ĐÇĐNDEKĐLER. Kabul ve Onay Đçindekiler Önsöz Simgeler ve Kısaltmalar. Çizelgeler. 1. GĐRĐŞ Mastitis 2

Benzer belgeler
MEME LOBU YANGISI. süt endüstrisinde önemli ekonomik kayıp. süt veriminde azalma sütün imhası laboratuvar giderleri ilaç giderleri vet.hek.

MEME LOBU YANGISI. süt veriminde azalma sütün imhası laboratuvar giderleri ilaç giderleri vet.hek. giderleri. süt endüstrisinde önemli ekonomik kayıp

MEME LOBU YANGISI. süt veriminde azalma sütün imhası laboratuvar giderleri ilaç giderleri vet.hek. giderleri. süt endüstrisinde önemli ekonomik kayıp

MANDALARDA MASTİTİS. Doç.Dr. Erhan ÖZENÇ

DİRENÇLİ BAKTERİ ENFEKSİYONLARINA KARŞI KULLANILAN ANTİBİYOTİKLER

Staphylococcus Gram pozitif koklardır.

Komplike deri ve yumuşak doku enfeksiyonu etkeni çoklu dirençli patojenlerin bakteriyofaj duyarlılıklarının araştırılması

laboratuar muayeneleri esastır.

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ENFEKSİYON RİSKLERİ

LAKTASYON VE SÜT VERİMİ

Çocuk ve Yetişkin Üriner Escherichia coli İzolatlarında Plazmidik Kinolon Direnç Genlerinin Araştırılması

SIĞIRLARIN NODÜLER EKZANTEMİ LUMPY SKIN DISEASE (LSD) Hastalık Kartı. Hazırlayan. Dr. M. Fatih BARUT Vet. Hekim

Tekrarlayan Üriner Sistem Enfeksiyonlarına Yaklaşım. Dr.Adnan ŞİMŞİR Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Üroloji AD

ÇİĞ SÜT KALİTE KRİTERLERİ

Buzağı İshalleri ve Koruma Yöntemleri. Dengeli ve Ekonomik Besleme

HİJYEN VE SANİTASYON (LBV104U)

KOLONİZASYON. DR. EMİNE ALP Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji A.D.

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HAYVAN SAĞLIĞI VE HASTALIKLARDAN KORUNMA

Takım: Bacillales Familya: Staphylococcaceae Genus: Staphylococcus

Normal Mikrop Florası. Prof.Dr.Cumhur Özkuyumcu

Eklem Protez Enfeksiyonlarında Antimikrobiyal Tedavi

Diyarbakır Yöresinde Subklinik Mastitisli İneklerde Etken İzolasyonu ve Duyarlı Antibiyotiklerin Belirlenmesi

'nosocomial' Yunanca iki kelimeden oluşur


GIDA PATOJENLERİNİN BİYOKONTROLÜNDE YENİ YAKLAŞIM: BAKTERİYOFAJ UYGULAMALARI

ORTOPEDİK PROTEZ ENFEKSİYONLARINDA SONİKASYON DENEYİMİ

Sığır Yetiştiriciliğinde Sinekle Mücadele Problemi. Prof. Dr. Serap GÖNCÜ

GIDA KAYNAKLI HASTALIKLAR. Gıda orijinli hastalıklar gıda zehirlenmesi gıda enfeksiyonu olarak 2 ana gruba ayrılır.

İMMUNİZASYON. Bir bireye bağışıklık kazandırma! Bireyin yaşı? İmmunolojik olarak erişkin mi? Maternal antikor? Konak antijene duyarlı mı? Sağlıklı mı?

Streptococcus. 01. Genel Bilgiler. 02. Etiyoloji

ARAŞTIRMA (Research Report)

İneklerde Klinik Mastitis'in Tedavisinde Amoxycillin Klavulanik Asit Kombinasyonunun Etkinliğinin Araştırılması

HEMODİYALİZ HASTALARINDA GÖRÜLEN İNFEKSİYON ETKENLERİ

Keçi Sütü Kalite Fiyatlandırma Sistemlerinde Somatik Hücre Sayısı Başak ÇETİNEL, Halit KANCA

Kan Dolaşım Enfeksiyonlarında Karar Verme Süreçleri. Prof. Dr. Aynur EREN TOPKAYA Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji AD

BAL ÜRETİM SÜRECİNDE KRİTİK KONTROL NOKTALARININ BELİRLENMESİ, SEKONDER KONTAMİNASYON KAYNAKLARININ

Özel Formülasyon DAHA İYİ DAHA DÜŞÜK MALIYETLE DAHA SAĞLIKLI SÜRÜLER VE DAHA FAZLA YUMURTA IÇIN AGRALYX!

BALIK HASTALIKLARININ KONTROLÜ

Dr. Birgül Kaçmaz Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD

SÜRÜNTÜ ÖRNEKLERİNE YAKLAŞIM

2)Subatomik parçacıklardan oluşan radyasyon. α, β ışınları

Bornova Vet.Kont.Arst.Enst.

VETERİNER İLAÇ KALINTILARININ ÖNEMİ ve VETERİNER İLAÇ KALINTILARI TEST METOTLARI. Beyza AVCI TÜBİTAK -ATAL 8-9 Ekim 2008 İZMİR

Araştırmacılar. Araştırma İNEKLERDE ÜREME VERİMİ KLİNİK ENDOMETRİTİS

Sütçü İneklerde Subklinik Mastitisin Tedavisinde Aloe vera Kullanımının Etkinliği *

GENEL HEDEFLERİN BELİRLENMESİ Her konuda olduğu gibi zoonotik hastalıkların kontrolünde de öncelikle genel hedeflerin belirlenmesi gerekir.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

ADIM ADIM YGS LYS Adım DOLAŞIM SİSTEMİ 5 İNSANDA BAĞIŞIKLIK VE VÜCUDUN SAVUNULMASI

Salmonella. XLT Agar'da Salmonella (hidrojen sülfür oluşumuna bağlı olarak siyah) ve Citrobacter (sarı) kolonileri

ARAŞTIRMA TÜRKİYE İŞLETME HEKİMLERİNİN MEME BAŞI DALDIRMA SOLÜSYONU SEÇİM KRİTERLERİ

DAHA İYİ ÖZEL FORMÜLASYON. Yumurta Verim Kabuk Kalitesi Yemden Yararlanma Karaciğer Sağlığı Bağırsak Sağlığı Bağışıklık Karlılık

İLAÇ, KOZMETİK ÜRÜNLER İLE TIBBİ CİHAZLARDA RUHSATLANDIRMA İŞLEMLERİ ECZ HAFTA

Kan Kültürlerinde Üreyen Koagülaz Negatif Stafilokoklarda Kontaminasyonun Değerlendirilmesi

BESİCİLİKTE GÖRÜLEN ÖNEMLİ HASTALIKLAR. Doç.Dr.Serap GÖNCÜ

Ek-1 MUSTAFA KEMAL ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ DEKANLIĞI HİZMET ENVANTERİ DİĞER(ÖZEL SEKTÖR İSTENEN BELGELER TAŞRA BİRİMLERİ MAHALLİ İDARE

Süt sığırı işletmelerinde gizli tehdit Hipokalsemi, Jac Bergman, DVM, 28 Ekim 2017

Dr.Müge Ayhan Doç.Dr.Osman Memikoğlu

Mikrobiyal Gelişim. Jenerasyon süresi. Bakterilerde üreme eğrisi. Örneğin; (optimum koşullar altında) 10/5/2015

Sığır yetiştiriciliğinde Sıcaklık Stresi ve Alınabilecek Önlemler. Prof. Dr. Serap GÖNCÜ. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi

SPİNA BİFİDA VE NÖROJEN MESANE TANILI HASTALARDA MESANE İÇİ HYALURONİK ASİD UYGULAMASI

KEÇİLERDE SAĞIM HİJYENİNİN MEME SAĞLIĞINA VE SÜT KALİTESİNE OLAN ETKİSİ

AMİNOGLİKOZİD ANTİBİYOTİKLER Aminoglikozid antibiyotikler Streptomyces veya Micromonospora türü mikroorganizmalardan elde edilirler.

DEHİDRE KÖPEKLERDE BİKARBONATLI SODYUM KLORÜR SOLÜSYONUNUN HEMATOLOJİK VE BİYOKİMYASAL PARAMETRELERE ETKİSİ

ARAŞTIRMA. Anahtar Kelimeler: Mastitis, Şanlıurfa, İnek, Antibiyotik duyarlılık test.

Vaxoral. Tekrarlayan bakteriyel solunum yolu enfeksiyonlarının önlenmesinde 5. Şimdi. Zamanı. KOAH Kronik bronşit Sigara kullanımı

MASTİTİS. Doç. Dr. Güven KAŞIKÇI

Giriş. Giriş. Mastitis. Mastitisin sınıflandırılması. Sığır Mastitisi Kökenli Streptokok Türlerinin Virülens Özelliklerinin Belirlenmesi

ŞEBEKE SULARINDA CL. PERFRİNGENS İN BİR İNDİKATÖR OLARAK ARAŞTIRILMASI. Yazarlar: Özlem Terzi, Yıldız Pekşen

Hedefe Spesifik Beslenme Katkıları

Nocardia Enfeksiyonları. Dr. H.Kaya SÜER Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

Merve ŞAHİNTÜRK Prof. Dr. Zübeyde ÖNER Süleyman Demirel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü

Antimikrobiyal Direnç Sorunu

CİLT MİKROBİYOTASI PROF.DR. NİLGÜN SOLAK BÜLENT ECEVİT Ü. TIP FAK. DERMATOLOJİ AD

BRUSELLOZUN İNSANLARDA ÖNLENMESİ VE KONTROLÜ

OLGULARLA PERİTONİTLER

Dr. AKIN PALA. Somatik Hücreler Nelerdir. Neden sütte somatik hücre sayısını azaltalım? Neden sütte somatik hücre sayısını azaltalım?

Ertuğrul GÜÇLÜ, Gülsüm Kaya, Aziz Öğütlü, Oğuz Karabay. Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji AD.

Staphylococcus türleri ile ilgili genel bilgiler ve analiz yöntemleri klinik mikrobiyoloji ve gıda mikrobiyolojisi bölümlerinde de bulunmaktadır.

7. BÖLÜM MİKROBİYAL GELİŞİM

MİKOPLAZMA İNFEKSİYONLARI

Ia.CERRAHİ PROFİLAKSİ TALİMATI

SU ÜRÜNLERİ SAĞLIĞI BÖLÜM BAŞKANLIĞI

PERİTON DİYALİZİNDE ENFEKSİYÖZ KOMPLİKASYONLAR

Türk Eczacıları Birliği Eczacılık Akademisi

T.C. ADNAN MENDERES ÜNĐVERSĐTESĐ SAĞLIK BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE AYDIN

Cerrahi Enfeksiyonlar. Dr.A.Özdemir AKTAN Marmara Universitesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı 19 Nisan 2014

BOVİFİT FORTE İLE AVANTAJLARINIZ Optimal laktasyon başlangıcı Yüksek yem tüketimi İyi doğurganlık Yüksek süt verimi Uzun damızlık ömrü

EL YIKAMA. Acıbadem Kadıköy Hastanesi Enfeksiyon Kontrol Hemşiresi Funda Peker

ÇİĞ SÜTTE HİJYEN Kaliteli Süt ve Gelir Süt ve Kalite

Pozitif kan kültürü şişesinden doğrudan MALDI-TOF MS ile identifikasyon

KAN DOLAŞIMI İNFEKSİYONLARI VE DAPTOMİSİN

SÜT ĐNEKLERĐNDE DÖNEMSEL BESLEME

Su Çiçeği. Suçiçeği Nedir?

YILIN SES GETİREN MAKALELERİ

LUCILIA SERİCATA LARVALARI VE SALGILARININ YARALARDAKİ BAKTERİLERE ETKİSİNİN İN-VİVO VE İN-VİTRO OLARAK ARAŞTIRILMASI

FEBRİL NÖTROPENİ TANI VE TEDAVİ

Süt ve Süt Ürünlerinde Hijyen ve Kontroller (27-31 Mayıs 2013, Brescia, İTALYA)

Laboratuvar Uygulamaları - İdrar Kültürleri. M. Ufuk Över-Hasdemir Marmara Üni. Tıp Fakültesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı

Sadece Hayvan Sağlığında Kullanılır CEFTİON Enjeksiyonluk Süspansiyon Veteriner Sistemik Antibakteriyel

Travmalı hastaya müdahale eden sağlık çalışanları, hasta kanı ve diğer vücut salgıları ile çalışma ortamında karşılaşma riski bulunan diğer sağlık

Transkript:

TÜRKĐYE CUMHURĐYETĐ ANKARA ÜNĐVERSĐTESĐ SAĞLIK BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ SÜTÇÜ ĐNEKLERDE STAPHYLOCOCCUS AUREUS A BAĞLI SUBKLĐNĐK MASTĐTĐSLERDE UZUN SÜRELĐ ANTĐBĐYOTĐK TEDAVĐSĐNĐN BAKTERĐYOLOJĐK ĐYĐLEŞME ve SOMATĐK HÜCRE SAYISI ÜZERĐNE ETKĐSĐ Berkant TOPUZOĞLU DOĞUM VE JĐNEKOLOJĐ ANABĐLĐM DALI DOKTORA TEZĐ DANIŞMAN Prof. Dr. Ayhan BAŞTAN 2011 - ANKARA

iii ĐÇĐNDEKĐLER Kabul ve Onay Đçindekiler Önsöz Simgeler ve Kısaltmalar Şekiller Çizelgeler ii iii vi vii ix x 1. GĐRĐŞ 1 1.1. Mastitis 2 1.1.1. Mastitis Formları 3 1.1.2. Mastitise Duyarlılık Oluşturan Faktörler 3 1.1.3. Mastitisin Ekonomik Açıdan Önemi 4 1.1.4. Mastitiste Bulaşma Yolları 7 1.1.5. Mastitislerin Patogenezi 7 1.1.6. Mastitise Neden Olan Mikroorganizmalar 8 1.1.6.1. Kontagiyöz Mikroorganizmalar 9 1.1.6.2. Çevresel Mikroorganizmalar 9 1.1.6.3. 1.1.6.4. Fırsatçı Mikroorganizmalar Diğer Mikroorganizmalar 10 10 1.2. Subklinik Mastitis 11 1.3. Spesifik Mastitisler 12 1.3.1. S. aureus a Bağlı Mastitisler 12 1.3.2. S. agalactiae ya Bağlı Mastitisler 22 1.3.3. S. dysgalactiae ve S. uberis e Bağlı Mastitisler 25 1.4. Mastitislerin Tedavisi 27 1.5. Mastitis Tedavisinde Başarısızlık Nedenleri 34

iv 2. GEREÇ ve YÖNTEM 37 2.1. GEREÇ 37 2.1.1. Hayvan Materyalinin Seçimi 37 2.1.2. Kullanılan Gereç ve Malzemeler 37 2.2. YÖNTEM 37 2.2.1. Çalışma Düzeni 37 2.2.2. Süt Örneklerinin Toplanması 38 2.2.3. Somatik Hücre Sayımının Yapılması 39 2.2.4. Bakteriyolojik Muayene 39 2.2.5. Antibiyotik Duyarlılık Testi 40 2.2.6. Bulguların Đstatistiksel Değerlendirilmesi 40 3. BULGULAR 41 3.1. Tedavi Öncesi Minimum, Maksimum ve Ortalama SHS 41 Değerleri 3.2. Tedavi Öncesi Enfeksiyonun Meme Loblarına Göre 41 Dağılımı 3.3. Tedavi Öncesi S. aureus la Enfekte Meme Loblarının 42 Laktasyon Dönemlerine Göre Dağılımı 3.4. Tedavi Öncesi S. aureus la Enfekte Meme Loblarının 44 Laktasyon Sayısına Göre Dağılımı 3.5. Tedavi Sonrası Minimum, Maksimum ve Ortalama SHS 45 Değerleri 3.6. Tedavi Öncesi ve Sonrası Ortalama SHS Arasındaki 46 Fark 3.7. Laktasyon Dönemlerine Göre Tedavi Öncesi ve Sonrası 47 SHS nın Karşılaştırılması 3.8. Tedavi Sonrası Elde Edilen Bakteriyolojik Đyileşme 49 Oranı 3.9 Tedavi Sonrası S. aureus Üreyen ve Üremeyen Meme Loblarına Ait Sütlerdeki SHS nın Karşılaştırılması 49

v 4. TARTIŞMA 51 5. SONUÇ ve ÖNERĐLER 59 ÖZET 60 SUMMARY 61 KAYNAKLAR 62 ÖZGEÇMĐŞ 73

vi ÖNSÖZ Subklinik mastitislerde (özellikle de Staphylococcus aureus un neden olduğu) laktasyon döneminde tedavi her zaman başarılı olmamaktadır. Bu tür mastitislerde laktasyon döneminde yapılan tedavinin temel amacı; süt içerisinde bakteri ve somatik hücre sayısı (SHS) nın azaltılmasına yönelik olup, pazara satılabilir kalitede süt üretmek ve etkenin memede üremesine sınırlama getirip bu etkenleri taşıyan ineklerin portör olmasını önlemeye çalışmaktır. Günümüze kadar yapılan çalışmalarda, Staphylococcus aureus (S. aureus) kaynaklı mastitislerde diğer mastitis etkenlerinden kaynaklanan mastitislerde olduğu gibi tedavi 3-5 gün süre ile uygulanmaktaydı. Oysa son yıllarda, S. aureus a bağlı şekillenen mastitislerde tedavi süresinin uzatılmasının bakteriyolojik iyileşme oranını arttırabileceği ve SHS nda önemli düşüşlere yol açacağı belirtilmektedir. Bu konuda yapılan çok az sayıda çalışma bulunduğundan, sunulan tez çalışmasında konunun araştırılması amaçlanmış ve bu konudaki bilgilere bir yenilik getirilmesi düşünülmüştür. Sunulan çalışmanın planlanması, yürütülmesi ve karşılaşılan sorunların aşılmasında yardımlarını esirgemeyen başta danışman hocam sayın Prof. Dr. Ayhan BAŞTAN olmak üzere, Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji Anabilim Dalı öğretim üyelerine ve çalışma arkadaşlarıma, tez izleme komitesinde yer alan sayın Prof. Dr. Selim ASLAN a, sayın Prof. Dr. Mehmet AKAN a ve materyal temininde büyük emekleri olan sayın Prof. Dr. Mustafa KAYMAZ a, bakteriyolojik muayeneleri yapan Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı doktora öğrencileri Vet. Hekim Oya TEKĐN ve Vet. Hekim Elif ARAL a, istatistiki hesaplamalarda yardımcı olan Arş. Gör. Doğukan ÖZEN e, tezim sırasında her türlü kolaylığı sağlayan işletme sahibi ve çalışanlarına teşekkür ederim. Doktora eğitimim süresince her zaman yanımda olan ve beni yüreklendiren fedakar babam, annem ve kardeşime, yetişmemde emeği geçen başta Đzzet HONGUR ve Filiz HONGUR olmak üzere tüm öğretmenlerime teşekkürü bir borç bilirim.

vii SĐMGELER ve KISALTMALAR ark. ph Arkadaşları Asitlik sabiti > Büyüktür DNA Deoksiribonükleik asit $ Dolar Euro i.m. p kg KNS Intramuscular Đstatistiksel önemlilik Kilogram Koagulaz negatif stafilokok < Küçüktür log mg ml MIC NMC n Logaritmik Miligram Mililitre Minimum inhibitör konsantrasyon National Mastitis Council Örnek sayısı Pound C Santigrad derece cm SHS SPSS Santimetre Somatik hücre sayısı Statistical Package for the Social Sciences Tescilli marka U Ünite

viii vb. ve benzeri % Yüzde

ix ŞEKĐLLER Şekil 3.1. Şekil 3.2. Şekil 3.3. Şekil 3.4. Şekil 3.5. Şekil 3.6. Tedavi öncesi ve sonrası ortalama (medyan) SHS (hücre/ml) değerleri Tedavi öncesi ve sonrası ortalama (logaritmik) SHS (log/ml) değerleri Laktasyon dönemlerine göre tedavi öncesi ve sonrası ortalama (medyan) SHS (hücre/ml) değerleri Laktsyon dönemlerine göre tedavi öncesi ve sonrası ortalama (logaritmik) SHS (log/ml) değerleri Tedavi sonrası S. aureus üreyen ve üremeyen meme loblarına ait sütlerin ortalama (medyan) SHS (hücre/ml) değerleri Tedavi sonrası S. aureus üreyen ve üremeyen meme loblarına ait sütlerin ortalama (logaritmik) SHS (log/ml) değerleri 46 46 48 48 50 50

x ÇĐZELGELER Çizelge 1.1. Mastitisin sütün fizyolojik özellikleri üzerine etkisi 2 (Korhonen ve Kaartinen, 1995) Çizelge 1.2. Mastitisin sütün kompozisyonu üzerine etkisi (Philpot ve 2 Nickerson, 2000) Çizelge 1.3. Yıllık mastitise bağlı şekillenen tahmini kayıplar (Philpot 5 ve Nickerson, 2000) Çizelge 1.4. Sütçü sığır işletmelerindeki mastitis yönetiminde arzu 6 edilen parametreler (Philpot ve Nickerson, 2000) Çizelge 1.5. S. aureus enfeksiyonlarının kuru dönemde yapılan 18 tedaviye cevabı (Blowey, 1999) Çizelge 1.6. Bazı mastitis etkenlerine göre antibakteriyel sağaltımda 28 hedef kompartmanlar (Sekkin ve Kum, 2010) Çizelge 1.7. Laktasyon ve kuru dönemde yapılan tedavilerden elde 31 edilen bakteriyolojik iyileşme oranları (%) (Blowey, 1999) Çizelge 1.8. Farklı patojenlere bağlı şekillenen mastitis vakalarında, 32 antibiyotik tedavisinin sonuçlarının farklı iyileşme kriterleri göz önüne alınarak değerlendirilmesi (Pyörala, 1995b) Çizelge 3.1. Tedavi öncesi SHS na ait bulgular 41 Çizelge 3.2. Meme loblarına ait SHS bulguları 41 Çizelge 3.2. Meme loblarına ait SHS bulguları (Devam.) 42 Çizelge 3.3. Laktasyon dönemlerine göre SHS bulguları 43 Çizelge 3.4. Laktasyon sayısına göre SHS bulguları 44 Çizelge 3.4. Laktasyon sayısına göre SHS bulguları (Devam.) 45 Çizelge 3.5. Tedavi sonrası SHS na ait bulgular 45 Çizelge 3.6. Laktasyon dönemlerine göre tedavi öncesi ve sonrası 47 SHS değerleri

xi Çizelge 3.7. Tedavi sonrası S. aureus üreyen ve üremeyen meme loblarına ait sütlerdeki SHS nın karşılaştırılması 49

1 1. GĐRĐŞ Meme bezi, alınan besinleri değerlendirerek süte çeviren ve aynı zamanda onu depo etme özelliğine sahip bir dokudur. Đneklerde deri bezlerinin farklılaşması sonucu oluşan meme bezi, bağ dokudan bir kapsül içinde deri ile karın duvarı arasında inguinal bölgede, buzağının kolayca ulaşabileceği şekilde yerleşmiştir (Dinç, 1995; Baştan, 2010a). Đnsan beslenmesinde sütün büyük bir önem taşıdığı yadsınamaz bir gerçektir. Sütün sağlıklı olarak elde edilmesi ve kullanımı; sütü meydana getiren organ olan memenin sağlığının korunmasına bağlıdır. Sağlıklı bir memeden üretilen süt, hayvan sahibinin gelirine ve dolayısıyla milli gelire katkı sağlayacağı gibi, insan ve hayvan sağlığının da korunmasını temin edecektir (Öncel, 1984). Gerek fizyolojik gerek patolojik nedenlerle, meme dokusunun işlevinde şekillenen değişikliklere bağlı olarak oluşan, yapısı ve özellikleri normal sütlerden farklı olan sütlere, süt teknolojisinde, anormal sütler denilir. Bunlar: 1-Kolostrum, 2-Memede kalan sütler, 3-Laktasyon sonu sütleri, 4-Antibiyotikli sütler, 5-Mastitisli sütlerdir (Özalp, 1984). Mastitis, süt kalitesi ve miktarını şu şekilde etkilemektedir: 1-Mastitise bağlı kan damarlarının geçirgenliği artmakta ve sonuçta kandan bazı iyon ve proteinler süte geçmektedir, 2-Kandan süte yangı hücreleri geçmektedir, 3-Epitel hücrelerinin sentez aktivitesi azalmakta ve sonucunda süt verimi düşmekte, hücreler yıkımlanmakta, bazı istenmeyen enzimler ortaya çıkmaktadır,

2 4-Mastitise bağlı peynir altı proteinlerin oranı artmakta ve sonuçta süt kalitesi etkilenmektedir (Baştan, 2010a). Mastitisli sütler, çoğu anormal sütler gibi tuzlu ve acı lezzettedir. Bu lezzet değişikliği kapsadığı klorürlerin miktarının artışından ileri gelmektedir (Özalp, 1984; Biggs, 2009). Çizelge 1.1. Mastitisin sütün fizyolojik özellikleri üzerine etkisi (Korhonen ve Kaartinen, 1995). Özellik ph değeri Đletkenlik Viskozite Yoğunluk Değişim Artar Artar Artar Azalır Çizelge 1.2. Mastitisin sütün kompozisyonu üzerine etkisi (Philpot ve Nickerson, 2000). Bileşen Normal süt (yüzde) SHS yüksek olan süt (yüzde) Kuru madde 8,9 8,8 Yağ 3,5 3,2 Laktoz 4,9 4,4 Toplam protein 3,61 3,56 Toplam kazein 2,8 2,3 Peyniraltı suyu proteini 0,8 1,3 Serum albumin 0,02 0,07 Sodyum 0,057 0,105 Klor 0,091 0,147 Potasyum 0,173 0,157 Kalsiyum 0,12 0,04 1.1. Mastitis Mastitis, memenin deriyi içermeyen glandüler dokusunun çeşitli irkiltici etkilere karşı tepkisidir. Mastitis, Yunanca da meme anlamına gelen mastos ve yangı anlamına gelen itis kelimelerindan köken almaktadır (Philpot ve Nickerson, 2000; Biggs, 2009). Hastalık bütün hayvanlarda görülmekle birlikte, daha çok süt ineklerinde gerek verimin fazlalığı gerekse çok çalışan

3 meme bezinin aşırı duyarlı olması nedeniyle daha sık ortaya çıkmaktadır (Kılıçoğlu, 1984). 1.1.1. Mastitis Formları Memenin irkiltici etkiyi nötralize etmek, yıkımlamak, kendini yenilemek ve normal fonksiyonlarına yeniden dönebilmek için gösterdiği fiziksel, kimyasal, bakteriyolojik ve patolojik değişiklikler çeşitli mastitis formlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Mastitisler yangının şiddetine göre; klinik, subklinik ve nonspesifik tarzda karşımıza çıkmaktadır (Kılıçoğlu, 1984; Baştan, 2002; Oral ve ark., 2004; Osteras ve Solverod, 2007; Biggs, 2009). Klinik mastitisler ise; perakut, akut ve kronik olmak üzere çeşitli formlarda sınıflandırılmaktadır (Blowey, 1999). 1.1.2. Mastitise Duyarlılık Oluşturan Faktörler Mastitisi oluşturan sebepler bir hayli fazladır. Memenin anatomik yapısı, yaş, ırk, hormonal durum, soğuk, ani hava ve sıcaklık değişimleri, iklim, travmalar, bakıcının hayvana yaklaşımı, sağım metodları, sağım makinaları, düzensiz sağım, hijyenik olmayan ahırlar, hastalığa karşı duyarlılık, rasyon ve beslenme durumu, doğal koruma mekanizmasının baskılanması ayrı ayrı mastitisi meydana getiren veya hazırlayan sebeplerdir. Bu sebeplerin hepsini veteriner hekim olarak ortadan kaldırmamıza, dolayısıyla mastitisi yok etmemize imkan olmadığı da açıktır (Öncel,1984; Alaçam, 2002; Oviedo- Boyso ve ark., 2007). Sonuç olarak, mastitis şu 3 şartın biraraya gelmesi sonucu şekillenmektedir: 1-Patojen mikroorganizmaların varlığı, 2-Mastitise duyarlı bir inek, 3-Đnek için elverişsiz fakat patojen mikroorganizmalar için elverişli çevre şartları (Alpan, 1984; Oviedo-Boyso ve ark., 2007).

4 Mastitis; süt üretiminde azalmaya, süt kompozisyonunda ve kalitesinde bozulmaya, ekonomik kayba, halk sağlığında tehlikeye neden olmaktadır. Bu nedenle, etkili bir kontrol programı bu sorunların çözümünde oldukça önemlidir. Đşletmelerde yüksek kaliteli süt üretimi için sadece sürüdeki hasta hayvanların elimine edilmesi yeterli olmamaktadır. Bunun yanında, sağım ekipmanlarının düzenli bakım ve dezenfeksiyonu, rasyon kalitesinin arttırılması, mikrobiyel kontaminasyonun en düşük seviyede tutulması yüksek kaliteli süt üretimi için gereklidir (Thirapatsakun, 1989; Taponen ve Myllys, 1995; Oviedo-Boyso ve ark., 2007; Haveri, 2008). 1.1.3. Mastitisin Ekonomik Açıdan Önemi Mastitis, süt üretimindeki azalmadan ve artan yönetim masraflarından dolayı ekonomik kayıplara neden olmaktadır. Bir inekte gelişen klinik mastitise ilişkin ekonomik kaybın hesaplanması için şu formül geliştirilmiştir: Em=[P+(LxKgxB)]M/4 Em=klinik mastitisten kaynaklı kayıplar, P=ineğin fiyatı, L=süt alınamayan gün sayısı, Kg=günlük ortalama süt üretimi, M=enfekte meme lobu sayısı, B=işlenmemiş sütün kg fiyatı (Thirapatsakun, 1989). Mastitiste maliyetler, direkt ve dolaylı maliyetler olarak sınıflandırılmaktadır: Direkt Maliyetler 1-Đmha edilen süt, 2-Đlaç ve veteriner hekim masrafları. Dolaylı Maliyetler 1-Meme hasarından kaynaklanan süt verimindeki azalma, 2-Artan SHS na bağlı cezalar, 3-Tedavi için gerekli laboratuvar harcamaları,

5 4-Yüksek oranda sürüden çıkarma işlemi ve karşılığında yerine koymak için yapılan harcamalar, 5-Ölümler (Blowey ve Edmondson, 1995; Hogeveen ve Osteras, 2007; Borne ve ark., 2008). Çizelge 1.3. Yıllık mastitise bağlı şekillenen tahmini kayıplar (Philpot ve Nickerson, 2000). Kaybın nedeni Đnek başına dolar kaybı Yüzde Azalan süt verimi 121,00$ 66,0 Đmha edilen süt 10,45$ 5,7 Yerine konan hayvanlar için yapılan harcamalar 41,73$ 22,6 Đlave iş gücü 1,14$ 0,1 Đlaç 7,36$ 4,1 Veteriner masrafları 2,72$ 1,5 Toplam 184,40$ 100 Mastitis sütçü ineklerde tek başına tüm morbiditenin %30 unu ve sağlık giderlerinin %38 ini oluşturan önemli bir hastalıktır (Sekkin ve Kum, 2010). Hollanda da yapılan bir çalışmada, mastitise bağlı şekillenen maddi kaybın hayvan başına yıllık 65 ile 182 arasında değiştiği tespit edilmiştir (Huijps ve ark., 2008). Ortalama bir Đskoç süt sığırcılık işletmesine mastitisin maliyeti 1996 yılı itibarıyle inek başına yıllık 140 olarak tahmin edilmiştir. Bu rakam, düşük düzeyde subklinik mastitis problemiyle karşı karşıya olan işletmelerde 69 a kadar düşmesine karşın, yüksek düzeyde subklinik mastitis problemiyle yüz yüze olan işletmelerde 228 a kadar çıkabildiği tahmin edilmektedir (Yalçın, 2000). Ülkemizde ise subklinik mastitis probleminin gerek üretici gerekse ulusal düzeyde hala ciddiye alınmadığı, buna paralel olarak da Türkiye de süt sığırcılık işletmelerinde hastalığın oluşturduğu ekonomik kayıpların tespitine yönelik ekonometrik çalışmaların mevcut olmadığı görülmektedir (Yalçın ve ark., 2000).

6 Subklinik mastitisin ekonomiye zararlarını kısa olarak özetlemekte yarar bulunmaktadır: 1-% 22 oranına kadar ineğin süt verimini azaltmaktadır, 2-Sütün kalitesi düşmekte, özellikle peynir üretiminde randıman düşük olmaktadır, 3-Hastalık klinik hale dönüşmekte, süt kaybı yanında veteriner hekim ücreti ve tedavi masrafları artmaktadır, 4-Hayvan damızlık özelliğini kaybetmekte ve buna bağlı olarak ta maddi değeri düşmektedir, 5-Hayvanın damızlık özelliğini kaybedip kasaplık hayvan haline gelmesi yetiştiriciliğin gerilemesine sebep olmaktadır, 6-Sürü ve küçük ünitelerdeki bir veya birkaç inekte görülen mastitis tablosu, gerekli hijyenik önlemler alınmaması halinde hastalığın bütün sürü veya üniteye bulaşmasına sebep olmaktadır (Kök, 1984). Çizelge 1.4. Sütçü sığır işletmelerindeki mastitis yönetiminde arzu edilen parametreler (Philpot ve Nickerson, 2000). Mastitis Đndeksi Arzu edilen Đyileştirilmeli Önlem alınmalı Tank sütü SHS (hücre/ml) <200 000 200 000-500 000 >500 000 Tank sütü bakteri sayısı/ml <10 000 10 000-25 000 >25 000 Klinik mastitis insidansı (% inekler/ay) <%2 %2-5 >%5 Klinik mastitise bağlı olarak değerlendirilemeyen süt ($/inek/yıl) Klinik mastitise bağlı olarak değerlendirilemeyen süt (%) <10$ 10-35$ >35$ <%0,5 %0,5-1,5 >%1,5 1.1.4. Mastitiste Bulaşma Yolları Meme bezinin mikroorganizmalarla bulaşması genellikle sağım esnasında olmaktadır. Bulaşmada sağımcının elleri, meme bez, havlu veya kurulama kağıtları ile sağım makinası meme kadehleri etkin rol oynamaktadır. Sağım

7 esnasında meme bezine bulaşan en önemli mikroorganizmalar S. aureus, Streptococcus agalactiae (S. agalactiae) ve Mycoplasmalar gibi kontagiyöz mastitis etkenleridir. Bazı bulaşmalar da sağımlar arasındaki dönemde şekillenmektedir. Bu dönemdeki muhtemel bulaşma yolları; (1) Kontamine altlık materyali veya toprak, (2) Meme başlarının arka bacaklarla teması, (3) Kuyruk hareketleri, (4) Meme ve meme başlarının yalanması, (5) Sinekler, (6) Hayvanların ıslanması şeklinde sıralanmaktadır. Sağımlar arasındaki dönemde en çok streptokok ve koliformlar gibi çevresel mastitis etkenleri meme bezine bulaşmaktadır (Philpot ve Nickerson, 2000). Danimarka da yapılan bir çalışmada, mastitisten sorumlu unsurların yüzdesel dağılımı şu şekilde tespit edilmiştir: 1-Sağım makinaları (%6), 2-Barınak ve çevre (%25), 3-Genetik (%20), 4-Sürü idaresi (%47) (Philpot ve Nickerson, 2000). 1.1.5. Mastitislerin Patogenezi Mastitisin şekillenebilmesi için yalnızca patojenik bir mikroorganizmanın memeye girmesi yetmemekte, orada yaşaması ve patojenik etki şekillendirecek sayıya ulaşması gerekmektedir. Mastitis etkenlerinin meme dokusuna girişi konusunda galaktojen enfeksiyonun yani meme başı deliğimeme başı kanalı ve süt kanalları yolunun ilk planda rol oynadığı bilinmektedir. Çünkü, mastitis olaylarında tüm meme lobları aynı anda enfekte olmayıp bazen 1, bazen 2 ve seyrek olarak ta 3-4 lob birlikte enfekte olabilmektedir. Ayrıca, meme loblarındaki etkenler de genellikle farklılık göstermektedir. Meme dokusu hematojen yolla da enfekte olabilmekte ve bu yolla enfeksiyon çoğunlukla tüberküloz, brusella ve şap gibi hastalıklarda şekillenmektedir. Koli mastitislerin hematojen yolla da meydana geldiği ve

8 bunu çoğunlukla koli septisemilerin izlediği de kaydedilmiştir. Mastitis enfeksiyonlarında lenfojen bulaşma da söz konusudur (Berkin ve Milli, 1984). Çoğu meme içi enfeksiyonun şekillenmesi esnasında, belirtilen olaylar sırasıyla gerçekleşmektedir: 1-Kontaminasyon, 2-Kolonizasyon, 3-Đnvazyon, 4-Enfeksiyon, 5-Yangı (International Dairy Federation, 2003; Oviedo-Boyso ve ark., 2007). Normal sütte bakterilerin çoğalma hızı düşük olduğundan günde 2 kez sağım bakteri sayısını düşük düzeylerde tutmak için yeterli olmaktadır. Buna karşın, mastitis patojenleri yangılı sütte normal süttekinden çok daha hızlı çoğalabilmektedir (Ali-Vehmas ve Sandholm, 1995). 1.1.6. Mastitise Neden Olan Mikroorganizmalar Sütçü sığırlarda 140 ın üzerinde farklı etken mastitise neden olabilmektedir. Bu özelliğiyle de diğer hastalıklardan ayrılmaktadır (Philpot ve Nickerson, 2000). Mastitislerin büyük bir bölümü bakteriyel etkenlere bağlı olarak şekillenmektedir (Berkin ve Milli, 1984; Gruet ve ark., 2001). Mastitise neden olan mikroorganizmalar; kontagiyöz, çevresel, fırsatçı ve diğer etkenler olmak üzere 4 grupta incelenmektedir:

9 1.1.6.1. Kontagiyöz Mikroorganizmalar Mastitislere neden olan kontagiyöz mikroorganizmalar; S. aureus, S. agalactiae, Mycoplasma bovis (M. bovis) ve Corynebacterium bovis (C. bovis) tir. Bu grup mikroorganizmalar memede üreyerek uzun süreli subklinik mastitislere yol açmaktadırlar. Bunlara bağlı meydana gelen mastitislerde, tipik olarak sürü tank sütü SHS yüksek olmaktadır. Ayrıca, sütteki toplam bakteri sayısı genellikle düşüktür. Kontagiyöz mikroorganizmalar; Mycoplasmalar hariç (1) Đyi meme hijyeni, (2) Kaliteli sağım makinalarının doğru kullanımı, (3) Sağım sonrası teat-dipping ve (4) Kuru dönem sağaltımı ile kolaylıkla kontrol edilebilmektedir (Honkanen-Buzalski ve Pyörala, 1995; Honkanen-Buzalski ve Seuna, 1995; Dodd ve Booth, 2000; Philpot ve Nickerson, 2000; Akers, 2002; Baştan, 2002; Foster, 2006; Schukken ve ark., 2007; Pinho ve ark., 2008; Biggs, 2009). 1.1.6.2. Çevresel Mikroorganizmalar Çevresel mikroorganizmalar, çevresel streptokoklar ve koliformlar diye iki grupta incelenmektedir. Çevresel streptokok olarak Streptococcus uberis (S. uberis) ve Streptococcus dysgalactiae (S. dysgalactiae) bilinmektedir. Koliformlar ise Escherichia coli (E. coli), Klebsiella pneumoniae (K. pneumoniae), Klebsiella oxytoca (K. oxytoca) ve Enterobacter aerogenes (E. aerogenes) tir. Bu grup mikroorganizmalar sıklıkla kısa süreli klinik mastitislere, E. coli ve K. pneumoniae ise sıklıkla akut toksik mastitislere neden olmaktadır. Klebsiella enfeksiyonları, tipik olarak tedavisi çok güç olan ve enfekte hayvanın sürüden çıkarılmasını gerektiren enfeksiyonlardır. Çevresel mikroorganizmalara bağlı gelişen mastitislerde sürü tank sütü SHS nadiren 400,000 hücre/ml yi aşmaktadır. Böyle sürülerde; (1) Kontagiyöz mastitis insidansı minimum düzeydedir, (2) Sürü SHS düşüktür,genellikle 200,000 hücre/ml nin altındadır, (3) Genellikle sütteki toplam bakteri sayısı yüksektir, (4) Klinik mastitis insidansı oldukça yüksektir (Honkanen-Buzalski

10 ve Pyörala, 1995; Honkanen-Buzalski ve Seuna, 1995; Dodd ve Booth, 2000; Philpot ve Nickerson, 2000; Akers, 2002; Baştan, 2002; Foster, 2006; Schukken ve ark., 2007; Pinho ve ark., 2008; Biggs, 2009). 1.1.6.3. Fırsatçı Mikroorganizmalar Bu grupta, S. aureus dışında 20 nin üzerinde stafilokok türü yer almaktadır. Aynı zamanda bu etkenlere staphylococcus türleri veya koagulaz negatif stafilokok (KNS) lar denmektedir. Bu etkenler her ne kadar her sürüde sıklıkla izole edilse de, bunlara bağlı şekillenen enfeksiyonlar genellikle hafif seyretmektedir. KNS ler en çok kuru dönemde enfeksiyon şekillendirmektedir, dolayısıyla post-partum dönemde bu etken ile enfekte meme loblarının yüzdesi en yüksek düzeydedir. En çok izole edilen KNS türleri Staphylococcus chromogenes (S. chromogenes) ve Staphylococcus hyicus (S. hyicus) dur (Honkanen-Buzalski ve Pyörala, 1995; Honkanen- Buzalski ve Seuna, 1995; Dodd ve Booth, 2000; Philpot ve Nickerson, 2000; Akers, 2002; Baştan, 2002; Foster, 2006; Schukken ve ark., 2007; Pinho ve ark., 2008; Biggs, 2009). 1.1.6.4. Diğer Mikroorganizmalar Pseudomonas, Pasteurella, Proteus, Serratia türleri, mayalar, Nocardia türleri, Actinomyces pyogenes (A. pyogenes) ve Gram pozitif basiller bu grupta yer almaktadır. Bu etkenlerin bazılarına bağlı şekillenen enfeksiyonların genellikle altında yatan neden, meme lobuna antibiyotiklerin kuralına uygun bir şekilde verilmemesidir. Serratia türlerine bağlı gelişen mastitisler antibiyotik tedavisine iyi cevap vermemektedir. Serratia marcescens (S. marcescens); özellikle klorheksidin içeren teat dipping solüsyonlarından izole edilebilmektedir. Bu yüzden, Serratia türlerine bağlı bir enfeksiyondan şüpheleniliyor ise, teat-dipping solüsyonları bu

11 mikroorganizma yönünden incelenmelidir. Pseudomonas aeruginosa (P. aeruginosa) kontamine su ile ilişkilendirilmektedir. Bu mikroorganizmanın problem olduğu bir sürüde, vakit kaybetmeden tüm su kaynakları teste tabi tutulmalıdır. Ayrıca, sağım ekipmanlarının temizliği için kullanılan deterjanlar da Pseudomonaslar ın üremesi için potansiyel bir kaynak olabilmektedir. Bu yüzden, temizlik ve dezenfeksiyon için kullanılan solüsyonların doğru konsantrasyonda hazırlanıp hazırlanmadıkları kontrol edilmelidir (Honkanen- Buzalski ve Pyörala, 1995; Honkanen-Buzalski ve Seuna, 1995; Dodd ve Booth, 2000; Philpot ve Nickerson, 2000; Akers, 2002; Baştan, 2002; Foster, 2006; Schukken ve ark., 2007; Pinho ve ark., 2008; Biggs, 2009). 1.2. Subklinik Mastitis Subklinik mastitis, belirgin bir lokal veya sistemik değişiklik göstermeden seyreden, ancak sütte lökosit sayısının artışı, patojen etkenlerin identifikasyonu ve bazı biyokimyasal değerlerin değişmesi ile tanınabilen bir mastitis formudur (Alaçam ve ark., 1988; Busato ve ark., 2000; Brückmaier ve ark., 2004). Subklinik mastitisler diğer mastitislere oranla 40-50 kat daha fazla şekillenmesi ve %3-26 oranında süt kaybına neden olmasından dolayı önemlidir (Akers, 2002; Şimşek ve Aksakal, 2005; Biggs, 2009). Subklinik mastitislere yol açan etkenlerin %95 i streptokok, stafilokok ve diğer Grampozitif etkenlerdir (Baştan, 2002). Mastitisin bu formunda meme dokusunda ve sütte önemli yangısal değişiklikler yoktur, fakat süt SHS artmış, süt verimi ve kalitesi düşmüştür. Subklinik mastitislerde meme dokusunda gözle görülebilen bir değişiklik olmadığından, kolay fark edilmezler ve bu nedenle sürü içerisinde süratle yayılırlar. Yayılma özellikleri nedeniyle mastitisin en önemli formu olarak kabul edilirler (Baştan, 2010a).

12 Subklinik mastitislerin tanısı ancak, süt içinde SHS ndaki artışın ortaya konulması ve bakteriyolojik izolasyon gibi laboratuvar yöntemlerinin yardımı ile yapılmaktadır. Bu tip mastitislerin bir başka özelliği de; klinik mastitise dönüşebilmesi veya subklinik şekilde meme içerisinde çok uzun süre devam edebilmesidir. Subklinik mastitisleri somatik hücre sayımı veya bakteri izolasyonu yapmadan ortaya koymak mümkün olmamaktadır (Baştan, 2010a). Subklinik mastitis aşağıda belirtilen nedenlerden dolayı süt sığırcılığında büyük önem taşımaktadır: 1-Klinik mastitise oranla 15-40 kat kadar daha yaygın olarak görülmektedir, 2-Genellikle enfeksiyon uzun sürelidir, 3-Antibiyotikle tedavide başarı oranı düşüktür, 4-Tespit edilmesi güçtür, 5-Süt veriminde önemli oranda azalmalara neden olmaktadır, 6-Süt kalitesini olumsuz yönde etkilemektedir, 7-Subklinik mastitisli hayvanlar sürüdeki diğer hayvanlar için potansiyel bir rezervuardır (Philpot ve Nickerson, 2000). 1.3. Spesifik Mastitisler 1.3.1. S. aureus a Bağlı Mastitisler S. aureus; Gram-pozitif, yuvarlak, hareketsiz, genellikle kapsülsüz, sporsuz, fakültatif anaerob bir bakteridir. Mikroskop altında üzüm salkımı tarzında görülmektedir. Etken alfa-toksin, beta-toksin, delta-toksin, gama-toksin, lökosidin, eksfoliyatif toksin, enterotoksin gibi toksinler salgılayabilmektedir (Batu, 1991; Ali-Vehmas ve Sandholm, 1995; Leloğlu, 1997; Haveri, 2008). En fazla yıkım yapan alfa-toksindir (Berkin ve Milli, 1984). Bununla birlikte

13 koagulaz, katalaz, hiyaluronidaz, fibrinolizin, lipaz ve penisilinaz gibi enzimler de üretebilmektedir (Leloğlu, 1997). Salgıladıkları enzimlerle karbonhidrat, yağ ve proteinleri parçalayabilmektedirler (Mc Donald, 1977; Norman, 2004). Patojenik stafilokokların çoğu hiyaluronidaz enzimi üretebilmektedir. Hiyaluronidaz yayılma faktörü olarak bilinmektedir. Enfeksiyon sırasında, stafilokoklar hiyaluronidaz yardımı ile dokular arasında yayılmaktadır (Akay ve Aydın, 1984; Batu, 1991; Ali-Vehmas ve Sandholm, 1995). Bu patojen salgıladığı alfa-toksin ile meme alveolleri ve süt kanallarında tahribata yol açmakta, bazı bakterilerin buralara yerleşmesine fırsat yaratmaktadır. S. aureus, bulunduğu epitel hücrelerinde apoptozise neden olmaktadır (Watts ve Salmon, 1997). Etken hücre içi yerleştiği, bulunduğu dokularda mikroapseler oluşturduğu ve özellikle tedaviden sonra L formlarını oluşturabildiği için konakçının savunma sistemine ve antibiyotik sağaltımına karşı korunmaktadır. Ayrıca beta-laktam halkasına sahip antibiyotikleri, salgıladığı beta-laktamaz enzimi ile parçalayarak etkisiz hale getirmektedir. S. aureus un en belirgin özelliği; konakçı immun sisteminden kurtulma yeteneğine sahip olmasıdır. Etken yağ globüllerine tutunabilme yeteneğine sahip olduğundan, meme bezinin üst kısımlarına kolaylıkla taşınabilmektedir (Sutra ve Poutrel, 1994; Pyörala, 1995a; Blowey, 1999; Akers, 2002; Malinowski ve ark., 2002; Haveri ve ark., 2005; Mevius ve ark., 2007; Haveri, 2008; Baştan, 2010a). S. aureus nedenli enfeksiyonlar, ilk defa bir Đskoç cerrah olan Alexander Ogston tarafından 100 yılı aşkın bir zaman önce karakterize edilmiştir. S. aureus un sığırlarda mastitise neden olduğu 1890 yılında bildirilmiştir (Haveri, 2008). S. aureus, hücre membranının bütünlüğünü bozan ve süt sentezi yapan dokuları yıkımlayan toksinler üretmektedir. Etken, meme dokusuna girdikten sonra immun sistem uyarılmakta ve yangı bölgesine çok sayıda lökosit göç etmektedir. Başlangıçta, meme başı kanalını döşeyen dokular ve bez sisternalarında yıkım başlamakta, daha sonra etken kanal sistemi içine doğru

14 ilerlemekte, alveollerde derin ve küçük enfekte bölgeler oluşturmaktadır. Enfeksiyon bölgesinde yıkımlanan dokular yerine oluşan skatriks dokusu veya apse, antibiyotiklerin bu bölgelere ulaşmasına engel olmaktadır. Alveollerdeki yıkım sonucu ortaya çıkan ölü veya dejenere hücreler, lökositler ile birleşerek alveollerden sütün boşaltılmasını engellemekte ve bölgede skatriks dokusunun artmasına neden olmaktadır. Şayet tıkalı kanallar yeniden açılırsa, etken meme dokusunun diğer bölümlerine ilerlemektedir (meme kanallarındaki tıkanma, enfeksiyonun diğer alanlara yayılmasını engelleyen koruyucu bir mekanizmadır). Bu şekilde memenin değişik bölgelerinde apseler şekillenmekte ve bu apseler bazen dışarı açılabilmektedir. Bazen de, mikroapselerin kapsülleri açılarak süte bakteri saçılımı olmaktadır (çünkü, her zaman süte bakteri saçılımı yoktur). Bu nedenle, S. aureus u sütte izole etmek her zaman mümkün olmamaktadır. Sütte bu bakteriyi izole etmemek, memede S. aureus un olmadığı anlamına gelmemelidir (Milli, 2001; Baştan, 2010a). S. aureus un en önemli bulaşma kaynakları sağım makinaları, meme kurulama havluları ve sağımcının elleridir (Philpot ve Nickerson, 1991; Sutra ve Poutrel, 1994; Dodd ve Booth, 2000; Akers, 2002; Biggs, 2009). Stafilokoklar doğada çok yaygın bir şekilde bulunabildikleri gibi, insan ve hayvanların derileri üzerinde ve mukoz membranlarında doğal florayı oluşturan etkenler olarak ta bulunmaktadırlar (Akay ve Aydın, 1984). S. aureus altlık materyali, zemin ve yem maddeleri gibi ahır ortamında canlılığını koruyabilse de, çevresel mikroorganizma olarak değerlendirilmemektedir (Haveri, 2008). Stafilokokal mastitisler laktasyonun bütün dönemlerinde oluşabilir, ancak bu bakterinin neden olduğu meme içi enfeksiyonlara daha çok kuru dönemde ve laktasyonun başlangıcında rastlanmaktadır (Pyörala, 1995a). S. aureus a bağlı meydana gelen mastitislerde enfeksiyon çoğunlukla subklinik seyretmesine rağmen, zaman zaman akut parlamalara da rastlanmaktadır (Baştan, 2002; Kırkan ve ark., 2005; Piepers ve ark., 2007; Haveri, 2008).

15 Etken, subklinik mastitislerin %30-40 ından ve akut mastitislerin %20-30 undan sorumludur (Baştan, 2010a). Bu etkene bağlı şekillenen mastitisler; işletmelerde en hızlı yayılan, en fazla ekonomik öneme sahip, dolayısıyla kontrolü en zor sürü hastalığıdır (Buddle, 1978). S. aureus mastitislerinde nüks olguları yaygındır (Gruet ve ark., 2001; Haveri, 2008). Sürü içerisinde S. aureus a bağlı mastitisler, birtakım spesifik özellik göstermektedirler. Bir sürü için S. aureus önemli bir tehdit oluşturduğunda, o sürüde yeni meme içi enfeksiyon oranı artmakta ve çok sayıda inekte kronik mastitis şekillenmektedir. Bu spesifik göstergelere ilaveten, o sürülerde klinik mastitis insidansı ve klinik semptom gösteren ineklerin sayısındaki artış ile birlikte, sürü tank sütü SHS nda da artış olmaktadır. Bir sürüde S. aureus un önemli bir sorun teşkil ettiğinin bir başka önemli göstergesi de; klinik olguların tedavisindeki başarısızlıklar ve nüks oranındaki artışlardır (Baştan, 2010a). S. aureus a bağlı mastitislerin tanısında bakteriyel izolasyon önemli tanı yöntemidir. Bir çiftlikte S. aureus un önemli bir sorun olup olmadığını belirlemek için, SHS uzun süre yüksek seyreden ineklerden (ardı ardına 3 ay SHS 300 000 hücre/ml veya daha yüksek olan ineklerden) örnek alınmalıdır. Bu yaklaşım, faydalı bir başlangıç noktası olacaktır. Bununla birlikte, S. aureus ile enfekte ineklerde SHS nın bazen düşük olacağı da unutulmamalıdır. Mastitisli meme loblarından alınan süt örneklerinden S.aureus u izole etmek her zaman mümkün olmayabilmektedir. Çünkü, bu bakterinin süt içinde sayısı bazen yüksek, bazen de saptanamayacak kadar düşük olabilmektedir. O nedenle, S. aureus u izole etmek için belirli zaman aralıkları ile 2-3 süt örneğinin bakteriyolojik muayenesi yapılmalıdır. Tek bir örnekteki negatif sonuç, ineğin S. aureus ile enfekte olmadığına kanıt değildir (Baştan, 2010a). Stafilokokları üretmek için genellikle laboratuvarlarda rutin amaçlarla kullanılan besi yerlerinden yararlanılmaktadır. Pratik amaçla en çok kullanılan

16 besi yeri Kanlı agardır. Koagulaz testi ile stafilokoklar, koagulaz pozitif ve negatif olmak üzere 2 gruba ayrılmaktadırlar (Akay ve Aydın, 1984). S. aureus un neden olduğu mastitislerin sağaltımında şu noktalara dikkat edilmelidir: Sağaltım, parenteral ve meme içi birlikte yapılmalıdır, Meme dokusunda apselerde iyi dağılan antibiyotikler (tetrasiklinler, makrolidler ve florokinonlar) tercih edilmelidir, Laktasyon döneminde sağaltım zordur, o nedenle kuru dönem tedavisi tercih edilmelidir. S. aureus ile enfekte meme loblarının laktasyon dönemindeki tedavisinde başarı oranı %10 a kadar düşebilmektedir. Bu dönemdeki tedavi SHS nı geçici olarak düşürebilmekte ve klinik mastitisli meme loblarındaki sütün görünümünü iyileştirebilmekle birlikte, genellikle, bakteriyi meme bezinden elimine edememektedir. Bazen, etken ile kronik enfekte hayvanlarda antibiyotiklerin meme içi ve kas içi uzun süreli kullanılmaları sonucu başarı elde edilebilmektedir. Bir ineğin 2 veya daha fazla meme lobunda S. aureus izole edilmiş ise tedavi yapılmamalı ve kesime gönderilmelidir, S. aureus ile enfekte inekler sürüden ayrılmalı, tedaviden sonra bakteriyolojik iyileşme oluncaya kadar ayrı tutulmalıdır (Sandholm, 1995; Dodd ve Both, 2000; Philpot ve Nickerson, 2000; Baştan, 2002; Osteras ve Solverod, 2007; Catracchia ve ark., 2009). S. aureus a bağlı mastitislerde antibiyotik tedavisinin başarısız olmasını sağlayan faktörler; birden fazla meme lobunun enfekte olması, çok sayıda doğum yapmış olma, enfeksiyonun beta-laktamaz üreten S.aureus a bağlı gelişmesi, enfeksiyonun oluşması ile tedavi arasında geçen sürenin uzunluğu, SHS nın yüksek olması, meme dokusunda apse veya fibrozis şekillenmesi, meme başı lezyonlarının şiddeti ve diğer sağlık problemleridir (Baştan, 2010a).

17 Laktasyon dönemindeki ineklerin S. aureus kökenli mastitislerinin sağaltımında, in vitro olarak etkili antibakteriyel ilaçların kullanılmasından 2-3 hafta sonra yapılan bakteriyolojik kontrollerde %50 iyileşme gözlenebilmektedir. Üç haftalık dönemde S. aureus un kendiliğinden iyileşme oranı %25 civarındadır. Bu da, antibakteriyel ilaçların S. aureus üzerindeki net etkisinin %50 den daha düşük olduğunu göstermektedir. Laktasyon dönemindeki sağaltımda, tek doz uygulama ile 3 güne kadar süren ilaç uygulamalarında büyük bir fark olmamakta, bununla birlikte 3 günden daha fazla süren sağaltımlarda iyileşme oranı yükselmektedir (Sekkin ve Kum, 2010). Avrupa da, SHS maksimum kabul edilebilir düzey olan 400 000 hücre/ml yi geçtiğinde subklinik mastitislerin laktasyon döneminde tedavisine başlanmaktadır (Çolak, 2010). Sığırlardaki S. aureus kökenli mastitisler, mikroorganizmanın meme bezindeki çok çekirdekli nötrofillerin ve makrofajların içerisinde canlı kalabilme yeteneğinden dolayı antibakteriyellerle sağaltıma yeterli yanıt vermeyebilmekte ve enfeksiyon kronik şekle dönüşebilmektedir (Sekkin ve Kum, 2010). S. aureus a bağlı şekillenen mastitislerin laktasyon dönemindeki tedavisinde başarı oranı %20-35 dolaylarında iken, kuru dönemde yapılan tedavi ile bu oran %40-80 düzeyine kadar çıkabilmektedir. O nedenle, bu tür mastitislerin kuru dönemde tedavi edilmesi daha akılcı bir düşüncedir. Kuru dönemde yapılan tedavinin başarısının daha yüksek olmasının nedenleri aşağıdaki şekilde özetlenebilmektedir: 1-Memede süt yapımı olmadığı için antibiyotikler süt ile dilüe olmamakta ve memede daha yüksek konsantrasyon sağlamaktadırlar, 2-Sağım olmadığı için antibiyotik dışarı atılmamakta, memede daha uzun süre bakteriler ile karşı karşıya kalmaktadır,

18 3-Kuru dönemde meme immun sistemi laktasyon dönemine oranla daha güçlüdür, 4-Kuru dönemde, meme dokusu alveol epitel hücreleri apoptozis mekanizmasına bağlı parçalandığı için, epitel hücreleri içindeki S. aureus açığa çıkmakta ve antibiyotik ile karşı karşıya gelmektedir. Bu durum, tedavideki başarı oranını olumlu etkilemektedir. Oysa bakteri hücre içinde iken, birçok antibiyotik hücre içine giremediğinden etkili olamamaktadır (Baştan ve Cengiz, 2010). Çizelge 1.5. S. aureus enfeksiyonlarının kuru dönemde yapılan tedaviye cevabı (Blowey, 1999). Laktasyon sayısı Tedavi edilen hayvan sayısı Tedaviye cevap (%) 1-2 51 63 3-5 99 37 >5 40 33 Başta penisilin G olmak üzere, penisilin türevlerinin hemen hepsi stafilokoklara karşı en etkili kemoterapötik ilaç çeşitlerini oluşturmaktadır. Penisilinlerin sağaltıma sokulduğu ilk yıllarda, mastitis etkeni stafilokok suşları %100 oranında bu antibiyotiğe duyarlı olmalarına rağmen, son yıllarda dirençli suşların giderek yaygınlaştığı ve hatta bazı bölgelerde dirençli suş oranının %20-30 a kadar yükseldiği belirtilmektedir. Dirençli stafilokok suşlarından ileri gelen mastitislerin güvenli bir sağaltımı için genellikle penisilin ve streptomisin kombinasyonuna başvurulmaktadır. Laktasyon dönemindeki stafilokokal mastitislerin tümüyle iyileşmesi çok uzun süre aldığından, kuru döneme geçildikten sonra sağaltımın yinelenmesinde fayda bulunmaktadır (Şanlı, 1984). Bakterilerde antibiyotiklere karşı direnç mekanizması, doğal ve kazanılmış olmak üzere 2 grupta değerlendirilmektedir. Bakterilerde direnç gelişimi, antibiyotiklerin bakteriyel enfeksiyonların tedavisinde kullanılmasını takiben kısa bir süre içerisinde ortaya çıkmaktadır. Stafilokoklarda görülen en önemli antibiyotik direnç mekanizması, beta-laktam grubu antibiyotiklere

19 karşı dirençliliği sağlayan beta-laktamaz enzim sentezi ile ilgilidir. Stafilokoklarda, bu grup antibiyotiklere karşı direnç gelişimi çok eski dönemlerden bu yana bildirilmektedir. Mastitislerden izole edilen stafilokoklarda beta-laktamaz üretimi farklı oranlarda (%6-69,8) tespit edilmiştir. Türkiye de mastitislerden izole edilen stafilokoklarda beta-laktamaz pozitifliği ile ilgili yapılan çalışmalarda bölgesel farklılıklar belirlenmiştir. Yapılan çalışmalarda beta-laktamaz pozitifliğinin %33,8 ile %100 arasında değiştiği belirtilmiştir (Akan, 2010). Vural ve ark. (1999) nın, 1. peripartum dönemdeki düvelerde meme içi enfeksiyonlar üzerine yapmış oldukları çalışmada, prepartum 14. günde alınan süt örneklerinden yapılan kültürlerde, S. aureus un ürediğini saptamışlar, uygulanan duyarlılık testlerinde etkenin norfloksasin ve linkosin e yüksek oranda duyarlılık gösterdiğini, ampisilin ve sefalosporin e karşı dirençli olduğunu ortaya koymuşlardır. Mwakipesile ve ark. (1983), laktasyonun erken döneminde bulunan ineklerde subklinik mastitisli meme loblarını belirlemişler ve enfekte meme loblarına kloksasilin uygulamışlardır. Enfekte olmayan meme loblarına ise herhangi bir uygulama yapılmamıştır. Çalışma sonucunda, kloksasilin uygulanan meme loblarının %62,5 unda enfeksiyon elimine edilirken, tedavi öncesi 4 200 000 hücre/ml olan SHS da tedavi sonrası 160 000 hücre/ml ye düşmüştür. Ayrıca, tedavi edilen enfekte meme loblarındaki süt üretiminin tedavi edilmeyen sağlam meme loblarına kıyasla %14 kadar daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. S. aureus a bağlı meme içi enfeksiyonların antibiyotikler ile tedavisi sonrası bakteriyolojik iyileşme oranı laktasyon döneminde oldukça düşüktür. Araştırmalar sonucunda, S.aureus a bağlı mastitislerin laktasyon döneminde tedavi başarısının %20-60 arasında değiştiği belirtilmiştir. Konvansiyel yöntemde meme içi 3 gün süreyle verilen antibiyotik içeren preparatlar, S.

20 aureus nedenli mastitisleri tedavi etmekte yetersiz kalmaktadır. Bu şekil bir yaklaşımda bakteriyolojik iyileşme oranı, %20-30 civarındadır. Oysa, S.aureus kaynaklı mastitisleri tedavi etmek için uzun süreli antibiyotik tedavisine ihtiyaç vardır. Uzun süreli tedavilerde bakteriyolojik iyileşme oranı, konvansiyel yönteme göre yüksektir. Bu amaçla da, tedavi 7-14 gün sürdürülmelidir. Ayrıca, antibiyotiklerin yangı bölgesine yeterince ulaşması ve etkisini ortaya çıkarabilmesi için hem parenteral hem de meme içi uygulanması gerekmektedir. Parenteral kullanılacak antibiyotiklerin de, meme dokusunda iyi yayılan ve hücre içine geçebilen özellikte olmalarına özen gösterilmelidir (Baştan, 2010a). Gillespie ve ark. (2002), laktasyon döneminde S. aureus ve çevresel streptokoklara bağlı şekillenen subklinik mastitislerin tedavisinde uzun süreli pirlimisin kullanımının (8 gün), kısa süreli kullanıma göre daha etkili olduğunu bildirmişlerdir. Abay ve Bekyürek (2006) laktasyondaki sütçü ineklerde S. aureus un neden olduğu subklinik mastitislerin tedavisinde sefkuinom ve amoksisilin+klavulanik asit in etkinliklerini karşılaştırdıkları bir çalışmada, 56 adet enfekte meme lobu kullanmışlardır, çalışmaya alınan meme loblarını 2 gruba ayırmış ve birinci grupta yer alan meme loblarına 75 mg sefkuinom asetat (Cobactan LC, Đntervet, Türkiye), ikinci gruptaki loblara 200 mg amoksisilin+50 mg klavulanik asit ve 10 mg prednisolon kombinasyonunu (Synulox LC, Pfizer, Türkiye) meme içi yolla 12 saat ara ile 3 kez uygulamışlardır. Çalışma sonucunda grup 1 ve 2 deki bakteriyolojik iyileşme oranları sırasıyla; üçüncü günde her iki grupta %75,0, yedinci günde %85,7 ve %82,2, 14. günde %82,2 ve %67,9, 21. günde %67,9 ve %50,0 olarak bulunmuştur. Yapılan istatiksel değerlendirmede iyileşme açısından iki grup arasında anlamlı bir fark olmadığı saptanmıştır.

21 Sütçü ineklerde mastitis sorununa karşı aşı uygulamaları ile korunma çok eski yıllardan beri düşünülmekte ise de, bu konuda henüz çözüme ulaştırılamayan bazı sorunlar başarıyı sınırlamaktadır. Anılan sorunları örneklemek gerekirse; sistemik aşılama sonucu oluşan antikor titreleri hayvanlar arasında önemli varyasyonlar göstermektedir. Sistemik immunizasyon kanda yüksek yoğunlukta antikor sağlamakla birlikte, laktasyon sırasında normal bir memenin epiteli serum antikorlarına karşı geçirgen olmadığından enfeksiyon anında memede etkili düzeyde antikor bulunmamakta ve memenin immun sistemi yeterince yarar sağlayamamaktadır. Enfekte memelerin sütlerinde sağlamlara kıyasla 40-80 kat daha fazla antikor bulunursa da, antikorlar kandan süte klinik mastitis olgusu başladıktan sonra geçebilmektedirler. Ölü mikroorganizmalar veya hücre duvarlarından hazırlanan aşılar yeni enfeksiyonları azaltmamakta, ancak şekillenen enfeksiyonun şiddetini ve klinik belirtilerini zayıflatmakta ve tedaviye bir ölçüde yardımcı olabilmektedir. Çoğu bakteri türünün immunolojik yönden çeşitli suşları bulunmakta ve bir suş için geliştirilen aşılar bütün suşlar için koruma sağlamamaktadır. Bu nedenle, tek bir bakteri için hazırlanan aşı bile mastitise neden olan suşların çoğunu içeren bir yapıda olmalıdır. Yeterli düzeyde antikor ve immunite sağlayabilmek için aşının tekrarlanan dozları gereklidir. Bazı olgularda yinelenen enjeksiyonlar duyarlılığı arttırıcı bir etki yapabilmekte, aynı mikroorganizma ile enfekte meme bölümlerinde aşılama sonucu akut mastitislerin şekillenmesine de yol açabilmektedir (Philpot ve Nickerson, 2000; Alaçam ve Küçük, 2010). S. aureus un hücre yapısına bağlı olarak hayvanın immun sisteminin yanıt verebilmesi çok zayıftır. Bakterinin hücre duvarı memenin savunma mekanizmasından korunacak yapıdadır. Bakterinin hücre duvarının en dış katmanı polisakkarit yapıdadır. Bu şekerler, tek başlarına çok zayıf immun uyarıcılar olarak bilinmektedirler. Hücre duvarı daha ayrıntılı incelendiğinde şeker katmanının altında bir polipeptid tabakası veya basit protein zincirleri yer almaktadır. Bu proteinler, uygun bir immun uyarıcıdırlar. Hücre duvarının altında gerekli materyal ve diğer yapıları içeren protoplazma yer almaktadır.

22 Bu komponentler, çoğunlukla proteinden yapılmış olup, immun sistemi uyarabilecek özelliktedirler. Kısaca, S. aureus bakterisi lize edilerek veya yırtılarak immun uyarıcı proteinleri dışarı çıkartılabilmektedir. Lize edilmiş stafilokok bakterini ile immunize olmuş bir inek, S. aureus la karşılaştığında immun yanıt gösterebilmektedir (Alaçam ve Küçük, 2010). Küçük ve Alaçam (2003) ın sütçü inek işletmelerinde meme ve sağım hijyeni koşullarına bağlı olarak, sistemik immunizasyon ile mastitislere karşı korunma etkinliğini araştırdıkları çalışmada, elle sağım yapılan aile işletmelerinde ve makinayla sağım, sağım öncesinde meme dezenfeksiyonu, sonrasında teat-dipping ve kuruya çıkan meme bölümlerine antibiyotik infüzyonu uygulanan bir işletmede Mastivac adlı inaktif mastitis aşısını kullanmışlardır. Uygulama öncesinde S. aureus aile tipi işletmelerde %70,6 ve diğer işletmede %59,1 ile en sık izole edilen mikroorganizma olmuştur. Aşı uygulamasından sonra bu etkenin rastlantısı sırasıyla %42,7 ve %26,4 oranlarına düşmüştür. SHS ndaki değişiklikler ve işletmelerdeki olayların şiddeti göz önüne alındığında aşının aile tipi işletmelerde daha etkili olduğu görülmüştür. Middleton ve ark. (2009), S. aureus a karşı yapılan aşılama sonucunda SHS nda anlamlı bir değişikliğin meydana gelmediğini bildirmektedirler. Son yıllarda yapılan çalışmalar, S. aureus a bağlı mastitislerin laktasyon döneminde tedavisi amacıyla aşılama ile antimikrobiyel tedavinin birlikte kullanılmasının başarı oranını yükselttiğini bildirmekte iseler de, bu konuda tatmin edici sonuçlara henüz ulaşılamamıştır (Alaçam ve Küçük, 2010). 1.3.2. S. agalactiae ya Bağlı Mastitisler S. agalactiae; Gram-pozitif, hareketsiz ve kapsüllü bir bakteridir (Đzgür, 1984). S. agalactiae nın en önemli virulens faktörleri hemolizin, hiyaluronidaz,

23 DNA -ase, streptokinaz, streptolizin O-S ve pyojenik ekzotoksindir (Pyörala, 1995a). S. agalactiae ya bağlı mastitislerde enfeksiyon kaynağı enfekte memeler, altlık, sağım ekipmanları ve sağımcının elleridir. Düvelerin enfekte ineklerin memelerini emmeleri durumunda etkenin onlara da bulaşma riski bulunmaktadır (Baştan, 2002; Biggs, 2009). S. agalactiae genellikle kronik, subklinik ve tekrarlayan meme içi enfeksiyonlara neden olmaktadır. Bazen (%10-15) akut ve klinik semptomlarla da seyredebilmektedir (Pyörala, 1995a; Jager, 2006). Sadece bir meme lobu S. agalactiae ile enfekte olan bir inek; 100 başlık bir sürüde tank sütü SHS nı 100 000 hücre/ml nin üzerine çıkarabilmektedir. Bu etken ile enfekte olan bir inekte, meme loblarının SHS 1 000 000 ile 10 000 000 hücre/ml arasında değişebilmektedir (Philpot ve Nickerson, 2000). Etken subklinik mastitise sebep olmasına rağmen, laktasyon döneminde tamamen tedavi edilebilmektedir. S. agalactiae, S. aureus gibi sütle aralıklı atılabilme özelliğine sahiptir. (Keefe, 1997; Philpot ve Nickerson, 2000; Biggs, 2009). Đneklerde subklinik mastitise yol açan en önemli streptokok türü S. agalactiae dır. Bu etkene karşı teat-dipping, sağım hijyenine dikkat edilmesi ve kuru dönem tedavisiyle %89-98 oranında başarı sağlanmaktadır. Sağımdan sonra yapılan teat-dipping kontagiyöz mikroorganizmalar tarafından meydana getirilen mastitisi, sağımdan önce yapılan ise çevresel mikroorganizmalar tarafından oluşturulan mastitisi azaltmaktadır (Philpot ve Nickerson, 2000; Biggs, 2009). Subklinik S. agalactiae mastitisleri, laktasyonda %90-95 oranında tedavi edilirken, çevresel streptokok ve değişik stafilokoklara bağlı gelişen mastitislerde laktasyon döneminde tedavi önerilmemektedir (Baştan, 2002). Đzgür (1980) yaptığı çalışmada, subklinik mastitisli ineklerden bir kısmını

24 laktasyonda, bir kısmını da kuru dönemde meme içi yolla sağaltarak; laktasyonda %78,78, kuru dönemde ise %84,37 oranında başarı sağladığını bildirmektedir. S. agalactiae mastitislerinin sürüden eradike edilmesinde hücum terapi denilen bir yöntem kullanılmaktadır. Bu terapi seçeneğinde, tüm sürüye veya sürü içinde belirli sayıda ineğe meme içi antibiyotik uygulanmaktadır. Yöntem, sağım sonu teat-dipping ve kuru dönem tedavisiyle birlikte kullanıldığında oldukça etkili olmaktadır. S. agalactiae meme kanal sistemine yüzeysel tutunduğu için meme içi tedavi yalnız başına yeterli olmaktadır (Baştan, 2002). Penisilin grubu ilaçlar meme dokusuna zayıf geçmekle beraber, streptokokların neden olduğu mastitislerde başarıyla kullanılmaktadır (Mc Donald, 1977; Pyörala, 1995a; Philpot ve Nickerson, 2000; Baştan, 2002). S. agalactiae penisilin, tetrasiklin, sefalosporinlere duyarlıdır. Mastitise yol açan diğer streptokok türleri ise S. dysgalactiae, S. uberis ve enterokoklardır, bu etkenler penisilin grubu antibiyotiklere duyarlıdırlar (Baştan, 2002; Biggs, 2009). Yıldız (2003) ın laktasyondaki subklinik mastitisli ineklerde meme içi uygulanan linkomisin-neomisin in tedavideki etkinliğini belirlemek için yaptığı çalışmada, enfekte meme loblarına 24 saat ara ile 3 gün meme içi yolla linkomisin-neomisin uygulanmıştır. Tedavinin etkinliği uygulamadan 14 gün sonraki bakteriyolojik iyileşmeye göre değerlendirilmiş ve 97 subklinik mastitisli meme lobunda enfeksiyon etkenine göre tedavi etkinliği S. aureus, Staphylococcus epidermidis (S. epidermidis), Staphylococcus spp., Corynebacterium pyogenes (C. pyogenes) ve S. agalactiae için sırasıyla %81,4, 92,0, 73,3, 88,9, 66,7 ve 100,0 olarak belirlenmiştir.

25 Sears ve McCarthy (2003) nin yaptığı bir çalışmada, subklinik mastitislerin tedavisi amacıyla 12 saat ara ile 3 kez meme içi antibiyotik verilmiş ve tedavideki başarı S. aureus için %44, S. agalactiae için %72, oysa aynı çalışmada tedavi 12 saat ara ile 6 kez sürdürüldüğünde tedavinin başarısı S. aureus için %50, S. agalactiae için ise %78 olarak bildirilmiştir. Aşılama, mastitis kontrolünde kullanılabilmektedir. Ancak, streptokokal proteinler antijenik özellik göstermesine karşın bu mikroorganizmaya karşı geliştirilen aşılar, meme enfeksiyonlarını engellemede başarılı olamamıştır (Mc Donald, 1977). 1.3.3. S. dysgalactiae ve S. uberis e Bağlı Mastitisler S. dysgalactiae ve S. uberis, erken laktasyon döneminde ve kuru dönemde memeden sıklıkla izole edilebilen çevresel mastitis etkenleridir. Genellikle bu dönemlerde akut klinik mastitise, tedavi edilmediği durumlarda kronik enfeksiyonlara neden olmaktadırlar (Pyörala, 1995a). Bu etkenlerin en önemli enfeksiyon kaynağı, diğer çevresel etkenlerde olduğu gibi saman vb. altlık materyali, dışkı, çamur, sağım sistemi, genel kullanılan kurulama havluları ve enfekte hayvanlardır (Calvinho ve ark., 1998). S. uberis in saman altlığa karşı özel bir afinitesi bulunmaktadır. Her ne kadar S. dysgalactiae çevresel mastitis etkeni olarak kabul edilse de, kontagiyöz patojen gibi özellik te gösterebilmektedir. Bu etkenin teat-dipping ve kuru dönem tedavisi ile kolaylıkla kontrol edilebilmesi, inekten ineğe bulaşmanın da söz konusu olabileceğini göstermektedir (Philpot ve Nickerson, 2000; Biggs, 2009). Çevresel streptokoklara bağlı gelişen enfeksiyonların; 1-%40 ı 8 günden az sürmektedir,