İHVÂN-I SAFÂ RİSÂLELERİ



Benzer belgeler
İHVÂN-I SAFÂ RİSÂLELERİ

İHVÂN-I SAFÂ RİSÂLELERİ

YARGITAY HUKUK GENEL KURULU EMSAL KARARLARI ( )

İdeaAyrıntı Dizisi. Ayrıntı Yayınları

peygamberin (aleyhissalâtu vesselam) bir günü METİN KARABAŞOĞLU


Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

İdeaAyrıntı Dizisi. Ayrıntı Yayınları

CİSİMLERİN ELEKTRİKLENMESİ VE ELEKTRİKLENME ÇEŞİTLERİ

FARABİ DE BEŞ TÜMEL. Doktora Öğrencisi, Sakarya İlahiyat Fakültesi, İslam Felsefesi Bilim Dalı,

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.

GÜNEŞ SİSTEMİ. SİBEL ÇALIK SEMRA SENEM Erciyes Üniversitesi İstanbul Üniversitesi

İBN SİNA'NIN BİLİMLER SINIFLAMASI

İlköğretim 1.Sınıf Viyolonsel Eğitiminde Birinci Yıl

BİÇİMBİRİMLER. Türetim ve İşletim Ardıllarının Sözlü Dildeki Kullanım Sıklığı. İslam YILDIZ Funda Uzdu YILDIZ V. Doğan GÜNAY

Erzurumlu İbrahim Hakkı (Rahmetullahi Aleyh)

Allah bizi ve seni te yid etsin, bil ki, Allah Teâlâ ya vâsıl

İHVÂN-I SAFÂ RİSÂLELERİ

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Kelime anlamı itibarıyla kudsi,mukaddes,bütün kusur ve noksanlıklardan uzak,pâk ve temiz olan anlamınadır.

İçindekiler. Kısaltmalar 11 Yeni Baskı Vesilesiyle 13 Önsöz 15

11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

SAYISAL YÖNTEMLERDE PROBLEM ÇÖZÜMLERİ VE BİLGİSAYAR DESTEKLİ UYGULAMALAR

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3. SINIFLAR VELİ BİLGİLENDİRME MEKTUBU 2

Ve Brahman bir felsefedir ve o çeşit anlamlarıyla felsefi ve edebi yazılarda kullanılır.

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

İçindekiler. Önsöz 11 Kısaltmalar 15

İHVÂN-I SAFÂ RİSÂLELERİ

TEKNOLOJİNİN BİLİMSEL İLKELERİ

İslamî bilimler : Kur'an-ı Kerim'in ve İslam dininin doğru biçimde anlaşılması için yapılan çalışmalar sonucunda İslami bilimler doğdu.

İdeaAyrıntı Dizisi. Ayrıntı Yayınları

SU, HALDEN HALE GİRER

Madde Nedir? Boşlukta yer kaplayan, var olan her şeye madde denir. Örneğin kaşık bir maddedir.

ARAPÇA DİLBİLGİSİ BELİRLİLİK TAKISI, ŞEMSÎ VE KAMERÎ HARFLER. Abdullâh Saîd el-müderris

12. ÜNİTE IŞIK KONULAR 1. IŞIK VE IŞIK KAYNAKLARI 7. IŞIK ŞİDDETİ, TAYİNİ VE AYDINLATMA BİRİMLERİ 9. ÖZET 10. DEĞERLENDİRME SORULARI

HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNU

İNSANCIL MÜDAHALE VE KORUMA SORUMLULUĞU. Dr. Sercan REÇBER

ALAN BİLGİSİ YAYINLARI. TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENLİĞİ / ALAN BİLGİSİ Editör: Doç. Dr. Abdullah ŞAHİN

kpss ğrencinin D ers D efteri genel yetenek genel kültür COĞRAFYA Kolay oku Hızlı düşün Kalıcı öğren PEGEM AKADEMİ

Esmâu l-hüsnâ. Çocuklar ve Gençlere, 4 Satır 7 Hece

Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. Yayın Kataloğu

Gök Mekaniği: Giriş ve Temel Kavramlar

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 220 HALİM SELİM İLE 40 HADİS

Çevremizde Sayısız Madde Vardır

KALDIRMA KUVVETİ. A) Sıvıların kaldırma kuvveti. B) Gazların kaldırma kuvveti

MİT VE DİN İLİŞKİSİ. (Kutsal Metinlerle İlişkisi) DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

Dünya, Güneş ve Ay'ın Şekli;

İHVÂN-I SAFÂ RİSÂLELERİ

OSMANLICA öğrenmek isteyenlere kaynaklar

ELEKTRİĞİN İLETİMİ. Adı:Muharrem Soyadı:Şireci No:683

Canlı ve cansız varlıklara, çeşitli somut ve soyut kavramlara ad olan sözcük türüdür.

İslam da İhya ve Reform, çev: Fehrullah Terkan, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2006.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

TEMEL ALGISAL SÜREÇLER VE BİLGİ İŞLEMEDE ALGININ YERİ VE GESTALT PRENSİPLERİ BİLGİ İŞLEME SÜREÇ VE YAKLAŞIMLARI

İSLAM AHLAK ESASLARI VE FELSEFESİ

Not: Bu yazımızın video versiyonunu aşağıdan izleyebilirsiniz. Ya da okumaya devam edebilirsiniz

Russell ın Belirli Betimlemeler Kuramı

HİKMET YURDU Düşünce Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi

Küçüklerin Büyük Soruları-2

Yayınevi Sertifika No: Yayın No: 238. HALİM SELİM İLE 40 ESMA Mehmet Yaşar

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

ali hikmet ÞEYTAN UÇURTMASI

Dua ve Sûre Kitapçığı

timasokul.com / bilgi@timasokul.com

IÇERIK ÖNSÖZ. Giriş. Birinci Bölüm ALLAH A İMAN

Yayın no: 133 ÇANAKKALE SAVAŞI. Genel yayın yönetmeni: Ergün Ür Yayınevi editörü: Özkan Öze Dizi editörü: Prof. Dr. Salim Aydüz

5. SINIF FEN BİLİMLERİ IŞIĞIN VE SESİN YAYILMASI TESTİ A) 3 B) 4 C) 5 D) 6

Bilgin Adalı HEYECANLI KİTAPLAR. Serüven. Resimleyen: Mustafa Delioğlu SÜMBÜLLÜ KÖŞK

KiTAP. ve ISLETME POLITIKASi. Prof. Dr. Erol EREN. Ars.Grv. Fatih SEMERCIöZ Lü. Isletme Fakültesi. Yönetim, Yil 9, Sayi 29, Ocak ,5.

BORÇLAR HUKUKU CİLT: II. PRATİK ÇALIŞMALARI ve SINAV SORULARI. Beta. Borçlar Hukuku Genel Hükümler Borçlar Hukuku Özel Hükümler

ESKİ İRAN DA DİN VE TOPLUM (MS ) Yrd. Doç. Dr. Ahmet ALTUNGÖK

Sultantepe Mah. Cumhuriyet Cad. Fısatıkağacı İş Merkezi, No 39/1, Üsküdar İstanbul

MAVİ KUŞU GÖREN VAR MI?

MADDE NEDİR??? madde denir. Boşlukta yer kaplayan kütlesi ve hacmi olan her şeye

VARLIK ve ZAMAN - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

KIRMIZI KANATLI KARTAL

Görme Engelli Öğrencilerin Işığın Yayılma Modeli ile İlgili Görüşleri. Mustafa Şahin BÜLBÜL,

Fakat bazı şeyleri yeyip içmek, insanlara zararlı, hikmet ve ihtiyaca aykırı olduğu için İslam dininde haramdır.

ÖABT SORU BANKASI. FEN BİLİMLERİ FEN ve TEKNOLOJİ FİZİK ÖABT ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ TESTİ. Tamamı Çözümlü

İlköğretim 6.Sınıf Viyola Eğitiminde Birinci Yıl

ZEKÂTIN FARZ KILINMASININ HİKMETİ

Okul Öncesi Dönem Çocuklara Yönelik. Akılcı İlaç Kullanımı

Işığın izlediği yol : Işık bir doğru boyunca km/saniye lik bir hızla yol alır.

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

Iþýk. Iþýðýn Farklý Maddelerle Etkileþimi

MTA TABİAT TARİHİ MÜZESİ

MADDEYİ TANIYALIM HAKKI AKTAY

ÖYKÜLERİ Yayın no: 170 ADALET VE CESARET ÖYKÜLERİ

g r i z u U Z A Y T A K I M I B Ü L E N T E C E V İ T Ü N İ V E R S İ T E S İ

KOZMOLOJİK DEVİR 1 MİLET MEKTEBİ, PYTAGORASÇILIK Milet Mektebi

Maddeyi Tanıyalım Maddeyi Niteleyen Özellikler Bazı Maddelere Karşı Neden Dikkatli Olmalıyız? Maddelerle Çalışırken Uyulması Gereken K

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

Aşağıdaki ışık kaynaklarını doğal ve yapay olarak sınıflandıralım.

Mehmet Akif Ersoy; Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın! Mısralarını şehitlerimize, gazilerimize, en

Transkript:

İHVÂN-I SAFÂ RİSÂLELERİ Cilt 2 İdeaAyrıntı Dizisi Ayrıntı Yayınları

Ayrıntı: 703 İdeaAyrıntı Dizisi: 16 İhvân-ı Safâ Risâleleri Cilt 2 Kitabın Orjinal Adı Resâilu İhvâni s-safâ ve Hullâni l-vefâ İdeaAyrıntı Dizi Editörü Burhan Sönmez Editör Prof. Dr. Abdullah Kahraman Yardımcı Editör Prof. Dr. İsmail Çalışkan Çevirenler Prof. Dr. Abdullah Kahraman, Prof. Dr. İsmail Çalışkan, Doç. Dr. Enver Uysal, Yrd. Doç. Dr. Ali Avcu, Yrd. Doç. Dr. Murat Demirkol, Arş. Gör. Kamuran Gökdağ, Elmin Aliyev Yayıma Hazırlayan Özlem Çekmece Bu kitabın Türkçe yayım hakları Ayrıntı Yayınları na aittir. Kapak Görseli NYPL/Science Source/Photo Researchers Getty Images Turkey Kapak Tasarımı Gökçe Alper Dizgi Esin Tapan Yetiş Baskı Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No.:244 Topkapı/İstanbul Tel.: (0212) 612 31 85 Sertifika No.: 12156 Birinci Basım: 2013 Baskı Adedi: 2000 ISBN 978-975-539-734-4 Sertifika No.: 10704 AYRINTI YAYINLARI Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No.:3 Cağaloğlu İstanbul Tel.: (0212) 512 15 00 Faks: (0212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & info@ayrintiyayinlari.com.tr

İHVÂN-I SAFÂ RİSÂLELERİ Cilt 2

İDEAAYRINTI DİZİSİ KURTULUŞ TEOLOJİSİ Ed.: Christopher Rowland KİRLİLİK KAVRAMI VE ALEVİLİĞİN ASİMİLASYONU Mevlüt Özben İSLAM IN GELECEĞİ Wilfred S. Blunt İSLAM IN İKİNCİ MESAJI Mahmut Muhammed Taha TANRISIZ AHLAK? Walter Sinnott-Armstrong DÜŞMANIN TARİHİ Gil Anidjar İSLAM DA 50 ÖNEMLİ İSİM Roy Jackson ESRÂRNÂME Ferîdüddîn Attâr İHVÂN-I SAFÂ RİSÂLELERİ SÜRYANİLER Mutay Öztemiz KIZILBAŞLAR/ALEVİLER Krisztina Kehl-Bodrogi İBNİ HALDUN Tarih Biliminin Doğuşu Yves Lacoste İBNİ ARABÎ VE DERRİDA Tasavvuf ve Yapısöküm Ian Almond CENNETİN ELEŞTİRİSİ Roland Boer MÜSLÜMAN KÜLTÜRÜ V. V. Barthold

İçindekiler Cisimsel-Doğal Bilimlerin (Tabiî-Cismânîlerin) Birinci (İhvân-ı Safâ Risalelerinin On Beşinci) Risalesi: Madde, Suret, Hareket, Zaman ve Mekânın ve Bunların Bir Kısmının Bir Kısmına İlave Edildiğinde Ortaya Çıkan Anlamların Açıklanmasına Dair...9 Cisimsel-Doğal Bilimlerin İkinci (İhvân-ı Safâ Risalelerinin Onaltıncı) Risalesi: Sema ve Âlem Olarak Adlandırılıp Nefsin Islahı ve Ahlâkın Olgunlaştırılmasına Dair...25 Cisimsel-Doğal Bilimlerin Üçüncü(İhvân-ı Safâ Risalelerinin Onyedinci) Risalesi: Oluş ve Bozuluşun Açıklanmasına Dair...47 Cisimsel-Doğal Bilimlerin Dördüncü (İhvân-ı Safâ Risalelerinin Onyesekizinci) Risalesi: Meteorolojiye Dair...57 Cisimsel-Doğal Bilimlerin Beşinci (İhvân-ı Safâ Risaleleri nin Ondokuzuncu) Risalesi: Madenlerin Oluşumunun Açıklamasına Dair...75 Cisimsel-Doğal Bilimlerin Altıncı (İhvân-ı Safâ Risalelerinin Yirminci) Risalesi: Tabiatın Mahiyetine Dair...103 Cisimsel-Doğal Bilimlerin Yedinci (İhvân-ı Safâ Risalelerinin Yirmibirinci) Risalesi: Bitkilerin Cinslerine Dair...119 Cisimsel-Doğal Bilimlerin Sekizinci (İhvan-ı Safa Risalelerinin Yirmi Sekizinci) Risalesi: Hayvanların ve Hayvan Türlerinin Yaratılış Şekline Dair...139

Cisimsel-Doğal Bilimlerin Dokuzuncu (İhvan-I Safa Risaleleri nin Yirmi Üçüncü) Risalesi: Bedenin Oluşumuna Dair...259 Cisimsel-Doğal Bilimlerin Onuncu (İhvan-ı Safa Risaleleri nin Yirmi Üçüncü) Risâlesi: Nefsin Eğitilmesinde ve Ahlakın Düzeltilmesinde Duyu (hâs) ve Duyum (mahsûs) a Dair...273 Cisimsel-Doğal Bilimlerin Onbirinci (İhvan-ı Safa Risaleleri nin Yirmi Beşinci) Risalesi: Spermin Düştüğü Yere Dair...289 Cisimsel-Doğal Bilimlerin Onikinci (İhvan-ı Safa Risaleleri nin Yirmialtıncı) Risâlesi: Filozfların İnsan Küçük Bir Alemdir Görüşüne Dair...317

Cisimsel-Doğal Bilimlerin (Tabiî-Cismânîlerin) Birinci (İhvân-ı Safâ Risalelerinin On Beşinci) Risalesi: Madde, Suret, Hareket, Zaman ve Mekânın ve Bunların Bir Kısmının Bir Kısmına İlave Edildiğinde Ortaya Çıkan Anlamların Açıklanmasına Dair 1 1. Çeviri: Arş. Gör. Kamuran Gökdağ. Mardin Artuklu Üniversitesi Felsefe Bölümü.

Rahman ve Rahim olan Allah ın adıyla! Hamd Allah a ve selam O nun seçilmiş kullarının üzerine olsun. Allah mı daha hayırlıdır yoksa O na ortak koştukları varlıklar mı? 2 Ey kardeşim, bilmelisin ki Allah seni ve bizi kendi katından bir ruh ile desteklesin kitabın başında söz verdiğimiz gibi matematik hakkındaki (riyâzî) risalelerin tamamını bitirdik. Oradaki sözlerimizi [amacımıza] uygun bir şekilde tamamladık. Şimdi cismânî-tabiî şeyleri konu edinen ikinci bölümle meşgul olmamız gerekiyor. O halde bu bölümün ilk risalesi olan madde ve suret 3 hakkındaki risale ile başlayalım. Biz diyoruz ki: Mademki Doğa bilimleri (tabîiyyât) üzerinde çalışmak kardeşlerimizin araştırma alanlarından biridir. Allah onları desteklesin! Bu ilmin aslı, madde, suret, hareket, zaman ve mekân şeklindeki beş şeyin ve bunların birbirine ilave edilmesinden ortaya çıkan anlamların bilgisidir. O zaman [öncelikle] burada, tabiat ilimleri hakkında düşünmeyi yeni başlayanların kavrayışlarına daha yakın kılmak ve onların öğrenmelerini kolaylaştırmak için bir giriş ve önsöz olacak mahiyette madde ve suretin anlamlarına göz atmamız gerekir. O halde biz diyoruz ki: Bilmelisin ki Allah seni korusun! bilginlerin bu konudaki sözlerinin anlamı şudur: Onlar madde ile sureti (şekli) olan bütün cevherleri ve suret ile de cevherin kabul ettiği her türlü şekil ve biçimi kastetmektedir. Yine bilmelisin ki varlıkların birbirinden farklılıkları maddeleri itibariyle değil, suretleri itibariyledir. Zira biz birçok şey görüyoruz ki bunların maddeleri (cevher) bir olduğu halde suretleri birbirinden faklıdır. Örneğin; bıçak, kılıç, balta, testere ve demirden yapılan her türlü alet, araç ve kap-kacak böyledir. Nitekim bu şeylerin isimlerindeki farklılıklar onların cevherindeki farklılıktan değil, suretlerinin farklılığından kaynaklanır. Çünkü hepsi tek bir demirden yapılmıştır. Aynı şekilde kapı, sandalye, divan, gemi ve odundan yapılan her şey de böyledir. Nitekim bunların da isimlerindeki farklılıklar suretlerinin farklılığından kaynaklanır. Bunların maddesi, odun olup o da bir tek şeydir. Bu örneğe göre bütün yapılmış şeylerde madde ve su- 2. Neml, 27/59. 3. Risâletü l-heyulâ ve s-sûre. 11

retin durumu bu şekildedir. Çünkü yapılmış her şeyin kendisinden meydana geldiği bir madde ve bir sureti olmalıdır. Yine bilmelisin ki maddenin dört çeşidi vardır. Bunlar; sınaî madde, tabiî madde, tümel (küllî) madde ve ilk maddedir. Sınaî madde, sanatkârın sanatını ondan ve onda yaptığı her türlü cisimdir. Marangozlar için odun, demirciler için demir, bina yapıcılar için toprak ve su, oymacılar (hakkak) 4 için iplik, ekmek yapıcıları için un böyledir. Buna göre her bir yapımcı için sanatını ondan ve onda yapacağı bir cisim gerekir. İşte bu cisim sınaî maddedir. Sanatkârın onda yaptığı şekil ve biçimler ise surettir. Bu, madde ve suretin sanatlardaki anlamıydı. Tabiî maddeye gelince, bunun dört unsuru vardır. Ay feleğinin altındaki bütün oluşumlar ki bunlarla bitkileri, canlıları ve madenleri kastediyorum bu unsurların bir araya gelmesiyle oluşur ve bozuluşa uğradığında da bu unsurlara dönüşür. Bunu [oluş ve bozuluşu] yapan (fâil) tabiat ise gök cisimlerine ait tümel (felekî-küllî) nefsin güçlerinden biridir. Bir başka risalede onun bu maddede nasıl faaliyette bulunduğunu açıkladık. Tümel (küllî) madde ise, âlemin tamamının kendisinden oluştuğu mutlak cisimdir. Bununla bütün felekleri, yıldızları, unsurları ve oluşumları kastediyorum. Çünkü bunların tamamı cisimdir ve farklılıkları, suretlerinin farklılığından kaynaklanır. İlk madde ise duyunun idrak etmediği akledilir basit bir cevherdir. Zira bu, tek başına varlığın sureti olan hüviyettir. Hüviyet niceliği kabul ettiği zaman en, boy ve derinlikten oluşan üç boyutlu mutlak ve kendisine işaret edilen bir cisim olur. Cisim, daire, üçgen, dörtgen veya başka bir şekilde olan niteliği kabul ettiğinde ise o şekle mahsus ve hangi şekil olduğuna işaret eden bir cisim olur. Nitelik üç, nicelik iki, hüviyet ise bir sayısı gibidir. Nasıl ki üç sayısının varlığı iki sayısından sonra geliyorsa aynı şekilde niteliğin varlığı da nicelikten sonra gelir. Nasıl ki iki sayısının varlığı bir sayısından sonra geliyorsa niceliğin varlığı da hüviyetten sonra gelir. Hüviyetin varlığı; bir sayısının varlığının iki sayısından, üç sayısından ve bütün sayılardan önce geldiği gibi, nitelik, nicelik ve bunların dışındaki şeylerden önce gelir. Sonra yine bilmelisin ki hüviyet, nicelik ve niteliğin hepsi de duyularla algılanmayan akledilir basit suretlerdir. Bunların bir kısmı bir kısmından ayrıldığında bazısı madde gibi olurken bazısı suret gibi olur. Bu durumda nitelik niceliğin sureti iken nicelik de niteliğin maddesi olur. Nicelik ise hüviyetin sureti iken hüviyet niceliğin maddesi olur. Duyularla algılanan şeyler içinden örnek vermek gerekirse mesela, gömlek elbisenin sureti iken elbise onun maddesidir. Elbise ipliğin sureti iken iplik onun maddesidir. İplik pamuğun sureti iken pamuk onun maddesidir. Pamuk bitkilerin sureti iken bitkiler onun maddesidir. Bitkiler unsurların sureti iken unsurlar onun maddesidir. Unsurlar cismin sureti iken cisim onun maddesidir. Cisim cevherin sureti iken cevher onun maddesidir. Aynı şekilde ekmek hamurun sureti iken hamur ekmeğin maddesidir. Hamur unun sureti iken un onun maddesidir. Un buğday tanesinin sureti iken buğday tanesi onun maddesidir. Buğday tanesi bitkilerin sureti iken bitkiler onun maddesidir. Bitkiler unsurların sureti iken unsurlar onun maddesidir. Unsurlar cismin sureti iken cisim onun maddesidir. Cisim cevherin sureti iken cevher onun maddesidir. 4. Burada oymacılarla iplik arasında bir ilgi bulunmamaktadır. Cümlenin gelişine göre oymacı (hakkak) kelimesinin yanlış kullanıldığı bunun yerine dokumacı kelimesinin gelmesi gerektiği anlaşılmaktadır. (ç.n.) 12

Bu örneğe göre, varlığın sadece sureti olan ilk maddede son buluncaya kadar maddenin surete göre suretin de maddeye göre durumu bu şekildedir. Zira ilk maddede ne nitelik ne de nicelik vardır. O, herhangi bir şekilde bir terkipten oluşmayan basit bir cevher ve bütün suretleri kabul edendir. Ancak [almaması gereken] herhangi bir sureti önceleyerek veya [alması gereken] herhangi bir sureti sonralayarak değil, aksine her bir sureti yukarıdaki sıralamaya uygun olarak tek tek kabul eder. Buna örnek olarak mesela şunu verebiliriz: Pamuk iplik suretine girmeden elbise suretine giremez. İplik, elbise suretine girmeden gömlek suretine giremez. Aynı şekilde buğday tanesi, un suretine girmeden hamur suretine giremez. Un, hamur suretine girmeden ekmek suretine giremez. Bu örneğe göre maddenin suretleri kabul etmesi ancak tek tek olur. Sonra bilmelisin ki, bütün cisimler tek bir cevherden ve tek bir maddeden oluşan tek bir cinstir ve farklılıkları ise suretlerinin farklılığından kaynaklanmaktadır. İşte bundan dolayı bazısı bazısından daha saf ve daha kıymetli (yüce) olur. Mesela felekler âlemi unsurlar âleminden daha saf ve daha kıymetlidir. Unsurlar âleminde de bazı şeyler bazı şeylerden daha yücedir. Mesela ateş havadan daha saf ve daha kıymetlidir. Hava da sudan daha saf ve daha latiftir. Su da topraktan daha saf ve daha kıymetlidir. Bütün bunlar ise birbirine dönüşen tabiî cisimlerdir. Mesela ateş söndüğü zaman havaya dönüşür. Hava yoğunlaştığı zaman suya dönüşür. Su katılaştığı ve donduğu zaman toprağa dönüşür. Ateşin daha latif olmak, toprağın da daha katı olmak için dönüşeceği başka bir şey yoktur. Bu unsurların parçaları bir araya geldiğinde onlardan yeni şeyler oluşur ki bunlarla madenler, bitkiler ve canlılar kastedilmektedir. Fakat bir kısmının terkibi diğerlerinden daha kıymetli olur. Mesela yakut kristalden daha saf ve daha kıymetli olur. Kristal, camdan daha saf ve daha kıymetli olur. Cam, çömlekten [porselenden] daha saf ve daha kıymetli olur. Aynı şekilde altın, gümüşten daha saf ve daha kıymetli olur. Gümüş, bakırdan daha saf ve daha kıymetli olur. Bakır, demirden daha saf ve daha kıymetli olur. Demir, kurşundan daha saf ve daha kıymetli olur. Bütün bunlar aslı kükürt ve civa olan madeni taşlardır. Kükürt ve civanın aslı ise toprak, su, hava ve ateştir. Dolayısıyla bütün bunların maddesi bir olduğu halde suretleri farklıdır. Onların daha saf ve daha kıymetli olmaları ise terkipleri ve suretleri bakımındandır. Aynı şekilde bu durum canlılar ve bitkilerde de geçerlidir. Onların da maddesi birdir ve farklılıkları ve bazısının bazısından daha kıymetli oluşu ise suretlerinin farklılığından kaynaklanır. Bölüm Tikel (Cüz î) Cisimlere Dair Bilmelisin ki, cüz i cisimler içinde küllî suretleri kabul eden ve bu suretleri kabul etmekle diğer basit tikel (cüz i) cisimlerden daha üstün ve daha kıymetli olan cisimler vardır. Örneğin, bir çemberde, usturlabda 5 ya da resimli bir kürede olduğu gibi, üzerinde bir gök cismi resmedilmiş olan bir bakır parçası sıradan bir bakır parçasından daha kıymetli, daha üstün ve daha güzel olur. Aynı şekilde herhangi bir sureti kabul eden her cisim basit olma durumundan daha kıymetli, daha üstün ve daha güzel olur. 5. Astronomi ölçümlerinde kullanılmış tarihi bir ölçüm cihazıdır. (ç.n.) 13

Bu yargı, nefislerin cevherlerinde de aynen geçerlidir. Zira bütün nefisler tek bir cins ve tek bir cevherdirler. Farklılıkları ise bilgileri, ahlakları, görüşleri ve fiilleri bakımındandır. Çünkü bu durumlar, madde konumunda olan, nefislerin cevherlerindeki suretlerdir. Dolayısıyla tikel (cüz i) bir nefis ilimlerden birini kabul ettiğinde kendi cinsi altında bulunan diğer nefislerden daha kıymetli, daha üstün ve daha güzel olur. Sonra, yine bilmelisin ki nefisteki ilimler onun çekip çıkardığı ve düşüncesinde suret haline getirdiği malumatların suretlerinden başka bir şey değildir. Bu durumda nefsin cevheri bu malumatların sureti için madde gibiyiken bu malumatlar nefiste suret gibidir. Sonra bilmelisin ki tümel (küllî) nefsin suretini (şeklini) alan tikel (cüz i) nefisler ve güzel ahlak, irfan ve ilimden kendisine nüfuz edeni kabul etmesi bakımından buna yakın olan nefisler de vardır. [Kendisine nüfuz edeni] daha çok kabul eden her nefis kendi cinsinin diğer türlerinden daha kıymetli ve daha üstün olur. Örneğin nebilerin nefisleri böyledir. Zira peygamberlerin nefisleri cevherlerinin paklığı (saflığı) sebebiyle, tümel (küllî) nefisten nüfuz akıp geleni kabul edince, ilahî kitapları kabul etmiştir. Bu ilahî kitaplarda, acâyip gizli ilimler, incelikli anlamlar, tabiî kirlerden temizlenenlerin dışında hiç kimsenin erişemediği saklı sırlar ve herkes için faydalı ilmî kanunlar ve tertemiz adil öğretiler vardır. Böylece maddenin engin denizinde ve tabiatın esaretinde boğulmuş birçok nefis bunlarla kurtuluşa erdirmişlerdir. Yine, hakiki birçok ilim meydana getiren, eşsiz sanatlar ortaya çıkaran, hikmet dolu eserler bina eden ve ilgi çekici derecede tesirli şeyler (tılsımlar) ortaya koyan araştırmacı bilginlerin nefisleri de böyledir. Aynı şekilde, feleklerin işareti ve zecrî 6 alametlerle olaylar meydana gelmeden önce onlardan haber veren kâhinlerin nefisleri de böyledir. İşte [filozoflar] şu sözleriyle bu gibi nefisleri kastetmişlerdir: Felsefe insanın gücü ölçüsünde İlah a benzemesidir. [Bazıları da] şu sözle yine bu nefisleri kastetmiştir: Edilgen aklın özelliği onun bir parçasının tümelin (kül) suretini kabul etmesidir. Şu beyti söyleyen de bu gibi nefisleri kastetmiştir: Bütün heykeller itiraz edilebilir suretlerdir Ancak feleklerin suretlerinde olanlar böyle değildir Feleklerin suretinde olanlar suretler içinde en kusursuz olanıdır Çünkü onlar tamamen idrakin suretini kabul etmişlerdir Zirvedeki nefisler arasında nice seçkin nefisler Veya oymacıların mihenk taşı gibi olanlar vardır. Yine şu beyti söyleyen de bu gibi nefisleri kastetmiştir: O, ancak aramızda bir gezegen Menzillerine bol yağmur bırakarak bize veda etti Ve hiçbir yerin [kalıbın-bedenin] sınırlandırmadığı bir ruh oldu Hiçbir kuruntunun idrak edemediği bir basitliğe dönüştü Kendisi gibilere yaraşır bir yüce mesken gördü. Böylece, kurtuluşa erdi ve kendisine benzeyenlerin arasında yıldız 7 oldu. 6. Kehânete dayalı. (ç.n.) 7. Metinde geçen necm hem yıldız hem de özel isim olarak kullanılmıştır. 14

Ey kardeşim! Yine bilmelisin ki tümel (küllî) nefsin faziletleri tek bir defada tikel (cüz î) nefisler üzerine akar ve [tümel nefis] daima tikel nefislere iyilikte bulunur. Fakat tikel nefisler ancak zamanla aşamalı bir şekilde bunları kabul edebilir. Tikel nefislerin bir kısmının diğer bir kısmı üzerine bolca akmasında durum böyledir. Örneğin şefkatli bir baba ve öğrencisinin öğrenmesi konusunda çok istekli olan öğretmen, faydalı gördüğü her şeyi öğrencisinin bir defada öğrenmesini ister, fakat öğrencinin nefsi bütün bunları ancak aşamalı (tedrîcî) bir şekilde öğrenebilir. Sonra, tikel (cüz î) nefislerin tümel (küllî) nefisten gelen akımı (feyz) tek bir defada kabul etmesini engelleyen şey, onun madde denizinde boğulması ve cisimlerin karanlıklarının onun görme duyusu üzerinde yığılmasındandır. [Bu durum ise] onun cismânî arzulara şiddetli eğiliminden ve maddî lezzetlerle aldanmışlığından kaynaklanmaktadır. Ne zaman ki gaflet uykusunu sonlandırır ve cehalet uykusundan uyanır, körlük sarhoşluğundan ayılır, baygınlığın kötü durumlarından kurtulur; ilim ve irfanda yol almaya başlar ve bu durum üzerinde devam ederse işte o zaman tümel (külli) nefse ulaşır. [Böylece] parlak ışıkları ve akli nurları müşahede edebilir ve ruhani lezzetlere ve sürekli ebedi mutluluklara erişebilir ki bunların her biri bulunduğu konumda en yüce ve en üstün olanlardır. [Bunlar yücelik ve üstünlük bakımından] kendisinden önce gelenin üzerinde, sonra gelenin ise altında bulunurlar. Ve yine ne zamanki belirttiğimiz bu [yüce ve üstün] şeylerden yüz çevirir, cismânî arzuların isteğine ve tabii süslere yönelirse işte o zaman bu [üstün ve yüce] şeylerden uzaklaşır ve böylece aşağıların aşağısına (esfele s-safilin) iner, madde denizinde boğulur ve onun [maddenin] dalgaları etrafını sarar ve karanlıklar onun görme duyusu üzerinde yığılır. İsmi izzetli sözü yüce bu her iki duruma da şöyle işaret etmiştir: Allah göklerin ve yerin Nur udur. O nun nuru, içinde ışık bulunan bir kandil yuvasına benzer. O ışık bir cam içindedir, cam ise, sanki inci gibi parlayan bir yıldızdır. 8 Yüce sözüyle: Ya da engin bir denizdeki karanlıklara benzer; onun üstünü bir dalga kaplar, onun üstünde bir dalga, onun da üstünde bir bulut vardır. Karanlıklar üstünde karanlıklar. 9 Bölüm Mekânın Mahiyeti Hakkında Filozofların Söylediklerine Dair Filozofların çoğunluğuna göre mekân, mekânda bulunanın (mütemekkin) kabıdır. Bu konuda şöyle denilebilir: Su için mekân, suyun içinde bulunduğu kaptır; sirke için mekân, sirkenin içinde bulunduğu tulumdur. Bu kıyasa göre bir şeyin mekânı, o şeyin içinde bulunduğu kaptır. Hani balığın mekânı sudur; kuşun mekânı havadır denilir. Özetle bir mekânda bulunan her şeyin mekânı, o şeyi kuşatan cisimdir. Aynı şekilde mekân, kuşatılan cisme bitişen, kuşatan cismin yüzeyidir de denilmiştir. [Yine bunun] aksine, mekân kuşatan cisme bitişen, kuşatılan cismin yüzeyidir de, 8. Nur, 24/35. Mülessirlere göre en parlak ışıktan bahsedilmektedir. Işık üstüne ışıktır. Bu âyette söz konusu edilen ışık, nur, II Samuel, XXII., 29 daki gibi ya da ayrıca bkz. Yuhanna nın Birinci Mektubu 1, 5. 9. Nur, 24/40. Burada başka âyetlerde görüldüğü gibi, Arapların dezinle olan yakınlık ve tanışıklıklarına önemli bir örnektir. 15

denilmiştir. Her iki görüş ve söze göre de mekânın cevher olması gerekir. Mekânın, kuşatılan cisim ile kuşatan cismin yüzeyleri arasında ortak bir bölüm (fasıl) olduğu da söylenmiştir. Bu görüşe göre ise mekânın araz olması gerekir. Aynı şekilde mekânın en, boy, derinlik ve hareket (zahib) sahibi bir cismin içinde bulunduğu uzay [boşluk] olduğu da söylenmiştir. Her bir cisim misli ile eşit ise ve her bir cisim ya yuvarlak, ya dörtgen ya üçgen ya da bunların dışında bir şekle sahip ise bu cismin mekânı da ondan daha büyük ya da daha küçük olmayıp ona eşittir. Hatta buna benzer olarak mekân cismin ölçeğidir denilmiştir. Bu görüşe göre ise mekân cevherdir. Bilmelisin ki, mekânın uzay [boşluk] olduğunu söyleyenler, cismin suretine bakıp sonra da onu zihin gücüyle maddeden ayırırlar, [sonra] nefislerinde bunu suret haline getirirler ve onu uzay [boşluk] olarak isimlendirirler. Eğer maddenin kendisine baksalardı bunu da mekân olarak isimlendirirlerdi. Bu durum ise onların, nefsin cevheri ve onun bilgi ve anlamlarının keyfiyeti hakkındaki bilgilerinin kıtlığını gösterir. Bilmelisin ki algılanan şeylerin suretlerini maddelerinden ayırıp çıkarmak, onu kendi zatında tasavvur etmek, maddeye ihtiyaç duymadan onu [sureti] görmek, madde ile sureti birbirinden ayırmak, nefsin cevherinin ve onun güçlerinin çekiciliklerinin ve bilgilerinin inceliklerinin yüceliğindendir. [Madde ile suretin] her birine bak! Onlar bazen yalın (müfret) bazen ise birleşik (mürekkep) olarak bulunurlar. Bazen âlemin dışında bir şey gibi âleme bakarken bazen de âlemin içinden bir şey gibi âleme bakması, [nefsin] zanna dayalı (zihnî) gücünün şiddetindendir. Bazen o, âlemi tamamen varlıktan çıkarıyor, bazen de geçmiş zamanın da öncesine giderek âlemin başlangıcına bakıyor ve böylece hiçbir şey yokken âlemin varlığının ilkesini araştırıyor. Bazen de gelecek zamanın da ötesine geçerek zamanı gelmeden önce âlemin yok oluşunu izliyor. Bütün bunların nasıl olduğunu tasavvur et!. Yine, sayıları ve miktarları sonsuz bir şekilde çoğaltması, âlemin dışını sonu olmayan bir boşluk olarak zannetmesi, yine bunun gibi, onun mükemmel eylemleri ve zihnî gücüyle tasavvur ettiği her şey nefsin zihnî gücünün şiddetindendir. Her kim ki boşluğun kendi başına var olan bir cevher olduğunu, âlemin dışını sonu olmayan bir boşluk olduğunu, maddenin âlemin başlangıcından önce gelen bir cevher olduğunu, maddenin sonsuz bir şekilde bölünebileceğini ve bunun gibi şeylerin olduğunu zannederse [bilsin ki] bu sözlerin tamamı nefsin cevheri, onun güçlerinin çekicilikleri, onun bilgi ve ilimlerde nasıl tasarrufta bulunduğu hakkındaki bilginin kıtlığından kaynaklanmaktadır. Bölüm Hareketin Mahiyeti Hakkında Filozofların Söyledikleri Hareket altı şekilde ifade edilir: Bunlar; Oluş, bozuluş, artma, eksilme, değişme ve yer değiştirmedir. Oluş, bir şeyin yokluktan varlığa ya da potansiyel (kuvve) durumdan pratiğe (fiile) çıkmasıdır. Bozuluş ise bunun aksinedir. Artma cismin sınırlarının merkezden uzaklaşmasıdır. Eksilme ise bunun aksinedir. Değişme, cismin (mevsuf) renk, tat ve koku gibi sıfatlarının değişmesidir. Yer değiştirme olarak isimlendirilen harekete gelince bu, insanların çoğunluğuna göre bir mekândan başka bir mekâna yer değiştirmedir. Bazen yer değiştirme hareketinin ikinci bir zamanda [birinci zaman- 16