CERRAHİ SONRASI HEMŞİRELİK BAKIM HEDEFLERİ İnsanlığın var olduğu süreçten bu yana hastalıklarla birlikte cerrahi girişimler de kullanılmaktadır. Cerrahi girişimler 19.yy a kadar zor ve tehlikeli bir tedavi şekli olarak yer almıştır (Erdil ve Özhan 2001). Cerrahi hemşireliğinin ne zaman başladığına dair tarihte kesin kayıtlar bulunmasa da cerrahi hemşireliğinin ilk yaralanan insanla başladığına inanılmaktadır. Geçmişte en son başvurulan tedavi yöntemi olarak kullanılan cerrahi bugün ilk başvurulan tedavi seçeneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Cerrahi müdahaleye maruz kalan hastalara bakım vermek profesyonel hemşirelik mesleğinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Cerrahi hemşireliği ameliyat öncesi, ameliyat sırası ve ameliyat sonrası hemşirelik bakımını kapsar. Cerrahi sonrası hemşirelik bakımı hasta ve ailesine holistik yaklaşım (bütüncü yaklaşım) içerir. Ameliyat sonrası bakımın amacı, bu dönemde gelişebilecek komplikasyonları önlemek ya da en aza indirmek, komplikasyonları erken farkederek tedaviye katkı sağlamaktır. Cerrahi sonrası bakım hedeflerinin planlanması ameliyathaneden hastayı teslim alırken başlar ve servise alındığında da sistematik olarak devam eder. Solunum Sisteminin Sürdürülmesine Yönelik Bakım Hedefleri Hava yolunun açık olması sağlanmalıdır. Bu amaçla hastanın başı hafifçe yan çevrilmeli, ameliyat açısından risk yok ise, yan yatırılmalı ya da başı hafifçe yükseltilmelidir. Solunum özellikleri değerlendirilmelidir. Solunumun sayısı, derinliği ölçülmeli ve tipi değerlendirilmelidir. Ağız içinde biriken tükürük vb. sekresyon kontrol edilmeli, gerekli ise aspire edilmelidir. Ameliyatın özelliğine göre değişmekle birlikte, post op en erken dönemde derin solunum ve öksürük egzersizleri yapması için cesaretlendirilmeli ve egzersizler yaptırılmalıdır Bazı durumlarda hastaya dışarıdan rahat solunum ventilasyonu için destek verilebilir. Hasta cihazlar ve aletler konusunda bilgilendirilmelidir. 1
Hastaya uygun ve rahat bir pozisyon verilmelidir. Kasların gergin olması, ağrı hissini arttırır ve nefes almayı zorlaştırır. Pozisyon verilerken dilin geriye kayıp solunum yolunu tıkamamasına dikkat edilmelidir. Kardiyak Fonksiyonların Sürdürülmesine Yönelik Bakım Hedefleri Yaşam bulguları ameliyat sonrası ilk bir saat 15 dk, sonraki iki saat 30 dk, sonraki dört saat saatte bir bakılmalıdır. Hastanın stabilliğine göre 24 saat içerisinde 4 saatte bir yaşam bulguları yeniden değerlendirilir. Anestezi ilaçları ve analjezikler, hipotansiyona neden olabilir. Hipotansiyonu erken değerlendirmek için yaşam bulguları ölçülmeli, deri, dudak ve tırnak rengi izlenmelidir. Dokuların kanlanması ve oksijenlenmesini belirlemek için, özellikle periferlerin ısı ve renk durumları gözlemlenmeli ve bulgular kayıt edilmelidir. Kanama belirtileri yönünden hasta izlenmeli, yara bölgesi kontrol edilmeli, dren içindeki kan miktarı ve dolum süresi izlenmeli, anormal bulgular hekime haber verilmelidir. Ameliyat sonrası dönemde hastalar oral yol ile beslenemedikleri için, vücut için gerekli sıvı ve besin ihtiyacı intravenöz yolla karşılanmaktadır. Sıvılar uygulanırken, dolaşım yüklenmesi belirtileri (kuru öksürük, solunum sıkıntısı, filiform (ipliksi) nabız vb) izlenmelidir. Anestezi sonrası, hastalarda üşüme ve titreme görülebilir. Hastanın üşümemesi için üzeri örtülmelidir. Hastanın aldığı çıkardığı takibi yapılmalı, denge sağlanmalıdır. Nörolojik Sistemin Sürdürülmesine Yönelik Bakım Hedefleri Ameliyat sonrası dönemde, hastanın bilinç durumu, zaman, yer, mekan oryantasyonu kontrol edilmelidir. Ameliyat sonrası en büyük risklerden biri embolidir. Embolinin, özellikle beyni besleyen damarlardan birini tıkaması sonucu, tıkanan bölgenin fonksiyonlarına göre bilinç durumunda ve motor hareketlerde bozulmalar meydana gelebilir. Hastada cerrahi sonrası zaman ve yer oryantasyonu sorgulanmalı, konuşma, elini kaldırma, ağrı hissini algılama, uyaranlara verilen cevaplar yönünden değerlendirilmelidir. Ameliyat sonrası kullanılan hasta kontrollü analjezinin (HKA) epidural, spinal kullanılması, ekstremitelerde uyuşukluk, his kaybı, baş ağrısı, kafa içi basınç artışına neden olabilir. 2
İntravenöz olarak kullanımı ise; anksiyolizis, bilinç bulanıklığı, bulantı, kusma gibi yan etkilere sebep olabilir. Hastalar yakından izlenmelidir. Cerrahi girişim sonrası, total kan volümünün %30 undan fazlasının kaybedilmesi sonucunda hastada ajitasyon, konfüzyon, bilinç kaybı görülebilir. Hemşire iyi bir gözlemci olmalı ve hastayı tümüyle değerlendirip nörolojik bulguların primer nörolojik bir sebepten mi, yoksa hipovolemik şokta olduğu gibi seconder bir sebepten mi kaynaklı olduğunu tanımlaması gerekmektedir. Böbrek Fonksiyonlarının Sürdürülmesine Yönelik Bakım Hedefleri Hasta servise alınır alınmaz, damar yolu açıklığı, uygulanan intravenöz sıvı ve içindeki ilaçlar, idrar rengi ve miktarı, saatlik ölçülmelidir. Dren içindeki sıvı niteliği ve miktarı kontrol edilmeli, dren, üriner katateri, vb. klemplerinin açık olup olmadığı kontrol edilmelidir. Hastanın ameliyat sonrası 6-8 saat içinde idrar yapması gerekir. İdrar çıkışı olmaması durumunda, glob (mesanede idrar birikmesi) yönünden hasta değerlendirilmelidir. Üriner kateter var ise idrar akışı kontrol edilmelidir. Bazen sonda delindiği ya da yerinden çıktığı için idrar yatağa sızıntı yapabilir. İdrar miktarının azalması durumunda hastanın yatağı da kontrol edilmelidir. Üriner kateter çıkartıldığında mesane jimnastiği (kegel egzersizi) yaptırılmalı ve kateter sonrası spontan idrar takibi yapılmalıdır. Spinal ya da epidural anestezi uygulanan ameliyatlarda, geçici his kaybı nedeni ile hastalar idrar kaçırırlar ve kaçırdıklarını fark etmezler. Bu nedenle, sık sık kontrol edilerek, yatak takımları değiştirilmelidir Hastanın laboratuvar tetkik sonuçları böbrek fonksiyonları açısından değerlendirilmeli ve hekimi ile işbirliği yapılmalıdır. Gastrointestinal Sistemin Sürdürülmesine Yönelik Bakım Hedefleri Anestezi sonrası, bulantı ya da kusma oluşabilir. Bulantıyı önlemek için öncelikle nonfarmokolojik yöntemler uygulanmalıdır. Hasta odası havalandırılır, belli bir süre hasta yakınları bilgilendirilerek ziyaretçi kısıtlanır, solunum egzersiz yaptırılır. Bulantı, kusma devam ederse hekim istemiyle antiemetik tedavi uygulanmalıdır. 3
Ameliyat sonrası nazogastrik sondası (NGS) olan hastaların NGS den gelen sıvı miktarları, sıvının niteliği kontrol edilmeli ve en önemlisi kayıt edilmelidir. Laparoskopik batın ameliyatlarından sonra, batın içinde distansiyon oluşabilir. Gazın birikmesi sonucu, karın içinde ağrı ve gerginlik hissi vardır. Distansiyon bağırsak hareketlerinin hızlanması ile ortadan kalkabilir. Buna yönelik hafif masaj uygulanabilir ve ekstremiteler yatak içinde aktif/pasif hareketler yaptırılabilir. Eğer hastanın mobilize olmasında tıbbi herhangi bir sakınca yoksa hasta sık sık mobilize edilmelidir. Ameliyat tipine göre ve kronik hastalıklarına göre hastaya uygun rejim verilmelidir. Hastanın tolere edebileceği rejim ile başlanmalı daha sonra diğer rejimlere geçilmelidir. Örneğin; batın ameliyatlarında sulu gıda ile başlanıp hastanın klinik durumuna, toleransyonuna göre yumuşak gıda ve katı gıda gibi geçişlerle hastanın beslenmesi sağlanır (kronik hastalık hariç). Anksiyete, Korku, Beden İmajı, Cinselliği İfade Etmeye Yönelik Bakım Hedefleri Geçirilen Ameliyat sonrası organ ya da vücut bölümü kaybı, ameliyat izi, hareketi sınırlandıran pansuman ya da sargılar, bireyin kendi vücudunu algılamasını olumsuz etkileyebilir. Kaybın geçici olması ya da olmaması, vücut imajı algılamasını etkiler. Kalıcı sakatlıkların olması, kalıcı fonksiyon kayıpları bireyin sosyal rollerini yerine getirmesini engelleyebilir. İşini yapamama, başkasının yardımına muhtaç olma, eğitimine devam edememe gibi riskler, bireyin kendini algılamasını olumsuz etkiler. Hastaların ameliyat sonrasında meydana gelebilecek fonksiyon kayıpları, kullanabileceği yardımcı araçlar, yardımcı kuruluşlar hakkında önceden bilgilendirilmesi, var olan durumun kabul edilmesini kolaylaştırır. Cinselliğin ifadesi ve ameliyatın algılanması, bireyin içinde yaşadığı kültür ve eğitim seviyesi ile yakından ilişkilidir. Her bireyin algılaması ve tepkileri farklı olacağı için yapılacak uygulamaların bireye uygun olması gerekir Cinsellik ve cinsel fonksiyonlar hakkında, kendini rahatsız hissettiği konularda sorular sorması için hasta cesaretlendirilmelidir. Cinsellik konusundan kaçmasına neden olan etmenler (ağrı, herhangi bir organın kaybı, hipoksi, ilaçların yan etkisi vb) tanımlanmalıdır. Hastalarla terapatik iletişim teknikleri kullanılarak iletişim kurulmalıdır. 4
Sıvı Elektrolit Dengesini Sağlamaya Yönelik Bakım Hedefleri Hemşirenin sıvı-elektrolit dengesizlikleri nedeniyle gelişebilecek çeşitli belirti ve bulguları belirleyebilmesi, hastaya uygulanacak tedavi ve bakımın planlanmasında ve tedavinin etkinliğinin izlenmesinde önemlidir. Ameliyat sonrasında sıvı-elektrolit dengesizliği; hastada metabolik yıkım ürünlerinin birikmesine, nörolojik ve kardiyak sorunların gelişmesine, bedendeki sıvı miktarının az ya da fazla olmasından kaynaklanan sorunların gelişmesi açısından da önemlidir. Sıvı-elektrolit dengesinin değerlendirilmesinde hasta öyküsü detaylı alınmalıdır. Hastanın yaşam bulgularındaki bazı değişiklikler sıvı-elektrolit dengesizliği ile ilişkili olabilir. Bu nedenle hastanın durumuna göre düzenli aralıklarla yaşam bulguları takip edilmelidir Hastanın ağırlığındaki akut değişiklikler genellikle sıvı dengesinde hızlı bir değişim olduğunu gösterir, günlük kilo takibi yapılmalıdır. Sıvı dengesinin izlenmesinde hastanın aldığı ve çıkardığı sıvı miktarı doğru bir şekilde ölçülmeli ve kaydedilmelidir. Aldığı- çıkardığı izlemi yapılırken; aldığı sıvılarda ağız yolu ve parenteral yolla alınan sıvılar, tüple besleme sırasında verilen sıvılar, katater irigasyonunda kullanılan ve geri alınmayan sıvılar dikkate alınmalıdır. Yine aynı şekilde çıkarılan izlemi yapılırken; idrar, sıvı haldeki dışkı, kusma yoluyla kaybedilen sıvı, nazogastrik drenaj, terleme ile kaybedilen sıvı, yara direnajı, fistül direnajı, hızlı ya da zorlu solunum sırasında kaybedilen sıvılar hesaplanmalıdır. Santral venöz basınç ve pulmoner arter basıncı gibi sıvı volümü değerlendirilmesinde yer alan sonuçlar hemşire tarafından değerlendirilmelidir. Sıvı-elektrolit dengesizliğine bağlı olarak deride ortaya çıkabilecek değişikler bilinmeli, değerlendirilmeli ve takip edilmelidir. o Sıvı volümü eksikliğine bağlı olarak deride kuruluk ve kızarıklık görülebilir. o Deri turgorunda azalma olabilir o Ödem, hücreler arası bölmede sıvı miktarının arttığını gösterir. Ödemin gode (deriye bastırıldığında çukurluk oluşturması) bırakıp bırakmadığı tibia ya da sakrum üzerinden kontrol edilir. o Dildeki çukurlukların artması volüm eksikliğine bağlı oluşabilir. o Ağız boşluğunda yanak ve diş eti arasındaki bölgede nemliliğin azalması volüm eksikliğini gösterir. Laboratuvar testleri sıvı-elektrolit dengesizliklerinin erken dönemde belirlenmesinde ve izlenmesinde çok önemli olduğu için laboratuvar sonuçları takip edilmelidir. 5
Hareket Mobilizasyonun Sürdürülmesine Yönelik Bakım Hedefleri Ameliyat sonrası dönemde, hastanın durumuna ve ameliyat tipine göre en erken dönemde hekim istemine göre hastanın mobilizasyonu sağlanmalıdır. Hasta ayağa kalkmadan güvenli çevre sağlanmalıdır. Hasta mobilizasyon sırasında yalnız bırakılmamalıdır. Hasta ayağa kalkmadan mobilizasyonun aşamaları hastaya anlatılmalıdır. Hasta önce yavaş yavaş oturtulur, ayağa kalkmadan önce, birkaç dakika yatağın kenarından ayağını sarkıtmasına izin verilir. Hasta karşı tarafa baktırılıp derin nefes alması sağlanır. Hasta ilk kez ayağa kalktığında yatak dışında kalınan zaman birkaç dakika olmalıdır daha sonra hasta tolere ettikçe bu süre artırılmalıdır. Hareketsiz kalan hastalarda solunum problemleri (örn. pnömoni, atelektazi vb), dolaşım problemleri (örn. tromboflebit), osteoporoz, idrar retansiyonu, negatif nitrojen dengesi gelişebilir. Bu problemleri önlemek için; derin solunum egzersizleri, öksürük egzersizleri, yatak içinde dönme ve ekstremite egzersizleri yaptırılmalıdır. Hastanın ameliyattan sonra en kısa sürede kendi bakımını üstlenmesi sağlanarak da hareketsizlik önlenebilir. Kanama Takibine Yönelik Bakım Hedefleri Ameliyat sonrası komplikasyonlardan biri de kanamadır. Hemşire hastayı yakından izlemeli, yaşam bulgularını kontrol etmeli ve değişimler değerlendirilmelidir. Kan volümünde azalma, venöz dönüşte, strok volümde, kardiak outputta, doku perfüzyonunda azalmaya neden olur. Bu durumlar da hastalarda üşüme, titreme, periferde solukluğa neden olur. Ameliyat sonrası dönemde hastanın drenleri ve pansumanları kanama açısından kontrol edilmeli ve ölçülmelidir. Kanama sonucunda laboratuvar değerlerinin nasıl etkilendiği ve değişim gösterdiği hemşireler tarafından bilinmeli ve takip edilmelidir. Kan kaybının ciddiyetine göre, kan basıncı düşer, taşikardi, takipne, ajitasyon, soluk cilt rengi, bilinç kaybına kadar gidebilecek sonuçlar görülebilir. 6
Yara Bakımının Sürdürülmesine Yönelik Bakım Hedefleri Yara iyileşmesini sağlamada ameliyat sırasında ve sonrasında asepsi ilkelerine uyulmalıdır. Enfeksiyon, yara onarım sürecini bozduğundan, enfeksiyon gelişmesini önlemek için pansumanların ve drenlerin bakımına özen gösterilmelidir (El yıkama, eldivenin uygun kullanılması). Cerrahi hemşiresi yara sınıflandırılmasını bilmelidir. Yara oluş zamanına göre (akut yara, kronik yara), yaranın mikroorganizmalarla kirlenme durumuna göre (temiz yara, kontamine yara, enfekte yara), yaranın görünümüne göre (kapalı yara, açık yara) gibi yarayı tanımlamalıdır. Aynı zamanda yara iyileşme tiplerini (primer, seconder, tersiyer iyileşme), yara iyileşme fazlarını (inflamatuar faz, proliferasyon fazı, maturasyon fazı) bilmelidir Yara iyileşmesini etkileyen faktörler bilinmeli ve hastalar değerlendirilirken göz önünde bulundurulmalıdır. Enfeksiyon, doku kuruluğu, dokuların korumasız kalması, ısı kaybı, eritrosit, lökosit, protein vb kaybı, lökositlerin derine göçü, beslenme ve alışkanlıklar, kronik hastalıklar, kullanılan ilaçlar, yaş yara iyileşmesini etkileyen faktörler arasında yer almaktadır. Hazırlayan: Aslı ÖZDEMİR Acıbadem Kozyatağı Hastanesi 5.Kat Genel Cerrahi Servis Hemşiresi Hazırlanma Tarihi: 21.02.2011 7
Kaynakça 1. Altındaş M (2001). Yara-Açık Yara. İ.Ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi Etkinlikleri. İstanbul. s: 81-88. 2. Ay F (2007). Preoperatif Hazırlık- Postoperatif Bakım ve Takip. İç: Temel Hemşirelik Kavramlar, İlkeler, Uygulamalar. Ed: Ay F. 1.Basım. İstanbul Medikal Yayıncılık. İstanbul. s: 393-406. 3. Ay F (2007). Yara ve Yara Bakımı. İç: Temel Hemşirelik Kavramlar, İlkeler, Uygulamalar. Ed: Ay F. 1.Basım. İstanbul Medikal Yayıncılık. İstanbul. s: 205-221. 4. Erdemir F (2005). Hemşirelik Tanıları El Kitabı. 2. Baskı. Nobel Tıp Kitabevleri. İstanbul. 5. Erdil F (2001). Cerrahi Hemşireliği. Eds: Erdil F, Elbaş N. İç: Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği. 4. Baskı. Aydoğdu Ofset. Ankara. s: 97-136. 6. Erdil F, Bayraktar N,(2004). Sıvı-Elektrolit ve Asit-Baz Dengesinin Korunmasına Yönelik Hemşirelik Uygulamaları. Eds: Erdil F, Bayraktar N. İç: Hemşireler İçin Sıvı-Elektrolit ve Asit- Baz Dengesinin ABC si. 1.Basım. Aydoğdu Ofset. Ankara. s: 128-165. 7. Gazioğlu E.(2002).Yara Bakımı ve Yara İyileşmesi. İç: Schwartz cerrahi Prensipleri El Kitabı. Özçelik MF (Ed.) 1. baskı,1. cilt, Nobel Matbaacılık, İstanbul, s:223-236. 8. Gümüş S (2008). Travma ve Kontrollü Hemorajik Şok Modelinde Erken ve Geç Resüsitasyonun Yara Yeri Gelişimi Üzerine Etkilerinin Araştırılması, SDÜ. Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Uzmanlık Tezi, Isparta, (Danışman: Doç. Dr. H. Erol Eroğlu). 9. Tokyay R, Tumay V (2002). Hipovolemik Şok. Yoğun Bakım Dergisi; 2(4): 246-254. 8