23 İKİNCİ BİNİN EŞİĞİNDE BİR İNSANLIK AYIBI: HOCALI SOYKIRIMI Türkiye ve Azerbaycan halklarının çoğunluğunun geçmişi Oğuz Türkleri nde kesişmektedir. Gerek bu ortak payda gerekse yüzyıllardır süregelen karşılıklı kardeşlik temeline dayanan ilişkilerin bir yansıması olarak bu iki büyük Türk Devleti, Dünya ya tek millet, iki devlet sloganıyla ortak bir pencereden bakmaktadırlar. Özellikle yakın tarihe baktığımızda iki devlet arasında başta askeri, ekonomik, siyasal ve kültürel alanlar olmak üzere bir çok alanda yardımlaşma ve dayanışma örnekleri görmekteyiz. Şubat ayının son günlerinde de ne yazık ki tekrar Azeri kardeşlerimizin maruz bırakıldıkları vahim bir katliamı, HOCALI SOY- KIRIMI vakasını üzüntüyle hatırlamakta ve bir kez daha bu insanlık suçunu işleyenleri kınamaktayız. İşte tam da bu anda daha ne kadar üzüntülerimizi hatırlayıp şehitlerimizi anacağız ve zalimleri kınayacağız ve daha ne kadar böyle pasif kalacağız? diye sordum kendime. Hemen ardından ne yapmalıyız? ın cevabını aramaya başladım. Bu noktada dilerseniz önce hafızalarımızı tazeleyelim. 26 Şubat 1992 de Hocalı da Ne Oldu? Azerbaycan ın Karabağ bölgesinde 7 bin kişilik nüfusu ve coğrafi konumu itibariyle bölge için stratejik öneme sahip Hocalı İlçe- Kahan Onur ARSLAN Stj. Avukat
24 si, 26 Şubat 1992 tarihinde Ermenilerin yeni bir Türk Soykırımı nın adresi olmuştur. Tarihi müttefikleri Rusların bölgede yerleşen 366. alayından da destek alan Ermeniler Hocalı nın giriş ve çıkış yollarını kapatıp 25 Şubat gecesi katliam için harekete geçtiler. Saldırı sonrasında resmi verilere göre 83 ü çocuk, 106 sı kadın 613 kişi hunharca katledilmişti. 487 kişi ağır yaralanarak sakat bırakıldı, 1275 kişi esir edildi ve 150 kişi de kayıplara karıştı. Ancak bu resmi veriler yaşananların ne denli vahim olduğunu anlatmaya yetmiyor. Katliama tanık olanlar o dehşet saatlerinde Ermenilerin insanlık dışı bir acımasızlıkla Azerileri çeşitli işkence yöntemleri kullandıktan sonra katlettiklerini anlatıyorlar. Ermeniler o gün, Azeri şehitlerini gözlerini oyarak, kafatası derilerini yüzerek, vücutlarının farklı uzuvlarını ve organlarını keserek öldürmüşlerdir. Küçük çocukların gözleri oyulmuş, hamile kadınların karınları yırtılmış ve insanlar diri diri toprağa gömülmüşlerdir. Hatta şehitlerin birçoğunun cesetleri yakılmıştır. 26 Şubat 1992 den sonra daha önce Hocalı da yaşayan onlarca çocuk öksüz ve/ veya yetim kaldı. Bölgede taş üstünde taş bırakılmadı. Tüm bu anlatılanlar olayın hemen ardından kaydedilen görüntülerle tüm dünyaya gösterilmiş ancak; dünya bu vahşete anlaşılamaz bir şekilde kayıtsız kalmıştır. Şu an bölgede Hocalı adıyla anılan bir yerleşim yeri yoktur. Bölge bir yıkıntı, bir virane görünümündedir ve bölgede halen o vahşetin izlerini görmek mümkündür. Elbette olaya bizim bulunduğumuz noktadan duygusal olarak yaklaşmak, üzülmek, sinirlenmek ve olayı kınamak çok doğaldır. Ancak; bu tarz yaklaşımların gerek uluslararası arenada gerekse bu soykırımın sorumlularının cezalandırılması noktasında somut bir yararı olmayacağı açıktır. Bu nedenle olaya duygusallıktan ziyade rasyonel temellerle yaklaşmak gereklidir. Her şeyden önce olayları hukuk temelinde tanımlamak ve aranacak rasyonel yaklaşımları bu tanımlama çerçevesinde belirlemek gerekmektedir. Tanımlamanın ardından başvurulabilecek hukuki, siyasi ve toplumsal girişimleri daha net ve daha geniş bir pencereden görebileceğiz. Hocalı?.. nasıl tanımlanmalı? 26 Şubat 1992 tarihinde Hocalı da yaşanan olaylar kimi tanımlamalara göre katliam, kimi tanımlamalara göre vahşet. Biz ise olayları uluslararası hukuk terminolojisindeki tanımı ile soykırım olarak nitelendirmekteyiz. Elbette soykırım tanımlaması vahşet ve katliam dahil olayla ilgili tüm duygusal tanımlamaları içinde barındırmaktadır ancak; soykırım olarak nitelendirilen bir olayın uluslararası hukuk alanında doğuracağı sonuçlar diğer tanımlamalara nazaran çok daha farklı olacaktır. Soykırım nedir? Soykırım (jenoside) suçu, ülkemizin de çekincesiz olarak imzaladığı 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi ile tanımlanmıştır. Bundan başka, bazı uluslararası ceza mahkemeleri statülerinde de soykırım tanımlaması mevcuttur. Son olarak 2002 yılında Roma Statüsü ile kurulan Uluslararası Ceza Divanı nın kurucu anlaşmasının 6. maddesinde de bu suça yer verilmiştir. Ayrıca birçok ülkenin ceza hukuku düzenlemelerinde de uluslararası bir suç olarak yer almış olan soykırım suçu nun hemen hemen tüm tanımlamalarında ortak unsurlar bulunmaktadır. Buna göre soykırım suçunun tüm tanımlamalarında ortak olan unsurlar şunlardır: a) Mağdur ya da mağdurların belirli bir ulusal, etnik, ırki veya dinsel bir gruba mensup olması, b) Failin bu ulusal, etnik, ırki, dinsel grubu kısmen ya da tamamen yok etme saikiy-
25 le hareket etmesi, c) Fiilin sistematik olması yani bir planın icrası suretiyle işlenmesi. Aşağıda sayacağımız fiiller, bu üç unsuru bir arada bulundurması ile gerek devletlerin özel hukuk düzenlemelerinde, gerekse uluslararası alanda soykırım suçu olarak değerlendirilebilecektir. Bu fiiller şunlardır: i) İlgili grup üyelerinin öldürülmesi ii) İlgili grup üyelerinin ruhsal sağlıklarına ağır hasarlar verilmesi iii) İlgili grup üyelerinin fiziki varlıklarının ortadan kalkmasına neden olacak koşullar altına konulması iv) İlgili grupta doğumlara engel olacak önlemlerin alınması v) Bir grubun çocuklarının zorla başka bir gruba nakledilmesi Bu eylemlerin savaş veya barış zamanında gerçekleştirilmiş olması soykırım niteliğine etki etmemektedir. Yukarıda belirtilen nitelikteki eylemlerin birini bizzat gerçekleştiren, gerçekleştirilmesi için anlaşan, doğrudan ve kamuya yönelik olarak bu tür eylemleri özendiren, bu tür eylemlere niyet eden ya da suça katılan herkesin ister yönetici, isterse resmi görevli ya da görevli olmayan bir kişi olsun cezalandırılması gerekmektedir. 26 Şubat 1992 tarihinde Hocalı da neler olduğunu önceki alt başlıkta aktarmaya çalışmıştık. Tüm bu açıklamalar çerçevesinde Hocalı daki olayların soykırım suçu tanımlamasıyla birebir örtüştüğü görülmektedir. Hocalı daki Azeriler, sadece Azeri oldukları için (ulusal aidiyet), yok edilmek saiki ve bir planın icrası ile öldürülmüş, ruhsal sağlıklarına ağır hasarlar verilmiş, fiziki varlıklarının ortadan kalkmasına neden olacak koşullar altına konulmuşlardır. Hocalı da soykırım yapanların nefret duygularını açığa vuran konuşma ise Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan tarafından yapılmıştır. İngiliz gazeteci Thomas de Vaal, dönemin Ermenistan Savunma Bakanı Serj Sarkisyan a Hocalı Soykırımı nın nedenlerini sorduğu zaman Sarkisyan aynen şu yanıtı vermiştir: Biz bu konuda yüksek sesle konuşmak istemiyoruz. Hocalı ya kadar Azerbaycan bizim sivillere saldıramayacağımızı düşünüyordu fakat Hocalı da biz bu klişeyi kırdık. Ayrıca Hocalı ya saldıran birliklerimizin Bakü ve Sumgayıt tan kaçan Ermeniler den oluştuğu gerçeğini de kabul etmemiz gerekiyor. Polis şefi Valeri Babayan da, Hocalı ya saldıran birlik Azerbaycan ın Sumgayıt ve diğer bölgelerinden gelenlerdi. derken Sarkisyan ın dedikleri tasdiklenmiş oluyordu. 1988 yılında Ermenistan kendi topraklarında yaşayan Azerbaycan Türkleri ni trenlere doldurup Azerbaycan a gönderince, Azerbaycan ın Sumgayıt ve Bakü şehirlerinde de Ermeniler Ermenistan a gönderildi. Fakat daha sonra özellikle Sumgayıt olaylarının Rusya istihbaratının kışkırtmasıyla meydana gelen bir provokasyon olduğu ortaya çıktı. Sonuçta olaylar sırasında Azerbaycan ı terk eden Ermeniler de Azerbaycan Türkleri ne karşı bir nefret ve intikam duygusu vardı ve Hocalı da bunu dışa vurmak için fırsat buldular. Sarkisyan ın sözleri de Ermeniler in Hocalı halkına karşı Azerbaycan dan göç eden Ermeniler den oluşan özel bir İntikam Tugayı oluşturduğunun ifadesidir. Ayrıca Hocalı saldırısı uzun zamandır planlanmasına rağmen Sumgayıt olaylarının dördüncü yıl dönümüne denk gelmesi tesadüf olarak görülemez. İşte bu nedenlerle Hocalı da yaşananların soykırım olduğu açıktır. Ancak sadece bizlerin yaşananları soykırım olarak tespit etmiş olması yeterli olmayacaktır. Olayların uluslararası boyutlarda da soykırım olarak tanınması için girişimlerde bulunmak gerekmektedir.
26 Hocalı Olayları Neden Soykırım Olarak Tanınmalıdır? Hocalı nın Türkler e karşı yapılan bir soykırım olduğunun belgelenmemesi Ermeniler için bir fırsattır. Ermeniler Hocalı da yaptıkları soykırımın fotoğraflarını Türklere karşı kullanmakta ve o fotoğrafların Ermeniler e karşı yapılan katliamların belgesi olduğunu iddia etmektedirler. Örneğin, Rusya nın "Moskovski Komsomolets" gazetesinin desteğiyle New York ta yayınlanan V Novom Svete/Yeni Kıta ekinde Edvard Pariyantsın tarafından sözde Ermeni soykırımı ile ilgili yazılan Ermeni Soykırımı Gerçeklikleri başlıklı makalede Hocalı fotoğrafları kullanılmıştır. 19. yüzyıldan başlayarak Türkler e yapılan saldırıları durdurmanın tek yolu, tarihin derinliklerine gömülmeden Hocalı yı soykırım olarak tanımaktan ve iştirakçilerini cezalandırmaktan geçer. Hocalı nın soykırım olarak tanınması asıl soykırımcı tarafın Ermenistan olduğunu gösterecek ve bu bağlamda Ermenilerin dünya genelinde Türkler e karşı başlattığı propagandaların ters tepmesine neden olacaktır. Diğer yandan Hocalı nın bir soykırım olarak tanınması adalet duygusu ve hukuk anlayışını da kuvvetlendirecektir. Ne Yapmalı? Bu bilgiler ışığında ilgili devlet, sivil toplum örgütleri veya birey olarak uluslararası alanda somut sonuçlar elde edilebilecek girişimler şunlar olabilir: 1) Hocalı Soykırımı nın bu niteliğinin uluslararası hukuk alanında tanınması için Azerbaycan Devleti, 1948 Soykırım Sözleşmesi ne dayanarak Lahey Adalet Divanı na başvuru yapmalıdır. Bu başvuru dönemin Ermenistan Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan ve şu an Ermenistan Cumhurbaşkanı olan Serj Sarkisyan aleyhine yöneltilmeli ve başta bu kişiler olmak üzere tüm sorumluların cezalandırılması talep edilmelidir. Hem Ermenistan, hem de Azerbaycan söz konusu sözleşmeye taraf oldukları için bu sözleşme kendilerini bağlamaktadır. 2) Hocalı Soykırımı konusunda hukuki bakımdan yapılabilecek diğer bir girişim sivil örgütler ve birey bazında olmalıdır. Yukarıda Hocalı Soykırımı nın insanlığa karşı işlenen suç olduğunu belirtmiştik ve bu tür suçlara karşı dünyanın birçok ülkesinde dava açılabilir. Bu noktada dünyanın her yerinde bulunan Türkler hem bireysel, hem de örgütlü biçimde vatandaşı oldukları ülkede örneğin ABD de, Almanya da veya Belçika da Hocalı Soykırı mının suçluları olan Ermeni siyasi ve askeri yetkililerine karşı sayısız dava açabilirler. Bu davaları sistemli bir biçimde açmamız ve basını da iyi bir biçimde kullanabilmemiz halinde mükemmel bir propaganda yapmış olacağımız muhakkaktır. 3) Hocalı Soykırımı nın tanınması için devlet organları ve sivil toplum örgütleri yurt dışında, diğer ülkelerde ve uluslararası örgütlerde sistemli ve koordineli bir şekilde lobi faaliyetleri aracılığıyla sürekli propaganda yapmalıdırlar.
27 4) BM de konu gündeme getirilmeli ve her yıl 26 Şubat günü bütün dünya daki BM temsilcilikleri önünde gösteriler yapılmalı, Azerbaycan ın resmi devlet yetkilisi (devlet başkanı, dışişleri bakanı veya BM büyükelçisi) Hocalı Soykırımı konusunda BM de konuşma yapmalı ve/veya konunun anlatılması için çeşitli etkinlikler düzenlenmelidir. 5) Azerbaycan ve Türkiye nin AGİT Parlamenter Asamblesi nde bulunan milletvekilleri, bu konuya duyarlılık göstermesi muhtemel bazı ülkelerin milletvekillerinin desteği ile konunun Asamblede gündeme getirilmesi ve kabul edilmesi başarılamasa bile en azından tartışmaya açılması için girişimlerde bulunabilir. Benzer girişimi İslam Ülkeleri Konferansı nezdinde de yapmamız gerekmektedir, zira bu örgüt içinde başarıya ulaşılma şansı çok büyüktür. 6) Hocalı Soykırımı nın tanınması konusundaki çabalarımızda yabancı ülkelerin parlamentoları nezdinde sadece görüntüden başka bir anlam ifade etmeyen çağrılarla yetinilmemeli, daha ciddi girişimlerde bulunulmalıdır. Örneğin, Azerbaycan parlamentosu üyeleri diğer ülke parlamenterleri ile ikili ilişkilerde konuyu gündeme getirmelidirler. Ayrıca bu konuda ilgili ülkelerde bulunan Türk ve İslam lobileri kullanılabilir. 7) Hocalı Soykırımı gerçeğinin ve bütünlükte Karabağ veya sözde soykırım iddialarının önünde etkili bir set oluşturmak için ilgili konuları ele alan bilimsel çalışmaların teşvik edilmesi ve bunların yabancı dillere tercüme edilerek yayımlanması için çaba gösterilmelidir. Bu konuda mali destek sorunu ise Azerbaycan a milyarlarca dolar yatırım yapan petrol şirketlerinden sağlanabilir. Örneğin bu şirketlerin her birinden Azerbaycan ın tanıtılması, Karabağ gerçeğinin dünyaya anlatılması için her yıl 10 araştırma veya kitap için mali destek verilmesi istenebilir. Böylece yılda, yabancı dillerde yaklaşık 200 yayın yapılmış olur. 8) 26 Şubat günü arifesinde bütün dünya da Hocalı Soykırımı ve Karabağ gerçeğini anlatan sergilerin düzenlenmesi için çaba gösterilmelidir. Sonuç: Elbette yaşanan olaylardan dolayı derin acılar hissetmemiz nedeniyle duygusallıktan uzak olmamız kolay değildir. Ancak; Hocalı Soykırımı hususunda sonuç elde edebilmek ve sorumluların cezalandırılması suretiyle adaletin mümkün olduğunca sağlanabilmesi için meseleye yaklaşımımızda duygusallıktan öteye geçmemiz ve rasyonel yaklaşımı benimsememiz şarttır. Bu soykırımın tanınması için yapılabilecek çok şey vardır. Önemli olan yapılacakların sistemli ve koordineli bir bütün olarak yapılmasıdır. Türkler, dünya milletleri arasında tarihi en temiz olan ve tarihiyle en fazla onur duyması gereken millettir. Aynı zamanda tarihinde en fazla yalnız bırakılan millet de Türk Milleti dir. Hocalı Soykırımı nın tanınması için bulunulabilecek girişimlerde de bu gerçekleri göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Başta Türk Milleti olmak üzere hiçbir milletin soykırım ve diğer insanlığa karşı suçlarla karşılaşmak durumunda bırakılmaması ve hiç kimseye bu ve benzeri insanlık dışı fiilleri icra etme imkânı doğmaması dileğiyle... KAYNAKÇA: Ercan Karakoç, Atatürk ün dış Türkler Politikası İstanbul - 2002 Prof Dr. Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk, Ankara - 2006 Prof Dr. Durmuş Tezcan Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Ankara - 2007 www.diplomatikgozlem.com www.turksam.org www.tusam.org