Original Paper / Araştırma DOI: 10.5455/jmood.20160303113111 Çocukluk Çağı Travmaları ve Obsesif Kompulsif Belirtilerin İlişkisinin İncelenmesi Kadir Demirci 1 ÖZ: Çocukluk çağı travmaları ve obsesif kompulsif belirtilerin ilişkisinin incelenmesi Amaç: Çocukluk çağındaki travmatik yaşantıların birçok psikiyatrik hastalıkla ilişkili olduğu bilinmektedir. Çocukluk dönemindeki travmalar obsesif kompulsif belirtilerin artmasına neden olabilmektedir. Bu çalışmanın amacı çocukluk çağı travmaları ve obsesif kompulsif belirtiler arasındaki ilişki üniversite öğrencilerinde incelenmesidir. Yöntem: Çalışmaya toplam 201 üniversite öğrencisi (74 ü erkek, 127 si kız, ortalama yaş=21.83±2.01) dahil edilmiştir. Tüm katılımcılar sosyodemografik bilgi formu, Çocukluk Çağı Ruhsal Travma Ölçeği (CTQ-28), Padua Envanteri (PE) ve Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) kullanılarak değerlendirilmiş, elde edilen sonuçlar istatistiksel olarak analiz edilmiştir. Bulgular: CTQ kesme puanına göre yüksek çocukluk çağı travma puanı olan grupta, PE dürtüler, düşüncelere kapılma alt ölçekleri, PE toplam ve BDÖ puanları, çocukluk çağı travma puanı düşük olan gruptan anlamlı şekilde yüksek bulunmuştur. CTQ toplam puanının PE toplam puanı, düşüncelere kapılma, dürtüler ve kesinlik altölçek puanları ile anlamlı pozitif ilişki gösterilmiştir. Ayrıca, PE toplam skoru ile duygusal ihmal, duygusal istismar, cinsel istismar alt ölçek puanları arasında anlamlı pozitif ilişki belirlenmiştir. Çoklu lineer regresyon analizinde duygusal ihmal puanının, PE temizlik puanını tek başına yordayabileceği bulunmuştur. Sonuç: Çalışmamızın sonuçları duygusal travmaların daha çok olmak üzere, çocukluk çağı travmalarının obsesif kompulsif belirtilerle ilişkili olabileceğini göstermiştir. Anahtar kelimeler: çocukluk çağı travma, ihmal, istismar, obsesif kompulsif belirti Journal of Mood Disorders (JMOOD) 2016;6(1):7-13 ABSTRACT: The investigation of relationship between childhood trauma and obsessive-compulsive symptoms Objective: Childhood trauma experiences are known to be associated with various mental disorders. Childhood trauma can lead to an increase in obsessive-compulsive symptoms. The aim of present study was to investigate the relationships between childhood traumas and obsessivecompulsive symptoms in university students. Method: In total, 201 university students (74 males and 127 females; mean age=21.83±2.01) were included in the study. All participants were assessed using a sociodemographic form, Childhood Trauma Questionnaire (CTQ-28), Padua Inventory (PI), and Beck Depression Inventory (BDI). Then, statistical analyses were performed. Results: The impulse and rumination components of the PE, total PE scores, and BDI scores were higher in the group with high scores of childhood trauma than in the group with low scores according to the cut-off level on the CTQ. There were positive correlations significantly between the total scores of CTQ and ruminations, impulses, just-right subscales, and total scores of PI. In addition, there were significant positive correlations between the total score of PI and emotional neglect, emotional abuse, sexual abuse subscales scores of CTQ, and BDI scores. Multiple linear regression analyses showed that the significant and independent predictor of the scores of contamination/ washing were the emotional neglect score. Conclusion: The results of this study suggest that the childhood traumas, especially emotional traumas, may be associated with obsessive compulsive symptoms. Keywords: abuse, childhood trauma, neglect, obsessivecompulsive symptoms Journal of Mood Disorders (JMOOD) 2016;6(1):7-13 1 Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Psikiyatri Anabilim Dalı, Isparta-Türkiye Ya zış ma Ad re si / Add ress rep rint re qu ests to: Yrd. Doç. Dr. Kadir Demirci, Süleyman Demirel Üniversitesi, Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı, Isparta-Türkiye Telefon / Phone: +90-246-211-9336 Faks / Fax: +90-246-211-2830 Elekt ro nik pos ta ad re si / E-ma il add ress: kdrdmrc@yahoo.com Geliş ta ri hi / Date of received: 4 Şubat 2016 / February 4, 2016 Ka bul ta ri hi / Da te of ac cep tan ce: 3 Mart 2016 / March 3, 2016 Bağıntı beyanı: K.D.: Yazar bu makale ile ilgili olarak herhangi bir çıkar çatışması bildirmemiştir. Declaration of interest: K.D.: The author reported no conflict of interest related to this article. 7
Çocukluk çağı travmaları ve obsesif kompulsif belirtilerin ilişkisinin incelenmesi GİRİŞ Çocuğa bakım veren kişinin, kaza haricinde çocuğun psikososyal ve fiziksel gelişimini bozabilecek önlenebilir davranışları çocuk istismarı olarak tanımlanmaktadır. Çocuk istismarı; duygusal istismar, fiziksel istismar, cinsel istismar ve ihmal olarak dört gruba ayrılırken, ihmal de duygusal ve fiziksel olarak iki gruba ayrılmaktadır (1,2). Duygusal istismar bir çocuğun ruhsal sağlığını etkileyebilecek (sözel tehdit, alay etme, aşağılayıcı eleştiri gibi) herhangi bir davranış ya da söylem olarak; fiziksel istismar, genelde fiziksel zarar görmeyi de içeren bedensel bütünlüğü bozucu nitelikte fiziksel saldırılar (tokat atma gibi) olarak; cinsel istismar, çocuk ya da ergenin içinde yer aldığı her tür davranış (röntgencilik, genital bölgeye dokunma, ırza geçme gibi) olarak; duygusal ihmal, temel duygusal ve psikolojik ihtiyaçları (sevgi, bağlanma, ilgi gibi) sağlamada yetersizlik olarak ve fiziksel ihmal ise temel bakımla ilgili ihtiyaçları (beslenme, temizlik, eğitim gibi) sağlamada yetersizlik olarak tanımlanmaktadır (3,4). Çocukluk çağı travmaları duygusal, fiziksel, bilişsel, davranışsal ve sosyal alanlarda çocuğun gelişimini etkilemektedir (4). Bireyin savunmasız olduğu ve korunmaya ihtiyaç duyduğu çocukluk döneminde travmatik olaylar yaşamasının nörobiyolojik değişikliklerle ve erişkinlikte psikiyatrik bozuklukların ortaya çıkma riskinde artış ile ilişkili olduğu bilinmektedir (5,6). Çocukluk çağı travmalarının depresyon, psikotik bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu, sosyal fobi, travma sonrası stres bozukluğu, sınır kişilik bozukluğu, erişkin dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu ile ilişki gösterilmiştir (5-9). Bu bozukluklara ilave olarak kişinin sosyal ve mesleki işlevselliğini bozan, egodistonik tarzda, rahatsız edici, yineleyici ve anksiyete ortaya çıkaran düşünceler (obsesyonlar) ve anksiyeteyi azaltmak için gerçekleştirilen yineleyici davranış ya da zihinsel eylemlerle (kompulsiyonlar) karakterize obsesif kompulsif bozukluğun da çocukluk çağı travmaları ile ilişkili olabileceği bazı çalışmalarda gösterilmiştir (7,10). Çocukluk çağı travmatik yaşantılarının, obsesif kompulsif belirtilerin ilk kez ortaya çıkmasına neden olabileceği (11), başlangıçta rahatsız edici olmayan düşüncelerin obsesif nitelikte düşüncelere ilerlemesinde rol oynayabileceği (12), düşüncelerin yoğunluğunun ve sıklığının artmasında etken olabileceği (13) ve bunun yanında düşüncelerin içeriğine de etki edebileceği (14) bildirilmektedir. Obsesif kompulsif bozukluk ile içerik bakımından benzer, fakat sıklık, süre, yoğunluk ve rahatsız edicilik bakımından farklılık gösteren obsesyon ve kompulsiyonların genel toplumda da oldukça yaygın olduğu bilinmektedir (15). Klinik olmayan bu gruplarda obsesif kompulsif belirtilerin travmatik yaşantılarla ilişkisi bazı çalışmalarda araştırılmış ise de çalışmaların sonuçları farklılık göstermiştir (5,15,16). Çocukluk çağı travmaları ve obsesif kompulsif belirtiler arasındaki çalışmaların yetersiz oluşu ve sonuçlardaki farklılıklar göz önüne alındığında, çalışmamızda çocukluk çağı travmalarının obsesif kompulsif belirtiler üzerine etkisi olabileceği hipotezinden yola çıkılarak, üniversite öğrencilerinde çocukluk çağı travmaları ve obsesif kompulsif belirtiler arasındaki ilişkilerin araştırılması amaçlanmıştır. YÖNTEM Örneklem ve Uygulama Kesitsel özellikteki bu çalışma için Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi nde birinci ve beşinci sınıfta eğitim gören 300 öğrenciye ulaşılması planlanmıştır. Bilinen bir psikiyatrik hastalığı olan, bilişsel işlevleri etkileyebilecek organik ve/veya nörolojik hastalığı olan, 18 yaşından küçük veya 30 yaşından büyük olan, kronik bir fiziksel hastalık nedeniyle düzenli ilaç kullanan ve yabancı uyruklu olan öğrenciler çalışmaya alınmamıştır. Ders öncesinde amfilerde çalışma ve ölçekler hakkında bilgi verildikten sonra tüm katılımcılardan sosyodemografik bilgileri elde etmeye yönelik sosyodemografik bilgi formu, Çocukluk Çağı Ruhsal Travma Ölçeği (CTQ-28), Padua Envanteri (PE) ve Beck Depresyon Ölçeğini (BDÖ) doldurmaları istenmiştir. Katılımcılar tarafından ölçeklerin doldurulması ortalama 15-20 dakika sürmüştür. Ulaşılması planlanan kişilerden 25 kişiye devamsızlık gibi nedenlerle ulaşılamaması, 30 öğrencinin dışlama ölçütlerine uyması, 19 öğrencinin çalışmaya katılmayı kabul etmemesi, 25 öğrencinin de çalışma ölçeklerini eksik doldurması nedeniyle 127 si, kız, 74 ü erkek toplam 201 öğrenciye ait veriler incelenmiştir. Çalışma Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Klinik Araştırmalar Etik Kurulu tarafından onaylanmış ve tüm katılımcılardan yazılı onamları alınmıştır. Değerlendirme Araçları Sosyodemografik Veri Formu: Katılımcıların sosyodemografik özelliklerini belirlemek için bu çalışmada kullanılmak üzere araştırmacılar tarafından geliştirilmiş soru formudur. 8
K. Demirci Çocukluk Çağı Ruhsal Travma Ölçeği (CTQ-28): Bernstein ve arkadaşlarının 1994 yılında geliştirdiği, beşli Likert tipi özbildirim ölçeğidir (17). Duygusal istismar, fiziksel istismar, cinsel istismar, duygusal ihmal ve fiziksel ihmal olarak 5 alt ölçeği bulunan ölçek maddeleri 1-5 arasında puanlanmaktadır. Ölçeğin 28 soruluk formunun Türkçe ye adaptasyon, geçerlilik ve güvenilirlik çalışmasında cinsel ve fiziksel istismar için 5 puanın üzeri, fiziksel ihmal ve duygusal istismar için 7 puanın üzeri, duygusal ihmal için 12 puanın üzeri, toplam puan için ise 35 puanın üzeri kesme noktası olarak önerilmiştir (18). Padua Envanteri (PE): Sanavio tarafından 1988 yılında obsesif kompulsif bozukluk hastalarında ve sağlıklı bireylerde obsesyonların ve kompulsiyonların dağılımının ve şiddetinin ölçülmesi amacıyla geliştirilmiş bir özbildirim ölçeğidir (19). Özgün ölçek 60 maddeden oluşurken, daha sonraki dönemde 39 ve 41 madde içeren kısaltılmış formları geliştirilmiştir. Beşli Likert tipindeki ölçeğin her maddesi 0-4 arasında puanlanmaktadır. Ölçeğin 41 maddelik versiyonunun Türkçe geçerlilik ve güvenilirlik çalışması Beşiroğlu ve arkadaşları tarafından yapılmıştır (20). Ölçeğin temizlik, dürtüler, kontrol, düşüncelere kapılma ve kesinlik olarak beş alt faktörü tanımlanmıştır. Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ): Beck tarafından 1961 yılında geliştirilen, 21 adet kendini değerlendirme cümlesi içeren, dörtlü Likert tipi özbildirim ölçeğidir (21). Maddeler 0-3 arasında puanlanmakta ve toplam puan 0-63 arasında değişmektedir. Ülkemizde geçerlilik ve güvenilirlik çalışması Hisli ve arkadaşları tarafından yapılmış ve Türkçe ye uyarlanan ölçeğin kesim noktası 17 olarak belirlenmiştir (22). İstatistiksel Analiz İstatistiksel analizlerde SPSS (Statistical Package for Social Sciences Inc., Chicago, IL, USA) 15.0 paket programı kullanılmıştır. Değişkenlerin normal dağılıma uygun olup olmadıkları Kolmogorov-Smirnov testi ile değerlendirilmiş, normal dağılımı olan sürekli değişkenlerin karşılaştırılmasında bağımsız gruplarda t testi, normal dağılımı olmayan sürekli değişkenlerin karşılaştırılmasında Mann-Whitney U testi kullanılmıştır. Kategorik veriler Ki-Kare testi ile karşılaştırılmıştır. Parametrik sayısal değişkenler arasındaki ilişkiler Pearson ilişki testi ile, nonparametrik sayısal değişkenler arasındaki ilişkiler Spearman ilişki testi ile incelenmiştir. Ayrıca, çocukluk çağı travmaları ile obsesif kompulsif belirtiler arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla çoklu lineer regresyon analizi kullanılmıştır. p<0,05 değeri tüm analizlerde istatistiksel anlamlılık sınırı olarak kabul edilmiştir. BULGULAR Çalışmaya katılan bireylerin yaş ortalamaları 21.83±2.01 olup, katılımcıların 74 ünü (%36.8) erkek, 127 sini (%63.2) kadın bireyler oluşturmuştur. Katılımcılar CTQ toplam puanı kesme noktasına göre iki gruba ayrıldıklarında, erkeklerin %25.67 sinde (n=19), kadınların %22.06 sında (n=28) CTQ puanlarının yüksek olduğu, gruplar arasında cinsiyet dağılımı açısından anlamlı fark olmadığı (p=0.60), CTQ puanı düşük olan grubun yaş ortalamasının CTQ puanı yüksek olan gruptan anlamlı düzeyde yüksek olduğu bulunmuştur (p=0.04). CTQ puanı yüksek olan grubun BDÖ puanının, PE toplam puanının, PE düşüncelere kapılma ve dürtüler alt ölçek puanlarının CTQ puanı düşük olan gruptan anlamlı düzeyde yüksek olduğu belirlenmiştir (sırasıyla, p<0.001, p=0.04, p=0.001, p=0.001). Gruplar arasında PE temizlik, kontrol ve kesinlik alt ölçek puanları bakımından anlamlı fark bulunmamıştır (sırasıyla, p=0.95, p=0.19, p=0.18). CTQ puanı yüksek olanların %34 ünde (n=16) BDÖ puanı yüksek bulunurken, CTQ puanı düşük olanların %10.4 ünün (n=16) BDÖ puanı yüksek bulunmuş, aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.001). CTQ kesme puanına Tab lo 1: CTQ kesme puanına göre ayrılan grupların demografik özelliklerinin, BDÖ ve PE puanlarının karşılaştırılması CTQ puanı > 35 (n=47) CTQ puanı 35 (n=154) p Cinsiyet (E/K) 19/28 55/99 0.60 Yaş 21.34±1.67 21.98±2.09 0.04 BDÖ 13.68±9.05 8.31±7.77 <0.001 Padua Temizlik 12.46±8.05 12.38±8.00 0.95 Padua Düşüncelere kapılma 14.48±8.51 10.07±8.07 0.001 Padua Dürtüler 5.57±4.60 3.40±3.83 0.001 Padua Kontrol 8.72±6.90 7.68±7.02 0.19 Padua Kesinlik 4.34±4.55 3.25±3.54 0.18 Padua Toplam 45.38±26.47 36.80±24.11 0.04 9
Çocukluk çağı travmaları ve obsesif kompulsif belirtilerin ilişkisinin incelenmesi göre ayrılan grupların demografik özelliklerinin, BDÖ ve PE puanlarının karşılaştırılmasına ilişkin veriler Tablo 1 de gösterilmiştir. Katılımcıların CTQ alt ölçekleri kesme puanlarına göre ayrılmış, PE alt ölçek ve PE toplam puanlarına göre karşılaştırılmışlardır. Ölçek puanına göre fiziksel ihmali olanların PE dürtüler ve kesinlik alt ölçek puanlarının fiziksel ihmali olmayanlardan anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu bulunmuştur (her ikisi için p=0.04). Ölçek puanına göre duygusal ihmali olanların PE düşüncelere kapılma, dürtüler, kontrol ve toplam puanlarının duygusal ihmali olmayanlardan anlamlı şekilde daha yüksek olduğu belirlenmiştir (sırasıyla p<0.001, p<0.01, p=0.03, p=0.01). Ölçek puanına göre duygusal istismarı olanların PE düşüncelere kapılma, dürtüler ve toplam puanlarının duygusal istismarı olmayanlardan anlamlı şekilde daha yüksek olduğu bulunmuştur (sırasıyla p=0.001, p=0.002, p=0.03). Ölçek puanına göre cinsel istismarı olanların PE düşüncelere kapılma ve toplam puanlarının cinsel istismarı olmayanlardan anlamlı şekilde daha yüksek olduğu belirlenmiştir (sırasıyla p=0.01, p=0.02). Ölçek puanına göre fiziksel istismarı olan ve olmayanlar arasında PE alt ölçek ve toplam puanları açısından anlamlı fark olmadığı bulunmuştur (tümü için p>0.05). CTQ alt ölçekleri kesme puanlarına göre ayrıldıklarında PE alt ölçek ve toplam puanları açısından karşılaştırılmalarına ilişkin veriler Tablo 2 de sunulmuştur. CTQ, PE ve BDÖ ölçekleri puanları arasındaki ilişki incelendiğinde, CTQ toplam puanı ile PE düşüncelere kapılma, dürtüler, kesinlik ve toplam puanları arasında anlamlı pozitif ilişki olduğu bulunmuştur (sırasıyla, r=0.327, p<0.01; r=0.290, p<0.01; r=0.164, p<0.05; r=0.189, p<0.01). CTQ alt ölçeklerinin ilişkileri incelendiğinde ise; fiziksel ihmal puanı ile PE dürtüler puanı arasında anlamlı pozitif ilişki olduğu (r=0.153, p<0.05), CTQ duygusal ihmalpuanı ile PE düşüncelere kapılma, dürtüler, kesinlik ve toplam puanları arasında pozitif yönde anlamlı ilişki olduğu bulunmuştur (sırasıyla, r=0.315, p<0.01; r=0.288, p<0.01; r=0.150, p<0.05; r=0.179, p<0.05). CTQ duygusal istismar puanının PE düşüncelere kapılma, dürtüler ve toplam puanları ile anlamlı pozitif ilişkili olduğu (sırasıyla, r=0.340, p<0.01; r=0.266, p<0.01; r=0.182, p<0.01), CTQ cinsel istismar puanının ise PE düşüncelere kapılma ve toplam puanları ile anlamlı pozitif ilişkili oldukları belirlenmiştir (r=0.171, p<0.05; r=0.157, p<0.05). Ayrıca BDÖ puanının PE nin tüm alt ölçek puanları ve toplam puanı ile anlamlı pozitif ilişkili olduğu bulunmuştur (tümü için p<0.05). Ölçekler arasındaki ilişki verileri Tablo 3 de gösterilmiştir. Tab lo 2: CTQ alt ölçekleri kesme puanlarına göre ayrıldıklarında PE alt ölçek ve toplam puanları açısından karşılaştırılması Temizlik p Düşüncelere kapılma p Dürtüler p Kontrol p Kesinlik p Toplam p Fiziksel ihmal>7(n=49) 11,36±7,30 0,29 11,97±8,96 0,48 4,81±4,22 0,04 7,95±7,12 0,94 4,69±4,68 0,04 40,61±26,64 0,79 Fiziksel ihmal 7(n=152) 12,73±8,19 10,82±8,18 3,61±4,05 7,91±6,97 3,13±3,42 38,23±24,35 Duygusal ihmal >12(n=33) 12,78±8,48 0,76 16,27±9,08 <0,001 5,93±4,82 <0,01 10,24±7,93 0,03 5,03±5,07 0,07 49,96±28,79 0,01 Duygusal ihmal 12(n=168) 12,32±7,91 10,08±7,86 3,51±3,85 7,47±6,72 3,21±3,46 36,61±23,52 Duygusal istismar > 7(n=37) 12,56±8,04 0,89 14,51±7,63 0,001 5,40±3,97 0,002 8,56±6,12 0,18 4,51±4,28 0,05 45,29±23,71 0,03 Duygusal istismar 7(n=164) 12,36±8,00 10,33±8,36 3,57±4,08 7,78±7,18 3,28±3,68 37,34±24,97 Fiziksel istismar > 5(n=22) 11,45±8,19 0,55 11,36±6,96 0,58 5,04±4,40 0,09 7,50±5,24 0,82 3,95±4,38 0,63 39,31±25,31 0,95 Fiziksel istismar 5(n=179) 12,51±7,98 11,07±8,54 3,77±4,07 7,97±7,19 3,45±3,75 38,74±24,90 Cinsel istismar > 5(n=15) 14,20±5,63 0,36 15,66±7,99 0,01 5,40±3,90 0,05 9,86±5,24 0,05 3,41±3,68 0,36 49,20±18,73 0,02 Cinsel istismar 5(n=186) 12,25±8,14 10,73±8,31 3,79±4,12 7,76±7,10 4,73±5,18 37,97±25,16 10
K. Demirci Tab lo 3: CTQ ve BDÖ ile PE ölçek puanları arasındaki ilişki Padua Envanteri CTQ Temizlik Düşüncelere kapılma Dürtüler Kontrol Kesinlik Toplam CTQ Fiziksel ihmal 0.006 0.118 0.153* 0.000 0.106 0.058 CTQ Duygusal ihmal -0,013 0.315** 0.288** 0.104 0.150* 0.179* CTQ Duygusal istismar -0.019 0.340** 0.266** 0.114 0.135 0.182** CTQ Fiziksel istismar -0.043 0.043 0.124 0.019 0.033 0.009 CTQ Cinsel istismar 0.106 0.171* 0.136 0.134 0.064 0.157* CTQ Toplam -0.005 0.327** 0.290** 0.115 0.164* 0.189** BDÖ 0.363** 0.687** 0.518** 0.469** 0.452** 0.627** *p<0.05, **p<0.01 Obsesif kompulsif belirtileri öngören değişkenlerin belirlenmesi amacıyla yapılan çoklu lineer regresyon analizine PE toplam puanı bağımlı değişken olarak; yaş, cinsiyet, BDÖ puanı, CTQ toplam, fiziksel ihmal, duygusal ihmal, fiziksel istismar, duygusal istismar, cinsel istismar puanları bağımsız değişkenler olarak analize dahil edilmişlerdir. Regresyon analizi sonucunda yaş (β=-0.12, t=-2.16, p=0.03) ve BDÖ puanlarının (β=0.60, t=11.01, p<0.001) PE toplam puanının tek başlarına yordayabildikleri; CTQ toplam puanının ve alt ölçek puanlarının ise tek başlarına PE toplam puanı üzerine yordayıcı etkilerinin olmadığı bulunmuştur. PE alt ölçeklerinin tek başlarına bağımlı değişken olarak dahil edildikleri analizlerde ise CTQ toplam puanının (β=0.66, t=1.95, p=0.04), fiziksel ihmal puanının (β=-0.29, t=-2.35, p=0.02), duygusal ihmal puanının (β=-0.33, t=-1.90, p=0.04) ve cinsel istismar puanının (β=-0.18, t=-2.08, p=0.03) PE kontrol puanının tek başına yordayıcısı oldukları bulunmuştur. Ayrıca duygusal ihmal puanının (β=-0.16, t=-2.37, p=0.02) PE temizlik puanını tek başına predikte edebileceği bulunmuştur. TARTIŞMA Çalışmanın bulguları, çocukluk çağı travma puanı yüksek olan bireylerin obsesif kompulsif belirtilerinin daha fazla olduğunu, çocukluk çağı travma ölçeği puanları ile obsesif kompulsif belirtiler ve bunların alt ölçekleri arasında anlamlı ilişkiler olduğunu ortaya çıkarmıştır. Obsesif kompulsif bozukluk hastalarında çocukluk çağı travmalarının sağlıklı bireylere oranla daha sık olduğunu gösteren çalışmalar olmakla birlikte (7,23), iki grup arasında çocukluk çağı travmalarının sıklığının farklı olmadığını bildiren çalışmalarda bulunmaktadır (24). Carpenter ve ark. çalışmalarında obsesif kompulsif bozukluk hastalarında kontrol grubuna kıyasla fiziksel istismar, duygusal istismar, fiziksel ihmal ve duygusal ihmal puanlarının anlamlı düzeyde yüksek olduğunu, cinsel istismar puanları arasında anlamlı fark olmadığını bulmuşlardır (10). Bir başka çalışmada obsesif kompulsif bozukluğu olan hastalarda özellikle duygusal ihmal şeklindeki travmaların daha yüksek olduğu bulunmuş, çocukluk çağı travmalarının bu hastalığın gelişmesinde rolü olabileceği bildirilmiştir (7). Mathews ve ark. üniversite öğrencilerinde çocukluk çağı travmaları ile obsesif kompulsif belirtiların ilişkisini araştırdıkları çalışmalarında, obsesif kompulsif belirtiların özellikle duygusal istismar ve fiziksel ihmal ile ilişkili olduğunu, duygusal istismar ve fiziksel istismarın tek başlarına obsesif kompulsif belirti şiddetinde artma ile ilişkili olduğunu bulmuşlardır (5). Ülkemizde üniversite öğrencilerinin değerlendirildiği bir çalışmada ise, obsesif kompulsif belirtilerin çocukluk çağı travmalarından daha çok disosiyatif yaşantılarla ilişkili olduğu, çocukluk çağı travmalarının ise daha çok düşüncelere kapılma ve dürtü puanları ile ilişkili olduğu, temizlik, kontrol ve kesinlik puanları ile ilişkisinin olmadığı bulunmuştur (14). Aynı çalışmada duygusal ihmalin sadece temizlik puanıyla, duygusal istismarın ise sadece düşüncelere kapılma puanı ile ilişkili olduğu belirlenmiştir. Bizim çalışmamızda çocukluk çağı travma puanı yüksek olan bireylerde düşüncelere kapılma ve dürtü puanlarının yüksek olması Açıkel ve ark. nın çalışması (14) ile uyumlu görünmektedir. Çalışmamızın sonuçları incelendiğinde çocukluk çağı travmaları ile en belirgin ilişkinin düşüncelere kapılma ve dürtü puanları ile olduğu göze çarpmaktadır. Çocukluk çağı travma toplam puanı yüksek olan bireylerde obsesif kompulsif belirtiler toplam puanının yüksek oluşu ve aralarında anlamlı ilişkilerin varlığı literatürde bu iki durumun ilişkisini ileri süren çalışmaları desteklemiştir (5,7,10,14). Erişkin yaşamda farklı psikiyatrik hastalıklar üzerine çocukluk çağı travmalarının etkisi olabileceği gösterilmiş 11
Çocukluk çağı travmaları ve obsesif kompulsif belirtilerin ilişkisinin incelenmesi olsa da, bu etkinin travmanın tipi ile değişebileceği bulunmuştur (25). Duygusal travmaların anksiyete belirtileri ile daha çok ilişkili olabileceği bildirilmiştir (26). Çalışmamızda duygusal ihmal puanları yüksek olan bireylerde, düşüncelere kapılma, dürtüler, kontrol ve PE toplam puanları yüksek bulunmuş; bunun yanında düşüncelere kapılma, dürtüler, kesinlik ve PE toplam puanlarıyla duygusal ihmal puanlarının anlamlı ilişki ortaya çıkmıştır. Ayrıca duygusal istismar puanı yüksek olanların düşüncelere kapılma ve dürtüler puanları yüksek bulunmuş ve bunlarla anlamlı pozitif ilişki gösterilmiştir. Duygusal travmalara ilişkin bulunan bu bulgular literatürde yer alan obsesif kompulsif bozuklukla duygusal travmaların daha fazla ilişkili olduğu bilgisi ile uyumlu olarak değerlendirilmiştir (7,10). Çalışmamızda obsesif kompulsif belirtiler ile fiziksel istismar puanlarının anlamlı ilişkisi bulunmamıştır. Bunun yanında fiziksel istismar puanı yüksek olan bireylerin obsesif kompulsif belirti puanlarının hiçbirinin farklı olmadığı bulunmuştur. Sonuçlarımızı destekleyen bir çalışmada fiziksel istismar puanının obsesif kompulsif belirtilerle şaşırtıcı şekilde negatif ilişkili olduğu bildirilmiştir (5). Cinsel istismar ve fiziksel ihmal puanlarının obsesif kompulsif belirtilerle zayıf ilişkilerinin olduğu çalışmamızın bir diğer sonucu olarak görünmektedir. Çalışmamızda beklendiği şekilde katılımcıların depresyon puanlarının çocukluk travma puanı yüksek olanlarda anlamlı şekilde yüksek olduğu ve PE toplam ve alt ölçek puanlarının tamamıyla anlamlı ilişki gösterdiği bulunmuştur. Çocukluk çağı travmalarının obsesif kompulsif belirtiler üzerindeki olası yordayıcı etkisi incelendiğinde, travma puanlarının PE toplam puanı üzerine yordayıcı etkilerinin olmadığı bulunmuştur. Bu durum çocukluk çağı travmalarının obsesif kompulsif belirtilar ile ilişkilerinin depresyon ve yaş gibi başka faktörlerden bağımsız düşünülemeyeceği şeklinde yorumlanmıştır. Klinik dışı örneklemin incelendiği bir çalışmada sonuçlarımıza benzer şekilde, çocukluk çağı travmaları ve obsesif kompulsif belirtiler arasındaki ilişkinin anksiyete, depresyon ve işlevsel olmayan inançlar üzerinden indirekt bir ilişki olduğu bulunmuştur (15). Çalışmamızda duygusal ihmal puanının PE temizlik puanını bağımsız şekilde predikte edebileceği bulunmuş olup, bu sonuç önceki bir çalışmadaki sonucu teyit etmiştir (14). CTQ toplam, fiziksel ihmal, duygusal ihmal ve cinsel istismar puanlarının PE kontrol puanını tek başına yordayabildiklerinin bulunması ise literatürde yer almayan yeni bir sonuç olarak yorumlanmıştır. Çalışmanın kesitsel özellik taşıması, örneklemimizin küçüklüğü, tek merkezde yürütülmüş olması, klinik dışı örneklemin incelenmiş olması, psikiyatrik eştanıların bilinen psikiyatrik hastalık olup olmamasına dayalı olarak değerlendirilip yapılandırılmış klinik görüşmelerle değerlendirilmemesi çalışmamızın kısıtlılıklarından bazılarıdır. Bu kısıtlılıklara rağmen çalışmamızın, çocukluk çağı travmaları ile obsesif kompulsif belirtiler arasındaki ilişki inceleyen ve farklı sonuçları olan çalışmalara yeni bulgular eklemesi bakımından literatüre katkı sağladığını düşünmekteyiz. Bireylerin çocukluk ve ergenlik döneminde çocukluk çağı travmaları açısından incelenmeleri ve tespit edilen ruhsal sorunlara yönelik tedavilerin erken yapılması, erişkin yaşlarda obsesif kompulsif belirtilerin ortaya çıkmasını önlemeye katkı sağlayabilir. Kaynaklar: 1. Yargıç İ, Ersoy E, Batmaz Oflaz S. The relation of childhood trauma with suicide attempt and self-mutilation. Anatolian Journal of Psychiatry. 2012;13:277-84. 2. Polat O. Çocuk ve Şiddet. İstanbul: Der Yayınları, 2001. 3. Bernstein DP, Stein JA, Newcomb MD, Walker E, Pogge D, Ahluvalia T, Stokes J,Handelsman L, Medrano M, Desmond D, Zule W. Development and validation of a brief screening version of the Childhood Trauma Questionnaire. Child Abuse Negl. 2003;27:169-90. 4. Carr CP, Martins CM, Stingel AM, Lemgruber VB, Juruena MF. The role of early life stress in adult psychiatric disorders: a systematic review according to childhood trauma subtypes. J NervMentDis. 2013;201:1007-20. 5. Mathews CA, Kaur N, Stein MB. Childhood trauma and obsessivecompulsive symptoms. Depress Anxiety. 2008;25:742-51. 6. Barrigón ML, Diaz FJ, Gurpegui M, Ferrin M, Salcedo MD, Moreno-Granados J, Cervilla JA, Ruiz-Veguilla M. Childhood trauma as a risk factor for psychosis: A sib-pair study. J Psychiatr Res. 2015;70:130-6. 7. Lochner C, du Toit PL, Zungu-Dirwayi N, Marais A, van Kradenburg J, Seedat S, Niehaus DJ, Stein DJ. Childhood trauma in obsessivecompulsive disorder, trichotillomania, and controls. Depress Anxiety. 2002;15:66-8. 8. Oquendo M, Brent DA, Birmaher B, Greenhill L, Kolko D, Stanley B, et al. Posttraumatic stress disorder comorbid with major depression: factors mediating the association with suicidal behavior. Am J Psychiatry. 2005;162:560-6. 9. Mandelli L, Petrelli C, Serretti A. The role of specific early trauma in adult depression: A meta-analysis of published literature. Childhood trauma and adult depression. Eur Psychiatry. 2015;30:665-80. 12
K. Demirci 10. Carpenter L, Chung MC. Childhood trauma in obsessive compulsive disorder: the roles of alexithymia and attachment. Psychol Psychother. 2011;84:367-88. 11. De Silva P, Marks M. Traumatic experiences, post-traumatic stress disorder andobsessive-compulsive disorder. Int Rev Psychiatry. 2001;13:172-80. 12. De Silva P, Marks M. The role of traumatic experiences in the genesis of obsessive-compulsive disorder. Behav Res Ther. 1999;37:941-51. 13. Dinn WM, Harris CL, Raynard RC. Posttraumatic obsessivecompulsive disorder: a three-factor model. Psychiatry. 1999;62:313-24. 14. Sasson Y, Dekel S, Nacasch N, Chopra M, Zinger Y, Amital D, Zohar J. Posttraumatic obsessive-compulsive disorder: a case series. Psychiatry Res. 2005;135:145-52. 15. Çelikel H, Beşiroğlu L. Childhood trauma experience, dissociation and obsessive- compulsive symptoms in non-clinical samples. Anatolian Journal of Psychiatry. 2008;9:75-83. 16. Briggs ES, Price IR. The relationship between adverse childhood experience and obsessive-compulsive symptoms and beliefs: the role of anxiety, depression, and experiential avoidance. J Anxiety Disord. 2009;23:1037-46. 17. Bernstein DP, Fink L, Handelsman L, Foote J, Lovejoy M, Wenzel K, Sapareto E, Ruggiero J. Initial reliability and validity of a new retrospective measure of child abuse and neglect. Am J Psychiatry. 1994;151:1132-6. 18. Şar V, Özturk E, İkikardeş E. Validity and reliability of the Turkish Version of Childhood Trauma Questionnaire (CTQ). Turkiye Klinikleri J Med Sci. 2012;32:1054-63. 19. Sanavio E. Obsessions and compulsions: The Padua Inventory. Behav Res Ther. 1988;26:169-77. 20. Beşiroğlu L, Ağargün MY, Boysan M, EryonucuB, Güleç M, Selvi Y. Obsesif-kompulsif belirtilerin değerlendirilmesi: Padua Envanteri nin Türk toplumunda geçerlik ve güvenilirliği. Turk Psikiyatri Derg. 2005;16:179-89. 21. Beck AT, Ward CH, Mendelson M, Mock J, Erbaugh J. An inventory for measuring depression. Arch Gen Psychiatry. 1961;4:561-71. 22. Hisli N. Reliability and validity of Beck Depression Inventory among university students. Turk J Psycho. 1989;7:3-13. 23. Hartl TL, Duffany SR, Allen GJ, Steketee GS, Frost RO. Relationships among compulsive hoarding, trauma, and attention-deficit/ hyperactivity disorder. Behavior Research and Therapy. 2005;43:269-76. 24. Grabe HJ, Ruhrmann S, Spitzer C, Josepeit J, Ettelt S, Buhtz F, Hochrein A, Schulze-Rauschenbach S, Meyer K, Kraft S, Reck C, Pukrop R, Klosterkötter J, Falkai P, Maier W, Wagner M, John U, Freyberger HJ. Obsessive-compulsive disorder and posttraumatic stress disorder. Psychopathology. 2008;41:129-34. 25. Sar V, Akyuz G, Kugu N, Ozturk E, Ertem-Vehid H. Axis I dissociative disorder comorbidity in borderline personality disorder and reports of childhood trauma. J Clin Psychiatry. 2006;67:1583-90. 26. Krause ED, Mendelson T, Lynch TR. Childhood emotional invalidation and adult psychological distress: the mediating role of emotional inhibition. Child Abuse Negl. 2003;27:199-213. 13