Haydar Ergülen: Sinema, şiir yazmak için sokağa çıktığım bir yer olurdu



Benzer belgeler
alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK

Başkan Acar Bursa da Sosyal Güvenlik Reformunu Anlattı

MAT223 AYRIK MATEMATİK

19 ARALIK 2011 PAZARTESİ

TEŞEKKÜR Bizler anne ve babalarımıza, bize her zaman yardım eden matematik öğretmenimiz Zeliha Çetinel e, sınıf öğretmenimiz Zuhal Tek e, arkadaşımız

İşletme Gelişimi Atölye Soruları

Başkan Kocadon Muğla basınını Bodrum da ağırladı

ELAZIĞ - TUNCELİ ZİYARETİ

Cimcime yemek masasına kurulmuş, ödev yapıyordu.

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ

Öncelikle mübarek KURBAN BAYRAMINIZ kutlu olsun.

Araştırma Notu 15/177

OYUN GELİŞTİRME AŞAMALARI-I

İZMİR TİCARET ODASI MİDİLLİ İŞ VE İNCELEME GEZİSİ HAZİRAN 2013 DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER VE ULUSLARARASI ORGANİZASYONLAR MÜDÜRLÜĞÜ

Endüstri Mühendisliğine Giriş. Jane M. Fraser. Bölüm 2. Sık sık duyacağınız büyük fikirler

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ

Resim 1: Kongre katılımı (erken kayıt + 4 günlük kongre oteli konaklaması) için gereken miktarın yıllar içerisindeki seyri.

Kızlarsivrisi (3070 m) (27-28 Haziran 2015) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı

Okulumuz Bilgisayar Programcılığı Bölümü öğrencilerinden Gizem COŞKUN Çanakkale Şehitlerine adlı şiiri okudu.

AİLELERİN YAŞADIKLARININ BETİMLENMESİ

Yanlış Anlaşılan Faizci

BİYOEŞDEĞERLİK ÇALIŞMALARINDA KLİNİK PROBLEMLERİN BİR KAÇ ÖZEL OLGUYLA KISA DEĞERLENDİRİLMESİ Prof.Dr.Aydin Erenmemişoğlu

TÜRKİYE DE HASTANEDE YATAN HASTALARIN AKILCI İLAÇ KULLANIMINA YÖNELİK BİLGİ VE DAVRANIŞLARINI DEĞERLENDİRME ÇALIŞMASI

Bölümlerimiz. İletişim Bilimleri Bölümü. Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü. Halkla İlişkiler ve Reklamcılık Bölümü. Gazetecilik Bölümü

Anaokulu /aile yuvası anketi 2015

Türkiye`nin yeni ve genç caz festivali Bursa Nilüfer Uluslararası Caz Tatili Festivali`nden ilk notlar Burak Sülünbaz`ın kaleminden yayında.

ENFLASYON ORANLARI

Büyükşehir Bodrum halkına yeni süreci anlattı

Cümlede Anlam İlişkileri

Rekabet Kurumu Başkanlığından, REKABET KURULU KARARI

Kalkınma Politikasının Temelleri

-Bursa nın ciroları itibariyle büyük firmalarını belirlemek amacıyla düzenlenen bu çalışma onikinci kez gerçekleştirilmiştir.

2.000 SOSYOLOG İLE YAPILAN ANKET SONUÇLARINA DAİR DEĞERLENDİRMEMİZ. Anayasa nın 49. Maddesi :

DÜNYA EKONOMİK FORUMU KÜRESEL CİNSİYET AYRIMI RAPORU, Hazırlayanlar. Ricardo Hausmann, Harvard Üniversitesi

Dünyaya barış ve refah taşıyor, zorlukları azimle aşıyoruz

Topoloji değişik ağ teknolojilerinin yapısını ve çalışma şekillerini anlamada başlangıç noktasıdır.


KİM OLDUĞUMUZ. Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel, sosyal ve ruhsal sağlık, aileleri,

İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ BURS YÖNERGESİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

İşte Eşitlik Platformu tanıtıldı

Kadınları Anlamak Erkeklere Düşüyor

ÖZEL EMİNE ÖRNEK İLKOKULU DEĞERLER EĞİTİMİ. Sorumluluk Duygusu Nedir; Nasıl Kazandırılır?

Öğrenci A. 16PF - KİM Kişilik ve Meslek Yönlendirme Envanteri Kısa Uygulama: Doğum Tarihi: 16PF-KİM (2003)_ Türk Normu.

Toplum olarak biraz fazla mı televizyon seyrediyoruz? Bunun sebepleri nelerdir?

Puslu Manzaralar. Yazar Volkan DURMAZ Cuma, 16 Ağustos :35 - Son Güncelleme Cuma, 16 Ağustos :44 1 / 9

Tasarım Raporu. Grup İsmi. Yasemin ÇALIK, Fatih KAÇAK. Kısa Özet

Kaç gün staj yapmalıyım

a) Birim sorumluları: Merkez çalışmalarının programlanmasından ve uygulanmasından sorumlu öğretim elemanlarını,

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN. GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL

SANAL DĠLĠN DĠLĠMĠZDE YOL AÇTIĞI YOZLAġMA HAZIRLAYAN: CoĢkun ZIRAPLI Ġsmail ÇEVĠK. DANIġMAN: Faik GÖKALP

YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ

Bu feryadımı askeriyeden atılan subayların feryadına bir tercüman olması hasebiyle dile getiriyorum.

"Demiri demirle dövdüler; biri sıcak biri soğuktu, insanı insanla kırdılar; biri aç biri toktu."

Autobiographie - Istanbul - Orhan Pamuk

ARAŞTIRMA PROJESİ NEDİR, NASIL HAZIRLANIR, NASIL UYGULANIR? Prof. Dr. Mehmet AY

Sayın Bakanım, Sayın Rektörlerimiz ve Değerli Katılımcılar,

KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ

YÜZEY ETKĐSĐNDE UÇUŞ

J. MELLAART ÇATALHÖYÜK Ü BULUNCA, TARİH DEĞİŞTİ

Veri Toplama Yöntemleri. Prof.Dr.Besti Üstün

3. Unvanı: Yrd. Doç. E-posta : asliman@uludag.edu.tr

Bunlar dışında kalan ve hizmet kolumuzu ilgilendiren konulardan;

OKUL ÖNCESİ KİTAPLARI - 7. PARMAKKIZ Andersen ISBN

İÇİNDEKİLER. 1 Projenin Amacı Giriş Yöntem Sonuçlar ve Tartışma Kaynakça... 7

Afyon Kocatepe Üniversitesi Yabancı Dil Hazırlık Sınıfı Eğitim-Öğretim

SOSYAL ŞİDDET. Süheyla Nur ERÇİN

SÜREÇ YÖNETİMİ VE SÜREÇ İYİLEŞTİRME H.Ömer Gülseren > ogulseren@gmail.com

KÜRESEL PİYASALARDA ÖNE ÇIKANLAR

Atatürk Anadolu Lisesinde Tablet Bilgisayar Dağıtımı Yapıldı

2001 yılında otomotiv sektörünün dolar bazında cirosu 1997 yılı düzeyine, tekstilin cirosu ise 1999 yılı düzeyine geriledi.

Üç-fazlı 480 volt AC güç, normalde-açık "L1", "L2" ve "L3" olarak etiketlenmiş vida bağlantı uçları yoluyla kontaktörün tepesinde kontak hale gelir

Tam yağlı süt ürünleri tüketen erkeklere kötü haber

İSTANBUL KEMERBURGAZ ÜNİVERSİTESİ. ÇİFT ANADAL ve YANDAL PROGRAMI YÖNERGESİ

M i m e d ö ğ r e n c i p r o j e l e r i y a r ı ş m a s ı soru ve cevapları

BİR ÖMRÜN HİKÂYESİ. Erkek Öğrenci. Yıl 1881 Ilık rüzgarlar esiyordu Selanik ovalarında ; Dağ başka, sokaklar başka başka ;

BBY 310 BİLGİ SİSTEMLERİ TASARIMI TASARIM PLANI ÖDEVİ [HİLAL ŞEKER& GÜLÜMCAN KAYI]

Bodrum da hafriyat atıkları geri kazanım tesisi hizmete başladı

K12NET Eğitim Yönetim Sistemi

Kulübümüzü gelecek yıllara daha iyi taşımak üzere çalışmalarımıza devam ediyoruz.

KÜLTÜR VE SOSYAL İŞLER DAİRESİ BAŞKANLIĞI ŞEHİR TİYATROLARI VE SİNEMA ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ SANAT SEZONU FAALİYET RAPORU

Reddedilme Duyarlılığı Ölçeği (Rejection Sensitivity Questionaire; RSQ)

BEBEK VE ÇOCUK ÖLÜMLÜLÜĞÜ 9

ĐŞKUR sitesine giriş şifremizi hatırlamadığımız için, şifremi unuttum kısmını tıklıyoruz.

Türk İşaret Dili sistemi oluşturuluyor

DENEY 2: PROTOBOARD TANITIMI VE DEVRE KURMA

Bir Fidandan Bir Çınara: Düzce Üniversitesi.

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ YAZ OKULU YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM

Hayata Dokunan Bir El: YEDAM (Yeşilay Danışma Merkezi)

2015 Ekim ENFLASYON RAKAMLARI 3 Kasım 2015

Devleti Yönetecek Güç Sandıktan Çıkan İradedir

ANAOKULU VELĠ DEĞERLENDĠRME ANKETĠ VELĠ ADI: ÇOCUĞUNUZUN ADI: ÖĞRETMENĠNĠZĠN ADI: MAĠL ADRESĠNĠZ? TARĠH: OKULUN FĠZĠKSEL OLARAK DEĞERLENDĠRĠLMESĠ

Danışma Kurulu Tüzüğü

Kuruluşumuz. Ocak 2011

SİRKÜLER : / 14

Meğer herkesin bir Mihribanı varmış

Okul Çağı Çocuklarına Nasıl Yaklaşmalıyız? 2014 / 2015 SAYI: 11. Haftanın Bazı Başlıkları

SORU- Neden sosyal hizmetler? Neden Sivas? Bu okulu yazmadan önce ve su an duygularınız arasında ne farklar var?

ÇARPANLAR VE KATLAR BİR DOĞAL SAYININ ÇARPANLARINI BULMA. 3. Aşağıda verilen sayıların çarpanlarından asal olanları belirleyelim.

Transkript:

Haydar Ergülen: Sinema, şiir yazmak için sokağa çıktığım bir yer olurdu 11 Mayıs 2006 günü film merkezinin konuğu şair Haydar Ergülen di. Moderatörlüğünü Yamaç Okur un yaptığı söyleşi şiir severlerle sinemaseverleri bir araya getirdi. Seçtiği Since Otar Left filminin ardından gerçekleşen söyleşide Ergülen, sinemaya olan ilgisinden ve sinema-şiir ilişkisinden söz etti. H aydar Ergülen: Since Otar Left (Yön: Julie Bertucelli, 2003) filmini neden seçtim? Birincisi, dönem filmi olması çok etkili oldu. İkincisi, duygusal bir nedenle filmi çok sevdim. Çünkü orada bir kayıp hikâyesi var. Özellikle Türkiye deki ve dünyadaki kayıplar meselesi aklıma geldi. François Ozon un Kumun Altında (Sous le Sable, 2000) diye bir filmi vardır. O film de beni çok etkilemiştir. Bazılarını filmdeki ölüm duygusu beni de kayıp duygusu ilgilendiriyor. Mesela Tayfun Pirselimoğlu nun Hiçbiryerde (2001) filmi de, öyle bir kayıp duygusunu vermeye çalışır. Üçüncüsü de çok şahsi bir neden. Burada genç bir dayı kaybolur. Angelopoulos un Sonsuzluk ve Bir Gün (Mia aioniotita kai mia mera, 1998) adlı filmi ilk kez sinemaya gelmişti, filmi izlemeye gittim, döndüm ve sabahında dayımın öldüğü haberini almıştım. Çok gençtim daha yirmi dört yaşında. Bir daha da o filme bakamadım, izleyemedim. Bir şekilde bana o genç dayıyı hatırlatıyor. Edebiyatta, şiirde bazı figürler vardır. Sinemada da, şiirde de beni etkileyen figürlerden biri genç dayı figürüdür. Özellikle son dönem Türk filmlerinde bu figürün çokça yer aldığını düşünüyo-

358 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2006 rum. Genç dayı insanın arkadaşıdır, en yakın arkadaşıdır bir anlamda. Bir de filmi siyasi bir nedenle sevdim, bir sosyalist olarak dünyaya geldim ve bir sosyalist olarak yaşamaya çalışıyorum. Bu filmdeki büyükanne Stalin döneminde, yaşayan ve Stalin i seven bir büyükannedir. Stalin e o kadar rabıtam yok. Bu filmden ve dünyanın bu kadar değişmesinden sonra Stalin i özlediğimi hissettim ki onu özlemezdim eskiden. Radikal gazetesine de yazdım, insan Troçki yi sevse de ara sıra Stalin i özler diye. Bu benim için bir itiraftır. Eskişehir de sinema ortamı nasıldı? H aydar Ergülen: İlk ve ortaokulu Eskişehir de okudum. Eskişehir de on iki sinema falan olduğunu hatırlıyorum. Bunlar, kategorik olarak ayrılmış sinem lardı. Mesela, Asri Sineması Elvis Presley filmleri falan gösteriyordu. Yurt Sineması kovboy filmlerini gösterirdi. Marmara Sineması dört film birden gösteriyordu. Büyük Sinema, aile sinemasıydı. Daha çok Hülya Koçyiğit li, Ediz Hun lu filmler gösterilirdi. Kılıçoğlu Sineması eskiden tek büyük salonu olan sinemaydı Eskişehir de. İyi ki hala var, çünkü eski sinemaların hepsi şimdi alışveriş merkezi oldu. Birkaç ay önce gittim ve orada Gönül Yarası nı (Yön: Yavuz Turgul, 2004) seyrettim. Pazarları oranın 12.00 matinesi vardı. Bu matinede Anadolu rock müzisyenlerinin ve pek çok şarkıcının şarkılarını çalan bir orkestra vardı. Onlar filmden önce yarım saat falan konser verirlerdi. Ondan sonra filmler gösterilirdi. Filmler güzel filmlerdi. Filmler altyazılı mı oynardı? Hatırlamıyorum çok. Belki de o zaman dublaj vardı. Ben tabii o zaman şiire bulaştığım için, şiir de pek çok şair aksini iddia etse de bir ev işi olduğu için evden pek çıkmazdım. Evden kaçtığım, sokağa çıktığım neredeyse tek şey sinema oluyordu. Şiir yazmak için sokağa çıktığım bir yer olurdu sinema.

Haydar Ergülen 359 Şimdi dokuz, on tane şiir kitabım var. Yaklaşık 25 26 yıldır şiir kitaplarım yayınlanıyor. Çeşitli dergilerde, toplantılarda, söyleşilerde sorular kaçınılmaz olarak niye şiir yazıyorsunuz? olurdu. İnsan bir şey yaparken niye yaptığını çok düşünmez. İnsan önce poetikasını oluşturup şiir yazmaz, bir şey yaparken bunu düşünmez. Doğrusu insan yaşlandıkça bu tip sorular ya da söyleşiler daha sıklaşmaya başlıyor. Bir de ben bir ay önce emekli oldum. Daha fazla söyleşiye gidiyorum şimdi. O zaman da o güne kadar aklınıza gelmeyen şeyleri düşünmek zorunda kalıyorsunuz. Söyleşilerden birinde bana niye şiir yazıyorsunuz? diye sordular. Bilmiyorum dedim. Sorular sıklaşınca düşünmeye başladım. İnsan isterse sebepler bulabilir. Sorunun yanıtını şiirde değil sinemada buldum. Hem de uyduruk bir filmde buldum. Televizyonda da film izlemeyi çok severim. Bir kanalda bir kovboy filmine rastladım. Filmde bir sahnede adam atına atlıyor ve gidecek. Sevgilisi niye gidiyorsun? diye soruyor, o da dönüp çok fiyakalı bir cevap veriyor: İçimdeki karanlığa ulaşmak için. Onun hatırına filmin yarım saat ya da kırk dakikasını seyrettim. Fiyakası bir yana bu söz bana bir elli sene daha yeter. Bu yanlış tercüme edilmiş olabilir mi acaba diye de düşündüm. Aynı soruyu sordukları zaman bu sefer içimdeki karanlığa ulaşmak için diyorum. Bırakalım Amerikan bağımsızlarını falan bazen bir kovboy filmi bile insana yardımcı olabilir. Eskişehir de sinemaya birlikte gittiğiniz bir arkadaş grubunuz var mıydı? Benim arkadaş değil bir kardeş grubum vardı. Çünkü altı kardeşiz. Eskişehir in hamamları meşhurdur. O zaman evler küçüktü ve evde banyo yoktu. Bazen hamam takımını alıp hamama giderdik. Ondan sonra da sinemaya giderdik. Onlarla genellikle Karaoğlan, Malkoçoğlu filmlerine giderdik. Bazen de aile filmleri izlenen sinemalara giderdik. Ben yapmazdım ama Hülya Koçyiğit ağlamaya başlayınca bi-

360 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2006 zimkiler alkışlamaya başlardı. Onlar alkışlamaya başlayınca bütün salon alkışlardı. Babam da bizi Yurt Sineması na kovboy filmlerine götürürdü. Sinemaya çok saygılı biriydi. Bize sinemada hiçbir şey yedirmezdi, ne de gazoz aldırırdı. Yeni Sinema da o zaman Eskişehir Sinema Kulübü adı altında Eskişehir de sinematek vasıtası görürdü. O zamanki akademi de bunu desteklerdi. Orada Fransız Yeni Dalga filmlerini seyrettiğimi hatırlıyorum. Ben de neler dönüyor diye bakardım. Sonra ODTÜ ye, Ankara ya gittim. 80 öncesinden bahsediyorum. O zamanlar gösterime çok fazla film girmezdi. Gösterime giren seyredilebilir filmlerden biri Amarcord dur (Yön: Federico Fellini, 1973). O zamanki Arnavutluk, Çekoslovakya, Polonya elçiliklerinden gelen filmlerle film haftaları olurdu. 80 öncesi şimdi çok kötüleniyor. Ama o gürültü içinde bile şiir okunabildiği gibi sinema da seyredilebiliyordu. ODTÜ de, Sinema Kulübü Pazar günleri çok güzel filmler gösterirdi. Asıl film seyretmeye başlamam İstanbul da festivalle birlikte başladı. Eskişehir de bir sene üniversitede çalıştıktan sonra reklâm yazarlığı yapmak üzere İstanbul a geldim. İlk Sinema Günleri ni hatırlıyorum O zaman şairler daha çok sinemaya giderlerdi. Bir keresinde Ataol Behramoğlu nun, Cevat Çapan ın bir filmin kapısının önünde sinemaya gitmek için buluştuklarını hatırlıyorum. O zaman bu kıymetli bir şeydi. Şimdi şairleri de görmüyorum. İşin tuhafı yönetmenleri de fazla görmüyorum. Zaman zaman sinemanın sonu mu geldi diye düşünüyorum ama gelmiş olamaz tabii. Hacettepe den bizim dönemden bir arkadaşım vardı. İngilizcesini geliştirmek için yurt dışına İngiltere ye gitmişti. Sonra döndü ve müzik bitti dedi. Niye? dedik. Pink Floyd dağılmış dedi. Şimdi sinemayla ilgili de böyle bir sorun var. Sinemanın bittiği yok tabii ki. Her ne kadar yeni filmler seyretsek de eskiden beri temel olarak alışkın olduğumuz duygu, bir son duygusu. Bazen ben de film festivallerinde film izlerken, bu filmin sonu yok muydu diye düşünüyorum. Galiba bu bir tür trajedi duygusundan geliyor. Tabii onun kökeninde bir sürü şey var.

Haydar Ergülen 361 Doğulu olmak var, taşralı olmak vardır. Ben filmde bir son arıyorum ve çoğunlukla da o sonu bulamıyorum. Birkaç örnek hariç son yıllarda izlediğim filmlerden çok da hoşnut kaldığımı söyleyemem. Sinemayla şiir arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsunuz? H aydar Ergülen: Bu şiir gibi tanımlamasına bozulurdum bir süre önce. Sonra öfkem azaldıkça hoşuma gitmeye başladı. Şiir gibi adam, şiir gibi kadın, şiir gibi roman dendiği de oluyor. Bu kötü bir şey de değil aslında. Şiire bir yüceltme var. Bu, şiirle insanın yakınlığını da gösteren bir şey. Şiir gibi demekte hem şiir var, hem de şiirin dışında bir şey var. Başka bir tanımlamanın yerine geçiyor. Geçenlerde haberleri seyrederken biri başka biri hakkında o çok milliyetçi bir adamdır dedi. Ben anladım ki, orada dürüst anlamında kullanıyor kelimeyi. Şiir gibide de öyle değerli bir şey var. Pasolini ve sinemanın şairleri diye bir şey vardır. Ece Ayhan ın da sinema şiir üzerine çok güzel yazıları vardır. Onun şiirine aynı zamanda şair olmayışına, tarihçiyim deyip aynı zamanda olmayışına hayranım. O kendisine şair demediği için şair demek istemiyorum. Onun şiirinden çok fazla etkilenmemişimdir. Belki büyük şairlere mahsus bir şey vardır. Çok seversiniz ama sizin şiirinize fazla etkisi olmaz. Ondan çok etkilenip şiir yazanlar, ikinci üçüncü dereceden kopyaları olduğu için de iyi olmaz. Ece Ayhan ın şiir dünyasını çok sevmeme rağmen, yazdığım şiirlerde II. Yeni den çok etkilenmiş olmama rağmen benim şiirlerimde bir tür son vardır. En azından oradaki bir düzenin şiiri toparlamasını isterim. İstemesem de şiir öyle gelişir. Bazen denemeler yapıyorum, şiiri bitirmeye çalışıyorum. Şiirde buna bir tür deneme olarak bakılabilir. Ama sinemadaki duygu başka bir duygu. Filmde ise birçok öğe var. Çocukluğumdan beri, gözlerimden çok kafam öyle bir şey son arıyor. Tabii mutlaka bütün filmlerde bir son aramıyorum.

362 Mithat Alam Film Merkezi Söyleşi, Panel ve Sunum Yıllığı 2006 Şiir şairden öğrenilen bir şeydir. Başka şairler olduğu için, ben şiir yazıyorum. Semih Kaplanoğlu nun Meleğin Düşüşü (2005) üzerine bir söyleşisi vardı. Orada niye film yapıyorsunuz? diye bir soru sorulmuştu. Sevdiğim çok iyi yönetmenler var ve onların arasında olmak için diye cevap vermişti. Çok naif ve doğru bir cevap. Niye şiir yazıyorsunuz? un da böyle bir cevabı olabilir. Benimki de bir anlamda böyle. Şiiri ve şairleri çok seviyorum ve çok sevdiğimden dolayı şiir yazıyorum. Şiir okuyamazsam şiir yazamıyorum. Son yıllarda buna sinema da eklendi. Çok film izlemezsem mesela şiirlerimde azalma oluyor. Bazen de tersi olur hiç şiir yazamam sinemaya kaçarım. Orada kendi kendine bir şey oluşuyor. Oralardan bir şeyler kalıyor insanın aklında. Çeşitli dizeler kalıyor bir süre sonra. Bunu üzerine çoğunluğu taşra dergilerinde olmak üzere sevdiğim bazı filmler üzerine 10 dakika ara başlığıyla şiirler yazmaya başladım. Baktığım zaman şiirlerimdeki bazı dizeler filmlerden kalan dizelerdir. Sevdiğiniz yönetmenler kimler? Angelopoulos u, Jim Jarmusch u çok severim. Yönetmen olarak çok ayırmasam da İran sinemasını çok severim. Kiarostami sevdiğim yönetmenlerdendir. Passolini yi severim ki o zaten şair. Çok şair sevdiğim gibi çok yönetmen de severim. Sinemayla ilişkim, genel olarak sevme üstüne kurulu. Onları sevmek beni zenginleştiriyor diye düşünüyorum. Senaryo yazmaya dair bir çalışmanız oldu mu? O konuya hiç elimi bulaştırmadım, istemedim de. Yirmi üç sene reklâm yazarlığı yaptım. Sinema benim için sadece seyretmek, ara sıra da sevdiğim yönetmenler ve filmler hakkında yazılar yazmakla ilişkili. O konuda kendime çok güveniyorum. Roman yazmayacağım gibi senaryo da yazmayacağım.

Haydar Ergülen 363 Haydar Ergülen Kimdir? 14 Ekim 1956 da Eskişehir de doğan Haydar Ergülen ilk ve ortaokulu Eskişehir de, liseyi Ankara da okumuştur. ODTÜ Sosyal Bilimler Fakültesi Sosyoloji Bölümünü bitirmiş, Anadolu Üniversitesi nde araştırma görevlisi olarak çalışmıştır. Bir dönem reklam yazarlığı yapan Ergülen, Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde Türk Şiiri dersleri vermiştir. İlk şiiri 1972 de Eskişehir de Deneme dergisinde yayımlanan Ergülen in şiirlerinin tümü Nar ve Hafız ve Semender adıyla iki ciltte kitaplaştırılmıştır.