KUŞAKLAR DENEYİMLER TANIKLIKLAR. YAYINA HAZIRLAYANLAR Aynur İlyasoğlu Gülay Kayacan



Benzer belgeler
Testversion Ej för ifyllnad

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Yetersiz Şifre Politikasının Sonuçları

Windows XP'ye Format Atmak, XP Repair ve XP Kurmak

SİZİN WEB SİTENİZ BİR TANEDİR!

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (07 Eylül-16 Ekim 2015 )

Yaz l Bas n n Gelece i

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI 2. DÖNEM YAZ OKULU EĞİTİM PROGRAMI

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

SİNEMA YÖNETMENİ TANIM

TURK101 ÇALIŞMA 6 ZEYNEP OLGUN MAKİNENİN ARKASI

ÇOCUĞUM BAŞARACAK MI?

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN ve ZAMAN

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Conceptos aprendidos a través de experimentos con la creación de contenido de realidad virtual

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

Windows Live Movie Maker

65 yaşın altındaki kişiler için evde bakım hizmetleri

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ ONLINE EĞİTİM BİRİMİ. Online Derslere Giriş Kılavuzu

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Tragedyacılara ve diğer taklitçi şairlere anlatmayacağını bildiğim için bunu sana anlatabilirim. Bence bu tür şiirlerin hepsi, dinleyenlerin akıl

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

BİZDEN NE KADAR MEMNUNSUNUZ?

GİZLİ HİPNOZ TEKNİKLERİNE GİRİŞ Hüseyin Güngör NOT ALMA KISMI

TÜM BİLGİLER KESİNLİKLE GİZLİ TUTULACAKTIR. Anketi Nasıl Dolduracaksınız? LÜTFEN AŞAĞIDAKİ HİÇBİR İFADEYİ BOŞ BIRAKMAYINIZ. İsim:... Cinsiyet:...

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama Haftanýn Testi...25

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

L Oréal in Dijital Dönüşümü

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül Ekim 2014 )

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

Kasım/Aralık fındığın başkenti. kirazın anavatanı

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI ORTAOKULU DÜŞÜNME EĞİTİMİ DERSİ 8. SINIF ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

Yazılı Ödeviniz Hakkında Kendinize Sormanız Gereken Bazı Sorular

Kelime işlemcilerin işlevlerini öğrenmek. Başlıca kelime işlemcileri tanımak. Microsoft Word 2010 programı hakkında temel bilgileri öğrenmek.

ÇOCUKLAR İÇİN OYUN TERAPİSİ BİLGİLENDİRİCİ EL KİTABI. Oyun Terapisi Nedir? Oyun Terapisti Kimdir?

Proje: COMPASS LLP-1-AT-LEONARDO-LMP. Proje hakkında açıklayıcı bilgiler

Uluslararası Sempozyum Duyurusu Nisan 2014/İstanbul /Yeditepe Üniversitesi

Yapımcı Enver Arçak Ankaralı Yahudilerin belgeselini çekti ve paylaştı. Arçak, "Hermana" isimli belgeselinin hikayesini de Odatv'ye anlattı...

Uluslararası Sempozyum Duyurusu KADIN ESERLERİ KÜTÜPHANESİ VE BİLGİ MERKEZİ VAKFI VE YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ TARİH BÖLÜMÜ


IML 401 İMALAT LABORATUARI. Rapor Yazma ve Sunma

6. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

SARIGÖZLER ORMAN DEDEKTİFLİK AJANSI

İlham Veren Konuşmalar içimizde zaten var olan ama bir şekilde atıl kalmış pozitif değerlere devinim kazandıracak ve bu değerleri, başka insanlara

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (20 Ekim Aralık 2014 )

8. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

Abidin Dino'nun İngiltere'deki Dünya Kupası'nda gerçekleştirdiği Gol! (Goal! World Cup 1966), Türkiye belgeselcilik tarihinde çığır açan bir yapını.

SÜRELİ YAYIN KAYITLARININ ENTEGRASYONU

ATBÖ Sürecinde Ölçme-Değerlendirmeye Hazırlık: ATBÖ Yaklaşımı Nasıl Bir Ölçme Değerlendirme Anlayışını Öngörüyor?

Hipnoz durumu nedir? H İ P N O Z NE DEĞİLDİR? NEDİR? Uyku Uyanık bir durum. Bilinçsiz bir durum Rahatlama durumu. Aldanma Hayalinizde canlandırma

BANA HERKESİ SEVMEYİ ÖĞRET PROJESİ

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

Mustafa GÜZELGÖZ

LOGO. Özel Dedektiflik Eğitimi Kocaeli Üniversitesi Hereke Ö.İ.U. MYO İsmail Yetimoğlu w w w. d e d e k t i f. o r g. t r

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

Regular Expressions Version 0.1

PYP VELİ MEKTUBU 1. SINIFLAR PRIMARY YEARS PROGRAMME EĞİTMEN KOLEJİ SORGULAMA HATLARI ÖĞRENEN PROFİLLERİ

Prof. Dr. Mirjana Teodosiyeviç, Turski Jezik u Svakodnevnoj Komunikatsiji, Beograd, 2004, 327 s. Günlük Konuşmada Türkçe

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

ACCESS DERS Tablolarda Düzenleme

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

METİNLERİ SINIFLANDIRILMASI

7. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΑΝΩΤΕΡΗΣ ΚΑΙ ΑΝΩΤΑΤΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΥΠΗΡΕΣΙΑ ΕΞΕΤΑΣΕΩΝ ΠΑΓΚΥΠΡΙΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ 2013

Okuyun başarın Okuyun başarın. Okuyun başarın İhtiyaç ile kazanın! Okuyun başarın TÜRKÇE

PEK OKULLARI 2A KASIM. İzimden gelin gençler! Bocalamadan, yorulmadan, sıkılmadan Tek çıkış yolunuz budur!

II) Hikâye Dışı düzlemi

Murabaha Nedir? Murabahalı Satış Ne Demek?


İLETİŞİM TEKNİKLERİ UYGULAMALARI

Açılan penceren gerekli ayarlamalar yapılarak sayfa numaraları görüntülenir.

Yaş Doğrulama Metotları

Evren Nağmesinde Bir Gelincik Tarlası

3. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (8 Eylül Ekim 2014 )

SUSTAIN DERS PLANI. Bahçede küp inşa etmek Emanuela Iannazzo CSC Agostino Cassarà scuola Mirto - İtalya

MEDYA METİN TÜRLERİ. Öğr. Gör. Aynur ARSLAN

1) İngilizce Öğrenmeyi Ders Çalışmak Olarak Görmek

Beyin Cimnastikleri (I) Ali Nesin

D218 Sosyal Siyaset: Sosyal Yardım, Güç ve Çeşitlilik CDA1: CDA5613

1.Kameranın Toplumsal Tarihi. 2.Film ve Video Kameraları. 3.Video Sinyalinin Yapılandırılması. 4.Objektif. 5.Kamera Kulanım Özellikleri. 6.

İnsanoğlu, Merak ve İllüzyon

11. HAFTA 2.ARAŞTIRMA İNCELEME YAZILARI

Jamie Foxx J

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ BİLGISAYAR MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ BM 104- NESNEYE YÖNELİK PROGRAMLAMA DERSİ BAHAR DÖNEMİ ÖDEV-3

Uzaktangörü (Remote Viewing) Basitleştirilmiş Çizim Taslağı Düzenleme V /02/28

2. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (13 Şubat- 24 Mart 2017)

Sadece 2 İstekle MySQL Blind SQL Injection. Canberk BOLAT canberk.bolat[-at-]gmail[-dot-]com

Önemli noktalar. Paradigma Nesnelere Giriş Mesajlar / Ara bağlantılar Bilgi Gizleme (Information Hiding ) Sınıflar(Classes) Kalıtım/Inheritance

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİL VE ANLATIM DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

BİREYSEL EĞİTİM PROGRAMI GÖRÜŞME FORMU

Bolum 9. Konu Başlıkları

Transkript:

KUŞAKLAR DENEYİMLER TANIKLIKLAR T Ü R K İ Y E ' D E S Ö Z L Ü T A R İ H Ç A L I Ş M A L A R I K O N F E R A N S I 2 6-2 7 E Y L Ü L 2 0 0 3 İ S T A N B U L YAYINA HAZIRLAYANLAR Aynur İlyasoğlu Gülay Kayacan V

Arşivin Fısıltısı Ya da Arşivleri Konuşturmak Nora Şeni 'Sözlü tarih'in bir aksi ya da bir tersi varsa, o da 'arşive dayalı tarihtir' diye düşünülebilir. Ancak bu düşünce arşivlerin çeşitliliğini, farklılığını göz önünde bulundurmamayı da bu tür dokümanlarla barındırır. Arşiv dokümanları arasında şöyle bir çeşitleme, hatta kutuplaşma yapılabilir: 1.Sık rastlanır olanlar: Serisel exploitation a, yani kullanıma imkân veren dokümanlar, ki bu tür dokümanlarla istatistikler yapılabilir, uzun dönemi ilgilendiren trendler, eğilimler belgelenebilir. arşivlerde bulunabilen mektup, günce gibi dokümanla çalışma fırsatım oldu. Bu tür kaynakça üzerinde araştırma yaparken gelişen bazı düşüncelerim arasından, sözlü tarih için de anlamlı olanları aktarmakla yetineceğim. Başta söylemem gereken şu ki: mektup, günce va da hatırat türü belgenin, tekil/özel bir sesin ifadesi olması dışında sözlü tarihle bir yakınlığı yok. Bu tür belgenin, sözlü tarihin uyguladığı "söyleşi" (interview) yöntemiyle elde ettiği metin (film ya da fotoğraf da olabilir) ile arasında önemli farklar var. 2.Tekil dokümanlar: Eşine bir daha rastlananlayacak nadir ve şahsi belgeler: mektup, hatırat, günce gibi. Arşivleri konuşturmak dediğim zaman bu tür belgeleri kastedeceğim. Bunun nedeni, diğerlerini konuşturmanın mümkün olmaması değil, mektup, günce türü dokümanın sözlü tarih'e bir benzerliği, bir akrabalığı olduğu düşünülebileceğinden. Bu akrabalık intibaının neve dayandığını araştırmak, hem böyle bir akrabalığın olmadığını, hem de sözlü tarih yaparken nelere dikkat edilmesi gerektiğini açıklamama yarayacak. Ben 'sözlü tarih' yapmıyorum. Benim özel Birincisi, arşivde bulunan mektup, hatırat, günce size hitaben (addressed) yazılmış metinler değildir. Hatta günce, genelde yazarından başka kimseye hitap etmeyen bir yazı türüdür. O arşiv belgesi keşfedildiğinde, incelemeye açıldığında bir mahremiyete de girilmiş olur. Yazarından okuma inceleme izni alınamayacaktır Bu, özel arşiv belgelerinin gelişigüzel ve kuralsız kullanılabileceği anlamına gelmiyor tabii ki. Sözlü tarihte ise, söyleşide bulunduğunuz kişi hem size yönelik size hitaben ve sizin için konuşuyor hem de sizin için bir anlatı düzenliyor.

Bunun yanı sıra kişi. kayıt türü teyp, kamera vs. hangisi olursa olsun söylediklerini yeniden düzenleyip, yeniden tertipleme imkânından mahrum. Burada 'yazı'lı ifade ile 'şifahi' ifade arasındaki fark önemli. İkincisi, sözlü tarih yaptığınızda, söyleşi için kimi seçeceğinizi, kime hangi soruları yönelteceğinizi siz tayin ediyorsunuz. Konunuz için kimin anlamlı olduğuna karar veriyorsunuz, onun gibi kaç kişiyle konuşacağınızı, söylenenlerin hangi 'bağlamda' yorumlanması gerektiğini kararlaştırmak için bilgileniyorsunuz. Dolayısıyla söylesi için düzenlenen 'karşılaşma' tamamıyla araştırıcı olarak sizin eseriniz. Hikâyenin bir kısmını karşılaşmadan önce siz yazdınız bile. Yazdınız derken, sizin 'aklınızda yazdığınızı' kastediyorum. Ve yalnızca bu seçimlerinizi belirleyen, o aklınızdan geçirdiğiniz fikir, içgüdü vs. gibi elemanları eleştirel bir yöntemle okurunuza açıkladığınız, onun için anlaşılır kıldığınız takdirde o söyleşi tarihsel bir belge olarak kullanılabilme şansına sahip olur. O kişiyle karşılaşmayı seçerek, mümkün kılarak, konuşmayı yönlendirerek: kişiyi ve aktardığı olayı, deneyimi, dolayısıyla ortaya çıkan dokümanı siz yaratmış olursunuz. Oysa arşivlerde eski sesler, bazen iyi aradığınız için, bazen rastlantı eseri olarak, biraz şanslıysanız sizi karşılamaya gelebilirler. O tekil ses orada, sizin dışınızda mevcuttur. Var olduğunu evvelden bildiğiniz ya da keşfettiğiniz ya da varlığından haberdar olmadığınız bir doküman olması bir şeyi değiştirmiyor. O doküman sizin tuttuğunuz bir mikrofonla ya da kamerayla var olmuyor. O zaten var ve orada. Siz, olmuş ya da geçmiş bir olayı izliyorsunuz, vuku bulmakta olan bir şeyi kaydetmiyorsunuz. Olayı siz var etmiyorsunuz. Tabii ki işini bilen bir tarihçi olarak o dokümana nasıl ulaştığınızın tutanağını okuyucunuz için açıklayacaksınız. Bu mukayeseyi uzatmak, benzer ve farklı açıların altını çizmeye devam etmek mümkün. Ancak ben şu soruyla devam etmek istiyorum. Mektup, günce vs. tür belge ve/veya impersonnel belgelere dayalı, büyük T harfiyle Tarih yapıldığında, bu yöntem ifşa edilmeyen, ortaya çıkmayan ne tür bir bilgiye, ne tür incilere varmayı vaat ediyor? Ve o bilginin saldığı ne tür bazları ve tatları vaat ediyor? Aslında vaat edilen, 'kaçak' bilgilere, 'kalıntı' bilgilere varmak. Bunlar, her şey öğrenildikten sonra, eldeki tüm enformasyonun rengini, tınısını belirten. o enformasyona varoluşsal bir maddiyat veren bilgiler. Araştırma konusu olmamış, bilgi konusu (objet de savoir) edilmemiş, nereye kaydedileceği. tarihin hangi alt disiplinine ait olabileceği belli olmayan bilgiler bunlar. Örneğin iki ülke arasında bir barış imzalandığında, imzalanan anlaşmanın niteliğini öğrenmek için tabii ki anlaşma metnine bakmak

gerekecektir. Ama tartışmalar sürerken taraflardan birinin bir yakınına yazdığı mektubu bulursanız, anlaşmaya varılıncaya kadar hangi alternatifler etrafında bilek güreşine girildiğini, tarafları oluşturanların tavırlarını, üslup ve bedensel lisanlarını, son karara varmakta hangi sesin, argümanın etken olduğunu başka bir şekilde öğrenebilirsiniz. Ya da imza seremonisini tasvir eden bir günce tahayyül edilebilir. Kişilerin kıyafetleri, mizaçları hakkında, protokole itirazlar hakkında olayın bilgi haznesinde ve muhayyelede şekillenmesini (représentation) değiştiren, ayrıştıran, zenginleştiren bilgiler toplanır. Ve en önemlisi, o zamana kadar varlığından haberdar olmadığınız, olmadığınız için de merak etmediğiniz verilerle baş başa kalmış olursunuz. Buradan iki sonuç çıkarmak mümkündür. Sizin seçtiğiniz, planladığınız bir 'karşılaşma' olmadığı için b u belgelerle tanışmak sizi her an şaşırtacak veriler ve şekiller barındıracaktır. O şaşkınlığa açık olabilmek önemli. Böyle bir belge sizin aklınızdaki kalıplara, 'projection'lara hayli dayanıklıdır. Ona 'İstediğinizi söyletmek', istediğiniz yorumlara varmak, bir söyleşi ile yapabileceğinizden daha zor. Onun için de o dokümanı ham haliyle sunmak önemli, yani kesmeden, 'daha okunur' vs. hale getirmeden okuyucuya ulaştırmak. Metni takdim ederken ya da sonradan yorumlarken gereken ek bilgiler verilecektir ama bunlar brüt dokümanın etrafında olmalıdır, önce yada sonrasına dip not olarak. Bu 'karşılaşma' akabinde, orada varlığını hissettiğiniz verilerin peşine düşüp sistematik bir bilgilenme isteyebilirsiniz. Ve o ana kadar bir 'bilgi nesnesi' (objet de savoir) olarak işlemeyen bir elemanı tarihsel araştırma nesnesi haline getirmiş olursunuz. Ya da o yeni verilerin peşinden gitmezsiniz, ancak o bilgiler size yeni bir pencere açmış olur. Orada yeni bir alanın var olduğunu idrak edersiniz. Tarihsel olayların plileri, kıvrımları içinde saklı duran veriler gelir sizi bulur, sizinle karşılaşır. Mektup, günce vs. gibi dokümanların temel özelliği, fotoğraf gibi olmalarında, birer 'instantané' olmalarında! Yani anı yakalamış olmalarında. O olayın olmuş olduğunu ve de o fotoğrafın gösterdiği tarzda aynen öyle vuku bulduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde belgelemelerinde. Ancak fotoğrafın akla hitap etse de önce duyulara hitap etme özelliğini unutmamak gerek. Önce göze hitap eder tabii ki, ancak resmini gördüğünüz kuması derinizde de hissedebilirsiniz, fotoğraftaki çocukların seslerini duyabilecek gibi olursunuz (Barthes 1980, Şeni 2002: 41-49), Sözünü ettiğim belgelerin etkisi de böyledir. Dokümanın bahsini ettiği ipek sal, büzülürken hışırtısını duyurur size. O 'puzzle'in diğer taslarını bulma iştahını getirir.

Bir de sinemayla ilgili bir paralellik kuracağım. Bir sahne, bir mekân, bir olay çekersiniz kameranızla. Sonra çektiklerinizi ekranda seyrettiğinizde, karenin içine planlamamış olduğunuz, çekim esnasında görmemiş olduğunuz, orada olduğundan haberdar bile olmadığınız başka şeylerin girmiş olduğunu fark edersiniz. Çekim cömerttir. Ek enformasyon, atmosfer, hareket iliştirmiştir imaja. İste arşiv çalışmasındaki keyif bu. Siz 1800'lerde Bağdat demiryolunun yapımı esnasında Avrupa bankalarından alınan kredi faizinin yüzde kaç olduğunu araştırmak için banker Camondo biraderlerin mektuplarına bakarsınız. O mektup size faizin %8 okluğunu bildirmenin yanı sıra Paris'te maalesef lakerda bulunamadığını da söyler. Fransızların lakerdanın ne olduğunu bile bilmediklerini. 20 yıldır İstanbul'dan Paris'e taşınmış olan Camondo'ların Galata'daki akrabalarına hâlâ bu tuzlu balığı sipariş etmekte olduklarını bildirir. Arşivlerin fısıltısı budur işte. Kulak kabartmak gerek, tarih yazımının 'bilgi nesnesi' haline getirmemiş olduğu olaylardan gelen sesi duyabilmek için. O sesleri duymak için bir nevi şefkat gerek. Beklenmedik, sürpriz bu 'kaçak' bilginin, bilinen eski tabloyu değiştirebilmesine izin verebilmek gerek. Neden fısıltı da ses değil? Bu tür arşivlerin taşıdığı bilgi 'minör' (müzik lisanında kullanılan anlamıyla) bir bilgi, majör değil. Bu bilginin bir diğer özelliği 'etnolojik' bilgiye yakınlığı. örf ve adetler hakkında; evi, eşyayı, sokağı 'kullanım tarzları' hakkında (manières de faire); eşyanın nitelikleri, maddesi, kokusu hakkında enformasyon taşıması. Mesela Marie Thouvenel'in mektuplarından (Şeni, 1999), bir Fransız aristokrat kadının çocuğunu büyütürken muhakkak bir süt anneye ihtiyaç duyduğunu ve süt annenin muhakkak Hıristiyan olması gerektiğini öğreniyoruz. Zihniyetler, düşünce kalıpları hakkında ipuçları vermekte de cömert bu tür belgeler: Uluslararası alanda düşünce kalıplarının, bilgi birikimlerinin ne derece birbirine geçmiş olduklarını açığa çıkardıkları oluyor. İstanbul'daki Camondo bankasının müdürlerinden Viktor Efendi buna iyi bir örnek oluşturur. Paris'e taşınmış iki Camondo biraderler İstanbul'daki bankanın gidişatı üzerine bir tartışma sonunda Viktor Efendiye, 'Siz delisiniz galiba' gibi bir söz söylerler. Bunun üzerine Viktor gayet bilgiç bir şekilde, 'Evet sinir hastasıyım, zaten Paris'e gelip orada Dr. Charcot tarafından muayene edilmek istiyorum' der. (N. Şeni, S. le Tarnec 2000) O sırada Charcot 'histeri' üzerine La Salpétrière hastahanesinde yaptığı deneyimlerle ün kazanmış bir tıbbiyecidir. Freud'un ilham aldığı ve yakinen izlediği, vaka gösterileri ile

psikanaliz tarihine girmiş bir doktor Charcot. Galata'daki banka müdürü Viktor Efendinin Char- cot'yu bilmesi. 19. yüzyıl sonunda Fransa-İstanbul arası iletişimin, bilgi alışverişinin nasıl var olduğuna yüzeysel de olsa işaret ediyor. İkinci olarak; mektup, günce vs türü arşiv belgesinin 'tehlikeleri' üzerinde durmak istiyorum. Bu tehlikeler, sözlü tarihi ve belgesel film yapımını tehdit eden tehlikelerle aynı cinsten. İsmi 'doğalcılık' (naturalisme) ve 'özcülük' (essentialisme). kendilerinden bir anlam çıkarılabilecek bir nesne olarak kullanamazlar. Doğalsallık bunun aksini düşünmek, buğdayın maddi varlığının cazibesine kapılarak 'tavlanmak' ve (séduction) yenik düşmektir. Yeni sinema yapanların bazen düştüğü bir yanlıştır bu. Sanılır ki, aktarılmak istenen gerçeğin karşısına bir kamerayla geçmek kafidir ve o gerçek, eğer kamerada bir film varsa ve eğer düğmeye basılmışsa kendiliğinden ve olduğu gibi seluloid bandın üzerine kaydolacaktır. Fransız tarihçi Arlette Farge'in aktardığı bir olaydan başlayacağım: Paris polisin 18. yüzyıl tutanakları üzerinde çalışırken, Farge arşiv belgeleri arasında buğday dolu, küçük, keten bir bohça bulur (Farge 1989). Bohçanın arşive ulaştıktan sonra açılmamış olduğu bellidir ve çözüldüğünde, iki yüz elli yıldır orada uyuyan buğday taneleri ortaya çıkar. Ortaya çıkan şey bir gerçeği tercüme eden, tasvir eden bir metin değil, bir gerçek parçasıdır (fragment), Farge buğdaylarla karşılaşmasını anlatırken, bugünkü dünyanın içine birden giren bu tarih parçasının onu nasıl etkilediğini, gerçeğin ta kendisiyle karşılaşma duygusunu aktarır. İşte tarihçi o duyguya karşı koyabilmelidir. O brüt elemanı bir elaborasyondan geçirmeden, o buğdaylara varmayı sağlayan süreç metodolojik olarak anlatılmadan ve bu kesiften çıkarılabileceklere yine tarih metotlarıyla yaklaşmadan, o buğday taneleri (Burada belki bir parantez açmak gerek. Sözlü tarih için bazen sinema gibi bir medyum kullanımı seçiliyor. Buna kalkışmadan evvel su soruyu sormuş olmak şart diye düşünüyorum: Niye bu konu için bu medyum seçilmeli? Film yapmak bu konuya niye uyuyor, ne kazandırıyor? Ve sonra da, madem o medyum seçilmiş, onun bütün imkânlarını kullanmak gerek. Yani sözlü tarih diye -video da olsa- çekimi 'görüntülü söyleşi' seklinde düşünmek film yapmayı meşru kılmaz. 'İşte zaten konuşacaktık, teybe kaydedeceğime filme kaydederim' denebilir, ancak o zaman elde edilen ürüne sadece tekil bir belge olarak bakmak gerek. Tarihsel bir anlatı olabilmesi için 'contextualisation'a ihtiyaç olacaktır, yani bilimsel elaborasyondan geçmesi gerekecektir. Film olabilmesi için ise film sanatının ya da tekniklerinin kullanıldığı bir yapımdan geçecektir. Bütün bunlar evvelden düşünülüp, o söyleşi

bunların gereksinimlerine göre planlandığı takdirde gerçek bir tutarlılıktan söz edilebilir.) Ham dokümanın tehlikesine ve kendini beğendirme, kendine kaptırma kabiliyetine (séduction) geri döneceksem, tarihçinin kapılmaması gereken hadise şu: Arşivlerde soğuk metinler, birbirlerine benzeyen sayfalar arasında çalışırken, araştırdığınız alanda rol oynamış bir karakterin yıllarca tutmuş olduğu bir günceyle karşılaştığınızda, gizli kalmış bir fotoğrafla burun buruna gelmiş gibi olursunuz. Yani bir fotoğraf imgesinin (image) 'gerçekliği' ile karşınıza çıkar ve gerçek o olur. Ama öyle değildir (Fotoğrafın, metne kıyasla özelliğini yukarda söyledim.) O gerçek ancak sizin sormuş olduğunuz, soracağınız sorularla, yapacağınız yorumlarla ve başkalarının yorumu için oluşturacağınız imkânlarla var olacaktır. Bunu yapmazsanız, o belge, onu içinden çıkardığınız okunmamış dokümanlar boşluğuna geri döner. olarak. Araştırmacılar arasında, mensup olduğu grubu anlatanın en meşru tanık olduğu fikrine rastlanabiliyor. Mazlum oldukları düşünülen ya da ayrımcılık görmüş grup mensuplarıyla yapılan söyleşilere araştırmacının bilinçaltı suçluluk duygusu, tamir etme isteği ve cömertliği de dahil olduğunda, ortaya kendinden mülhem bir meşruluğa sahip, kendinden mülhem bir doğru bilgi üretme kabiliyetine haiz bir tanıklar silsilesi çıkıyor. Meselâ 70'li yıllarda şunu hayli duymuştuk: "Kadınlık durumu hakkında son söz benim, ben biliyorum zira ben kadınım" ya da göçmen işçiler söz konusu olduğunda, bir azınlık mensubu ile söyleşi yapıldığında böyle bir entelektüel 'tembellik' göze çarpabiliyor. Yanlışlık tanıklarda değil tabii, onları algılama tarzlarıyla, anlara atfettik- leriyle araştırmacılarda. Yanlış olan belirli bir hazırlanma sürecinden geçmeden bir belgenin, söyleşi ya da arşiv belgesinin doğrudan tarih yazımına aktarılabileceği düşüncesi... Essentialisme 'Kendini, ailesini, mensup olduğu grubu anlatan tanıkla söyleşinin tehlikesine değineceğim son KAYNAKLAR: Adette Farge. (1989), Le Goût de l'archive. Paris. Seuil Nora Şeni, S. le Tarnec, (2000), Camondolar, Bir Hanedanın Çöküşü. İstanbul. İletişim. Nora Şeni, (1999), Marie ve Marie-Konstantiniye'de Bir Mevsim-1856-1858, İstanbul, İletişim. Roland Barthes, (1980), La Chambre Claire- Note sur la photographie, Paris Seuil/Les Cahiers du Cinéma. Nora Şeni, (2002), - İstanbul sans Hystérie. La photographie de Ara Güler, in La Città del Mediterraneo. Reggio di Calabria, ed. Kappa