KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ



Benzer belgeler
Avrupa Birliği AVRUPA BİRLİĞİ -67- Bu bölümde Avrupa Birliği hakkında bilgi sahibi olacaksınız. Avrupa Siyasi Haritası

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Şubat 2014, No: 85

Dünyaya barış ve refah taşıyor, zorlukları azimle aşıyoruz

Büyükşehir Bodrum halkına yeni süreci anlattı

HABER BÜLTENİ Sayı 23

KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ

Para Arzı. Dr. Süleyman BOLAT

İZMİR TİCARET ODASI MİDİLLİ İŞ VE İNCELEME GEZİSİ HAZİRAN 2013 DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER VE ULUSLARARASI ORGANİZASYONLAR MÜDÜRLÜĞÜ

Ekonomi Bülteni. 23 Mayıs 2016, Sayı: 21. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN. GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL

HABER BÜLTENİ Sayı 67

Ekonomi Bülteni. 16 Mart 2015, Sayı: 11. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Türkiye İlaç Sektörü Strateji Belgesi ve Eylem Planı Toplantısı

ANKARA EMEKLİLİK A.Ş GELİR AMAÇLI ULUSLARARASI BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU ÜÇÜNCÜ 3 AYLIK RAPOR

Milli Gelir Büyümesinin Perde Arkası

Brexit ten Kim Korkar?

Autobiographie - Istanbul - Orhan Pamuk

A N A L Z. Seçim Öncesinde Verilerle Türkiye Ekonomisi 2:

AYDIN TİCARET BORSASI

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ YAZ OKULU YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM

Türk İşaret Dili sistemi oluşturuluyor

NİSAN 2013 SAYI:16 ŞEHİRLER ÇOCUKLARIMIZA GÖRE OLSUN

KONYA TİCARET ODASI İÇİNDEKİLER. 1- Konya Perakende Güven Endeksi (KOPE) 2 Konya Hizmet Sektörü Güven Endeksi (KOHİZ)

Resim 1: Kongre katılımı (erken kayıt + 4 günlük kongre oteli konaklaması) için gereken miktarın yıllar içerisindeki seyri.

İşte Eşitlik Platformu tanıtıldı

TÜRKİYE AÇISINDAN BEYHUDE BİR AB ZİRVESİ DAHA. Nilgün Arısan Eralp AB Enstitüsü Direktörü

Sayın Bakanım, Sayın Rektörlerimiz ve Değerli Katılımcılar,

Reuters haberine göre G7 ülkelerinden bakan ve merkez bankası yetkililerinin bugün içinde telefonla acil görüşmelerde bulunacakları açıklandı.

Ekim. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU

Başkan Acar Bursa da Sosyal Güvenlik Reformunu Anlattı

Türkiye de Dış Ticaret ve Dış Ticaret Finansmanı: İhracattaki Düşüşte Finansman Sıkıntısı Ne Kadar Etkili?

2001 yılında otomotiv sektörünün dolar bazında cirosu 1997 yılı düzeyine, tekstilin cirosu ise 1999 yılı düzeyine geriledi.

YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ

tarihleri arasında fon getirisi -%1,41 olarak gerçekleşirken, yönetici benchmarkının getirisi -%0,60 olarak gerçekleşmiştir.

2012 de 3 önemli gündem maddemiz var

HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI MALİ SEKTÖRLE İLİŞKİLER VE KAMBİYO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YURTDIŞI DOĞRUDAN YATIRIM RAPORU 2013

Endüstri Mühendisliğine Giriş. Jane M. Fraser. Bölüm 2. Sık sık duyacağınız büyük fikirler

Kasım. Günlük Araştırma Bülteni Sabah RAPORU

Yerli kaynak aramalarına ayrılan pay 12 kat arttı

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. KATKI EMEKLİLİK YATIRIM FONU'NA AİT PERFORMANS SUNUM RAPORU

Dikkat! ABD Enerji de Yeni Oyun Kuruyor!

-Bursa nın ciroları itibariyle büyük firmalarını belirlemek amacıyla düzenlenen bu çalışma onikinci kez gerçekleştirilmiştir.

Dünya Hububat Pazarında Neredeyiz?

Öncelikle basın toplantımıza hoş geldiniz diyor, sizleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.

Akaryakıt Fiyatları Basın Açıklaması

S V L TOPLUM, YEREL YÖNET MLER VE GENÇL K AB ÜYEL YOLUNDA" S V L TOPLUMLA D YALOG TOPLANTISI 4 SONUÇ B LD RGES 11 ARALIK 2010, STANBUL

DEVLET KATKI SİSTEMİ Devlet katkısı nedir? Devlet katkısı başlangıç tarihi nedir? Devlet katkısından kimler faydalanabilir?

2015 OCAK ÖZEL SEKTÖR DI BORCU

AVRUPA BĐRLĐĞĐ HELSĐNKĐ ZĐRVESĐ ve TÜRKĐYE. Helsinki Zirvesi

AR& GE BÜLTEN. Enflasyonla Mücadelede En Zorlu Süreç Başlıyor

Farklı Televizyon Yayın Ortamlarında Aynı Anda Farklı Reklam Yayını Bir Koltuğa İki Karpuz Sığar mı?

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Değerlendirme Notu Sayfa1

Reel Sektörün Cari İşlemler. Ekonomistler Platformu Ekonominin Nabzı Araştırmaları Şubat 2012

Kadınları Anlamak Erkeklere Düşüyor

Başbakanlık (Hazine Müsteşarlığı) tan:

Bodrum da hafriyat atıkları geri kazanım tesisi hizmete başladı

Ekonomik Rapor ULUSLARARASI MAL PİYASALARI 67. genel kurul Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği /

ENFLASYON ORANLARI

CMK 135 inci maddesindeki amir hükme rağmen, Mahkemenizce, sanığın telekomünikasyon yoluyla iletişiminin tespitine karar verildiği görülmüştür.

plastik sanayi Plastik Sanayicileri Derneği Barbaros aros DEMİRCİ PLASFED Genel Sekreteri

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

Ekim. Günlük Araştırma Bülteni Gün Sonu RAPORU

MAKİNELERİN YÜKSELİŞİ: Avrupa, mobil işgücü seçeneklerini araştırmaya başlıyor

2016 Ocak ENFLASYON RAKAMLARI 3 Şubat 2016

Araştırma Notu 15/177

ın Kısa süre içinde çıkacak mesajını verdiği karar Bakanlar Kurulu ndan geçti ve Resmi Gazete

KURUYEMİŞ SEKTÖR RAPORU

SPROGVURDERING OG SPROGSCREENING AF 3-ÅRIGE BØRN

Ancak İş-Kur lara bu konu ile ilgili bakanlıktan gelen bilgi notu var.

BEH - Groupama Emeklilik Büyüme Amaçlı Hisse Senedi Emeklilik Yatırım Fonu

İnşaat Sanayi KSO da buluştu

Ana Sayfa Foto Galeri Video Galeri Seri İlanlar Firma Rehberi. Güncel Ekonomi Siyaset Spor Dünya Sağlık Teknoloji Magazin Bölgesel Avrupa Eğlence

BÖLÜM 3 : SONUÇ VE DEĞERLENDİRME BÖLÜM

YÜKSEK HIZLI DEMİRYOLU YOLCULUKLARININ ÖZELLİKLERİ

Firmadaki Mevcut Öğrenme Faaliyetleri 2.2. Aşama

ALPHA ALTIN RAPORU ÖZET 10 Kasım 2015

YURTDIŞI VATANDAŞLAR DANIŞMA KURULUNUN ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

Araştırma Notu 11/113

ALPHA ALTIN RAPORU ÖZET 26 Ocak 2016

SERMAYE ġġrketlerġnde KAR DAĞITIMI VE ÖNEMĠ

ANALOG LABORATUARI İÇİN BAZI GEREKLİ BİLGİLER

YABANCI İŞÇİLERİN ÜÇ AYDAN SONRA SİGORTALI OLMALARI ZORUNLU MU? I- GİRİŞ :

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2015 ŞUBAT AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU

İşletme Gelişimi Atölye Soruları

ZA4728. Flash Eurobarometer 196 (Observatory) Country Specific Questionnaire Turkey

Akreditasyon Çal malar nda Temel Problemler ve Organizasyonel Bazda Çözüm Önerileri

TOHUMCULUK ÜRETİM. Türkiye Cumhuriyeti-Ekonomi Bakanlığı,

GTİP 9401: Ağaç, Mantar, Kemik, Sert Kauçuk, Plastik vb. İşleme Makineleri

MAKÜ YAZ OKULU YARDIM DOKÜMANI 1. Yaz Okulu Ön Hazırlık İşlemleri (Yaz Dönemi Oidb tarafından aktifleştirildikten sonra) Son aktif ders kodlarının

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 ŞUBAT AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi


ABD de S&P Case Shiller konut fiyat endeksi %5.1 arttı, beklenti %5.1

Editöre not: Radyo Televizyon Üst Kurulu Önemli Olaylar Listesinin Futbol Yönünden Değerlendirilmesi

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU HUKUKİ MÜZAKERE TOPLANTILARI PROJE FİŞİ

İşte sınavla öğrenci alan liselerin kontenjanları

Cumhuriyet Halk Partisi

DÖVİZ. Döviz Kurları / Pariteler DÖVİZ PİYASASI GÖRÜNÜMÜ VERİ GÜNDEMİ. Ekonomik Notlar Makro Görünüm Teknik Görünüm

Toktamış Ateş'i kaybettik

Rekabet Kurumu Başkanlığından, REKABET KURULU KARARI

Transkript:

KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ 9 Prof. Dr. Faruk ŞEN Türkiye Araştırmalar Merkezi Vakfı Başkanı Oturum Başkanı- Zannediyorum bu aşamada bir Almanya ya uzanma nın tam sırası. Çünkü, bu son zamanlarda Türkiye nin Avrupa Birliği üyeliği aleyhindeki görüşlerin en fazla yoğunlaştığı yahut en açık seçik biçimde yahut yaygın olarak dile getirildiği ülkelerden biri Almanya. Lüksemburg veya Belçika bir yerde böyle olsaydı belki çok fazla aldırmazdık. Ama Almanya, sizin de bildiğiniz gibi, Avrupa Birliği nin başta demografi olmak üzere hemen hemen her bakımdan, özellikle ekonomik göstergeler açısından en önemli üyesi ve Avrupa Birliği bütçesinin de zannediyorum yüzde 30 dan az olmayan, hatta daha fazla bir bölümünü veren, yani bu işi büyük ölçüde finanse eden bir ülke. Dolayısıyla, bize niye böyle bakıyorlar, bu bakışlar değişir mi, değişmezse ne gibi sonuçlar ortaya çıkabilir şeklindeki sorulara zannediyorum değerli arkadaşımız Profesör Doktor Faruk Şen cevap verecek. Buyurun. Prof. Dr. Faruk ŞEN- İlk önce hocamızın bana yönelttiği soruyla başla yayım. Sayın Profesör Töre nin dedikleri çok doğru. Baktığımız zaman, 2001 yılındaki 92 milyar Euro luk bütçesinin yüzde 26 sını ödeyen Almanya nın bu bütçeden aldığı pay yüzde 13 ü geçmiyor. Demek ki Almanya, her verdiği 1 Euro için ancak 45 sent geri alan bir ülke. Öte yandan Almanya Avrupa Parlamentosu ndaki 99 parlamenteriyle en büyük ülke konumunda. AB nin diğer büyük ülkeleri 81 parlamenterle temsil edilirken Almanya 99 parlamenterle AB Parlamentosu nda karar mekanizmalarına dahil oluyor. Avrupa Birliği Konseyi ndeki oy hakkı ise 29. Bir adım daha ileri gidelim; Avrupa Birliği hepimizin bildiği gibi Euro Barometre adı altında yılda iki kere, Mart ve Ekim aylarında olmak üzere 15 ülkede kamu oyu araştırmaları yaptırıyor. Bu araştırmalarda aday ülkelere ilişkin sorular da soruluyor. 15 ülkede 1000 denekle yapılan bu araştırmanın sonuçlarına göre biz, biliyorsunuz, bu 13 aday ülke arasında yüzde 31 le kamuoyunun en az istediği ülkeyiz. Fakat, bu yüzde 31 in dağılımı da ilginç. Bizi en fazla isteyenler yüzde 48 le İspanya, yüzde 45 le Portekiz, yüzde 41 le İtalya. Hatta yeni dostumuz Yunanistan bile bizi yüzde 23 le isterken, bizi en az isteyen dört ülke var; istenme oranımız yüzde 12 ile Lüksemburg da, yüzde 14 ile Danimarka da, yüzde 16 ile Avusturya da ve yüzde

10 Prof. Dr. Faruk ŞEN 18 ile Almanya da. Demek ki Almanya halkı, kitle olarak bizi en az isteyen halklar arasında bulunuyor. Diğer bir nokta da tabi ki Avrupa Birliği konusunda bizim biraz yanlış ata oynamış olmamız. Amerika Birleşik Devletleri nin Türkiye nin üyeliği için AB ye baskı yapması başta Almanya olmak üzere AB ülkelerinde biraz da haklı olarak büyük tepki çekti. Yani, yemeğin faturasını ödeyen ülkeler belli, fakat yemeğe davet edilecek kişi için başka bir ülke baskı yapıyor ve bu başka bir ülkenin de Avrupa Birliği ne niçin baskı yaptığını, çıkarının ne olduğunu bu ülkeler çok iyi biliyorlar. Fakat ben, Sayın Arsava nın bıraktığı yerden kısmen devam etmek istiyorum. Yani, Kopenhag a baktığımız zaman, Kopenhag da alınan netice bizim için yarı dolu bir bardak gibi. Hakikaten başarısız bir sonuç. zira Türkiye nin istemi, en geç 1 Mayıs 2004 ten evvel, yani 25 lerin Avrupası oluşmadan evvel bizim 15 lerin Avrupasıyla genişleme öncesi masaya oturup pazarlıklara başlamamıza yönelikti. Bütün baskılar buna gidiyordu. Hatta bir ara bunun için olumlu sinyaller de geldi. Fakat, belirli nedenlerden dolayı bu gerçekleşmedi. Ben, Aralık 2004 e kadar aynı karar mekanizmalarının kalmayacağından hareket ediyorum. Zira AB Türkiye den beklentilerini yakın bir gelecekte sunacak. Yani 2004 Ekim ayındaki ilerleme raporuna kadar neler yapılması gerektiğini bize sunacaklar. Zaten az-çok Sayın Arsava anlattı; bunları da biliyoruz. Bunları Türkiye çok daha erken yerine getirebilecek bir düzeyde ve Türkiye nin hakikaten 2004 Aralığına, yahut 2005 Ocağına, Şubatına kalmadan müzakerelere başlaması lâzım. zira, eğer 25 lerle oturursak, bu sefer Türkiye nin karşısına, hocamızın dediği gibi, Almanya, Yunanistan gibi ülkeler değil; Türkiye nin sofraya oturmasını istemeyen, haklı nedenlerle istemeyen Polonya, Macaristan gibi ülkeler çıkacaklar. zira onlar da her geçen gün AB pastasından pay almak isteyen ülkelerin arttığı bir bütçede Türkiye yi o sofraya oturtmak istemeyecekler. Bunlara da bir Polonya Başbakanı yahut bir Macaristan, Slovakya Başbakanı olarak bakarsanız, kendi ülkelerinin çıkarı açısından Türkiye nin geç oturması ve hatta hiç oturmaması onların çok daha lehine. Fakat şunu da söylememizde yarar var: Biraz da bardağın dolu tarafına gelelim. Avrupa Birliği son üç ayda şunu gördü: Türkiye ye hangi hükümet gelirse gelsin ki hakikaten biraz da şaibeyle baktıkları bir hükümet bile Türkiye nin Avrupa Birliği konusunda ne kadar istekli olduğunu gösterdi ve 16 gün içinde 14 liderle görüşen AK Parti ve yönetimi istense de istenmese de Avrupa da olumlu izlenimler bıraktı. Yani Türkiye de hükümete kim gelirse gelsin, bu konuda istekli ve Almanya başta olmak üzere bütün başkentlerden bu konuda olumlu bir sinyal aldık.

İkinci önemli nokta; ilk defa Avrupa kamuoyu bir ay boyunca Türkiye yle yattı, Türkiye yle kalktı. Bu kadar yayını ki hepsi olumsuz değil, istesek biz yaptıramazdık. Avrupa kamuoyu, Türkiye nin artık adaylık konusunda istekli olduğunu ve Türkiye ye karşı getirilen argümanların da pek geçerli olmadığını görme şahsına sahip oldu. Şimdi, olay gayet açık. Bizim 2004 yılında, Nisan ayına kadar görüşmelere başlamamız lâzım ve Nice Zirvesi nde çizilen çerçeve içinde 1 Ocak 2010 yılına kadar tam üye olmamız lâzım. Bunu başardığımız takdirde, Nice Zirvesinde çizilen Avrupa evinin içinde yer alırız. Eğer bunu gerçekleştiremezsek, bizim Avrupa Birliği ne girmemiz biraz güçleşecek, hatta olumsuzlaşacak. İki olumlu sinyal var. İlk defa Avrupa Birliği istese de istemese de Türkiye yle görüşmelere başlayacağını, şartlar yerine getirildiği takdirde, bunun da en geç 2005 yılı olacağına kendini şartlandırdı ve şunu bütün liderler biliyor ki: Türkiye bu şartları yerine getirebilecek bir durumda. İkinci olarak, ilk defa Avrupa Birliği Komisyonu Türkiye için, en erken 2013 te tam üye olur diye bir tarih vermek zorunda kaldı. Demek ki, artık Türkiye bir raya oturdu. Mühim olan görüşmelere başlamanın bir yıl öne çekilmesi ve tam üyelik tarihimizin de 2010 dan evvel olması konusunda çaba göstermek. Ben sizlerle, izin verirseniz, Türkiye Avrupa Birliği ne tam üye olursa, Avrupa Birliği ne ne getirir, neler götürür; beş ayak teziyle yaklaşarak tartışmak istiyorum. Sayın Arsava bütçe konusunda konulara değindi. İlk olarak karar mekanizmasına bakalım. 2004 Haziran ayında Avrupa Parlamentosu seçimleri yapılacak ve buna 25 ülke katılacak. 2009 da yapılacak seçimlere de 27 ülke katılacak. ve NİCE Zirvesinde çizilen Avrupa Parlamentosunun bir yapısı var. Buna göre, 27 lerin Avrupası olarak öngörülüyor ve 738 parlamenter olacak. Almanya yine 99 da kalırken diğer üç büyük ülke; İtalya, Fransa ve İngiltere 74 parlamenterle Avrupa Parlamentosunda yer alacak. Türkiye, büyüklüğü açısından, tam üye olduğu takdirde 74 parlamenterle Avrupa Parlamentosunun, o zaman 812 ye çıkması, yani Türkiye nin tam üyeliğiyle 812 ye çıkması beklenen Avrupa Parlamentosunda beş büyükten biri olacak. İlk olarak; hükümranlık hakkı diye tartışıyoruz; Avrupa Parlamento sunda oturan milletvekillerinin yüzde 9 u Türkiye kökenli olacak. Demek ki, hükümranlık hakkını bizim düşünmememiz lâzım değil, küçük ülkelerin düşünmesi lâzım. İkinci olarak; yine NİCE Zirvesinde öngörülen karara göre, dört büyük ülkeye Konsey de 29 oy hakkı sunuldu. Türkiye nin de ülke büyüklüğüne göre 29 11

12 Prof. Dr. Faruk ŞEN oy hakkı alması gerekiyor. Dolayısıyla bu organda da Türkiye beşinci büyük ülke olarak yer alacak. Avrupa Birliği Komisyonu nda 8 ila 1000 uzman çalıştıracağız. Bir adım daha ileri gidelim, artık ileride dönüşümlü de olsa bir komiserimiz olacak. Demek ki, karar mekanizmalarında Türkiye kapsamlı bir şekilde yer alacak; birinci ayağına baktığımız zaman bu ortaya çıkıyor. İkinci ayak, zaten bu gerçekleşen bir ayak; Gümrük Birliği ayağı. 13 aday ülke arasında bir tek Türkiye altı yıldan bu yana bunu gerçekleştirmiş ve rayına oturtmuş bir ülke konumunda. Kendi ülkesinin zararına da olsa yahut ekonomik olarak Avrupa Birliği ülkeleri bundan daha kârlı çıksa da, Türkiye nin de bundan çok büyük bir şikâyeti yok. Ara sıra bunu tartışmaya açıyoruz. Eğer üyeliğimiz tehlikeye düşerse, bunu biz gerektiği takdirde tekrar tartışırız diyoruz. Fakat, bundan bizim de yararlandığımız, son verilere baktığımız zaman ortaya çıkıyor. Üçüncü önemli ayak, yani bunlar tartışılmayacak ayaklar; Avrupa güvenlik ve savunma kimliğinde Türkiye nin konumu. Artık o konumu Avrupa Birliği de kabul etti ve Kosova başta olmak üzere bu konudaki gelişmeler, artık Türkiye nin Avrupa güvenlik ve savunma kimliğinde ne kadar önemli bir rol oynadığı biliniyor. Şimdi iki ayak var üzerinde, Avrupa Birliği nde çok tartışılan: Bir tanesi serbest dolaşım hakkı. Avrupa Birliği nin en büyük korkusu, hatta şimdi yeni üye olacak ülkelere de getirdikleri bir karar var. Diyorlar, biz 10 üyeyi, 10 yeni aday ülkeyi tam üye olarak alacağız, fakat serbest dolaşım hakkını 2011 yılına kadar kullandırmak istemiyoruz. Bunu, bildiğiniz gibi, Yunanistan da yedi yıl kullandırmadılar, İspanya ve Portekiz tam üye olduktan sonra altı yıl bunu bekledi. Şimdi Avrupa Birliği nin bu serbest dolaşım hakkı korkusu pek haklı korku değil. Zira niçin? Avrupa Birliği serbest dolaşım hukukunun 9 uncu maddesi, serbest dolaşım hakkını çok açık bir şekilde nitelendiriyor. Diyor ki, serbest dolaşım hakkından yararlanacak insanlar, gittikleri diğer ülkede, 90 gün içinde ev ve iş bulursa kalır diyor. Gelelim bizim Avrupa Birliği içindeki varlığımıza. Bizim 3 milyon 800 bin insanımız Avrupa Birliği sınırları içinde yaşıyor. En büyük kitlemiz 2 milyon 600 binle Almanya da. Almanya işsizlik konusunda, bugün yüzde 10 luk bir işsizlikle karşı karşıya. Bu, göçmenlerde yüzde 19 a çıkıyor, fakat Türk kökenli göçmenlerde yüzde 24 e çıkıyor. Yani, şu anda Almanya da hukuksal olarak oturma ve çalışma hakkına sahip olan insanlarımızın 1/4'ü işsiz ve uzun zamandır orada yaşayan insanlarımız bunlar. Bunların 1/4'ü işsiz olduğuna göre,

Türkiye den gelecek insanların serbest dolaşım hakkı çerçevesinde orada iş bulmaları ve kalmaları çok çok güç. Ancak çok belirli mesleklerde kalabilirler. Demek ki, serbest dolaşım hakkı, insanların oraya gidip yıllarca kalmasını beraberinde getirmiyor, en fazla 90 günlük bir hak tanıyor. Bunu da aklı başındaki Avrupalılar biliyor ki, Türkiye, serbest dolaşım hakkı açısından korkulacak bir ülke değil, zaten 97 de Sayın Mesut Yılmaz Başbakan iken dönemin Şansölyesi Helmut Kohl ile olan görüşmelerinde, Türkiye nin serbest dolaşım hakkını üyelikten sonra 8, 10, 15 yıl geri atabileceğini söylemişti. Şimdi, Avrupa Birliği nde en fazla tartışılan konu, bizim lehimize esasında, ilk defa ekonomik verileri tartışmaya başladılar. Türkiye nin ekonomik verilerine bakarsanız, hakikaten iç açıcı veriler değil. Her basında bunu okuyoruz; kişi başına düşen ulusal gelirimizden tutun, diğer verilere kadar hakikaten son zamanlarda Türkiye tüm aday ülkelerin gerisinde kaldı. Fakat, bu geride kalması, hele 2010 yılında en erken üye olacağımız bir kitle için çok önemli değil. Esas önemli olan, Türkiye tam üye olduğu zaman bütçeye ne verecek, bütçeden ne geri alacak? Bunun ilk araştırmasını 2000 yılında Almanya Sanayi ve Ticaret Odası 12 aday ülke için yaptı. Ve biz de 13 üncü olarak Türkiye için hesapladık ve 98 yılı verilerine göre, Türkiye Avrupa Birliği ne 98 yılında üye olsaydı bütçeye takriben 3 milyar Euro luk bir katkıda bulunacak, buna karşılık 10,2 milyar Euro luk bir para alacaktı. Yani, ödediğimiz her 1 Euro için 3.57 Euro luk bir katkı alacaktık. 1998 yılındaki bu verilere baktığımız zaman, bizimle aynı kulvarda koştuğundan hareket ettiğimiz ülkelerle karşılaştırdık. O zamanki verilere göre, 1998 de Yunanistan, her ödediği 1 Euro için 4,86; Portekiz 3,73, İrlanda 4,07 ve İspanya 2,30 Euro geri alıyordu. 98 verileri Avrupa Birliği için de korkutucu değil. Şimdi, Kopenhag Zirvesi ne yaklaşılırken, Almanya da muhafazakar içerikli saygın bir gazetede bir haber çıktı. Deniliyordu ki, Türkiye tam üye olursa yıllık bütçeye getireceği negatif etki 20 ila 38 milyar Euro arasındadır. Şimdi, tabii bu çok büyük bir para. Hocamızın dediği o 40 milyar Euro luk bu yeni 10 ülkeye ödenecek para da bir yıllık değil; bunlar üç yıla yayılmış paralar. Tabii ki, bu bir tartışma açtı. Hakikaten Türkiye için korkutucu. Avrupa Birliği ne bir ülkenin ne kadar vereceğini ve ne kadar alabileceğini hesaplamak gayet kolay. Avrupa Birliği bütçesine tam üye olan ülkeler belirli kalemlerine kendi ülkesinin kalemlerine göre para ödüyorlar ve bütçeden belirli kıstaslara göre para alıyorlar. Bunu her bilim kuruluşu, Avrupa Birliği bütçesini biraz incelerse hesaplar. Neye göre para alınıyor? Bunlar, bir, o ülkenin katma değer vergilerinin, toplam katma değer vergilerinin 1,6 sı kadar bir para ödeniyor, gayrisafi millî hâsılanın 1,2 si ödeniyor, üçüncü ülkelerle 13

14 Prof. Dr. Faruk ŞEN yaptığınız ticaretten elde edilen Gümrük Vergileri ödeniyor, bir de çok küçük tarım vergileri, şeker ve glikoz vergileri gibi küçük meblağlar ödeniyor. Türkiye nin bu açıdan, Avrupa Birliği ne 2001 yılında tam üye olsaydı bütçeye ödeyeceği parayı ve bütçeden alacağı parayı geçtiğimiz ay bir kere daha hesapladık. Bunu Die Welt gazetesinin hesaplamasından sonra Avrupa Birliği özellikle bizden istedi. Fakat, bu sefer sayılarımız biraz kötü çıktı Türkiye açısından. 2001 yılında biliyorsunuz gayrisafi millî hâsılamız düştü ve Türkiye de iç ticaret daraldı, yani KDV de fazla yürümedi. 1998 de Avrupa Birliği kasasına 2,885 milyar Euro luk bir katkıda bulunacaktık. 2001 yılında üye olsaydık eğer bizim yapabileceğimiz katkı saydığım sebeplerden dolayı 1 milyar 985 milyon Euro ya düşüyordu. Buna karşılık alacağımız para değişmiyor. Parayı da üç başlıktan alıyorsunuz; Tarımsal Garanti Fonu, bu, Avrupa Birliği bütçesinin takriben yüzde 45 ini oluşturuyor. Bölgesel Yapılanma Fonu ve Sosyal Yapılanma Fonları. 1998 de biz bu bütçeden 10,3 milyar Euro alırken, 2001 de de bu 10 milyar 200 milyon Euro ya düşüyordu. Demek ki, biz o zaman, 2001 yılında Avrupa Birliği ne tam üye olsaydık 8,2 milyar Euro luk net bir katkı alıyorduk. Aynı yıl Avrupa Birliği nden İspanya 7,024 milyar Euro luk bir katkı aldı. Fakat, buna karşılık bizim ödediğimiz, her bir Euro için aldığımız katkı kötüleşiyordu. 2001 yılında tam üye olan bir Türkiye olsaydı, her ödediği Euro için 5,14 Euro alacaktı. Buna karşılık bizimle önceden aynı kulvarda koşan Yunanistan, ki artık onların kulvarları epey değişti, durumunu biraz düzeltiyor; her Euro için 4,23 geri alıyor. Portekiz bayağı düzeltiyor; 2,32. İrlanda 4,07 Euro dan 1,89 Euro ya düşürüyor. İspanya da 2,06 Euro ya düşürüyordu. Demek ki, Türkiye hakikaten bütçeye, ki 2001 yılı bütçesi 91 milyar, demek ki, biz üye olsaydık 2 milyar ödeyecektik, fakat buna karşılık da 8 milyarlık net katkı alacak bir ülke konumunda olacaktık. Bu çok büyük bir meblağ değil. İlk girdikleri zaman İspanya, Portekiz ve Yunanistan a bunun çok daha ötesinde katkıda bulundular. Zaten 2010 yılında tam üye olduğunuz zaman, Tarımsal Garanti Fonunun bütçedeki varlığı düşüyor, diğer fonlar da düşüyor; diğer üye ülkelerin ödedikleri paralar da azaldığı için, zaten bütçe bu büyüklükte olmayacak. Demek ki, ekonomik boyutu Avrupa Birliği açısından o korkutucu niteliğini ortaya çıkarmıyor. Bu şimdi Almanya da ve Avrupa Birliği nde tartışmaya açıldı. Zira artık sayılarla konuşmaya başlandı. Bu bence olumlu bir gelişme. Niçin olumlu bir gelişme? Artık ayrı kültür, ayrı din kulvarından çıkıp, somut sayılarla ortaya çıkarsak, belki bu sayılar ilk başta korkutacak, fakat hiçbir zaman belirli çevrelerin ortaya çıkardığı gibi çok büyük sayılar olmadığı da ortaya

çıkacak. Demek ki, Türkiye nin tam üyeliği, beş ayak açısından bakarsak, Avrupa Birliği için şu açıdan korkutucu: İlk defa 28 lerin Avrupasında beş büyükten biri Türkiye oluyor. Bir de ayrı bir şey var. Zaten Türkiye ye baktığımız zaman, Türkiye, Avrupa Birliği nin De-facto 16 ncı üyesi. 3 milyon 800 bin insanımız Avrupa Birliği sınırları içinde yaşıyor, 1 milyon 300 bin insanımız da zaten Avrupa Birliği vatandaşlığını almış durumda. Türkiye nin önündeki 2003 yılı bence çok önemli. 2003 yılının İtalya Zirvesine kadar Türkiye nin elinden geleni yapması lazım. Türkiye için sadece 2004 yılının Ekim ayında bir ilerleme raporu yayınlanmayacak, 2003 yılının Ekim ayında da bir ilerleme raporu yayınlanacak. Ben, bugünkü Türkiye nin 2003 yılı ilerleme raporunda hakikaten somut olarak getirilen göstergelerini yerine getirip, 2004 yılının Nisanında bir tarih alabileceği, tarihi öne çekebileceğini düşünüyorum. Fakat Kopenhag öncesinde gerçekten bazı hatalar yaptık. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri ni araya kattık. Bir de olaya esas itibariyla son iki ayda asıldık. Bunlar olmasaydı daha farklı bir sonuç elde edebilirdik. Son gelişmeler bence bizim lehimize. Zira, hakikaten 1,5-2 ay boyunca Avrupa Birliği bizi tartıştı ve bizi tartışırken bu son 1,5 hafta evvel Almanya da Forsa isimli bir araştırma kurumu Türkiye nin tam üyeliğine ilişkin bir kamuoyu araştırması yaptı. Bundan halkın yüzde 46 sının Türkiye yi istemediği ortaya çıktı. Fakat Almanların yüzde 42 si Türkiye nin tam üyeliğine karşı değil. Bu çok çok önemli bir gelişme.yine Sayın Töre nin söylediği, sorduğu soruyla tamamlamak istiyorum. Almanya, İngiltere ve Fransa bizim için önemli ülkeler. Fakat, bizim için esas önemli olan ülkeler, Türkiye nin tam üyeliğine çok daha olumlu bakan Akdeniz ülkeleri. Onların da olumlu bakmalarının en büyük nedeni, Doğu Avrupa ya doğru genişleyen bir Avrupa Birliği nde Akdeniz ülkelerinin aldığı paralar ve önem azalıyor. Avrupa Birliği nin en büyük istemi, 2004 yılında Avrupa Birliği Komisyon Başkanlığı na yine bir Akdenizli nin gelmesi. Büyük bir sürpriz olmazsa çok yakından tanıdığımız bir kişi 2004 yılı Haziran ayından sonra Avrupa Birliği nde Komisyon Başkanı olacak, bu da Simitis olacak. Demek ki, Akdeniz ülkelerinin dengesini lehimizde tutarsak ve Almanya başta olmak üzere, ki İngiltere hakikaten büyük bir dönüş yaptı, Fransa nın durumu ayrı, Almanya yı da kazanırsak, Türkiye nin, ben, 2004 yılının Nisan ayında görüşmelere başlayacağından hareket ediyorum. Eğer 1 Mayıs 2005 ten sonra, bugünkü kıstasta kalırsak durumumuz çok çok zorlaşacak. Bugünkü Avrupa Birliği yle değil, genişleyen Avrupa Birliği bizi haklı olarak içine sokmamak için her şeyi deneyecek. 15