BREZİLYA VE TÜRKİYE: KÜRESEL DÜNYANIN YÜKSELEN DEVLETLERİ



Benzer belgeler
ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

HOLLANDA ÜLKE RAPORU

MERCOSUR ÜLKELERİ - Ekonomik Genel Bilgi

Banka Kredileri ve Büyüme İlişkisi

Türkiye nin esas gündemi orta gelir tuzağından çıkmak olmalıdır

GENEL EKONOMİK DEĞERLENDİRME

AKP hükümeti zamanında ekonomik büyüme ve istikrar sağlanmıştır

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

«KUŞAK VE YOL» VİZYONU

İZMİR TİCARET ODASI GÜRCİSTAN ÜLKE RAPORU

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

Büyüme Rakamları Üzerine Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme. Tablo 1. En hızlı daralan ve büyüyen ekonomiler 'da En Hızlı Daralan İlk 10 Ekonomi

15 Ekim 2014 Genel Merkez

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Türkiye Ekonomisi 2000 li yıllar

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER KÜRESEL EKONOMİYİ ROTASINDAN ÇIKARABİLECEK 10 BÜYÜK TEHLİKE

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

UDY Akışları Önündeki Risk Faktörleri

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

KOSTA RİKA ÜLKE RAPORU

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

Bu bölümde A.B.D. nin tarihi ve A.B.D. hakkında sıkça sorulan konular hakkında genel bilgilere yer verilmektedir.

2010 OCAK AYI HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

Türkiye-Kosova Serbest Ticaret Anlaşması IV. Tur Müzakereleri. Caner ERDEM AB Uzman Yardımcısı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

JAPON EKONOMİSİNİN ANA BAŞLIKLAR İTİBARİYLE ANALİZİ

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2013, No: 56

Dünyada ve Türkiye de Doğrudan yabancı Sermaye Yatırımları

Ekonomi Bülteni. 11 Mayıs 2015, Sayı: 12. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Latin Amerika da Toplum ve Siyaset PSIR

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

İSPANYA ÜLKE RAPORU AĞUSTOS 2017 ULUSLARARASI İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ

ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ ENERJİ TÜKETİMİ

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

Ekonomide Değişim. 15. ÇözümOrtaklığı Platformu. 15 Aralık

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN DIŞ PİYASALARDAKİ DURUMU

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Finansal Krizden Bu Yana Dünya Ticaretinin En Kötü Yılı : 2015

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER

Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli

2005 YILI İLERLEME RAPORU VE KATILIM ORTAKLIĞI BELGESİNİN KOPENHAG EKONOMİK KRİTERLERİ ÇERÇEVESİNDE ÖN DEĞERLENDİRMESİ

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

CEZAYİR ÜLKE RAPORU

2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

İKTİSAT ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA DERS İÇERİKLERİ. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS

2010 OCAK NİSAN DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

Yayına Hazırlayan: Hüsnü Bilir Türkçe Söyleyenler: Eren Kırmızıaltın- H. Alpay Öznazik Redaksiyon: Hüsnü Bilir Dizgi: İsmet Erdoğan Kapak: Ali İmren

İNSANİ GELİŞMEYİ SÜRDÜRMEK:! EĞİTİM VE İŞGÜCÜ PİYASASI GÖSTERGELERİ İTİBARİYLE TÜRKİYE NİN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ!

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

ULUSLARARASI İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ MART

DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM

ÇİN ÜLKE RAPORU

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2014, No: 90

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

24 HAZİRAN 2014 İSTANBUL

YURTDIŞI MÜTEAHHİTLİK HİZMETLERİ

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi. Uluslar arası İlişkiler Bölümü

Ekonomi Bülteni. 15 Haziran 2015, Sayı: 15. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

SEÇİLMİŞ EKONOMİK GÖSTERGELERLE G20 ÜLKELERİ

GENEL BAŞKANIN MESAJI

Tablo -1: Dana ve Sığır Eti Üretim ve tüketimi - Seçilen Ülkelerin Özeti (1000 ton karkas ağırlık eşdeğeri)


İktisat Tarihi

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

11-16 ŞUBAT DEMİR CEVHERİ PİYASA FİYATLARI

Tarım & gıda alanlarında küreselleşme düzeyi. Hareket planları / çözüm önerileri. Uluslararası yatırımlar ve Türkiye

T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI 2013 BREZİLYA

KÜRESEL DEKORATİF BOYA PAZARI. Bosad Genel Sekreterliği

BU YIL ULUSLARARASI KOOPERATİFLER YILI!

Türkiye, 2012 yılında dünyada uluslararası doğrudan yatırım liginde iki basamak yükseldi

Türkiye 2025 yılına gelindiğinde, dünyada önemli ülkelerden biri olacak. - Haberler - Gizli ilimler Sitesi

GENEL BİLGİLER DIŞ TİCARET BİLGİLERİ

2014 YILI EYLÜL AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Ekonomi Bülteni. 22 Haziran 2015, Sayı: 16. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

İç Savaş Suriye Ekonomisini Nasıl Etkiledi?

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

Transkript:

BREZİLYA VE TÜRKİYE: KÜRESEL DÜNYANIN YÜKSELEN DEVLETLERİ Dr. Evren Çelik Wiltse TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Boğaziçi Üniversitesi-TÜSİAD Dış Politika Forumu Araştırma Raporu Boğaziçi University-TÜSİAD Foreign Policy Forum Research Report DPF 2010-RR 01

Özet 20. Yüzyılın son çeyreği, Türkiye ve Brezilya nın da dahil olduğu pek çok orta büyüklükte ve orta kalkınmışlık düzeyindeki ülkede, ekonomiyi yeniden yapılandırma ve piyasa ekonomisine geçiş sancıları ile tamamlandı. 21. Yüzyıldan itibaren ise hızlı bir atılım yaparak yükselişe geçen bu ekonomiler, "emerging markets" (yükselen piyasalar) statüsü kazanarak güçlü birer çekim merkezi haline geldiler. ABD yi ve AB üyesi pekçok ülkeyi derinden sarsan 2008 ekonomik krizinden sonra ise gerek Brezilya nın, gerekse Türkiye nin daha önceki krizlerde yapmış oldukları devlet müdahaleleri ve bu sayede güçlendirdikleri finans ve bankacılık sektörleri, küresel krizin bu en zorlu zamanlarında büyük takdir topladı. 2008 kirizi, aynı zamanda paradigmatik ölçekte de oldukça büyük değişiklikleri tetikledi. 1980 lerden itibaren üstünlüğünü kabul ettirmiş, devletin ekonomideki rolünü asgariye indirgeyen neo-liberal model ciddi eleştirilere maruz kalarak yerini yavaş yavaş neo-keynes ci bir sorumlu kapitalizm (responsible capitalism) modeline bırakmaya başladı. Bu raporun amaçlarından biri, yükselen piyasalar arasında özellikle BRIC (Brazil-Russia- India-China) üyesi olması hasebiyle özel bir konuma sahip, dünyanın 8. en büyük ekonomisi Brezilya nın son dönemdeki etkileyici ekonomik performasının altında yatan faktörlere ışık tutmak olacaktır. İkinci olarak, tüm bu iktisadi atılımlar siyasi bir boşluk ortamında gerçekleşmeyeceğinden, Brezilya nın iktisadi başarısının gerisindeki siyasi aktörlere dikkat çekilmeye çalışılacaktır. Hem demokratikleşme, hem de kalkınma sorunsalları ile eş zamanlı olarak mücadele etmek, yalnızca Türkiye ye özgü bir şanssızlık değildir. Raporun sonuç kısmında, benzer bir konumda olan Brezilya örneğini analiz etmenin, Türkiye için de aydınlatıcı olabileceğinin altı çizilmektedir.

Abstract In most of the moderately developed, middle-power countries, such as Turkey and Brazil, the last quarter of the 20 th Century was summarized with the transitions to market economy and the strains caused by this economic restructuring. Starting with the 21 st Century, these economies achieved a strong momentum and gained the emerging markets status, which made them particularly appealing for global economic actors. After the 2008 economic crisis, which severely shook the US and many of the EU economies, both Brazil and Turkey were praised for the structural reforms they have accomplished. Seasoned from severe economic crisis in the 1990s, both Brazil and Turkey had put their financial and banking houses in order prior to the latest economic downfall. The 2008 crisis also seem to have triggered a paradigmatic shift in the overall economic discourse. The neo-liberal model that called for a minimalist state role in economy and was predominant since the 1980s was strongly challenged and began to be replaced by a neo- Keynesian approach. In the last decade, the interventions of Brazilian state in economy intended to steer the market actors towards a more socially responsible form of capitalism. In this regard, Brazil could be considered a successful example of the neo-keynesian approach. The purpose of this report is to highlight the factors that contributed to the impressive economic performance of Brazil, which catapulted the country to become the 8 th largest economy in the world. As a member of the prestigious BRIC club (Brazil, Russia, India, and China), Brazil also deserves special attention amongst the emerging markets. Secondly, since no economic development takes place in a political vacuum, this report draws particular attention to the political actors and dynamics behind Brazil s recent economic success. Trying to tackle the issues of democratization and economic development simultaneously is not an unfortunate problem exclusive to Turkey. Other developing countries, such as Brazil, are also going thorough the hurdles of simultaneous economic and political reforms. We believe that analyzing and highlighting the similarities with the Brazilian experience could also shed light to a better understanding of the Turkish case.

İçindekiler Giriş 7 Teflon Başkan Lula 11 Yükselen Küresel Aktör Brezilya 13 BM Barış Gücüne Katkı 14 HIV/AIDS Mücadelesinde Öncülük 15 Sıcak Para Akışlarına Vergi 16 Küresel Ölçekteki İktisadi Başarılar 16 Demokratik Meşruiyet ile Gelen Yumuşak Güç 19 Türkiye ve Brezilya: Yeni Dostlar 22 Kaynakça 24

Giriş U luslararası sistem ve yerleşik güç dengeleri, Soğuk Savaşın sona ermesi ile çalkantılı bir döneme girdi. Ancak, alışageldiğimiz iki kutuplu düzeni ve kemikleşmiş ittifak bloklarını tam olarak neyin ikame edeceği konusunda ciddi bir belirsizlik mevcut. 20. Yüzyıl sona ererken, Francis Fukuyama önderliğindeki bir grup siyaset bilimci Tarihin Sonu iddiaları ile Amerika Birleşik Devletleri ve onun önderliğindeki neo-liberal modelin tartışmasız zaferini ilan ederken, Immanuel Wallerstein gibi kapitalist dünya sistemine daha eleştirel bakan teorisyenler ise tam tersine, peşpeşe gelen küresel ekonomik krizlerin ABD hegemonyasının sonu olduğu tanısını koymaktaydılar. Sistemdeki genel trendlerin böylesine zıt yorumlanmasının bir önemli sebebi, küresel ölçekte yaşanan geçiş dönemi olgusuydu. Bu süreçte taşlar yerinden oynamış, ezberler bozulmuş ve bir belirsizlik oluşmuştu. Ancak zamanla kartların yeniden dağıtılması ile yeni aktörler yavaş yavaş sahnede yeralmaya başlamışlardı. Bu raporda uluslararası sistemin yıldızı hızla yükselen aktörlerinden Brezilya yı, Türkiye ile karşılaştırmalı bir bakış açısı ile incelemeye çalışacağız. Türkiye ve Brezilya, 1980 lerden sonraki siyasi ve iktisadi dönüşümleri oldukça sert geçirdi. Bölgelerinde lider ülke konumunda ve orta derecede kalkınmışlık düzeyinde bulunan bu iki ülke, pek çok konuda benzer sorunlarla mücadele etti. Bir yandan ithal ikameci modelin çökmesi ile aniden geçilen piyasa ekonomisinin yarattığı yapısal sorunlar, diğer yandan otoriter bir siyasi rejimin kıskacından kurtulma ve demokratikleşme sancıları, her iki ülkenin de enerjilerini en fazla harcadığı temel meseleler oldu. Demokratikleşme ve iktisadi kalkınma açılarından bakıldığında Türkiye ve Brezilya nın son yirmi yıllık performansları, bu iki ülkenin uluslararası sistemde giderek artan güç, önem ve görünürlüklerinin temel nedenidir. Yakın zamanda Brezilya ve Türkiye nin İran'ın nükleer enerji ve nükleer silah üretme projeleri ve Orta Doğu daki nükleer güç dağılımı gibi stratejik önemi hayli yüksek konularda roller üstlenmesi şaşkınlık yarattı. Şimdiye kadar ABD ve Güvenlik Konseyi nin 5 Daimi Üyesinin tekelinde bulunan bazı konuların artık daha geniş platformlarda ve alışılmışın dışındaki aktörlerce de 7

tartışıldığını gözlemliyoruz. Brezilya nın son 20 yılda yaşadığı köklü ve güçlü dönüşümü gözden kaçıranlar, Brezilya Başkanı Lula da Silva nın neden 12.000 km öteden kalkıp gelerek nükleer görüşmelere aracı olduğunu anlamakta zorlanıyorlar. Oysa bu durumu soğukkanlılıkla analiz ettiğimizde, önemli siyasi faktörlerin rol oynadığını söyleyebiliriz. Brezilya 21 yıl süren askeri diktatörlükten sonra 1985 yılında sivil rejime geçtiğinde, askeri rejim zamanında geliştirilen nükleer silah teknolojisini, uluslararası kamuoyunun gözü önünde tasfiye etmiştir. Fakat ülkenin önemli uranyum rezervleri mevcuttur ve barışçıl amaçlar için nükleer teknolojisini geliştirmeye devam etmektedir. Elindeki nükleer silah teknolojisini kendi rızası ile lağvetmiş bir ulus olarak Brezilya, bu tarz sorunlarda ahlaki bir sorumluluğu olduğu düşüncesiyle İran ile yapılan müzakerelerde kendisine rol biçecek ahlaki zemini yakalamıştır. Ancak belki bu siyasi/ahlaki sebepten daha da önemlisi, Brezilya nın büyük bir hızla yükselen iktisadi gücü ile orantılı bir siyasi güce de uluslararası sistemde ulaşma çabasıdır. Brezilya nın yükselmekte olan iktisadi yıldızına pek çok yerden övgüler yağmakta. Muhafazakar ve piyasacı yaklaşımı ile bilinen The Economist dergisi bile, Lula da Silva nın başkanlığında ve sosyalist İşçi Partisi (PT) iktidarında Brezilya nın küresel krize aldırmadan ekonomisini giderek güçlendirdiğinin altını çiziyor. Kasım 2009 da yayınlanan Brezilya Kalkışa Geçti! başlıklı kapakta, son derece sembolik bir şekilde Rio ya tepeden bakan 40 metrelik meşhur İsa heykelinin uçuşa geçtiğini gösteren bir grafik yer aliyor. Tablo 1 de Brezilya ile ilgili bazı temel veriler Türkiye ile karşılaştırmalı olarak sunulmuştur. Dikkatlice incelendiğinde, Brezilya öncelikle büyüklüğü ile göze çarpan bir ülke: coğrafi olarak Türkiye nin yaklaşık 11 katı ve ABD ile neredeyse aynı büyüklükte. Yaklaşık 200 milyonluk nüfusuyla Güney Amerika nın en büyük ülkesi ve Güney Amerika da yeralan 12 ülkeden 10 tanesi ile sınır komşusu. Latin Amerika ülkeleri söz konusu olduğunda karşılaşılan önyargılardan biri, bu bölge ülkelerinin geri kalmış Muz Cumhuriyetleri olduğudur. Muz Cumhuriyeti ile ima edilen şudur: İktisadi yönden bu ülkeler sadece kahve, muz, kakao gibi basit ürünleri ihraç edebilen, geri kalmış, sadece tarıma dayalı ekonomilerdir. 8

BREZİLYA TÜRKİYE Yüzölçümü 8.514.877 km 2 783.562 km 2 Dünya sıralamasında 5. Dünya sıralamasında 37. Nüfus (yaklaşık) 195 milyon 75 milyon GSMH (Dünya Bankası) 1573 milyar $ 617 milyar $ Kişi başına düşen milli gelir (Dünya Bankası, Atlas Metodu) Ekonomik Büyüklük açısından dünya sıralamasındaki yeri (IMF) İyi Yönetişim ve Şeffaflıkta dünya sıralamasındaki yeri (Transparency International) İnsani Kalkınmışlık İndeksindeki Sıralaması (UNDP) Demokratikleşme Katsayısı Siyasi Haklar ve Temel Özgürlükler açısından- (Freedom House, New York) TABLO 1: Brezilya Türkiye: Karşılaştırmalı Temel Göstergeler Bunun siyasi izdüşümü ise, Latin Amerika da erken kalkan askeri birliğin darbe yaptığı, militarist, siyaseten istikrarsız, anti-demokratik devletlerin yaygın olduğu önyargısıdır. Tablo 1 e baktığımızda, Brezilya nın 1.5 trilyon dolarlık bir ekonomi ile dünyanın 8. büyük ekonomisi olduğunu görmekteyiz. Türkiye ekonomisinin neredeyse üç katına yaklaşan bu iktisadi hacim, pek tabii sadece muz ihraç ederek kazanılabilecek bir başarı değildir. Raporumuzun ilerleyen kısımlarında değineceğimiz üzre Brezilya, jet uçaklarından estetik cerrahide kullanılan silikon implantlara, ayakkabı ve demir cevherinden dondurulmuş tavuğa kadar çok geniş bir ürün yelpazesinde uluslararası rekabet düzeyine erişmiş, güçlü ekonomik temeller üzerinde yükselmektedir. Siyasi pencereden baktığımızda ise, tarafsız uluslararası kuruluşların değerlendirmelerinde temel demokratik hak ve özgürlükler açısından Brezilya oldukça imrenilecek bir performans sergilemektedir. 8040 $ 8720 $ 8. 17. 75. 61. 73. 83. 2, 2 Özgür/Demokratik Bu raporda da verilerini baz aldığımız Freedom House, New York merkezli, 3, 3 Kısmen Özgür/Kısmen Demokratik akademisyenlerin ağırlıklı olduğu bir uluslararası düşünce kuruluşudur. Dünya Bankası nın yıllık kalkınma raporları gibi, Freedom House da dünyada demokrasinin 9

gelişimini bazı standart kriterler üzerinden gözlemleyip, ölçerek yıllık raporlar halinde yayınlar. Freedom House indeksine göre ülkeler 3 kategoriye ayrılmıştır: 1 2.5 puan arası tam özgür/tam demokratik (Free) 3 5 puan arası kısmen özgür/kısmen demokratik (Partly Free) 5.5 7 puan arası özgür ve demokratik olmayan rejimler (Not Free) 21 yıl süren askeri rejimden daha 1985 yılında kurtulmuş bir ülke olarak Brezilya, demokratikleşme yarışında son derece başarılı bir performans sergilemektedir. Özellikle 1990 lı yıllardan itibaren, askeri rejim tarafından sürgüne gönderilmiş veya marjinalize edilmiş pek çok aydın ülkeye geri kazandırılmıştır. Otoriter rejim döneminde yaşanan tüm bu acılar demokrasiye geçiş döneminde halkın da seçimlerde verdiği kitlesel destekle geride kalmış, otoriter dönemde baskılanan sosyal demokrat ve sosyalist partiler büyük oy oranları ile iktidara gelmişlerdir. Brezilya da 1990 lardan itibaren yürütmenin başına seçilmiş figürlere baktığımızda, bu durumu rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Brezilya nın önde gelen akademisyen ve entellektüellerinden Fernando Henrique Cardoso, askeri rejimin baskılarından kurtulmak için çareyi uzun yıllar sürgüne gitmekte buldu. Askeri rejim sona erince ülkeye döndü ve 1995-2002 yılları arasında Sosyal Demokrat Parti den iki dönem Başkan seçildi. Bayrağı ondan teslim alıp 2003-2010 yılları arasında başkanlık yapan İşçi Partili Luiz Inacio Lula da Silva ise dikta döneminde sendikal faaliyetleri yüzünden uzun yıllar hapis yatmıştı. 2011 Ocak ayı itibariyle göreve başlayan Brezilya nın ilk kadın başkanı İşçi Partili Dilma Russeff ise askeri rejim döneminde 22 gün süreyle elektrikle işkenceye uğramış, toplam 6 yıl hapiste kalmıştır. 1980 ler ve 1990 lara damgasını vuran neoliberal politikalar Brezilya da adeta bir fırtına etkisi yarattı. Kontrolden çıkmış enflasyon oranları, yerel para birimine olan güvensizlik, ekonomik darboğaz ve peşi sıra gelen siyasi istikrarsızlıktan Brezilya yı çekip çıkartan en önemli figür, belki de bu başarısını iki kez Başkan seçilerek taçlandıran Fernando Henrique Cardoso dur. Bağımlılık Teorisi olarak adlandırılan ve küresel ekonomik sisteme eleştirel/sol bir gözle bakan ekolün öncülerinden, sosyoloji profesörü Cardoso nun yükselişi, hiç kimselerin maliye bakanı olmayı istemediği bir dönemde 10

bakan olmayı kabul etmesiyle başlıyor. 1 Her ne kadar eski akademik yazılarını okuyanlar Cardoso yu davadan dönmekle itham etseler de, Cardoso 30 yıl önce yazdıklarına harfiyen bağlı kalmanın anakronistik olacağını söyleyerek çizdiği yeni iktisadi yolda ülkesini 21. yüzyıla taşıdı. Teflon Başkan Lula Liderlik ve geniş kitlelerin desteğini kazanma konularında, hemen her siyasetçinin Luiz Inacio Lula da Silva (Lula) dan alabileceği büyük dersler var. 8 çocuklu bir ailenin 7. çocuğu olarak dünyaya gelen Lula, çalışmak zorunda kaldığı için düzenli bir eğitim alamamış ve ancak 10 yaşında okuma-yazma öğrenebilmiştir. Sokaklarda fıstık satıcılığı ve ayakkabı boyacılığı ile başlayan çalışma hayatı, daha sonra metal fabrikasında işçi olarak devam etmiştir. Fabrikada uğradığı iş kazasında bir parmağını da kaybeden Lula, burada sendikaya katılarak örgütlü mücadelesinin başlangıcını yapmıştır. Zamanla 100.000 kişilik sendikada oyların %92 sini alarak başkanlığa yükselmiştir. Ancak 1970 li yıllar Brezilya da askeri rejimin hüküm sürdüğü yıllardır ve siyasi faaliyet sürdürmenin gözaltı, işkence gibi yaptırımları vardır. Nitekim Lula da bu dönemde bu eziyetlerden fazlasıyla payını almıştır. Lula nın kişiliğini tarif ederken en fazla iki sözcük kullanılıyor: karizmatik ve pragmatik. Sosyal sınıflar arasındaki duvarların oldukça sert ve aşılması zor olduğu Brezilya da bu kadar mütevazi bir geçmişe rağmen ülkenin en tepesindeki koltuğa oturmasında Lula nın bu iki özelliğinin yeri çok büyüktür. Öncelikle Lula, halk için ve halktan gelen bir kimse imajı ile kitlelerle çok yakından iletişim kurabilme yeteneğine sahiptir. Son derece dürüst bir lider imajı yerleştirmeyi başarmıştır. Ekibinde kimi zaman rüşvet skandalları patlak verse de, Lula bu isimleri treninden indirerek yine tam yol ileri devam etmiştir. Kitlesel desteğinde en ufak bir azalma veya imaj yıpranması yaşamamıştır. Bizdeki çamur at izi kalsın deyiminin tam aksine, Lula söz konusu olduğunda adeta hiçbir çamurun onu kirletme tehlikesi yoktur. Nitekim bu yüzden Teflon Başkan lakabını 1 Cardoso nun Brezilya ekonomisinde yaptığı reformlar ile Kemal Derviş in Türkiye de uyguladığı reformlar arasında oldukça büyük paralellikler mevcuttur. Ancak Cardoso nun seçim başarıları ile kıyasladığımızda, Kemal Derviş ne yazik ki Türkiyeli seçmenlerden bu denli büyük bir teveccüh göremedi. 11

kazanmıştır, çünkü ne tür bir skandal patlarsa patlasın, onun ne kadar yakınında olursa olsun, Lula ya yapışan birşey olmamıştır. İki dönem arka arkaya seçilip, 8 yıl iktidarda kaldıktan sonra bile Lula nın halk arasındaki beğenilme oranı %80 lerin üzerinde seyretmiştir. Böylesi bir oran, dünyanın neresinde olursa olsun 8 yıl iktidarda kalmış bir siyasetçinin hayal bile edemeyeceği kadar yüksektir. Karizmatiklikten belki daha da önemlisi, Lula nın sergilediği pragmatizm ve bu sayede hem kendisi hem de ülkesi adına elde ettiği başarılardır. Türkiye de olduğu gibi dünyada da sol ideolojilerin en başarılı oldukları konulardan biri, fikir ayrılıkları yüzünden bölünmek ve fraksiyonlara ayrılmaktır. Esprilere bile malzeme olan, bu iki solcudan en az üç farklı fraksiyon çıkartma kabiliyeti, sol partilerin kitleselleşerek ulusal ölçekte kayda değer siyasi güçler haline dönüşmelerinin önündeki en önemli engellerden biridir. Lula nın belki de en fazla takdir edilecek yönü, 1980 lere gelindiğinde Brezilya da başkanı olduğu sendikalı işçileri, solcu aydınları, kilise mensubu aktivistleri, ilerici sebeplere gönül vermiş sosyal oluşumları ve hatta Troçkistleri, İşçi Partisi çatısı altında toplayabilmesi olmuştur. 2010 yılındaki Başkanlık yarışında seçmenler tercihlerini Lula nın Enerji Bakanı Dilma Rousseff ten yana kullanmışlardır. Brezilya nın ilk kadın Başkanı olan Rousseff, aynı zamanda Brezilya siyasetinde Lula geleneğinin de devam edeceğinin göstergesi olarak algılanabilir. Lula dönemindeki sosyal politikalar, yaklaşık 30 milyon civarında Brezilya vatandaşını fakirlik sınırından yukarı çekip, orta sınıflara ulaşmalarını sağlamıştır. 2003 te Lula ve kızıl yıldız sembollü İşçi Partisi'nin (PT) seçim zaferi, gerek yerel, gerekse küresel sermayeyi tedirgin etmiş olsa da, aradan geçen zaman bu endişenin yersiz olduğunu göstermiştir. PT nin ekonomiye en büyük müdahalesi, bölüşüm politikaları ve sosyal politikalar alanlarında olmuştur. Zero Hunger, Bolsa Escola gibi programlarla gelir seviyesi çok düşük ailelere şartlı nakit transferleri yapılmıştır. Bu politikalar sonucunda, hem dünyada gelir dağılımının en bozuk olduğu ülkeler arasında olan Brezilya da yukarı doğru bir sınıf hareketliliği sağlanmış, hem de aşı, sağlık ve eğitim imkanlarının artması ile ülkenin insan kaynaklarında belirgin bir iyileşme gözlemlenmiştir. Dilma Rousseff önderliğinde PT nin üçüncü kez başkanlık seçimlerini 12

kazanması, halkın önemli çoğunluğunun mevcut ekonomik durumundan ve sosyal politikalardan memnun olduğunun karinesidir. Yükeselen Küresel Aktör Brezilya Küreselleşme, kozmopolitanizm ve demokrasi alanlarında önemli eserler vermiş İngiliz düşünür ve akademisyen David Held, demokratik çoktaraflılık (democratic multilateralism) kavramının da isim babasıdır. Küreselleşme fenomeni artık devletleri tek başlarına, sınırlarını dünyaya kapatarak çeşitli sorunlarla başetme lüksünden alıkoymaktadır. Ticari ilişkiler, savaşlar veya doğal felaketler sonucu çıkan göçmen sorunları, insan hakları ihlalleri, bulaşıcı hastalıklarla mücadele, iklim değişikliği, bilimsel ve teknolojik gelişmeler, güvenlik sorunları ve terörist faaliyeler, tüm ülkeleri eşit oranlarda olmasa da birbirine bağımlı hale getirmiştir. Kısacası, tek tek her bir devletin ayrı egemenlik alanından oluşan eski uluslararası sistem, 21. yüzyılda hızla küreselleşen yönetişim ihtiyaçlarına cevap vermekte yetersiz kalmaktadır. Ancak, yavaş yavaş nüvelerini gözlemlediğimiz küresel çapta iyi yönetişim (good governance) girişimlerinin önemli bir sorunu, demokratik yönlerinin zayıf olmasıdır. Küresel sermayenin Davos, Seattle, Washington DC veya Doha gibi merkezlerde yaptığı toplantıların büyük protestolara sahne olmasının arkasında yatan sebeplerden biri de, küresel iktisat politikalarının bir avuç büyük oyuncu tarafından belirlenip, dünyanın geri kalanına dikte edildiği imajının yaygın olmasıdır. David Held in demokratik çoktaraflılık önerisi tam bu noktada önem taşımaktadır. Held e göre, küresel ölçekteki düzenlemelerin meşruluğu ve uzun vadedeki başarısı, yaratıcı bazı kurumsal değişikliklerle daha fazla aktörü ve küresel sivil toplumu sürece dahil etmelerine bağlıdır. Demokratik çoktaraflılık kavramını en fazla benimseyen ve hayata geçirmeye çalışan ülkelerin başında Brezilya geliyor. Bu amaçla, Birleşmiş Milletler bünyesinde çok net bir ayırımcılık ve hiyerarşik yapılanma örneği olan 15 üyeli Güvenlik Konseyi ve konseyin veto hakkına sahip beş daimi üyesi, Brezilya tarfından özellikle eleştiriliyor. Brezilya, yaklaşık 550 milyonluk Latin Amerika bölgesinden bir devletin de temsilde adalet ilkesi bağlamında BM Güvenlik Konseyi ne daimi olarak dahil edilmesi gerektiğini 13

savunmaktadır. Benzer şekilde, Brezilya veya Türkiye gibi hızla yükselmekte olan ekonomiler, Dünya Bankası ve IMF nin karar alma mekanizmalarında oy oranlarının arttırılmasını talep etmektedirler. Çoktaraflılık (multilateralism) kavramı, esas itibariyle statüko yanlısı, muhafazakar ve realist bazı uluslararası ilişkiler teorisyenlerince pek tercih edilmemektedir. İstikrar (stability) kavramını, demokrasi, katılım ve meşruiyet gibi kavramların çok üzerinde tutan bu ekolde, çoktaraflılık kaçınılmaz olarak koordinasyon bozukluğuna, kargaşaya ve çıkar çatışmasına yol açmaya meyyal olarak görülmektedir. O yüzden de, geleneksel realist ekol, uluslararası sistemde iki kutuplu veya tek kutuplu (hegemonik) bir güç dağılımını çoktaraflılığa tercih etmektedir. Brezilya nın son zamanlarda izlediği dış politika stratejisi, statükocu teorisyenleri endişeye sevketmektedir. Nitekim, ABD deki pek çok muhafazakar düşünce kuruluşu (think-tank) ve akademisyen, Brezilya nın küresel düzlemdeki endişe verici yükselişi minvalinde yazılar kaleme almışlardır. ABD deki muhafazakar çevrelerin kaygıyla ABD hegemonyasına meydan okuma şeklinde yorumladığı bu politikaları, bir başka pencereden baktığımzda, Brezilya nın uluslararası sistemi daha katılımcı, demokratik ve adil yapma çabası olarak yorumlayabiliriz. Aşağıda söz konusu girişimlerden bazıları kısaca özetlenmektedir: BM Barış Gücüne Katkı 2004 yılından itibaren Brezilya Haiti deki BM Barış Gücüne askeri ve maddi katkıda bulunmaktadır. Haiti de 2009 yılında yaşanan korkunç depremde adada bulunan 21 Brezilyalı da hayatını kaybetmiştir. Bunun üzerine Brezilya Birleşmiş Milletler e 19 milyon Dolar, Haiti ye ise doğrudan 205 milyon Dolar yardım yapmış ve adaya 1300 kurtarma görevlisi göndermiştir. Haiti nin yanı sıra, Liberya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Fildişi Sahilleri ve Doğu Timor daki BM Barış Gücü misyonlarına da Brezilya asker ve teçhizat desteği vermektedir. Ancak burada dikkat edilecek bir nokta, çatışma alanlarına müdahale ederken Brezilya nın genellikle uluslararası bir konsensüsün tescil edildiği bölgelere müdahil olmasıdır. Bu yüzden, örneğin daha tartışmalı Sudan veya Zimbabwe gibi örneklerde fazla öne çıkmamakta, tarafsız imajını korumaya dikkat etmektedir. 14

HIV/AIDS Mücadelesinde Öncülük İlk olarak 1980 lerde ABD de patlak veren HIV/AIDS, tıbbi, toplumsal ve ahlaki açılardan ülkeleri oldukça zorlayan bir epidemik halini almıştır. Nüfusun büyük çoğunluğunun (%70) Katolik olduğu ve kürtajın çok istisnai haller dışında yasak olduğu Brezilya da, kan bankalarına da virüsün bulaşması ile AIDS ölümlerinin saman alevi gibi yayılmaya başlaması, geniş çaplı bir seferberlik hali yaratmıştır. Devlet, son derece pragmatik bir tavır sergileyerek bedava prezervatif dağıtımı, HIV li hastalara sağlık güvencesi ve okullarda HIV/AIDS eğitimi gibi ortodoks olmayan yöntemlerle virüsün yayılma hızını kısa zamanda düşürmüştür. Sivil toplum örgütleri hem halkı bilinçlendirme, hem de virüse yakalananlara destek olma konularında önemli başarılara imza atmışlardır. Brezilya da genellikle aşırı muhafazakar bilinen mahkemeler bile yeri geldiğinde hastaları ilaç ve sigorta endüstrisine karşı savunan kararlar almışlardır. İlaç endüstrisindeki ilerlemeler, HIV virüsü kapmış hastaların ilaç kullanarak yaşamlarını sürdürebilmelerini sağladı. Ancak İsviçre (Roche) ve ABD (Abbot) gibi gelişmiş ülkelerin laboratuarlarında geliştirilen bu ilaçları kullanan bir hastanın tedavisinin yıllık maliyeti 30,000 ABD dolarını bulmaktaydı. Bu rakamlar pek tabii Brezilya veya Güney Afrika gibi gelişmekte olan ancak salgından hızla etkilenen ülkeler için erişilebilir olmaktan uzaktı. Çözüm olarak Brezilya HIV/AIDS tedavisinde kullanılan ilaçların jenerik versiyonlarını üretip, piyasaya sürdü. Bu sayede, hasta başına yıllık tedavi masraflarını 150-300 ABD doları seviyesine çekmeyi başardı. Ancak hastalığa karşı mücadelede önemli bir zafer kazanmış olsa da, uluslararası camiada Brezilya yı başka mücadeler beklemekteydi. ABD ve AB merkezli ilaç firmaları, Brezilya nın jenerik ilaç uygulamasını patent ve fikri mülkiyet haklarının ihlali gerekçeleri ile Dünya Ticaret Örgütü'ne (DTÖ/WTO) şikayet etmekte gecikmediler. Ancak Brezilya gerek DTÖ, gerekse BM bünyesinde savunmasını yaparken, jenerik ilaç sorununu yaşama hakkı ile fikri mülkiyet hakkının çatışması şeklinde sundu. Bir noktadan sonra, gerek uluslararası kuruluşlar, gerekse davacılar Brezilya nın bu argümanı karşısında ikna olduklarını belirttiler. İlaç firmaları, HIV/AIDS ilaçlarında ikili fiyat sistemine geçerek, gelişmekte olan ülkelere ilaçları normal 15

fiyatlarının neredeyse onda birine pazarlamayı kabul ettiler. Bu örnek Brezilya ve salgından etkilenen diğer ülkeler (Güney Afrika, Nijerya, Rusya, Ukrayna, vb) için önemli bir kazanım oldu. Sıcak Para Akışlarına Vergi 2008'de başlayan resesyondan sonra, gelişmiş ekonomilerde yüklü bir likit sermaye birikimi oluştu. Bu para kendisine yatırım için yer ararken, özellikle büyüme hızı yüksek BRIC ekonomilerini tercih etmeye başladı. Ancak, resesyondan yeni çıkmış bu ekonomiler için önemli bir çekince, ekonomilerini tam düze çıkartmak üzereyken ani sıcak para giriş-çıkışları ile ekonomilerinin sarsılması riskiydi. Nobel ödüllü bir ekonomist olan James Tobin, 1970 lerin başında yerel para birimlerinde ani sarsıntılara yol açabilecek bu sıcak para akışlarını önlemek için ülkelerin kısa vadeli döviz işlemlerine az da olsa bir vergi (yaklaşık %0.2) uygulanmasını önermişti. Ancak ülkeler arasında koordinasyon eksikliği, vergiyi ilk uygulayacak ülkelerden uygulamayanlara doğru hızlı bir sermaye kaçışı yaşanacağı korkusu, Tobin vergisinin pratikte uygulanmasına engel oldu; ta ki, 2010 yılında Brezilya uzun zamandır rafa kalkmış bu öneriyi uygulama cesareti gösterene kadar. Başkan Lula kısa vadeli döviz işlemlerinden vergi alınacağını ilk açıkladığında, pek çok kesimden bu vergiden sonra artık kimse Brezilya ya yatırım yapmaz! eleştirisi yükseldi. Ancak uygulama başladığında, Tobin vergisine rağmen küresel piyasalardan Brezilya ya normal likit akışının devam ettiği görüldü. Üstelik gelen para hemen ülkeden kaçamıyor, bir müddet beklemeyi tercih ediyordu, çünkü giriş yaparken az da olsa bir vergi ödemişti. Kısacası, Tobin vergisi uygulamasında gösterdiği başarı, Brezilya nın dünya piyasalardaki yerinin ve ağırlığının önemli bir göstergesi oldu. Küresel Ölçekteki İktisadi Başarılar The Economist dergisine göre, Brezilya, 2008 krizine en son giren ve krizden ilk önce çıkan ülkeler arasındadır. Bunun en önemli sebeplerinden biri, Brezilya nın kendi içine kapalı bir ekonomi olmaktan çıkıp, dünya çapında rekabet eden markalar üretebilmiş olmasıdır. Brezilyalı şirketler artık dünyanın önde gelen enerji, uçak, işlenmiş gıda ve madencilik şirketleri ile kıyasıya rekabet halindedir. Örneğin, gıda sektöründe ABD nin 16

iki dev firması (Burger King ve Budweisser) rekor denilebilecek fiyatlar ödenerek Brezilyalı şirketlerce satın alındı. Madencilikte ise VALE 38 ülkedeki yatırımları ile dünya ikincisidir. Brezilya nın 1950 lerden sonra yaşadığı önemli siyasi ve iktisadi dalgalanmaları takip etmek için, petrol şirketi Petrobras ve uçak yapım şirketi Embraer in geçirdiği tarihsel dönüşümleri inceleyebiliriz. Her iki şirketin de kökleri, askeri-otoriter rejimlere ve devlet merkezli, ithal ikameci kalkınma modellerinin geçerli olduğu yıllara dayanmaktadır. PETROBRAS * Brezilya nın en büyük şirketi; Latin Amerika daki en büyük petrol şirketi ve dünyadaki 3. en büyük enerji şirketi * Devlet + özel mülkiyet (% 55 devlet hissesi); CEO Brezilya Başkanı tarafından dört yılda bir atanıyor * Dünyada derin deniz petrol arayıcılığında önder; 112 petrol platformu var (78 sabit, 34 yüzer) Türkiye de TPAO ile ortak Karadeniz de petrol arıyor * Sosyal Sorumluluk projelerinde Brezilya nın en önde gelen şirketlerinden; Sıfır Açlık projesinin öncüsü * Alternatif enerji kaynakları konusunda lider: 5 biodizel farbikası (3 adet üretim, 2 adet araştırma amaçlı), 10 termo-elektrik santrali ve 1 rüzgar enerjisi santrali var. EMBRAER * Dünyanın 3. en büyük uçak şirketi (1.Boeing-ABD; 2. Airbus, AB) * Orta büyüklükte jetlerde (max. 120 koltuk) dünya lideri * Helikopter ve özel jet piyasasında iddialı * Krize rağmen büyümeye ve yatırım yapmaya devam ediyor * ABD piyasasında çok güçlü. *Amerika daki yerli uçak firmaları fabrika kapatıp imalatı emek-ucuz güney ülkerine aktarırken, EMBRAER 2010 yılında Florida da fabrika açtı Petrobras, 1953 yılında Başkan Getulio Vargas ın ülkedeki yabancı petrol şirketlerini kamulaştırarak ulusal bir petrol tekeli kurması ile ortaya çıkmıştır. Benzer şekilde Embraer 1960 ların sonunda, askeri rejim döneminde stratejik bir endüstri kolu olarak desteklenmiştir. Ancak, sonraki yıllarda, özellikle 1980 lerde, her iki şirket de ciddi kriz dönemleri yaşamışlardır. 1990 lara gelindiğinde, her iki şirkette de yapısal reforma gidilmiştir. 1994 yılında Embraer, devletin 0.3 oranında hissesi ve bazı konularda veto 17

hakkı korunmak kaydıyla, özelleştirilmiştir. Ayrıca, yabancı sermayeye % 40 oranında bir üst sınır getirilmiştir. Bu sayede şirket % 60 hissesi Brezilyalıların elinde olmak kaydıyla özel mülkiyete geçmiş ve havacılık endüstrisinde belli bir niş piyasayı hedefleyerek bugünkü başarılı seviyeye gelmiştir. Embraer de ise devlet hisselerinin payı yaklaşık %55'dir. Brezilya hükümeti, 1950 lerde tekelleştirmiş olduğu ve milliyetçi duyguların hayli yüksek olduğu petrol sektörünü 1997 de rekabete açtı. Kısmi özelleşme ve petrol sektörünün rekabete açılması, Petrobras için bilakis son derece pozitif sonuçlar doğurdu. Rekabet ortamında Petrobras hem R & D faaliyetlerine önem vererek özellikle derin denizlerde petrol aramacılığı konusunda dünya çapında başarılar elde etti, hem de Brezilya piyasasına giren diğer şirketlerle işbirliği girişimlerinde bulundu. Bunun yanısıra, özellikle sosyal sorumluluk projelerine de ağırlık vererek, ülkenin en önemli ulusal eğitim ve sosyal yardım kampanyalarının sponsorluğunu yaptı. Petrobras ın son dönemdeki yükselişini Meksika örneği ile kıyaslarsak, Brezilya daki tablonun çarpıcılığı daha fazla ortaya çıkacaktır. Brezilya gibi Meksika da petrol sektörünü 1920 lerde millileştirerek devlet tekeli PEMEX i yarattı. Ancak, 1980 lerden itibaren Meksika da yaşanan tüm ekonomik krizlere rağmen, PEMEX adeta kutsal bir inek gibi bir türlü özelleştirmeye, dolayısıyla rekabetçi bir ortama açılamadı. Brezilya gibi pragmatik bir ara çözüm üretemeyen Meksika, devlet tarafından işletilen, verimsiz, teknolojisi geri, dünya çapında iştirakleri ve rekabet imkanı olmayan dinazorvari bir petrol şirketiyle başbaşa kaldı. Ancak unutmamamız gereken bir nokta, Meksika nın hala oldukça büyük petrol rezervlerinin üzerinde oturuyor olmasıdır. PEMEX, her türlü verimsizliğine rağmen, bu kuyuları işletmekte ve Meksika nın toplam vergi gelirlerinin %30 dan fazlasının ödemektedir. Bu sebeple de iş dünyasına yakınlığı ile bilinen merkez sağ partiler bile iktidara geldiklerinde kolay kolay PEMEX i elden çıkarmaya yanaşmamaktadırlar. Gerek Embraer, gerekse Petrobras örnekleri Brezilya nın bazı sektörlerde devlet mülkiyeti-özel mülkiyet kutuplaşmasını yaratıcı ve pragmatik bir şekilde aşabildiğini göstermektedir. Kamu yararı ve payı korunarak yapılan özelleştirmeler sonucu verimli, 18

dinamik ve dünya çapında rekabet edebilen şirketler yaratılmıştır. Bunun dışında, 1990 larda bankacılık sektöründe de ciddi bir regülasyona ve konsolidasyona giden Brezilya, 2008 krizindeki gibi reel sektörü de alaşağı edebilen finans sektörü krizlerinden uzak durmayı başarmıştır. Ülkede kitlesel desteği oldukça yüksek olan sol siyaset ile pastayı büyütme gayretindeki sağ, ekonominin genel gidişatı üzerine belli bir uzlaşmaya varmışlardır. Brezilya ya giren yabancı sermayenin hacmi ve hızı, küresel sermayenin de bu uzlaşmayı takdir ettiğinin veya en azından 2002 den beri sosyalist bir partinin iktidarda olmasından çekinmediğinin göstergesidir. 2008 krizini Brezilya nın çok hafif sıyrıklarla atlatmasının nedenleri arasında ekonomistler gelişen orta sınıf ve büyüyen iç piyasaya işaret etmişlerdir. Lula başkanlığındaki İşçi Partisi döneminde izlenen sosyal politikalar, oy kaygısıyla devlet imkanlarının etrafa saçılmasından olabildiğince uzak kaldı. Bunun yerine alt sınıfların yavaş yavaş yukarı tırmanabilecekleri yapısal basamaklar oluşturmaya önem verdiler. Sadece ücret artışı değil, eğitim ve sağlık konularında da büyük yatırımlar yapıldı ve ilerleme kaydedildi. Bunların sonucunda büyüyen orta sınıfın tüketim talepleri de ekonomiye canlılık getiren önemli bir etmen oldu. Dolayısıyla Brezilya daki özel sektör, güçlü iç piyasa ve istikrarlı iç talep sayesinde dünyadaki çalkantılı dönemde sığınacak güvenli bir limanına kavuşmuş oldu. Sosyalist gelenekten gelen Lula ve ekibi, kapitalizmi yerle bir etmek bir yana, daha geniş kitleleri kapitalizmin nimetleri ile buluştururarak belki de ilk defa Brezilya da ekonomiyi toplumsal barışın köşe taşı yaptı. Demokratik Meşruiyet ile Gelen Yumuşak Güç Brezilya, yukarıda özetlemeye çalıştığımız iktisadi reformlarla eş zamanlı olarak son derece önemli siyasi dönüşümlere de imza attı. 1984 e kadar askeri bir rejimle yönetilen Brezilya, son yirmi yılda demokratikleşme açındından büyük aşamalar katetti. Farklı ten rengine, dini inançlara ve kökenlere sahip yaklaşık 200 milyonluk nüfusun artık cebren birarada tutulmasına çalışılmamaktadır. Temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, anayasal reformlar, federal birimlere yetki ve sorumlulukların devredilmesi ve diğer reformlar sonucu Brezilya da demokratik bilinci oldukça yüksek, örgütlü ve katılımcı bir vatandaş profiline ulaşılmıştır. 19

Demokrasi üzerine yapılan ampirik akademik çalışmalarda baskın olan eğilimlerden biri de Amerikan veya Avrupa tarzı temsili demokrasiyi baz almalarıdır. Bu bağlamda dünyanın diğer bölgelerinde demokratik ilerlemeyi ölçmeye çalıştıklarında baktıkları en önemli göstergeler kaçınılmaz olarak genel seçimler ve geleneksel siyasi parti yapısı olmaktadır. Demokrasi denildiğinde sadece temsili demokrasiye, vatandaşların taleplerini doğrudan dile getirmek yerine bunu yapacak aracıları seçme sürecine yoğunlaşan bu endirekt demokrasi tanımına, Latin Amerika coğrafyasından oldukça sert bir eleştiri yükselmektedir. Latin Amerika bölgesinde son yirmi yıldır tabandan gelişen oldukça kuvvetli bir toplumsal hareketlenme dalgası mevcuttur. Brezilya nın da başını çektiği bu sosyal hareketlenmede, vatandaşların kendi hayatlarını doğrudan etkileyen konularda karar alma mekanizmalarına bilfiil katılmayı talep ettiklerini görmekteyiz. Bu bağlamda yerel yönetimler ve belediyeler bu sosyal hareketlenmenin örgütlü bir şekilde fark yaratabildiği zemin olarak öne çıkmaktadır. Vatandaşlar artık 4-5 yılda bir sandık başına gidip seçtikleri belediye başkanının dikte ettiği önceliklere boyun bükmek yerine, mahalle mahalle, sokak sokak örgütlenerek yerel yönetimde bizzat söz sahibi olmayı tercih ediyor. Katılımcı demokrasi (participatory democracy) diye de adlandıralan bu sürecin dünya çapında öne çıkan örneklerinden biri de Brezilya nın Porto Allegre şehridir. Rio Grande do Sul eyaletinin başkenti olan 1,2 milyonluk Porto Allegre de belediye meclisi toplantılarına binlerce vatandaş katılmaktadır. Geniş tabanlı bu toplantılarda şehrin öncelikleri belirlenerek bütçe harcamaları buna göre yapılmaktadır. Böylece vatandaşlar hem kendi hayatlarını etkileyen kararlara doğrudan katılmış olmakta, hem de yerel yönetimlerin daha şeffaf ve hesap verebilir olmaları sağlanmaktadır. 20

Grafik 1: Türkiye ve Brezilya, Karşılaştırmalı Kadın-Erkek Eşitliği Göstergeleri 140 120 100 80 60 40 20 0 Kadınların işgücüne katılım oranı (15 yaş üstü %) İlk ve orta öğrenimde kızların erkeklere oranı (%) Yüksek öğrenimde kızların erkeklere oranı (%) BR TR Kaynak: Dünya Bankası, World Development Indicators 2010 Brezilya da son yıllarda yaşanan siyasi mobilizasyon sürecinde kadınların toplumsal statüsünde de önemli kazanımlar sağlandı. Yukarıdaki tabloda da görüleceği üzre, Brezilya da kadınların iş gücüne katılım oranları Türkiye nin yaklaşık iki katıdır. Bunun yanı sıra, ülke çapındaki eğitim seferberliği sonucu orta ve yüksek öğretimde kadınların oranı erkekleri geçmiş durumda. % 55 lik bir seçim zaferi sonrasında 2011 de görevine başlayan Brezilya nın ilk kadın Başkanı Dilma Rousseff, 37 kişilik kabinesinde 9 kadın üyeye yer verdi. Tüm bu veriler oldukça parlak bir tablo çizse de, Brezilya nın halen üstesinden gelmesi gereken son derece önemli sorunları mevcuttur. Brezilya, hala, dünyada gelir dağılımı en bozuk ülkelerindendir. Peşpeşe gelen sosyalist iktidarlara rağmen, Brezilya da zengin ve fakir arasındaki uçurum adeta milim milim kapatılmaya çalışılıyor. Brezilya nın dünyada köleliği en son kaldıran ülkelerden biri olmasının bu uçurumdaki payı çok büyük. Halen ne yazık ki vatandaşların ten renkleri koyulaştıkça gelir seviyeleri düşmekte, toplumsal marjinalleşme artmaktadır. Sao Paulo ve Rio de Janeiro gibi ülkenin en büyük metropollerinde, favela denilen gecekondulardaki marjinalleşme, uyuşturucu ve 21

güvenlik sorunları hala aşılamamıştır. Polis teşkilatındaki zaaflar, rüşvetin yaygınlığı bu sosyal sorunları daha da derinleştiren etkenlerdir. Son zamanlarda Brezilya nın sivil polis teşkilatını rehabilite etmek yerine daha eğitimli, daha fazla maaş alan bir askeri polis yapısı ile favelalardaki uyuşturucu suçlarıyla mücadele etmeye çalıştığını görmekteyiz. Ancak insan hakları örgütlerinin raporlarına göre bu elit polis örgütünün adı oldukça fazla işkence ve yargısız infaz olayı ile birlikte anılmaktadır. Bu durum tabii ki demokratik bir hukuk devletini açmaza sokacak önemli bir zaaftır. Türkiye ve Brezilya: Yeni Dostlar Brezilya Türkiye de kamuoyunun göndemine son dönemde en gözde ihraç kalemlerinden biri olan yetenekli ve karizmatik futbolcuları ile gelmişti. Ancak iki ülkede yürütmenin başı olan liderlerin karşılıklı ziyaretleri, yavaş yavaş gelişen karşılıklı ticari ilişkiler ve son olarak İran la yapılan nükleer pazarlıkta gerçekleşen Türkiye-Brezilya işbirliği, Brezilya yı Türkiye nin radar ekranlarına yerleştirmeyi başardı. Türkiye Brezilya yı sanki 21. Yüzyılda keşfetmiş gibi görünse de, Osmanlı arşivlerine baktığımızda 1700 lerden itibaren Brezilya ile Osmanlı arasında belli bir diplomatik ilişki hacmi olduğunu görülmektedir. Dönemin Brezilya İmparatoru iki kez İstanbul u gelmiş ve Osmanlı topraklarını ilgiyle ziyaret etmiştir. Bunun yanısıra, Osmanlı İmparatorluğu ndan önemli miktarda göçmen Yeni Dünya'nın bu uçsuz bucaksız, zengin topraklarında şanslarını denemeye gitmişlerdir. Pek çoğu Yahudi, Lübnanlı veya Arap olan bu göçmenler Osmanlı vatandaşı olduklarından, dönemin Osmanlı Hariciyesi için ciddi bir iş yükü oluşturmuşlardır. Günümüzde bölgesel liderlikleri konusunda iddialı Türkiye ve Brezilya nın uluslararası platformlarda daha aktif olmaya çalışmaları, son derece umut vericidir. Ancak burada kullanılan söyleme çok dikkat etmek gerekir. Brezilya, son derece hiyerarşik Batı (ABD ve Batı Avrupa) merkezli sistemde kendisine yer açmaya çalışırken daha çok adalet, eşitlik, dayanışma ve temsiliyet gibi kavramlara vurgu yapmaktadır. Mevcut uluslarası sistemin ve kurumlarının gelişmekte olan ülkeleri dışladığını, eskiden 3. Dünya, son zamanlarda ise Güney Ülkeleri diye de tanımlanan Asya, Afrika, Orta Doğu ve Latin 22