GENETĠĞĠ DEĞĠġTĠRĠLMĠġ ORGANĠZMALAR



Benzer belgeler
Meyve ve Sebze ile ilgili kavramlar ve GDO

10. SINIF KONU ANLATIMI 37 KALITIM 18 GENETİK MÜHENDİSLİĞİ VE BİYOTEKNOLOJİ ÇALIŞMA ALANLARI

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR VE ETKİLERİ. Yunus KILIÇOĞLU Veteriner Hekim

FEN ve TEKNOLOJİ / GENETİK MÜHENDİSLİĞİ ve BİYOTEKNOLOJİ. GENETİK MÜHENDİSLİĞİ ve BİYOTEKNOLOJİ

GENETĠĞĠ DEĞĠġTĠRĠLMĠġ ORGANĠZMALAR (GDO)

ADIM ADIM YGS- LYS 92. ADIM KALITIM 18 GENETİK MÜHENDİSLİĞİ VE BİYOTEKNOLOJİ ÇALIŞMA ALANLARI

19. yüzyıldan itibaren önemli gelişmeler ortaya çıkmıştır. Biranın bozulmasına neden olan bir etmenin LOUİS PASTEUR ün çalışmaları ile tanımlanması,

Modern Biyoteknolojinin Tarımda Kullanımının Politik ve Ekonomik Yönden Değerlendirilmesi

Tarımsal Biyoteknolojiye Giriş

Tarımsal Biyoteknolojiye Giriş

Bitkisel Üretimde Genetiği Değiştirilmiş Ürünler: Efsaneler ve Gerçekler

KALITIM #12 MODERN GENETİK UYGULAMALARI (BİYOTEKNOLOJİ) SELİN HOCA

Glifosat içerikli herbisitlerin gelin böceği (afidlerin predatörü) gibi yararlı böcekleri öldürdüğü bildirilmektedir.

Doğaya Meydan Okuma mı? Doğa ile İşbirliği mi?

12. SINIF KONU ANLATIMI 7 GENETİK MÜHENDİSLİĞİ VE BİYOTEKNOLOJİ ÇALIŞMA ALANLARI

HAYVAN BESLEMEDE BİYOTEKNOLOJİ PROF.DR. SAKİNE YALÇIN

ADIM ADIM YGS LYS. 93. Adım KALITIM -19 MODERN GENETİK UYGULAMALAR

Vitaminlerin yararları nedendir?

GMO GDO. Halime Nebioğu. İstanbul Üniversitesi

Biyoteknolojinin Bitkisel Üretimde Kullanımı

MBG 112 BİYOLOJİ II BİTKİLERDE ÜREME VE BİYOTEKNOLOJİ YRD. DOÇ. DR. YELDA ÖZDEN. Döl almaşı

Tarımsal Biyoteknolojiye Giriş

GDO NUN ÜRETİM AMAÇLARI

Rekombinant DNA Teknolojisi, Klonlama ve Kullanım Alanları

BİYOTEKNOLOJİYE GİRİŞ. Araş. Gör. Dr. Öğünç MERAL

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #16

HAYVANSAL KAYNAKLI AMİNO ASİT İÇEREN ORGANİK GÜBRE. Çabamız topraklarımız için.

Modern Bitki Biyoteknolojisi

Biyoteknolojinin Tarihçesi

Gıda Güvenliği, GDO lar ve Sağlıklı Beslenme. Yrd.Doç.Dr.Memduh Sami TANER (Ph.D.)

Dr. Hülya ÇAKMAK Gıda Mühendisliği Bölümü ANTİOKSİDANLAR

Hedefe Spesifik Beslenme Katkıları

YENĠ NESĠL ORTAM ve YÜZEY DEZENFEKSĠYONU (akacid plus )

Bitki Biyoteknolojisi

GIDA BİYOTEKNOLOJİSİNDE GÜVENLİK GIDA BİYOTEKNOLOJİSİNDE UYGULAMALARI. Neslihan ATLIHAN

BACTOGEN ORGANİK GÜBRELER,

BATI AKDENİZ KALKINMA AJANSI (BAKA) TARIMSAL AR-GE PROJE DESTEKLERİ

TARIMSAL BİYOTEKNOLOJİYE GİRİŞ

5. Sınıf Fen ve Teknoloji

MİNERALLER. Dr. Diyetisyen Hülya YARDIMCI

Gıda Mühendisliğine Giriş. Ders-2

İLAÇ, KOZMETİK ÜRÜNLER İLE TIBBİ CİHAZLARDA RUHSATLANDIRMA İŞLEMLERİ ECZ HAFTA

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

gereksinimi kadar sağlamasıdır.

SÜTÜN BİLEŞİMİ ve BESİN DEĞERİ

Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Boğaziçi Üniversitesi

Can boğazdan gelir.. Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur..

BARDAK MISIRCILAR BİZE GDO MU SATIYOR?

GIDA ENDÜSTRİSİNDE SOYA KAYNAKLI PROTEİNLERE ALTERNATİF ARAYIŞLARI

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR (GDO) ÖZET GENETICALLY MODIFIED ORGANISMS (GMO) ABSTRACT

SAĞLIKLI BESLENME BİRECİK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ ZEYNEP ŞAHAN KARADERE

Stres Koşulları ve Bitkilerin Tepkisi

DAHA İYİ ÖZEL FORMÜLASYON. Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık

Rekombinant DNA, Klonlama ve kullanımı

Değişen Dünya ve GDOlar

Transgenik Hayvan Üretimi. Hayvancılıkta biyoteknoloji dersi

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR - 3

Doç. Dr. Tijen Talas-Oğraş. TÜBĐTAK - Marmara Araştırma Merkezi Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü

Organik Tarım ve Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar

Genetik Kavramlar Sekizinci baskıdan çeviri Klug, Cummings, Spencer

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

BESİN GRUPLARININ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ve Yanlış Bilinenler

CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ

*Biyoteknoloji: Canlılar ve Canlıların ürünleri üzerinde, bilimsel teknikler uygulayarak yapılan çalışmalara; biyoteknoloji denir.

Bir gün içerisinde tüketilmesi gereken gıdalar beslenme planına göre düzenlenir.

SU ÜRÜNLERİNDE GIDA GÜVENLİĞİ

PROJE KONUSU NASIL BULUNUR? Prof. Dr. Turan GÜVEN

Gen Klonlama ve Uygulamaları. Fatma Savran Oğuz İstanbul Tı Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı

NATURAZYME Naturazyme enzim grubu karbohidrazlar, proteaz ve fitaz enzimlerini içerir.

Beslenme Dersi sunusu

Kalbimizden Toprağa... ÜRÜN TANITIM KATALOĞU.

4.Sınıf Fen Bilimleri

NORMAL ÖĞRETİM DERS PROGRAMI

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI

Canlıların yapısına en fazla oranda katılan organik molekül çeşididir. Deri, saç, tırnak, boynuz gibi oluşumların temel maddesi proteinlerdir.

PROBİYOTİK Lactabasillus Acidophilus 1.25 milyar CFU Lactabasillus Rhamnosus 1.25 milyar CFU Lactabasillus Casei 1.25 milyar CFU Bifidobacterium

CANLILARIN YAPISINDA BULUNAN TEMEL BİLEŞENLER

Çamlı, BioAqua markası altında ürettiği balık yemleri ile müşterilerine çok geniş bir ürün segmenti sunmaktadır. Ağırlıklı olarak üretilen Levrek,

BİTKİLERE GEN TRANSFERİ Ekim 2011

Sürdürülebilir Tarım Yöntemleri Prof.Dr.Emine Olhan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi

2)Subatomik parçacıklardan oluşan radyasyon. α, β ışınları

REKOMBİNANT DNA TEKNOLOJİSİ. Araş. Gör. Dr. Öğünç MERAL

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #8

İMMUNİZASYON. Bir bireye bağışıklık kazandırma! Bireyin yaşı? İmmunolojik olarak erişkin mi? Maternal antikor? Konak antijene duyarlı mı? Sağlıklı mı?

SÜT ENDÜSTRİSİNDEKİ YARARLI MİKROORGANİZMALAR

KALINTILARI. Pestisit nedir? GIDALARDAKİ PESTİSİT KALINTILARI 1. pestisit kalınt kaynağı. güvenilirmidir. ? Güvenilirlik nasıl l belirlenir?

Kloroform, eter ve benzen gibi organik çözücülerde çözünen bunun yanı sıra suda çözünmeyen veya çok az çözünen organik molekül grubudur.

BESLENME İLKELERİ BESLEME, BESİN ÖĞESİ VE SAĞLIK

Balık Yemleri ve Teknolojisi Ders Notları

ENERJİ AKIŞI VE MADDE DÖNGÜSÜ

ENDÜSTRIDE VE CANLILARDA ENERJI. Canlılarda Enerji

KGP202 SÜT TEKNOLOJİSİ II

GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR. Araş. Gör. Dr. Süleyman Utku UZUN Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı


Günde bir elma doktoru evden uzak tutar.

T.C. GDO lu. Bitki Çeşitlerinin Tescil, Kontrol ve Sertifikasyonunun AB Ülkelerinde Yerinde İncelenmesi

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #7

Transkript:

GENETĠĞĠ DEĞĠġTĠRĠLMĠġ ORGANĠZMALAR Burcu AKGÖNÜL, Canan EREM, Duygu ÇINAR, Gülendam HALĠMOĞLU Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi, Fen Bilgisi Öğretmenliği ibrcu@windowslive.com, cananerem@hotmail.com, duygucinar2009@hotmail.com, gulendamhalimoglu@hotmail.com ÖZET Akıl almaz bir hızla ilerleyen gen teknolojisi artık sadece bir araģtırma alanı olmaktan çıkıp sağlıktan tükettiğimiz besinlere, kullandığımız eģyalardan evcil hayvanlarımıza kadar birçok alanda gündelik hayatımıza girmiģtir. Gen teknolojisinin en ses getiren meyvesi genetiği değiģtirilmiģ organizmalar tüm dünyanın gündeminin baģ maddesi olmayı sürdürmektedir. Biyoteknolojideki geliģmeler sayesinde bir organizmadan, diğer organizmalara uygun genlerin aktarması mümkün hale gelmiģtir. Bu teknolojiyi mısır ve pamukta olduğu gibi zararlılara dayanıklı ve soyada olduğu gibi herbisitlere dayanıklı çeģitlerin geliģtirilmesi için kullanılmıģtır. Fakat bugün bu teknoloji, bitki ve hayvanları çok farklı amaçlar yönünde değiģtirmek ve geliģtirmek için kullanılmaktadır. Bu çalıģmaların sonuçları özellikle son yıllarda yoğun olarak tartıģılmaktadır. Bu yöntemlerle elde edilen ürünler, Transgenik veya genetik olarak değiģtirilmiģ organizmalar (GMO) olarak tanımlanır. Günümüzde genetik yapısı değiģtirilmiģ bitkiler konusunda tartıģmalara rağmen bu bitkilerin ekim alanları her yıl geniģlemeye devam etmektedir. Genetiği değiģtirilmiģ bitkilerden elde edilen yem hammaddelerinin hayvan beslemedeki kullanımı, baģta biyogüvenlik olmak üzere birçok sorunun ortaya çıkmasına neden olmuģtur. Genetik modifikasyon bir genin organizmadan diğerine transfer edilme yöntemidir. Transgenik ise baģka bir kaynaktan DNA içeren, genetik olarak değiģtirilmiģ organizmadır. Günlük yaģantımızda Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar (GDO) kullanımı son birkaç yıldır toplumsal münazaralarda, bilimsel tartıģmalarda ve medyanın ilgisiyle kendini göstermektedir. Halkın endiģelerinden bir tanesi genetik iģlemlerle yetiģtirilen bitkilerle birlikte yeni değiģiklilerin gelmesidir. Önemli olan potansiyel riskleri ve avantajlar anlaģılan ve bilimsel bilgilerle geliģtirilen GDO lar hakkında insanların bilgilendirilmesidir. Genetiği değiģtirilmiģ organizmalar hakkındaki olumlu görüģler; bu teknolojinin daha fazla üretim yolunu açacağı, besinlerin besleyici değerini arttırarak dünyanın birçok yerindeki açlık sorununa ve kötü beslenmeye çözüm getireceği, bazı besinlerin alerjik özelliklerinin ortadan kaldırılacağı, besinlere eklenecek öğelerle hastalıklara karģı kolayca bağıģıklama sağlanacağı ve üretim maliyetlerinin düģürülerek toplumda birçok kesimin besine kolayca ulaģabilmesinin sağlanacağı Ģeklindedir. Olumsuz görüģler ise, gen teknolojisi ile üretilen besinlerin, toplumda görülen alerjik reaksiyonları artıracağı, zararlı etkileri olabileceği, antibiyotiklere dirençli mikroorganizmaların kısa sürede geliģeceği, ekolojik

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar açıdan zaman içinde dünyadaki genetik çeģitliliği azaltacağı, ekonomik açıdan dıģa bağımlılığı da artıracağı ve özellikle küçük çiftçilerin bundan zarar göreceğini ileri sürmektedirler. Gen teknolojisinin oldukça yeni olması ve çok hızlı geliģmesi nedeniyle ileri sürülen bütün görüģleri kesin olarak ispatlayacak kadar yeterli bilimsel veri bulunmamaktadır. Zaman içindeki gözlemler ve araģtırmalar bu alana daha iyi ıģık tutacaktır. Günümüzde ekilebilir alanların marjinal sınırına gelinmesi, klasik ıslah çalıģmalarından elde edilen verimlilik artıģı, artan Dünya nüfusunun temel gıda ihtiyaçlarının karģılanmasına yetmemektedir. Bu nedenlerle, bitki ıslah çalıģmalarında yeni teknolojilerin kullanılması gündeme gelmiģtir. Dünya da giderek artan gıda ihtiyacını karģılamak ve açlık sorununa çare bulmak için karģımıza Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar (GDO) kavramı çıkmaktadır. Gen değiģikliği tarım, sağlık, gıda endüstrisi gibi pek çok alanda kullanılıyor. 1996 yılından itibaren GDO lu tarımsal ürünlerin dünya ticaretine girmesiyle birlikte GDO lar hakkında giderek artan biçimde tartıģmalar devam etmektedir. Anahtar Kelimeler: Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar, biyoteknoloji, transgenik, biyogüvenlik, gen teknolojisi. GĠRĠġ Biyoteknolojide ulaģılan son nokta olan genetiği değiģtirme, genetik mühendislik, genetik iģleme, gen teknolojisi ve/veya rekombinant DNA teknolojisi olarak da bilinmektedir. Ortak kullanılan terim olan Genetiği DeğiĢtirilmiĢ Organizmalar veya GDO, bilimsel kaynaklarda yumurta ve spermin doğal yollarla birleģmesi veya doğal bakteriyel bölünme dıģında DNA ya sahip olan bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmaları tanımlamak için kullanılmaktadır. Gen teknolojisiyle besin iģleme yönteminde oluģturulan çeģitli değiģikliklerin temelde gen teknolojistlerinin iģlemi hızlandırması ve rastgele çeģitliliği önemli derecede azaltması dıģında doğada gerçekleģen olaylardan farklı olmadığı bildirilmiģtir. GDO NEDĠR? Canlı organizmaların yapı birimi olan hücrede genom yani paketlenmiģ kromozomlar bulunur. Bu kromozomların içinde ise organizmaya özgü çeģitli gen dizilimlerinden oluģan DNA sarmalı bulunur. ĠĢte bu gen diziliminin değiģtirilmesi ya da gen aktarılması ile oluģan ürünlere GDO lu ürünler denir. Ayrıca bu ürünlere, genetik olarak modifiye edilmiģ organizmalar (GMO), gen aktarımlı organizmalar, bio-mühendislik organizmalar, transgenik ürünler de denir. Kullanılan teknolojiye ise rekombinant DNA teknolojisi ya da genetik modifikasyon denir. Bu iģlem sırasında aktarılan gene ise transgen denir (Meseri, 2008, s.456). GDO (genetiği değiştirilm iş organizmalar), basit anlatımı ile bir canlının embriyo hücresindeki DNA kodunu değiştirmek demektir.

Akgönül, Çınar, Erem, Halimoğlu Gen Klonlanması ve Genetik Mühendisliği Gen klonlanması ile klonlanmıģ bir genin söz konusu özelliği, bulunduğu organizmadan tamamıyla farklı bir organizmada iģlev yapabilmekte ve ürün elde edilmektedir. Doğal olarak oluģtuğu organizmadan elde edilebilen, fakat hazırlanması zor ve pahalı olabilen ilaçlar ve hormonlar gibi önemli ilaçların sentezini kontrol eden genler, bakterilere ya da baģka bir organizmaya yerleģtirilerek istenilen miktarda ürün kolayca elde edilebilmektedir (Gürlek, Turan ve Turan, 2000, s.809). Gen klonlaması deneylerinde ilk önce klonlanacak olan geni içeren DNA parçası, kimera ya da rekombinant DNA molekülünü oluģturmak için vektör denilen halkasal bir DNA molekülüne konulur. Vektör, canlı hücrelerin baģka tiplerini kullanabilmesine karģın, genellikle bakteri olan bir konukçu hücreye geni taģıyan bir araç vasifesi yapar. Konakçı hücresinde vektör, yalnızca kendisinin değil taģıdığı geninde çok sayıda özdeģ kopyasını oluģturarak çoğalır. Konakçı hücre bölündüğü zaman, rekombinant DNA molekülünün kopyaları yeni oluģan hücreye geçer ve daha fazla vektör replikasyonu meydana gelir. Çok sayıda hücre bölünmesinden sonra, saptanan konukçu hücrenin bir kolonisi veya klonu elde edilir. Klondaki her hücre, rekombinant DNA molekülünün bir ya da birkaç kopyasını içerir. Rekobinant molekülü tarafından taģınan gen artık klonlanmıģ olur (Gürlek, Turan ve Turan, 2000, s.809). Genetik mühendisliği, canlıların kalıtsal özelliklerinin değiştiriler ek, onlara yeni işlevler kazandırıl masına yönelik araştırmalar yapan bilim alanıdır. GDO NUN TARĠHÇESĠ II. Dünya SavaĢından sonra dünya nüfusu hızla artmaya baģladığından artan nüfusun beslenme gereksinimlerinin karģılanması için YeĢil Devrim olarak adlandırılan bir geliģme yaģandı. Bu devrim temelde dar alanda en yüksek düzeyde ürün alınabilmesi için tarım ilaçlarının, kimyasal gübrelerin ve aģırı suyun kullanılmasını gerektiriyordu. Bu sayede tarımsal üretim belirgin bir Ģekilde artmasına rağmen hatalı kullanılan tarım ilaçlarının ve kimyasal gübrelerin insan sağlığına zarar verdiği görüldü. Bu yüzden baazı tarım ilaçları yasaklandı. Zamanında kurtarıcı olarak gösterilen yeģil devrim geriye sadece çevre kirliliği gibi ciddi yan etkiler bıraktı (Meseri, 2008, s.455). Yeşil devrim, dar alanda en yüksek düzeyde ürün alınabilmesi için tarım ilaçlarının, kimyasal gübrelerin ve aşırı suyun kullanılmasıdır.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar NEDEN GDO? Kapitalizmin doğası gereği sürekli daha fazla tüketme eğiliminde olunması sermayeyi yeni pazarlar aramaya zorunlu kıldı. Biyoteknoloji yeni bir pazar alanı oldu ve rekombinant DNA teknolojisine büyük yatırımlar yapıldı. Ġlk amaç; ilaç, aģı gibi sağlık alanı üzerindeydi. Fakat bu sektör sıkı denetim altında olduğundan istenilen kar elde edilemedi. Bunun üzerine yine sağlıkla ilgili, fakat pek de denetlenmeyen besin sektörüne yönelimler baģladı. Buna da çok güzel kılıf hazırlandı, çünkü Dünya açtı. Ayrıca, Mendel teorileri üzerine kurulmuģ olan bitki ve hayvan ıslahı tekniklerinin yavaģ ve pahalı olması da araģtırmacıları yeni arayıģlara yöneltmiģtir. GEN TRANSFERĠ Bitkilerde Gen Transfer AĢamaları Bitki genetik mühendisliği prosesi, beģ ana basamaktan oluģmaktadır ve bu basamaklar, bitki genetik mühendisliği tekniklerinin kullanıldığı tüm bitkiler için ortaktır. DNA ekstrasyonu: Her organizma, tüm yaģamı boyunca gereksinim duyacağı DNA moleküllerine ve böylelikle de hücrelerin protein sentez mekanizmasını yönetecek genetik bilgilere sahiptir. Bu basamakta, istenilen organizmanın tüm DNA sı ekstrakte edilir. Tek bir genin klonlanması: Organizmadan ekstrakte edilen DNA içerisinde bulunan ve istenilen proteini kodlayan genin yeri tespit edilerek kopyalama iģlemi gerçekleģtirilir. Genin dizayn edilmesi: Ġlgili gen kopyalandıktan sonra özellikle genetik mühendisleri tarafından bitki içerisinde eksprese olabilmesi için modifiye edilir. Gen bölgelerini kesmek için enzim kullanılır. DNA nın kesilip tekrar birleģtirilerek oluģturulan ve yeni kombinasyonlar sonucunda yeni özellikler içeren genetik materyal rekombinant DNA olarak tanımlanır. Transformasyon: Genin modifiye edilmesinden sonra, çeģitli transformasyon metodların bir tanesi kullanılarak, klonlanmıģ yeni genler, bitki hücrelerine aktarılır. Transfer edilen bu genler, hücre çekirdeğine girebilmeli ve bitki hücresine ait kromozom ile birleģmelidir, ancak bu Ģekilde gen eksprese olabilir ya Ekstraksiyon, bir çözelti ya da süspansiyon içindeki bileşenlerin çözünürlük farkı prensibinden yararlanılarak birbirinden ayrılması işlemidir. Moleküler biyolojide transformasyon, bir hücrenin içine yabancı bir DNA'nın girmesi, bu DNA'nın genomunun parçası haline gelmesi ve DNA'daki genlerin ifade olması sonucu, o hücrenin değişime uğramasıdır.

Akgönül, Çınar, Erem, Halimoğlu da diğer bir ifade ile kendini ifade edebilir ve sonraki generasyonlara aktarılabilir. Bitki hücrelerinin totipotent karakterde olması, bitkinin herhangi bir bölgesine ait tek bir hücrenin çoğalarak ve farklılaģma geçirerek tekrar tam bir bitki haline gelebilmesi anlamına gelmektedir. Geri çaprazlama: Geri çaprazlama yöntemi ile yüksek verimli elit transgenik yeni hatlar elde edilmeye çalıģılır (Yılmaz, 2007, s.88). Gen Transfer Yöntemleri Günümüzde, dolaylı olarak Agrobacterium un biyolojik vektör olarak ele alındığı doğal vektörlü sistemler veya direkt olarak fiziksel, kimyasal ve elektriksel yöntemlerle DNA nın bitki hücresine girmesini sağlayan rektörsüz sistemler yardımıyla DNA transferinin gerçekleģtiği yöntemler kullanılmaktadır. Bitkilerde dolaylı gen transferi: Ġstenilen özelliği taģıyan gen bitkiye Agrobacterium kullanılarak aktarılır. Bitkilerde doğrudan gen transferi: Ġstenilen özelliği taģıyan gen, hedef hücreye gen tabancası, partikül bombardımanı gibi yöntemlerle aktarılır (Gürel ve Tanyolaç, 2007, s.89). Yatay gen transferi ilk defa 1959'da, farklı bakteri türleri arasında antibiyotik direncinin aktarılabildiğini n gösterilmesi ile keşfedilmişti. Japon araştırmacılar tarafından yapılan bu buluşunun ne anlama geldiği Batı bilimcileri tarafından anlaşılması için bir 10 yıl geçti. GDO Ġle Ġlgili Sorunlar GDO ile ilgili yaģanabilecek sorunlar, genin istemli olarak aktarılması sonucu oluģacak sorunlar ile istemli olmayarak gen kaçıģı sonrasında yaģanacak sorunlar olarak ikiye ayrılabilir. Gen kaçıģı insanların kontrolünde olmaksızın GDO lu üründen diğer bir ürüne gen aktarımının olmasıdır. Çiçekler polenler aracılığı ile ürerler ve GDO lu ürünler doğal ürünleri rüzgâr aracılığı ile dölleyebilir. Bu durumda insan denetiminde olmaksızın oynanmıģ genetik materyal doğal bitkilere aktarılmıģ olur. Eğer aynı tür bitki içinde genetik materyalin kaçıģından söz ediliyorsa bu yatay gen kaçıģı, farklı türlere de geçiģ söz konusuysa buna da dikey gen kaçıģı denir. Yatay gen kaçıģı iki açıdan sıkıntı yaratabilir. Ġlkinde yan tarlada ekili olan GDO lu bir bitki, ekili olan kültür bitkisini dölleyerek onun yapısını bozabilir. Ġkincisinde ise GDO lu bir bitki doğada bulunan ehlileģtirilmemiģ aynı tür bitkiyi dölleyebilir.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar GDO lu bitkinin baģka bir türe geçmesi ise dikey gen kaçıģı olarak adlandırılır. GDO lu bir bitki tarafından döllenen baģka bir bitki besin zincirine girebilir ve ekosisteme geri dönüģü olmayan zararlar verebilir. Besin zincirinin en son basamağı olan insana kadar taģınabilir (Meseri, 2008, s.458). BĠTKĠLERDE GEN AKTARIM NEDENLERĠ Ġnsanlar eskiden beri bitkilerin genetik özelliklerini ıslah yöntemiyle değiģtirmeye çalıģmıģlardır. Bu yöntemle de oldukça baģarılı sonuçlar almıģlardır. Ancak bu yöntem birbirine yakın türdeki bitkiler arasında gerçekleģtirilebilmektedir. Yani farklı türler arasındaki gen aktarımı, gen teknolojisi bulunana kadar mümkün değildi. Gen teknolojisi sayesinde bu sorun ortadan kalktı. Bilim insanları bitkilerdeki çeģitli genlerde değiģiklik yapabilme imkânı buldu ve bunu gerçekleģtirebilmek için pek çok bilim dalından yararlandı. Ġnsektisit ve Herbisitlere KarĢı Dayanıklılık Kazandırılması Böcekler bitkilere çok yönlü zarar vermektedir. Hem fiziki olarak bitkinin yapısını bozmakta hem de bitkiye çeģitli hastalıklar bulaģtırmaktadır. Bu tip zararlardan korumak için, böceklere dayanıklılık elde etmesine yardımcı olacak toksinler ve değiģik mekanizmalar bitki genlerine aktarılmaktadır. Bt geni belli böcekler için öldürücü etkisi olan ancak diğer canlılara zarar vermeyen bir madde oluģturmaktadır. Bu Ģekilde zararlı böceklere karģı dayanıklı bitki elde edilmektedir. BaĢka insektisit dayanıklılık geni olarak Streptomyces türlerinden bir Kolesterol-Oksidaz geni ve bezelyeden bir lektin geni izole edilebilmiģtir. Lektinler böcek bağırsağında besin bileģiklerini bağlamakta ve normal sindirimi bozmaktadır. Böylece bu tip bir proteini içeren bitkiler böcek zararından korunmaktadırlar (Demir, Seyis ve Kurt 2005, s.252). Streptomy ces, bazı türlerinden antibiyotik üretiminde yararlanıla n küfe benzer bakteri cinsi.

Akgönül, Çınar, Erem, Halimoğlu ġekil.1 Yabancı otlar nedeniyle tarımda, dünya genelinde büyük kayıplar olmaktadır. Bu nedenle büyük alanlarda yapılan tarımda yabancı otlara etki eden herbisitler kullanılmaktadır. Bu herbisitler yabancı otların belli özelliklerine göre etki etmektedir. Ancak bunun bazı zararlı yönleri de vardır. Bazı herbisitler toprakta uzun süre kalıp suya karıģabilir, bunun sonucunda daha tehlikeli ve dayanıklı yabancı otlar ortaya çıkabilmektedir. Bazı herbisitler ise, suda kolayca çözünebilmektedir. Bunlar hem yabani otlara hem de kültür bitkilerine aynı oranda zarar vermektedir. Herbisitlere dayanıklı transgenik bitkiler, herbisitlerdeki etkin maddeyi inaktif hale getiren ve herbisitin hücum ettiği alanı herbisit zarar meydana getirmeyecek Ģekilde değiģtiren proteinleri kodlayan dayanıklılık genlerine sahiptirler. Bu dayanıklılık genleri ya mikroorganizmalar ya da doğal olarak dayanıklı bitkilerden izole edilmektedir (Demir, Seyis ve Kurt, 2005, s.253). Genel anlamda, yabancı otları öldürmede veya normal gelişimini önlemede kullanılan kimyasal maddelerin tümüne birden herbisit denir. Dayanıklılık genleri ya mikroorganiz malar ya da doğal olarak dayanıklı bitkilerden izole edilmektedir. Çevresel KoĢullara Tolerans Zorlu çevre koģullarında yaģama savaģı veren bitkiler kendi türlerini korumak için çeģitli yöntemler geliģtirmiģlerdir. Sıcaklık, soğuk, su eksikliği, yüksek tuzluluk veya ağır metallere karģı yüksek toleransın bitkilere aktarılması ile bunların değiģik

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar koģullardaki yerlerde yetiģmesine olanak sağlamıģtır. Bu teknoloji kullanılarak bitkileri zorlu koģullara dayanıklı hale getirmek mümkün olacaktır. Bitkilerin sıcaklık, tuzluluk veya soğuk stresi altında su düzeyinin dengede tutulmasında osmolitik maddeler büyük öneme sahiptir. Osmolitik maddeler çoğunlukla Ģeker ve amino asit döngüsünden oluģan düģük moleküler bileģiklerdir (Demir, Seyis ve Kurt, 2005, s.254). Bu özellikleri içeren genin bitkiye aktarılmasıyla bitkide susuzluğa karģı dayanıklılık oluģmaktadır. Soğuğa karģı dayanıklılığı artırmak için hücre zarının yağ ile doyurulmasına katkıda bulunan genler eklenirken, tuza karģı dayanıklılık için çeģitli stratejiler geliģtirilmiģtir. Örneğin; çeltikte tuza dayanıklılık sağlayan enzimin artırılmasıyla bu özellik oluģturulmuģtur. Bitkilere, ağır metallere kaģı dayanıklılığı artıran genlerin aktarılmasıyla sadece verimli bitki oluģması sağlanmaz. Aynı zamanda kirlenmiģ toprakların iyileģtirilmesi de sağlanmıģ olur. Azot Fiksasyonu ve Ürün Miktarının GeliĢtirilmesi Fotosentezin, solunumun ve azot fiksasyonunun bitkilerin verimli olmasında önemli etkisi vardır. Azot Fiksasyonu bakterilerden bitkilere Nitrogenazı kodlayan bir protinin geninin aktarılmasıyla oluģmaktadır ve bu Ģekilde bitkiler azottan daha fazla oranda yararlanmaktadır. Chlorella sorokiniana alg ınden izole edilen ve bitkilere aktarılan bir gen azotu değerlendirme oranını artırmaktadır (Demir, Seyis ve Kurt, 2005, s.254). Geç OlgunlaĢma Transgenik uygulamaların baģlamasının nedenlerinden en önemlisi olgunlaģmadır. Tat değiģtirilmesi, depolama süresi veya dayanıklılık olgunlaģmayla iliģkilidir. OlgunlaĢma süresi etilen miktarıyla orantılıdır. Etilen miktarı ne kadar düģürülürse, olgunlaģma da o kadar geç olur. Bilim insanları bunu ilk kez dometes kökenli bir gen ile yapmıģlardır. OlgunlaĢma süresi ile ilgili diğer bir yol Polygalaktorunaz enziminin engellenmesidir. Bu enzim Pektinin ana unsuru olan Polygalakturonik asidi parçalamakta ve bu sayede meyvelerin yumuģaması gecikmektedir (Demir, Seyis ve Kurt, 2005, s.255). Bitkilerin sıcaklık, tuzluluk veya soğuk stresi altında su düzeyinin dengede tutulmasın da osmolitik maddeler büyük öneme sahiptir. Başta Rhizobium olmak üzere baklagillerle ortak yaşam sonunda havanın serbest azotunu bitkiye kazandırma işlemi. Azotobacter cinsi bakteriler serbest olarak da azot fiksasyonu yapabilmektedir. Polygalakturonaz oluşumunu kontrol eden bir geninin domatese aktarılması ile ABD de ilk kez gen teknolojisi kullanılarak değiştirilen bir gıda ürünü Flavr Savr R domatesi tescil edilmiştir.

Akgönül, Çınar, Erem, Halimoğlu Besinsel özelliklerin geliģtirilmesi Bitkilerdeki Ģeker-niĢasta iliģkisinden sadece niģasta üzerinde durulmaktadır. Çünkü niģasta kimya ve gıda sanayinde kolayca kullanılmaktadır. Bakteriyel bir genin aktarılması ile patateste Cyclodextrin üretilebilmektedir. Cyclodextrin gıda ve eczacılık sanayinde uçucu maddelerin veya aromatik bileģiklerin stabilize edilmesinde veya istenilmeyen maddelerin (acılık, kolesterin) uzaklaģtırılmasında kullanılmaktadır (Demir, Seyis ve Kurt, 2005, s.255). Özellikle üçüncü sınıf ülkeler yani geliģmekte olan ülkeler beslenme açısından yeterli vitamin ve mineral gibi maddeleri alamamaktadır. Örneğin; çeltik çok az A vitamini içermektedir. Ancak pek çok ülke beslenme gereksinimini çeltikle sağlamaktadır. Ayrıca tahıllardaki bazı maddeler demirin kullanımını da etkilemektedir. Bu nedenle bilim insanları ß- karoten ve demir içeriği zengin çeltik elde etmeye çalıģmıģlardır ve sonuçta Golden Rice adında bir çeltik elde etmiģlerdir. Çünkü dünyada A vitamini eksikliğinden kaynaklanan görme bozukluğundan dolayı her yıl milyonlarca çocuk kör olmakta ya da hayatını kaybetmektedir. Bu nedenle temel besin öğesi çeltik olan ülkelerde A vitamini eksikliğinden kaynaklanan hastalıkları ortadan kaldırmanın bu biyoteknolojik yöntemlerle olacağı düģünülmektedir. Malnütrisyon,sağlıksız beslenme ya da besinlerin sindirim ve dağılımında bozukluk sonucu ortaya çıkan yetersiz beslenme durumu. Bir Japon pirinç Malnütris- çeşidinin yon,sağlık- sız İngilizcede içine beslenme genel olarak ya daffodil besinlerin denilen bir sindirim nergis ve dağılımında türünden iki bozukluk gen ve bir sonucu bakteriden ortaya (yani bir çıkan mikrop) bir yetersiz gen beslenme koyarak durumu. altın pirinci elde ediyorlar. Erkek Kısırlığı Büyük ve geniģ alanlarada hibrit tohum üretmek için gerekli olan koģul, bu tuhumun elde edileceği bitkinin kendi dendini tozlamasını önleyecek bir sisteme sahip olmasıdır. Erkek kısırlık geninin, özel bir gene bağlanması ve bu genin bir hibrit döle aktarılması ile % 100 steril döl elde edilebilir. Her iki hattan birinin % 100 erkek kısır, diğerinin % 100 döllenebilmesi yanında F1 hibrit bitkilerin fertilitesi saf hatları muhafaza etmek için restore edilebilmelidir (Demir, Seyis ve Kurt, 2005, s.254). Bu en iyi Barnase-Barstar sistemi ile gerçekleģtirilir. Kolza, domates ve mısır gibi bitkilerin üretiminde kullanılan bir sistemdir. Sekonder Metabolit Üretimi Bitkiler karbonhidrat, yağ, protein gibi ana içerik maddelerinin yanında ikincil içerik maddelerine de sahiptirler ve bu maddelere sekonder metabolit maddeler denir. Bu tür bazı

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar sekender metabolit maddeler bitkisel ilaçların içeriğinde kullanılırlar. Gen teknolojisi sayesinde ilaçların etken maddelerinin teģhis ve tedavi amacıyla kullanımı mümkün olabilmiģtir (Demir, Seyis ve Kurt, 2005, s.257). BitkilerdenaĢı ve serum yapılabilmiģtir. Bu tip aģılar hem psaif hem de aktif bağıģıklığı sağlamaya uygun olup organ naklinden sonraki tedavi için kullanılabilmektedir. Bu tür ürünler tıpta, kimyada, tarımda ve birçok alanda kullanılmaktadır. HAYVANLARDA GEN AKTARIM NEDENLERĠ Ġnsan Terapötik Proteinleri Üretimi Bilindiği gibi Dolly adlı kuzunun klonlanması biyoteknoloji alanında çok önemli bir adım olmuģtur. Bu klonlama yetiģkin bir koyunun meme bezinden bir hücre alınarak gerçekleģtirilmiģtir. Genetiği değiģtirilmiģ hayvanlar birçok araģtırmada, özellikle biyomedikal alandaki araģtırmalarda kullanılmıģtır. Örneğin genetiği değiģtirilmiģ bir kuzuya, insanda eksikliğinde hemofili hastalığına neden olan faktör-9 geni aktarılmıģtır. Bu Ģekilde hayvan bol miktarda süt üretmiģtir. Genetiği değiģtirilmiģ çiftlik hayvanlarında üretilen farmakolojik ürünlerin diğer bir örneği antitrombin III (ATIII) dür. AT-III ün normal düzeyi kan pıhtılaģmasını kontrol altında tutmaktadır. AT-III eksik hastalar, yetiģkinliğin erken dönemlerinde tromboembolik sorunlara sahip olabilmektedirler. Böyle hastalarda terapötik AT-III sağlanması pıhtılaģma riskini azaltabilir (Çelik ve Turgut-Balık, 2007, s.15). AT-III ve diğer terapötik proteinlerin genetiği değiģtirilmiģ hayvanlarda üretimi amaçlanmıģtır. Tıp tarihinde, bir yetişkinden alınan gövde hücresi ile klonlanan ilk memeli. Klonlama Edinburgh- İskoçya'daki Roslin Enstitüsü'nde gerçekleştirilmiş ve Dolly burada 6 yaşına kadar yaşamıştır. Faktör-9; kanın pıhtılaşmasını sağlayan faktörlerdendir. Hastalıkların Hayvan Modelleri, Organ ve Doku Nakilleri Bilim insanları klonlanmģ hayvanları daha çok insan hastalıklarına model olduğu için ve tedevisi henüz olmayan hastalıkları araģtırmada kullanmaktadırlar. Genetiği değiģtirilmiģ hayvanlar, hemofili ve diyabet gibi birçok hastalığa tıbbi çözüm üretmek için kullanılabilir. Yani hemofili için pıhtılaģma faktörü, diyabet için insülin üretmek gibi. Bazı çiftlik hayvanları da insanlara doku ve organ naklini gerçekleģtirebilmek için klonlanırlar. Bu Ģekilde hastaların organ

Akgönül, Çınar, Erem, Halimoğlu nakli için uzun beklemeleri veya doku reddi gibi sorunları ortadan kalkabilir. Ġnsan Sütüne Benzer Ġnek Sütü Yapımı Ġnsan sütündeki lactoferrin seviyesi çiftlik hayvanlarına göre çok daha üst seviyelerdedir. Ġnsan lactoferrini transgenik fare ve ineklerin sütlerinde yüksek seviyelerde üretilebilmiģ ve bu hayvanlarda mastitise karģı direnç sağlamıģtır (Demir ve Pala, 2007, s.34). Et, Süt vb. Üretim ArtıĢı, Özellik ĠyileĢtirmesi, Hastalık Direnci Genetiği değiģtirilmiģ hayvanların gıda amaçlı kullanımında et verimlerinin artırılması, büyüme hormonu üretimini teģvik eden genin aktarılarak ineklerde süt üretiminin artırılması, peynir üretimi için kazein miktarının artırılması veya laktoza duyarlı tüketiciler için laktozun sütten çıkarılması gibi süt içeriğinin değiģtirilmesi gibi faydalar sağlanabilir (Çelik ve Turgut- Balık, 2007, s.15). Balıklarda soğuğa karģı diranç ve büyüme artıģını sağlamak için çalıģmalar devam etmektedir. Ġnsan insülin benzeri büyüme hormonu (IGF-I) geni aktarılmıģ transgenik domuzlarda %30 daha fazla fileto bel eti, %10 daha fazla yağsız karkas ve %20 daha az vücut yağı tespit edilmiģtir (Demir ve Pala, 2007, s.34). Genetiği değiģtirilmiģ hayvanlar; laktozsuz süt, düģük yağlı süt, düģük yağlı et, özel proteinli et, özel kalitede et ve süt üretimi gibi amaçlar için kullanılabilirler (Çelik ve Turgut-Balık, 2007, s.17). Lactoferrin vücudun doğal savunma mekanizmasını korumaya teşvik etmek gibi pek çok fiziksel fonksiyonunu yerine getirmesi için gerekli olan yararlı probiyotik bakterilerin gelişimini artırır. GENETĠĞĠ DEĞĠġTĠRĠLMĠġ HAYVANLAR Kendilerine ait olmayan bir geni genomlarında taģıyan hayvanlar transgenik hayvanlar olarak adlandırılırlar. Genetiği değiģtirilmiģ hayvan üretebilmek için çalıģmalar ise ilk olarak 1980 yılında fareler üzerinde gerçekleģtirilmiģtir. Bu yöntemlerle elde edilen fareler çeģitli biyolojik araģtırmalarda kullanılmıģ ve pek çok çözümlenemeyen problemin çözümüne büyük katkı sağlamıģtır. Bu tip hayvanlar yani transgenik hayvanlar rekombinanat DNA teknolojisi kullanılarak elde edilir. Transgenik hayvanlar genellikle iki ya da daha fazla farklı genin elementlerini içerirler. Düzenleyici elementler hedef genin istenilen geliģme döneminde ve istenilen dokuda ekspresyonunu Transgenik hayvan üretmek için gen transferi uygulamaları 1980 yılında ilk defa farelerde gerçekleştirilmiştir.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar sağlayan bölgelerdir. Gen transferinin yöntemine bağlı olarak transgen aynı zamanda bu elementlere ilave olarak ekspresyonu ve gen transferinin baģarısını tespit edebilmek için bazı iģaretleyici (marker) genleri de içerebilir (Filazi ve Ġnce, 2006, s.22). Niçin transgenik hayvanlar? Yeni bilgilerin kazandırılması, genetik Ģifrenin çözülmesi, fizyolojik sistemlerin genetik kodunun bilinmesi, genetik olarak hastalık modellerinin geliģtirilmesi, yeni özellikli hayvanların üretilmesi (ġekil.2), yeni hayvansal ürünlerin üretilmesidir (Filazi ve Ġnce, 2006, s.22). Transgen, hedeflenen amaca göre çeşitli şekillerde dizayn edilirken yine hedeflenen amaç doğrultusunda gen transferinin yöntemi ve gen transferinin yapılacağı hayvan seçilir. Şekil.2 Transgenik uygulamalar daha çok çiftlik hayvanlarına iyi ve yeni özellikler kazandırmak için kullanılmaktadır. Bu uygulamalar çiftlik hayvanlarının daha büyük olmasını, yemi az tüketmesini, süt üretiminin artırılmasını ve kalitesinin iyileģtirilmesini ve hastalıklara direncinin kuvvetlenmesini sağlamaktadır. Ancak bu çalıģmalar ıģığında üretimi yapılabilen tek canlı balıklar olmuģtur ve onlara da hastalıklara direnç geni aktarılmıģtır.

Akgönül, Çınar, Erem, Halimoğlu GENETĠĞĠ DEĞĠġTĠRĠLMĠġ GIDALAR (GDG) Günümüzde teknolojinin hızla ilerlemesinden dolayı gen teknolojiside hızla geliģerek kendine birçok uygulama alanı bulmuģtur. Bu teknoloji sayesinde elde edilen gıdalar hem dünya pazarında hemde bilimsel ve siyasal tartıģma ortamlarında önemini gün geçtikçe artırmaktadır. Genetik modikasyon hayvan, bitki ve bakteri gibi canlıların genetik yapısını değiģtiren bir dizi özel teknolojiyi ifade eder ve farklı canlıların genlerinin bir araya getirilmesi de rekombinant DNA teknolojisi olarak adlandırılmaktadır. Genetik olarak değiģtirilmiģ ya da trasngenik olarak isimlendirilen organizmalar değiģik canlılardan alınan genlerin farklı Ģekillerde birleģtirilmesiyle oluģur. Günümüzde üretilmekte olan GDG ler; Gıdalardaki patojen bakterileri öldürmeye yönelik olarak geliģtirilmiģ transgenik virüslerin kullanımıyla, zehirlilik potansiyeli azaltılmıģ GDG ler Herbisid ve insektisidlere dirençli soya fasulyesi, mısır, pamuk cinsleri. Asya ülkelerinde görülen kronik beslenme yoksunluğuna yönelik demir ve vitaminlerden zenginleģtirilmiģ pirinç. Afrika da ürünlere zarar veren bir virüse karģı dirençli hale getirilmiģ tatlı bir patates türü. Ġklim koģullarındaki aģırı değiģimlere dirençli çeģitli bitki türleri (Filazi ve Ġnce, 2006, s.22). GeliĢtirilmekte olan bazı GDG ler ise; Bulaşıcı hastalıklara karşı insan aşıları içeren muzlar; GDO lar hem gıda hem de ilaç olarak etki edecek ürünler halinde tüketilebilirler. Özellikle olgunlaģtığı zaman çiğ olarak tüketilen muz gibi bazı tropikal ürünler; hepatit, kuduz, dizanteri, kolera ve ishal ile geliģmekte olan ülkelerde yaygın olan diğer bağırsak enfeksiyonlarına karģı kullanılabilen proteinleri üretmek için genetik olarak değiģtirilebilmektedir. Yenilebilir ürünlerdeki bu aģılar, bu ürünlerin yetiģtirildiği ve düģük maliyetle dağıtıldığı ve özellikle aģı üretimi için kaynağın ve tıbbi alt yapının yetersiz olduğu geliģmekte olan ülkelerde çocuklar için faydalı olacaktır (Çelik ve Turgut-Balık, 2007, s.17-18). Normal olgunlaşma sürecinden hızlı gelişen balıklar; Sucul organizmalarda yapılan gen transferi çalıģmalarında kullanılan hedef gen, alerjik etkiye neden olabilecek genel Rekombinant DNA teknolojisi, doğada kendiliğinden oluşması mümkün olmayan, çoğunlukla farklı biyolojik türlerden elde edilen DNA moleküllerinin, genetik mühendislik teknolojisiyle kesilmesine ve elde edilen farklı DNA parçalarının birleştirilmesi işlemlerini kapsayan bir teknolojidir. Transgenik bitkilerde üretilen aşılar, hayvansal sistemlerdeki üretime göre patojenlerle (örneğin AIDS veya Hepatit virüsleri, BSE ve toksinler) bulaşma tehlikesi daha azdır.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar antimikrobiyal proteinleri kodlayan genlerin transfer edildiği bitkilerin aksine, genelde balık türlerine ait büyüme hormonunu kodlayan genlerdir. ġu ana kadar üretilen birçok transgenik balık prototipi ekstra büyüme hormonu geni transfer edilmiģ canlılardır. Bu da, balıkta sadece biraz daha fazla büyüme hormonu salgılanmasını sağlamaktadır. Büyüme hormonu dıģarıdan alınan proteini indirgeyen bir hormondur. Büyüme hormonu transfer edilmiģ balık etinin insan gıdası olarak tüketilmesi tamamıyla güvenlidir. Ancak yine de büyüme hormonu geni transfer edilmiģ balığı tüketip tüketmemeye tüketiciler karar vereceklerdir (Akhan ve Canyurt, 2008, s.289). Erken ürün veren çeşitli meyve ve sebze türleridir. GDO LARIN POTANSĠYEL FAYDALARI Besin Kalitesinin ve Sağlığa Yönelik Faydalarının Artırılması Protein kalitesi ürünlerin esansiyel (temel) aminoasit içeriklerinde artıģ sağlanabilmektedir. Örneğin proteinin metiyonin ve lisin içeriği artırılabilir. Genellikle tahıllarda çok az bulunan lisin miktarının artırılması, tavuklarda üremeyi olumsuz etkileyen lisin azlığı sorununu giderir. Beslenmede iyi bir protein kaynağı olan balığın daha kısa periyotta daha iyi büyümesi sağlanarak ucuz olarak üretimi ve böylece su kültürü için uygun Ģartların gerçekleģtirilebilmesi amaçlanmaktadır. Karbohidrat içerikleri artırılarak ketçap, domates sosu gibi gıda iģlemede kullanılacak domateslere yoğun içerik kazandırılabilir. NiĢasta içeriği artırılmıģ patatesler ile kızartma iģlemi sırasında daha az yağ çeken, piģirme süresi ve maliyeti azaltılmıģ patates üretimi sağlanmıģtır. Bazı kanserler, kalp hastalığı ve körlük (vitamin A durumunda) gibi geliģmelerin sebebi olan biyolojik oksidasyonu yavaģlatan veya engelleyen doğal bileģiklerin, anti-oksidant vitaminlerin ve minerallerin ürünlerdeki düzeyi artırılmaktadır. Gıda ürünlerindeki anti-oksidant düzeyinin artırılması toplumda var olan belirli kanser ve diğer kronik hastalıkların oranının azalmasını sağlayabilir. Önemli bir anti-oksidant olan likopen genetiği değiģtirilmiģ domates, domates ürünleri ve biberde bol miktarda bulunmaktadır. DoymuĢ yağ oranı düģük ve doymamıģ yağ oranı daha yüksek olan yağlar, sağlık açısından önemli olup yüksek Lisin antiviral özellikleri ile bilinen gerekli bir amino asittir.hormon üretimi için gereklidir. Çocuk ve yetişkinlerd e kemiklerin büyümesi ve bakımı için gereklidir.

Akgönül, Çınar, Erem, Halimoğlu sıcaklığa dayanıklıdır. Bu amaçla yaygın olarak kullanılan kanola, soya, ayçiçeği ve yer fıstığı gibi bitkisel sıvı yağlardaki doymamıģ yağ asidi düzeyini daha da artırmak için bu bitkilerin genetiği değiģtirilebilir. Besin değeri artırılmıģ ürünler yetersiz beslenmeyi azaltmaya yardım edecektir ve geliģmekte olan ülkelerin temel besin ihtiyaçlarını karģılamayı sağlayacaktır. Kassava, birçok üçüncü dünya ülkesinde 500 milyonun üzerinde insanın beslenmesinde önemli bir besin kaynağıdır. Son yıllarda Afrika kassava mozaik virüsüne ve genel mozaik virüslerine dirençli ve yüksek besin değerine sahip kassava üretmek için bu bitkilerin genetiği değiģtirilmiģtir (Çelik, Turgut-Balık, 2007, s.16). Meyve ve Sebzelerin Raf Ömrü ve Organoleptik Kalitelerinin Artırılması Domatesler olgunlaģma, yumuģama ve çürüme iģlemleri geciktirilerek uzun bir raf ömrüne sahip olan bitkilerdir. OlgunlaĢma ve yumuģama, büyük ölçüde, meyve hücreleri tarafından etilen üretimine bağlıdır. Etilen üretiminde rol oynayan genlerin kontrol edilmesi veya farklı bir strateji olarak hücre duvarını bozan bir enzim olan poligalakturonaz enziminin baskılanarak pektin yıkımının ertelenmesi ile meyve ve sebzelerdeki olgunlaģma geciktirilebilmektedir. Böylece koku, lezzet, yumuģaklık/sertlik derecesi gibi yüksek kalitede organoleptik özellikler ve daha uzun raf ömrü sağlanabilir. OlgunlaĢmanın yavaģlatılması veya geciktirilmesi, aynı zamanda ahududu, çilek, ananas ve Ģeftali gibi ürünlerde de yapılabilir. Ürünlerin raf ömürlerinin uzatılması üretici ve satıcı için nakliyat, depolama ve iģlenmeyi kolaylaģtırmakla birlikte tüketici içinde ürünü uzun süre bozulmadan kullanma imkânı sağlayacaktır. Ürünlerin nakliye ve iģlenmeye dayanıklı olması, soğutma sistemlerinin güvensiz ve pahalı ve nakliye ağının yetersiz olduğu geliģmekte olan ülkelerdeki çiftçiler ve tüketiciler için de faydalı olacaktır (Çelik, Turgut-Balık, 2007, s.17). Organoleptik özellikler ürünlerin tüketilmesi esnasında ağızda algılanan özelliklerdir. Lezzet olarak algılanan organoleptik kalite özellikleri biyokimyasal analiz ile somut olarak saptanmaz. Bitkisel ve Hayvansal Ürün Veriminin Artırılması Artan nüfusu besleyecek miktarda üretim için ekilebilir alanların geniģletilmesi değil, birim alandan alınan ürün veriminin artırılması gerekmektedir. Klasik ıslah yöntemleriyle elde edilebilecek biyolojik verim artıģının da sınırlarına gelindiği düģünüldüğünde, bitki ve hayvan ıslah çalıģmalarında gen aktarım teknolojisinin kullanılması kaçınılmaz görünmektedir.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar Bir yıllık olan önemli tahıl ürünlerinin genetiği değiģtirilerek çok yıllık ürünlere çevrilebilir. Ayrıca genetiği değiģtirilmiģ bitkilerin kuraklığa direnci, tarımda su kullanımını azaltarak suyun yetersiz olduğu bazı tropikal ve kurak bölgelerde bu bitkilerin yetiģtirilmesini uygun duruma getirebilir. Ürünlerin diğer çevresel streslere (örneğin; uç sınırdaki ph, tuz, böcekler, sıcaklık vb.) dayanıklılığını artırmak dünyada Ģu anda ürün üretimi için uygun olmayan ekim alanlarının yeniden kullanılmasına yardım eder. Böylece yağmur ormanları gibi telafi edilemeyecek doğal kaynaklar üzerindeki baskılar azalır. Hayvanlarda sağımlık ineklerdeki süt üretimi artırılmıģtır. Dolayısıyla et ve süt kaynağı yetersiz olan ülkelere bu ürünlerin daha ucuz olarak ihraç edilmesi için bol miktarda üretilebileceği düģünülmektedir. Genetiği değiģtirilmiģ hayvanlar; laktozsuz süt, düģük yağlı süt, düģük yağlı et, özel proteinli et, özel kalitede et ve süt üretimi gibi amaçlar için kullanılabilirler (Çelik, Turgut-Balık, 2007, s.17). Yenilebilir AĢı ve Ġlaç Üretimi Dünya üzerinde çok sayıda insan önlenebilir sağlık sorunları nedeniyle yaģamını kaybetmekte veya sakat kalmaktadır. Bu hastalıkların pek çoğunun önlenmesinde aģılama, en etkili yöntemdir. AĢıların pahalı olması, uygulanma Ģekli, uygulanması için eğitimli personele ihtiyaç duyulması, taģınması ve saklanmasının zor olması, insanların sosyokültürel yapısı gibi birçok nedenle pek çok kiģi aģıya ulaģamamaktadır. Tükettiğimiz sıradan bitkilere aktarılacak genler vasıtasıyla patojen mikroorganizmaların çeģitli proteinlerini sentezleyen bitkiler elde edilerek bu bitkilerin aģı olarak kullanılmasına çalıģılmaktadır. Bu yöntemin en önemli avantajı aģının oral olarak alınabilmesidir. Bu sayede ulaģımı kolaylaģmakta ve vücutta mukozal immünitenin sağlanmasına da katkıda bulunmaktadır. Bu amaçla patates, muz, tütün ve marul üzerinde çalıģmalar sürdürülmektedir (Kulaç, Ağırdil ve Yakın, 2006, s.152). Bazı insan genleri, deneysel biyoilaçları büyük miktarlarda üretmek için bitki kromozomuna ilave edilmiģlerdir. Tütün ve patates, insan serum albümini üretmek için. Diyabet hastalarının, insülini iğne yoluyla alması yerine ağız yoluyla alabilmesi için bitkilerde insülin üretimi amaçlanmıģtır (Çelik, Turgut-Balık, 2007, s.18). Genetiği değiştirilmiş bitkiler, ürün verimini artırmak için ve böcekler, yabani otlar, herbisitler, viruslar, tuzluluk, ph, sıcaklık, don, kuraklık ve hava gibi çeşitli çevresel faktörlere dayanıklı bitkiler üreterek ürün kaybını azaltmak için kullanılabilir. Mukozal immünite, aşılama programların da iğne kullanılmadan başarıyla uygulanabilen tek yöntemdir.

Akgönül, Çınar, Erem, Halimoğlu Ġnsan Hastalıklarının Tedavisinde ve Organ Naklinde Kullanılması Genetiği değiģtirilmiģ hayvanlar, meme bezindeki sütte fibrinojen gibi rekombinant proteinleri büyük miktarda üretmek için kullanılabilmektedir. Transgenik proteinler, HIV veya deli dananın potansiyel kaynağı olarak korkulan verici insan kanından elde edilen kan proteinlerine alternatif olarak kullanılabilirler. KlonlanmıĢ hayvanlar çoğu insan hastalıkları için model olduğundan dolayı bilim insanları halen tedavisi olmayan kistik fibrozis gibi insan hastalıklarını etkili bir Ģekilde çalıģabilmektedir. Genetiği değiģtirilmiģ hayvanlar, hemofili hastaları tarafından kullanılan pıhtılaģma faktörü veya diyabet insülin proteinleri üretmek için kullanılabilir (Çelik ve Turgut- Balık, 2007, s.18). Bio-fabrikalar ve Endüstriyel Kullanım Ġçin Ürün Ham Materyali Olarak Kullanımı Genetiği değiģtirilmiģ organizmalar ilaç endüstrisinde kullanılan vitaminler, monoklonal antikorlar, aģılar, antikanser bileģikleri, anti-oksidantlar, plastikler, fiberler, polyesterler, afyonlu ilaçlar/uyku ilaçları, interferon, insan kan proteinleri ve karotenoid üretmek için kullanılmaktadır. GDO lar aynı zamanda gıda endüstrisinde kullanılan protein, enzim, stabilizatör, kıvam artırıcı, emülgatör, tatlandırıcı, koruyucu, renklendirici ve tat verici gibi gıda karıģımları üretmek için de kullanılabilirler. Gıda iģleme ve patojen belirlemede kullanılan mikroorganizmalar gen aktarımı ile değiģtirilebilir. Örneğin, peynir üretiminde kullanılan çimosin, rennin gibi gıda enzimleri mikroorganizmalara aktarılarak daha kolay ve daha ucuz olarak üretilebilmektedir. Gen aktarım teknolojisi ile bu gıda, ilaç ve biyoteknoloji endüstrisinde kullanılan maddelerin üretimi geleneksel iģlemlere göre çok daha avantajlıdır. Çünkü yeni teknoloji ile arzu edilen bir ürün, fazla miktarda, çok daha ucuz, nakil ve depolama iģlemleri daha uygun olarak üretilebilir (Çelik, Turgut-Balık, 2007, s.18). Kistik Fibrozis, akciğer, pankreas, barsak, ter bezleri dış salgı bezlerinde görülen, kalıtsal (genetik) bir hastalıktır.kistik fibrozis hastalığı, aynı anda solunum sistemi, sindirim sistemi gibi vücudun birden çok sistem ve organını etkileyebilir. Doğumla birlikte görülen fibrozis, bu etkileme sonucu işlev bozukluklarına neden olur. Rennin, buzağı işkembesinin iç kısmının kurutulması ile hazırlanan işlenmemiş bir enzimdir. Aktif enzim çimosin olarak bilinir. Çevresel Faydaları Tarımsal amaçlı bitkilerin çoğunun genetiği değiģtirilerek virüsler, böcekler, yabani otlar, herbisitler, hastalık ve çeģitli çevresel etkenlere karģı direnç kazandırılabilirler. Örneğin, patates, soya ve mısır gibi bitkisel ürünlerin çoğuna Bacillus

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar thuringiensis in (Bt) insektisidal (böcek öldürücü) potansiyele sahip bir geni aktarılarak böceklere karģı dirençli Bt bitkiler elde edilmiģtir. Bt proteini mısır kurdu, patates böceği gibi böceklere karģı toksik olmakla beraber insan için toksik değildir ve mide asidi ile parçalanmaktadır. Ġnsektisit direncinin yanında bazı bitkiler herbisit uygulamalarına dayanıklı hale getirilmek için genetik olarak değiģtirilmektedir. Herbisit dayanıklılığın artması bitkilerin büyüdüğü toprağın daha az iģlem görmesini veya hiç iģlem görmemesini sağlayarak toprak erozyonunun ve su kaybının azalmasına ve toprak mikro fauna ve mikro floralarının korunmasına yardım edecektir. Domates, tütün, kabak ve mısır gibi ürünler virüs direnci kazandırılmak için genetik olarak değiģtirilmektedir. Günümüzde bitkilerin topraktan daha fazla azotu doğrudan kendilerinin alabilmesi için genetiği değiģtirilmiģ bitki üretimi artmıģtır. Bu da, buharlaģarak veya nehir ağızlarına sürüklenip su kirliğine neden olarak çevreyi tehdit eden kimyasal gübre gereksinimini azaltacağından çevre için yararlı bir uygulama olacaktır. Genetiği değiģtirilmiģ bitkiler ya da mikroorganizmalar, çevredeki toksik atıkların uzaklaģtırılmasını sağladıkları için bioremediasyon için de kullanılabilmektedirler. Bazı durumlarda bitkiler, çevreye bulaģan zehirleri parçalayıp zararsız hale getirebilmektedirler (Çelik, Turgut-Balık, 2007, s.18-19). Bioremediasyon, tehlikeli kimyasal atıkların mikrorganizma lardan yararlanılması sureti ile arıtılması olayıdır. GDO LARIN POTANSĠYEL RĠSKLERĠ Besin Kalitesindeki DeğiĢiklik ve Gıda Güvenliği Gıda ürünlerine aktarılan genler, bazı besin değerlerinin düzeyini artırırken diğerlerinin düzeyini azaltarak tahmin edilmeyen bir Ģekilde gıdaların besinsel özelliklerini değiģtirebilirler. Bu durum genetiği değiģtirilmiģ ürünler ve geleneksel eģdeğerleri arasında farklılığa neden olur. Bitkisel ve hayvansal gıdaların besin içeriklerindeki değiģimlerin besin etkileģimleri, besin-gen etkileģimi, canlıda besinin varlığı, besin gücü ve besin metabolizması üzerine etkisi hakkında henüz yeterli bilgi yoktur. Ayrıca bu besinlerin gen ifadesinin kompleks düzeni ile ilgisi hakkında da bilgi yetersizliği vardır. Genetiği değiģtirilmiģ ürünlerin sağlık üzerinde, özellikle uzun dönemde meydana getirebilecekleri etkiler üzerinde henüz net bir bilgi bulunmamaktadır. Bu nedenle GDO ların sağlık

Akgönül, Çınar, Erem, Halimoğlu açısından riskleri göz önüne alınarak etiketleme yoluyla tüketicilerin bilgi edinme ve seçme hakkının sağlanması gerektiği düģünülmektedir. GDO ürünlerin gıda güvenirliği değerlendirildiği zaman GD ürün türevli gıdalardaki rekombinant DNA nın insana yatay gen transferi ve bunun insan sağlığı için sonuçları önemli bir konudur. Gıda ürünlerine aktarılan genlerin insan bağırsak mikro florasında veya insan ya da hayvan genomunda yer alıp almayacağı ve bunun sonuçlarının ne olacağı önemli bir sorudur. Tüketilen bütün gıdaların canlılardan geldiği ve DNA nın tüm canlıların bileģenlerinden birisi olduğu dikkate alınırsa gıda ürünleri ile birlikte DNA nında vücuda alındığı bir gerçektir. Vücuda alınan DNA sindirim sisteminde parçalayıcı etkiye sahip olan çeģitli parametrelere (örn; sıcaklık, ph, basınç, reaktif kimyasallar (radikaller) ve enzimatik aktivitelere (eksonükleazlar ve DNAazI ve DNAazII gibi endonükleazlar) maruz kaldığı için parçalanıp sindirildikten sonra vücuttan dıģarı atılmaktadır. DNA, memeli bağırsağında genellikle hızla parçalanmakla birlikte bu parçalanma tamamen ve bir anda olmaz ve bazen DNA kararlı kalabilir. Eğer DNA parçalanmadan ince bağırsağın son kısmı, körbağırsak ve kolon gibi DNA parçalama aktivitesinin en az mikrofloranın yüksek miktarda olduğu sindirim sisteminin bu kısımlarına ulaģırsa mikro floranın çıplak DNA yı hücre içine alma olasılığı/riski vardır. Mikro floradaki bakteriler aynı zamanda hücre içine aldıkları yabancı DNA nın kendi genomlarına katılmasını ve ifade edilmesini engelleyen mekanizmaya sahip olmalarına rağmen bakteriyel kökenli genlerin bakteriler tarafından yapıya alınması teorik olarak mümkündür. GDO üretimi sırasında markır gen olarak kullanılan antibiyotik direnç genleri çoğunlukla bakteriyel kökenli olup bu açıdan en çok tartıģılan olasılıktır. GDO ürünlerin tüketilmesi ile bu antibiyotik direnç genlerinin insan bağırsak mikro florasına veya patojen mikroorganizmalara aktarılması doğada zaten yaygın bir olgu olan mikroorganizmalarda antibiyotiğe karģı direnç düzeyinin artmasına yol açabilir. Bu durum insan ve hayvan sağlığı için bir risk oluģturabilir. Alerjik Reaksiyonlar ve Toksik Etkiler Gen aktarım teknolojisi ile organizmaya yerleģtirilen yeni genin özellikleri, insanlar için alerjik reaksiyonlara neden olabilir veya mevcut alerjik reaksiyonları Ģiddetlendirebilir. Bu durum Brezilya fındığında bulunan bir genin soyaya aktarılması ile

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar sağlanan gen modifikasyonunun, Brezilya fındığına alerjisi olan tüketicilerde alerjik reaksiyonlara neden olması ile somut olarak kanıtlanmıģtır. Ayrıca trans genlerin, genom üzerindeki doğal bir toksinin düzenleme bölgesini etkileyerek toksin üretimine neden olabileceği bildirilmektedir. Gen Patentleme ve Terminatör Teknolojisinin Etkisi Biyoteknoloji Ģirketleri önemli genleri patent altına almak isteyebilirler. Ancak genlerin patentlenmesi, kamu sektöründe çalıģan araģtırmacıların çalıģmaları açısından engel olarak görülmektedir. EleĢtiriciler, etik olmadığı ve bu genler hakkında araģtırma yapmak isteyen araģtırmacılara engel olduğu için, genlerin patentlenmesine karģı çıkmaktadırlar. Biyoteknoloji Ģirketleri aynı zamanda ürettikleri genetiği değiģtirilmiģ bitkilerin tohumlarını kontrol altına almak için terminatör teknolojisini geliģtirebilir. Terminatör teknolojisi, biyoteknoloji Ģirketlerinin patentleri kendilerine ait olan GD tarım ürünlerinin tohumlarını toplayarak bir sonraki yıl yeniden üretilmelerine engel olmak için geliģtirdikleri kısır bitki üretme teknolojisidir. Terminatör teknolojisi birçok Ģekilde uygulanmakla beraber genelde üç adım içerir; Genetiği değiģtirilmiģ ürüne terminatör gen ilave edilir, Tohum Ģirketleri, tohumu satmadan önce bir indükleyici ilave ederek terminasyon iģlemini baģlatır, Çiftçiler, bitki tohumunu ekerek ürün elde ederler. Ancak elde edilen tohum veya ürün kısırdır. Terminatör teknolojisi, biyoteknoloji şirketlerinin patentleri kendilerine ait olan GD tarım ürünlerinin tohumlarını toplayarak bir sonraki yıl yeniden üretilmelerine engel olmak için geliştirdikleri kısır bitki üretme teknolojisidir. Terminatör teknolojisi, çiftçilerin her yıl uluslararası Ģirketlerden tohum satın almalarını gerektirerek bu uluslar arası Ģirketlere bağımlılık ve tohumların yüksek fiyata alınması sorunlarını beraberinde getirecektir. Ayrıca tohum Ģirketleri, tekelleģmenin boyutunu gen patenti ve tohum kontrolü ile sınırlamayıp spesifik GDO lar için spesifik kimyasal ilaç üreterek çiftçileri bu ürünlerden almak zorunda bırakabilirler (Çelik, Turgut-Balık, 2007, s.20-21). GD Gıdaların Etiketlenmesi Ġle Ġlgili Kaygılar Avrupa Birliği yönetmelikleri herhangi bir gıda ürününün geleneksel benzerlerinden farklılaģtığı anda GDO kökenli

Akgönül, Çınar, Erem, Halimoğlu olduğunun etiketlenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. ABD de ise gıda kaynaklarının güvenirliği ve sağlıklı olması (et ve kümes hayvanları hariç) ABD Gıda ve Ġlaç Ġdaresi (US FDA) tarafından düzenlenmektedir ve bu ajans GDO ların etiketlenmesine karģıdır. Çevre Koruma Ajansı (EPA) gıda güvenliği açısından GDO lara karģı tüketicilerin korunmasına özel önem verilmesi gerektiğini belirtirken, Amerikan Tıp Birliği (AMA) bu ürünlerin etiketlenmesinin zorunlu olmasını ve genetiği değiģtirilmiģ gıdalar için tüketici güvenliğinin henüz açık olmadığının belirtilmesi gerektiğini savunmaktadır. Ancak etiketleme maliyetinden dolayı bu ürünler pahalı olabilir. Çevresel Kaygılar GDO ların çevre üzerinde doğrudan ya da dolaylı olarak olumsuz etkileri ve özellikle türler arasındaki gen kaçıģının doğal ekosistemde oluģturacağı riskler yaygın olarak tartıģılmaktadır. Bitkiler arasında gen alıģveriģi hayvanlara göre daha kolay olduğundan gen kaçıģı, genetiği değiģtirilmiģ bitkilerin barındırdığı en önemli risktir. Çevreciler, genetiği değiģtirilmiģ ürünlerin geniģ bir alanda ekimi yapıldığı zaman çevresel risklerinin olacağı konusunda kaygı duymaktadırlar. GD bitkiler, doğal türlerle rekabet ederek onların ortadan kalkmasına da neden olabilirler. Ayrıca çapraz tozlaģma sırasında bitkilere aktarılan yeni genetik özelliklerin doğal türlere, yabani türlere ve böceklere kaçıģı söz konusu olabilir. Aynı durum ıslah yöntemleriyle elde edilmiģ bitki türleri için geçerli olsa da herbisitlere dayanıklılık veya böcek öldürücü toksin üretmek üzere bitkilere aktarılan genlerin çapraz tozlaģma ile yabani türlere geçmesi durumunda çok zor ortadan kaldırılabilecek süper yabani türler oluģabilir. GD bitkilerin çürümesi sürecinde ise yıkılan bitki DNA ları ile birlikte çeģitli dayanıklılık genleri toprak mikroorganizmaları tarafından alınabilirler. Dirençli yabani ot ve böceklerin ortaya çıkmasına neden olabileceği düģünülebilir. Bu durum tarımsal kimyasallara (herbisit, pestisit ve gübreler) olan bağlılığı daha da artırarak çevresel kirliliğin de artmasına neden olabilir. Tozlaşma, çiçek tozlarının erkek organdan dişi organa taşınma sürecidir. Bu süreç aynı çiçeğin erkek ve dişi organları arasında gerçekleşirse "kendine tozlaşma", iki ayrı çiçeğin arasında gerçekleşirse "çapraz tozlaşma" denir. Biyolojik ve Genetik ÇeĢitliliğin Tehdidi Çevre açısından ciddi tehlikelerden biri genetiği değiģtirilmiģ bitkilerin çevreye salındıktan sonra doğal türlerde genetik çeģitliliğin kaybına, ekosistemdeki tür dağılımının ve dengenin bozularak genetik kaynakları oluģturan yabani türlerin doğal

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar evolüsyondan sapmalarına neden olabileceğidir. Bu açıdan genetik kaynakları zengin ülkelerin gen kaynakları (ülkemiz de bu ülkeler arasındadır) tehdit altına girmiģtir. GDO eleģtiricileri, birkaç ürün çeģidinin evrensel olarak benimsenmesini destekleyen mevcut zirai uygulamalarla ürün genetik çeģitliliğinin tehlikeye atıldığını ve genetiği değiģtirilmiģ ürünlerin ticaretinin, zaten tehlike altında olan genetik çeģitlilik için yeni bir tehdit oluģturacağını düģünmektedir. Genetiği değiģtirilmiģ bitki türleri ile rekabet edemeyen doğal türlerin hızla kaybolması genetik çeģitliliğin yanı sıra biyolojik çeģitliliği de tehdit etmektedir. Dünya yüzeyindeki karasal biyoçeģitliliğin yaklaģık % 80 inin gen aktarımı teknolojisi için gereken hammaddeleri sağlayabilen ülkelerde olması ise tehdidin farklı bir boyutudur. ÇeĢitli Grupların Kaygıları ve Dini, Kültürel ve Etik Kaygılar Hayvan hakları grupları, hayvanlarla yapılan genetik mühendisliğinin ve klonlamanın her Ģekline ve araģtırmalarda hayvan kullanımına Ģiddetle karģı çıkmaktadırlar. Organik tarımcılar ise etiketleme olmamasından dolayı GDO gıdaların organik gıdaları örteceğinden ve insanların organik gıdalara ulaģmasının güçleģeceğinden korkmaktadır. Bazı insanlar, tüketici seçme hakkının ihlâli, GDO ların doğal benzerlerinden ayırt edilememesinin yanı sıra kiģisel, etik, kültürel ve estetik sebeplerle GD gıdalara karģı çıkmaktadır. Genetiği değiģtirilmiģ ürünler bazı inanıģlarda etik sorunlara da neden olmaktadır. Örneğin; Müslümanlar, Hindular ve Yahudiler gibi bazı inanç grupları, içinde böcek, hayvan ve insan geni olan meyve ve sebzelerden uzak durmak istemektedirler. Özel dinsel yiyecek kuralları olan Müslümanlar ve Yahudiler, genetik olarak değiģtirilmiģ gıdaların dinsel kısıtlamalarına aykırı olmadığından emin olmak istemektedirler. Örneğin; hem Müslümanlar hem de Yahudiler domuz geni taģıyan tahıllara karģıdırlar ve genellikle helal gıdalarda bu özelliğin olmamasında ısrarlıdırlar. Benzer Ģekilde bazı vejetaryenler, hayvan geni içeren meyve ve sebzelere karģı olabilmektedirler. Organik tarımcılar ise etiketleme olmamasında n dolayı GDO gıdaların organik gıdaları örteceğinden ve insanların organik gıdalara ulaşmasının güçleşeceğinden korkmaktadır. Bilinmeyen Korkular Tüketiciler aynı zamanda öldürücü mikroorganizmalar veya süper bitkilerin alan denemeleri ve alan testleri sırasında serbest kalabileceği ve biyoteknoloji laboratuarlarındaki kazaların insan ve hayvan popülasyonunu tehdit eden toksik ajanlar, zehirler

Akgönül, Çınar, Erem, Halimoğlu veya biyolojik toksinlerin serbest kalmasına yol açabileceği gerçek bir bilinmeyen korkulara sahiptirler. ĠNSAN SAĞLIĞINA ETKĠSĠ AraĢtırma ve çalıģmalar için yeterli sürenin olmaması bugün sofraları süsleyen GDO lu ürünlerin sağlığımıza ne gibi etkileri yaratabileceği ise belirsizdir. Özellikle GDO lu besinlerin antibiyotiklere dirençli genetik materyal taģıması, insan bağırsağındaki bakterilere bu genetik materyalin geçmesi, çok tehlikeli bir durum ortaya çıkarabilir. Böyle bir aktarım sonucunda bugün birçok hastalık esnasında kullanılan antibiyotikler etkisiz kalabilir (Meseri, 2008, s.458). GD ürünlerin insan sağlığı ve çevre üzerindeki olası olumsuz etkileri uzunca süredir tartıģılmaktadır. Bu yeni teknolojinin riskleri göz önünde bulundurularak birçok ülke bu ürünlerin doğaya salınımları konusunda sıkı bir kontrol sistemi uygulamakta ve gıdaların bu tür ürünlerden yapılmaları ya da bunları içermeleri durumunda ürün etiketlerinde beyan edilmeleri zorunluluğu getirmektedir. GDO ların insan sağlığı üzerine etkileri konusunda yapılan araģtırmalar sonucunda antibiyotiklere karģı direnç, allerjinite ve toksisite gibi etkiler tespit edilmiģtir. Ancak GD ürünlerin sağlık üzerinde, özellikle uzun dönemde yaratabilecekleri etkiler üzerinde henüz tam bir bilgi bulunmuyor (Atsan ve Erem-Kaya, 2008, s.5). GDO NUN BĠYOLOJĠK ÇEġĠTLĠLĠĞE ETKĠSĠ Gen transferi esnasında istemsiz gen kaçıģları meydana gelebilir. Bu gen kaçıģı insan kontrolünde olmaksızın GDO lu ürünler rüzgar vb. aracılığıyla doğal ürünleri dölleyebilir. ĠĢte bu noktada GDO ile ilgili en önemli kaygılardan biri oluģmaya baģlar. Yani aktarılan genlerin doğal bitki türüne atlayarak, bulundukları çevredeki doğal türlerde genetik çeģitliliğinin kaybına neden olabilir, yabani türlerin doğal yapılarında sapmalara neden olabilir. Tek yönlü kimyasal uygulanmasından kaynaklanacak olan tek yönlü evrimin teģvik edilmesiyle ekosistemdeki tür dağılımını ve dengeleri bozulabilir. Pestisit, zararlı organizmaları engellemek, kontrol altına almak, ya da zararlarını azaltmak için kullanılan madde ya da maddelerden oluşan karışımlardır.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar GDO Açlığa Çare Olur Mu? GDO yu savunan görüģlerin dayandıkları en önemli noktalardan biri, dünyada giderek artan besin ihtiyacını karģılamak ve açlık sorununa çare bulmak için GDO nun zorunlu olduğu. Aslında esas sorun besinlerin yetersizliği değil dağıtımındaki dengesizliktir. Yani bir tarafta insanlar temel besinlere dahi ulaģamazken diğer tarafta obeziteden kurtulmak için çareler aranmaktadır. Tahminlerine göre 2025 yılında dünya nüfusunun 8 milyara ulaģacağı düģünülürse elimizdeki tarım alanlarını arttırmak gibi bir olanağımız olmadığından birim alandan yüksek verim alacak Ģekilde tarım planı yapmak gerekmektedir. Olumsuz koģullarda bile (kuraklık, tuzlu toprak vs) yaģayabilecek tohumlar elde etmenin tek yolu ise GDO teknolojisi ile gerçekleģebileceği düģünülmektedir (Kulaç, Ağırdil ve Yakın, 2006, s. 154-155). GDO LARIN TARIM VE ÇĠFTÇĠYE ETKĠLERĠ Ticari üretimi yapılmakta olan GD ürünlere aktarılmıģ özellikler incelendiğinde, bunların daha çok girdiye yönelik, yani doğrudan çiftçiyi ilgilendiren herbisitlere dayanıklılık, böceklere dayanıklılık, virüslere dayanıklılık gibi özellikler olduğu görülmektedir. En yaygın olarak aktarılan özellik herbisitlere dayanıklılık olup, bu çiftçinin üretim maliyetlerini önemli ölçüde azaltmaktadır. Yine Lepidopter lere dayanıklılık sağlayan Bacillus thuringiensis endotoksin geni (Bt), özellikle mısır ve pamuk yetiģtiriciliğinde zararlı olan tırtıllara karģı etkili olmakta; dolayısı ile tarımsal mücadele ilaçları kullanımını azaltmakta böylece hem üretim maliyetini düģürmekte hem de kimyasal ilaçların çevre ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldırmaktadır. Tarımda son birkaç yıldır GDO tohumlarının üretimi sürmektedir. Genetik değiģtirme çalıģmaları halen mısır, pamuk, patates vb. ürünlerde zararlılara dayanıklılık; soya, pamuk, mısır, kolza, çeltik vb. ürünlerde yabani ot ilaçlarına dayanıklılık; patates, çeltik, mısırda viral bitki hastalıklarına dayanıklılık; ayçiçeği, soya, yerfıstığı vb. ürünlerde olgunlaģmanın geciktirilmesi (raf ömrünün uzatılması), domateste aromanın artırılmasına yönelik olarak kullanılmaktadır (Atsan ve Erem Kaya, 2008, s.4). Mısır bitkisinde (sap ve koçan kurduna dayanıklı, yabancı ot ilacına dayanıklı), uzun yıllar organik tarım üreticileri En yaygın aktarılan özellik herbisitlere dayanıklılık olup, bu çiftçilerin üretim maliyetlerini önemli ölçüde azaltmaktadır.

Akgönül, Çınar, Erem, Halimoğlu tarafından, ürettiği toksini, doğal bir böcek ilacı olarak kullanılan ve bir toprak bakterisi olan Bacillus thuringiensis ten (Bt) alınan genin pamuk, mısır tohumuna aktarılması ile, böceğe dirençli yeni bir pamuk, mısır bitkisi elde edilmiģtir. Bu yöntemle elde edilen tohumdan; hem daha fazla ürün alınması (zararlı böceğin yaratacağı verim kayıpları azalacağından), hem de zararlı böceklere karģı kullanılan ilaçların kullanılmaması yada daha az kullanılması amaçlanmıģtır (Gürlek, Turan ve Turan, s.810). Bu GD ürünlerin üretimi ve kullanımı henüz baģlangıç aģamasında olduğu düģünülürse, uzun dönemdeki çevresel etkilerinin boyutları henüz tam olarak bilinmemektedir. Ancak mevcut bilgiler, melez nesil oluģturma aģamasında gen kaçıģı nedeniyle değiģtirilen genetik özelliklerin çevreye kontrolsüz olarak yayılmasına bağlı riskler bulunduğu yönündedir. Gen kaçıģına bağlı olarak uzun vadede dirençli yabani ot ve böceklerin ortaya çıkması sonucunda tarım ilaçlarının kullanımındaki artıģa paralel olarak özellikle topraktaki biyoçeģitliliğin ortadan kalkması da söz konusu olabilir. Gen kaçıģının gerçekleģtiğine iliģkin bulgular, GD ürünlerdeki genlerin oldukça geniģ bir alana yayılarak kontrolünün mümkün olamadığını göstermiģtir. Tarım ilaçlarına karģı dayanıklılığı artırmak amacıyla bitkilere aktarılan genlerin gen kaçıģı yoluyla yabani türlere de bulaģması, yabaniliğin artması ve yeni yabani türlerin ortaya çıkması gibi sakıncaları doğurabildiği gibi, ekosistemde önemli boyutlarda tahribat oluģturma olasılığı taģımaktadır (Aydın, 2008, s.50). Ayrıca doğa kendini yenileyen bir yapıya sahiptir, oysa GDO lu bitki tohumları yok edici gen terminating gene denilen genler sayesinde yeniden üremeden yoksun bırakılmıģtır. Bu durumda doğada var olan ehlileģtirilmemiģ bir bitki yatay gen kaçıģı ile döllendiğinde yeniden üreyemez. Dolayısıyla vahģi doğada bulunan doğal bitki türleri yavaģ yavaģ yok olacak, GDO lu ekim alanları çoğaldıkça dünya tek tip mısır, soya ya da kanolaya bağımlı olacaktır. Tek tipte hastalık yapan bir organizma ile karģılaģıldığında ürün çeģitliliği kalmadığı için dünya açlıkla karģı karģıya kalabilir (Meseri, 2008, s.458). Sonuç olarak; genetiği değiģtirilmiģ bitkilerin çiftçiye vaat edilmiģ birçok yararı vardır. Çiftçi artık hem yabani otlardan kurtulmak için fazla miktarda ilaç kullanmayacak hem de bu kullandıkları ilaç asıl bitkilerine hiç zarar vermeyecektir. Elbette yine toprak kirlenmesi gibi sorunlar sürecektir. Ancak bundan çok daha önemli bir sorun ortaya çıkmıģtır: Transgenik bitkilerle GDO tarımında çiftçi her sene tohum üreticisine patent hakkı vermek zorundadır.

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar yapılan tarım geleneksel yöntemlerle yapılan tarımın önünü tamamen kesmektedir. Bu alanda bulunan her yeni keģif patentlenmekte, bu durumda patentli tohum almak da çiftçiye normal tohuma göre %25 ile %100 arası fazla masrafa neden olmaktadır. Bunların yanında kendi üründen tohumluk ayırma geleneği de bu Ģekilde ortadan kalkmaktadır. Çünkü GDO tarımında çiftçi her sene tohum üreticisine patent hakkı vermek zorunda bırakmıģtır. Yetkililerin söylediklerine göre, GDO lu ürünlerde verim yüksek olsa da, çiftçi bundan pek karlı çıkmayacaktır (BinbaĢaran-Tüysüzoğlu ve Gülsaçan, 2004, s.43). HUKUKĠ BOYUT Avrupa Birliği (AB) ne üye ve aday devletler, Cartagena Protokolü olarak bilinen Biyolojik ÇeĢitlilik AnlaĢması Biyogüvenlik Protokolü nü kabul etmiģ durumdadır. BirleĢmiĢ Milletler (BM) Biyolojik ÇeĢitlilik AnlaĢması gereğince hazırlanan Protokol, 130 dan fazla ülke tarafından 29 Ocak 2000 tarihinde Fransa da kabul edilmiģtir. Türkiye de bu protokolü 24 Mayıs 2000 tarihinde imzalamıģtır. Ġthalatçı ülkelere, bilimsel kanıtları olmasa da, sağlık ve çevre risklerine dayanarak belirli GDO lu ürünlerin ithalatını yasaklama olanağı veren protokol, 11 Eylül 2003 te yürürlüğe girmiģtir. Haziran 2004 te, üye ülkelerin Çevre Bakanları Konseyi ve Avrupa Parlamentosu, Cartagena Protokolü nün uygulanmasına iliģkin politik bir anlaģma sağlamıģlardır. Konsey ve Parlamento nun anlaģtığı temel konular Ģöyledir: GDO lar, ithal edilecek ülkenin yazılı izni olmaksızın ihraç edilemez, bilgiye ulaģım esastır; ihracatçı firma, ürün hakkında bildirimde bulunmak zorundadır, AB tarafından onaylanmayan GDO lu ürünler, 3 üncü ülkelere ihraç edilmemelidir (Kulaç, Ağırdil ve Yakın, 2006, s. 153). GDO NUN DÜNYA DAKĠ ve TÜRKĠYE DEKĠ YERĠ GDO nun Dünya daki Yeri AB de GDO nun üretiminin adım adım yasaklanmıģtır. Avusturya, Yunanistan, Macaristan ve Polonya GDO konusunda açık ve net olup ekimi yasakladı. Fransa 2007 de aldığı bir kararla 2008 yılında GD mısır ekimine izin vermedi. Almanya Tarım Bakanı, 2009 da yaptığı açıklamayla Almanya da 2009 da GD mısır ekimi yaptırmayacaklarını açıkladı. Böylelikle AB nin

Akgönül, Çınar, Erem, Halimoğlu lokomotifi konumundaki 2 ülke Fransa ve Almanya GDO tarımından vazgeçti. Ġspanya da ise binlerce kiģi bu üretimin durması için yürüyüģ yapıyor. Son 4 yıl değerlendirildiğinde ise ekim alanının %35 azaldığı görülmektedir (As, 2009, s.17). Grafik.1 GDO-Ekim alanları Milyon hektar (1996-2007) Dünya da GDO Ekimi GDO ların ticari amaçla ekimi 1996 yılından itibaren yaygınlaģmıģtır. Biyoteknoloji Ģirketleri tarım ilacı kullanımı azalacak, üretim maliyeti düģecek, yüksek verim küçük çiftçiyi zengin edecek söylemleri ile genleriyle oynadıkları tohumlarını ülkelere soktular. GDO ekimi 1996 yılında 6 ülkede 1,7 milyon hektarlık (mha) bir alanda baģlarken, günümüzde 25 ülkede 125 mha alanda yapılıyor. GD ekin alanlarının %50 sine ABD tek baģına sahiptir. Buna Kanada, Arjantin, Brezilya ve Paraguay ı eklersek ekim alanlarının %88 i Kuzey ve Güney Amerika da yer almaktadır (As, 2009, s.18). GDO ekimi 1996 yılında 6 ülkede 1,7 milyon hektarlık (mha) bir alanda başlarken, günümüzde 25 ülkede 125 mha alanda yapılıyor. Grafik.2 GDO lu ve GDO suz ürünlerin küresel oranları(milyon Hektar)