CEZA HUKUKU GENEL HÜKÜMLER FİNAL SINAVI CEVAP ANAHTARI OLAY ÇÖZÜMÜ BİRİNCİ OLAY I. OLAY VE HUKUKİ SORUN A, amatör olarak sörf yapan B ye Flores adalarında sörf yapmanın çok zevkli olduğunu, bir seyahat firmasının sörfçüler için çok ucuz tur düzenlediğini, bu fırsatı mutlaka değerlendirmesi gerektiğini söylemiş, bunun üzerine B, Flores te sörf yaparken dalgaların yüksekliği nedeniyle dengesini kaybedip düşmüş ve ölmüştür. Bu suretle A kasten öldürme suçu (TCK nın 81. maddesine göre) dolayısıyla sorumlu tutulabilir II. İRDELEME A. SUÇUN UNSURLARI AÇISINDAN İRDELEME Maddi Unsurlar a.suçun Faili: Söz konusu suç, faillik bakımından herhangi bir özellik aranmadığından özgü suç olmayıp herkes tarafından işlenebilen bir suçtur. Somut olayda fail A olabilir. b. Suçun Konusu: Öldürme suçunun konusu, yaşayan bir insandır. Somut olayda B dir. c. Suçun Mağduru: Öldürme suçunda hayatını kaybeden kişi, suçun mağdurudur. Somut olayda B dir. d. Fiil: Kasten öldürme suçu serbest hareketli bir suç olup, ölüm neticesine yönelik her davranış bu unsuru gerçekleştirebilir. Olayda A, B nin ölmesi düşüncesiyle, mutlaka Flores e gidip sörf yapmasını söyleyerek fiil unsurunu gerçekleştirmiştir. e. Netice: Kasten insan öldürme suçunun kanuni tarifinde, fiilin yanı sıra ayrıca bir ölüm şeklinde bir neticenin meydana gelmesi öngörülmüştür. Olayda B nin ölümü ile bu unsur gerçekleşmiştir f. Nedensellik Bağı: Ceza hukukunda nedensellik bağının tespitinde şart teorisinden yararlanılmaktadır. Bu teoriye göre, neticeyi meydana getiren çok sayıda neden vardır ve bunların tümü netice bakımından nedensellik değeri taşıyıp neticeye neden olan bütün şartlar eşdeğerdedir. Bu nedenle, şart teorisi, şartların eşdeğerliliği teorisi olarak adlandırılmak gerekir. Olayda A B ye Flores adalarında sörf yapmanın çok zevkli olduğunu, bir seyahat firmasının sörfçüler için çok ucuz tur düzenlediğini, bu fırsatı mutlaka değerlendirmesi gerektiğini söylemiş, B nin de Flores e sörf yapmaya gitmiş ve orada ölmüştür. Şart teorisi açısından A nın hareketi ile B nin ölümü arasında nedensellik bağı vardır. Nedensellik bağının tespitinde ister Kanuni şart ister olmasa olmazdı formülü uygulansın aynı sonuca varılacaktır. A nın sözleri üzerine dış dünyada meydana gelen değişiklikler arasında doğa kanunlarına uygun bir bağlantı bulunmaktadır. (Kanuni şart teorisi) Conditio sine qua non = Olmazsa olmazdı yöntemine göre de aynı sonuca ulaşılmaktadır: Çünkü, A, şayet B ye Flores te mutlaka sörf yap demeseydi, B Flores e gitmeyecek, orada sörf yapmayacak ve dalgalara kapılarak düşüp, okyanusta boğulmayacaktı diyebiliyoruz. g. Objektif İsnadiyet: Neticeli suçlarda failin hareketi ile suçun kanuni tanımında öngörülen netice arasında nedensellik bağının varlığı tespit edildikten sonra, ikinci bir değerlendirme yapmak ve tipik neticenin faile objektif olarak isnad edilip edilemeyeceğinin tespit edilmesi gerekir. Objektif isnadiyetin varlığı için temel ölçüt, bir hareketin suçun konusu bakımından izin verilen riski aşan, yani hukuken yasaklanan bir tehlike doğurması ve bu tehlikenin somut olayda tipe uygun netice olarak gerçekleşmesidir. Çeşitli haller objektif isnadiyetin kalkmasına yol açar. Bunlar; riski azaltıcı haller, tehlikenin hukuken önem taşımayacak ölçüde artırıldığı haller, izin verilen risk halleri, tehlikenin netice olarak gerçekleşmediği haller, normun koruma alanına girmeyen haller, hukuka uygun alternatif davranışlardır. i. Tehlikenin hukuken önem taşımayacak ölçüde artırıldığı haller: Failin fiili hukuki değerin ihlali açısından hukuken önem taşımayacak ölçüde bir tehlike doğruyorsa bu hallerde de objektif isnadiyet yoktur. Hayatın olağan faaliyetlerine neden olunması belli bir risk veya tehlike doğursa bile bunlar hukuken önem taşımayan tehlikelerdir. ii. Riski azaltıcı haller: Bu hallerde fail, neticenin gerçekleşmesini zamansal olarak ertelediği ya da daha hafif bir neticenin meydana gelmesine neden olduğu için meydana gelen bu netice faile objektif olarak isnad edilemez. 1
iii. İzin verilen risk halleri: Failin hukuken önem taşıyan bir risk doğurması halinde bu riskin, izin verilen risk kapsamında olması durumunda ortaya çıkan netice faile objektif olarak isnad edilmez. Söz gelimi, trafik kurallarına uygun davranılsa dahi karayolu trafiği hayat, sağlık ve ya malvarlığı bakımından tehlikeli bir faaliyettir. Aynı şekilde endüstri faaliyetleri, spor faaliyetleri gibi tüm faaliyetler açısından bu durum geçerlidir. Ancak kamusal yarar açısından bu faaliyetlere hukuken izin verildiği için önemli bir risk doğursalar da bu riskler sonucu meydana gelen neticeler kişiye objektif olarak isnat edilmez. iv. Tehlikenin netice olarak gerçekleşmediği haller: Tipik netice, failin sebebiyet verdiği tehlikenin gerçekleşmesi olarak ortaya çıkmamışsa bu durumda netice faile objektif olarak isnad edilmez. Buna karşılık hukuken önem taşıyan bir tehlike doğmuşsa nedensellik bağındaki önemsiz sapmalar, meydana gelen neticenin faile objektif olarak isnad edilmesini engellemez. v. Normun koruma alanına girmeyen haller: Meydana gelen tipik netice, davranış normunun koruma alanına girmez ise faile objektif olarak isnad edilmez. vi. Hukuka uygun alternatif davranışlar: Hukuka uygun davranılsaydı dahi aynı netice kesin olarak ortaya çıkacaktı denilebiliyorsa, objektif isnadiyet yoktur. Somut olayda, A nın B ye yönelik Flores te sörf yapma fırsatını kaçırmaması gerektiğini içeren sözleri ile A nın hareketinin tehlikeyi önem taşımayacak derecede arttırması, hayatın olağan faaliyetlerine neden olunması, belli bir risk veya tehlike doğursa bile bunlar hukuken önem taşımayan tehlikelerdir. Bu nedenle B nin ölüm neticesi, A ya objektif olarak isnat edilemeyecektir. Bu nedenle suçun maddi unsuru oluşmamıştır. I. OLAY VE HUKUKİ SORUN İKİNCİ OLAY P ve (O Her iki fail de ayrı ayrı değerlendirilmiş olabilir), evinden ayrılarak A ile birlikte yaşamaya başlayan kardeşi N i öldürmeye karar verir ve yemeğine zehir koyar. N nin fenalaşması üzerine onu hastaneye kaldırsa da N ölür. Bu suretle P ve (O), kasten öldürme suçu (TCK nın 81. maddesine göre) dolayısıyla sorumlu tutulabilir. II. İRDELEME A. SUÇUN UNSURLARI AÇISINDAN İRDELEME 1. Maddi Unsurlar a.suçun Faili: P dir. b. Suçun Konusu: N dir. c. Suçun Mağduru: N dir. d. Fiil: Olayda P, N nin ölmesi için yemeğine zehir koyarak fiil unsurunu gerçekleştirmiştir. e. Netice: Olayda B nin ölümü ile bu unsur gerçekleşmiştir. f. Nedensellik Bağı: Olayda P ve O birbirinden habersiz N nin yemeğine zehir koymuşlar ve N bu yemeği yemesi sonucu ölmüştür. Ölüm neticesine faillerden hangisinin hareketinin neden olduğunun, yani nedensellik bağının tespit edilmesi gerekir. P ve O nun birbirinden habersiz olarak N nin yemeğine koydukları zehirlerden her birinin tek başına N nin ölümünü meydana getirebilecek nitelik ve miktarda olması halinde alternatif nedensellikten söz edilir Alternatif nedensellik hallerinde, şart teorisi kapsamında Olmazsa Olmazdı formülünü uyguladığımızda ise yanıltıcı sonuçlara varmaktayız. Çünkü N nin yemeğine P ve O nun ayrı ayrı zehir koyması olayında her bir failin koyduğu zehir tek başına N nin ölümünü meydana getirebilecek nitelik ve miktardadır. Olayda faillerden herhangi biri, Benim zehir koyma hareketim olmasaydı netice meydana gelecekti çünkü diğer failin koyduğu zehirle ölecekti dediğinde ve diğer fail de aynı hususu ileri sürdüğünde, her ikisinin hareketinin netice bakımından nedensellik değeri taşımadığı gibi hatalı bir sonuca varılacaktır. Halbuki her iki olayda da 2
faillerin hareketlerini neticeye sebep olduğu açıkça ortadadır. Bu gerçek duruma rağmen olmazsa olmazdı formülü kullanıldığında gerçek duruma uymayan bir sonuca varılmaktadır. Bu nedenle şart teorisinin kanuni şart formülü ile uygulanması görüşü ileri sürülmüştür. Bu görüşe göre, kişinin hareketinden sonraki süreçte, bu hareket ile dış dünyada meydana gelen değişiklikler arasında, doğa kanunlarının gereği olarak bir bağlantı bulunmalıdır. Kişinin hareketi ile böyle bir bağlantı içindeki dış dünyadaki bir değişiklik, şayet kanunda öngörülen netice (tipik netice) şeklinde ortaya çıkmışsa, olayda nedensellik bağı var kabul edilip olmazsa olmazdı gibi bir varsayımsal formüllerle değil, doğa bilimlerinin yöntemleri kullanılarak belirlenebileceği ileri sürülmektedir. Olayda, gerek P gerek O nun zehir verme hareketi tek başına ölümü meydana getirmeye yeterli olduğunda, her ikisinin fiili de ölüm neticesi bakımından nedensel değer taşır. Bu durumda kimin hareketinin neticeye yol açtığı belirlenebiliyorsa o fail, tamamlanmış KİÖ den, diğer fail ise teşebbüs aşamasında kalmış KİÖ den sorumlu tutulur. (Yine her iki failin de zehir verme hareketinin tek başına ölümü meydana getirmeye yeterli olduğu durumda) Şayet kimin hareketinin neticeye yol açtığı belirlenemiyorsa şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği her iki fail de teşebbüs aşamasında kalmış KİÖ den sorumlu tutulur. Ancak her iki failin verdiği zehirlerin tek başına ölüm neticesini meydana getirmeye elverişli olmadığı durumda (ikisinin verdiği zehrin birleşerek ölüme neden olduğu) ölüm neticesi meydana gelmişse her iki fail de teşebbüs aşamasında kalmış KİÖ den sorumlu tutulur. g. Objektif İsnadiyet: Bu konuda olayda sorun yoktur. 2. Manevi Unsur P ve (O), suçun icrası sırasında N nin ölebileceğini biliyor ve ölmesini de istiyordur. Doğrudan kastla hareket ettiği sonucuna ulaşılabilir. 3. Hukuka Aykırılık Unsuru Olayda herhangi bir hukuka uygunluk nedeni bulunmamaktadır. B. NİTELİKLİ UNSURLAR Öldürme suçunun kardeşe karşı işlenmesi kasten öldürme suçunun nitelikli bir unsurudur. Kasten öldürme suçunun töre saikıyla işlenmesi kasten öldürme suçunun cezayı arttıran nitelikli unsurlarındandır. C. KUSUR Olayda haksız tahrik gündeme gelebilir. Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet ve şiddetli elemin etkisi altında suç işlenmesi halinde failin cezasında indirime gidilecektir. Haksız tahrikin uygulanabilmesi için tahriki oluşturan haksız bir fiil olmalıdır. Haksız fiil, failde hiddet veya şiddetli elem meydana getirmelidir. Suçun mağdur tarafından yapılan haksız fiilin doğurduğu hiddet ve şiddetli elemin altında işlenmesi gerekmektedir. Somut olayda N nin A ile birlikte yaşamaya başlaması durumu kardeşi ve ailesi bakımından haksız tahrikin uygulanması koşullarını oluşturmaz. Zira burada N tarafından gerçekleştirilen bir haksız fiil yoktur. Bu nedenle P ve O, haksız tahrik indiriminden yaralanamaz. D. SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ Teşebbüs: Olayda iki hususun tartışılması gerekir. a. P ve O tarafından N nin yemeğine konan zehrin başlı başına öldürücü nitelik taşıyıp taşımadığının değerlendirilmesi 3
Olayda P ve O nun birbirlerinden habersiz oldukları bilgisine yer verilmiştir. Dolayısıyla P ve O arasında iştirak iradesi bulunmadığından, her ikisinin fiili de ayrı ayrı değerlendirilmelidir. P ve O tarafından konulan zehirlerin her birinin başlı başına N yi öldürmeye yeterli olması halinde, hangisinin kattığı zehrin N nin ölümüne neden olduğunun tespit edilmesi halinde o kişi, tamamlanmış öldürme suçundan cezalandırılacakken diğer fail, öldürmeye teşebbüsten cezalandırılacaktır. N nin ölümünün hangi failin kattığı zehirden kaynaklandığı tespit edilemiyorsa şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği, P ve O ayrı ayrı KİÖ suçuna teşebbüs dolayısıyla sorumlu tutulacaktır. P ve O tarafından konulan zehirlerin her birinin başlı başına N yi öldürmeye yeterli olmaması halinde ise, P ve O kasten öldürmeye teşebbüsten sorumlu tutulacaktır. b. Gönüllü Vazgeçme Fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır. Olayda icra hareketleri tamamlanmış, fail gönüllü olarak kendi çabalarıyla neticenin meydana gelmesini önlemeye çalışmıştır. Fakat failin gönüllü vazgeçmeden yararlanabilmesi için suçun tamamlanamaması ya da neticenin gerçekleşememesi gerekir. Olayımızda ise N, P nin tüm çabalarına rağmen kurtarılamadığı için P gönüllü vazgeçmeden yaralanamaz. 2. İştirak: Olayımızda N nin ölüm neticesi bakımından iştirak statüleri ayrı ayrı incelenmelidir. Somut olayda N nin yemeğine P ve O tarafından zehir konulmuş ve N bu yemeği yemesi sonucu ölmüştür. Burada P ve O, müşterek fail değildir. Zira birbirlerinden habersiz olduklarından iştirak iradeleri yoktur. Dolayısıyla her ikisi de müstakil faildir. K nın iştirak statüsü: Azmettirme ve yardım etme statüleri incelenmelidir. Bir kişiye suç işleme kararı verdirilmesi azmettirmenin ilk şartını oluşturur. Her ne kadar kişinin suç işleme konusunda bir niyeti söz konusu olsa da, belirli bir fiile ve suç işlemeye yönelik karar bir başkası tarafından verdirilmişse azmettirme söz konusu olur. Suç işleme fikri ve düşüncesi bulunan ve işleyip işlememe noktasında kararsızlığı bulunan bir kişinin suça yönlendirilmesi ise teşvik suretiyle yardım etmedir. Yardımda bulunmanın, faildeki kararsızlığı ortadan kaldıracak şekildeki telkinlerle ve düşüncenin onaylanması mahiyetindeki hareketlerle sınırlı kalması gerekir. Somut olayda P ve O nun N yi öldürmeye daha önceden karar verip vermediklerine bakılmalıdır. Buna göre, olaya bakıldığında P ve O nun birbirleriyle konuşarak insan içine çıkamaz hale geldik, bu iş böyle devam etmez dedikleri, yaşadıkları ortam ve şartlar dikkate alındığında bu sözleri dile getiren kişilerin N yi öldürme yönünde bir kararı almış olduklarının söylenebileceği belirtilebilir. Dolayısıyla K nin P ve O ya biri artık temizlesin bu işi şeklinde konuşmasının faillerde suç işleme kararını oluşturmadığı, zaten faillerin aklında olan suç işleme iradesini kuvvetlendirdiği, dolayısıyla da K nin yardım eden olduğu belirtilebilir. Ancak P ve O nun kendi aralarındaki konuşmalarından N yi öldürme kararını aldıkları tek başına belirtilemeyebilir. Zira P ve O nun şartları gereği yalnızca üzüntülerini ifade etmek amacıyla kullandıkları sözler de olabilir. Bu duruma K nin söylediği sözler, mağdurun ve işlenmesi gereken fiilin belirlenebilir olmasından dolayı K yi azmettiren durumuna getirebilecektir. Bu noktada K nın azmettiren olarak kabulü halinde altsoyu azmettirmenin değerlendirilmesi gerekir. Altsoy ilişkisinden doğan nüfuz kullanılmak suretiyle suça azmettirme halinde, azmettirenin cezasında üçte birden yarısına kadar artırıma gidilecektir. 4
Değerlendirilmesi gereken diğer bir husus ise, şerik olan K hakkında nitelikli unsur olan öldürme suçunun altsoy, kardeşe karşı işlenmesi halinde hangisinin (N, K nin kızı olduğundan altsoy mu, yoksa P ve O nun kardeşi olduğundan kardeş mi) uygulanacağıdır. Bağlılık kuralı bağlamında bir değerlendirme yapılmalıdır. Bağlılık kuralı gereği, suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı bir fiilin varlığı yeterlidir. Yine bağlılık kuralı gereği, şeriklerin sorumluluğunda failin fiili esas alınacaktır. Bu durumda şerik, ancak failin sorumlu olduğu kadar sorumlu tutulabilecektir. N nin her iki failin de kardeşi olması sebebiyle nitelikli hallerin şeriklere sirayeti gereği K hakkında öldürme suçunun altsoya karşı işlenmesi şeklindeki nitelikli unsur geçerli olmayacak, yalnızca kardeşe karşı işlenmesi şeklindeki nitelikli unsur uygulanacaktır (K nin azmettiren olarak kabul edilmesi halinde). 3. İçtima: Olayda K nin azmettiren olarak kabul edilmesi halinde tek bir fiiliyle birden fazla kişinin işlediği fiile azmettiren olarak katılmış olacaktır. Bu durumda zincirleme suç ya da fikri içtimanın şartları gerçekleşmediğinden gerçek içtima söz konusu olacak ve her iki faili de azmettiren olarak ayrı ayrı sorumlu tutulacaktır. III. YAPTIRIM TEORİSİ Koşullu salıverilen hükümlü denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işler veya yukarıda bahsedilen kendisine yüklenen yükümlülükleri hâkimin ısrarına rağmen yerine getirmez ise, koşullu salıverme kararı geri alınır. Olayımızda, P koşullu salıverilmiş ve denetim süresi içinde hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suç işlemiştir. Dolayısıyla burada mevcut koşullu salıvermeye ilişkin karar geri alınacak ve kalan cezanın aynen çektirilmesine karar verilecektir. Kararının geri alınmasından sonra aynı hükmün infazı ile ilgili bir daha koşullu salıverilme kararı verilemeyecektir. Ayrıca burada inceleyeceğimiz ikinci husus ise, tekerrürdür. Tekerrür, bir kişinin işlediği suçtan dolayı mahkûm olduktan sonra yeni bir suç işlemesidir. Önceden işlenen suçtan dolayı verilen hüküm kesinleştikten sonra yeni bir suçun işlenmesi hâlinde, tekerrür hükümleri uygulanacaktır. Bunun için cezanın infaz edilmiş olması gerekmemektedir. Tekerrür hükümleri, önceden işlenen suçtan dolayı; beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde, bu cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl geçtikten sonra işlenen suçlar dolayısıyla uygulanmaz. Olayda verilen bilgiye göre ise P 8 yıllık hapis cezası almış ve koşullu salıvermeden yararlanmıştır. Ancak hükmün infazı bu süre içerisinde devam etmektedir. A bu esnada yeni bir suç işlediğinden dolayı hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanması gündeme gelecektir. Tekerrür hâlinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrirler hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Fakat P nin ilk suçunun niteliği de önem arz eder. İlk suçu kasten işlemişse tekerrür hükümleri uygulanacaktır. Fakat ilk suçunun taksirle işlemişse taksirli suçlar ile kasten işlenen suçlar arasında tekerrür uygulanmayacaktır. O bakımından ise tekerrür hükümleri uygulama alanı bulmaz. Zira O nun ilk suçu taksirle işlenmiştir ve taksirle işlenen suçlar ile kasten işlenen suçlar arasında tekerrür hükümleri uygulanmaz. I. OLAY VE HUKUKİ SORUN ÜÇÜNCÜ OLAY L K ile geçirdiği bir tartışma esnasında K nın yüzüne sert iki tokat atar ve K nın burnu bu hareket neticesinde kanar. Kan durdurulsa da K olayın stres ve eforu sonucu gelişen kalp yetmezliği sonucu ölür. Bu 5
suretle L kasten öldürme (TCK 81), kasten yaralama (TCK 86/2), taksirle öldürme (TCK 85) veya netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama (TCK 87/4) suçları bakımından dolayısıyla sorumlu tutulabilir II. İRDELEME A. SUÇUN UNSURLARI AÇISINDAN İRDELEME 1. Maddi Unsurlar a. Suçun Faili: Olayda L, fail olabilir. b. Suçun Konusu: K dır. c. Suçun Mağduru: K dır. d. Fiil: Olayda L nin eşi K nın yüzüne sert iki tokat atması bu suçlar bakımından fiil olarak değerlendirilebilir. Fakat kasten yaralama sonucu ölümü düzenleyen TCK 87/4 hükmü, temel suç bakımından kasten yaralamayı düzenleyen 86. maddenin yalnızca 1. ve 3. fıkralarına atıf yaptığı için kastedilen fiil olan kasten yaralamanın basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde olması halinde (TCK md. 86/2), TCK 87/4 uygulanamayacaktır. Bu nedenle olayda netice sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu oluşmayacaktır. Kişiye tokat atılması, kişinin vücuduna acı veren, sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan bir davranıştır. Dolayısıyla yaralama suçu bakımından da bir fiil söz konusudur. Kişiye tokat atılması da ölüm neticesinin meydana gelmesi nedeniyle öldürücü nitelikte bir fiil olarak kabul edilebilecektir. e. Netice: Olayda basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralama sonucu ölüm neticesi gerçekleşmiştir. f. Nedensellik Bağı: Tartışma konusu suçlar ile failin fiili arasında nedensellik bağına ilişkin bir sorun bulunmamaktadır. g. Objektif İsnadiyet: Tartışılacak herhangi bir durum bulunmamaktadır. B. Manevi Unsur: (Yaralama Suçu) Olayda fail, mağdura bilerek yüzüne sert iki tokat ve acı vermiştir. Bu nedenle basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek yaralama suçu, kasten işlenmiştir. (Öldürme Suçu) Ölüm neticesi bakımından ise bir değerlendirme yapmak gerekir. Bu bağlamda ölüm neticesinin öngörülebilir olup olmadığı hususunda bir değerlendirme yapılmalıdır. Öngörülebilir nitelikte olduğu sonucuna ulaşılamadığı takdirde öldürme suçu söz konusu olmayacak ve fail, yalnızca yaralama suçundan sorumlu tutulacaktır. Ölüm neticesinin öngörülebilir olduğu durumlarda failin öldürme suçundan dolayı sorumluluğunun tartışılması gerekecek ve bu bağlamda öldürme suçunun manevi unsuru değerlendirilecektir. Somut olayda K ile L nin birbirlerinin eşi olmalarından dolayı ölüm neticesinin öngörülebilir olduğu belirtilebilecektir. Dolayısıyla olayda öldürme suçu bakımından bir değerlendirme yapılması gerekir. Yargıtay, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralama fiilinin mağdurda mevcut olan bir hastalıkla veya mağdurun bedenindeki istisnai bir özellikle birleşerek ölüm meydana getirmesi halinde mağdurun hastalığının fail tarafından bilinip bilinmediğine bakılarak bir sonuca gidilmekte, şayet fail hastalığı biliyorsa neticeyi de öngörmesi gerektiğinden meydana ölüm neticesinden bilinçli taksirle sorumlu tutulacaktır. Buna karşılık fail, mağdurun hastalığını bilmiyorsa bilinçsiz taksirle öldürmeden sorumlu tutmaktadır. Kanaatimizce Yargıtay ın bu şekilde değerlendirmesi yerinde olmayıp failin öldürme suçunu bilinçli taksirle mi, yoksa olası kastla mı sebep olduğunun tartışılması gerekmektedir. Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Bilinçli taksir ise, kişinin neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halidir. Olası kast, failin suçun kanuni tanımındaki objektif unsurların gerçekleşebileceğini mümkün görmesine rağmen, fiili işlemek suretiyle neticenin gerçekleşmesini kabullenmesi olarak tanımlanabilir. Somut olayda fail ile mağdurun daha önce de sık sık tartıştıkları belirtilmiştir. Bir kalp hastası için tartışma bile hastalığı tetikleyici bir durum arz edebilir. Fakat bu tartışmalardan hiçbirinde mağdurun hastalığı 6
tetiklenmemiştir. Bu nedenle L bakımından ölüm neticesini öngörmekle birlikte, meydana gelmeyeceğine yönelik bir güveninin olduğu kabul edilerek bilinçli taksirin var olduğu ileri sürülebilir. Yüze sert iki tokat atılması da önemli bir nokta olmakla birlikte burada da failin olursa olsun şeklinde bir davranışı yani neticenin kabullenilmesinin söz konusu olmadığı sonucuna ulaşılabilir. Diğer yandan L nin K nin hastalığından haberdar olması durumunda işlediği fiil nedeniyle bu şekilde bir ölüm neticesinin ortaya çıkabileceğini öngördüğü ve ciddi bir şekilde mümkün görerek kabullendiği belirtilebilecektir. Dolayısıyla L nin K nin ölümü bakımından olası kastla hareket ettiği de ifade edilebilecektir. C. Hukuka Aykırılık Unsuru: Olayda bir hukuka uygunluk sebebi bulunmamaktadır. II. NİTELİKLİ UNSURLAR Olayda herhangi bir nitelikli hal bulunmamaktadır III. KUSUR Haksız tahrik söz konusu olabilecektir. K nin kızları N nin ölümü bakımından şerik olmasına neden olan davranışı, haksız fiil olarak değerlendirilebilecek ve haksız tahriki gündeme getirecektir. IV. SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ 1. Teşebbüs: Teşebbüs bakımından herhangi bir durum söz konusu değildir. 2. İştirak: İştirak bakımından herhangi bir durum söz konusu değildir 3. İçtima: Bilinçli taksirin varlığının kabulü durumunda Olayda K nin ilk gerçekleştirdiği kasten yaralama suçu ile öldürme suçu arasında farklı neviden fikri içtima söz konusu olabilecektir. Buna göre, işlediği bir fiille birden fazla farklı suçun oluşumuna neden olan kişiye en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı ceza verilecektir. O halde K hakkında yalnızca taksirle öldürme suçundan ya da olası kastla öldürme suçundan dolayı ceza verilecektir. Bu konuda bir görüşe göre, farklı neviden fikri içtima bakımından da (TCK md. 44) aynı neviden fikri içtimada söz konusu olan istisnalar uygulanabilecek ve kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarından dolayı tek bir suçtan dolayı ceza verilmeyecek ve gerçek içtima kuralları gereği her suçtan ayrı ayrı ceza verilecektir. O halde öldürme suçunun olası kastla işlendiğinin kabulü halinde hem kastan yaralama hem de olası kastla öldürme suçundan dolayı ayrı ayrı cezalandırma yoluna gidilebilecektir. Kanaatimizce bu görüş yerinde olmayıp söz konusu TCK md. 43/3 istisnalarının TCK md. 44 bakımından geçerli olamayacağının kabulü gerekecektir. III. YAPTIRIM TEORİSİ Hapis cezası ertelenen ve denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi durumunda ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilecektir. Olayda L hakkında daha önce işlediği suçtan dolayı verilen erteleme kararının etkilenip etkilenmeyeceği, öldürmenin taksirle mi, olası kastla mı olduğuna göre değişecektir. Öldürmenin taksirle olması halinde erteleme kararı etkilenmeyecekken olası kastla olması halinde erteleme kararı geri alınacak ve cezanın infaz kurumunda çektirilmesine karar verilecektir. Tekerrür de söz konusu olacaktır. Tekerrürün uygulanıp uygulanmayacağı, L nin mahkum olmasına neden olan ilk işlediği suçla olayda K ye karşı işlediği suçun manevi unsur bakımından aynı olması gerekir. Dolayısıyla L nin ilk işlediği suçun taksirli olması halinde K nin ölümüne bilinçli taksirle neden olması halinde tekerrür uygulanacaktır. Yine L nin ilk işlediği suçun kasıtlı olması halinde K nin ölümüne olası kastla neden olması halinde tekerrür uygulanacaktır. Aksi durumlarda tekerrür uygulanamayacaktır. Tekerrür hâlinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. 7
I. OLAY VE HUKUKİ SORUN DÖRDÜNCÜ OLAY Polis memuru M hakkında yakalama kararı bulunan O yu yakalamak için ona dur ihtarında bulunmuş, O nun kaçmaya devam etmesi üzerine havaya bir kez ateş etmiş, O nun kaçmakta ısrar etmesi üzerine bacaklarına doğru birkaç kez ateş etmiştir. O başına isabet eden kurşunlardan biri nedeniyle ölmüştür. Bu suretle M kasten öldürme suçu (TCK nın 81. maddesine göre) dolayısıyla sorumlu tutulabilir. II. İRDELEME A. SUÇUN UNSURLARI AÇISINDAN İRDELEME 1. Maddi Unsurlar a. Suçun Faili: Olayda M, fail olabilir. b. Suçun Konusu: O dur. c. Suçun Mağduru: O dur. d. Fiil: Olayda M nin silahı ile O ya yönelik ateş etmesi fiil unsurunu gerçekleştirmiştir. e. Netice: Olayda O nun ölümü ile bu unsur gerçekleşmiştir. f. Nedensellik Bağı: Nedensellik bağı ile ilgili bir sorun bulunamamaktadır g. Objektif İsnadiyet: Gerçekleşen ölüm neticesinin objektif olarak M'ye yüklenebilir olduğu söylenebilir. B. Manevi Unsur: Olayda polis M nin O yu bacaklarına doğru ateş etmiştir, bu nedenle O yu öldürmek istemediği sonucuna varmaktayız. Bu nedenle olası kastı ve bilinçli taksir ihtimalleri üzerinde durulması gerekmektedir. M'nin hareket halinde olan O nun bacaklarına ateş ettiğinde, bunun onun bacakları dışındaki hayati önem taşıyan bölgelere isabet etmesi muhtemeldir. M, bu muhtemel neticeyi öngörerek hareket etmiş ve bu neticeyi kabullenmiştir. Dolayısıyla da olası kastla hareket etmiştir. Bir diğer görüş olarak M'nin bilinçli taksirle hareket ettiği de ileri sürülebilir. Bunun için M nin öngördüğü neticenin gerçekleşmeyeceğine dair güven duyması gerekmekte olup M, iyi atış yaparak hedefe isabet ettirebilme özelliğine güvendiği, O nun hayati bölgelerine kurşunun isabet etmeyeceğine, güven duymuş olabilir. Bu durumda M nin işlediği fiili bilinçli taksirle işlediği sonucuna ulaşılabilecektir. C. Hukuka Aykırılık Unsuru: Burada bir hukuka uygunluk sebebi olan kolluğun silah kullanma yetkisinin koşullarına bakmak gerekmektedir. Suçüstü halinde ya da hakkında gözaltına alma, zorla getirme, tutuklama kararı veya yakalama emri verilmiş kişilerin kaçması halinde kolluk tarafından öncelikle kaçan kişiye durması yönünde sözlü olarak ihtarda bulunulduktan sonra kişinin kaçmaya devam etmesi halinde havaya uyarı amacıyla ateş ettikten sonra kişinin hala yakalanamaması durumunda kişinin başka türlü ele geçirilmesi mümkün değilse yakalanmasını sağlayacak ölçüde kişiye doğru silahla ateş edebilir. Olayda O hakkında yakalama kararı bulunduğu belirtilmiştir. M, dur ihtarında bulunmuş, O'nun bu uyarıyı dikkate almaması nedeniyle daha sonra havaya uyarı atışında bulunmuştur. M nin O ya doğru ateş edebilmesi için O nun başka türlü ele geçirilemeyecek durumda olması gerekir. Olayda M'nin takip ettiği O hakkında yakalama kararı bulunduğuna göre kimliği ve bununla bağlantılı bilgilere ulaşılabilir. Bu nedenle M'nin O'ya karşı silah kullanma yetkisinin doğmadığından bahsetmek gerekecektir. Dolayısıyla olayda bir hukuka uygunluk nedeni yoktur. Bu açıdan M nin ateş ederek O nun ölümüne neden olması fiili, hukuka aykırıdır. II. NİTELİKLİ UNSURLAR Olayda herhangi bir nitelikli unsur bulunmamaktadır. III. KUSUR M'nin kusurluluğunu etkileyen bir hal bulunmamaktadır. 8
IV. SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ Suçun özel görünüş biçimleri bakımından herhangi bir durum bulunmamaktadır III. YAPTIRIM TEORİSİ Olayda suç işlenirken kullanılan bir eşya söz konusudur. Suç eşyasının müsadere edilebilmesi için iyiniyetli üçüncü kişilere ait olmamak koşuluyla, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçun işlenmesine tahsis edilen ya da suçtan meydana gelen eşya söz konusu olmalıdır. Olayda M tarafından kullanılan silah, kolluğun kendi iç düzenlemeleri gereği polisin mülkiyetinde bulunan bir silah niteliğinde ise müsadereye tabiidir. Ancak söz konusu silahın sadece görev nedeniyle polise tevdi edildiği ve mülkiyetinin kamuya ait olduğu kabul edilirse müsadere gündeme gelmeyecektir. I. OLAY VE HUKUKİ SORUN BEŞİNCİ OLAY Nöbetçi hekim H yaralı olarak hastaneye gelen M ye müdahale etmeyerek hastaneden ayrılır. Bu suretle H kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçu (TCK nın 83. maddesine göre) dolayısıyla sorumlu tutulabilir. II. İRDELEME A. SUÇUN UNSURLARI AÇISINDAN İRDELEME 1. Maddi Unsurlar a. Suçun Faili: Özgü suçtur çünkü ancak garantör sıfatına sahip olan kişi fail olabilir. Somut olayda H sözleşmeden kaynaklanan garantördür. Bu nedenle suçun faili olabilir. b. Suçun Konusu: M dir. c. Suçun Mağduru: M dir d. Fiil: Gerçek olmayan ihmali suçlar, tipe uygun bir neticenin engellenmemesi suretiyle gerçekleştirilen suçlardır. Bunun için özel bir hukuki yükümlülük (garantörlük) altında olan failin, neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması gerekir. İhmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için kişinin belli bir davranışta bulunmak hususunda kanundan, sözleşmeden veya ön gelen tehlikeli hareketten kaynaklanan bir yükümlülüğü olmalıdır. Somut olayda kanundan kaynaklı garantör olan H kendisinden beklenen icrai davranışı yükümlülüklerine aykırı olarak yapmaktan kaçınmıştır. e. Netice: M ölmediği için netice gerçekleşmemiştir. (Bu husus teşebbüs başlığı altında değerlendirilecektir). f. Nedensellik bağı: Olayda nedensellik bağına ilişkin bir sorun yoktur. g. Objektif İsnadiyet: Olayda objektif isnadiyete ilişkin bir sorun yoktur. B. Manevi Unsur: Olayda H M ye bilerek ve isteyerek müdahale etmemiştir. Bu nedenle suçun maddi unsurları bakımından doğrudan kast ile hareket etmiştir. C. Hukuka Aykırılık Unsuru: Olayda herhangi bir hukuka uygunluk nedeni bulunmamaktadır. II. NİTELİKLİ UNSURLAR Olayda herhangi bir nitelikli unsur bulunmamaktadır III. KUSUR H nin polise kızgınlık duymasından ötürü müdahale etmeyişi haksız tahriki gündeme getirebilir. Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet ve şiddetli elemin etkisi altında suç işlenmesi halinde haksız tahrik nedeniyle failin cezasında indirime gidilecektir. 9
Bir fiilin kişide hiddet veya şiddetli elem yaratabilmesi için mutlaka kendisine ya da bir yakınına karşı gerçekleşmiş olmasının gerekip gerekmediği konusunda doktrinde iki farklı görüş bulunmaktadır. Birinci görüş, kişinin kendisine, yakınına ya da kendisiyle ilgili bir kişiye yönelik haksız bir fiilin işlenmesi gerektiğini belirtmektedir. Bizim de katıldığımız diğer görüş ise, haksız fiilin mutlaka kişiye ya da yakınına karşı işlenmiş olmasının şart olmadığını, tamamen yabancı kişiye yönelik olarak gerçekleştirilen haksız fiilin de kişiyi tahrik edebileceğini kabul etmektedir. Olayda H nin haksız tahrikten yararlanıp yararlanmayacağı, kabul edilen farklı görüşlere göre değerlendirilecektir. Birinci görüşün kabul edilmesi halinde H, haksız tahrikten yararlanamayacakken ikinci görüşe göre yararlanabilecektir. Ancak tahrikin mutlaka belirli bir dereceye ulaşması gerektiği, olayda H nin yapılan yayınlar nedeniyle polislere kızmasının haksız tahrik hükümlerini gündeme getirebilmesi için gerekli hiddet ve şiddetli eleme sebep olması gerektiği de ifade edilmelidir. H nin haksız tahrik indiriminden yaralanmasının mümkün olmadığının ifade edilebilmesi halinde bu durum, TCK m. 61 ve 62 ye dikkate alınabilecektir. IV. SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ Teşebbüs: Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. Olayda nöbetçi doktor olan H yaralı şekilde hastaneye gelen M ye müdahale etmeyerek bu suçun icrasına başlamıştır. Fakat hastaneyi denetlemeye gelen başhekimin müdahalesi sonucu M kurtulmuş yani ölüm neticesi gerçekleşmemiştir. Olayda görünüşte ihmali suçlara teşebbüsün mümkün olup olmayacağı tartışılmalıdır. Doktrinde bir görüşe göre ihmali davranışlarla işlenen suçlara teşebbüs mümkün değildir. Fakat doktrinin çoğunluğu ve kanımızca görünüşteki ihmali suçlara teşebbüsün mümkün olacağını kabul edilmektedir. Dolayısıyla olayda H nin hareketi teşebbüs aşamasında kalmıştır. B. İştirak: Özellik gösteren bir durum yoktur. C. İçtima: Özellik gösteren bir durum yoktur 10