D 3 aylık düşünce dergisi sayı : 1 bahar 2006

Benzer belgeler
Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Avrupa da Yerelleşen İslam

Almanya daki slam Konferans ve Federal Alman Hükümetinin Entegrasyon Politikas

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

---- DAHA SESiMiZi DUYURMADIK. Göç ARAŞTIRMALARININ ideolojisi VE ELEŞTiRiSi GÜNDÜZ VASSAF. r;,: ;,;;-:s:\~\ NO: AVRUPA'DA TÜRK işçi ÇOCUKLARI

Avrupalıların Müstakbel Bir AB Üyesi Olarak Türkiye ye Bakışları ve Türkiye nin Avrupalılaşma Sorunları

STRATEJİK VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE DE GÖÇ. Göç Veren Ülkeden Göç Alan Ülkeye Fırsat ve Risklerin Dönüşümü

kişinin örgütte kendini anlamlandırmasına fırsat veren ve onun inanış, düşünüş ve davranış biçimini belirleyen normlar ve değerler

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ

Tarabya Konferansı. Alman-Türk İşbirliği Konusu olarak İslam ve Avrupa

MİLEL VE NİHAL. inanç, kültür ve mitoloji araģtırmaları dergisi ISSN: BİR ARADA YAŞAMA

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Derse kabul koşulları. (Ön Koşul, Bağlantı Koşul) 3 5 SEÇMELİ YOK TÜRKÇE

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

Avrupa da göçmen kadinlar ve is pazari : genel bir bakis. Dr. Altay Manço IRFAM, Belçika -

TÜRKİYE NİN TOPLUMSAL YAPISI

4 -Ortak normlar paylasan ve ortak amaçlar doğrultusunda birbirleriyle iletişim içinde büyüyen bireyler topluluğu? Cevap: Grup

Ana fikir: Oyun ile duygularımızı ve düşüncelerimizi farklı şekilde ifade edebiliriz.

Gruplar Şebekeler Örgütler

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE'DE ORTAK BİR KİMLİK OLARAK "ÖTEKİLİK" İKİNCİ BÖLÜM ARAŞTIRMADA İZLENEN YÖNTEM... 27


Engellilere Yönelik Tutumların Değiştirilmesi ZEÖ-II 2015

FARKLI AB ÜLKELERİNDE GÖÇMEN POLİTİKALARINDAKİ GENEL YAKLAŞIMLAR

MEDYADA ETNİK TEMSİL ÖRNEĞİ

ïlk kongre kapanîrken : Avrupalî Türk gözü ile Avrupalî Türkler Altay Manço, IRFAM, Belçika

Herkes katılabilsin diye... Mahalle sakinlerinin katılımını sağlamanın yolları ve geniş katılımı sağlamanın temel kuralları için tavsiyeler

ViZYON BELİRLEME ÇALIŞMASI. Hazırlayan: Mustafa YILMAZ- Uzman (PKB)

Bireyler ve Toplumlar Öykü ve Öğretim

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

5. İİT ÜYESİ ÜLKELER DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... iii GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİYE GİRİŞ

FEMİNİST PERSPEKTİFTEN KÜRT KADIN KİMLİĞİNİ ÜZERİNE NİTELİKSEL BİR ARAŞTIRMA

GİRİŞİMCİNİN GÜNDEMİ

NEVŞEHİR MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ. Nevşehir de Göçmen Eğitimi Uygulamaları ve Sorunları

YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ

Türkiye dönüşüm geçirerek kırsal bir tarım ekonomisinden küresel ölçekte yılında Türkiye nin kentsel nüfusu ülkenin toplam nüfusunun sadece

ALMAN BİRLEŞMESİ VE MODEL ALMANYA

TÜRKİYE DE AVRUPA- ŞÜPHECİLİĞİ KARŞILAŞTIRMALI BULGULAR

Almanya daki slam Konferans - Müslümanlar n Durumu ve Uyumlar

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞ DORA KİTABEVİ, EYLÜL 2018, 302 SAYFA

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ..i. İÇİNDEKİLER.iii. KISALTMALAR..ix GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM DEMOKRASİ - VESAYET: TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI. M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI. İLKOKULU 4. SINIF İNSAN HAKLARI, YURTTAŞLIK VE DEMOKRASİ DERSİ ÜNİTELENDİRİLMİŞ YILLIK PLANI

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV Ön Koşul Dersler

ÇALIŞMA EKONOMİSİ II

Nasıl bir toplum ve nasıl bir eğitim?


İÇİNDEKİLER. Önsöz... v İçindekiler... ix Tablolar Listesi... xv Şekiller Listesi... xv BİRİNCİ BÖLÜM SOSYOLOJİ VE TURİZM SOSYOLOJİSİ

Avrupa Birliği Nedir?

EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TEMEL KAVRAMLAR. Doç. Dr. Adnan BOYACI

T.C. İSTANBUL RUMELİ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU AMELİYATHANE HİZMETLERİ PROGRAMI 2. SINIF 1. DÖNEM DERS İZLENCESİ

E.G.O. Grubu Kurumsal İlkeleri

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

Çatışma Çözme ve Müzakere için İletişim Becerileri

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

İ Ç İ N D E K İ L E R

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti. Ülkesel Fizik Planı. Bölüm III. Vizyon, Amaç ve Hedefler (Tasarı)

Avrupa Birliği Yol Ayrımında B R E X I T

3. Emek Piyasası. Grafik-3.1: İşsizlik Oranları (yüzde)

Doğruların buluştuğu adres...

Editörler Prof.Dr. Ahmet Onay / Prof.Dr. Nazmi Avcı DİN SOSYOLOJİSİ

Kırsal Alan ve Özellikleri, Kırsal Kalkınmanın Tanımı ve Önemi. Doç.Dr.Tufan BAL

Dr. A. Tarık GÜMÜŞ Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı. Sosyal Devlet Anlayışının Gelişimi ve Dönüşümü

6. İSLAM ÜLKELERİ DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

SOSYAL BİLGİLER 7 ESKİ VE YENİ MÜFREDAT KARŞILAŞTIRMASI (ÜNİTE YERLERİ DEĞİŞTİRİLMEDEN)

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

Türkiye nin Anayasa Yapımı Süreci

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

KARDEŞİME MESLEK ÖĞRETİYORUM PROJESİ

Gençlerin Katılımına ilişkin Bildirgenin tanıtımı Gençlerin Yerel ve Bölgesel Yaşama Katılımına İlişkin Gözden Geçirilmiş Avrupa Bildirgesi

SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ

AÇI OKULLARI ETİK MANİFESTOSU

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

Türkiye de işsizler artık daha yaşlı

EKONOMİK KRİZİN EMEK PİYASALARINA ETKİLERİ

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

AYIRAN SINIRLAR OLMADAN AVRUPA İÇİN PAYLAŞILAN TARİHLER

2015 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU. Hz. Peygamber ve Birlikte Yaşama Hukuku

CULTIFEST,iN KULTUREL ETKINLIGI

ÇALIŞMA YAŞAMININ GELECEĞİ GİRİŞİMİNDEN SORUMLU BİRİM 2017

AVRU PA'DA islam'in G E l i Ş~Mi:

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

: II. OTURUM GÖÇ KONULARINDA KAMU GÜVENİ İNŞA EDİLMESİ OTURUMU GENEL KONUŞMA NOTU

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

ÇALIŞTAY ve ZİRVE BULGULARI KASIM 2016, ŞANLIURFA Dr. Leyla ŞEN UCLG-MEWA

22-21 Nisan 2000 tarihlerinde Trakya Üniversitesi'nde düzenlenen Uluslararası 1. Balkan Sempozyumu'nda Herkül Millas'ın sunduğu bildiridir.

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

T.C. BAŞBAKANLIK AVRUPA BİRLİĞİ GENEL SEKRETERLİĞİ Sosyal, Bölgesel ve Yenilikçi Politikalar Başkanlığı

Transkript:

D D 3 aylık düşünce dergisi sayı : 1 bahar 2006 fiyatı: 7.50 YTL AVRUPA ~ ~ lffi:ı~lr l!ii\ W iii\~ iii\ M iii\ 'V~ BAŞARABiLECEK Mi? Avro-lslam va da?... Çok Kültürlü Avrupa'da Müslümanların Entegrasyonu: ERKAN PERŞEMBE Medeniyet Millet Kimlik üzerine MUSTAFA ÖZEL Avrupa'da lslam ın Gelişimi Etnisite-Din Ilişkileri Üzerine Bir Analiz KADIR CANATAN Hıristiyan I şga linde Endülüs Şehirleri. LÜTFI ŞEYSAN Almanya'daki Türklere Dair Beş Öykü HASAN KARA CA ıııııı[~ı ıııı iımıııi 977i 306 621008

\ \ ÇOK KÜLTÜRLÜ AVRUPA'DA MÜSLÜMANLARlN ENTEGRASYONU: Erkan PERŞEMBE Avrupa'da egemen ve y<ygın din olan Hı-risti ~f!lıga göre islamiyet, karşı karşıya kalınan tüm sorunlara ragmen ikinci büyük din olarak oradaki yerini a l maktadır. Dini '{e sosyo-kültürel bir olgu olarak Avrupa islamı, farklı şekiller altında adeta bir "mozaik" oluşturmakta ve Müslüman Türk işçile ri de bu mozaigin bir parçasını meydana getirmektedir. (Günay,2003,40) Avrupa'da yaşayan 13,5 milyon Müslüman' ın etnik ve kültürel çeşitliligi, ayn ı zamanda çeşitli yorum farklılıklarına göre de farklı örgütlenme pratiklerinde ifadesini bulmaktadır. Dünyada 11 Eylül 2001 sonrasında, Batılı siyasetçile ri n, marjinal dini cemaatlerle ilişkilendirmeye çalış tıkları Müs lümanların, tamam ı nın tehdit edici olarak algılandıgı bir paranoya yaygınlaşmaktadır. BUna bag lı olarak Avrupalıların çokkültürlü toplumsal konum l arında da Müslüman azınlıkla ilgili tan ı m lamalar-giderek belirsizleşmektedir. Avrupa'ya geldikleri günden beri kültürel ve dini farklılıkları nedeniyle dış l anan ve entegrasyon şa nsı verilmeyen!'1üslüman göçmenlerin burada~i varoluşlarının par Ça lı yapısı, Av rupalının gündelik yaşamında genellikle sorunlu olarak kabul edilmektedir. Avrupalıların öteki olarak aynştırdıgı Müslümanların, kendilerinden kaynaklanan uyum sorunları bulunmakla birlik_. te, yarım yüzy ıllık bir arada yaşama deneyimlerinde misafir işçi kabul eden ülkelerin, soruna insani ve akılcı yaklaşmamalarının da bu konuda sorumlulugu bulunmaktadır. Göçmenlerin entegrasyonu üzerine yap ılan ça lışmalar her ne kadar gerçekçi çözümler hedeflese bile, Avrupa'da göilemlenen parçalı ve çok yönlü kimliksel varoluş_larıyla Müslümaniann çokkültürlü yaşam deneyimlerine kat ı lmaları genellikle mümkün olmamaktadır. Müslüman kim liginin gerçekte nasıl ifade edilmesi gerektigi, kimligin korunarak Avrupalı yaşantıya entegrasyonu ya da asi mile olarak o yapıya katılmak şeklindeki tartışm ala r bu nedenle anlamını korumaktadır. Müslümanların entegrasyon deneyimlerinde gündeme gelen çözüm yollarından biri olarak Avro-islam projesi' bu bakımdan önemli tartışma lara neden olmuştur. Bu projenin Müslümanlan kimliksizleştirilerek Avrupalı standartiara uyumlarını saglayacagı iddiaları yanında, Müslüman kimliginin korunarak demokratik toplumsal yaşama entegrasyonlarının gerçekleşecegi varsayımları da yapılmaktadır. Bu kapsamda, Avbahar 2006 - Eski Yeni W

Doğu, Avrupa'nın en büyük, en zengin ve en eski sömürgelerinin mekanı, sahip olduğu medeniyet ve dillerin kaynağı, kültürel rakibi ve onun için Öteki'nin en derin ve en çok varolan imajlarından biridir. rupa'nın demokrasi kültürü ve vatandaşlık tanımı, "Müslümanların kendilerince tanımladıkları yaşan:ıa pratigiyl~ bagdaştırılabilir mi?" ya da "Müslümanların kimlik ve entegrasyon sorunlarına çözüm sunabilme noktasında Avro-islam projesi ne kadar gerçekçidir?" gibi sorular cevap beklemektedir. Avrupa' da f"iüslümanla rın Varlıgı Hıristiyan Batı _dünyasıyla Müslümanların savaş alanlarında başlayan macerası, her iki tarafın etki alanlarını genişletebilme mücadelesi kapsamında tarihe damgasını vurf11uştur. Müslümanların Avrupa kıtasındaki ilk görünineleri, sekizinci yüzyılda iber yarımadasına yapılan akınlada başlamış ve burada kurulan Endülüs Devleti sekiz yüzyıl boyunca varligını korumuştur. islam, sekizinci yüzyıldan beri Hıristiyan Avrupa için daima öteki olarak görülmüş, Haçlı seferlerinin motivasyonu Kudüs'ün Müslümaniarın elinden kurtarılabilmesi söylemiyle saglanmıştır. Avrupalıların o yıllarda ve sonrasında Müslümanlara göre oldukça geri bulunan medeniyet ufukları, Müslümanlada olan karşılaşmalar sayesinde ilerleme kaydedebilmiştir. Müslümanların Avrupalının gündelik yaşantısında ve klasik bilim gelenegine çok önemli katkılarının bulundugu bilinmektedir. Goody'e göre, Dogu, Avrupa'nın en büyük, en zengin ve en eski sömürgelerinin mekanı, sahip oldugu medeniyet ve dillerin kaynagı, kültürel rakibi ve onun için Öteki'nin en derin ve en çok varolan imajlarından biridir. (Goody, 2005, 32) Osmanlılar'ın Akdeniz üzerinde hakimiyetlerini Avrupa'nın iç bölgelerine kadar genişlemesiyle Avrupalıların Müslümanlar hakkın~aki zihinsel korku ve kaygıları giderek kuwetlenmiş ve bu yüzyıldan sonra Müslümanlar-özelde Türkler hakkında-olumsuz önyargılar kalıcı hale gelmiştir. (Spohn,1996) Avrupa kimliginde, dış güçler sayesinde birlik ve bütünlük oluşturma arayışı ve süreci, Osmanlılardan beri daima Dogu sınırına yönelik olarak oluşturulmuştur. Kant ve Rousseau'nun da içinde bulundugu düşünürler, Avrupa Birligi ve Evrensel barış projelerini Türk tehdidi ile temellendirmişlerdir. (Yurdu sev, 1997, 63) Sömürgeciligin vücut verdigi Aydınlanma mirasıyla kendi Modernite pratigine açılım kazandıran Batılılar, sömürge dönemlerinde üstünlük sagladıgı ötekilerle arasındaki farklılıkları, ekonomik ve siyasi üstünlükle pekiştirmeyi bilmiş, Dünyanın dört bir yanında kendisi için elverişli alt yapı zenginliklerine hakim konuma gelmiştir. Batılı ülkelerin gelişme dinamiginde Modernlik projesinin önemi genellikle vurgulanmaktadır. Ancak geri kalmış ülkelere kalkınma reçetesi olarak sunulan Modernleşme modellerinin, genellikle bu ülkelerde Batıya bagımlılıgı artırdıgı, ekonomllerin büyük borç yükleri altına girdigi görülmüştür. Zengin altyapı kaynaklarına ragmen, Batıya bagımlı kılınmış ekonomileriyle geri kalmışlık sendromu y<!-ş~yan bu ülkelerdeki kişi başına düşen gelirin düşüklügü gelişmiş ülkelere yönelen göçün en önemli nedeni olmuştur. Yüzyılın başlarında ingiltere ve Fransa gibi ülkelerin sömürgelerinden getirdlgi göçmenlerle başlayan kitlesel göçler, ikinci Dünya Savaşı sonrasında Batılı ülkelerin, kalkınma projelerinde eksikligini yogun olarak hissettikleri işgücü azlıgı nedeniyle yakın çevre ülkelerine yönelmiştir. Bu dönemde Müslümanların kitlesel göçleri 1950-70 yılları arasında uygulanan geçici göçmen işçi politikasıyla artmıştır. Batı Avrupa ülkeleri, göçmenleri çeşitli statülerle kabul ederken, genellikle onların bir süre sonra geri dönmelerini planlamıştı. Ancak ucuz işçi göçünün Avrupalı işverenler tarafından cazip bulunmasıyla göçmenlerin sayısında sürekli artış gözlenmiştir. Türkiye'den Federal Almanya'ya göç 30 Ekim 1961 tarihinde Almany_a ile imzalanan Türkiye-Federal Almanya iş Gücü Anlaşması'y la başlamıştır. Bunu, 1964 yılında Avusturya, Belçika ve Hollanda, 1966'da Fransa, 1967'de isviç-

re ve 1970'de Ingiltere'yle imzalanan anlaşmalar izlemiş ve diger Avrupa ülkelerine de kademeli olarak göçler başlamıştır. (Abadan-Unat. 2002, 43). Ancak 1970'1erdeki ekonomik krizle birlikte göçmen işçi talebi tamamen durdurulmuş, bundan sonra ancak ailelerin birleştirilmesine izin ver i lmiştir: Bu denemden itibaren özellikle Türkiye'den kaçak işçi ve mülteci göçü akını başlamıştır. Bugün Avrupa' da 13,2 Milyon civarında Müslüman yaşamaktadır. Müslümanlar, AB'nin toplam nüfusunun yüzde 3,5 ini oluşturmaktadır. AB ülkelerinde ikamet eden Türklerin toplam nüfusu ise yaklaşık 4 milyonu bulmaktadır. (Kaya; Kente i, 2005, 41) Göçün baş l angıcından beri yaşatıldıkları koşullar, kültürel farklılıklarının her fırsatta yüzlerine vuruldugu yabancılar, bir gün ülkelerine dönmeleri umulan geçici unsurlarmış gibi algılanmıştır. Vatandaşlık statüsüne sahip olamayan göçmenlerin yabancı düşmanlıgı kapsamında iç siyasal tartışmaların kurbanı yapılan gelecekleri, bu ülkelerin yaşadıg ı ekonomik sorunlar ve işsizlikle birlikte da~a da belirsiz bir konuma sürüklenmektedir. Farklı kültüre ve dine sahip göçmenler, Avrupa toplumlannın yaşantısına entegre olamayan pozisyonları dolayısıyla kimlik ve uyum sorunları yaşamışlardır. Çok kültürlü bir medeniyelin vatandaşlık hakları esirgenen ve dışlanan, ikinci s ı nıf olarak tanımlanan azınlıkları, yaşadıkları belirsizlik ortamında agırlıklı olarak mil tl ve dini kimlikleriyle bag Iantıl ı örgütlenme pratigi geliştirmişlerdir. Müslümanlar, Avrupa'da çeşitli ülkelerin kendilerine göre gerçekleştirdigi yasal düzenlemelere göre farklı entegrasyon pozisyonu içinde yaşamakta, bazı ülkelerde vatandaşlık haklarından yararlanabilmektedirler. Ancak genel anlamda Müslümanların egitimsel donan ı mları ve iş bulmadaki şansları konusunda son dönemlerde olumsuz degerlendirmeler yapıl.abilmektedir. Görünen en önemli gerçek, yaşadıkları toplum içinde oluşturdukları örgütlenm.e pratigi ya da kendi ayrıcalıklarından, dini adacıklarından ve geleneksel dayanışma baglarından oluşturdukları getto ortamlarından fazlaca çıkmamalarıdır. Batı'da öteki olarak varlıgı kabul edilen göçmen azınlıklar, genellikle yabancı bir kültürü temsil ettiklerinden gündelik hayata.entegrasyon kabiliyetleri iki taraflı olarak kısıtlanmaktadır,_ Sisteme uyum saglayamayan konumlanyla Müslüman göçmenler, inanç farklılıkları, geleneksel tutum ve davranışları ve dış görünümüyle Batılı insanın zihninde giderek daha fazla dış l anmakta, öteki olarak düzenlerini bozan, potansiyel suçlular olarak görülmektedir: Bugünkü konumları itibariyle.avrupa'daki Müslümanlar, aile birleşmelerinin gündeme geldigi dönemden buyana yaklaşık üç kuşagıy l a, camileri, örgütleri, kendi tüketim taleplerine özgü girişimcileriyle kendilerinden bir dünya yaratmayı başarmışlard ı r. Avrupa'da dogup büyüyen, vatandaşlık statüsünü yaşadıgı ülkelerden elde eden Batı Avrupa Müslümanlarının en önemli sorunu heterojen görünümleriyle kendi içinde bölünmüş kimliksel görünümleri ve sorunlarını ortak sorumluluklar düzeyinde çözüme kavuşturamam ı ş olmalarıdır. Avrupa' nın Çok Kültürlü Yap ıs ında Göçmenler Avrupa tanımları, Avrupa tarihinin ikilemleriyle dolu yapısını yansıtır. Buna göre Avrupa, kanun gücü ile kaba gücü, demokrasi ile baskıyı, maneviyat ile maddeciligi, ölçü ile ölçüsüzlügü, akıl ile miti bir arada bulunduran bir miras üzerine kurulmuş: tur. Ancak bugünün Avrupalılık tanımı, geçmişe, tarihsel semboller ve mitlere referanstan çok, gelecege ve gelecegin halklarına referanslcı. ifade edilmektedir. (Vardar, 2002. 34) Avrupa Birligi'nin kültürel çogulculugu esas alan düzenlemelerinde ı ~ bahar 2006 - EskiYeni E!'...J l

milli, etnik ve dini temelde bir egemenlik alanı yaratılmaks ızın, insan hakl a rı sözleşmesini n öngördügü bireyi merkez alan bir yapı öne çıkmaktadır. Bununla birlikte bazı Avrupa ülkelerinde milli, dini ve kültür kökenli sözleşme formülünü savunan siyasetçileri, AB'ni Bat ı uyga rlig ının kültür kökenine dayalı bir proje olarak degerlendirerek, ayrımcılıgı savundu k l arı görülmektedir. Bu nedenle, AB'ne Müslüman Türkiye'nin kabul edilip edilmeyecegi tartışma l arı ve Avrupa'da y aşayan Müslüman göçmen azınlıkların normal vatandaşlık statülerinin tanınmas ı sorunu, bugün halen belirsizligini korumakt adır. AB ülkelerinin demokratik haklar ve özgürlükier temelinde tanımlamaya ça lışt ıgı çokkültürlü yapın ın uyumsuz aktörleri olarak kabul edilen Müslümanlar, geçm i şte n devralınan önya rg ılı yaklaşım l a rl a peşin olarak mahkom edilmektedir. Günüı:nüzün Av- ru palı Mu h afazakarlarına göre Avrupalılı k, Hırist i yanlık ve onunla baglantılı degerler etrafında oluşturulan ortak bir kültürel degerdir ve bu kültürün dış ı ndakilere, özellikle islam'a bu tanımda yer yoktur. Çagdaş demokrasi gelenegi her ne kadar çeşitlilik, kültürel farklılık, insan hakları ve sekülarizm gibi ilkelere dayansa da, Avrupalılık kimligi, kendisi dışındaki unsurlara bu Y.apı içinde belirlenmiş konuml arı dışında yer vermeyi pek gündeme almak istememektedir. Dolayısıy l a Avrüpa 'n ı n çokkültürlü demokratik geleneginde göçmen azınl)kların sahip oldugu pozisyonlar, farklı olanı tanım a ve ona s aygı duyma açısından sorunsal pozisyonunu korumaktadır. Özellikle 11 Eylül' ün ardınd an B at ılı ülkelerde Müslümanlara karşı duyulan güvensizlik, çokkültürlü topluluk h ayat ı nda göçmen kimliginin etnik ve dini kategorilerle birlikte ötekileştirilmesine daha çok hizmet etmektedir. Böylece kültürel görecelik, cemaatçilik, farklılık ve kimlik siyaseti Avrupalının zihniyet kategorilerinde dışianmış ötekilerle bir arada yaşama deneyimlerini güçleştirmektedir.. Böylece, çokkültürlülü_k kavramının işare t enigi anlamda farklı kültürlerin bir arada yaşayabilmesi gerçeginin aslında ütopya oldugu ortaya çıkmaktadır. Günümüzde Avrupa'nın çokkültürlü yapıs ı n da göçmenlerle ilgili uyum stratejileri ve vatandaşlık hakiiirt konusunda yeterince eşitlikçi çözümlerin geliştirilemedigi görülebilir. Bugün Avrupa'da hakim kültür. ile yabancı kültürler arasında eş it şe kil de karşılaşma._ güç ilişkilerindeki eşitsizlik nedeniyle mümkün o l amamaktadır. Böylece toplumun kültürel varlıgına, gündelik yaşama pratigine uyum saglayamayan ların başa rı lı bir şe kilde bu toplumla bütünleşme şansı kalmamaktadır. Göçmenlerin kendi kültürlerini arkada b ı r ak~rak B at ıya geldikleri, Bat ını n üstün kültürono özümsemeleri gerektigi şeklinde özet l erıecek olan asimilasyoncu stratejiler, başa rı lı bir entegrasyon deneyiminin önündeki en önemli engeldir. Müslüman Göçmenlerin Entegrasyon Sorunları Entegrasyon, bir bütün halinde hareket etme kabiliyet ve potansiyeline sahip birimlerin, birlikte geliştirdikleri dayanışma sürecidir. Aynı topluma k at ı lan grup l arın, ortak aksiyonun gerektirdigi sorumlulugu paylaşarak, aralarındaki dayanışmayı canlı tutabilmeleridir. Entegrasyon.kavra r:n ı. statik anlamıyla alt birimlerin yapısal harmonisini, dinamik anlam:yla ise, karş ı lı k lı dengeli iletişimi ifade etmektedir. Göçmen işçiler in göç ettikleri ülkenin toplumsal yaş ayış ın a, kurallarına uyum sag l amas ı an lamında ku ll an ıl an 'entegrasyon' kelimesi, 'asimilasyon' kavramıyla ilişk il endirilmes ine ragmen, gerçekte kendi var l ıg ı nı koruyarak çogulcu bir toplum deneyimine başarıy l a katılmak demektir. Ancak, entegrasyon insani ilişkiler alan ında her iki tarafın anlayış, iyi niyet ve sorumluluk çerçevesinde y akl aş ımlar gel i ştirmeleri beklenen bir süreçtir. (Kramer-Badoni, 2002, 47) Çok kültürlü toplumsal yap ıl arda, o yapıya farklı etnik, dini veya kültürel özelligiyle katılan her grubun, kendi özelliklerini koruyarak o toplumun işleyiş i ne işlevsel olarak katılımı başarılı bir entegrasyon için gereklidir. Entegrasyon bir topluma dışarıdan gelen farkl ı kültürlerin o toplumla bir arada yaşayab ilme deneyimleri ve bunun başarısı için gerekli bir süreç olarak tanımlanmasına ragmen, bu çeşit k arşılaşmalarda, ana toplum yapısı kendi kültürünün ve sisteminin üstünlügüne dayanarak sonradan gelenlerin, ri!! EskiYeni - bahar 2 0 06 ~

kendi kültürleriyle bu yapıya uyamayacaklarını varsayabilmektedir. Bu yönüyle bazı toplurr:ı l arda kül yurtdışında da degişik koşullar ve ilişkiler içinde de dikleri her türlü dini-kültürel deger ve sembolleri türlerin kendi kalarak bütünleşmesinden daha çok vam ettirme temayülüne itmektedi r. (Taştan, kü ltürleşme (acculturation) veya asimilasyon kavramlarının kull a nımı ön plana çıkmaktadır. Toplum 2003, 45) Aslında din ve entegrasyon arasındaki il i şkilerin modern toplumların çok kültürlü yap ı s ı nda sal yapının istikrarı için entegrasyon deneyimlerine tercih edilmesine ragmen, asimilasyon bir kültürün önemli bir problem gibi algılanmaması gerekir. diger kültür içinde eriyerek.yok olması anlamına Özellikle laikligin fa~kh dinleri bir arada kendi!<onumlarında özgür kilan, din işlerini ruhbana ait sı geldigi için aslında kabul edilebilir bir süreç degildir. Entegrasyon deneyimlerinin başarısı ya da başarısızlıgı, kirtıligin tanımlandıgı dini referanslardan potansiyelini düşürücüdür. Ancak. di n le~in ve gele nırhlıklar dah ilinde bırakan yapısa l özelligi, çatışma. hareketle degerlendirilebilmektedir. Bellekle kimligin kavşag ında yer alan ve sadece geçmişi g_elecege edebilecegi bir zeminde kendilerini dikkate alınınca, neksel unsurların tepkisel anlamda kendisini ifade baglamakla ka lmayıp, kuşakları da birbirine baglayan din, ortak bir bellek oluşturmakta, yeni bir top dinler modern to plurrıun çok kültürlü yapısında en tegra.syori aç ısından sorunlu hale gelebilmektedir. luma girildiginde, referans kaybına bir cevap olarak Avrupa'da Müslümanların getto_larda yaşattıgı ortaya çıkmaktadır. (Kastoryano, 2000, 36) Ortak karşıt kültür al anları, göçmen işçilerin toplu olarak referans düzeyinde yeniden bütünleşme!<, diasporada ötekine göre istikrarlı bir duruş sergilemenin kültürün hoşgörü _alanları dışına taşmı.ş bir yapıyı yogunlaştıkları ken~ - merkezlerinin d ı şında, hakim yegane arac ı durumuna gelebilmektedir. Dolayısıy-. ortaya koymaktadır. Gertelarda aynı dili konuşan, la göç olgusunun açıklanmasında, din temel bir kavram olarak karşımıza ç ıkmaktadır. Dinin bu dina. ler, kendilerine ait cami, dernek ve diger kuruluşla aynı kültür ve deger!~r sisterrlini paylaşan göçmenmik karakteridir ki, göçmenleri beraberinde ge-tir- rı yla adeta bir kültür adacıgı ~eydana getirmişlerdir. (Kastoryano, 2000, 46) ---. Göçmenlerin toplumsal var oluşunu zorlayan dış koşu ll ar, onların kendilerinden kaynaklanan sorunlarla birlikte, kimlik arayışlarında kendisine özgü deneyimleri ortaya çıkartmaktadır. Özellikle Türk göçmenler dini ve millı kimlikleri0in, ruh l arı ve bedenleri üzerinde kurdugu baglılık duygusunu, yaşadık l arı toplumdan dışlandıkları ölçüde gündelik ya şam pratiklerine yansıtmaya Çalışmaktadır. Böylece Müslüman kimlikle, seküler ve Hıristiyan kimliginin agırlıkl ı oldugu bir dünyada yaşama ve uyum sagla yabilmenin arasında yaşanan gerilimler, Türk göçmenleri kendi varoluş l arı ve çocukların ın gelecekle ~i açısından etkilemektedir. Günah ve yasak olan( dinsel günah ve seküler kurali~) aras ı ndaki ilişkide yaşanan gerilimler, göçmenlerin kimlik duygularını kuwetlendirirken,. öteki olarak tanımlanmaktan do[ ayı kurailara uyum konusunu d int yasak lara göre daha az dikkate almaktadırlar. Böylece. ayrımcılıgın ve öışlan!tianın ister istemez göçmen toplu luklarında,.kendi kültürel degerlerinf yeriiden yorumlama egilimini dogurdugu, tiunun da di ne dö nüş sürecine yöl açtıg ı gözlemlenıiıektedir. Kısatası.

F.Aimanya'da Türklerin entegrasyon deneyimlerinin başarısızlığını dikkate aldığımızda, bunun nedenleri arasında, kültürel ilişkilerin ka:şılaşmanın eşit olmayan koşullarda başlamış olması, çalış:na koşulları, toplumsal yaşama alanlarında tarihi ve önyargılarla beslenen dışlamacı yaklaşımlar sayılabilmektedir. göçmenlik, marjinalligi, marjinallik ise yeniden kimlik tanımlamasını beraberinde getirmektedir. (Leggewie, 1993, 283) Avrupa'da Müslümanların entegrasyonunu kendilerinden kaynaklanan çeşitli faktörlerden de etkilenmektedir. Göçün ilk döneminden başlayarak göçmenlerin yerleştikleri mekanlar, egitim düzeyler:, kuşaklar arası farklı.laşmalar, işsizlik, mil IT ve di nt kimlikleri yönüyle farklılaşmaları entegrasyon deneyimlerini etkilemektı:dir:. Müslüman göçmenlerin marjinallik kapsamında'tanımlanan islami kimlikleri, gündelik hayata yansıyan pratigiyle bu ülkelerin kamuoyunda dışlayıcı tepkiler uyandırabilmektedir. Bir arada yaşama deneyiminin başarısızilgi ve karşılıklı dışlama temeline dayanması, göçmenlerin yaşadıkları topluma entegrasyonlarını olumsuz etkilemektedir. Klose, Türk göçmenlerin entegrasyonu konusunda, Alman toplumunun sorumluluguna işaret ederken, Alman politikasının bu sorunları gidermeye yönelik çok yönlü entegrasyon çalışmaları yapmamasını eleştirmektedir. Bu konuda Türk ta-. rafi da mil IT ve dirit kimliklere sıgınması ve Batı karşıtlıgı çerçevesinde pratige aktarılan islamcılık anlayışıyla entegrasyona yaptıgı olumsuz katkı nedeniyle eleştirilmektedir. (Kiose, 1997, 216) Dışianmışiık temalarının analizi konusunda Geliner'in görüşü, göçmen kabul eden ülkelerin bu. konudaki yaklaşımını özetlemektedir: "Gelişmiş ülkeler, azgelişmişlerden ucuz emek ithal etmek ko- nusunda çok istekli olsalar da, genelde bu yeni gelen ve kültürel olarak kolayca ayırt edilen paryalarla tam vatarı-daşlıgı ve gelişmiş toplumsal altyapıyı paylaşmaktan hoş-lanmıyorlar. Sefalet ve kültürel ayrımcılık, bu insanları suç dünyasına itiyor, bu da önyargıları daha çok güçlendiriyor. Sonuçta oluşan koşullar, her iki toplumda da milli-yetçi duyguları körüklüyor". (Gellner, 1998, 68) Entegrasyon sürecinde Y.?bancıların kendi kültürlerini ve degerierini koruyarak ortak yaşam alanlarrnda bütünleşmesinin mümkün olup olamayacagı konusunda objektif yaklaşımların gerekli oldugu açıktır. Bir arada yaşama deneyiminde, ana toplum ve o topluma sonradan katılanların uyumlu ve dengeli birlikteligi amaçl?nmalıdır. (Östergaard Nielsen, 2002, 45) Ancak entegrasyon zaman isteyen bir olgudur. Her bireyin, uyum çizgisi, sosyal hiyerarşiyle geliştirdigi ilişkiler, birinden digerine degişim gösterebilmektedir. Ayrıca psikolojik, ekonomik ve sosyolojik degişimlerin de zaman içinde entegrasyon sürecini etkiledigi bir gerçektir. Toplumlar arasında kültürel mesafe ve farklılı~lar, ortak yaşama kültürünün zenginleştirilmesiyle giderilebilmektedir. Ancak bunun için bir arada yaşama deneyimine katılan tarafların önyargısız ve istekli olmaları, birbirinin degerierine saygı göstermesi gereklidir. F.Aimanya'da Türklerin entegrasyon deneyimlerinin başarısızlıgını dikkate aldıgımızda, bunun nedenleri arasında, kültürel ilişkilerin ve karşılaşmanın eşit olmayan koşullarda başlamış olması, çalışma koşulları, toplumsal yaşama alanlarında. tarihi önyargılarla beslenen dışlamacı yaklaşım, lar sayılabilmektedir. Bu karşılaşmada, Türklerin kültürel_ özellikleri, geleneklerine ve dinlerine baghlıkları, entegrasyonu zorlaştıran yönüyle araştırmacılar tarafından ayrıca dikkate alınmaktadır. Böylece, entegrasyon deneyimlerinde başarısızilgın faturası genellikle Türk göçmenlere çıkartılmaktadır. "Egemen kültürle bütünleşme ve uyum saglamada bir diger önemli nokta, işçilerin egitim seviyelerinin çok düşük olmasıdır. Türk göçmenlerin yabancı olarak algıladıkları, bu toplumla entegrasyon deneyimlerinin başarısızlıga ugramasında en önemli etkenlerden birisi de kültürel kimliklerin, bir savunma refleksi olarak gündeme gelmesidir. Bu kapsamda miiit ve dint kimlikler, "radikal oluşumlar için pro- EskiYeni - bahar 2006

test bir ideoloji ve çatışma faktörü olara~ karşımıza çıkmakta; dint tutum ve davranışlar konusunda geleneksellik, cemaatç.ilik, sofuluk, bir~ysellik, ilgisizlik, liberalizm, sekülarizm, radikal dinci egilimler kendine taban bulabilmekteç:lir." (Günay, 2003, 64) Toplumsaliaşma süreçleri kültürleşmeyle birlikte ele alındıgında, göçmenlerin toplumsal kimlikleşme süreçlerinin bu ortamlarda kendisine özgü yaşam kodlarını, dini kimlik, siyasal kimlik ve milli kimlik degişkenleri etrafında kavramsallaştı rılabildigi görqlebilmektedir. Cemaatlerin zayıf noktasından yakaladıgı ve yönlendirdigi Türk vatandaşlarında kimlik duygusu, sembolik ifadelerin ön plana çıkartıldıgı çeşitli dindarlık düzeylerinde toplumsal dışlanmaya karşı görünürlük kazanabilmekte, baglı olarak dini kimliklerin çeşitli cemaat, tarikat veya gruplar tarafından sunulan referans noktalarındaki farklılıklar, Türk göçmenlerin, kendi aralarındaki ortak uyumlarını engelleyici faktör olabilmektedir. Aslında yabancı bir ülkede yaşayan göçmenlerin o yabana toplum içinde öncelikle kendi sosyal ilişkilerinde uyum içinde olmaları, yani bir iç uyumu saglamış olmaları bir arada yaşadıgı ötekilerle paylaşılan hayata da uyum saglamaları için olumlu bir faktördür. Avrupa'da çeşitli islam ülkelerinden gelen göçmenlerin ortak sorunları etrafında birleşemedikleri, kendi aralannda entegre olamadıklan görülmekt~ dir. Müslümanların kendi aralarında saglayamadıgı uyum, Avrupa toplumunun normları ve degerierine karjı da olumsuz tutum l arın geliştirilmesine ne-. den olmaktadır. "Bu bakımdan Müslüman göçmenlerin, Avrupa toplumlarındaki entegrasyonu, diger yabancı gr.uplara göre çatışma zenginilgiyle dolu olarak degerlendirilmektedir." (Thoma-Venske 1981, 73) islam'ın farklı Müslümanlık yorumları, Batıdaki Müslüman gruplar arasında önemli bir rekabet atmosferi yaratmakta, etnik ve milli' aidiyetlerin dı: şında farklı Müslümanlık yorum l arı dogmaktadır. Bu çeşit islami yorum grupları genellikle Modern Batı degerieriyle çatışma zenginligi yaratmaktadır. Sosyolog Michele T ri bal at, farklı ülke vatandaşlarıyla yaptıgı karş ı laştırma lı alan araştırmasında, Müslümanların, özelde Türklerin entegrasyon ya da asimilasyona karşı en fazla direnç gösteren yönlerine işaret etmektedir. (Kaya; Kente!, 2005, 32) Kimliksel var oluşun içeriginin belli grup ve klikler tarafından bireye iletilen biçimi, özellikle bu türden karşılaşmalarda ötekini, onun kültürünü önemsememeyi bireye kazandırır. Böylece çok kü! türlü toplumsal yaşayışta bu yapıya uyum saglayamayan bu tarz kimliklerin, kendisini ötekine göre farklılaştıran dışlayıcı bir kimliksel tipolojiyle varligını korumaya çalıştıgı görülür. Müslümanların çeşitli dint cemaatlerde tanımlanan marjinal kimliklerle ser yutlanmış bir konumda yaşama pratigi geliştirmesinin temel nedeni budur. "Kültürel kimligin korunması ve var oluşu konusunda duyulan kaygılar, işyerinde ve çeşitli toplumsal ortamlarda sergilenen dışlayıcı tavırlar da, Müslümanların içe dönük, bir arada bulunabilecegi mekanlar oluşturmalarını gündeme getirirken, bu durum onları gündelik yaşantıdaki çok yönlü ilişkilerden soyutlamaktadır." (May, 2002, 13 9-140) Avro-islam Projesi lik olarak Bassarn Tibi'nin ortaya attıgı bu prcr jeye göre 'Avrcrislam', kültürel bakımdan Müslümanların içinde yaşadıkları Modern Batı toplumuna, demokrasinin ilkelerini benimseyerek dahil olma sürecini ve bu kapsamda insan hakları ve sivil toplumun gereklerine uygun bir yaklaşım geliştirmelerini amaçlamaktadır." (Tibi, 2000, 235) Tibi'ye göre Avro-islam projesi Müslümanların entegrasyon politikasının da temeli olacaktır. Asimile olmadan yaşadıgı toplumla bütünleşme deneyimine katılmak entegrasyon kavramında somut l aştıgına göre, Tibi'nin söyleminde, Müslümanların kendi kültürlerini getto ortamiarına sıkışarak degil, modern kültürle bagdaşarak yaşamalarının önemi vurgulanmaktadır. Bu çerçevede degerlendirildiginde, Avrupa'daki Müslümanların gettolarda geçen soyutlanmış yaşantı dünyalarının aş ı labilmesi için Tibi'nin projesi uygun görünmektedir. Zira bundan anlaşılan, Müslümanların din ve kültürleriyle ilgili degerle- - rinden vazgeçmeleri degil, bu degerierini koruyarak, modern kültürel yaşayıştaki normlara ve degerlere katılmalarıdır. Ancak Müslümanların kabullendikleri bazı degerler açısından bu bütünleşmenin gerçekleşme şansının bulunup bulunmadıgı tartışılabilmektedir. bahar 2006 - Eski Yeni ıni

Çünkü MüsiOmanlıgın bazı degerieri etrafında yorum farkl ı lıklarından dogan anlaşmazlıklar bulunmaktadır. Özellikle, "Avro-islam projesinde, genel anlamda Müslümanlar arasında dini baglantıların anlamını kapsamlı bir seküler çevrede nasıl ifade edilebilecegi ve Is l am' ın demokratik ilkelerle nasıl uyuşabileceg! konusunda derin anlayış farklılıkları bulunmaktadır." (Rosemarie, 2001, 188) Çünkü, demokratik ilkeleri benimseyebilme ve yeni toplumsal normlara uyum sorunları, Müsl9manların bir çogu için halen, dikkate alınmaması gereken Batılı degerler ol!}rak kabul görmektedir. Bu kapsamda Müslüman gruplar tarafından genellikle Avro-islam projesi, Batılıların asimile etmeyi başaramadıgı ken-. di içindeki Müslümanlar ı Fundamentalist egilimlerden uzaklaştırarak kendi tanımladıgı ılımlı Islam yaklaşımına razı etme tutumu olarak görülmektedir. Bir din mühendisligi olarak tanım l anan ve baz ı gruplar tarafından eleştirilen bu tür projelerin hedefi, Avrupalıların Müslümanları, Batının tanım.ladıgı, asli unsurlarından arındırılmış bir islam'a raz ı ederek yok etme girişimi olarak yorumlanmakta- ~~.. Avrupa'da gündelik yaşamın bir parçası olan Müslümanların, o yapıya kendi özelliklerini marjinallige savrulmadan koruyarak dahil olabilmelerinin, kendilerinin buradaki.~e lecekler i ni de ilgilendirdigi aşikardır. Çünkü, Batıda Müslümanların, özelde Türk cemaatlerinin sergiledikleri alternatif y~şama modellerinin, Müslümanlara sorunlarını giderebiime noktasında bir katkı saglamadıgı görülmüştür. Dogal olarak Avro-islam projesi ya da diger enteg- Avrupa'da gündelik yaşamı n bir parçası olan M ü s l üman l arın, o yapıya kendi özelliklerini koruyarak m a rji na lli ğe savrulmadan dahil olabilmelerinin, kendilerinin ' buradaki geleceklerini de ilg il endird i ği aşika rd ı r. rasyon projelerinin önündeki en önemli engel, öncelikle Müslüman l arın etnik, kültürel ve yorumsal pratikler a~tsından çeşit l ilik arz eden görüntülerindeki tutarsız konumları olmaktadır. Avrupa'n ın çokkültürlü yapıs ı na kendi kültürel özellikleriyle entegre olabilme tartışmalarında, Müslümanların kendi aralarındaki çokkültürlü Müslüman lık an l ayışlarını bütünleştirme girişimler i daha büyük önem kazanmaktadır. Avro-islam ya da başka adlarla gündeme gelen entegrasyon projelerinde öncelikli amaç, Müslümanları edilgen ve dış i anmış konumdan kurtararak, onurlu bir şekilde temsil hakkı saglaması olmalıdır. Müslümanların Avrupa'daki bugünkü varolma koşu ll arı ve gelecekleri açısından soruna yak l aşıldıgında, kendi aralarındaki parçalı ve uyumsuz görüntüleri giderebilecek projelerin ve organizasyonların geliştirilmesinin önemi anlaş ıl abilir. Getto ortamlarında birbirinden bagımsız ve parçalı örgütlenme pratigiyle Müslümanlar, Batının izin verdigi bir zamana k":dar kendi ayrıcalıklı dünya l arını oluşturabilirler. Bu dünyada yetişen egitimsiz ve işsiz gençlerin gelecekleri açısından gö.rünen gerçek ise, Modern dünyan ı n ortasında karş ılı k lı büyüyen kin ve düşman lı kların giderek güçlerı-. digi potansiyel çatışma ortamlarıdır. Batı dünyasında Batının sistem l eştirdigi degerler sistemine kendi degerierini k6'ruyarak güçlü bir sivil toplum organizasyonuyla ifade sıkıntısı dahil olman ı n, Müslüman lı ktan taviz verme olarak degerlendirilmemesi gerekir. Bu nedenle 'Avro-islam' ya da benzeri projeleri, Müslümanların kendilerine kurulan asimilasyoncu bir tuzak olarak degerlendirerek sorunları ertelernek ve karşıt kültür ortam l arı yaratarak bundan rant saglamak yerine, gerçekçi ve akılc ı çözümlere yönelmek, Avrupa'daki bütün Müs l ümanların buradaki gelecegini kurtarabilmek açısından önemlidir. Sonuç Avrupa'da Müslüman l a rın bugünkü var lıgı ve gelecekleri konusunda Avro-islam ya da diger projelerin her iki tarafın da soruna akıla ve objektif yaklaşım l arıyla gerçek leşme şan~ı olabilir. Bat ılı ları n. çokkültürlü toplumsal yapıla.rında Müslüma'nlarıı:ı. ~ EskiYeni - bahar 2006 '.

kendi kalarak onurlu bir vatand~lık statüsü elde edebilmesinin önünde, Batılıların önyargılı tutumları olsa bile, Müslümanlar kendi sorunlarını. çözümleyebilecek düzeyde güçlü bir proje geliştiremedikleri di Yayınları. sürece, her cemaatin kendi tanımladıgı Müslü Claus Leggewie, (1993), "Der Islam im Westen,Zwischen manca bakışın, birbirleriyle mücadelesi devam ede- Neo-fundamentalismus und Islam", Kölner Zeicschrift für Soziologie cektir. Bugün Avrupa'da halen Müslümanların, kendi hak ve sorumlulukları konusunda belirli bir bilinç düzeyine erişemedikleri görünmektedir. Buna baglı olarak sorunlarında en öncelikle dikkate almaları gereken egitim, işsizlik ve Avrupa'daki gelecekleri und Sozialpsychologie, Religion Kultur, Sonderheft 33/1993, Opladen. David May,(2002), "Konflikte und deren Ethnisierung in der Dortmunder Nordstadt", Der Umgamg mir der Sradrgesellschafr, (Ed.D.Bukow: E.Yıldız), Opladen. Leske+Budrich. konularında arzulanan b~arıların gerçekleştirilemedigi gözlenmektedir. Müslüman göçmenler, ken Ernest Gellner, (1998), Milliyerçilige Bakmak, Ç:S. Özer tork: N.Soyank.lstanul, Iletişim Yayınlan. di sorunlarını iyi analiz etmeli, AB ülkelerinin insan Eva Östergaud-Nielsen,(2002), "Iki Arada Gidip Gelmek: hakları konusunda belirledigi asgari koşullar ve yaşadıkları ülkelerin yasal sisteminde verilmiş olan Batı Avrupa'daki TOrk Gençleri", Daha Sesimizi Duyurmadlk (Ed:G.Vassaf), Istanbul, Istanbul Bilgi Üniv.Yayınıarı. haklarının takipçisi olma l ıdırlar. Müslümanların Avrupa'da daha güçlü ve istikrar l ı politikalar üretme Güray Öz, Ahmet lyidirli, (1996). F.Aimanya'da Yaşay311 Türklerin KüleiJrel Sorunian ve Çözüm Yol/an. Köln, Önel Verlag. leri ve güçlü lobi fa~liyetl erine yönelmeleri gereklidir. Demokratik bir toplumda y~amanın bilinciyle, Hans Thoml!-Venske. (1981). Islam und lnregration, Hamburg. dini hak ve özgürlüklerden yeterince yararlanabilecekleri azami koşullar mevcutken, o toplumlarda belirlenmiş ba;;ı;ı standart kurallara dini yorum farklılıklarındaki Hans-Ulrich Klose,(1997), "Açılış Konuşması", Türk Alman ilişkilerinde Din Tabu Mu? Türk Aiman Sempozyumu, Hamburg. küçük ayrıntılar nedeniyle gereksiz Kadir Canatan, (2002), "Hollanda'da ÇokkUltürlü Toplum muhalefet tavrın ı terk etmelidirler. Çokkültürlü bir ortamda, kendi getto ortamiarına sıgınarak kaçmak yerine, o toplumun' kendilerine sundugu imkanları iyi degerlendirerek, güçlü konumlarıyla varc'ma mücadelesi, kendi kalarak entegre olabilme yaklaşımları tercih edilmelidir. TartıŞmaları ve Karşı Çokkültürcü Söylem Analizi", Avrupa Günlü-. go. ı (2002). Ka dir Ca~ atan, ( 1990), Göçmenlerin Kimlik Arayışı, Istanbul, Endülüs Yayınları. Margret Spohn, (1996), Her Şey Türk isi Almanlarm Türkler Hakkmda 500 Yllf1k (Ön) Yargiian Ç:L Serdaroglu, Istanbul, Ya Müslümanların Avrupa'daki varlıklarını kendi vatand~larına göre ayrımcılık stratejileriyle deger Iendiren Avrupa ülkeleri de, çifte standarttan uzak yaklaşımla, çokkültürlülügün geregine uygun politikalar geliştirerek, göçmenlerin buradaki uyumlu va-. ro l uşunun kendi_ top l umlar ı açısından da güven oluşturacag ı nın bilincinde olmalıdır l ar. Bassarn Tibi, (2000), Bogazm Iki Yakasi Avrupa ile Jstamahk AriiSinda Türkiye, Ç:S. Kabakçıoglu, Istanbul, Dogan Kitapları. Charles Taylor. (1996), Çokka/CiircOIOk, Istanbul, Yapı Kre pı Kredi Yayınları. Nermin Abadan-Unat(2002), Bitmeyen Gcıç Konuk IKilikten UlusÖtesi Yurrtas!lga, Istanbul, Istanbul Bilgi Üniversitesi Yayınlan. Riva Kastoryano, (2000), Kimlik Pazarflg1, Fransa ve Almanya'da Devler ve G(lçmen Ilişkileri, (Ç:Aii Berktay), Istanbul, Iletişim Yayınları. KAYNAKLAR Abdulvahap Taştan, (2003), Yurda Dönen {şçi/erin Uyum Sorunlan ve Din, Kayseri, Laçin Yayınları. A.Nuri Yurdusev, (1997), "Avrupa Kimliginin Oluşumu ve Türk l<imligi", TOrkiye ve Avrupa, (Ed: Atilla Eralp), Ankara, Imge Yayın lan. Ataman Aksöyek. (200 1 ), Belçika 'da Türklerin '10 Y1l1 (1960.2000) Sorunlar Gelişmeler Degişmeler, (Dan;MicheJ Bom), Ç:S. Bilir, BrOksel, Avrupa llişkile~ Merkezi. Sackmann, Rosemarie, (2001),'Türkische Muslime in Deutschlan~Zur Bedeutung der Refigion", Zeitschrift fıir Türkeisrutfi. enh.jahrgang2001,heft 1+2. Thomas Kramer-Badoni,(2002), "Urbanitlit und gesellschaftliche lntegration" Der Umgang mit der Stadtgesellschaft, Ed: Wolf Dietrich Bukow, Erol Yıldız, Opladen,Leske+Budridı Verlag. Ünver Günay, (2003), "Göç Din ve Degişnıe: Batı Avrupa'daki Türk Işçileri Örnegi", Bilimname, S:lll (2003). bahar 2006 - EskiYeni!!ll