzed by means of looking at the elections in the modern Turkey s political history. Giriş Muhafazakârlığın yerinde bir analizi için en büyük engellerden birisini muhafazakâr kelimesinin kendisi oluşturmaktadır. Muhafazakârlık üzerine literatür, onun yalnızca geçmişe değil geleceğe de (maziye de atiye de) bakan, geleneğin sürekliliğine olduğu kadar hayat şartlarının getirdiği değişim ihtiyacına da vurgu yapan bir yanı olduğu konusunda hemfikir olsa da, kavramın çağrışımları, ilk anda bu değişimci yanı gösterme konusunda yetersiz kalmakta hatta bu yanının görülmesini engeller nitelik taşımaktadır. Ortada kendilerine muhafazakâr diyen ya da denilen siyasal oluşumlar, kişiler, düşünürler vardır ama onların kim olduklarını, benzerlik ve farklılıklarını, neyi, niye muhafaza etmeye çalıştıklarını anlayabilmek için kolaylık sağlayan bir tanım veya formül bulunmamaktadır. Örneğin ülkemizde muhafazakârlık diye adlandırılan siyasal ve düşünsel tutumları yalnızca söylemlerine bakarak analiz etmeye kalkarsanız, büyük olasılıkla, muhafazakârlığı yeniye, modern olana karşı, geçmişin parlak günlerine sınıfsal (bürokratik seçkin muhafazakarlığı, üst-orta sınıf muhafazakârlığı), dinsel-tarihsel (gelenekçi muhafazakârlık), milliyetçi-tarihsel (milliyetçi muhafazakârlık) özlemlere yapılan vurguya bölümlemek * ASAM, Yönetim Kurulu Üyesi, Doç.Dr. E-posta:erolgoka@hotmail.com *** ASAM, Türkiye Araflt rmalar Masas Asistan. E-posta:sgoral@avsam.org **** ASAM, Türkiye Araflt rmalar Masas, Koordinatör.E-posta:cguney@avsam.org Avrasya Dosyas, Enerji Özel, Bahar 2003, Cilt: 9, Say : 1, ss. 271-288.

272 EROL GÖKA-F.SEV NÇ GÖRAL-ÇET N GÜNEY/B R HAYAT NSANI... Türkiye de muhafazakarlık, ilk bakışta Türk sağı ile temsil olunuyor gibi görünmektedir. Oysa varoluşsal-etik bakış açısına göre, muhafazakarlığı yalnızca bir siyasal kutba yerleştirmek uygun değildir. zorunda kalan bir analiz çıkacaktır. 1 Bu tarz bir muhafazakarlık analizi, birçok verim sağlamasına rağmen, siyasal ve düşünsel bir akım olarak muhafazakârlığı, özellikle onun değişimci, dönüşümcü niteliğini, köklü ve toplu bir şekilde anlamamızda bir katkı sağlamadığı gibi gündelik hayatın içinde yaşayıp giden muhafazakâr insanın kim olduğunu bulmamızda hiçbir şekilde yol gösterici olamamaktadır. Bu yazıda muhafazakarlığa, sıradan Türk muhafazakârlığı özelinde, muhafazakâr denilen insanın (ve toplulukların) varoluşsal-etik konumlanış olarak durduğu yeri, değer sistemini(n oluşturucu öğelerini) esas alan bir değerlendirme yapılması hedeflenmiştir. Eğer yazıda bu hedefe ulaşılabilirse, yani sıradan Türk muhafazakârlığını nitelemeye yarayan dinamikler ortaya çıkarılabilirse, onun siyasal tercihlerindeki oynamaların da beyhude değil, bir değerler sistemini koruma amaçlı olduğu gösterilmeye çalışılacağından, sıradan muhafazakarlığın siyasal kayganlığı da daha anlaşılabilir bir biçimde ortaya koyulmuş olacaktır. BİR HAYAT İNSANI OLARAK TÜRK MUHAFAZAKÂRI Varlığın varolma biçiminin, hayat akışlarının her gelenekte farklı kılıklara bürünmesi yani hayatın (toplumsalın) her gelenekte değişik olması, muhafazakârlığın her geleneğe özgü farklı biçimlerinden söz etmemizi zorunlu kılmaktadır. Türkiye deki muhafazakârlığı anlayabilmemiz için, Türkiye deki hayatı belli bir hoşnutlukla yaşayan ve çocuklarının da bu değerlerle ve bu hoşnutlukla yaşamasını isteyen, hayatın ideolojilerden daha önemli olduğunu bilen sessiz kitlenin burada neyin muhafazasından yana olduğunu yani muhafazakârın temel, merkezcil değerleri anlamamız, bunun için de insanlığın buradaki hikayesini bilmemiz gerekir. Türkiye de muhafazakarlık, ilk bakışta Türk Sağı ile temsil olunuyor gibi görünmektedir. Oysa varoluşsal-etik bakış açısına göre, muhafaza- 1 Bugüne kadar en s k yap la gelen analiz yöntemi budur, bu konuda ayr nt l bir de erlendirme için bkz.: rem, C. N. Kemalist Modernizm ve Türk Gelenekçi-muhafazakarl n n Kökenleri, Toplum ve Bilim, Cilt 74, (1997), ss. 32-51; Karadeniz S. Kemalist Modernleflme Sürecinde Türk Muhafazakarl ve Günümüze Yans malar, Tezkire, Cilt 27/28, (2002), ss. 88-100.

AVRASYA DOSYASI 273 kârlığı yalnızca bir siyasal kutba yerleştirmek uygun değildir. Türkiye deki muhafazakarlık, Türkiye Cumhuriyeti içinde yaşayan insanların oluşturdukları temel merkezcil değerler belirlenmeden, yalnızca siyasal söyleme dayanılarak analiz edilmemelidir. Analiz, Cumhuriyet Türkiyesinin merkezcil değerlerinin oluşturucusu, taşıyıcısı, savunucusu ve aktarıcısı olan ve yukarıdaki muhafazakâr tanımına uygun özellikler gösteren, siyasal tercihleri muhafazakâr ruhunun uyum yeteneğine göre değişebilen, toplumsal merkezde yer alan, dine ve tarihe bakışta, gündelik siyasal tutum alışlarda milliyetçilik ve İslamcılık gibi siyasal ideolojilerden hem kendilerini özenle ayıran hem de kolayca ayrılabilen ana kitlenin yaşama ve düşünme tarzını belirleyen değer sistemi üzerinden yapılmalıdır. Bu nedenle biz de öncelikle bu merkezcil değerlerin neler olduğunu saptamaya çalışacağız. Cumhuriyet Türkiyesindeki merkezcil değerlerin neler olduğunun araştırması, burada yaşayan insanın neyi muhafaza etmeye çalıştığının, hayatın burada nasıl bir değer sistemi oluşturduğunun araştırılmasıdır. Bunun için de siyasal-toplumsal yapımızın son kırılma anının başlangıcına, Osmanlı nın son dönemlerine gitmek doğru olacaktır. Çünkü Osmanlı nın son dönemlerindeki değerlerin alt-üst oluşu Cumhuriyetin değer sistemini yaratmıştır. Cumhuriyetin değer sisteminin nasıl oluştuğu, Cumhuriyetin neyi muhafaza etmeye çalıştığı, Cumhuriyet Türkiyesinde yaşayan muhafazakarın değer dünyası, siyasal-düşünce tarihimizde çok bilinen iki üçleme analiz edilerek anlaşılabilir. Başvuracağımız meşhur üçlemeler, Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp e aittir. Bu düşünürler, Cumhuriyetin ulusal değerlerinin oluşumunda en çok emeği geçen düşünürlerdir. 2 Bilindiği gibi her iki düşünür de, kendi modellerini açıklayabilmek için kalkış noktası olarak Osmanlı Devleti nin son döneminde üç düşünce akımının varlığını öne sürmüşlerdir. Osmanlı nın son döneminde, siyasal düşüncede kendini gösteren değerler, bir bakıma toplumdaki (oluşan ve çatışan) değerlerin de ana hatlarıyla bir ifadesidir. Akçura, Üç Tarz-ı Siyaset te Osmanlı ülkesinde, garpten feyz alarak, kuvvet kazanmak ve terakki arzuları uyanalı, belli başlı üç siyasî yol tasavvur ve takip edildi: Birincisi Osmanlı Hükümeti ne tabî muhtelif ulusları temsil ederek ve birleştirerek bir Osmanlı ulusu vücuda getirmek. İkincisi, hilafet hakkının Osmanlı Devleti hükümdarlarında olmasından faydalanarak, bütün İslamları söz konusu hükümetin idaresinde siyaseten birleştirmek. Üçüncüsü ırka dayanan siyasî bir 2 M. Karakafl, Türk Ulusçulu unun nflas (Ankara: Vadi Yay nlar, 2000).

274 EROL GÖKA-F.SEV NÇ GÖRAL-ÇET N GÜNEY/B R HAYAT NSANI... Türk ulusu teşkil etmek derken Osmanlı nın son dönemindeki üç düşünce akımının, Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük olduğunu söylemektedir. 3 Gökalp in üçlemesi de buna çok benzerdir. O da Osmanlı daki üç düşünce akımından söz eder ve bu akımların tarihi incelenecek olursa görülür ki, düşünürlerimiz ilkin çağdaşlaşmak (muasırlaşmak) gereğini duydular. III. Selim döneminde başlayan bu eğilime II. Meşrutiyet ten sonra İslamlık isteği katıldı. Son zamanlarda ortaya bir de Türkleşmek akımı çıktı der. 4 Elbette Akçura ve Gökalp arasında düşünce akımlarını sınıflandırmada ortaya çıkan küçük fark dışında gerek siyasal gerek toplumsal projelerinde ciddi farklılıklar vardır ama bizi bu farklılıklar değil, toplumdaki değerler oluşumunu yansıtmaları bakımından iki düşünür arasındaki benzerlikler ilgilendiriyor. Demek ki Osmanlı nın son dönemlerinde, Çağdaşlık (Batıcılık), İslamcılık, Türkçülük olmak üzere üç temel düşünce çizgisi bulunmaktadır (biraz da yıkıma uğramış bir topluluğun gururunu yeniden teminde işe yaraması nedeniyle bu çizgilere zaman zaman Osmanlıcılık da eklenebilir); üstelik bu üç düşünce çizgisi aynı zamanda siyasal ve toplumsal hayattaki üç temel ayrıma da kaynaklık etmektedir. Cumhuriyet, yeni bir devletin olduğu kadar yeni bir toplumsallığın da adıdır. Cumhuriyet Türkiyesindeki temelde hayatın (toplumsalın) üretmiş olduğu başat merkezcil değer sistemi de bu üç çizginin karşılıklı etkileşimlerinin sonucu ortaya çıkmıştır: Batıcılık, bu yeni değer sisteminin bilime ve teknolojiye olduğu kadar evrensel siyasal ve etik değerlere yöneliminin adıdır. Türkçülük, tarihsel köken tartışmalarında gündeme gelen flu biyogenetik içerimleri olmakla birlikte, asıl olarak bu topraklarda yaşayan ve buralı hisseden insanları tanımlayan ve 1924 Anayasası nda açıkça görüleceği gibi, onları eşit yurttaşlar haline getiren hukuksal bir temeldir. İslamcılık, siyasal, hukuksal ve dünyevi çerçevesi Batıcılık ve Türkçülük tarafından çizilmiş yeni değer sisteminin Yaratıcıya bağlandığı tinsel değerlerden oluşmaktadır; hepsinin bir araya gelmesinden yepyeni bir değerler sistemi ve yaşama tarzı ortaya çıkmaktadır. Bu üç çizgi, yalnızca (ve hep sanıldığı gibi) yukarıdan aşağıya bir devletin ve onun ideolojik aygıtlarının değil aynı zamanda bu coğrafyada yaşayan halkın toplumsal-siyasal var olma biçimlerinin ve değerler sisteminin oluşumuna da kaynaklık etmiştir. Ancak onların karşılıklı etkileşimlerinin sonucunda ortaya öyle bir değerler sistemi çıkmıştır ki, 3 4 Y. Akçura, Üç Tarz- Siyaset, Enver Ziya Karal (haz.), (Ankara: Türk Tarih Kurumu Bas mevi, 1976), s. 19. Ziya Gökalp, Türkleflmek, slamlaflmak, Muas rlaflmak. ( stanbul: Türk Kültür Yay n, 1976), s. 21.

AVRASYA DOSYASI 275 bu ne onlardan biriyle ne de onların toplamıyla açıklanamaz. Ortaya çıkan değer sistemi, tek başlarına ele alındıklarında bağnaz olarak nitelenebilecek çizgilerden birine indirgenemez; 5 bu ne onlardan biri, ne hepsi ne hiçbiridir; hepsinden çok özel unsurlar taşır ama biriciktir. Cumhuriyet ideolojisinin teyakkuz durumunda olduğu İslam, kendi başına bir antite olmaktan daha çok, ancak muhafazakârlığın bir bileşeni olarak yükselebilmiştir. 6 Toplum mühendislerinin öngörülerinin aksine İslam, milliyetçilik, Kemalizm ve modernizm enteresan bir sentez oluşturmuştur. 7 Bu nedenle hayatın ve varolanın savunusunu yapmış muhafazakar düşüncenin ülkemizdeki çok özgün temsilcisi Peyami Safa, Türkçülerin, İslamcıların, Garpçıların programlarında haklı sayılabilecek unsurlar olduğunu, İttihat ve Terakki Partisi nin bu üç akımı, birbirlerinin incitmemek üzere çatısı altında topladığını, Kemalist terkibin, bazı devrimbaz yobazların sandıklarının aksine, bu üçünün ölçülülüğe dayalı bir araya getirilmesinden oluştuğunu öne sürer. 8 Sözü edilen (aşağıdan yukarıya doğru oluşmakta olan) bu yeni değerler sistemi, Cumhuriyet Türkiye sindeki siyasal yaşamın ana renklerine değişik tonlar vererek belirlediği gibi sıradan Türk muhafazakârının değerler sistemini de meydana getirmekte; muhafazakâr, neyin muhafaza edileceğinin sınırlarını bu haritaya bakarak belirlemektedir. Cumhuriyetin ilk kuşak aydınları arasında gözlenen gelenekçi, muhafazakar, şahsiyetçi, ahlakçı ve kültürcü eğilimleri, felsefi-siyasal bir dile dönüştüren de yine Kemalist Devrim in kendisidir. Kemalist modernizm anlayışı içine doğan muhafazakar ve gelenekçi bir fikir çevresine ortak bir felsefî-siyasal dil sağlayan şuurlu muhafazakârlık, sonuçta Kemalist idealleri içselleştirip farklılaştırarak baskın Kemalist modernizm anlayışına alternatif bir modernizm anlayışının da terimlerini geliştirip olgunlaştırmıştır 9 saptaması, bu nedenle çok yerindedir. Ahmet Çiğdem in Türkiye deki modernleşme projelerinin, yani Batıcıların ve muhafazakârların Kemalizm i biçimlendirme çabalarının, Türkiye nin kendine özgü yolunu (Sonderweg ini) bulma gayreti 10 olarak 5 6 7 8 9 10 M. Tunçay, Türk Siyasal Düflüncesinin Son Yüzy l nda Üç Ana Yönelimin Ortak Ç kmaz : Dogmatizm, Felsefe Kurumu Seminerleri, (Ankara; Türk Tarih Kurumu Bas mevi, 1977). R.Tapper, ve N.Tapper, Allaha fiükür Laikiz: Bir Türk Kasabas nda Fundemantalizmin Boyutlar T. Atay (ter.) Türkiye Günlü ü, Cilt 31, (1994), ss. 127-146. G. Çetinsaya, Türk Muhafazakarl n n Temelleri Üzerine Bir Deneme, Türkiye Günlü ü, Cilt 70, (2002), s. 35. S. S. Ö ün, Türk Muhafazakarl n n Kültür Kökenleri ve Peyami Safa n n Muhafazakar Yan lg s, Toplum ve Bilim, Cilt 74, (1997), ss. 102-154. C. N. rem, Kemalist Modernizm ve Türk Gelenekçi-muhafazakarl n n Kökenleri, Toplum ve Bilim, Cilt 74, (1997), s. 53. Ahmet Çi dem, Türkiye nin Sonderweg i Tezkire, Cilt 3, (1992), s.12.

276 EROL GÖKA-F.SEV NÇ GÖRAL-ÇET N GÜNEY/B R HAYAT NSANI... nitelemesinde de, Türk muhafazakârlığının özgün yanının korunacak şeylerin ne olduğuna karar vermek yerine, yaratmak zorunda kalan bir muhafazakârlık 11 olduğu belirlemesinde de, bu değer yaratma sürecine işaret edilmiştir. Zaten Batıcılıkta ileri giden tek parti dönemi nin restore edilmesi için onun hemen ardından Cumhuriyet devriminin muhafazakâr yorumu ve bunun siyasal karşılığı olan DP dönemi çıkıp gelmiş, fazla seküler olduğu için kök salamayan ulusal kimlik ve ulusalcılık tanımlarının yerini, dini-kültürel sembol ve değerlerle bezenmiş yeni kimlik sunularak, yabancılaşma sorunu muhafazakâr revizyonla aşılmıştır. 12 Türkiye Cumhuriyeti nin merkez değerleri, ( resmi ideoloji ve Kemalizm tartışmalarına sıkışıp kalınmadan) toplumun yaşama ve düşünme tarzlarında aranmış olsaydı, modern Batı ile uzunca bir zamandan beri giriştiği karşılıklı meydan okuma savaşında zayıf pozisyonu ve ardından yenik düşmesinin getirdiği meşruiyet krizini aşabilmek için toplumda, siyasal hayatta ve düşünce dünyasında yaşanan çalkantılardan elde edilen değerler sistemiyle karşılaşılırdı. Bu değerler sistemi, özellikle siyasal temsilcilerinin yetersiz oldukları dönemlerde yalpalamalar göstermekle birlikte, Batıcı, Türkçü ve İslamcı değerlerin ılımlı, ölçülü, mutedil bir uyum içinde bir araya getirilme çabası ve siyasal partileri ve siyaset etme biçimlerini de etkileyerek Cumhuriyet in bel kemiğini, bir başka deyişle Shils in sözünü ettiği toplumsal ve siyasal merkez i oluşturur. Önemli olanın siyasal tercihlerin değil, var kalmak için üretilmek zorunda kalınan değerler sisteminin oluşumu olduğu anlaşıldığında, siyasal tercihler bir belirleyen olmaktan çıkmakta, yalnızca değişken bir gösteren haline dönüşmekte ve böylece muhafazakâr denilen sessiz kitlenin siyasal tercihlerinin, neden bu kadar sık bir biçimde değişim gösterdiği açıklanabilir hale gelmektedir. Şimdi, bu bakış açısıyla çok partili siyasal yaşamımızda önemli seçim sonuçları eşliğinde muhafazakâr kitlenin siyasal tercihlerindeki değişim analiz edilmeye çalışılacaktır. TÜRK MUHAFAZAKÂRININ TUTUNAMAYAN SİYASAL TERCİHİ Cumhuriyet Değerlerinin Oluşum Süreci Osmanlı nın son dönemlerinde başlayan yeni toplumsal merkez değerlerinin ve yaşama biçiminin oluşumu, Cumhuriyet dönemi boyun- 11 12 Ahmet Çi dem, Muhafazakarl k Üzerine Toplum ve Bilim, Cilt 74, (1997), s. 45. N. Mert, Muhafazakarlar Neyi Muhafaza Etmeye Çal fl yor? Tezkire, Cilt 27/28, (2002), ss. 72-77.

AVRASYA DOSYASI 277 Kuruluşunun ilk yıllarında, toplumda zaten uzun zamandır mayalanmakta olan değerler sistemi oluşumuna yukarıdan bir müdahale vardır. ca adım adım yetkinleşmiş ve bu kez Cumhuriyet'in zemininde sürdürülmüştür. Kurtuluş Savaşı nın kazanılması sonrası ve tek parti dönemi ulus inşa etme sürecinde radikal bir batıcılığa bir yönelim olduğu doğrudur ama aynı şekilde batıcılık dışındaki toplumsal değerlere kapının sürekli açık tutulduğu da bilinmektedir. Zaten Kurtuluş savaşı başladığı andan itibaren toplumsal hissiyat hep dikkate alınmıştır. Bizzat Atatürk ün kendisi bunu ifade etmektedir: İki yol vardır. Biri bu milletin Hulasa-i Amal ve efkarına göre yürümek, diğeri bizim fikirlerimize göre yürümektir. Şahsi kanaaata göre değil, milletin kanaatini ve efkar ve hissiyatını yoklayarak yürümelidir Kuruluşunun ilk yıllarında, toplumda zaten uzun zamandır mayalanmakta olan değerler sistemi oluşumuna yukarıdan bir müdahale vardır. Tek Parti döneminde batılılaşma ve modernleşme çabaları özdeşleştirilmiş, batılı değerleri yerleştirme gayretleri toplum tarafından sempatiyle karşılanmamıştır. Bu gayretler, toplumun değişik kesimlerinde radikal batılılaşma olarak algılanmakta, buna uygun lehte ve aleyhte siyasal tepkiler oluşmaktadır. Hemen hemen toplumun ana gövdesinin tamamı, modernleşmeyi geri kalmışlıktan tek çıkış yolu olarak görmekte ama bu sürecin Batı'nın fennini alıp yaşama tarzını reddetme tarzında işlemesini istemektedir. Toplumun bu tepkiselliği, bizim yukarıdaki muhafazakarlık analizimize de uygun düşmektedir. Toplum, hayatın doğal seyri içinde, kendiliğinden oluşmuş olan kendi değerlerine sahip çıkmak istemekte ama bir yandan da tepkisini şiddete dönüştürmemektedir; çünkü yönetici iradeyle tam uygun düşmese de devleti de sahiplenmektedir. Bu mutedil, sahiplenici muhafazakâr tepki, Cumhuriyet tarihi boyunca, yönetici iradeyle olan her gerilim anında da gösterilecek olan tepkidir. Toplumsal değerlerin eninde sonunda galebe çalacağının, bir başka deyişle toplumda sağlam bir değerler sistemi oluşmaya başladığının ilk işareti, Serbest Fırka nın ardından gelen Demokrat Parti hareketiyledir. Son tahlilde Demokrat Parti, modernleşmeyi evetleyen ama batılılaşmayı aynı ölçüde benimsemeyen, hatta büyük oranda reddeden ve iktidarı elinde tutan radikal batıcı çizgiye karşı, toplum çoğunluğunun paylaştığı bir tepkinin ürünüdür. 13 M. Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti nde Tek Parti Yönetiminin Kurulmas (1923-1931), ( stanbul: Tarih Vakf Yurt Yay nlar, 1999), s. 218.

278 EROL GÖKA-F.SEV NÇ GÖRAL-ÇET N GÜNEY/B R HAYAT NSANI... Tek partili dönemin alışılmış ama kanıksanamamış, daha doğrusu yeni oluşan değerler amalgamında pürtükler ve pürüzler yaptığı için sindirilememiş siyasal kimliğinin temsilcisi ve aktörü olan CHP iktidarının asker-bürokrat-aydın nitelikli yapılanması, devletçi-seçkinlerin partisi görünümü vermekteydi (ki bu durum, yukarıdan ve dayatmacı niteliğiyle sıradan muhafazakarlığa tezat teşkil ediyor) ve doğal biçimde devlet-halk kutuplaşması oluşuyordu. Bu nedenle hayatın (toplumsalın) içinde oluşan değerler, yukarıdan dayatılanlarla, muhafazakârlığın doğası gereği kavga denmese bile, hep bir çatışma içinde gelişiyordu. Devlet-halk arasındaki gerilim şeklinde Cumhuriyet in siyasal ve toplumsal hayatında hep kendini hissettirecek olan bu kutuplaşma, Türkiye deki muhafazakârlık analizlerinin yolunu belirleyen bir nitelikte olmuştur. Muhafazakârlığı devletin muhafazası olarak algılayanlar, varoluşsal-etik anlamdaki muhafazakâr kitlenin, yalnızca seçim zamanları gösterdiği mutedil tepkiye devrimci bir nitelik atfetmiştir. Oysa muhafazakâr kitle, hiçbir zaman kendisini devletten ayrı düşünmemiş, biraz sonra daha ayrıntılı göreceğimiz gibi, sahiplenici bir tutum göstermiştir. Çok partili yaşama geçilen 1946 ve 1950 seçimleri ile DP önce kendi oluşum ve yapılanmasını kurmuş sonra da iktidarın yeni sahibi olmuştur. DP iktidarı ile egemen siyasal güç el değiştirmiş, Türkiye nin yeni siyasal kimliği de gelenekçi-liberal tanımıyla temsil edilen çiftçi, tüccar, esnaf, toprak sahibi ağalar ve çalışanlar gibi ekonomik yükü taşıyan geleneksel-dinsel toplumsal kesimin değerlerine evrilmiştir. 1950 seçimlerinde bahsedilen devletçi seçkinler ile gelenekçi liberaller arası ya da asker-bürokrat ile halk arası kutuplaşma, DP nin CHP karşısında hızlı bir biçimde güçlenmesinin ve Türk siyasal kimliğinin devrim niteliğinde bir değişim yaşamasının altında yatan temel dinamiktir. Çok partili hayata geçişle başlayan gruplaşma ve ayrışmalar, tek parti döneminde bir düşünce çizgisi olarak uç veren ve Kemalizm in yeni bir yorumunu oluşturan Türk muhafazakârlığının, bu kez temel değerlerini yaşama tarzı ve siyasal tercih haline getiren sıradan muhafazakârın Türkiye demokrasi tarihinde gözle görülür bir şekilde ortaya çıkmasını sağlamıştır. İsmail Kara, demokrasi ne kadar güdümlü ve sınırlı olursa olsun, bir ülkenin sahip olduğu öz değerlerin yükselişine imkan hazırlar öte yandan milli değerlerin yükselişi de demokrasiyi güçlendirir; bunlar birbirine bağlıdır. Dolayısıyla Türkiye de demokrasi güçlendikçe, Türkiye de gerek islam gerekse milli değerler yükseliş gösterecektir derken tam da bu gelişmeyi kastetmektedir 14 1950 genel seçiminde % 53.3 oranında oy alıp, mecliste 408 sandalye 14 smail Kara, 2020 Y l nda Türkiye, fiahin Alpay (der.), ( stanbul: Afa Yay nlar, 1991).

AVRASYA DOSYASI 279 ile temsil edilen DP, temelde sıradan muhafazakarlığı temsil ediyor ve tek parti döneminin değerler sistemini revizyona tabi tutmak için toplumu bürokratik merkeze karşı seferber ediyordu. CHP nin halkın gözünde Batılılaşma ile batılı yaşam biçimi ile dolayısıyla dinsizlik ve geleneksel değerlerin yitimi ile özdeşleşmiş olması ve o dönemde yaşanan ekonomik sorunların ve yoksulluğun devletçi geleneğin getirdiği bir dezavantaj olarak algılanması CHP yi güçsüzleştirirken, DP yi bu siyasal kimlik karşısında bir alternatif olarak ön plana çıkarıyor ve geleneği savunan liberal yapısı ile halka umut ve güven veren DP nin CHP karşısında yükselmesini sağlıyordu. Yeni oluşan değerler sisteminin muhafazakar dinamiği, o dönemin bürokratik merkezî olan CHP den uzaklaşmış ve çevre partisi olan DP gibi gelenekçi-liberal bir tercih yapmıştır. 15 Bu tercih, bürokratik merkeze karşı dipten ve kendiliğinden gelişen yeni değerler sistemini siyasal merkeze bir daha kolay kolay çıkmamacasına kazımaya çalışma girişimidir ama yukarıdan ve toplumdan gelen talepler arasındaki gerilim bundan sonra da sürecektir. Elbette DP e karşı CHP e oy veren kitlenin önemli bir bölümü de bu yeni muhafazakâr değerler sisteminin içinde yer almaktadır ama henüz değerler sistemini siyasal tercihine aktaracak ya da değerlerle siyaset arasındaki ayrımı görebilecek kadar billurlaşmış bir anlayışa sahip değildir. Yine elbette CHP de parti olarak toplumun derinliklerinde oluşan bu yeni değer sisteminin farkına varmıştır. Bunun sonucu olarak 13 kasım 1947 tarihli kurultayı ile militan laiklik politikasını yumuşatmış ayrıca Ocak 1949 da İttihat ve Terakki nin İslamcı kanadında yer alan tarih profesörü Şemseddin Günaltay başbakanlığa getirilmiştir. 16 ocak 1949 da imam-hatip kursları açılırken 16 Şubat 1949 da ilk okulların 4. ve 5. sınıflarında din dersi okutulmaya başlanmıştır. İlahiyat fakültesinin açılması için 30 Şubat 1949 da kanun hazırlanmıştır. Hükümetin toplumsal değerlere ayak uydurabilmek için yaptığı önemli uygulamalarından biri de tekke ve zaviyelerin kapatılmasına dair kanunun değiştirilerek bazı türbelerin ziyarete açılmasıdır. 16 15 16 Emre Kongar, 21. Yüzy lda Türkiye, 2000 li Y llarda Türkiye nin Toplumsal Yap s ( stanbul: Remzi Kitabevi, 2000); Tanju Tosun, Türk Parti Sisteminde Merkez Sa ve Merkez Solda Parçalanma ( stanbul: Boyut Kitaplar, 1999). F. Aks n, Cumhuriyetin 75 Y l, ( stanbul: Yap Kredi Kültür Sanat Yay nc l k, 1998).

280 EROL GÖKA-F.SEV NÇ GÖRAL-ÇET N GÜNEY/B R HAYAT NSANI... Cumhuriyet Değerlerinin Yıpranma Süreci Merkez-çevre ikiliğinin muhafazakar kesimin tercihleri ile yön değiştirmesi olgusu, çok partili dönemin ilk yıllarından sonra da bir çok seçim döneminde ortaya çıkmış ve siyasal kimlikleri değiştirmekte önemli bir motor olmuştur. Ancak Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti, uzayda tek başına bir monad değildir; toplumsal dinamiklerin ve toplumun genel çıkarlarını ülke içinde ve devletlerarası ilişkilerde saptamaya ve sürdürmeye çalışan devlet aklının yanı sıra, dünyada olup bitenler de toplumsal değer sistemini, siyasal oluşumları ve tercihleri en az diğerleri kadar etkilemektedir. 1960 İhtilali, Türkiye nin kendine özgü yol arayışının, iç ve dış güçlerden bağımsız kolay bir serüven olmayacağının ilk işaretidir. Bunu izleyen ikinci işaret, Türk muhafazakârlığını sıradan insanın, aşağıdan yukarıya doğru, kendi doğal seyri içinde oluşumuna izin vermeyen, siyasal muhafazakârlığı yukarıdan aşağıya doğru sürekli parçalayan yeni ideolojik-siyasal oluşumlardır. Burada öne sürülen sav şudur ki, eğer Cumhuriyet Türkiyesi kendi değer sistemini oluşturma sürecini esasen doğal seyri içinde tamamlayabilseydi, Türkçü, İslamcı ve Batıcı değerlerin sentezinden oluşma yeni amalgam, giderek daha köklü bir biçimde toplumsal dokuya sirayet edecek, yeni yaşama tarzını belirleyen ana çizgi olacak ve siyasal merkez e talip olan oluşumlar da bu ana çizgiyi temsil eden bir gövde siyaseti izlemek durumunda kalacaklardı. Bu süreç, uluslararası güç mücadeleleri ve küreselleşme adı verilen dünya ölçeğindeki değişimin dışsal dinamikleri tarafından bozulmuş ve muhafazakarlığın merkezcil yönelimine karşı merkezkaç ideolojik-siyasal oluşumların tetiklediği bölünmeler ortaya çıkmıştır. DP den ayrılan ve türeyen partiler zamanla sağ seçmen içinde bölünmelere neden olurken, bu partilerden özellikle iki siyasal hareket, milliyetçiliğin ve İslamiyet in siyasal temsili olan iki parti hareketi, yıllar içinde oluşan değerler sistemine ve yaşama tarzına müdahil olarak, muhafazakar seçmeni ideolojik tartışmalar içine taşımıştır. 1957 seçiminde DP nin aldığı % 47.3 oranında oy, 1961 seçimlerinde AP ye % 34.8 oy oranıyla ancak yansıyabilmiştir. Art arda gelen bu iki seçim arasında görülen oy oranı düşüşünün bir nedeni de muhafazakar oyların Alparslan Türkeş in genel başkanlığına geçtiği CKMP ile AP arasında bölünmüş olmasıdır. 1961 seçimleri sıradan muhafazakarlığın konjonktür karşısında ilk kafa karışıklığı; ideolojinin gündelik hayatta oluşturduğu ilk sislendirmedir. İlk kez Milli Nizam Partisi ile 1970 de Türk siyaseti arenasında görülen siyasal İslam ın yaptığı kafa karışıklığı daha fazla, yaydığı sis daha yoğundur. Milliyetçi değer anomalisi, görece daha sabit kalsa da, önceleri geleneksel Sağ ın içinde yer alan dinsel değer anomalisi, değişen dünya koşullarıyla birlikte kılık değiştirmiştir;

AVRASYA DOSYASI 281 iki kutuplu dünya sisteminin yansıması olan sağ-sol kutuplaşmasından beslenerek, zamanla kent yoksullarının dinsel feryadı haline gelmiş, sistem-karşıtı olan aşırı ucu temsil etmeye başlamıştır. 17 1973 seçiminde MSP nin aldığı % 11.8lik oy ile siyasal İslâm, CHP ile koalisyon hükümeti oluşturarak iktidarda pay sahibi olmuştur. 1975 te ise kurulan Milliyetçi Cephe Hükümeti nde AP, CGP ve MHP ile birlikte MSP de koalisyon ortaklığı yapması, bir bakıma toplumsal hayattaki muhafazakârlığın üst-yapıyı birleşme için zorlama denemesidir. Ancak bu deneme, boşa çıktığı gibi aynı hükümet MHP ye de ilk kez siyasette etkin olma fırsatı vererek 18 sıradan muhafazakârlığın ideolojik kontaminasyonunu artırmış, varlık nedeni toplumsal harmoni ve denge olan sıradan muhafazakar, toplumun sol diye bilinen kesimlerine karşı düşmanlık korosuna katılmıştır. 1973 seçimi ile muhafazakar seçmende daha ideolojik temelli uçlaşma eğilimi görülmüştür. Bu dönemin kendine has, konjonktürel nitelikleri iki kutuplu dünya sisteminin beslediği gruplar arası kutuplaşma ve uçlaşma dinamikleri, ekonomik sorunlarda artış, siyasal istikrarsızlık ve güvensizlik ortamı vb.- muhafazakar seçmenin siyasal davranışına büyük ölçüde etkide bulunmuştur. CHP içinde 1970 li yılların başlarında başlayan ideolojik yenilenme tartışmaları, CHP ye hem geleneğinden gelen Batıcı-devletçi-seçkinci siyasal kimliğine özeleştiri yapma ve bu kimlikten ayrışma imkanı vermiş; hem de 1973 seçimlerine yaklaşılırken özellikle kırsal kesimlerden varoşlara akın eden kitlelere ve diğer halk kesimlerine yakınlaşma olanağı sağlamıştır. CHP nin yeni kimliğini niteleyen demokrat bir sol parti ve demokrat solculuk tanımları, daha sonra DSP ile özdeşleşecek olan bir tür sol-muhafazakarlık ın denemeleri olup CHP nin tek parti döneminin ardından daha da muğlak hale gelen siyasal kimliğini netleştirmiş yani ideolojik kimliğini öteki partilerin konumlarına göre de belirgin hale getirmiş ve daha da önemlisi devlet partisi ve merkezî-seçkinci parti kimliğinden sıyırarak onu halkla kaynaştırmıştır. 19 Bu dönüşümün neticesinde CHP 1973 te %33.3 oranında oy almış, hatta bu oranı bir sonraki seçimde, 1977 de % 17 18 19 Emre Kongar, 21. Yüzy lda Türkiye, 2000 li Y llarda Türkiye nin Toplumsal Yap s ( stanbul: Remzi Kitabevi, 2000); Tanju Tosun, Türk Parti Sisteminde Merkez Sa ve Merkez Solda Parçalanma ( stanbul: Boyut Kitaplar, 1999). Tanju Tosun, Türk Parti Sisteminde Merkez Sa ve Merkez Solda Parçalanma. ( stanbul: Boyut Kitaplar, 1999); Emre Kongar, 21. Yüzy lda Türkiye, 2000 li Y llarda Türkiye nin Toplumsal Yap s ( stanbul: Remzi Kitabevi, 2000); Ali Yalç n Sar bay, Türkiye de Demokrasi ve Politik Partiler. ( stanbul: Alfa Bas n Yay n, 2001) Tosun, Türk..., Kongar, 21. Yüzy lda...

282 EROL GÖKA-F.SEV NÇ GÖRAL-ÇET N GÜNEY/B R HAYAT NSANI... 41.4 e çıkarmıştır. Karaoğlan Ecevit CHP sinin bu atağı, değerler sistemi olarak muhafazakârlığın sola ya da tam tersine solun muhafazakârlığa meyli olarak okunabilir. CHP ve DP-AP çizgisi arasındaki kutuplaşma ile temsil edilen merkezçevre ya da asker-bürokrat ile halk arasındaki ikilik, Karaoğlan Ecevit in projesinin başarısıyla artık merkez-sağ ve merkez-sol arasındaki ikilik haline dönüşmüştür. Yukarıda sözünü ettiğimiz muhafazakarlığın merkezle ilişkisi göz önüne alındığında, merkezin sağ ve sol diye ayrımını aslında muhafazakârlığın farklı tonları olarak değerlendirmek daha doğrudur. Gerçekten de Cumhuriyet in yeni değerler sistemine ve yaşama tarzına sahip çıkma açısından CHP ve AP e oy veren kitleler arasında belirgin bir farklılık kalmamıştır; farkı yaratan devletin toplum hayatındaki rolü ve işlevi konusundaki esasa ilişkin olmayan tartışmalardır. 12 Eylül ün Tahribatı ve Kabuğu Açılan Muhafazakâr Çekirdek Siyasal merkezi belirgin kılan bir diğer neden, merkez-dışının da temayüz etmesidir. Merkezde görece uyumlu ve dengeli birlikteliklerini sürdüren Türkçülük, İslamcılık, Batıcılık değerlerinden oluşan amalgamın unsurları, kendi siyasal oluşumlarını kurarak merkezkaç güçler haline gelmişlerdir. İki kutuplu dünyanın, sosyalist kutbunun etkileri Türk siyasetinde olduğu kadar toplum hayatında da kendini hissettirmeye, dayanışmacı değerler enteresan bir yerel-tarihsel dile dönüşmeye başlamıştır. Bu dönemde, uluslararası konjonktür, ulusal dinamiklere, merkezkaç güçler merkezcil güçlere baskındır; dünyanın kutuplar arası siyaseti, Türkiye şehirlerinin sokaklarında bir gençlik savaşı halinde sürmektedir. Oluşmakta olan merkez, toplum dokularına yerleşmekte olan değerler sistemi, sağ ve sol diye ayrışmasının ardından şimdi de şaşkınlıkla kendisinin dışında gelişen merkezkaç güçleri arasındaki kavgayı izlemektedir. Yalnızca şaşkın değil, çaresiz ve korku içindedir, çünkü her iki merkezkaç güç de iktidarı talep etmektedir. Bu nedenle yapanların niyetleri, yol açan dinamikler ne olursa olsun, 12 Eylül 1980 de yapılan askerin siyasal sisteme müdahalesi, sonuçlarının değerler sistemine etkisi açısından merkezcil-muhafazakâr bir girişimdir. 1960 İhtilali, oluşmakta olan muhafazakar-merkezi engellemeye çalışırken, 12 Eylül 1980 Darbesi, muhafazakâr-merkeze yaslanmıştır. Siyasal sisteme muhafazakâr-merkez adına yapılan bu müdahale girişiminin muhafazakârlığın doğasıyla olan geçimsizliği yüzünden başarısının ve kitle desteğinin geçici olacağı açıktır. İlk bakışta muhafazakârlığın lehineymiş gibi görünse de, bir bakıma değerler sis-

AVRASYA DOSYASI 283 temine de yapılmış olan bu müdahale, son tahlilde muhafazakârlığa ağır bir darbe indirmiştir. Darbeden asıl zararı, doğal akışı bozularak, sun i ve askerî bir niteliğe bürünen muhafazakâr-merkez gördüğü halde, merkezkaç güçler tarafından, darbenin tüm günahları Cumhuriyet in değerler sistemine ve merkez partilerine yüklenecektir. Darmadağın edilmiş merkezi, Cumhuriyet in değerler amalgamı çerçevesinde bir araya getirmek neredeyse imkânsızdır; bir günah keçisine çevrilmiş merkezi zor günler beklemektedir ve 2. Cumhuriyet tartışmaları alevlenmeye başlamıştır. Darbenin ardından yapılan 1983 seçimi sonucunda, siyasal aktörler değişmiştir. Darbecilerin muhafazakâr merkezî, sun i birer sağ ve sol partiyle oluşturma gayretleri, değerler sistemini kendisinin kendiliğinden bir tarzda, hayatın içinde yapması gerektiğini biraz gecikmeli de olsa anlayan halk tarafından püskürtülmüştür. Kendi sesiyle konuşmak ve siyasal iktidarda kendi etkisini görmek isteyen sıradan muhafazakâr ANAP demiştir. 1983 seçimi, sınırlı çok parti sistemi öngörülerek yapılmış, seçime sadece MDP, HP ve ANAP olmak üzere üç parti girebilmiştir. ANAP liberal sağ, mukaddesatçı sağ, milliyetçi sağ ve demokratik sol yaklaşımlarının dördünü de yani merkezdeki sağ ve solu temsil ettiğini öne sürerek siyasete girmiştir. ANAP, merkezin asker eliyle oluşturulmasına bir tepkidir ve bu tepki ülke sathında yankısını bulmuştur. Bu yönüyle 1983 te ANAP a toplamda % 45.1 lik oranda oy vermiş kesimin Türkiye nin muhafazakâr çekirdeğini oluşturduğunu söylemek mümkündür ama artık bu çekirdeğin kabuğu açılmıştır, her tazyik, yeni bir saçılmaya neden olacaktır. Bu seçim, muhafazakar kesimin tercihine etken olan tek faktörün milliyetçi-islami değerlerin idealizasyonun olmadığını; bunun yerine asker-halk dikotomisinin daha önemli bir etken olabileceğini göstermesi açısından önemlidir. Çünkü 1983 seçiminin 12 Eylül rejiminin gölgesinde yapılmış ve askerlerin doğrudan müdahaleleri ile manipüle edilmeye çalışılmış bir seçim olduğu bilinmektedir. Askerin doğrudan ya da dolaylı yollarla ANAP a karşı bir propaganda yürüttüğünün görülmesine ve ANAP a rakip olan MDP yi açıkça desteklediğini ifade etmesine rağmen muhafazakâr seçmenin neredeyse inadına ANAP a oy vermesi, muhafazakâr kesimin siyasal seçiminin bir kez daha merkez-çevre kutupluluğundan etkilendiği anlamına gelmektedir. 20 20 Ahmet Kardam, ve Sezgin Tüzün, Türkiye de Siyasi Kutuplaflmalar ve Seçmen Davran fllar, (Ankara: Veri Araflt rma., 1998); Kongar, 21. Yüzy lda...

284 EROL GÖKA-F.SEV NÇ GÖRAL-ÇET N GÜNEY/B R HAYAT NSANI... 1987 seçiminde 12 Eylül ün ardından siyasî sahneden uzaklaştırılan eski siyasî liderlerin ve partilerin tekrar geri dönmeleri, kabuğu açılmış muhafazakâr çekirdek üzerine yapılan ilk tazyiktir; 1983 te ANAP a oy veren muhafazakâr kesimin oyları bölünmüş ve ANAP % 36.3 oranında oy alarak % 8.8 lik bir oy kaybı yaşamıştır. Ancak geri gelen partilerin seçime hazırlanmaya yeterince zaman bulamamaları göz önüne alınsa ve ANAP ın iktidarda geçen dört yılı kendi örgütlenmesi için daha verimli kullanmış olması düşünülse bile; bu % 8.8 lik oy kaybı DYP gibi merkez sağ ya da MÇP ve RP gibi ideolojik uç olarak sağ partilerin katı seçmenleri düşünüldüğünde çok da fazla sayılamaz. Bu yönüyle 1987 seçimi, özellikle sözü edilen partiler için katı parti tabanlarının büyüklükleri hakkında daha net bilgi verir, hem de muhafazakâr seçmenin siyasal tercih ve davranışlarında hangi eğilimlerin önemli etkenler oluşturduğunu anlamamıza olanak tanır. 21 Muhafazakâr seçmen, henüz merkezde birlik içinde kalma arzusundadır ama ortalığın 12 Eylül ün ardından toz duman olduğu da bir gerçektir; kaldı ki küreselleşmenin güçleri iş başındadır. Postmodern dönemden, ulus-devletten çıkış, kabilelere giriş ten 22 söz edilmektedir. Mozaik i andıran yapısıyla Türkiye de pek çok kabilenin ortaya çıkması için uygun bir vasattır. Kabilecilik, siyasal organizasyonunu ulus-devlet şeklinde yapmayı öngören muhafazakâr değerler sistemi için bir mayın etkisine sahiptir. Muhafazakâr-Merkezin Dağılma Süreci Modernleşme süreci boyunca, başta İstanbul olmak üzere sayılı birkaç kent dışında yeni hayatın cazibe merkezleri yaratılamamıştır. Yalnızca çatışmalardan yılmış Güneydoğu halkı değil, tüm Anadolu ahalisi bu yeni cazibe merkezlerine doğru akmaktadır. Üstelik önceleri umutlarını büyük çoğunlukla muhafazakar merkezin mutedil modernleşmeci çizgisine bağlayan bu insanlar, şimdi büyük kentlerin varoşlarında yoksullukla pençeleşmekte, gelecek güvencesi uğruna hiçbir vicdani engel tanımadan kentlerin dokularını bozmaktadırlar. Kent dokularını bozanlar, yalnızca onlar değildir; her zaman üretimdense daha çok kazanmaya yönelmiş, soy burjuva erdemlere hiçbir zaman ulaşamamış, hep devletin kanatları altında palazlanmış ve özlemleri dışa dönük rantiye de, varoşların kuşatmasından kurtulmak için kendilerine yeni yaşam alanları açmanın derdine düşmüştür. 21 22 fiaban Sitembölükbafl, Parti Seçmenlerinin Siyasal Yönelimlerine Etki Eden Sosyoekonomik Faktörler, Isparta Örnekolay Araflt rmas 1995-1999. (Ankara: Nobel Yay n Da t m, 2001). Kongar, 21. Yüzy lda... Zigmund Bauman, Postmodern Etik, A. Türker (ter.). ( stanbul: Ayr nt Yay nlar, 1998), s. 173.

AVRASYA DOSYASI 285 Anadolu ahalisinin Batı'dan gelen modern dalgaya karşı artık eskisi gibi umutları da kalmamıştır; daha doğrusu nostaljik bir feryattan başka yapacakları bir şey yoktur. Bu yüzden kent yoksulları ve kent yoksulu olmaya namzet olduklarını her gün evlerindeki televizyonlardan izleyenler, merkezdeyiz diyen partilerin kendileriyle hiçbir ilgisi olmayan parçalanmışlığını görünce, çareyi başka yerlerde aramaktadırlar. 1990 da ilk kez HEP olarak kurulan ve HADEP in öncülü sayılan Kürt siyasal oluşumu, 1991 seçimlerine SHP çatısı altında girmiştir. Bu birleşme 1991 de SHP nin % 20.8 oranında oy alarak parlamentoya ikinci sıradan girmesini sağlamıştır. Ancak HEP li milletvekilleri 1992 de SHP den daha önce verdikleri sözün tersine, ayrılıp, DEP adı altında birleşmişlerdir. Bir süre sonra bu parti Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmıştır. Kapatılan parti yerine HADEP kurulmuş ve 1995 seçimlerinde % 4.2 oranında oy almıştır. 1999 seçiminde HADEP in oy oranının yine % 4.7 gibi bir değerde olması; SHP ile birleştiklerinde Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Doğu ve Güneydoğu illerinde toplam 9.2 puanlık artışın görülmesi ve HADEP seçmenlerinin %19.6 gibi önemli bir kısmının ikinci parti tercihinin RP olması, bu partinin tabanının bir yandan sosyal demokrat bir yandan da siyasal İslam kanadından beslendiğini ve dönemsel-durumsal değişimlere göre bu iki parti arasında kaymalar gösterebileceğini ortaya koymaktadır. 23 Kürt etnisitesinin siyasallaşması, yalnızca mekansal bir kopuş talebi değil, muhafazakâr merkezin üç temel damarından birisinin tıkanması, Türkçülük ten kaynaklanan değerlerin artık işe yaramaz hale gelmesi demektir. Muhafazakâr merkezin Batıcı damarı ise, ciddi biçimde kanamaktadır; kanamanın nedeni Batı dan gelen tazyiktir. Batı, kendisini yalnızca batılı değerler olarak değil, Avrupa Birliği adı altında bir siyasal organizasyon olarak da dayatmakta, Türkiye nin değerler amalgamını bozmaktadır. Muhafazakâr değerler sistemi, millliyetçi ve dinsel anomalilerden sonra şimdi de Batıcı bir değer anomalisi üretmiştir. Türkiye Cumhuriyeti nin yüzünün Batı ya dönük olduğu, çağdaşlığa yöneldiği doğrudur ama batılı değerler onun değerler sisteminin yalnızca bir unsurudur. Şimdiyse ondan bir uygarlık projesi olarak sunulan Avrupa Birliği adına, değerler sistemini bir yapıbozumuna uğratması, Türkçülük ve İslamcılıktan neşet eden temel değerlerini 23 A. Kardam, ve S. Tüzün, Türkiye de Siyasi Kutuplaflmalar ve Seçmen Davran fllar. (Ankara: Veri Araflt rma., 1998); Emre Kongar, 21. Yüzy lda Türkiye, 2000 li Y llarda Türkiye nin Toplumsal Yap s ( stanbul: Remzi Kitabevi, 2000).

286 EROL GÖKA-F.SEV NÇ GÖRAL-ÇET N GÜNEY/B R HAYAT NSANI... fark ı göstermeye yetecek bir kimlik öğesi haline indirgemesi istenmektedir. Bu öneriyi ilk kabul edenler, Kürt siyasal oluşumları ve patronlar kulübüdür. Sınıfsal analizlerde siyasal tercihleri genellikle muhafazakarlıktan yanaymış gibi gösterilen patronlar, ulus-devlete karşı mücadelenin bayraktarlığını üstlenmelerinin yanı sıra, tartışmasız biçimde AB yanlısıdırlar; çoğu açıkça batıcılık dışındaki değerlerin tamamen terkinden yanadır. Yoksullukla ve anti-demokratik güçlerle boğuşmaktan yorgun düşmüş kitleler, büyük oranda AB e katılımdan yanadır ama değerler sistemi açısından aynı hevesi gösterdikleri söylenemez. Son olarak Mesut Yılmaz ANAP ı olmak üzere AB yanlılığında değerler sistemini zorlayacak kadar ileri giden siyasal aktörler, yok oluştan kurtulamamışlardır. MUHAFAZAKÂRLIĞIN ANA DAMARI VE SONUÇ Muhafazakarlığın ana damarı olan İslamcılık ise tüm bu süreçte en enteresan akışa sahip olanıdır; kimi zaman kent-yoksullarının sistem karşıtı hareketine doğru akan bu damar, bazen de olanca gücüyle merkeze kan pompalamıştır. 1995 seçiminin sonuçlarına yansıyan siyasal İslam ın yükselişi, siyasette temellerini Özal döneminde yapılan anayasa değişikliklerinden almış ve Türkiye gerek zihnen, gerekse örgütsel olarak RP nin iktidarına hazırlanmıştır. 1995 te muhafazakârların oyları ANAP, DYP ve RP arasında paylaşılmış, RP % 21.5 ile en yüksek oy oranını almıştır. 1983 ve 87 de ANAP a oy vermiş kitlenin büyük bir kısmı 1995 te siyasal İslam ın temsil edildiği RP ye oy vermeyi tercih eder duruma gelmiştir. Bu manzarada birçok başka olgunun yanı sıra asıl sorumlu, ANAP ın vahşi liberal politikalar eşliğinde uyguladığı dört kollu muhafazakarlık yöneliminin başarısız olması, sıradan muhafazakâr tarafından onları bir araya getirenin değerler değil, çıkarlar olduğu şeklinde bir algılamanın ortaya çıkmasıdır. Mesut Yılmaz la birlikte ANAP ın kentli muhafazakarlığın temsilcisi olmak adına, militan AB cilik yapması kaçınılmaz sonu hızlandırmıştır. 1999 seçimine gelindiğinde ise hemen hemen aynı seçmen oyları çoğunlukla DSP, MHP ve FP arasında paylaşılmıştır. Sağ-merkezi oluşturduklarını ileri süren partilerin bir sonraki seçimde girecekleri agoni bu seçimde işaretlerini vermiştir. Konjunktürel olarak değişen siyasal ve toplumsal yapılar, 1999 da sağ ve sol kanatta da milliyetçiliğe vurgu yapan iki partinin tercih edilmesine neden olmuştur. Çok uzun süredir ve yoğun bir şekilde süren Kürt sorunun bunda önemli bir faktör olduğu düşünülse de sonuçlar, sıradan muhafazakarın yeni bir merkez arayışı olarak da yorumlanabilir. DSP ve MHP, kendi çekirdek taban-

AVRASYA DOSYASI 287 larından bağımsız olarak aslında siyasette yaşanan yozlaşma, kirlilik ve istikrarsızlık karşısında daha iyi alternatifler oldukları imajını verdikleri için muhafazakâr seçmenin oylarını almışlar ve ANAP la birlikte üçlü koalisyon kurarak iktidar olmuşlardır. İslami tercih, bir tehlike olarak dışlanmaya çalışılsa da hala önemini korumaktadır. 2002 genel seçimi, örgütlenmesi çok daha önce SP içinde olsa da partileşme süreci sadece bir-bir buçuk yıl öncesine dayanan AKP nin % 34.7 ile iktidar olup hükümet kurduğu ve CHP nin %19.9 oy oranı ile muhalefet olduğu ikili parlamento sistemi ile sonuçlanmıştır. 1999 da FP ye oy verenlerin büyük bir bölümünün kitlesel olarak AKP ye oy verdiklerini kamuoyu araştırmaları göstermektedir. DSP, MHP, ANAP ve DYP gibi merkez partilerden boşalan toplam % 40lık oyun % 11.3 ünün CHP ye, % 7.2 sinin Genç Parti ye gittiği göz önüne alınınca, geriye kalan % 21.5lik merkez oyun AKP ye aktığı anlaşılmaktadır. Bu demek oluyor ki, AKP tabanında radikal dinci bir seçmen kitlesi olsa da, AKP ye oy vermiş toplam 10.779.489 kişiden yaklaşık olarak 7.700.000 ü 1999 seçiminde merkez partilerine oy vermiş muhafazakâr seçmenlerden oluşmaktadır. AKP gibi liberal siyasal İslamı temsil eden bir partinin Türk siyasetinde hızlı yükselişinin konjunktürel nedenlerine baktığımızda, muhafazakâr seçmenin siyasal tercihlerinde daha önceki seçimlerde de görülen kaymaların etmenleriyle benzerliklerin olduğu görülmektedir. En büyük benzerlik ise, tıpkı DP-AP ve sonra da ANAP tercihinde görüldüğü gibi, muhafazakârlığın tepeden dayatmacılığa eninde sonunda tepki vermesi, değişimin dinamiklerinin devlet in değil, devletin de sahibi olan toplumun yönlendiriciliğinde olması gerektiğinin inatla savunulmasıdır. Muhafazakârlığın doğası da bunu gerektirir; muhafazakâr, kendisini değerlerin oluşturucusu ve devletin sahibi olarak görür. Refahyol Hükümeti zamanında ortaya konan 28 Şubat kararları ve ardından AKP önderliğine karşı geliştirilen yukarıdan tavır, muhafazakâr bünyede tepkiye yol açmış, buyurulan değil, toplumun içinden gelen, üstelik iddiasız ve kavga istemeyen AKP tercih edilmiştir. 12 Eylül ün muhafazakâr görünümlü darbecilerine karşı bile tepki vermekte gecikmeyen sıradan muhafazakâr, sessiz sedasız bir biçimde 28 Şubatçılıkla da sandıkta hesaplaşma yoluna gitmiştir. Sabrın ve tahammülün insanı olan, 1960 İhtilalcilerinin liderlerini idam etmelerine bile sessiz kalan sıradan muhafazakârın hesaplaşma yöntemi budur. 3 Kasım da olup bitene değerler sistemi açısından bakıldığında, 1960 dan beri doğal seyrine bir türlü izin verilmeyen muhafazakârlık gemisinin bir o, bir bu limana uğramasının bir başka tezahürü olduğu sonucuna ulaşılabilir. Burada yapılmaya çalışılan analiz çerçevesinde

288 EROL GÖKA-F.SEV NÇ GÖRAL-ÇET N GÜNEY/B R HAYAT NSANI... öne çıkabilecek tez, Türkiye yi ayakta tutan omurga olan muhafazakâr değerler sistemi ve yaşama tarzındaki devrimsel dönüşümün, AKP nin başarısından çok başarısızlığı durumunda oluşacağını savunmaktadır. Çünkü muhafazakâr değer sisteminin ana damarı da tıkanırsa artık gidecek yer kalmamaktadır. Muhafazakâr-merkezde yer alma gayretlerine rağmen, sıradan muhafazakâr kitleyle ciddi doku uyuşmazlığı nedeniyle AKP nin zor görünen başarısı, muhafazakârlığın yeniden üretilebilmesi, toplumun ve onunla birlikte devletin ayakta kalabilmesi için bir fırsat yaratabilir ama muhafazakârlığın can havliyle tutunduğu bu son dal elinde kalırsa ve toplumsal potansiyel yeni bir muhafazakâr alternatif oluşturamazsa, kaos ve ardından gelecek despotik rejimler kapıda demektir.