T.C İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜZİK ANASANAT DALI. Yüksek Lisans Tezi TARİHSEL SÜREÇ İÇERİSİNDE TÜRKLERDE MÜZİKLE TERAPİ



Benzer belgeler
Öncelikle basın toplantımıza hoş geldiniz diyor, sizleri sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.

1 OCAK 31 ARALIK 2009 ARASI ODAMIZ FUAR TEŞVİKLERİNİN ANALİZİ

Ara rma, Dokuz Eylül Üniversitesi Strateji Geli tirme Daire Ba kanl na ba

DEĞERLENDİRME NOTU: Mehmet Buğra AHLATCI Mevlana Kalkınma Ajansı, Araştırma Etüt ve Planlama Birimi Uzmanı, Sosyolog

DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

MAĞARA RESİMLERİ 40 BİN YIL ÖNCESİNDEN BİZE ULAŞTI

mekan YÜK. MİMAR BEYZA ŞENER Mekteb-i Tıbbiye-i SONBAHAR 2013 SAYI: 301 Bakıp da görmediklerimiz, görüp de bilmediklerimiz

HAM PUAN: Üniversite Sınavlarına giren adayların sadece netler üzerinden hesaplanan puanlarına hem puan denir.

ADANA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİ

KİTAP İNCELEMESİ. Matematiksel Kavram Yanılgıları ve Çözüm Önerileri. Tamer KUTLUCA 1. Editörler. Mehmet Fatih ÖZMANTAR Erhan BİNGÖLBALİ Hatice AKKOÇ

YÖNETMELİK KAFKAS ÜNİVERSİTESİ ARICILIĞI GELİŞTİRME UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

SİİRT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç

T.C. BİLECİK İL GENEL MECLİSİ Araştırma ve Geliştirme Komisyonu

Sayın Valim, Sayın Rektörlerimiz, Değerli Hocalarımız ve Öğrencilerimiz Ardahan Üniversitesi Değerli öğrenciler, YÖK Kültür Sanat Söyleşileri

YÖNETMELİK. c) Merkez (Hastane): Selçuk Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezini (Selçuklu Tıp Fakültesi Hastanesini),

Araştırma Notu 15/177

Üniversitelerde Yabancı Dil Öğretimi

İş Sağlığı İş Sağlığı nedir? Çağdaş İş Sağlığı anlayışı nedir?

ÇALIŞAN SAĞLIĞI BİRİMİ İŞLEYİŞİ Hastanesi

KONYA İL MERKEZİ TAŞINMAZ KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARI ENVANTERİ MEZARLIKLAR

GEKA NİHAİ RAPOR TEKNİK BÖLÜM. 1. Açıklama

İçindekiler. 5 BİRİNCİ KISIM Araştırmanın Kavram sal ve Metodolojik Çerçevesi. 13 Çocuğun İyi Olma Hali

OSMAN HAMDİ BEY ÜLKEMİZE MÜZECİLİK

Kaynaştırma Uygulamaları Yrd. Doç. Dr. Emre ÜNLÜ.

TEŞEKKÜR Bizler anne ve babalarımıza, bize her zaman yardım eden matematik öğretmenimiz Zeliha Çetinel e, sınıf öğretmenimiz Zuhal Tek e, arkadaşımız

Anaokulu /aile yuvası anketi 2015

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ANTALYA SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ SAĞLIK YATIRIMLARI

Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulaması Yönetmeliğinin Getirdiği Yenilikler

Tasarım ve Planlama Eğitimi Neden Diğer Bilim Alanlarındaki Eğitime Benzemiyor?

3. İnşaat Mühendisliği eğitimi : İnşaat mühendisliği veya genelde mühendislik eğitimi için başlangıç noktası olarak 1747 yılı kabul edilmektedir.

YILDIZLAR NASIL OLUŞUR?

Yaşam Dönemleri ve Gelişim Görevleri Havighurst'un çeşitli yaşam dönemleri için belirlediği gelişim görevleri

GÜMRÜK ETKİNLİKLERİ BİLGİ ŞÖLENİ

Rekabet Kurumu Başkanlığından, REKABET KURULU KARARI

VATAN İŞLERİNDE CÜR ETKARLIKLARIM

Ek 1. Fen Maddelerini Anlama Testi (FEMAT) Sevgili öğrenciler,

YÖNETMELİK ANKARA ÜNİVERSİTESİ YABANCI DİL EĞİTİM VE ÖĞRETİM YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

EĞİTİM BİLİMİNE GİRİŞ 1. Ders- Eğitimin Temel Kavramları. Yrd. Doç. Dr. Melike YİĞİT KOYUNKAYA

SPOR KULÜBÜ HİZMET PROGRAMI

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Öğretmeni

İngilizce Öğretmenlerinin Bilgisayar Beceri, Kullanım ve Pedagojik İçerik Bilgi Özdeğerlendirmeleri: e-inset NET. Betül Arap 1 Fidel Çakmak 2

KAMU İHALE KANUNUNA GÖRE İHALE EDİLEN PERSONEL ÇALIŞTIRILMASINA DAYALI HİZMET ALIMLARI KAPSAMINDA İSTİHDAM EDİLEN İŞÇİLERİN KIDEM TAZMİNATLARININ

KÜÇÜK VE ORTA ÖLÇEKLİ İŞLETMELERİ GELİŞTİRME VE DESTEKLEME İDARESİ BAŞKANLIĞI (KOSGEB) KOBİ VE GİRİŞİMCİLİK ÖDÜLLERİ UYGULAMA ESASLARI

Wonca Haberleri: Ağustos

Öğrencilerimiz TED Kayseri Kolejinde Ulusal Sorunları ve Çözümleri Tartıştılar

Konforun Tanımı Değişti...

YÖNETMELİK. a) Çocuk: Daha erken yaşta ergin olsa bile 18 yaşını doldurmamış kişiyi,

SİRKÜLER. 1.5-Adi ortaklığın malları, ortaklığın iştirak halinde mülkiyet konusu varlıklarıdır.

KONURALP - GÖYNÜK - TARAKLI TEKNİK GEZİ RAPORU

10. Performans yönetimi ve bütçeleme bağlantıları

13. HAFTA PFS105 TÜRK EĞİTİM TARİHİ. Prof. Dr. Zeki TEKİN.

YEDİNCİ KISIM Kurullar, Komisyonlar ve Ekipler

MADDE 2 (1) Bu Yönerge, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ve değişiklikleri ile İzmir Üniversitesi Ana Yönetmeliği esas alınarak düzenlenmiştir.

25 Nisan 2016 (Saat 17:00 a kadar) Pazartesi de, postaya veya kargoya o gün verilmiş olan ya da online yapılan başvurular kabul edilecektir.

Sizinle araştırmalar bir adım daha ileriye gidecek. Hastalara ait veri ve tahlillerin kullanılması hakkında bilgiler

Okulumuz Bilgisayar Programcılığı Bölümü öğrencilerinden Gizem COŞKUN Çanakkale Şehitlerine adlı şiiri okudu.

1.Temel Kavramlar 2. ÆÍlemler

DEMİRYOLUNUN GELİŞTİRİLMESİ İÇİN YENİ YAPILANMA SERBESTLEŞME TÜRKİYE DEMİRYOLU ALTYAPISI VE ARAÇLARI ZİRVESİ EKİM 2013 İSTANBUL TÜRKİYE

Kent Hastanesi, Hepimizden Önce Çocuklarımızın Hastanesi!

MUŞ ALPARSLAN ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü :18

Ruhun ve Bedenin Gıdası: Geçmişten Günümüze Müzik ve Tıp DERLEME MAKALE. Nutrition of the Soul and Body: Music and Medicine from Past to Present

Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Değerlendirme Notu Sayfa1

İZMİR TİCARET ODASI MİDİLLİ İŞ VE İNCELEME GEZİSİ HAZİRAN 2013 DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER VE ULUSLARARASI ORGANİZASYONLAR MÜDÜRLÜĞÜ

YENİLENEBİLİR ENERJİDE EĞİTİM

ÇEVRE KORUMA KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK

I. EIPA Lüksemburg ile İşbirliği Kapsamında 2010 Yılında Gerçekleştirilen Faaliyetler

MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ STRATEJİK İŞBİRLİĞİ PROJE DANIŞMANLIK EĞİTİM UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ

HAZİNE MÜSTEŞARLIĞI MALİ SEKTÖRLE İLİŞKİLER VE KAMBİYO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YURTDIŞI DOĞRUDAN YATIRIM RAPORU 2013

DÜNYA EKONOMİK FORUMU KÜRESEL CİNSİYET AYRIMI RAPORU, Hazırlayanlar. Ricardo Hausmann, Harvard Üniversitesi

BİLGİ NOTU. : Sağlık Bakanlığı Atama ve Nakil Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikte Değişiklik

2.000 SOSYOLOG İLE YAPILAN ANKET SONUÇLARINA DAİR DEĞERLENDİRMEMİZ. Anayasa nın 49. Maddesi :

YAZILI YEREL BASININ ÇEVRE KİRLİLİĞİNE TEPKİSİ

SERMAYE PİYASASI KURULU İKİNCİ BAŞKANI SAYIN DOÇ. DR. TURAN EROL UN. GYODER ZİRVESİ nde YAPTIĞI KONUŞMA METNİ 26 NİSAN 2007 İSTANBUL

Tam yağlı süt ürünleri tüketen erkeklere kötü haber

BİYOEŞDEĞERLİK ÇALIŞMALARINDA KLİNİK PROBLEMLERİN BİR KAÇ ÖZEL OLGUYLA KISA DEĞERLENDİRİLMESİ Prof.Dr.Aydin Erenmemişoğlu

G Ü N D E M. 2. Geçen birleģime ait tutanak özetinin okunması ve oylanması.

T.C TRABZON VALİLİĞİ ARSİN ÖĞRETMENEVİ MÜDÜRLÜĞÜ BRİFİNG DOSYASI ARSİN 2014

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU HUKUKİ MÜZAKERE TOPLANTILARI PROJE FİŞİ

HEMŞİRE İNSANGÜCÜNÜN YETİŞTİRİLMESİ VE GELİŞTİRİLMESİ

Veri Toplama Yöntemleri. Prof.Dr.Besti Üstün

ÖZEL MOTORLU TAŞITLAR SÜRÜCÜ KURSLARI TOPLANTISI RAPORU

AMAÇ: Hastalarımızın ve hasta yakınlarının tedavi öncesi, tedavi sırasında ve tedavi sonrasında bilgilendirilmesini ve eğitilmesini sağlamak.

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ DERS GÖREVLENDİRME YÖNERGESİ

Bunlar dışında kalan ve hizmet kolumuzu ilgilendiren konulardan;

KELÂMÎ MEZHEPLER VE FIRKALAR. Adem Sezgin UZUN 1

Nüfus Planlaması Hizmetlerini Yürütecek Personelin Eğitimi. Görev, Yetki ve Sorumlulukları Hakkında Yönetmelik

T.C AĞRI İBRAHİM ÇEÇEN ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK YÜKSEKOKULU HEMŞİRELİK BÖLÜMÜ DÖNEM İÇİ UYGULAMA YÖNERGESİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

J. MELLAART ÇATALHÖYÜK Ü BULUNCA, TARİH DEĞİŞTİ

AMERĐKA DA YAŞAM BOYU. Prof. Dr. Erdal ZORBA

Toktamış Ateş'i kaybettik

YÜKSEKÖĞRETİM KANUNU

Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu Genel Başkanı olarak şahsım ve kuruluşum adına hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

KÜRESEL GELİŞMELER IŞIĞI ALTINDA TÜRKİYE VE KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ EKONOMİSİ VE SERMAYE PİYASALARI PANELİ

PROJE ODAKLI İŞ GELİŞTİRME; Kent Atölyeleri örneği

a) Birim sorumluları: Merkez çalışmalarının programlanmasından ve uygulanmasından sorumlu öğretim elemanlarını,

LENFOMA NEDİR? Lenfoma lenf dokusunun kötü huylu tümörüne verilen genel bir isimdir.

ÖĞRENME FAALĠYETĠ GELĠġMĠġ ÖZELLĠKLER

AMASYA ÜNĠVERSĠTESĠ AVRUPA KREDĠ TRANSFER SĠSTEMĠ (ECTS/AKTS) UYGULAMA YÖNERGESĠ. BĠRĠNCĠ BÖLÜM Amaç-Kapsam-Dayanak-Tanımlar

AİLELERİN YAŞADIKLARININ BETİMLENMESİ

Transkript:

T.C İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜZİK ANASANAT DALI Yüksek Lisans Tezi TARİHSEL SÜREÇ İÇERİSİNDE TÜRKLERDE MÜZİKLE TERAPİ Suat KARAHAN 2501030535 Tez Danışmanı Yrd. Doç. Ümit TUNAK İstanbul,2006 - i -

- ii -

ÖZ Genellikle Ruhun Gıdası gibi çok kısa bir tanımla ifade edilen ve insanlık tarihi kadar geçmişe sahip olan müzik, en eski tedavi metotlarından biri olmuştur. Bu çalışmada, ilkel toplumlardan günümüz toplumlarına kadar geçen zaman içersindeki belli dönemlerde şaman, büyücü ve hekim gibi tedavi ediciler tarafından uygulanan müziğin, zamanla modern hekimliğin ortaya çıkması ve tedavi metotlarının daha belirginlik kazanmasından dolayı göz ardı edilen faydaları ve insan sağlığı üzerindeki etkileri ele alınmıştır. Tezde, sırasıyla tarihsel süreç içerisinde ilkel kabile, Antik Dönem, Eski Türkler, Selçuklu ve Osmanlı Şifahanelerinde tedavi amaçlı kullanılan müzik ve müzik enstrümanları ile günümüzdeki müzikle tedavi çalışmaları ele alınmıştır. Bu çalışmada, yapılan araştırmalar sonucunda elde edilen bilgiler kullanılmıştır. ABSTRACT Music is the oldest medical treatment. It is as old as the human history and generally stated with the brief definition of "nutrition of the soul". In the time past from primitive communities to our nowadays societies in certain periods the music put in practice by medical man like shaman, witch and physicians. In time with the development of modern medicine and certain treatments, benefits of the music on human health is ignored. In this thesis the ignored benefits of the music is discussed. In this thesis music and musical instruments which are used in primitive tribes, ancient period,turks, Selcuks and Ottomans medical centres and treatments used today are examined. Data and knowledge from researches made are put together in this thesis. - iii -

ÖNSÖZ Müzikoloji Bölümü Yüksek Lisans Tezi olarak hazırlanan bu çalışma, insanoğlunun en soyut dışa vurumu olan müziğin, insanlar üzerindeki etkisi ve gücü dikkate alınarak tedavi amaçlı kullanılışı incelenmiştir. Bu tezde, tarihsel veriler ve güncel kaynaklara dayanarak, özellikle psikiyatrik hastalıklarda müzikle tedavinin günümüz bilim anlayışına kadar olan gelişmelerini anlatmaya çalıştım. Tezin yazımındaki en büyük amaç, yitik değerlerimizden ve en eski tedavi yöntemlerinden biri olan müzikle tedavinin günümüzde de insanın ruh ve bedensel sorunlarını gidermekte ne kadar etkili olacağına dikkat çekmektir. Bu çalışmayı hazırlarken yaşadığım en büyük zorluk, müzikle tedavi ile ilgili yapılan çalışmalara uzun bir süre ara verilişinden ileri gelen kaynak yetersizliğidir. Tezin hazırlama ve düzeltme aşamalarında zaman ayıran ve emeği geçen başta değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Ümit TUNAK a, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden Yrd. Doç. Dr. Nuri ÖZCAN a, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarında Öğretim Görevlisi olan Dr. Haşmet ALTINÖLÇEK e ve değerli arkadaşım Serhat TURUNÇ a, yabancı kaynakların çeviriminde bana yardımlarını esirgemeyen abim Murat KARAHAN a ve Neva ÖZGEN e, tezin bilgisayar ortamına aktarılmasında desteğini esirgemeyen sevgili arkadaşım Zeki ADA ya teşekkür ve minnet duygularımı iletmeyi borç bilirim. - iv -

İÇİNDEKİLER ÖZ... iii ÖNSÖZ... iv TABLO,ŞEKİL,VE RESİMLER... vi GİRİŞ... 1 1. İLKEL KÜLTÜRLERDE MÜZİKLE TEDAVİ... 3 2. ANTİK DÖNEMLERDE MÜZİKLE TEDAVİ... 6 2.1. İbrani kaynaklarında Müzikle Tedavi... 6 2.2. Yunan ve Romalılar da Müzikle Tedavi... 6 2.3. Mısır Uygarlığında Müzikle Tedavi... 9 2.4. Eski Çin de Müzikle Tedavi... 9 3. ESKİ TÜRKLERDE MÜZİKLE TEDAVİ... 12 4. ANADOLU TÜRKLERİNDE MÜZİKLE TEDAVİ... 18 4.1 Selçuklu Türklerinde Müzikle Tedavi... 18 4.2 Osmanlılarda Müzikle Tedavi... 19 5. ANADOLU DA SELÇUKLU VE OSMANLI DARÜLŞİFALARI... 23 5.1. Selçuklu Darülşifaları... 23 5.1.1. Kayseri Darülşifası... 23 5.1.2. Divriği Ulu Camii ve Darülşifası... 27 5.1.3. Amasya Darülşifası... 28 5.2. Osmanlı Darülşifaları... 30 5.2.1. Bursa Yıldırım Darülşifası... 30 5.2.2. Fatih Darülşifası... 31 5.2.3. Edirne Sultan II. Beyazıd Darülşifası... 31 5.2.4. Süleymaniye Tıp Medresesi ve Darülşfası... 35 - v -

6. TÜRKLERDE MÜZİKLE TEDAVİDE KULLANILAN SAZLAR... 36 7. GÜNÜMÜZ TÜRKİYESİNDE MÜZİKLE TEDAVİ... 42 7.1. Tümata... 42 7.2 Dr. Adnan Çoban... 44 8.TÜRKİYE DIŞINDA MÜZİKLE TEDAVİ ÇALIŞMALARI... 46 8.1 Dr. Gerhard Kadir Tuçek (Avusturya)... 46 8.2 American Music Therapy Association... 52 8.3 Danimarka Aalborg Psychiatric Hospital... 53 8.4 Dr. Chandrakant Sardeshmukh... 55 8.5 Don Campbell... 57 8.6 Suyun Gizli Mesajı... 61 - vi -

RESİM LİSTESİ Sayfa No: Resim 1 : 1927 yılında Tacikistan da çekilmiş bir baksı fotoğrafı... 14 Resim 2 : Baksı ve yardımcıları hastayı tedavi ederken...16 Resim 3 : Kahire deki Kalavun Hastanesinin medrese ve türbesi tarafından giriş kapısı...19 Resim 7 : Şifahanedeki Küçük Eyvan... 23 Resim 8 : Revaklar ve Türbe... 24 Resim 9 : Medresedeki Revaklar... 24 Resim 10 : Şifahanedeki Küçük Eyvan... 25 Resim 11 : Akıl Hastanesinin Orjinal Odası... 25 Resim 12 : Gevher Nesibe Türbesi... 26 Resim 13 : Başhekim Odası... 26 Resim 14 : Divriği Ulu Camii ve Şifahanesi... 27 Resim 15 : Şifahanenin giriş kapısı... 27 Resim 16 : Şifahanenin genel görünümü... 28 Resim 17 : Amasya Şifahanesinin giriş kapısı... 28 Resim 18 : Şifahanenin iç görüntüsü... 29 Resim 19 : Bursa Yıldırım Şifahanesi... 30 Resim 20 : Şifahane nin ortasındaki havuzu gösteren iç mekan görüntüsü... 32 Resim 21 : Meşguliyetle tedavi odası... 32 Resim 22: Darüşşifa da müzikle tedaviyi canlandıran mankenler... 33 Resim 23 : Şifahane de Eczacı... 34 Resim 24 : Şifahane de hasta bakıcı... 34 Resim 25 : Şifahanenin giriş kapısı... 35 Resim 26 : Süleymaniye Tıp Medresesi ve Şifahanesi... 35 Resim 27 : Yrd. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç... 42 Resim 28 : Tıp haftası nedeniyle düzenlenen Tümata Konseri... 43 Resim 29 : Dr. Adnan Çoban... 44 Resim 30 : Hastanın beyin elektrosu (EEG) görüntülenirken... 45 Resim 31 : Hasta müzikle tedavi edilirken... 45 - vii -

Resim 32 : Tedavi esnasında üç hastadan alınan grafik örnekleri... 48 Resim 33 : Hastaların müzik öncesi ve sonrasındaki beyin elektro (EEG) grafikleri... 49 Resim 34 : Dr. Gerhard Kadir Tuçek Nöroloji hastasını müzikle tedavi ederken... 50 Resim 35 : Dr. Gerhard Kadir Tuçek in Tedavi seansından bir görüntü... 51 Resim 36 : Hasta arp ile tedavi edilirken... 54 Resim 37 : Çocuklarda uygulamalı müzikle tedavi... 54 Resim 38 : Dr. Chandrakant Sardeshmukh... 55 Resim 39 : Toplu seans uygulaması...56 Resim 40 : Kolejde toplu seans uygulaması... 56 Resim 41 : Hasta müzikle tedavi edilirken... 56 Resim 42 : Beethoven: 5 Numaralı Senfoni... 62 Resim 43 : Beethoven: 6 Numaralı Senfoni ( Pastoral )... 62 Resim 44 : Mozart : 40 Numaralı Senfoni... 63 Resim 45 : Bach : 3 Numaralı Orkestra Süiti ( Arya )... 63 Resim 46 : Chopin : Re Majör Prelüte... 64 Resim 47 : Chopin : Mi Majör Etüt... 64 Resim 48 : Çaykovski : Kuğu Gölü Balesi... 65 Resim 49 : Çaykovski : Kuğu Gölü Balesi... 65 Resim 50 : Beatles : Yesterday... 66 Resim 51 : Elvis Presley : Heartbreak Hotel / Kırık Kalp Oteli... 67 Resim 52 : Bud Powell :Cleopatra s Dream / Kleopatra nın Rüyası... 67 Resim 53 : Heavy metal müzik... 68 - viii -

GİRİŞ Tarihsel süreç içinde incelendiğinde dinsel, büyüsel, askeri ve eğlence amaçlı kullanılan müzik, hastaların tedavisinde de vazgeçilmez bir unsur olmuştur. Müzik, insanlığın sosyal, kültürel evrimi içinde daima önemli bir yer tutmuştur. Eski uygarlıklarda insanlar, hastalıkların iyileştirilebilmesi için tedavi yollarını denemiş ve müziğin tedavide etkili bir rol alabileceğini düşünerek bunu kullanmaya çalışmıştır. Müzik öncelikle duygulara seslenen maddeden arınmış soyut bir sanattır. J.Kepler (1571 1630 ) Harmonia Mundi adlı kitabında doğada sayı ilişkilerinin ve geometri düzenin egemen olduğunu, tüm ilişkilerdeki uyumun temelinin müzikteki temel sesler ve tınılarla uyumlu olduğunu savunmuştur. Yüzyıllar boyunca hekimler, müzisyenler ve filozoflar müziğin etkisini oluşturan unsurları açıklamaya çalışmışlardır. Burada iki önemli teori söz konusu olmuştur. Bunlardan biri, müziğin insanın duygularına yapmış olduğu etki, ikincisi ise müziğin fizyolojik etkileri nedeniyle beraberinde oluşturduğu psikolojik etkilerdir. Sanat dalları arasında sosyal etkisi yüksek olan müzik, yüzyıllar boyunca bu özelliğinden dolayı insanları daha katılımcı ve toplum içinde daha uyumlu bir hale getirmekte önemli rol oynamıştır. Müziğin, insanlar üzerindeki en güçlü etkisi doğrudan doğruya insanın duyum ve bilinçle ilgili davranışlarının merkezi olan beyni etkilemesidir. Çünkü insan beyni çevreyle ilişkiyi sağlayan tek organdır. Müzik, özellikle son 40-50 yıl içinde Muzikterapi ismi altında özel bir tedavi aracı olarak ele alınmış eski uygarlıkların ve dinlerin değerlendirdikleri ve kendilerine göre uyguladıkları müzikle tinsel rahatlatmalar ve uyarmalar zamanımızda bilimsel bir yön almıştır. Son yıllarda ruh hekimleri, klinik psikologlar ve müzikle tedavi uzmanlarının çok kez ortak araştırmaları ve çalışmaları müziğin hastalara ve hastalıklara göre ayrıca yerine göre de yardımcı bir tedavi niteliği olduğunu meydana çıkarmıştır. - 1 -

Müzik, beyin araştırmalarından elde edilen verilere göre biyolojik olarak da etkili olabileceğini kanıtlar. Serotonin, norepinefrin, dopamin, melatonin, kortizol, adrenalin, testosteron gibi psikiyatrik hastalıkların oluşumunda etkili hormonlarla; kan basıncı, solunum ritmi, solunum kalitesi, nabız sayısı gibi fizyolojik olaylara olumlu etkilerinin olduğunu gösteren bilimsel araştırmaların sayısı artmaktadır. - 2 -

BÖLÜM 1 1. İLKEL KÜLTÜRLERDE MÜZİKLE TEDAVİ Yüzyıllar boyunca insanlar hastalıkların tedavisinde çeşitli yöntemler kullanmışlardır. Müzikle tedavi bu yöntemlerden biri olarak günümüze kadar süregelmiştir. İlkel kabile yaşantısında büyücü ve şaman, kendisinden çekinilen, fakat saygı duyulan kabile üyesidir. Şaman (kam) şamanistlerin inancına göre tanrılar ve ruhlarla insanlar arasında aracılık yapma kudretine malik olan kişidir. O, kabilenin korku ve ümitsizlik hallerinin giderilmesini sağlayan bir güç sembolü olarak kabul edilir. Belki de bilinen ilk ruh hekimi modelini şamanlar oluşturmuşlardır. Şamanlar insanları ritm, müzik ve dansın etkisiyle kendinden geçirerek hipnotize eder ve böylelikle topluluklara yön verirlerdi. İlkel insan doğadaki tanımlayamadığı seslerin esrarlı ve büyülü olduğunu düşünerek bunları ruhların sesi olarak nitelendirir ve davul çalarak veya başka sesler çıkararak ruhlara ulaştıklarına inanırlardı. İlkel kabilelerin yaşantısında ruhi varlıklara inancın yanı sıra, hekimler de çeşitli otları, müzik ve dansı kullanarak hastalarını iyileştirmeye çalışırlardı. İnsanlar hastalandıklarında sağlıklarına yeniden kavuşmak için çeşitli güçlere sahip olduğuna inandıkları sihirbaza ve rahibe kendilerini teslim etmişlerdir. M.Ö. III y.y. a kadar uzanan dönemde üç türlü tedavici olduğu görülür. Büyücü, hekim, rahip İlkel insanlar, hastalıklarının kötü ruh veya cin adı verilen varlıklar tarafından meydana getirildiğine inanırlar, bu kötü varlıklar; sihirbaz, hekim veya şaman tarafından kontrol altına alınır ve bu tedavi törenlerinde müzik, dans, ritm ve şarkılar başlıca rolü oynardı. Hastanın kötü varlık ve ruhlardan kurtarılması, tedavinin temelini oluştururdu. Ses ve müzik bu gizli varlıklarla haberleşmek için bir araç olarak kullanılırdı. Su, ilaç ve otlar, hastanın vücuduna girmiş olan kötü varlıklarla mücadele için kullanılıyordu. Bunlar ancak sihirbaz doktor tarafından uygun görülen ve onun tarafından şarkılar, danslar ve tütsülerle kullanıldığı zaman etkili olabilirdi. Monoton - 3 -

bir ritm ile birlikte varlığın tepkisine göre hızlı, yavaş, yumuşak veya sert melodi, ikna edici ve etki edici sözlerle örülü şarkı ile müziğe eşlik, müzikle tedavinin temelini teşkil ediyordu. Çağdaş Dünyada Afrika içlerinde bazı kabileler bugün de benzer geleneklerini devam ettirmektedir. Bazı sihirbaz doktorlar terapi ile uğraşmaktadırlar. Mesela ZAR ayini Habeşistan da Adısababa da şeytan çıkarmak ve Zambia da hastaların tanı ve tedavilerinde kullanılmaktadır. Kenya da Mola kabilesinde trans ayini (Ritmik danslar, aşırı nefes alıp verme, sıçrama, sallanma ) ile hastanın yarı ölü halde komaya girmesi sağlanır. Hasta ayılınca iyileşmiş olur. Sudan da sihirbaz doktorlar yaptıkları tedavi ayini ile korkuyu yenebilmektedirler. Zambia da tedavi ayinleri günümüzde de uygulanmaktadır. Davulun ritmi ve dansla hastanın heyecan hali bir hava içinde arttırılarak sinir sisteminde bir değişiklik yaratılmaktadır. Bu halden çıkan hasta büyük bir rahatlık duymakta, iyileşmektedir. Nijerya Dahomey de aynı ayinler Hıristiyanlık dini anlayışı içinde yapılmaktadır. CHERUBİM ve SERAPKİN kilisesinde aynı şekilde müzik ve dansla trans meydana getirilmekte, hasta mukaddes ruh tarafından etki altına alınmaktadır. Sonunda yine bir asabi çöküş ve arkasından ruhi bir iyileşme ortaya çıkmaktadır. 1 Amerika da Nevada ve California da yaşayan Washo Peyote tarikatı üyeleri, müzik ve titreşimleri kullanarak, insanlar üzerinde etkili olabilmektedirler. Vınlama, davul, çıngırak, düdük sesleri önemlidir. Söylenen şarkılar ve yapılan ayin deneyin dini ve heyecan verici olduğunu göstermektedir. 2 Eskimolar, balık derisinden yaptıkları tefi balık kemiğinden veya ağaç dalından yaptıkları sopa ile çalarlar. Bu teflerle birbirine yakın sesler verirler. Genellikle icraatları grup şeklindedir. Eskimo şamanlar, hem hastalık hem de avcılık için diğer kişilere yardım ederler. Şaman ın davulu dünyayı temsil eder. Davul çalarken şaman transa girer. Bazen seyredenler de transa girer şaman titrer ve ruhlarla konuşur. 3 1 Ahmet Şahin Ak Avrupa ve Türk İslam medeniyetinde müzikle Tedavi 2 Yrd. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç Türk Musikisi Tarihi ve Türk Tedavi Musikisi s.22 3 Ahmet Şahin Ak a.g.e s. 9-4 -

- 5 -

BÖLÜM 2 2. ANTİK DÖNEMLERDE MÜZİKLE TEDAVİ 2.1. İbrani Kaynaklarında Müzikle Tedavi İbrani kaynaklarında, hükümdar Saül ün histeriden kaynaklanan sinirlilik ve saldırgan halinin Hz. Davud un arp nağmeleriyle sona erdiğinden bahsedilir. Hz. Musa nın hekimliği ve musikiyi Mısırlılardan öğrendiği yazılır. Hz. Musa bunun sayesinde Musevilere Tevrat ı konuşmayı andıran melodik bir tarz olan resitatif tarzda okunmalarını tavsiye ettiği rivayet edilir. Sesinin güzelliği gürlüğü ve etkileyiciliği ile bilenen Hz. Davud un bu özelliği ile Zebur a inananları etkilediği de kaynaklarca ayrıca belirtilmektedir. İbraniler musikiyi, daha çok tapınak merasimlerinde, ruhani ayinlerde, savaş ve cenaze törenlerinde ilahiler şeklinde kullanmışlardır. 2.2. Yunan ve Romalılar da Müzikle Tedavi Apollon eski Yunan mitolojisinde güzel lir çalmasıyla beraber hem müziğin, hem de hekimliğin tanrısı sayılırdı. Apollon un insanların sıkıntılarını gidermek ve onlara neşe vermek için lir çaldığı söylenir. Apollon un oğullarından olan Orpheus unda eski Yunan da ünlü müzisyen olduğu ve çok iyi lir çaldığı bilinir. Yunan da müziğin çok önemli bir yeri vardı. Onlara göre müzik, ruhun eğitimi ve arınması yönünden büyük bir etken idi. Hatta eski Yunan da paeon denilen müzikal parçaların dertlere karşı bir avunma, bir ilaç ve hastalıklardan kurtulmada etkili olduğu anlatılmaktadır. M.Ö. 585-500 yıllarında, yaşayan filozof ve matematikçi Pythagoras, mutsuzluk ve çabuk öfkelenen hastaları tedavi edebilmenin yollarını araştırmıştır. Antik Yunan, Roma literatürü ve Mısır papirüsleri araştırıldığında müzikle tedavi üzerinde bir çok belgeler bulunmuştur. - 6 -

Hastalıkları müzikle tedavi etme fikrinin ilk kez Pythagoras tarafından öne sürüldüğü söylenir. Tıbbın babası sayılan Hippocrates inde 2400 yıl önce, hastaları ilahiler söyleyerek tapınağa götürdüğü bilinir. Yunanlıların en büyük filozoflarından olan Sokrates in öğrencisi Platon un da (Eflatun) M.Ö. 400 yıllarında müziğin ruhun derinliklerine etki ederek kişiye hoşgörü ve rahatlık kazandırdığından bahsedilmektedir. Platon, Lydian ve lonian modlarının kadınlara özgü davranış ve rehavet etkisi verdiğinden ötürü savaşçı erkekler için bunun sakıncalı olduğunu söyler. Dorian modunun kahramanca, Phrygian modunun ise inandırıcı ve ikna edici olduğunu söyler. Eski zamanlarda şairlik, müzisyenlik ve doktorluk çoğunlukla bir kişinin şahsında toplanırdı. Terpandr Talet, Tirte, ElliEnne, hem doktor hem de müzisyen idiler. Xenokrates, Hipocrate, Asclepiade, Colinos Areteus, Cacleius, Theofraste, tıp ilminin diger yaşıtlarını faydasız, sonuçsuz kaldığı hastalarda müzik kullanmıştır. 5 M.Ö. 9. yüzyılda yaşamış olan Yunan şairi Homeros da yazmış olduğu Odyssiea adı yapıtında, müziğin kanamaya karşı iyi geldiğini iddia etmiştir. Fizik ve anatomi alimi olan Claudis Galien ise müziğin, akrep ve böcek sokmalarına karşı bir panzehir olduğunu iddia etmektedir. 6 Xenokrates, delileri at kemiklerinden veya içi boşaltılmış bir çeşit bitki sapından yapılmış aletlerle musiki çalarak tedavi ediyordu. Afrika lı bir hekim olan Caeleius Aurelianus, M.S. 5. yüzyılda kronik hastaları tedavi etmek için Frigya usulü obua çalmayı salık veriyor. Özellikle bazı pisişik hastalarda müziğin son derece etkili olduğunu savunuyordu. 7 Seslerin armonisinin bir ürünü olan müzik, Pythagoras için vücuttaki hormoninin bozulması ile meydana gelen hastalıkları iyileştirmede en büyük etkendi. 5 Ahmet Şahin Ak a.g.e s. 14 6 Bekir Grebene Müzikle Tedavi S. 17 7 Ahmet Şahin Ak a.g.e. s. 17-7 -

Müzikle Tedavinin tarihi tıp kadar eskiye gitmektedir. Homere ameliyatlarında müziği kullanmış ve başarılı olmuştur. Aesculape*, sağırlığı tedavi etmek için Trampet kullanmıştır. 8 Roma da ise Celsus ve Areteus, müziğin ruhu rahatlatıp yatıştırdıgını ve ruh hastalarına iyi geldiğini savunmuştur. Hatta M.Ö. 250-184 tarihleri arasında yaşayan Romalı şair Titus Maccius Chamides adlı şarkısının yaralara iyi geldiğine değinmiştir. 9 Roma da müzik o kadar ön planda tutulmuştur ki sara, histeri, böcek sokmaları, mikrobik hastalıklar, konuşmama ve ağrılar için müziğin kullanıldığı bazı kaynaklarda yazılı olarak belirtilmiştir. Tarih kayıtlarında histeri hastalarının bir çoğunun flüt veya başka aletlerle tedavi edildiğinden bahsedilir. Roma da ünlü bir hekim olan Asclepiades, psikolojik sıkıntıları olan hastaları, müzikle tedavi ediyordu. Bergama da bulunan Aesculape Mabedi Ruh hastalarının müzikle tedavi edildiği bir yerdi. 10 Teodus M.Ö. 395-379 küçük çocuklara müzik bilimini öğretirdi ki gerektiği zaman hiddet ve gazabını kontrol edebilsinler. 11 8 Ahmet Şahin Ak a.g.e. s. 18 9 Bekir Grebene Müzikle Tedavi s. 17 10 Dr. Adnan Çoban Müzik Terapi s.37 11 Ahmet Şahin Ak a.g.e s.21-8 -

2.3. Mısır Uygarlığında Müzikle Tedavi Eski Mısır uygarlığının, güçlü bir müzik yaşamı olduğu Arkeolojik buluntularda görülmektedir. Sanatların en etkilisi olarak görülen müzik uyanmak, kendini aşmak ve kendini iyi hissetmek için en güçlü temel araç olarak kullanılmıştır. İnsanın sezgi kabiliyetinin uyanmasında müzik önemli bir rol oynamıştır. Mısır uygarlığında tıbbın çok ileri gittiği musikinin tıpta kullanımının da buna paralel olarak geliştiği bilinmektedir. V. Hanedana ilişkin bir Mısır kraliçesi hamileliği süresinde çok hastalanmış ve ona yardım etmek için beş dişi tanrı, beş musikişinas kız kılığına girerek yanına gelip onu tedavi ettiği bir papirüs yaprağında ayrıca belirtilmiştir. Eski Mısır da hastalara tedaviden önce müzik dinletilir, böylelikle hastaların tedavi öncesinde büyük bir güç kazandıklarına ve kuvvetlendiklerine inanılırdı. Mısır uygarlığında tıbbın çok ileri gittiği müziğin tıpta kullanımının da buna paralel olarak geliştiği tarih kaynaklarında görülmektedir. 12 2.4. Eski Çin de Müzikle Tedavi Araştırmalar, 4000 yıllık bir geçmişe dayanan Çin müziğine saray ve tapınaklarda önemli yer verildiğini ve imparator buyruğuna göre kurumlaştığını gösteriyor. Yerle gök arasındaki uyumu yansıtması gereğine inanılan müziğin amacı, halkı eğitmek, onlara iyi ve yüce duygular aşılamaktı. İnsan yaşamındaki en önemli yer törenlere ve müziğe ayrılmıştı. 13 Çok eskilere dayanan Çin tarihinde elde bulunan teknik bilgiler günümüzden birkaç yüzyıl evveline dayanır. Sanat, bilim ve felsefede aynı şekilde Mencius ve Konfüçyus un notlarından Chi-Hoang-Ti adlı bir imparatorun Çin e büyük çapta bir özgürlük ve reform getirdiği anlaşılmaktadır. Bu imparatorun ölümünden sonra, birkaç bilgin müzik hakkında kitap yayınlamışlardır. İmparator Hoang-Ti müziğin sistematize edilmesinden Lyng-Lu 12 Bekir Grebene a.g.e. s. 20 13 Cavidan Selanik Müzik Sanatının Tarihsel Serüveni 1996 s. 7-9 -

isminde bir bilgin de gelişmesinde rol oynamışlardır. Iung-Hoang da bambu çubuklarından yararlanarak *Gamme ı bulmuştur. Çin İmparatorluğunda müzik ile ilgili çalışmalar devlet kurumuna aitti. M.Ö. 2200 yıllarında imparatorlar halkının istekleri doğrultusunda müzik bestelerlerdi. Ichen ve We in belirttiklerine göre devlet iyiyse, müzikde iyidir, devlet kötü ise müzikde kötüdür. Konfüçyus << Büyük Bilgi >> adlı kitabında şöyle der : Ülkelerini açıklığa aydınlık temiz bir yola koymak isteyen eski Prensler, kuvvetlerini gök yüzünden aldıklarına ve bu şekilde ülkelerini daha iyi bir biçimde idare edeceklerine inanırlardı.ülkenin iyi idaresi, ailenin iyi idaresine ; ailenin iyi idaresi, şahsın kendi kendini düzeltmesine ; şahsın kendi kendini düzeltebilmesinin, ruh doğruluğuna; ruh doğruluğunun, arzuların temiz ve dürüst bir yola sapmasına; arzuların temiz ve dürüst bir yola sapmasının şahsın kendi ahlakını tanımasına mükemmelleşmeğe çalışmasına, her konuda ilerlemesine bağlıdır. 14 Büyük Filozof Konfüçyus unda belirttiği gibi iyi bir idarecinin iç huzuruna sahip olması kendisini, ailesini ve devletini iyi yöneteceği anlamına gelmektedir. Bir prensin, kendini iyi yetiştirmesinin yanı sıra karanlık ruhları bile aydınlatıcı bir güce sahip olan müzik hakkında bilgi sahibi olması şarttı. Bundan 4000 yıl önce Chung adında bir Çin imparatoru şu sözleri söylemiştir. Öyle bir müzik yaratın ki, doğruluğu, hoşgörüyü, nezaketi, memnuniyeti ve ciddiyeti, cesareti aşılasın. İşte o zaman tüm dünya insanlarının fikirleri birleşir. 15 Çin de bilginler, müziğin halkı iyiliğe yönlendirdiğini ve sağlıklı olmak içinde müziğin sükunet verici olması gerektiğine inanıyorlardı. Müziğin amacı istekleri dizginleyici ve üzüntü giderici olmalıydı. Çin de önemli filozoflardan biri olan Lİ-Ki Gerçek lezzet mükemmel değildir, gerçek söz süslü değildir ve gerçek müzikte gülünç değildir. der. 16 14 Berç Garo ŞİGAHER Çin Müziği 1994 s. 22-23 15 Berç Garo ŞİGAHER a.g.e.s. 23 * Gamme : bambu çubuklarından yapılmış eski bir Çin sazı 16 Berç Garo ŞİGAHER a.g.e. s. 24-10 -

Müziğin büyük önem taşıdığı Çin toplumunda gür ses veren Lo isimli gongun kötü cinleri ve ruhları hastanın yanından uzaklaştırdığı inancı vardı. Bu düşünce ile hastalara iyi olmaları için bu gong çalınırdı. İmparator Chung ise, müzik sanatının daha yukarılara çıkmak için bir basamak olduğunu, müziğin ruha, duygulara hitap ettiği noktada karşılıklı muhabbeti doğuracağını ve birleştirici olacağını söylemiştir. 17 Bu anlayışla yazılmış olan müzikler, Çin halkının geleceği ve ruhsal yapısı üzerinde büyük gelişmeler göstermiştir. Müzik bakanlığının göstermiş olduğu hassasiyet, güzel ve etkili sonuçların elde edilmesini sağlamıştır. 17 Berç Garo ŞİGAHER a.g.e. - 11 -

BÖLÜM 3 3. ESKİ TÜRKLERDE MÜZİKLE TEDAVİ Türklerde müzik, Türk tarihi kadar eskiye gitmektedir. Bazı tarihçi ve müzikologlar en az 6000 yıldan beri devam eden bir Türk Müziği tarihinden bahsetmektedirler. M.Ö. 3000 den itibaren Altay- Türk kültürü, aynı zamanda Altay Türk müzik kültürünün de belirleyicisi olmuştur. Altaylılar, Orhun kıyıları, Moğol bozkırları ve İrtiş boylarına etkide bulunmak ve M.Ö. 2000 den itibaren ilk kez yurtlarından ayrılarak, gelecekteki Orta Asya Türk Müzik Kültürünün temelini hazırlamışlardır. M.Ö. 3000 ve M.Ö. 2000 yıllarında Doğu Türkistan daki kalıntılarda flüt görülmektedir. Özbekistan ın orta bölgesinde bulunmuş M.Ö. 1 Y.Y. a ve M.S. 1 Y.Y a ait heykellerin elinde çalgı vardır. Fergana vadisi bölgesinde ise zurna çok sıkça kullanılmıştır. Tambur, dutar, çapraz flüt, balaban, dombra topluluklarda en çok kullanılan çalgılardır. 18 Türk müzik ve dans tarihi hakkındaki bilgiler, müzik ve dans ile tedavi konusunun, önemli malzemesi olmaktadır. Bu konuda ilgi çeken önemli bazı malzemelerden söz etmek gerekmektedir. Doğu Türkistan lı yazar Abdülhekim Baki bir makalesinde şu bilgileri vermektedir. Yazılı kaynaklara göre Uygur Türklerinin bilinen en eski müzik numuneleri M.Ö. sine kadar dayanmaktadır. Şincang (Doğu Türkistan) Medeniyet Numuneleri adlı araştırma derneğinin 1985 yılında yayınlanan 1. sayısında yer alan bir incelemede Haten vilayetine bağlı Çerçen kazasında, Mülçe ırmağı mecrasında bulunan Mingyarkaya resminde dans eden figürlere rastlanmıştır. Arkeologların ilmi tetkiklerine göre bu kaya resimleri zamanımızdan 6000-8000 yıl öncesine aittir. Uygur Türklerinin 3000 yıl önce şaman dinine mensup olduğu çağlarda Şaman Pirhan ve Bahşılar şarkılar söylemek ve dans etmek suretiyle hasta tedavi seansları 18 Yard. Doç Dr. Rahmi Oruç Güvenç Eski Türklerde Müzik ile Tedavi S. 1 Ankara 2002-12 -

ve merasimleri icra ederlerdi. Uygur Türkleri eski zamanlarda ölülerini şarkı söyleyerek ve dans ederek uğurlardı. 19 Türklerde dans, melodi ve ritm bir çok amaç için kullanılıyordu. Özellikle şaman inanç çerçevesinde ayinlerin en önemli malzemeleri melodi, ritm ve danstı. Bu ayinler sırasında kullanılan müzik aletleri kutsal kabul edilirdi. Müzik eşliğinde icra edilen danslar genellikle bazı kutsal figürlerin taklidi şeklinde olurdu. Kazak ve Kırgız Türklerinde müzik ve dans ile tedavi örneği olarak çok eskiden beri devam eden bir dans olan karacorga bir atın yürüyüşünü simgelemektedir. Kartal, kurt, ayı, geyik, kuğu yedi evliya, at, kaz bu simgelerden bazılarıdır. Eski inanışlara göre bu figürler ata ruhunu temsil etmektedirler. Adı geçen at yürüyüşünü temel alan ve günümüze kadar gelebilmiş tedavi dansı örneği olan baksı dansı, benzer örneklerini Azerbaycan Gobustan kayalıklarındaki figürlerde görülmektedir. Eski Türklerde tedavi amacıyla kullanılan müzik ve dans konusu sosyal hayatta önemli bir yer bulmuştur. Baksı ve kam adı verilen tedaviciler bu tedaviyi bir törenle, müzik, ritm ve dans ile harekete geçen sezgileriyle gerçekleştiriyorlardı. Miladi VI -VII yüzyıllarda Kuzey Çin de hüküm süren Türk soyundan bir Talagaç hükümdarı hakkında miladi 576 tarihli bir Çin kaynağı şunu anlatıyordu. Hükümdar ve soydaşları, Çin de bilinmeyen ve hoş görülmeyen bir tarzda, gök ayini sırasında raks ediyorlardı. Ayinin sonunda, kadın kamlar davullar çalarken Tabgaçlar, doğu yönünde yükselen kurban taşına doğru secde etmekteydiler 20 19 Yard. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç a.g.e. s. 1 20 Bülent Taşören Bitirme Çalışması 2004-13 -

olur. 21 Müzik, yalnızca zevk, neşe, aşk hüzün ve eğlence kaynağı değildi. Devletin Resim 1 : 1927 yılında Tacikistan da çekilmiş bir baksı fotoğrafı Baksı veya kam adı verilen Asya Türk tedavicileri tedavi seansı sırasında kutsal saydıkları müzik çalgılarına özel önem verirlerdi. Bunlar içinde Kopuz kelimesiyle ifade edilen yay ve parmakla çalınan çalgıların manevi ve terapatik bağlantıları vardı. Kopuz, Dede Korkut un sazıdır ve yayla çalınır. Baş kısmındaki tellerin bağlandığı ses burgularından birisi güneşi diğeri ayı temsil eder. Gövdede telleri taşıyan köprü kısmının altı yeri, üstü de göğü temsil etmektedir. Ses yayın sürtünmesi ile ikisinin arasında çıkar, bu ses ata ruh ile bağlantı kurmaya yardımcı ve milletin birliğini oluşturan; savaşta orduya cesaret veren, yürüyüş ve hareketini 21 Yard. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç a.g.e.s. 4-14 -

düzenleyen, tedavi eden, ruhları dinlendiren, iradeyi güçlendiren aynı zamanda toplumda birlik yaratan sosyal adetlerdi. Kopuz bütün bunların yanı sıra ; 1. Velilik ve ululuk sembolü idi. 2. Gazi erenlerin başına ne geldiğini söyleyen bir sembol idi. 3. Ulularla haberleşme medet ve yardım isteme sesiydi. 4. Kopuzla öğülen yiğitlere güç veren ilahi bir sesti. 5. Topluluğa haber veren, halkı uyaran kutlu ses de kopuzun kutlu sesidir. 6. İyi ruhları çağıran, kötü ruhları kovan kutlu ses de kopuzun sesidir. 22 Altay ve Altayların kuzeyindeki şamanlar ayin, fal, sihir ve tedavide davullar kullanıyorlardı. Altay bölgesinde kamların kullandıkları davula çoluu, tüngür veya tümür deniyordu Kırgız Türkleri ise sihir, fal, tedavi, iyi ruhları çağırma, kötü ruhları kovma törenlerinde, yalnızca kapuz kullanıyorlardı. Kırgız Türklerinde baksı, bir nevi şaman olarak da bilinen tedavi edicidir. Hasta olan bir Kırgız ın iyi olabilmesi için baksı çağırılırdı. Baksılar hafif hastaları tercih ederler, ağır durumda olanlardan uzak durmaya çalışırlardı. Böyle hallerde durumu ağır olan hastalara yardım edemeyeceklerini belirtirlerdi. Tedaviye gelen baksı, önce hastanın nabzını yoklar, sonra kopuzu eşliğinde şarkılar söylerdi. Hastalığın sebebini. Hmun gübresinde araviye gelen baks - 15 -

Do Re Mi Fa Sol La Si - Do 1-1 ½ - 1-1 - 1 ½ Majör gamı örneği La Si - Do Re Mi Fa Sol La 1 ½ - 1-1 ½ 1-1 Doğal Minör Gam örneği Bir çok değişik pentatonik gamlar dünyanın bir çok yerinde tespit edilmiştir. Sol La Si Re Mi Sol 1-1 - 1 ½ - 1-1 ½ Majör Pentatonik Örnek Sol Sib Do Re Fa Sol 1 ½ - 1-1 - 1 ½ - 1 Minör Pentatonik Örnek 24 24 Yard. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç a.g.e. s 3-17 -

BÖLÜM 4 4.ANADOLU TÜRKLERİNDE MÜZİKLE TEDAVİ 4.1 Selçuklu Türklerinde Müzikle Tedavi Asya Türk müziğindeki beş sesli sistem İslamiyet in kabulünden sonra dini etkiyle birlikte değişmeye başlamış ve bir gamda sekiz ses kullanılmaya başlanmıştır. Pentatonik sistemin dışındaki bu yeni müzik yapılaşması, yavaş yavaş Selçuklu Anadolu müziğini ve bununla yakın ilgisi olan Mevlevi müziğini oluşturmuştur. Avrupa daki uygulamalardan çok önce Selçuklu, Memlüklu ve Osmanlı Türk lerinin Şam, Kahire ve Bursa da kurdukları hastanelerde akıl hastalarını ilaç, meşguliyet ve müzikle tedavi etmişleridir. Selçuklu Türk Atabeyi Nureddin Zengi nin Şam daki en mühim eserlerinden biri de Maristan (Şifahane) dört eyvanlı olup avlu şemasının en muvazeneli ve olgun şekli burada gerçekleştirilmiştir. Abidevi giriş holünün sağında ortası havuzlu küçük bir avlu etrafında sıralanan yıkanma yerleri ve tuvaletleri ile çok modern anlayışta bir mimaridir. 25 Şifahane 1154 tarihli olup hastanenin giderleri zengin vakıflarla sağlanmıştır. Burada akıl hastalarının müzikle tedavi edildiği bilinmektedir. Bu tür tedavi merkezlerinden bir diğeri ise, Kalavun hastanesidir. Memlüklu Sultanı Kalavun un Kahire de 1284 te yaptırdığı ve kendi adı ile anılan Kalavun külliyesi 11 ayda tamamlanmış olup maristan, türbe, medrese ve hastaneden ibaret olup bütün mahalleyi kaplayan büyük bir külliyedir. Bu gün tamamiyle harabe halindedir. Kalavun sultan ölmeden önce 1276 da Nurettin Zengin in Şam daki maristanında tedavi edilmiş bundan ilham alarak daha sonra Kahire de kendi maristanını yaptırmıştır. Dört eyvanlı maristanın kuzey köşesinde erkek ve kadın hastalar için, iki avlu halinde ayrı bölümler vardı. Burada akıl hastaları müzikle tedavi edilmekteydi. 25 Oktay Aslanapa Türk Sanatı 1984 s 92-18 -

Resim 3 : Kahire deki Kalavun Hastanesinin medrese ve türbesi tarafından giriş kapısı Yine Türkiye sınırları dışında kalan Halep teki Ergun Maristanı, akıl hastaları için 1351 de kurulmuş son Selçuklu hastanelerinden biridir. 4.2 Osmanlılarda Müzikle Tedavi Osmanlılar müzikle tedavi konusunda Türk İslam tarihinin büyük isimleri olan Ebu Bekir Razi, Ebu Nasr Farabi ve İbni Sina dan çok yararlanmıştır. Hekim ve müzikolog kimlikleriyle bilinen bu büyük ve önemli isimler, müziğin tedavi edici etkisini incelemişlerdir. O zamandan başlayan müzikle tedavi geleneği, Selçuklu ve Osmanlı şifahanelerinde devam etmiştir. Türk tarihi ve kültüründe önemli bir yeri olan müzik, dans ve baksı-kam tedavi geleneğinin yanı sıra olgunlaşıp yerleşen makam müziği ile tedavi Osmanlı döneminde ciddi çalışmalara sahip olmuştur. Eski Türk lerden itibaren, Selçuklu ve Osmanlı larda görülen askeri müzik, savaşan askerin moralini, cesaretini, dini ve milli duygularını yüksek tutmada etkili olmuştur. - 19 -

Osmanlı Devleti zamanında Türk Musikisi konusunda çok değerli müzik adamlarının yetişmiş olması, makamlar üzerinde geniş incelemelerde bulunulması, enstrüman icralarının yapımcılarının ve bestekârların padişah ve saray mensupları ayrıca devletin ileri gelenleri tarafından ödüllendirilmelerinin yanı sıra insan doğası ile müzik arasındaki ilişkide geniş bir araştırma konusu olmuştur. Makamların zamana göre insanlara etkisi incelenmiş, farklı uluslara ve hastalıklara karşı gösterdiği etkiye göre sıralamaları yapılmıştır. 1693 yılında öldüğü bilinen, Osmanlının şair hekimlerinden Şuuri Hasan Efendi, Tadil-i Emzice adlı eserinde, makamların hangi durumlarda, hangi vakitlerde etkili olduğunu, hangi gezegenle hangi makamın nasıl etkileştiğini yazmıştır. Şuuri, araştırmalarını daha da yoğunlaştırarak, hangi makamın hangi meclis insanına, hangi makamın hangi milletin insanlarına etki ettiğini bile bildirmiştir. Şuuri ye göre ; - Bilim adamları üzerinde Rast makamı ve benzerleri etkilidir. - Yöneticiler üzerinde ısfahan ve benzerleri etkilidir. - Dervişler için hicaz ve benzerleri etkilidir. - Sufiler için ise rehavi ve benzerleri etkilidir. Hasan Şuuri nin Tadil-i Emzice sinde ve Haşim Bey mecmuası nda neva, buselik, mahur, nihavend, buselikaşiran ve uşşak makamlarının insana kuvvet verdiğinden, bu makamların Afrika ve Avrupa halklarına da etkisi olduğundan bahsedilir. Hasan Şuuri, kitabında müzik bilmeyen hekimin tanı ve tedavide başarılı olmayacağını iddia etmiştir. 26 Kanuni Sultan Süleyman döneminde saray hekimliği yapmış olan Musa Bin Hamun, çocuk hastalıklarının ve diş hastalıklarının tedavisinde müzikten faydalandığını belirtmiştir. O dönemde çocukların iyi huylu olabilmesi, sakinleşmesi ve hükümdar çocuklarının beşikteyken uyuyabilmesi için müziğin kullanıldığı bilinir. Çocuk psikiyatrisi bakımından önemli bir Türkçe eser, I. Abdülhamit ve III. Selim zamanında başhekimlik yapmış olan Gevrekzade Hasan Efendi tarafından yazılmıştır. Gevrekzade, Neticetü l Fikriyye ve Tedbir-i Veladetü l Bikriyye isimli bu eserini yazarken İbni Sina dan ve kendisinden bir asır önce yaşamış Şuuri Hasan 26 Safiyyüddin Abdülmü min Urmevi ve Kitabü l Edvarı Yrd. Doç.Dr. Mehmet Nuri Uygun : s. 237-240 - 20 -

Efendi den çok faydalanmıştır. Bu eserin en önemli özelliklerinden birisi de bölümlerden birinin musiki makamlarının hangi çocuk hastalıklarına nasıl etki ettiğini anlatmasıdır. Bu eserde şunlardan bahsedilir. Rast Makamı : Felçle birlikte giden hastalıklarda etkilidir. Irak Makamı : Menenjit ve hırçınlıkta etkilidir. Isfahan Makamı : Zihin açıklığı verir ve zekanın keskinliğini artırır. Kalpte ferahlık duygusu yaratır. Ateşli hastalıklardan korur. Zirefgend Makamı : Felç, ağızda felç, sırt ağrısı, eklem ağrıları ve kamburluk durumlarında çok tesirlidir. Rehavi Makamı : Baş ağrısına, burun kanamasına, balgam oluşturan üst solunum yolu hastalıklarına iyi gelir. Büzürk Makamı : Beyin ve ensede ortaya çıkan şiddetli hastalıklarda kuvvetsizliği ortadan kaldırmak için kullanılır. Zengük Makamı : Kalp hastalıkları, karaciğer hastalıkları, mide yanması ve beyin hastalıklarında kullanılır. Hicaz Makamı : idrar zorluğunda kullanılır. Buselik Makamı : Beyindeki düşünce yoğunluğunu azaltıcı etkisi vardır. Göz ve kalça ağrılarında da etkilidir. Uşşak Makamı : çok küçük çocuklarda dinletilirse tüm organlarına ferahlık verir. Hüseyni Makamı : Ferahlık duygusu veren bu makam, karaciğer ve kalp iltihabını gidermede etkilidir. Neva Makamı : Ergenlik çağına gelmiş çocuklarda kalça ağrılarında etkilidir. Ayrıca kötü ve sıkıntılı fikirleri sevinç ve sakinlik veren duygulara dönüştüren bir makamdır. 27 Eski Türk bilginlerinden Ebu Bekir Razi, melankolik hastaların tedavisiyle ilgili önemli çalışmalar yapmıştır. 27 Dr. Adnan Çoban Müzik terapi 2005 s. 48-49 - 21 -

Melankoli hastalarının tedavisinde meşguliyetin önemli olduğunu belirten Ebu Bekir Razi mümkünse hasta balık tutma veya avlanma gibi eğlenceli işlerden biri ile uğraşmalıdır demiştir. Büyük Türk bilgini Farabi günümüz müzikle tedavisine de büyük katkıları olan musiki - ul - kebir adlı eserinde, makamların insan ruhuna olan etkilerini şöyle sınıflandırmıştır. Rast Makamı : İnsana neşe huzur verir. Rehavi Makamı : İnsana sonsuzluk fikri verir. Küçük Makamı : İnsana hüzün verir. Büzürk Makamı : İnsana korku verir. İsfehan Makamı : İnsana hareket kabiliyeti ve güven hissi verir. Neva Makamı : İnsana lezzet ve ferahlık verir. Uşşak Makamı : İnsana gülme hissi verir. Zirgüle Makamı : İnsana uyku verir. Saba Makamı : İnsana cesaret kuvvet verir. Buselik Makamı : İnsana kuvvet verir. Hüseyni Makamı : İnsana sessizlik ve rahatlık verir. Hicaz Makamı : İnsana alçak gönüllülük verir. Eski Türk hekimlerinden Şuuri ise Tadil-i Emzice adlı eserinde, bazı makamların günün belirli zamanlarında etkili olduğunu şöyle belirtmektedir. Rast ve Rehavi Makamları : Seher zamanları etkilidir. Hüseyni Makamı : Sabahları etkilidir. Irak Makamı : Kuşlukta (sabah ve öğle arası ) etkilidir. Nihavend Makamı : Öğleyin etkilidir. Hicaz Makamı : İki ezan arası etkilidir. Buselik Makamı : İkindi ( öğle ile akşam arası ) etkilidir. Uşşak Makamı : Gün batarken etkilidir. Zengüle Makamı : Gurubdan ( güneş battıktan sonra ) etkilidir. Muhalif Makamları : Yatsıdan sonra etkilidir. Rast Makamı : Gece yarısı etkilidir. Zirefkend Makamı : Gece yarısından sonra etkilidir. - 22 -

BÖLÜM 5 5. ANADOLU DA SELÇUKLU VE OSMANLI DARÜLŞİFALARI XI. yüzyıldan itibaren, Anadolu ya gelmeye başlayan Türk boyları, Büyük Selçuklu sultanı Alp Arslan ın 1071 Malazgirt Savaşından sonra Anadolu ya hakim olmaya başladılar. Türkler çok kuvvetli maddi ve manevi kültür değerlerini Anadolu ya getirerek Türk kimliğini yerleştirmişlerdir. 5.1. Selçuklu Darülşifaları 5.1.1. Kayseri Darülşifası Kayseri, 13. yüzyılda kervanyollarının kesiştiği önemli bir merkezdir. Ayrıca şehir, bu yüzyıldan sonra "Makarr-ı Ulema (Alimler Şehri)" olarak da anılmaktadır. Önemli bir bilim ve sanat merkezi olan Kayseri'de Selçuklu döneminde 15 kadar medresenin olduğu belirtilmektedir. Bu medreseler arasında Tıp Medresesi ve Şifahane olarak yapılan Çifte Medrese Anadolu'daki ilk tıp merkezi olarak bilinmektedir. Çifte Medrese 1204-1206 yıllarında Selçuklu hükümdarı II. Kılıçarslan'ın kızı Gevher Nesibe Sultan adına kardeşi l. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmıştır. Resim 7 : Şifahanedeki Küçük Eyvan Şifahanenin doğusuna Gevher Nesibe Sultan'ın ikinci kardeşi Izzeddin Keykavus tarafından 1210-1214 yılları arasında tıphane (Tıp Medresesi) yapılmıştır. - 23 -

Bu çift yapının 1890 yılına kadar amacına uygun bir biçimde kullanıldığı bazı kaynaklarca belirtilmiştir. Resim 8 : Revaklar ve Türbe Yapı, 2800 m2 alanı kaplayan iki bölümden oluşur. Her iki bina açık avluları ile tipik Selçuklu plan şemasına sahiptir. Yapılardan birinin avlusu diğerinden büyüktür. Batı bölümde şifahane, doğuda tıp medresesi yer alır. Bir diğer deyimle biri sağlık, diğeri eğitim tesisidir. Resim 9 : Medresedeki Revaklar Gerek şifahane, gerekse medrese bölümü açık bir avlu etrafında bulunan dört eyvandan oluşur. Şifahane ile Medrese arasında beşik tonozlu, dar bir geçit vardır. Şifahane bölümünün batısında uzun bir koridor ve bu koridorda 4-5 m2'lik odalar bulunur. Odaların tonozlarının bir çoğunda ışık ve havalandırma için oluşturulmuş açıklıklar görülür. Bu koridorun bimarhane * (akıl hastanesi) olarak kullanıldığı bilinir. Çifte medresenin kış aylarında künklerle merkezi bir sistemden getirilen sıcak su buharı ile ısıtıldığı düşünülmektedir. Anadolu'da Selçuklu döneminde tıp eğitiminin darüşşifalarda bir tür usta çırak ilişkisi içerisinde sürdürüldüğü bilinmektedir. * Bimarhane : Şifahane - 24 -

Resim 10 : Şifahanedeki Küçük Eyvan Şifahanedeki Gevher Nesibe Sultan'ın vasiyeti üzerine tedavi gören hastalardan ücret alınmamaktadır. Gevher nesibe Şifahiyesi ve Medresesinde Selçuklu hükümdarı Alaaddin Keykubat'ın sağlık nazırı Ekmeleddin hocalık yapmıştır. Ünlü Türk hekimlerinden Ebubekir, Gazanferi, Ali Şinasi, Ebu Salim Ibni Kübra, Yakubi, Sucauddin Ali Bin Ebu Tahir, Seyit Samet Gevher Nesibe Medresesinde yetişmişler ve hocalık payesine erişmişlerdir. Resim 11 : Akıl Hastanesini Orjinal Odası Gevher Nesibe Şifahiyesi Türklerin yaptırdığı onbirinci büyük hastanedir. Anadolu'da ise beşincidir. Aynı zamanda içerisinde tıp tahsili yapılanların ilkidir. Gevher Nesibe Tıp medresesi yapısı ve tıp eğitimi açısından dünyadaki ilk tıp merkezi olarak bilinmektedir. - 25 -

Gevher Nesibe Medresesinde hekim, cerrah, kehlal (göz mütehassısı), akıl hastanesi ve ruh hastalıkları koğuşları, yardımcı asistanları bulunmaktadır. Bunların yanısıra medresede eczane kısmı da bulunmaktadır. Gevher Nesibe Şifahiyesi günümüzde Erciyes Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsüne tahsis edilmiş ve 14 Mart 1982'de Tıp Tarihi Müzesi olarak düzenlenerek hizmete açılmıştır. Resim 12: Gevher Nesibe Türbesi Medrese bölümünün kuzeydoğu bölümünde Gevher Nesibe Sultan'a ait bir türbe vardır. Sekizgen, prizmatik külahlı türbenin kapıları avluya açılmakta, alt ve üst katlarda mezar mahzenleri bulunmaktadır. Resim 13 : Başhekim Odası Çifte Medresenin şifahane bölümünün taş kapısı üzerinde bir kitabe bulunmaktadır. Kitabede II. Kılıçarslan'ın kızı ve I. Gıyaseddin Keyhüsrev'in kardeşi Gevher Nesibe Sultan'ın vasiyeti üzerine inşa edildiği belirtilmektedir. Kitabenin hemen altında taştan işlenmiş kemer ve etrafında karşılıklı Selçuklu motifleri bulunmaktadır. Bunlardan birisi daire üzerine birbirine sarılmış iki yılanı andırmaktadır, iki yılanın arasında ise Selçuklu madalyonu bulunuranadolu'da - 26 -

Selçuklu döneminde tıp eğitiminin şifahanelerde bir tür usta çırak ilişkisi içerisinde sürdürüldüğü bilinmektedir. 5.1.2. Divriği Ulu Camii ve Darülşifası Selçuklu döneminde Mengücekoğullarından Ahmet Şah İle Melike Turan tarafından 1228 tarihinde yaptırılmıştır. Camii ve şifahanenin yapımında mimar ve sanatkar olarak Ahlatlı Hürremşah ve Tiflisli Ahmet çalışmıştır. Ahmet Şah annesi ile camii yaptırırken eşi Turan Melik de camii bitişik olan şifahaneyi yapmıştır. Camiye bitişik olarak yaptırılan şifahanenin meydana getirdiği dikdörtgen planlı yapı bloğu, Divriği Kalesi nin bulunduğu kayalık tepenin güney batı yamacında doldurularak tesviye edilmiş eğimli bir arazide bulunmaktadır. İki katlı şifahanede, orta bölümü örten üç tonozla * diğer kubbe ve tonozların zengin süslemeli taş mimarisi, mekanı olduğundan çok daha büyük ve gösterişlidir. UNESCO tarafından 1985 yılında Dünya Kültür Mirası olarak kabul edilen Divriği Ulu Camii ve Şifahanesinin onarımına yönelik çalışmalar Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü İle Sivas Valiliği tarafından yapılan protokol gereği yürütülmektedir. Resim 14:Divriği Ulu Camii ve Şifahanesi Resim 15 : Şifahanenin giriş kapısı * Tonoz : Alttan iç bükey görünüşlü tuğla ve harçla örülmüş tavan - 27 -

Resim 16 : Şifahanenin genel görünümü 5.1.3. Amasya Darülşifası Yakutiye Mahallesi nde, ana cadde üzerinde bulunan bu yapının medrese olduğu da iddia edilmiştir. Ancak yapıldığından günümüze kadar geçen süre içerisinde bimarhane olarak tanınmıştır. Bu yapıyı Anadolu Selçuklularının yıkılmasından sonra Amasya nın İlhanlı hakimiyeti döneminde, İlhanlı Hükümdarı Olcayto Mehmet Hüdabende ve eşi İlduş (Yıldız) Hatun adına köleleri Amber Bin Abdullah tarafından 1308-1309 yıllarında yaptırılmıştır. Anadolu da buna benzer örneklere Sultaniye de, Sivas ve Divriği şifahanelerinde rastlanmaktadır. Resim 17 : Amasya Şifahanesinin giriş kapısı Selçuklu ve Osmanlı döneminde yapılan şifahanelerinde (bimarhane), diğer sosyal ve tıbbi yapılardan farklıdır. Bunlarda akıl hastalarının müzik ve su sesi ile iyileştirilmesi öncelik kazanmıştır. Amasya Bimarhanesi de bunun bir örneğidir. - 28 -

Amasyalı bir hekim olan Sabuncuoğlu Şerafeddin bu şifahanede 14 yıl hekimlik yapmıştır. Burada Cerrahiye-i al Haniye isimli tıbbi minyatürlerle süslü bir kitap yazarak dönemin padişahı Fatih Sultan Mehmet e sunmuştur. Bimarhane, revaklı avlusu, iki eyvanı ile Klasik Selçuklu medrese planının bir benzeridir. Amasya şifahanesi (bimarhane) dikdörtgen planlı olup, giriş cephesi diğer cephelere göre daha farklı olup, Selçuklu medreselerinde olduğu gibi abidevi görünüşlüdür. Klasik Selçuklu yapılarının tüm özelliklerini taşıyan şifahanenin özelliklerinden biri de girişin kilit taşında bağdaş kurmuş bir insan figürünün işlenmiş oluşudur. Şifahanenin giriş eyvanının iki yanında iki tonozlu bölüm olup, buradan avluya geçilmektedir. Girişin tam karşısında giriş eyvanından daha büyük olan beşik tonozlu dershane eyvanı bulunmaktadır. Yan bölümlerde üçer silindirik sütun ve dört sivri kemerli revakların arkasında beşik tonozlu dikdörtgen hücreler yer almaktadır. Ayrıca dershane eyvanının iki yanındaki beşik tonozlu köşe hücreleri birer kapı ile avluya açılmaktadır. Resim 18 : Şifahanenin iç görüntüsü XIX.yüzyılda Bimarhane önemini yitirmiş, ipekböceği kozacılarının yeri olmuş, sonra da Amasyalı esnaf burayı depo olarak kullanmıştır. Erzincan depreminden sonra (1939) harap olmuş, 1945 yılında dış cephesi, 1992-1997 yıllarında tümü ile restore edilmiştir. Yapı 1999 yılından sonra Belediye Konservatuarı olarak kullanılmaktadır. - 29 -

5.2. OSMANLI DARÜLŞİFALARI 5.2.1. Bursa Yıldırım Darülşifası Yıldırım cami nin 205 m. doğusunda yer alan Yıldırım şifahanesi, külliyenin bir parçası olarak 1390-1394 yılları arasında Yıldırım Beyazıd tarafından inşa edilmiştir. İlk Osmanlı hastanesi olarak kabul edilen şifahane nin açıldığı dönemde 1 başhekim, 2 hekim, 2 eczacı, 2 şerbetçi, 1 aşçı ve 1 ekmekçiden oluşan kadro ile hizmet verdiği bilinmektedir. Ayrıca Yıldırım Beyazıd ın isteği üzerine Mısır Sultanı Berkok tarafından, o dönemin ünlü doktorlarından Şemsettin Sagır da hastanede görevlendirilmiştir. Akıl ve sinir hastalarının da tedavisinin yapıldığı kuruluşta, sadrazam Çandarlı İbrahim Paşa da tedavi görmüş ve sağlığına kavuşmuştur. 1560 m2 lik meyilli bir alanı kaplayan Yıldırım Darüşşifası, medrese gibi uzunlamasına bir alana sahiptir. Revaklı bir avlu etrafında 21 oda, girişin sağında ve solunda olmak üzere iki mutfak, bir eczane, en dipte yer alan iki tabip odası ve ortasında yemekhaneden oluşan yapı arazinin meyilli oluşundan dolayı kademeli bir şekilde oluşturulmuştur. 1855 depreminden zarar gören bina bir dönem baruthane olarak da hizmet vermiştir. Resim 19 : Bursa Yıldırım Şifahanesi - 30 -

5.2.2. Fatih Darülşifası İstanbul un fethinden sonra, Fatih Sultan Mehmet tarafından akıl hastalarının tedavisi için inşa edilmiştir. 1463-1470 yılları arasında inşa edilen darüşşifa da 70 oda,80 kubbe, ve 200 öğretmen bulunduğu Evliya Çelebi nin Seyahatname sinde tarif edilmektedir. Hekimler, hastalarını günde iki defa muayene ederek, gerekli tedaviyi düzenliyorlardı. Haftada bir gün şifahaneye dışarıdan başvuran hastalara da ilaç veriliyordu. Dönemin en önemli tıp merkezlerinden biri olan Fatih şifahanesi 1766 depreminde tamir edilemeyecek ölçüde yıkıldı. Fatih şifahanesinin malesef bu gün kalıntısı bulunmamaktadır. 5.2.3. Edirne Sultan II. Beyazıd Darülşifası Külliyenin kurucusu Fatih Sultan Mehmet'in oğlu ve 13. Osmanlı Padişahı II.Beyazıd'tır.Temeli 1484 yılında atılmış 1488 yılında tamamlanmıştır. Külliyenin kuruluşundaki ana amaç, ikinci başkent Edirne'yi bir darüşşifaya (hastane) kavuşturmak, aynı zamanda İstanbul'daki Fatih külliyesinden sonra Edirnede de bir külliye kurma ihtiyacının oluşudur. Bu külliyede ana yapı darüşşifadır. Darüşşifada hekim yetiştirilebilmesi için dönemin temel bilimlerini öğreten Medrese-i Etıbba yani tıp medresesi kurulmuştur. Teorik ve pratik yönden birbirinin tamamlayıcısı olan bu iki ünitenin günümüzdeki adı Tıp Fakültesidir. Medresede okuyan öğrenciler, darüşşifadaki uzman hekimler yanında yetişmektedirler. Bu, dönemin yetişme anlayışı olan usta - çırak sisteminin bir uygulamasıdır. Külliye; hastanesi, tabhanesi * ve yemekhanesi ile günümüz anlayışına uygun bir sağlık ve sosyal yardım kurumudur. Külliyenin çok yönlü hizmeti 1877-1878 Osmanlı - Rus Harbine kadar sürmüş, daha sonra çalışmalarının bir bölümü yön değiştirmiştir. Külliye binaları günümüzde Trakya Üniversitesine devredilmiştir. * Tabhane : Külliyede insanların ücretsiz olarak konakladıkları bölüm. - 31 -

Resim 20: Şifahane nin ortasındaki havuzu gösteren iç mekan görüntüsü Şifahane : Hastane üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, poliklinikler (göz mütehassısı, cerrah, nöbetçi odaları), kiler, özel diyet mutfağı, bekçi odaları, akıl hastaları tecrit odası, ilaç olarak kullanılan şurupların pişirildiği mutfak ve personel odaları bulunmaktadır. Resim 21 : Meşguliyetle tedavi odası - 32 -

İkinci bölümde 4 oda ve 2 sofa bulunmaktadır. Odalardan ikisi ilaç deposu ve eczane olarak, diğer ikisi de üst düzey personelin kullanımına tahsis edilmiş. Üçüncü bölüm yataklı kısımdır. Bu bölüm 6 kışlık oda ile 5 açık sofadan oluşmaktadır. Sofalardan 4'ü yazlık yatak odası biri de musiki sahnesidir. Odalar ve sahne büyük ve yüksek bir kubbeyle örtülü şadırvanlı bir salon etrafında çevrelenmiştir. Odaların dış bahçeye, iç salona açılan pencereleri vardır. Ortadaki büyük kubbenin tepesindeki fenerden gelen ışık iç mekanı aydınlatır ve havayı, pis kokuları dışarı atar. Kapalı sistem ile çalışan binanın aydınlanma ve havalandırma sistemi böylece mükemmel olarak sağlanır. Bir merkez çevresinde toplanmış hasta odaları az personelle hizmet verilmesini sağlar. Personel tüm odaları kolaylıkla gözetleyebilir ve gereğince acil olan hastaların yardımına koşarlar. Bu bölümün yapısında akustik sistemi de oldukça hassastır. Haftada üç gün verilen musiki konserleri yankılanmadan binanın her tarafından rahatça dinlenebilir. Müzik ile hasta tedavisi, bu hastanenin özellikleri arasındadır. Tedavide yalnız musikiden değil, su sesi ve güzel kokulardan da yararlanılmaktadır. Resim 22: Darüşşifa da müzikle tedaviyi canlandıran mankenler - 33 -

Büyük kubbe altındaki şadırvandan fışkıran suların kubbeye kadar yükseldiğini görenler yazmışlardır. O yükseklikten düşen suyun çıkardığı sesler hastaları huzura kavuşturmaktadır. Hastanenin on kişiden oluşan bir musiki topluluğu da vardır. Bunlar haftada üç gün hastalara konserler vermektedirler. Bu konuda inceleme yapan müzisyen Türk hekimleri, Türk musikisindeki bazı makamların bazı hastaların tedavisinde özel bir iyileştirici etkisi olduğunu saptamışlardır. Bu tip hastane mimarisi daha sonradan Avrupa ve Amerika'da da örnek olarak alınmıştır. 1884'de Greneviç'de yaptırılan Müller hastanesi ve 1888'de Amerika'da ki Philedelphia hastanelerinde aynı model kullanılmıştır. Hastane çok yönlü (Polivalan) hastalar için kurulmuştur. Her türlü hasta kabul ve tedavi edilmektedir. Bu arada da akıl ve ruh hastalıkları için ayrı bir pavyon bulunmaktadır. Tüm hastalar için musiki konserleri verilmekte ve hastalar bundan yarar görmektedirler. Tedavi parasızdır. Haftada iki gün de şehirdeki hastalara parasız ilaç dağıtılır. Resim 23 : Şifahane de Eczacı Resim 24 : Şifahane de hasta bakıcı Kuruluşunda çok yönlü çalışan hastane, bir ara yalnız akıl ve ruh hastalıklarının tedavisine ayrılmıştır. Edirne'nin uğradığı istilalarda bakımsız kalmış, bazıları yıkılmış, gelir kaynakları kapanmıştır. Cumhuriyet döneminde yeniden - 34 -