AB YOLUNDA KAMU YÖNETİMİNDE HER YERDE HESAP SORABİLİRLİK VE KALİTE KalDer Ankara Şubesi olarak 27 Şubat 2014 tarihinde 15.Kamu Kalite Sempozyumu nu Savunma Sanayii Müsteşarlığı nda gerçekleştirdik. Bu yılki Sempozyumda birbirinden değerli konuşmacı ve katılımcılarımızla AB Yolunda Kamu Yönetiminde Her Yerde Hesap Sorabilirlik ve Kalite ana temasını tartışmaya açtık. OECD, TEPAV, TÜSİAD, TÜBİTAK, Kalkınma Bakanlığı gibi birçok kurumdan konuşmacı Sempozyuma sunumlarıyla katkı sundular. Ayrıca başta kamu kurumları olmak üzere yaklaşık 80 farklı kurumdan katılımcının yer alması, kamu kurumlarında kaliteli sistemler geliştirmeye yönelik bir heves olduğunu göstermesi açısından bizleri sevindirdi. Bunun yanında, katılımcı portföyünün bu çeşitlilikte olması farklı kamu kurumları arasında etkileşime ve bilgi paylaşımına olanak sağladı. KalDer Ankara Şubesi olarak 2000 yılından beri kamu yönetiminde sürekli iyileşen yapılar kurmak çabasıyla Kamu Kalite Sempozyumları düzenliyoruz. Bu Sempozyumları düzenlemekteki amacımız, kamu yönetiminde yönetim kalitesini yükseltmek ve kurumsal mükemmelliğe ulaşmak için kamu çalışanlarına düşünsel fayda sağlamaktır. Kamu yönetiminde değişim-dönüşüm yalnızca mevzuat ya da yönetmeliklerle gerçekleştirmek yeterli değildir; kamu yönetiminin gündemini yakından takip eden sempozyumlar, kongreler ya da düşünce platformlarında, birçok kamu kurumundan temsilcilerin katılımıyla müzakere ederek/ikna olunarak oluşturulmuş sistemler, değişim yönünde küçük ama etkili adımlar olarak görülmelidir. KalDer Ankara Şubesi olarak bu yılki sempozyum hem nicelik hem de nitelik anlamında etkili olmuş ve bizi bu sempozyumların ileriki yıllarda da devamı konusunda yüreklendirmiştir.
15.Kamu Kalite Sempozyumu bu yıl KalDer Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı M. Fahir Altan ve KalDer Yönetim Kurulu Başkanı A. Hamdi Doğan ın açılış konuşmalarıyla başladı. Fahir Altan konuşmasında, sempozyumun ana temasını belirlerken Avrupa Birliği nin Türkiye İlerleme Raporu ndan yola çıktıklarını belirtti. Fahir Altan, AB Raporu nda da altı çizilen, kamu yönetiminde karar alma süreçlerinde Düzenleyici Etki Analizi yönteminin geliştirilmesi gerektiği konusuna vurgu yaparak, kamu kurumlarında şeffaflığın ve hesap verebilirliğin artırılmasının önemli olduğunu söyledi. Hamdi Doğan ise yaptığı konuşmada, yaşam kalitemizin iyileştirilmesinde bütün sektörleri düzenleyici olan kamu yönetimine en büyük rol ve liderlik düştüğünü ifade etti. Karar alma süreçlerine katılımı sağlamanın bir kültür değişimi olduğunu söyleyen Hamdi Doğan, katılımcılık dediğimiz zaman bundan politika ve stratejilerin oluşturulmasına, uygulama ve denetleme süreçlerine katılımın anlaşılması gerektiğinin altını çizdi. Fahir Altan ve Hamdi Doğan ın ardından söz alan Prof. Dr. Güven Sak, sunumuna Yerelin Sahibi Kim? sorusuyla başladı. Vatandaş olarak yerel meselelerinin bizleri pek fazla ilgilendirmediğini ve bizim seçimden seçime belediye başkanlarına bile dikkat etmediğimizi belirten Güven Sak, Türkiye de yerelin ve yerel kalkınmanın bir sahibinin olmadığını söyledi. Yerelin sorumlusunun Başbakan olmaması gerektiğini ifade eden Sak, demokrasimizin ve yaşamımızın kalitesini önce yereldeki ilişkileri geliştirerek artırabileceğimizi belirtti. Yerelde hesap sormanın kolaylığından dem vuran Sak, yerel katılım kanallarının açılmasının Türkiye de hesap sorabilirlik konusunda fayda sağlayacağını söyledi. Buna ek olarak, Türkiye de hesap verebilirlik olgusunun vasat kavramı üzerinden değerlendirildiğini ve bunun da vatandaş beklentilerini ortalamaya hapsettiğini belirten Sak, vatandaşın, idarenin her bir icraatını ayrı ayrı değerlendirebilmesi gerektiğini ifade etti. Güven Sak, konuşmasının sonunda merkezi idarenin yerel yönetimi domine etmek yerine ona destek olması gerektiğini ve Türkiye de sahibi olmayan bir yerel kalkınmanın hesap sormayı da zorlaştıracağını vurguladı. Sak sözlerini, idari yapımızı hesap sorulabilecek şekilde tasarlamamız gerekiyor diyerek bitirdi.
Sempozyumun ilk oturumu olan Kamuda Katılımcı Karar Verme Kültürünün Oluşturulması oturumunda söz alan Emin Dedeoğlu, 1990 sonrası dönemde kamu yönetiminin işleyiş mantığının değiştiğini, vatandaş taleplerine daha duyarlı, daha yerel, şeffaf, katılımcı ve hesap verebilir bir yönetim şeklinin ortaya çıktığını belirtti. Ayrıca Dedeoğlu, katılımcılık kültürünün etkilenmeye açık olabilmek, kendi doğrusunun en iyi olduğu fikrinden vazgeçmek ve dayatmaktan ziyade ikna etmeye çalışmaktan geçtiğini vurguladı. Aynı oturumda söz alan Kutluhan Taşkın ise katılımcılıkla beraber karar vermenin biraz daha zorlaştığını, insanları uzlaştırma ve zaman maliyetinin ortaya çıktığını ifade etti. Ancak Taşkın, bu maliyetin, kamu yönetiminin iyileştirilmesi ve verilen kararların kalitesinin artırılmasıyla karşılaştırıldığında önemli olmadığını belirtti. Bunun yanında Taşkın, kamu kurumlarında hesap verebilirliği sağlamak için kurum içerisinde izleme-değerlendirme sisteminin kurulması gerektiğinin altını çizdi. Bu oturumun son konuşmacısı olan Semanur Kurt ise, yerel yönetimlerde katılım araçlarının var olduğundan; fakat nasıl katılım sağlanacağı konusunda yöntemlerin eksik olduğundan ve bunların geliştirilmesi gerektiğinden bahsetti. Buna ek olarak, Semanur Kurt, yerel yönetimlerin Vatandaş Karnesi uygulamasıyla, sunulan kamu hizmetlerinin performansı hakkında hizmet kullanıcılarının değerlendirmelerine başvurmanın katılımcılık açısından önemli olduğunu vurguladı. Kurt örneğin Belediyenin verdiği hizmetle vatandaşın talepleri örtüşüyor mu? sorusuna cevap bu yolla verilebilir dedi. Sempozyumun ikinci oturumu olan Vatandaşın Kamu Yönetiminde-Hizmetinde Hesap Sorabilme Gücü ve AB Örnekleri oturumunda söz alan Prof. Dr. Funda Sivrikaya Şerifoğlu, Düzce Üniversitesi nde gerçekleştirdikleri katılımcılık ve hesap verebilirlik uygulamalarından örnekler verdi. Funda Sivrikaya Şerifoğlu, periyodik olarak bir araya gelen Düzce Üniversitesi nin tüm bileşenlerinin, sorunlarını ve muhtemel çözüm önerilerini tartışma olanağı bulduklarını ve bunun da üniversitelerinde hesap sorabilirliğin önünü açtığını belirtti. Sivrikaya Şerifoğlu nun ardından söz alan Rachel Holloway ise Avrupa Birliği üyesi devletlerin idari kapasitelerinde benzer kalite ve profesyonelliğe sahip olması gerektiğini ifade etti. Bu yüzden Holloway, Madrid Kriteri gereği üye ülkelerin idari yapılarının AB yasalarını uygulayabilecek şekilde tasarlanmasının şart olduğunu vurguladı. Bu noktada Düzenleyici Etki Analizi nin politika oluşturma
aracı olarak Türkiye deki kamu yönetiminde sistemli bir şeklide uygulanmasının bu şartı yerine getirmede önemli olduğunu belirtti. Çünkü Düzenleyici Etki Analizi uygulamalarının, hem hesap sorabilirliği mümkün kılmak hem de halkın karar alma süreçlerine katılımını sağlamak açısından kritik olduğunu vurguladı. Holloway den sonra söz alan Eray Akdağ, Türkiye nin AB üyelik sürecinde Etki Analizi uygulamasının olmazsa olmaz olduğunu belirterek başladığı konuşmasında Katılım hakkı olmaksızın vergi vermek imkânsızdır diyerek vatandaş katılımının kamu yönetiminde asli unsur olduğunu belirtti. Bu kapsamda, devletin vatandaşlar ve toplum tarafından denetlenebilmesi için bir dış denetim mekanizmasının kurulması gerektiğinin altını çizdi. Bunun dışında Akdağ, Türkiye de kamu yönetiminde katılımcılığın ve hesap sorabilirliğin sağlanabilmesi için güven artırıcı önlemlere geçmek zorunda olduğumuzu ifade etti. Sempozyumun son oturumu olan Kamunun Elindeki Bilgi ve Hesap Sorabilirlik oturumunda söz alan Prof. Dr. Muhittin Acar, hesap verebilirliğin millet adına kaynak, yetki ve güç kullananların süreçlere, sorunlara ve sonuçlara ilişkin olarak millete ve milletin temsilcilerine bilgi ve izahat verme görevi olarak tanımlanabileceğini belirtti. Bu tanıma ek olarak, hesap verebilirlik için justification sözcüğüne göndermede bulunan Acar, aslında hesap verebilirliğin kamu yönetimi açısından yaptım, çünkü diyebilmek -faaliyetlerini temellendirmek- olduğunu vurguladı. Bunun dışında Acar, her şeyin bahşedildiği insanların hesap soramayacağını ve hesap sorabilmenin de ancak ve ancak demokratik bir devlette söz konusu olabileceğini ifade etti. Muhittin Acar ın ardından söz alan Vuk Vujnovic, iletişimin kamu yönetimindeki karar alma süreçlerinin ayrılmaz bir parçası haline geldiğini söyledi. Vujnovic konuşmasında şunları belirtti. Vatandaş ve kamu yönetimi arasındaki iletişim, kamu kurumlarının işlerini ve kaynaklarını nasıl yöneteceğini belirlediği için iyi yönetişimin de ayrılmaz bir parçasıdır. Çünkü iletişim, vatandaşın bilgiye kolay ulaşımını ve bilginin anlaşılır bir dille sunulmasını da içinde barındıran iki yönlü bir şeydir. Dolayısıyla kamu kurumlarının, bilgiyi online olarak paylaşması, politika yapımına halk katılımını sağlayacak ve vatandaşın kamu yönetiminden hesap sorabilmesinin önünü açacaktır. Bu oturumun son konuşmacısı olan Murat Kahraman Güngör ise, Açık Devlet anlayışının, vatandaş güdümlü, aktif vatandaş katılımını önemseyen ve hizmet odaklı bir sistem olduğunu belirtti. Buna ek olarak Güngör, kamu yönetiminin -Açık Veri anlayışıyla- kişisel olmayan verileri herkesin kullanabileceği kanallardan paylaşmasının, politika oluşturma süreçlerinde daha isabetli kararlar alınabilmesini sağladığını ifade etti.
Özetle, bu yıl, Kamu Kalite Sempozyumu, genel olarak ülkemizde ve özel olarak da kamu yönetiminde yönetim kalitesini arttırma konusunda kritik olan konu başlıklarını gündemine alarak kamu kurumlarında farkındalık yaratmaya çalıştı. Bu konu başlıklarından bazıları şöyle sıralanabilir: Katılımcılık, Saydamlık, Hesap Verebilirlik/Hesap Sorabilirlik, Düzenleyici Etki Analizi, Vatandaş Odaklılık, Açık Devlet, Açık Veri. Yukarıdaki başlıklar ekseninde yürütülen tartışmalarla KalDer Ankara Şubesi olarak 15.Kamu Kalite Sempozyumu nu geride bıraktık. Sempozyumun temasının belirlenmesinde gönüllü katkılarını bizden esirgemeyen 15.Kamu Kalite Sempozyumu Tema Grubu başta olmak üzere bize kapılarını açan Savunma Sanayii Müsteşarlığı na, Sempozyumda konuşmacı olarak yer alıp desteklerini sunan panelistlere ve son olarak birçok farklı kurum ve kuruluştan katılımcı olarak Sempozyumu takip eden misafirlerimize teşekkürlerimizi sunarız.