HAK-İŞ KONFEDERASYONU RAPORU Üçlü Danışma Kurulu Toplantısı 18 Nisan 2013 Ankara 1
HAK-İŞ KONFEDERASYONU TAŞERON ÇALIŞMAYA İLIŞKIN GÖRÜŞ VE ÖNERİLER RAPORU Örgütsüzlüğü, güvencesiz çalışmayı, kayıtdışını, kuralsızlığı tetikleyen, insan onuruna yaraşır düzgün iş tanımını yok sayan alt işverenlik uygulaması, çalışma hayatının dengelerini bozmakta, ekonomik ve sosyal olarak büyük bir tahribat yaratmaktadır. HAK-İŞ Konfederasyonu olarak kölelik sistemiyle eş değer bir hale gelen ve kabul edilemez bulduğumuz alt işverenlik uygulamasını teşvik eden politikaların terk edilmesi gerektiğine inanıyoruz. Alt işveren işçilerinin, aynı işi yapan asıl işverenlere ait işçilerin tabi oldukları çalışma şartları (ücretler dâhil), iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri, işçilerin sendikal örgütlenme ve toplu sözleşme haklarını kullanılması gibi konularda yaşadıkları eşitsizliğin önüne geçilmelidir. Çalışma şartlarında hukukun delindiği, düşük ücretli ve sendikasız bir yapı oluşturma niyeti ile istismar edilen alt işverenlik uygulamasına ilişkin sosyal tarafların mutabakatıyla ciddi bir çalışma yapılmalıdır. Taşeron çalışma konusundaki tespit ve görüşlerimiz aşağıda ifade edilmiştir: 1. 4857 sayılı İş Kanununda yer alan asıl işveren-alt işveren ilişkisine yönelik tanım muhafaza edilmelidir. 2. 4857 sayılı İş Kanunu nun 2.maddesine, 5538 sayılı Kanun ile 01.07.2006 tarihinde, sosyal tarafların mutabakatı olmaksızın, ilave edilmiş olan 8. ve 9. fıkraları yürürlükten kaldırılmalıdır. 2
94 sayılı ILO sözleşmesi, 14.12.1960 tarihli ve 160 sayılı Kanun ile Türkiye Cumhuriyeti tarafından onaylamıştır. Bu husus, Resmi Gazetenin 21.12.1960 tarihli ve 10686 sayılı nüshasında yayımlanmıştır. 94 sayılı ILO sözleşmesi, kamu kuruluşları tarafından yaptırılacak işlerde, alt işverenler tarafından çalıştırılacak işçilere ödenecek ücret ve diğer sosyal haklara ilişkin asgari miktarların düzenlenmesini esas almaktadır. Bu kapsamda, taşeronlar tarafından çalıştırılan işçilere, işin dahili olduğu işkolu veya meslekte aynı tipteki iş için, toplu sözleşme veya mevzuatla kabul edilenlerden daha aşağı olmayacak şartlarda ücret ödenmesini ve aynı şartların sağlanmasını, ücret, yan ödeme ve çalışma şartlarının toplu sözleşme veya mevzuatla tespit edilmemiş olması halinde, taşeronlar tarafından en yakın ve en uygun bir bölgedeki işkolu veya meslekteki aynı tip iş için, toplu sözleşmenin uygulanması gerektiği, ancak, böyle bir düzenleme yoksa, mevzuatla tespit edilenden (asgari ücretten) az olmayacak şeklinde ücret, yan ödeme ve çalışma şartlarının işçilere temin edilmesini esas kabul etmektedir. Bakanlar Kurulu, 94 sayılı Uluslararası Çalışma Sözleşmesinin uygulanmasını sağlamak üzere, 88/13168 sayılı kararı almıştır. Bakanlar Kurulunun kararı, 01.11.1988 tarihli ve 19976 (asıl) sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır. 94 sayılı ILO sözleşmesinin Türkiye Cumhuriyeti tarafından onaylanmış olması ve Bakanlar Kurulunun 88/13168 sayılı kararı ile uygulamaya konulmuş olması nedeni ile Anayasanın 90.maddesinde yer alan hüküm gereğince, iç hukukta yer alan düzenlemeler usulüne uygun olarak onaylanmış olan uluslararası sözleşmelere aykırı olamayacaktır. Bu nedenle, 4857 sayılı İş Kanunu nun 2.maddesine, 5538 sayılı Kanun ile 01.07.2006 tarihinde, sosyal tarafların mutabakatı olmaksızın, ilave edilmiş olan 8. ve 9. fıkraların yürürlükten kaldırılması gerekir. 3
Ayrıca 4857 sayılı İş Kanunu nun 2.maddesine, kamu kurumları yönünden, 94 sayılı sözleşmenin uygulamasına yönelik yeni bir fıkra ilave edilmesi gerekir. 3. 4857 sayılı İş Kanunu nun 3.maddesinin 2.fıkrası, 5763 sayılı Kanun ile 15.05.2008 tarihinde değiştirilmiştir. Değiştirilen fıkra ile asıl işverene bağlı işyerlerinde iş alan alt işverene yükümlülükler getirilmiştir. Diğer taraftan, aslı işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğuna yönelik iddiaların, İş Müfettişlerince inceleneceği, Müfettiş raporuna işverenlerce itiraz edilebileceği, itiraz üzerine verilen mahkeme kararlarının kesin olduğu, mahkeme kararı ile muvazaalı işlemin tespiti halinde, alt işverenin tescil işleminin iptal edileceği ve alt işveren işçilerinin başlangıçtan itibaren asıl işveren işçisi sayılacakları düzenlenmiştir. Ancak, uygulamada, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğunun müfettiş raporu ile tespitine ilişkin işlemlere, işverenler tarafından yapılan itirazların reddine ve muvazaanın kesinleşmesine rağmen, mahkeme kararları ile kesinleşen müfettiş raporları uygulanmamaktadır. Bu durum, alt işverenler yanında çalıştırılan ancak, gerçekte asıl işveren işçisi olan çalışanların mağdur olmasına, sürekli ihtilaf yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Bu nedenle, 3.maddenin 2.fıkrasının, mahkeme kararları ile kesinleşen müfettiş raporlarının, asıl işverenler tarafından re sen uygulanmasını sağlayacak şekilde yeniden düzenlenmesi gerekir. 4. Alt İşveren işçilerinin ücret alacakları, senelik izinlerinin hak edilmesi ve kullanılması, kıdem tazminatı ile İşverenlerin değiştiği durumlarda yaşanan mağduriyetlere ilişkin İş Kanununda yer alan düzenlemeler güçlendirilmelidir. Alt İşveren işçilerinin ücret alacakları ile ilgili olarak 4857 sayılı İş Kanunu nun 2/6 maddesinin son cümlesinde işçiye karşı asıl işverenin de alt işveren ile birlikte sorumlu olduğu açık olarak hüküm altına alınmıştır. Alt İşveren işçilerinin senelik izinlerinin hak edilmesi ve kullanılması konusunda 4857 sayılı İş Kanunumuzun 53 ve devamı maddeleri geçerlidir. Alt İşverenlerin değiştiği durumlarda ise yine 4857 sayılı kanunun 6.ıncı maddesindeki koşullar gerçekleştiğinde yeni işverenin, 4
işçinin hizmet süresinin esas alındığı haklarda, işçinin eski işverenin yanında işe başladığı tarihe göre işlem yapmakla yükümlü olduğu düzenlenmiştir. 5. Kamu işyerlerinin istihdam ihtiyacı; asıl işleri de kapsayacak şekilde alt işverenlik müessesesine müracaat ederek değil, bilimsel çalışmayla uzman ekiplerce yapılacak iş değerlendirme çalışmaları sonucu belirlenecek norm kadro çalışmasıyla çözülmelidir. Kamu işyerlerinde, belirlenen norm kadrolarla yapılacak asıl işlerin dışında kalan işler içinse 4734 ve 4735 sayılı kanunlar ile alt mevzuat metinleri 94 sayılı ILO sözleşmesine uygun hale getirilmelidir. 6. Kıdem Tazminatı konusunda istisnasız her bir çalışan için güvence altına alınan haksızlıkların, adaletsizliklerin yaşanmayacağı bir sitem geliştirilmelidir. Kıdem tazminatının alınması konusunda yaşanan sorunların ortadan kaldırılması, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir noktaya taşınmasını garanti edecek güçlü bir sistem kurulmalıdır. HAK-İŞ, kıdem tazminatı konusunda kazanılmış haklardan geriye gidiş olmayacak şekilde özellikle özel sektörde yaşanan ve çalışanların mağduriyetine neden olan Kıdem Tazminatı sorunun çalışanlar lehine çözüme kavuşturulması için konuşmaktan, çözüm önerilerini tartışmaktan yanadır. Ancak kıdem tazminatında mevcut kazanılmış haklarda geriye gidişe neden olacak herhangi bir düzenlemeyi kabul edilemez ve tartışma konusu dahi yapılamaz bulduğumuzu da tekrar teyit ediyoruz. Konfederasyonumuz Kıdem Tazminatı konusunda bir fon oluşturulması yönündeki görüşlerini eskiden beri savunarak gelmektedir. 4857 sayılı kanunun hazırlık aşamasında görev alan Dokuz kişilik bilim heyetinin de tavsiyelerine uygun olarak hazırlanan taslak metin üzerinde ihtiyaç olan gerekli düzeltmeler sosyal tarafların mutabakatıyla yapılarak çalışmalar gerçekleştirilmelidir. 5
7. İş ve işçi bulmaya aracılık yapmak üzere özel istihdam bürolarının kurulması konusu 4857 sayılı iş kanunu ile yürürlüğe girmiştir. Ancak bu büroların aracı kurum olma niteliğinden çıkarılarak doğrudan işverenmiş gibi çalışmaları konusuna yönelik Ülkemizde yapılmak istenen yasal düzenlemeleri kabul etmemiz asla mümkün değildir. Sosyal koruma sitemleri geliştirilmemişken, iş kanununun uygulanması tam olarak sağlanamamışken, esnek çalışma modellerinin sosyal güvenlik boyutu sağlam temellere oturtulmamışken, sendikal örgütlenmenin önündeki engeller dururken, toplu iş sözleşmelerinin kapsamı AB ülkelerine kıyasla sınırlıyken oldubittiye getirilerek yapılacak bir düzenleme iş piyasasında bir kaos yaşanmasına neden olacak, işsizlik ve beraberindeki sorunların, çalışma hayatında yaşanacak sorunlarla birlikte daha da derinleşmesine neden olacaktır. Yapılacak tartışmalarda ILO nun bu konuda kabul ettiği 10.05.2000 tarihli ve 181 sayılı sözleşmesi (Ülkemiz bu sözleşmeyi kabul eden ülkeler arasında yer almamaktadır) ile AB nin 19 Kasım 2008 tarih ve 2008/104/EC tarihli yönergesi temel alınmalıdır. Yönergenin (11) ve (12) maddesinde sayılan düzenlemelerin hukukumuza aynen alınması halinde dahi bunların fiilen hayata geçmesi mevcut mevzuat hükümleri ile mümkün gözükmemektedir. Bu yönergeyi aynen kabul ettiğimizde bunun fiilen uygulamada hayata geçebilmesi için mevzuat açısından gerekli alt yapıya uygun olup olmadığımız konusunda teknik çalışma yapılabilir. Ancak bu çalışmalar tamamlanır ve gerçekten Yönergeye uygun istismara neden olmayacak uygulamanın hayata geçebileceği şartlar oluştuğu takdirde bu uygulama tartışma noktasına gelebilir. 8. Uzaktan çalışma ile ilgili olarak mevzuatımızdaki eksiklik giderilebilir. 6