Olumsuz Değerlendirilme Korkusu ve Akademik Risk Alma Arasındaki İlişkinin Kanonik Korelasyonla İncelenmesi



Benzer belgeler
daha çok göz önünde bulundurulabilir. Öğrencilerin dile karşı daha olumlu bir tutum geliştirmeleri ve daha homojen gruplar ile dersler yürütülebilir.

Ders Çalışma Becerileri ile Akademik Risk Alma Arasındaki. İlişkinin Kanonik Korelasyon ile İncelenmesi

KAMU PERSONELÝ SEÇME SINAVI PUANLARI ÝLE LÝSANS DÝPLOMA NOTU ARASINDAKÝ ÝLÝÞKÝLERÝN ÇEÞÝTLÝ DEÐÝÞKENLERE GÖRE ÝNCELENMESÝ *

The Study of Relationship Between the Variables Influencing The Success of the Students of Music Educational Department

ÖĞRETMEN ADAYLARININ PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİ

Siirt Üniversitesi Eğitim Fakültesi. Halil Coşkun ÇELİK

Üniversite Öğrencilerinin Akademik Başarılarını Etkileyen Faktörler Bahman Alp RENÇBER 1

T.C. İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BİREYSEL DEĞERLER İLE GİRİŞİMCİLİK EĞİLİMİ İLİŞKİSİ: İSTANBUL İLİNDE BİR ARAŞTIRMA

SINIF ÖĞRETMENLİĞİ ALAN SINAVI ÖLÇEĞİNİN GELİŞTİRİLMESİ : GEÇERLİK VE GÜVENİRLİK ÇALIŞMASI

SAKARYA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ DÖRDÜNCÜ SINIF ÖĞRENCİLERİNİN ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNE KARŞI TUTUMLARI

Çocuklara Yabancı Dil Öğretiminin Duyuşsal Hedefleri Ölçeği

ÖNSÖZ. beni motive eden tez danışmanım sayın Doç. Dr. Zehra Özçınar a sonsuz

Arş. Gör. Dr. Mücahit KÖSE

İŞSİZ BİREYLERİN KREDİ KARTLARINA İLİŞKİN TUTUM VE DAVRANIŞLARININ YAPISAL EŞİTLİK MODELİYLE İNCELENMESİ: ESKİŞEHİR ÖRNEĞİ

SANAYİ İŞÇİLERİNİN DİNİ YÖNELİMLERİ VE ÇALIŞMA TUTUMLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ - ÇORUM ÖRNEĞİ

FEN BİLGİSİ ÖĞRETMEN ADAYLARININ ÖĞRENME STİLLERİ, CİNSİYET ÖĞRENME STİLİ İLİŞKİSİ VE ÖĞRENME STİLİNE GÖRE AKADEMİK BAŞARI 1

EPİSTEMOLOJİK İNANÇLAR ÜZERİNE BİR DERLEME

THE IMPACT OF AUTONOMOUS LEARNING ON GRADUATE STUDENTS PROFICIENCY LEVEL IN FOREIGN LANGUAGE LEARNING ABSTRACT

EĞİTİM FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNİN ÖĞRETMENLİK MESLEK BİLGİSİ DERSLERİNE YÖNELİK TUTUMLARI Filiz ÇETİN 1

BEDEN EGITIMI ÖGRETMENI ADAYLARıNIN SINIF ORGANIZASYONU VE DERS ZAMANI KULLANIMI DAVRANıŞLARlNIN ANALIzI

Aşamalı Dersler Arasındaki İlişkilerin Kanonik Korelasyon Tekniğiyle İncelenmesi: Sınıf Öğretmenliği Örneği 1

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ BEDEN EĞİTİMİ ve SPOR BÖLÜMÜ ÖĞRENCİLERİNİN ÖSS ve ÖZEL YETENEK SINAVI PUANLARINA GÖRE GENEL AKADEMİK BAŞARILARI

TÜRKiYE'DEKi ÖZEL SAGLIK VE SPOR MERKEZLERiNDE ÇALIŞAN PERSONELiN

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN BAŞARILARI ÜZERİNE ETKİ EDEN BAZI FAKTÖRLERİN ARAŞTIRILMASI (MUĞLA ÜNİVERSİTESİ İ.İ.B.F ÖRNEĞİ) ÖZET ABSTRACT

TEŞEKKÜR. Her zaman içtenliğiyle çalışmama ışık tutan ve desteğini esirgemeyen sevgili arkadaşım Sedat Yüce ye çok teşekkür ederim.

İngilizce Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine İlişkin Tutumları 1. İngilizce Öğretmen Adaylarının Öğretmenlik Mesleğine İlişkin Tutumları

"SPARDA GÜDÜLENME ÖLÇEGI -SGÖ-"NIN TÜRK SPORCULARı IÇiN GÜVENiRLIK VE GEÇERLIK ÇALIŞMASI

ELIT VE ELIT OLMAYAN ERKEK BASKETBOLCULARDA HEDEF YÖNELIMI, GÜDÜSEL (MOTIVASYONEL) IKLIM VE

Akademik ve Mesleki Özgeçmiş

The International New Issues In SOcial Sciences

ÖRNEK BULGULAR. Tablo 1: Tanımlayıcı özelliklerin dağılımı

Beden eğitimi ve spor eğitimi veren yükseköğretim kurumlarının istihdam durumlarına yönelik. öğrenci görüşleri

KIMYA BÖLÜMÜ ÖĞRENCİLERİNİN ENDÜSTRİYEL KİMYAYA YÖNELİK TUTUMLARI VE ÖZYETERLİLİK İNANÇLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ; CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ ÖRNEĞİ

Eğitim Bağlamında Oyunlaştırma Çalışmaları: Sistematik Bir Alanyazın Taraması

Sosyal Bilgiler Odaklı Akademik Risk Alma Ölçeğinin (SOARAÖ) Geliştirilmesi: Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması

MESLEK YÜKSEKOKULLARINA SINAVLI VE SINAVSIZ GEÇİŞ SİSTEMİ İLE YERLEŞEN ÖĞRENCİLERİN PERFORMANSLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN PROBLEM ÇÖZME BECERİLERİ VE AKADEMİK BAŞARILARININ ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLERE GÖRE İNCELENMESİ

ÖZET YENİ İLKÖĞRETİM II. KADEME MATEMATİK ÖĞRETİM PROGRAMININ İSTATİSTİK BOYUTUNUN İNCELENMESİ. Yunus KAYNAR

N.E.Ü. A.K.E.F. MÜZİK EĞİTİMİ ANABİLİM DALI ÖĞRENCİLERİNİN ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNE İLİŞKİN TUTUMLARI

ilkögretim ÖGRENCilERi için HAZıRLANMıŞ BiR BEDEN EGiTiMi DERSi TUTUM

Available online at

T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ISPARTA İLİ KİRAZ İHRACATININ ANALİZİ

International Journal of Progressive Education, 6(2),

Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 2, Temmuz 2011

Örnek. Aşağıdaki veri setlerindeki X ve Y veri çiftlerini kullanarak herbir durumda X=1,5 için Y nin hangi değerleri alacağını hesaplayınız.

MEÜ. SAĞLIK BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ DERS TANIMI FORMU

ABSTRACT $WWLWXGHV 7RZDUGV )DPLO\ 3ODQQLQJ RI :RPHQ $QG $IIHFWLQJ )DFWRUV

HACETTEPE ÜNivERSiTESi SPOR BiLiMLERi VE TEKNOLOJiSi YÜKSEK OKULU'NA GiRişTE YAPILAN

Korelasyon, Korelasyon Türleri ve Regresyon

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM PROGRAMLARI VE ÖĞRETİM ANABİLİM DALI

YABANCI DİL EĞİTİMİ VEREN ÖZEL BİR EĞİTİM KURUMUNDAKİ ÖĞRENCİLERİN BEKLENTİLERİNİN ARAŞTIRILMASI. Sibel SELİM 1 Efe SARIBAY 2

İŞLETMELERDE KURUMSAL İMAJ VE OLUŞUMUNDAKİ ANA ETKENLER

DEĞERLENDİRME ARASINDAKİ İLİŞKİLER... 1

FEN VE TEKNOLOJİ ÖĞRETMENLERİNİN KİŞİLERARASI ÖZYETERLİK İNANÇLARININ BAZI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ

YÜKSEKÖĞRETİM KURULU YARDIMCI DOÇENT

T.C. MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

BİYOİSTATİSTİK Korelasyon Analizi Yrd. Doç. Dr. Aslı SUNER KARAKÜLAH

Sınavlı ve Sınavsız Geçiş İçin Akademik Bir Karşılaştırma

FAKTÖR ANALİZİ VAHİDE NİLAY KIRTAK

SINIF ÖĞRETMENLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİLERİNİN MATEMATİĞE YÖNELİK TUTUMLARININ ÇEŞİTLİ DEĞİŞKENLERE GÖRE İNCELENMESİ

ÖĞRETMEN ADAYLARININ PROBLEM ÇÖZME BECERİSİ VE FENE YÖNELİK TUTUM İLE BAŞARILARI ARASINDAKİ İLİŞKİ *

MÜZİK ÖĞRETMENİ ADAYLARININ BİREYSEL SES EĞİTİMİ DERSİNE YÖNELİK TUTUMLARI

ÖZGEÇMĐŞ. Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans

Ortaokul Öğrencilerinin Sanal Zorbalık Farkındalıkları ile Sanal Zorbalık Yapma ve Mağdur Olma Durumlarının İncelenmesi

A RESEARCH ON THE RELATIONSHIP BETWEEN THE STRESSFULL PERSONALITY AND WORK ACCIDENTS

A Comparative Analysis of Elementary Mathematics Teachers Examination Questions And SBS Mathematics Questions According To Bloom s Taxonomy

Yaşam Değerleri Envanterinin Faktör Yapısı ve Güvenirliği. Prof. Dr. Hasan BACANLI Doç. Dr. Feride BACANLI

Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi Journal of Research in Education and Teaching Kasım 2017 Cilt: 6 Sayı: 4 ISSN:

Derece Bölüm Üniversite Yıl Nisan. Bölümü. Değerlendirme Yüksek Lisans Ölçme ve Ankara Değerlendirme Üniversitesi Lisans Sınıf Öğretmenliği Ankara

Implementing Benchmarking in School Improvement

Beden eğitimi öğretmen adaylarının okul deneyimi dersine yönelik tutumlarının incelenmesi

İLKÖĞRETİM OKULU 6, 7. VE 8. SINIF ÖĞRENCİLERİNİN OKUL YAŞAMININ NİTELİĞİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ *

FEN BİLGİSİ ÖĞRETMEN ADAYLARININ FEN BRANŞLARINA KARŞI TUTUMLARININ İNCELENMESİ

Mustafa SÖZBİLİR Şeyda GÜL Fatih YAZICI Aydın KIZILASLAN Betül OKCU S. Levent ZORLUOĞLU. efe.atauni.edu.tr

BASKETBOL OYUNCULARININ DURUMLUK VE SÜREKLİ KAYGI DÜZEYLERİNİN BELİRLENMESİ

Yrd. Doç. Dr. Celal Deha DOĞAN. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Ölçme ve Değerlendirme Bilim Dalı- Doktora

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

BİYOLOJİ ÖĞRETMENLERİNİN LABORATUVAR DERSİNE YÖNELİK TUTUMLARININ FARKLI DEĞİŞKENLER AÇISINDAN İNCELENMESİ

EĞİTİM FAKÜLTESİ Ortaöğretim Fen ve Ortaöğretim Fen ve ENSTİTÜSÜ

SOSYAL BİLGİLER DERSİNDE KULLANILAN ÖĞRENME STRATEJİLERİ VE BAŞARI GÜDÜSÜ ARASINDAKİ İLİŞKİLER

DETERMINING THE CURRENT AND FUTURE OPINIONS OF THE STUDENTS IN SECONDARY EDUCATION ON NANOBIOTECHNOLOGY *

5. HAFTA PFS 107 EĞİTİMDE ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME. Yrd. Doç Dr. Fatma Betül Kurnaz. KBUZEM. Karabük Üniversitesi

Üniversite Öğrencilerinin Türk Dünyası Coğrafyasına İlişkin Tutumlarının Farklı Değişkenler Açısından İncelenmesi

A 11. A) Olayın karışık ve anlaşılması zor bir ifadeyle yazılmış. Bu ön koşul işlemiyle ilgili olarak,

Bir Sağlık Yüksekokulunda Öğrencilerin Eleştirel Düşünme Ve Problem Çözme Becerilerinin İncelenmesi

BÖLÜM 13 HİPOTEZ TESTİ

BÖLÜM 3 KURAMSAL ÇATI VE HİPOTEZ GELİŞ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DÖNEM PROJESİ TAŞINMAZ DEĞERLEMEDE HEDONİK REGRESYON ÇÖZÜMLEMESİ. Duygu ÖZÇALIK

Üniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor?

DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları)

Bir çalışmanın yazılı bir planıdır. Araştırmacının yapmayı plandıklarını ayrıntılı olarak ifade etmesini sağlar. Araştırmacıya yapılması gerekenleri

ANAOKULU ÇOCUKLARlNDA LOKOMOTOR. BECERiLERE ETKisi

EĞİTİM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI EĞİTİM PROGRAMLARI VE ÖĞRETİM BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI EĞİTİM ÖĞRETİM PLANI

İlköğretim Birinci Kademe Öğrencilerinin Derslerdeki Başarı Düzeylerinin Birbiriyle İlişkisi

ANALYSIS OF THE RELATIONSHIP BETWEEN LIFE SATISFACTION AND VALUE PREFERENCES OF THE INSTRUCTORS

BEZCİ-BİRCAN, FİLİZ EĞİTİM DURUMU:

KPSS/1-EB-CÖ/ Bir öğretim programında hedefler ve kazanımlara yer verilmesinin en önemli amacı aşağıdakilerden hangisidir?

H.Ü. Bilgi ve Belge Yönetimi Bölümü BBY 208 Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri II (Bahar 2012) SPSS Ders Notları II (19 Nisan 2012)

ULUSLAR ARASI 9. BEDEN EĞİTİMİ VE SPOR ÖĞRETMENLİĞİ KONGRESİ

Transkript:

Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri Educational Sciences: Theory & Practice 14(1) 135-158 014 Eğitim Danışmanlığı ve Araştırmaları İletişim Hizmetleri Tic. Ltd. Şti. www.edam.com.tr/kuyeb DOI: 10.1738/estp.014.1.1616 Olumsuz Değerlendirilme Korkusu ve Akademik Risk Alma Arasındaki İlişkinin Kanonik Korelasyonla İncelenmesi Bayram ÇETİN a Gaziantep Üniversitesi Mustafa İLHAN b Dicle Üniversitesi Ferat YILMAZ c Dicle Üniversitesi Öz Bu araştırmada olumsuz değerlendirilme korkusu ile akademik risk alma arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaca uygun olarak araştırmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu, 011-01 öğretim yılı bahar döneminde Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi nin farklı bölümlerinde öğrenim gören 1 si bayan ve 93 ü erkek olmak üzere toplam 15 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırmada öğrencilerin olumsuz değerlendirilme korkularını ölçmek için Olumsuz Değerlendirilme Korkusu Ölçeği kullanılmıştır. Öğrencilerin akademik risk alma davranışlarını ölçmek amacıyla ise Akademik Risk Alma Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada düz puanlanan maddeler ve ters puanlanan maddeler değişkenlerinden oluşan olumsuz değerlendirilme korkusu veri seti ile başarısızlık sonrası yeniden toparlanma ve etkin olma eğilimi, güç işlemleri tercih etme eğilimi, başarısızlık sonrası olumsuzluk eğilimi ve ödev yapmama eğilimi değişkenlerinden oluşan akademik risk alma veri seti arasındaki ilişki kanonik korelasyon analizi ile incelenmiştir. Kanonik korelasyon analizi sonucunda, olumsuz değerlendirilme korkusu ve akademik risk alma arasında anlamlı ilişki tespit edilmiş ve veri setleri arasında paylaşılan ortak varyansın %35 olduğu saptanmıştır. Anahtar Kelimeler Akademik Risk Alma, Başarısızlık Sonrası Olumsuzluk, Kanonik Korelasyon, Olumsuz Değerlendirilme Korkusu, Ödev Yapmama, Yeniden Toparlanma. Öğrencilerin akademik başarıları, bilişsel giriş davranışlarından ve duyuşsal özelliklerinden etkilenmektedir (Senemoğlu, 005). Bilişsel giriş davranışları, bir ünitenin öğrenilebilmesi için gerekli olduğu kabul edilen ön öğrenmelerden oluşmaktadır (Bloom, 1979). Duyuşsal özellikler ise öğrencilerin öğrenme süreci içerisinde gösterecekleri çabanın kaynağını oluşturmaktadır (Erden ve Akman, 011; Özkan, 005; Tok, 008). Dolayısıyla duyuşsal özellikler etkin ve kalıcı bir öğrenmenin gerçekleşmesinde itici bir rol oynamaktadır (Aydın, 007; Demirbaş ve Yağbasan, 006; Kılıç, 00; Tea b c Sorumlu Yazar: Dr. Bayram ÇETİN Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme alanında doçenttir. Çalışma alanları arasında ölçek geliştirme ve uyarlaması, ölçme araçlarının uluslararası yapı değişmezliği, test kuramları vardır. İletişim: Gaziantep Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Gaziantep. Elektronik posta: bcetin7@gmail.com Mustafa İLHAN İlköğretim Matematik Öğretmenliği alanında araştırma görevlisidir. İletişim: Dicle Üniversitesi, Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, Diyarbakır. Elektronik posta: mustafailhan1@gmail.com Ferat YILMAZ Sınıf Öğretmenliği alanında araştırma görevlisidir. İletişim: Dicle Üniversitesi, Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi, İlköğretim Bölümü, Diyarbakır. Elektronik posta: yilmazferat@hotmail.com

KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ kin, 009). Bununla birlikte, duyuşsal alan ile ilgili davranışların bilişsel alan ile ilgili davranışlara göre, eğitim programlarına daha geç ve düzensiz bir şekilde girmesi (Turgut, 1997), duyuşsal özelliklerin somut olarak tespitinin ve değerlendirilmesinin güç olması (Bacanlı, 006; Senemoğlu, 005; Tekin, 009), duyuşsal özelliklerin karmaşık doğası (Lebens, Graff ve Mayer, 011), başarıyı etkileyen duyuşsal özelliklerin net olarak ortaya konulmasını güçleştirmektedir. Başarıyı etkileyen duyuşsal özelliklerin tespit edilmeye çalışıldığı araştırmalar incelendiğinde, daha çok kaygı (Akbaş ve Kan, 007; Gömleksiz ve Yüksel, 003; Hembree, 1990; Hortwitz, 001; Richardson ve Suinn, 197), tutum (Hemmings, Grootenboer ve Kay, 011; Lucas, 1998; White, Way, Perry ve Southwell, 006), ilgi (Heinze, Reiss ve Franziska, 005; Jones, 1964; Koller, Baumert ve Schnabel, 001; Kuzgun, 006; Renninger, Hidi ve Krapp, 199; Sing, Granwiller ve Dika, 00) ve motivasyon (Akbaba, 006; Middleton ve Spanias, 1999; Wigfield ve Wentzel, 007) değişkenleri üzerinde durulduğu görülmektedir. Ancak, duyuşsal özelliklerin öğrenme-öğretme sürecinde belirlenen hedeflere ulaşılmasında sahip olduğu güçlü belirleyici etki (Chastain, 1975; Gömleksiz, 003; Ellez, Gümüş ve Seferov, 009; Oral, 010; Tobias, 1991) öğrencilerinin mükemmeliyetçilik düzeyleri (Altun ve Yazıcı, 010; İlhan ve Öner Sünkür, 01; Parker, 000; Ram, 005; Soleymani ve Rekabdar, 010; Stoeber ve Rambow, 007; Tsui ve Mazzocco, 006), derse yönelik umutsuzluk düzeyleri (Yenilmez, 010) gibi farklı duyuşsal özelliklerinin de dikkate alınmasını gerekli kılmaktadır. Öğrencilerin öğrenme-öğretme sürecindeki davranışları üzerinde önemli bir etkiye sahip olan ve dolayısıyla dikkate alınması gereken duyuşsal özelliklerden birisi de olumsuz değerlendirilme korkusudur (Dinnel ve ark., 00; Kocovski ve Endler, 000). Olumsuz değerlendirilme korkusu, bireyin başkaları tarafından kötüleyici ve düşmanca eleştirileceğine dair (Leary, 1983) aşırı ve sürekli bir endişe duymasıdır (Aydın, 008; Leary, 1983; Weeks, Heimberg ve Rodebaugh, 008). Bu durum, olumsuz değerlendirilme korkusu yaşayan bireyin i) sosyal bir faaliyete hazırlanırken ya da katılırken istenmeyen biçimlerde değerlendirileceğine ilişkin bir inanca kapılmasına (Weeks ve ark., 005), ii) sosyal performans gerektiren durumlarda diğer insanların kendilerinden çok yüksek performans beklentisi içinde olduklarını düşünmesine, iii) yeteneği ve performansı konusunda şüpheye düşmesine (Rapee ve Heimberg, 1997) ve iv) bir hata yaptığı takdirde dışlanacağı şeklinde koşullu inançlar geliştirmesine neden olmaktadır (Clark ve Wells, 1995). Bu ve benzeri inançların doğal sonucu olarak olumsuz değerlendirilme korkusu olan birey, reddedilmeye maruz kalmamak için sosyal ortamlardan ve sosyal performans gerektiren durumlardan kaçınmakta ve güvenlik sağlayıcı davranışlar arama çabasına girmektedir (Rapee ve Heimberg, 1997). Olumsuz değerlendirilme korkusu, bireyin öğrenme-öğretme sürecindeki davranışları üzerinde de etkili bir rol oynamaktadır. Olumsuz değerlendirilme korkusu başarısızlık korkusunu beraberinde getirerek, öğrencinin öğrenme yöneliminin (McKinney, 003; VandeWalle, 1997) akademik benlik saygısının (Dinnel ve ark., 00; Kocovski ve Endler, 000) ve akademik başarısının düşmesine (Kuhl ve Kraska, 1989); performans kaçınma eğiliminin (McKinney, 003; VandeWalle, 1997) ve sınav kaygısının (Dinnel ve ark., 00) ise artmasına neden olmaktadır. Öğrencilerin olumsuz değerlendirilme korkuları ile birlikte sınıf ortamında davranışlarını etkileyen bir diğer önemli faktör de akademik risk alma davranışıdır. Akademik risk alma davranışı, doğruluğundan emin olunmayan fikirleri paylaşma, soru sorma, yeni ve alternatif çözüm yolları deneme konusunda istekli olma şeklinde tanımlanmaktadır (Beghetto, 009). Bir başka deyişle akademik risk alma davranışı, bir öğrenme eylemine katılmanın bilinen ve bilinemeyen sonuçlarını değerlendirmeyi ve olası sonuçlarını düşünerek öğrenme sürecine katılma konusunda karar vermeyi içermektedir (Robinson, 011). Akademik risk alma davranışı; başarısızlıktan sonra yeniden toparlanma ve etkin olma eğilimi (BSYTEOE), güç işlemleri tercih etme eğilimi (GİTE), başarısızlık sonrası olumsuzluk eğilimi (BSOE) ve ödev yapmama eğilimi (ÖYE) olmak üzere dört boyutlu bir yapı ile açıklanmaktadır (Korkmaz, 00). BSOE ile ÖYE düşük, buna karşın BSYTEOE ile GİTE yüksek olan öğrencilerin, akademik risk alma konusunda istekli oldukları söylenebilir (Öner Sünkür, İlhan, Kinay ve Kılınç, 013). Akademik risk alma düzeyi yüksek olan öğrenciler; i) başarısızlık ihtimali olsa bile sınıf ortamındaki etkinliklere katılma konusuna isteklidir (Strum, 1971), ii) öğrenme sürecinden zevk alır, iii) öğrenme sürecinde karşılaştıkları zorluklara karşı direnç gösterir (Clifford, 1988), iv) öğrenme ortamında yüksek motivasyona (Clifford, 1988; House, 00) ve problem çözme becerisine sahiptir (Tay, Özkan ve Akyürek Tay, 009). Akademik risk alma konusunda istekli olan öğrencilerin öğrenilmiş çaresizlik duyguları (Esen Kıran, 005; Neihart, 010) ve akademik beklentilere ilişkin yaşadıkları stres ise düşüktür (İlhan ve Çetin, 013). Ayrıca akademik risk alma eğilimi yüksek olan öğrenciler, öğrenme 136

ÇETİN, İLHAN, YILMAZ / Olumsuz Değerlendirilme Korkusu ve Akademik Risk Alma Arasındaki İlişkinin Kanonik... yönelimli olup (Ames, 199), bu öğrenciler yeni bilgi ve beceriler kazanmak ve yeteneklerini geliştirmek için çalışırlar (Ames ve Archer, 1988; Braten ve Strømsø, 004; Dupeyrat ve Mariné, 005). Öğrenmeyi kolaylaştıran (Clifford, 1991) söz konusu olumlu etkileri, öğrenme ortamında akademik risk alma konusunda istekli olan öğrencileri, isteksiz olan öğrencilere kıyasla başarıya ulaşma konusunda daha avantajlı hâle getirmektedir (Clifford, 1991; Clifford ve Chou, 1991; House, 00). Bu bağlamda, akademik risk alma davranışlarının desteklenmesi öğrencilerin akademik başarılarına katkı sağlaması açısından oldukça önemlidir. Akademik risk alma davranışını hangi değişkenlerin ne yönde ve ne düzeyde etkilediğinin belirlenmesi, öğrencilerin akademik risk alma davranışlarının desteklenmesi için neler yapılması gerektiği konusuna rehberlik edebilir. Alanyazın incelendiğinde, olumsuz değerlendirilme korkusu olan bireylerin kişisel girişimlerden kaçındıkları görülmektedir (Boztaş ve Sungur, 001; Durmuş, 008). Diğer bir deyişle, olumsuz değerlendirilme korkusu yaşayan bireyler yaptıkları eylemlerin zararlı sonuçlarını kaldıramayacaklarından ötürü, bu eylemleri gerçekleştirme riskini almak istememektedir (Boyer, 006; Halstead ve Taylor, 1996). Bu durum, akademik risk alma davranışının olumsuz değerlendirilme korkusundan etkilendiğini düşündürmektedir. Ancak alanyazında, olumsuz değerlendirilme korkusunun akademik risk alma davranışını ne düzeyde ve hangi yönde etkilediğini gösteren bir çalışmaya rastlanmamıştır. Bu noktadan hareketle araştırmada, olumsuz değerlendirilme korkusu ile akademik risk alma arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Yöntem Araştırmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. İlişkisel (korelatif) araştırmalar, iki ya da çok sayıda değişken arasında ilişki olup olmadığı belirlemeye yönelik çalışmalardır (Erkuş, 011; Karasar, 009). Çalışma Grubu Araştırmanın çalışma grubu, 011-01 eğitim-öğretim yılı bahar döneminde Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi İlköğretim Bölümü nde öğrenim gören 1 si (%56,7) bayan ve 93 ü (%43,3) erkek olmak üzere toplam 15 üniversite öğrencisinden oluşmaktadır. Çalışma grubunu oluşturan öğrencilerin anabilim dallarına göre dağılımı; Fen Bilgisi Öğretmenliği Anabilim Dalı ndan 48 (%,3), İlköğretim Matematik Öğretmenliği Anabilim Dalı ndan 60 (%7,9), Okul Öncesi Öğretmenliği Anabilim Dalı ndan 1 (%9,8), Sınıf Öğretmenliği Anabilim Dalı ndan 44 (%0,5) ve Sosyal Bilgiler Öğretmenliği Anabilim Dalı ndan 4 (%19,5) öğrenci şeklindedir. Kanonik korelasyon analizinden elde edilen bulguların güvenilirliği için çalışma grubunda, setlerdeki değişken sayısının toplamının 0 katı kadar katılımcı olması önerilmektedir (Stevens, 009). Bu araştırmada, olumsuz değerlendirilme korkusu veri setinde; düz puanlanan maddeler (DPM) ve ters puanlanan maddeler (TPM) olmak üzere değişken, akademik risk alma veri setinde; BSYTEOE, GİTE, BSOE ve ÖYE olmak üzere 4 değişken ve toplamda 6 değişken bulunmaktadır. Buna göre, kanonik korelasyondan elde edilen bulguların güvenirliği için çalışma grubunda en az 10 katılımcının bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla çalışma grubundaki katılımcı sayısının araştırmadan elde edilen bulguların güvenirliği açısından yeterli olduğu söylenebilir. Veri Toplama Araçları Araştırma veri toplama aracı olarak Olumsuz Değerlendirilme Korkusu Ölçeği (ODKÖ) ve Akademik Risk Alma Ölçeği (ARAÖ) kullanılmıştır. Olumsuz Değerlendirilme Korkusu Ölçeği (ODKÖ): ODKÖ, Leary (1983) tarafından geliştirilmiş, Çetin, Doğan ve Sapmaz (010) tarafından Türkçeye uyarlanmıştır. Ölçek 5 li likert tipi bir derecelendirmeye sahiptir. Ölçeğin orijinal formunda 1 madde bulunmaktadır. Ölçekte yer alan maddelerin 8 i olumsuz değerlendirilmeyle ilgili korku ve endişe ifadelerinden oluşmaktadır. Örnek Madde: Çoğu zaman insanların benim kusurlarımı fark edeceklerinden korkarım. Geriye kalan 4 madde ise olumsuz değerlendirilmeyle ilgili korku ve endişelerin olmadığı şeklindeki ifadelerden oluşmakta ve tersten puanlanmaktadır. Örnek Madde: İnsanların benimle ilgili olumsuz izlenimleri olduğunu bilsem bile bunu umursamam. Ölçeğin Türkçe formunda, orijinal formdaki 4. maddeye ilişkin ayırt edicilik indeksi negatif olduğundan bu madde ölçekten çıkarılmıştır. ODKÖ nün özgün formu farklı çalışmalarda iki faktörlü ve tek faktörlü olarak sonuçlar verdiği için ölçeğin Türkçe formunda hem iki faktörlü ve tek faktörlü yapıya ilişkin analizler gerçekleştirilmiştir. Bu kapsamda temel bileşenler tekniği ve direct oblimin döndürme faktör çözümlemesi sonuçları iki faktörle sınırlandırılmıştır. Buna göre, toplam varyansın %51,50 sini açıklayan bir yapı elde edilmiştir. Bu yapıda, DPM olarak adlandırılan birinci faktörde 8 maddenin bulun- 137

KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ duğu, TPM olarak adlandırılan ikinci faktörde ise 3 maddenin yer aldığı saptanmıştır. Tek faktörlü olarak sınırlandırma sonucunda ise toplam varyansın %40,19 unu açıklayan bir yapı elde edilmiştir. Özgün formun faktör yapısının Türk örneklemde doğrulanıp doğrulanmayacağını belirlemek üzere doğrulayıcı faktör analizi yapılmıştır. Doğrulayıcı faktör analizinden elde edilen uyum indeksi değerleri, modelin hem tek faktörlü hem de iki faktörlü yapı için uyumlu olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte, iki faktörlü modelin uyum indeksi değerlerinin tek faktörlü modelin uyum indeksi değerlerine göre daha iyi olduğu ortaya çıkmıştır. Bu sonuca dayanarak, ODKÖ bu çalışmada iki faktörlü yapı ile kullanılmıştır. Çetin ve arkadaşları (010) tarafından yapılan uyarlama çalışmasında ODKÖ nün Türkçe formuna ilişkin güvenirlik katsayıları yalnızca tek faktörlü yapı için hesaplanmıştır. Tek faktörlü yapı için iç tutarlılık yöntemiyle hesaplanan güvenirlik katsayısı.84, test yarılama yöntemiyle elde edilen güvenirlik katsayısı.83 ve test-tekrar test yöntemiyle elde edilen güvenirlik katsayısı ise.8 olarak bulunmuştur. Bu çalışmada, ODKÖ iki faktörlü yapı ile kullanıldığı için hem DPM olarak adlandırılan birinci faktöre hem de TPM olarak adlandırılan ikinci faktöre ait güvenirlik katsayısı hesaplanmıştır. Hesaplanan iç tutarlık katsayıları, DPM nin yer aldığı birinci faktör için.84 ve TPM nin yer aldığı ikinci faktör için.57 olarak bulunmuştur. Güvenirlik katsayısı.70 ve üzerinde olan ölçeklerin güvenilir olduğu kabul edilmektedir (Büyüköztürk, 010; Nunnaly ve Bernstein, 1994). Buna göre, DPM nin yer aldığı birinci faktörün yeterli düzeyde güvenilir olduğu söylenebilir. Madde sayısı az olan ölçekler için ise güvenirlik katsayısının.60 ın üzerinde olması (Sipahi, Yurtkoru ve Çinko, 010) veya ölçeğin maddeleri arasındaki korelasyon katsayılarının.0 ile.40 arasında bulunması (Briggs ve Cheek, 1986) ölçeğin güvenirliği için yeterli kabul edilmektedir. Bu çalışmada TPM arasındaki korelasyonların.6 ile.34 arasında değiştiği belirlenmiştir. Bu sonuç, TPM nin yer aldığı ikinci faktör için hesaplanan güvenirlik katsayısının da kabul edilebilir sınırlar içerisinde yer aldığını göstermektedir. Akademik Risk Alma Ölçeği (ARAÖ): ARAÖ, öğrencilerin öğrenme-öğretme sürecinde karşılaştıkları güçlüklerle mücadele etmedeki cesaretini ve istekliliğini/isteksizliğini ölçmek üzere Clifford (1991) tarafından geliştirilmiş ve Korkmaz (00) tarafından Türkçeye uyarlanmıştır. 5 li likert tipi bir derecelendirmeye sahip bu ölçekte 36 madde bulunmaktadır. Ölçeğin orijinal formu BSYTEOE, GİTE ve BSOE olmak üzere 3 alt boyuttan oluşmaktadır. Korkmaz tarafından yapılan uyarlama çalışmasında ölçeğin orijinal formundaki üç boyuta ilaveten ÖYE olarak adlandırılan dördüncü bir boyut ortaya çıkmıştır. Ölçeğin Türkçe formunda, BSYTEOE boyutunda 11 madde bulunmaktadır. Örnek Madde: Eğer okul çalışmalarında düşük bir not alırsam, hatalarım üzerinde çalışır ve yanlış yaptığım problemleri tekrar çözerim. GİTE boyutunda 10 madde yer almaktadır. Örnek Madde: Zor olan okul ödevleri kolay olanlardan daha eğlencelidir. BSOE boyutunda 1 madde bulunmaktadır. Örnek Madde: Öğrenmeye çalıştığım bir konuda hata yaparsam cesaretim çok kırılır. Ölçeğin ÖYE boyutunda ise 3 madde yer almaktadır. Örnek Madde: Eğer okul ödevim zor ise, onu yapmadan geçmeye çalışırım. ARAÖ de yer alan alt ölçekler için ayrı ayrı puanlar elde edilebileceği gibi ölçekten toplam bir akademik risk alma puanı da elde edilebilmektedir. Korkmaz tarafından gerçekleştirilen uyarlama çalışmasında ölçeğin iç tutarlık güvenirliği, üniversite öğrencileri üzerinde yapılan uygulamada.89, ilköğretim öğrencileri üzerinde yapılan uygulamada ise.90 olarak hesaplanmıştır. ARAÖ nün tümü için bu çalışmada hesaplanan güvenirlik katsayısı.81 dir. Alt ölçekler için hesaplanan iç tutarlık katsayıları ise BSYTEOE alt ölçeği için.71, GİTE alt ölçeği için.75, BSOE alt ölçeği için.73 ve ÖYE alt ölçeği için.64 olarak bulunmuştur. Güvenirlik katsayısı.70 ve üzerinde olan ölçeklerin güvenilir olduğu kabul edilmektedir (Pallant, 005; Tezbaşaran, 1997). Akademik risk alma ölçeğinin geneli ve ÖYE dışındaki alt ölçekler bu şartı sağlar niteliktedir. Bununla birlikte, madde sayısı az olan ölçekler için.60 ve üzerindeki değerlerin güvenirlik için yeterli kabul edildiği (Sipahi ve ark., 010) dikkate alındığında, ÖYE alt ölçeğinin de güvenilir olduğu söylenebilir. Veri Analizi Araştırmadan elde edilen veriler SPSS 17.0 paket programından yararlanılarak analiz edilmiştir. Olumsuz değerlendirilme korkusu ile akademik risk alma arasındaki ilişki kanonik korelasyon analizi ile incelenmiştir. Kanonik korelasyon analizi, her birinde en az iki değişken bulunan iki değişken seti [(X 1, X,, X n ve Y 1, Y,, Y m ) ve (n ve m )] arasındaki ilişkinin incelenmesi amacıyla kullanılmaktadır (Bordens ve Abbott, 011). Kanonik korelasyon analizinde iki veri seti arasındaki ilişki tek bir analiz ile ortaya konulabilmektedir. Bu yönüyle kanonik korelasyon analizi, ölçme işlemine karışabilecek I. Tip hatayı kontrol altına almaya 138

ÇETİN, İLHAN, YILMAZ / Olumsuz Değerlendirilme Korkusu ve Akademik Risk Alma Arasındaki İlişkinin Kanonik... Şekil 1. Kanonik Korelasyon Analizinin Genel Şeması olanak tanımaktadır (Stangor, 010). Teorik olarak iki değişken seti arasında bağımlı ve bağımsız değişken seti ayrımı yapılabiliyorsa kanonik korelasyonun amacı bağımsız değişken setinin bağımlı değişken setini etkileyip etkilemediğini belirlemeye yöneliktir. Ancak kanonik korelasyon analizinde iki değişken setinin bağımlı ve bağımsız değişken seti gibi bir ayrıma tabi tutulması zorunlu değildir (Albayrak, 010). Bu durumda iki değişken seti için Set1 ve Set şeklinde bir adlandırma tercih edilmekte ve kanonik korelasyonun amacı Set1 ile Set arasındaki ilişkiyi belirleyemeye yönelik olmaktadır (Stevens, 009). Kanonik korelasyon analizinde ilk olarak iki değişken seti arasındaki ilişkiyi maksimum yapacak doğrusal bileşenler elde edilir (Leech, Barlett ve Morgan, 005). Değişkenlerin doğrusal bileşenlerinden elde edilen bu yeni değişkenler kanonik değişken olarak adlandırılmaktadır (Afifi ve Clark, 004). Kanonik korelasyon eşitliğinin sağ ve sol tarafındaki kanonik değişkenlerin ikisi birden kanonik değişken çifti olarak isimlendirilmektedir (Tabachnick ve Fidell, 007). Kanonik değişken çiftleri arasındaki ilişki (korelasyon) ise kanonik fonksiyon ya da kanonik kök olarak tanımlanmaktadır (Sherry ve Henson, 005). Her kanonik fonksiyon iki kanonik değişkenden oluşmaktadır (Hair, Black, Babin ve Anderson, 010). Kanonik korelasyon analizinde oluşturulabilecek maksimum kanonik değişken çifti sayısı, hangi değişken setinde daha az sayıda değişken varsa, o setteki değişken sayısına eşittir (Cohen, Cohen, West ve Aiken, 003). Kanonik korelasyon analizinde elde edilen ilk kanonik değişken çifti, değişken setleri arasındaki ilişkiyi maksimum yapacak şekilde hesaplanmaktadır (Afifi ve Clark, 004). Daha sonra ikinci kanonik değişken çifti oluşturularak bu işleme devam edilir. İkinci kanonik değişken çifti, ilk kanonik değişken çifti arasındaki korelasyon hesaplanırken dikkate alınmayan iki kanonik değişken arasındaki maksimum ilişkiyi ortaya koyar (Stevens, 009). İki kanonik değişken arasında elde edilen her yeni fonksiyonda kanonik korelasyonun değeri azalır (Hair ve ark., 010). Kanonik korelasyon analizinin genel şeması Şekil 1 de gösterilmiştir. Bu araştırmada kanonik korelasyon analizi kullanılarak DPM ve TPM değişkenlerinin ağırlıklı kombinasyonlarından oluşan olumsuz değerlendirilme korkusu veri seti ile BSYTEOE, GİTE, BSOE ve ÖYE değişkenlerinin ağırlıklı kombinasyonlarından oluşan akademik risk alma veri seti arasındaki ilişkinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Araştırmada iki değişken setinden birinde, diğerinde 4 değişken bulunmaktadır. Dolayısıyla oluşturulabilecek maksimum kanonik değişken çifti sayısı dir. Bulgular Bu bölümde kanonik korelasyon analizi sonucunda ulaşılan bulgulara yer verilmiştir. Kanonik korelasyon analizinde, ilk olarak elde edilen kanonik modelin istatistiksel olarak anlamlı olup olmadığını gösteren çok değişkenli anlamlılık testi sonuçları incelenmelidir. Bu anlamlılık testleri Pillais, Hotellings, Wilks ve Roys olarak adlandırılan dört farklı testten oluşmaktadır. Bu testlerden her biri daha tanıdık bir istatistik olan F testine dönüştürülerek de analiz sonucunda ortaya çıkan kanonik modelin anlamlılığı sınanabilmektedir. Bu dört testin her birinin dayandığı kuramsal temelin farklı olması, her bir test için hesaplanan F değerinin de farklı olmasına neden olmaktadır. Bununla birlikte, araştırmalarda genellikle uygulanabilirliği daha fazla olduğu için yorumlar Wilks ƛ testine dayalı olarak yapılmaktadır (Sherry ve Henson, 005). 139

KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ Tablo 1. Çok Değişkenli Anlamlılık Testleri Testin Adı Değer Yaklaşık F Hipotez sd Hata sd F nin Anlamlılık Değeri Pillais.35910 11.4899 8.00 40.00.000 Hotellings.5601 13.676 8.00 416.00.000 Wilks.64960 1.57801 8.00 418.00.000 Roys.3396 S =, M = 1/, N = 103 1/ Tablo 1 deki bulgulara göre, araştırmadan elde edilen kanonik modelin istatistiksel olarak anlamlı olduğu görülmektedir [Wilks s λ=.64960, F(8, 418.00) =1.57801, p<.001]. Ancak bu testlerin anlamlılığı elde edilen ilişkinin gücü hakkında bilgi vermemektedir. Çalışma grubundaki katılımcı sayısının fazla olduğu araştırmalarda, pratikte anlamlı olmayan çok küçük F değerlerini bile istatistiksel olarak anlamlı çıkabilmektedir. Bu nedenle, kanonik korelasyon analizinde modelin anlamlılığının yanı sıra etki büyüklüğüne ilişkin bir değerlendirmenin yapılması oldukça önemlidir. Bu konuda ters etki büyüklüğü olarak adlandırılan Wilks λ değerinden yararlanılmaktadır. Wilks λ değeri, analiz sonucunda elde edilen modelde kanonik değişkenler arasında açıklanamayan varyansı ifade etmektedir. Dolayısıyla 1-λ değeri kanonik değişkenlerin paylaştıkları ortak varyans miktarını göstermekte ve regresyon analizindeki R değeri gibi yorumlanabilmektedir. Tablodaki Wilks s λ değeri için 1-λ değeri.3504 olarak hesaplanmaktadır. Buna göre, olumsuz değerlendirme korkusu ile akademik risk alma veri setleri arasında paylaşılan ortak varyansın %35 olduğu söylenebilir. Kanonik korelasyon analizinde elde edilen kanonik modelin istatistiksel olarak anlamlı olup olmadığının yanı sıra modeldeki her bir kanonik fonksiyonun anlamlılığının ayrı ayrı incelenmesi gerekmektedir. Kanonik korelasyondan elde edilen kanonik modelin anlamlılığı sınanırken, analiz sonucunda ortaya çıkan kanonik fonksiyonların yığılmalı değerleriyle işlem yapılmaktadır. Bu nedenle, kanonik fonksiyonların yığılmalı değerlerinin istatistiksel olarak anlamlı olduğu bir kanonik modelde, kanonik fonksiyonların bir kısmı anlamlı iken bir kısmı için kanonik değişkenler arasındaki ilişki çok düşük olabilir ve bu ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmayabilir. Dolayısıyla kanonik korelasyon analizi sonuçları yorumlanırken kanonik model ile birlikte her bir kanonik fonksiyonun anlamlılığının ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir. Kanonik fonksiyonların hangilerinin anlamlı olduğuna karar vermek için kanonik fonksiyonlara ilişkin öz değerler ve kanonik korelasyon değerleri incelenmektedir (Sherry ve Henson, 005). Araştırmada olumsuz değerlendirilme korkusu ve akademik risk alma veri setleri arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla uygulanan kanonik korelasyon analizi sonucunda iki kanonik fonksiyon elde edilmiştir. Bu fonksiyonlara ait öz değerler ile kanonik korelasyon değerleri Tablo de gösterilmiştir. Tablo. Öz Değer ve Kanonik Korelasyon Kök No. Öz Değer Yüzde Yığılmalı Yüzde Kanonik Korelasyon Kanonik Korelasyonun Karesi 1.49917 94.8903 94.8903.57703.3396.0684 5.10197 10.0000.16166.0614 Tablo deki bulgulara göre, birinci kanonik fonksiyona ilişkin kanonik korelasyon değeri.57703 tür. Buna göre, ilk kanonik fonksiyonda olumsuz değerlendirilme korkusu ve akademik risk alma veri setleri %33,96 lık bir varyans paylaşmaktadır. İkinci kanonik korelasyonda, ilk kanonik fonksiyonda dikkate alınmayan ve iki kanonik değişken arasındaki maksimum ilişkiyi ortaya koyan kanonik korelasyon değeri hesaplanmaktadır. İkinci kanonik fonksiyon için hesaplanan bu değer.16166 olup buna göre olumsuz değerlendirilme korkusu ile akademik risk alma veri setleri ikinci kanonik fonksiyonda %,614 lük bir varyans paylaşmaktadırlar. Kanonik korelasyon analizinde her bir kanonik fonksiyonun anlamlılığının ayrı ayrı incelenmesi kanonik korelasyon analizi sonucunda ortaya çıkan fonksiyonlardan hangilerinin yorumlanması gerektiği konusuna da ışık tutmaktadır. Tabachnick ve Fidell (007) kanonik korelasyon analizinde yalnızca istatistiksel olarak anlamlı olan kanonik fonksiyonların yorumlanması gerektiğini ifade etmektedir. Sherry ve Henson a (005) göre ise hangi kanonik fonksiyonların yorumlanması gerektiğine karar vermek için her bir fonksiyon için hesaplanan kanonik korelasyon değerinin karesi alınmalı ve daha sonra bu değerler toplanarak 1- λ değeri ile karşılaştırılmalıdır. Söz konusu değerlerin karelerinin toplamı kaçıncı fonksiyonda 1- λ değerine eşit oluyor ya da bu değeri geçiyorsa o kadar fonksiyonun yorumlanması gerekmektedir. Sherry ve Henson tarafından önerilen bu hesaplamaya göre, modelin tamamı için kanonik değişkenlerin paylaştıkları ortak varyans, tüm kanonik fonksiyonlardan elde edilen ortak varyansların toplam değerinden küçük olabilir. Bu durum ortogonal (dik) fonksiyonların doğasından kaynaklanmaktadır. Kanonik korelasyon analizinde; ikinci kanonik değişken çifti, ilk kanonik değişken çifti arasındaki korelasyon 140

ÇETİN, İLHAN, YILMAZ / Olumsuz Değerlendirilme Korkusu ve Akademik Risk Alma Arasındaki İlişkinin Kanonik... hesaplanırken dikkate alınmayan iki kanonik değişken arasındaki maksimum ilişkiyi ortaya koymaktadır ve ikinci kanonik fonksiyon ilk kanonik fonksiyona ortogonal olmak zorundadır. Benzer şekilde, hesaplanan her kanonik fonksiyonun kendisinden önceki kanonik fonksiyonlara ortogonal olması gerekmektedir. Bu nedenle, tüm fonksiyonlar için elde edilen kanonik korelasyonların karelerinin toplamı kanonik model için kanonik değişkenlerin paylaştıkları ortak varyans miktarından büyük olabilmektedir. Kanonik korelasyon analizinde her bir kanonik fonksiyonun veri setleri arasında paylaşılan ortak varyansın ne kadarını açıklayabildiğini tespit etmek için boyut azaltma analizinden de yararlanılabilmektedir. Boyut azaltma analizinde kanonik fonksiyonlar, kanonik değişkenler arasındaki korelasyonun değerine göre hiyerarşik olarak sıralanmaktadır. Boyut azaltma analizi tablosunun ilk satırına bakılarak kanonik modelin istatistiksel olarak anlamlı olup olmadığına ve veri setleri arasında paylaşılan ortak varyansın ne kadar olduğuna karar verilebilir. Bu tablonun ikinci satırı incelenerek kanonik değişkenler arasındaki ilişkinin en yüksek olduğu birinci fonksiyon çıkarıldıktan sonra, kalan kanonik fonksiyonlarda veri setleri arasındaki ilişkinin anlamlı olup olmadığı ve veri setlerinin paylaştıkları ortak varyansın ne kadar olduğu belirlenebilir. Bu şekilde boyut azaltma analizi tablosunun son satırına gelindiğinde, kanonik değişkenler arasındaki korelasyonun en az olduğu kanonik fonksiyon için veri setleri arasında paylaşılan ortak varyansın ne kadar olduğu tespit edilebilir. Genellikle elde edilen bu son kanonik fonksiyon için kanonik değişkenler arasındaki korelasyonun değeri istatistiksel olarak anlamlı değildir (Sherry ve Henson, 005). Olumsuz değerlendirilme korkusu ile akademik risk alma veri setleri arasındaki ilişkiye ait boyut azaltma analizi sonuçları Tablo 3 te gösterilmiştir. Tablo 3. Boyut Azaltma Analizi Kökler Wilks L. F Hipotez sd Hata sd F nin Anlamlılık Değeri 1 to.64960 1.57801 8.00 418.00.000 to.97386 1.87857 3.00 10.00.134 Tablo 3 teki bulgulara göre, analiz sonucunda elde edilen iki kanonik fonksiyonun yığılmalı değerlerinden oluşan kanonik model (fonksiyon 1 to ) istatistiksel olarak anlamlıdır [Wilks s λ=.64960, F(8, 418.00) =1.57801, p<.001]. Kanonik değişkenler arasındaki ilişkiyi maksimum yapacak şekilde hesaplanan birinci kanonik fonksiyonun çıkarılmasından sonra kalan ikinci kanonik fonksiyon için (fonksiyon to ) olumsuz değerlendirilme korkusu ile akademik risk alma veri setleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır [Wilks s λ=.97386, F(3, 10.00)= 1.87857, p>.05]. İkinci kanonik fonksiyona ait Wilks λ değerine göre, akademik risk alma ile olumsuz değerlendirilme korkusu veri setleri arasında paylaşılan ortak varyans %,614 tür [ 1- λ =.0614]. Bu araştırmada kanonik korelasyon analizi sonucunda elde edilen kanonik fonksiyonlardan hangilerinin yorumlanması gerektiğine karar vermek için Sherry ve Henson (005) tarafından önerilen hesaplama dikkate alınmıştır. Buna göre, olumsuz değerlendirilme korkusu ve akademik risk alma veri setleri arasında paylaşılan ortak varyans, birinci ve ikinci kanonik fonksiyona ait kanonik korelasyon değerlerinin karelerinin toplamına eşit olduğundan her iki kanonik fonksiyonun da yorumlanması gerekmektedir. Kanonik korelasyon analizinde cevaplanması gereken bir diğer soru da, veri setlerinde yer alan değişkenlerin kanonik değişkenler arasındaki ilişkiye nasıl bir katkı sağladığı ile ilgilidir. Bu sorunun yanıtlanmasında kanonik fonksiyonlara ait standardize edilmiş katsayılar ile yapısal katsayılara başvurulmaktadır. Bu araştırmada, olumsuz değerlendirilme korkusu veri setinde yer alan DPM ve TPM değişkenleri ile akademik risk alma veri setinde yer alan BSYTEOE, GİTE, BSOE ve ÖYE değişkenlerinin kanonik değişkenler arasındaki ilişkiye ne kadar katkı sağladığını belirlemek için kanonik değişkenler arasındaki birinci ve ikinci kanonik fonksiyona ait standardize edilmiş katsayılar ve yapısal katsayılar incelenmiştir. Elde edilen bulgular Tablo 4 te gösterilmiştir. Bulguların sunumunda, kanonik fonksiyonlara ait standardize edilmiş katsayılar Sek şeklinde, yapısal katsayılar r s şeklinde gösterilmiştir. DPM ve TPM değişkenlerinin olumsuz değerlendirilme korkusu veri setiyle; BSYTE- OE, GİTE, BSOE ve ÖYE değişkenlerinin akademik risk alma veri seti ile paylaştıkları ortak varyans ise r s şeklinde gösterilmiştir. Olumsuz değerlendirilme korkusu veri setinde yer alan DPM ve TPM değişkenleri ile akademik risk alma veri setinde yer alan BSYTEOE, GİTE, BSOE ve ÖYE değişkenlerine ait birinci ve ikinci kanonik fonksiyondaki r s değerlerinin toplanmasıyla bu değişkenlerin bulundukları veri seti ile paylaştıkları ortak varyansın kanonik modelde ne kadar olduğu belirlenmektedir. Belirlenen bu değer h şeklinde gösterilmektedir. Değişkenlerin bulundukları veri seti ile paylaştıkları varyansın önemli olup olmadığının tespitinde.45 141

KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ değeri ölçüt olarak alınmaktadır. Buna göre,.45 ve üzerindeki r s ve h değerlerine sahip değişkenlerin bulundukları veri setine katkılarının önemli olduğu söylenebilir. Bu ölçüt faktör analizinde.45 ve üzerinde faktör yüküne sahip olan maddelerin oldukça iyi maddeler olarak kabul edilmesi yargısından yola çıkılarak belirlenmiştir (Sherry ve Henson, 005). Tablo 4. Olumsuz Değerlendirilme Korkusu ile Akademik Risk Alma Arasındaki İlişkiye Ait 1. ve. Kanonik Fonksiyon için Kanonik Çözümleme Değişken 1. Kanonik Fonksiyon. Kanonik Fonksiyon Sek r s r s (%) Sek r s r s (%) h (%) DPM -83.65 4.7 1.077.76 57.8 100.00 TPM -.843 -.97 93.55.78.5 6.45 100.00 R c 33.9.61 BSYTEOE -.876 -.95 91.44 -.316.004.001 91.44 GİTE.35.5 6.5.07 -.48 3.39 9.64 BSOE.3.17.89.554.61 37.13 40.0 ÖYE -.096 -.48 3.04.934.8 66.91 89.95.45 ten büyük olan r s ve h değerleri altı çizili olarak gösterilmiştir. Tablo 4 teki bulgulara göre, birinci kanonik fonksiyonda DPM ve TPM değişkenlerinin olumsuz değerlendirilme korkusu veri setine olan katkılarının.45 in üzerinde olduğu belirlenmiştir. Buna göre, birinci kanonik fonksiyon için hem DPM hem de TPM değişkeninin olumsuz değerlendirilme korkusu veri setine olan katkılarının anlamlı olduğu söylenebilir. Yine Tablo 4 teki bulgulara göre, birinci kanonik fonksiyonda BSYTEOE ve ÖYE değişkenlerinin akademik risk alma veri setine olan katkılarının.45 değerinin üzerinde olduğu; buna karşın GİTE ve BSOE değişkenlerinin akademik risk alma veri setine olan katkısının.45 in altında yer aldığı görülmektedir. Bu durumda, birinci kanonik fonksiyonda BSYTEOE ve ÖYE değişkenlerinin akademik risk alma veri setine olan katkılarının GİTE ve BSOE değişkenlerinin katkısına göre daha önemli olduğu söylenebilir. Kanonik korelasyon analizinden elde edilen kanonik fonksiyonlarda, bulundukları veri setine anlamlı katkı sağlayan (.45 veya üzerinde yapısal katsayıya sahip olan) değişkenlerin işaretlerine bakılarak bu değişkenler arasındaki ilişkinin yönü belirlenebilmektedir. Buna göre, hem DPM hem de TPM değişkenine ait yapısal katsayıların anlamlı olduğu birinci kanonik fonksiyonda, DPM ve TPM arasında negatif ilişki bulunduğu söylenebilir. DPM ile TPM değişkenleri arasındaki bu negatif ilişki, DPM değişkeninde olumsuz değerlendirilme korkusunu destekleyen, TPM değişkeninde ise olumsuz değerlendirilme korkusunu desteklemeyen ifadelerin yer almasıyla açıklanabilir. Birinci kanonik fonksiyonda akademik risk alma veri setine ait değişkenler incelendiğinde ise, yapısal katsayıları anlamlı olan BSYTEOE ve ÖYE değişkenlerinin her ikisinin de negatif işaretli oldukları görülmektedir. Buna göre, birinci kanonik fonksiyonda BSYTEOE ve ÖYE değişkenleri arasında pozitif yönde bir ilişkinin bulunduğu söylenebilir. Tablo 4 e göre ayrıca, DPM ile BSYTEO ve ÖYE arasında negatif yönde; TPM ile BSYTEO ve ÖYE arasında ise pozitif bir ilişki bulunmaktadır. Birinci kanonik fonksiyondan elde edilen bu sonuç, olumsuz değerlendirilme korkusu arttıkça BSYTEOE ve ÖYE nin azaldığını göstermektedir. Tablo 4 e göre, birinci kanonik fonksiyon için r s değeri 33.9 olarak hesaplanmıştır. Bu değer, birinci kanonik fonksiyonda olumsuz değerlendirilme korkusu ve akademik risk alma veri setleri arasında paylaşılan ortak varyansın %33,9 olduğunu ortaya koymaktadır. Birinci kanonik fonksiyona ilişkin yapısal katsayılar ile bu fonksiyon için olumsuz değerlendirilme korkusu ve akademik risk alma veri setleri arasındaki kanonik korelasyon katsayısı Şekil de ayrıca gösterilmiştir. İkinci kanonik fonksiyona ilişkin bulgular incelendiğinde, DPM değişkeninin olumsuz değerlendirilme korkusu veri setine olan katkısının.45 in Şekil. Olumsuz Değerlendirilme Korkusu ile Akademik Risk Alma Arasındaki 1. Kanonik Fonksiyona Ait Yapısal Katsayılar ile Kanonik Korelasyon Değeri 14

ÇETİN, İLHAN, YILMAZ / Olumsuz Değerlendirilme Korkusu ve Akademik Risk Alma Arasındaki İlişkinin Kanonik... Şekil 3. Olumsuz Değerlendirilme Korkusu ve Akademik Risk Alma Arasındaki. Kanonik Fonksiyona Ait Yapısal Katsayılar ile Kanonik Korelasyon Değeri üzerinde olduğu, TPM değişkeninin olumsuz değerlendirilme korkusu veri setine olan katkılarının ise.45 in altında yer aldığı görülmektedir. Buna göre, ikinci kanonik fonksiyonda DPM değişkeninin olumsuz değerlendirilme korkusu veri setine olan katkısının TPM değişkeninin katkısına göre daha önemli olduğu söylenebilir. Yine ikinci kanonik fonksiyona ilişkin bulgulara göre, GİTE, BSOE ve ÖYE değişkenlerinin akademik risk alma veri setine olan katkılarının.45 in üzerinde olduğu, buna karşın BSYTEOE değişkeninin akademik risk alma veri setine olan katkısının.45 in altında yer aldığı görülmektedir. Bu durumda, ikinci kanonik fonksiyonda GİTE, BSOE ve ÖYE değişkenlerinin akademik risk alma veri setine olan katkılarının BSYTEOE değişkeninin katkısına göre daha önemli olduğu söylenebilir. İkinci kanonik fonksiyonda yapısal katsayıları anlamlı olan olumsuz değerlendirilme korkusu veri setine ait DPM değişkeni ile akademik risk alma veri setine ait GİTE, BSOE ve ÖYE değişkenlerinin işaretleri incelendiğinde; DPM, BSOE ve ÖYE değişkenlerinin pozitif, GİTE değişkeninin negatif olduğu görülmektedir. Buna göre, DPM, BSOE ve ÖYE değişkenleri arasında pozitif yönde bir ilişki bulunurken, DPM, BSOE ve ÖYE değişkenleri ile GİTE değişkeni arasında negatif yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Bu sonuç, olumsuz değerlendirilme korkusu arttıkça BSOE ve ÖYE nin arttığını, GİTE nin ise azaldığını ortaya koymaktadır. Tablo 4 e göre, ikinci kanonik fonksiyon için r s değeri.61 olarak hesaplanmıştır. Bu değer, ikinci kanonik fonksiyonda olumsuz değerlendirilme korkusu ve akademik risk alma veri setleri arsında paylaşılan ortak varyansın %,61 olduğunu göstermektedir. İkinci kanonik fonksiyona ilişkin yapısal katsayılar ile bu fonksiyon için akademik risk alma ve olumsuz değerlendirilme korkusu veri setleri arasındaki kanonik korelasyon katsayısı Şekil 3 te ayrıca gösterilmiştir. Tablo 4 te yer alan birinci ve ikinci kanonik fonksiyona ait r s değerlerinin toplanmasıyla olumsuz değerlendirilme korkusu ve akademik risk alma veri setlerinin paylaştıkları ortak varyansın ne kadar olduğu belirlenebilmektedir. Buna göre, olumsuz değerlendirilme korkusu ve akademik risk alma veri setleri arasında paylaşılan ortak varyans %35 tir. Kanonik korelasyon analizinden elde edilen bulgulara dayanarak, olumsuz değerlendirilme korkusu ve akademik risk alma arasındaki ilişki Şekil 4 teki gibi gösterilebilir. Şekil 4. Olumsuz Değerlendirilme Korkusu ile Akademik Risk Alma Arasında Paylaşılan Ortak Varyans Tartışma, Sonuç ve Öneriler Bu araştırmada olumsuz değerlendirilme korkusu ile akademik risk alma arasındaki ilişki kanonik korelasyon analizi ile incelenmiştir. Analiz sonucunda, olumsuz değerlendirilme korkusu ile akademik risk alma arasındaki ilişkiye ait iki kanonik fonksiyon elde edilmiştir. Olumsuz değerlendirilme korkusu ve akademik risk alma veri setleri arasındaki ilişkiyi maksimum yapacak şekilde hesaplanan birinci kanonik fonksiyonda veri setleri arasındaki korelasyon.57703 olarak hesaplanmıştır. Buna göre, ilk kanonik fonksiyonda olumsuz değerlen- 143

KURAM VE UYGULAMADA EĞİTİM BİLİMLERİ dirilme korkusu ile akademik risk alma veri setlerinin %33,30 luk bir varyans paylaştıkları ortaya çıkmıştır. İkinci kanonik fonksiyonda, ilk kanonik fonksiyonda dikkate alınmayan ve iki kanonik değişken arasındaki maksimum ilişkiyi ortaya koyan kanonik korelasyon değeri hesaplanmaktadır. İkinci kanonik fonksiyon için hesaplanan kanonik korelasyon değeri.16166 dır. Bu sonuç, olumsuz değerlendirilme korkusu ile akademik risk alma veri setlerinin ikinci kanonik fonksiyonda paylaştıkları ortak varyansın %,61 olduğunu göstermektedir. Kanonik korelasyon analizinden elde edilen kanonik fonksiyonların yığılmalı değerlerinden oluşan kanonik modelde, olumsuz değerlendirilme korkusu ile akademik risk alma veri setlerinin paylaştıkları ortak varyans %35 olarak hesaplanmıştır. Ayrıca kanonik fonksiyonlardan elde edilen bulgular, olumsuz değerlendirilme korkusunun BSOE ile pozitif; BSYTEOE ve GİTE ile negatif bir ilişki içerisinde olduğunu ortaya koymuştur. Olumsuz değerlendirilme korkusu ile ÖYE arasında ise birinci kanonik fonksiyonda negatif, ikinci kanonik fonksiyonda pozitif bir ilişki bulunmaktadır. BSOE ile ÖYE düşük, buna karşın BSYTEOE ile GİTE yüksek olan öğrencilerin, akademik risk alma konusunda istekli oldukları bilinmektedir. Buna göre, genel olarak olumsuz değerlendirilme korkusu arttıkça akademik risk alma eğiliminin azaldığı söylenebilir. Olumsuz değerlendirilme korkusu yaşayan bireylerin reddedilmeye maruz kalmamak için sosyal ortamlardan ve sosyal performans gerektiren durumlardan kaçınması ve güvenlik sağlayıcı davranışlar arama çabasına girmesi (Rapee ve Heimberg, 1997) bu bulgunun kaynağı olabilir. Bir başka deyişle, olumsuz değerlendirilme korkusu yaşayan bireylerin yaptıkları eylemlerin zararlı sonuçlarını kaldıramayacaklarından ötürü, bu eylemleri gerçekleştirme riskini almak istememeleri (Boyer, 006; Halstead ve Taylor, 1996) sınıf ortamında akademik risk almaktan kaçınmalarına neden olabilmektedir. Bu sonuç, öğrencilerin, olumsuz değerlendirileceklerine ilişkin yaşadıkları korkunun gerçekçi olmadığını görebilecekleri bir sınıf atmosferi oluşturulduğu ve olumsuz değerlendirilme korkularını azaltacak önlemler alındığı takdirde, öğrencilerin akademik risk alma eğilimlerinin artacağına işaret etmektedir. Bu kapsamda, öğrencilerin sınıf ortamındaki etkinliklere katılması konusunda cesaretlendirilmesi, ürün odaklı değerlendirme yerine öğrencinin, öğrenmeye ilişkin çabalarının değerli olduğunu görebileceği süreç temelli değerlendirme yöntemlerinin kullanılması ve öğrencilerin değerlendirmede kullanılacak puanlama ölçütlerinden haberdar edilmesi öğrencilerin olumsuz değerlendirilme korkularını azaltarak akademik risk alma davranışlarını destekleyebilir. Alanyazın incelendiğinde, olumsuz değerlendirme korkusu ile akademik risk alma değişkenlerinin birbirleri ile ilişkili yapılar olduğuna işaret eden çalışmaların bulunduğu görülmektedir. Ancak literatürde, olumsuz değerlendirme korkusu ile akademik risk alma arasındaki ilişkiyi ampirik olarak inceleyen bir çalışmaya rastlanmamıştır. Olumsuz değerlendirme korkusu ile akademik risk alam arasındaki ilişkinin kanonik korelasyon ile incelendiği bu çalışmanın, literatürdeki bu boşluğu doldurması yönüyle önemli olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte, araştırmanın bir takım sınırlılıkları bulunmakta ve bu sınırlılıkların ileri araştırmalarla aşılabileceğine inanılmaktadır. Öncelikle bu araştırma, öğrencilerin sınıf ortamındaki davranışları üzerindeki etkili olan duyuşsal özellikler arasında yer alan olumsuz değerlendirilme korkusu ve akademik risk alma değişkenleri ile sınırlı tutulmuştur. Akademik risk alma ile olumsuz değerlendirilme korkusu arasında anlamlı bir ilişki bulunduğu ve akademik risk alma konusunda istekli olan öğrencilerin motivasyonlarının (Clifford, 1988; House, 00), problem çözme becerilerinin (Tay ve ark., 009) ve olumlu mükemmeliyetçilik özelliklerinin yüksek (Öner Sünkür ve ark., 013); öğrenilmiş çaresizlik duygularının (Esen Kıran, 005; Neihart, 010), akademik beklentilere ilişkin yaşadıkları stresin (İlhan ve Çetin, 013) ve olumsuz mükemmeliyetçilik özelliklerinin (Öner Sünkür ve ark., 013) ise düşük olduğu dikkate alındığında, motivasyon, problem çözme becerisi, öğrenilmiş çaresizlik, akademik beklentilere ilişkin stres, olumlu ve olumsuz mükemmeliyetçilik değişkenlerinin olumsuz değerlendirilme korkusu ile anlamlı bir ilişki içerisinde olduğu düşünülmektedir. Ancak, olumsuz değerlendirilme korkusu ile söz konusu değişkenler arasındaki ilişkinin net olarak ortaya konulması için ileri araştırmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Benzer şekilde, olumsuz değerlendirilme korkusu ile başarısızlık korkusu, performans kaçınma eğilimi, performans yaklaşma eğilimi, sınav kaygısı değişkenleri arasındaki anlamlı ilişki (Dinnel ve ark., 00) sıralanan değişkenler ile akademik risk alma davranışı arasında da anlamlı bir ilişkinin bulunduğuna işaret etmektedir. Bu noktadan hareketle, akademik risk alma davranışı ile başarısızlık korkusu, başarı amaç yönelimleri ve sınav kaygısı arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmaların yapılması önerilebilir. Araştırmaya ilişkin ikinci bir sınırlılık, araştırmanın yalnızca kendine rapor etme (sel-report) türünden ölçme araçlarıyla toplanan verilere dayalı nicel 144

ÇETİN, İLHAN, YILMAZ / Olumsuz Değerlendirilme Korkusu ve Akademik Risk Alma Arasındaki İlişkinin Kanonik... bir araştırma olmasıdır. Bireyin kendisi hakkında bilgi vermesi esasına dayalı ölçme araçları, toplanan verilerin inandırıcılığına ilişkin soruları beraberinde getirmektedir (Johnston ve Pennypacker, 1993). Yapılan araştırmalar, üniversite öğrencilerinin kendini rapor etme türünden ölçme araçlarını yanıtlarken gerçek duygu ve düşüncelerini yansıttıklarını gösterse de (O Neill, Walters, Rasheed ve Johnston, 1975), elde edilen verilerin inandırıcılığı konusunda daha kesin bir yargıya varabilmek için farklı veri kaynaklarından faydalanılması oldukça önemlidir. Bu kapsamda; görüşme, gözlem gibi nitel veri toplama yöntemlerinden yararlanılarak, olumsuz değerlendirme korkusu ile akademik risk alma arasındaki ilişkiyi incelemeye yönelik yeni araştırmaların yapılması önerilebilir. Böylelikle, olumsuz değerlendirilme korkusu profilleri farklı olan bireylerin akademik risk alma davranışlarının ne düzeyde olduğu konusunda daha ayrıntılı bilgi edinilebilir. 145

Educational Sciences: Theory & Practice 14(1) 146-158 014 Educational Consultancy and Research Center www.edam.com.tr/estp DOI: 10.1738/estp.014.1.1616 An Investigation of the Relationship between the Fear of Receiving Negative Criticism and of Taking Academic Risk through Canonical Correlation Analysis Bayram ÇETİN a Gaziantep University Mustafa İLHAN b Dicle University Ferat YILMAZ c Dicle University Abstract The aim of this study is to examine the relationship between the fear of receiving negative criticism and taking academic risk through canonical correlation analysis-in which a relational model was used. The participants of the study consisted of 15 university students enrolled in various programs at Dicle University s Ziya Gökalp Faculty of Education during the 011-01 spring semester. Of the total 15 participants, 1 were female and 93 were male. The Brief Fear of Negative Evaluation Scale and the Academic Risk Taking Scale were used as data collection tools. In order to properly analyze this relationship, the data set fear of receiving negative criticism was divided into straight forward items and reverse scored item variables whereas the data set academic risk-taking was into a multitude of variables; including, (a) the tendency to manifest negativity after experiencing failure, (b) the tendency to prefer difficult actions, (c) recovery after failure and the tendency to become active again, and (d) the tendency to skip homework. The results of the canonical correlation analysis revealed that significant relationships existed between the fear of receiving negative criticism and academic risk taking behavior. The common variance shared between the two has been calculated at 35%. Key Words Academic Risk Taking, Canonical Correlation, Fear of Negative Criticism, Negativeness after Failure, Recovery From A Failure, Skipping Homework. Students academic success is influenced both by their cognitive entry behaviors and by their affective characteristics (Senemoğlu, 005). Cognitive entry behaviors comprise things previously learned which are considered to be prerequisites for learning a specific unit (Bloom, 1979). Affective characteristics, on the other hand, are the source from which students draw their desire and a b c Bayram ÇETİN, Ph.D., is currently an associate professor of Educational Sciences. His research interests include scale development and adaption, cross-cultural structural parameter invariance of scales, test theories. Correspondence: Gaziantep University, Gaziantep Faculty of Education, Educational Sciences Department, Gaziantep, Turkey. Email: bcetin7@gmail.com Mustafa İLHAN is currently a research assistant of Primary School Mathematics Education. Contact: Dicle University, Faculty of Ziya Gökalp Education, Department of Primary School, Diyarbakır, Turkey. Email: mustafailhan1@gmail.com Ferat YILMAZ is currently a research assistant of Primary Teacher Education. Contact: Dicle University, Faculty of Ziya Gökalp Education, Department of Primary School, Diyarbakır, Turkey. Email: yilmazferat@hotmail.com

ÇETİN, İLHAN, YILMAZ / An Investigation of the Relationship between the Fear of Receiving Negative Criticism and of Taking... motivation to participate in the learning process (Erden & Akman, 011; Özkan, 005; Tok, 008). With this in mind, it is clearly understood that affective factors play a leading role in the realization of effective and permanent learning (Aydın, 007; Demirbaş & Yağbasan, 006; Kılıç, 00; Tekin, 009). Yet, there are certainly factors which may impede affective characteristics from becoming fully manifest; including, (1) a disorganized inclusion of affective domain related behaviors into the curricula after introducing behaviors related to the cognitive domain (Turgut, 1997) and () the difficulty of identifying and evaluating affective factors (Bacanlı, 006; Senemoğlu, 005; Tekin, 009) on account of their complicated nature (Lebens, Graff, & Mayer, 011). An investigation of affective factors influence on academic reveals that the following variables are at the forefront: (1) anxiety (Akbaş & Kan, 007; Gömleksiz & Yüksel, 003; Hembree, 1990; Hortwitz, 001; Richardson & Suinn, 197), () attitude (Hemmings, Grootenboer, & Kay, 011; Lucas, 1998; White, Way, Perry, & Southwell, 006), (3) interest (Heinze, Reiss, & Rudolph, 005; Jones, 1964; Koller, Baumert, & Schnabel, 001; Kuzgun, 006; Renninger, Hidi, & Krapp, 199; Sing, Granwiller, & Dika, 00), and (4) motivation (Akbaba, 006; Middleton & Spanias, 1999; Wigfield & Wentzel, 007). However, the strong influence of affective characteristics on fulfilling learning-teaching objectives (Chastain, 1975; Gömleksiz, 003; Ellez, Gümüş, & Seferov, 009; Oral, 010; Tobias, 1991) necessitates one to consider different affective characteristics; particularly, (1) perfectionism degree (Altun & Yazıcı, 010; İlhan & Öner Sünkür, 01; Parker, 000; Ram, 005; Soleymani & Rekabdar, 010; Stoober & Rambow, 007; Tsui & Mazzocco, 006) and () the level of hopelessness one feels toward a specific course (Yenilmez, 010). In this vein, one of the affective characteristics necessitating consideration in student behaviors in the teaching-learning process is the fear of receiving negative criticism and evaluation (Dinnel et al., 00; Kocovski & Endler, 000). The fear of receiving negative criticism is defined as feeling excessive and constant anxiety (Aydın, 008; Leary, 1983; Weeks, Heimberg, & Rodebaugh, 008) that one will be criticized in a negative and hostile way by others (Leary, 1983). This leads the individual to believe that (1) s/he will be evaluated in undesirable manners while preparing for or participating in a social event (Weeks et al., 005), () the belief that others expect highly of him/her in situations requiring social performance, (3) doubting one s own talent and ability to perform (Rapee & Heimberg, 1997), and (4) the formation of conditional beliefs that s/he will be isolated if s/he makes a mistake (Clark & Wells, 1995). As a result of such beliefs, an individual who has such fears of being negatively evaluated will avoid social contexts and situations requiring social performance in order not to experience rejection, seeking instead behaviors that do not take him/her out of his safety zone (Rapee & Heimberg, 1997). The fear of being negatively evaluated also has influence over an individual s behaviors during the learning and teaching process. The fear of receiving negative criticism leads to the several subsequent problems; such as, (1) fear of failure which further decreases the student s tendency to learn (McKinney, 003; VandeWalle, 1997), () a decrease in his/her level of academic self-esteem (Dinnel et al., 00; Kocovski & Endler, 000) and academic success (Kuhl & Kraska, 1989), and (3) an increase in both his/her levels of performance goal orientation (McKinney, 003; VandeWalle, 1997) and of exam anxiety (Dinnel et al., 00). Apart from the fear of receiving negative criticism, academic risk taking behavior is another significant factor exerting influence on students classroom behaviors. Academic risk taking behavior is defined as sharing ideas whose accuracy is not certain, asking questions, and the willingness to attempt both novel and alternative solutions to problems (Beghetto, 009). In other words, academic risk taking behavior comprises considering both the known and unknown results of participating in a learning act followed by a decision as to whether s/ he should participate in the learning process or not (Robinson, 011). Academic risk taking behavior is explained by Korkmaz (00) as Recovery After Failure and the Tendency to Become Active Again (RFFTBA), the Tendency to Prefer Difficult Actions (TPDA), the Tendency toward Negativity After Experiencing Failure (TNAF), and the Tendency to Skip Homework (TSH). It may be argued that students whose TNAF and TSH are low, but whose RFFTBA and TPDA are high are more willing to take academic risks (Öner Sünkür, İlhan, Kinay, & Kılınç, 013). Students whose academic risk taking level is high (1) are willing to participate in in-class activities even if there is risk of failure (Strum, 1971), () enjoy the learning process, (3) have a high level of motivation in the learning context (Clifford, 1988; House, 00) and problem solving skills (Tay, Özkan, & Akyürek Tay, 009), and (4) attempt to overcome difficulties they face during the learning process (Clifford, 1988). Moreover, 147

EDUCATIONAL SCIENCES: THEORY & PRACTICE such students learned helplessness feelings (Esen Kıran, 005; Neihart, 010) and level of stress related to academic expectancies is low (İlhan & Çetin, 013). In addition, students who have higher tendency of taking academic risks are more likely to learn (Ames, 199) and study in order to acquire new knowledge and skills as well as in order to hone their existing talents (Ames & Archer, 1988; Braten & Strømsø, 004; Dupeyrat & Mariné, 005). These facilitatory effects (Clifford, 1991) render students who are more willing to take risks in the learning environment to reach higher levels of academic success than those students who are unwilling to do the same (Clifford, 1991; Clifford & Chou, 1991; House, 00). In this sense, just as supporting academic risk taking behaviors is absolutely critical in terms of its contribution to academic success, so is identifying which variables influence academic risk taking behavior and the degree to which this influence might successfully guide students to increase their academic risk taking behaviors. An analysis of the literature reveals that individuals who fear negative criticism avoid undertaking personal endeavors involving risk (Boztaş & Sungur, 001; Durmuş, 008). In other words, individuals with such fears do not want take the risk of performing certain acts since they assume that they will be unable to bear what they perceive to be dangerous results of said acts (Boyer, 006; Halstead & Taylor, 1996). This means that academic risk taking behavior is directly influenced by the fear of receiving negative criticism. However, there is been no study as to yet which examines to what extent and in which way the fear of receiving negative criticism influences academic risk taking behavior. As such, the present study aims to examine this specific relationship. Method In the present study, a relational model has been used. Relational screening models are study patterns that determine the presence and level of joint variances between two or more variables (Karasar, 009). Participants The population of the study was comprised of a total of 15 university students, 1 (56.7%) being female and the remaining 93 (43.3%) being male, all of whom studying Primary School Teaching at Dicle University s Ziya Gökalp Faculty of Education during the spring semester of the 011-01 academic year. Participants were distributed across the faculty s various departments as follows: 48 participants (.30%) were from the Department of Science Teaching, 60 participants (7.90%) from the Department of Primary School Math Teaching, 1 participants (9.80%) from the Department of Preschool Teaching, 44 participants (0.50%) from the Department of Classroom Teaching, and 4 participants (19.50%) from the Department of Social Studies Teaching. To ensure the reliability of the findings obtained from a canonical correlation analysis, it is recommended that the number of participants to be included in the population be twenty times larger than the number of variables in the data sets (Stevens, 009). The study contained two variables in the data set fear of receiving negative criticism; namely, SFI and RSI and whereas an additional four variables were included in the data set academic risk-taking; namely, RFFTBA, TPDA, TNAF, and TSH. Due to the number of variables, the study should have at least 10 participants so as to ensure the reliability of the findings; a criteria which has been fulfilled. Data Collection Tools Data for the study were collected through the Brief Fear of Negative Evaluation Scale and the Academic Risk Taking Scale. Brief Fear of Negative Evaluation Scale (BFNES): The BFNES was developed by Leary (1983) and then adapted into Turkish by Çetin, Doğan, and Sapmaz (010). The scale was based on a 5-point Likert type scale whose original form contained 1 items. Eight of these items were related to fear and worries about being evaluated negatively. A sample item of this scale: I am frequently afraid of other people noticing my shortcomings. The remaining four items were comprised of items related to lack of fear and worry about negative evaluation and were scored reversely; as visible in the sample item: I am unconcerned even if I know people are forming an unfavorable impression of me. The discriminatory index of the fourth item in the original scale was negative, leading to this item being removed from the Turkish form of the scale. Since the original form of the BFNES resulted in both two-factor and singlefactor results in separate studies; at first, the results of the basic component method and direct oblimin rotation method factor analyze has been limited with two-factor. Afterwards, a construct explaining 51.50% of the total variance was obtained. In this structure, the first factor, named straight forward 148

ÇETİN, İLHAN, YILMAZ / An Investigation of the Relationship between the Fear of Receiving Negative Criticism and of Taking... items (SFI) for the purposes of this study, included 8 items whereas the second factor, named reverse scored items (RSI), contained three items. As a result of the single factor restriction, a structure explaining 40.19% of the total variance was obtained. A CFA was applied to determine whether the original form was in line with the Turkish sample. With the applied DFA fit, indexes of both the single-factor and twofactor models were researched. Additionally, it was ascertained that the two-factor model s goodness-offit index values are better than those of the singlefactor model s goodness-of-fit. For this reason, it was decided that the BFNES be used with the two-factor structure in the present study. In the adaptation study by Çetin et al. (010), the reliability coefficients related to the Turkish form of the BFNES were calculated only for the single-factor structure. The reliability coefficient for the single-factor structure was found to be.84 through the internal consistency method, while the split-half reliability coefficient was found to be.83 and the test-retest coefficient to be.8. Since the BFNES was used in the two-factor structure in the present study, the reliability coefficients of both the first factor-sfi and the second factor-rsi were calculated. The internal consistency coefficients were calculated at.84 for the first factor, including SFI, and.57 for the second factor, RSI. It is accepted that scales having a reliability coefficient of.70 and higher are reliable (Büyüköztürk, 010; Nunnaly & Bernstein, 1994), indicating that the reliability of the first factor, including SFI, is satisfactory. As for the scales with a few number items, either a reliability coefficient of.60 and over (Sipahi, Yurtkoru, & Çinko, 010) or an inter-item correlation coefficient of between.0 and.40 (Briggs & Cheek, 1986) is considered to a score proving the scale s reliability. In the present study, the correlations among the RSI items varied between.6 and.34, meaning that the reliability coefficients for the second factor, which includes RSI, are within acceptable limits. The Academic Risk-taking Scale: Designed by Clifford (1991) and translated into Turkish by Korkmaz (00), this scale measures both students level of courage and their willingness/reluctance to cope with difficulties during the educational process. This five-point Likert type scale contains a total of 36 items whose original form consists of three subdimensions; namely, RFFTBA, TPDA, and TNAF. While adapting the scale into Turkish, Korkmaz added an additional dimension called TSH (the tendency to skip homework). In the Turkish version, 11 items are included in the dimension RFFTBA. A sample item from this scale is: If I get a low grade at school, I work on my mistakes and attempt to deal with the questions again. The second dimension, TPDA, contains 10 items. Sample item: Difficult school assignments are more entertaining than easy ones. There are 1 items in the third dimension, the TNAF. Sample item: I get discouraged if I make a mistake in a subject that I have been trying to learn. The additional dimension, TSH, contains three items. Sample item: If my school assignment is difficult, I attempt to pass the class without doing it. For this scale, one can obtain either separate scores for each sub-dimension or a total score for the whole scale. In addition, Korkmaz tested the reliability of the Turkish version on both university and primary school students. The internal consistency coefficients were.89 and.90 for the former and latter, respectively. The reliability coefficient for the academic risk taking scale as a whole was.81. The internal consistency coefficients were.71,.75,.73, and.64 for the subdimensions RFFTBA, TPDA, TNAF, and TSP, respectively. Since it is acknowledged that scales with a reliability coefficient of.70 and higher are reliable (Pallant, 005; Tezbaşaran, 1997), this scale, both as a whole and all of its sub-dimensions, with the exception of the tendency to skip homework, is considered reliable. However, there is also grounds to consider the additional sub-dimension TSA reliable, for it is acknowledged that it is enough for scales with a small number of items to have a reliability coefficient of.60 and higher to reach sufficient reliability (Sipahi et al., 010). Data Analysis The data were analyzed using SPSS 17.0. A canonical correlation analysis was conducted to study the correlation between the fear of receiving negative criticism and taking academic risk. Canonical correlation analyses are used for studying the correlation between two data sets with at least two variables [(X1, X,, Xn and Y1, Y,, Ym) and (n and m )] (Bordens & Abbott, 011). In this method, the correlation between two data sets is revealed through a single analysis. Such analyses, therefore, enables one to control Type 1 errors that can intervene in the measurement (Stangor, 010). If it is theoretically possible to divide two the data sets into dependent and independent sets, then the canonical correlation analysis can be considered an attempt to identify whether the latter has an influence on the former. Even so, it is not an obligation to divide the two data sets into dependent and independent sets to perform 149

EDUCATIONAL SCIENCES: THEORY & PRACTICE a successful analysis using this method (Albayrak, 010). In this case, two data sets have been named Set1 and Set and the objective of the canonical correlation analysis is to identify the correlation between them (Stevens, 009). When performing any canonical correlation analysis, the first thing to do is to determine which linear composites will maximize the correlation between the two data sets (Leech, Barlett, & Morgan, 005). These new variables derived from the linear composites of the variables are called canonical variables (Afifi & Clark, 004). The canonical variables on the right and left-hand sides of the canonical correlation equation are called a pair of canonical variables (Tabachnick & Fidell, 007). The correlation between pairs of canonical variables is called canonical function or canonical root (Sherry & Henson, 005). Each canonical function consists of two canonical variables (Hair et al., 010). In a canonical correlation analysis, the maximum number of pairs of canonical variables is equal to the number of variables in the set containing the fewest number of variables (Cohen, Cohen, West, & Aiken, 003). The first pair of canonical variables derived from the canonical correlation analysis should be calculated in such a way so as to maximize the correlation between sets of variables (Afifi & Clark, 004). Next, the second pair of canonical variables must be derived. The second pair exhibits the maximum correlation between two canonical variables unaccounted for by the first pair of canonical variables (Stevens, 009). The canonical correlation decreases in value with each new function derived from the two canonical variables (Hair et al., 010). In practice, one interprets only the functions with statistically significant differences between the two canonical variables (Tabachnick & Fidell, 007). Figure 1 presents a general illustration of a canonical correlation analysis. The purpose of this study is to reveal the correlation between the data set fear of receiving negative criticism, which is comprised of the weighted combinations of the variables SFI and RSI, and the data set academic risk-taking, comprised of the weighted combinations of the variables RFFTBA, TPDA, TNAF, and TSH. The two data sets contain two and four variables, respectively, meaning that the maximum number of pairs of canonical variables is. Findings This section of the paper presents the findings reported by the canonical correlation analysis. While performing a canonical correlation analysis, the first thing to do is to study the results of the multivariate tests of significance that exhibit whether the canonical model is statistically significant or not. These tests include Wilks lambda, Pillai s trace, Hotelling trace, and Roy s largest root. The significance of the canonical model can also be tested through a transformation of each of these testes into a more common test, the F-test. Considering that each of these four tests rests on a different theoretical basis, each yields different F values. Therefore, authors generally chose to interpret the results on the basis of Wilk s ƛ, due to its higher level of practicality (Sherry & Henson, 005). Table 1. Multivariate Tests of Significance Test Name Value Approx. F Hypothesis df Error df Significance of F Pillai s.35910 11.4899 8.00 40.00.000 Hotelling s.5601 13.676 8.00 416.00.000 Wilk s.64960 1.57801 8.00 418.00.000 Roy s.3396 S =, M = 1/, N = 103 1/ The findings suggest the canonical model obtained in the study to be statistically significant [Wilks s λ= Figure 1. General Illustration of a Canonical Correlation Analysis 150

ÇETİN, İLHAN, YILMAZ / An Investigation of the Relationship between the Fear of Receiving Negative Criticism and of Taking....64960, F(8, 418.00) =1.57801, p<.001] (Table I). Even so, the significance of these tests tells nothing of the strength of the correlation. Considering that even very small F values considered insignificant in practice may turn out to be statistically significant in studies with a large number of participants, it is essential that any canonical correlation analysis include an evaluation of effect size independent of the significance of the model. In order to perform such an analysis, researchers use Wilk s λ which is called adverse effect size. Wilk s λ refers to the variance that cannot be accounted for by the canonical variables in the model. Therefore, 1- λ represents the amount of variance shared by canonical variables and is able to be interpreted in a similar way as R during regression analysis. The 1-λ value for Wilk s λ in the table was.3504. Thus, the amount of shared variance between the data sets fear of receiving negative criticism and academic risk-taking was 35%. In addition to the significance of the canonical model, canonical correlation analyses require each canonical function to be evaluated individually in terms of their significance. Cumulative values of canonical functions are used for testing the significance of the canonical model obtained from a canonical correlation analysis. Therefore, it is possible for a limited number of canonical functions to be significant while others are statistically insignificant in a canonical model in which the cumulative values of the canonical functions are statistically significant. This is the reason behind the necessity to test the significance both of each canonical function individually and of the entire canonical model. The eigenvalues concerning the canonical functions and canonical correlation values are used to decide which canonical functions are significant (Sherry & Henson, 005). Two canonical functions were derived from the canonical correlation analysis between the data sets fear of receiving negative criticism and academic risk-taking. Table presents both the eigenvalues of these functions and their canonical correlation values. The canonical correlation value for the first canonical function was.57703 (Table ), indicating that the amount of shared variance between the data sets fear of receiving negative criticism and academic risk-taking in the first function was 33.96%. The second canonical correlation exhibited the maximum correlation between the two canonical variables unaccounted for by the first canonical function. This value for the second canonical function was.16166, suggesting that the amount of shared variance between the two data sets in the second function is.614%. An individual assessment of the significance of each canonical function in the canonical correlation analysis sheds light on the decision as to which function derived from the canonical correlation analysis should be interpreted. Tabachnick and Fidell (007) maintain that one should interpret only statistically significant canonical functions while performing a canonical correlation analysis. However, Sherry, and Henson (005) hold that one should square the canonical correlation value calculated for each function, adding these values together and then finally comparing them with the 1-λ value. The number of functions to be interpreted is determined by the ranking of the function equal to the 1-λ value when the squares of the values in question are added together. According to this calculation method proposed by Sherry and Henson (005), the amount of shared variance between canonical variables for the whole model might be lower than the total amount of shared variances obtained from the entirety of canonical functions. This is caused by the nature of the orthogonal/uncorrelated functions. During canonical correlation analyses, the second pair of canonical variables exhibits the maximum correlation between the two canonical variables unaccounted for by the first pair of canonical variables. The second canonical function must be the orthogonal of the first canonical function. Similarly, each calculated canonical function should be the orthogonal of the preceding canonical functions. Thus, the sum total of the canonical correlations squared obtained for all functions might be larger than the amount of shared variance between the canonical variables for the canonical model. A canonical correlation analysis may also include a dimension reduction analysis used to identify to what extent each canonical function is able to account for the shared variance between data sets. In this type of analysis, canonical functions Table. Eigenvalues and Canonical Correlations Root No. Eigenvalue Percentage Cumulative Percentage Canonical Correlation Canonical Correlation Squared 1.49917 94.8903 94.8903.57703.3396.0684 5.10197 10.0000.16166.0614 151

EDUCATIONAL SCIENCES: THEORY & PRACTICE are ordered hierarchically in accordance to the level of correlation between canonical variables. A look at the first row in the table concerning the dimensionality reduction analysis enables one not only to decide whether the canonical model is statistically significant, but also to identify the amount of shared variance between data sets. On the other hand, the second row in the table excludes the first function with the highest correlation between canonical variables, thereby providing one both with the opportunity to decide whether the correlation between data sets in the remaining canonical functions is significant and to identify the amount of shared variance between data sets. The process continues thusly until the final row, which indicates the amount of shared variance between data sets for the canonical function with the lowest correlation between canonical variables. In general, the correlation between canonical variables for this function is not statistically significant (Sherry & Henson, 005). Table 3 presents the results of the dimensionality reduction analysis of the data sets fear of receiving negative criticism and academic risk-taking. Table 3. Dimension Reduction Analysis Roots Wilk s Hypothesis Error Significance F L. sd sd Value of F 1 to.64960 1.57801 8.00 418.00.000 to.97386 1.87857 3.00 10.00.134 The figures suggest that the canonical model consisting of the cumulative values of the two canonical functions derived from the analysis (function 1 to ) was statistically significant [Wilks s λ=.64960, F(8, 418.00) =1.57801, p<.001] (Table 3). There is no statistically significant correlation between the data sets fear of receiving negative criticism and academic risk-taking for the second canonical function (function to ) after the first canonical function calculated in a way that would maximize the correlation between the canonical variables was excluded from the evaluation [Wilks s λ=.97386, F(3, 10.00)= 1.87857, p>.05]. Wilk s λ concerning the second canonical function indicates that the amount of shared variance between the data sets fear of receiving negative criticism and academic risk-taking is.614% [ 1- λ =.0614]. In this study, it was necessary to interpret both of the canonical functions derived from the analysis using the calculation method proposed by Sherry and Henson (005). Another question answered through canonical correlation analyses is to what extent variables included in data sets contribute to the correlation between canonical variables. An attempt is made to answer this question using standardized coefficients and structural coefficients regarding canonical functions. The present study includes an evaluation of the standardized coefficients and structural coefficients of the first and second canonical functions in order to determine their contribution to the correlation between canonical variables. For the data set fear of receiving negative criticism, both SFI and RSI variables were tested, whereas RFFTBA, TPDA, TNAF, and TSH were tested for academic risk-taking. The findings are presented in Table 4. In the table, while Sc and r s stand for standardized coefficients and structural coefficients, respectively, r s represents the amount of variance that the variables SFI and RSI share with the data set fear of receiving negative criticism whereas the variables RFFTBA, TPDA, TNAF, and TSH serve the same function with the data set academic risk-taking. One can calculate the amount of variance that the variables share with their respective data sets by adding together r s values of the variables SFI, RSI, RFFTBA, TPDA, TNAF, and TSH in the first and second canonical functions. This value is expressed as h. The benchmark for deciding whether the amount of variance that the variables share with the sets in which they are included is significant or not is.45. In other words, if variables with r s and h values of.45 and higher, they contribute in a significant way to the data set in which they are included. This benchmark is based on the idea that items with a factor loading of.45 and higher are acceptable in factor analysis (Sherry & Henson, 005). Table 4. Canonical Analysis for the First and Second Canonical Functions concerning the Correlation between Fear of Receiving Negative Criticism and Academic Risk-Taking 1 st Canonical Variable Function nd Canonical Function Sc r s r s (%) Sc r s r s (%) h (%) SFI -83.65 4.7 1.077.76 57.8 100.00 RSI -.843 -.97 93.55.78.5 6.45 100.00 R c 33.9.61 RFFTBA -.876 -.95 91.44 -.316.004.001 91.44 TPDA.35.5 6.5.07 -.48 3.39 9.64 TNAF.3.17.89.554.61 37.13 40.0 TSH -.096 -.48 3.04.934.8 66.91 89.95 r s and h values higher than.45 are underlined. According to the findings presented in Table 4, both the SFI and RSI variables contributed to the data set fear of negative evaluation by more than.45 in the first canonical function. In this case, for the first canonical function, both SFI and RSI 15

ÇETİN, İLHAN, YILMAZ / An Investigation of the Relationship between the Fear of Receiving Negative Criticism and of Taking... variables contribute significantly to the data set fear of receiving negative criticism. As for the data set academic risk-taking, while the variables RFFTABA and TSH contributed by more than.45 in the first canonical function, the variables TPDA and TNAF had a structural coefficient of less than.45 (Table 4). In this case, the level of contribution by the variables RFFTABA and TSH was of greater significance to the data set academic risk taking than was that of the variables TPDA and TNAF. In canonical functions derived from canonical correlation analyses, one is also able to conclude from the variables that contribute significantly to the data set in which they are included (i.e. the variables with a structural coefficient of.45 or higher) whether the correlation between these variables is positive or negative. Hence, in the first canonical function where the structural coefficients belonging to both SFI and RSI are significant, there is a negative relationship between SFI and RSI. This negative relationship between SFI and RSI variables can be explained by the presence of items contributing the fear of receiving negative criticism in the SFI variables and items not contributing the fear of receiving negative criticism in the RSI variables. An analysis of the variables related to academic risk taking in the first canonical function reveals that both RFFTBA and TSH, whose structural coefficients are significant, are signed as negative. There is a positive relationship between RFFTBA and TSH variables in the first canonical function. Table 4 also shows that there is both a negative relationship between SFI and RFFTBA and TSH and a positive relationship between RSI and RFFTBA and TSH. These results indicate that as one s fear of receiving negative criticism increases, so do RFFTBA and TSH. The first canonical function had an r s value of 33.9 (Table 4), indicating that the amount of shared variance between the data sets fear of negative evaluation and academic risk-taking in the first canonical function was 33.9%. Figure presents the structural coefficients concerning the first canonical function and the canonical correlation coefficient between these two data sets for this function. An analysis of the findings on the second canonical function suggests that SFI variables contributed to the data set fear of negative evaluation by more than.45 whereas RSI variables contributed to the same data set by less than.45. In this case, SFI variables contributed more significantly to the data set fear of negative evaluation than the variable RSI. Whereas the variables TPDA, TNAF, and TSH contributed to the data set academic risk taking by more than.45 in the second canonical function, the variable RFFTBA contributed to the same data set by less than.45. In this case, the variables TPDA, TNAF and TSH contributed more significant to the data set academic risk taking than the variable RFFTBA. In the second canonical function, an analysis of the signs of the variables TPDA, TNAF, and TSH belonging to SFI variables and of TPDA, TNAF, and TSH signs belonging to the data set academic risk taking shows that the variables SFI, TNAF, and TSH are positive while the TPDA variable is negative. Thus, there is a positive relationship between SFI, TNAF, and TSH variables and is a negative relationship between SFI, TNAF, TSH, and TPDA. This result shows that as one s fear of receiving negative criticism increases, TNAF and TSH also increase whereas TPDA decreases. The second canonical function had an r s value of.61 (Table 4), indicating that the amount of shared variance between the data sets fear of negative evaluation and academic risk-taking in the second canonical function was.61%. Figure 3 presents the structural coefficients concerning the second canonical function and the canonical correlation coefficient between these two data sets for this Figure. Structural Coefficients and Canonical Correlation Value for the First Canonical Function concerning the Correlation between Fear of Receiving Negative Criticism and Academic Risk-Taking 153

EDUCATIONAL SCIENCES: THEORY & PRACTICE Figure 3. Structural Coefficients and Canonical Correlation Value for the Second Canonical Function concerning the Correlation between Fear of Receiving Negative Criticism and Academic Risk-Taking function. According to the findings revealed by the canonical correlation analysis, the amount of shared variance between the data sets of fear of negative evaluation and academic risk-taking was 35%. In this respect, the correlation between the two data sets may be expressed as follows: Figure 4. Amount of Shared Variance between the Data Sets Fear of Negative Evaluation and Academic Risk-Taking Discussion, Conclusion and Implications The present paper is a study on the correlation between the fear of receiving negative criticism and academic risk-taking through canonical correlation analysis. The results of the canonical correlation analysis have demonstrated there to be significant relationships between the fear of receiving negative criticism and academic risk taking behavior. The common variance shared between the data sets fear of receiving negative criticism and academic risk taking has been calculated as 35%. The canonical function findings reveal that the fear of receiving negative criticism has a positive relationship with TNAF and a negative relationship with RFFTBA and TPDA. There is a negative relationship between the fear of receiving negative criticism and TSH in the first canonical function and a positive relationship in the second canonical function. It is generally accepted that students whose TNAF and TSH are low, but whose RFFTBA and TPDA are high, are more willing to take academic risks. Therefore, in general, as the fear of negative criticism increases, the tendency to take academic risks decreases. The fact that individuals who fear negative criticism avoid social contexts and situations which require social performance so as not be exposed to rejection, instead seeking secure behaviors (Rapee & Heimberg, 1997) may one explanation for this finding. In other words, individuals who fear receiving negative criticism avoid taking the risk of performing certain tasks since they feel that they will not be able to bear the potentially harmful results brought on by these acts (Boyer, 006; Halstead & Taylor, 1996), which thereby results in their avoiding taking academic risks in a classroom environment. This result points to the fact that if a class environment were to be formed in which students were able to witness that their fear of receiving negative criticism were not realistic while also being aware that precautions have been taken to reduce this fear, students tendency to take academic risks would increase. In this respect, students should be encouraged to participate in class activities in which process based, rather than product based, evaluations are used so as to allow them to witness that their learning related efforts are, in fact, valuable. Moreover, students should be informed of the scoring criteria used during the evaluation process so that their fear of receiving negative criticism may be alleviated and their courage to take academic risks promoted. The literature demonstrates that fear of receiving negative criticism and academic risk taking may be interrelated constructs. However, before this study, there had been no research examining the relationship between fear of negative evaluation and academic risk taking empirically. The present study, therefore, analyzes the relationship 154