03.09.2012 Tarihinde Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in CNN TÜRK Televizyonunda Katıldığı Programın Deşifresi



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

SORU ve CEVAPLARLA 12 YILLIK (4+4+4) ZORUNLU EĞİTİM SİSTEMİ

Soru: MEB olarak, bizi 2023'te dünyanın ilk 10 ülkesi arasına taşıyacak kadroları yetiştirebiliyor musunuz

4+4+4 Dayatması ile. Öğretmenler Nasıl. Mağdur Ediliyor? Ne dedik, Ne oldu? EĞİTİM VE BİLİM EMEKÇİLERİ SENDİKASI

İsterlerse Hristiyan öğrencilerimize de din kültürü sorusu sorabiliriz

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

ESAM [Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi] I. Dünya Savaşı nın 100. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Tek tip insan yetiştirmiyoruz

FİRMALARIN PLAKA TAHDİTİ GÖRÜŞLERİ

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Öğretim Yılı Yabancı Dil ve Pilot Okul Çalışmaları by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer İnönü Üniversitesi Siirt Üniversitesi Fırat Üniversitesi Ardahan Üniversitesi

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

Yeni Performans Yönetmeliği neler içeriyor? Ne zaman yürürlüğe girecek?

Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer'in Kanal 24 Televizyonunda Katıldığı Programın Deşifresi

Birinci Yılını Dolduran. Eğitim Sistemine İlişkin. En Kapsamlı İzleme ve Değerlendirme Çalışması

LİSEYE GEÇİŞTE YENİ SİSTEM

Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Bilim ve Kültür Teşkilatı'nın (UNESCO) 38. Genel Konferansı'na katılmak için gittiği Paris te, UNESCO Genel Direktör

1. Lütfen Araştırın!

Zürih Kantonunda İlköğretim Okulu

Bir gün Hz. Ömer (r.a) camiye giderken bir çocuğun acele acele camiye gittiğini görür. Hz. Ömer (r.a):

ÇEVRENİN GENÇ SÖZCÜLERİ

Diyanet'in yaz Kur'an kursları bugün başladı

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI TEMEL EĞİTİMDEN ORTAÖĞRETİME GEÇİŞ SİSTEMİ 2015

ÇAĞDAŞ EĞİTİM KOOPERATİFİ ÖZEL 3 MART İLKÖĞRETİM OKULU

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

4+4+4 YAVRULARIMIZIN ÖZGÜVENSİZ, BAŞARISIZ VE MUTSUZ OLMASINI İSTER MİYİZ? Zeynep okula başlıyor. Canımdan çok sevdiğim kızım.

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Bu maili aldığım zaman evdeydim. Sandalyemden kalkıp odanın içinde zıpladım sevinçten

İlköğretimde ilk 4 yılın müfredatı değiştirilecek

YENİ SINAV SİSTEMİ-LKS LİSELERE KAYIT SİSTEMİ

Blogger bunu uyguluyor!

Dershane Algısı Araştırması Mayıs 2012

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı

2013/2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI.. ORTAOKULU 7.SINIFLAR YIL SONU ŞUBE ÖĞRETMENLER KURULU TOPLANTI TUTANAĞI

T.C. MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü. Mesleki Gelişim Programı

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

EğiHm Hedefleri nereden geliyor?

Bekar Evli Boşanmış Eşi ölmüş Diğer. İlkokul Ortaokul Lise Yüksekokul Fakülte Yüksek Lisans

Şubat ayında 10 binin üzerinde öğretmen atanacak

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI İLKOKUL BÜLTENİ

İlköğretim (İlkokul ve Ortaokul) Programları. Yrd.Doç.Dr.Gülçin TAN ŞİŞMAN

1) İngilizce Öğrenmeyi Ders Çalışmak Olarak Görmek

TÜRKİYE DE İLK VE ORTAOKULLARDA (İLKÖĞRETİM) OKUTULAN BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ DERSLERİNİN TARİHİ (TEMMUZ 2013)

Necla Akgökçe den bilgi aldık. - İlk olarak ülkede kadınların iş gücüne katılım ve istihdam konusuyla başlayalım isterseniz

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI BİRİNCİ DÖNEM DEĞERLENDİRMESİ

İŞLETMELERDE BECERİ EĞİTİMİNE ÇIKAN ÖĞRENCİLERİN AYLIK PRİM VE HİZMET BELGESİNİ SİSTEME GÖNDERMEK

Sayın Başkanım, Sayın Müdürüm, Protokolümüzün Değerli Mensupları, Çok kıymetli Hocalarım, Değerli Öğrenci Arkadaşlarım, Velilerimiz

FELSEFE GRUBU MEZUNLARININ CEVAP BEKLEDİĞİ SORULAR

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

LanguageCert AÜ TÖMER C1 TürkYet (Konuşma) Örnek Sınav 1

Z-kitaplarla ilgili iddialar gerçeği yansıtmıyor

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

ÇOCUĞUM BAŞARACAK MI?

İstek Kemal Atatürk İlkokulu Eğitim Öğretim Yılı 1. SINIFLAR BÜLTENİ

AFYONKARAHİSAR REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ

Koç Üniversitesi nde ders verme tecrübelerim BURAK ÖZBAĞCI 2013

İçeriği, Amacı, Tarihsel Gelişimi ve Yapılan Değişiklikler [değiştir]

Dil Gelişimi. temel dil gelişimi imi bilgileri

Siz, almakla olduğunuz terbiye ve kültür ile insanlık değerinin, vatan sevgisinin en değerli örneği olacaksınız.

Özel okulların örgün eğitimindeki payını artıracağız

Müh. Salim İMAMOĞLU. Çalışmalarımıza Başlarken dayanak noktası olarak aşağıdaki başlıklardan ilham aldık.

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül :41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül :10

İlkokul Eğitim Koordinatörü TÜRKÇE

Devlet okullarında İngilizce eğitiminde sorunlar British Council-TEPAV İhtiyaç Analizi Çalışması Sonuçları

Forex Ek Kazanç Sistemi

AKANT ORTAOKULU REHBERLİK BÜLTENİ

İTALYAN OKULLARI NASIL DÜZENLENMİŞTİR?

Başbakan Yıldırım TRT Haber de gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu

SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZ ABDULLAH GÜL ÜN YILI TÜBİTAK BİLİM, HİZMET, TEŞVİK ÖDÜLLERİ ve TÜBİTAK ÖZEL ÖDÜLÜ TÖRENİ KONUŞMA METNİ 23 ARALIK 2008

LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2013

GAZİANTEP LİSESİ REHBERLİK SERVİSİ

Otizmli Eymen 10 Okuldan Geri Çevrildi

Personel alımları devam edecek

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

Paragraf yapamıyorum diyenlere, paragrafı okurken sıkılanlara,

ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLAR

Biyoloji, İleri Biyoloji derslerinde; Talim ve Terbiye Kurulunun tarih ve 12 sayılı

Kamplardaki sığınmacı sayısı 152 bin 51

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ETKİNLİKLERİ

LÜTFEN KAYNAK GÖSTEREREK KULLANINIZ 2013

KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ

Türkiye de üniversiteye giremeyen öğrenciler Fas ta üç dil öğreniyor

EVRİM OKULLARI REHBERLİK SERVİSİ

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

RAPOR ÖĞRETİM ÜYELERİNİ DEĞERLENDİRME ANKETİ BULGULARI

Eylemlerin, eylemsilerin, sıfatların ve zarfların anlamlarını çeşitli yönden etkileyen sözcüklere zarf denir. Ör. Büyük lokma ye: büyük konuşma. Ör.

VKV Koç Özel İlkokulu, Ortaokulu ve Lisesi Sık Sorulan Sorular

. Sınıflar EKİM AYI BÜLTENİ

14. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ

PINAR KOLEJİ TEOG TEMEL EĞİTİMDEN ORTAÖĞRETİME GEÇİŞ SİSTEMİ

Transkript:

03.09.2012 Tarihinde Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in CNN TÜRK Televizyonunda Katıldığı Programın Deşifresi TAHA AKYOL- Değerli izleyenler, Eğrisi Doğrusu Özel programına hoş geldiniz. Özel program diyorum, çünkü normal gününde ve saatinde değil, Cuma akşamları bu programı biliyorsunuz. Bugün çok önemli bir konuyu görüşmek üzere, o konunun en yetkili bir Sayın Bakanla beraberiz. Sayın Ömer Dinçer, Milli Eğitim Bakanı, efendim hoş geldiniz. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çok teşekkür ediyorum, sağ olun. TAHA AKYOL- Ne kadar yoğun olduğunuzu biliyoruz, biraz önce de konuştuk, sabahleyin de öğretmenlere hitaben bir video konferans yaptınız. Programımızı kabul ettiğiniz için ve bu eğitim yılında ilk defa CNN Türk e çıktığınız için size teşekkür ediyorum. Diğer konuğum, sevgili Dicle Canova, Milli Eğitim konusunda CNN Türk ün uzmanı. O olmadan ben eğitim programlarını yapamıyorum, çünkü atladığım sorular olabilir. Soru atlama konusunda DİCLE CANOVA- Çok sorumuz var ama bugün değil mi? TAHA AKYOL- Çok sorumuz var, evet. Bu soruların içerisinde efendim, biz bu programın tanıtımına Cuma günü sabah başladık Sayın Milli Eğitim Bakanı sorulara cevap verecek diye. Hem Dicle ye, hem bana, hem CNN Türk e, benim hem CNN adresime, hem Hürriyet Gazetesindeki mail adresime yağmur gibi hala devam ediyor öğretmen atamalarıyla ilgili, eş durumu sebebiyle, kontenjanlar sebebiyle yağmur gibi sorular geliyor. Ben burada değerli öğretmenlere ve öğretmen adaylarına şunu belirteyim: Gönderdiğiniz soruları biz tasnif ettik. Zaten bir isim 20 defa, 30 defa gönderiyor. DİCLE CANOVA- Ve hep aynı TAHA AKYOL- Ve hep klişe şeklinde çoğaltılarak gönderiliyor, biz bunların hepsini tasnif ettik. Dediğiniz soruları Sayın Bakana yönelteceğiz, ne cevap verecekse onları hep beraber dinleyeceğiz. Ama ilk konumuz, 4+4 le başlayacağız. Programın akışı sırasında öğretmenlere soracağız. Öğretmenlerden ricam, mail hatlarımızın ve Twitter ın kilitlenmemesi için lütfen öğretmen atamaları konusunda mail göndermeyin. Bunların hepsini üç gündür binden fazla mail geldi, onların hepsini tespit ettik. Efendim, bu sene öğretim yılına her seneden farklı olarak biraz gergin bir ortamda başlıyoruz. Bu gerginlik haklı olabilir, haksız olabilir, yanlış olabilir, doğru olabilir. Ama bu gerginlikte birtakım yanlış anlamalar varsa bile biraz da aceleye getirildiğinden değil mi? Mesela, bu kanun yayınlandıktan sonra, 4+4+4 kanunu çıktıktan sonra kamuoyunda tartışılırdı, oturtulurdu, öğretmenlerin kurstan geçmesi, sınıfların hazırlanması, ders kitaplarının yeni müfredata göre hazırlanması için gelecek sene başlasaydı, bu kadar sıkışık, bu kadar gergin bir ortamda başlamanın sebebi ne, niye bu kadar acele ettiniz? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi gerçekten acele olup olmadığı tartışılabilir. Bu biraz bakış açısıyla ilgili bir mesele olabildiği gibi, aynı

zamanda Milli Eğitim Bakanlığının yapmış olduğu hazırlıkların farkında olmamakla da alakalı tahmin ediyorum. Çünkü ben şu anda kamuoyunda yapılan tartışmaları gözden geçirdiğimde, özellikle işte eğitim uzmanı olarak çıkıp konuşanların, sendikaları temsilen çıkıp konuşanların veya veliler olarak onların temsilcilerinin yaptığı konuşmaların değerlendirmesine baktığımda Milli Eğitim Bakanlığının bu kanun çıktıktan sonra ve bu kanun çıkmadan önce yapmış olduğu hazırlıklar hakkında bilgi sahibi olmadıklarını görüyorum. Belki bu vesileyle bizim kamuoyuna bilgi vermemizde yapılan tartışmaların ne kadar haklı olup olmadığını gösterecek kanaatindeyim. Şimdi hakikaten acele mi ettik? Ben şuna eminim: Gelecek sene de başlamış olsaydık, aşağı yukarı benzer tartışmalar yapılacaktı ve yine benzer belki değerlendirmeler üzerinden konuya girecektik. Çünkü, az önce bahsettiğim bilgi olmadan fikir sahibi olarak yapılan tartışmalar daha çok ideolojik zemin üzerinde dile getiriliyor. Fakat, meseleye ideolojik görüntü vermemek için de hazır değiliz mantığı üzerinden yürütülüyor kanaatindeyim ben. Hakikaten siz tek tek sorun ne hazırız, neye hazır değiliz, biz onlara ne yaptığımızı bilgilendirelim sizi de siz karar verin, kamuoyu karar versin. TAHA AKYOL- Efendim, tek tek soracağız. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ama şunu ifade etmem lazım: Türkiye belki ilk kez eğitimle ilgili olarak dünyanın değişik ülkelerinde yürütülen hazırlıkları da görerek daha önceden olduğundan farklı bir şekilde dünyadaki değişmelere daha çabuk cevap verdi. Bunun ben önemli bir avantaj olduğunu düşünüyorum: Türkiye, şimdiye kadarki tavrıyla pek çok konuda dış dünya değişiyor, çevre değişiyor, buna cevap vermekte onlarca yıl gecikiyor iken, eğitim sisteminde tüm dünyada var olan tartışmaları göz önüne aldı ve ilk kez daha önce davrandı ve bir cevap üretti. Ben bu ürettiğimiz cevabın bu anlamda çok zamanlamasının iyi olduğu kanaatini taşıyorum. TAHA AKYOL- Yani, bir aceleye getirme durumu size göre yok diyorsunuz. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Biz yaptığımız tartışmalar, önceden olup biten değerlendirmeler ve analizler hesap edildiğinde bunun aceleye getirildiği kanaatinde değilim. Daha da önemlisi bakın, mesela ben Milli Eğitim Bakanlığı nda Bakan olduktan hemen iki ay sonra Bakanlığın yeniden yapılandırmasını yaptıktan sonra da benzer bir tartışma yapıldı çok acele yapıldığına dair. Ben şunu iddia ediyorum: Bütün kamu kurumları içerisinde yeniden yapılanma kanununun mantığı, içeriği ve kanunun hazırlanma şekline bakınız, Milli Eğitim Bakanlığınınki en iyisi olanlardan. Ben iki ayda yapmadım aslında onu, normal şartlarda 1998 yılından beri, hatta 1992 yılından beri bu ülkede yapılan tartışmaların hepsinin özü benim önümdeydi ve ben o tartışmaların üzerine bir şey inşa etmiş oldum: Bu açıdan bakıldığında Türkiye de gerek okul çağıyla ilgili, gerek eğitimin kademeleştirilmesiyle ilgili, gerekse eğitimin 12 yıla çıkarılmasıyla ilgili tartışmaların hiçbirisi yeni değil ki, ne kadar sürede tartışacağız bunları biz. TAHA AKYOL- Efendim, ben genel tabloyu ortaya koyabilmek için bir genel soru daha soracağım, ondan sonra Dicle nin elinde önemli bir rapor var Orta Doğu

Teknik Üniversitesinin, ondan da bahsederek soracak kendisi size. Daha önce sizinle yaptığımız programda ve siz birçok konuşmanızda okul öncesi eğitimin fevkalade önemli olduğunu söylediniz, bu konuda da Hükümet hakikaten son 10 yılda okul öncesi eğitimi yaygınlaştırmak için, yüzde 70 lere vardı oran, çok gayret sarf ediliyor. Şimdi ise okul öncesi eğitime devam edebilecek olan çocuğu aldınız temel eğitimin birinci sınıfına koyuyorsunuz. Okul öncesi eğitimi yüzde 100 e çıkarmak, onu zorunlu hale getirmek varken, okul öncesi eğitime gidebilecek bir çocuğu alıp niye şimdi ilkokul birinci sınıfa verdiniz? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ama tabii burada şöyle bir varsayım var: Okul öncesi çocuk ilkokula gidince okul öncesine gidecek kimse kalmayacak gibi bir varsayım varsa bu doğru değil. Şimdi her hâlükârda TAHA AKYOL- Hayır hayır öyle değil, yani okul öncesinde ders alabilecek bir çocuk şimdi birinci sınıfta ders alabilecek. DİCLE CANOVA- Bir de şöyle bir şey var, size yönelik eleştiriler, onları da hatırlatalım ki yanıt hakkınız olsun: Hep okul öncesi eğitimden söz ettiniz Bakan olduktan sonra, onun oranını sistem içerisinde artırmaktı hedefiniz. Sonra bir anda bu bir yasa tasarısı değildi, sizin hazırladığınız bir düzenleme değildi, bir yasa teklifi, milletvekillerinin hazırladığı bir yasa teklifiyle okula başlama yaşı aşağıya çekildi. Siz bunu onayladınız mı başından beri. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet, yani en kestirme cevabı bu olsa gerek. Şimdi öncelikle şunu söylemek lazım: Türkiye okul öncesi eğitimden vazgeçmiş değil ki. Daha önceki yıllarda 36 ay ile 72 ay arasındaki çocuklarımızı biz okul öncesi eğitime alıyorduk. Şimdi ise 36 ay ila 66 ay arasındaki çocuklarımızı okul öncesi eğitime alacağız ve hala yüzde 100 hedefe ulaşmak için de çaba sarf ediyoruz. Bu yıl da yine okul öncesi eğitimde ben eminim önceki yıllardan daha düşük bir okullaşma oranına sahip olmayacağız. Peki, 66 aylık çocukları niçin alıyoruz, niçin eğitimi erkene aldınız diye. TAHA AKYOL- Bu 66 aylık çocuk okul öncesi eğitime gidecekken şimdi niye ilköğretime gidecek? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bakın, ben dünyanın değişik ülkeleriyle ilgili birçok kez örnek verdim, tekrar örnek vermek istiyorum. İngiltere çocukları kaç aylıkken eğitime alıyor biliyor musunuz, zorunlu eğitime? Avrupa Birliği nin 14-15 ülkesi 60 aydan sonra çocuklarını eğitime alıyor. Hollanda 48 aylıkken alıyor. Şimdi dünyanın başka ülkelerinde de buna benzer uygulamaları gördüğünüz gibi, ben zannediyorum 30-35 ülke 5 yaşını tamamlamış çocukları eğitime başlatıyor. Özellikle Doğu Avrupa ülkeleri de başta olmak üzere birçok ülke eğitimin yaşını erkene almak için de hazırlık yapıyor. Türkiye burada daha çabuk davrandı. Şimdi önemli olan, çocuğun yaşının, eğitim yaşının çok erken başlaması değil. Başka önemli olan hususlar var, biraz sonra değineceğim. Ama bizim uygulamalarımıza baktığınızda zaten biz eğitim yaşını gerçekten çok fazla öne almış değiliz: Daha önceki uygulamamızda Aralık ayı sonunda 72 ayını dolduran çocukların eğitime başlayabileceğine dair düzenlememiz vardı. Ta 1980 li yıllarda eğitim yaşının erkene alınmasıyla ilgili yapılan tartışmalardan sonra yönetmelikte

yapılan küçük bir değişiklikle aslında eğitimi biraz erkene almış görünüyor Türkiye. 68 ay ve daha sonrasına eğitim aldığımız için, zaten sınıflarda 68 aydan 84 üncü aya kadar, kaç ay eder? 18 ay, yani 1,5 yaş farkı olacak türden çocukları biz sınıfa alıyorduk. Şimdi ise 66 ayını doldurmuş olanları alacağız. Yani, teorik olarak biz iki ay öne çekilmiş bir yaştan bahsediyoruz, sadece 2 ay. Ve bu 2 aydan bize gelecek ek çocuk sayısı da tahminimiz 478 bin civarında. TAHA AKYOL- Pardon Sayın Bakan, sadece 2 ay erken teorik olarak dediniz. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet. TAHA AKYOL- Neden teorik olarak dediniz? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi okul başladığı zamanda biz 66 ayda çocukları aldığımızda ne kadarının geleceğini göreceğiz ve fiili olarak da mukayese etme imkanımız olacak. DİCLE CANOVA- O noktada rapor meselesi var ama, birazdan geçelim ona isterseniz. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tamam. DİCLE CANOVA- Çünkü, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Eğitim Fakültesinin hazırladığı bir rapor var, tam da 66 ay çocuklarının neden okula başlamaması gerektiğine ilişkin bir rapor bu. Müsaadenizle çok kısa okuyacağım. Çocukta hafızayı öğrenme amacıyla etkili kullanma, mantıklı düşünme, yorum, bir işi başından sonuna kadar gerçekleştirebilme yetileri 6 yıldan sonra gerçekleşir diyor raporda. 6 yaş öncesi çocuğun beynindeki bilişsel yapılar, okul temelli akademik öğrenme için henüz gelişmiş değildir. 40 dakikalık derslerde bu çocukların oturmaları ve dikkatlerini derse vermeleri mümkün değildir. Bu çocukların ileriki yıllarda 4 ve 5. sınıftan itibaren akademik gelişme açısından sorunlar yaşadığını literatür ortaya koymuştur diyor bu rapor. Siz ne diyorsunuz? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bir başka eğitim uzmanına da benzer şeyi söyleyin, size tam tersini söylesin. Bu mesele TAHA AKYOL- Sizin elinizde farklı akademik raporlar var mı? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Farklı akademik raporlar var, bizim kendi akademisyenlerimiz var, Bakanlığımızda çalışanların yüzde 60 ı doktora yapmış insanlar bu alanda. Onların farklı değerlendirmeleri var. Biz eğitim fakültesi dekanlarıyla bir toplantı yaptık, keşke sizleri davet etseydim de orada siz de olsaydınız. 1960 lı yıllardaki Piaget in teorilerinden yeni çıkan teorilere kadar bilim adamlarının nasıl tartıştığını, nasıl konularda bölündüğünü, nasıl buna dair fikirlerin alt-üst edildiğini görmüş olurdunuz. Ama çok daha önemli bir şey söyleyeyim; madem ki Orta Doğu Teknik Üniversitesinden bilim adamı bunu söylüyor, onun şuradaki ifadesini alt-üst edecek bir cümle. Orada yetilerden bahsettikten sonra ilk söylediği şey, okul temelli akademik bilgilerden bahsediyor. Yani, şöyle varsayıyor: Biz 66 aylık çocuğu alacağız okul temelli akademik bilgi vereceğiz varsayıyor. O varsayımın yanlış olduğunu söylersem, o söylenen bütün sözlerin hepsi ters-düz olur. Nitekim şimdi söylüyorum; biz 66 aylık çocuğu aldıktan sonra okula başladıktan itibaren artık hemen okul temelli akademik bir eğitime başlamayacağız. Bundan önce de müfredatlar öyleydi. Ama lütfen şimdi

bu kendisini uzman olarak addeden bir arkadaşımız, bizim Talim Terbiye Kurulunun web sitelerine girerek yeni çocuklarımız için hazırladığımız müfredatı, oyun esaslı öğrenme yöntemlerini ve çocuklar için hazırladığımız diğer derslere dair içerikleri bir gözden geçirsinler. Şunu ifade etmek istiyorum: Eğitimde çocuğun yaşı değildir önemli olan. Eğer yaşı önemli olsaydı, biz 36 aylık çocukları okula getirmemeliydik, biz 36 aylık çocukları da okula getiriyoruz ve yüzde 43 oranında biz bu çocukları eğitime alıyoruz. Öyleyse, demek ki yaştan daha çok önemli olan, o çocuğun muhatap olduğu müfredat ve eğitimle ilgili düzenlemelerdir. DİCLE CANOVA- O noktada itirazlar geliyor; müfredat oyuna dayalı bir müfredat olacak, Nisan ayından önce okuma-yazmaya geçilmeyecek, akademik dersler daha ileriki zamanlarda verilecek. İki noktada itirazlar geliyor. Bir tanesi; 72 aylık çocuklar bu müfredatta sıkılmaz mı okul öncesi eğitimden gelmiş çocuklar? Diğeri de, madem böyle bir müfredat uygulanacaktı, neden bu çocuklar okul öncesi eğitimde bırakılmadı? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çünkü, eğitimi 12 yıla çıkartıldığı zaman çocuklarımızın hepsine de birer yıl neredeyse kazandırıyoruz hayatlarında, bu çok önemli. Bu bir yılın Türkiye ye kazandıracağı faydanın ve getirinin hesabı yapılıyor bu ülkede acaba? Daha da önemlisi; bizim önceki müfredatımız zaten ağırdı. Dikkat edecek olursanız bizim çocuklarımız okumayı, okulu ve öğretmeni sevmekte zorlanıyorlardı. Birkaç aylık veya birkaç haftalık hevesten sonra çocuklar doğru dürüst okula gitme konusunda hevesli olmuyorlar ve zorlayarak göndermeye başlıyorduk. Bu sizce normal bir durum mudur? Dolayısıyla, şu anda biz aslında özellikle müfredat olarak dünyayla uyum sağlayan bir yapı kurgulamaya başladık ve şimdi daha doğrusu yapıyoruz. Bu açıdan bakıldığında bu eleştirilerin ben çok yerini bulduğunu düşünmüyorum doğrusu. TAHA AKYOL- Efendim, burada şöyle bir düşünceye geldim, daha önce Hürriyet Gazetesinde de sizin açıklamanız yayınlanmıştı, hem benim yazımda, hem manşette: Bu konuda eleştiriler mutlaka yapılmalı, eleştiriler mutlaka zihin açıcıdır. Ama biraz müfredat ne durumda, öğretmenler yeterince hazır mı, dershaneler hazır mı diye teknik bilgilere de sahip olarak eleştiri yapılmalı. Mesela, hakikaten 66 aylık çocuk eline kalem alıp yazmayacaksa, Nisan da başlayacaksa, bu çocuğun eli kalem tutmaz diye yapılacak bir eleştiri havada kalacak. Şimdi burada bir rapor meselesi var biliyorsunuz, buna Sayın Başbakan da bir velinin çocuğu hakkında 66 aylıkken işte okula gitmez diye rapor alması ihanettir diye çok ağır bir kelime de kullandı. DİCLE CANOVA- Hatta geri zekalılık olarak çocuğu tescillendirme TAHA AKYOL- Çocuk psikolojik olarak hazır değil, annesinden, ailesinden kopmak istemiyor falan gibi olabilir, orada bir IQ testi yapılmayacak. Bu rapor meselesini bize biraz açar mısınız? Hakikaten yani ben çocuğumun veli olarak okula gidecek durumda olmadığı kanaatindeyim, çok zeki olduğu halde mesela hiperaktiftir. Rapor alınca bana geri zekalı mı diyecekler, bu problemli bir olay.

DİCLE CANOVA- Raporu isteyen de Milli Eğitim Bakanlığı, herhalde çocukları fişlemek gibi bir niyeti yoktur Bakanlığın. TAHA AKYOL- Rapor almayın diyen Tabipler Birliği. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bu, bizim hayal gücümüzün ne kadar geniş olduğunu gösteriyor tabii ama, şimdi bakınız bir şey söyleyeyim; özellikle rapor meselesi şu anda çok tartışılıyor olmakla birlikte daha önceden de var olan bir düzenlemeydi. 72 aylık çocuklar için de, şayet çocukların okula gitmeleriyle ilgili problemleri varsa veya fiziki ve zihni durumları müsait değilse rapor almalarını biz öngörüyorduk ve o rapora sahip olanların da eğitimini 1 yıl tehir ediyorduk. Bu istisnai bir uygulamadır ve var olan uygulamanın devamı şeklindedir. Okula başlamayla ilgili ay olarak erkene çekme söz konusu olduğunda, sanıyorum o madde daha çok dikkati çeker hale geldi. Ben önümüzdeki yıl bu kadar bu meselenin tartışılacağını zannetmiyorum. Yine 66 ayda fiziken ve zihnen henüz eğitime yeterli veya hazır olmadığı düşünülen çocukların rapor almalarını biz istisnai bir durum olarak öngördük. Ama sanıyorum belki Başbakanımızın biraz daha net tavır koymasını gerektiren durum, bizim sahip olduğumuz başka bilgilerle alakalı. Şu anda Türkiye de 66 aylık çocukların eğitime başlamasıyla ilgili yürütülen kampanyanın arkasında ideolojik tavırlar var. Yani, Türkiye de mesela bir sendika çıktı, bu çok gizli- saklı bir şey değil, onun için açıkça söylemekte ben mahsur görmüyorum. Bir sendika çıktı, hem rapor almayın, hem de çocuklarınızı göndermeyin diye bu ülkede hukuka ve kanuna aykırı bir tavrı topluma empoze etmeye çalıştı. Yine toplumda daha önceden kanun çıkarken tartışmasını yaptığımız ve o zaman da ideolojik olarak karşı çıkmış bazı toplumsal kesimler aynı tavır içerisinde duruyorlar. Ama bu doğru değil. Biz bir kanun çıkana kadar düşüncemizi söyleriz, eleştirimizi yaparız ve bununla ilgili tartışmaları belki de en şiddetli bir şekilde yaparız, nitekim öyle oldu. Ama kanun çıkmış ve birtakım hukuki düzenlemeler yapılmışsa ve biz de hukuk devletinde yaşadığımızı düşünüyorsak, herkes bu düzenlemeye uyar. Bunun istisnalarını da belirlemişizdir, bu istisnalara da biz uyarız. Dolayısıyla, o konuda da ben Bakanlık olarak 66 aylık çocukların kayıtlarını yaptık, bize makul ve geçerli gerekçeler dile getiremeyenlerin çocuklarını okula alacağız biz, o konuda kararlı davranacağız. TAHA AKYOL- PKK dan bahsettiniz bugün Akşam Gazetesindeki açıklamanızda. PKK nın 66 aylık çocukların okula gönderilmemesi için bir kampanya içinde olduğunu söylediniz. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Aslında doğrudan doğruya PKK demek belki doğru olmaz ona, bir örgütün propagandasını yapmak gibi bir niyetimiz asla olmaz bizim. Türkiye de Milli Eğitim Bakanlığında da örgütlenmiş bir sendika, ki onun diğer terör örgütüyle bizim ilişkisi, irtibatı olduğuna dair bilgilerimiz de var, onlar bu tavrı ortaya koydular. Zannediyorum oradan dolaylı olarak imayla böyle bir sonuca çıktı gazete de. Dolayısıyla onların tavrı, Türkiye de demokrasi giderek gelişiyor, eğitim sistemi esnekleşiyor. Siz de biliyorsunuz ki biz eğitimde Kürtçe derslerini de koyacak kadar artık bu ülkede demokrasimizi genişlettik ve derinleştirdik. Şimdi çocukların daha erken yaşlarda başlaması, dil öğrenmesi

konusunda önemli bir fırsatı da sunacak. Türkiye nin kardeşlik projesine bir katkıdır aynı zamanda 66 aylık çocukların eğitime başlaması, Kürtçe eğitimin verilmesi gibi hususlar. Şimdi bundan rahatsız olan bir kesimin çabası olarak değerlendirmek lazım. DİCLE CANOVA- Ama şöyle bakarsak, şimdi ailelerin yerine koyduğumuz zaman kendimizi, çocuğuyla ilgili rapor alırsa, tereddütleri var, okuyoruz işte birtakım uzmanlar aksini savunuyor, başka uzmanlar başka bir şey söylüyor, aileler çelişkiye düşüyor. Rapor aldığı zaman çocuğum geri zekalıdır demeye mi getiriyor? Karşı çıktığı zaman, PKK yanlılarıyla birlikte mi hareket etmiş oluyor? Ama bir taraftan da çocuğunu 66 aylık olarak okula değil okul öncesi eğitime göndermekten yana bir tavrı var bu ailenin. Bu aile ne yapmalı? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Aile çocuğunu gerçekten eğitime hazır hissetmiyorsa, görmüyorsa doktora götürmeli. Devlet hastanelerinde çocuk doktorlarına götürecek, bizim öngördüğümüz yöntem bu. Veya hakikaten zihinsel özrü yoksa, eğer zihinsel özrü varsa onunla ilgili uzman hekimlere götürecek, çocuk eğitime henüz hazır değil, 1 yıl sonra eğitime başlaması yararlı olur diye bir rapor alıyorsa, o bahsettiğimiz türden raporlar almayacaklar tabii. Biz çocuklarımızın hiçbirisini önyargıyla, öyle bir bakışla değerlendirmeyiz. Çocuğumuz okula gelmiyorsa da, bizim nezdimizde o hakikaten fizik olarak henüz kendisi hazır değildir, 1 yıl sonra başlar. Zaten o hazır olmayan çocuğumuzu biz evine geri göndermeyeceğiz, onu da okul öncesi eğitime alacağız. Dolayısıyla, her hâlükârda çocuklar okula gelecekler, ama eğer zorunlu eğitime başlamaya hazır değilse okul öncesi eğitime gelecekler. DİCLE CANOVA- Peki, diyelim ki rapor almadı aile, çocuğunu da okul öncesi eğitime verdi ve orada devam etmesini istedi. Ne olacak, bir yaptırımı olacak mı? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Eğer makul ve geçerli bir gerekçesi yoksa onun bir yaptırımı var evet. Yönetmelikte TAHA AKYOL- Aileye para cezası. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Para cezası veriliyor, evet. Bunu da değiştirmedik, onu da ifade etmeliyim. Yani, yeni bir düzenleme değil bu, zaten var olan uygulamalar. TAHA AKYOL- Efendim, bir aile benim çocuğum 66 aylık veya bir kısmı da 64 aylık başlatayım mı, başlatmayayım mı diye. Çünkü, 60 aylığa kadar başlatma imkanı var, tereddüt ediyorlar. Medyada, çeşitli televizyon programlarında, çeşitli yayınlarda bazı popüler diyeyim kıstaslardan bahsediliyor. Mesela, çocuk topu tek elle omuz üstünden atabiliyor mu? (Gülüşmeler) Güldünüz, ama ben bunu sormak zorundayım, çünkü bize de çok bu soruluyor. Tek ayak üstünde 9 ila 10 saniye durabiliyor mu? 6 ve daha fazla sözcükten oluşan cümleler kurabiliyor mu? İşte kilosu 16,5 veya 107 santim mi? Bunları aileler ciddiye alsınlar mı? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Sanıyorum o haberi yapanlar baktılar ki çok sert tartışıyoruz toplumda, birazcık mizah olsun diye onları gündeme getirdiler. Şimdi bunlar, tabii bizim çocuklarımızı okula alma kriterleri falan değil, bunlar komik. Eğer öyle olacak olsaydı ve okula almak için bir kriter üretmiş

olsaydık, biz o zaman niçin çocuklarımızı e-kayıt sistemiyle toptan 66 ayını doldurmuş olanları kayıt yapmış olalım. Biz şu anda bu çocuklarımızın kayıtlarını yaptık. E-kayıt sisteminde 66 ayını doldurmuş, 72 ila 66 ay arasında kaç tane çocuğumuzun olduğunu ve hangi okullara kayıt yapıldığını biz biliyoruz Bakanlık olarak. Bu bahsedilen şeyler, 36 ayla 72 ay arasında okul öncesi eğitime giden çocukların hangi ayda ne tür kazanımlardan sonra erişecekleri yetenek göstergesi, gelişim özellikleri ve göstergeleri bunlar. Bunlar zaten var, eskiden beri var. Nereden, nasıl ulaştılar ona bilmiyorum ama DİCLE CANOVA- Ama galiba tartışmanın geldiği noktada işte böyle şeyler olması trajikomik bir yerde de. Şimdi 5,5 yaşında bir çocuğum olsa herhalde eline topu verir bakardım yani ne yapabiliyor, neye göre karar verecek. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Burada gösterilenlerden çok daha kabiliyetli olduğuna inanın çocuklarınızın. Çok daha iyi yeteneklerinin olduğunu görün. Şunu göreceksiniz: 66 aylık çocuklar, hatta 60 ayından sonra fiziken, zihnen gelişmiş çocuklar bize gelecekler ve çok daha iyi bir eğitim alacaklar. TAHA AKYOL- Efendim, programın başında siz dediniz ki, işte Avrupa Birliği nde ortalama 60 aydan sonra, hatta Hollanda da dediniz 48 ay yanılmıyorsam. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben size ortalama söyleyeyim mi? Türkiye nin 68 ay ve 84 ay arasında çocuklarımızın gerçek anlamda ortalama okula başlama ayı 76 dır, sizce geç değil mi bu? Çünkü, bizim çocuk sayımız çok fazla, onun alt limitini 72 ay ve sonrasına bırakacak olursanız, bu ortalama yaş olarak neredeyse 7 yaşının da üstüne çıkıyor. Bu açıdan zaten Milli Eğitim Bakanlığında bürokrasi küçük bir düzenlemeyle 68 aya çekerek ortalamayı düşürmeye çalışmış. Buna rağmen 76 dır ve biz 18 aylık çocukları aynı sınıfa oturtuyoruz. Halbuki 66 aya çekerek 2 yıl sonra biz bu ortalamayı gerçek anlamda 72 aya düşürmüş olacağız, bir de bu boyutu var. TAHA AKYOL- Şimdi efendim, siz Avrupa da şu yaşta başlıyor, biz geciktik, doğru. Ama akla şu geliyor: Avrupa daki şartlar, sınıf şartları, öğretmenin pedagojik eğitimi, küçük aylardaki çocuklara var mı? Oradan başlayalım, ayrıntıya giriyoruz şimdi. Yani, siz bunu başlattığınız ama, Bakanlığınızı ve personelinizi ne ölçüde hazırladınız. Dicle den aldım ben bu rakamları. Bu yıl ders yılında ilköğretimde 478 bin öğrenci bu öne alma sebebiyle ilaveten başlayacak. Liselerde de 200 bin öğrenci başlayacak MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 192 bin falan. TAHA AKYOL- Daha fazla, 300 bin, 300 bin, daha fazlaymış. Bu son 6 ay içerisinde 478 bin ilkokul öğrencisini, 300 bin lise öğrencisine sınıf hazırladınız mı, yoksa bunlar böyle barakalarda, kulübelerde falan mı?... MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi bütün herkes özellikle tartışmaları yaparken, mesela buna da çok fazla değinmiş oldular. Önce şunu söyleyelim: Zaten bu 66 aylık çocukların, bu ülkemizdeki 66 ayını doldurmuş çocukların yüzde 69 u geçen sene bizde öğrenciydi ve eğitim almıştı okul öncesinde; bir kere bunu tespit edelim. Yani, biz annesinin evinden, kucağından

zorla çocuğu alıp okula, birinci sınıfa oturtmayacağız. Geçen sene yıl boyunca yüzde 69 oranında 66 aylık çocuklarımız okullardaydı zaten TAHA AKYOL- Okul öncesi eğitim okullarındaydı. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bunların oturacağı sıralar vardı, bunların gittiği lavabolar vardı, bunların gittiği tahtalar vardı vesaire. TAHA AKYOL- Bunların öğretmenleri vardı. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bunların öğretmenleri vardı. Ama daha önemli bir şey söyleyeyim size ben: Milli Eğitim Bakanlığı her yıl 17 bin ila 20 bin arasında yeni derslik yapar. Bu sene asgari yaptığını ve 17 bin civarında derslik yaptığımı varsayın. 30 ar öğrenciden kaç bin öğrenciye tekabül eder? 510 bin öğrenciye tekabül eder. Ama başka bir husus daha var; biz bu sene buna benzer tartışmaların olacağını bildiğimiz için, bütün kaynaklarımızı nasıl rasyonel hale getiririz diye düşünüp bütün okullarda, 42500 okulumuzda proje dışı uygulamalar varsa bunları tekrar değiştirin diye talimat vermiştik bir genelge ile. Bütün okullarımızı tek tek inceledik. Okul müdürleri, makam odalarını küçük gördükleri için mesela derslikleri makam odası yapmışlardı. Müdür muavinlerine ayrı ayrı odalar vermişlerdi. Biz bu proje dışı uygulamaların tamamını kaldırdık. Ve size bir şey söyleyeyim; bu sene yaz döneminde tam 7926 ek derslik kazandık. Lütfen bu rakamı yazın, 7926. TAHA AKYOL- Kullanımı değiştirerek. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet, kullanım amaçlarını DİCLE CANOVA- Bunlara kütüphane ve laboratuvarlar dahil mi, çünkü böyle iddialar da çıktı bazı okullarda? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, kütüphane ve laboratuvarlar için yeni bir uygulama yaptık. Muhtemeldir ki ona dair yanlış bilgiler var. İsterseniz onu da sorar bilgilendiririm sizi. 7926 derslik, yaklaşık 8 bin derslik yeni olarak kaç öğrenciye tekabül eder? Aşağı yukarı 240 bin öğrenciye, 200 binden fazla öğrenciye. Yani, biz geçen yılki şartlar neyse asla ondan daha kötü olmayacağız. Daha iyi olacağız, ama daha kötü olmayacağız. Başka bir gerekçemiz daha var belki bununla alakalı; özellikle ikili eğitimi de yine bunun üzerine kurgulayarak eleştiri yapanlar da oluyor, ikili eğitime geçiliyor gibi. Bir kere Türkiye de çok ciddi bir haksızlık yapıldığını ve yanlış bir tartışmanın bir kamuoyu oluşturma çabasının olduğunu ifade etmek lazım. Şimdi bakınız, Türkiye de şimdiye kadar bizim eğitimimiz küresel düzeyde mukayese edildiğinde çok başarılı bir eğitim sistemi miydi? TAHA AKYOL- Değildi. DİCLE CANOVA- Değildi, hayır. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bizim mevcut altyapımız, yine dünyada az önce ifade ettiğiniz gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında mükemmel sayılabilecek bir nitelikte miydi? TAHA AKYOL- Hayır. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Dersliklerimiz 20-25 öğrenciyle tüm Türkiye de eşit şekilde dağılmış aynı fırsatları sunan bir imkana mı sahipti?

TAHA AKYOL- Hayır. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Biz şimdiye kadar hiç ikili eğitim yapmıyor muyduk bu ülkede? DİCLE CANOVA- Yapıyorduk ama, hedef bunu azaltmaktı. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ben söyleyeyim azaltıyor muyuz, azaltmıyor muyuz? Geçen yıl Türkiye de ikili eğitim yapan okul oranı yüzde 23, okul sayısı oranı. 42500 okulun yüzde 23 ünde biz ikili eğitim yaptık. İkili eğitim yapan öğrenci sayısı ise yüzde 51. İstanbul da ikili eğitim yapan öğrenci sayısı geçen yıl yüzde 67, lütfen yazın, yüzde 67. Yüzde 25 ten fazla okulda ikili eğitim yapıyoruz. Ben iddia ediyorum, bu sene bu kadar sayıda okulda ikili eğitim olmayacak. Ama ikili eğitimimiz yine olacak, zaten vardı ve olacak. İkili eğitim TAHA AKYOL- Bu kadar olmayacak derken bir tahmininiz var mı, mesela yüzde 51 den yüzde 40 a mı iner? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, o kadar inmez, 1-2 puan iner. Şayet şey olmasaydı, mesela bu sene belki yeni eğitim sistemi sebebiyle yeni öğrencilerimiz olmasaydı bu 3 puan, 4 puan inecekti, yeni eğitim sistemi sebebiyle belki 1 puan inecek, çok fazla inmez. Ama geçen yılki varsa eğer bir konfor, bu sene daha kötü olmayacak; bu çok ve açık. Bu açıdan bakıldığında dersliklerimiz itibariyle biz şu anda çocuklarımız için hazırız. Lavabosuyla, sırasıyla, sınıfıyla, öğretmeniyle hazırız. Daha da güzel bir avantaj var, onu da söylemek istiyorum bu vesileyle; bu seneki çocuklar önceki yıllarla kıyaslandığında bir konuda da şanslılar. Çünkü geçen yıl biz 5. sınıfı okutan sınıf öğretmenlerini de ve 4. sınıfı okutan sınıf öğretmenlerini de birinci sınıftan başlatacağız. Bizim aşağı yukarı öğretmenlerimizin 3 te 1 den fazlası, yani neredeyse yüzde 40 a yakını sınıf öğretmenidir. 220 bin, 230 bin civarında sınıf öğretmenimiz var ilkokulda. DİCLE CANOVA- Onlar da bu sistemden mağdur olduklarını düşünüyorlar MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır onlar mağdur olmadılar ve mağdur etmemek için de elimizden geleni yaptık. Hatta onun maliyetini biraz sonra ben size söyleyeceğim; yaklaşık 40-42 bin öğretmen geçen yıla göre daha fazla bir şekilde birinci sınıftan başlamış olacak. Ama biz bu öğretmenlerimizi mağdur etmeyelim diye, aynı bölgede aynı okullarda mümkünse alıkoyduk, öğrencileri ikiye bölün dedik. Ve böylece öğretmen başına daha az öğrenci düşecek çok büyük ihtimalle. DİCLE CANOVA- Onu soracaktım, sınıf mevcutları ne olacak? Dahası bazı illerde 44-45, 50 deniyor, doğru mu bu rakamlar? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Türkiye de 11 ilimizde maalesef eğitimle ilgili çok ciddi altyapı eksikliği var. TAHA AKYOL- Mesela hangi illerimiz bunlar? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Sayacağım. 71 ilimizde biz sınıf başına yaklaşık 25 ila 32 arasında öğrenciye sahibiz. Değişiyor, ortalaması 30 civarında, 29-30, hadi 31 deyin siz. Öğretmen olarak da bakıldığında, öğretmen başına da işte 22-24 civarında öğrenci düşüyor. Ama 11 ilimiz var ki İstanbul,

Ankara, Bursa, İzmir, Adana, Mersin, Urfa, Diyarbakır, Batman, Bayburt ve bir ilimiz daha, Gaziantep. Bu 11 ilimiz özellikle bir iki tanesini çıkarırsanız hepsi çok ciddi göç alan illerimiz ve maalesef orada her yıl daha fazla derslik yapıyor olmamıza rağmen göç sebebiyle ve yeni doğumlar sebebiyle altyapı sorunlarını çözmekte henüz başarılı olamadık. Önümüzdeki 3-4 yıllık süre içerisinde ciddi bir mesafe kat edeceğiz, çünkü artık hem göç oranlarında, hem de genç nüfusun oranlarında sayıca çok ciddi artışlar yok. Belirli oranda 2017 ye kadar devam ediyor. Bu açıdan bakıldığında bir iyileşme olacak. Ama her şeye rağmen, işte özellikle birinci sınıflarda öğretmen sayısına göre öğrenciyi bölerek öğretmen başına daha az öğrenci DİCLE CANOVA- En fazla kaç öğrenci olmasını planlıyorsunuz? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Büyük illerimizde bu sayı tabii 40-45 olabilir derslik başına. Şimdi şu rakamlar sizi aldatmasın lütfen. Mesela, teknik bir adam derslik başına 80 öğrenci diyorsa, bu sınıfa bir öğretmenin karşısına 80 öğrencinin geleceği anlamına gelmiyor. İkili eğitim yapıldığında mesela bir sınıfta 45 öğrenci olacağı anlamına geliyor. Çünkü TAHA AKYOL- Dersle derslik farklı var. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabii, karıştırılıyor o. Normal şartlarda tüm ildeki öğrenci sayısıyla tüm derslikleri böldüğünüzde derslik başına öğrenci sayısını buluruz. Ama bu bir derste öğretmenin karşısında kaç öğrenci olacağına dair bir fikir vermez size. Bu açıdan bakıldığında bizim hiçbir okulumuzda İstanbul daki çok nadir 1-2 semt hariç, mesela Esenler gibi, Esenyurt gibi, Küçükçekmece gibi bazı ilçelerimiz hariç 40 tan fazla öğrenci olmaz. Bu tip ilçelerimizde ise, işte 45 civarında, 48 civarında öğrenci olur. TAHA AKYOL- Aşırı göç aldıkları için buralar değil mi? DİCLE CANOVA- Aslında yıllardır hedef 30 a indirmekti, bu hedefe ne zaman ulaşacağız bu koşullarda? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hedefe aslında genel Türkiye olarak baktığımızda ulaştık. Şu anda Türkiye de derslik başına ortalama öğrenci sayısı 31 ilkokullarda. Ama işte bu 11 büyük ilde DİCLE CANOVA- Belki biraz da ailelerin tereddüt etmesine bu da neden olabilir, 45 kişilik sınıflarda eğitim alacak olması çocuğun. TAHA AKYOL- Ama bu olmasaydı da yine 45 kişi MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet, o olmasaydı 1 kişi düşecekti, 2 kişi düşecekti. O hakikaten çok büyük bir dersliğe öğrenci getirecek bir sonuç doğurmuyor. TAHA AKYOL- İzleyicilerimizden Erol Irmak, kendisi de öğretmen, sanıyorum taşra illerinde, ilçelerinde bir yerde öğretmen. Diyor ki; Sayın Bakan güzel anlatıyor, tamam, merkezlerde sınıfların hazırlanması doğru, ama taşralarda hazır değil diyor. Bu dediğiniz altyapı hazırlığı taşrada hazır değil diyor. Hakikaten de 6 ay içerisinde bütün taşrada bu hazırlıklar yapılabildi mi? İç Anadolu da, Doğu Anadolu da, yani il merkezlerinde tamam da, ilçelerde, kasabalarda bu hazırlıklar yapıldı mı?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi biz il müdürleriyle il düzeyinde kontroller yapıyoruz ve hakikaten yetersizlik varsa, bize de bir an önce ulaştırılırsa hemen tedbirimizi alırız. Belki istisnalardan bahsetmek mümkün ama, genel hatlarıyla biz geçen yıl her yıl olduğundan çok daha fazla bakım, onarım ve yeniden düzenleme için kaynak gönderdik okullarımıza. DİCLE CANOVA- İkili eğitimle ilgili başka bir tereddüt daha var, okula giriş ve çıkış saatleri. Geçen hafta boyunca biz bu konuda yayınlar yaptık. Anladığımız kadarıyla sabah 07:20 giriş saati, akşam 18:20. Bu çocuk için fazla değil mi? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Aynı çocuk değil ama bunlar, sabah giden ayrı, akşam giden ayrı. DİCLE CANOVA- Evet, ama sabah kalkan için de zor, akşam çıkan için de zor değil Sayın Bakan? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Peki, ben size bir soru sorayım; insanları eğitmekten bizim amacımız nedir? Bunu tüm Türkiye ye sormalıyız biz. Biz okullarda çocuklarımızı eğitmekteki amacımız nedir? Eğer çocuklarımızı okullara göndermek, 5-6 saat velilerin başının işte sağ salim kalması, kendi başlarına dinlenmeleri, çocukların da bu aralarda okullarda eğitilip meşgul edilmeleriyse buna bir şey demiyorum. Ama eğer eğitimin amacı, Türkiye de çocukların küresel düzeyde rekabet edebilecekleri bilgi ve yetenekleri kazanmalarını sağlamaksa, o zaman çocuklar da, veliler de, öğretmenler de, Milli Eğitim Bakanlığı da ve sivil aktörler de buna katlanacaklar. Başka bir yol görmüyorum. Şimdi ben size birkaç gerçekten bahsedeyim; sonra aldığımız bu kararın doğru olup olmayacağına lütfen siz bakın. Türkiye de eğitim sistemi tartışılırken herkes bir ögeden, bulunduğu yerden meseleye bakıyor, halbuki biz meseleye bir bütünlük içerisinde bakmak ve bunun içerisinde her taşı ayrı ayrı değerlendirmek ve birbirleriyle uyumlu yapmak zorundayız. Bir değişim yapıyoruz ve bu yaptığımız değişimin bazı boyutları hepimizin çok hoşuna gidiyor, ama o hoşuna giden boyutların sonuçlarına katlanmaya razı değiliz, bu olmaz. Hoşumuza giden amaç ve hedefler varsa, onların araçlarına ve getireceği sorunlara da birlikte sahip çıkmalıyız. Şimdi bakın, Türkiye de 8 yıllık eğitimde 43 ülkeyle mukayese edildiğinde bir yıl eksik eğitim veriyoruz. Toplam her yıl 720 saat ders veren bu ülkeler 8 yılın sonunda 43 ülkenin ortalamasına göre tam 674 saat daha az eğitim yaptırıyoruz çocuklarımıza. TAHA AKYOL- Tatillerin uzunluğundan mı? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tatillerin uzunluğu vesaire değil, bizim günlük ders saatlerimiz ve benzerleriyle. Şu anda Türkiye, önceki yıl itibariyle bakıldığında günlük olarak, affedersiniz haftalık olarak çocuklara verdiği ders saati itibariyle gelişmiş ülkelerden haftada 3 saat daha az ders veriyor. Biz yaptığımız yeni düzenlemeyle bunu 1 saate düşürdük. 1 saat hala daha az ders veriyorlar. İşte bunun bir bedeli var, bir günde 40 dakika daha geç çıkacağız. Bunun yarısına sabahçılar katlanacak, yarısına öğlenciler katlanacak. Şimdi bu 674 saat eksik dersin bize maliyetini hesaplayalım lütfen ülke olarak? Tam 198 saat daha az

matematik dersi veriyoruz. Dünya raporlarında 15 yaş grubunda Macaristan la Türkiye öğrenci başına aynı masrafı yapıyor olmakla birlikte çocuklar matematikte 1 yıl daha geri diye bir rapor önümüze çıkıyor. DİCLE CANOVA- Acaba bunun tek nedeni ders saati mi? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi geliyorum, oraya da geleceğim. Yani, biz bütünlük içinde bakıyoruz diyoruz ama, hiçbir kararımızı tek faktöre dayalı vermedik. İkincisi; PISA sınavlarında biz 34 ülke içerisinde 33 üncüyüz. TIMSS sınavlarında yine aldığımız puan ortalamanın en az 10 puan gerisinde, 20 puan gerisinde. 198 saat daha az matematik, 155 saat daha az sosyal bilgiler, 115 saat daha az fen bilgisi, 215 saat daha az beden eğitimi, 169 saat daha az din dersi veriyoruz çocuklarımıza. TAHA AKYOL- Pardon, sonuncuyu tekrarlar mısınız, din dersi ne kadar eksik? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 169 saat. TAHA AKYOL- Eksik Türkiye de. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Eksik evet. TAHA AKYOL- Batıda bu kadar MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Batıda o kadar, 43 ülkenin ortalamasından bahsediyorum size. Bizim gibi veren de var, ama çok daha fazla veren de var, ama ortalama olarak biz 169 saat daha eksik veriyoruz. Şimdi bakın, bizim hedefimiz ne? Eğer bu ülkenin ihtiyaç duyduğu her türlü bilgi ve yeteneği çocuklara kazandırmaksa, küresel düzeyde rekabet etmekse, biz 200 saat daha fazla matematik dersini nasıl vereceğiz? Bu tek sebep mi diye sordunuz, başka bir şey daha söyleyeyim; 200 saat daha az matematik dersi veren Türkiye, Singapur a göre iki misli daha fazla kazanım sağlamaya çalışıyor. İşte çocuklara yükleniyoruz dediğiniz şey, aslında çok fazla ders veriyoruz anlamına gelmiyor. Ağzı dar bir kaba ağzı çok geniş bir kaptan su döktüğünüzü düşünün, ne kadarını alabilir? DİCLE CANOVA- Az bir kısmını. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi biz işte orada su döken ağzı da, suyu alan ağzı da genişletecek bir dimağ tasarlıyoruz. Bu açıdan bakıldığında değiştirilecek ve üzerinde durulacak çok fazla şeye ihtiyacımız var kanaatindeyim ben. TAHA AKYOL- Efendim, bu verdiğiniz bilgileri ben son derece önemsedim. Hakikaten tartışılırken biz dünyada yaşıtlarına göre kendi çocuklarımıza 198 saat eksik matematik öğretiyoruz, 155 saat sosyal ders öğretiyoruz diye bu liste devam ediyor, bunun dikkate alınması lazım, çok önemli. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Günde ikili öğretimde o da ortaokulda, ilkokulda değil ortaokulda uzattık. Şu anda yaptığımız yeni düzenlemeyle sadece 1. sınıflarda yaptık bu düzenlemeyi biliyorsunuz, sadece ilkokul 1, ortaokul 1, lise 1 de yaptık düzenlemeyi, diğerleri aynen devam

edecekler. Bizim hala batılı ülkelerle ders saati olarak kıyaslandığında 1 saat eksiğimiz var. Başka bir şey; biz Türkiye de hep beraber seçimlik derslerinin konulmasının, eğitim sisteminin tek tip adam yaratmaktan bizi uzaklaştıracağını, daha demokratik bir yapıya kavuşacağımızı, toplumun farklı kesimlerinin ihtiyacına cevap vereceğimizi düşünerek hep birlikte mutlu olmadık ve alkışlamadık mı? O zaman seçimlik dersler için eğer ben haftada 1 saat ders saatini uzatmayacaksam, eğitim sisteminde nasıl seçimlik ders koyabilirim? Biz haftada 8 saat çocuklarımıza spor yapacakları, güzel sanat alacakları, din eğitimi görecekleri, fen bilgisi eğitimi görecekleri TAHA AKYOL- Pardon, sporda not aldım ben, 215 saat eksik spor yaptırıyoruz biz çocuklarımıza. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi biz o yüzden beden eğitimi saatlerini sadece beden eğitimi, spor, kültürü ve beslenme için ayıracağız. Ayrıca, isteyen çocuklara haftada 4 saate kadar kendi istediği alanda spor yapabileceği bir imkan vereceğiz. Peki, ben bunu ders saatlerini uzatmadan nasıl yapabilirim? TAHA AKYOL- Böyle somut bir sonuca ulaşmak bakımından Niyazi Selçuk un bir sorusu var, okulların fiziksel yapısı, sıra boyutları, lavaboların yüksekliği, klozetlerin küçültülmesi çocuklar için, bu konuda bir rakam var mı? Kaç okuldan kaçı elden geçirildi. Yoksa siz sadece milli eğitim müdürlüklerinden genel sonuçlar mı alıyorsunuz? Bir rakam verebilir misiniz? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Doğrusu böyle bir soruyla muhatap olacağımı düşünmediğim için getirmedim, vardır mutlaka. Biz ne kadar okulda bakım-onarım yaptık, kaç okulda donanımı gözden geçirdik, bunların bilgisi elimizde vardır ama, beni affedin TAHA AKYOL- Yok yok rica ederim. Ama siz diyorsunuz ki büyük çoğunluğunu yaptık, bunu bir bakan taahhüdü olarak söyleyebiliriz. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Biz elimizden geleni yaptık. Bütün yaz boyunca, bakın şu anda Milli Eğitim Bakanlığı, buradan bu vesileyle Milli Eğitim Bakanlığı nın tüm personeline, Müsteşarından en alt birimindeki müstahdemine kadar ve il düzeyindeki bütün il müdürlerine ve öğretmenlerimize teşekkür ediyorum, biz yazın tatil yapmadık, Ramazan boyunca da çalıştık, şu anda da çalışıyoruz ve bu yıl tatil yapmadık. DİCLE CANOVA- Onu soracaktım, ders saatleri artırılıyor ama, öğretmen de çok önemli bu noktada. Sadece saat olarak artması yetmez, nitelik olarak da derste işlenen konuların doğru düzgün ele alınması gerekir. Öğretmenlerin eğitimiyle ilgili yaz boyu uzaktan eğitim verildi, onu biliyoruz. Bugün itibariyle de tekrar eğitime alındı öğretmenler ama, orada da şöyle bir eleştiri var: Uzaktan eğitim sistem tamamen değişti ne kadar faydalı olabilir? Ve 3 Eylül de başlayan yeni eğitim programı için geç kalınmadı mı? Öğretmenler hazır mı? TAHA AKYOL- Ayrıca, şöyle bir ek de yapmak lazım bu eleştiriye: Uzaktan eğitimle biz ansiklopedik bilgi, maddi bilgi, akademik bilgi vermiyoruz, davranış, öğretmenin nasıl davranacağı konusunda da bir eğitim söz konusu olduğu için

uzaktan eğitim yeterince etkili olmaz diye. Benim önem verdiğim pedagoglar söylediler bana. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Doğru söylüyorlar. Benim de davranış bilimleri doktorası olan birisi olarak değerlendirdiğinizde ve bütün ömrü boyunca da eğitim planı yapmış, eğitim uygulamış, öğretmen tarafıyla ve nihayet sonuçta da eğitimin etkinliğini ölçmüş birisi olarak baktığımda, genel ve teorik olarak bu eleştiri yapılabilir. Ama şimdi ben size sorayım, yine sizler ve kamuoyu cevap versin. Biz Haziran ayının 15 inden sonra bütün yıl boyunca çalışmış çabalamış ve yorulmuş öğretmenlerimize üç hafta boyunca eğitim yaptık. 258 bin öğretmenimiz muhatabımız oldu. Şimdi lütfen bakın, ben 81 ilde eğitim programı yapsaydım yüz yüze. Her dersliğe 40 öğretmen alsaydım yeteri kadar öğretim üyesi ve aynı konularda aynı politikalar hakkında bilgi verecek öğretim üyesi bulamazdım, bu ayrı bir şey ama, her üç hafta boyunca 40 çarpı 81 il deseydiniz, bu eğitimin ne kadar süreceğine dair bir fikriniz var mı? DİCLE CANOVA- Epeyi uzun sürerdi herhalde. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 80 ay sürecekti. Bugün sabahleyin ben tıpkı bugünkü yaptığımız yayına benzer bir yayınla 460 bin öğretmenimize hitap ettim ve bu 1 hafta sürecek. Ve biz orada yapılan değişiklikleri kendilerine anlatacağız. Yüz yüze eğitim yapma imkanı var mı? Aslında ben de biliyorum 24 kişiyi karşıma alayım, onlara A dan Z ye her şeyi anlatayım, hatta onlara ilgili animasyonları, bilişim ortamındaki bilgileri aktarayım DİCLE CANOVA- Belki belli bir geçiş süresi de bu yüzden olmalıydı diyenler de var tabii Sayın Bakan. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ama size bir şey söylemeliyim, yılın ne zamanında eğitim yapacaksınız? Yıl boyunca öğretmenlerimiz her gün eğitimde değiller mi? Eylül ün 17 sinden Haziran ın neredeyse 3. haftasına kadar eğitim yapacaklar. Bu sürede eğitim yapabilir misiniz siz? Önünüzde sadece yaz döneminde eğitiminiz var. Yaz dönemi, öğretmenlerimizin aynı zamanda tatil yapmak, dinlenmek ihtiyaç duyduğu bir zaman dilimi. Hem onların tatiline zaman düşüneceksiniz, hem eğitime hazırlık yapmaları için fırsat vereceksiniz, hem de eğitim yapacaksınız. Ülkenin potansiyelini, büyüklüğünü görmeden ve bunlara dair alternatif çözüm yollarına dair bir fikir üretmeden, sadece uzaktan eğitimin mahsurlarını teorik olarak tartışmak, bir kere Milli Eğitim Bakanlığına bir yarar sağlamıyor ve yol göstermiyor, bunu açıkça söyleyeyim ben. TAHA AKYOL- Şimdi bir izleyicimiz, bu soruyu size yöneltmeyeceğim; bir izleyicimiz diyor ki, 66 aylık çocuk altına kaçırabilir, bunu öğretmen mi temizleyecek? Halbuki siz anlattınız, bunlar zaten anaokuluna gidiyorlar, okul öncesi eğitime gidiyorlar MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bütün öğretmenlerimiz, insanlık hali başımıza gelir DİCLE CANOVA- 1. sınıfa ders verecek olan öğretmenlerden de şöyle tepkiler alıyoruz: Biz anaokulu öğretmeni olacağız şimdi? TAHA AKYOL- Bu yoğun, evet bu eleştiri yoğun.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Peki, 66 aylık çocukları almasaydık da müfredatı yine oyun temelli bir eğitime dönüştürseydik, aynı itirazı yapacaklar mıydı? Öğretmenin görevi, kendisine teslim edilen çocuğu en iyi şekilde yetiştirmektir. Bunun dışındaki itirazların çoğu istisnai itirazlardır. Şimdi şunu söylemeliyim: Eğer çocuğumuz altına yaparsa, eğer çocuğumuz bizim kontrol edemediğimiz bir durumla karşı karşıya kalırsa bütün öğretmenlerimiz nasıl davranacaklarını biliyorlar, kimse endişe etmesin. TAHA AKYOL- Zaten okul öncesi eğitime gidiyorlardı bu çocuklar. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet evet. DİCLE CANOVA- Sizin bir açıklamanız olmuştu, çok dikkatimi çekti, konuyu kapatmadan onu da sormak isterim; uygulamadaki bazı sorunlar aşılır, ilkesel doğrulardan işlevsel sorunlar için taviz vermem dediniz. Peki, işlevsel sorunlar çok yoğun olursa ve ilkeler soyut kalırsa? TAHA AKYOL- Sayın Bakan, sizin anlayacağınız bir kavram kullanacağım; ben sizin bu ifadenizi dogmatik buldum. İlkeliyi bir dogma MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Aslında sözün doğrusu o değil, şimdi soruyu TAHA AKYOL- Böyle olunca dogmatik DİCLE CANOVA- Gazetede yer aldığı şekliyle tırnak içi MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Benim esas söylediğim söz şu aslında: Stratejik doğruları operasyonel yanlışlara feda etmeyelim. Eğer stratejik olarak yaptığımız şey doğruysa, operasyonel hatalar sebebiyle bundan vazgeçilmemelidir. TAHA AKYOL- Somutlaştırın bunu lütfen. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Esas söylediğim şey şu: Şimdi şöyle örneklendireyim: Bir gemi düşünün, gideceği liman belli değil. Ama motoru çok iyi çalışıyor, kameraları çok iyi, 5 yıldızlı otel hizmeti veriyor, hizmetkarları da 5 yıldızlı oteldeki gibi hizmet veren insanlar şeklinde eğitilmişler. Gideceği limanı belli değil bu geminin. Böyle bir gemiye mi binmek istersiniz, yoksa gideceği limanı belli ama, ara sıra motoru tekliyor, bir tamir ediyorsunuz bir daha çalışıyor veya kamaralarındaki hizmetler 5 yıldızlı otel değil ama 4 yıldızlı bir otel. Bir limana gitmek istiyorsanız hangisine binersiniz. DİCLE CANOVA- Gideceği limanı bilmeyen gemiye binilmez, onu biliyorum. TAHA AKYOL- Öbür gemiye bindiniz mi inşallah yolda kalmaz diye dua edersiniz. DİCLE CANOVA- Evet, biraz tereddüt eder. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi Türkiye yeni bir liman belirledi, yeni bir vizyon tasarladı. Ve bu vizyonun temel hedefi de aslında adam yaratmak değil, temel hedefi küresel düzeyde rekabet edebilecek insan yaratmak, bilgi ve yetenekle donatmak. Eğer bu liman doğru bir limansa, bu sene derslik sorunumuz çıksaydı, öğretmen sorunu çıksaydı, ne bileyim özür atamalarıyla ilgili ihtiyaçları tam karşılayamasak idi bile bizim bu doğruya hep beraber destek vermemiz gerekiyordu. Şimdi doğrusunu söylemek gerekirse, biz bu konuda biraz

kendimizi yalnız hissediyoruz. Kendimizi ispat edeceğiz, ama 3-5 yıl geçtikten sonra. Bu kadar süre içerisinde çektiğimiz sıkıntılara değecek mi? Bu desteği görmemenin ortaya çıkarttığı sorunlara değecek mi, onu tartışmak lazım. TAHA AKYOL- Efendim, Mehmet Küçükbayrak ın bir sorusu var; Bakanımız kılık kıyafet ve saç konusunun serbestliği -yani ilkokulda saçlar tıraş ediliyor biliyorsunuz- konusunda ne düşünüyor? Bir de, bu okul önlüğü mecburiyeti MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çok açık, net, lafımı dolaştırmadan bir şeyi söylemek istiyorum tüm velilerimize, okul müdürlerimize, öğretmenlerimize, herkese. Yönetmeliğimizi değiştiremedik, gönlüm istiyordu ki değiştirelim, ama vaktimiz de olmadı. Bunu tartışacak, konuşacak fırsatımız da bulunmadı. Ama bütün bunlara rağmen, çocuklara saçı uzun diye, elbisesi böyle diye, kravatını şöyle bağladı diye hakaret etmelerini, aşağılamalarını hiçbir suretle insani bulmuyorum. Çocuklarımızı saçı sebebiyle göndermelerini, kravatı sebebiyle, giydiği elbise sebebiyle, elbisesinin rengi sebebiyle geri çevirmelerini hiçbir zaman doğru bulmuyorum; hiçbir çocuğumuz bu aşağılanmayı hak etmez. Bu açıdan söylüyorum ki, çocuklarımıza müsamaha gösterin. Saçı temiz olduğu, elbisesi temiz olduğu müddetçe, ahlaka, adaba ve sınıfın düzenini bozacak herhangi bir sonuç doğurmayacak türden olduğu müddetçe çocuklarımıza lütfen karışmasınlar. Bizim yapacağımız şey çocuklarımıza, kendi kendilerine öğrenebilecekleri fırsatları vermek, onlara sahip olacakları bilgileri kazandırmak olmalı. TAHA AKYOL- Ve çocuğun kişilik kazanması, bireyselleşmesi. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Biz odağımızı kaçırmamalıyız. TAHA AKYOL- Müfredat konusuna girelim mi? DİCLE CANOVA- Müfredat konusuna girelim, zaten orada hani bu kıyafetle ilgili de sorularımız olacak, malum yeni seçmeli dersler var. Ama onun öncesinde genel bir müfredat değişikliğini neler getiriyor, öğrenciler, öğretmenler nasıl bir müfredatla karşılaşacaklar bu dönem? Onu bir alırsak sizden, sonra tek tek geleceğiz. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi tabi müfredatla ilgili bizim esas yaptığımız çalışma, yine az önce ifade ettiğimi, ilkokul birinci sınıf, ortaokul birinci sınıf ve lise birinci sınıflarla ilgili, hata lise birinci sınıflarda da çok ciddi değişiklikler yapmadık. Esas bütün odağımızı ilkokul birinci sınıflarla ortaokul birinci sınıflara verdik, çünkü ortaokulda seçimlik dersler var biliyorsunuz, ilkokulda da programların gözden geçirilmesiyle ilgili düzenlemeler. Bir kere şunu söyleyeyim: Bu bahsettiğim sınıflarda hangi dersler okutulacak, içeriği ve kazanımları ne olacak, ana müfredatı belli oldu ve kamuoyuyla paylaşıldı, ilgililere duyuruldu, bizim web sitelerimizde de bunlar var. İkincisi; bunların ders kitapları hazırlandı mı diye bir endişe var. Türkiye tarihinde hiçbir zaman yeni konulan bir dersin ve yeni belirlenen müfredatın ders kitabı hemen o anda hazırlanıp sunulmadı zaten, bunları belirledikten sonra ders kitabı hazırlanıyor ve 1 yıl sürüyor. Dolayısıyla, bütün bunların ders kitabı hazır olacak, zaten öyleydi ve biz de onu başaracağız. DİCLE CANOVA- Ama öğretmenlerin elinde bir materyal olacak.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ama şu anda öğretmenlerin elinde kullanacakları her türlü eğitim-öğretim materyalini hazırladık ve kendilerine sunuyoruz. DİCLE CANOVA- Yabancı dil eğitimine gelirsek, ikinci sınıftan itibaren başlayacaklar artık. Bunu branş öğretmenleri mi verecek, yoksa yine sınıf öğretmenleri mi? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi özellikle öğretmenler için bizim dynet diye bir İngilizce programımız vardı ve çocuklara pilot uygulama olarak 1-2 yıldır uyguluyorduk. Yaklaşık 2 milyon çocuğumuzun pilot uygulamada aldığı ve özellikle bazı illerde de çok başarılı olduğumuz bir programdı. Orada ilkokulların versiyonu olan programları da koyuyoruz, bulabilirsek İngilizce öğretmenleriyle, bulamazsak sınıf öğretmenleri vasıtasıyla daha çok kelime bazlı, küçük birkaç kelimelik cümle bazlı bir eğitim iletişim esaslı mantıkla başlatılacak. TAHA AKYOL- Efendim, bu yeni derslerde kamuoyunda çok ilgi toplayan bir konu da, Hazreti Muhammed in, Peygamber Efendimizin hayatı ve Kur an-ı Kerim dersleri. Takdir edersiniz ki, dini konular sade vatandaştan yüksel felsefi düzeylere kadar çok geniş alanı kapsayan konular, felsefenin temel konularıyla ilgili konular. Tarihe baktığımızda, bu konuda işte büyük alimler de çıkmış, halk ozanları da çıkmış. Çocukların algılayabileceği bir düzeyde Kur-an ı Kerim dersi nasıl olacak? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi bakın, bir kere Kur-an ı Kerim dersini biz tıpkı İngilizce öğretiminde olduğu gibi seviye seviye yapacağız. 8 basamaklı bir seviye oluşturduk şimdi biz, hiçbir bilmeyen öğrenciden belirli bir seviyede Kur-an ı Kerim okumasını bilen, hatta birçok sureyi ezberlemiş çocuğa kadar ihtiyaçlara cevap verebilecekleri bir altyapı oluşturuyoruz. O açıdan bakıldığında, biz Kur-an ı Kerim dersini Kur an kurslarında olduğu gibi sadece Elif Ba yı öğreterek başlayacak bir yöntem izlemeyeceğiz. TAHA AKYOL- O çok klasik bir yöntem zaten. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabi. Biz, görecekler insanlarımız, Kur an-ı Kerim dersini ve özellikle Peygamber Efendimizin hayatını toplumun günlük yaşantısını bağdaştırarak öyle güzel anlatacağız ki, pek çok insan Kur-an kurslarındaki aldığı şeyin aslında pedagojik bir eğitim olmadığını bile belki fark edecek. TAHA AKYOL- Bu çok önemli efendim. Siz, Kur-an ı Kerim dersi ve Peygamber Efendimizin hayatını öyle bir anlatacaksınız ki, Kur an kurslarındaki eğitimin pedagojik olmadığını halk fark edecek. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bu lafı tekrar düzeltiyorum, belki bir itham gibi bir şey oldu, o niyetle söylemedim çünkü, onu düzeltiyorum. TAHA AKYOL- İthal değil de eleştiri olabilir, niye olmasın? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Kur-an kurslarındaki Kur an öğretmen ve Peygamber Efendimizin hayatını anlatma yöntemlerini bile etkileyecek ve değiştirtecek bir yöntemle yapacağız. Biz Kur-an ı insanlara, o dersi alan çocuklara sevdireceğiz, tercih eden çocuklar öyle yapacaklar. Peygamber Efendimizin hayatını da kronolojik bir siyer dersi olarak anlatmayacağız. İşte

571 de doğdu, işte şu tarihte hılf-ül fudül oldu, bu tarihte peygamberlik geldi, bu tarihte hicret etti, Bedir, Uhud savaşları böyleydi diye, tarih olarak anlatmayacağız. Biz bir toplum içerisinde... TAHA AKYOL- İnsani yönünü ön plana çıkarmak diye bir kavram kullanılıyor... MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Toplum içiresinde bir ferdi anlatacağız. Yani, normalde bizde bir peygamberi yahut da üstün bir şahsiyeti anlatış tarzı öyledir ki, peygamberi olağanüstü bir varlık gibi gösterirsiniz insanlığı ezersiniz. Halbuki biz, Peygamberi de bu toplumun içerisinde bir fert ama, bir fert olarak belirli bir yaşam biçimini öğreten, anlatan bir rehber, bir lider, bir insan olarak anlatacağız. Böylece, insanla Peygamberi aslında ayrıştırmadan toplumun birer ferdi ve toplum içerisinde beşeri ve toplumsal hayatın temel dinamiklerini öğreten birisi olarak göstereceğiz. DİCLE CANOVA- Müfredat hazırlanırken zorlandınız mı? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet, zorlandık. DİCLE CANOVA- Çünkü riskli konu var, bunu eleştirenler de olacaktır belki. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bakın size bir şey söyleyeyim... TAHA AKYOL- Ayrıca şu da var: Siz böyle, yani Kur an-ı Kerim in ve Hazreti Peygamber in hayatının bu şekilde öğretilmesini öngörürsünüz, müfredata böyle yazarsanız, ama din dersi verecek diye görevlendirdiğiniz adam bambaşka dünyanın adamıdır. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ama, konular, başlıklar ve kazanımlara baktığınız zaman, belki şey olabilir ama, çok büyük sapma gösterebileceğini zannetmiyorum. Biz yine Peygamber Efendimizin hangi zamanda doğduğunu, hangi zamanda peygamberlik geldiğini, hicretin ne zaman olduğunu yine anlatabileceğiz biz bütün bunların arasında. Ama şöyle bir şey yaptık biz: Kendi içimizde bile çok ciddi tartışmalar, hala farklı görüşler var. Bir ekip kurduk mesela, siz başka bir yaklaşım tarzıyla nasıl bunu yapardınız diye oturup müfredat hazırladılar. Başka bir ekip kurduk, o ekip başka bir müfredat hazırladık. Biz hazırlanan müfredatları uzun uzun tartıştık, sonra bu müfredatların ortak ve güzel yönlerini bir araya getiren bir üslup içerisinde bir tartışma daha yaptık, Talim Terbiye Kurulunun kabul ettiği bu 3 üncü yol oldu. TAHA AKYOL- Efendim, bu dersleri seçmeyenlerin, özellikle taşra mı diyeyim, Anadolu mu diyeyim, yetirince kültürel olarak çeşitlenmiş muhitlerde bu dersi seçmeyenlerin, işte bak görüyor musun, seçmedi diye bir mahalle baskısına maruz kalması. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Biz o konuda elimizden gelen tedbir neyse onu alırız. TAHA AKYOL- Ben de zaten Bakan olarak bunu açıklamanız için size söylüyorum, isteyen seçmeye bilir yani. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- İsteyen seçmeye bilir, hatta biz seçim konusunda herhangi bir zorlama olmasın diye çocuklara da okula gelmeden şu anda bilişim ortamında seçim yapabilecekleri bir imkan da sunduk. Şimdi biz

önümüzdeki haftadan itibaren çocuklarımızın hangi dersi seçeceklerini kendi evlerinde kendi aileleriyle beraber bilgisayar ortamında yapabilecekleri bir fırsat da sunuyoruz. Eğer kendi evlerindi bilişimle ilgili teknolojileri yetersizse, okula gelerek yahut da okulun laboratuvarını kullanarak yapabilirler. O yüzden birbirlerini etkileme de olsun istemedik bu konuda. Zaten bir çocuğumuz herhangi bir dersi alırken, öbür çocuğumuz boş geziyor olmayacak, o da bir başka dersi seçmiş olacak, herkes derste olacak. Daha da önemlisi, bir çocuğumuz Kur-an ı Kerim veya siyer dersini bu sene seçmeye bilir, öbürü seçmeye bilir, ama birkaç yıl sonra o çocuk da seçebilir. Dolayısıyla, bu sene seçmedi diye bazılarının seçmemesi sebebiyle itham edilebileceği bir ortamı, bir iklimi yaratmaya asla izin vermeyiz. Bu açıdan bakıldığında, biz insanlara tek alternatif sunmuyoruz. TAHA AKYOL- Efendim, bilişimden bahsettiniz, izleyicimiz Gülsüm Şahin bilim derslerinin neden zorunlu hale getirilmediğini böyle bir çağda diye sormuş. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çünkü, şu ana kadar verilen bilişim dersleri çocuklara, bilgisayarı nasıl açıp kapatacaklarını, belirli programları nasıl kullanacaklarını öğretiyordu ve çocuklar zaten bunu biliyorlar. Hatta bilmelerine gerek yok, ellerini verdiniz miydi 2 saat sonra öğreniyorlar. Biz bilişim ve tasarım diye ayrıca ders koyduk, dolayısıyla... DİCLE CANOVA- Kur-an ı Kerim dersine geçmeden, çok çünkü merak edilen bir şey, bu ders nasıl verilecek sınıfta? Örneğin kız çocuğu başını kapatacak mı, örneğin öncesinde abdest almak gerekecek mi? Çok tartışmalar oldu, zikir iddiaları ortaya atıldı. Bunlara da yanıt verebilir misiniz? MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Tabi herkes kendi varsayımı üzerinden sonuca gidiyor. Bunlar doğru değil, bizim programlarımızı görünce bakacak. Bir kere, bir; Kur-an ı Kerim okumanın bir adabı vardır, bir usulü vardır, Kuran ı Kerim okunurken belirli ritüelleri de yaparsınız. Ancak bizim dersimizde, biz çocuklarımıza, özellikle ilk seviyedeki çocukları Mushaf getirmelerini istemeyeceğiz... TAHA AKYOL- O yüzden de abdest almaları gerekmez dini bakımdan. MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yani, Kur-an ı Kerim e abdestle dokunmaları gerektiren bir durum doğmayacak. Belki başlarını örtmeleri gerektiren bir durum da olmayacak, belki çocuklarımızın pek çoğu, özellikle kızlarımızın akıl baliğ olmadığı için başını örtmesini gerektiren bir durum da olmayacak. Ama, buna rağmen çocuklar abdest almak istiyorlarsa, başlarını da kapatmak istiyorlarsa Kuran ı Kerim derslerinde, bunlara da niçin böyle yapıyorsunuz demeyeceğiz. Dolayısıyla, biz hakikaten Mushaf ın geldiği ve Mushaf karşısında, insanların eline Kur-an ı Kerim metnini alıp okudukları bir seviyedeyseler abdest almalarını tabi ki isteyeceğiz. Ama onun dışında çocuklar işin gereği neyse, kural neyse onu yapacaklar. Biz o konularda doğrusu eğer din bir şeyi öngörüyorsa ona teslim olacağız, Milli Eğitim Bakanlığı nın birtakım kuralları varsa herkesin ona teslim olmasını isteyeceğiz.