EĞİTİM KOMİSYONU RAPORU



Benzer belgeler
Doğal Afetler ve Kent Planlama

Entegre Acil Durum Yönetimi Sistemine Giriş

I. DEPREM ŞURASI ARDINDAN

Bursa Yakın Çevresi Deprem Tehlikesi ve Kentsel Dönüşüm

ŞUBE MÜDÜRLÜKLERİ GÖREV TANIMLARI

JEOLOJİ MÜHENDİSİ A- GÖREVLER

SWOT Analizi. Umut Al BBY 401, 31 Aralık 2013

Yerleşik Alanlar, Yapılı Kentsel Çevre Çevre Düzeni Planları Nazım İmar Planları 3- Planlama Aşaması Gelişmeye Açılacak Alanlar

Afet_Plani_Hazirlama_Kilavuzu:Mizanpaj :07 Page 1

YILDIZ TEKNİK DOĞA BİLİMLERİ ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANI PROF. ERSOY, milliyet için İNC. ELEDİ- 1 / Serhat Oğuz

BAYINDIRLIK VE İSKAN BAKANLIĞI DEPREM ŞÛRASI SONUÇ BİLDİRGESİ. 1 Ekim 2004

TÜRKİYE DE İLKYARDIMIN SAĞLIK VE AFET ORGANİZASYONUNA ENTEGRASYONU. Dr. Yavuz Üçkuyu Konya İl Ambulans Servisi

1 Şubat 2015 PAZAR Resmî Gazete Sayı : 29254

AFET YÖNETĠMĠNDE ÖĞRETMENLERĠN KONUMU (Geçmiş Afetlerden Çıkarılan Dersler)

Sosyal Medya ve Çocuk Alanında Koruyucu ve Önleyici Çalışmalar Dr. Olgun GÜNDÜZ

ULUSAL PNÖMOKONYOZ ÖNLEME EYLEM PLANI

KONYA KARAMAN ÇOCUK EYLEM PLANI

Firmamız mühendislik hizmet sektöründe kurulduğu 1998 yılından bugüne 16 yılı aşkın sürede faaliyette bulunmaktadır.

Afet Yönetimi ve. Sel Risk Değerlendirmesi

İSG KÜLTÜRÜ VE EĞİTİM

ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ HİZMET BİRİMLERİ VE GÖREVLERİ HAKKINDA YÖNERGE. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

Y N Ö ETĐMĐ M SĐSTEMĐ M NE GĐ G RĐŞ

AFETLERDE ERGOTERAPİ. Prof.Dr. Esra AKI H.Ü Sağlık Bilimleri Fakültesi Ergoterapi Bölümü

KULLANILAN ARAÇ, GEREÇ VE EKİPMAN

HABER BÜLTENİ DOSYA. JEOLOJİ VE JEOTEKNİK ETÜT RAPORU VE EKLERİ İLE İLGİLİ ESASLAR'a göre yapılması genelgede

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası, Yetkin İnşaat Mühendisliği Uygulama Yönetmeliği nin [10] bazı hükümleri aşağıda belirtilmiştir;

AR&GE BÜLTEN 2010 ġubat SEKTÖREL DEPREM GERÇEĞĠ

Yrd.Doç.dr. Orhan CERİT

ÇORLU MESLEK YÜKSEKOKULU GELENEKSEL EL SANATLARI PROGRAMI FAALİYET RAPORU

Afetlerde Acil Müdahale Ekiplerinin Koordinasyonu AFŞİN EMRE KAYIPMAZ BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ACİL TIP ANABİLİM DALI

Eylem Planları Niçin Hazırlanır ve Hazırlanan Eylem Planlarından Nasıl İstifade Edilir?

Gemlik-Armutlu Karayolu nun bitişiğinden güneye doğru uzanmaktadır.

MİLLİ EĞİTİMDE İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNİN ÖNEMİ. Rafet ARIKAN, Yasin Dursun SARI Atılım Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İncek, Ankara

GAZİANTEP ÇALIŞTAY RAPORU

Bilgi Toplumunda Sürekli Eğitim ve Yenilikçi Eğitimci Eğitimi

Enerji Etkin Yapı Tasarımı I (MMR 371) Ders Detayları

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ

Meslekte Ruh Sağlığı. A.Tamer Aker İstanbul Bilgi Üniversitesi Travma ve Afet Ruh Sağlığı AD

Çağdaş Yapı Malzemeleri (MMR 353) Ders Detayları

Tarım Tarihi ve Deontolojisi Dersi 14.Hafta SÜRDÜRÜLEBİLİR TARIM VE GİRDİ KULLANIMI. Dr. Osman Orkan Özer

Tarih Boyunca Kent, Ticaret, Mekan (MMR 446) Ders Detayları

BELGE YÖNETİMİNDE AFET PLANLAMASI Disaster Planning in Records Management

İlimizde özellikle 1993 yılında zaman zaman ciddi boyutlara ulaşan hava kirliliği nedeniyle bir dizi önlemler alınmıştır. Bu çalışmaların başında;

ÇANAKKALE NİN GELİŞME ALANLARINDA EKOLOJİK YAKLAŞIMLAR. İsmail ERTEN

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Cuma, 04 Şubat :27 - Son Güncelleme Cumartesi, 15 Ağustos :40

Planlama Kademelenmesi II

KENTSEL PLANLAMANIN TEMEL NİTELİKLERİ

DÜNYA YI ARAŞTIRMAYA HOŞGELDİNİZ

YÖNETMELİK YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ÖZÜRLÜLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK

TÜRKİYE DE DEPREM GERÇEĞİ

NÜFUS PLANLAMASI HİZMETLERİNİ YÜRÜTME YÖNETMELİĞİ

ÇEVRE MÜHENDİSİ TANIM

trafikte bilinçli bir nesil için

İNŞAATLARDA YÜKSEKTE GÜVENLİ ÇALIŞMA. Serkan ÇETİNCELİ İş Müfettişi İnş.Yük.Müh.

MTS301 İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ. İŞ SAĞLIĞI, GÜVENLİĞİ ve İNSAN KAYNAKLARI

Eğitim Bilimleri Enstitü Müdürleri Çalıştay Raporu

Kadın Dostu Kentler Projesi. Proje Hedefleri. Genel Hedef: Amaçlar:

İş Sağlığı ve Güvenliğine Genel Bakış ve Güvenlik Kültürü

YEREL YÖNETİMLER İŞBİRLİĞİ REHBERİ

2013/101 (Y) BTYK nın 25. Toplantısı. Üstün Yetenekli Bireyler Stratejisi nin İzlenmesi [2013/101] KARAR

MMKD Stratejik İletişim Planı Araştırma Sonuçları

EK 10 YENİDEN YERLEŞİM EYLEM PLANI FORMATI

Milli Eğitim Bakanlığı ‘Okullarda Güvenlik,Kriz ve Acil Sağlık Yönetimi' Sunumu by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer İnönü Üniversitesi / Fırat Üniversitesi / Ardahan Üniversitesi / Siirt Üniversitesi

HATAY İLİ NİN JEOLOJİSİ ve DEPREMSELLİĞİ KONFERANSI

YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI ÖZÜRLÜLER DANIŞMA VE KOORDİNASYON YÖNETMELİĞİ

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI ACİL SAĞLIK HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN TEŞKİLAT VE GÖREVLERİNE DAİR YÖNERGE. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

3/7/2010. ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ ve ÖNEMİ EĞİTİM EĞİTİM ANLAYIŞLARI EĞİTİM

TEMEL SAĞLIK HİZMETLERİ (SHZ106U)

Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Resmi Gazete de Yayımlanmıştır. DUYURU NO :2013/61

AFAD GÖNÜLLÜLÜK SİSTEMİ

Afete Hazır Okul Kampanyası. Afet Bilinci Eğitimi Eğitmen Kılavuzu. Okul Afet ve Acil Durum Yönetimi Planı Hazırlama Kılavuzu

Afet Yönetimi (INM 476)

YÜKSEK MİMAR SELÇUK KARAKİMSELİ İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI EĞİTİM ORTAMLARINDA ŞİDDETİN ÖNLENMESİ VE AZALTILMASI EYLEM PLANI

Çalışanların İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Resmi Gazete Yayım Tarih ve Sayısı :

Prof. Dr. Zerrin TOPRAK Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Tarımın Anayasası Çıktı

12. MĐSYON 13. VĐZYON

SANAT VE TASARIM SANATSAL MOZAİK MODÜLER PROGRAMI (YETERLİĞE DAYALI)

Ankara Halk Sağlığı Müdürlüğü Ruh Sağlığı Programları Şubesi DÜNYA RUH SAĞLIĞI GÜNÜ 2016 YILI ETKİNLİK RAPORU

Tohum Türkiye Otizm Erken Tanı ve Eğitim Vakfı. Sayın Milletvekili, konusunda kamuoyunda bilinç oluşturmaya gayret etmekteyiz.

ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ SINAVI NEDEN BURAYA GELDİK? YA DA NASIL OLDU DA BURAYA GELDİK? Çalışma Alanları

Çalışanların İş Sağlığı Ve Güvenliği Eğitimlerinin Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmelik

SOSYAL BİLGİLER DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI KAZANIMLARI İLE EŞLEŞEN ARA DİSİPLİN ALAN KAZANIMLARI TABLOSU

İç Kontrol Bileşeni: KONTROL ORTAMI EL KİTABI. Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı


ZEMİN ETÜTLERİ "Bayındırlık ve Iskan Bakanlığı'na Odamızca yeni çıkarılması Programlanan yönetmelikte değerlendirmek üzere sunduğumuz görüşümüz"

Bedri TEKİN Makina Mühendisi MMO Yönetim Kurulu Yedek Üyesi

AFETLERİN SAĞLIK ÜZERİNDEKİ GENEL ETKİLERİ...

KAMU DİPLOMASİSİNDE KİTLE İLETİŞİM ARAÇLARININ VE MEDYANIN ROLÜ

Köy nüfusu genel olarak azalmaktadır Kamu hizmetleri kırsal alanda yetersiz. Tarım ve hayvancılıkta elde edilen gelir düşük

BELEDİYELERCE BİLGİ SAĞLANACAK İDEP EYLEMLERİ

Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ. Geleneksel Türk Müziği

KOCAELİ BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İÇ KONTROL EYLEM PLANI (2011)

BELGESİ. YÜKSEK PLANLAMA KURULU KARARI Tarih: Sayı: 2009/21

1999 Marmara Depremlerinden pek çok acının yanısıra pek çok dersle de çıkılmıştır. Bunlardan birkaçı;

OKUL ÖNCESİ REHBERLİK HİZMETİ

T.C. İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ İTFAİYE DAİRE BAŞKANLIĞI GÖNÜLLÜ İTFAİYECİLİK YÖNETMELİĞİ

Beşiktaş Residence Tower / Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi

Mimari Anlatım Teknikleri II (MMR 104) Ders Detayları

Transkript:

EĞİTİM KOMİSYONU RAPORU ANKARA TEMMUZ 2004

ÖZET Ülkemiz; coğrafi konumu, jeolojik ve topografik yapısı ve sahip olduğu iklim özellikleri ile büyük can ve mal kaybına yol açan doğal afetlerle sık sık karşılaşan ülkeler arasında bulunmaktadır. Bu doğal afetlerin başında depremler yer almakla birlikte su baskınları, heyelanlar, büyük yangınlar, çığ, fırtına, yeraltı suyu yükselmeleri gibi meteorolojik kökenli diğer afetler de ülkemizde büyük can kaybına ve maddi hasarlara sebep olmaktadır. Doğal afetlerin etkisini azaltmak, kayıpları en aza indirmek toplumun her ferdinin ve her kesiminin bilinçli ve etkin katılımı ile olabilecektir. Bunun için yapı üretim kalitesinde yüksek bir standart sağlamak, denetim mekanizmalarını etkili işletmek gerekir. Dolayısıyla devlete, yerel yönetimlere, meslek odalarına, sivil toplum kuruluşlarına, mimarmühendislere ve medyaya çok büyük sorumluluk düşmektedir. Deprem konusunda her bir bireyden başlayarak tüm toplumun eğitilip bilinçlendirilmesi öncelikle örgün eğitim sistemi tarafından gerçekleştirilmeli, aynı zamanda yaygın eğitim yoluyla da örgün eğitim dışında kalan geniş halk kitlesinin eğitimine önem verilmelidir. Doğal afetlerin, özellikle de depremin toplumun ruh sağlığını nasıl etkilediği, ortaya çıkan psikolojik sıkıntıların neler olduğu ve ne kadar yaygın olduğu, toplum ruh sağlığını koruyabilmek için ne gibi uygulamalar yapılması gerektiği ve toplumun psiko-sosyal özellikleri ile afet zararlarını azaltma/hazırlıklı olma ilişkisi üzerinde araştırma ve çalışmalar yapılmalıdır. Deprem konusunda halkın bilinçlendirilmesi, eğitimin tüm öğelerinin seferber edilmesiyle mümkündür. Bunun için deprem konusu örgün eğitim programlarında okul öncesinden başlanarak, müfredata alınmalı, eğitim süreci içinde seviyeye göre konu işlenmelidir. Örgün eğitim sistemi dışında olan ve farklı eğitim düzeyinde, kültürel yapıda bu kadar geniş heterojen grubun eğitilmesi de büyük önem arz etmektedir. Bu konuda görsel ve yazılı kitle iletişim kuruluşlarına da görev ve sorumluluk yüklenilmeli, ayrıca sivil toplum kuruluşlarıyla koordine sağlanmalıdır. Planlama, uygulama ve yapılanma sektöründe görev yapan değişik meslek gruplarına giren insanlar için, deprem konusunda (deprem öncesi, sırası, sonrası) dünyadaki gelişme ve değişmelerin aktarılması 2

amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlenmelidir. Yine yapı sektöründe çalışan uygulayıcı (demirci, tesisatçı, betoncu, vb.) ara insan gücünün eğitilmesi ve sertifikasyon sistemine geçilmesi önemli görülmektedir. Günlük yaşantıda; evde, sokakta, iş hayatında her an gerek kendisi gerekse çevresinde acil sağlık sorunuyla karşılaşan bireye ilkyardım eğitimi; konusunda profesyonel kişiler tarafından sistematik bir şekilde verilmelidir. İnşaat Mühendisliği eğitimi ve öğretimi halen kırka yakın üniversitemizde verilmektedir. Bu eğitim programlarına bakıldığında yapı mühendisliği dersleri diyebileceğimiz mukavemet, yapı statiği ve betonarme derslerine ek olarak deprem mühendisliğine yakın olarak sayabileceğimiz bir tek dinamik dersinin verildiğini görüyoruz. Tüm bu dersler eğitim programının yaklaşık olarak sadece beşte biri kadar bir bölümünü oluşturmaktadır. Bütün bu derslerin sayı ve nitelik olarak deprem mühendisliği için yeterli olmadığı açıktır. Bu nedenle İnşaat mühendislerimizin ve mimarlarımızın deprem mühendisliği alanında bilgi ve deneyim eksikleri bulunduğu düşünülmektedir. Mevcut ve gelecekteki teknik personelin bu eksiklerinin giderilmesi Türkiye mizin geleceği açısından büyük bir önem taşımaktadır. Deprem bir doğal problem olmakla birlikte beraberinde fiziksel, sosyal, ekonomik, psikolojik ve çevresel çeşitli boyutları olan bir problemler yumağı gibidir. Böyle bir problemi tam olarak çözebilmek için yapı mekaniği ve mühendisliği başta olmak üzere zemin mühendisliği, temel mühendisliği, gibi çeşitli mühendislik; mimarlık, yer bilimleri, kentbölge plancılığı, sosyoloji, ekonomi, psikoloji, sağlık-tıp, afet planlama ve yönetimi gibi çeşitli disiplinlerden katkı ve destek beklemek, sağlamak gerekmektedir. Bütün bu alanların yetkin elemanları ve uzmanları ile görüşüp, anlaşabilmesi için gereken bilgi ve beceriye sahip yapı mühendisinin adına Deprem Mühendisi (Earthquake Engineer) denilmektedir. Temel olarak yapı mekaniği ve yapı mühendisliği (structural engineering) boyutu yanında bilgisayar, matematik, fizik, kimya gibi Temel Bilimler boyutu; jeoloji, jeofizik-kimya gibi Yer Bilimleri boyutu; Sismoloji boyutu; sosyoloji, ekonomi ve psikoloji gibi Toplumbilim boyutu; Afet ve Risk Yönetimi boyutu; ilgili hukuk ve mevzuat gibi Yönetim Bilim boyutu; Mimarlık boyutu yanında kent/bölge planlama gibi Kentsel Planlama boyutu da olabilen ve adına doğrudan Deprem Mühendisliği (Earthquake Engineering) denilen bir Lisans Programı 3

Türkiye için önemli ve yararlı katkılar sağlayabilecektir. Böylece, mezunların yapı mühendisi olması yanında deprem olayının çeşitli yönleri hakkında genel bilgi sahibi, diğer alanların uzmanları ile kolay iş ve anlayış birliği sağlayabilen, yeni ve kendine özgü bir mühendis olarak yetiştirilmesi, böyle bir eğitim programının en temel ilkesi olmalıdır. İnşaat mühendislerinin ancak beşte birinden azının yapı mühendisliği bilgisine sahip bulunduğu, bunların da yaklaşık olarak ancak %10 nun Y.Lisans yapabilme şansına sahip olduğu ve ülkemiz topraklarının da %96 sının deprem tehlikesi altında bulunduğu dikkate alındığında, önerilecek 4 yıllık bir deprem mühendisliği lisans eğitim programının ülkemiz için ne denli gerekli ve elzem olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Mühendislik eğitimi üretken, mühendislik kariyerini sürdürmeye yönelik, profesyonel ve teknolojik gelişmeye açık olmalıdır. Mühendislik eğitiminin amacı, mühendis olacak kişilerin insanlık yararına doğadaki malzemeleri ve gücü kontrol edebilen optimal çözüme ulaşabilen yeteneğe ulaşmalarını sağlamak olmalıdır. Üniversitelerden mühendislik eğitimi alan kişiler, mezun oldukları günden başlamak üzere (28 Haziran 1938 günkü "mühendislik ve mimarlık hakkındaki kanun"a göre) mühendislik ve mimarlık hizmeti verme hakkına sahip olmaktadırlar. Belirtilen yasaya göre mühendislik diploması alan herkesin, uygulamada herhangi bir deneyime sahip olmaksızın bir anlamda sınırsız mesleki yetki ile donatılması, hizmetin niteliği ve güvenilirliği bakımından zaman zaman sakıncalar çıkartmıştır. Benzer sorunla karşılaşan ülkeler hizmetin verilme aşamasında oluşabilecek risklerin azaltılmasını sağlamak amacı ile "Yetkin Mühendislik" "Yetkin Mimarlık" sistemini uygulamaya sokmuşlardır. Yetkin mühendis ve yetkin mimardan beklenen, çağdaş tekniklere uygun kaliteli ve güvenilir mühendislik hizmetlerinin ülkemizde kişiler ve toplum yararına sunulmasını ve bu hizmetlerle ilgili yanlış uygulamaların önlenmesini sağlamaktır. Eğitim Komisyonu tarafından teklif edilen yasa tasarısı, çağdaş tekniklere uygun kaliteli ve güvenilebilir mühendislik, mimarlık hizmetlerinin toplum yararına sunulmasını, bu hizmetlerle ilgili yanlış uygulamaların önlenmesini sağlamaktadır. 4

ÖZET 1. GİRİŞ İÇİNDEKİLER 2. BİREY VE TOPLUM 2.1. Deprem Bilinci ve Kamuoyu Oluşturma 2.1.1. Jeolojik-Jeoteknik Araştırmalar 2.1.2. Taşınmaz Kültür Varlıklarının Depreme Karşı Güvenli Hale Getirilmesi Eğitimi 2.2. Depremden Alınacak Dersler 2.3. Medya Halk İlişkisi / Deprem ve Medya 2.4. Deprem Psikolojisi 2.4.1. Depremlerin Ruh Sağlığı Üzerinde Etkileri 2.4.2 Afetzede Psikolojisi ve Depreme Hazırlıklı Olma/Zarar Azaltmada Halk Katılımı ve Eğitimi 2.4.3. Afet Sonrası Psikolojik Tepkiler ve Gerekli Psikolojik Hizmetler 2.4.4. Psikolojik Destek Sağlamaya İlişkin Öneriler 2.4.5. Zarar Azaltma ve Hazırlıklı Olma: Halk Katılımın Güçlendirilmesi 3. ÖRGÜN VE YAYGIN EĞİTİM 3.1. Örgün Eğitim Sistemi İçinde Afet Eğitimi 3.1.1. Okul Öncesi Afet Eğitimi 3.1.2. İlk Öğretim 3.1.3. Orta Öğretim 3.2. Yaygın Eğitim Sistemi İçinde Afet Eğitimi 3.2.1. Çıraklık/Kalfalık/Ustalık Eğitimi İçin Destek 3.2.2. Kalfalık, Ustalık Belgesi 3.2.3. Taşeronluk Belgesi 3.2.4. Kalfalık, Ustalık, Taşeronluk Temiz Belgesi 3.2.5. Ustalık Belgesi Aranması Zorunluluğu 3.3. Hizmet İçi Eğitim 3.4. Meslek İçi Eğitim 5

3.5. Halk Eğitimi 3.6. Afet Eğitiminin Yapılanma Önerileri 3.7. Depremde İlkyardım, Afete İlişkin Sağlık Hizmetleri 3.7.1. Okullarda İlkyardım Eğitimi 3.7.2. İşyerlerinde İlkyardım Eğitimi 3.7.3. Halk Eğitim Merkezlerinde İlkyardım Eğitimi 3.7.4. Sivil Toplum Kuruluşlarında İlkyardım Eğitimi 3.7.5. Sürücü Kurslarında İlkyardım Eğitimi 3.7.6. Ana Çocuk Sağlığı Merkezlerinde İlkyardım Eğitimi 3.7.7. Kamu Kurum ve Kuruluşlarında İlkyardım Eğitimi 4. DEPREM MÜHENDİSLİĞİ 4.1. Türkiye de Deprem Mühendisliği Alanında Mevcut Durum ve Sorunlar 4.2. Deprem Mühendisliği Lisans Programı İçin Gerekçe 5. YETKİN MÜHENDİSLİK-MİMARLIK 5.1. Lisans Eğitimi 5.2. Yüksek Lisans ve Doktora Eğitimi 5.3. Yetkin Mühendislik ve Yetkin Mimarlık Yasası Genel Gerekçesi 6. SONUÇ VE ÖNERİLER 7. YARARLANILAN KAYNAKLAR 8. EKLER EK-1. 3458 Sayılı Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanunun Bazı Maddeleri Değiştirme ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı EK-2. Deprem Mühendisliği Bölümü Lisans Programı 6

1.GİRİŞ Eğitim, uygarlıkların vazgeçilmez gereksinimidir. Eğitimin amacı, insan ve toplum yaşamını kolaylaştırmak, güzelleştirmek, zenginleştirmek, iyileştirmek, kişiyi ve toplumu mutlu kılmaktır. Eğitim bilgi, akıl, zekâ, kültür, zevk, etik gibi değerlere dayanan ve kişinin doğuşundan başlayıp hayatının sonuna kadar devam eden bir süreçtir. Eğitimde atılan her bir adım, eğitim zincirinin bir halkasını teşkil etmektedir. Toplumun duyarlılık bilinci, yaratıcılığı, akılcı düşünme gücünü, doğal yetenekleri ve becerileri geliştirmek eğitimin birer halkasını oluşturmaktadır. Hızla çoğalan bilgi ve belirli bir alanda derinleşme gereksinimi uzmanlaşmayı getirmiştir. Bilginin bütünü yerine uzmanlık alanının en önemli olduğu yaygın olarak kabullenilmiştir. Eğitim bilgi beceri ve tutum değişikliği yaratır. Eğitimin sistematik olması gereklidir. Depremin yol açacağı zararları azaltmak için yapı üretim kalitesinde yüksek bir standart sağlamak, denetim mekanizmalarını etkili işletmek gerekir. Dolayısıyla devlete, yerel yönetimlere, meslek odalarına, sivil toplum kuruluşlarına, mimar, mühendislere ve medyaya çok büyük sorumluluk düşmektedir. Bununla birlikte, yukarıda sayılan bütün unsurları denetleyecek, standartları yüksek tutmaya zorlayacak olanlar; bilgili, bilinçli ve sorumlu bireyler olmalıdır. Yurttaşlar sadece tüketici değildir, deprem kayıplarından bireyler de doğrudan doğruya sorumludur. Dolayısıyla, depremden korunmanın ilk ve tek yolu, bilgili, bilinçli, sorumlu yurttaşlar yetiştirmektir. Bütün bunların başarılabilmesi için de afet eğitimine okul öncesinden başlanmalıdır. Deprem konusunda öne çıkan bir başka unsur da afetin hemen sonrasında kazazedelere doğru ve hızlı ilkyardımın sağlanabilmesidir. Deprem, meydana geldiği alandaki tüm yapı ve kurumları etkilediği gibi hastane ve tıbbi destek ünitelerinin yapısını da derinden etkilemektedir. Sağlık destek hizmetlerinde aksamalar, bozulan yol ve ulaşım formatlarındaki bozulmalar acil sağlık hizmetlerinin kazazedelere ulaştırılmasını çoğu zaman imkânsız hale getirmektedir. Çağdaş eğitimin gereği olan düşünme, araştırma, irdeleme ve tartışma yeteneklerini geliştirmek için eğitim programlarında yeniden düzenleme yapılması zorunludur. 7

Deprem Bölgeleri Haritası'na göre, yurdumuzun %92'sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95'inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98'i ve barajlarımızın %93'ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir. Son 58 yıl içerisinde depremlerden, 58.202 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 122.096 kişi yaralanmış ve yaklaşık olarak 411.465 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür Sonuç olarak depremlerden her yıl ortalama 1.003 vatandaşımız ölmekte ve 7.094 bina yıkılmaktadır. Yine son 60 yıllık istatistiklere bakıldığında, doğal afetlerin ülkemizde neden olduğu doğrudan ve dolaylı ekonomik kayıpların Gayrı Safi Milli Hâsılanın %3-4 ü civarında olduğu görülmektedir. Ülkemizde yaşanan Depremler sonrasında çok büyük can ve mal kayıpları olmakta birçok insanımız sakat kalmaktadır. Depremlere karşı alınması gereken tedbirler ve yapılması gereken işler konusunda toplumun eğitilmesi gerekmektedir. Diğer komisyonların yapmış olduğu çalışmalardan çıkan sonuçlar, kararlar ve üretmiş oldukları fikirlerin de değerlendirilerek her türlü basın ve yayın organları kullanılarak insanımızın depreme karşı hazır olmasının temin edilmesi gerekmekte olup özellikle deprem öncesi alınması gereken tedbirlerin bir an önce uygulamaya konulması için eğitim çalışmalarının belli bir program yapılarak toplumun tüm kesimlerine ulaştırılması ve bu çalışmaların kesintisiz devam ettirilerek halkımızın bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Ülkemizin büyük bir bölümü deprem riski altında bulunmaktadır. Medya aracılığı ile sık sık deprem haberleri gündeme gelmekte, büyüklüğü ve etkisi ile orantılı olarak kamuoyunun gündemini oluşturmaktadır. Ancak 17 Ağustos 1999 depremi, şiddeti, kapladığı coğrafi alanın büyüklüğü ve etkilediği yoğun bir nüfus oranı ile deprem konusuna yaklaşımda çok sarsıcı etkiler yaratmış, tüm ülke olarak bu konuda ne kadar bilgisiz ve hazırlıksız olduğumuz çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmıştır. Depremler, Heyelanlar, Su Baskınları, Tsunami, Çığ Düşmeleri Çökmeler, Erozyon, Zemin sıvılaşması, Zemin iyileştirmesi, Kullanılacak inşaat malzemesinin özellikleri, inşaatların Yetkin Mühendis, Mimarların kontrolünde yapılması, afet psikolojisi, afet sonrası müdahale ve davranış konularında ve Jeolojik - Jeoteknik Araştırmalar konularında toplumun eğitilmesi gerekmektedir. Bu doğal afetlerin başında depremler yer almakla birlikte su 8

baskınları, heyelanlar, büyük yangınlar, çığ, fırtına, yeraltı suyu yükselmeleri gibi meteorolojik kökenli diğer afetler de ülkemizde büyük can kaybına ve maddi hasarlara sebep olmaktadır. Geçmişte yaşanan ve büyük can ve mal kayıplarına yol açan büyük depremlerden ders alınarak öncelikle deprem olmadan yapılması gereken çalışmaların tamamlanması halinde deprem zararlarının en aza indirilmesi büyük ölçüde eğitim çalışmalarına verilecek ağırlıkla mümkün olacaktır. 2. BİREY VE TOPLUM Deprem konusunda her bir bireyden başlayarak tüm toplumun eğitilip bilinçlendirilmesi öncelikle örgün eğitim sistemi tarafından realize edilmeli, aynı zamanda yaygın eğitim yoluyla örgün eğitim dışında kalan geniş halk kitlesinin eğitimine önem verilmelidir. 2.1 Deprem Bilinci ve Kamuoyu Oluşturma Büyük depremlerin sürekli olarak tehdidi altında olan Türkiye de bu satırlar yazılırken veya tartışılırken çok büyük bir deprem olma olasılığı oldukça fazladır. Uzmanların deprem konusunda yıllarca önce söylediklerinin tümü zamanı geldiğince gerçekleşmektedir. Depremden korunmanın en önemli maddesi olan sağlam zeminlerde inşa edilmiş sağlam binalarda oturulmalı düşüncesi artık ön plana çıkarılmalıdır. İnsanlarımız deprem sırasında kendilerine öğretilenlerin tümünü özümsese bile yıkılan bir binadan kurtulma şansları çok düşüktür Bu nedenle Türkiye deki tüm binaların sağlamlık envanterleri çıkarılarak deprem sırasında yıkılması olası binaların nasıl güçlendirileceği konusunda toplumun bilgilendirilmesi gerekir. 2.1.1. Jeolojik - Jeoteknik araştırmalar Türkiye nin jeolojik yapısının çok karmaşık olması yıkıcı depremlere yol açabilecek aktif fayların bulunması nedenleriyle büyük ve karmaşık alt ve üst yapı projelerinden ve yerleşim alanlarının seçilmesinden önce Mühendislik jeolojisi çalışmaları, Jeofizik ve jeolojik-jeoteknik araştırmaların yapılmasını zorunlu kılmıştır. Özellikle kent planlaması yer seçiminde, yapılaşma öncesinde zeminin jeolojik ve jeoteknik özelliklerinin, jeolojik çevre koşullarının tasarlanan yapıya etkilerinin çok iyi araştırılarak değerlendirilmesi ve yeterli önlemlerin alınması bir gereklilik ve sorumluluktur. Oysa bu gün kentleşmede özellikle de inşaat sektöründe jeolojik ve jeotekniğin önemi deprem, heyelan, çığ düşmesi, 9

sel baskını gibi doğal afetlerden sonra gündeme gelmektedir. Bu durumun en önemli nedeni kent planlamasında jeoteknik etkilerin yeterince araştırılıp değerlendirilmemesi ve gerekli önlemlerin zamanında alınmamış olmasından kaynaklanmaktadır. 2.1.2. Taşınmaz kültür varlıklarının depreme karşı güvenli hale getirilmesi eğitimi Ülkemizde deprem kuşağında bulunan yapı stokunun, günümüz teknolojisiyle üretilen yapıların yanı sıra, ulusal ve evrensel değerler taşıyan tarihi yapıları da içerdiği göz ardı edilmemelidir. Gerek kent merkezleri, gerekse kırsal alanlarda bulunan ve kültürel mirasımızı oluşturan tescilli veya tescilsiz sivil mimarlık örneklerinin, anıtsal ve antik yapıların, arkeolojik alanların, özgün kentsel dokuların korunması ve gelecek nesillere aktarılması, kültürel mirasımızın sürdürülebilirliğinin ve yaşanılabilirliğinin sağlanması adına önem taşımaktadır. Deprem bölgelerimizdeki taş, ahşap, kerpiç vb. gibi doğal ve geleneksel malzeme ve tekniklerle üretilen yapılar, her ne kadar depremden korunmanın bir tasarım ve mühendislik sorunu olarak günümüzdeki kadar önemsenmediği dönemlerde tasarlanmış ve üretilmiş de olsalar, mevcut yapısal sorunlarıyla birlikte deprem performanslarının betonarme yapılardan daha fazla olduğunu kabul edilemez. Ancak günümüz teknolojisiyle üretilen yapılardan farklı olarak bu yapıları oluşturan yapı malzemeleri; iklim faktörleri, atmosfer olayları, biyolojik oluşum, hızlı kentleşme (hava kirliliği, nüfus yoğunluğu, göçler, trafik), kullanım, bakımsızlık, Vandalizm vb. gibi çevresel ve insan kaynaklı faktörlerle, yapının mevcut strüktür ve malzeme özelliklerinden, konumundan ve zemin özelliklerinden kaynaklanan sorunlardan daha çabuk etkilenmektedir. Bunlara bağlı olarak, yapı malzemelerinde oluşan bozulmalar ve deformasyonlar nedeniyle geleneksel yapı stoku, afete maruz kalmadan önce de devam eden bir yıpranma süreci içerisinde bulunmaktadır. Yapısal sorunlar, yapının strüktür ve diğer malzemelerinin türüne göre çeşitlilik göstermektedir. Kütlesel kayıplar, çatlaklar vb. malzeme sorunları ile yapının yatay ve düşey taşıyıcı elemanlarında oluşabilen deformasyonlar ve kesit azalmaları, yapının taşıyıcı elemanlarının dayanım gücünü azaltmaktadır. Mevcut yapısal sorunları özellikle taşıyıcı sistem elemanlarında olan yapılar stabilitelerini zaman içinde 10

kaybederek yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmakta, bu yok olma süreci içerisinde kaybedilen yalnızca kültür varlığı değil içerisinde veya çevresinde yaşayan nüfus da olmaktadır. Genel olarak büyük kentlerimizdeki kentsel sit alanlarında özgün bir dokunun öğesi veya hızlı kentleşme ile birlikte gelişen plansız yapılaşma sonucu betonarme yapılar arasında münferit olarak yer alan geleneksel yapılarımız çoğunlukla; taşradan göç eden, eğitim ve gelir seviyesi düşük nüfusları barındırmaktadır. Bu sosyal yapı; konfor standartları oldukça kötü, hatta can güvenliğini tehdit edebilecek yapısal sorunları olan bu yapıları kent merkezine yakınlığı, kiraların düşük olması vb. ekonomik nedenlerden ötürü tercih etmektedir. Çoğu kez bir yapıda birden fazla ailenin yaşıyor olması beraberinde, yapıya birçok bilinçsiz müdahalenin yapılmasına (tuvalet, banyo, müştemilat, merdiven vb. eklerin yapılması, pencere ve kapı boşluklarının tuğla vb. malzemelerle kapatılması veya cephelerde yeni boşlukların açılması, yapıların yatayda veya düşeyde bölünmesi, kat ilavesi vb.) ve taşıyıcı sistemin tehlikeye girmesine neden olmaktadır. Tarihi yapılarda yaşayan nüfusun içinde bulundukları yapının yapısal sorunlarının olası bir sarsıntı etkisiyle önemli hasarlara yol açabilecek boyutlara varabileceği hakkında bilgilendirilmesi, kullanıcının bilinçsiz müdahalelerde bulunmasını önleyerek yapının doğal ömrünü uzatacaktır. Deprem bölgelerinde yer alan mimari mirasımızın içinde; konutun yanı sıra, eğitim, sağlık, ticaret, kamu hizmetleri, ibadethane, kültürel faaliyetler vb. fonksiyonlara hizmet veren yapıların da olduğu düşünülürse; geleneksel yapı stokunun mevcut yapısal sorunlarıyla birlikte azımsanmayacak nüfuslara ev sahipliği yaptığı görülmektedir. Deprem riski taşıyan bölgelerimizdeki geleneksel yapı stokunun depreme dayanıklılığının artırılmasının sağlanması için; öncelikle, okul, hastane, resmi yapılar, cami, sinema, tiyatro vb. yoğun nüfuslara hizmet veren yapılardan başlanarak yapıların taşıyıcı sistem sorunlarının saptanması ve bunlara yönelik güçlendirme yöntemlerinin belirlenmesi, zaman içinde gelişen malzeme ve strüktür sorunlarının takibi, zamanında ve etkin müdahalelerle ortadan kaldırılmasının gerekliliği ve önemi konularında yapı kullanıcıları bilgilendirilmesi gerekmektedir. Bu tespitlerin yapılması ve önlemlerin alınması aşamasında konusunda uzman kişilerin görevlendirilmesi; sorunların doğru 11

saptanması, güçlendirme yöntemlerinin ve malzemelerinin yapının özgünlüğünü zedelemeyecek şekilde seçilmesinin sağlanması açısından önem taşımaktadır. Dolayısıyla envanterleme çalışmasında taşınmaz kültür varlıklarımızın korunması konusunda, uzmanlaşmış kişilerden destek alınması faydalı olacaktır. Deprem sonrası hasar tespiti, önlem ve uygulamalara yönelik yapılan işlemlerin, deprem öncesinde mevcut yapı stokunun envanterleme çalışmaları sırasında ele alınarak, güçlendirme gerektiren yapılar için; sağlamlaştırma, bütünleme, yenileme, yıkılacak durumundaki yapılar için, yeniden inşaa etme önerilerinin getirilerek yapısal dayanımın artırılması ve kullanıcıların eğitilerek bilinçlendirilmesi ve bu konuda uzman mühendislerin yetiştirilmesi, çok çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış olan ülkemizdeki zengin kültürel mirasın korunarak yaşatılmasına katkı sağlayacaktır. 2.2. Depremden Alınacak Dersler Geçmişte yaşanan depremler ülkemizi çok değişik yönlerden etkileyerek depremlerden sonra sosyal, ekonomik birçok sorunun çıkmasına neden olmuştur. Depremlerin yol açtığı zararlar genellikle üç ayrı alt kategoride ele alınmaktadır: can kayıpları, ekonomik üretkenlik kayıpları ve fiziki yatırım kayıplarıdır. Zarar azaltma sisteminin doğru kurulabilmesi için önce ülke depremselliğinin kapsamlı ve doğru bir biçimde algılanabilmesi, bu bilgilerle sistemli bir bellek oluşturulması ve bu bilgilerin yeterli teknik üstünlükte donanım ve araçlarla kullanıma sokulabilmesi gerekir. Deprem zararları konusunda şunlar söylenebilir: Deprem sonrası insanların yaralanması ve sakat kalması halinde insan psikolojisinde onarılamayacak yaralar açılabilmekte, çok pahalı tedavi masrafları ve iş kayıpları söz konusu olabilmektedir. Kamu ve özel sektör iş yerlerinin yıkılması, kapalı kalması veya kapanması, geçici olarak açılamaması halinde insanlar işlerini kaybetmekte, üretimde ve ekonomide kayıplar oluşmaktadır. Bölgede yaşayan insanların sosyal yaşantılarında büyük oranda gerileme olmakta ve aile içi huzursuzluklar artmaktadır. Binalar, yollar, içme suyu ve kanalizasyon, elektrik, telefon gibi 12

altyapı tesisleri etkilenmekte ve bu tesislerin yenilenmesi çok uzun yıllar almakta ve yüksek maliyetler söz konusu olmaktadır. Günümüzde, olası tehlikelerin zarar ve risklerinin azaltılması için yeni güvenlik standartları ve güvenli işleyiş modelleri geliştirilmekte, diğer yandan bu tehlikelerin afete dönüşmesi karşısında hızlı uyarı, müdahale ve kurtarma yöntemleri uygulanmaya başlanmıştır. Haberleşme ve bilgi teknolojilerindeki gelişmeler, bu iki alanda da önemli uygulamalar bulmuş, deneyim ve bilgi birikiminin, yeni uzmanlıkların, yeni kurumlaşmaların ve performans atılımlarının gerçekleştirilmesine yol açmıştır. Karmaşık mekansal ve toplumsal sistemler oluşturan kentlerin, yerbilimsel veriler, fiziki varlıklar ve sosyal özelliklerinin ve bunlar arasındaki etkileşimli ilişkilerin yarattığı risk türlerinin ve risk düzeylerinin belirlenmesi, çok disiplinli araştırmalar yürütülmesi gerektiren bir alandır. Günümüzde, bu alanda sektörel bağımsız risk belirleme ve ölçme yöntemleri geliştirmenin yanı sıra, alt sistemler arası etkileşim araştırmaları da büyük değer taşımaktadır. Bu alandaki bulguların ve geliştirilecek yöntemlerin, planlama ve çeşitli meslek dallarının öğretim programlarına eklenerek bugün var olan önemli bir boşluğu gidermesi mümkün olacaktır. Ayrıca bu tür araştırmaların, çok sayıda kentsel tasarım standardı ve yönetmelik geliştirilmesinde katkılar sağlaması beklenmelidir. Yüksek risk taşıyan kentsel alanların sistemli iyileştirilmesi için uygulama yöntemleri geliştirilmesi, başlı başına bir araştırma konusudur. Bu konu çok disiplinli çalışma gruplarınca; fiziki, ekonomik, yasal, sosyal vb. araçlarla yeni düzenleyici modeller uygulamak, yerel toplumsal katılım ve örgütlenmelere ön ayak olmak, yerel yönetimlerde kapasite oluşturmak gibi ödevler üstlenilmelidir. Türkiye de bu alanda denenecek modeller, ileride dünya ölçeğinde örnek alınabilecek çalışmalar olabilir. Çok sayıda sosyal bilim araştırma alanı, deprem zararlarının azaltılmasında önemli ve doğrudan katkılar sağlayacak içeriktedir. Deprem tehlikelerine ve yaşam çevrelerine ilişkin değer yargıları, inanç yapıları, davranış alışkanlıkları, yaşam çevresi düzenleme gelenekleri, komşuluk kültürü, hazırlıklılık, örgütlenme eğilimleri, dayanışma geleneği, etkilenme kanalları, öğrenme tutumları, sigorta ve diğer güvenlik önlemlerine öncelik verme yatkınlıkları vb. konular akla gelebilecek ilk örneklerdir. Sosyal bilim araştırmalarının ulusal ölçekte 13

örgütlenmesi ve işbölümü ile bazı temel araştırmaların öncelikle yerine getirilmesi uygun olacaktır. Deprem konusunda özellikle çok disiplinli araştırmaların kurumsallaştırılması için yöntemler geliştirilmeli, ulusal araştırma programı çerçevesinde iki yılda bir ulusal sempozyum yapılmalı, genç araştırmacılara burslar, başarılı araştırmalar için ödül programları geliştirilmelidir. Deprem zararlarının azaltılması amacıyla önlemler alınması ve afet anında yapılabileceklerin örgütlenmesi görevinin, kamu yöneticilerinin yanı sıra, özel sektör ve yurttaşların da üstlenmeleri gereken bir yükümlülük olduğu düşünülmelidir. Kamu yöneticileri için afet yönetimi konusunda, risk belirleme, zarar azaltma, müdahale ve iyileştirme gibi konuları kapsayan bir eğitim programı gereklidir. Kamu kuruluşlarının gereken önlemleri alması ve tüm personelin eğitimli olması, açık bir sorumluluktur. Bu programda afet yönetiminde halk katılımının önemi ve gerekliliğine yer verilmelidir. Üniversitelerimizde jeoloji, jeofizik, inşaat mühendisliği, mimarlık, kent planlaması vb. meslek öğretimi yürüten bölümlerde günümüzde uygulanan öğretim programlarında deprem konularına yeterli önemin verilmesi gerekmektedir. Depremlere hazırlıklı olmada yerel toplulukların ve kendiliğinden oluşan toplum örgütlenmelerinin katkıları her ülkede önemsenmektedir. Türkiye de de 1999 depremleri sonrasında Sivil Toplum Kuruluşları nın büyük katkılar sağlayabildikleri kanıtlanmıştır. Bu potansiyelin zarar azaltma amaçlarına yönelik olarak da örgütlenmesi, tüm yardım ve etkinliklerin merkezi yönetimlerden beklenmesi alışkanlıklarının aşılmasında, küçümsenmemesi gerekmektedir. Ülkenin bayındırlık altyapısı niteliğinde olan demiryolu, karayolu, köprü, tünel, baraj, gölet, enerji nakil hattı, doğal gaz ve petrol boru hatları, içme suyu iletim hatları ve benzeri büyük mühendislik yapılarının deprem güvenliği, Ulusal Strateji nin temel unsurlarından biri olarak algılanmalıdır. Bu tür yapıların yer seçimi, inşa edilmesi ve kullanımının her aşamasında deprem güvenliği ilkeleri göz önünde bulundurulmalıdır. 2.3. Medya Halk İlişkisi / Deprem ve Medya Bilindiği gibi, günümüzde medya çok çeşitlenmiş ve etki alanı 14

genişlemiştir. Bu nedenle de belirli konuları kitlelere ulaştırmak için, değişik medya araçları kullanılmakta, bazen de birkaç araç aynı anda kullanılmaktadır. Sağlıklı bir medya kullanımı için, hedef kitle seçiminin doğru belirlenmesi mesaj kadar önemli olmaktadır. Bu yüzden medyayı kullanırken hem dikkatli, hem de belirli bir strateji çerçevesinde hareket edilmesi gerekmektedir. Medya toplumun deprem konusunda bilinçlendirilmesinde, depremin yol açtığı kayıp ve zararlarda da kendini sorumlu hissetmelidir. Depremle ilişkili olarak medya, işlevleri ve sorunları ile çeşitli boyutlarda ele alınabilir. Bunlardan en önemlileri; deprem öncesi bilgilendirme ve eğitim amaçlı kullanımı, kriz durumunda medyanın nasıl bir tutum içinde olması gerektiği, bilgilendirme, dayanışma ve psikolojik açıdan işlevini nasıl daha iyi hale getirebileceği, ayrıca kriz sırasında ve sonrasında toplumsal denetim görevini, dördüncü kuvvet olma işlevini nasıl yürüteceği şeklinde özetlenebilir. Medya nın deprem konusunda yapması gereken tek şey bilgilendirmek değildir. Depremin zarar verici sonuçlar yaratmasında birinci derece etkili konularda denetim görevini hakkıyla yerine getirmesi de beklenmektedir. Bu kapsama giren haberleri ısrarla ve meslek ilkelerinden taviz vermeksizin sürdürmelidir. Söz konusu alanlar, İmar yasaları ve uygulamaları, kaçak yapılaşma ve bunların sorumluları ile ilgili hukuki süreçlerdir. Medya ve deprem ile ilişkili en önemli konulardan biri, özellikle kriz anında ve hemen sonrasında, doğru, güvenilir ve gerekli bilgi akışını sağlayabilme işlevidir. Resmi kurumlar ve medya arasında daha önceden kurulmuş sıkı koordinasyonla, doğru ve güvenilir bilgi akışı sağlanarak, yanlış ve abartılı bilgi akışı önlenmeli, böylece toplumun aldığı bilginin doğruluğuna güveni sağlanmalıdır. Toplumun, resmi kurumlara ve medyaya, bu güveninin sağlanması uzun soluklu bir çabayı gerektirmektedir. Küçük ölçekli de olsa her depremden sonra geriye dönük değerlendirmelerle, bilgi akşının hızı, doğruluk ve güvenilirliği gibi konularda, ilgili her kurumun kendini değerlendirmesi ve aksayan yönlerin karşılıklı bilgilendirmelerle giderilmesi mümkün olabilecektir. Ayrıca, kriz öncesi dönemlerde, deprem konusunda aydınlatıcı ve eğitim amaçlı bilgilerin televizyonlar aracılığı ile iletilmesi çok önem kazanmaktadır. Deprem konusunda, eğitsel, psikolojik ve bilimsel olarak 15

konunun uzmanlarınca hazırlanmış materyalin, topluma aktarılmasında yayın organlarının kullanılması ve bunun gelişigüzel değil, bir plan dâhilinde ve süreklilik arz edecek şekilde yapılması gerekmektedir. Bu bağlamda: Var olan bu tür eğitici yapımların yeniden değerlendirilmesi ve eksik konu ve yaklaşımların saptanması, Gerekli görülen konularda yenilerin oluşturulması için uzman kuruluş ve kişilerle koordinasyonu ile, Basılı ya da yayınlanabilecek malzeme türüne göre, yayın kuruluşları ile yapılacak planlı bir çalışma ile bilgi akışının sürekliliğinin sağlanması, konunun toplumda endişe ve korku yaratmadan gündemde kalması gerekmektedir. İlgili kurum ve üniversitelerin bu konulardaki araştırmalarının cesaretlendirilerek, araştırmalar ışığında kriz anlarında sorumlu habercilik kriterlerinin ortaya konulması gerekmektedir. Yerel ve ulusal medya mensupları ile yapılacak atölye ve eğitim çalışmaları ile kurumları bu konuda önlemler almaya ve politikalar geliştirmeye yönlendirici çalışmaların gerekliliği görülmektedir. Bilgiye en hızlı ulaşacak ve medyaya sürekli olarak ilk elden bilgi aktaracak yetkili bir birim oluşturulmalıdır. Bu birim yetkin ve tarafsız kişilerden oluşmalıdır. Gazete ve dergiler çok etkili medya kanallarından biridir. Çok okunan köşe yazarlarının yazacağı bilgilendirici yazılarla okuyucuların deprem konusunda bilgilenmesini sağlanmalıdır. Önce medyanın deprem ve afet bilincine sahip olması teşvik edilmeli, sağlanmalıdır. Türkiye medyası deprem ve afet konusunda deprem ve afet konusunda doğru terminoloji bile kullanamamaktadır. Medya bu konuda uzman muhabir ve editörlerden yoksundur. Bilgi eksikliği, medyanın eleştirel bir bakış geliştirmesini önlemekte, dolayısıyla kendisine gelen bilgi ve yorumları değerlendirememektedir. Yurttaşların özdenetim ve kontrol sorumluluğu konusunda eğitim ve medya bilinçlendirme çalışmalarına da yer verilmesinin gerekli olduğu görülmektedir. Deprem eğitiminde kullanılabilecek başlıca medya araçları aşağıdaki başlıklar altında toplanabilir; 16

1. Televizyon kanalları: Televizyon geniş kitlelere ulaşması açısından en etkili araçtır. TV kanallarına bilgi akışı sağlamanın yanı sıra, tartışma konuları da önerilebilir. Deprem ve afet konularında kısa, bilgi verici minik programlar yapılabilir; Ancak özellikle deprem gibi hassas bir konuda insanlara bilgi verirken çok dikkatli olunmalıdır. 2. Gazeteler ve dergiler: Çok etkili medya kanallarından biridir. Haberlerin yanı sıra, köşe yazarlarıyla bağlantıya geçilerek konuyu işlemeleri sağlanmalıdır. 3. Broşür, el ilanı ve kitapçıklar: Toplumun dikkatini bir konuya çekmek ve bu konudaki alınabilecek önlemler konusunda bilgilendirmek için uygun araçlardır. Bu matbuatın dağıtımında gazete ve dergilerden, yerel yönetimlerden, depremle ilgili diğer kurumların yurt çapındaki teşkilatlarından yararlanılmalıdır. 4. Afiş ve ilan panoları: Konuya ilgi çekmek esas olduğundan, bütün bu çalışmalar yaratıcılık, artistik kabiliyet gerektirdiğinden; gazeteci, TV ci, senarist, prodüktör, ressam, illüstratör, karikatürcü, vb. yaratıcı bir ekip oluşturmak düşünülmelidir (gönüllülük esasına göre de olabilir). 5. İnternet: Ulusal bir deprem yada afetler içinde bir bölüm olarak deprem sitesi kurulmalıdır. Burada güncel bilgilerin yanı sıra, hem büyükler, hem çocuklar için bilgilendirici sayfalar olmalıdır. Bu sayfanın güvenilirliği mutlak sağlanmalıdır. Medya kullanımında, bilgilendirmekten önce sıkı bir medya planlamasının yapılması daha önemli görülmektedir. Bunun için bu konuda alan uzmanlarından yardım alınması ve yaptırılacak çeşitli kamuoyu araştırmaları neticesinde stratejiler belirlenmesi de başarıya ulaşılması açısından son derece etkili olacaktır. Deprem ile ilgili spotların, yayın saatleri ve yayın tekrarları konusunda özen gösterilmesi gerekmektedir. Depremle ilgili bütün yayın akışı içinde değerlendirilebilecek projeler üretilmelidir. Çeşitli haber programlarında deprem konusu işlenebilir. Ancak bu tür programlarda depremin felaket boyutu yerine, depremle ilgili bilinç kazandırılarak korkmaya gerek olmadığı teması işlenmelidir. Ayrıca bire bir sohbet programlarında da kısa olmak kaydıyla alınacak önlemler anlatılmalıdır. 17

Diziler de bu konuyu gündeme getirmek için önemli bir araçtır. Daha önce yayınlanan bir dizide deprem sigortası ile ilgili verilen bilgiler çok etkili olmuştur. Seyirci tarafından uzun süre hatırlanmaktadır. Bunun gibi sevilen bazı dizilerin senaristleri ile yapılacak toplantılar sonucunda, dizinin formatı ve hikâye akışına aykırı olmayacak bir şekilde yerleştirilecek mesajlar, seyirciye ulaşmakta da son derece etkili olacaktır. 2.4. Deprem Psikolojisi Türkiye de depremle ilgili psiko-sosyal çalışmalar kabaca iki gruba ayrılabilir Bunlardan birincisi bir tür psikolojik çalışmalar olup genellikle yetişkin veya çocukların yaşadıkları travma ile ilgilidir. Bu araştırmalar Türkiye de yaşanan çeşitli depremlerden sonra halkın tepkisini ele alır. (Ör.Karcı ve Akşit, 1998; Başoğlu ve ark., 2002) Diğeri ise, bir diğer grup araştırma sosyolojik olup, yine yaşanan deprem sonrasındaki olguları daha makro sosyolojik düzeyde inceler (Ör.Kasapoğlu ve Ecevit, 2001). Yapılan araştırmalar neticesinde; önlem alma davranışlarının ve psikolojik hazırlık hissinin en güçlü belirleyicisinin gelir düzeyi tespit edilmiştir. 17 Ağustos depremi sonrası ortaya çıkan travmaya bağlı stres gelecek depremler karşısında algılanan risk oranını artırmaktadır. Kadınlar daha yoğun travma tepkileri gösterip, kendilerini olası depremlere karşı daha hazırlıksız hissettiklerini açıklamışlardır. Etkin bir eğitim kampanyasıyla şu iki nokta vurgulanmalıdır; Depremden önce ve deprem anında yapılacakları öğretip uygulatmak ve öğretilenlerin yapılmasını teşvik edici psikolojik ve diğer mekanizmaları geliştirmektir. Eğitimle, kendine güveni geliştirmek, başarabileceğine inandırmak Yani ben bu olayı kontrol altına alabilirim duygusunu geliştirmek gerekir. Aile ve çevre ilişkisini geliştirmek suretiyle sosyal destek /dayanışma/ özendirme toplum bilinci haline dönüştürmek gereklidir. Şu andaki durumda söz konusu olan şey yine organizasyon ve eşgüdümdür. Şöyle ki, önceki depremlerden dolayı bir işbirliği geçmişi olan söz konusu örgütler gelecek depreme ilişkin bir ortak çalışma-işbirliği planı çıkartmalı ve bunda Sağlık Bakanlığı ile işbirliği sağlamalıdır. Temelde yapılacak iş yine, bir afet yönetimi planına eklemlenmektir. Afet sonrasında görevli olacak ekipleri harekete geçirip sevk ve idare edecek merci, ne 18

zaman kimleri, hangi alt birimleri haberdar edeceğini bilmeli, o birimler nereye nasıl gidilip, kiminle temas sağlanacağını bilmelidirler. İşte bu düzgün bir afet yönetimi iş akışı planına bağlıdır. Uygulama aşamasında pilot bölge seçimleri yapılabilir ve planlarda önerilen unsurlar sınanmaya koyulursa, psikolojik destek örgütlenmesinin de daha genel bir afet yönetimi uygulaması içinde yer alması gerecektir. 2.4.1. Depremlerin ruh sağlığı üzerinde etkileri Afetlerin, özellikle de doğal afetlerin toplum ruh sağlığını nasıl etkilediği, ortaya çıkan psikolojik sıkıntıların neler olduğu ve ne kadar yaygın olduğu, toplum ruh sağlığını koruyabilmek için ne gibi uygulamalar yapılması gerektiği ve toplumun psiko-sosyal özellikleri ile afet zararlarını azaltma/hazırlıklı olma ilişkisi üzerinde araştırma ve çalışma yapılmalıdır. Afet yaşayanların afet sonrası uygulamalarda aktif katılımlarını sağlamak onların çaresizlik duygularını azaltacak ve yaşadıkları olumsuz duyguları hafifletecektir. 2.4.2. Afetzede psikolojisi ve depremlere hazırlıklı olma/zarar azaltmada halk katılımı ve eğitimi Depremden hemen sonra yer alan aşamalarda toplum ruh sağlığına eğilmek gereklidir. Ancak uzun vadede toplumu zarar azaltma ve hazırlıklı olmaya yönlendirecek uygulamalara gerek vardır. Afet yönetimi ancak birçok disiplinin ve sektörün eşgüdüm içerisinde çalışması ile başarılı olabilir. Afet yönetiminde farklı sektörlerin işbirliği içerisinde çalışabilmelerinin önemi de 1999 Marmara bölgesi depreminde ortaya çıkmıştır. Kamu kesimi, belediyeler ve sivil toplum örgütlerinin eşgüdüm içerisinde çalışabilmeleri ve sadece afetten sonra değil, tüm aşamalarda uyum içerisinde olabilmeleri çok önemlidir. Özellikle zarar azaltma ve hazırlıklı olabilme aşamalarında bu sektörlerin iş birliği sağlanarak toplum katılımını güçlendirebilmek de etkili bir afet yönetimi sisteminin kurumsallaştırılabilmesi için gereklidir. 2.4.3. Afet sonrası psikolojik tepkiler ve gerekli psikolojik hizmetler Afet yaşayanların psikolojik tepkileri afet olayının şiddetine ve afetzedelerin bireysel özelliklerine göre belirlenir. Psikolojik tepkileri afet sonrası aşamalar göre incelemek mümkündür. İlk tepkiler akut aşama olarak adlandırılan afetten hemen sonraki dönemdir. 19

Çocuklar, yaşlarına bağlı olarak afetler karşısında yetişkinlerde sıralanan tepkilerden farklı tepkiler gösterebilirler. Bu tepkiler konularında anne-babaların bilgilendirilmesi, çocuklarına bu duygularını ifade edebilme ortamlarını yaratmalarını sağlamak gereklidir. Deprem sonrası bir kısım afetzedede görülen travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) çok daha ciddi bir tablodur. Deprem olayının çeşitli yollarla tekrardan yaşanması (elde olmadan tekrarlanan anılar, düşünceler, hayaller ve rüyalar; deprem sanki yeniden oluyormuş gibi hissetme veya davranma; depremi hatırlatan olay veya durumlarla karşılaşınca duyulan yoğun psikolojik sıkıntı), depreme eşlik etmiş olan çeşitli uyaranlardan sürekli kaçınma (Deprem hakkında konuşmaktan kaçınma, deprem ile ilgili görünen etkinliklerden kaçınma gibi), genel tepki düzeyinde azalma (İnsanlardan uzaklaşma, ilgi kaybı, duygulanımda kısıtlılık gibi) ve aşırı uyarılmışlık belirtileri (uykuya dalmada veya uykuyu sürdürmede güçlük, öfke ve sinirlilik, dikkati toplayamama, aşırı hareketlilik gibi). Travma sonrası stres bozukluğu belirtileri ve tanı koyma kriterleri psikiyatrik tanı sistemlerinde Deprem sonrası verilecek psikolojik destek ve normalleştirme hizmetleri bu anlamda önleyici hizmetlerdir ve daha ciddi sorunların ortaya çıkma olasılığını azaltır. Ancak, afetzedenin deprem öncesi ruh sağlığı, kişilik özellikleri ve depremde yaşanan travmanın derinliği ile bağlı olarak deprem sonrası TSSB nin bir kısım depremzedede ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu bağlamda afet sonrası çalışmalar yürütürken ön test-son test, tesadüfî ve temsili örneklem seçimi gibi metodolojik sorunların yaşandığı göz önünde tutulmalıdır. Bu alanda yapılan çalışmalar depremlerin psikolojik açıdan stres tepkilerine yol açtığını, bu etkilerin belli gruplarda, örneğin kadınlarda, düşük eğitim düzeyli bireylerde ve daha önce psikolojik sıkıntıları olanlarda daha belirgin olarak ortaya çıktığını göstermektedir. Ancak, uzun dönemde bu rahatsızlıkların çok belirgin olmadığı ve ancak toplumun % 10-%15 gibi bir kesiminin ciddi ruhsal sıkıntılar yaşadığı ve ruh sağlığı hizmetlerinin yaygın olarak kullanılmadığı görülmüştür Önemli olan deprem sonrası ortaya çıkan ve depremzedelerde yaygın olarak görülen psikolojik tepkilerle bu tablonun karıştırılmaması ve daha şiddetli ve kalıcı tepki gösteren depremzedelerin profesyonel hizmet için yönlendirilebilmeleridir. 20