DÜNYA PETROL SEKTÖRÜ Petrol sektörü; araştırma, geliştirme, üretim, taşıma, rafineri ve perakende satış faaliyetlerini kapsamaktadır. Sektörün bu niteliği sebebiyle dünya petrol şirketleri dikey entegre bir yapıda organize olmuşlardır. Petrolün, dünya enerji tüketimi içindeki payı %40 ile diğer enerji kaynakları arasındaki en yüksek oranı temsil etmekte olup, ABD Enerji Bakanlığı nın tahminlerine göre söz konusu ağırlığın 2030 a kadar korunması beklenmektedir. Bu oran, Ortadoğu da %53, Güney ve Orta Amerika da %44, Kuzey Amerika da %40 ve Avrupa ve Orta Asya da %32 düzeyindedir. Petrolün ulaşım sektöründeki kullanım oranı ise %98 dir. Dünya petrol tüketimi, 30 milyar barrel/yıl (4,8 km 3 /yıl) olup, büyük ölçüde gelişmiş olan ülkelerin ihtiyaçlarından oluşmaktadır. Enerji tüketimi içinde kömür ve doğalgazın toplam payı ise %50 ye varmaktadır. Petrol arz ve talebi, son yıllarda, iklim değişiklikleri, OECD ülkelerindeki sanayileşmesinin azalması, Çin ve Hindistan gibi ülkelerin hızlı ekonomik büyümelerine paralel oluşan güçlü petrol talebi, yaz tatili alışkanlığının yaygınlaşmasıyla birlikte araba kullanımı ve uçak seyahatlerinin artması ve yüksek petrol fiyatları sebebiyle uygulanan düşük stok tutma stratejisi gibi parametrelere duyarlı seyretmektedir. Uzun vadeli yükseliş trendinde olan petrol fiyatları, bahsedilen parametrelere ilave olarak, global likidite bolluğu ve Ortadoğu da süren siyasi belirsizliklerin de etkisiyle yükselişini sürdürmektedir. Görüldüğü gibi, son durumda petrol fiyatlarının arz-talep esnekliğinin oldukça düşük olduğu, küçük arz ve talep değişimlerinin fiyatlarda yüksek oranlı etkiye neden olduğu görülmektedir. Fosil yakıtların rezerv ömrünün kısa olması, hızlı büyüyen ekonomilerin güçlü enerji talebi ve küresel ısınma tehlikesi, alternatif enerji türlerini (nükleer enerji, bioenerji) gündeme getirmektedir. Petrol fiyatlarındaki yükseliş ve alternatif enerji kaynaklarına yönelim, petrol devleri için dezavantaj oluşturmaktadır. Petrol sektörünün önde gelen şirketleri, bir yandan bioenerjiye yönelen yenilikçi şirketlerin hızlı yükselişi ve diğer yandan yüksek petrol fiyatlarının yarattığı fiyat hassasiyetinin marka ayrımlarını ortadan kaldırması sebebiyle pazar paylarını kaybetme riskiyle karşıkarşıya kalmışlardır. Alternatif yakıtlara olan talep artışı, bioenerji şirketleri ve petrol devleri arasında ortaklıkları gündeme getirebilecektir. Nitekim, son olarak Galp Energy ile Petrobras ın petrol arama ve bioenerji konusunda anlaştıklarını açıklaması bu beklenti çerçevesinde bir gelişmedir. Petrol sektörü değer zincirinin üç ana bileşeni olan perakende, rafinaj-arama ve üretim aşamalarındaki yüksek rekabetin, büyük petrol şirketlerinin karlılığını olumsuz yönde etkilemesi beklenmektedir. Sektörde bu üç temel alanında faaliyet gösteren büyük kuruluşların, petrol aramalarında, saha hizmetleri sağlayan şirketlerin rekabetiyle karşı karşıya kalması da ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Petrol devlerinin, yeni teknolojilere ve petrol alanlarına erişebilmek için, taşeron şirketlerle işbirliği yapması beklenmektedir. PETROL FİYATLARI Petrol fiyatları, 1998 yıl ortasında başlayan yükseliş eğilimini günümüze kadar sürdürmüştür. Son 10 yıl içinde, terör endişesi, Ortadoğu da dinmek bilmeyen yüksek tansiyon, global likidite bolluğu ve gelişmekte olan ülkelerin yüksek büyüme hızları ve beraberinde artan hammadde talepleri, emtia fiyatlarında ve dolayısıyla petrol fiyatlarında süregelen tırmanışın ana nedenleri olmuştur. ZİRAAT YATIRIM/ARAŞTIRMA 1 HAZİRAN 2007
Petrol piyasasında son dönemde fiyatların arz-talep esnekliğini kaybettiği yani fiyatların arz ve talep miktarındaki küçük değişimlere karşı oldukça hassas olduğu gözlenmektedir. Uzun vadeli yükseliş trendi içinde bulunan petrol fiyatlarının sahip olduğu yüksek volatilite, aynı zamanda yüksek risk düzeyini de işaret etmektedir. Mevcut risk düzeyi, sektörün sağlıklı işlemesi adına, fiyatlarda bir stabilizasyonu ihtiyaç haline getirmektedir. Öte yandan petrol sektörü, fiyatların oluşmasında mevsimsellik özelliğini sadece tüketim açısından değil üretim aşamasında da hissetmeye başlamıştır. Örneğin; ABD de kasırga mevsiminin temmuz ayında başlayacak olması sebebiyle ABD petrol üretiminin %30 unu gerçekleştiren The Gulf of Mexico nun önemli ölçüde üretim kaybı yaşaması beklenmektedir. Buna bağlı olarak petrol fiyatlarının önümüzdeki aylarda yüksek volatilite beraberinde yükseliş eğilimini sürdürmesi olasıdır. TÜRKİYE PETROL SEKTÖRÜ Türkiye de fosil yakıtlara bağımlılık %70 seviyelerindedir. Türkiye'nin enerji tüketiminde %38 ile en büyük payı petrol alırken, bunu %27 ile kömür ve %23 ile doğalgaz izlemektedir. Geri kalan %12'lik bölümü ise bioyakıtlar oluşturmaktadır. Yüksek nüfus artışı ve ekonomik büyüme giderek artan enerji ihtiyacına yeni ve kalıcı çözümlerin bulunmasını gerekli kılmaktadır. Nükleer enerji yatırımı bulunmayan Türkiye, nükleer enerjinin hammaddesi olan uranyum ve toryum bakımından oldukça zengindir. Ülkenin bilinen uranyum rezervi 10 bin ton civarındadır. Türkiye de, arama, üretim ve taşıma faaliyetleri, kamu elinde bulunan TPAO ve BOTAS tarafından yürütülürken, petrol ürünleri üretimi TÜPRAŞ ve ATAŞ, petrokimya ürünleri üretimi ise PETKİM tarafından gerçekleştirilmektedir. Dağıtım ve pazarlama faaliyetlerinde rekabetçi koşullar geçerli olmakla beraber geniş dağıtım ağı ve yüksek depolama kapasitesiyle Petrol Ofisi bu alanda pazar lideri konumundadır. Rafinaj Sektörü; Türkiye de rafinaj sektöründe faaliyet gösteren en büyük kuruluş Tüpraş tır. Tüpraş ın 2006 yılında petrol ürünleri üretimi 24.590 bin ton olarak gerçekleşmiştir. Bu, 2005 yılındaki 23.888 bin ton olan üretim miktarının %2,94 üzerindedir. Şirket in yurtiçi satışları 2006 yılında önceki yıla göre %2,24 oranında azalarak 19.899 bin ton a gerilerken, petrol ürünleri ihracatı %36 artışla 5.945 bin ton seviyesinde gerçekleşmiş olup, ihracatın ithalatı karşılama oranı %30 seviyesindedir. Bu alanda faaliyet gösteren diğer rafineri şirketi ATAŞ ise yıllık 4,400 bin ton ham petrol işleme kapasitesine sahiptir. ZİRAAT YATIRIM/ARAŞTIRMA 2 HAZİRAN 2007
Rafinaj sektöründe hampetrol ithalatının önemli bir bölümü, İran, Rusya, Libya ve Suudi Arabistan dan gerçekleştirilmektedir. Toplam hampetrol ithalatı 2006 yılında bir önceki yıla göre %3,4 lük artışla 24.305 bin ton a yükselmiştir. 2007 yılının ilk çeyreğinde ise hampetrol ithalatı 7,55 milyon ton düzeyinde gerçekleşmiş olup, bunun %44 ü İran dan sağlanmıştır. Bu yüksek oran, İran petrolünün diğer ihracatçı ülkelere göre fiyat avantajına sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Türkiye'de rafineri marjları 2007 yılının ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre %33 artış göstererek 4,5'den 6 düzeyine yükselmiştir. Rafineri marjlarında gözlenen mevsimsellik, yılın ilk çeyreğinde başlayan yükselişin 3. çeyreğe kadar artarak devam etmesi ve son çeyrekte ise gerileme eğiliminin gözlenmesi şeklinde oluşmaktadır. Buna bağlı olarak önümüzdeki aylarda rafineri marjlarının 7-8 seviyelerine doğru yükselerek dünya ortalamalarına yaklaşması beklenebilir. 2007 yılında, Asya da rafineri marjları, ılık geçen kış mevsimi sebebiyle beklenin altında kalmıştır. Ancak yılın ikinci çeyreğinde, Asya da rafineri kapasitesinin %4,3-5,5 oranında gerilemesi ve dolayısıyla marjlarda artış yaşanması beklenmektedir. Global rafineri marjları geçen bir kaç yıl boyunca dalgalı bir seyir izlemiştir. ZİRAAT YATIRIM/ARAŞTIRMA 3 HAZİRAN 2007
Büyüyen yakıt talebinin yeni rafineri projelerinin desteklenmesini gerektirmesi ve buna bağlı yaşanacak arz genişlemesinin gelecek yıllarda kar marjlarını düşürmesi beklenmektedir. Önümüzdeki 10 yıl içinde tamamlanması beklenen yeni kapasitelerle marjlarda ılımlı bir gerileme yaşanması öngörülmektedir. Akaryakıt Sektörü; 2006 yılında akaryakıt pazarında toplam tüketim 2005 yılına göre %1,4 oranında azalarak 17,6 milyon ton a gerilerken, petrol fiyatlarındaki artışa bağlı olarak pazarın büyüklüğü %29 oranında büyüyerek 48 milyar Dolar a ulaşmıştır. Akaryakıt pazarının oluşturduğu toplam büyüklük 2005 yılında yaklaşık 37 milyar YTL seviyesindeydi. Toplam akaryakıt tükletimi, 2007 yılı ilk çeyreğinde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre %1,92 oranında düşüşle 3,93 milyon ton düzeyinde gerçekleşmiştir. Beyaz ürün tüketimindeki artışa karşılık, siyah ürün tüketimindeki yüksek oranlı düşüş, toplam tüketimin önceki yıla göre yaklaşık olarak aynı düzeyde kalmasına neden olmuştur. YILLAR İTİBARİYLE TOPLAM AKARYAKIT TÜKETİMİ 2006 yılında bir önceki yıla göre motorin tüketiminin %8,4 artarak 14,2 milyon m³ e yükseldiği, benzin tüketiminin ise %3,4 oranında azalarak 3,4 milyon m³ e gerilediği gözlenmektedir. Motorin, benzin ve gazyağından oluşan toplam beyaz ürün tüketiminin ise %6 lık artışla 17,6 milyon m³ seviyesine ulaştığı anlaşılmaktadır. Siyah ürün satışları ise %27 oranında azalarak 2,9 milyon ton a gerilemiştir. 2007 yılının ilk çeyreğinde, motorin tüketimi 2006 yılı aynı dönemine göre %14,7 artarak yaklaşık 3,3 milyon m³ e ulaşmış bulunmaktadır. Benzin tüketimi, 2006 yılı aynı dönemi ile karşılaştırıldığında %1,3 oranında azalarak yaklaşık 730 bin m³ olarak gerçekleşmiştir. 2007 yılı Ocak Mart döneminde toplam beyaz ürün tüketimi 2006 yılı aynı dönemi ile karşılaştırıldığında %11 oranında artarak yaklaşık 4 milyon m³ olmuştur. Siyah ürün tüketimi ise 2007 yılı Ocak-Mart döneminde 2006 yılı aynı dönemine göre %41 oranında azalarak yaklaşık 612 bin ton olarak gerçekleşmiştir. ZİRAAT YATIRIM/ARAŞTIRMA 4 HAZİRAN 2007
YILLAR İTİBARİYLE BEYAZ ÜRÜNLER TÜKETİMİ Otomotiv sektöründeki teknolojik gelişmeler ve akaryakıt kullanım standartlarının değişmesi ile toplam beyaz ürün tüketiminde motorin ve kurşunsuz benzinin payı artmakta, normal ve süper benzinin payı ise azalma eğilimini sürdürmektedir. YILLAR İTİBARİYLE SİYAH ÜRÜN TÜKETİMİ Doğalgaz ın yaygın olarak kullanılmaya başlanmasıyla son iki yılda siyah ürün satışlarında düşüşün hızlandığı gözlenmektedir. 2007 yılı Ocak-Mart döneminde toplam kalorifer yakıtı tüketimi, 2006 yılı aynı dönemine göre %21,8 oranında azalarak yaklaşık 154 bin ton olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu tüketim son 10 yıllık tüketim ortalamasının altındadır. Fuel Oil 6 tüketimi ise 2007 yılı Ocak-Mart döneminde, 2006 yılı aynı dönemine göre %45,1 oranında azalarak yaklaşık 459 bin ton olmuştur. Akaryakıt ürünleri içinde yer alan LPG nin tüketiminde 2005 yılınında gözlenen azalma 2006 yılında da devam etmiştir. Dökme LPG de %23 oranında, tüplü LPG de ise %6,5 oranında tüketim gerilemesi gözlenmiştir. Otogaz tüketimi ise %7,0 lik artış ile pozitif eğimini sürdürmüştür. ZİRAAT YATIRIM/ARAŞTIRMA 5 HAZİRAN 2007
SWOT ANALİZİ Türkiye de petrol sektörünün güçlü yanları; ülkenin arzettiği yüksek ekonomik büyüme potansiyeli, yüksek montanlı rezerv alanlarına coğrafi yakınlığı, doymuş ABD ve Avrupa pazarları için yeni pazarlara açılmada önemli bir geçiş yolu olması, petrolün ve bağlı olarak enerjinin artan stratejik önemi, petrole dayalı hammadde ihtiyacının oldukça yüksek olması, yurtiçi üretimin bu talebi karşılayamaması ve bunun da yabancı yatırımcı ilgisini artırması, olarak sayılabilir. Türkiye petrol boru hatlarının geçtiği bir bölgede olması itibariyle petro-kimya yatırımlarının yapılması için de elverişli bir yapıya sahiptir. Yasal düzenlemelerden kaynaklanan aksaklıklar, kayıt dışı ürün girişleri, teknolojik yatırım gerekliliği, yüksek enerji ve işçilik maliyetleri ise sektörün başlıca zayıf yönleridir. YERLİ VE YABANCI PETROL ŞİRKETLERİNİN KARLILIK VE DEĞERLEME ORANLARI Avrupa da petrol sektörü hisseleri telekom ve sigortacılık sektöründen sonra en ucuz değerleme oranlarına sahiptir. Petrol sektörü, riskle negatif korelasyona sahiptir. Petrol sektörü dışında genel olarak kar marjlarının daralması ve hisselerdeki yüksek volatilite, petrol sektörü hisselerini güvenli bir araç haline getirmektedir. Türkiye de ise petrol ürünleri sektörü, tekstil ve metal sektörlerinden sonra en ucuz değerleme oranlarına sahiptir. Petrol rafineri ve akaryakıt şirketleri de değerleme oranları bakımından tekstil, metal, petrol ürünleri-kimya, holding ve çimento sektörlerinin ardından gelmektedir. Yabancı petrol şirketlerinin, yerli şirketlere göre yapısal farklılıklar taşmasına karşın, yurtiçinde homojen bir yapının bulunmaması, sözkonusu şirketlerin değerleme oranlarını karşılaştırılabilir kılmamaktadır. Yerli petrol şirketlerinin satışlar ve özkaynaklar bakımından yabancı şirketlere göre ucuz değerlendiği söylenebilir. DİKKAT: BURADA YER ALAN YATIRIM BİLGİ, YORUM VE TAVSİYELERİ YATIRIM DANIŞMANLIĞI KAPSAMINDA DEĞİLDİR. YATIRIM DANIŞMANLIĞI HİZMETİ; ARACI KURUMLAR, PORTFÖY YÖNETİM ŞİRKETLERİ, MEVDUAT KABUL ETMEYEN BANKALAR İLE MÜŞTERİ ARASINDA İMZALANACAK YATIRIM DANIŞMANLIĞI SÖZLEŞMESİ ÇERÇEVESİNDE SUNULMAKTADIR. BURADA YER ALAN YORUM VE TAVSİYELER, YORUM VE TAVSİYEDE BULUNANLARIN KİŞİSEL GÖRÜŞLERİNE DAYANMAKTADIR. BU GÖRÜŞLER MALİ DURUMUNUZ İLE RİSK VE GETİRİ TERCİHLERİNİZE UYGUN OLMAYABİLİR. BU NEDENLE, SADECE BURADA YER ALAN BİLGİLERE DAYANILARAK YATIRIM KARARI VERİLMESİ BEKLENTİLERİNİZE UYGUN SONUÇLAR DOĞURMAYABİLİR. Bu raporda yer alan bilgi ve veriler, Ziraat Yatırım Menkul Değerler A.Ş. Araştırma Bölümü tarafından güvenilir olduğuna inanılan kaynaklardan elde edilmiştir. Ziraat Yatırım Menkul Değerler A.Ş. bu bilgi ve verilerin doğruluğu hakkında garanti vermemekte ve kullanılan kaynaklardaki hata ve eksik bilgilerden doğabilecek zararlar konusunda sorumluluk kabul etmemektedir. Raporda yer alan tahmin, görüş ve öneriler önceden haber vermeksizin değiştirilebilir. Bu rapor sadece bilgi vermek amacı ile hazırlanmış olup, ticari amaçlı kullanım durumunda oluşabilecek zararlardan dolayı Ziraat Yatırım Menkul Değerler A.Ş. hiçbir sorumluluk üstlenmemektedir. ZİRAAT YATIRIM/ARAŞTIRMA 6 HAZİRAN 2007