Onlar Bizim Hemşehrimiz



Benzer belgeler
Türk Mevzuatına Göre Sağlık Turizminde Yabancı İstihdamı. Yrd. Doç. Dr. Necla ÖZTÜRK Doç. Dr. Erol ESEN

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

ÇALIŞMA HAYATINDA DEZAVANTAJLI GRUPLAR. Şeref KAZANCI Çalışma Genel Müdür Yardımcısı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı MART,2017

BACIM - Ağırlıklı olarak Türkiye kökenli göçmen kadınlar için buluşma ve danışmanlık merkezi

TOPLUMSAL CİNSİYET TOPLUMDA KADINA BİÇİLEN ROLLER VE ÇÖZÜMLERİ

Alan: Sosyal Psikololji. 04/ /2008 Yüksek Lisans Humboldt Üniversitesi Berlin

AVRUPA BİRLİĞİ HAYAT BOYU ÖĞRENME İÇİN KİLİT YETKİNLİKLER

Herkes katılabilsin diye... Mahalle sakinlerinin katılımını sağlamanın yolları ve geniş katılımı sağlamanın temel kuralları için tavsiyeler

Seçim süreci hakkında sorular ve cevaplar

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

AB GENÇLİK POLİTİKALARINDA SAĞLIK

ÖZGEÇMİŞ. 02/2014 devam etmekte: Yrd.Doç.Dr.; Avrasya Üniversitesi, Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

SAĞLIKLI ŞEHİR YAKLAŞIMI

Sentez Araştırma Verileri

Üçünc. önündeki ndeki meydan okumalar Önlemler. Bilgi paylaşma ve iyi pratikler sunma.

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

ARBEIT & LEBEN ggmbh. Sürekli gelişen iş ve yaşam dünyanızdaki yolculuğunuzda sizlere eşlik ediyor ve destek oluyoruz

PAZARLAMA İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR

ÇALIŞMA YAŞAMININ GELECEĞİ GİRİŞİMİNDEN SORUMLU BİRİM 2017

Finlandiya da Sosyal Güvenlik Politikası Oluşturma

SURİYELİ KADIN ve KIZ ÇOCUKLARI İÇİN GÜVENLİ ALANLAR PROJESİ Merkezlerimize ve etkinliklerimize ilişkin bazı fotoğraflar

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

YERELYÖNETİM TARKANOKTAY

İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi Madde 23: Çalışma Hakkı

Türkiye de işsizler artık daha yaşlı

Başvuru Koşulları: (link oluşturulacaktır)

AVRUPA BİRLİĞİ BAKANLIĞI

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ KADIN ARAŞTIRMALARI VE UYGULAMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Ekonomik Rapor Kaynak: TÜİK. Grafik 92. Yıllara göre Doğuşta Beklenen Yaşam Süresi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği /

CURRICULUM VITAE. 4. Uyruk : Avusturya (Mavi Kart dolayısıyla çalışma ve oturma serbestisi

9.ULUSLARARASI SAĞLIKTA KALİTE, AKREDİTASYON VE HASTA GÜVENLİĞİ KONGRESİ SAĞLIK KURUMLARI İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNDE EĞİTİM UYGULAMALARI

Başarılı Mesleki Beceri ve İstihdam Politikaları

Berlin Katılım gelişmesinin durumu ve perspektifler

KAPSAYICI EĞİTİM. Kapsayıcı Eğitimin Tanımı Ayrımcılığa Neden Olan Faktörler

: II. OTURUM GÖÇ KONULARINDA KAMU GÜVENİ İNŞA EDİLMESİ OTURUMU GENEL KONUŞMA NOTU

AB 2020 Stratejisi ve Türk Eğitim Politikasına Yansımaları

3. Emek Piyasası. Grafik-3.1: İşsizlik Oranları (yüzde)

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

ZDH Hizmet Sunumu & Mesleki Eğitim Programı

AVRUPA DA. Yatırım, Vatandaşlık ve Oturma İzni ÜCRETSİZ. investment

Gençlerin Katılımına ilişkin Bildirgenin tanıtımı Gençlerin Yerel ve Bölgesel Yaşama Katılımına İlişkin Gözden Geçirilmiş Avrupa Bildirgesi

Daimler grubunda sosyal sorumluluk ile ilkeler. Daimler sosyal sorumluluğunun bilincinde olup Küresel Anlaşma (Global Compact) için baz

Prof. Dr. M. Emin Arat Rektör


TÜRK İŞGÜCÜ PİYASASI MESLEKİ EĞİTİM İSTİHDAM İLİŞKİSİ VE ORTAKLIK YAKLAŞIMI

TÜRKİYE İŞVEREN SENDİKALARI KONFEDERASYONU (TİSK) 2018 KSS ÖDÜL PROGRAMI BAŞVURU FORMU

İSTANBUL ATIK MUTABAKATI

CİNSİYET EŞİTLİĞİ MEVZUAT ÇERÇEVESİ: AB/TÜRKİYE

TÜRKİYE DE BULUNAN SURİYELİ MÜLTECİLER

ALMANYA DA 2012 ŞUBAT AYI İTİBARİYLE ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK ALANINDA MEYDANA GELEN ÖNEMLİ GELİŞMELER. 1. İstihdam Piyasası

STRATEJİK VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE DE GÖÇ. Göç Veren Ülkeden Göç Alan Ülkeye Fırsat ve Risklerin Dönüşümü

YÖNT 101 İŞLETMEYE GİRİŞ I

ALMANYA DA 2013 MART AYI İTİBARİYLE ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK ALANINDA MEYDANA GELEN ÖNEMLİ GELİŞMELER

AESK ve Türkiye REX. Dış İlişkiler. Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

ALAN ARAŞTIRMASI II. Oda Raporu

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

MOLDOVA SUNUMU Dr. Vasile CRETU Yüksek Yargı Kurulu Üyesi

KADIN ve TOPLUMSAL CİNSİYET ÇALIŞMALARI BİRİMİ BİZ KİMİZ?

hemşehri hukuku: Hemşehri hukuku: Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliye

Nüfus Yaşlanması ve Yaşlılığın Finansmanı

Ulusal Entegrasyon Plani: Ulusal Entegrasyon Entegrasyon siyasetinin motoru Plani: Entegrasyon siyasetinin motoru Ulusal Entegrasyon Plani:

MESLEKİ EĞİTİM İŞSİZLİĞE ÇÖZÜM OLABİLİR Mİ?

DEUTSCHLAND UND DİE TÜRKEI AKTÜELLE ASPEKTE DEUTSCH-TÜRKISCHER WISSENSCHAFTSKOOPERATION / TÜRK-ALMAN BİLİMSEL İŞBİRLİĞİNİN GÜNCEL KONULARI

"AVUSTURYA'DAKİ BOSNALI VE TÜRK GÖÇMENLER" 1

Stratejik Plan

Erken Fırsatlar Girişimi: Odak-Yuvalar. Çocuğunuz için en iyi fırsatlar - başından itibaren

Türkiye de Kırsal Kalkınma Politikaları ve Geleceği

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

Türkiye-Almanya Sosyal Güvenlik Sözleşmesi nin 50 nci Yılı Konferansı Ankara da Düzenlendi

TÜRKİYE DE KADIN İŞÇİ GERÇEĞİ: DAHA FAZLA AYRIMCILIK, DÜŞÜK ÜCRET, GÜVENCESİZ İSTİHDAM

KAYITDIŞI ĐSTĐHDAMLA MÜCADELE

Almanya da Zanaatkâr Kuruluşlarının Sistem ve Yapısı

ALMANYA DA 2011 NİSAN AYI İTİBARİYLE ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK ALANINDA MEYDANA GELEN ÖNEMLİ GELİŞMELER. 1. İstihdam Piyasası

SİVİL TOPLUM VE SU. Serap KANTARLI Türkiye Tabiatını Koruma Derneği.

ALMANYA DA 2012 EYLÜL AYI İTİBARİYLE ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK ALANINDA MEYDANA GELEN ÖNEMLİ GELİŞMELER

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KURUM/KURULUŞ. Hazine Müstaşarlığı Kalkınma Bakanlığı Maliye Bakanlığı Sosyal Taraflar

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

Keçiören Göçmen Hizmetleri Merkezi Projesi Örnekliğinde Göçmen Bilgilendirmesinde Yerel Yönetimlerin Rolü

HEMŞİRELER İÇİN ETİK İLKE VE SORUMLULUKLAR. Prof. Dr. Lale Büyükgönenç

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

EYLEM PLANI ÖNCELİK 1 TOPLUMDA HAYAT BOYU ÖĞRENME KÜLTÜRÜ VE FARKINDALIĞININ OLUŞTURULMASI. Sorumlu İşbirliği Yapılacak Kurum/lar ve Kuruluş/lar

Almanya daki slam Konferans ve Federal Alman Hükümetinin Entegrasyon Politikas

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Yerel Yönetimlerin Yafll larla lgili Politikalar

T.C. İSTANBUL KALKINMA AJANSI

ALS TANILI HASTALAR İÇİN ERİŞİLEBİLİR; SÜRDÜRÜLEBİLİR VE UYGUN MALİYETLİ BAKIM MODELİ GELİŞTİRME ÇALIŞTAYI 5 6 MAYIS 2016 ANKARA

18 Aralık 2009, İstanbul Ayşen SATIR

Türkiye de Kadın İstihdam Sorununa Çözümler LİZBON SÜRECİ ve KADIN GİRİŞİMCİLİĞİ

HAZIRLIK VE İSTİŞARE TOPLANTISI

Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği. Sürdürülebilir Kalkınma Ders Notu

AB MALİ YARDIMLARI VE TÜRKİYE

Çocukların Şehri. Üzerine

Transkript:

Onlar Bizim Hemşehrimiz Uluslararası Göç ve Hizmetlerin Kültürlerarası Açılımı Editörler: Erol Esen Zeliha Yazıcı 1

Onlar Bizim Hemşehrimiz Uluslararası Göç ve Hizmetlerin Kültürlerarası Açılımı Editörler: Erol Esen Zeliha Yazıcı Sayfa Düzeni ve Kapak Tasarımı: Gamze Uçak ISBN: 978 605 5782 93 1 Siyasal Kitabevi, Tüm Hakları Saklıdır. Aralık 2011 Siyasal Kitabevi Yayıncı Sertifika No: 14016 Şehit Adem Yavuz Sok. Hitit Apt. 14/1 Kızılay Ankara Tel: 0(312) 419 97 81 pbx Faks: 0(312) 419 16 11 Parakende Satış: Zafer Çarşısı 26 27 28 Tel: 0(312) 433 99 43 e posta: info@siyasalkitap.com http://www.siyasalkitap.com Baskı Erek Ofset Matbaacılık Sertifika No: 16098 Büyük Sanayi 1. Cad. Çim Sok. 17/1 İskitler/ANKARA Tel: 0312 342 31 01 Dağıtım Ekinoks Yayın Dağıtım Şehit Adem Yavuz Sok. Hitit Apt. 14/1 Kızılay Ankara Tel: 0 (312) 419 97 81 pbx Faks: 0 (312) 419 16 11 e posta: info@siyasalkitap.com http://www.siyasalkitap.com 2

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ AVRUPA BİRLİĞİ ARAŞTIRMA ve UYGULAMA MERKEZİ AKVAM Onlar Bizim Hemşehrimiz Uluslararası Göç ve Hizmetlerin Kültürlerarası Açılımı Editörler: Erol Esen Zeliha Yazıcı 3

4

İçindekiler Önsöz Erol ESEN...7 Editörden...9 Tartışmalar Türk İşgücü Göçünün 50. Yılında Almanya da Sosyal Hizmetlerin Kültürlerarası Açılımı Erol ESEN...13 Çok Kültürlülük ve Kültürlerarası İletişimin Sağlık Hizmetlerinin Sunumuna Etkileri Ayla BAYIK TEMEL...43 Okulöncesi Dönemdeki Göçmen Çocukların İki Dilli ve Çok Kültürlü Ortamda Öğrenmeleri Üzerine Yrd. Doç. Dr. Zeliha YAZICI...75 Almanya daki Türkiye Kökenli Göçmenlerin Sağlık Durumları: Göç Hasta Eder den Göç Sağlığa İyi Gelir e Geçiş İçin Öneriler Zuhal YEŞİLYURT GÜNDÜZ...85 Uygulamalar Kadın Sığınmacılar: Uluslararası Göçün Sessiz Tanıkları Yeliz KÖMÜRCÜ, Rabia ÖZSOY ve Arzu ÇOBANOĞLU...111 Kültürel İşbirliğinde Çok Kültürlülük ve Kültürlerarası İletişim Aziz ZERIA...129 Kültürlerarası Diyalog ve Kültürel İşbirliğinin bir Öncüsü ve Uygulaması: Avrupa Kültür Parlamentosu ECP Karl Erik NORRMAN...137 Onlar Bizim Hemşehrimiz Antalya da Yabancılara Sunulan Güvenlik Hizmetlerinin İyileştirilmesi Projesi Ozan AKKUŞ...147 5

Önsöz Onlar Bizim Hemşehrimiz Uluslararası Göç ve Hizmetlerin Kültürlerarası Açılımı konulu kitabımız, AKVAM ın son iki yıldır sık sık gündeme taşıdığı tartışmaların bir ürünüdür. Burada işlenen konular, birçok uzman, sanatçı, araştırmacı, Türkiye ve çeşitli AB ülkelerinden kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarından karar verici ve uygulayıcıların katkı verdiği seminer, konferans, sergi ve panellerde şekillenmiş ve bu kitapta son şeklini almıştır. Bu faaliyetlerden bazıları şunlardır: 2009 yılından beri Almanya dan çeşitli ortak kuruluşlarla çalışmaları devam eden Çok Kültürlü Sosyal Hizmet Eğitim Programı ve eğitim dili Türkçe ve Almanca olarak planlanan İki Lisanlı Çocuk Gelişim Merkezi ; doğduğu ülkede değil de başka bir ülkede yaşayan ve sanatını icra eden toplam yedi fotoğraf sanatçısının eserlerinden oluşan ve AKVAM ın 2010 yılındaki Avrupa Günü etkinlikleri çerçevesinde Antalyalı sanatseverlerin beğenisine sunduğu Farlılıkların Yaratıcı Gücü konulu Fotoğraf Sergisi ve bunu takip eden Panel; Yine aynı yılın Eylül ayında AKVAM ın ev sahipliği yaptığı Berlin İstanbul: Yeni Memleketten Anılar konulu sergi ile Berlin de yaşayan Türkiye kökenli ve İstanbul da yaşayan Almanya kökenli kadınların, fotoğraf albümleri ve söyleşilerinde yaşamlarından sundukları kesitlerle kültürlerarası iletişim ve çok kültürlülüğün beraberinde getirdiği kazanımları adeta belgelemeleri. Resmi rakamlara göre yaklaşık 300.000 e ulaşan sayıları ile Türkiye de azımsanmayacak bir nüfusa sahip ve genelde turizmin yoğun olduğu Akdeniz ve Ege kıyı kentlerinde 7

yoğunlaşan göçmenler, önümüzdeki yıllarda Türkiye gündemine yeni bir konuyla gelecek gibi görünüyorlar: hizmetlerin kültürlerarası açılımı. Kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasında ayrım yapmaksızın Türkiye deki hizmet sektörü için ele alınmayı bekleyen bu konunun, AKVAM ın çabalarıyla bir turizm kenti olan Antalya da ve uluslararası düzeyde başarılı çalışmaları birçok ödülle sabitlenmiş Akdeniz Üniversitesi nde gündeme taşınması bir tesadüf değildir. Uluslararası göçün beraberinde getirdiği sorunlar kadar fırsatları da ele alan Onlar Bizim Hemşehrimiz Uluslararası Göç ve Hizmetlerin Kültürlerarası Açılımı çalışmasına katkılarıyla ilham ve destek veren kitabın tüm yazarlarına teşekkürü borç bilirim. Ayrıca konunun önemi ile ilgili görüşümüzü ve bir o kadar da heyecanımızı paylaşarak bu kitabın yayınlanmasını kabul eden ve büyük bir özen ve yaratıcılıkla kapak ve sayfa düzenlemesini gerçekleştiren Siyasal Yayınevi ne teşekkür ediyorum. Doç. Dr. Erol ESEN AKVAM Müdürü 8

Editörden Farklılıklar, çok kültürlülük ve kültürlerarası iletişim, 21. Yüzyılın tartışmalarında başından itibaren yerini almıştır. Ulaşım ve iletişim teknolojilerindeki yeni gelişmeler sonucu artan hareketlilik, uluslararası göçün etkilerini yoğunlaştırmakla kalmamış, yeni süreçleri de beraberinde getirmiştir. Mal ve hizmetlerin üretilmesi amacıyla oluşan iş ilişkilerinin uluslararasılaşması ve ülkelerde giderek artan oranda temsil edilmeye başlayan göçmenler, yönetim ve özellikle kamu yönetimi disiplininde yeni tartışmalara neden olmuşlardır. Yoğunlukla kamu hizmeti niteliğindeki hizmetlerin dil, din ve kültürel kökene bakılmaksızın tüm ihtiyaç sahiplerine eşit düzeyde ulaştırılması, bir kalite kriteri olmaktan öteye bir zorunluluk olmuştur. Kamu yönetiminin misyonu olan sosyal adaletin sağlanması ve ülkede yaşayan tüm insanlara eşit olarak ulaştırılması, dil, din ve kültürel farklılıklara rağmen nasıl gerçekleştirilebileceği sorusu, birçok uzmanın araştırmalarına da konu olmuştur. Onlar Bizim Hemşehrimiz Uluslararası Göç ve Hizmetlerin Kültürlerarası Açılımı, adı altında yayına hazırlanan bu kitap, kaynağını, Akdeniz Üniversitesi nde gerçekleştirilen uluslararası bir panelin sonuçlarından almaktadır. 7 Mayıs 2011 tarihinde Avrupa Günü etkinlikleri çerçevesinde Antalya da gerçekleştirilen Panel, Uluslararasılaşmak, Çok Kültürlülük ve Kültürlerarası İletişim adını taşımaktadır. Bir kısmı uluslararası iş ve yaşam deneyimi de olan konuşmacılar tarafından takdim edilen sunumlar, uluslararası göçün neden ve sonuçları ile birlikte, kültürlerarası işbirliği gibi, göçün ortaya çıkardığı yeni fırsatları da değerlendirmişlerdir. Bununla birlikte, uluslararası 9

göçün olası olumsuzluklarını konu alan çeşitli proje çalışmaları da, ilk sonuçları ile birlikte tanıtılmıştır. Yukarıda sözü geçen uluslararası panel sonuçlarının kaynak teşkil ettiği bu kitap, panelde yer almayan başka bölümleri de içermektedir. Özellikle hizmetlerin kültürlerarası açılımı bağlamında uluslararası göçle uzun yıllar deneyime sahip Almanya daki tartışmalar da kitaba dahil edilmiştir. Türk işgücü göçünün 50. yılına atfen hazırlanan kitap, Almanya daki Türk nüfusun aldığı hizmetleri üç farklı alanda, sağlık, eğitim ve sosyal hizmetlerde değerlendirmektedir. Kurumların veya hizmetlerin kültürlerarası açılımı konusunda Türkçe alan yazınında bir ilki başlatan bu tartışmaların, gelecek yıllarda da artarak sürmesi beklenmektedir. Sunumlarıyla kitabın yayınlanmasına katkı veren Prof. Dr. Ayla BAYIK TEMEL, Yeliz KÖMÜRCÜ, Rabia ÖZSOY, Arzu ÇOBANOĞLU ve Ozan AKKUŞ a, ve yurtdışından katılan Aziz ZARIA ve Erik Karl NORMANN a şükranlarımızı sunarız. Ayrıca Emniyet Müdürlüğü bünyesinde geliştirmiş oldukları Proje nin ana başlığını kitap için de kullanmamıza izin verdiği için sayın Ozan AKKUŞ a ve Antalya Emniyet Müdürlüğü ne bu isteğimizi kırmadıkları için teşekkürü borç biliriz. Kitaba vesile olan Panel in hazırlanıp gerçekleştirilmesine katkıda bulunan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ne, Dekanı Prof. Dr. Şafak AKSOY şahsında şükranlarımızı sunarız. Panele katılarak tartışmaları zenginleştiren Akdeniz Üniversitesi akademisyenleri ve öğrencilerine, Antalyalı kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşlarına ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerine ilgilerinden dolayı teşekkür ediyoruz. AKVAM daki diğer görevleri yanı sıra tartışma metinlerinin yayına hazırlanmasında titiz çalışmalarıyla katkı veren Meral AKSU ve metinlerin yazılmasında bizden yardımlarını esirgemeyen Halise ERDOĞAN a da teşekkür ederiz. Editörler 10

Tartışmalar 11

Türk İşgücü Göçünün 50. Yılında Almanya da Sosyal Hizmetlerin Kültürlerarası Açılımı Erol ESEN Giriş Uzmanlara göre, birçok alanda sunulan kamu hizmetlerine erişimde göçmenler önemli engellerle karşı karşıyadırlar. Burada çeşitli faktörler etkili olmaktadır. Bunlardan bazılarına değinecek olursak, birçok hizmet ve bu hizmetlere erişim yolları ile ilgili olarak göçmenlerin bilgi eksiklikleri öne çıkmaktadır. Bununla birlikte lisan farklılığından kaynaklanan iletişim sorunları da, bu hizmetlere erişimde önemli engel teşkil etmektedir. Çoğu kez göçmenlerin konuştuğu lisanı konuş(a)mayan kamu çalışanları, göçmen grupların kültürel farklılıkları ve özel durumlarıyla ilgili bilgi ve deneyimsizlikleri nedeniyle onlarla ilgili işlemler çerçevesinde gerekli iletişim ortamını oluşturamamaktadırlar. Örneğin sağlık alanıyla ilgili hizmetlerde ortaya çıkan sorunlar söz konusuysa, tedaviden sorumlu personel tarafından belirlenen önlemler hastalar tarafından dikkate alınamayabilmektedir. Sonuçlardan sadece yabancı hastalar etkilenmemekte, bu durum kamu bütçelerine de önemli ek yük getirmektedir; örneğin sık sık tekrarlanmak 13

zorunda kalan muayeneler ve tedaviler veya hastanelerde uzayan yatış süreleri gibi (Esen, 2002: 36). Örgütler ve göçmenler arasındaki ilişkilerde bu tür bilgi eksiklikleri, kültürel farklılıklar ve iletişim engellerinden kaynaklanan sorunlar, bu hizmetin göçmenler tarafından alınamaması, yanlış veya eksik hizmet alınması gibi sonuçlar doğurmaktadır. Bunun neticesinde de kamu kurum ve kuruluşları veya işletmeler açısından zaman ve kaynak kaybı, hizmeti alan göçmenler açısından ise kamu kurum ve kuruluşlarına karşı güvensizlik, hatta ev sahibi ülkeyle ilgili yanlış tutum veya negatif imaj gibi olumsuzluklar ortaya çıkmaktadır. Çünkü hizmetlere erişimde sorun yaşayan yabancıların bazı hakları kullanamaması veya yanlış kullanması, onları çoğu kez hukuki ve cezai sorunlarla karşı karşıya getirmekte ve kamu kurumları ile yabancılar arasında yaşanan sorunlar daha da derinleşmektedir. Belki seyahat izni veya sürücü belgesi çıkarmak gibi basit bir işlemle ilgili olarak başlayan sorunlar, terminolojideki adı deport olan sınır dışı edilme ile biten sonuçlara kadar varabilmektedir. Sonuçlar bununla da sınırlı kalmamaktadır. Özellikle yoğun göç alan Batı Avrupa ülkelerinde kentlerin bazı bölgelerine yoğun olarak yerleşen göçmenler, örneğin sağlık personelinin göçmen kökenli hastalarına müşteri odaklı hizmet vermelerini çoğu kez zorlaştırmaktadır. Kimi kent veya bölgelerdeki hastanelerin hasta profillerine bakıldığında, bazen 100 e yakın farklı ülkeden hastanın aynı anda tedavi gördüğü tespit edilebilmektedir. Gerekli tedbirlerin alınmaması durumunda, kültüre bağlı ortaya çıkan sorunlar nedeniyle sağlık personelinin çalışma hayatında zamanla teslimiyetçi veya duyarsız bir tutum içine girmesi kaçınılmaz olmaktadır. 14

Bu çalışmada, göçmenlerin hizmetlere erişimde karşılaştıkları sorunlar ele alınacaktır. İkinci Dünya Savaşı ndan sonra ikili anlaşmalarla birçok farklı ülkeden işçi alan Federal Almanya daki gelişmeler ışığında yapılacak bu incelemede, göç ve uyum politikalarından en fazla veya bakış açısına bağlı olarak en az etkilenen Türkiyeli göçmenler ön planda olacaktır. Çoğunlukla kamu kaynaklarıyla sürdürülen sosyal hizmetleri konu alan bu çalışmada, 2011 yılında 50. yılını tamamlayan Türkiye den Almanya ya işgücü göçünün tarihçesi kısaca anlatılacaktır. Bu tarihçe yardımıyla, aynı zamanda birbiriyle çelişen ve bir o kadar da değişken göç ve uyum politikaları sonucu, Almanya daki göçmenlerin zamanla kamu destek ve hizmetlerine ne kadar bağımlı hale geldiklerini de görmek mümkündür. Tam da bu nedenle göçmenlerin hizmetlere ulaşımındaki zorlukların tartışılması özel bir önem kazanmaktadır. Bu çalışmada göçmenlerin hizmetlere erişimindeki özel sorunları yanı sıra, bu sorunların üstesinden gelmeye yönelik geliştirilen kültürlerarası açılım program ve uygulamaları da ele alınacaktır. İncelemede sadece kelime tanımıyla yetinilmeyip, kurumların kültürlerarası açılma yolları da tartışılacaktır. Almanya ya İşgücü Göçünün 50 Yılı Milyonlarca insanın ölümüyle biten İkinci Dünya Savaşı ndan sonraki gelişmeler, Almanya da zaten var olan işgücü ihtiyacını daha da yükseltmiştir. Özellikle Alman Silahlı Kuvvetleri nin (Bundeswehr) yeniden kurulmasıyla 1955 yılından itibaren ek işgücüne ihtiyaç duyulmuştur. 1961 yılında Berlin Duvarı nın da inşasıyla bu ihtiyaç daha da yoğun ve sürekli hale gelmiştir. Göç politikalarının en önemli ve neredeyse tek aktörü Federal Hükümet, çeşitli ülkelerden işgücü alımını başlatmıştır. Bu yolla Almanya ya gelen işçilerin ortak özelliği kalifiye olmayan ve 15

daha çok sanayi ve inşaat sektöründe yardımcı işçi olarak istihdam edilmek istenen kişilerden oluşuyordu. Buna, gönderen ülkelerin özel göç politikalarından kaynaklanan ek nitelikler de eklenince, Almanya nın göç politikaları başından itibaren daha sonra içinden çıkılması zor sonuçları da beraberinde getirmesi kaçınılmaz olmuştur. Örneğin, Türkiye ye tanınan kontenjanlar genelde deprem veya kuraklık gibi, doğal afet ve kırsal bölgelerden yapılan başvurulara öncelik vermeyi engellemiyordu. Alınan işçilerin niteliklerinden ziyade niceliğin ön planda olması nedeniyle işçi alımı konjonktürel gelişmelerin de etkisiyle kriz dönemlerinde tekrar tekrar durma noktasına geliyordu. Düşük ücretli ve belli bir niteliği gerektirmeyen yardımcı işlerde çalıştırılmak üzere alınan yabancı işçilerle ilgili olarak Almanya da ekonomiden sorumlu ve ülkenin kalkınma harikalarıyla birlikte anılan Bakan Erhard, bunu Alman işçilerinin eğitimler yoluyla kalifiye işçi konumuna gelmeleri için bir fırsat olarak göstermekteydi (Luft, 2009: 38). Ne sendikaların ne de yasama organı Federal Meclis in katılmadığı göç politikaları ve uygulamaları, tamamen yürütmenin elinde şekilleniyor, bu da federal düzeyde Hükümet, idarede ise Federal İş Kurumu anlamına geliyordu. Başlangıçta geçici olarak alınan ve oturma ve çalışma izinleri iki yıl ile sınırlı yabancı işçiler, Alman işverenlerinin de baskısı sonucu 1960 lı yılların ortalarından itibaren sürekli işgücüne dönüştürülmüşlerdir. Bununla da kalmayıp, 1973 yılında işçi alımı resmi olarak durdurulduğu halde aile birleştirmesi çerçevesinde eş ve çocukların da Almanya ya gelmesine izin verilmiştir (Luft, 2009: 40; Şahin, 2010: 35). Almanya da yabancı işgücü alımında ihtiyaç duyulan işçi sayısının yüksek olması ve belli bir nitelik gerektirmemesi, 1955 te İtalya ile başlayan işgücü anlaşmalarının kısa sürede diğer birçok ülkeyi de içine alacak şekilde genişletilmesine 16

neden olmuştur. Böylece 1960 yılında Yunanistan ve İspanya, 1961 yılında Türkiye, 1963 yılında Fas, 1964 yılında Portekiz ve daha sonra Tunus (1965) ve Yugoslavya (1968) ile devam etmiştir. Alınan yabancı işçi sayıları da hızla artmıştır. 1961 yılında 700.000 olarak tespit edilen yabancı işçi sayısı, 10 yıl sonra, 1971 yılında yaklaşık üç milyon artmıştı. Özellikle 1960 lı yılların sonlarından itibaren Türkiye ve Yugoslavya dan alınan işçi sayısı en fazla artanlar arasındaydı. 1968 1971 yılları arasında önce 152.000 olan Türkiyeli işçi sayısı 1971 de üç kat artarak 450.000 e çıkıyordu. Bunda Türkiye nin hareket kabiliyeti yüksek, büyük bir işsizler ordusuna sahip olması kadar, ülkenin Batı İttifakı na dahil olması da önemli rol oynuyordu (Esen, 2007: 41). Alınışlarındaki niteliklerden de kaynaklanan nedenlerle, 1972 yılında yabancı işçiler yüzde 80 oranında sanayi ve inşaat sektöründe istihdam edilmekteydi. Geriye kalan yüzde 20 gibi küçük bir oran hizmet sektöründe bulunuyordu. Yüksek sayıda Alman işçilerinin ayrıldığı branşlarda yabancılar düşük ücretli, zor çalışma koşulları altında ve güvenli olmayan işlerde istihdam edilmekteydi. Bu durum sanayi sektörünün yenilenmesini geciktirmekle kalmamış, aynı zamanda sosyal politikalar açısından da önemli sonuçları beraberinde getirmiştir. Özellikle kadınlarda olmak üzere Alman çalışan işgücü sayılarında önemli gerilemeler ortaya çıkmış, meslek eğitimi süreleri uzatılırken, emeklilik yaşı da düşürülmüştür (Luft, 2009: 44). Genellikle işverenlerin inisiyatifinde ve hükümetlerin eliyle şekillendirilen göç politikaları, yabancıların entegrasyonundan ziyade işletmelerin karını yükseltmeye yönelmiştir. 1973 ten sonraki politikalarda gerçi işçi alımı durdurulmuş, ancak işletmelerdeki uyumu öne çıkaran işverenler, genelde kendi istihdam ettiği yabancı işçilerin aile üyeleri ve akrabalarını çalıştırmak üzere Federal İş Kurumu na ismen ve 17

adeta sipariş vermişlerdir. Bu durum özellikle Türk işçileri için zincirleme göç ü (Luft, 2009: 49) beraberinde getirmiştir. Belli bir süre Almanya da bulunan yabancı işçilerin işyeri ve ikamet yeri değiştirme hakkına kavuşması sonucu da, işletmeler için beklenen artılar yerine, yabancı işçi grupları arasında gettolaşmayı, kendi içlerine kapanmalarını kolaylaştıran sosyal dönüşümlerin ortaya çıkmasını kolaylaştırmıştır (Şahin, 2010: 52. Batı ittifakı çıkarlarına endekslenmiş dış ve güvenlik politikalarının da etkisiyle (Esen, 2007: 41) özellikle Türk işçi göçü, diğer ülkelerden gelen işçi akımından farklı olmuştur. İşçi alım yasağının konduğu 1973 yılında başlayan aileleri birleştirmeye yönelik politikalar sonucu 1980 yılına kadar Türkiye den Almanya ya gelen kadın ve çocukların sayısı 3 4 kat artmıştır (Luft, 2009: 58). Bunda Federal Hükümet in politikaları da etkili olmuştur. Örneğin çocuk parasının sadece Almanya da yaşayan çocuklar için verilmesi ile ilgili düzenleme, Türk işçilerinin çocuklarını, onlarla birlikte eşlerini de Almanya ya getirmeye yöneltmiştir. Bu nedenle 1970 li yıllarda Almanya ya gelen Türkiyeli göçmenlerin istihdam oranı giderek düşmüştür. Türkiye den gelip istihdam dışı kalan göçmen sayıları 1968 de yüzde 25 iken, 1972 de bu oran yüzde 50 ye, hatta 1976 da yüzde 86 ya kadar yükselmiştir (Luft, 2009: 69); Körber, 1998: 155) Çeşitli dönemlerde uygulanan ve birbiriyle çelişen Almanya nın yabancılar politikaları sonucu büyük bir bölümü niteliksiz ucuz işgücü olarak gelen Türkiyeli işçilerin önce ailelerini getirmeleri desteklenmiş, ancak daha sonraki yıllarda yeni gelen eşler ve aile üyeleri için getirilen istihdam yasakları sonucu büyük işsiz kitlelerin oluşmasına neden olunmuştur. Sosyal yardım ve yabancı istihdamı politikaları sonucu göçmen işçiler ve aileleri birer sosyal vaka ya dönüştürülmüş, bu yolla çoğunluk toplumuna uyumu ve toplumsal alanlara katı 18

lımları daha da zorlaştırılmıştır. Bununla birlikte Almanya nın göç politikaları özellikle Türkiyeli göçmenleri kamu ve sivil toplum kuruluşları tarafından sunulan sosyal hizmetlerin hedef kitlesi ve hatta bu hizmetlerden bağımlı hale getirmiştir. Zamanla açık bir şekilde ortaya çıkan yabancıların dil sorunları, istihdam piyasalarında karşılaştıkları sorunlar ve eğitim ihtiyaçları da dikkate alınamamıştır. Bugün Almanya da yaklaşık 2,5 milyon Türk kökenli göçmen yaşamaktadır. Buna, yaklaşık bir milyon Alman vatandaşlığına geçen Türkiyeli göçmenler eklenirse, Almanya da halen 3,5 milyon Türk kökenli göçmen yaşamaktadır (Şahin, 2010: 16) Temel Kavramlar Toplumlarda kültürel ve dini çeşitlilik toplumsal yaşamda giderek daha fazla rol oynamaya başlıyor. Ülkeler ve kamu yönetimleri için artan bu toplumsal çeşitlilik yeni bir meydan okuma olduğu nispette, bir o kadar da toplumsal yaşamda yeni bir dönemin habercisidir 1. Dolayısıyla çocuk gelişim merkezleri, okullar, mesleki eğitim kurumları, hastaneler ve yurtlar gibi toplumsal kuruluşların bu çoğulculuğu bir fırsata dönüştürmeleri gerekmektedir. Bunun yolu da, üretilen mal ve hizmetlerle yabancılara ulaşmak, onları bu mal ve hizmetlerin kullanım sürecine dahil etmektir. Özel sektörde buna farklılıkların yönetimi 2 1 Federal Alman Hükümeti nin Göç ve Uyumdan Sorumlu ilk Devlet Bakanı Prof. Dr. Maria Böhmer in 2005 yılındaki bildirisinden alınmıştır. Aktaran: Zacharaki, Ioanna: Was meint, will und soll die Rede von der interkulturellen Öffnung, Europaeisches Netzwerk Hessen EPN (Yay.), Interkulturelle Öffnung von Organisationen und Verbaenden: Beteiligung von Personen mit Migrationshintergrund in der politischen Arbeit, Eine Materialsammlung, s. 4, Frankfurt/Main 2009 2 Diversity Management için bkz.: Verbund, 2007: 10 12; Schroer, 2007: 22 32 19

(diversity management) denmektedir. Kamu sektöründe veya sivil toplum kuruluşlarında ise buna hizmetlerin kültürlerarası açılımı denir. Her iki durumda da amaç, var olan mal ve hizmetlerde dil, din, kültür ve ülke farkı olmaksızın herkese ulaşmak ve bu hizmet ve desteklerden eşit şekilde yararlanmalarını sağlamaktır (Fent, 2007: 7; John, 2001: 11). Bu kültürel ve dini çeşnileşmenin boyutları, sadece ülke vatandaşı ve vatandaşı olmayanlarla tanımlanamaz. Çünkü belli bir süre yaşadıkları Avrupa ülkesinde, yasal düzenlemelere göre vatandaşlığa geçmeye hak kazanmış veya o ülke vatandaşlığını almış olmalarına rağmen, bu yeni vatandaş lardan birçoğu sahip olduğu dini ve kültürel özelliklerini sürdürmeye devam etmektedirler. Yasalarla elde ettikleri yeni vatandaşlık, bu göçmenlere her ne kadar yeni ve özellikle siyasi haklar beraberinde getirse de, dini ve kültürel özellikleri nedeniyle toplumun çeşitli alanlarına katılma yetileri yetersiz kalmaktadır. Farklılıklar veya toplumun çeşitli alanlarına katılmayı engelleyen faktörler, göçmenlerin sadece dini veya kültürel özellikleriyle de sınırlı değildir. İşgücü göçü yoluyla, belli niteliklere sahip ve belli amaçlarla başka ülkelerden getirilen insanların, göç öncesi ve sonrasında maruz kaldıkları yaşam koşulları ve bunların neden olduğu psikolojik ve sosyal sonuçlardan kaynaklanan ortak özellikleri vardır. Bu göçmenler zamanla, benzer duygusal izleri taşıyan, beraberinde getirdikleri özellikleri ile birçok yönden ortak bir kaderi paylaşan ve bu nitelikleriyle sosyal ve toplumsal ihtiyaçları, içinde yaşadıkları ülkelerdeki çoğunluk toplumlarınınkinden farklılaşan kitleler oluşturmuşlardır. Ancak yine de göçmen gruplarını, çeşitli yönleriyle yerli halktan farklılaşan bir bütün olarak düşünmemek gerekir. Her 20

ne kadar yerli halktan farklılıklarıyla ortak niteliklere sahip olsalar da, göçmen gruplar kendi içinde de olukça heterojen bir yapıya sahiptirler. Dolayısıyla burada söz konusu olan, yerli ve yabancı/göçmen olmak üzere iki grup değil, yerli çoğunluk toplumuyla birçok farklı ülkeden gelen ve farklı kültürlere, dinlere ve mezheplere sahip göçmen azınlıklar söz konusudur. Kaldı ki hem yerli nüfus hem de göçmen gruplar arasında da dil, bölge, sosyal sınıf gibi, bulunduğu ülkenin toplumsal yaşamında aldığı sosyal ve ekonomik kararlarda etkisini gösteren farklılıklar mevcuttur. Kamu politikalarının ve toplumsal kurumların yeni yeni dikkate almaya başladığı dini, kültürel ve etnik farklılıkların çeşniliği kadar, bu farklılıkların Batı Avrupa ülkelerindeki siyasi, ekonomik ve toplumsal yaşamda giderek daha etkili olmaya başladığı da dikkat çekmektedir. Göçmen Kökenliler Kültürlerarası açılım teriminin tanımına geçmeden, bu kavramın beraberinde getirdiği bir diğer kavrama da kısaca göz atmak gerekir. Birçok ülkede istatistik veri tabanlarına dahil edilmesi ve yeni kamu politikalarını da etkilemesi nedeniyle, göçmen kökenli kavramı giderek önem kazanmaktadır. Özellikle Batı Avrupa ülkelerindeki göçmen işçiler ve aileleri başlarda geçici işçi, misafir işçi veya yabancı gibi kavramlarla ifade edilirken, yeni dönemde müşteri, etnik girişimci veya yabancı yurttaş/auslaendischer Mitbürger terimleriyle de çağrılmaktadırlar. Ancak daha sonraki yıllarda göçmen işçilerle birlikte, mülteciler, göçmen işçilerin aile üyeleri ve 1945 ten sonra Federal Almanya sınırları dışında kalıp 1989 da Berlin Duvarı nın yıkılması ile anavatana göçen Alman asıllı nüfusu da kapsayacak yeni bir terime ihtiyaç duyulmuştur. Çünkü Almanları ve göçmenleri ayıran tek çizginin vatan 21

daşlık olmaması; Alman asıllı veya Alman vatandaşlığına sahip olduğu halde bunların vatandaş olmayan diğer göçmenlerle birçok konuda aynı nitelikleri paylaşmaları, kamu yöneticilerini ve uzmanları göçmenlerle ilgili yeni bir alternatif kavram arayışına itmiştir. Ancak 2000 li yıllarla birlikte siyasi kararlar ve kamu politikalarına da baz teşkil eden göçmen kökenli terimi, kamuoyunda en fazla kullanılan ve kültürlerarası açılım tartışmaları çerçevesinde de en anlamlı kavram olarak adlandırılabilir. Almanya da birçok yasa metni içerisinde de tanımlandığı şekliyle göçmen kökenli insanlar, Alman Anayasası nın 116. Maddesine göre vatandaş olanların dışında kalanlardır. Sahip oldukları pasaporttan bağımsız olarak yurtdışında doğmuş veya kendisi veya ebeveynlerinden bir tarafı 1949 yılından sonra Almanya ya gelmiş kişiler veya onların çocukları (Statistisches Bundesamt, 2011: 9 10) için kullanılmaktadır. Her ne kadar bu terim farklı kesimlerden eleştirilere uğrasa da (John, Tagesspiegel, 16.10.2011), resmi istatistiklerde bir veri olarak da kullanılmaktadır. Göç ve uyum politikalarında kullanılan yabancılar terimi yerine, daha sağlıklı veriler elde etmek amacıyla 2005 yılından itibaren Mikrozensus 3 sisteminde göçmen kökenli kişiler de tanımlanmıştır. Çünkü bu terim, Alman pasaportu olmayan yabancılar yanı sıra Alman vatandaşlığına sahip göçmen grupları da kapsamaktadır (EPN, 2009: 5). Bunda amaç, üretilen mal ve hizmetlerde çocuk ve gençlere veya yaşlılara dil, din ve etnik kökenden bağımsız daha iyi ulaşabilmektedir. 3 Mikrozensus, Federal Alman İstatistik Kurumu nun Eyalet İstatistik Kurumlarının yardımıyla özel yöntemlerle seçilmiş küçük bir örneklemle (%1) sık aralıklarla gerçekleştirdiği nüfus sayımlarına denir. İlk kez kullanıldığı 2005 yılı sonuçları için bkz.: Statistisches Bundesamt, 2007 22

İstatistiklere bakıldığında bu nüfus grupları arasında büyük farklılıklar olduğu da görülür. Örneğin Almanya da 2007 yılında yabancı kökenli insanların toplam nüfustaki oranı %18,7 iken, 25 yaş altındaki göçmen kökenlilerin oranı %27,3 e çıkmaktadır. Mikrozensus verilerine göre göçmen kökenli kişilerin oranı düşük yaş gruplarında daha yüksek olurken, yaşlılar arasındaki göçmen kökenli insanların oranı düşmektedir (a.g.e., s. 6). Bu sayılara kentler bazında bakıldığında ilginç tespitler ortaya çıkmaktadır. Özellikle % 80 lere varan oranda kentlerde yaşayan göçmen kökenliler (Jungk, 2001: 99), oradaki yaşam koşullarını önemli ölçüde etkilemektedirler. Örneğin 2005 yılında bu sayı Stuttgart için %40, Frankfurt/Main için %39, Nürnberg için %37 dir. Beş yaşından küçük çocuklarda bu oran %60 ların üzerine çıkmaktadır: Nürnberg %67, Frankfurt %65, Duesseldorf ve Stuttgart %64. Almanya da beş yaş altı her üç çocuktan biri göçmen kökenlidir (Statistisches Bundesamt, 2007; Schulte ve Treichler, 2010: 39 41). Yine 2005 yılında Solingen şehrinde yaşayan 163.000 kişinin %14 ü yabancı ülke vatandaşıyken, göçmen kökenlilerin oranı %20 ye çıkmaktadır. Toplam 130 farklı ülkeden insanın yaşadığı Solingen de Türkiye kökenliler en büyük grup olarak tespit edilmiştir. 0 3 yaş arasındaki göçmen kökenli çocukların oranı ise %42 ye ulaşırken, 3 6 yaş arası göçmen kökenliler %36 da kalmaktadır (EPN, 2009: 4). Bu sayılar Almanya daki demografik değişimin boyutlarını gösterdiği gibi, gelecekteki kamu politikaları için önemli veri de teşkil etmektedirler. İkinci Dünya Savaşı ndan sonra göçmen işçi alan birçok Batı Avrupa ülkesi için durum çok farklı değildir. İlerleyen yıllarda göçmen kökenli nüfusun oranı daha açık olarak ortaya çıkmıştır. Örneğin Almanya da 2010 23

yılında göçmen kökenlilerin oranı %20 ye yaklaşmıştır. Yani Almanya daki her beş kişiden biri göçmen kökenlidir. Yaşadıkları ülkelerde sahip oldukları pasaporttan bağımsız son yıllarda araştırmalarla ortaya çıkarılan bir başka gerçek ise, göçmenlerin toplumun çeşitli kesimlerinde genel oranlarından çok farklı şekillerde temsil edildikleridir. En açık fark, göçmenlerin hizmet sektöründe çok düşük oranda istihdam edilmeleridir. Kamu kurumlarındaki istihdam düzeyleri ise bunun çok daha altındadır (Schulte ve Treichler, 2010: 33.). Buna karşılık göçmenler arasında eğitim düzeyi düşük olduğu gibi, işsizlik oranları da tüm sektörlerde en üst düzeydedir. Özellikle göçmen kökenli gençler arasındaki işsizlik oranı bazı kentlerde veya bölgelerde %50 lere ulaşmaktadır. Özellikle hizmet sektöründe ve bunda da kamu sektöründe en düşük düzeyde kalan göçmen kökenlilerin oranı yüzde 1 2 düzeyinde kalmıştır (Statistisches Bundesamt, 2011). Toplumsal grupların uyumunda önemli araçlardan biri olan sosyal hizmetler konusunda da göçmenlerin temsili genel dağılımdan tamamen farklılaşmaktadır. Uzmanlar bunu iki alanda tespit etmektedirler: Sosyal hizmetler bağlamında toplumsal süreçlerin dışladığı yabancı kökenli insanların bu alanda sosyal hizmetlerin son durağı olarak bilinen çocuk veya gençlik ıslah evleri, kadın sığınma evleri, uyuşturucu ile mücadele merkezleri, çocuk mahkemeleri gibi sosyal hizmetlerin en yoğun ve doğrudan verildiği aşamalarda göçmenlerin yoğun temsil edildiği tespit edilmiştir. (Gaitanides, 2004: 7; Deutscher Caritasverband, 2006: 11). Buna karşılık önleyici tedbirler alanında sunulan hizmetlerden daha az göçmenin yararlandığı göze çarpmaktadır. 24

Kültürlerarası Açılım Hizmetlere erişimde farklılaşmaları ortadan kaldırmak, göçmenlere yönelik uyum ve destekleme tedbirlerini daha etkin uygulamak amacıyla kültürlerarası açılım önerilmektedir. Hizmetler ve kurumlar için önerilen kültürlerarası açılım yardımıyla, dil, din ve kültürel farklılıklarından kaynaklanan engellerin aşılması hedeflenmektedir. Buna göre kültürlerarası açılım, göçmenlerin eğitim, kültür ve sosyal hizmetlere ulaşmada her türlü engeli ortadan kaldırmaya yönelik bir örgüt geliştirme sürecidir (EPN, 2009: 4). Bu sürecin amacı, örgütün ürettiği mal ve hizmetlerin, kökeni, dini, kültürü, dünya görüşü ve yaşam tarzından bağımsız olarak herkese eşit düzeyde ulaşmasıdır. Kültürlerarası açılım, aynı zamanda kültürlerarası yetkinliği de gerektirir. Bu yetkinlik örgüt yapılanması ile ilgili olduğu kadar, personelle de ilgilidir. Sürecin hedefi, her iki aktörü de, yani hem örgütü hem de personeli kültürel farklılıkların profesyonelce üstesinden gelecek bir şekilde geliştirmektir. Sonuçta ulaşılmak istenen amaç, göçmen kökenli insanların da toplumsal, ekonomik ve siyasi süreçlere eşit şekilde katılmaları (makro düzeyde) veya üretilen mal ve hizmetlerden eşit şekilde yararlanmalarını sağlamaktır (mikro düzeyde) (Verbund, 2007: 10; MARE, 2005: 14). Kültürlerarası açılım tanımları çoğu kez sadece kültürlerarasılık boyutu ile ilgili değil, aynı zamanda açılım la da, açılımın gerekliliği ve açılımın gerekleri, hatta sonuçlarını da kapsamaktadır. Neyi, kime açmak sorusu sorulduğunda ise: bunlardan ilki kurumlar, programlar, görev alanları, hizmetler, idare ve toplumun tamamını kapsamaktadır. Bunların kime açılmasına gelindiğinde ise cevap, göçmenlere, daha doğrusu göçmen kökenlilere veya alt kültür gruplarının üyelerine olarak ifade edilir (Fent, 2007: 35 36; Schröer, 2007, 9). 25