ELEŞTİREL PSİKOLOJİ BÜLTENİ

Benzer belgeler
EYLÜL 2014, ODTÜ IV. ELEŞTİREL PSİKOLOJİ SEMPOZYUMU: DİRENİŞ, DAYANIŞMA,PSİKOLOJİ

Masumiyet Eşiği nde Kanayan Noktalar

BACIM - Ağırlıklı olarak Türkiye kökenli göçmen kadınlar için buluşma ve danışmanlık merkezi

Dayanışmayı öğrenmek, dayanışmaktır

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

TÜRK PSİKOLOGLAR DERNEĞİ MERKEZ TRAVMA BİRİMİ GEZİ PARKI EYLEMLERİNDEN ETKİLENENLERE YÖNELİK PSİKOSOSYAL DESTEK ÇALIŞMALARI. 1 Haziran-30 Ağustos 2013

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

SAĞLIKLI ŞEHİR HAREKETİ KADIN ÇALIŞMALARI Kasım Eylül 2011

SINIF YÖNETİMİNİN TEMELLERİ

UYGULAMALI SOSYAL PSİKOLOJİ (Baron, Byrne ve Suls, 1989; Bilgin, 1999) PSİ354 - Prof.Dr. Hacer HARLAK

Adli Psikolojiye Bakış ve Trafik Psikolojisi

Sosyal psikoloji bakış açısıyla İş Sağlığı ve Güvenliği İle İlgili Kurallara Uyma Durumunun İncelenmesi. Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş

KAPSAYICI EĞİTİM. Kapsayıcı Eğitimin Tanımı Ayrımcılığa Neden Olan Faktörler

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN

GMO 1. KADIN ÇALIŞTAYI

PÜF NOKTALARI: SINIF İÇİNDE ÖĞRENCİLERİN KATILIM HAKKININ GERÇEKLEŞMESİNİ SAĞLAMAK

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

Cumhuriyet Halk Partisi

Dünyanın İşleyişi. Ana Fikir. Oyun aracılığıyla duygu ve düşüncelerimizi ifade eder, yeni anlayışlar ediniriz.

FEMİNİST PERSPEKTİFTEN KÜRT KADIN KİMLİĞİNİ ÜZERİNE NİTELİKSEL BİR ARAŞTIRMA

MEDYADA ETNİK TEMSİL ÖRNEĞİ

EK-2: İnşaat Mühendisliği Öğrenci Anketi

BURCU ŞENTÜRK Bu Çamuru Beraber Çiğnedik

MAVİ YAKALILARIN ÇALIŞMAYA YÖNELİK TUTUMLARI

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

Derece Bölüm/Program Üniversite Bitirme Yılı

ETKİLİ SINIF YÖNETİMİ. Fahri COŞKUN Sarar Kız Anadolu İmam-Hatip Lisesi Coğrafya Öğretmeni

KENTSEL TASARIM ve KATILIM

Takdim. Bu, Türkiye nüfusu göz önüne alındığından her 90 kişiden birinin aday olması anlamına geliyor (TV, Haberleri, ).

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

SADETTİN ÖKTEN İÇİMDE AVM VAR!

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

KORKMADAN ÖĞRENMEK OKUL ve OKUL ÇEVRESİ GÜVENLİĞİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

@BaltasBilgievi

Bilimsel Araştırma Yöntemleri I

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Suriye de insan hakları ihlallerinin

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

Çocuklarınıza interneti yasaklamayın; yaptıklarını takip edin. 12 Ocak 2014 Pazar günü, İELEV Eğitim Kurumları Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi

We Make it... onlinetamkeen

Doç. Dr. Dilek GENÇTANIRIM KURT Ahi Evran Üniversitesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı

Şiddete Karşı Kadın Buluşması 2

Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Bitirme Yılı Lisans. Hacettepe Psikoloji Bölümü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Psikoloji

İçindekiler. Giriş. Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15

AİLE ve EVLİLİK EĞİTİM PROGRAMI PROJE DOSYASI

V. Ulusal İlk Yardım Sempozyumu

Çocuğunuzun uyumu, öğrenimi ve gelişimi

Neden TMMOB? Kıyı Kanunu, Mera Kanunu, 2B Kanunu gibi yasal düzenlemelere, Kentlerin yağmalanmasını amaç edinen kentsel dönüşüm politikalarına,

Tasarım Psikolojisi (GRT 312) Ders Detayları

SPoD, Ruh Sağlığı Çalıştayının 5 incisini Düzenledi

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

10-11 YAŞ GRUBUNUN ANNE BABASI OLMAK

Ayrımcılık ve Yeni Medyada Nefret Söylemi Eğitmen Eğitimi Raporu Şubat 2011 İstanbul, Türkiye - Green Park Hotel

KADIN DAYANIŞMA VAKFI 2014 YILI KADIN DANIŞMA MERKEZİ FAALİYET RAPORU 1 OCAK 31 ARALIK 2014

SİVİL TOPLUM VE SU. Serap KANTARLI Türkiye Tabiatını Koruma Derneği.

Mölln Katliamı nın 22.yılında acılar hala taze

Gezi Parkı Araştırması. GEZİ PARKI ARAŞTIRMASI Kimler, neden oradalar ve ne istiyorlar?

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Nattvandring.nu nun kuruluşu

2. BÖLÜM Sinop Kent Konseyi Gençlik Meclisi Amacı, İlkeleri, Oluşumu ve Organları

İnsanlar, tarihin her döneminde olduğu gibi bundan sonra da varlıklarını sürdürmek, haberleşmek, paylaşmak, etkilemek, yönlendirmek, mutlu olmak gibi

AKRAN DOSTU OKUL MODELİ PROJESİ

FK IX OFFER BENLİK İMAJ ENVANTERİ

Öğretim Teknolojileri ve Materyal Tasarımı

hemşehri hukuku: Hemşehri hukuku: Herkes ikamet ettiği beldenin hemşehrisidir. Hemşehrilerin, belediye karar ve hizmetlerine katılma, belediye faaliye

YÖNETİCİ DURUMUNDA OLANLARIN

DEBİP DENİZLİ EĞİTİMİNDE BAŞARIYI İZLEME VE GELİŞTİRME PROJESİ

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.


Başbakan Yıldırım, 39. TRT Uluslararası 23 Nisan Çocuk Şenliği ne gelen çocukları kabul etti

Suriyeli Mülteciler Anketinin Sonuçları

Trafik Psikolojisi Trafik psikolojisi,

Şiddete Karşı Kadın Buluşması I

Sosyal Medyanın Çocuklar Üzerine Etkisi 2014 / 2015 SAYI: 12. Haftanın Bazı Başlıkları

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

Üniversite Öğrencilerinin Eleştirel Düşünmeye Bakışlarıyla İlgili Bir Değerlendirme

ŞANLIURFA EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ Basın ve Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü İNTERNET HABERLERİ. İnternet Haber Sitesi:

PROBLEME DAYALI ÖĞRENME VE SOSYO- KÜLTÜREL DEĞİŞİM: Demokratik Bireyin Biçimlendirilmesi Sorunu

Amasya da Kadın İstihdamının Artırılmasına Destek Projesi. Ülker Şener 1 Temmuz 2011, Amasya

Mobbing Araştırması. Haziran 2013

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

3/7/2010. ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ ve ÖNEMİ EĞİTİM EĞİTİM ANLAYIŞLARI EĞİTİM

Sizin Fikriniz Sizin Projeniz

GELİŞİMİN EN HIZLI OLDUĞU DÖNEMİ 0-3 YAŞTIR Fakat 0-6 yaşın her döneminde çocuğun öğreneceği fiziksel, sosyal, zihinsel, cinsel, duygusal ve ahlaki gö

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK

DEHB GÜNLÜK YAŞAM KAOS HALİNE GELDİĞİNDE

Matematiksel Modelleme Etkinlikleri. Yrd. Doç. Dr. Nuray Çalışkan-Dedeoğlu Matematik Eğitimi

Çocuklarınızın öfkelerini kontrol etmelerinde ve uygun yollarla ifade etmelerini sağlamakta aşağıdaki noktaları göz önünde bulundurabilirsiniz.

Örnek Araştırma Tek Ebeveynli Aileler

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

kavramının inşa edilmesi

Bölgesel kalkınmada BKA ların genel görünümü

Psikomotor Gelişim ve Oyun

DEHB GÜNLÜK YAŞAM KAOS HALİNE GELDİĞİNDE

İş Yerinde Ruh Sağlığı

Sivil Toplum Geliştirme Merkezi KATILIMCI DEMOKRASİDE YEREL YÖNETİM-STK İŞBİRLİĞİ 1. TOPLANTI

Zorlu Yaşantılar Sonrası Stres Belirtileri (Travma Sonrası Stres Bozukluğu)

Transkript:

Eleştirel Psikoloji Bülteni ISSN 1998-2410 Editörler Sertan Batur Ersin Aslıtürk ELEŞTİREL PSİKOLOJİ BÜLTENİ Sayı 6 Nisan 2015 Editörden Sertan Batur DİRENİŞ, DAYANIŞMA, PSİKOLOJİ Masumiyet Eşiği nde Kanayan Noktalar Oktay İnce, Sevgi Türkmen Dayanışmayı Öğrenmek, Dayanışmaktır Athanasios Marvakis Gençler ve Politik Katılım: Gezi Parkı Eylemleri nde Apolitik Nesil Bahar Tanyaş Gezi Direnişi ne Kitle Psikolojisi Kuramları ve Özneleşme Çerçevesinde Bir Bakış İdil Özkurşun, Oğuzhan Sezer, Uğur Sezer Psikologların Sınıfı: Tartışma Noktaları ve Alternatif Bir Kavrayış Baran Gürsel Vakıf Üniversitesinde Psikoloji Eğitimi Yudit Namer, Olga Selin Hünler, Ekrem Düzen Soma Katliamı Sonrasında Kınık ta Oluşturulan Dayanışma Evi Deneyimi Üzerinden Psikoloji Pratiğini Yeniden Düşünmek Arife Gökçeoğlu, Buket Demirkol Kalafat, Burcu Ovacık, Ceren Arslan, Duygu Karademir, Şeyda Yelçi, Tuğba Şen (Toplumcu Psikologlar İnsiyatifi İzmir) Parça Başı Ostim Sevgi Türkmen Erkeklik Söyleminin Sunduğu Özne Konumları: Zenne ve İki Genç Kız Filmlerinde Erkeklik Halleri Aslı Aydemir 1992 den 2006 ya Seks İşçiliği: Düş Gezginleri ve Kader Filmlerinde Seks İşçiliği / Fahişeliğin İnşası Tuğçe Gündüz Cinsiyetsizliği Konuşmak Umut Şah Depresyon Etiyolojisinde Etnik Köken ve Arkadaşlık Örüntülerinin Etkisi Mete Sefa Uysal, Özde Alıcıoğlu, Uğur Tosun 3 6 16 25 51 63 80 92 103 108 125 134 145

2 Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015

Editörden Sertan Batur 26-28 Eylül 2014 tarihlerinde Ortadoğu Teknik Üniversitesi nde Toplumsal Dayanışma İçin Psikologlar Derneği nin (TODAP) girişimiyle ve Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği (ÖED), Makine Mühendisleri Odası (MMO), Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) ve ODTÜ Mezunlar Derneği nin katkılarıyla IV. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu gerçekleştirildi. Farklı ülkelerden katılımcıların olduğu sempozyumun başlığı Direniş, Dayanışma, Psikoloji olarak belirlenmişti. Eleştirel Psikoloji Bülteni nin bu sayısında, IV. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu nda sunulan kimi çalışmalara yer verdik. Böylece ilki 2008 yılında yapılan ve her seferinde daha fazla katılımla kısa süre içinde Türkiye nin en önemli psikoloji organizasyonlarından biri haline gelen eleştirel psikoloji sempozyumlarının belgelenmesine ve yapılan tartışmaların yazılı hale getirilmesine katkımız olduk istedik. Sempozyumun konu başlığı olarak Direniş, Dayanışma, Psikoloji başlığının seçilmesi tabii ki tesadüf değildi. Hem Gezi Direnişi sırasında yaşanan direniş ve dayanışma, hem de bu dayanışma ruhunun Gezi Direnişi sonrasına taşınması, hem siyaseten, hem de bilgi üretimi sürecinde tarafsız olma iddiasındaki ana akım psikolojinin bilgisinin ve pratiğinin toplumsal yaşamla uyumunu, dönüştürücü, özgürlükçü pratiklere zemin oluşturmak bir yana, geniş kitleler tarafından hayata geçirilen pratikleri anlayıp anlayamayacağını daha fazla sorgulanır hale getirdi. Bu tarafsızlık ve nesnellik örtüsünün altında toplumsal sorunlara kayıtsız kalmak, dolayısıyla direnişe destek vermemek artık birçok psikologun kabul edebileceği bir tutum değil. Üstelik neoliberal politikaların, Bologna Süreci gibi uygulamaların sonucu olarak psikologlar hizmetler sektöründe çalışan başkaları gibi hızla esnek çalışmaya, taşerona, prekaryaya mahkûm edilirken, tarafsızlık tutumu psikologların kendi çalışma koşullarının giderek kötüleşmesine de sessiz kalmaları anlamına geliyor. ***

4 Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 Oktay İnce ve Sevgi Türkmen Gezi Direnişi sürecinde ölümün kendisine nasıl bir yer bulduğunu ve nasıl politize olduğunu anlatıyorlar. Ölenlerin bir simgeye, sıklıkla da görsel bir simgeye dönüştükleri düşünüldüğünde, İnce ve Türkmen in bu görselliğin bir dökümünü yapma gerekliliğini yerine getirdiklerini söylemek mümkün. Dayanışma ve toplumsal eylemin bir öğrenme süreci olarak düşünülmesi gerektiğini söyleyen Athanasios Marvakis, ana akımın öğrenmeyi okul duvarlarıyla sınırlayan yaklaşımlarının ötesine geçmemiz için Selanik teki mültecilerin bir projesinden örnekler sunuyor. Gerek Tekel, gerekse Gezi direnişlerine eşlik eden büyük çaplı öğrenme süreçlerini Marvakis in önerdiği toplumsal eylemde(n) öğrenme kavramı ile tartışmak, hem eleştirel psikoloji, hem de siyasi eylem için oldukça verimli sonuçlar verebilir. Marvakis in metnini Buket Kara çevirdi. Bahar Tanyaş ın Gezi Direnişi ne katılmış olan gençlerle yapılan niteliksel bir çalışmadan hareketle hazırladığı yazısı, apolitik olduğu iddia edilen gençliğin Gezi Direnişi nde oynadığı aktif rolün anlaşılmasına yönelik önemli bir katkı niteliğinde. Apolitiklik söyleminin hangi sınırlar içinde tanımlandığı ve gençlerin kendilerinin bu söylemle nasıl ilişkilendikleri çalışmanın ana temasını oluşturuyor. İdil Özkurşun, Oğuzhan Sezer, Uğur Sezer in makalesi, Gezi Direnişi nde özneleşme sürecine Sigmund Freud un Kitle Psikolojisi çalışması çerçevesinde bir açıklama getiriyor. Böylece yazı Freud un çok bilinen Nevroz teorisinin yanında kısmen sönük kalmış Kitle Psikolojisi anlayışını toplumsal hareketin anlaşılması için kullanmayı öneriyor. Direniş ve dayanışma denince direnişe ve dayanışmaya katılan öznelerin toplumsal varoluşları ve sınıfsal aidiyetleri tartışmalarda önemli bir yer tutuyor. Psikologların direnişin ve dayanışmanın neresinde durdukları, durabilecekleri sorularının yanıtı aranırken psikologların sınıfsal aidiyetlerinin tartışılması önem arz ediyor. Baran Gürsel in yazısı da psikologların üst sınıfa mı, orta sınıfa mı yoksa işçi sınıfına mı ait sayılması gerektiği sorusuna yanıt ararken sınıf ve statü, üretken olan ve üretken olmayan emek, kafa emeği ve kol emeği gibi ayrımlara işaret ediyor. Alanda çalışan psikologların yanı sıra akademisyenler de psikologların çalışma hayatının neresinde olduğu ve giderek kötüleşen çalışma koşullarına karşı ne yapabilecekleri tartışmasının dışında değiller. Neoliberal dönüşümler ve özellikle vakıf üniversitelerindeki çalışma koşulları, akademisyenlere artık isteseler bile kaçabilecekleri bir fildişi kuleyi imkânsız hale getiriyor. Yudit Namer, Olga Selin Hünler ve Ekrem Düzen de vakıf üniversitelerinde psikoloji eğitimine ilişkin makalelerinde Türkiye de psikoloji eğitiminde son dönemde yaşanan gelişmeleri, vakıf üniversitelerindeki durumu ve mücadele olanaklarını tartışıyorlar. Psikologların sınıfsal kimliğine ilişkin tartışma sürerken, eleştirel psikologlar bazen psikolog kimliğiyle, bazense sadece siyasi kimlikleriyle günlük hayatta yoksul sınıfların yanında yer almaya çabalıyorlar. Özellikle iş cinayetlerinde geliştirilen dayanışmaya psikologların katılımı son dönemde ana akımın klinikleştirme-terapötikleştirme eğilimlerinin fazlasıyla ötesine geçiyor. Gerek Toplumcu Psikologlar İnisiyatifi nin Soma da gerçekleştirdikleri pratikten aktardıkları, gerekse Sevgi Türkmen in Ostim-İvedik te yaşanan iş cinayeti sonrasında yakınlarını kaybedenlerin haklarını arama mücadelesi içinde edindikleri deneyimlere dair gözlemleri, yakınları iş cinayetinde ölenlerle

Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 5 nasıl aktif bir dayanışma gösterilebileceğine dair önemli bilgiler içeriyor. Bu deneyimler aynı zamanda travmatik yaşantılara karşı klinik modelin karşısında özgürleşmeci bir psikososyal destek/dayanışma anlayışının geliştirilmesi için de önemli ipuçları barındırıyor. Toplumsal cinsiyet araştırmaları eleştirel psikolojinin önemli bir parçasını oluşturuyor. Bülten in bu sayısında üç farklı toplumsal cinsiyet araştırması var. Umut Şah söylemsel psikolojiye dayalı odak grup görüşmelerinden edindiği sonuçlarla cinsiyetsizlik meselesini, cinsiyetsiz bir dünyanın insanlar tarafından nasıl tasavvur edildiğini araştırıyor. Toplumsal cinsiyet çalışmalarına dair diğer iki yazı da toplumsal cinsiyetin ön plana çıktığı filmlerin söylemsel analizlerine dayanıyor. Aslı Aydemir Zenne ve İki Genç Kız filmlerinde erkeklik söylemini ve bu söylemin zorladığı erkeklik konumlarını araştırırken, Tuğçe Gündüz de Düş Gezginleri ve Kader filmlerinde seks işçiliğinin ve fahişeliğin nasıl inşa edildiğini ve bu inşanın toplumsal hayattaki karşılıklarını tartışıyor. Niteliksel ve teorik çalışmaların yanı sıra, bu sayının tek niceliksel çalışması Mete Sefa Uysal, Özde Alıcıoğlu ve Uğur Tosun un farklı illerde üniversite öğrencileri ile gerçekleştirdikleri depresyon araştırması. Araştırmacılar bu çalışmalarında etnik köken ve arkadaşlık örüntülerinin depresyonla ilişkisini tartışıyorlar. Etnik, kültürel ve bölgesel aidiyetin depresyonla ilişkisine ilişkin Türkiye den alınmış örneklemlerle yapılan bu araştırma kültürlerarası klinik çalışmalar yapmak için çok uzağa gitmek gerekmediğini de gösteriyor. Bu sayının hazırlanmasında yine birçok kişinin emeği geçti. Bülten e gönderilen yazıların değerlendirilmesi konusunda katkılarından dolayı Ahmet Tosun, Alper Yahyagil, Aslı Aydemir, Aysel Kayaoğlu, Bahar Tanyaş, Belma Bekçi, Bilgesu Şişman, Çağatay Çoker, Canani Kaygusuz, Cemal Balcı, Ekrem Düzen, Elif Çelebi, Emrah Göker, Emre Erdoğan, Fatma Sevgili, Göklem Tekdemir, Hakan Koçak, İlkay Özküralpli, Olga Selin Hünler, Tansu Açık ve Vefa Saygın Öğütle ye teşekkür borçluyuz. Ayrıca IV. Eleştirel Psikoloji Sempozyumu nun düzenleyicileri ve başta İpek Demirok bize ellerindeki özetleri ve özet çevirilerini ulaştırarak büyük yardımda bulundular. Onlara da sonsuz teşekkürlerimizle, iyi okumalar diliyoruz.

Masumiyet Eşiği nde Kanayan Noktalar Oktay İnce Sevgi Türkmen Biraz içinde ölüm geçen cümleler kuracağız, kederin imgeleri, uzantıları daha güçlü içimizde, sevince nazaran. Devrimler ve direnişler, sevinçli değil kederli duygulanımların ürünü çoğu zaman, ayaklanmalar sevinçli duygulardan türemez. umut değil öfkenin eserleri. Haziran kalkışmasına, eylemler sırasında yaşanan ölümler, devletin işlediği cinayetler ve bu ölümlerin yol açtığı, insanların eyleme gücünü azaltan veya arttıran farklı duygulanım alanları üzerinden bir göz atmak istedik. Ağacın Ölümü: Başlangıç Tunca'nın taşakları Gezi Parkında ne olmuştu da ya da biz orada olmayanlar ne görmüştük de yüreklerimiz böyle tutuştu? O kitlesel öfkenin, üç ağacın kesilme ihtimalinde değil de, o üç ağaçtan biri yıkılmasın diye kepçeden önce varıp ağaca sarılan ve

Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 7 bu yüzden polis tarafından taşakları tekmelenen Tunca nın, bir ağaca duyduğu sevgiyle maruz kaldığı şiddet arasındaki aralıkta patladığını fark ettik. Kırmızılı kadın imajında direniş boyunca tekrar edip duran imge, Hrant ın ve Berkin'in ölümünde yüz binleri yasa çeken aralıkta yeniden mi yokladı yüreklerimizi? İmajın Ölümü: İmge Kırmızılı Kadın gibi imgeye dönüşmek her imaja nasip değil. Fotoğraftaki anın bir duygulanımı sonsuzca tekrar edebilme, zaman içinde, her bakışta insanları etkileyebilme gücü kazanması hangi koşullarda mümkün oldu? Devrimcinin Ölümü: Sembol Ethem: yaralı nokta, kanayan, bleeding point Ferguson-Michael Kızılay-Ethem Mohamed_Bouaz-Tunus Tunus'ta kendini yakarak ayaklanmayı ateşleyen seyyar satıcı Muhammed'in eriyen bedeninin aktığı nokta, Ferguson'da polis tarafından vurularak katledilen Michael'in, Ankara'da Ethem'in, kızıl kanlarının göllendiği kaldırımlar. Bir kentte bir meydanı sonsuza kadar işaretleyen, kızıl karanfillerle durmadan kanayan, kanatan, kentlerin yaralı noktaları, Kızılay- Ferguson-Tunus...

8 Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 Duygulanım Varyasyonları / Dereceleri Yukardaki resim bir kişinin elinden çıksa da kamusal olarak, "masumiyet eşiği" açısından duygulanım derecesini, bir tür etkilenme hiyerarşisini yansıtıyor. Merkezde Berkin var, sağında Ali İsmail, solunda Ethem. Sıralama yaşlarına veya ölüm tarihlerine veya başka bir değişkene göre değil de, ölümlerinin yol açtığı duygulanım yoğunluğuna göre yapılmış. Bir direnişçinin ölümü farklı kentlerde, farklı insan topluluklarında niye farklı yoğunluklarda duygulanımlar yarattı? Mesela, Ali İsmail in ölümü Ankara da ve Hatay da farklı duygulanımlarla yaşandı. Ya da aynı direnişte, biçimleri farklı ölümler, değişen yoğunluklarda reaksiyonlara yol açtı. Vurularak, dövülerek, arabaya çarpılarak, gaz fişeğiyle, düşürülerek öldürülenlerin... Bu farklı yoğunluklardaki duygulanımlar, insanların eyleme geçme potansiyelini ve eylemin şiddetini belirleyen en önemli etkenler olduğu için bizi ilgilendiriyor. Evinde pijamasıyla dizi seyreden babayı veya gözünü, önündeki bilgisayar oyunundan kaldırmak istemediği için yemek yemeyi bile unutan y kuşağı gençliğini yerinden kaldıran ne idi. Ölenlerle kurulan özdeşlik veya zulmedene duyulan öfke nasıl tetiklendi? Hepimizin bir merakı da bu. Ulus Baker'in sanırım Spinoza'dan aktarma olarak belirttiği bir şey vardı, "Acı çeken bize benzediği ölçüde onunla özdeşleşir ve biz de onunla birlikte acı çekeriz". Bu "biz" ve "benzeme", hangi topluluğa aidiyet hissettiğimizle ilgili elbette, aynı ulustan olmakla, aynı dine mensup veya aynı mezhep, aynı cinse, aynı politik görüşe, aynı politik harekete mensubiyet, hatta aynı yaş kuşağına dâhil olmakla, aynı köy aynı kentten hem şehri bile Haziran direnişinde en önemli benzerliğimizin, aynı zulüm figürüne, Tayyib'e karşı, birbiriyle çelişen nedenlerle de olsa, duyulan "ortak öfke" olduğu malum. Ortak öfkenin oluşturduğu geçici "biz", Nemrut'un emriyle vurulup toprağa düşenlerin hepsi için de ortak bir acı yumağı oluşturdu. Yukarıdaki benzerliklerin en daraltılmışının aynı politik örgüte dahiliyet olduğunu düşünsek bile, politik hareket farklılıklarından kaynaklı duygulanım faklılıkları vardır. Misal ÖDP mensupları Ethem için Alınteri mensupları ile aynı yoğunlukta duygulanımla içinde olabilir miydi? Ethem'in kendi mücadele yoldaşlarına oranla, başka siyasi hareketler, başsağlığına gidecek komşu gibi algılayabilir Alınteri çevresini. Özellikle Berkin'in ölümü liseli gençlik üzerinde çok etkili oldu. Düzenlenmiş eylemlere katılım dışında, okullardan kendiliğinden Kızılay'a dökülen, zafer işaretiyle kurt işaretini aynı anda yapan ilk defa sokağa eyleme çıkan bir liseli

Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 9 gençlik. Bununla birlikte yine Ankara'da, bu ortak acının en önemli figürlerinden Ali İsmail'in cenaze günü, Eskişehir ve Hatay'ın tersine, kısa bir yürüyüşten sonra Güvenpark'ta sakin bir basın açıklamasıyla karşılandı. Ama aynı Ankara'da, Ethem ile Berkin'in ölümünde, kitlesel katılım ve yaygın sokak çatışmaları yaşadık. Burada "duygulanım dereceleri" ile "özdeşlik dereceleri" arasında bir paralellikten söz etmemiz gerekir. Elbette Ethem'i sevenler, gerek kan bağı gerekse arkadaşlık, aşk ve yoldaşlık ilişkileri içerisinde, bu duygulanım alanının merkezini oluştururlar. Daha sonra, doğrudan tanış olmaya dayanmayan toplumsal aidiyetler, benzerlikler alanı gelir. Sevdiği ve annesi der ki "yerine ben öleydim", misal, yoldaşı der ki "ben de öleydim". Ölenin acısıyla hakiki bir özdeşleşme, kişiyi, onun öldüğü koşullara kendini maruz bırakmaya iter. ""Bunu yapmazsam onun ruhu incinir, huzur bulamam". Bu ise, sokak çatışması, gaz fişeğiyle veya polis kurşunuyla vurulma ihtimalinin içine kendini atmak anlamına gelir. Ölümlü bir olayın hakkını veren protesto, bu anlamda, bu koşullara kendini dâhil etmek, illaki ölmek değil ama, o ihtimalden kendi bedenini de geçirmekle olur. Bir direnişte düşen, toprak olan herkes için yapılan her eylem, ama her eylem, adalet gibi somut bir taleple politikleşmiş de olsa, bir tür ritüeldir, törendir. Onunla özdeşleşerek, simgesel olarak kaderine ortak oluruz. Şiilerin aşura törenlerinde yaptıkları, kendilerine eza ederek Hasan ile Hüseyin'in yaşadıklarını yeniden hatırlamak ve onlara katılmak gibi misal. O noktada devletle, yani protesto ettiğin katliamın müsebbibi ile, uzlaşma içinde yapılmış herhangi bir eylem, ölenle özdeşleşme derecesini düşürür ve eylemcinin eyleme gücünde de düşüşe yol açar, bu da eylemin etkisine negatif olarak yansır. İster iş cinayetlerinde ister devletin işlediği cinayetlerde olsun, durumun duygusal ağırlığı ile tepkinin duygusal yükü arasında bir paralellik gerekir. Bu paralelliğe, " eş-eylem-duygusu" gibi bir ad verelim. Tersi de geçerlidir. Eylemin tepkisel gücü, protestoya sebep olan durumun duygusal ağırlığını aşmış ise de, sebep-amaç/tepki orantı açısı, tepki lehine aşırı açıldığı için eyleme etkisi negatif olabilir. Bu orantıdaki, pozitif veya negatif, her türlü açılmaya da "ters-eylem-duygusu" diyelim. Bu dozun iradi ayarlama mekanizmasına, eylemin karar süreçlerine, biçimine, içeriğine karar veren elbette aklın süreçleridir. Ancak duygusal süreçler esas olarak kendiliğinden işler. Sokağa çıkanlar, çıktıklarında, zaten yaşadıkları, tanık oldukları veya duydukları olayla ilgili bir duygu yükü içindedirler. İradi olarak karar verilmiş eylemin biçimi bu duygu yüküyle örtüşür, bunu yükseltirse, "eş-eylem-duygusu"nun varmak istediğimiz sonuca etkisi güçlü olacaktır, barikatlar yıkılıp sınırlar aşılabilecektir. Tersine olduğunda, yani eylemin biçimi duygu yükünü aşağı çekerse, sonraki zamanlar için katılım ve motivasyon düşüklükleri yaşanacaktır. Ankara'daki Ali İsmail in öldürülmesinin protesto edilmesinde, ölümün ağırlığı ile eylemin biçimi -basın açıklaması- ve katılanların duygusal profilindeki düşüklüğü arasında, "ters-eylem-duygusu"nun olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte, Ethem ve Berkin için, Ankaralıların, "eş-eylem-duygusu" içinde sokakta olduklarını söylemekte de beis yoktur. Ama Ankara da Ali İsmail eylemindeki duygulanım düşüklüğü halinin arızi, o zamana özgü, geçici bir durum olabileceğini de göz önüne almamızda yarar var. Toplumsal duygulanımın varyasyonları her zaman bizi şaşırtabilir.

10 Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 Ölülerimiz bizden artık bir şey talep edebilme şansından dışlanmış olduklarından, adalet talebi, "sorumlular cezalandırılsın", yaşamaya devam edenlerin kendisi içindir. Ölen için adalet yoktur. Bir cezalandırma sonrasında elde edilen fiziksel, cezanın caydırıcılığıyla kurtulan yeni hayatlar, ruhsal bedelini ödettik duygusu, geride kalanlar için bir faydadır. Ölenin bizimle yaptığı varsayılmış değiş tokuş nedir, adım anılsın, kanım yerde kalmasın, yerinize öldüm, yerime siz yaşayın işte. Çatışmaların yoğunluğuyla ön plana çıkan dört kent, aynı zamanda ölümlerin kentleriydi; direnişin kalbi İstanbul, Berkin'in vurulduğu kent, Mehmet Ayvalıtaş orada öldü. Kemalist-laik cumhuriyetin başkenti Ankara, Ethem orada vuruldu. Ethem in vurulduğu nokta, anma ve gösteriler için vazgeçilmez bir adrese dönüştü. Hatay, Suriye sınırlarında mezhep savaşlarının sürdüğü kent, eylemlerin en güçlü olduğu merkezlerden birisiydi, üç şehidi vardı ve Ali İsmail'in Eskişehir'i Şehit verilen kentlerde, diğer kentlere nazaran eylemlere katılımın sayısal olarak da daha güçlü olduğu, direnişin radikalleştiği ve lokal eylem alanları yaratılarak, başka biçimlere bürünerek direnişin süreklileştiği hepimizce izlendi. Hatay'da Armutlu Mahallesi; Ankara'da Tuzluçayır, Dikmen; İstanbul'da Gazi, Okmeydanı Kalbi İstanbul Gezi Parkı olan direnişin, zincirleme reaksiyonlarla tüm ülkeye yayılmasında, toprağa düşenlerin yol açtığı "artık evde oturamam" duygusunun rolü tartışmasız. Direnişin farklı zamanlarında kaybettiğimiz gençlerden, Berkin Elvan, o henüz çocuktu, Ali İsmail ve Ethem Sarısülük'ün öldürülmesine olan toplumsal tepkinin diğerlerine nazaran daha güçlü ve sürekli olduğu gözlenebilir durumdaydı. Üçü arasında ise Berkin Elvan, neredeyse Hrant Dink'in toplumsal duyarlılığına ulaştı. Ölümlerin toplumsal tepkiyi tetiklediği zaten genel kabul görmüştür, bizim peşinden gitmek istediğimiz soru ise direnişte düşen farklı arkadaşlarımızın bizlerde neden farklı duygulanımlara, bir tür "duygulanım hiyerarşisi" ne yol açtığı sorusudur. Farklı ölümlerin yol açtığı farklı toplumsal duygulanım derecelerini tetikleyen bir kaç alt başlık açacak olsak, öncelik Masumiyet Eşiği nde olurdu. Michael Ethem Berkin Masumiyet eşiği kavramı, toplumsal konum itibariyle eylem içinde karşıtlarına en az zarar verebilir cinste, yaşta ya da durumda olmakla ilgilidir: Çocuk olmak, kadın olmak, yaşlı veya özürlü olmak. Eylemin dışında ekmek almaya giden çocuk (Berkin), kaçıyor ya da kovalanıyor (Ali İsmail). Zarar veremez konumda olmakla, maruz kaldığı zulüm (ölüm) arasındaki kapatılamayacak bir açı, yüreklerdeki adalet terazisinin bütün kefelerini boşaltan duygusal aralıktır masumiyet eşiği. Yine "Suçları yokken öldürüldüler, bunu hakkedecek hiç bir şey yapmamışlardı.." hissidir. Bu masumiyet etkenlerinden her biri, kişinin öldürülmesiyle ilgili duygulanımın artmasına, öfkenin yükselmesine, eylemelere katılımı nicel olarak arttırıp nitel olarak insanların radikalleşmesine yol açtığı söylenebilir.

Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 11 Vurulma ya da öldürülme olayından sonra, devlet eğer öldürdüğünü inkar edemezse kamusal adalet terazisinin kendi kefesini doldurmak amacıyla psikolojik yalanlara gider, kirli bir psikolojik savaş başlatır, ölenin eylem fotoğrafları, örgüt üyeliği haberleri dökülür ortalığa. Devlet, bizim tersimize, "öldürdük ama o da teröristti, hak etmişti" çalışması yapar. Bizler ise öldürülen yoldaşımızın "masumiyet eşiğini" kamu vicdanında yükseltmek için kendi araçlarımızla harekete geçeriz. Ali İsmail'in dövülme, Ethem'in vurulma görüntüleri, Ekmek imgesi, çocuk imgesi, bize bu konuda destek olur. Devlet, öldürdüklerinin masumiyet eşiğini düşürmek için bizimle psikolojik savaşa girer. Ölümün Teknik Nedeni veya Biçimi İle Politize Olma Hali Politik olarak, somut bir acıyı sisteme bağlama mekanizmaları nedir, bir acı hangi durumda politikleşebilir? Polis tarafından silahla vurulmak, gaz fişeğiyle rastgele vurulmak, dövülerek öldürülmek, araba tarafından çarpılmak, çetelerce öldürülmek, hepsinin farklı toplumsal etkileri var. Eğer devlet bir ölümle ilgili "kaza" sözcüğünü telaffuz edip duruyorsa, bunun nedeni kendi cinayetlerini tanrıya havale ederek, bir kişinin başka bir kişiye karşı kişisel kusuru olmakla açıklayarak politik hale gelmesini önlemektir. "Politikleşme", bir acının sebeplerinin kişilere, tanrıya, kadere değil, içinde yaşadığımız sisteme bağlı değerlendirilmesiyle mümkün. Devlet her zaman işlediği cinayetlere, eğer inkâr edememiş veya yıkacak başka adresler bulamamışsa, "kaza" der veya o polisin kişisel kusuru, münferit ilan eder, Ethem'de olduğu gibi komik bir ceza ile katilini kurtarır, ama sebebi ve öfkeyi sistemin kendisinden uzak tutmak ister. Mehmet Ayvalıtaş'ın ölümü eylem sırasında bir araç çarpması sonucu gerçekleşti ve adı herkesle birlikte anılsa da çok fazla takip edilen bir ölüm olamadı. Medeni Yıldırım'ın jandarma tarafından vurulduğu eylem Gezi'nin devamı değil, bağlamı Kürt meselesi olan bir eylemdi. Medeni Yıldırım, Gezi'de ortaya çıkan "Kürtler gezi eylemini desteklemedi" zannının bir tür düzeltme göstergesi olarak, Gezi şehitleri formundaki yerini aldı. Hasan Ferit Gedik ise, direnişte epey zaman sonra Okmeydanı'nda uyuşturucu çeteleri tarafından katledildi. Öldürülmesine olan tepki, coğrafi olarak Okmeydanı/İstanbul ve politik olarak, Cephe, lokal düzeyde kaldı. Ahmet Atakan, Hatay'da bir gezi direnişçisiydi, çatıdan düşerek veya düşürülerek öldü, devlet tarafından öldürülüp öldürülmediği kamuoyu için muğlak kaldı. Ahmet Atakan'ın adını unutturmamak ağırlıkla Halkevleri nin üzerine düştü, Yine memleketi Hatay hariç, bu hareketin etkinliği oranında gündemde kaldı. Abdullah Cömert, Hatay'da gaz fişeğiyle vuruldu veya darp edilerek öldürüldü, Gezi'nin ilk şehidiydi, katilleri bulunamadı. CHP üyesiydi, memleketi Hatay dışında, adı sürekli gündemde tutulamadı. Mehmet Ayvalıtaş'ın düşük yoğunluklu ilgi odağı olmasının sebebi, eylem sırasında kasıtlı olup olmadığı bilinemeyen bir araba çarpması sonucu yaşamını yitirmesiydi. Görüntülere baktığımız zaman, karanlıkta, hızla akan otoyol trafiğinde yola fırlayan eylemciler görürüz. Bu kazanın olabilirliği hissi uyanır, ölüm üzüntü yaratmakla birlikte, öfkeye dönüşemez. Olayın bir kaza gibi görünmesi, kaza değilse bile failin bizzat devlet olmaması, bu ölümün politikleşmesinde, eyleme geçirici unsurlarında zayıflığa yol açtı. Kamusal gündemi en az meşgul eden o oldu. Çünkü kaza algısı, tepkinin devletten çok çarpıp kaçan araçtaki kişiye yönelmesine yol açar. Örgütlü grupların öfkeyi

12 Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 devlete yoğunlaştırma çabası devlet, bu faili yakalamak ve cezalandırılmasını sağlamak yerine örtbas etmeyi yeğlediğinde daha çok artar: "Katil sen değilsen, katili yakala sen". Karanlık Bir Sokakta, Hain Bir Pusuda, Yapayalnızken Özelikle Ali İsmail Korkmaz'ın dövülerek öldürülmesinde, Ali'nin eylem içinde aktif değil eylemden kaçıyor pozisyonda olmasına rağmen bu saldırıya maruz kalması, genç (önünde koca bir hayat) ve üniversite öğrencisi (aydınlık gelecek) olmasının yanısıra, polislerin, o sokaktaki sivil ırkçıların da saldırıya katılmalarına ses etmemeleri tepkiyi arttırdı. Ali İsmail, Berkin'den sonra, ölümü en güçlü tepkiye yol açan kişi oldu. Her devlette yasal şiddet tekelini elinde bulunduran polisin, bunu aşarak kasten veya gayri ihtiyari insan öldürmesi tepkilere yol açar ama, en tabanda sıradan vatandaşın gözünde olabilir olarak karşılanabilir. Bununla birlikte eğer Polis, hiç de yetkisi ve görevi olmayan sivillerle birlikte bunu yaparsa, doğrudan siyasi ve ideolojik olarak tarafsızlığını yitirmiş, meşruiyetini kaybetmiş, halkın bir bölümünün karşısına diğer bölümün siyasi taraftarı olarak çıkmış olur ki, bu tepkiyi çoğaltan bir şeydir. Ali İsmail Korkmaz cinayeti böyle işlenmiştir. Ali İsmail, sol-liberter bir siyasi profil çiziyor, bir politik gruba taraftar değil, ama Öğrenci Kolektifleri, üniversiteli gençlik örgütlenmesi, Ali İsmail'i sahiplendi, ülke çapında katillerinin bulunması ve cezalandırılması için adalet talep eden kampanyalar yürüttüler. "Ali" isminde bir belgesel yaptılar, Ali'nin heykeli Eskişehir'e dikildi. FB taraftarları onun için, herkesin dilinde, duygusal olarak çok etkili bir tezahürat dörtlüğü yaptı. Kaybedilenin Geriye Dönük Yüceltilmesi Direnişte toprağa düşen yüceltilir. Ölümünden önceki zamanlar yeniden anlamlandırmaya tabii tutulur. Her kişinin sevilmediği, hatta nefret edildiği halleri, zaafları vardır. Bunlar silinir. O kişi hakkında yeni bir anlatı kurulur, hayatındaki negatif her şey silinirken, pozitif şeyler ise abartılarak yüceltilir. Ölümlü iken olağan görülen durumlar, ölü iken yok sayılarak veya yüceltilerek olağanlığını kaybederler. Canlı görüntüler vardır, ölüm fikri henüz uzaklarda iken anı olarak kaydedilmiş, Ethem'in metroda müzik dinlemesi, Ali İsmail'in lise yılları, Berkin halay çekerken Ali belgeselinde, Ali İsmail'in ne kadar iyi, başkalarını düşünen, toplumsal projeleri olan, karıncayı incitmeyen bir çocuk olduğu anlatılır. Negatif hallerin imajlarının zihinlerde yer bulmaması için gösterilen çaba ile pozitif hallerin yüceltilmesi, öldürülmesindeki "masumiyet eşiğini" ni yükseltmeyi de hedefler: " O, bu ölümü hak edecek bir hayat yaşamamıştı, ne kadar iyi bir insanı katlettiniz". Ölümün Görüntülenmiş Olup Olmaması Ethem vurulması, Ali İsmail'in polislerce dövülmesi aleni olarak tekrar tekrar görülebilen, gösterilebilen ölümlerdendi. Bu durum izleyen insanlarda, olayın gerçekliğine ilişkin kesin bir fikir oluşmasına yol açtı, vurulanla, dövülenle özdeşleşme tepkiyi arttırdı. Görüntünün yol açtığı, "kendi gözlerimle gördüm" etkisi, devletin bütün kirli algı operasyonlarını boşa çıkardı. Eğer tanık görüntüler olmasaydı, hukuksal olarak katillerin yargılanması daha zor olurdu evet ama,, esas olarak adaletin asıl alanında, halkın vicdanında katilleri mahkum etmek çok daha zor olurdu.

Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 13 Politik Aidiyet Direnişte toprağa düşenin, bir politik harekete bağlı olması ve bunun kamuca bilinmesi, kamusal tanınırlığı veya daha anonim, halktan, sıradan olması neyi değiştirir, toplumsal duygulanım alanını daraltır mı, genişletir mi? Bu duygulanım alanını daraltabilir çünkü, örgütlü kişinin o an orda tesadüfen bulunmadığının, hep bu tür faaliyetler içinde olduğunun düşünülmesi, "su testisi su yolunda kırılmış" fikrine yol açabilir. "Biz" duygusu, öldürülen kişinin kendi aidiyet çevresine doğru geri çekilir. Berkin'in eli sapanlı fotoğrafı etrafında devletçe yapılan kirli propaganda, Berkin'in masumiyet eşiğini geri çekerek oluşan tepkiyi düşürme hedefliydi. "Bu mu ekmek almaya giden çocuk"? Elinde ekmek olan Berkin imajlarının karşısına bir anda elinde sapan olan Berkin imajları dikilir. Yiğitlik Kültü Bu çizimde, Berkin'in Ethem'in omuzlarında çizilmiş olması, iki farklı etki alanının birleşimi: "masumiyet eşiği" en yüksek olan, "15 yaşında bir fidan" olarak halkın gözünde, hem ulusal, hem uluslararası, yaşamdan koparılması en güçlü tepkiye yol açan Berkin ile "yiğitlik kültü" Ethem'in. Ethem in Vandetta biçimli maskları çıktı, diğerlerinin değil. Ethem için oluşan imge, "hiç yere canından edilmiş" kurban imgesi değil, "dövüşerek düşen devrimci", adalet savaşçısı imgesi olan: Vandethem.

14 Eleştirel Psikoloji Bülteni, Sayı 6, Nisan 2015 Vandethem Maskını yüzüne takarak kendi yüzünü Ethem veya Vandetta ya dönüştüren eylemci, bir an için onların kahraman ruhunun kendisine geçtiğini hissedebilir, Vandethemleşebilir. Ethem bu noktada, tam çatışmanın içindeyken, tesadüfen değil taammüden, kasten vuruldu. Toplumsal tepki ulusal çaptan çok Ankara, vurulduğu kentte yoğunlaştı, bir sembole dönüştü, kanını akıttığı nokta, bleeding point, artık eylemcilerin vazgeçilmez buluşma noktası oldu. Bıraktığı etki, masumiyetin ezilmesinden çok, dövüşerek ölünür duygusuydu. Ölümü, yaşarken yen, onun en güçlü ihtimal olduğu yerlerde, yaşamın kıyısında, barikatların en önünde ol. Meydan okumanın duygusu, savaşçının düşüşü, bir tür şahadet, feda Bir olasılık olarak ölüm var diye oradan kaçamazdım, daha fazla cesaret, ama öfkeden gelmeyen cesaret. Bir ölümün bir mekâna kattığı değer nedir? Ethem Kızılay'a kızıl kanını akıttı, Ankara'ya bir "Taksim" verdi. Ethem'in gömüldüğü yürek, yürek bir mekândır. Savaşan Ankara'nındı. Meydanlar, kişiler, nesneler, zaman, sözler ve renkler sembolleşir. Sembolleşen, zaaflarından arınmış olarak kat kat katlanmış gücüyle eyleme geri döner. Bizim yüzümüzü teslim alır ve bizi bir süreliğine kendisi kılar. O meydanda ölmek için birbirimizi ezeriz. O sözleri haykırır o renklere bürünürüz; o zaman, bizi çağırır. Sembol ölüme aittir, nasıl ölünebildiğine bakılarak nasıl yaşanabileceğini gösterir. Sembole ya da imgeye dönüşen imaj, nesne, kişi veya mekân, kaynağından, gerçekliğinden daha güçlü bir etki yapar üzerimizde. Direnişte, bizzat ölümün kendisi bir mekân bulur. Gerçekleştiği yer, Ethem in vurulduğu nokta, daha önce olduğu yer değildir artık. Üzerinde ruhsal, psikolojik bir hale vardır. Fiziki güç olarak polis tarafından kolayca kaldırılabilecek küçük bir grup eylemci, bu psikolojik barikatın ardında güvendedir. "Psikolojik barikat", bir tür dokunulmazlıktır. Ethem in vurulduğu yerde sadece birkaç yoldaşı ve ailesi nöbette değildir o gece, evinde, yarı uyanık yatan binlerce can, harekete geçme potansiyeli olarak, o noktanın görünmeyen nöbetçileridir. Bir sembole bağlanma yatkınlığımız nereden gelir, onun harekete geçirdiği şey nedir içimizde? Sembol, aynı anda hem bir yücelme hem de, sembolik haliyle, olması gerekip de gerçekte olmayanın ikame varlığı dır. Sembol, meydanda kendisini sembol bilenlerin yaşama ve mücadele azmini yükseltirken, -sevinçli duygular-, onu sevmeyenlerinkini düşürür, -kederli duygulanımlar-. O halde meydanda ne olur?