Köy-Koop Burdur Birliği KOOP-GEP Eğitim Programına Başladı



Benzer belgeler
TÜRKİYE DE TARIMIN GELECEĞİ ve AVANTAJLAR

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

GIDALARDA ATIKLARIN AZALTILMASI VE GERİ KAZANIMI

TÜRKİYE VE DÜNYADA KANATLI SEKTÖRÜNÜN GENEL DURUMU

BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜNDE İTHALATA BAĞIMLILIK SÜRÜYOR

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ: FAO NUN BAKIŞ AÇISI. Dr. Ayşegül Akın Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Türkiye Temsilci Yardımcısı 15 Ekim 2016

TEB KOBİ AKADEMİ Tarım Buluşmaları. 13 Aralık 2012 İZMİR

Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Düzce Fındık Çalıştayı İstiklal Konferans Salonu nda gerçekleştirildi

MUĞLA İLİ TARIM VE HAYVANCILIK ÇALIŞTAYI SONUÇ RAPORU

İl başkanlarına hükümetin tarım politikalarını anlattı

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN BOLU

BODRUM MANDALİNASI ÜRÜNLERİ, ANTALYADA BEĞENİLDİ

Biyosistem Mühendisliğine Giriş

Bölüm 2. Tarımın Türkiye Ekonomisine Katkısı

AR&GE BÜLTEN. İl nüfusunun % 17 si aile olarak ifade edildiğinde ise 151 bin aile geçimini tarım sektöründen sağlamaktadır.

Tarımda inovasyon küresel ölçekte stratejik değer kazandı

Tire İzmir % Tire İzmir % % % % %

Çevre ve tarım sorunu üzerine Ahmet Atalık ile söyleşi

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı

7 Haziran 2015 Seçim Beyannamesi TOPLUMSAL ONARIM VE HUZURLU GELECEK TARIM

T.C. GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI DESTEK BİZDEN, ÜRETİM SİZDEN DÜZCE

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı!

HAYRABOLU TİCARET BORSASI 2014 YILI FAALİYET RAPORU

Sürdürülebilir Kalkınma - Yeşil Büyüme. 30 Mayıs 2012

1- Ziraat, 100 milyon Euro kaynak sağlayacak - Dünya

Dünya Mısır Pazarı ve Türkiye

KONYA-EREĞLİ TİCARET BORSASI TÜRKİYE DE VE İLÇEMİZDE HAYVANCILIK SEKTÖRÜ SORUNLARI

PANEL SONUÇ BİLDİRGESİ

1- EKER: Doktorların Kırmızı Ete Özür Borcu Var Hayvancılık Akademisi - AA

Mısır alım fiyatı açıklandı

T.C. Kalkınma Bakanlığı

MANİSA TİCARET BORSASI

8. Kamu Yönetimi Sempozyumu

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı!

TAHİR BÜYÜKHELVACIGİL - BYSD BAŞKANI

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Sayı: 2009/18 Tarih: Aileler krize borçlu yakalandı; sorunu işsizlik katladı

WORLD FOOD DAY 2010 UNITED AGAINST HUNGER

Avrupa Birliği Yapısal Uyum Yönetim Otoritesi Daire Başkanı

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM/KURULUŞ. Hazine Müstaşarlığı Kalkınma Bakanlığı Maliye Bakanlığı Sosyal Taraflar

BAKLİYAT DOSYASI. 4 TÜRKİYE ABD 240 Kaynak: FAO

Dr. Mustafa KURUCA Isparta da Sosyal Güvenlik Reformunun Yansımaları ve Sosyal Güvenlikte Teşvik Uygulamaları konulu konferans verdi

2023 VİZYONU ÇERÇEVESİNDE TARIM POLİTİKALARININ GELECEĞİ

İYİ TARIM UYGULAMALARI VE EUREPGAP. Prof. Dr. Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

TR 61 DÜZEY 2 BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (ANTALYA-ISPARTA-BURDUR)

GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI EĞİTİM YAYIM VE YAYINLAR DAİRESİ BAŞKANLIĞI Kırsal Kesimde Kadın Kooperatifleri

İZMİR DE SÜT SEKTÖRÜNE BAKIŞ

1- Ulusal Kırmızı Et Konseyi Seferihisar da Toplanacak!

Başbakan Yıldırım, Milli Tarım Projesi toplantısında konuştu

GÜNEY EGE KALKINMA AJANSI BİLGİLENDİRME SUNUMU

Sağlıklı Tarım Politikası

Tarım Ekonomisi ve İşletmeciliği

Tarım & gıda alanlarında küreselleşme düzeyi. Hareket planları / çözüm önerileri. Uluslararası yatırımlar ve Türkiye

BU YIL ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILI!

DİKİLİ TARIMA DAYALI İHTİSAS SERA (Jeotermal Kaynaklı Sera) ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ

TÜRKİYE DE SÜT HAYVANCILIĞI POLİTİKALARI

GIDA ARZI GÜVENLİĞİ VE RİSK YÖNETİMİ

Sayı: 13 ŞUBAT Güngören Belediye Başkanı Ziyaret Edildi. Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Sedat KURU İLE Yönetim Kurulu

TÜRKİYE TARIMI, GELİŞMELER ve GENÇ TARIMCILAR

YENİLENEBİLİR ENERJİ ÜRETİM KOOPERATİFLERİ

GIDA GÜVENLİĞİ VE YENİ TARIM POLİTİKASINA İLİŞKİN ÖNERİLER

Bayraktar Kayıtdışı yüzde 53 ten yüzde 33 e düştü bu bir rekordur

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

2011 YILI FAALİYET RAPORU Batı Akdeniz Ekonomisini Geliştirme Vakfı

Tarım Sayımı Sonuçları

Gelir Uzmanları ve Yardımcıları Derneği GUYADER - İnkilap sok.22/1 Kızılay / ANKARA info@guyader.org.tr. Gelir Uzmanları VERGİ TAKVİMİ

KONYA İL GIDA TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRLÜĞÜ KIRSAL KALKINMA VE ÖRGÜTLENME ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ KERIM MUZAÇ

İRAN ÇAY RAPORU Ocak Tahran-Lahican-Tebriz İRAN. Rize Ticaret Borsası 2014

Karaman Ticaret ve Sanayi Odası. Ocak Ayı Bülteni

YEMEKLİK BAKLAGİLLERİN EKONOMİK ÖNEMİ

SİVAS İL GIDA TARIM VE HAYVANCILIK MÜDÜRLÜĞÜ EKİM-2015 BORSA

Dünyada ve Türkiye de Tarımın Geleceği. Nisan 2011

DUYURU DUYURU: /26. Mayıs 2016 Vergi Takvimi. Ay İlk Tarih Son Tarih Konu

YAĞLI TOHUMLU BİTKİLER & BİTKİSEL YAĞ SEKTÖRÜ TAHİR BÜYÜKHELVACIGİL - BYSD BAŞKANI

Resmî Gazete Sayı : 29361

RIO+20 ışığında KOBİ ler için yenilikçi alternatifler. Tolga YAKAR UNDP Turkey

Uluslararası Diplomatlar Birliği Universal Partners

Sayı: 16 MAYIS (21 Mayıs 2013 Salı) İspanyol Ar-Ge Firması Odamızı Ziyaret Etti

ETB 2016 OCAK- ŞUBAT AYLARINA AİT FAALİYETLER VE KATILIMLAR

(A) Anaç küçükbaş 80-TL/baş (B) 501 ve daha fazla Anaç 72-TL/baş

TARIMA MÜDAHALE ŞEKİLLERİ

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ ENERJİ TÜKETİMİ

DOÇ. DR. MEHMET BOZOĞLU DOÇ.DR. KÜRŞAT DEMİRYÜREK ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ 18 EYLÜL 2012 MERZİFON

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

BVKAE

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÇALIŞMALARIMIZ

GÜNEY EGE BÖLGE PLANI

TEPAV Perakende Güven Endeksi TPE

Enflasyon arttı, ihracat yavaşlıyor

TARIM KREDİ KOOPERATİFLERİ İZMİR

İZMİR BÖLGE PLANI İLÇE LANSMAN SÜRECİ MENDERES SONUÇ RAPORU

Yaşar Topluluğu nda Su Riski ve Verimlilik Çalışmaları


2016 VERGİ TAKVİMİ. Bu takvim tarihi itibariyle günceldir.

EKONOMİ BAKANLIĞI GİRDİ TEDARİK STRATEJİSİ

Afyonkarahisar Chamber E- BÜLTEN of Commerce and Industry

Merhaba değerli hanımlar;

EKİM AYI MECLİS TOPLANTISI / YÖNETİM KURULU FALİYET RAPORU SUNUMU. YÖNETİM KURULU AYLIK FAALİYET RAPORU 27 Ekim 2014

Transkript:

Türkiye nin Tarım Gazetesi NİSAN 2015 Yıl:4 Sayı:41 TÜRKİYE KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ GAZETESİ Köy-Koop Burdur Birliği KOOP-GEP Eğitim Programına Başladı Köy-Koop Merkez Birliği öncülüğünde; Köy-Koop Burdur Birliği nin ev sahipliğini yaptığı KOOP-GEP Eğitim Programı 22-26 Mart 2015 tarihleri arasında Antalya da gerçekleşti. Kooperatif ortaklarına, Kooperatifçilik Geliştirme ve Uyum Eğitim Projesi (KOOP-GEP) Eğitim programı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı yetkilerinin gözetiminde gerçekleştirildi. 59 kursiyerin katıldığı eğitim programına, Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız, Köy-Koop Genel Başkan Yardımcısı M. Barış Aydın, Köy-Koop Denizli Birlik Başkanı Mehmet Varol, Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Kontrolörler Başkan Yardımcısı Ercan Aktaş, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifler Genel BM den Su Tasarrufu Çağrısı UNESCO'nun 22 Mart Dünya Su Günü vesilesiyle yayınladığı Dünya Su Raporu na göre insanlığın varlığını sürdürebilmesi için gerekli olan suyun tüketiminde yeterince özenli hareket edilmiyor. Birleşmiş Milletler yeni su raporunu kamuoyuna tanıttı. Yayınlanan raporda uzmanlar, su kaynaklarının korunması ve su israfının önlenmesi için acil önlemler alınması gerektiğine dikkat çekiyor.» Syf 7 de Kooperatif İstatistikleri Kooperatiflere ilişkin istatistikler, kendi sahipleri-üyeleri ve genel olarak ekonomi üzerindeki etkilerinin nicel terimlere vurulması ve analizi açısından temel önemdedir. diyen BM Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Kooperatifler Şubesi Müdürü Simel Esim ile konuyu değerlendirdik.» Syf 12 de Müdürlüğü Daire Başkanı Mehmet Yakut, Burdur İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI Seçimlere Doğru Adaylara Çifti Soruları» Syf 4 te Tevfik Fikret CENGİZ Tıbbi Aromatik Bitkiler» Syf 20 de S. Sedat AKGÖZ Ekonomik Bağımsızlık ve Kooperatifçilik» Syf 2 de Müdürlüğü Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme Şube Müdürü Sedat Kurtluk, Köy- Koop Genel Müdürü Turgay Solmaz, Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksek Okulu Kooperatifçilik Bölümü Öğretim Görevlisi S. Sedat Akgüz katıldı. Başarı sağlayan kursiyerlere Antalaya İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından hazırlanan sertifikaları verilecek.» Syf 10 da Düşük Faizli Kredi Uygulama Tebliği Yayınlandı Tarımda düşük faizli kredilerin koşullan belirlendi. Bakanlar Kurulu'nun, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince Tarımsal Üretime Dair Düşük Faizli Yatırım ve İşletme Kredisi Kullandırılmasına İlişkin Kararın Uygulama Tebliği (2015/8) 14 Mart 2015 tarihli Resmi Gazete'de yayınlandı. Damızlık süt sığırı yetiştiriciliğinde üst limit 12,5 milyon TL, Yurtiçi sertifikalı tohum, fide, fidan üretimi ve kontrollü örtü altı tarımında üst limit 10 milyon TL, Damızlık etçi ve kombine sığır, damızlık düve yetiştiriciliği ve kanatlı sektörü damızlık yetiştiriciliğinde üst limit 7,5 milyon TL olarak belirlendi.» Syf 20 de Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN Son Noktayı Koymak! Mümkün müdür?» Syf 11 de Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Köy Kalkınması: Kovanın Deliklerini Kapatmak» Syf 5 te Dr. Erhan EKMEN Çatıdan Selam» Syf 16 da Metalaşan Su Unutulan İnsan TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, 21 Mart Dünya Su Günü nedeniyle "Metalaşan Su Unutulan İnsan" konulu bir Panel düzenledi. Panelde, 20. yüzyılın ikinci yarısında gelişen ve suyu metalaştıran yaklaşım sonucunda, dünya nüfusunun kullandığı suyun yönetiminde çok uluslu özel şirketlerin etkinliğinin arttığını vurgulayan Özden Güngör, Bizim görüşümüz, suyun metalaştırılmasının bir insanlık suçu olduğu, sağlıklı ve temiz suya erişimin ekonomik kaygılardan bağımsız bir hak olduğu yönündedir. Su zengini bir ülke olmayan Türkiye, su kaynaklarını koruyarak gelecek kuşaklara aktarabilmek için acil önlem almalıdır. dedi.» Syf 4 te Türkiye Koop Bulgaristan Kooperatiflerini Ziyaret Etti Muammer Niksarlı Başkanlığındaki heyette TÜRKİYE KOOP, Tarım Kredi, Pankobirlik ve Köy-Koop dan 7 temsilci yer aldı. Bulgaristan Kooperatifleri Merkez Birliği CCU Başkanı Petar Stefavov ile ticari işbirliğine başlanılması konusunda önemli bir görüşme yapıldı ve mal satımı ve mal alımında yer alacak bölgesel kooperatifler ve tesislerinde iki gün süre ile incelemelerde bulunuldu. Ziyarette, iki ülke kooperatifleri arasında başlatılacak ve geliştirilecek ilişkiler konusundaki atılacak adımlarla ilgili öneriler ve hedefler ortaya kondu.» Syf 6 da Erol AKAR Kooperatiflerde Denetim Sorununa Gerçekçi Yaklaşım» Syf 9 da Ünal ÖRNEK Kooperatiflerimizin Sorunları ve Çözüm Yolları» Syf 19 da Dr. Nezaket CÖMERT Geleceğimiz: Dijital Toplum» Syf 15 te

2 KOOPERATİFÇİLİK Nisan 2015 Köy-Koop Haber Ekonomik Bağımsızlık ve Kooperatifçilik Bir ülke ulusal bağımsızlığını ve üniter devlet yapısını korumak istiyorsa ekonomisini dış tehditler ve küresel krizlerden korumak için gerekli önlemleri almak zorundadır. Arz ve talep piyasalarının dengede olması için piyasadaki oyuncularının dış tehditlere karşı örgütlü olması gerekir. Bu da ancak kooperatifler yoluyla gerçekleştirebilir. Ülkemizde üreticilerin ürünlerini yerel ve uluslararası pazarlara satın alma sürecinde aracılar ve komisyoncular ürünlerin tüketicilere ulaşmasında haksız karlar elde etmekte ve üreticilerin emeğini sömürmektedirler. Ülkemizde yeni hal ve kooperatifçilik yasasının çıkmaması ve kooperatiflerin piyasada arz ve talep piyasalarında yeterli derecede etkin olmaması ülkemizin ulusal bağımsızlığını ciddi derecede etkilemektedir. Kooperatifçilik modellemesi arz ve talep piyasasını dengeler. İktisadi piyasalara dışarıdan gelebilecek spekülatif faaliyetler ve dalgalanma hareketlerini dengeler. Ekonomik ve sosyal piyasalar güçlü kooperatifler sayesinde gerçekleşebilir. Bu yazımızda ekonomik bağımsızlık ve kooperatifçilik arasındaki ilişkiyi inceleyeceğiz. Avrupa kooperatifçilik hareketinin Avrupa ve Amerikan kooperatifler hareketlerine olan etkilerini inceleyeceğiz. Ulusal tarım politikası ve hedefleri ve üreticilerin hakkını koruma bakanlık ve devlet kanalıyla değil özgürlükçü ve üreticilerin söz hakkı olduğu kooperatifler birliği ile gerçekleştirebilir. Ülkemizde kooperatifçilik gerektiği kadar önem verilmemektedir. Üreticilerin ve çiftçilerin örgütlü olması ulusal devlet bilincine sahip üyelerin çokluğu bir ülkenin ekonomik bağımsızlığının korunması için hayati önem taşımaktadır. Ülkemizde acilen sektör el ve bölgesel kooperatifler ağı kurulmalıdır. Devlet piyasayı ve talebi dengelemek için sektör el ve bölgesel kooperatifleri desteklemeli ve finansman desteği verebilecek ulusal bir kooperatif bankasının kurulmasını teşvik etmelidir. Devlet piyasa ve üreticilerin korunmasını bakanlık ve devlet politikaları değil kooperatifler ve üretici birlikleri ile yürütmeli fiyatların aracı ve spekülatörler tarafından oluşturulması engellenmelidir. Üreticinin yüksek maliyet ve piyasa belirsizliğine karşı korunması İçin kooperatifler hayati rol üstlenmektedir. Ülkemiz de ürün ve hizmet ihtiyaçları belirlenerek ve ihracat stratejileri önceden öngörülerek hedefler konulmalı ve bu hedefler kooperatifler tarafından gerçekleştirilmeli ve hedeflerin gerçekleşmesi takip edilmelidir. Üreticilerin hakları korunmalı ve aracı ve komisyoncuların piyasadaki etkinliği kırılmalıdır. Fiyat artışlarını engellemek için ithalat uygulamalarına gidilmemelidir. Dolayısıyla çözüm üreticilerin piyasadaki arz ve talebe göre ürün hedeflemesi yapması ve ithalat ve ihracatın kooperatifler birliği ile gerçekleştirilmesidir. Yeni kooperatifçilik yasası ile kooperatiflerde yeterli şartları sağlayamayan kooperatiflerin kapatılması uygulamasına gidilmemelidir. Ülkemizde kooperatif Sayısı azdır. Bu kooperatiflere yönelik bir program yapılmalıdır. Bir an önce kooperatifçilik seferberliği yapılmalıdır. Kooperatifçilik bilinci vatanseverlikle eşdeğerdir. Bu bilinç anaokulundan üniversiteye kadar öğrencilere aktarılmalıdır. Kooperatifler ülkemizin ulusal bağımsızlığını korumasında hayati önem taşımaktadır. Ekonomik bağımsızlık üniter devletin korunmasının yegâne şartıdır. Bilinçli üreticiler ve çiftçilerin oluşturduğu kooperatifler ülkenin ulusal Hadi İLBAŞ Köy-Koop Eski Genel Başkanı Yazarımız sağlık nedenleriyle bu ayki köşe yazısını yazamamıştır. Tüm Köy-Koop Haber çalışanları olarak geçmiş olsun diyoruz. S. Sedat AKGÖZ Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksekokulu Kooperatifçilik Bölümü Öğretim Görevlisi bağımsızlığın korunması için hayati rol üstlenmektedirler. Bir ülke ulusal bağımsızlığı ve toplumsal barışını sağlıklı bir sürdürebilir kalkınma modeli ile gerçekleştirebilir. Bu toplumsal model ekonomik ve sosyal değerlerin örtüştüğü kooperatifçilik İle sağlanabilir. Kooperatifçilik sahip olduğu evrensel değerler ile çok uluslu şirketlerin aşırı kar modellemelerini, emeğin sömürgeleştirilmesi ve taşeronlaşma sürecine karşı mücadele etmektedir. Gelişmiş ülkelerde kooperatifleşme süreci az gelişmiş ülkelere göre daha yüksek oranlarda gerçekleşmiştir. Kooperatifleşen milletler daha demokratik, demokrat ve hümanist değerlerle daha barışık yaşamışlardır. Batı dünyası tarımsal ve sanayi kooperatifleri ile üretici ve tüketiciyi bilinçlendirerek sosyal kalkınmada başarıya ulaşmıştır Dünyada Kooperatifçiliğin gelişimi ve önemi Ortaçağ Avrupa sında aydınlanma ve Rönesans ın doğuşu sıkıntılı bir süreçten geçmiştir. Bu süreç kıta Avrupası nda sosyal ve ekonomik alanlarında ciddi değişikliklere neden olmuştur. Sanayileşme süreci Rönesans ve aydınlanma çağı içinde bulundurduğu sosyal ve ekonomik kazanımlarla sanayileşme döneminin ortaya çıkmasını doğurmuştur. Yeni kıtalardaki ekonomik ve doğal zenginlikler Avrupa da sanayileşme döneminin tamamlanmasına ciddi katkılarda bulunmuştur. Sömürgeleşme ve koloni yel dönemde Avrupalılar emperyalist politika ve sömürgecilik faaliyetleri ile bulundukları ülkelerde Doğal ve sosyal hayatlarına ciddi zarar vermişlerdir. Kölelik ile ucuz işgücü sağlayarak sanayileşme sürecini tamamlamışlardır. Bu ülkeler bağımsızlılarını kazansalar bile bu sömürgecilik ve çok uluslu şirketlerin emperyalist politikalarına karşı alternatif modellemeler benimsemişlerdir. Bu modellemelerin en dikkat çekeni kooperatifçilik hareketidir. Kooperatifçilik hareketi içinde insani ve ekonomik değerler barındırır. 1 Dayanışma ve topluma hizmet gayesi ile kurulan kooperatifçilik hareketleri alternatif kalkınma modellerinden en başarılarından olmuştur. 2 Kooperatifler tarım ve tarım dışı alanlarda ve özellikle kadın kooperatifçilik modellemeleri ile piyasanın ve emeğin sömürülmesine set çekmişlerdir. 3 1. Gökalp Mülayim Ziya Kooperatifçilik Yetkin Yayınları Ankara 2006, s.103 2. T.C GTB Ekonominin Kılcal Damarlarını Canlandıran sistem Kredi ve Kefalet Koopeartifleri, Ocak 2014,s 3 3. T.C GTB Koopeartifçilik ve Kadın Koopeartifleri Ocak 2014,s 10 Gelişmiş Ülkelerde Kooperatifçilik Hareketi 18.inci asırda düşük ücret, ağır çalışma koşulları, çocuk ve kadın işçiliği vb. sorunlar sendikal hareketin doğmasına yol açmıştır. Bu süreçte kapitalizm sorgulanmış ve beraberinde alternatif kalkınma modelleri ön plana çıkmıştır. 4 İçinde sosyal değerler barındıran kooperatifçilik hareketi sosyal adalet ve emeğin sömürülmesini engelleyen yegâne model olarak karşımıza çıkmıştır. 5 Gelişmiş ülkeler kooperatifçilik alanında kendilerini geliştirmişler ve kapitalizme karşı daha insancıl motifler içeren kooperatifçilik alanında öncü ülkeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Gelişmişlikle Kooperatifçilik alanında doğrusal bir orantı vardır. Kooperatifçiliğin geliştiği toplumlarda sosyal demokrasi ve sosyal refahta artmaktadır. 6 Az gelişmiş Ülkelerde Ekonomik Bağımsızlık ve Kooperatifçilik Hareketi Avrupa medeniyeti sanayileşme süreciyle birlikte kooperatifleşme sürecini tamamlamıştır. Bu süreçte tüm doğal kaynaklar ve ucuz iş gücü sömürge edilen ülkelerden sağlanmıştır. Dolayısıyla özgürlüklerini kazanan ülkeler bir daha ülkelerinin doğal ve beşeri kaynaklarının sömürülmemesi için eğitime, kooperatifçiliğe ve demokrasiye büyük bir önem vermişlerdir. Örgütlü ve bilinçli bir ulus için eğitim kooperatifçiliğine, tarım, kooperatif bankacılığına, sosyal hizmetler, bilişim, enerji vb. kooperatifçiliğine önem vermişlerdir. Son yıllarda ekonomik bağımsızlık ve gelişmenin kooperatifçilikten geçtiği görüşü ağırlık kazanmıştır. Sömürgeleşmenin acısını çeken ülkeler artık bu günlerin bir daha gelmemesi için eğitim kooperatifçiliği ile demokratik haklarını bilen ve katılımcı bir nesil konusunda ciddi başarılar kazanmışlardır. Örgütle ve güçlü sendikal hareket sömürgecilik boyunduruğundan kurtulan ülkelerde güçlülük kazanmıştır. Bu süreçte kooperatifleşme sürecini tamamlayan ve ulusal eğitim modelinden uzaklaşan ülkeler küresel şirketler ve emperyal güçlerin baskıları ile karşılaşmıştır. Somali, Çad, Moritanya vb. ülkeler buna güzel bir örnektir. Amerika kıtası kooperatifçilik hareketi, küresel şirketler ve emperyalist politikaları ile mücadelede bir başarı öyküsü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu ülkeler kooperatifleşme sürecinde ciddi bir ilerleme kaydederek dünya kooperatifçiliğinin gelişmesine ciddi katkılarda bulunmuşlardır. 4. Çıkın Ayhan & Nergis K.Kızıldağ AB ve Türkiye de Tarımsal Kooperatifçilik Hareketleri Bornava 1999,S.171 5. T.C Gümrük Ticaret Bakanlığı Gelişmiş Ülkelerde Koooperatifçilik Uygulamaları Ankara 2013 s.4 6. www.blog.milliyet.com.tr Çıkın Ayhan 21.01.2015 MUHASEBEDE BU AY Değerli Kooperatif Ortakları, Bu ayki (Nisan-2015 Dönemi) muhasebe işleri ile ilgili yapılması gerekenleri madde madde aşağıda sıralamış bulunmaktayız. her zaman belirttiğimiz gibi zamanlar konusunda çok dikkat etmemiz gerekiyor. 09.04.2015 15.04.2015 15.04.2015 15.04.2015 15.04.2015 15.04.2015 20.04.2015 24.04.2015 24.04.2015 24.04.2015 24.04.2015 27.04.2015 27.04.2015 27.04.2015 27.04.2015 16.04.2015 27.04.2015 30.04.2015 30.04.2015 30.04.2015 30.04.2015 30.04.2015 01.03.2015 01.06.2015 01.03.2015 01.06.2015 01.06.2015 01.06.2015 "16-31 Mart 2015 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi" Mart 2015 Dönemine Ait BSMV Beyanı ve Ödenmesi "Mart 2015 Dönemine Ait Dayanıklı Tüketim ve Diğer Mallara İlişkin Özel Tüketim Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi" "Mart 2015 Dönemine Ait Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu Kesintisi Bildirimi ve Ödenmesi" "Mart 2015 Dönemine Ait Motorlu Taşıt Araçlarına İlişkin Özel Tüketim Vergisinin (Tescile Tabi Olmayanlar) Beyanı ve Ödenmesi" Mart 2015 Dönemine Ait Özel İletişim Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi Mart 2015 Dönemine Ait İlan ve Reklam Vergisinin Beyanı ve Ödenmesi Mart 2015 Dönemine Ait Aylık Prim ve Hizmet Belgesinin Verilmesi "Mart 2015 Dönemine Ait Aylık ve Ocak-Şubat-Mart/2015 Dönemine Ait Üç aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Beyanı" "Mart 2015 Dönemine Ait Aylık ve Ocak-Şubat-Mart/2015 Dönemine Ait Üç Aylık Katma Değer Vergisinin Beyanı" Mart 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Beyanı 2014 Yılına İlişkin Kurumlar Vergisi Beyannamesinin Verilmesi "Mart 2015 Dönemine Ait Aylık ve Ocak-Şubat-Mart/2015 Dönemine Ait Üç aylık Gelir/Kurumlar Vergisi Stopajının Ödenmesi" "Mart 2015 Dönemine Ait Aylık ve Ocak-Şubat-Mart/2015 Dönemine Ait Üç Aylık Katma Değer Vergisinin Ödenmesi" Mart 2015 Dönemine Ait İstihkaktan Kesinti Suretiyle Tahsil Edilen Damga Vergisi ile Sürekli Mükellefiyeti Bulunanlar İçin Makbuz Karşılığı Ödenmesi Gereken Damga Vergisinin Ödenmesi "1-15 Nisan 2015 Dönemine Ait Noterlerce Yapılan Makbuz Karşılığı Ödemelere Ait Beyannamenin Verilmesi ve Ödenmesi" 2014 Yılına İlişkin Kurumlar Vergisi Mükellefleri İçin Kesin Mizan Bildirimi 2014 Yılına İlişkin Kurumlar Vergisinin Ödenmesi "Mart 2015 Dönemine Ait 4/a ve 4/b Kapsamındaki Sigortalılara İlişkin Primlerin Ödenmesi" Mart 2015 Dönemine İlişkin Ba, Bs Formlarının Verilmesi Yıllık İşletme Cetvelinin Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüklerine Verilmesi 2015 Yılı Çevre Temizlik Vergisi I. Taksit Ödemesi 2015 Yılı Emlak Vergisi I. Taksit Ödeme Dönemi "Gelir Vergisi Mükellefleri İçin Vergi Levhasının İnternet Vergi Dairesi Üzerinden Yazdırılarak Alınması" Mükellef Bilgileri Bildiriminin Verilmesi KÖY-KOOP MERKEZ BİRLİĞİ 1971 yılından bu yana faaliyet gösteren Türkiye Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu nun geçiçi 2. maddesi gereği, intibak dışı kalarak tüzel kişiliklerini korumuş ve Merkez Birliği düzeyinde KÖY-KOOP adı altında üst örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Köy-Koop Merkez Birliği; Tarıma ait farklı çalışma alanlarında (Hayvancılık, Süt üretimi ve işlenmesi, seracılık, halı kilim üretimi, zeytin ve zeytinyağı işlenmesi, bal, çeltik üretimi ve işlenmesi, çiçekçilik, fidan, salça, reçel, konserve üretimi v.b.) etkinlik gösterir. YAYIN KURULU Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI Dr. Özdal KÖKSAL Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Dr. Neşe N. TOPRAK Prof.Dr. Ayhan ÇIKIN Dr. Selen Deviren SAYGIN Prof.Dr. Cem ÖZKAN Dr. Caner KOÇ Prof.Dr. Bülent GÜLÇUBUK Uzm. Dr. Esra GÜNERİ Yrd. Doç.Dr. Tuba ŞANLI Yrd. Doç.Dr. Hilal TUNCA Ünal ÖRNEK Yrd.Doç.Dr. Levent DOĞANKAYA Erol AKAR Dr. Yener ATASEVEN Tevfik Fikret CENGİZ Gazetemizin Yayın Kurulu Üyeleri Fahri Olarak Görev Yapmaktadırlar. KÖY KALKINMA VE DİĞER TARIMSAL AMAÇLI KOOPERATİF BİRLİKLERİ MERKEZ BİRLİĞİ İmtiyaz Sahibi ve Yayınlayan: S.S. Köy Kalkınma ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatifler Birliği KÖY-KOOP Adına Yakup YILDIZ Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mehmet SEVER Genel Yayın Yönetmeni: Emel TUĞRUL Haber Müdürü: Turgay SOLMAZ Haber Koordinatörü: Ayhan ELMALIPINAR Reklam Müdürü: Yasemin ACAR Merkez Adres: Paris Cad. 24/7 Kavaklıdere-Ankara Tel: 0312.419 63 95 Faks: 0312. 419 63 96 Web: www.koykoop.org E-posta: info@koykoop.org Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın Nisan 2015 ANKARA Baskı: Matus Basımevi Reklam ve Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. Matbaacılar Sitesi 1514. Sk. No:2 İvedik Organize Sanayi - ANKARA Tel: 0312. 395 95 96 Yazıların Sorumluluğu yazarlara, ilanların sorumluluğu ilan sahiplerine aittir.

4 TARIM Nisan 2015 Köy-Koop Haber Seçimlere Doğru Adaylara Çiftçi Soruları Gezici Araştırma Şirketi, çiftçilerin durumunu ve algısını belirlemek üzere 1-6 Nisan 2014 tarihlerinde TÜİK örneklem verilerini dikkate alarak bir araştırma yapmış. Araştırma sonuçlarına göre çiftçiler geçinemediklerini söylüyor. Çiftçilerin yüzde 87.60 ı zorunlu harcamalardan sonra ellerinde para kalmadığını, Yüzde 72.40 ı ahırlardaki hayvan sayısının azaldığını, Yüzde 35.50 si çiftçiliği bırakarak göç ettiğini, Yüzde 38,1 i kooperatifçiliğe önem verilmesini, Yüzde 65,9 u ise tarla tarımından çok hayvancılığa önem verilmesini ve devlet desteklerinin artırılmasını, Yüzde 19,3 ü mera alanlarının kalmadığını ve yüzde 22,1 i toprağın eskisi gibi verimli olmadığını, Yüzde 30,2 si suyun kalmadığını, yüzde 38,6 sı iklimin değiştiğini ve yüzde 70,8 i nehirlerinin kirlendiğini belirtiyorlardı. Tarımsal üretim ne âlemde? Para kazanamayan çiftçilerin bir kesiminin tarımdan vazgeçtiği biliniyor. Toplam tarım alanı 1990 da 27milyon 856 bin hektardan,2014 Ocak ta 23 milyon 811 bin hektara düşmüş durumda. Bunun sonucu olarak tarımsal üretim gerilemiş. Bir örnek.1990-2013 döneminde baklagil üretimi yüzde 43 azalarak 2 milyon 13 bin tondan 1 milyon 148 bin tona düşmüş. Özetle sonuçlar çiftçilerin durumlarının iyi olmadığını ve tarımın önemli sorunları olduğunu gösteriyor. Çözümlerle ilgili yasalar parlamenter demokrasilerde meclisten çıkacağına göre, genel seçimlerde aday olacaklar, aşağıda sıralanan çiftçi sorularının cevaplarını aramak ve bilmek durumundadır diye düşünüyorum. Bir tarım uzmanı ve küçük bir çiftçi olarak aldığım cevaplar benim de oyumu yönlendirecek. Çiftçilerin Soruları Tarımsal desteklemeler, Tarım Yasası nın temel ölçütleri düzeyinde gerçekleştirilecek mi? Tarım Yasası nın bu hükmü neden uygulanmıyor? Çiftçilerin borçlanması, neden özel bankalara yönlendirildi? Ziraat Ban- Prof.Dr. Mustafa KAYMAKÇI İzmir Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu mustafa.kaymakci68@gmail.com kası ya da Tarım Kredi Kooperatifleri işlevlerini neden yitirdi? Tarımsal girdilerden alınan KDV ile Özel Tüketim Vergisi ne zaman düşülecek? Tarımsal amaçlı kooperatifleri güçlendirici yasalar ne zaman çıkarılacak? Üreticiler AB de olduğu gibi neden sanayici olmuyorlar? Kırsal kesimde örgüt fazlalığı hatta örgüt kirliliği ne zaman sonlanacak? Kurulan örgütlerin işlevleri neden karıştırıldı? Tarım topraklarının yabancı ya da yabancı denetimli bankalar tarafından alınmasını engelleyici yasalara gereksinme duyuyor musunuz? Bu konuda bir sınırlama getirilecek mi? Tarım toprakları ve meralarının korunması konusunda neler yapılabilir? Türkiye lider durumda olduğu ürünlerde uluslararası borsaları neden kuramıyor? Fındık, üzüm, kayısı borsaları gibi. Kooperatifler, ürünlerini aracısız olarak pazarlayamazlar mı? Yerel yönetimler bu konuda gerekli olanakları niçin sağlayamıyor? Çiftçilere tohum ve damızlık üreten devlet tarım işletmeleri neden satılıyor? Bunların korunarak geliştirilmeleri olası değil mi? Tohumculuk Yasası, Şeker Yasası, Tütün Yasası gibi üretici ve tüketicilerin aleyhine olan yasaları değiştirmek istiyor musunuz? Mazot, gübre, yem gibi girdi fiyatları Batı ülkelerine göre neden kat kat fazla? Girdi fiyatları artarken çiftçi eline geçen ürün fiyatları neden düşüyor? Bakalım, adaylar bu sorulara nasıl cevap verecekler? Bal Reklamları Durduruldu Gümrük ve Ticaret Bakanı Nurettin Canikli, ballarla ilgili olarak gelen her ihbari değerlendirdiklerini,bundan sonra Televizyonlarda bal reklamı yapılmayacağını belirterek Türkiye nin her yerinden gelen şikayetlere müdahale ettiklerini söyledi. Canikli; Televizyon yoluyla yapılan bal satışlarını analiz ettik tamamı sahte çıktı. Balı tatlandırıcıdan, nişasta bazlı şekerden, glikozdan yapıyorlar. Onun da kilosu bir liradır. Dünyada örneği var mı bilmiyorum. 10 liraya satıyorlar. Aroma, bal tadı vericilerle birlikte toplam maliyeti en fazla 1.5 lira oluyor. Ama gerçek balın fiyatı en az 250-300 liraya ulaşıyor. Zayıflama haplarında da durum aynı. Çeşitli hastalıklara iyi geldiği öne sürülen ürünlerin büyük bölümünün reklamlarını durdurduk. Tamamına yakınının sağlık kurallarına uygun olmadığını gördük. dedi. Reklam Kurulu 2014 yılı içerisinde bal reklamlarıyla ilgili olarak 2 reklam yayınına durdurma cezası, 23 reklam yayınına ise 2 milyon lira idari para cezası vermişti. Kurul, sahte bal reklamlarının durdurulmasına da karar vermişti. Metalaşan Su Unutulan İnsan TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, 21 Mart Dünya Su Günü nedeniyle "Metalaşan Su Unutulan İnsan" konulu bir Panel düzenledi. ZMO Mehmet Yüceler Eğitim Salonu nda, gerçekleştirilen Paneli, ZMO eski başkanlarından, Ankara Milletvekili Doç. Dr. Gökhan Günaydın yönetti. Panelde konuşmacı olarak, ZMO İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, Doç. Su Yönetimi Enstitüsü nden Dr. Gökşen ÇAPAR ile Çevre ve İnşaat Y.Mühendisi Hasan Akyar yer aldı. Yoğun katılımın gerçekleştiği panelin açılışında konuşan ZMO Genel Başkanı Özden Güngör, Yaşam için vazgeçilmez bir doğal kaynak olan su, dünyada giderek önemi artan stratejik bir kaynaktır. 21. yüzyılın başından itibaren çevre sorunları, kullanılabilir su kaynaklarını kısıtlamaya başlamıştır. Hızlı nüfus artışı da su talebini arttırarak sorunun büyümesine neden olmaktadır. 2015 yılı itibariyle 7 milyarı aşan dünya nüfusunun, 2050 de 9,6 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Doğal olarak dünyadaki yıllık gıda maddeleri üretimi, dünya tüketimini karşılamakta zorlanacaktır. Bu nedenle, gelecekte tarım sektörü gıda güvenliğinin sağlanmasında ve ülkelerin sosyoekonomik kalkınmasında büyük rol oynayacaktır. dedi. Suyun Metalaştırılması İnsanlık Suçu Güngör, Bilindiği gibi yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 10.000 m3 ten fazla olan ülkeler su zengini, 1.000 m3 ten az olan ülkeler ise su fakiri olarak kabul edilmektedir. Türkiye, kişi başına düşen 1.500 m3 civarındaki kullanılabilir su miktarı ile su kısıtlı bulunan ülkeler arasındadır. Üstelik su kaynaklarımız giderek azalmaktadır. Dünyadaki toplam suyun %70 i sulama, %22 si sanayi ve %8 i içme ve kullanma suyu olarak tüketilmektedir. Türkiye de toplam su tüketimimiz 46 milyar m3 olup bunun 34 milyar m3 ü tarımda (%74), 5 milyar m3 ü sanayide (%11) ve 7 milyar m3 ü de içme-kullanma (%15) amaçlı kullanılmaktadır. Su tüketiminde en büyük payı alan tarımsal üretimde suyun son derece dikkatli kullanılması hem su tasarrufu, hem de tarımsal verimlilik açısından bir zorunluluktur. Bu nedenle sulama randımanını artıran ve sulama suyu ihtiyacını azaltan basınçlı sulama yöntemleri kullanılmalıdır. diye konuştu. 20. yüzyılın ikinci yarısında gelişen ve suyu metalaştıran yaklaşım sonucunda, dünya nüfusunun kullandığı suyun yönetiminde çok uluslu özel şirketlerin etkinliğinin arttığını vurgulayan Özden Güngör, Bizim görüşümüz, suyun metalaştırılmasının bir insanlık suçu olduğu, sağlıklı ve temiz suya erişimin ekonomik kaygılardan bağımsız bir hak olduğu yönündedir. Su zengini bir ülke olmayan Türkiye su kaynaklarını koruyarak gelecek kuşaklara aktarabilmek için acil önlem almalıdır. Bu doğrultuda, önceki yıllarda yapılmış sulama projeleri tekrar gözden geçirilmeli, iyileştirilmeli ve açık sulama sistemleri kapalı sulama şebekelerine dönüştürülmelidir. Tarımda verimliliğin artırılması için arazi toplulaştırması, tesviye, drenaj işleri gibi tarla içi faaliyetler ve ürün-toprak-su yönetimi konusunda çiftçilerin kapasiteleri yükseltilmelidir. Su havzaları yerleşim ve sanayi tesisleri ile işgal edilmemeli, su kaynakları kirletilmemeli, mera ve ormanlar azaltılmak yerine çoğaltılmalıdır. Daha önce bahsettiğimiz gibi tarla içi sulamasında geleneksel yöntemler yerine, yağmurlama veya damla sulama sistemlerinin kullanılması teşvik edilmelidir. Ama en önemlisi bütün bunların yaşama geçirilebilmesi için gereken bütçe tarıma aktartılmalıdır. dedi. Güngör, şebeke sularının özelleştirilmediği, barajların, göllerin, göletlerin, akarsuların, derelerimizin kurutulup yok edilmediği, köylünün, tarlasını bahçesini suladığı suya sayaç takılmadığı, halkın temel hakkı olan su politikalarına sahip çıkan bir dünya özlemiyle konuşmasını sonlandırdı. Panelde konuşan Ankara Milletvekili Doç.Dr. Gökhan Günaydın, Dünya Su Günü Kutlamları için Bu memlekette eğer birşey kutlanıyorsa orta yerde bir sorun var demektir. Barış Gününü kutluyorsak barışla, kadınlar gününü kutluyorsak mutlaka kadınlarla ilgili birçok sorunların olduğunu hepimiz biliyoruz. Dünya Su Günü nü de bu çerçevede düşünebiliriz. Türkiye su fakiri olmaya yakın bir ülke. kişi başına su kullanımı düzeyi 1500 m3 ün üzerinde olmalıdır. Ama biz biliyoruz ki, Akdeniz havzasında bulunan ülkemiz iklim kuşaklarının orta dönemde 150 ila 300 km kuzeye doğru hareketlendiği bir mevsim anormallerinin artacağı yeni bir döneme gjrecek. Dolayısla bu süreci bu çevrçeve içerisinde düşünmek ve yeniden değerlendirmek gerekiyor. İki farklı cephenin bu konuda sürekli birbirleriyle bir mücadele içinde olduğunu görmemiz gerekir. Liberal cepheden suya yaklaşanlar, suyun tüketimini kontrol altına almalıyız, bunu yapmanın da bir tek yolu vardır. Suyu fiyatlandırmak, suyu fiyatlandırmadığınız sürece su teketimini doğru bir çerçeveye oturtturamazsınız ve bakın Türkiye de şu söyleniyor. Türkiye de suyun yüzde 74 ü tarımda kullanılmaktadır. Şimdi şu soruyu sormak istiyorum. Bu veri hangi bilimsel araştırmaya dayınılarak bize söyleniyor. Bu cephe ayrıca tarımda kullanılan bu suyun önemli bir bölümü salma, vahşi sulama yöntemleriyle kullanılıyor, basınçlı sulama sistemlerine gerekli önem verilmiyor, bunu fiyatlandırmalıyız ki çiftçi suyu daha tasarruflu kullansın diyorlar. Bu konuda rakamlar çok açık. Ülkemizde 8 milyon hektardan daha yüksek bir alan çok daha rahatlıkla sulanabilecek düzeydedir. Bu duruma rağmen 4 milyon hektar alan bizden su beklemektedir. Ancak kamu bu yatırımı yapmamaktadır. Üretici giderek daha fazla derinde açtığı kuyulardan su çekerek ihtiyacını karşılamaya çalışmaktadır. Siz suyu fazla kullanmasınlar diye suyu fiyatlandıracaksınız, o zaman çiftçi de size bu konuda kamu yatırım yaptın mı, tarlama su getirdin de ben hayır mı dedim diye soracaktır. GAP ta 1.8 milyon hektar alan sulanabilir nitelikte. Bugüne kadar yalnızca 411 bin hektar alanı sulayama açabilmişiz. Son 13 yılda ortalama sulamaya açılan alan 16 bin hektardır. Yani bu hızla gidilirse 66 yıla ihtiyaç var ki, GAP bölgesinde sulanabilir alanların sınırına ulaşalım. Biliyoruz ki orada toplanan sudan elde edilen elektirik enerjisinden bu güne kadar bu ülkeye 23 milyar dolar para kazandırmışıtr. Bu yüzden tüm bu görüşleri, düşünceleri üreticinin, çiftçinin, köylünün lehine olacak şekilde yeniden değerlendirmemiz gerekmektedir. diye konuştu. Türkiye yi bekleyen tehlike: Kaya gazı Panelde, Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık da uzun süredir ABD ve Avrupa nın gündeminde olan, Türkiye de şimdilik Diyarbakır da sondaj çalışmalarına başlayan ve Trakya bölgesinde de lisans verilen kaya gazı ya da literatürdeki adıyla şeyl gazı hakkında detaylı bilgi sundu. İlk olarak ABD de çıkarılmaya başlayan kaya gazının, yatay ve dikey sondaj yöntemiyle elde edildiğini, sondaj sırasında, içine çeşitli kimyasal kirletici maddeler ilave edilmiş bol miktarda su kullanıldığını ve elde edilen sıvının yerküre çatlatmasına neden olduğu bilgisini veren Atalık, hidrolik çatlatma sıvısında kullanıldığı tespit edilen 2 bin 500 kimyasaldan, 650 den fazlasının kanserojen madde içerdiğini, şirketlerin de bu kimyasalların ne olduğunu ticari sır nedeniyle açıklamadığını söyledi. Yani ne olduğunu bilmediğimiz maddeler, yer altına enjekte ediliyor diyen Atalık, yer altına bırakılan sıvının da sadece yüzde 50 ya da 70 inin geri çekildiğini, gerisinin yer altında kaldığını ifade etti. Kaya gazının halk sağlığı üzerinde de etkilerinin olduğunu dile getiren Atalık, ABDnin Louisiana eyaletinde hidrolik çatlama sıvısına maruz kalan 16 inek öldü. Ticari sır nedeniyle de bu hayvanların hangi maddelerden öldüğü araştırılamadı diye konuştu. Panelda ayrıca, Su Yönetimi Enstitüsü nden Dr. Gökşen ÇAPAR ile Çevre ve İnşaat Y.Mühendisi Hasan Akyar da yaptıkları sunumlarda su sorunları ve alınması gereken önlemlerle ilgili görüşlerini aktardılar.

Köy-Koop Haber Nisan 2015 TARIM 5 Tire Süt e Avrasya Kalite Ödülü Tire Süt Kooperatifi, Avrasya Tüketicileri Derneği tarafından Önerilen Marka Kalite Ödülü ne layık görüldü. 15 Mart Dünya Tüketici Hakları Günü nde Uluslararası boyutlarıyla tüketici memnuniyetinin konu aldığı Avrasya Kalite Ödülü ulusal ve uluslararası markaların yöneticilerinin katılımıyla gerçekleşti. Tüketici, marka, farklılaşma, İnovasyon, iletişim, sosyal sorumluluk, toplumsal barış, ürün çeşitlenmesi, uluslararası rekabet, yaşam ve düşünce kalitesi, çevrenin korunması gibi konular iş ve sanat dünyasının başarılı yöneticileri tarafından ele alındı. Tire Süt e, Avrasya Kalite Ödülü Doğal ve kaliteli ürünleriyle kısa sürede tüketicilerden büyük ilgi gören Tire Süt Kooperatifi nin kalitesi tescillendi. Geçtiğimiz aylarda Ege Bölgesi Sanayi Odası tarafından Marka Değeri ödülü alan Tire Süt Kooperatifi ne bir ödülde Türkiye nin önde gelen sivil toplum kuruluşlarından Avrasya Tüketicileri Derneği nden (ATÜKDER) geldi. Pazar araştırmaları ve tüketici memnuniyeti anketleri yapan ATÜKDER, İstanbul da düzenlenen törende kooperatife Önerilen Marka Kalite Ödülü verdi. Ödülü alan Kooperatif Başkanı Mahmut Eskiyörük, 2000 üreticiyle birlik olduk, geliştik ve bir marka olduk. Amacımız küçük aile işletmelerinin sürdürülebilirliğini sağlamak. Yaptığımız yatırımlarla küçük üreticinin Avrupa standartlarında üretim yapmasını sağladık. Ayrıca bu ürünleri kendi tesislerimizde mamule dönüştürerek hem ortaklarımızın ürününe değer kazandırdık hem de tüketiciye sağlıklı, kaliteli ve güvenli ürün sunduk. Gelinen süreçte Birleşmiş Milletler Dünya Tarım ve Gıda örgütü bizi Dünyanın En İyi Kırsal Kalkınma Modeli seçti. Bugün de Kalite ödülü aldık. Bu ödül bizler için kaynakları doğru kullandığımızın bir kez daha kanıtlanması anlamını taşımaktadır dedi. Mustafa Kemal Atatürk ün Eğer milletimizin büyük ekseriyeti çiftçi olmasaydı biz bugün dünya yüzünde bulunmayacaktık sözüne vurgu yapan Eskiyörük, şunları söyledi: Biz bir model yarattık. Küçük üreticilerin birleşerek ne denli büyük başarılara imza atacağını Tire Süt modeliyle ortaya koyduk. Tire den Türkiye ye ardından da dünyaya sesini duyuran kooperatifimiz, Türk Çiftçisinin başarısının sembolü haline gelmiştir dedi. Ege Bölgesi nde pazar lideri markalar arasına girdiklerini ifade eden Eskiyörük, tüketicilerden gelen yoğun talep üzerine İstanbul ve Ankara da da lojistik çalışmalarına başladıklarını vurguladı. Törende konuşan ATÜKDER Başkanı Osman Doğan kaliteli ürün ve hizmetin hayatın her yerinde ön plana çıkması ve duyurulması için çalıştıklarını söyledi. Başkan Doğan, 1967 yılında kurulan ve son dönemde hızlı bir ivmeyle Tire yi ülke çapında marka yapan Tire Süt Kooperatifi gibi örneklerin çoğalmasını arzuladıklarını belirterek Bizlerin asli görevi kaliteyi tüketicilere önermektir. Süt ve süt ürünleri alanında uzun araştırmaların ardından kaliteli ürünleriyle tüketicilerden büyük ilgi gören Tire Süt Önerilen Marka Kalite ödülünü almaya hak kazandı diye konuştu. Foto:izmirkentgazetesi.com Köy Kalkınması: Kovanın Deliklerini Kapatmak Varolan ekonomik sistem yaratılan değerlerin köylerden kentlere ve oradan yurt dışına akışını şiddetlendiriyor. Tüketim toplumu köylüleri de etkiliyor kuşkusuz. Bakıyorsunuz köy bakkallarında plastik kaplar içinde sanayi yoğurdu, trans yağlarla üretilmiş çerezler satılıyor. Birçok köyde artık ayran yapılmıyor. Geçenlerde kooperatifçiliğin epeyce geliştiği bir köyümüzde bir etkinlik için gelen davetlilere sanayi ayranı ve plastik kaplarda gözleme ikram edildi. Yerler kısa zaman içinde plastik çöplerle doldu. Sonra da köyde koyunculuk neden geriliyor diyoruz. Köyde yapılmış ayran ve porselen tabaklar kullanılsa idi o hazır ayranlara ve plastiğe harcanan ve köy dışına kaçan değerler köy içinde kalacaktı. Bu durumlarda köy ekonomisini delikli bir kova gibi düşünebiliriz. Harcamaların çarpan etkisi burada etkili oluyor. Köyde kazanılan 1000 TL. lık bir gelirin %80 i köy içinde kullanılırsa sonuçta toplam olarak köyde 5000 TL. bir gelir yaratılıyor. Ancak 1000 TL. lık gelirin %20 si köy içinde kullanılırsa, köyde toplam harcanan değer 1250 TL. oluyor. Prof.Dr. Tayfun ÖZKAYA Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi tayfun.ozkaya@ege.edu.tr Bir çiftçi ambalajlı süt alacağı yerde başka bir köylüden süt alıyorsa, harcaması kovanın altındaki delikten kaçmak yerine başka bir köylünün geliri oluyor. Süt satan da eline geçen paranın bir kısmı ile örneğin kahvede köyde bir kadının toplayarak kahveciye sattığı adaçayından içerse para gene köyde dönmeye ve gelir yaratmaya devam ediyor. Kola içerse para delikten düşüyor. Bir köy bu konulara dikkatini verirse gelirini arttırabilir. Örneğin köy kahvesinde kentten gelen poşet bitkisel çaylar yerine köy çevresinden toplanmış kekik, adaçayı, kuşburnu kullanılabilir. Ancak gördüğümüz şu ki birçok köyde kahvede, vaz geçtim bitkisel hazır poşet çaylardan, kimya sanayiinin hazır tozları kullanılıyor. Hem gelir köy dışına kaçıyor hem de sağlıkları bozuluyor. Etrafında kıyamet gibi kuşburnu olan köy ve kasabalarda yapay aromalarla hazırlanmış içecekler gördük. Köylüler kentlerdeki marketlerden sebze, hatta yumurta almak yerine köylerde yetiştirmeye teşvik edilebilirler. Bazı köylerimizde köy pazarları kuruluyor. Örneğin İzmir Urla Bademler köyünde böyle bir pazar var. Burada kovanın delikleri tıkandığı gibi kentten gelen alıcılar köye yeni değerler getiriyorlar. Pazar sayesinde köy ekmeği daha çok üretiliyor. Pazarın oluşmasından sonra köyde gezen tavuklardan üretilen yumurta, sebze üretimi arttı. Köyde gözleme vb. yiyecekler ikram eden köy restoranları açıldı. Köye dışarıdan para geldiği gibi içeride harcanan para da daha uzun bir çevrim içinde köyde kalmaya devam ediyor. Şüphesiz bu saydıklarımdan daha da önemlisi tarımsal girdiler sorunudur. Bunların fiyatları durmadan artıyor ve artış hızları ürün fiyatlarını çok geçiyor. Esas strateji çiftçilerin kimyasal ilaçlar yerine ekolojik üretimi seçerek ev yapımı ilaçları öğrenmeleridir. Bunları deneyerek başarılı olan çok köylü var. Böylelikle paralar tarım ilaçlarını satın almak için köy dışına, hatta ülke dışına kaçmak yerine köyde kalacaktır. Diğer bir konu da şüphesiz ürünleri doğrudan tüketicilere satmaya çalışmaktır.

6 GÜNDEM Nisan 2015 Köy-Koop Haber TÜRKİYE KOOP Bulgaristan Kooperatiflerini Ziyaret Etti Muammer Niksarlı Başkanlığındaki heyette TÜRKİYE KOOP, Tarım Kredi, Pankobirlik ve Köy-Koop dan 7 temsilci yer aldı. Tarımda Kadınlar Erkeklerden Yüzde 32 Daha Az Ücret Alıyor Mevsimlik tarım işçilerinde kadın-erkek ücretleri arasındaki fark yüzde 32 yi buldu. Türkiye İstatistik Kurumu nun Tarımsal İşletmelerde Ücret Yapısı Endeksi nin 2014 yılı verilerine göre, geçen yıl mevsimliktarım işçilerinin ortalama ücretleri yüzde 13.9 arttı. Mevsimlik kadın işçilerin günlük ücretleri %14,3 artış göstererek 41 TL olurken, erkek işçi ücretleri %12,1 artış göstererek 54 TL oldu. Böylece, kadın erkek işçi ücretlerindeki fark yüzde 32 oldu. Bulgaristan Kooperatifleri Merkez Birliği CCU Başkanı Petar Stefavov ile ticari işbirliğine başlanılması konusunda önemli bir görüşme yapıldı ve mal satımı ve mal alımında yer alacak bölgesel kooperatifler ve tesislerinde iki gün süre ile incelemelerde bulunuldu. Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Genel Başkanı Muammer Niksarlı başkanlığında; Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim Kurulu Üyesi İlhami Teke ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tareks Genel Müdür Yardımcısı Ekrem Eraslan, Pankobirlik den(konya Şeker- Torku) Bayram Tırpan, Köy-Koop Merkez Birliği Genel Başkanı Yakup Yıldız ve Köy-Koop Bursa Birlik Başkanı Erdoğan Yıldız ile Türkiye Milli Kooperatifler Birliği Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Prof. Hüseyin Polat tan oluşan 7 kişilik bir TÜRKİYE KOOP heyeti, Bulgaristan Kooperatifleri Merkez Birliği (CCU) Başkanı Petar Stefanov un davetlisi olarak 10-12 Mart 2015 tarihleri arasında görüşmelerde bulunmak üzere Bulgaristan ı ziyaret ettiler. Türk heyeti, CCU merkezinde Genel Başkan Petar Stefanov ve teknik heyeti tarafından karşılandı. Stefanov konuşmasında Türk heyetinin ziyaretinden duyduğu mutluluğu belirterek bu ziyaretin iki ülke kooperatiflerinin işbirliği konusunda önemli bir başlangıç olacağını ifade etti. Stefanov konuşmasında Avrupa da ve ICA bünyesindeki kooperatifler arasında işbirliği konusunda çok uzun görüşmeler yapıldığı, raporlar hazırlandığı ancak uygulamada pek ileri adımlar atılamadığına dikkat çekerek iki komşu ülke kooperatiflerinin bu söylemleri eyleme dönüştürmeyi başararak dünyaya örnek olacaklarına inandığını söyledi. Görüşmede konuşan TÜRKİYE KOOP Genel Başkanı Muammer Niksarlı da kooperatiflerin genel sorunlarına değinerek kooperatif politikası ve stratejileri konusundaki tartışmaların artık eyleme dönük pratik sonuçlar doğurması zamanının geldiğini söyledi. Niksarlı, TÜRKİYE KOOP un Çin Ulusal Kooperatifleri Birliği ile yaptığı çerçeve antlaşmaya atıfta bulunarak benzeri bir antlaşmanın Bulgaristan kooperatifleri ile de yapılması gerektiğini ifade etti. Niksarlı daha sonra heyette bulunan delegasyonu tanıtarak, Türkiye nin en güçlü kooperatiflerinin heyette temsil edildiklerini belirtti ayrıca, kooperatif örgütler ve ürünleri hakkında açıklamalarda bulundu. Niksarlı nın bu açıklamalarını ilgiyle izleyen CCU Başkanı Stefanov bu değerli grubu Bulgaristan a getirdiği ve bu alandaki olumlu gelişmelere önayak olduğu için kendisine teşekkür etti. Niksarlı nın konuşmasından sonra Türk heyetinde yer alan kooperatif temsilcileri sırası ile kooperatifleri ve ürünlerini tanıtan sunum yaptılar ve getirdikleri ürün numunelerini sergileyerek teknik detaylar konusunda açıklamalarda bulundular ve soruları yanıtladılar. Tarım Kredi Kooperatiflerinin ürünleri konusunda Merkez Birliği Yönetim Kurulu Üyesi İlhami Teke genel bir sunum yaptıktan sora sözü Tareks Genel Müdür Yardımcısı Ekrem Erarslan a bıraktı. Ekrem Eraslan TKK leri ve şirketlerinin ürünleri hakkında ve Bulgaristan da şubesi bulunan şirketleri hakkında açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalar TTK nın Bulgaristan daki şirketinde görevli İsak Karaalioğlu tarafından doğrudan Bulgarca ya çevrildi. Bunu Pankobirlik temsilcisi Bayram Tırpan ın Konya Şeker mamullerini tanıttığı açıklamalar izledi. Köy-Koop ürünleri hakkında da Genel Başkan Yakup Yıldız ve Bursa Köy-Koop Başkanı Erdoğan Yıldız açıklamalarda bulundular. Tarımsal işletmelerde 2014 yılında mevsimlik tarım işçilerinin günlük ücretleri bir önceki yıla göre %13,9 artarak 48 TL, sürekli tarım işçilerinin aylık ücretleri ise %4,2 artarak 1.284 TL oldu. Sürekli tarım işçilerine ödenen aylık ücret, kadın işçiler için %8,4 oranında artarak 1.118 TL ve erkek işçiler için ise %3,4 artarak 1.304 TL olarak gerçekleşti. Türk Heyeti, öğlen yemeğinden önce CCU bünyesindeki Bulgaristan Kooperatifler Müzesini ziyaret ederek Bulgaristan kooperatiflerinin gelişme evresi ve bugünkü durumu hakkında bilgi sahibi oldular. İki ülke kooperatifleri arasında başlatılacak ve geliştirilecek ilişkiler konusundaki tartışmalara ve atılacak adımlara ilişkin önerilere öğle yemeği sırasında da devam edildi. Stefanov, Niksarlı ya CCU nun TÜR- KİYE KOOP ile geliştireceği işbirliğinin anısına Bulgaristan kooperatiflerinin simgesini taşıyan bir armağan takdim etti. Niksarlı da Stefanov u Türkiye ye davet etti. Stefanov bu daveti kabul ederek teknik bir heyetle birlikte Türkiye yi en kısa zamanda ziyaret edeceğini söyledi. Türk heyeti 10 Mart günü öğleden sonra başlamak üzere 11 ve 12 Mart günlerinde aşağıdaki kooperatif kuruluşları ve işletmelerini ziyaret etti: CCU nun Sofya daki lojistik hizmetleri ünitesi, ticaret merkezi ve deposu, Kooperatif Mineral Suyu dolum tesisleri, Plovdiv deki (Filibe) Kooperatifler Bölge Birliği ve zincir mağazalarını ziyaret, Filibe eski kent bölgesindeki Osmanlı İmparatorluğundan kalma tarihi cami ve Roma harabelerini ziyaret, Sofya Kooperatifler Bölge Birliği ve Elin Pelin kentindeki tüketim kooperatifleri zincir mağazalarını ziyaret, Sofya da şehir turu kapsamında Mimar Sinan tarafından inşa edilen merkez camiini ziyaret. Ziyaretler sırasında bölge birlikleri başkanları ile alınabilecek ve özellikle de satılabilecek ürünler konusunda görüşmelerde bulunulmuş ve CCU ya bağlı 750 mağazada neler satılabileceği ve Bulgaristan dan neler alınabileceği konularında görüş alışverişinde bulunulmuş ve geleceğe ilişkin potansiyel hakkında da fikir sahibi olunmuştur. İthal Mercimekte GDO Bulaşığı Kanada dan ithal edilmek istenen 39 bin ton kırmızı mercimekte GDO lu kanola bulaşıklığı tespit edilirken bu mercimeklere yönelik kesin test süreci tamamlandı. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, nihai raporunu tamamlayarak mercimeklerin menşeine iadesi kararı aldı. Mercimekler yurda sokulmayarak Kanada ya gönderilecek. Yetkililer, Mercimeklerde GDO bulaşığı vardı. Birinci analizde bunu tespit etmiştik. İtiraz sonucu yapılan testte de aynı geni tespit ettik. Mercimek GDO lu değil ama bulaşık kesinleşti. Biyogüvenlik Kanununa göre bu ürünü yurda sokmuyoruz. Ürün Kanada ya iade edilecek. Çok açık ve net. Asla giremezler dedi. Yetkililer, ithalatçı şirketlerin, yapacakları ithalatlarda Biyogüvenlik Kanununa riayet etmesini istedi. ABD, GDO lu Tahıllarını Zorla Afrika da Pazarlamanın Derdinde Friends of the Earth International tarafından yayınlanan yazıda geçen Yeni bir rapora göre, Gates Vakfı gibi ABD ajansları ve tarım devi Monsanto pahalı ve yetersiz şekilde test edilmiş olan genetiği değiştirilmiş gıdaları ve tahılları (GDO) Afrikalı topluluklara zorla kabul ettirmeye çalışıyor. Afrika Biyo-güvenlik Merkezi nden Haidee Swanby ABD, dünyanın en büyük GDO üreticisi ve Afrika da GDO lu tahıllar için yeni pazarlar arıyor. ABD yönetiminin stratejisi, Afrikalıları GDO lu ürünlerin potansiyel tehditlerine karşı korumak yerine Afrika ülkelerinde ABD tarım çıkarlarını teşvik eden biyo-güvenlik yasaları üretmekten oluşuyor. diyor. Yeni rapor ayrıca tarım devi Monsanto nun Afrika ülkelerinde biyo-güvenlik mevzuatını nasıl etkilediğini, kendi ürünleri için nasıl düzenleyici onay kazandığını ve GDO lu mısır gibi ürünlerin pazara girişinin yolunu nasıl açtığını açığa çıkarıyor. Sadece dört Afrika ülkesi -Güney Afrika, Mısır, Burkina Faso ve Sudan- ticari GDO lu ürünleri piyasaya sürmüş durumda. Ancak genetiği değiştirilmiş mısırın durumu, milyonlarca Afrikalının başlıca gıdası olduğu göz önüne alındığında, epey tartışmalı. Güçlü biyo-güvenlik yasalarının yıllardır yürürlükte olduğu Avrupa ve diğer ülkelerin aksine çoğu Afrika ülkesinde hala bu tür yasalar yok. Şu anda sadece yedi Afrika ülkesinde işlevsel biyo-güvenlik yapıları var. Friends of the World Nijerya üyesi Mariann Bassey Orovwuje Afrika hükümetlerinin kendi vatandaşlarını koruması gerekiyor. Bizim haklarımıza saygı duymalılar. Biz Avrupa vatandaşları ile aynı düzeyde biyo-güvenlik korumasını hak ediyoruz. diyor. Küresel olarak, geçtiğimiz on yılda GDO lu ürün piyasası ciddi olarak biyo-güvenlik yasa ve yönetmelikleriyle kontrol altına alınmış durumda. Ayrıca GDO lu gıda ve ürünler, özellikle Avrupa olmak üzere, birçok ülkede tüketiciler tarafından doğrudan reddediliyor. Afrika Biyo-güvenlik Merkezi çalışanı Haidee Swanby a göre Güney Afrikalı çiftçiler GDO lu mısır, soya ve pamuk yetiştirmekte 16 yıldan fazla deneyime sahip. Ancak GDO lu ürünlerin gıda güvenliğini sağlayacağı vaadi hala yerine getirilmedi. Tersine Güney Afrika nın gıda güvenliğinin düşüşte olduğu bildirildi. Şu anda mısır ihracatı yapılsa bile Güney Afrika nın neredeyse yarısı gıda güveliğine sahip değil. Güney Afrika deneyimi GDO lu ürünlerin sadece iyi kaynaklara sahip az sayıda çiftçiye finansal yarar sağlayabileceğini gösterdi. Afrikalı çiftçilerin büyük çoğunluğu sentetik gübre ve kimyasallara bağımlı pahalı tahılları yetiştirmeye durumu el vermeyen küçük çiftçilerden oluşuyor. 24-27 Şubat 2015 tarihlerinde Mali de Nyéléni Merkezi nde Uluslararası Agroekoloji Forumu düzenlendi. Foruma katılan milyonlarca küçük ölçekli gıda üreticisini temsil eden kuruluşlar, GDO nun bugün dünyaca karşı karşıya kaldığımız açlık, iklim ve biyoçeşitlilik krizine bir çözüm olmadığını, tam tersine bu problemlerin bir parçası olduğunu savunuyor. Mart 2011 de BM Özel Raportörü Olivier De Schutter, Agroekoloji ve gıda hakkı adıyla bir rapor yayınladı. Bu raporda, yeterince desteklenmesi halinde tarım ekolojisinin 10 yıl içerisinde tüm bölgelerde gıda üretimini iki katına çıkarırken iklim değişikliği ve kırsal yoksulluğu azaltıcı etki yapabileceği gösteriliyor. Rapor patentli tohum, gübre, pestisit ve genetiği değiştirilmiş ürünler de dâhil olmak üzere teknolojik ve endüstriyel tarım yöntemlerine meydan okuyor. Günümüzde, agroekolojik üretim modelleri, ücretsiz bitki ve tohum takası yapan küçük ölçekli gıda üreticileri ve güçlü yerel pazarların insanları beslemek ve gezegeni korumak için en iyi yol olduğu kabul ediliyor. Yeşil Gazete - Zeynep Ersoy

Köy-Koop Haber Nisan 2015 TARIM 7 BM den Su Tasarrufu Çağrısı İlk kez 1992'de Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı'nda önerilen "Dünya Su Günü", gerek BM üyelerinin, gerekse diğer dünya ülkelerinin giderek büyüyen temiz su sorununa dikkat çekmek, içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımlar atılmasının sağlanması amacıyla 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 22 Mart tarihini "Dünya Su Günü" olarak ilan etti. UNESCO'nun 22 Mart Dünya Su Günü vesilesiyle yayınladığı Dünya Su Raporu na göre insanlığın varlığını sürdürebilmesi için gerekli olan suyun tüketiminde yeterince özenli hareket edilmiyor. Birleşmiş Milletler yeni su raporunu kamuoyuna tanıttı. Raporda uzmanlar, su kaynaklarının korunması ve su israfının önlenmesi için acil önlemler alınması gerektiğine dikkat çekiyor. Suyu tarım, sanayi ve enerji tüketiyor İçme suyu, genel su tüketimi içerisinde çok küçük bir paya sahip. En çok su tüketilen alanlar ise tarım, sanayi ve enerji. UNESCO'nun Dünya Su Raporu'na göre, sanayide su tüketimi 2050 yılında 2000 yılına oranla dört katına çıkacak. Aynı zamanda, dünya nüfusunun artan gıda ihtiyacını karşılamak için daha fazla tarımsal faaliyette bulunulacağı ve su ihtiyacının da buna bağlı olarak artacağına dikkat çekiliyor. Raporda, koşulların değişmemesi halinde 2030 yılında dünya genelinde su arzında yüzde 40'lık bir boşluk oluşacağı vurgulanıyor. Dünya Su Raporu, su kaynaklarımızı sürdürülebilir şekilde kullanmak istiyorsak, dünya genelinde bir enerji dönüşümüne ihtiyacımız olduğu belirtiyor. Rapora göre küresel su kaynakları, 2030 yılında sanayileşme ve şehirleşme sebebiyle hızla artan su talebinin sadece yüzde 60 ını karşılayabilecek Su kaynakları 2030 da dünyaya yetmeyecek Tarımda verimlilik büyük önem taşıyor Tarım, enerji ve sanayi faliyetlerinin su kullanımı ve yönetimi üzerinde önemli etkileri olduğu belirtilen rapora göre özellikle tarımda su kullanımının veriminin artırılması, kıtlık karşısında alınacak en güçlü önlemlerden biri olarak belirtiliyor. 2012 yılında Nikos Alexandratos ve Jelle Bruinsma hazırlanan 2030/2050 lere Doğru Dünya Tarımı adlı raporda dünya nüfusunun ve şehirleşmenin hızla artması sebebiyle 2050 yılında tarım sektörünün küresel anlamda yüzde 60 daha fazla gıda üretmek zorunda olacağı, bu oranın gelişmekte olan ülkelerde yüzde 100 oranında yükseldiği belirtiliyor. Fakat bu durum tarım sanayinin dünyanın temiz su kaynaklarına olan talebini sürdürülemez duruma getiriyor. BM raporunda mahsul üretimi için suyum verimsiz kullanılmasının yer altı su kaynaklarını tükettiği, nehir debilerini azalttığı, vahşi yaşam habitatlarını küçülttüğü ve küresel sulanmış arazilerin yüzde 20 sinin tuzlanmasına neden olduğu vurgulanıyor. Tarım ve enerji sektörlerinin çok fazla su ihtiyacı olmasının su kıtlığını daha da hızlandırabileceği belirtilen rapora göre enerji üretimi toplam temiz su talebinin yüzde 15 ini oluştururken, tarım ise neredeyse yüzde 70 lik bir pay oluşturuyor. Dünyanın en az gelişmiş ülkelerinde ise bu oran yüzde 90 a kadar çıkabiliyor. Su kaybını azaltmak veya su üretkenliğini artırmak Tarımdaki su verimliliğinin artırılması için iki önemli seçenek olduğu belirtilen raporda, bu seçeneklerin su kayıplarını azaltmak veya su üretkenliğini artırmak olduğu ifade ediliyor. İlk seçenekte üretim süreçlerinde oluşan su kayıplarının azaltılması salık verilirken, ikinci seçenek ise mahsul üretkenliğini artırmaya işaret ediyor. Bu da aynı miktarda sulanan bir araziden daha fazla mahsul elde etmeyi amaçlamak anlamına geliyor. Yaşam standartlarının yükselmesi ve nüfus artışı tehlikeli Hızlı gelir büyümesi ve özellikle gelişmekte olan ülkelerde yaşam standartlarının yükselmesi su kullanımında hızlı bir artışa neden olurken, özellikle su kaynaklarının kıt olduğu bölgelerdeki zayıf yönetimlerin başarısızlıklarının bu artışı daha da hızlandığı belirtiliyor. Daha fazla et tüketimi, daha büyük evlerde yaşama alışkanlıkları, motorlu araçların ve enerji tüketen aygıtların kullanımındaki artış da su muhtemel su kıtlığının diğer önemli nedenleri olarak belirtiliyor. Muğla, Kooperatiflerin Ürettiği Çiçeklerle Süslenecek Muğla Büyükşehir Belediyesi ile Köy-Koop Muğla Birliği ortağı S.S. Beyobası Tarımsal Kalkınma Kooperatifi arasında 1,5 milyon adetlik Alım Garantili Mevsimlik Süs Bitkisi Üretimi için protokol imzalandı. Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün imza töreninde yaptığı konuşmada, Muğla nın yıllık gelirlerinde iki ana sektör tarım ve turizmin önemli olduğunu, Büyükşehir olan Muğla da tarıma ve üreticiye destek vererek ilçe belediyeleriyle birlikte Muğla için projeler ürettiklerini söyledi. Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Muğla nüfusunun yüzde 60 ı kırsal alanda yaşıyor ve Muğla nın yıllık gelirleri tarımdan 7,5 milyar lira, turizmden ise 6 milyar lira. Ülkemizde tarım alanında son yıllarda ekonomik nedenlerle maalesef üretim hızı ve ivmesi azaldı. Oysaki ülke olarak üretime ihtiyacımız var. Her belediyemiz her yıl tükettiği mevsimlik süs bitkilerini farklı şehirlerden alıyor. S.S. Beyobası Tarımsal Kalkınma Kooperatifimizle imzaladığımız protokol ile bu yaz caddeleri, parkları süsleyecek mevsimlik süs bitkilerini Köy-Koop Muğla Birliği üretecek. Muğla, bütün belediyeleriyle ortaklaşa o yörede yaşayan insanlarına birlikte hizmet edecek. Bu protokol imzası ilk ve önemli çünkü bu imza ile sağlanan katkı sadece ekonomik değil, birlikte üretebilmenin, bir olmanın, hedeflerimizin bir, Muğla mızın bir olduğunu gösteriyor. dedi. Muğla Valisi Amir Çiçek Muğla Büyükşehir Belediyesi ve Köyceğiz S.S. Beyobası Tarımsal Kalkınma Kooperatifi arasında imzalanan protokol töreninde yaptığı konuşmada, Muğla Büyükşehir Belediyesi nin Muğla daki önemli bir eksikliği giderdiğini, Muğla nın bir başka yerden alarak kendi bölgesini güzelleştiren bir il olmaması gerektiğini söyledi. Muğla nın kendi toprağında, kendi ikliminde kendi insanıyla üreterek üreten, ihraç eden bir il olacağını söyleyen Vali Amir Çiçek, imzalanan bu protokolle ortak proje üreten, kolektif hareket eden ve Muğlalı üreticiye katkı sağlayan herkese teşekkür etti. Bizlerde Köy-Koop ailesi olarak bu projede emeği geçen Büyük Şehir Belediye Başkanı Dr. Osman GÜ- RÜN, Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanı Salih TUFAN ve diğer tüm kişi ve kurumlara teşekkür ederiz. Son 10 Yılda 500 milyon hektarın üzerinde Orman Kül Oldu Ormansızlaşma ve kuraklık gibi nedenlerle her yıl 100 milyon hektar Verimli alan yitiriliyor

Nisan 2015 Köy-Koop Haber 8 TARIM Tarım ve Gıda Politikaları Paneli Düzenlendi TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Gıda Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası ve Tüketici Hakları Derneği`nin, Tüketici Hakları Haftası nedeniyle düzenledikleri "Tarım ve Gıda Politikaları Paneli", 20 Mart 2015 tarihinde Ankara da gerçekleştirildi. Türk Hukuk Kurumu Toplantı Salonu nda gerçekleşen panelin açılışında Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan Çakar ve düzenleyici üç oda adına Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Özden Güngör birer konuşma yaptı. Güngör konuşmasında, dünya nüfusunun hızla artarken, buna koşul olarak da gıda talebinin de büyümekte olduğunu vurguladı. Güngör, Dünya ülkeleri üretimlerini artırmak çaba sarf ederken ülkemizde maalesef bırakın üretimi artırmayı bunun tam tersi gelişmeler yaşanmaktadır. Türkiye sahip olduğu doğal kaynaklar, coğrafi konumu ve iklim koşullarıyla tarım potansiyeli yüksek bir ülkedir. Ancak yıllardır kendi çiftçisini destekleyerek üretimini artırmak yerine, ithalatı özendiren yanlış tarım politikaların uygulanması sonucu sektörün bugün bir çok sorunla karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. Tarım arazilerimiz her geçen gün azalmakta, ucuz yem kaynağı olan meralar yapılaşmaya açılırken üretimimiz de düşmektedir. Girdi maliyetlerindeki fahiş artışlar nedeniyle küçük çiftçilik yok olmakta, topraklar el değiştirmektedir. Gıda da kendi kendine yeterlilik önemsenmemekle birlikte gıda egemenliği hızlı yitirilmektedir. Türkiye dünyada kendi kendine yeten yedi ülkeden biri konumundayken, bugün ne yazık ki samanı bile ithal eden ülke durumuna düşmüştür. Öte yandan gıda güvenliği sorunsalı da varlığını sürdürmektedir. Son dönemde özellikle sahte bal, sahte zeytinyağı, GDO lu ürünler, yaş meyve ve sebzede pestisit kalıntısı bulunduğuna ilişkin haber tükettiğimiz gıdaların sağlıklı olup olmadığı konusunda endişeleri artırmaktadır. dedi. Özden Güngör ayrıca, halkımızın sağlıklı gıdaya ulaşabilmesi için gıda denetimlerinin ve denetleyici sayısının artırılması, küçük ölçekli gıda işletmelerinde mühendis istihdamının tekrar zorunlu hale getirilmesinin gerektiğini söyledi. İki oturum halinde gerçekleşen Panelin ilk oturumunu Sağlıklı, Yeterli ve Dengeli Beslenebiliyor Muyuz başlığında Prof. Dr. Gürol ERGİN yönetti. Oturumda; Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi nden Prof. Dr. Çağatay GÜLER, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ndan Hanife AYAN, Veteriner Hekimler Derneği Başkanı Prof. Dr. Şakir Doğan TUNCER ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi nden Prof. Dr. Tayfun ÖZ- KAYA konuşmacı olarak yer aldı. Türkiye de gıda güvencesi ve gıda güvenliği konusunda büyük sorunlar yaşadığını, vermiş olduğu örneklerle açıklayan Prof.Dr. Gürol Ergin, gıda denilince akla iki konunun geldiğini belirterek, Birincisi gıda güvencesi, ikincisi ise gıda güvenliğidir. Gıda güvencesi, insanlara sağlıklı yaşamaları için gerekli olan gıdaya ulaşabilmeleri koşullarını sağlamaktır. Bu koşulları sağlıyorsanız gıdanın güvencesi vardır. Gıda güvenliği ise insanların bir gıdayı aldıkları zaman, ondan biyolojik, kimyasal ve fiziksel olarak sağlığa zararsız gelmeme durumu ve koşullarının sağlanmasıdır. dedi. Başka Bir Tarım Mümkün konu başlığında bir sunum gerçekleştiren Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Tayfun Özkaya, Endüstriyel tarım dediğimiz; kimyasal ilaçlarla, kimyasal gübrelerle, yoğun su, makina kullanımıyla, hatta yoğun kredi kullanımıyla büyük şirketlerin, marketlerin hegemonyasıdır. Küçük çiftçilerin tasfiyelerine yönelik olan endüstriyel tarım sistemiyle bir yere varamayız. Bu tarım sistemi dünyaya felaketi getiriyor. Buna karşı ne yapabiliriz? Bugün dünyada kökten tekelcilik, yerel tohum yerine şirket tohumunu, köy pazarı yerine süpermarket, AVM, yerel gıda yerine fastfood, Hayvan gübresi, yeşil gübre yerine kimyasal gübreleri koyuyor. Diye konuştu. Ekolojik tarım yapılırsa insanların aç kalacağı iddialarına yanıt olarak da Özkaya, Bunu en başta BM Tarım Örgütü FAO kendi verileriyle yalanlıyor. Bu verilere göre, dünyada en az kayıp, kaçak ve israflar önlenebilse en az 2 milyar insana daha gıda bulunabilir. Endüstriyel tarım sistemi küresel iklim değişikliği üzerinde büyük bir olumsuz etki yaratıyor. Amerika da ortalama yemek tabağındaki bir gıda 1500 mil yol alıyor. İngiltere de gıda ve yem ithalatı için 83 milyar ton km gerekiyor. 1,6 milyar litre yakıt, 4,1 milyon ton yıllık karbondioksit emisyonu üretiyor. Eğer tarım sistemini değiştirmezsek bırakın aç kalmayıhastalıkları, dünyanın sonunu hızla getirecek bir yola giriyoruz. Uluslararası tarım anlaşmasına göre, ülkelere tarımda kullanmış oldukları gümrük vergilerini azaltma görevi verdiler. Bunu da serbeste ticaret adına yaptılar. Aslında böyle bir serbest ticaret yok. Çünkü bu ticareti dünyada büyük tekeller gerçekleştiriyor. Siz eğer bu gümrüklere sahip olmazsanız, o zaman büyük tekeller istedikleri gibi at koşturacaklardır. Bu yapılan anlaşmaları kabul etmemiz mümkün değildir. Uluslararası tarım politikaları bugün büyük şirketlerin lehine çalışıyor. dedi. Yerel Tohum Yasaklanmıştır Farkında mısınız? Prof.Dr. Tayfun Özkaya, 2006 yılında çıkmış olan tohumculuk yasasının 7. maddesinde Yurtiçinde sadece kayıt altına alınmış çeşitlere ait tohumların ticaretine izin verilir deniyor. Binlerce yıldır üretilen ürünlerin tohumları var, bu madde ile bunlara yasak getiriliyor. Büyük tohum şirketlerinin çıkarları gereği yasaklanıyor. Ayrıca, Bu tohumlar Bakanlık tarafından belirlenmiş nitelik ve standartlara uygun sertifikalı veya kütüğe kaydedilmek üzere kabul edilmiş veya standart tohumluk olarak ambalajlı ve etiketli olarak ticarete arz edilir denilerek köylüyü saf dışı bırakmaktadırlar. Yerel tohum yasaklanmıştır ama toplum bunun farkında değil. dedi. Özkaya, Küresel tohum firmalarının aynı zamanda beşeri ilaç firmaları olduklarını da vurgulayarak, tarımda yaşanılan tüm sorunlara karşı mücadele için iki kanatlı bir mücadelenin gerektiğini, bunlardan birisinin bu hegemonyaya direnmek, ikincisinin ise yerel otonom örnekler yaratmak olduğunu söyledi. Dünyada ve Türkiye de Gıda Politikaları konulu ikinci oturum da Gıda Mühendisleri Odası eski başkanı Petek Ataman ın yöneticiliğinde gerçekleşti. A.Ü. Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi ve aynı zamanda ZMO Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Gülçubuk, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Abdullah Aysu, Gıda Mühendisleri Odası ndan Dr. Mehmet Bingöl ve TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi) Mehmet Besleme sunum yaptılar. Türkiye nin tarım politikasının ne olduğunu tarif etmekte zorlandıklarını dile getiren Prof.Dr. Bülent Gülçubuk, Nasıl Bir Dünyadayız? Sorusu başlığı altında yaptığı genel değerlendirmesinde şu bilgileri aktardı. 7.5 milyar insandan 1 milyara yakını aç. 1.5 milyarı ise aşırı ve yanlış beslenmenin sonucu obez. Açlık ve kötü beslenme FAO ya göre sahra altı Afrika da 239 milyon, Asya da 578 milyon insan en kötü beslenme koşullarında yaşamlarını sürdürüyor. Gıda fiyatları artmaya devam ediyor. 2007 yılından bu yana FAO fiyat endeksi uluslararası gıda fiyatlarında yüzde 70 lik bir artışa sahne oldu. Pek çok yerde çiftçi ve tüketici günde sadece 1-2 dolar kazanıyor. Gıda israfı yıllık hasadın yüzde 30 una kadar ulaşılabiliyor. 1974 yılında toplanan ilk Dünya Gıda Kongresi: Bir sonraki 10 yıl için hasat sonrası gıda atıklarının yüzde 50 azaltılması yönünde bir çağrı yaptı. 40 yıl sonra gelinen nokta FAO nun verilerine göre, dünyada her yıl 1 milyar 300 milyon ton gıda maddesi çöpe gidiyor. Bu atıkların dörtte biri kurtarılsa bugün mevcut 842 milyon aç insanın doyurulması mümkün olabilecek. Tüketim Çılgınlığı 20 inci yüzyılda dünyada ekonomik büyüklük 23 kat, nüfus tüketiminde 9 kat artışa neden oldu. Bugün insanlığın doğal kaynaklardan ve ekosistemden olan talep 1,5 gezegene eş değer durumda. ABD 4 gezegen, AB 3 gezegen! Bu şekilde yaşamaya ve tüketmeye devam edersek, bu yüzyılın ortalarında 3 gezegene eş değer doğal kaynağa ihtiyaç var. Dünyadaki tarım sistemi kriminal bir sistem: yeşil devrim teknolojileri -verim artışı- göz ardı edildi. 2 milyar hektar toprak ve 2.6 milyar insan yeşil devrim kaynaklı, büyük ölçekli kültür pratiklerinin neden olduğu ara bozunumundan olumsuz etkilenmiştir. Avrupa da bitkisel üretimin yüzde 30 u süpermarket estetiğine uymadığı için çöpe gidiyor ve değersizleştiriliyor. Gençler ile Küresel Tarım Sistemi: Gençlerin çoğu olmak istemeyerek büyüyor. Tarım çoğu zaman bir kariyer seçeneği olarak göz ardı edilerek küçümseniyor ve başka hiçbir şansı olmayan yoksul insanların işi olarak görülüyor. Çiftçilerin pazara erişimleri sınırlı ya da yok. Bu da yaptıkları işten gelir sağlamalarını zorlaştırıyor 2014-2023 Tarımda Görünüm Et ve süt ürünlerinin fiyatları, 2013 de arz düşüklüğü nedeniyle tarihsel olarak en yüksek düzeyde olmuştur. Tarım ürünlerine talep son 10 yıla oranla yavaş büyüyor ama bu dünyadaki gelişmelerle ani hızlı yükselişler gösterebilir. Tahıllar halen beslenmenin temel öğesi ama protein, şeker içeren gıda tüketimine daha fazla geçilmekte. Gelecek 10 yılda hayvancılık ve biyoyakıt üretiminin daha yüksek bir oranda büyümesi öngörülüyor. Bu değişim; buğday ve pirinçten yem ve biyoyakıt üretimine kaymayı da getirebilir. Gelecek 5-6 yılda et, süt ve balık fiyatlarının artması bekleniyor. Tahılların tahmini stok/kullanım oranlarında artış olup, bu durum fiyatların oynaklığından duyulan kaygıları yatıştırması gerekir. Ticaret, yavaş hızda da olsa büyümeye devam edebilir. Amerika kıtası, gerek değer gerekse hacim bakımından başat ihracat bölgesi olarak konumunu güçlendirirken, Afrika ve Asya, yükselen talebi karşılamak için net dış alımlarını artıracak. Gelecek Yıllar FAO ve OECD raporlarına göre gelecek 10 yıl içerisinde büyükbaş hayvan eti fiyatları yüzde 20, ham ve beyaz şeker yüzde 30, buğday, mısır ve yağsız süt tozu yüzde 40-60, tereyağı ve yağlı tohumlar yüzde 60, nebati yağ fiyatları yüzde 80 dolayında artabilecek. Son 10 yılda dünyada tarımsal üretim yıllık ortalama yüzde 2 artış göstermiştir. Gelecek 10 yılda ise bu artışın yavaşlayarak, yılda ortalama yüzde 1.7 olması öngörülüyor. Son 50 yılda 300 bin civarında bitki ve hayvan türü yok olmuş, gelecek 15-20 yılda da tüm canlı türlerinde beşte bir oranında azalma bekleniyor. Bu da tüm dünyada insanlığın sonu getireceği kaygılarını artırıyor. FAO dünyanın gıda ve tarım bakanlığı benzetmesinde bulunan Gülçubuk, Yaşanılan bu kadar sorun var ise FAO nun kendi içerisinde başarılı mı, başarısız mı? bunu tartışması gerekiyor. Ülkeleri ve uluslararası bu kuruluşları daha fazla eleştirisel açıdan ele alıp, uyarılarda bulunulması gerekiyor. Amerika merkezli bu tür politikaların dünyada pek de başarılı sonuçlara yol açmadığını görüyoruz. dedi. Dünya ölçeğinde sürdürdükleri mücadelelerin küresel örgütü olan La Via Campesina (LVC-Çiftçinin Yolu) Türkiye Temsilcisi Çiftçi Sendikaları Konfederasyonu Genel Başkanı Abdullah Aysu, Bir tarafta 1 milyar insan aç, 1 milyarın üzerinde insan ise obez. Ve aynı zamanda yılda 36 milyon insan açlıktan ve getirdiği hastalıklardan ölüyor. 1.3 milyar ton gıda da çöpe gidiyor. Bu aç ve yoksul olan bu insanların beslenme ihtiyaçlarının 4 katı. Bu duruma önlem alıcı bir politika olmadığı gibi kimsenin de böyle bir talebi yok diye konuştu. Büyükşehir Yasası ile değerlendirmelerde bulunan Aysu, Türkiye deki çiftçi sayısının nüfusa oranı yüzde 8 dir. Yüzde 22 diye bir rakam yoktur. Bir gece yattık, sabah kalktığımızda yüzde 49 köyümüz bir anda mahalle olmuş. İnek, tavuk, koyun besleyemeyecek Hıfzıssıhha kanunu buna izin vermez. Köylünün ortak malı olan meralar belediyelere devir edildi. Toplumsal varlığımız olan bu meralarımızı alacaklar ve diyecekler ki, bu meralar sığır, koyun, tavuk organize bölgesi olacak -Denizli de olduğu gibi- 5 er dönüm paylaştırıyorum ve şu projeye göre yapacaksın. Proje bedeli söz gelişi 7 bin lira, arsanın bedeli 40 bin lira. Bunu kim yapabilir? Şirketler yapabilir. Bu bütün köylüyü ortadan kaldırmak için yapılan bir oyundur. Köylüyü ortadan kaldırıp şirketlerle bu tarımı nasıl yapabiliriz, onlara tarımı nasıl devir edebiliriz. Yapılmak istenilen esas olay budur. dedi. Gıda egemenliği ve gıda güvenliğinin bir birine çok karıştırılan iki terim olduğunu belirterek, Gıda güvenliği, gıda egemenliğinin bir alt başlığıdır. Eğer gıda egemenliğinizi sağlayamamışsanız, gıda güvenliğinin de hiç bir anlamı kalmaz. diye konuştu. Oturumların tamamlanmasının ardından ZMO Başkanı Özden Göngör tarafından katılımcılara Teşekkür Belgesi verildi.

Köy-Koop Haber Nisan 2015 TARIM 9 Kooperatiflerde Denetim Sorununa Gerçekçi Yaklaşım Mevcut üretici örgütlerinin en önemli sorunlarından birisi güven sorunudur. Kooperatiflerimizin güven kazanabilmesi ve şeffaflığın sağlanabilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması bu anlamda son derece önemlidir. Aslında kooperatifler mevzuatları gereği belki de diğer tüzel kişiliklerde olmadığı kadar her türlü denetime açık tüzel kişiliklerdir. Kooperatiflerin ne tür denetimlere muhatap olduğunu irdeleyecek olursak: Kooperatif ortaklarının kendi iradeleri ile seçtikleri denetim kurulu üyeleri, Bağlı olduğu üst birliğin denetim yetki ve sorumluluğu, Kredi kullanmışsa kredi kullandıran kuruluşun denetim hakkı, Bakanlık İl Müdürlüklerinin ön inceleme yetkisi, Bağlı olduğu Bakanlığın denetim yetkisi, Ortakların denetim ve inceleme hakkı. Her ortağın adli mercilere başvuru hakkı gibi tanınan hak, yetki ve sorumluluklar kooperatiflerin aslında birçok kuruluş tarafından denetlenebildiğini açıkça göstermektedir. Bu kadar denetime açık kuruluşlar olmasına rağmen, kooperatiflerdeki güven sorununun hala yaşanıyor olması, gerçekçi bir şekilde irdelenmesi gerekli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Her yıl yaklaşık üç bin civarındaki kooperatifle ilgili dava açılıyor olması da düşündürücüdür. Kooperatifi denetlemek amaçlı olarak, ortaklar arasından seçilen denetleme kurulu üyelerinin, denetim yapabilecek bilgi, deneyim ve formasyona sahip olmadıkları her kes tarafından bilinmektedir. Dolayısıyla bir organ olarak denetleme kurulunun fonksiyonel olmadığı tek başına yeterli denetimi yapacak durumda olmadığı ortadadır. Bölge ve merkez birliklerinin çok önemli bir kısmı denetim elemanı istihdamı sağlamamakta, teftiş kurulu Erol AKAR Köy-Koop Kastamonu Birlik Başkanı oluşturabilen merkez birliklerinde ise kontrolör veya müfettişler doğrudan Genel Başkana bağlı olarak çalıştıklarından gereği gibi denetim yapamamaktadırlar. Kredi veren kuruluşların denetimi sadece bilanço ile sınırlı kalmaktadır. Bakanlık il Müdürlüklerinde ön inceleme yapacak eleman istihdamı sağlanamamış, Bakanlık merkez teşkilatlarında istihdam edilen kontrolör sayısı ise yetersizdir. Yine ortakların inceleme haklarını kullandıklarını da söylemek pek mümkün değildir. Sorun yaşayan kooperatif ortağı için adli mercilere başvurmak tek çözüm olarak kalmaktadır. Aslında kooperatifçilikte denetim sorunu, sistemin oluşturulması ve kurulacak mekanizmalara işlerlik kazandırılması sorunudur. Kooperatiflerin yeniden yapılandırılması ve yeniden yapılacak olan yasal düzenleme çalışmalarında bu konunun mutlaka dikkate alınması, daha gerçekçi mekanizmaların oluşturulması gerekmektedir. Denetim sorununun her kooperatif türü için aynı olmadığı, denetimin bazı kooperatif türlerinde daha ciddi bir sorun olduğu da gözden kaçırılmamalıdır. Diğer taraftan denetim sorununun sadece kooperatiflerde olduğunu düşünmekte son derece yanlıştır. Diğer üretici örgütlerinde de denetimin ciddi bir sorun olduğunu görmemezlikten gelmek taraflı bir yaklaşım olacaktır. Mevcut 1163 sayılı yasanın 75. Maddesi ile getirilen Kooperatif merkez birlikleri kendisine bağlı birlik ve kooperatifleri denetler ve bunların eğitim ve öğretim ihtiyaçlarını karşılar. Merkez birliği kuruluşu tamamlanmadığı hallerde, birlikler kendisine bağlı kooperatifleri denetler. Üst kuruluşlarca yapılan denetim sonuçları ilgili bakanlığa bildirilir. Kooperatif ve üst kuruluşları, üst kuruluşunun tespit edeceği esaslara göre, kendilerine yönelik denetim ve eğitim hizmetlerine ait giderlere iştirak ederler. Hükmünün, belirli kaynaklar sağlanmış olmasına rağmen işlerlik kazanmadığı da görülmektedir. Bağımsız denetim kuruluşlarına denetim yaptırılmasının da gündemde olduğu görülmektedir. Kooperatifçiliğin gelişmiş olduğu ülkelerde bu sistem denenmiş, ancak başarılı olmadığı, şaibelerin arttığı, hatta sorunların giderek büyüdüğü görülmüştür. Çözüm; Kooperatiflerde Denetim sorunu ile kurumsallaşma sorununu birbirinden farklı konular olarak görmek ve değerlendirmek yanlış bir değerlendirmedir. Kurumsallaşma olmadan sağlıklı bir denetim sistemi oluşturmak hayalcilik olur. Gerçek anlamda işlevsel hale getirilmesi gereken Türkiye Milli Kooperatifler Birliğinin bünyesinde, doğrudan Milli Birliğin genel kuruluna karşı sorumlu, kurumsal kimliği oluşturulmuş, güçlü bir denetim biriminin oluşturulması doğru bir yaklaşım olacaktır. Kastamonu Tarım İl Müdürlüğü Tarafından Bakanlık Temsilcilerinin Eğitimi Gerçekleştirildi Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Ilgaz da ki tesislerinde Kastamonu Tarım İl Müdürlüğünce 2 gün süreyle gerçekleştirilen kooperatiflerin genel kurullarında görev alan il ve ilçe müdürlüğü personellerine yönelik olarak Genel Kurullarda görev alacak olan Bakanlık temsilcilerinin görevleri ile ilgili eğitim verildi. Dolardaki Yükselişle Artan Yem Fiyatları Kırmızı Eti Vurdu Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Başkanı İbrahim Yetkin, son dönemdeki et fiyatlarındaki artışın üretim yetersizliğinden kaynaklanmadığını belirterek, Bu artışın iki boyutu vardır. Birincisi, girdi maliyetlerinde özellikle yem fiyatlarındaki artıştır. İkincisi ise bu artışın çok üzerinde oluşan aracı karlarıdır ifadesini kullandı. Yetkin, yazılı açıklamasında, bazılarının bir süredir et ithalatının başlatılması yönünde çaba gösterdiğini kaydetti. Karkas et fiyatlarındaki artışın yem maliyetinden; marketlerdeki fiyat artışının ise aracı karlarından oluştuğuna dikkati çeken Yetkin, şu bilgileri verdi: Et fiyatlarında üretim durumuyla açıklanamayacak bir artış görülmektedir. Şöyle ki, son iki aylık dönemde karkas et fiyatları 20,58 liradan 22,58 liraya çıkmış, yani yüzde 10 civarında artmıştır. Buna karşılık, marketteki et fiyatlarındaki artış yüzde 20 civarında olmuştur. Başka bir deyişle maliyetteki yüzde 10 luk artış, piyasaya yüzde 20 civarında bir artış olarak yansımıştır. Durum böyleyken, ithalat lobisi söz konusu artışın yüksek aracı karlarından değil et üretimindeki yetersizlikten kaynaklandığını iddia etmekte ve ithalat kapılarının açılması yönünde uğraş vermektedir. Et fiyatlarındaki artışın üretim yetersizliğinden kaynaklanmadığını belirten Yetkin, Bu artışın iki boyutu vardır. Birincisi, HAL VE GİDİŞ girdi maliyetlerinde özellikle yem fiyatlarındaki artıştır. İkincisi ise bu artışın çok üzerinde oluşan aracı karlarıdır değerlendirmesinde bulundu. Yetkin, et üretimi yetersiz iddialarına TÜİK in verilerini kaynak gösterdi. Yetkin in açıkladığı TÜİK verilerine göre, Türkiye nin toplam kırmızı et üretimi, geçen yılın son çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9,3 artarak 402 bin 335 tona ulaştı. Kırmızı et üretimi, bir önceki döneme göre yüzde 98,7, bir önceki yılın aynı dönemine göre ise yüzde 9,3 artış kaydetti. Sığır eti üretimindeki artış ise bir önceki döneme göre yüzde 101.2, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9.2 olarak gerçekleşti. Yetkin ayrıca, Et ve Süt kurumunun aracılığıyla besicilere hayvan verilerek bu ihtiyacın giderilmesi gerekir. Yine, Et ve Süt kurumunun aracıları kaldırması, piyasada ki boşlukları doldurucu önlemlerin alması gerekiyor. Tüketiciye gidene kadarki sürecin piyasayı regule edilerek düzenlemelerin yapılması gerektiğini. vurguladı. Sait MUNZUR Kırsal Kalkınma ev Örgütlenme Şubesince programlanan eğitim toplantısında Bakanlık Baş kontrolörlerinden İsmail BÜL- BÜL eğitici olarak görev alırken Şube Müdürlüğü personelleri de Mevzuatla ilgili bilgilendirmelerde bulundu. Uygulamalı olarak gerçekleştirilen kooperatif genel kurul toplantısından sonra katılımcılara katılım belgesi verildi. Kastamonu Köy Koop Birliğince Veri Tabanı Uygulamasına Başlandı. Eğitim toplantısında Kastamonu Köy Koop Birliğince uygulamaya konulan veri tabanı çalışmaları ile ilgili bilgilendirme yapılmıştır. Birlik Başkanı Erol Akar tarafından gerçekleştirilen sunumda, İlçelerde Tarım İl ve İlçe Müdürlüğü ile müşterek yapılan toplantılarda, Birliğe bağlı birim kooperatiflerin bilgilendirilerek, sadece kendilerinin kullanabileceği veri tabanı şifrelerinin verildiği, Kooperatif yönetimlerinin birlikle şifre sözleşmesi imzaladığı, Kooperatiflerin personele veya Mali müşavire şifre teslimi ile ilgili tutanakların imzalandığı belirtilmiştir. Birim kooperatiflerinin ortaklıkla ilgili işlemlerinin veri tabanı üzerinden gerçekleştirilmesi, standartları belirlenmiş genel kurul ile ilgili tüm dokümanların sisteme kaydı ve sistemden alınması uygulamanın ilk aşaması olacaktır. Tarım İl Müdürlüğünce de desteklenen bu çalışma kapsamında Veri tabanı şifresi İl ve İlçe Müdürlüklerine de verilmiş ve sistemin İl ve İlçe Müdürlükleri yetkililerince de izlenebilmesi sağlanmıştır. Erol Akar, uygulamanın önemli olduğu ve bir örnek teşkil edeceği belirterek, çalışmalarda verilen destekten dolayı Tarım İl Müdürlüğü yetkilerine teşekkür etti.

10 KOOPERATİFÇİLİK Nisan 2015 Köy-Koop Haber Köy-Koop Burdur Birliği KOOP-GEP Eğitim Programına Başladı Köy-Koop Merkez Birliği öncülüğünde; Köy-Koop Burdur Birliği nin ev sahipliğini yaptığı KOOP-GEP Eğitim Programı 22-26 Mart 2015 tarihleri arasında Antalya da gerçekleşti. Denizli de Tarım Fuarına Yoğun İlgi Köy-Koop Denizli Birliği, 11-15 Mart tarihleri arasında, düzenlenen 11. Ege Tarım Sera ve Hayvancılık Fuarında stant açtı. 382 firmanın katıldığı, 157.416 katılımcı ile ziyaretçi rekoru kırılan fuarda, Denizli Valisi; Şükrü Kocatepe, Büyükşehir Belediye Başkanı; Osman Zolan, Baklan Belediye Başkanı; Yusuf Gülsever, Jandarma Alay Komutanı; Albay Cengiz Yıldız, Denizli Birliği nin standını ziyaret etti. Vali Kocatepe ye bilgi veren Birlik Başkanı; Mehmet Varol, 136 aktif Kooperatif, 15.200 ortak aile ile Denizli Tarım ının, Örgütlü gücüyüz. Denizli de üretilen, 1.200 ton/gün inek sütünün, 900 ton u, Kooperatif Ortakları tarafından üretiliyor. Üretilen sütün, 600 ton u, Birliğimize Ortak Kooperatiflerimiz tarafından, 11 Ulusal firmaya soğuk zincirde pazarlanıyor. Bizler, fuar da herhangi bir şey satmıyoruz. Standımızda, ortaklarımıza ikramlarda bulunup, sohbet ediyoruz, dedi. Denizli Birliği nin, KOOP-GEP Sertifikaları, tören ile verildi. Kooperatif ortaklarına, Kooperatifçilik Geliştirme ve Uyum Eğitim Projesi (KOOP-GEP) Eğitim programı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı yetkilerinin gözetiminde gerçekleştirildi. İlk aşamad 59 kursiyerin katıldığı eğitim programına, Köy-Koop Genel Başkanı Yakup Yıldız, Köy-Koop Genel Başkan Yardımcısı M. Barış Aydın, Köy-Koop Denizli Birlik Başkanı Mehmet Varol, Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Kontrolörler Başkan Yardımcısı Ercan Aktaş, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Mehmet Yakut, Burdur İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme Şube Müdürü Sedat Kurtluk Köy-Koop Genel Müdürü Turgay Solmaz, Ahi Evran Üniversitesi Mucur Meslek Yüksek Okulu Kooperatifçilik Bölümü Öğretim Görevlisi S. Sedat Akgüz katıldı. Kursiyerlerin 5 gün süren toplam 40 saatlik eğitim programı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı nın hazırlamış olduğu Kooperatifçilik, Muhasebe ve Finans konulu kapsamında verilen eğitimlerin son günü, 25 soru üzerinden yapılan değerlendirme sınavında; 39 kursiyer başarı sağlamıştır. Başarı sağlayan kursiyerlere Antalya İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından hazırlanan belgeleri verildi. Köy-Koop Burdur Birliği kooperatif ortakları, çalışanları ile Köy-Koop Denizli ve Zonguldak Birliğinden katılan kooperatif ortakların katılım sağladığı KOOP-GEP programı konusunda gazetemize açıklamada bulunan Köy-Koop Genel başkanı Yakup Yıldız Köy-Koop olarak kooperatif ortaklarımızın eğitimine çok önem veriyoruz. Kooperatifçilik Geliştirme ve Uyum Eğitimi Programı (KOOP- GEP) eğitim de bunlardan birisi. KOOP-GEP Eğitim Projesi özellikle kooperatiflerimizdeki yönetim ve denetim kurulu ve ileride kooperatiflerde faaliyette bulunacak ortaklarımızın da katıldığı bir eğitim programı. Eğitimde, muhasebe finansmanından tutun, kırsalda kooperatiflerin yaşamış olduğu sorunları, güçlükleri ve çözüm önerilerini tartıştık. Gümrük ve Ticaret Bakanlığının KOOP-GEP projesi birkaç birimde uygulandı. Ancak en son yapılan bir protokol vardı. GTHB, MEB, GTB ve Köy-Koop Merkez Birliğimiz, Köy- Koop Burdur Birliğimizin ortaklaşa yürütmüş olduğu 5 günlük bu eğitim programı sonunda gerçekleştirilen değerlendirme sınavı ile kooperatif ortaklarımıza belgelerini vereceğiz. Eğitim programının (KOOP-GEP) devamında diğer tüm il birliklerimizde de 2015 yılı içeresinde bu eğitimleri gerçekleştireceğiz. 2012 yılında kabul edilen Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planının 2 ve 3.cü madde başlığında sertifika alınması gerektiği belirtiliyor. 2016 yılında bakanlığımız kooperatif ortaklarımızdan, Kooperatifçilik Strateji Belgesinde tanımlanan bu belgeyi isteyebilir. Bu anlamda da bizim buna hazır olmamız ve Köy-Koop olarak kooperatifçilik alanında reform niteliğinde diyebileceğimiz birtakım yeniliklere imza atmamız gerekiyor. Ülkemize baktığımızda 84.000 koo- Denizli Valisi; Şükrü Kocatepe, Vali yardımcısı; Erol Türkmen, İl Gıda Tarım Hayvancılık Müdürü; Sezgin Kutlu, Müdür Yardımcısı; Nejdet Demir, İl Ticaret Müdürü; Abdulah Hasyıldırım, Şube Müdürleri, Denizli Tarım Hayvancılık Platformu Üyeleri, Kooperatif Yöneticilerinin katılımı ile Valilik Konferans salonunda, 4 Mart 2015 tarihinde düzenlenen tören ile protokol tarafından verildi. peratif var. Yaklaşık bunların 13.000 adedi 1163 sayılı kooperatifler kanuna göre kurulmuş olan kooperatifler. Ülkemizde kooperatif sayısı fazla, kooperatif ortak sayısı az. AB ülkelerine baktığımızda kooperatif sayısı az, bağlı ortak sayısı çok fazla. Tamamen ters orantılı bir yönde ilerliyoruz. Ülkemizde havza bazlı kooperatifçiliği aşmamız ve geçmemiz gerekiyor. Çünkü ülkemizde yedi farklı bölge var. Tabi ki bu bölgelerde kooperatifler farklı alanlarda çalışma yapıyorlar. Her köyde birden fazla kooperatif yerine, ulaşım olarak yakın kooperatifleri tek çatı altında birleştirirsek kooperatif sayımızda azalma, ortak sayımızda bir çoğalma ile daha güçlü kooperatifler olacaktır. AB ye göre, kooperatifçilik alanında çok gerilerdeyiz. Bunun da temel sebebi AB ülkelerinde tarıma, kooperatifçiye, üreticiye çok ciddi anlamda büyük desteklemeler var. Türkiye de de bu desteklemeler bu anlamıyla mevcut ama periyodik bir düzen içerisinde değil. Bakanlığımızın bu konuyu bir düzene kavuşturmasını bekliyoruz. Diyerek,. KOOP-GEP programında bizi yalnız bırakmayan Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı, Gümrük Ticaret Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Ahi Evran Üniversitesi, Burdur Gıda Tarım Hayvancılık İl Müdürlüğümüz ve Köy-Koop Genel Merkezi yanı sıra eğitimlerde Köy- Koop Denizli ve Zonguldak Birliği ortakları, programa iştirak ederek başarıya imza atan kooperatif yöneticilerimize, çalışanlarımıza ve emeği geçen herkese Köy-Koop Burdur Birliği adına teşekkür ederim. dedi. KOOP-GEP Eğitiminin Burdur Kooperatifler Yöneticilerine uygulanmasından dolayı teşekkürlerini ileterek İl Müdürünün yoğun işlerinden dolayı katılamadığını ancak kendisinin selam ve sevgilerini, eğitimin başarılı olması dileklerini ileten Burdur İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Kırsal Kalkınma ve Örgütlenme Şube Müdürü Sedat Kurtluk bu Açılış konuşmasında, Birlik Başkanı; Mehmet Varol, bu anlamlı günde Kooperatiflerimizi yalnız bırakmayan, Valilik başta olmak üzere; Vali yardımcısı, İl Müdürleri, Şube Müdürleri ve Kooperatif Yöneticilerine teşekkür etti. İl Müdürü; Sezgin Kutlu, yaptığı konuşmada, Köy- Koop Denizli Birliği nin, Türkiye de ilklere imza atan bir Birlik olduğunu, KOOP-GEP proğramının da, Türkiye de ilklerden birisi olduğunu, 17-22 Ocak 2015 tarihleri arasında Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı, Gümrük Ticaret Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı nın, Köy-Koop Merkez Birliği nin üst düzeyde gözlemci olduğu, Ahi Evran Üniversitesi tarafından verilen, Eğitim proğramına, Denizli den 173 Kooperatif Yöneticimiz, Eğitimlere katıldı, 40 saatlik eğitim sonunda yapılan sınavda, 72 ve üzeri puan alan, 155 Kooperatif yöneticimiz sertifika almaya hak kazandılar. Bu başarılarından dolayı, tüm yöneticilerimizi tebrik ediyorum, diye konuştu. eğitimlerin kooperatifler için yararlı olduğunu belirterek başarılar diledi. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Mehmet Yakut, Koop-Gep Projesi, 2012 yılında yayınlanan Kooperatifçilik Strateji ve Eylem Planı belgesinde Stratejik Hedefler ve Faaliyetler bölümde yer alan Kooperatif denetim ve yönetim kurulu üyelerine eğitim ve sertifikasyon zorunluluğu getirilecektir denilmektedir. Hükümetçe kabul edilen ve Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren strateji belgesinde; Kooperatifler 2014-2015 yılları içerisinde Koop-Gep kapsamında kooperatifler, kooperatif yöneticileri eğitime tabi tutulur, eğitim sonucunda gerçekleştirilecek değerlendirme sınavında dereceye giren ve başarıyla bu eğitimi tamamlayanlara Eğitim Sertifikası verilir. Bu program 3 bakanlığımızı ilgilendirmekte. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı nın bazı üniversitelerle yapmış olduğu protokollerle bu eğitimler gerçekleşiyor. Dedi. Gümrük Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü nün çalışma konularında detaylı bilgi vererek, Bu programa tüm kooperatiflerimizin ihtiyacı var. Kooperatifçilik her ne kadar gönüllülük işi olsa da kooperatiflerde yeterli bilgi ve beceriye sahip insanların yer alması gerekiyor. Bilgi ve tecrübenin yanı sıra gönüllüğü bir araya getirerek, kooperatifçiliğin profesyonelleştirilmesi gerekiyor. Bu profesyonelleşmede eğitimlerin öneminin çok büyük olduğunu, yapmış olduğumuz bu programının ardından kooperatiflerimizin veriminin de artacağını düşünüyorum. Dedi. Yapılan 5 günlük eğitimler sonunda yapılan değerlendirme sınavıyla program sonlandı. Tarım İlaçları Arılarda Hafıza Kaybına Yol Açıyor Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği Başkanı Bahri Yılmaz, özellikle endüstri bitkileri ve yağlı tohumların ekilişi sırasında kullanılan ilaçlarda yer alan bir etken maddenin arılarda hafıza kaybına yol açtığını belirterek, Çukurova Bölgesi'ndeki arıların yüzde 70'ini etkileyen bu maddenin Türkiye arıcılığının yüzde 25-30'unda kayba neden olduğunu bildirdi. Endüstri bitkileri ve yağlı tohumların ekileceği tarlaların hazırlanması sırasında, yasak olduğu halde bazı ilaçların kullanıldığını ve bu ilaçların çok ciddi arı kaybına neden olduğunu söyleyen Yılmaz, Çukurova Bölgesi'nde ciddi arı kayıplarının yaşandığına dikkati çekerek "Gelişmiş, güçlenmiş arıların sayılarının yüzde 70'e yakınını kaybediyoruz" dedi. Arıların 21 gün kovan içerisinde, 21 gün kovan dışında çalıştığını belirten Yılmaz, "Söz konusu ilaçlarda yer alan 'imidakloprit' isimli etken madde bitkinin bünyesine giriyor ve bitkiye konan arılar hafızalarını kaybediyor. Dışarıda çalışanlar yok oluyor. İçeride çalışanlar da maddenin etkisine maruz kalıyor. Özellikle endüstri bitkileri ve yağlı tohumların ekilişi sırasında kullanılan ilaçlarda yer alan bir etken madde arılarda hafıza kaybına yol açıyor. Çukurova Bölgesi'ndeki arıların yüzde 70'ini etkileyen bu madde Türkiye arıcılığının yüzde 25-30'unda kayba neden oluyor. Arılar bu mevsimde yüzde 70 kondisyon kaybedince bu arıların temmuzda bal yapma şansı yok. Bal sezonunda arıların hazırlanmasını olumsuz etkiliyor." dedi. Yılmaz, bu ilacın Almanya'da, İngiltere'de, Fransa'da, Macaristan' da ve İtalya'da yasak olduğunu da vurguladı.

Köy-Koop Haber Nisan 2015 TARIM 11 Bal Kovanında Devrime Halk İki Günde 2 Milyon Dolar Yatırım Yaptı Avusturalya da çiftçilik yapan Cedar Anderson ve Stuart Anderson un tasarladığı yeni arı kovanı modelinin üretimi için Indiegogo da başlattığı kampanyaya 2 günde 6.000 e yakın kişi, 2 milyon doların üzerinde destek verdi. Cedar Anderson ve Stuart Anderson, Avustralya da çiftçilik yapan bir baba-oğul. Arıcılık da yapan Anderson lar, kovanların açılıp balın alınması sürecinde hem ciddi bir emek harcadıklarını, hem de arıları rahatsız ettiklerini gözlemleyerek buna bir çözüm düşünmüşler. Kovanı hiç açmadan arıcılık yapabilir miyiz? sorusuyla yola çıkan baba-oğul, tasarladıkları yeni kovan modelini kendi arazilerinde deneyip bir video çektiler. Videoda, ünlü kalabalık fonlama sitesi Indiegogo da 23 Şubat ta bir kampanya başlatacaklarını da duyurdular. Tasarım, kovanların içindeki balin bir musluk sistemi aracılığıyla istenildiği zaman ve istendiği kadar alınmasını sağlıyor. Ayrıca kovanın içi dışarıdan sürekli olarak izlenebiliyor! Hikayenin bundan sonrası ise daha da ilginç. Anderson ların kovan tasarımı dünyanın dört bir yanından arıcılar arasında o kadar heyecan uyandırdı ki, kampanyanın 42 günde toplamayı hedeflediği 70.000 dolar daha ilk saatlerde aşıldı. Bu haberin yazıldığı sırada kampanya başlayalı yalnızca 48 saat olmuş ve toplanan miktar 2 milyon doları geçmişti. Bu adreste görülebilen kampanyada bireyler 10 dolarla 600 dolar arasında degişen paketler arasından dilediklerini seçerek kovanın seri üretimi başladıktan sonraki ilk ürünlerine talip olabiliyorlar. Diğer bir deyişle, maddi olanakları olmayan girişimciler fikirlerini sunarak yatırım için gerekli meblağı toplumdan imece yoluyla edinebiliyorlar. com Kalabalık fonlama (ing: crowdfunding) kavramı da buradan geliyor. Kampanya, onarıcı tarımcılar arasında da heyecan uyandırmış durumda. Kampanya, sürdürülebilirliğin ötesinde ekosistemi onaran, ekonomik olarak bereketli ve toplumsal olarak da adil fikir ve pratiklere duyulan ihtiyacı ve verilen desteği bir kez daha kanıtlamış oldu. Projeye itiraz edenler de var. Sosyal medyada Böyle arıcılık olmaz, süreç karmaşık argümanını sunanların yanısı arı larvalarının da ezileceği korkusunu ifade edenler var. Tasarımcılar tüm bu süreçlerin göz önüne alınarak tasarımın ona göre yapıldığını iddia ediyor. Projeye yatırım yapanların arıcılıktan anlamayan, kolay bir şekilde arıcılık yapma hayali kuran bireyler olduğunu düşünenler de var. Buna karşılık ise, Arı nüfusunun artması ve kolonilerin yaygınlaşması her ihtimalde iyi olur, döllenme ve doğal döngüler güçlenir yorumları yapılıyor. BBC Son Noktayı Koymak! Mümkün müdür? Kooperatitifler, hem üyelik hem de ortaklık kavramlarını içiçe yaşatan sosyoekonomik kuruluşlardır Köy-Koop Haber Gazetesinin Mart 2015 sayısında ismine ve deneyimine saygı duyduğum bir yazarın şu yazısı yer alıyor: Kooperatif üyesi mi, Kooperatif ortağı mı? Tartışmalarına son noktayı koyuyoruz: Kooperatif işletmenin ortakları olur, üyeleri değil Sevgili yazar dostum adımı vermeden beni eleştiriyor. Ve sanki ben üyelik kavramı ile ortaklık kavramını eş anlamda kullanmışım gibi. Evet, şunu da belirtmem gerekir: dünya pratiğinde o kadar çeşitli kooperatifler var ki; bazen kooperatiflerin özelliğine göre iki kavram da eş anlamda kullanılabilir. Sayın yazara, Kooperatifçilik konusunda güzel bir analiz yaptığı için teşekkür ederim. Nitekim kendi yazısı içinde kooperatif ile kooperatif işletme nin hem birlikteliğini, hem de ayrıştığı noktalara temas etmiş. Örneğin yazar daha yazısının girişinde şu saptamayı yapıyor: kooperatiflerin, sendikalar ve dernekler ile yukarıda bir bölümü sayılan farklılıkları yanı sıra benzer yanları da olduğunu, bunlar arasında her birinin örgütsel bir tabana sahip oldukları öncelikle belirtilmelidir. Buna ek olarak, her üçünün de pek çok alanda birbirilerinin işlevlerini tamamlayıcı bir rol oynadıklarını da belirtmek gerekiyor. Nitekim bu örgütsel ve tamamlayıcı benzerlikten dolayı dernekler, kooperatifler ve vakıflarla birlikte sosyal ekonomi kapsamında yer almaktadırlar. Sosyal ekonominin bu üçlü yapısı içerisinde yalnızca kooperatifler birer işletme olarak nitelendiriliyor. (*) Bu saptama çok yerinde bir saptama. Ancak yazının bundan sonraki bölümü büyük ölçüde zorlama bir yorum. Yazardan yapılan alıntıyı üç noktadan değerlendirelim: 1. Sosyal ekonomi: sosyal ekonominin bir kanadı topluma, yani insana; bir kanadı da ekonomiye, yani işletmeciliğe dayanır. Sosyal ekonomi aktörlerinin tümünün Prof.Dr. T. Ayhan ÇIKIN t.ayhan46@yahoo.com.tr ortak paydası insanı öncelleştiren bir yapıya sahip olmalarıdır. Ortak paydaları da üye statüsündeki insanlardır. Sosyal ekonominin de en önemli üyesi kooperatiflerdir. Yönetim tarzının özelliği de bir insan bir oy ilkesine dayanır. 2. Kooperatifler sosyo-ekonomik tüzel kişiliğe sahiptirler. Üyeleri ile ya da dışarıdan ortak sıfatıyla alabilecekleri kişilerle müşterek bir ekonomik sorunu çözümleyecek işletmeler kurarlar. İşte burada ortaklık kavramı devreye girer. 3. Sayın yazarın çok sayıda literatürü devreye sokarak açıkladığı (!) gibi kooperatiflerde salt ortaklık kavramı devreye sokulursa, sosyal ekonomiyi oluşturan kuruluşları en önemli ortak paydası olan üye kavramı kooperatif sistemi dışına çıkarılmış olur. Böylece kooperatifin salt ekonomik yönünü ortaya çıkarırsınız. Yani kooperatifleri sosyal ekonominin ortak paydasından yoksun bırakmış olursunuz. Bu ise son yıllarda tıkanan kapitalizmin yozlaştırmak istediği kooperatifçilik olgusuna katkı sağlamaktan öteye gidemez. Zira kapitalist ekonomi teorisyenleri tıkanan ekonomiyi soluklandırabilmek için kooperatifçiliğin ekonomik işleyişini kendilerine adapte etme araştırmaları içindedirler. Nitekim son onlu yıllardaki kooperatif literatürü izlenirse yepyeni bir kavramla karşılaşırsınız: CO- OPTALİSME Kooperatifçilik, önce insan demektir Kooperatif ortakları, ekonomilerini iyileştirmeleri yanında sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını da karşılamayı düşünürler. Kooperatifçiler beşeri Bakanlık Dördüncü Kez Erteledi! faaliyetlerinde özgürlük, eşitlik ve adalet değerlerini somutlaştıran çalışma kurallarını topluma önerirler. Kooperatifler: İnsanların bizzat kendilerinin ekonomik sorunlarını çözüm araştırmasını ve uygulamasını teşvik eder; Karşılıklı yardımlaşma ve sorumluluk duygusunu geliştirir; Ortaklaşa çalışmanın yarattığı öğrenme yetisi sayesinde insanların gelişmesine katkıda bulunur; Ekonomide üretilen zenginliğe/ varlığa ulaşmayı kolaylaştırır; Demokratik dayanışma yoluyla insanlar arası diyalogu ayrıcalıklı kılar; Kalıcı ve devredilemez nitelikli işletmelerin ortaya çıkmasıyla ortaklaşa (toplumsal) mirası zenginleştirir. Kooperatif orijinal bir örgütlenmedir Kooperatif, kendi üyelerinin ihtiyaçlarının tatmininde varoluş nedenini bulan bir topluluk (dernek) ile bir işletmenin orijinal bir bileşimidir. İşletme, ortaklarına ekonomik gelişme ve kalkınma fırsatları yaratırken, dernek özelliği ile de üyelerine sosyal ve beşeri gelişmenin yollarını açar. Ben bu konuda fazla tartışmaya girmeyeceğim. Son noktayı koyuyorum da demeyeceğim. Son noktayı koyuyoruz demek doğanın ve toplumun diyalektik gelişiminde, özellikle bilimsel düşünce sisteminde geçerli bir yaklaşım değildir. Konu ile ilgili yazımı daha önce Radikal Blok ta yayınlamıştım. İsteyenler o yazıyı okuyabilirler. (http://blog.radikal.com.tr/ ekonomi-is-dunyasi/kooperatifyapi-uzerine-85392) Kooperatifçilik konusunda Son noktayı koyuyoruz. adını görünce çok sevinmiştim: Kooperatifçiliğin çok önemli bir sorununu çözüm ürettiler diye. (*) Hüseyin Polat, Kooperatif üyesi mi, Kooperatif ortağı mı? Tartışmalarına son noktayı koyuyoruz : Kooperatif işletmenin ortakları olur, üyeleri değil, Köy Koop Haber, Mart 2015, s. 14 Avrupa Birliği (AB) müktesebatına uyum çerçevesinde hazırlanan "Akıllı Etiket" uygulaması, gıda firmalarının talepleri üzerine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından dördüncü kez ertelendi. Enerji içecekleri, bebek mamaları, bal, bitkisel sıvı yağlar ve siyah çay ve takviye edici gıdalar gibi ürünleri, cep telefonu, mobil uygulamalar ve internet sayfasından sorgulama imk?nı sağlayacak "akıllı etiket" uygulaması dördüncü ertelemeyle 31 Aralık 2015 tarihine bırakıldı. Tüketicilerin satın aldıkları ürünün güvenilirliğini kontrol edebilmelerine yönelik internet, mobil uygulama, sesli yanıt sistemi ve kısa mesaj olmak üzere 4 farklı sorgulama yapabilme imkanı sağlayacak olan uygulama için ilk tarih 31 Aralık 2013 olarak belirlenmişti. Uygulama, yaşanan tartışmalar ve firmaların talepleri göz önünde bulundurularak bu zamana kadar 3 kez ertelenmişti. Bakanlığın internet sitesinden yaptığı açıklamada, "Daha önce 1 Mart 2015 olarak belirlenen uygulamaya son başlama tarihi 31 Aralık 2015 olarak değiştirilmiştir. Bu tarihten önce piyasaya arz edilen ürünler raf ömrü boyunca piyasada kalabilecektir" denildi. İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) konuyla ilgili düzenlemenin, Avrupa Birliği (AB) müktesebatına uyum çerçevesinde hazırlanan ve 29 Aralık 2011 tarihli Resmi Gazete de yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Gıda Kodeksi Etiketleme Yönetmeliği nde belirlendiğini anımsattı. AB ye uyum çerçevesinde hazırlanan Ürün Doğrulama ve Takip Sistemi (ÜDTS) ile, sahte, taklit ve tağşiş edilmiş ürünlerin üretim ve satışının engellenmesi ile tüketicilerin güvenli gıdaya erişiminin sağlanması hedefleniyordu. İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Gıda Güvenliğinden Sorumlu Uzmanı Gökhan Kilit, erteleme öncesi yaptığı açıklamada, "Yapılan yeni düzenleme ile gıdanın güvenilirliğine ilişkin uygulamalar daha da artarken, ÜDTS kapsamında tüketiciler de birer fahri müfettiş gibi ürünleri denetleme imkanına kavuşuyor" dedi.

Nisan 2015 Köy-Koop Haber 12 RÖPORTAJ BM sistemi içinde ILO, COOP Birimi aracılığıyla kooperatifler üzerine çalışma yapma anlamında Röportaj: Emel TUĞRUL genel ve açık bir göreve sahip tek kuruluştur. Günümüzde istatistik; yeni araştırmalarla, yeni yöntemlerle sürekli gelişen ve her bilimsel alana uygulanabilen disiplinler arası bir bilim dalı. Doğru karar almada istatistiki verilerden yola çıkarak, yorumlanmış bilgilerin önemi yadsınamaz. Ülkemiz kooperatif istatistikleri konusunda istenilen seviyelerde değil. Kooperatiflerin ekonomiye ve sosyal yaşama desteklerinin mali ve rakamsal katkılarının ortaya çıkarılması ve kooperatif istatistiklerinin kurumsallaştırılması konusunda paydaşlar arasında ortak bir yol haritasının oluşturulması için çalışmalarda bulunan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Kooperatifler Şubesi Müdürü Simel Esim ile konuyu değerlendirdik. Kooperatiflere ilişkin istatistikler, kendi sahipleri-üyeleri ve genel olarak ekonomi üzerindeki etkilerinin nicel terimlere vurulması ve analizi açısından temel önemdedir. Bu istatistikler, örneğin, kooperatiflerin ekonomik çevrimlerde diğer ekonomik birimlere göre nasıl bir performans gösterdiklerine, istihdama ve gelire ilişkin kanıtlar sunabilir. Kooperatiflere ilişkin istatistikler ayrıca farklı ticari modellerin giderek daha fazla ilgi çeken bir alan olarak topluluklara ve çalışanlara ne yönde etkide bulunduğunun daha iyi anlaşılmasına da yardımcı olur. Köy-Koop Haber - ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) hakkında bilgi verir misiniz? Simel Esim - 1919 yılında kurulmuş olan Uluslararası Çalışma Örgütü, ILO, insan haklarının, sosyal adaletin ve çalışma haklarının iyileştirilmesi için çalışan bir Birleşmiş Milletler ihtisas kuruluşudur. Birinci dünya savaşının yarattığı karışıklık sonucu ortaya çıkan ve üç çeyrek asır süren değişim kargaşası ile yoğurulan Uluslararası Çalışma Örgütü, evrensel ve sürekli barışın ancak sosyal adalet ile sağlanabileceğini savunan bir temel ilke üzerine kurulmuştur. İnsan haklarına saygı... yeterli yaşam standartları... insanca çalışma koşulları... istihdam olanakları... ekonomik güvence... bunlar ILO nun her yerde çalışanlara sağlamaya çaba gösterdiği sosyal adaletin temel unsurlarıdır. Uluslararası Çalışma Örgütü; Sözleşmeler ve Tavsiye Kararları yoluyla, çalışma hayatına ilişkin temel haklar, örgütlenme özgürlüğü, toplu pazarlık, zorla çalıştırmanın engellenmesi, fırsat ve muamele eşitliği gibi çalışmaya ilişkin tüm konuları düzenleyici, uluslararası çalışma standartları oluşturur. Mesleki eğitim ve rehabilitasyon, istihdam politikası, iş hukuku, endüstriyel ilişkiler, çalışma şartları, yönetimin geliştirilmesi, kooperatifler, sosyal güvenlik, çalışma istatistikleri, iş sağlığı ve güvenliği konularında teknik yardım sağlar.bağımsız iş ve işveren örgütlerinin kurulmasını destekler ve bunlara eğitim ve danışmanlık hizmeti verir. Birleşmiş Milletler sistemi içinde Uluslararası Çalışma Örgütü nün, yönetim kurullarına işçi, işverenin hükümetlerle eşit olarak katıldığı, kendine has olan üçlü bir yapısı vardır. Türkiye ILO ya 1932 yılında üye olmuştur. ILO Ankara Ofisi ise 1976 yılında açılmıştır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve sosyal ortakların girişimiyle Türkiye hükümetinin ILO ya Oran daki diplomatik alanda tahsis ettiği arsada, ILO Ankara Ofisi ve Enformasyon Merkezi inşa edilmiş ve 2001 yılında hizmete girmiştir. ILO Ankara Ofisi ILO yu Türkiye de temsil etmeyi, Türkiye de uluslararası çalışma standartlarının uygulanmasını izlemeyi, teknik işbirliği program ve projelerini uygulamayı, Türkiye hakkında veri toplamayı ve toplanan verileri değerlendirmeyi ve Enformasyon Merkezi aracılığıyla kamuoyuna ILO yayın, belge ve dökümanları sunmayı, yayın satış programını yürütmeyi hedeflemektedir. K.K.- Kooperatifler biriminin ILO nun bünyesindeki yeri ve çalışmaları ile ilgili kısa bir açıklama yaparmısınız? S.E.- ILO nun Kooperatifler Birimi (COOP), kooperatiflerin istihdam yaratmada ve sosyal adaletin gerçekleştirilmesine katkıda bulunmadaki rolünden hareketle 1920 yılında kuruldu. Yalnızca çalışma koşullarıyla değil işçilerin koşullarıyla ilgilenen ILO, kooperatiflerin örgütsel biçiminin bu açıdan özel bir önem taşıdığını dikkate aldı. BM sistemi içinde ILO, COOP Birimi aracılığıyla kooperatifler üzerine çalışma yapma anlamında genel ve açık bir göreve sahip tek kuruluştur. ILO nun İşletmeler Bölümü içinde yer alan COOP, her türde ve büyüklükte sürdürülebilir işletmelerin yaygınlaştırılması aracılığıyla ILO nun insana yakışır işler yaratılması yönündeki genel misyonuna katkıda bulunmaktadır. Bu geniş kapsamlı görev çerçevesinde Birim, ILO nun kooperatif işletmelerin geliştirilmesi yoluyla iş yaratma ve büyüme çalışmalarından sorumludur. Bu bağlamda uygulamalı araştırmalar, politika savunu ve danışmanlık hizmetleri, teknik işbirliği ve ortaklıklar kurma gibi çalışmalar yürütülmektedir. Burada özellikle önem taşıyan bir nokta, ulusal ve uluslararası düzeylerde yasal hükümler ve politikalar üzerine verilen danışmanlık hizmetleriyle ILO nun Kooperatiflerin Geliştirilmesiyle ilgili Tavsiye Kararı nın (R193) yaşama geçirilmesidir. K.K.- Kooperatif istatistiklerinin toplanmasına neden gerek duyulmaktadır? S.E.- Kooperatifleri kalkınma politikalarının geliştirilmesi ve uygulanması açısından kooperatiflerle ilgili ulusal istatistikleri daha gelişkin hale getirecek ulusal politikalar izlemeye teşvik etmektedir. Kooperatiflere ilişkin istatistikler, kendi sahipleri-üyeleri ve genel olarak ekonomi üzerindeki etkilerinin nicel terimlere vurulması ve analizi açısından temel önemdedir. Bu istatistikler, örneğin, kooperatiflerin ekonomik çevrimlerde diğer ekonomik birimlere göre nasıl bir performans gösterdiklerine, istihdama ve gelire ilişkin kanıtlar sunabilir. Kooperatiflere ilişkin istatistikler ayrıca farklı ticari modellerin giderek daha fazla ilgi çeken bir alan olarak topluluklara ve çalışanlara ne yönde etkide bulunduğunun daha iyi anlaşılmasına da yardımcı olur. 2013 yılı Ekim ayında Cenevre de yapılan 19. Uluslararası İşgücü İstatistikçileri Konferansı nda hükümetler, işçi ve işveren kesimi temsilcileri, kooperatiflerle ilgili daha kapsamlı ve (uluslararası planda) karşılaştırılabilir istatistiklere ulaşmanın önemini teyit ettiler. Burada sözünü etmeye değer bir husus da şudur: Kooperatif istatistikleri ile ilgili özel bir madde, ICLS nin gündeminde bu kuruluşun tarihinde ilk kez 2013 yılında yer almıştır. Delegeler ILO ya kooperatiflere ilişkin olarak idari kayıtlar, işyeri ya da hanehalkı araştırmalarında daha fazla bilgi ve veri toplanması ve konunun daha derinliğine tartışılması için 20. ICLS ye (2018 yılında gerçekleşecek) bir sunum yapması tavsiyesinde bulunmuştur. K.K.- Türkiye ve kooperatif istatistikleri konusu ile ILO arasındaki işbirliği konusunda bilgi verir misiniz? S.E.- Kooperatif istatistiklari konusunda ILO nun gelistirmekte oldugu kavramsal dokumanın olgunlaşmasına katkı sağlayacak ülke bazlı çalışmalardan ilkinin Türkiye de yapılmasına karar verilmiştir. Bu amaçla, 3 Subat 2015 Salı günü ILO Turkiye Ofisinde ilgili kurum ve kuruluşların temsilcilerinin katıldığı bir yuvarlak masa toplantısı düzenlenmiştir. Bu toplantıdaki sunum ve tartişmalar işığında sorunların olası çözümleri konusunda bir yol haritasi oluşturulması ve ilgili kurum ve kuruluşlar arasındaki işbirliği konuları tartışılmıştır. Bu toplantida bir Kooperatif İstatistikleri Çalişma Gurubunun kurulması kararı alınmiştır. Koordinasyonu ve sekretaryasının Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Kooperatifçilik Genel Müdürlüğünün üstlenmesine karar verilmiştir. Türkiye İstatistik Kurumu nun da teknik konularda Bakanliğa destek saglaması hem katılımcılarca desteklenmiş hem de adı geçen kuruluş temsilcilerince kabül edilmistir. K.K.- ILO nun ülkemizdeki çalışma grubunda hangi kurumlar olacak? S.E.- 3 Subat 2015 te gerçeklestirilen toplantıda ilgili bakanlıklar, Türkiye İstatistik Kurumu ve Türkiye kooperatif hareketinin temsilcilerinin yanı sıra, ILO nun da bu çalışma gurubunda bulunması kararı alınmiştır. K.K.- Kooperatiflerle ilgili veri toplanmasında bugünkü durum nedir? Gelecekle ilgili planlarınız hakkında bilgi verir misiniz? S.E.- ICLS kooperatif istatistiklerine ilişkin çalışmalar konusunda bir karar almıştır ve çeşitli ülkelerden temsilciler deneyimler hakkında daha fazla ayrıntı paylaşmaya, yeni ya da değiştirilmiş ölçüm araçlarının test edilmesine yönelik pilot çalışmalara katılmaya ilgi duyduklarını belirtmiştir. Örneğin Arjantin, İran, Moldova ve Ukrayna bu ülkeler arasındadır. Karar, Ofisin, ILO nun bileşenleri ve konuya ilgi duyan ulusal istatistik ofisleri ile işbirliği halinde kooperatiflerin durumunun idari kayıtlar, işyeri ya da hanehalkı araştırmaları aracılığıyla belirlenmesine yönelik daha ileri düzeyde çalışmalar gerçekleştirmesi tavsiyesinde bulunmuştur. ILO nun bu yönde pilot ülke uygulamalarının yanı sıra uluslararası bir kooperatif istatistik kaynakları, anketleri ve sorularını içeren bir envanter oluşturmak yönünde girişimleri vardır. ILO nun yanısıra diğer Birleşmiş Milletler kuruluşları (FAO, UN DESA gibi) kooperatif istatistiklerine yönelik girişimleri vardır. ICA in 2012 den beri sürdürdüğü dünya kooperatif monitörü de olumlu bir gelişmedir. Bu farklı çabaların birbirinden bilgilenmesi ve uyumlu hale getirilmesi çok önemlidir. ILO ve bu sozu geçen kurumlarla birlikte Kooperatiflerin Desteklenmesi ve Gelistirilmesi Komitesi nin (COPAC) kurucu uyelerinden biridir. COPAC te kooperatif istatistikleri konusunda ortak cözüm üretilmesi yönünde çabalara destek vermektedir. K.K.- Dünyadaki kooperatifleşme istatistikleri konusundaki gelişmelerden bahseder misiniz? Kooperatiflerle ilgili önemli istatistikler, kooperatiflerin sayısı ve özellikleri, üye sayıları, kooperatiflerde çalışanlar ve kooperatiflerin sağladığı ek değerdir. Ulusal kooperatif kayıtlarının geliştirilmesi başta olmak üzere birçok ülkede çalışmalar yapılmış olmakla birlikte kooperatiflere ilişkin istatistikler uluslararası düzeydekiler dâhil çoğu kez elde bulunmamaktadır. ICLS nin 2013 oturumu bugün kooperatiflerle ilgili istatistiklerin üretimine ilişkin deneyimleri paylaşma fırsatı verdiği gibi, mevcut bilgilerin kapsamı, tamlığı ve güncelliği gibi hususlarda pek çok ülkede karşılaşılan güçlükleri de gündeme getirmiştir.

Köy-Koop Haber Nisan 2015 TARIM 13 Ege Üniversitesi Balık Pulundan Jelatin Üretti İnsan gıdası, kozmetik, yapıştırıcı gibi alanlarda kullanılan ve yüzde 96 protein oranına sahip balık pulu jelatinin dünya pazarlarına hakim olan domuz kaynaklı jelatinin giremediği tüm ülkeler bu jelatin için potansiyel pazar anlamını taşıyor. Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi, çok önemli bir geri dönüşüm projesine imza attı. Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) tarafından Gıda Ar-Ge Proje Pazarı nda 2012 de birincilikle ödüllendirilen balık pullarını değerlendirme fikri, TÜBİTAK desteğiyle gıda jelatinine dönüştü. Balık pullarını değerlendirme fikrinin balık yetiştiriciliği yapan Sevinç Kopuz dan çıktığını söyleyen Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi, Avlama ve İşleme Teknolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. M. Tolga Dinçer, Kendisiyle yaptığımız görüşmede jelatin üretimi fikir ortaya çıktı. Yürütücülüğünü yaptığım ve şu anda danışmanı olduğum projeyi, doktora eğitimine devam eden Hülya Sargın ve Özlem Yeşim Ağçay dan oluşan ekibimiz ile hayata geçirdik. TÜBİTAK da 112O952 nolu Levrek (Dicentrarchus Labrax) Pullarından Jelatin Üretimi ve Jelatinin Bazı Fonksiyonel Özelliklerinin Tespiti isimli projemizi destekledi diye konuştu. Yeni projelere imkan sağladı Proje kapsamında ve sonrasında levrek, çipura ve sazan pullarından gıda jelatinleri üretildiğini anlatan Dinçer, Proje sonrasında 2 yüksek lisans ve 1 doktora tez projesi oluşturuldu. Kısa sürede ürün geliştirilirken aynı zamanda bursiyer statüsünde görev alan yüksek lisans ve doktora öğrencilerine maddi destek verme imkanı doğdu ve bu imkan kullanıldı. Gelecekte üretime geçecek bir geri dönüşüm projesi ortaya konuldu. Konu fikir olmaktan çıktı, jelatin üretimi gerçekleşti. Gelecekte ekonomiye artı değer olarak dönecek yeni projelere imkân sağlandı. Sonuç olarak hali hazırda laboratuvar şartlarındaki üretim her ne kadar maliyeti yüksek dahi olsa domuz, dana ve diğer soğuk su balıkları derisinden üretilen jelatinler ile kıyaslandığında yüksek kalitede (yüksek bloom değerine sahip) tüketilebilir gıda jelatini üretildi dedi. Levrek ve Çipuradan 4 bin 250 ton pul elde edilebilir Balık işleme tesislerinin artıkları toplayan yem fabrikaları ile yaptıkları protokollerde pulların da alınması şartını koyduğunu söyleyen Dinçer, Balık pulu yapısı dolayısı ile artık işleme tesislerinde parçalanamıyor. Su filtrelerini tıkadığı için işleyişi sekteye uğratıyor. Türkiye de yetiştirilen levrek ve çipuralardan 4 bin 250 ton pul temin etmek mümkün. Bu da verime oranlandığında 892 ton balık pulu jelatini üretilebileceğini gösteriyor. Bu miktar jelatinden 13 bin 373 ton jel üretimi mümkün. 892 ton potansiyel kurutulmuş yaprak jelatinin normal oda sıcaklığında 5 yıla kadar raf ömrünün olduğu düşünülecek olursa karlı bir hammaddenin gıda, kozmetik, ilaç, yem sanayii vb birçok sektöre hizmet vereceği sonucu ortaya çıkar. Projede levrek pullarının bünyesindeki kollajen protein tipinin tespiti, ekonomik bir ürün olarak jelatin üretimi ve üretilen jelatinin kalitesini belirten fonksiyonel özellikleri başarı ile tespit edildi diye konuştu. Dinçer, proje sonuçlarından elde edilen ürün için yurtiçi başta olmak üzere bütün Müslüman ve Yahudi ülkelerin potansiyel pazar özelliği taşıdığına dikkat çeken Dinçer, Dünyada jelatin pazarına domuz kaynaklı jelatinler hakim. Domuz kaynaklı jelatinin giremediği tüm ülkeler bu ürün için potansiyel pazar. Yüksek kaliteli ve yüksek bloom değerine sahip bir jelatin ürettik. "dedi. Binlerce Ölüye Parasal Çiftçi Desteği! Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı nın Sayıştay Denetim Raporu nda yeralan tespitlere göre, öldüğü halde kayıtları silinmediği için binlerce kişiye destek parası verildi. Bu kişilere ödenen paraların kimler tarafından alındığına dair de, hem Bakanlık hem de banka kayıtlarında bilgi bulunamadı. Bakanlık ise bu konuda, Gerekli kayıtları oluşturmadığı gerekçesiyle taşra teşkilatlarını sorumlu tuttu. Ölen çiftçilere ait Ziraat Bankası ndaki bilgiler ile Bakanlık taki bilgilerin farklı olduğuna dikkat çeken Sayıştay, Ziraat Bankası nın kayıtlarında görünüp de kurumun listesinde yer almayan 29 bin 670 ölen kişi, kurum listesinde yer alıp da Ziraat Bankası verilerinde bulunmayan 19 bin 670 ölen çiftçi olduğu tespit edilmiştir denildi. 100 yaşını geçen çiftçilere de destek ödemesi yapıldığı ortaya çıktı. Ziraat Bankası kayıtlarında 90-104 yaş arasında olan 10 bin 100 çiftçiye de tarımsal destek parası ödendi. 85-89 yaş arasındaki 43 bin 59 çiftçi de bu ödemeden yararlandı. Öldüğü halde tarımsal destek parası alan çiftçilere ödenen paranın kimler tarafından alındığı da belirlenemedi. Raporda şöyle denildi: Ölen ve 1911-1930 doğumlu çiftçilerle ilgili olarak güncelleme yapılmayarak risk oluştuğu, ölen çiftçilerin sistemden düşülerek ayrı bir veri tabanında takip edilmediği, ölenlerin TC kimlik numaraları kullanılarak dilekçelerinin kaydedildiği, bu dilekçelerin ölüm tarihinden sonraki tarihleri içerdiği belirlenmiştir. Genel Seçimler Doğru Çiftçiplat ın Siyasi Partilerden Talepleri Var 7 Haziran 2015 tarihinde yapılacak Genel Milletvekilliği Seçimi ile Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) yeniden belirlenecek. Bu bağlamda, seçime girecek bütün siyasi partilerin seçim programlarında tarım ve çiftçi sorunlarının çözümü konusunda yapacağı çalışmalara katkıda bulunmak amacıyla aşağıda belirtilen talepleri, İzmir İli Çiftçi Örgütler Güçbirliği Platformu (Çiftçiplat) olarak kamu oyu aracılığı ile aktarıyoruz İzmir İli Çiftçi Örgütleri Güçbirliği Platformu(Çiftçiplat), tarım ve çiftçi sorunlarının çözümü için; Toprak Reformu Yapılmasını, Tarımsal Desteklemelerin Kooperatifleşmeyle Birlikte Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelere verilmesini, Gıda Egemenliğinin Korunmasını talep ediyor ve Tarımın yeniden yapılandırılması Tarım Yasalarının Yeniden Düzenlenmesini öneriyor. Seçim Programında dikkate alınması gereken konular Toprak Reformu Yapılmalı Türkiye de, özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi başta olmak üzere çiftçilik yapmak isteyen topraksız ya da az topraklı çiftçilerin toprak reformu aracılığı ile yeterince topraklandırılması zorunludur. Örneğin, Diyarbakır da toprakların yüzde 41 inden fazlası ailelerin yüzde 3 ünün denetiminde. Şanlıurfa da da 10 milyon dekara yakın arazinin yüzde 30 una yakını ailelerin yüzde 1,5 ine ait. Bölgenin mayınlı toprakları da topraksız köylülere dağıtılmalı. Toprak reformu, değişik etmenlere (toprağın kalitesi, ürün çeşidi, pazarın yapısı gibi) bağlı olarak, aile temelinden kolektif mülkiyete dek uzanan farklı yapılar altında örgütlenebilir Tarımsal Desteklemeler Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelere verilmeli Türkiye de, küçük ve orta ölçekli işletmeler, tarımsal işletmelerin hala büyük bir çoğunluğunu oluşturuyorlar. Aslında bu durum yurdumuz için şanstır. Çünkü dev işletmelerde yapılan endüstriyel tarımda ortaya çıkan olumsuzluklara karşı en uygun model, genellikle küçük ve orta ölçekli çiftçi/köylü modelidir. Bu işletmelerde toplam etmen verimliliğin, büyük işletmelerden daha yüksek olduğu bilinmektedir. Tarımsal destekler GSMH nın en az yüzde 2 si olmalı. Tarımsal Destekleme Kurumu kurulmalı ve Tarımsal Destekleme Çerçeve Kanunu ivedilikle çıkarılmalı. Tarımsal Desteklemeler Kooperatifleşmeyle Birlikte sağlanmalı Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler tarımsal nüfusu istihdam ettikleri için toplumsal yanı olan işletmelerdir. Bu işletmeler tarımsal kooperatiflerde örgütlenmek zorundadır. Kooperatifleşmeyi desteklemek için; üst örgütlenmesini tamamlamış tarımsal kalkınma kooperatiflerinden kurumlar vergisi, KDV, ÖTV alınmayarak kooperatifleşme özendirilmeli. Kooperatiflerin büyük şirketlerin tedarikçisi konumundan çıkarılması için sanayi işletmeleri kurmaları sağlanmalıdır. Aksi durumda üreticilerin oligopol duruma gelmiş sanayicilerle başa çıkmaları olası olamaz. Kooperatiflerin işledikleri malların KDV leri de düşürülmeli. Örgütlü çiftçiye ucuz yakıt, ucuz tohum, ucuz enerji, ucuz su kullanımı sağlanmalı. Tarım Kredi Kooperatifleri nin çiftçinin ihtiyaçlarını karşılar duruma gelmeleri amaçlanmalı ve bu amaçla Kooperatifler Bankası kurulmalı. Bugün Afrika, Kıbrıs, AB, ABD de güçlü kooperatif bankaları faaliyet göstermektedir. Üretici ve tüketici yararına çalışan aracıların dışlandığı pazarlama kanalları kurulmalı Tarımsal amaçlı kooperatiflerin mallarını en kısa şekilde tüketicilere ulaştırılması için gerekli düzenlemeler yapılmalı ve üreticiyi korumak amacıyla Sertifikalı Depoculuk ve Depo Makbuzu Sistemi geliştirilmeli. Tarımsal kooperatiflere meslek odalarında olduğu gibi yasa ile gelir getirici avantajlar sağlanmalıdır. Özelleştirilen Tarımsal KİT ler yeniden kamulaştırılmalı. Çiftçi lehine piyasa düzenlenmesi için Tarımsal Kitlerin yeniden kurulması gerekmektedir. Şimdiki durumda pazar fiyatı çok az sayıda şirketin elindedir. Tarım toprakları korunmalı Bütün aklı başında ülkeler, tarımın öneminin farkında. BM 2012 yılını Kooperatifçilik yılı, 2014 yılını Küçük Aile İşletmeleri yılı, 2015 yılını da Toprak yılı ilan ederek sürdürülebilir tarıma dikkat çekti. Bu konu da ülkemizde de etkinlikler düzenlenecektir. Ama bu etkinliklerin samimiyetinden kuşkuluyuz. Biz samimiyiz diyorlarsa; 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanım Kanunu nun 13.maddesi yürürlükten kalkmalı. Ülkesel Arazi Kullanım Planı yapılmalı ve meralar, ovalar, zeytinlikler, ormanlar kanun gereğince koruma altına alınmalı ve tarımsal SİT ilan edilmeli. Toprak Koruma Kurulları, amaç dışı tarım arazisi talanının aracı olarak kullanılmamalı, kurullar üzerindeki bürokratik ve siyasal baskılar kaldırılmalı. Kurumlar ilgili meslek odaları ve üretici örgütlerince özerk oluşturulmalı. 1998 yılında kabul edilen 4342 sayılı Mera Yasası nın uygulanmasına özen gösterilmeli. Gıda Egemenliği Korunması ve tarım ürünleri ithalatı engellenmeli Bir ülkenin gıda egemenliğinin korunması, milli bağımsızlıkla da ilgilidir. Gıda egemenliğini kaybeden ülkelerin bağımsızlıkları tehlikededir. Bu nedenle ülkemizde yetiştirilen tarım ve gıda ürünlerinin ithalatı yasaklanmalıdır veya gümrük vergileri caydırıcı bir düzeye yükseltilmelidir. Yerli tohum, su kaynakları toprak gibi zenginliklerimiz üzerinde, doğal hak sahibi olan çiftçilerimizin bu hakları uluslararası tekellere ve yerli gibi görünen ortaklarına karşı korunabilmesi için kamunun denetimini sağlayıcı yasalar çıkarılmalıdır. Türkiye de tarım piyasası ve politikaları, Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü gibi finans örgütleri aracılığıyla, ABD/AB gibi merkez ülkelerin denetimindedir. Bu ülkelerin denetimine karşı önlemler geliştirilme yaşamsal bir zorunluluktur. Diğer yandan, işlenmemiş ya da işlenmiş tarım ürünlerine konacak gümrük fonlarının iç pazarı koruyacak şeklinde düzenlenmesi gerekmektedir. Hayvan dâhil her türlü tarımsal ürünlerin ithalatı engellenmeli. Ortaya çıkan bu görünüm, çiftçiler aleyhine uygulanan liberal politikaların bir sonucudur. Liberal politikalar salt çiftçilerimizi fakirleştirmiyor, tüketicilerimizin de tarım ürünlerini daha pahalıya edinmelerine neden oluyor. Hayvansal Ürünler Piyasa Denetleme Kurulu (HÜPDK) çiftçiye hizmet etmeli Hayvansal ürünler piyasa denetleme kurulu küçük çiftçi çıkarlarını korumalı ve aynı zamanda tüketicilerin ucuz, sağlıklı hayvansal ürünlere ulaşmasını sağlayacak bir yapıya dönüşmelidir. Tarım yasaları yeniden düzenlenmeli Tarımla ilgili yasaların tekrar ele alınması zorunludur. Tam bir karmaşa vardır. Örneğin köylülerin örgütlendirilmesiyle bağlantılı yasa ve yönetmeliklerde görev alanları çatıştırılmış ve sık sık değiştirilmektedir. Bu da çiftçilerin güçlenerek tarım politikalarını yönlendirmesini olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle kooperatifler ve ihtisas birlikleri yasaları yeniden düzenlenmelidir. Tarımsal üretimde kooperatiflerin etkinliği artırılmalıdır. (AB ülkelerinde olduğu gibi) Tarımsal konseyler, sanayicilerin siyasetin ve bürokrasinin güdümünden çıkarılarak, özerk ve yaptırımı olan kurumlara dönüştürülmelidir.

14 ÇEVRE Nisan 2015 Köy-Koop Haber Kuraklığın Gölgesinde Dünya Su Günü, Nasıl Olacaksa... TMMOB Çevre Mühedisleri Odası Dünya Su Günü dolayısıyla yaptığı basın açıklamasında 80 yılın en yoğun kuraklığının yaşandığını, bunun doğal bir süreç olduğunu söylemenin bilim dışı olduğunu açıkladı. Su kıtlığının işaretlerini her yerde görmenin mümkün olduğu, yeraltı sularının seviyelerinin düştüğü, göllerin küçülmekte ve sulak alanların hızla yok olduğu bilgisinin verildiği açıklama şöyle: Kuraklığın gazete manşetlerinde geniş yer alıp özellikle dikkatlerimizi çekmesine karşılık, gittikçe fazlalaşan su tüketimimizin uzun vadede yarattığı sorunlar gözden kaçmaktadır. Nehir yataklarından başka havzalara, tünellerle su aktarılarak hem çevreye zarar veren hem de fevkalade pahalı uygulamalar söz konusu. Dere yataklarının üzerine hidroelektrik santralleri kurulması çalışmaları ısrarla sürdürülüyor. İstanbul da 3. Havalimanı ve 3. Köprü, Ankara da Atatürk Orman Çiftliği ve Antalya Phaselis te olduğu gibi sulak alanlara, kuş göç yollarına, tarımsal ve/veya sit alanlarına inşaatlar yapılıyor. Su sıkıntısı çeken şehirlerde, aynı kısıtlı su kaynağını paylaşmak zorunda kalan şehirlilerle çiftçiler arasındaki rekabet artıyor. Halihazırdaki su kanunu taslağı suyu da bir meta olarak görüp yüzeysel suların uzun süre kiralanmasına izin vermekte ve havzalar arası su aktarımına olanak tanıyor. Ve su uğruna savaş olasılığı, gittikçe daha fazla yüksek sesle dile getiriliyor. Kuraklık belirtilerinin yol açtığı kaygıların giderek büyüyüp yaygınlaştığı, ciddi bir kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya olduğumuz bir dönemdeyiz. Kuraklığı sadece yıllara göre dağılımla ifade etmek ve normal bir süreç olarak dile getirmek doğru değildir. Ormansızlaşma, sulak alanların yok olması, kamu yararından uzak projeler, mikro HES lere dayalı bir enerji politikası hiç kuşkusuz olası sorunları perçinlemekte ve şiddetini arttırmaktadır. O nedenle, 80 yıllın en yoğun kuraklığını yaşadığımızı ifade ederek bunun doğal bir süreç olduğunu vurgulamak bilim dışıdır. 3 Yanımız Deniz Ama Dereler Göller Kuruyor. Giderek Su Fakiri Oluyoruz! Türkiye, sanıldığının aksine su zengini bir ülke değildir. Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8.000-10.000 m3 olan ülkeler su zengini, 2.000 m3 den az olanlar su azlığı çeken, 1.000 m3 ten azı da su fakiri ülkeler arasında kabul edilmektedir. DSİ nin verilerine göre ülkemizin tüketilebilir yerüstü ve yeraltı su potansiyeli yılda ortalama toplam 112 milyar m3 tür ve Türkiye, kişi başına ortalama 1.500 m3 ile su azlığı yaşayan bir ülkedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2030 yılında ülke nüfusumuzun 100 milyon olacağını öngörmektedir. Mevcut kaynakların tamamının bozulmadan korunduğunu varsaysak bile 2030 yılı için kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının 1.000 m3/yıl civarında olacağı söylenebilir. Avrupa Çevre Ajansı nın hazırladığı raporda da 2030 yılında Türkiye nin pek çok bölgesinde orta ve yüksek seviyelerde su sıkıntısı yaşanacağına dikkat çekilmektedir. Bu nedenle sanıldığının aksine, Türkiye yakın gelecekte ciddi su sorunları ile karşılaşmaya aday bir ülkedir. Tabii bu sayılar, nüfusa göre değerlendirilmiş ve AKP hükümetinin gerek çevre alanındaki bilim dışı çok başlı yönetim anlayışı (Çevre ve Şehircilik ve Orman ve Su İşleri Bakanlıkları) gerekse ormanları, sulak alanları yok eden projeleri kapsamadan hesaplanmıştır. Bu nedenle, yapılması ön görülen ve yaşam alanlarımızı, sulak alanlarımızı yok edecek olan "akıl almaz projeler" ile 2030 u dahi göremeden su kıtlığı yaşayacağımız su götürmez bir gerçektir. Ayrıca Türkiye, su kaynaklarının kıt olduğu bir bölgede Ortadoğu da yer almaktadır. 2000 li yıllardan önce su zengini kabul edilebilecek durumda iken, günümüzde su sıkıntıları yaşayan ülkeler grubuna gerilediği düşünülecek olursa su yönetimindeki yanlışlar, uygulanan su politikaları, artan nüfusla birlikte tüm sektörlerde artan su talebi, küresel iklim değişikliği, su sorununun ne boyutlara geldiğinin önemli göstergesidir. Sonuç ve Öneriler Yaşam için zorunlu olan su, korunmalı, savunulmalı ve doğru kullanılmalıdır. Asla sadece bir enerji kaynağı veya ticari bir mal olarak görülmemeli, ekolojik sistemin bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Su kaynakları yönetiminde başlıca hedef, alternatifi olmayan doğal bir kaynak olan suyun daha planlı ve ekonomik kullanılması, su kaynaklarını tehdit eden sorunların belirlenmesi ve önlenmesi, su ve suya bağlı ekosistemlerin korunması ve bunlara bağlı olarak sürdürülebilir bir su kaynakları yönetimi sağlanmalıdır. Ülkemizde suyun kullanımıyla ilgili pek çok çalışma yapılmasına rağmen, yürütülen politika ve uygulamalar, ihtiyaç belirleme aşamasındaki çelişkiler Türkiye nin geleceği için ciddi tehlike oluşturmaktadır. Uzun yıllardır yürütülen yanlış ve hukuksuz uygulamalar, nedeniyle yeraltı ve yer üstü sularımızın kalite ve miktarında ciddi azalmalar ortaya çıkartmaktadır. Buna rağmen, Türkiye de henüz tüm tarafların katılımıyla hazırlanmış, kamu yararı gözeten bütüncül bir su politikası ve suyun yönetimiyle ilgili temel ilke ve yöntemlerin çerçevesini belirleyen bir Çerçeve Su Kanunu bulunmamaktadır. Bu ihtiyaç, suyu doğadan bağımsız görmeden, orman alanları, sulak alanları koruyan bir perspektifle biran önce giderilmelidir. Türkiye de su kaynaklarının etkin ve sürdürülebilir yönetimi için, Ulusal Su Politikası oluşturulmalıdır. Türkiye su politikası, Avrupa Birliği su politikaları ve uluslararası su politikalarını dikkate alarak ülke koşullarına uygun olacak şekilde belirlenmelidir. Su kaynakları sorunlarının çözümü için, merkezi yönetimlere bağlı kalmayarak, uzun dönemli politikalar üretilmeli, bu politikalar ve planlar günümüzde olduğu gibi kişilere, projelere, siyasi iktidarlara göre değiştirilmemelidir. 3. Havalimanının yer seçimi yanlıştır. Söz konusu proje İstanbul un yaşam alanlarını tüketecek ve başka havzalardan su aktarımı projeleri dahi bu sorunu çözemeyecektir. Gündemde olan, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul ve ülkemizde orman ve sulak alanları, dereleri yok edecek tüm projeler durdurulmalı, aklı selim çözümler katılımcı bir anlayışla üretilmelidir. Çevre mühendisleri, aldıkları formasyon gereği, su yönetimi konusunda uzmandırlar. İçmesuyu ve atıksu arıtımı, çevre teknolojisi, projelendirmesi gibi konularda eğitim gören çevre mühendisleri, ne yazık ki, gerek belediyelerde, İller Bankası nda, ilgili bakanlıklarda yeterince istihdam edilmemekte ve İller Bankası nın ve bazı belediyelerin arıtma tesisi ihalelerinde yok sayılmaktadır. Bu sorun acilen giderilmeli ve su mühendisi olarak da tabir edilen çevre mühendislerinin çözümün parçası haline getirilmesi sağlanmaldır. Teknik alt yapısı güçlü, çevre mühendisi istihdam eden, çevreye, suya dair tüm mevzuatı kendi bünyesinde toplamış, kamu yararı gözeten bir Çevre Bakanlığı acilen kurulmalıdır! Temiz suya erişimin, sağlık politikasının da temeli olmalıdır. Temiz suya erişemeyen nesillerin, hastalıklarla, sağlık alanındaki maliyetlerle karşı karşıya geleceği gerçektir. Ciddi önlemler alınmadığı takdirde, Türkiye nin su ihtiyacı giderek artacak ve 2030 u göremeden kişi başına düşen su miktarı kritik sınırın altında olacaktır. Ülkemizde, bize ve gelecek nesillere kadar yetecek su kaynağı bulunmaktadır. Ancak, bu kaynaklardan yararlanabilmemiz için, koruma alanlarının belirlenmesi, kirliliklere karşı korunması, sürdürülebilir su kullanımı ve yönetimi ile ilgili sağlıklı politikaların üretilmesi gerekmektedir. Doğayı, yaşamı koruyarak kalkınmak mümkündür. Meraların Yerleşim Alanı ve Sanayiye Açılması Vahim Bir Hata Maliyeti düşük ve sağlıklı hayvan yetiştirmenin en önemli ayağının meralar olduğunu belirten Türk Veteriner Hekimler Birliği Sakarya Veteriner Odası Başkanı Mustafa Yıldız, Dünya ile hayvancılıkta rekabet edebilmek için meraların önemli bir yere sahip olduğunu, bir ülkenin mera arazileri ne kadar genişse, et ve süt üretiminin o denli verimli olacağını vurguladı. Türkiye de son zamanlarda mera arazilerinin yerleşim alanı ve sanayiye açıldığını söyleyen Yıldız, Ülkemizdeki hayvansal gıdadaki fiyat artışlarını dizginlemenin bir yolu da meraların hacimsel artışına bağlıdır. Yani meralar azaldıkça, et ve süt fiyatı da artacak. Çünkü meralar hayvancılıkta en önemli girdi olan yem maliyetini düşürecek. Meralar azaldıkça da yem maliyetleri daha da artarak bu da et ve süt fiyatlarının artmasına neden olacak. İthalatla da bir Konya Ormanları İklim Değişikliğine Hazırlanıyor Konya ve Karaman bölgesinde yapılan araştırmalar, iklim değişikliğinden en çok etkilenecek karaçam ve göknar ormanlarının korunması için yapılması gerekenleri ortaya koydu. Sanayileşme Sonrası Atmofserdeki CO2 Düzeyi % 40 Arttı yere varılmaz. Taşıma su ile değirmen dönmez, olan zaten tüketiciye oluyor. Vatandaş et ve süt almakta güçlük çekiyor. Et ve süt tüketemeyen sağlıksız bir nesil yetişiyor. Beslenmede etin ve sütün önemi zaten bilimsel olarak ortaya konulmuş durumda. Yeni TBMM üyeleri meraların korunmasına hassasiyet göstermeli. Hem üreticinin kazandığı, hem de tüketicinin ulaşılabilir bir fiyatla et ve süt ürünleri alabildiği yeni bir düzenleme hayati önem taşıyor. dedi. Akdeniz havzası, dünyada ormansızlaşma sürecinin en yoğun yaşandığı ve küresel iklim değişikliğinin etkilerinin en çok hissedildiği bölgelerden biri. WWF-Türkiye nin (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Orman Genel Müdürlüğü ve Doğa Koruma Merkezi işbirliğiyle yürüttüğü Akdeniz Ormanlarının İklim Değişikliğine Uyumu projesi kapsamında yapılan araştırmalar da bölgedeki riskleri ve alınması gereken önlemleri ortaya koyuyor. İklim değişikliğinin Konya ve Karaman bölgelerindeki karaçam ve göknar ormanları üzerindeki etkilerini araştırmak için proje kapsamında yapılan araştırmalar ilk sonuçlarını verdi. Yapılan modellemeler, iklim değişikliğinden en fazla etkilenecek karaçam ve göknar ormanlarının Aşağıçiğil, Ilgın, Seydişehir, Kızıldağ, Hadim, Bademli, Göktepe ve Kazancı bölgelerindeki ormanlar olduğunu ortaya koyuyor. İklim senaryolarının öngördüğü gibi 2070 yılına kadar yıllık ortalama sıcaklıklarda 3,8 dereceye varacak bir artış meydana gelir ve yıllık ortalama yağış miktarında 100 mm ye varan bir düşüş olursa bölge ormanları büyük ölçüde etkilenecek. Dünya Ormancılık Günü nde Akdeniz ormanlarını bekleyen iklim değişikliği tehlikesine dikkat çekmek istiyoruz diyen Türkiye Doğa Koruma Direktörü Sedat Kalem, bölge ormanlarını iklim değişikliğinin etkilerine karşı korumak için önerilen önlemlerin başında, tür çeşitliliğinin yüksek tutulması, gelecekteki iklim koşullarına diğer ağaç türlerine kıyasla daha iyi uyum sağlayacağı düşünülen ardıç ve meşe türlerinin ağaçlandırmalarda daha çok kullanılması, kurumaların önlenmesi için ağaç sıklığının iyi yönetilmesi, düşük rakımlı ve güney bölgelerde yaşayan ağaçlardan alınan tohumların üst bölgelere ve kuzey kısımlara taşınmasının geldiğini söyledi.

Köy-Koop Haber Nisan 2015 TARIM 15 Geleceğimiz: Dijital Toplum Dünyanın tarihine genel olarak bir göz attığımızda, her yüzyılın kendi içinde bulunduğu koşullarına göre farklı sosyal, ekonomik ve politik sistemler geliştirmiş olduğunu görürüz. 21.yüzyıl gerçekten toplumda sosyal, ekonomik ve bilimsel alanlarda baş döndürücü değişimlere tanık olacak şekilde yaklaşıyor. Bu yüzyılda beklenen en önemli değişimler ve ön planda olacak konular; iletişim teknolojileri ve bilgi transferi alanındaki hızlı gelişmeler, farklı düşünce biçimlerinin üretilmesi, sürdürülebilir üretim ve kalkınma modelleri, insan ve çevreyi temel alan çevre dostu ilkeler, sürekli öğrenme ve kendini geliştirme isteğinde olan bireyler, insan haklarına saygılı anlayışlar, yerel ve evrensel değerler üzerinde mantıklı bağlar kurabilen yaklaşımlar ile her alanda toplumsal eğitimin öneminin benimsenmesidir. Günümüzde hızla gelişen ve 21.yüzyılda daha da gelişecek olan dijital değişim, dijital çağ ve bu iki kavramın etkisinde oluşan dijital toplum, artık her şeyin elektronik olduğu ve kendine has kuralları olan bir dönemin içinde kendini bulmaktadır. Dijital toplumun bu dönemin kurallarına ve gereklerine göre yaşamını devam ettirebilmesi için, her ülke kendi iç dinamikleri ve değerleri ile birlikte, uluslararası evrensel değerlerle de uyumlu olacak eğitim, sağlık, tarım ve ekonomi alanlarında politika geliştirmeye yönelik modellemelerini bu değişime ayak uydurabilecek şekilde kurgulamak zorundadır. Dijital toplumda, dijitalleşmenin getirdiği en önemli olanaklardan bir tanesi, bilgisayar üzerinden internet kullanımıdır. İnternet kullanımı, büyük bir çoğunluğumuzun günlük hayatının doğal bir parçası haline gelmiştir. İnternet aracılığı ile yaşantımızda ihtiyaç duyduğumuz bütün işlemleri, kolay bir şekilde zamandan tasarruf ederek yapabilmekteyiz. Dijital toplumdaki bireylerin, internet olanaklarından doğru ve faydalı bir şekilde nasıl faydalanabilecekleri yönünde Dijital Eğitime ihtiyaçları vardır. Her ülke kendi imkânları ölçüsünde, dijital çağın gereği olan dijitalleşmenin nasıl kullanılması gerektiği yönünde vatandaşlarına eğitim vermelidir. Bu eğitim, özgürlük ve güvenlik arasındaki hassas dengenin sağlanmasına yönelik farkındalık ve teknik donanımı sağlayacak nitelikte olmalıdır. Bu niteliği sağlayabilecek dijital eğitim stratejileri ve bu stratejiler ile ilgili eylem planlarına yönelik politikalar geliştirilmelidir. Dijitalleşme konusunda Avrupa Birliği (AB) nin, dijital altyapının güçlendirilmesi ve geniş bant sağlanmasına yönelik yaklaşık 315 milyar Avroluk bir yatırım planlaması yapması beklenmektedir. AB ülkeleri içerisinde dijital alandaki gelişmeyi en çok önemseyen, bu konuda sürekli çalışmalar yapan, iç ve dış politikasının en önemli gündem maddelerinden birisi olarak gündeminde tutan ülke Almanya dır. Dr. Nezaket CÖMERT Ziraat Yüksek Mühendisi nezaketcomert@yahoo.com Alman Federal Hükümeti tarafından 2014 Ağustos ayında Dijital Gündem 2014-2017 strateji belgesi kabul edilmiştir. Bu belge, ekonomi ve yenilikçi politikaların en önemli yapı taşı olarak nitelendirilmektedir. Dijitalleşmenin Getirdiği Olanaklardan Faydalanma alt başlığını da içeren strateji belgesi, bir yandan teknik imkânları ve internet kullanımını geliştirmek, bir yandan da veri güvenliğinin mümkün olan en yüksek seviyede nasıl sağlanacağı ile ilgili çok önemli bir dengenin üzerinde durmaktadır (www.deutschland.de). Diğer ülkelerde, dijitalleşmenin getirdiği olanaklardan vatandaşlarının olumlu yönlerde daha fazla faydalanmasına yönelik teknik gelişmeleri ve gerekli yasal önlemleri geliştirerek arttırmalıdırlar. Dijital değişim ve dijital çağın oluşturduğu dijital toplumun, dijitalleşmenin getirdiği olanaklardan genel olarak hangi alanlarda nasıl faydalanabileceğini şu şekilde sıralayabiliriz: 1. Dijital ekonomi, dijital istihdam ve dolayısıyla dijital meslekler oluşacak: Avrupa Birliği ne üye her ülke, Brüksel e dijital çalışma alanına ilişkin bir elçi atıyor ve bu elçiler yılda 3 kez toplanarak dijitalleşmeye yönelik güncel konuları tartışıyorlar. Örneğin yapılan son toplantı konusu, özellikle Güney Avrupa daki gençler arasında işsizliği önlemeye yönelik Dijital İşlere Yönelik Büyük İşbirliği başlığıydı. AB nin bu yaklaşımı da dikkate alındığında, geleceğin önemli meslekleri arasında dijital meslekler de yerini almış durumdadır. 2. Akıllı üretim süreçleri ve online satışlar: Bilgi ve iletişim teknolojilerinin üretim süreçlerine entegre edildiği sistemler geliştirilmekte. Örneğin, bir fabrikanın geleceğe yönelik akıllı ve verimli kendi üretim süreçlerini planlayabilmesi gibi. Günümüzde var olan online satışlarının da oranı daha da artacak. 3. Trafikte daha rahat ve güvenli gitmek: Trafik lambaları ve yollarda birbirleriyle trafik bilgisine ilişkin iletişime geçebilecek otomobillerin üretilmesi. 4. Akıllı ve çevre dostu binaların yapılması: Akıllı sensörlerle iletişim ağı içindeki cihazlarla donatılmış akıllı binaların yapılması. Örneğin, elektriğin hesaplı olduğu saatlerde kaloriferin devreye girmesi gibi. 5. Sanal ortamda online eğitim: Fiziksel mekanlara gerek duymayan kitlesel açık çevrimiçi dersler verilebilecek, modellemeler ve araştırmalar yapılabilecek. 6. Dijital sağlık hizmetleri verilecek: e-sağlık ve mobile sağlık hizmetleri gelişecek, kronik hastalıkları akıllı izleme için datalar v.b. 7. Sosyal iletişime imkân veriyor: Arkadaşlar arasında ve daha önceden hiç karşılaşmamış insanlar arasında iletişimi sağlıyor. 8. Dijital kültür: e-kitap, online canlı müze, e-müzik, dijital sergiler ve kolleksiyonlar v.b kültürel aktiviteler. 9. Katılımcılık: Örneğin yerel yönetimlerin alacağı bir kararla veya yapacağı herhangi bir hizmetle ilgili vatandaşlarının görüş ve önerilerini alması için bir internet platformu oluşturması gibi. 10. Tarımsal alanda çiftçiler arasında network(ağların) ve tarımsal üretimle ilgili entegre veri tabanlarının oluşturulması: Çiftçilerin çoğu internet üzerinden birbirleriyle tanışabilecekler ve ihtiyaçları olan verilere daha hızlı ve rahat ulaşabilecekler (www.deutschland.de,t4/2014). Sonuç olarak, dijital toplum her alanda nitelikli insan gücüne ihtiyaç duyar. Çünkü her geçen gün hayatımızın her alanına hızlı bir şekilde girmeye başlayan dijitalleşme ve bunun olanaklarından faydalanabilmek için, toplumun her kesiminin eğitilmesi bir ön koşuldur. Dijitalleşme ise, sınırlar ötesi ülkeler, sivil toplum kuruluşları, bilim, iş dünyası, kamu kurum ve kuruluşları gibi çok farklı aktörlerin birbirleriyle iyi bir iletişim içerisinde olmasını gerektirmektedir. KAYNAKLAR 1.www.deutschland.de,T4/2014 2.http://www.govtech.com/dc/ articles/3-advances-in-transit- Technology.html Çözüm Neler yapalım -III- Kader mi? Nereden bakarsak bakalım durumumuz oldukça kötü. Ziraat bankasına, Tarım Krediye, bazı özel bankalara, mazotçuya, yemciye, gübreciye, tohumcuya, fidancıya, nakliyeciye, kooperatifimize, en çok da bakkalımıza borçlarımız var. Çalışıyoruz, üretiyoruz borçtan kurtulamıyoruz. Ancak aktar-dönder yapabiliyoruz. Daha bir sürü sorun var. En ağırı bu. Çocuklara sigortalı bir iş bulabilsek, tarlayı, bahçeyi veya hayvanları satarız. Gerisi Allah kerim. Soru: Üretmezseniz bu millet ne yiyecek? İthal ederler. Samanı bile ithal etmedik mi? Biz ne yiyoruz? Bereket bu sene yağmurlar iyi yağıyor. Doğada ot-çöp bol. Doğal besleniyoruz. Milletin geri kalanının ne yiyeceğini biz mi düşüneceğiz? Bizi yönetenler ne iş yaparlar? Onlara sorun. Sizden yanıt: Kardeşim bizim ayrı işlerimiz var. İşsizimiz çok ama onlarda çiftçilikten kazanamadıkları için ya da toprakları olmadığı için üretmediklerini söylüyorlar. O işleri de bilmeyiz. Çok ağır ve yorucu olduğunu duyuyoruz. Üstelik günlük, haftalık, aylık, yıllık çalışma saati falan da yokmuş. İthal edilen ürünlerin ne olduğunu da bilmiyoruz. Cari açık da durmadan çoğalıyor. Sizler ne istiyorsanız devleti yönetenlerden isteyin. Bizlerde hep birlikte baskı yapalım. Sizler üretin, emeğinizin karşılığını alın, bizlerde sağlıklı beslenelim. Bizden yanıt: Bu dediklerimizi şimdiye kadar yapsaydık (biz ve siz) bu kadar kötü duruma düşmezdik. Olsun. Zararın neresinden dönersek kardır. İsteklerimiz (Olması gerekenler) 1- Borçlarımızı dondurun 2- Kooperatifleşmemizin önündeki engelleri kaldırın 3- Toprağımızın, suyumuzun, iklimimizin ve ülke ihtiyaçlarımızın durumuna uygun üretim planlaması yapın. Ya da gereken desteği verin kooperatiflerimiz yapsın 4- Her türlü üretim malzememizi ve üretim aracımızı kooperatiflerimiz aracılığı ile kullanmamızı sağlayın 5- Sağlıklı ve verimli üretimler yapabilmemiz için bize yol gösterin, denetleyin 6- Ürünlerimizi en taze, en sağlıklı, en çabuk tüketiciye ulaştırabilmesi için kooperatiflerimizi yönlendirin ve denetleyin 7- Mamül hale gelebilen ürünlerin işlenmesi ve depolanmasını sağlamak amacıyla çalışan kooperatiflerimize gerekli desteği verin, artı değer çiftçilerimize kalsın 8- Toprağı olmayan veya az olan çiftçilerimize devlet arazilerinden verilsin. Meralar çiftçilerimizin kullanımına açılsın. 9- Şu anda çiftçilik yapan ve tekrar üretime dönmeye karar veren genç çiftçilerin Sosyal Güvenlik Kurumundan yararlanmaları sağlansın. Hiç olmazsa ilk 3 yılın pirimi devlet tarafından karşılansın. 10- Ülkemizde üretimi uygun olan ürünlerle ilgili gümrük uygulamaları yapılsın. Alın size 10 madde. Ürettiklerimizi tüketen büyük çoğunluk. Bizi yönetenlerden istediğimiz 10 maddelik talepler karşılandığında biz çiftçiler kurtuluruz. Bol miktarda üretiriz. Sizlerde sağlıklı ve ucuz beslenirsiniz. Bizler mutlu oluruz ve gülümseriz. Bir Ülkenin çiftçisi gülümserse bütün Millet gülümser. Biz varız... ICA Küresel Konferansı ve Genel Kurulu İçin Kayıtlar Devam Ediyor Uluslararası Kooperatifler Birliği ICA nın 10-13 Kasım 2015 tarihleri arasında Antalya da yapılacak Küresel Konferansı ve Genel Kurulu için kayıtlar devam ediyor. Konferans web sitesi adresi antalya2015.coop/registration-intro ziyaret edilerek kayıt yaptırılabilir. Konferans ve Genel Kurul Antalya Belek teki Pine Beach Convention and Exhibitiion Center da yapılacak olup, konaklama için 5 yıldızlı Maritim Pine Beach Resort ya da Papillon Aysha Resort otellerinde yer ayırtmak için www.dekon. com.tr/ica2015 web adresine girilerek rezervasyon yaptırılabilir. Konferansta bildiri sunmak isteyenler, konferans web sitesinndeki formu doldurarak başvurabilirler.konferans Sekretaryasına aşağıdaki iletişim adresleri yolu ile ulaşılabilir; e-mail: info@antalya2015.coop Tel: + 32 2 743 10 30 Fax: + 32 2 743 10 39

16 KOOPERATİFÇİLİK Nisan 2015 Köy-Koop Haber KOOPERATİF Çatıdan Selam Tarım Bakanlığı Güneş Enerjisiyle Çalışan Sulama Makinesi Üretti Sevgili Kooperatifçi Dostlar, Geçtiğimiz ay Üretici Örgütleri Kurumsal İçin Kapasite Arttırma AB Eşleştirme Projesi kapsamında Avrupa Birliği nin başkenti olarak kabul edilen Brüksel e bir çalışma ziyareti gerçekleştirdik. Burada Avrupa Birliği Balıkçılık Genel Müdürlüğü nü (DG Mare) ve Avrupa kooperatifleri ve çiftçi örgütlerinin çatı teşkilatı olan Copa- Cogeca yı ziyaret ettik. Copa-Cogeca daki meslektaşlarınız ile Avrupa da kooperatifçiliğin geleceği üzerine görüştük ve yöneticilerinin sizlere selam ve başarı dileklerini getirdik. Dilerseniz öncelikle Copa-Cogeca hakkında kısa bilgi verelim. Avrupa Birliği ülkelerinde tarım alanında çok eski bir kooperatifçilik kültürü olduğunu ve çoğu ülkenin kendi milli kooperatif merkez birliğinin olduğunu biliyoruz. İkinci Dünya Savaşından sonra bir araya gelmeyi hedefleyen Avrupa da sivil toplum kuruluşları bu konuda önderlik yapmışlar. Tarım alanında hem ekonomik amaçlı hem mesleki amaçlı örgütler Avrupa düzeyinde çatı teşkilatlarını kurmuşlar. Avrupa Ekonomik Topluluğunu kuran ve Ortak Tarım Politikası (OTP) en önemli çerçeve hükümlerini içeren ünlü Roma Antlaşması 1957 tarihinde imzalandıktan sonra Topluluk yetkilileri ve tarım sektörü temsilcileri arasındaki ilişki geliştirilmek istenmiş. Komisyon, 1958 yılında Stresa Konferansı na katılmak üzere tarımsal kuruluşların temsilcileri davet etmiş. Bu toplantının hemen ardından çiftçiler kendileri sektörleri için ilk Avrupa temsilcisi organizasyon, COPA yı (Avrupa Birliği Tarımsal Mesleki Organizasyonlar Komitesi) oluşturmuşlar. Bir yıl sonra, 1959 tarihinde, Avrupa Birliği tarım kooperatifleri Avrupalı çatı örgütü, COGECA (Tarım Kooperatifleri Genel Konfederasyonu) oluşturmuşlar. İsimler, Fransızca adlarının kısaltmasından gelmektedir. Her iki örgüt 1962 yılından bu yana ortak sekretarya altında birlikte çalışmaktadır. Brüksel de merkez bir ofisi olan çatı teşkilat, yaklaşık 60 yıllık bir tecrübeye sahiptir. Bu iki örgüt, Ortak Tarım Politikasının araçları olan Ortak Piyasa Düzenlerinin uygulanmasında karşılaşılan birçok sorunu çiftçi lehine çözmek amacıyla karar mekanizmalarını etkileyecek faaliyetleri yürütmektedirler Copa-Cogeca, Avrupa Birliğinde çiftçinin ve kooperatiflerinin birleşmiş güçlü sesi olarak kabul edilmektedir. İlk kurulduğunda 6 üye ülkeden gelen 13 örgütten oluşan Copa nın, bugün üye sayısı Avrupalı çiftçilerin kurdukları 60 AB Çiftçi Örgütüne ulaşmıştır. Ayrıca İzlanda, Norveç, İsviçre ve Türkiye gibi diğer Avrupa ülkelerinden gelen 36 ortak kuruluş bulunmaktadır. Başlangıçta 6 üye kurulan Cogeca nın bugün Avrupalı tarım kooperatifçilerinin kurdukları 35 AB tarımsal amaçlı ulusal kooperatifi üyesi bulunmaktadır. Bunların altında bulunan 40.000 çiftçi kooperatifi, yıllık 300.000.000.000 aşan cirosu ile 660.000 kişiyi istihdam etmektedir. İki örgütün toplam 76 üye kuruluşu Dr. Erhan EKMEN Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü Teşkilatlanma Daire Başkanlığı Projeler ve Dış İlişkiler Çalışma Grubu Sorumlusu bulunmaktadır. Copa-Cogeca birlikte Avrupa daki 30 milyon çiftçiyi ve onların ailelerini temsil etmektedir. Copa Cogeca yaklaşık 40 bin kooperatif ile birlikte Üye ülkeler arasında güçlü bağlar kurmaktadır. Bu nedenle Brüksel de en büyük ve aktif menfaat temsil örgütü olarak çalışmaktadır. Copa, Avrupa Birliği nde çiftçilerin genel ve özel çıkarlarını temsil eden ve kuruluşundan bu yana Topluluk yetkilileri tarafından Avrupa tarım sektörü adına konuşan bir örgüt olarak kabul edilmiştir. Avrupalı çiftçilerin dinamik gücü olarak görülmektedir. Çiftçinin danışmanlık, karar verme ve temsil görevini işini üstlenmiştir. Çok fonksiyonlu ve sürdürülebilir tarım için Avrupa modelinin geliştirilmeye ve savunmaya çalışmaktadır. Cogeca, tüm tarım ve balıkçılık kooperatif sektörünün sözcüsü olarak Avrupa Kurumları tarafından kabul edilmiştir. Özellikle balıkçılık kooperatifleri için erzak ve girdi temini, tekne yönetimi ve sigorta, balık ticareti yanı sıra pazarlama ve işleme gibi birçok alanlarda faaliyet göstermektedir. Ayrıca gençleri tekne sahibi yaparak balıkçılık mesleği içine çekmeye çalışmaktadırlar. Aslında Copa-Cogeca yı bir bütün olarak ele almak ve görevlerini birlikte vermek daha doğru olacaktır. Buna göre; tarımın genel çıkarlarını savunmak, ortak menfaatleri sağlayacak çözümler bulmak ve AB düzeyinde örgütleri temsil ederek AB kurumları ile ilişkileri kurmak ve geliştirmektir. Copa-Cogeca, piyasa ve politika geliştirme konularında faaliyette bulunan 45 Çalışma Grubuna sahiptir. Bu gruplar Copa-Cogeca nın lobi faaliyetleri öncesinde hazırlıklarını yapmaktadır. Çalışma alanları olarak ilk sırada, ürünler, kooperatif ilişkileri, kırsal kalkınma, biyoteknoloji, çevre, hayvan refahı, ticaret, tüketiciler, gıda zinciri gibi konular sıralanmaktadır. Çalışma Gruplarında hazırlanan ve teknik olarak tartışılan öneriler, bütün üye örgütlerin temsil edildiği Politika Koordinasyon Komitesine gönderilmektedir. Copa ve Cogeca kendi başkanlıklarına sahiptir. Bu komitede alınan kararlar başkanlıklara iletilir ve karar halini almaktadır. Alınan kararlar, Copa-Cogeca başkanı tarafından AB Komisyonu nun düzenli aralıklarla yapılan Danışma Grubu Toplantılarına iletilmektedir. Bunun yanı sıra Avrupa Parlamentosu nun tarım ve diğer ilgili komitelerine katılım sağlanmakta ve çiftçi temsil edilmektedir. Buna ilaveten Copa-Cogeca, AB Tarım Bakanları Konseyi nin yaptığı her toplantı öncesinde Tarım Konseyi Ofisinde başkan düzeyinde görüşme yapmakta ve görüşlerini Konseye iletmektedir. Görüldüğü üzere; AB tarafından resmi olarak kabul edilen Copa-Cogeca, AB de en üst seviyede lobi faaliyetlerini yürüten çatı teşkilattır. Copa-Cogeca da Kıdemli Politika Danışmanı olan Prodromos KALAITZIS ve ticaret Genel Müdürü Arnaud PE- TIT ile görüşüldü. Teşkilatta üst düzey görevli olan bu iki kişi ile burada yapılan görüşmede, AB deki tanınma hakkına sahip resmi Üretici Örgütleri (Producer Organisation-PO) ile Kooperatifler arasındaki ilişkiler ve geleceğe ilişkin durum ele alındı. Başlangıçta AB uygulamaları ile oluşturulan Üretici Örgütlerinin kooperatif faaliyetlerini olumsuz etkilediğini özellikle şirketlere de bu yapı içinde yer verilmesinin işin ruhunu zedelediğinden bahsettiler. Fakat zaman içinde bu örgütlerin kendilerinden beklenen sorumlulukları yerine getirmekte zorlanmaya başladı ve bir arayış içine girdiğini özellikle de piyasayı düzenleyebilmek için pazara yönelmeleri pazarda güç olmaları gerektiğinin farkına varılması ile durumun değiştiğini anlattılar. Zamanla sahada kendiliğinden bu soruna yönelik çözümlerin kendiliğinden geliştiğini, artık Kooperatif Üretici Örgütü (Cooperative PO) diye bir kavramın oluştuğunu yani hem kooperatif hem de Üretici Örgütü özelliğini koruyan örgütlerin piyasada başarılı olduğunu anlattılar. Gerçekten de bu duruma çeşitli ülkelerde çeşitli sektörlerden örnekler bulmak mümkün. Hollanda daki balıkçı, İngiltere deki süt, İspanya daki meyve sebze Üretici Örgütlerinin sadece adlarına bakmak bile bunun için yeterli. Bu durumu bir diğer göstergesi ise; 2013 yılında yayınlanan yeni Tarım Ortak Piyasa Düzenleri (1308), Ortak Balıkçılık Politikası (1380) ve Ortak Piyasa Düzenleri (1379) ile ilgili mevzuat gösterilebilir. Bu mevzuatta Üretici Örgütlerinin piyasayı yönetmek için hazırladıkları Operasyonel programların yerini üretim ve pazarlama planlarının aldığını görüyoruz. Geçmişteki AB uygulamalarının Dünya Ticaret Örgüt, Dünya Bankası, IMF gibi kuruluşların etkileri ile değişmek zorunda kaldığı yaşanan reform süreçleri sonunda gelinen noktanın hala tatminkar olmadığı belirtildi. Üretici Örgütlerinin kooperatiflerin gerisinde kaldığı ama ileri de ileride kooperatiflerin bunlar için iyi bir model olacağı anlatıldı. Daha sonra değer zincirinde üretici örgütlerinin rollerinin giderek arttığı, küçük üreticinin rekabet avantajı sağlamak için kooperatiflere olan ihtiyacı üzerinde durularak Kooperatif İşletme Modeli ile ilgili yürütülen çalışmalar ve gelinen aşamalar hakkında bilgiler alındı. Copa-Cegeca nın uzun süredir üzerinde durduğu, AB Komisyonu ile birlikte çalıştığı ve henüz bir gelişme sağlanamayan bu konunun ileride önem kazanacağı düşünülüyor. Yapılan görüşmede konuşulan konulara bakıldığı zaman AB nin geleceğinde kooperatiflerin büyük önemi olduğu ve alınan kararlar üzerinde etkili olabildiği görülüyor. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, 8 yıl süren bir çalışma sonrasında güneş enerjisiyle çalışan bir sulama makinesi üretti. Türk Patent Enstitüsü (TPE) tarafından onaylanan "Mobil Güneş Pili Sulama Makinesi" üreticiye sulamada büyük kolaylıklar sağlaması bekleniyor. Mobil Kullanım Olanağı "Mobil Güneş Pili Sulama Makinesi", Bakanlık Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü, Şanlıurfa GAP Tarımsal Araştırma Enstitüsü (GAPTAEM) tarafından yürütülen TÜBİTAK-1001 110O541 nolu projesi kapsamında üretildi. Sulama makinesini dünyada bir ilk yapan özellikleri arasında ise güneşi, hidrolik güç kullanarak otomatik takip edebilmesi, mobil kullanıma olanak vermesi ve panel temizleme ünitesinin bulunması yer alıyor. 14 Saat Kesintisiz Çalışacak Güneş enerjisiyle tarımda sulama imkanı sunan mobil pil, sulamada enerji giderlerini azaltırken, sulamaya dönük olarak diğer enerji kaynaklarına bağlı aksaklıkları da önleyerek elektrik kesintileri, arıza masrafları, yeni kurulum maliyetleri gibi giderleri de ortadan Dünyayı Döndüren Küçük Canlılar Çiçek Zınnı [(Bilimsel Adı: Epicometis (Tropinota) hirta (Poda) (Coleoptera takımı: Coleoptera familyası)] Yörelere bağlı olarak çiçek zınnı, bakla zınnı ve sarı tüylü çiçek böceği gibi isimlerle bilinir. Erginler yaklaşık olarak 1 cm boyunda siyah mat renkli, vücutlarının üzeri sık ve oldukça uzun sarı tüylerle kapalıdır. Yumurta, larva, pupa ve ergin olmak üzere dört biyolojik dönem geçirirler. Kışı ergin döneminde toprakta geçirirler. İlkbaharda, meyve ağaçlarının ve diğer bitkilerin çiçek açma zamanında çıkan erginler, daha çok çiçekle beslenirler. Yumurtalarını humusça zengin topraklara bırakırlar, yumurtadan çıkan larvalar otların kökleri ile beslenirler. Gelişmesini tamamlayarak toprakta oluşturdukları bir boşlukta pupa kaldıracak. Sistem sulamaların yoğun yapıldığı yaz aylarında güneş enerjisiyle yaklaşık 14 saate kadar kesintisiz çalışabilecek. Ayrıca sisteme gece sulaması için akü ilavesi yapılabilecek. Günde 150 Dönüm Arazi Sulayabiliyor Yeni sistem, üreticiye teknik ve ekonomik yönden önemli avantajlar da sağlayacak. Mobil Güneş Pili Sulama Makinesi, en fazla 170 metreden su çıkarırken, bitkinin su ihtiyacına göre değişmekle birlikte günlük 50-150 dönüm alanı sulayabilecek. Sistem, kuru tarım yapılan ve elektrik şebekesinin olmadığı yerlerde, kapalı sulama sistemlerine entegre edilerek kırsal alanda enerji transferi ve sulama ihtiyacı rahatlıkla karşılanabilecek. olurlar. Erginleri günün güneşli saatlerinde çok hareketlidirler. İlkbahar sonunda popülasyon en yüksek duruma gelir. Bazı bölgelerde temmuz ortasına kadar uçtukları görülür. Erginleri meyve ağaçlarının ve diğer bitkilerin çiçek açma zamanında çiçeklerin dişi, erkek organlarının polen tozlarını, genç yaprak hatta tomurcuk ve meyveleri yiyerek çok zarar verirler. Larvaları, meyve ağaçlarında önemli zarar meydana getirmez. Larva dönemine karşı yapılacak iyi bir toprak işleme ve ergin dönemler için kullanılacak feromon tuzaklar etkili sonuçlar verebilmektedir. Metin: Prof.Dr. Cem ÖZKAN

Köy-Koop Haber Nisan 2015 Örgütlü Topluluk: Karıncalar Dünyanın en çalışkan ve en fazla bulunan canlı türü karıncalardır. Günümüzde 14.000 civarında farklı karınca türü dünyada adeta bir imparatorluk kurmuş durumdadır. İnsanlara oranla yaklaşık 20 milyon kat daha fazladır. DOĞA 17 Vücut yapılarının her türlü ekosisteme uygun olması nedeniyle dünya üzerinde hemen hemen her bölgede bulunur. Antartika ile birlikte bazı canlı türlerinin az bulunduğu bölgelerde karıncaların kendine özgü türleri yaşamaktadır. İleri örgütlenme seviyesine sahipler Birbirleriyle dayanışma içinde olan karıncalar örgütlenerek topluluklar halinde yaşamaktadır. Karınca Kolonileri arasında belli bir görev dağılımı bulunmaktadır. Kolonilerin bazıları tarımla uğraşırken, bazıları ise hayvanlarla ilgilenip onları yetiştirebilmektedir. İş bölümüyle birlikte karıncalarda uzmanlaşmaları artmaktadır. Bu sistemde karıncalar arası rekabet ya da iktidar mücadelesi bulunmamaktadır. Bu ise ancak, ileri örgütlenme ile meydana getirilebilir. Kolonilerin milyonlarca üyesi bulunabilmesine rağmen sosyal düzenlerinde herhangi bir aksaklık olmamakta, koloniler arası dayanışmayla birlikte herkes bu sistemden faydalanmaktadır. Karıncaların bu sistemini birçok bilim adamı, filozof incelemiş ancak insanlara uyarlayamamıştır. Çünkü insanlar kişisel çıkarı, örgüt çıkarından üstün tutmuştur. Bu şekilde olduğu için sosyo-ekonomik birliktelikler kalıcı bir huzur getirmemiştir. Karıncalarının kurduğu koloniler dünyanın en büyük kolonilerinden sayılır. Bu kolonideki karıncalar yaklaşık 3 km2 alanda birbirinden ayrı olmayan 45 bin yuvada yaşar. Yaklaşık 1 Milyon kraliçe ve 300 Milyon işçi arı bu kolonide yaşamaktadır. Koloni içinde ise örgütlenme üst düzeydedir. Aralarında bir yönetici grup olmamasına rağmen görevlerini kusursuz yapmaları muhteşem bir olaydır. Kendi yaşamımıza bakacak olursak, bizler topluluk haline geldiğimizde mutlaka bir lidere ihtiyaç duyar, olmadığı takdirde düzen kurmakta zorlanırız. Bunun en güzel örneği ülkeler ve yönetiliş tarzıdır. Karıncalarda: sınıf (kast) sistemi Yapıları ve işlevleri bakımından birbirinden farklılaşmış; bir sınıfsal yapı oluşmuştur. Kurdukları bu farklılaşmış sosyal düzen, bir kast sistemi oluşturmaktadır. Sistem kendi içinde 3 bölüme ayrılır: Kraliçe, eşeysel organları tamamen gelişmiştir. Diğer karıncaların 8-10 katı büyüklüğünde olup; türlere göre 10-20 yıl yaşayabilir. Örneğin, kırmızı karıncaların işçisi; 3, kraliçesi; 15-20 yıl yaşar. Kraliçenin her türlü ihtiyacı, işçiler tarafından sağlanır. Beslenme sırasında, işçi karıncalar, feromenler (tür içi sinyaller) sayesinde, yuvadaki durumla ilgili bilgileri, kraliçeye iletirler. Kraliçe, bu bilgilere dayanarak; örneğin savaş sırasında çok sayıda asker kaybı olduysa, yeni yavruların, daha çok asker karınca olmalarını sağlayacak bir kimyasal yayınlar. Böylece çoğalma, ihtiyaca göre şekillenir. İç Sularda Av Yasağı Başladı İşçi Karıncalar, yuvanın, her türlü ihtiyacıyla ilgilenen kraliçenin, kısır kız yavrularıdır. Karınca türleri içinde en kalabalık sınıfı, işçi karıncalar oluşturmaktadır. Genç ve deneyimsiz olanlar, yavru bakımı ve yuva işleriyle ilgilenirken; daha yaşlı ve tecrübeli olanlar, yiyecek arama, savunma gibi işleri üstlenmektedirler. Bazı işçi karıncaların da görevi, koloninin hijyenini sağlamak, cenaze kaldırılıcılığı ve ölüleri taşımaktır. Asker karıncalar, işçi karıncaların daha geniş bir versiyonudur. Askerler, koloninin korunması, avlanma, yeni yuva yerleri bulunması gibi görevleri üstlenirler. Askerler, savaş taktik ve stratejisinin uzmanıdırlar. Bazıları saldırganken, diğerleri savunmada dikkate değer teknikler kullanmaktadır. Erkekler, İşçilerden ve kraliçeden, belirgin olarak daha ince yapılıdır. Su ürünleri kaynaklarından ekonomik olarak yararlanmak, iç sulardaki su ürünlerinin kalite ve stoklarının korunması, ekonomik türlerin geliştirilmesi amacıyla Denizlerde ve İç Sularda Amatör (Sportif) Amaçlı Su Ürünleri Avcılığını Düzenleyen 3/2 Numaralı Tebliğ ile Erzincan da bulunan iç sularda amatör su ürünleri avcılığına getirilen genel yasaklar 1 Nisan 2015 tarihinde başladı. Avlanmanın yasak olmadığı dönemlerde kullanılacak olan ağların asgari vasıf ve şartları da belirlendi. Bakanlık izni olmadan tüm iç sularda ığrıp ve manyat ağları ile çevirme (gırgır) ve her türlü trol ağlarının kullanılmasının yasak olduğu belirtildi. Baraj ve göletlerde sürütme ağların tamamen yasak olduğu, hiçbir zaman kullanılmayacağı kaydedildi. Kiralama işlemleri devam etmekte olan, baraj, göl, gölet ihalesi yapılmamış veya kiralama işlemleri bitmemiş istihsal sahalarında kiralama işlemleri kesinleşinceye kadar ticari olarak su ürünleri istihsalinin yasak olduğu vurgulandı. İç sularda geçerli su ürünleri avcılığında alabalık boyunun 25 santim, sazan 40, kerevit 10, kadife 26, tatlısu levreği 18, tatlısu kefali 20 ve siraz 20 santimden aşağı olmayacağı, Amatör Balıkçılıkla avlanmış olan her türlü su ürünlerinin satışı, canlı olarak nakledilmesi ve başka rezervuar alanlarına bırakılmasının da yasak olduğu ifade edildi. Türler Bölgeler/İller Yasak Dönemi Sazan (C. Carpio) Kadife (Tinca tinca) Şiraz (Capoeta. sp) Yayın (Silurus glanis) Tatlısu kefali (Leuciscus cephalus) (Orman içi sular ve akarsular dışındaki iç sular) Diğer türler Adana, Antalya, Aydın, Denizli, Gaziantep, Hatay, İzmir, Kilis, Manisa, Mersin, Muğla, Osmaniye Afyon, Aksaray, Amasya, Ankara, Balıkesir, Bartın, Bilecik, Bolu, Burdur, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Eskişehir, Isparta, İstanbul, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Kocaeli, Konya, Kütahya, Nevşehir, Niğde, Sakarya, Tekirdağ, Uşak, Yalova, Zonguldak Adıyaman, Artvin, Batman, Bingöl, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Kahramanmaraş, Kayseri, Malatya, Mardin, Ordu, Rize, Samsun, Siirt, Sinop, Sivas, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat, Trabzon, Tunceli, Yozgat Ağrı, Ardahan, Bayburt, Bitlis, Erzurum, Hakkari, Iğdır, Kars, Muş, Van Çizelge/Zaman Yasakları 1 Mart 1 Haziran 15 Mart 15 Haziran 1 Nisan 1 Temmuz 15 Mayıs 15 Ağustos Doğal alabalık (Bütün türler) Tüm Bölgeler 01 Ekim-01 Mart Gökkuşağı alabalığı Orman içi sularda doğal türlerle aynı kapalı sezon uygulanır. Yok (Orman içi sular hariç) Sudak Tüm Bölgeler 15 Mart - 30 Nisan Tatlısu levreği Tüm Bölgeler 15 Mart - 30 Nisan Turna Tüm Bölgeler 15 Aralık-31 Mart Tatlısu kefali Akarsular Yok Çiftleşmeden hemen sonra, yuvadan uzaklaştırılan erkekler, birkaç gün içerisinde ölürler. Karıncaların gizemli dünyası Her koloninin kendine ait bir kokusu vardır. Kendi kolonilerine ait olmayan bir karıncayı, bu koku ile tanıyarak yuvaya sokmaz. Şayet yuvaya girerse, derhal fark edilerek öldürülür. Ancak uzun süre gizlenir ve yuvanın kokusu üzerine sinerse, yuvaya kabul edilir. Birçok canlı türü, diğer hayvanları taklit ederek öğrenebiliyorken; karıncalar bazı canlı türleri gibi, interaktif öğretme davranışının görüldüğü bir gruptur. Büyükler, yavru karıncaları eğitirler. Görme yetenekleri gelişmemiş olmasına rağmen; salgıladıkları kimyasal ve kokular vasıtasıyla öncü karıncalar arkalarından gelene bir nevi yol tarifi yaparlar. Kokuyu takip eden tüm karıncalar tek bir yol üzerinden ilerleyerek kesin bir şekilde hedeflerine şaşırmadan ulaşırlar. Gece, gündüz her an çalışabilirler. Görmek için gözlere de ihtiyaç duymadıkları için, kimyasal kokuları takip ederek zifiri karanlıkta bile rahatlıkla görevlerini yerine getirebilirler. Eğer bir alana yayılmış karıncaların, kimyasal veri alışverişlerini kesecek en ufak bir müdahalede bulunulursa, karıncalar, kardeşlerinin bıraktığı kokulara erişemedikleri için bulundukları yere mahkûm olurlar. Çünkü gidecek bir yol, takip edecek bir iz kalmamış olur. Böyle durumlarda karıncalar açlıktan ölebilir hatta intihar bile edebilir. Kendi ağırlıklarının 10 katını kaldırabilecek kadar güçlü canlılardır. Kendi kütlelerinden çok daha yüksek oranlardaki cisimleri kırıp, kesip, parçalayabilirler. Eğer karıncalar ortalama bir kedi ya da köpek kadar büyük canlılar olsaydı muhtemelen dünyadaki birçok türün ve hatta insanların sonunu getirirlerdi. Karıncalar, bir alana yavaş yavaş yerleşir ve tamamen ele geçirirler. Karıncalar yuvalarının içinde belirli alanlar ayırır ve bu alanlarda mantar yetiştirirler. Dışarıdan besin bulunamadığında, yetiştirilen bu mantarlarla beslenen kolonide sırf bu iş için sadece yuva içinde çalışan işçi karıncalar vardır ki bu karıncalar çiftçi karınca olarak da adlandırılabilir. Hayvanlar âleminin en tutumlu hayvanlarıdır. Asla kaynakları çarçur etmezler, ihtiyaçlarından fazlasını kullanmazlar. Fazlasını yuvalarına götürüp saklarlar. Bir kez bir alanda koloni kurmaya karar verdiklerinde toprak içerisinde öyle bir yaşam kompleksi kurarlar ki, tüm dünyanın bu yuvalarla çevrili olduğunu söylesek ortaya korkutucu bir tablo çıkar. Örgütlü Olmanın Gücü! Süper organizma haline gelmiş bir koloniyi dağıtmak neredeyse imkânsızdır. Yerçekimine karşı bile birlikte direnerek inanılmaz görüntüler ortaya çıkartabilirler. Rusya 25 Ton Domatesi Türkiye'ye Geri Gönderdi Rusya Federal Veteriner ve Bitki Sağlığı Gözetim Servisi Rosselhoznadzor, Türkiye den batı çiçek tripsi ile bulaşık domates partisinin Rusya ya girişine izin vermedi. Rosselhoznadzor un Krasnodar Bölgesi nden sorumlu Temsilcisi Ekaterina Çernitsova, Türk domateslerinde batı çiçek tripsinin tespit edildiğini belirterek, Ağustos 2014 de aynı sebepten dolayı Polonya dan sebze ve meyve sevkiyatının durdurulduğunu hatırlattı. Çernitsova yaptığı açıklamalarda, Tuapse limanında Türkiye den Alastair gemisiyle gelen 25,42 ton domateste denetleme sırasında Rusya da yasak olan batı çiçek tripsi tespit edildi. Bu sebepten dolayı bu ürünlerin Rusya ya girişi yasaklanmıştır ifadelerini kullandı. Çernitsova açıklamalarında bu olayın sene başından itibaren dördüncü olduğunun altını çizdi. İade Edilen Ürün İmha Oluyor Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği Başkanı Mustafa Satıcı, her gün Türkiye den Rusya ya 2,500-3 bin ton domates ihraç edildiğini belirtti. Satıcı, iade edilen ürünün her bin parti mal içinde birini ifade ettiğini, bunun da normal olduğunu kaydetti. Satıcı, iade edilen ürünlerin ise imha edildiğini kaydetti.

18 KOOPERATİFÇİLİK Nisan 2015 Köy-Koop Haber Tarım, Kırsal Turizm ve Madencilik Şehri Beypazarı Bu ayki sayımızda Beypazarı İlçesinde ekşi karadut fidancılığa hobi olarak başlayıp fidan üretimine geçen Hasan Parça Enis Doğan ile söyleştik. Kısaca kendinizi tanıtır mısınız? Ankara İli Beypazarı İlçesinde yaşıyorum. Denizli doğumluyum, liseye kadar Denizli de okudum, liseyi Isparta Karaağaç da okudum ve 1998 yılında veteriner teknisyeni olarak mezun oldum. İş hayatına başladıktan sonra 2006 yılında evlendim, iki tane çocuğum var. Tarımla tanışmanız nasıl oldu? Veteriner teknisyeni olmam ve halen Ziraat Fakültesinde eğitime devam etmem nedeniyle yaklaşık 20 yıldır tarımla iç içeyim. Bir fiilde beş yıldır tarımın içindeyim. Meyve fidancılığı ile uğraşıyorum. Meyveciliğe olan ilgim, bir televizyon programı ile olmuştu. Televizyonda ceviz üretimi ile bir program seyrederken, bende bu işi yapabilirim diyerek Beypazarı nda meyve fidancılığına başladım. Beypazarı nda yaygın olan ekşi karadut fidan yetiştiriciliği yapmaktayım. Konu ile bilgim olmamasına rağmen bugun aşılamyı bilen, Beypazarı nda sayılı aşıcılardan biri oldum. İşe ilk başladığımda 250 fidanım vardı, bu yıl 4000 fidana ulaştım. Önümüzde yıl ise karadut fidanıyla birlikte diğer meyvelerinde fidanları yetiştirmeyi planlıyorum ve amacım kırk elli bin arasında bir fidan üretimi gerçekleştirmektir. Beypazarı ulusal ve uluslararası tanılırlığa sahip bir ilçemiz, Beypazarı ilçesinin fazla bilinmeyen tarafları nelerdir? Beypazarı ilçesi 6000 yıllık geçmişi ile çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış bir Anadolu beldesi. Uygarlıklara ev sahipliği yaparken aynı zamanda onlara ait kültürlerin izlerini taşımaya devam eden bir Turizm şehri. İki binli yılların başında halen içinde yaşamın devam ettiği Osmanlı döneminden kalan ahşap evlerin restorasyonu ile mevcut potansiyelini aktif hale getiren Beypazarı şu anda birçok ilçeye ve turizm şehrine örnek haline gelmiş durumdadır Beypazarı evleri ve yemekleri ile tanınan bir turizm kenti olması yanında aslında birçok bilinmeyen ve açığa çıkarılmaya beklenen değerleri ile tarihi, kültürel bir ilçe konumunda bir şehirdir. İlçenin tarihini incelediğinde Beypazarı'nı Roma yolu üzerinde bir inanç ve ticaret şehri olarak görmekteyiz. Yapılan inceleme ve araştırmalara göre Hitit, Frig, Galat, Roma ve Bizanslıların gelip geçtiği ve hüküm sürdükleri görülmektedir. Mağaralar, antik buluntular, kaleler ve höyükler de yerleşimin eskiliğini ispat etmektedir. Kara ulaşımı ve haberleşmenin kervanlarla ve ulaklarla yapıldığı bir dönemde Beypazarı ana ulaşım akslarının oldukça merkezi bir noktasında yer almaktadır. İpek, porselen, kağıt, baharat ve değerli taşların alışverişi yanında kültür ilişkilerine de dönüşen 6400 km.lik bu kervan yolu 2 bin yıllık geçmişiyle bugün de gündemde kalabilmiştir. 2000 li yıllarda ki turizm hamlesi ile Beypazarı ismini hem Türkiye de hem de dünya da duyurmaya başlamıştır. Turizm yerel halk tarafından benimsenmesinin en önemli özelliği yöre halkının faaliyet ve işlerde toplu hareket edebilme ve onu devam ettirebilme özelliğidir. Bunu özellikle büyük yangından sonra ev sahiplerinin hepsinin benzer stillerde günümüzde Beypazarı evi diye adlandıracağımız evleri yaptırmasında da görülebilir. Ayrıca 2001 krizinin de tarım ve ilçe de yaygın olan karasör sektörünü direkt etkilemesi de alternatif arayışı içerisinde ki ilçe halkını turizme yöneltmiştir. Kırsal turizm sürdürülebilir kırsal kalkınma aracı olarak görüldüğünde turizmin yöre halkı ve maddi ve manevi mevcut yöre değerleri açısında önemi tartışılmaz. Dönemin Belediye Başkanı tarafından başlatılan bu hamlede öncelikle evler restore edilmiş devamında tanıtıcı faaliyetlerle turistler ilçeye çekilmeye çalışılmıştır. Bu tanıtım faaliyetlerinde en önemli unsur yine mevcut yöre değerleri olmuştur. Özellikle yöreye has lezzetlerin tanıtımı,doğal güzelliklerin öne çıkarılması ile yöre kültürüne ait unsurların özellikle Beypazarı evlerinin ön plana çıkarılması Türkiye de alışılagelmiş turizm faaliyeti olan kıyı turizminden sıkılan yerli ve yabancı turistleri cazibedar bir şekilde ilçeye çekmiştir. Dr. Özdal KÖKSAL Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü okoksal@ankara.edu.tr Kırsal turizmin en önemli unsuru olan insan faktörünü iyi kullanan belediye başkanı kendine iş istemeye veya yardım istemeye gelen kadınlara öncülük ederek el ürünlerinin satışını yapması için stantlar vererek özellikle kadınlarda girişimcilik ruhunu ön plana çıkarmıştır. Gerçekten de dünyada kırsal kalkınma çalışmalarında görüldüğü üzere yapılan çalışmalarda kadınların katılmadığı hiç bir proje olumlu bir neticeyle sonuçlanmamıştır. Tarlalarda çalışan veya evde ev hanımı olarak oturan bir çok kadın turizmin olumlu sonuçlarını görerek yerel el sanatları ve yöresel lezzetlerini hazırlayıp satarak turizm faaliyetine başlamıştır. Beypazarı turizm faaliyetlerinden önce diğerlerinden farkı olmayan bozkırın içerisinde bir İç Anadolu şehri iken,yerel halkın da benimsemesi ile şu an Türkiye de bir çok ile ve ilçeye turizm ve kırsal kalkınma açısından rol model konuma gelmiştir. İlçenin çehresi yaklaşık 4-5 senede bir klasik bir ilçe görünümden çıkarak birçok insan tarafından Maden Ocaklarına 'Turizm ve Tarım' Ayarı Antalya'da sürekli şikayet konusu olan ve çevre katliamına neden olan maden ocaklarıyla ilgili önemli kararlar alındı. Buna göre ruhsatlandırması ister Antalya'da ister Ankara'da yapılsın il sınırları içindeki maden işletmeleri için kurumsal görüş başvuruları sırasında sadece Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ya da ilgili kurumun görüşüyle yetinilmeyecek. Antalya'nın tarihi, kültürel ve tabi değerleri, ekonomik, tarımsal ve ticari faaliyetleri ile turizm ve benzeri hassasiyetleri de dikkate alınacak. Ruhsatlandırılması düşünülen maden işletmesinden etkilenmesi muhtemel tüm birimlere görüş için başvurulacak. Valiliğin aldığı karar gereği maden denetimleriyle ilgili de değişikliğe gidiliyor. Artık rutin ve şikayete bağlı denetimler dışında rastgele ve ani denetimlerle işletmelerin yükümlülüklerini yerine getirip getirmedikleri de denetlenecek. Antalya Valiliği'nin internet sitesinde yer alan duyuruda, Anayasa'nın 168. maddesi gereği tabi kaynakların devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu, bu hakkın belli sürelerle gerçek ve tüzel kişilere devredilebileceği hatırlatıldı. Ancak yine Anayasa'nın 56. madde gereğince de herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı olduğu ve çevre sağlığının korunmasının, çevre kirliliğini önlemenin de devletin ödevleri arasında yer aldığına dikkat çekildi. Bu bağlamda kalkınma ve sanayileşmenin gereği olarak yürütülen madencilik faaliyetlerinin mutlaka çevre ve halkın duyarlılıkları ile uyumlu şekilde yürütülmesi gerektiğine vurgu yapılan açıklamada, ekonomisi tarıma ve turizme dayanan Antalya'da bu duyarlılığın ve toplumsal bilincin yüksekliğine işaret edildi. Tarihi, kültürel ve doğal varlık bakımından son derece zengin olan Antalya'da madencilik faaliyetlerinin kamu yararı ve çevreye uyum perspektifinde değerlendirilmesi ve etkin şekilde denetim altında tutulmasının valiliğin 'en önemli' önceliklerinden olduğu vurgulanan açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Madencilikle ilgili mevzuatın amir hükümleri çerçevesinde, İl İdaresi Kanunu ile çevre mevzuatının il makamına ve kamu kurum ve kuruluşlarına verdiği yetki, görev ve sorumluluk kapsamında; maden işletmelerinin ruhsatlandırılması aşamasında yukarıda sayılan hassasiyetlerin değerlendirilmesi ve faaliyet sürecinde de etkin olarak denetlenmesi için kurumlarca takip edilmesi gereken ilke ve kuralların tüm ilgili birimlere hatırlatılması ihtiyacı hasıl olmuştur." hayranlıkla ziyaret edilen bir yer konumuna dönmüştür. El sanatlarının gelişmiş olması da ilçe kalkınmasında önemli bir yere sahiptir. Özellikle bu el sanatlarından gümüş işlemeciliği ve telkâri sanatı ekonomik anlamda ön plandadır. Bugün telkâri denilince akla ilk gelen yer olan Mardin de satılan el işi telkâri gümüş takıların nerdeyse yüzde 95 Beypazarı ilçesinde üretilmektedir. İlçede bu işle meşgul 70 adet atölye mevcuttur. Kırsal kalkınma açısından yöresel lezzet ve ürünlerin yeri tartışılamaz. Bu ürünler yörenin bilinirliğini arttırdığı gibi istihdam arttırıcı ekonomik bir unsurdur Kadınların ve genç kızların bu üretim faaliyetinde aktif katılımları da düşünüldüğünde yöresel lezzetlerin önemi daha da artmaktadır. Beypazarı bir çok kültüre misafirlik etmesi ve tarihi ticaret ağlarının içinde bulunması nedeniyle birçok ilginç ve güzel lezzete ev sahipliği yapmaktadır. Bunlardan en önemlisi Beypazarı Gövecidir. Kuzu etinin fırında en az 8 saat düşük ısıda pişirilerek yörede söylenen şekliyle pirinç salınarak yapılan bir yemektir. Tabi bu lezzetin içine tereyağı ve lezzetli domates ve biberin eklendiğini söylemeden geçilmemesi gerekmektedir. Ayrıca yörenin kendine has Başören üzümlerinin yapraklarından yapılan Beypazarı yaprak sarmasının lezzeti ayrı bir yer tutmaktadır. Yöreye ait yemeklerin toplandığı Beypazarı Mutfağı kitabında Beypazarına özgü 93 yemeğin tarifi verilmiştir.burada bahsedilmeden geçilmeyecek 2 lezzet daha vardır bunlardan birincisi 80 Gatlı Beypazarı baklavası diğeri de Beypazarı kurusudur. Baklavanın yapımının sadece ev hanımları tarafından yapılmakta ve normal bir baklava boyutlarında 80 kat baklava yufkası sığdırılmaktadır. Yerli lezzetli cevizlerle yapılan 80 gatlı Beypazarı baklavası kargo taşımacılığının gelişmesi ile Türkiye nin her yerine gönderildiği görülmektedir. Bu ürünler içerisinde Beypazarı kurusu Coğrafi İşaret almış ve Türk Standartlar Enstitüsünden standartları çıkartılmış bir üründür.ankara ilinde halen sadece 3 ürün coğrafi işaret almıştır. Bir çeşit bisküvi olan Beypazarı kurusu günlük 2 ton üretime ulaşılmış ayrıca bu üretimden çalışanlarla beraber 150 aile geçimini sağlamaktadır. Her ne kadar adından çokça turizmden bahsedilse de hem ilçe ekonomisi hem de ülke ekonomisi açısından önemli olan maden ve tarım sektörleri de ilçe yaşamında ciddi yer almaktadır. İlçenin yer altı zenginlikleri açısından bakıldığında yüksek oranda kömür rezervleri görülmektedir. İlçe çevresinde mevcut 2 termik santralde şu an yaklaşık 3200 kişi çalışmaktadır Bu nüfusun büyük çoğunluğu Beypazarı nda ikamet etmektedir. Ayrıca maden suyu firmasında yaklaşık 150 kişi çalıştığı bunun yanında trona soda külü tesisinde 420 çalışmaktadır ve ilçe nüfusunun 47300 olduğu göz önünde tutulursa çalışanların aileleri ile beraber nüfusun büyük oranın maden sektörü ile alakalı olduğu görülecektir. Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi" kamu spotu için RTÜK ten onay aldı Zeytin ve zeytinyağı sektörünün tüm paydaşlarının güç birliği yaptığı kamu spotu için RTÜK onayı alındı.kamu spotu 230 TV, 93 radyo kanalında yayınlanacak. Zeytin ve zeytinyağı sektörü; Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi öncülüğünde yıllık 1,8 kilogram seviyesindeki zeytinyağı tüketimini 5 kilograma çıkarmak amacıyla yürüttüğü çalışmalar için kamu spotu desteği aldı. 2023 yılında 650 bin ton zeytinyağı ve 1 milyon 200 bin ton sofralık zeytin üretimine ulaşmayı hedefleyen sektör, üretimin katma değere dönüşmesi için güçlü ihracat kadar, güçlü bir iç piyasaya da ihtiyaç duyuyor. Türkiye, zeytinyağı üretici ülkeleri arasında kişi başına en az zeytinyağı tüketen ülke konumunda. Türkiye de 1,8 kg. seviyesindeki zeytinyağı tüketimini 5 kg. seviyesine çıkarmak isteyen zeytincilik sektörü, Zeytin ve Zeytinyağı Tanıtım Komitesi nin öncülüğünde sektörün güç birliği ile kamu spotu çalışmalarını hızla sürdürüyor.

Köy-Koop Haber Nisan 2015 KOOPERATİFÇİLİK 19 Dünyadan Kooperatif Hikâyeleri Dr. Nezaket CÖMERT / Dr. Erhan EKMEN Sevgili Kooperatifçi Dostlar, Sizler ile burada ikinci yılımızı geride bırakıyoruz. Geçtiğimiz iki yıl boyunca bu başlık altında sizlerle www. storiescoop adlı sitede yayınlanan gelişmiş ülkelerdeki başarılı kooperatif hikâyeleri paylaştık. Bu köşede gelişmiş ülkelerin gelişmişliklerinde kooperatiflerin nasıl rol oynadıkları ya da az gelişmiş ülkelerdeki insanlar için kooperatiflerin nasıl umut olduklarını anlatan gerçek hikâyeleri aktardık. Dünya Kooperatifçilik Teşkilatının (ICA) resmi web sitesinde İngilizce olarak ulaşılabilecek hikâyeleri Gazetemiz aracılığıyla Türkçe olarak siz kooperatifçi dostlarımızın görüşüne sunmak istedik. Hep kötü örnekler ile anılan ve sürekli karalanan kooperatifçilik sektöründe, umarız bir farkındalık ve güzel örnekler ile umut yaratabilmişizdir. Bir sonraki hikâyede buluşmak üzere çalışmalarınızda başarılar dileriz. İskoçya da Kabuklu Deniz Hayvanları Hasatının Oluşturduğu Katma Değer İskoçya nın Highlands da ve Shetland adalarında midye ve istiridye üreticilerinden oluşan bir grup, 1992 yılında, 85 çalışanı ve 21 üye ile birlikte ürünlerinin değerini arttırmak, tanıtımını yapmak ve İngiltere de satışını geliştirmek için İskoç Kabuklu Deniz Hayvanları Pazarlama Grubunu (SSMG) oluşturmuşlardır. Bu grup, 2010-2011 yıllarında 11 milyon Sterlin tutarında bir ciro ile istikrarlı bir şekilde büyümüş ve ürün yelpazesi ülkede önde gelen büyük marketlerin raflarında yerini almıştır. İskoç Kabuklu Deniz Hayvanları Pazarlama Grubu (SSMG), işbirliğine inanan bir grup olarak, İşbirliği içerisinde olmak, kırsal topluluklarda üyelerinin yaşamak ve çalışmak için tercih ettikleri yerel kültürlerini yaşattıkları çok önemli ve temel bir eylemdir. Birçok işletme tamamen kâr odaklı iken, üyeleri kendi çevrelerinde uzun vadeli, dostluk odaklı ve sürdürülebilir bir iş ortamı sağlamak için bir araya gelmişlerdir. Ahlaki değerler, bütünlük ve toplulukların birlikteliği onlar için önemlidir. Bu şekilde yaptıkları açıklamalar onların bu ilkeleri işteki temel değerler olarak kabul ettiklerini göstermektedir. Kabuklu deniz hayvanları Shetland adaları dâhil olmak üzere İskoçya nın batı ve kuzey sahillerinde hasat edilmekte ve İskoç Kabuklu Deniz Hayvanları Pazarlama Grubu (SSMG) nun Bellshill deki fabrikasına gönderilmektedir. Burada temizlenmekte, sınıflandırılmakta ve bir kısmı da özel bir sosta pişirilmektedir. Grubun başarısı, çiftçi üyeleri tarafından kendi üretim ölçeklerini arttırmak amacıyla kolektif, profesyonel pazarlama ve ürün geliştirme yoluyla sağlanmıştır. Grubun başarısı, İskoçya nın dezavantajlı yerlerinde ek gelir getiren, pazara uzaklık sorununu çözen, şimdiki ve gelecekteki küçük aile üreticileri için bir geçim güvencesi olan sonuçları beraberinde getirmiştir. Bu hikâye SAOS (İskoçya Tarımsal İşbirliği Geliştirme ve Üye Organizasyonu) tarafından ulaştırılmıştır (www.saos.coop). Kooperatiflerimizin Sorunları ve Çözüm Yolları Son yıllarda ülkemizde kooperatifçiliğin mevcut durumunu ortaya koyan en iyi çalışmalarından biri 2012-2016 yıllarını kapsayan Türkiye kooperatifçilik stratejisi ve eylem planıdır. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Kooperatifçilik Genel Müdürlüğü nce tüm ilgili bakanlıkların ve kooperatiflerin katılımı ile büyük ölçüde görüş birliği içinde hazırlanan ve Resmi Gazetede yayınlanan bu belge bizlere kooperatifçiliğimizin ülkemizdeki mevcut durumunu çok iyi özetlemektedir. Ortaya çıkarılan plan yakın zamanda hazırlanmış en güzel çalışmadır. Belgede de yer verilen, planın hazırlanmasında kullanılan swot analizinde ülkemizde kooperatifçilik hareketinin içinde bulunduğu mevcut durum ile ilgili önemli görüş ve öneriler tüm ayrıntıları ile sunulmuştur. 2008 yılında yapılan bu analizde kooperatifçiliğe ilişkin iç ve dış etkenleri dikkate alınmış, kooperatifçilik hareketinin güçlü yönler ve fırsatları ile zayıf yönleri ve tehditleri belirlenmiştir. Güçlü yanlarından ve fırsatlardan en iyi şekilde yararlanmak, zayıf yanları düzeltmek ve tehditleri kaldırma için stratejiler geliştirilmiştir. Kooperatiflerimizin güçlü yanlarının; Türkiye de uzun süreli ve köklü bir kooperatifçilik deneyiminin bulunması, Anayasa da ve yasalardaki kooperatifçiliğin geliştirilmesine dönük yasal güvencelerin varlığı, Kooperatiflerin ülke düzeyinde ve birçok sektörde yer alması, Birçok alanda başarılı kooperatifçilik örneklerinin olması, TARIM KREDİ, TESKOMB, PANKOBİRLİK gibi güçlü kooperatif kuruluşlarının bulunması, Ortak sayısı açısından kooperatiflerin, ülkedeki en büyük sivil toplum kuruluşu olma potansiyeli, Kooperatif işletme modelinin kendine has avantajları, Türkiye de kooperatifleşmeye uygun birçok potansiyel sektör ve alanın bulunmas olarak belirlenmiştir. Kooperatiflerimizin zayıf yönlerinin ise; Birim kooperatiflerin az ortaklı ve küçük ölçekli bir yapıya sahip olmaları, Konut yapımı ve tarım alanında sayıca yoğunlaşmanın olması; diğer sektörlerde oldukça düşük etkinlik düzeyi, Özellikle tarımsal amaçlı kooperatifler başta olmak üzere, ortakların eğitim seviyesinin düşüklüğü, Ortakların kooperatif faaliyetlerine olan ilgisizliği ve ekonomik olayları algılama sorunu, Kooperatif yöneticilerinin işletme yönetimi konusunda bilgi ve deneyim eksikliği, profesyonel yönetici istihdam edilememesi, Yönetim kurulu üyeliği için eğitim ve sertifikasyon koşulunun olmaması, Toplum genelinde kişiler arası güven, dayanışma ve ortak iş yapma kültürü gibi değerleri de kapsayan sosyal sermayenin düşüklüğü, Toplumda kooperatifçilik kültürü ve bilincinin yeterince yerleşmemiş olması ve ekonomik işbirliğinin sağladığı katkı ve faydaların tam olarak idrak edilememesidir. Yeterli eğitim, yayın, araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) faaliyetinin olmaması, Bazı kooperatif türlerinde yaşanan olumsuzluklar nedeni ile ortaya çıkan güven ve imaj sorunu, Kooperatif içi bürokrasi sebebiyle hızlı karar alma ve uygulamada ortaya çıkan aksaklıklar, Çok sayıda gayrı faal durumda bulanan ve tasfiye olmayı bekleyen kooperatifin varlığı, Kooperatiflerin sürekli finansmana erişim ve teminat yetersizliği sorunu yaşamaları, Kooperatif ortaklarının düşük ortaklık payı yüklenmeleri nedeniyle yaşanan sermaye yetersizliği, Üst örgütlenme yetersizliği ve kooperatifler arası işbirliğinin yeterince ve Ünal ÖRNEK Ziraat Yüksek Mühendisi uno58@hotmail.com her düzeyde sağlanamaması ve etkin olmayan üst örgütlenme nedeniyle birim kooperatiflere yönelik, eğitim, denetim, danışmanlık ve teknik hizmet sunumunun yetersizliğidir. Yasal danışmanlık hizmeti verecek kurumların bulunmaması, Mevcut iç ve dış denetim mekanizmalarının etkili olmaması ve beklenen faydayı sağlayamaması, Kooperatiflerin sosyal ve ekonomik önemine ilişkin istatistikî verilerin yetersizliği, Etkin ve sürdürülebilir bir kooperatifçilik politikası oluşturulmasında yaşanan eksiklikler, Kamunun genel gözetim, düzenleme, denetim ve yaptırım konusunda yaşadığı yetersizlikler; kaynak, yetki ve yeniden organize edilmeleri ihtiyacı ve mevzuat, uygulama ve yargılama sürecinin uzunluğundan kaynaklanan aksaklıklardır. Buna karşılık kooperatiflerimizin fırsatlarının; Dünyada, pek çok toplumsal ve ekonomik sorunun çözümünde kooperatiflerin sağladığı katkı ve faydanın giderek daha yaygın biçimde algılanması, Kooperatiflerin, üçüncü sistem yaklaşımı çerçevesinde, devlet ve özel sektör alanı dışında hizmet üretme ve istihdam yaratma potansiyeli, AB ve diğer uluslararası kuruluşların kooperatifler yolu ile kalkınma modeline duydukları ilginin artarak devam etmesi ve proje bazında kaynak sağlaması, Son yıllarda uluslararası alanda birim kooperatifler arasında işbirliğinin artması, Toplumun eğitim düzeyinin yükselmesinin bilinçli ve sağlıklı kooperatifleşmeye kazandıracağı ivme, Üretim, haberleşme ve bilişim teknolojilerinin giderek gelişmesi olduğu belirlenmiş, Kooperatiflerimizin karşı karşıya olduğu tehditlerin ise; Kooperatiflere yönelik devlet desteklerinin giderek azalması, ilgili Bakanlıklar dışında kalan kamu kurumlarında kooperatifçiliğin gelişimi ile ilgili yapılan çalışmaların yetersizliği veya bu konulara arzu edilen ölçüde ilgi gösterilmemesi, Bazı alanlarda kooperatiflere tanınan avantajların, değişik faktörlerin etkisiyle ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar, Sivil toplum kuruluşlarının (sendikalar, meslek odaları, tüketici dernekleri vb.) kooperatifçiliğe olan ilgisinin giderek azalması, Şirket birleşmeleri yolu ile yaratılan ekonomik ölçek büyüklüğünün kooperatiflerin rekabet gücünü ve pazar paylarını olumsuz yönde etkilemesi, Çok uluslu şirketlerin kooperatiflerin yerel düzeydeki üstünlükleri ve ayrıcalıklı durumları için bir tehdit oluşturmaları, Artan küresel ve ekonomik riskler olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmaların ışığında öncelikli sorun alanları; Kamu hizmet sunumu ve kooperatifçiliğe elverişli bir ortam oluşturulması konusunda yaşanan aksaklıklar, Eğitim, bilinçlendirme ve araştırma faaliyetlerindeki yetersizlikler, Örgütlenme ve kooperatifler arası işbirliği sorunu, Sermaye yetersizliği ve uygun finansmana erişim sorunu, Denetim ve imaj sorunu, Kurumsal ve profesyonel yönetim eksikliği, Mevzuat ve uygulamadan kaynaklanan sorunlar olarak 5 başlık altında toplanmıştır. Bu analiz sonuçlarına göre tüm kooperatiflerimizde sorunlar yaşanmaktadır. Bu sorunların karşısında çözüm için stratejik hedefler de ortaya konulmuştur. Bu stratejik hedefler; Kamu hizmet sunumu ve kooperatifçiliğe elverişli bir ortam oluşturulması konusunda yaşanan aksaklıklar karşısında kamu teşkilatlanması ve kooperatifkere hizmet sunum biçimi yeniden yapılandırılacaktır. Eğitim, bilinçlendirme ve araştırma faaliyetlerindeki yetersizlikler karşısında eğitim, danışmanlık, bilgilendirme ve araştırma faaliyetleri geliştirilecektir. Örgütlenme ve kooperatifler arası işbirliği sorunu karşısında örgütlenme kapasitesi ve kooperatifler arası işbirliği olanakları artırılacaktır. Sermaye yetersizliği ve uygun finansmana erişim sorunu karşısında sermaye yapısı ile kredi ve finansmana erişim imkânları güçlendirilecektir. Denetim ve imaj sorunu karşısında iç ve dış denetim sistemleri tümüyle revize edilecektir. Kurumsal ve profesyonel yönetim eksikliği karşısında kurumsal ve profesyonel yönetim kapasitesi artırılacaktır. Mevzuat ve uygulamadan kaynaklanan sorunlar karşısında mevzuat altyapısı uluslararası esaslara ve ihtiyaçlara göre geliştirilecektir. Özetle 2012 2016 yıllarını kapsayan Türkiye kooperatifçilik stratejisi ve eylem planında da görüldüğü gibi sorunlar bellidir. Çözüm yolları bellidir. Bu amaçla stratejik hedefler ve eylem planı da ortaya konmuştur. Yol haritamız bellidir. Bu noktadan sonra ilgili tarafların üzerine düşen görevi zamanında ve hızlı bir şekilde yerine getirmesi gerekmektedir. Eylem planının olarak başlangıç yılı olan 2012 yılından bugüne zamanı iyi kullandığımız söylenemez. Bundan sonra zaman kaybı için sorumlu aramak yerine kalan sürenin en iyi şekilde kullanılması için çaba gösterilmelidir. Dünyanın tüm sektörlerde kooperatifçilikten en iyi şekilde yararlanma yollarını aradığı bir dönemde gerçek dışı, taraflı ve acımasız suçlamalarla kooperatifleri eleştirmek yerine önce kooperatiflerimizi iyi tanımalı, sahip çıkmalı ve desteklemeliyiz. Tüm gelişmiş ülkelerin yaptığı gibi yeni neslin kooperatifçilik konusunda iyi yetişmesini sağlamalıyız.

20 KIRSAL KALKINMA Nisan 2015 Köy-Koop Haber Kooperatifinizin Neden Bir Web Sitesi Olmalı? Bir önceki yazımda işletmenizin neden bir web sitesi olmalı sorusuna örneklerle cevap vermiştik, buna bağlı olarak kooperatifler de birer işletme gibi işleyişe sahip olmalarının yanında, kendilerine özgü yapıları ile bir web sitesi nin kooperatifinize sağlayacağı ek faydaları ele alacağız bu yazıda. Tıbbi Aromatik Bitkiler İspanya tıbbi aromatik bitkilerden kimine göre 20 milyar dolar kimine göre 25 milyar dolar para kazanıyor. Öyle ya da böyle ciddi paralar kazanıldığı gerçek. Kısa bir özet geçmek gerekirse; web siteniz kooperatifinizin vitrinidir, 7/24 dünyanın tüm ziyaretçilerine tek bir noktadan hizmet vermek için açık ve çalışmaya hazırdır. Nüfusun yarısını aşan ve her gün büyümeye devam eden internet kullanıcı topluluğunun oluşturduğu kabul görmüş bir değişimi görmezden gelmek ya da buna karşı direnmek kooperatifiniz adına yapılabilecek stratejik bir hatadır demiştik. Kooperatiflerde işletmelerde olduğu gibi sundukları hizmet, servis ya da üretim pazarlamasını yaptıkları ürünler için, yurt içi ve yurt dışı pazarlara tanıtım fırsatını değerlendirerek, potansiyel müşterilere ulaşmak ve yeni iş olanakları edinme gibi kritik süreçlerde avantaj sağlamalıdır. Kooperatifler iş süreçlerini yönetirken bir web sitesi ile çözüm ortakları, ziyaretçi, müşteri, vb. Değerlerle tanınırlılığını artırırken aynı zamanda kooperatif içi ortaklar, çalışanlar gibi en değerli varlıklarınıda yönetebilmelilerdir. Tüm bu süreçlerde çağdaş yönetimin gerektirdiği kurumsallık ve şeffaflık ilkesi dahilinde bilgi yönetimi, etkin yönetime destek olmak ve büyüme için, bağlı ortakları, çalışanları, müşteri ve ziyaretçileriyle iletişim halinde olmalıdırlar. Kooperatifçiliğin en önemli olgularından biride bağlı ortaklıklar ve bu ortaklıklardan doğan iş ve çözüm birlikleridir. Bağlı ortaklık verilerinizi bilgiye dönüştürüp yorumlamak, sektöre verilen katkıyı çok daha ileriye taşıyacak ve iş yapma anlayışınıza tüm ortaklık yapısı için verimlilikle birlikte artı bir değer katacaktır. Tüm bu süreçlerin yönetilmesiyle paralel olarak biz bu noktada; hem ziyaretçilere sunulan içerikler hemde kooperatif kaynaklarının etkin yönetilmesine katkı sağlayan ve entegre iş fonksiyonlarını içeren model üzerine kurulu bir web uygulaması sunuyoruz. Kullanıcı dostu arayüz ve uygulamalar ile sunulan bu uygulama, kullanım kolaylığı ile birlikte yapılan yenilikler ve hizmet verdiğiniz sektöre göre güncellenebilen tema değişikliği ile, kooperatifinizi yansıtan modern tasarım, istediğiniz özelliğe göre eklenip çıkarılabilen modüler yapı sayesinde işlevselliği bir arada sunuyoruz. Tüm bu özellikleri işlevsellik ve modern tasarımla akıllı kutulardan oluşan size özel yönetici panelinizde, internet bağlantısı olan herhangi bir cihazdan güvenli bir şekilde, tek bir noktadan kolaylıkla yönetebilmenizi sağlıyor ve kullanımınız ile ilgili bize ihtiyaç duyduğunuz her an, size özel yardım sayfanızdan sürekli destek sunuyoruz. Değişen şartlara uyum, global operasyonları artırma, uluslararası pazarlara entegrasyon, kurumsal yönetim, şeffaflık, bağlı ortaklar yönetimi, insan kaynakları, kurumsal bilgi yönetimi, müşteri ilişkileri, kooperatif ürün marka değeri, pazarlama etkinliklerinize ve etkin yönetime destek olmak ve verimliliğinizi artırmak için tüm ihtiyaçlara cevap verebilen, her birim kooperatifin kurumsal bir web sitesi olmalıdır. Web Sitesi bir maliyet kalemi değil sağladığı değer ve verimlilik ile en önemli kooperatif kaynaklarından biridir. Çok düşük satın alma maliyeti ile, Kooperatifler Kanunu ve Yeni Türk Ticaret Kanununa uygun bir platform üzerine kurulu, kooperatiflerin iş süreçlerine yönelik olarak tasarlanmış tüm bu çözümler ile ilgili detaylı bilgi ve iletişim için lütfen kooperatifweb.com adresini ziyaret ediniz, görüşmek dileğiyle, hoşçakalın. Düşük Faizli Kredi Uygulama Tebliği Yayınlandı Tarımda düşük faizli kredilerin koşullan belirlendi. Bakanlar Kurulu'nun, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince Tarımsal Üretime Dair Düşük Faizli Yatırım ve İşletme Kredisi Kullandırılmasına İlişkin Kararın Uygulama Tebliği (2015/8) 14 Mart 2015 tarihli Resmi Gazete'de yayınlandı. Hayvancılık, arıcılık ve su ürünlerinden kontrollü örtü altı tarımı, stratejik bitkisel üretim, yenilenebilir enerji yatırımları, sulama ve iyi tarım uygulamalarından, organik tarıma kadar birçok tarımsal faaliyeti içine alan düşük faizli kredi uygulamasında; Damızlık süt sığırı yetiştiriciliğinde üst limit 12,5 milyon TL, Yurtiçi sertifikalı tohum, fide, fidan üretimi ve kontrollü örtü altı tarımında üst limit 10 milyon TL, Damızlık etçi ve kombine sığır, damızlık düve yetiştiriciliği ve kanatlı sektörü damızlık yetiştiriciliğinde üst limit 7,5 milyon TL dir. Küçükbaş hayvan besiciliği ve yetiştiriciliği, su ürünleri yetiştiriciliği, yurtiçi sertifikalı fidan kullanımı, iyi tarım uygulamaları ve organik tarım uygulamaları ve lisanslı depoculuk yatırımları 5 milyon TL, Büyükbaş hayvan yetiştiriciliğive kanatlı sektöründeüst limit 3 milyon TL, Çok yıllık yem bitkisi üretimi, süs bitkisi üretimi konularında 2,5 milyon TL, Su ürünleri avcılığı, stratejik bitkisel üretim konularında 2 milyon TL, Tarımsal mekanizasyon, modern Oğuzhan SAKAAYAR KooperatifWeb Proje Yöneticisi bilgi@kooperatifweb.com basınçlı sulama, küçükbaş hayvan besiciliği ve arıcılık konularında 1,5 milyon TL, Hindi besiciliği, yurtiçi sertifikalı tohum fide kullanımı konularında 1 milyon TL, Yaygın bitkisel ve hayvansal üretim, arazi alımı 500.000 TL olarak belirlendi. Düşük Faizli Yatırım ve İşletme Kredisi Kullandırılmasına İlişkin 2015 Yılı Tebliğinde Yer Alan Önemli Değişiklikler ise şöyle sıralandı: Damızlık Etçi Sığır yetiştiriciliği kapsamı genişletilerek Damızlık Etçi ve Kombine Sığır Yetiştiriciliği şeklinde değiştirilerek kombine ırklar 2015 yılı tebliği kapsamına alındı. Küçükbaş Hayvan Yetiştiriciliğinde daha önceki yıllarda desteklenen Saanen, Saanen melezi,kilis, Damascus, Ankara ve Kıl keçisi ırkları yerine tüm keçi ırkları kapsama alındı. Arıcılık Yatırımlarında yabani hayvanlara önlem alınması açısından elektrikli çit sistemi kapsama alındı. Hindi Besiciliği ilk defa 2015 yılı tebliğinde yer aldı. Lisanslı Depo Yatırımları tebliğ kapsamına alındı. Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Kanunu ve Tarım Ürünleri Lisanslı Depoculuk Yönetmeliği hükümleri kapsamında kurulmuş/kurulacak Lisanslı Depo Yatırımları kapsamda değerlendirildi. Stratejik Bitkisel Üretim başlığına yer verildi. (Ekonomik değeri yüksek ve arz açığı olan ürünlere yönelik yapılan üretim) Bu çerçevede Aspir,yağlık ayçiçeği, kolza,kanola, kütlü pamuk, soya, susam, yağlık zeytin üretimini stratejik bitkisel üretim kapsamına alındi. İşletmelerin kendi elektrik ihtiyaçlarını yenilenebilir enerji kaynaklarından (güneş ve biyokütle) üretmek için gerekli olan tesis ve alet ekipman alımları kapsama alındı. Düşük Faizli Yatırım ve İşletme Kredisi kullanmak isteyen üreticilerin, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi kooperatifleri şubelerine başvurmaları gerekmektedir. Bu konunun gündeme geldiği çeşitli toplantı ve sempozyumlarda konuşmacılar sanki çok önemli bir şey söylüyormuş gibi hep bu rakamları söyleyip biz neden yapmayalım diye de sorarlar. Bunun çok önemli bir bölümünün kapari olduğunu da biliyoruz. Bizde ise sürekli olarak yok nane üretelim, yok kekik projesi veya aspir projesi vs. bir şeyler yapılıyor gibi görünüyor. Bakıyorsunuz el alem devasa lavanta tarlaları oluşturmuş. İlaç sanayi kozmetik sanayi için hammadde üretiyor. Biz nane, kekik toplamaktan öte geçemedik. Aslında çoğunlukla yaptığımız işleri yapmış gibi görünmek üzerine kurguladığımız için işin özüne inmekten hep uzak kalırız. Yapılan projelerin tamamı ekim ve yetiştirme ile ilgili konularda. Denilebilir ki üretmeden ve üründe belirli bir standardizasyonu sağlamadan nasıl bir sonraki aşamaya geçilecek. İyi de o aşamaya geçmek kaç yıl alıyor. Bu İspanyollar bizden çok mu akıllı. Tevfik Fikret CENGİZ Köy-Koop Merkez Birliği Proje Koordinatörü tfikretcengiz@yahoo.com Hiç sanmıyorum. Yapılacak iş yüksek saflıkta etken maddelerin elde edilmesini sağlamaktır. Destilasyonla mı, ekstraksiyonla mı neyle ayrışma sağlanırsa fiziksel kimyasal operasyonlarla bu iş yapılır. Bunun için öyle uzun araştırma da gerekmez. Buradaki zorluk ürünlerin pazarlanmasında olabilir. Çünkü bunlardan elde edilen kimyasalların saflık oranı yüksek olmalı. Aksi halde fiyatı düşmektedir. Bahsettiğim fiyatları burada anlatmaya gerek yok. Bildiğiniz bazı ürünlerin fiyatlarını internetten araştırın bir tonu kaç bin dolar bakın şaşıracaksınız. Bu iş tarımsal üretim, teknoloji işleme ve pazarlama üçgeni optimizasyonu ile yapılacak bir konu. Bu tür bitkileri fraksiyonlarına ayırdığınız zaman toplam ağırlığın % 1-3 gibi bir kısmından bahsediyoruz. Dolayısıyla ekim için geniş arazi gerekli. Bu araziler orman vasfını kaybetmiş araziler olabilir. Kamunun bu noktada desteği şart. Vatandaş kendi arazisinde bildiği üretimden vazgeçmez. Üretici olarak şahıslar değil kooperatifler seçilir ve araziler onlar tarafından işlenir. İşin teknoloji ve üretim boyutu bilinmeyen bir şey değil. Bilinen proseslerle rahatlıkla çözülür. Zaten küçük çaplı yapılıyor ülkemizde. İyi kalitede ve miktarda ürün üretmek, standardizasyonu sağlamak şart. Asıl sorun pazarlama konusunu çözmek. Türkiye ihracat konusunda çok deneyim edindi. Yeter ki miktar ve kalitede süreklilik sağlanabilsin. O da üretim organizasyonunu sağlam temellere oturtmakla olur. Aromatik bitkilere yönelik desteklere baktığımızda şu anda görünen ilk ve önemli kaynak Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu. Bence kurumun ilk yapması gereken çok güzel bir eğitim programı açmak, tarla üretiminden bitkinin işlenip, nihai ürünlerin sanayide kullanım alanlarına kadar olan konuları içeren müfredat ile desteklenen potansiyel yatırımcıların katılacağı bir program. Daha önce açılan kursların tanıtımın ötesinde çok verimli olmadığını belirtmekte fayda var. Aromatik ve Tıbbi Bitkiler konusunda TKDK var olan desteklerini içerik olarak (miktardan bahsetmiyorum) biraz geliştirebilirse, kümelenme şeklinde olabilir, birkaç örnek projeden sonra proje patlaması olur kanısındayım. Hem kırsalda geniş kesimler faydalanır hem de ülkemiz ciddi bir ihracat potansiyeli sağlar. Sürdürülebilir toprak ve arazi yönetiminin teşviki: üretken bir gıda sistemi sağlamak, kırsal yaşamı geliştirmek ve sağlık bir çevre elde etmek için esastır.