12. Anadolu Odaları Eğitim Semineri.. KONYA SMMM ODASI 12. ANADOLU ODALARI EĞİTİM SEMİNERİ AÇILIŞ KONUŞMASI YMM. Nail SANLI TÜRMOB Genel Başkanı 9 Ekim 2012, Antalya
Sayın Başkanlar, Hocalarım, Değerli Konuklar, Sevgili Meslek Mensupları, Konya Odamız tarafından bu yıl onikincisi düzenlenmekte olan Anadolu Odaları Eğitiminin açılışında bulunmaktan duyduğum memnuniyeti dile getirerek sözlerime başlamak istiyorum. Konya Odamızın bu geleneksel hale gelmiş Seminerinin her geçen yıl farklı mesleki ve akademik konularla yapılıyor olması muhasebe meslek camiasının üst örgütü TÜRMOB olarak bizi mutlu ediyor ve gururlandırıyor. Başta Oda Başkanı İsmail Bey ve tüm emeği geçenlere bu semineri geleneksel hale getirdikleri için teşekkür ediyorum. Bu seminerde Hocalarımız, konunun uzmanları ve bürokratlar yeni TTK, Uluslararası Finansal Raporlama Standartları ve Bağımsız Denetim konularında güncel bilgileri bizlere aktaracaklar. Ben de müsaadenizle bu konularda ki görüşlerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli Konuklar, İşletmelerimizin uluslararası piyasalara daha rahat entegre olabilmeleri, şeffaflaşabilmeleri ve kurumsal bir yapıda faaliyetlerini yürütebilmeleri için uzun bir hazırlık dönemi sonrası 14 Şubat 2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu (yeni TTK) finansal raporlama ve bağımsız denetim alanında devrim niteliğinde düzenlemeler getirmekteydi. Ancak, maalesef 6335 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle finansal raporlama ve bağımsız denetim alanında yeni TTK önemli bir yara almıştır. Zira; ülkemizdeki işletmelerin yaklaşık %99,2 sini oluşturan KOBİ ler bağımsız denetime tabi iken (anonim şirket bazında yaklaşık 90.000 şirket bu kapsamdaydı), 6335 sayılı yasa ile bağımsız denetime tabi olacak şirketlerin Bakanlar Kurulunca belirlenmesi yönünde bir düzenleme değişikliği yapılmıştır. Duyumlarımıza göre; hazırlık aşamasında olan Bakanlar Kurulu Kararında zaten hali hazırda bağımsız denetime tabi; halka açık, sermaye piyasasında faaliyette bulunan işletmeler ile sermaye piyasası kurumları, bankalar ve sigorta şirketleri yanı sıra bağımsız denetime tabi olma kriteri şu şekilde düşünülmektedir: 2
Aşağıda yer alan üç ölçütten en az ikisini sağlayan sermaye şirketleri bağımsız denetime tabi olacaktır. Bunlar; Aktif büyüklüğü 150 milyon ve üstü TL olmak, Yıllık net satış hasılatı 200 milyon ve üstü TL olmak, Çalışan sayısı 500 ve üstü olmak. Bu kriterlere baktığımızda, toplam yaklaşık denetlenebilir 700.000 sermaye şirketinin sadece 1500-1600 civarının bağımsız denetime tabi olacağı anlaşılmaktadır. Ayrıca, yeni TTK hükümlerine göre, bağımsız denetime tabi olmayan bu şirketlerin finansal tablo üretme yükümlülükleri ise devam etmektedir. Finansal tablo tüm kesimlerin ihtiyacı için üretilmekte ve bağımsız denetim ile sigortalanmaktadır. 6335 sayılı yasa ile değişik TTK mad.64 ile defterlerin Vergi Usul Kanunu kapsamında tutulmasına yönelik geri bir adım atılmış oldu. Mad.69 da ise finansal tabloların Türkiye Muhasebe Standartlarına uygun hazırlanacağı yer almaktadır. Bu durum çift finansal tablo ve çok başlılığa geri dönmek demektir. Söz konusu değişikliği hiç bir kesim sahiplenmezken, neden olarak siyasi tercih ve kararlar gösterilmektedir. Bizim görüşümüze göre ise muhasebe ve denetim uygulamalarında siyasi karar ve tercihlerin yeri olmamalıdır. Aksi takdirde uluslararası standartlardan uzaklaşmış oluruz. 6335 sayılı yasa ile değiştirilen yeni TTK maddeleri arasında çelişkiler ortaya çıkmış ve Kanunun zemini ve omurgası kaymıştır. Birbiriyle ilintisi nakış gibi işlenmiş yeni TTK nın maddeleri arasındaki bağ 6335 sayılı Yasa değişikliği ile kopmuştur. Dolayısıyla finansal raporlama ve bağımsız denetim alanında yeni Türk Ticaret Kanunu önemli anlamda tırpanlanmıştır. Başlangıçta beklediğimiz şirketlerimizin şeffaflaşması, kurumsallaşması ve uluslararası piyasalara açılması zamana bırakılmış, ötelenmiştir. Sonuçta, ülke olarak bir fırsatı daha elimizin tersiyle itmekteyiz. Üstelik, şu haliyle denetim alanında eski Türk Ticaret Kanunun var olan iyi- kötü murakıplık sistemi de ortadan kalktı ve sermaye şirketleri tamamen denetimsiz kaldılar. Bu durumun ülkemizin finansal raporlama ve bağımsız denetim alanındaki uygulamalarına ve prestijine yakışmadığını düşünüyoruz. 3
Bu durum ilgili kesimlerin yeni Kanun ve getirdiği düzenlemelere karşı olan zevk, dinamizm ve heyecanı da azaltmıştır. Sayın Katılımcılar, KOBİ lerin finansal raporlama standartları ve bağımsız denetim uygulamalarının dışında kalması, bankacılık sektörünün Basel II ve Basel III kriterleri açısından da bir aykırılık teşkil etmektedir. Zira, bankacılık sektörünün bu evrensel kriterleri şeffaflık ve kurumsal yönetim kavramlarını ön plana çıkarmıştır. KOBİ bilançolarının kredilendirmeye uygun olmaması, kayıt dışı işlemlerin bulunması KOBİ lerin derecelendirme aşamasında yaşayacakları zorlukların başında gelmekte ve düşük derecelendirme notu nedeniyle kredi temininde güçlüklerle karşılaşmaktadırlar. KOBİ erin en iyi dereceyi alabilmeleri ise sağlıklı bir finansal raporlama sistemi ve bağımsız denetim ile mümkündür. KOBİ lerin bağımsız denetim de dahil sağlıklı bir finansal raporlama sistemine sahip olmalarının çok çeşitli faydaları bulunmaktadır: Daha kolay finansman temini ve halka açılma, Finansal itibar Sermaye maliyetinin azaltılması Bu faydaları çok açık ve net bir şekilde iş alemine ve KOBİ lere anlatıyoruz ve anlatmaya devam edeceğiz. Basel II ve Basel III kriterlerine göre, bankalar kredi taleplerini değerlendirirken müşteri şirketlerin uluslararası standartlara göre bağımsız denetimden geçmiş finansal tablolarını esas almaktadırlar. Bu nedenle kredi almak isteyen bir KOBİ için finansal tablolarını uluslararası standartlara göre hazırlaması ve bağımsız denetimden geçirtmesi evrensel bir gereklilik halini almıştır. Global ekonomik dünyanın bir parçası olarak ülkemiz KOBİ lerinin de, uluslararası düzeyde pazar paylarını artırabilmeleri ve şeffaf bir yapıda kredi temin edebilmeleri açısından bu gerekliliğin, yani bağımsız denetimin, dışında kalmaları düşünülemez. 4
Sayın Konuklar, Muhasebe meslek mensupları olarak biz, bağımsız denetime tabi olacak şirketlerin sayısının daha geniş tutulmasını ve bu şirketlerimizin biran önce çağdaş finansal raporlama ve bağımsız denetimle tanışarak şeffaflaşmalarını ve dış pazarlara açılmalarını istiyoruz. Biz KOBİ lerin Gelişen İşletmeler Piyasasında halka açılmaları için kaliteli ve çağdaş bir finansal raporlama uygulamasına, bağımsız denetime tabi olmalarını bekliyoruz. Değerli Meslektaşlarım, 660 sayılı KHK ile muhasebe standartları ve bağımsız denetim alanında yeni düzenlemeler bizi bekliyor. Bu düzenlemelerin başında şu anda taslak halinde görüşlere açılmış olan Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun (KGK) hazırladığı Bağımsız Denetim Yönetmeliği gelmektedir. 2000 li yılların başlarında ABD de yaşanan Enron skandalı sonrası şirketlerin finansal tablolarının doğruluğu ve güvenilirliğinin temel sigortası olan bağımsız denetim uygulamaları sorgulanmaya başlanmıştır. Bu kapsamda öncelikle ABD de ve sonrasında Avrupa Birliği ve tüm dünya ülkelerinde bağımsız denetimin kalitesini ortaya koymak üzere Kamu Gözetim Kurullarının oluşturulmaya başlandığı görülmektedir. Bu gelişmeler kapsamında ülkemizde de 660 sayılı KHK ile Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu oluşturulmuş oldu. Bu uluslararası gelişmeler çerçevesinde beklenen bir gelişmeydi. 660 sayılı KHK genel olarak incelendiğinde muhasebe mesleği ile ilgili olarak; muhasebe standartları, denetim standartları ve kamu gözetimi olmak üzere 3 temel konu üzerinde düzenlemeler getirerek, bu 3 alanda yetkili tek ve güçlü bir otorite kurulmasını amaçlayan bir KHK özelliği taşımaktadır. Bu açıdan yeni Kurula uluslararası uygulamalardan çok farklı olağanüstü bir güç verilmesine neden olduğu görülmektedir. 5
Başta ABD de ve sonrasında Avrupa Birliği ve diğer ülkelerde uygulamaya geçen Kamu Gözetim Kurullarının esas işlevi bağımsız denetim faaliyetinin gözetimini yapmaktır. 660 sayılı KHK ile kurulan Kamu Gözetim Kurulunu diğer ülke Kamu Gözetim Kurullarından ayıran temel özellik, bizim Kurulumuzun hem muhasebe standardını, hem denetim standardını belirlemesi, hem de bağımsız denetimin kural ve esaslarını belirleyip, bağımsız denetimin gözetimini yapmasıdır. Uluslararası uygulamalar incelendiğinde ise; muhasebe standardını, denetim standardını belirleyen kurumlar ile bağımsız denetimin gözetimini yapan kurumun farklı kurumlar oldukları görülmektedir. Böyle olması olası çıkar çatışmalarının engellenmesi açısından gerekli görülmektedir. Örneğin; ABD de muhasebe standartlarını FASB adlı Finansal Muhasebe Standartları Kurulu belirlerken, bundan tamamen bağımsız Amerikan muhasebe meslek örgütü AICPA-Amerikan Mali Müşavirler Enstitüsü denetim standartlarını belirlemekte, denetim uygulamalarının gözetimi ise PCAOB adlı kamu kurumu niteliğindeki ve bizim yeni Kurulumuza muadil Kamu Gözetim Kurulu tarafından yürütülmektedir. Dolayısıyla bizde Kamu Gözetimi Kurulu aslında uluslararası uygulamalarda meslek örgütlerinin belirlediği denetim standartlarını belirleme yetkisini de kendi uhdesine almıştır. Aslında olması gereken denetim standartlarının meslek örgütümüz TÜRMOB tarafından, bizim tarafımızdan belirlenmesidir. Değerli Arkadaşlarım, 660 sayılı KHK; ülkemizde bulunan bağımsız denetim alanındaki parçalı, çok başlı ya da bölüntülenmiş olarak ifade ettiğimiz yapının sona ermesine neden olmuştur. Zira ülkemizde çeşitli alanları düzenleyen SPK, BDDK, Hazine Müsteşarlığı, EPDK vb kurum ve kuruluşların bağımsız denetime ilişkin farklı düzenleme ve uygulamaları ve meslek mensuplarımızı (SMMM ve YMM ruhsatlı kişiler) yıllardır sıkıntı içine sokan çok başlı yapı söz konusu KHK ile ortadan kalkmakta, bağımsız denetim alanında tek başlı bir yapıya geçiş sağlanmaktadır. Başka bir ifadeyle bu alanda yetkili olan yukarıda sayılı tüm kurum ve kuruluşların yetkileri bu KHK ile ellerinden alınmıştır. Ancak, bu kurumların kendi alanlarını düzenleme yetkileri devam etmektedir. Örneğin, SPK sermaye piyasasını düzenleyici ve denetleyici otorite olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. 6
SPK tarafından başlatılmış uygulamalar bu kapsamda Kamu Gözetimi Kurulu tarafından kabul görmektedir. Örneğin; Kamu Gözetim Kurulu tarafından 2012 yılı sonuna kadar yapılacak SPK Bağımsız Denetim Lisanslama sınavları kabul görmüştür. Aynı şeyi biz de TÜRMOB Bağımsız Denetim Eğitimleri için bekliyor ve talep ediyoruz. Kamu Gözetim Kurulunun başlatmış olduğumuz eğitimleri kabul etmesini istiyoruz. Değerli Arkadaşlarım, Sayın Konuklar, Muhasebecilik mesleği uluslararası gelişmelere paralel olarak gün geçtikçe yeni uzmanlık alanlarıyla tanışmaktadır. Bu alanlardan birisi de halka açık şirketler, bankalar ve sigorta şirketleri için öteden beri var olan yeni Türk Ticaret Kanunu ile kapsamı genişleyen bağımsız denetim alanıdır. Bağımsız denetim; muhasebe mesleğinden ayrı bir meslek değil, muhasebe mesleğinin teknik bir uzmanlık alanıdır. Bu nedenle; gerek 660 sayılı KHK da gerekse şu aşamada taslak halinde olan ve Kamu Gözetimi Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulunun resmi internet sitesinde kamuoyunun görüşlerine açılmış Bağımsız Denetim Yönetmelik Taslağı nda bağımsız denetimin ancak meslek mensupları (SMMM ya da YMM ruhsatı almış kişiler) tarafından yürütüleceği amir hüküm olarak esas alınmıştır. Ancak; Yönetmelik Taslağı incelendiğinde; bağımsız denetim faaliyetinin uygulayıcı yönü olan meslek mensuplarımızın ve Birliğimiz TÜRMOB un ihmal edildiği görülmektedir. Bağımsız denetim sürecinin hiçbir aşamasında ve unsurunda TÜRMOB a herhangi bir atıf söz konusu olmayıp, sürecin hiçbir noktasında TÜRMOB ile işbirliği ve istişare öngörülmemiştir. Oysa; uluslararası uygulamalarda başta ABD de Kamu Gözetimi Kurulu ve Avrupa Birliğinin çoğu ülkesinde; bu Kurulların meslek örgütleriyle istişare halinde ve uyumlu bir şekilde çalıştıkları görülmektedir. Meslek mensubu denetçilerin sicilleri ve kütükleri üyesi bulundukları meslek örgütlerinde tutulmakta; denetçi eğitimleri dahil tüm mesleki eğitimler ve denetim sınavları ile birlikte tüm mesleki sınavlar meslek örgütleri tarafından yapılmaktadır. Denetçilerin disiplin dosyaları da meslek örgütlerinde takip edilmektedir. Bu kapsamda Kamu Gözetim Kurullarının odaklandığı nokta yapılan bağımsız denetimin denetim standartlarına uygunluğunun gözetimi olmakta, bu çalışmayı yürütürken her türlü bilgiyi meslek örgütünden elektronik ortamda bir işbirliği içinde temin 7
etmektedirler. Bu güzel bir işbirliği örneğidir ve temeli gözetim kurullarının bazı yetkilerini meslek örgütlerine devretmesiyle mümkündür. Değerli Arkadaşlarım, Hepinizin bildiği üzere TÜRMOB olarak Yeni Türk Ticaret Kanununun getirdiği başta bağımsız denetim olmak üzere yeni uygulamalar için meslek mensuplarımızı hazırlamak üzere 2011 yılında bir Bağımsız Denetim Eğitim Seferberliği başlattık. TÜRMOB meslek mensuplarından hiçbir eğitim ücreti talep etmeksizin, kendi kaynaklarını kullanarak büyük bir projeye girişmiştir. Öncelikle bağımsız denetçi eğitimini yürütecek eğitimcilerin eğitim programı tamamlanmış ve sonrasında denetçi eğitimi programları başlatılmıştır. Şu aşamada ülke genelinde meslek odalarında 40.000 in üzerinde meslek mensubunun bağımsız denetim eğitimleri tamamlanmak üzeredir. Bu KHK ile bağımsız denetim eğitimlerinin önemi bir kat daha artmış bulunmaktadır. Konuya ilişkin Yönetmelik taslağı ile getirilmek istenen eğitim programı zaten TÜRMOB tarafından üyelerine verilmeye başlandığına göre, ülke kaynaklarının etkin kullanımı açısından en uygun yol TÜRMOB eğitimlerinin Kamu Gözetim Kurulu tarafından kabul görmesidir. Benzer şekilde uluslararası uygulama ve gelişmelere paralel olarak ; Denetçilerin eğitimleri yanı sıra denetçilik sınavlarının; Denetçilerin sicil ve kütüğünün oluşturulması işlemlerinin; Denetçilerin disiplin ve soruşturmalarının, Bağımsız denetim standartlarının belirlenmesinin, mesleğin üst Birliği TÜRMOB a devredilmesi gerekmektedir. Uluslararası gelişmelere paralel olarak Kamu Gözetimi Kurulu esas olarak bağımsız denetim faaliyetinin kalitesine odaklanmalı ve bağımsız denetim kuruluşları ve denetçileri üzerinde etkin bir gözetim sistemi kurmalıdır. Ancak bu şekilde; ABD de 2000 li yılların başında yaşanan Enron skandalı benzeri muhasebe usulsüzlükleri ve denetim ihlallerinin önüne geçmek mümkün olabilecektir. 8
Hepsinden önemlisi şudur ki, Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu faaliyetlerini yürütmesi için muhasebe mesleğinin üst Birliği olan TÜRMOB un 23 yıllık mesleki deneyimine ve gücüne, meslek mensuplarının gayret ve çalışmalarına gereksinimi olduğu ortadadır. TÜRMOB olarak Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulu ile bir işbirliğine hazır olduğumuzu bir kez daha ifade eder, ülkemizde bağımsız denetim uygulamalarının başarısı açısından iki kurum arasındaki işbirliğinin zaten beklenen doğal bir sonuç olduğunu vurgulamak isterim. Zira bağımsız denetim faaliyeti; bağımsız denetçi yani biz meslek mensubu SMMM ve YMM ler olmadan yürütülemez. Böyle bir bağımsız denetim faaliyeti hayal ediliyorsa; bu olsa olsa öğretmensiz bir okulda verilen eğitime benzer. Sayın Katılımcılar, Sözlerime son verirken, Konya Odamıza geleneksel hale getirdiği Anadolu Odaları Eğitim Seminerlerinin bu onikincisini düzenlediği için tekrar teşekkür ediyor ve oturumların başarılı ve verimli geçmesini diliyorum. 9