FEMİNİZMİN ÜÇ ANA AKIMI: LİBERAL, MARXİST VE RADİKAL FEMİNİZM TEORİLERİ



Benzer belgeler
bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

kadın sosyalizmle özgürleşir!

Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İletişim Bilimleri Anabilim Dalı İletişim Bilimleri Doktora Programı Ders İçerikleri

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI SAYIN ÖMER DİNÇER İÇİN DEMOKRATİK VATANDAŞLIK VE İNSAN HAKLARI EĞİTİMİ PROJESİNİN AÇILIŞ KONFERANSI KONUŞMA METNİ TASLAĞI

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

Sylvia Walby. Patriyarka Kuramı. Ingüizceden çeviren Hülya Osmanağaoğlu. 5fr dipnot yayınları

ZANAATLA TEKNOLOJİ ARASINDA TIP MESLEĞİ: TEKNO-FETİŞİZM VE İNSANSIZLAŞMIŞ SAĞALTIM

KADIN CİNSELLİĞİNİN SÖYLEMSEL İNŞASI VE NAMUS CİNAYETLERİ: ŞANLIURFA ÖRNEĞİ

Cilt / Volume: 5 Sayı / No: 2 Kasım/November 2015 ISSN

İKTİSADÎ DÜŞÜNCENİN EVRİMİ (Başlangıcından Neoklasiklere) (İktisada Giriş I dersi için yardımcı kısa notlar)

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

Uluslararası Ekonomi Politik (IR502) Ders Detayları

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Siyasal Düşünceler Tarihi PSIR

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

İlerici Kadınlar Kimdir?

Eğitim Yönetimi ve Denetimi Tezsiz Yüksek Lisans Programı (5 Zorunlu Ders+ 6 Seçmeli Ders)

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER

Sivil Yaşam Derneği. 4. Ulusal Gençlik Zirvesi Sonuç Bildirgesi

Çağdaş Siyaset Kuramları (KAM 401) Ders Detayları

1. Hafta: Giriş ve İletişim, Teknoloji ve Toplum İlişkisine Dair Temel Yaklaşımlar

Yaşam Boyu Sosyalleşme

DERS PROFİLİ. POLS 338 Bahar

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

RADİKAL FEMİNİZM: KİŞİSEL OLAN POLİTİKTİR SÖYLEMİNDE AİLE

BÖLÜM 1 Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme: Türkiye de Bütçeleme Süreci


DİN VEYA İNANCA DAYANAN HER TÜRLÜ HOŞGÖRÜSÜZLÜĞÜN VE AYRIMCILIĞIN TASFİYE EDİLMESİNE DAİR BİLDİRİ

Cinsiyet ve Toplumsal cinsiyet

Editörler Prof.Dr. Ahmet Onay / Prof.Dr. Nazmi Avcı DİN SOSYOLOJİSİ

EĞİTİM BİLİMİNE GİRİŞ. 1.Eğitim Bilimi Nedir? 21

Karl Heinrich MARX Doç. Dr. Yasemin Esen

MEDYADA ETNİK TEMSİL ÖRNEĞİ

80 Lİ YILLARDA KADIN HAREKETİ VE KAMPANYALAR WOMEN S MOVEMENT IN THE 80 s AND CAMPAIGNS

TÜRKİYE DE KADINLARIN SİYASAL HAYATA KATILIM MÜCADELESİ VE POZİTİF AYRIMCILIK

İşyeri Temsilcileri Rehberi

FEMİNİST PERSPEKTİFTEN KÜRT KADIN KİMLİĞİNİ ÜZERİNE NİTELİKSEL BİR ARAŞTIRMA

Neden iş hayatında kadınlara fırsat eşitliği istiyoruz?

TOPLUMSAL CİNSİYET TOPLUMDA KADINA BİÇİLEN ROLLER VE ÇÖZÜMLERİ

KURUMSAL REKLAMIN ANLATTIKLARI. Prof. Dr. Müge ELDEN Araş. Gör. Sinem YEYGEL

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Siyaset Bilimine Giriş PSIR Temel siyasal deyimleri ayırt eder 1,2,3 A,C

REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK BÖLÜMÜ

İktisadi Düşünceler Tarihi (ECON 316) Ders Detayları

Kurumlarda Toplumsal Cinsiyet Etkileri (PSY 326) Ders Detayları

1970 yılında Shulamith Firestone tarafından kaleme alınan Cinselliğin Diyalektiği,

KADIN HAREKETİNİN SÜREÇLERİ, TALEPLERİ VE KAZANIMLARI

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

Hazırlayan Hülya Osmanağaoğlu. Feminizm Kitabı. Osmanlı'dan 21. Yüzyıla Seçme Metinler. dipnot yayınları

Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır

TEMEL HUKUK ARŞ. GÖR. DR. PELİN TAŞKIN

DÜNYA MÜSLÜMAN KADINLAR ZİRVESİ VE FUARI (BİLGE 2017)

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

- İşgücüne katılım oranlarının önemi anlaşılmalıdır.

2. Iletisim Adresi : Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü,

Uluslararası İlişkiler Teorisi (UI501) Ders Detayları

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ VE MATERYAL TASARIMI Yrd. Doç. Dr. FATİH ÇINAR TEMEL KAVRAMLAR. Öğretim teknolojisi

KADIN ÇALIŞMALARI ANA BİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS ULUSLARARASI POLİTİK İKTİSAT ECON

1. Sosyolojiye Giriş, Gelişim Süreci ve Kuramsal Yaklaşımlar. 2. Kültür, Toplumsal Değişme ve Tabakalaşma. 3. Aile. 4. Ekonomi, Teknoloji ve Çevre

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI ÇOCUK HAKLARI

1824 yılında Paris Salonu'nda John Constable'ın eserleri sergilendi. Ressamın, kırsal manzaraları bazı genç meslektaşlarını etkiledi.

Günümüzdeki ilke ve kuralları belirlenmiş evlilik temeline dayanan aile kurumu yaklaşık 4000 yıllık bir geçmişe sahiptir. (Özgüven, 2009, s.25).

YÖNETİM Sistem Yaklaşımı

ÇOCUK HAKLARI HAFTA 2

Soru: Tanrı tasavvuru ne demektir?

Fırsat Eşitliği Modeli FEM

İSO Kadın Sanayiciler Platformu 8 MART MANİFESTOSU

İÇİNDEKİLER. Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık 28

Politika Bilimi (LAW 221) Ders Detayları

DERS ÖĞRETİM PLANI. Dersin Kodu

TOPLUMSAL KURUMLAR VE AİLE ÇIKMIŞ SINAV SORULARI MURAT YILMAZ EGE ANADOLU LİSESİ

HAFTALIK DERS PLANI. Uzmanlık Modeli. İnsan Hakları Yaklaşımı Engelli Haklarının Gelişimi V. Hafta Özürlülüğün Nedenleri

Sayı : Konu : Tavsiye Kararı Talebi KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMUNA

YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MEDYA ÇALIŞMALARI DOKTORA PROGRAMI

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS. Çağdaş Siyasal Düşünceler PSIR

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

ÖĞRETMEN YETERLİKLERİ VE İLKÖĞRETİM PROGRAMLARINA İLİŞKİN ALGI DEĞİŞİMİ ARAŞTIRMASI

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

İÇİNDEKİLER GİRİŞ Bölüm: SİYASAL İLETİŞİM OLGU VE SÜRECİ Siyasal İletişimin Tanımı Siyasal İletişim Olgusu ve Süreci...

ÇALIŞMA DÖNEMİNDE YAYIN POLİTİKASI VE ODA YAYINLARI

Yayına Hazırlayan: Hüsnü Bilir Türkçe Söyleyenler: Eren Kırmızıaltın- H. Alpay Öznazik Redaksiyon: Hüsnü Bilir Dizgi: İsmet Erdoğan Kapak: Ali İmren

I. SINIF / I. YARIYIL

ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ REKLAM TASARIMI VE İLETİŞİMİ BÖLÜMÜ

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof.Dr. İlkay Dellal Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü

ÖĞRETMEN ADAYLARININ MESLEK BİLGİSİ DERSLERİ ÜZERİNE BAKIŞ AÇILARI

Editörler Prof. Dr. Zahir Kızmaz / Prof. Dr. Hayati Beşirli DEĞİŞİM SOSYOLOJİSİ

Dr. Yasemin ESEN ÖZGEÇMİŞ. Yardımcı Doçent Doktor. Ankara Üniversitesi. Sosyal Bilgiler Eğitimi.

Leyla Coşan (2009): Frauenliteratur der 70er Jahre in Deutschland und in der Türkei, Frankfurt a.m., Peter Lang Verlag, 185 sayfa

Ders Planı - AKTS Kredileri: 2. Yarıyıl Ders Planı Kodu Ders Z/S T+U Saat Kredi AKTS K / KÇS.604 Kent Kuramları Zorunlu

ETKİNLİK BÜLTENİ Mor Sertifika ekibi olarak çalıştı, Mart 2010'da Forum kuruldu.

DERS PROFİLİ. Uluslararası İşletme MAN 202 I I

DAVRANIŞ BİLİMLERİ ÜZERİNE YRD.DOÇ.DR. ÖZGÜR GÜLDÜ

Transkript:

The Journal of Academic Social Science Studies International Journal of Social Science Doi number:http://dx.doi.org/10.9761/jasss3100 Number: 43, p. 523-532, Spring I 2016 Yayın Süreci Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date - Yayınlanma Tarihi / The Published Date 17.09.2015 13.03.2016 FEMİNİZMİN ÜÇ ANA AKIMI: LİBERAL, MARXİST VE RADİKAL FEMİNİZM TEORİLERİ THREE MAINSTREAM OF FEMINISM: THEORY OF LIBERAL, MARXIST AND RADICAL FEMINISM Öğr. Gör. Erkan DİKİCİ Bitlis Eren Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öz Kadınların özgürlük ve hak mücadelesi olarak tanımlanan feminizm kavramının ortaya çıkışı 18. yüzyıla dayanmaktadır. Bu hareket üzerinden kadınların mücadele anlayışı zamanla değişmiştir. Sanayileşmenin etkisi ve ideolojik hareketler, bu değişimin temel nedeni olmuşlardır. Feminizm hareketinde yaşanan değişim, ortaya çıktığı süreçteki anlayıştan uzaklaşmıştır. Toplumsal cinsiyet bağlamında kadın-erkek eşitliğine vurgu yapan birinci dalga feministlerden oluşmuştur. Liberal feminizm olarak da adlandırılan feministlerin sonrasında, cinselliğe ve biyolojik farklılığa dikkat çeken ikinci dalga feministler gelmektedir. İkinci dalga feministler, Marxist feminizm akımı içerisinde de ele alınmaktadır. Günümüzde ise, üçüncü dalga olarak da ifade edilen radikal feministlerle birlikte feminizm anlayışı, farklılıklar üzerine inşa edilmiştir. Böylelikle 18. Yüzyılda ortaya çıkan feminizm akımının 21. Yüzyıla kadar içeriğinin ve anlamının değişime uğradığı bu şekilde gözler önüne serilmiştir. Bu bağlamdan hareketle çalışmamızda feminizm akımı etrafında ortaya çıkan feminist teoriler içerisinden liberal feminizm, marxist feminizm ve radikal feminizm teorileri temel argümanları çerçevesinde ele alınacaktır. Çalışma esnasında söz konusu feminist teorilerin sıralaması, tarihsel süreç göz önünde bulundurularak oluşturulmuştur. Anahtar Kelimeler: Feminizm, Kadın, Liberal, Marxist, Radikal Abstract The emergence of feminism concept defined as women's struggle for freedom and equality are based on the 18th century. Feminism, the women's movement as possible, describe how each has changed over time the perception of feminism. The impact of industrialization and ideological movements have been the main reason for this change. Changes in the feminist movement began to move away from understanding the processes that occur. The feminist movement with emphasis on gender equality in the context of gender, is composed of first-wave feminists. After referred to as liberal feminism feminist, it comes the second wave feminists drew attention to sexuality and biological

524 Erkan DİKİCİ diversity. Second wave feminists, Marxists feminists are also addressed in the current. Today, as the third wave of feminism expressed together with the radical feminist approach is built on diversity. The study reveals the current feminism emerged in the 18th century they change the meaning and the content is laid up to the 21st century. Starting from this context, the study of the theory of liberal, marxist and radical feminist theories will be evaluated in the context of the main arguments. Keywords: Feminism, Woman, Liberal, Marxist, Radical Giriş Feminizmin ortaya çıkışı ve günümüzdeki şeklini alması süresince bir takım ideolojilerin etkisi ile kendi içerisinde farklılaştığı/ayrımlaştığı noktalar görülmektedir. Bu hususta feminizm hareketinin tarihsel süreçte etkilendiği bir takım teorilerin varlığı, bu durumu daha gerçekçi ve kanıtlayıcı hale getirmektedir. Feminizm tarihinde karşımıza çıkan birtakım feminist teoriler vardır. Bu teorilerin başında liberal feminizm, marxist feminizim, radikal feminizm, kültürel feminizm, varoluşçu feminizm, postmodern feminizm gibi teoriler bulunmaktadır. Bilindiği üzere, söz konusu teorilerin ortaya çıkışındaki ortak nokta kadınlar olmuştur. Kadın hareketi olarak anlam kazanan feminizm akımı ile birlikte kadınların toplumsal cinsiyet bağlamında sahip oldukları rollerinin önemini vurgulamayı ve erkek hegemonyası altındaki kadının cinsiyet rollerini ortaya koyabilmeyi amaçlamıştır. Bu nedenle feminizmin ortaya çıkışını, basit bir tabirle, kadının erkek karşısındaki konumunu/statüsünü daha sağlam zeminlerde inşa etmek, kadın-erkek arasındaki eşitsizliğin ortadan kalkmasını sağlayabilmek amacıyla gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Feminizm akımı ile birlikte ortaya çıkan ve yukarıda belirtilen feminist teoriler her ne kadar feminizm akımından hareketle kadın-erkek eşitsizliği üzerinden gelişimini gösterse de, gerek tarihsel süreçte ortaya çıkışı ve ele alınışı, gerekse savunduğu temel tezler bakımından birbirinden farklılıklar göstermektedir. Liberal Feminizm: Eşitlik, Özgürlük ve Adalet Liberal feminizm tarihsel olarak diğer feminist yaklaşımlardan önce gelmektedir ve diğer tüm feminist yaklaşımların öncelikli olarak liberal feminist tezleri sorgulama yoluna gitmelerinden dolayı öncelikli bir konum kazanmıştır. Liberal feminizm, toplumun var olan yapısını ciddi bir biçimde sorgulamaksızın, kadınlara daha ileri haklar ve olanaklar sağlanması gerektiğini savunan bir feminizm türüdür (Ramazanoğlu, 1998, s. 28). Aynı zamanda, çeşitli kaynaklarda klasik feminizm olarak ifade edilen feminizm, aslında klasik liberal feminizmdir. Bu anlamda liberal feminizmin aydınlanmacı bir özellik taşıdığını belirtmekte yarar vardır. Dolayısıyla da söz konusu olan bu feminist akımda akla sonsuz bir inanç vardır (Sevim, 2005, s.55). Siyasi/iktisadi bir doktrin olarak liberalizm, bireyi merkez alan öğretisi ile devlet egemenliğini zayıflatmanın bireyin ve toplumun özgürlüğü yolunda en temel hareket tarzı olarak belirlemiştir (Taflıoğlu, 2013, s. 1348). Liberal feministlerin temel ilgili alanı, kadınların erkeklerle eşit ekonomik ve siyasi haklara sahip olması noktasında toplanmıştır. Bu sebeple, John Stuart Mill'in The Subjection of Women adlı eseri, genelde birinci dalga feminist hareketin özelde liberal feminist teorinin eşitlikçi söyleminin dayanak noktası olmuştur(lorraine, 2000, s. 303). Liberal feminist teorinin klasik savunucusu olarak Mary Wollstonecraf kabul edilmektedir. "Vindication of the Rights of Women" isimli kitabında kadınların da erkekler kadar Tanrı'nın yarattığı varlıklar olduğu, daha ciddi bir biçimde eğitilmeleri ahlaksal ve zihinsel yeteneklerini geliştirmelerine izin verilmesi gerektiği tezini savunmaktadır. Ayrıca bu kitapta, kadının,

Feminizmin Üç Ana Akımı: Liberal, Marxist ve Radikal Feminizm Teorileri 525 burjuva erkeğiyle eğitim, hukuk ve siyaset alanlarındaki eşitliği savunulmaktadır. Aynı zamanda da kadınsılık kavramının eleştirisi yapılmaktadır. Wollstonecraf, akılcı ve bir Stoacı olarak, eleştirel düşünmenin bireyi, fiziksel varlığını akılsızca yinelemekten özgürleştireceğine ve uygun bir eğitimin kadının erkeğe hizmet etme rolüne boyun eğmesini engelleyeceğine inanmaktadır. (Donovan, 2001, s. 18). Liberal feminizm özünde reformisttir. Ataerkil toplum yapısına meydan okumaktan ziyade erkek ve kadın arasındaki rekabeti eşitlemek için kamusal hayata eşit haklar yerleştirmeye çalışır. Eğitim hakkı, seçme hakkı, kariyer yapma hakkı bu kapsamdaki haklardır (Heywood, 2014, s. 305). Onun için eşit işe eşit ücret prensibine ilaveten devletin, kadınların çalıştığı bütün kamu ya da özel alanlara kreş açma zorunluluğu getirmesi gerekmektedir. Ancak kreşlerin yaygınlaşmasıyla kadın geniş ölçüde evde çocuk bakma yükümlülüğünden kurtulup iş hayatına atılabilir. Radikal ve marxist feminizmin aileyi dönüştürmeye yönelik politikalarına karşılık liberal feminizm, aileyi, kadınların kendi öz kimliklerini muhafaza edebilecekleri bir imkan olarak görür. Bu doğrultuda kadın, insanlığın dişi kısmını oluşturur. Bu nedenle aile içi kurallar, çiftleri karşılıklı sevgi ve saygı esası üzerine eşit birer eş olarak düzenlemelidir. Boşanma sonrasında kadın, sosyal güvenceyle desteklenmelidir (Çaha, 1996, s. 149-151). Liberal feminizmin felsefi temeline bakılacak olursa, bireycilik ilkesi ile karşılaşılır. Buna göre, cinsiyet, ırk, renk, inanç veya dinine bakmaksızın bireyler eşit muamele hakkına sahiptirler. Liberal feministler bu inancı, eşit haklar talebi olarak ifade eder (Heywood, 2014, s. 305). Talep ettikleri eşitliği üç noktada toplamak mümkündür; çalışma yaşamında eşitlik, aile yaşamında eşitlik ve sosyal hayatta eşitlik. Liberal feministler için özgürlüklerin kapısını açan eşitliği büyük oranda sağlayan, kadının kamusal alanda çalışmasıdır (Çaha, 1996, s. 149). Böylelikle hayatını kazanmak, kendi geleceği hakkında söz sahibi olmak, kadını erkeğe bağlı olmaktan kurtaracak ve kadın kendi hayatını belirleme noktasında bir güç elde etmiş olacaktır. Liberal feministler, bireycilik, doğal haklar gibi argümanlar etrafında kadının kamu hayatına katılımını tartışmışlardır. Doğal haklar geleneğinden gelen kuramcılar, kadınların birer vatandaş olarak erkekler ile aynı temel haklara sahip bireyler olduklarını ileri sürmüşlerdir. Elisabeth Cady Stanton doğal haklar doktrinini kadınlara uyarladığı Declaration of Sentiments (Duygular Bildirisi) de insanlık tarihini, erkeklerin kadınlara sürekli zarar vermelerinin ve onların haklarını gasp etmelerinin tarihi olarak değerlendirmiş ve erkeklerin kadınları nesne konumuna indirgediğini ileri sürmüştür (Donovan, 2001, s. 23-25). Böylece erkek karşısında bir meta haline getirilen kadınların, erkeklerle eşitliği, liberal feministlerin öne çıkan söylemi olmuştur. Liberal feministlerin görüşlerinin zamanla genişlediği görülür. Liberal feministler, XIX. yüzyılda kanun önünde eşitlik, mülkiyet ve oy kullanma hakkı gibi konular üzerinde durmuşlar, XX. yüzyılda ise çalışan kadınlara doğum ve çocuk emzirme izni gibi birtakım hakların devlet tarafından verilmesi gerektiğini savunmuşlardır (Demir, 1997, s. 47). Liberal feministlerin günümüzdeki mücadele konusu daha çok toplumsal cinsiyet adaletini sağlama yönündedir (Demir, 1997, s. 49). 20. yüzyıldan itibaren kadınların erkekler gibi çalışma hakkına sahip olması, liberal feminizmde yaşanan değişimin bir göstergesidir. Başka bir açıdan bakılacak olursa, liberal feminizmin söylemlerinin yetersiz kalmaya başladığı da söylenebilir. Nitekim bu durumun oluşumunda diğer feminist görüşlerin etkisi de göz önünde bulundurulmalı-

526 Erkan DİKİCİ dır. Coleman e göre liberal feministler ailede, okulda ve medyada değişiklik arayışı içerisindedir. Liberal feministler bireylerin katı cinsiyet rolleri ile sosyalleşmesinin süremeyeceği görüşünü benimserler (Coleman ve Kerbo, 2002, s. 348). Bu görüşe göre, eşitsizliklere ilişkin çözüm, mevzuat ve sosyal geleneklerin değişimi ile mümkün olacaktır. Bu değişimler sonucunda kadın özgürleşecek ve kendine olan güveni artacaktır. Liberal feministler kadının tam olarak özgürlüğe kavuşmasının ekonomik olarak erkekten bağımsız ve onlarla eşit haklara sahip olduğu vakit özgürlüğüne kavuşmuş olacaktır (Payne, 1997, s. 239). Liberal feministlere göre kadın ve erkek ontolojik olarak birbirlerinden farklı değildir: kadın ile erkeğin ruhları ve akılcı yetenekleri aynıdır (Sevim, 2005, s.56). Onlara göre kadınların haksızlığa uğramasının sebebi cinsiyetleri, onları cahilliğe iten toplumsal şartlandırma ve ayrımcılıktır. Bu nedenle de kadınların toplum içerisinde hak ettikleri yeri almaları için toplumsal değişimin bir gereklilik olduğunu ve bunun da eğitimle mümkün olabileceğini savunmaktadırlar. Buna bağlı olarak eşitlik, eşit ücret, eşit insan hakları, eğitim ve sağlıkta fırsat eşitliği ve demokratik siyasi sürece eşit katılım konusunda yürütülen kampanyalar etrafında örgütlenmektedirler (Ramazanoğlu, 1998, s. 29). Kadınlara eşit haklar tanınmasını ve kadınlara yönelik ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını gerekliliğini ileri süren liberal feminizm, iki temel noktada diğer feminist akımlardan ayrılmaktadır: Erkeklerle aynı medeni, ekonomik ve siyasi haklar verilmesine rağmen, kadınların maruz kalmaya devam ettikleri ayrımcılığı ortadan kaldırmak için, piyasanın kısıtlanmasının gerekli veya arzu edilir bir şey olup olmadığı düşüncesi ve yaygın bir şekilde sürmekte olan geleneksel cinsiyet rollerinin varlığının ve bunun onaylanmasının, kadınların ev dışı hayata katılmalarındaki fırsat eşitliğinin reddedilmeye devam edilişinin kendiliğinden bir parçasını oluşturup oluşturmadığı ya da buna katkıda bulunup bulunmadığı argümanıdır (Ataman, 2009, s. 15). Marxist Feminizm: Fırsat Eşit(Siz)liği 19. yüzyılın ortalarından sonra liberal feminizmin savları üzerine tartışmalar başlamış ve liberal feministlerin kadın sorununun çözümü için getirdiği kadın-erkek eşitliği önerisinin uygulanıp uygulanamayacağı tartışması marxist feminizmin doğmasına olanak sağlamıştır (Sevim, 2005, s. 63-64). 20. yüzyılın ilk çeyreğinde de etkisini sürdüren marxist feminizm, temelde Karl Marx ve Friedrich Engels in düşüncelerinden esinlenmiştir (Yörük, 2009, s. 67). Marxist feministler, bir yandan kendilerini sınıf, güç veya ekonomik çıkarları ne olursa olsun sadece kadın oldukları için kadınların çıkarlarını savunmaya adamışken, bir yandan da sömürülen işçi sınıfının çıkarları için mücadele etmekle sorumlu olduklarını düşünmektedirler (Ramazanoğlu, 1998, s. 32-33). Bu açıdan bakıldığında, marxist feminizm ile liberal feminizm arasındaki farklılığa da temas etmiş oluruz. Liberal feminizmin odak noktasındaki kadın-erkek ilişkisindeki eşitlik söyleminin içerik olarak marxist feminizmde değişime uğradığı görülür. Marxistler, cinsiyet farklılığından çok kadınların ezilmesinin asıl nedeninin sınıf farklılığı olduğu konusunda ısrar etmekte, sınıf ayrımının olduğu toplumlarda fırsat eşitliğinin olamayacağını düşünmektedirler. Onlara göre kadının ezilmesinin nedeni kapitalizmdir. Tüm diğer ezilenler gibi kadınlar da ancak bu sistemden kurtulup sosyalist sisteme geçilince hiç kimseye ekonomik olarak bağımlı olmayacaklarından erkeklerden bağımsız olacaklardır (Demir, 1997, s. 56). Marxist teorinin gelişmesinde Marx ve Engels in fikirlerinin önemi büyüktür. Marx ın görüşlerini temellendiren Engels, tarihsel süreç içerisinde ilkel toplumlarda

Feminizmin Üç Ana Akımı: Liberal, Marxist ve Radikal Feminizm Teorileri 527 kadın ve erkeğin belirli bir iş bölümünün olduğunu, ancak cinsiyet uzlaşmazlığının olmadığını savunmaktadır. Çünkü ilkel toplumda, ev içindeki üretim araçları kadınların, ev dışındakiler ise erkeklerin kontrolündedir. Engels, daha sonra üretimin ev dışında erkek egemenliğinde yoğunlaştığını dile getirir. Artı-değerin, erkeğin hakimiyet alanında olması, onu servetin sahibi ve aynı zamanda mülkün sahibi olması sonucunu getirmiştir; bu durumda erkeğin kadın üzerinde ekonomik bir güç elde etmesini sağlamıştır (İmançer, 2002, s. 155). Marx, özel olarak kadın sorununu ele almamış olmakla birlikte, kadın konusundaki görüşleri üzerinde yapılan tartışmalar ve bazı teorilerinin kadınlar ile ilgili konulara uyarlanması sonucunda Marxizm, feminist teoriye etki etmiştir. Engels in, yaşadığı dönemdeki antropolojik spekülasyonlardan etkilenerek kaleme aldığı Ailenin Kökeni adlı kitabı marxist feminist teorinin klasik marxist literatürdeki tek kaynağıdır. Engels, Marx ın Kapital de geliştirmiş olduğu teorilere dayanarak ataerkil sistemde kadınların sömürülmesi meselesini çözümlemiştir. Engels in temel tezi, ataerkilliğin tarih öncesi komünist anaerkilliği nasıl yok ettiği ve anaerkilliğin yerine nasıl geçtiği üzerinedir (Donovan, 2001, s. 142-143). Ancak marxist feministler, ataerkil sistem üzerinde radikal feministler kadar durmamışlardır. Onlara göre, kadının ezilmesinde cinsiyet farklılığı olgusundan ziyade sınıf farklılığı olgusu etkili olmuştur (Demir, 1997, s. 56). Ortaya çıkan sınıflı toplum yapısı, kadın-erkek ilişkilerinde de etkisini göstermiş ve marxist feminist teori bu durumu sınıf farklılığı üzerinden ele almıştır. Bu sınıflı yapı, kadının erkek karşısında fırsat eşitliğinin önünde bir engel olarak kabul edilebilir. Davidoff'a göre 19. yüzyıldaki kadınların tek hedefi, mükemmel düzenlenmiş, tam zamanında sunulan özenli öğünler hazırlamak, temiz, düzenli, sıcak odalarda, ütülü ve havalandırılmış giysilerden oluşan bir ortam yaratmaktır (Davidoff, 2002, s. 158) Kapitalist sistem içerisinde kadınların erkeklerden daha fazla ezildiği/sömürüldüğü görülmektedir. Bunun yanı sıra kadınların erkeklere göre yabancılaşma olgusunu daha fazla yaşadıkları yadsınamaz bir gerçektir. Erkekler, iş yaşantıları dışında değerlendirebilecekleri boş zaman algılarından bahsedilirken, kadınlar için tek gerçeklik kadınlık (ev temizliği, çocuk bakımı gibi) görevini yerine getirmektir. Bu açıdan bakıldığında kadın-erkek arasında fırsat eşit(siz)liği durumu, marxist feminist teori perspektifinden daha anlaşılır hale getirilmiş olacaktır. Marxist feminist anlayışta, ataerkil toplumsal sistemdeki aileye karşı alternatif bir aile tarzı sunulmaktadır. Marx a göre, toplumsal devrimin başlıca görevlerinden biri, ailenin ortadan kaldırılmasıdır. Toplumsal bütünleşmenin kan ortaklığına değil, iktisadi işlev ortaklığına göre oluşması gerekmektedir (İmançer, 2002, s. 156). Marxistler kadın sorununda çözüme ancak, sınıfsız toplum oluşturularak ulaşılabileceğini düşünmektedir. Sınıflı toplumun sona ermesi için kapitalist sistemin ortadan kalkması, öncelikle de onu yeniden üreten ailenin sona erdirilmesi gerekmektedir. Marxist feministler ev işlerinin toplumsallaştırılması, ücretlendirilmesi gibi öneriler ortaya koymakta, ailenin fonksiyonlarının kurumlara paylaştırıldığı bir gelecek tasarımını savunmaktadırlar (Şişman, 2003, s. 54-55). Böylelikle marxist-feminist görüş, Marx'ın aile kurumunun ortadan kaldırılmasına yönelik görüşlerinden hareketle, kadın ve erkek arasındaki fırsat eşitsizliğinin de ortadan kaldırılabileceğine temas etmektedir. Marxist teorisyenler, sorunu komünist teori içinde almışlardır. August Babel in Kadın ve Sosyalizm adlı kitabında söylediği gibi, kadın sorununun çözümü

528 Erkan DİKİCİ toplumsal sorunun çözümü ile özdeştir. Marxist feminizmin sorunlarından biri bu sınıflı toplum içinde kadınların kendi başlarına ayrı bir sınıf olup olmadıklarıdır. Bu soruya cevaben, kadınların toplumsal üretimdeki konumları, mülkiyet ilişkilerindeki yerleri ve sahip oldukları bilinç bakımından tek bir sınıf oluşturmalarının mümkün olmadığı söylenebilir (Sevim, 2005, s.66). Engels, kapitalist düzende kadınların ev işleriyle sınırlı tutuldukları sürece toplumsal düzeyde erkeklerle eşit olmalarının imkansız olduğunu ifade etmektedir. Engels e göre eşitlik, ancak kadınların üretime geniş ölçekte katılmaları ve ev içindeki görevleri önemsiz hale getirdiklerinde mümkün olacaktır (İmançer, 2002, s. 155-156). 1960'lı yıllara gelindiğinde radikal feminizm ile birlikte marxist feminizmin bir devamı niteliğinde görülen sosyalist feminizm akımının etkileri görülmektedir. Yenidalga marxist feminizm olarak da adlandırılan sosyalist feminizm, 1960'lı yılların sonlarında radikal feministlerin marxizme karşı tepkilerinden esinlenerek ortaya çıkmıştır (Ramazanoğlu, 1998, s. 33). Bu anlamda, marxist feminizmin radikal feminist düşüncelerin etkisiyle dönüşerek sosyalist feminizm halini aldığını söylemek mümkündür. Gerçekte marxist feminizmin artık katışıksız bir marxizmden çok temelde radikal feminizm tarafından değiştirilmiş bir Marxizm i temsil ettiğine işaret etmek için sosyalist feminizm olarak adlandırılması daha uygun olur (Yörük, 2009, s. 67). Bazı kaynaklarda (Notz, 2012; Ramazanoğlu,1988) marxist feminizm ile sosyalist feminizm birbirlerinin yerine kullanılsa da, 19. yüzyıl marxist feminizmi ile 1960 lı yıllarda radikal feminizmin etkisiyle ortaya çıkan sosyalist feminizm birbirlerinden farklı feminist akımlardır. Bu nedenle, çalışmanın konu bütünlüğü açısından sosyalist feminizm akımına ayrıntılı olarak değinilmemiştir. Radikal Feminizm: Cinsel/Biyolojik Farklılık ve Ataerkillik Eleştirisi Radikal feminist kuram, 1960'ların sonlarında ve 1970'lerin başlarında, bir grup eski eylemci kadın tarafından, esas olarak New York ve Boston'da ortaya atılmıştır. Bu Eylemci kadınlar, 1960'larda medeni haklar ve savaş karşıtı kampanyalar için politik etkinliklere katılan kadınlardır (Donovan, 2001, s. 267). Liberal feminizmin yaklaşık iki yüz, marxist feminizm ise yaklaşık yüz yıllık uzun bir tarihe sahiptir. Radikal feminizm ise söz konusu diğer feminist kuramlara kıyasla yeni bir akım olarak, 1960'ların sonlarına doğru kadın özgürlüğü taraftarlarınca geliştirilmiştir. 1970'lerin radikal feminizmi, hiyerarşi ve liderliğin olmadığı veya az olduğu kurumsallaşmamış örgütler olarak dikkati çekmiş ve daha çok İskandinav ülkelerinde yaygın olarak görülmüştür. Buna karşın marxist feminizm daha ziyade Avrupa'da, liberal feminizm ise Amerika'da yaygın biçimde görülmektedir. Fakat 1970'lerden sonra kadın komünleri kurulması suretiyle, radikal feminizmin merkezi de Amerika olmuştur. Radikal feminizmin 1960'lı yıllarda ortaya çıkması tesadüf değildir. İlk olarak belirtmek gerekir ki 1960'lı yıllar, Batı dünyasında genel olarak radikal ve tepkisel hareketlerin geliştiği bir döneme rastlamaktadır. Bu yıllar, bir döneme damgasını vuran 68 öğrenci olaylarının, anti-nükleer hareketin, çevreci protesto hareketlerinin, Vietnam Savaşı nın sonucu oluşan savaş karşıtı tepkilerin yaşandığı yıllardır. Bilime karşı kuşkunun ortaya çıktığı anti-bilim hareketleri de bu dönemde ortaya çıkmıştır. Bu radikal tepkiler kadın konusunda da kendisini göstermiştir (Donovan, 2001, s. 272). Radikal feminizm, kadınların sömürülmesi ve baskı altında tutulmasının asıl nedenini, kadınlarla erkekler arasındaki biyolojik farklılıkta gören bir kuramdır. Radikal feministler, kadının baskı altında

Feminizmin Üç Ana Akımı: Liberal, Marxist ve Radikal Feminizm Teorileri 529 olmasının ve kadın erkek arasındaki çelişkinin temelde aile kurumundan türediğini savunmaktadır. Kate Millett'e göre aile, gençleri ataerkil ideolojinin rol, mizaç ve statü kategorilerince öngörülen tutumlarla beraber toplumsallaştırmaktadır. Aile, ataerkil düzen içinde kadınları erkeklere hizmet etmeye ve bu rolü kabul etmeye şartlandıran ve zorlayan erkek egemen ideolojinin yeniden üretilmesini sağlayan kurum olarak görülmektedir. Bu nedenle, aile kurumunu, radikal feministler reddetmektedir (İmançer, 2002, s. 158). Radikal feministler, kadın/erkek kimliklerinin yeniden düzenlenmesini, dilin ve kültürün eril yapısının dönüştürülmesini de talep etmişlerdir (Demir, 1997, s. 68). Radikal feministlere göre her toplumda görünen ulusal erkek kültürü ile görünmeyen evrensel kadın kültürü olmak üzere iki kültür vardır ve kadınların kurtuluşu, kadın kültürünün topluma hakim olmasıyla mümkün olacaktır. Kadınlık özelliklerini yücelten radikal feministler, kadının erkekten farklı olduğunu özellikle vurgulamışlar ve kadın kültürünün hakim olduğu yeni bir toplum inşa etmenin gerekliliğine inanmışlardır (Demir, 1997, s. 69). Kadınların farklılıklarının yüceltilmesi, yaratıcılık ve çocuk bakıp büyütme gibi ataerkil toplumda aşağılanmış ve çarpıtılmış kadınsı özelliklerin ön plana çıkarılması, radikal feminist söylemi zamanla farklı bir yöne kaydırmıştır (Ramazanoğlu,1988, s. 31). Radikal feminist söylemin, cinsiyet ve kadınların yaşamı konularındaki toplumsal algılayışları derinden etkilediği söylenebilir (Ramazanoğlu,1988, s. 30). Radikal feministlerin iddialarına göre, kadının baskı altında oluşunun sebebi, cinsel sınıf sistemidir ve bunun kaldırılması gerekmektedir. Bu durumda cinsel sınıf sisteminin nasıl kaldırılacağı sorusu gündeme gelmektedir. Yapılabilecek şeylerin başında kanun karşısındaki biyolojik farklılığı minimize edecek üretim teknolojilerinin geliştirilmesi gelmektedir. Geliştirilen yeni teknolojilerle annelik, eski anlam ve işlevini kaybedecektir. Yeni yöntemlerle uygun yasal düzenlemeler yapıldığında çocuk dünyaya getiren anne, ona bakmak zorunda kalmayacak, çocuk büyütmek isteyen de çocuk doğurmaya mecbur olmayacaktır. Bazı radikal feministler annelik üzerindeki yerleşmiş anlayışa karşıdırlar (Demir, 1997, s. 66). Radikal feminizm kadınların ortak tecrübelerine ve cinsiyet farklılıklarına odaklandığı için ve bu durumun farklı kadın grupları arasında menfaat farklılaşmasını göz ardı etmeye yol açması nedeniyle eleştirilmiştir (Payne, 1997, s. 240). Ayrıca kadınların lezbiyen olmalarını ve kendilerini baskıdan tamamen özgürleştirebilmek için erkeklerden tamamen ayrı yaşamaları gerektiğini vurgulamaktadır. Radikal feminist teori en iyi ifadesini, Kate Millett in Sexual Politics (Cinsel Politika) ve Shulamith Firestone un The Dialectic of Sex: The Case for Feminist Revolution (Cinselliğin Diyalektiği: Feminist Devrimin Meselesi) adlı eserlerinde bulmuştur. Bu çalışmalarla birlikte aile konusu tartışma alanına çekilmiş ve radikal feministler arasında ataerkil sistemin aile aracılığıyla varlığını sürdürdüğü fikri kabul görmüştür (Donovan, 2001, s. 277). Ataerkil sistemin, geleneksel aile kurumunu ortadan kaldırmak ve yeni aile biçimlerini geliştirmek suretiyle yok edilebileceğine, geleneksel ailenin ortadan kaldırılması için de kadının sınırsız bir cinsel özgürlüğe sahip olması gerektiğine inanılmıştır. Radikal feministlere göre kadınların ezilmesinin temelinde, erkeklerin, kadının cinsel ve yaratıcı yetenekleri üzerindeki evrensel kontrolü bulunmaktadır. Bu sebeple de radikal feminist teoride, kadının ezilmesi olgusunu açıklamak ve toplumdaki kadınlık algısını dönüştürmek için çeşitli stratejiler geliştirilmiştir. Bu stratejilerden en tanınmış olanı, bilinç yükseltme politi-

530 Erkan DİKİCİ kasıdır (Çulha, 1989, s. 17). Radikal feminist teorinin gelişiminde, kadınların kişisel yaşamlarındaki baskı ve ezilme deneyimlerini paylaştıkları küçük gruplardan oluşan ve hiyerarşinin olmadığı bu bilinç yükseltme gruplarının önemli katkısı olmuştur (Ramazanoğlu,1988, s. 31). Radikal feminizme göre, kadınların ezilmişlikleri toplumun temel bir sorunudur ve bu ezilmişliğin sorumlusu da ataerkilliktir. Ataerkillik, sosyal ve kültürel hayatın her parçasına sinmiş çok gelişmiş bir erkek egemenliğidir. Feminist literatürde çok tartışmalı olan bu kavram, radikal feministlerce kullanıldığı şekliyle, evrensel erkek üstünlüğüne ve kadınların alta sıralanmışlığına (ikincilliğine) dayanan bir topluma gönderme yapar. Bu kavram erkeklerin kadınlar üzerindeki hâkimiyetinin, hangi çağda olursa olsun daima var olduğunu, sürekliliğini ve diğer sistemlerden bağımsız olduğunu anlatmak için kullanılır. Ataerkillik, içinde erkeklerin kadınlara hâkim olduğu evrensel bir sistemdir ve toplumsal her alan erkeklerin egemenliği altındadır. Doğal kabul edilen bu alanlar radikal feminist düşünceye göre tümüyle sorgulanmalıdır (Thompson, 1999, s. 39). Kadının erkeğe benzemesi, kadın hareketine vurulacak en büyük darbedir. Bu nedenle radikal feminizmde kadınsı kültür yüceltilir. Kadınlığa atfedilen güzellik, estetik, ses tonu, cilve, nezaket, doğurganlık gibi kadınsı vurguların hakim olduğu bir kimlik edinme politikası geliştirilir (Çaha, 1996, s. 162). Radikal feminizmin, liberal feminizmin kadın-erkek eşitliği söylemine olan eleştirisi de, bu noktada ortaya konmuş olmaktadır. Radikal feminizmin marxist feminizmden ayrıldığı nokta ise, kadın ile erkek arasındaki eşitsizliğin kökeninin üretim ilişkilerinden değil, üretim sürecinden kaynaklandığını savunmasıdır. Radikal feminizm, kadın ile erkek arasında tarihteki ilk iş bölümünden beri süregelen bir ezenezilen ilişkisi var olduğunu savunur. Bu nedenle de kadının ezilen taraf olma durumunun ortadan kalkması için üretim araçlarının mülkiyeti değişmelidir. Radikal feministlere göre, aile kadın erkek eşitsizliğinin ikinci temel nedenidir. Zira radikal feminizm, var olan kapitalist düzen ortadan kalksa bile, aile korunduğu sürece ataerkil düzenin varlığını korumaya devam edeceğini ileri sürmektedir. Radikal feministlere göre aile ile doğrudan ilişkili olan evlilik kurumu ise, kadınlara eziyet etmenin temel bir formülasyonudur. Radikal feministler, kadınların ezilmesini meşrulaştıran ve toplumun temel taşı olan aile kurumunu değiştirmek adına oldukça radikal sayılabilecek bir sav ortaya atmışlardır. Buna göre, çocuk bakımında biyolojik annenin yerini bakıcılar ve sosyal anneler almalıdır. Biyolojik annenin yanında birden çok anne olacak ve çocuk bakımını beraber üstlenecekler; böylece çocuğun daha verimli bir sosyalleşme içerisinde büyümesi söz konusu olacaktır. Sonuç olarak biyolojik iş bölümüne dayalı aile yapısı bu sayede ortadan kalkacaktır (Sevim, 2005, s. 80). SONUÇ 17. yüzyılın sonları ile 18. yüzyılın başları arasında ortaya çıktığı düşünülen feminizm, günümüz sosyal bilimleri açısından çalışmalara konu edilmeye devam edilmiştir. Günümüze gelene kadar geçen süreç içerisinde feminizm üzerinde söz söyleyen birçok sosyal bilimci olmuş ve feminizmin birçok farklı türünü dile getirmişlerdir. Bu çalışmada da, feminizmin, 21. yüzyılda geldiği noktadan hareketle tarihi süreçte ortaya çıkan ve birçok sosyal bilimci tarafından kabul edilmiş olan liberal, marxist ve radikal feminist teoriler üzerinden bir değerlendirme yapılmak istenmiştir. Çalışmada ele alınan feminist teorilerin sınırlılığı; yani liberal, marxist ve radikal feminist teoriler üzerinden bir değerlendirilme yapılması tesadüfi değildir. Tarihsel süreçte baktığımızda, birçok sosyal

Feminizmin Üç Ana Akımı: Liberal, Marxist ve Radikal Feminizm Teorileri 531 bilimcinin de vurguladığı şekilde ilk teorinin liberal feminist teori olması bakımından bu teori ele alınmıştır. Eşitlik, özgürlük ve adalet kavramları üzerinden gerçekleştirilen söylemler, liberal feminist teorinin ortaya çıkışında ve varoluşunda önemli bir etkendir. Aslında bu kavramlar, feminizmin ortaya çıkışında da kilit rol oynamışlardır. Bu açıdan çalışmanın ilk kısmında, liberal feminist teori ele alınmıştır. Liberal bakış açısına sahip feministler, kadın sorununun nedenini erkek egemen düzen olarak açıklamaktalar. Kadının yaşadığı her türlü sorunun kaynağının baskıcı erkek egemen düzenden kaynaklandığı ve kadının birey olarak özgürleşmesi gerekliliğini öne sürmekteler. Kadınların temel hak ve özgürlüklerini kullanmada devlet müdahaleciliğini reddederek, kadınların da erkekler kadar bu haklarını kullanabilme gerekliliğini savunmaktadırlar. Ayrıca kadınların sahip oldukları hakların kısıtlanması ve varoluş alanlarının daraltılması konusunda din ve geleneklerin de etkisi ön plana çıkmaktadır. Kadınların erkeklerle eşit olduğu ve eşit haklara sahip olması gerektiği fikrinin dünya kadınlarınca kabul görmesinde, liberal feminizmin katkısı açıktır. İkinci olarak ele aldığımız marxist feminist teori ile birlikte, feminizm akımında bir değişimin ortaya çıktığı düşünülmektedir. Çünkü marxist feministlere göre, liberal feminist teorinin savunduğu söylemlerin eylem haline gelmesi mümkün olmamış, söylemden öteye gidememiştir. Bu nedenle marxist feminist teori, Marx ve Engels'in görüşlerinden hareketle kapitalist sistemdeki sınıflı yapı içerisinde kadının fırsat eşit(siz)liğini gündeme getirmiştir. Artık marxist feminizm için esas olan, liberal feminizmde gerçekleştirilemeyen eşitlik söylemi üzerinden kadınların, kadın-erkek ilişkisinde fırsat eşitliğine erişebilmesi ya da var olan fırsat eşitsizliğinin üstesinden gelinebilmesidir. Üçüncü olarak ele alınan radikal feminizm ile birlikte, feminist akım, söylem boyutundan eylem boyutuna doğru bir geçiş gerçekleştirmiştir. Bu süreçte sanayileşmenin etkisi ve teknolojik gelişmelerin sağladığı imkanlar da göz önünde bulundurulmalıdır. Böylece radikal feministlerin üzerinde fazlasıyla durduğu ataerkillik eleştirisi ile birlikte adından daha fazla söz ettiren bir feminist anlayış var olmaktadır. Radikal feminizm ile birlikte vurgulanan asıl söylem kadın-erkek arasındaki farklılıklar olmuştur. Özellikle cinsellik boyutu ve biyolojik faklılıklar, radikal feminizmin eylemsel boyutunu daha cazip hale getirmiştir. Böylece kadınların erkeklere göre farklılıkları konusunda daha fazla etkili olmuştur. Radikal feministlere göre her toplumda iki kültür vardır. 1) Görünen ulusal erkek kültürü. 2) Görünmeyen evrensel kadın kültürü. Mutlaka her toplumda kadın kültürü vardır. Radikal feministlere göre, liberal feministler ile marxist feministler erkek kültürünü ve değerlerini içselleştirdikleri için, kadınların da erkek standartlarına göre yaşamalarını istemektedirler. Oysa radikal feministlere göre, kadının kurtuluşu, kadının erkekten farklılaşmasından geçmektedir. Bu yüzden kendilerinin erkek kültürüne meydan okuduklarını ve kadının erkeğe benzemesini istemediklerini savunmaktadırlar. Radikal feminizmin uzun dönemdeki amacı, kadın kültürünün egemen olduğu bir toplum inşa etmektir. Çünkü kadın yücedir ve yüceltilmelidir. Bu yüceltme birçok şekil alabilir; radikal feminizmde kadının ruhu, vücudu yüceltilir (Demir, 1997, s. 68-69). Böylece liberal feminizm ile radikal feminizm teorileri arasındaki farklılık bir kez daha ifade edilmiş olacaktır. Çünkü liberal feminist anlayış, erkeklerin kadınlar üzerindeki hakimiyetinin sona ermesi ve kadın-erkek eşitliğinin sağlanması yönünde söylemlere sahipken; radikal feminist görüş, ataerkilliğin eleştiri-

532 Erkan DİKİCİ si üzerinden, kadınların erkeklere karşı hakimiyetini ilan edeceği anaerkil bir anlayışı vurgulamaktadır. Radikal feminizm temelde şu düşünceleri içerir: kadınların baskı altına alınmasının temelinde ataerkillik ya da diğer adıyla erkek egemenliği yatmaktadır; kadınların kendilerini bastırılmış bir sınıf ya da kast olarak görmeleri ve enerjilerini diğer kadınlarla birlikte baskı uygulayanlara (erkeklere) karşı mücadele eden bir harekete yöneltmeleri gerekir; erkekler ve kadınlar temelde birbirlerinden farklıdır ve farklı üsluplara, farklı kültürlere sahiptirler; kadınların tarzı gelecekteki herhangi bir toplumun temelini oluşturmalıdır (Doğan, 2008, s. 30). Sonuç olarak, feminizm hareketinin öne sürdüğü görüşler her ne kadar kadın eksenli konular içeriyor olsa da, her bir görüşün savunduğu ve kendi söylemleriyle farklılaştırdığı bir feminizm ile karşılaşmaktayız. Söylemsel farklılıklara sahip olan feminist görüşler içerisinde liberal ve marxist feminizmin ideolojik bir arka planı bulunurken, radikal feminizmin beslendiği bir ideolojiden bahsetmek pek de mümkün görünmemektedir. KAYNAKÇA Ataman, M. (2009). "Feminizm: Geleneksel Uluslararası İlişkiler Teorilerine Alternatif Yaklaşımlar Demeti", Alternatif Politika, C. 1, S. 1: 1-41. Lorraine, C. (2000). Encyclopedia of Feminist Theories, London: Routledge. Coleman, James William ve Kerbo, Harold, Social Problems, Eight Edit, New Jersey: Prentice Hall, 2002. Çaha, Ömer, Sivil Kadın, Türkiye de Sivil Toplum ve Kadın (İç.), (Çev: E. Özensel), Vadi Yay., Ankara, 1996. Çulha, Filiz, "Hangi Feminizm", Bilim ve Sanat, S. 98, Mayıs 1989. Davidoff, Leonore, Feminist Tarih Yazımında Sınıf ve Cinsiyet, (Çev: Ateşer ve Zeriner), İletişim Yayınları, İstanbul, 2002. Donovan, Josephine, Feminist Teori, (Çev: Aksu Bora, Meltem Ağduk Gevrek. Fevziye Sayılan), İletişim Yayınları, İstanbul, 2001. Demir, Zekiye, Modern ve Postmodern Feminizim, İz Yayıncılık, İstanbul, 1997. Doğan, Cevdet, "Yeni Sosyal Hareketler Ekseninde Feminizme Bakış", Sosyoloji Notları, S. 4-5, 2008, ss. 29-35. Gisela, Notz, Feminizm, (Çev. Sinem Derya Çetinkaya), Phoneix Yayıncılık, Ankara, 2012. Heywood, Andrew, Feminizm, Siyasi İdeolojiler (İç.), (Çev: Ş. Akın vd.), Adres Yayınları, Ankara, 2014, ss. 289-319. İmançer, Dilek, Feminizm ve Yeni Yönelimleri, Doğu Batı Düşünce Dergisi, Yeni Düşünce Hareketleri, Yıl: 5, Sayı: 19, 2002. Payne, Malcolm, Modern Social Work Theory, Second Edition, Chicago: Lyceum Books, 1997. Ramazanoğlu, Caroline, Feminizm ve Ezilmenin Çelişkileri, (Çev. Mefkure Bayatlı), Pencere Yayınları, İstanbul, 1998. Sevim, Ayşe., Feminizm, İnsan Yayınları, İstanbul, 2005. Yörük, Altan, Feminizm/ler, Sosyoloji Notları, Sayı. 7, 2009, ss. 63-85. Şişman, Nazife, Emanetten Mülke: Kadın Bedeninin Yeniden İnşası, İz Yayınları, İstanbul, 2003. Taflıoğlu, M. Serkan, "Liberalizm ve 'İnsan Hakları' Karşısında Zayıflayan Devlet Egemenliği", The Journal of Academic Social Science Studies, 6/1, ss. 1347-1364. Thompson, Paul, Geçmişin Sesi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1999.