Baskı: Estet Ajans Matbaacılık Merkezefendi Mah. Fazılpaşa Cad. 4. Zer San. Sit.No: 16/26 Topkapı / İst. Tel:

Benzer belgeler
NÝKÝTÝN EKONOMÝ POLÝTÝK ERÝÞ YAYINLARI. Nikitin Ekonomi Politik

17. Devlet ve devrim. Marksist Devlet Teorisi'nin yenilenmesi

Karl Heinrich MARX Doç. Dr. Yasemin Esen

THKP-C/HDÖ OLÝGARÞÝ NEDÝR? ERÝÞ YAYINLARI THKP-C/HDÖ. Oligarþi Nedir?

ünite1 Sosyal Bilgiler


Örgütsel Davranýþýn Tanýmý, Tarihsel Geliþimi ve Kapsamý

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

SSCB Ekonomi Enstitüsü Bilimler Akademisi DERS KÝTABI. ÝNTER YAYINLARI Ankara Cd. 31. No: 31 Kat: 4/51 Caðaloðlu - ÝSTANBUL Tel: (0212)

V. Ý. LENÝN KARL MARKS MARKSÝZMÝN BÝR AÇIKLAMASI VE KISA BÝR BÝYOGRA ÝK ÖZETÝ ERÝÞ YAYINLARI. V. Ý. Lenin Karl Marks


Fiskomar. Baþarý Hikayesi

30 SORULUK DENEME TESTÝ Gönderen : abana - 10/11/ :26


Mantýk Kümeler I. MANTIK. rnek rnek rnek rnek rnek... 5 A. TANIM B. ÖNERME. 9. Sýnýf / Sayý.. 01

1. I. Bir cismin sýcaklýðý artýrýlýrsa direnci azalýr.

RÝEDRÝCH ENGELS ANTÝ-DÜHRÝNG ERÝÞ YAYINLARI. riedrich Engels Anti-Dühring

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

COPYRIGHT EBD YAYINCILIK LTD. ŞTİ.

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA BÖLÜM

tib Tüm Ýktisatçýlar Birliði Yayýnlarý no: 13 Türkiye de kadýnýn sosyo-ekonomik durumu

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

LYS FELSEFE. Felsefeyle Tanýþma Bilgi Felsefesi Varlýk Felsefesi Ahlak Felsefesi

3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma

Kanguru Matematik Türkiye 2017

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7

KARL MARKS SEÇME YAPITLAR BĐRĐNCĐ CĐLT SOL YAYINLARI

Marks-Engels KOMÜNÝST PARTÝ MAN- ÝFESTOSU

FEN BÝLÝMLERÝ. TEOG-2 DE % 100 isabet

Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

COPYRIGHT EBD YAYINCILIK LTD. ŞTİ.

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

DOÐRUNUN ANALÝTÝÐÝ - I

Merhaba Dostlar, kültür / sanat / edebiyat

GÝRÝÞ. Bu anlamda, özellikle az geliþmiþ toplumlarda sanayi çaðýndan bilgi

KARL MARKS- RÝEDRÝCH ENGELS KOMÜNÝST PARTÝ MANÝ ESTOSU ERÝÞ YAYINLARI. Karl Marks- riedrich Engels Komünist Parti Manifestosu


'Ýnsan doðasý'nýn dönüþüme uðratýlmasý

Merhaba, GENÇ YOLDAÞ IN 4. SAYISI ÇIKTI

Faaliyet Raporu. Banvit Bandýrma Vitaminli Yem San. A.Þ. 01 Ocak - 30 Eylül 2010 Dönemi

EÞÝTSÝZLÝKLER. I. ve II. Dereceden Bir Bilinmeyenli Eþitsizlik. Polinomlarýn Çarpýmý ve Bölümü Bulunan Eþitsizlik

Firmamýz mühendisliðinde imalatýný yaptýðýmýz endüstriyel tip mikro dozaj sistemleri ile Kimya,Maden,Gýda... gibi sektörlerde kullanýlan hafif, orta

7. ÝTHÝB KUMAÞ TASARIM YARIÞMASI 2012

bilim ve sosyalizm yayýnlarý 4 DOKUZUNCU BASKI J. STALÝN DÝYALEKTÝK VE TARÝHSEL MATERYALÝZM J. Stalin Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm

KURTULUÞ CEPHESÝ DÜNYADA VE TÜRKÝYE DE EKONOMÝK BUNALIM ERÝÞ YAYINLARI

Kanguru Matematik Türkiye 2017

ZUBRÝTSKÝ, MÝTROPOLSKÝ, KEROV KAPÝTALÝST TOPLUM ERÝÞ YAYINLARI. Kapitalist Toplum


KARL MARKS- RÝEDRÝCH ENGELS SEÇME YAPITLAR BÝRÝNCÝ CÝLT ERÝÞ YAYINLARI. Karl Marks- riedrich Engels Seçme Yapýtlar I


Bolkar Daðlarý. AKD054 Acil Gerileme (-1)

ÝLKER AKMAN MEVCUT DURUM VE DEVRÝMCÝ TAKTÝÐÝMÝZ ERÝÞ YAYINLARI

RÝEDRÝCH ENGELS LUDWÝG EUERBACH VE KLASÝK ALMAN ELSE ESÝNÝN SONU ERÝÞ YAYINLARI. riedrich Engels Ludwig euerbach ve Klasik Alman elsefesinin Sonu

DERSHANELERÝ MATEMATÝK

MAHÝR ÇAYAN BÜTÜN YAZILAR ERÝÞ YAYINLARI. Mahir Çayan Bütün Yazýlar


Her þey gibi, iþçi sýnýfý da duraðan deðil, sürekli deðiþim

GEORGES POLÝTZER FELSEFENÝN BAÞLANGIÇ ÝLKELERÝ ERÝÞ YAYINLARI. Georges Politzer Felsefenin Baþlangýç Ýlkeleri

Kümeler II. KÜMELER. Çözüm A. TANIM. rnek Çözüm B. KÜMELERÝN GÖSTERÝLMESÝ. rnek rnek rnek Sýnýf / Sayý..

07 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA 2010 İLK ÇEYREK BÜYÜME ORANI SAYI 10

T.C YARGITAY 9. HUKUK DAÝRESÝ Esas No : 2005 / Karar No : 2006 / 3456 Tarihi : KARAR ÖZETÝ : ALT ÝÞVEREN - ÇALIÞTIRACAK ÝÞÇÝ SAYISI

KURTULUÞ CEPHESÝ. Milli Krizin Geliþme Dinamikleri ve Solda Özerkleþme Eðilimleri. eodal Tacirlere Politik-Ticaret Dersleri

Yüksek kapasiteli Bigbag boþaltma proseslerimiz, opsiyon olarak birden fazla istasyonile yanyanabaðlanabilirözelliðesahiptir.

GEORGES POLÝTZER ELSE ENÝN TEMEL ÝLKELERÝ ERÝÞ YAYINLARI. G. Politzer elsefenin Temel Ýlkeleri

Platformdan Yeni ve Ýleri Bir Adým: Saðlýk ve Sosyal Güvence için Bir Bildirge

BÝREY DERSHANELERÝ SINIF ÝÇÝ DERS UYGULAMA FÖYÜ (TS) LYS FELSEFE - 01 FELSEFEYLE TANIÞMA - I

Bat Guano, Agriculture & Mining Ltd.

SSCB'DE SOVYET TOPLUMUNUN VE İKTİDARININ ZAFERİ - GÖSTERGELER (100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ) (2. Makale) İbrahim Okçuoğlu

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Geç Kapitalizm in gecikmiþ Türkçesi

SINIF SAVAÞIMI SÝSTEMÝ HER NOKTASINDA SARSIYOR

DONALD JOHNSTON OECD GENEL SEKRETERÝ INTERVIEW DONALD JOHNSTON OECD GENERAL SECRETARY

Sunuþ. Türk Tabipleri Birliði Merkez Konseyi

kültür / sanat / edebiyat

SOSYAL- DEVLETE DAÝR

Eisenhower'dan Reagan'a Jules Feiffer'ýn Amerikasý

/2006 TR(TR) Kullanýcý için. Kullanma talimatý. ModuLink 250 RF - Modülasyonlu kalorifer Kablosuz Oda Kumandasý C 5. am pm 10:41.

TEMEL KAVRAMLAR TEST / 1


Merhaba, 8 MART A ÇAÐRI LENÝNÝSTLERÝN ÖZGÜRLÜÐÜ BURJUVAZÝYÝ KORKUTUYOR

ERHAN KAMIŞLI H.Ö. SABANCI HOLDİNG ÇİMENTO GRUP BAŞKANI OLDU.

KURTULUÞ CEPHESÝ. Tehdit Altýnda Türkiye. Ýç Pazarýn Yeniden Paylaþýmý. Türkiye Laik Kalacak Ama Nasýl? Laikliðin Tarihsel Evrimi ve Þeriatçýlýk

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

Konular 5. Eðitimde Kullanýlacak Araçlar 23. Örnek Çalýþtay Gündemi 29. Genel Bakýþ 7 Proje Yöneticilerinin Eðitimi 10

KÜRESEL ÝÇ SAVAÞ GÜÇLERÝNÝN DURUMU

Kanguru Matematik Türkiye 2017

FELSEFE NEDÝR? BÝLGÝ TÜRLERÝ BÝLGÝ NEDÝR?... 36

MAO ÇE-TUNG TEORÝ VE PRATÝK ERÝÞ YAYINLARI. Mao Çe-tung Teori ve Pratik

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

Firmamýz mühendisliðinde imalatýný yaptýðýmýz endüstriyel tip proses filtreleri ile, siklonlar, seperatörler çalýþma koþullarýna göre anti nem,anti

Týp Fakültesi öðrencilerinin Anatomi dersi sýnavlarýndaki sistemlere göre baþarý düzeylerinin deðerlendirilmesi

Kanguru Matematik Türkiye 2015

KARL MARKS- RÝEDRÝCH ENGELS GOTHA VE ER URT PROGRAMLARININ ELEÞTÝRÝSÝ ERÝÞ YAYINLARI. Marks-Engels Gotha ve Erfurt Programlarýnýn Eleþtirisi

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

THKP-C/HDÖ YENÝ OPORTÜNÝZM ÜZERÝNE ERÝÞ YAYINLARI THKP-C/HDÖ. Yeni Oportünizm Üzerine

KURTULUÞ CEPHESÝ. 26 Ocak 1976 Beylerderesi. Türkiye Halk Kurtuluþ Partisi-Cephesi Ulaþ Bardakçý Yüksel Eriþ, Nedim Atýlgan, Mustafa Atmaca

Transkript:

TEMEL EĞİTİM DERSLERİ 1

Broşür Dizisi-4 TEMEL EÐÝTÝM DERSLERİ Baskı: Estet Ajans Matbaacılık Merkezefendi Mah. Fazılpaşa Cad. 4. Zer San. Sit.No: 16/26 Topkapı / İst. Tel: 212 565 17 74 Telif Eserleri Kanunu gereğince bu eserin bütün hakları Yeni Dönem Yayıncılık a aittir Yeni Dönem Yayıncılık Sofular Cad. Sofular Mah. 8/3 Fatih / İstanbul Tel&Fax: 212 533 32 57 www.mucadelebirligi.com 2

Bu çalýþma, sýnýflar mücadelesinde safýný emekten yana belirleyen her devrimcinin bilmesi gereken temel bilgileri içermektedir. Bu çalýþmanýn konusu üzerine ülkemizde daha önce de onlarca kitap yayýnlandý. Dünya sosyalist hareketinin birikimlerini yansýtan bu kitaplar, yeni baþlayanlar için öteden beri okunmuþ incelenmiþtir. Ama hemen bizi böylesi bir çalýþmaya iten asýl etken, ülkelerimizin içinde bulunduðu süreçtir. 90 lý yýllarda artan devrimci kriz ve her geçen gün þiddetlenerek süren iç savaþ, bu savaþýn taraflarýndan birisi olan, emekçilerin teorik açýdan donanýmlý olmasýný kaçýnýlmaz kýlmaktadýr. Bu donanýma temel oluþturan onlarca kitabýn incelenmesi ise uzun zaman istemektedir. Bu zaman kaybýný önlemek; pratiðin öne çýktýðý, ciltler dolusu kitabý okuma fýrsatý býrakmadýðý, sýnýflar mücadelesinin iç savaþ halini aldýðý bu ortamda, devrimci saflara katýlan her bireyin teorik bakýmdan geliþimine katkýda bulunmak; her birinin teorik donanýmýna temel hazýrlamak amacýyla, dünya komünist hareketinin birikimlerini, mücadeleyle tanýþan herkesin anlayabileceði yalýn bir anlatýmla ortaya koyan bu çalýþma, proletaryanýn mücadelesine katýlan herkesin elinde bir rehber olacaktýr. 3

4

Devrim Nedir Devrim; toplumsal devrimler ve siyasal devrimler diye birbirinden ayrýlan iki yönlü bütünsel bir eylemdir. Toplumsal Devrim; ekonomik ve toplumsal sistemin daha ileri bir sistemle yer deðiþtirmesi, Siyasal Devrim ise; politik iktidarýn bir sýnýfýn elinden daha ileri bir sýnýfýn eline geçmesidir. Bir sosyo-ekonomik kuruluþtan bir diðerine geçiþ, her zaman hangi sosyo-ekonomik kuruluþun yerini bir diðerine býrakmasýnýn ilk örneði, ilkel komünal toplumun yerine köleci toplumun geçmesiydi. Bu geçiþin özgül özelliði sýnýflar öncesi toplum biçiminin yerini sýnýflý toplumun almýþ olmasýdýr. Ýlkel komünal toplumun yerini elan köleci toplumda, köle sahipleri ile köleler arasýndakilerin yaný sýra, büyük toprak sahipleri ve tefeciler ile küçük köylülerin ve diðer özgür küçük mülkiyet sahiplerinin devrimci hareketlerine yol açtý. Köleci toplumdaki diðer bir devrimci hareketler dalgasý da köleler ile köle sahipleri arasýndaki savaþýmdan doðdu. Ýlk çaðýn en büyük köle ayaklanmasý, yüzbinden fazla kölenin katýldýðý Spartaküs ayaklanmasýydý. Her ne kadar ilk çað toplumlarýnda feodalizme geçiþin ön koþullarý doðmuþsa da, bu geçiþi gerçekleþtirebilecek devrimci bir sýnýf henüz yoktu. Bu yüzden köleci toplumdaki bunalýmlar, bazý devletlerin kendilerinden daha güçlü devletlerin boyunduruðu altýna girmelerine yol açtý; diðerini boyunduruk altýna girmelerine yol açtý; diðerini boyunduruk altýna alan devlet ise çok geçmeden kendisi yeni bir bunalým dönemine giriyordu. Bunlarýn en güçlüsü olan Roma Ýmparatorluðu, içte kölelerin ve sömürgelerin ayaklanma- 5

larýyla sarsýlýp zayýfladý ve çevredeki barbar kabilelerin þiddetli saldýrýlarýyla çöktü. Özgül koþullarý ne olursa olsun, köleci toplumdan feodal topluma geçiþ, bir sosyo-ekonomik kuruluþtan bir diðerine geçiþin evrimci yollardan deðil, ancak ve ancak köhneleþmiþ düzenin temelinden yýkýlmasýyla olanaklý olacaðýna iliþkin bir genel önermeyi doðrulamaktadýr. Feodal topumda, köylü hareketleri, köle ayaklanmalarýndan daha yüksek bir geliþim düzeyinde gerçekleþti, ancak bunlarýn da zayýflýðý kendiliðindenlikleriyle ve örgütsüzlüklerinde yatýyordu. Zaman, henüz feodal toplumun kapitalist toplum tarafýndan ortadan kaldýrýlmasý için olgun deðildi. Ancak, feodal toplumun baðrýnda kapitalist iliþkiler doðmaya baþladýðýnda ve feodal sistem üretim güçlerinin geliþimini engelleyici bir hale gelip derin bir bunalým dönemine girdiðinde gereksinilen sýnýf ortaya çýktý. Burjuva devrimlerin ön koþullarý iþte bu dönemde olgunlaþmaya baþladý. Feodalizmin bunalým, kapitalizmin ise yükselme dönemindeki devrimler kent burjuvazisinin önderliðinde oluþtu. Kent burjuvazisi kimi zaman feodal güçlerle uzlaþmalara girdi, kimi zaman da bu güçlerin tamamen ortadan kaldýrýlmasýna yönelik kesin savaþýmlara girmekten geri kalmadý. Örnek; 1789 Fransýz Burjuva Devrimi... Burjuva devrimlerin özgül bir özelliði, bunlarýn ana amaçlarý ve politik üst yapýsýnýn, feodal toplumun baðrýnda geliþmiþ olan kapitalist ekonomi sistemine ayak uydurmasýný saðlamak ve bu ekonomi sisteminin engelsiz geliþimi için zorunlu koþullarý güvence altýna almak olan -göreceli olarak hýzlý gerçekleþen devrimler olmasýdýr. Bu nedenle burjuvazinin politik erki ele geçirmesiyle burjuva devrimleri de bitiyordu. Sosyalist devrim politik alanda iþçi sýnýfýný iktidara geçirir ve onun diktatörlüðünü kurur. Bunun gerçekleþmesi için yalnýzca burjuvaziyi yönetimden uzaklaþtýrmak yetmez, ayný zamanda emekçilerin baský altýnda tutulmasýna yarayan eski devlet mekanizmasýnýn tümünü daðýtýp, yerine kökten yeni bir erk örgütü geçirmek de gerekir. Ne var ki, politik erkin ele geçirilmesi, sosyalist devrimin tamamlanmasý deðil, yalnýzca baþlangýcýdýr. Politik erkten yararlanýlarak toplum, onun ekonomisi ve kültürü köklü bir dönüþüme uðratýlýr. Yeni devlet erki, daha önceki devrimlerde olduðu gibi 6

yalnýzca köhnemiþ sistemi ortadan kaldýrmaz, ayný zamanda yeni toplumu da kurar. Sosyalist ekonominin kuruluþu, proletaryanýn siyasal erki ele geçirmesinden sonra baþlar. Siyasal devrim, bir kaç hafta, ay ya da yýl içinde gerçekleþebildiði halde, ekonominin sosyalist tarzda dönüþüme uðratýlmasý uzun bir zaman alýr. Örneðin; proletaryanýn önderlik ettiði Ekim Devrimi, kapitalizmin egemen olduðu Rusya da ilk defa gerçekleþmiþ, siyasal devrimin gerçekleþmesinden sonra gündeme gelen toplumsal devrim 1917-1936 yýllarý arasýndaki süreci kapsayan uzun bir dönemi almýþtýr. Siyasal devrimin gerçekleþmesinden sonra, toplumsal devrimin gerçekleþmemesi bu doðrultuda adýmlar atýlamamasý sonucu siyasal iktidarýn da tekrar kaybedilmesine yol açar. Örneðin, 1974 Portekiz Devrimi; proletarya önderliðinde kurulan halk cephesi zor yoluyla faþizmi yýkmýþ, yerine demokratik bir devlet inþa etmeye çalýþmýþ ancak toplumsal devrimini gerçekleþtiremediðinden siyasal iktidarýn yine tekellerin eline geçmesiyle sonuçlanmýþtýr. -Nikaragua Devrimi; Sandinist hareket tek baþýna iktidara gelmiþ, toplumsal devrimi gerçekleþtirmek için hýzla adýmlar atýlmýþ ama bunu gerçekleþtiremediðinden, burjuvazinin bir kýsmýnýn iktidarý ele gerçekleþtiremediðinden, burjuvazinin bir kýsmýnýn iktidarý ele geçirmesine engel olmuþtur. - El Salvador; 1990 lý yýllarda geliþen iç savaþ sonucu burjuvazi iktidarý temelli kaybetme tehlikesi karþýsýnda, emekçi sýnýflarla ittifaka gitmiþ, toplumsal devrim doðrultusunda hiç bir adým atýlmadýðýndan hiç bir dönüþüm saðlanamamýþtýr. - Ýran Devrimi; Þah ýn faþist diktatörlüðüne karþý, siyasal devrim gerçekleþtirilerek iktidar yerle bir edilmiþ, iktidarý ele geçiren mollalarýn toplumsal dönüþüm gibi bir amacý ve yönelimi olmadýðýndan hýzla gericileþmiþtir. Sýnýf Nedir Tarihsel olarak belirlenmiþ bir üretim sürecinde, üretim araçlarý karþýsýndaki konumlarý üretim içindeki yerleri, üretimden aldýklarý paylarý ve bu paylarý alýþ biçimlerine göre birbirinden ayýrt edilebilen istikrarlý insan topluluklarýna sýnýf denir. Bu özellikler arasýnda en temel olaný, üretim araçlarý ile olan iliþkilerdir. Sýnýflarýn toplumsal üretimde aldýklarý yer ve oynadýk- 7

larý rol, saðladýklarý geliri elde etme biçimi ve bu gelirin miktardý üretim araçlarýyla olan iliþkilerine baðlýdýr. Sýnýflar baþlangýçsýz ve sonsuz deðillerdir. Ýlkel toplumda sýnýf yoktu. O çaðlarda, üretimin geliþim düzeyinin çok düþük olmasý, insanlarýn ancak açlýktan ölmemeleri için özel mülkiyetin, sýnýflarýn, sömürünün ortaya çýkmasý için hiç bir olanak yoktu. Fakat daha sonralarý, üretim güçlerinin yaygýnlaþmasý ve iþ üretkenliðinin yükselmesi nedeniyle insanlar tükettiklerinden daha fazlasýný üretmeye baþladýlar. Maddi servetleri biriktirme, üretim araçlarýna sahip olma olanaðý ortaya çýktý. Ticaretin ve iþbölümünün geliþmesiyle özel mülkiyet tarih sahnesinde belirdi. Özel mülkiyetin geliþmesi ve ortaklaþa mülkiyetin silinip gitmesiyle, insanlar arasýndaki ekonomik eþitsizlik büyüdü. Kimileri, özellikle soylu ailelerden gelme olanlar zenginleþerek, topluluðun üretim araçlarýný ellerine geçirdiler. Diðerleriyse bu araçlardan yoksun edildikleri için, bunlarýn sahipleri hesabýna çalýþmak zorunda býrakýldýlar. Böylelikle, ilkel toplum parçalandý, sýnýf farklýlýklarý ortaya çýkmaya baþladý. Bu süreç uzlaþmaz sýnýf farklýlýklarý ortaya çýkmaya baþladý. Bu süreç uzlaþmaz sýnýflarýn ve sömürünün ortaya çýkmasýyla tamamlandý. Sýnýflar her þeyden önce tarihsel olarak sýnýrlarý belli bir üretim sistemi içindeki yerlerine göre birbirlerinden ayýrt edilen insan gruplarýdýr. Bu, her sýnýfýn, onu doðuran üretim tarzýyla birlikte ele alýnmasýný gerektirir ve uzlaþmaz çeliþkiler barýndýran her üretim tarzý, toplumlarý köle sahipleri ile köleler, feodal beyler ile serfler, kapitalistler ile proleterler gibi kendine özgü bir tarzda sýnýflara böler. Her üretim sisteminde sýnýflar birbirlerinden farklý ve hatta birbirlerine tamamen karþýt yerler alýrlar; bu yeri belirleyen onlarýn üretim araçlarýyla olan iliþkileridir. Bilindiði gibi, bünyesinde uzlaþmaz çeliþkili sýnýflar barýndýran toplumlardaki üretim iliþkileri sömürü, egemenlik ve boyunduruk iliþkileridir. Üretim iliþkilerinin bu karakterini, egemen sýnýfýn üretim araçlarý üzerindeki tekeli açýklar; ezgi altýndaki sýnýfýn elinde üretim aracý namýna bir þey yokken egemen sýnýfý üretim araçlarýný tümüne ya da en azýndan en önemlilerine sahiptir. Toplumun bir kesiminin üretim araçlarýný tekelleþtirdiði durumda, iþçi kendi varlýðýný sürdürebilmek için gerekli olan çalýþma süresi dýþýnda, ayrýca üretim araçlarý sahibinin 8

geçimini saðlayacak ek bir çalýþma süresi de harcamak zorundadýr. Sýnýflarýn üretim araçlarýyla olan iliþkileri onlarýn toplumsal iþ örgütlenmesindeki rollerini de belirler. Sýnýflar, toplumsal üretimde çeþitli iþlevleri yerine getirirler. Uzlaþmaz çeliþkili toplumlarda sýnýflardan biri üretimi sev ve idare eder, ekonomiyi ve tüm toplumsal iþleri denetler ve özellikle zihinsel çalýþma ile uðraþýrken, diðerleri üstlerine zorla yýkýlan aðýr bedensel çalýþmayý sürdürmek zorundadýr. Sýnýflý toplumda, üretimin denetimi çoðunlukla üretim araçlarýna sahip olan sýnýfýn elindedir. Kapitalist sanayi yöneticisi olduðu için kapitalist deðildir, tersine kapitalist olduðu için sanayi yöneticisidir. Týpký feodal çaðda din adamlýðý ve hakimlik iþlevinin toprak mülkiyetinin nitelikli olmasý gibi, sanayinin yönetimi de sermayenin bir niteliðidir. Marx. Üretim iliþkileri köhneleþip üretim güçlerinin geliþmesine engel olmaya baþlayýnca, egemen sýnýfýn toplumsal iþ örgütlenmesinde oynadýðý rol de deðiþikliðe uðrar; üretimdeki örgütleyici iþlevini yitirerek, toplumun bedenine yapýþmýþ bir asalak durumuna gelir. Bu eskiden toprak sahibi aristokratlar için geçerliydi; bugün de örgütleyici iþlevlerini sevk ve idarecilere, en önde gelen teknik elemanlara vb. terk eden burjuvazi için geçerlidir. Sýnýflar ayný zamanda toplumsal gelirden aldýklarý payýn büyüklüðüne ve kaynaðýna göre de birbirlerinden ayýrt edilirler. Elbette, sýnýflar arasýndaki bu bölünme büyük bir öneme sahiptir, ancak yine de belirleyici bir etken deðildir. Eðer sýnýflarýn neden çeþitli gelir kaynaklarý ve bunun sonucunda da çeþitli yaþam koþullarý olduðu sorusunu soracak olursak, bunu kolayca anlayabiliriz. Gelir kaynaklarýndaki ve yaþam koþullarýndaki çeþitliliðin balýca nedeni, sýnýflarýn toplumsal üretim sistemi içindeki konumlarýnda yatar. Toplumun ekonomik yapýsýna dayanan sýnýflara bölünmüþlük, toplumun politik sistemine ve manevi yaþamýna da yansýr. Sýnýflara bölünme, bütün toplumsal iliþkiler sistemini etkilemek suretiyle toplum yaþamýný baþtanbaþa kapsar. Bu iliþkiler maddi ve ideolojik olmak üzere ikiye ayrýlýrlar. Sýnýflar arasýnda hem maddi, hem de ideolojik iliþkiler vardýr. Sýnýflar, sömürücü sýnýflara, sömürülen sýnýfýn çalýþmasýna sahip çýkma olanaðý veren belli iliþkilerle birbirine baðlanmýþlardýr. Bu iliþkilerin tümü, top- 9

lumun sýnýf yapýsýný biçimlendirir; sýnýf savaþýmýnýn maddi, ekonomik temelini oluþturur. Ama sýnýflar arasýndaki iliþkiler yalnýzca ekonomi alanýna hapsedilemez; en yoðun dile gelme biçimlerini politika alanýnda kazanýrlar. Sonuç olarak, sýnýflar arasýndaki iliþkiler, sýnýf savaþýmý, ideoloji alanýnda, toplumun manevi yaþamý içinde ortaya çýkarlar. Kapitalist üretim iliþkilerinden kaynaklanan proletarya ile burjuvazi arasýndaki karþýlýklý tüm toplumsal yaþam içinde kendini gösterir. Bu karþýtlýk bu sýnýflarýn yaþam koþullarýnda, aile iliþkilerinde, ayný zamanda iþçilerin burjuvalardan deðiþik fikirlere, görüþlere, törelere ve ahlaksal ilkelere sahip olmalarýnda ve deðiþik politika izlemelerinde görülür. Sýnýflarýn günlük yaþamdaki, eðitim ve kültür alanýndaki, fikirlerindeki, inançlarýndaki, toplumsal psikolojilerindeki vb. konumlarýný karakterize eden farklýlýklar, ekonomik iliþkilerinden türemiþlerdir. Bilimsel Sosyalizm Nedir Bilimsel Sosyalizm; iþçi sýnýfýnýn kurtuluþ öðretisidir. (Marksizm-Leninizm). Bütün bilimler, insanýn doðayý ve toplumu tanýma; doðadaki, toplumdaki deðiþim ve geliþim yasalarýný ortaya çýkarma; ortaya çýkan bu yasalara uygun bir biçimde geleceði iliþkin çalýþmalarýný yönlendirme amaç ve çabalarýna hizmet ederler. Doðadaki geliþmeleri ve yasalarýný inceleyen bilime Doða Bilimleri diyoruz. Zooloji, Botanik, Jeoloji, Fizik vb. bilimler doðayý ve onun yasalarýný incelerler. Ýnsan Toplumunu, yaþam biçimlerini ve insan davranýþlarýný inceleyen bilimlere de Toplum Bilimleri diyoruz. Sosyoloji, Psikoloji vb. bilimler de insaný, toplumu ve bunlardaki hareketlerin, davranýþlarýn, geliþmelerin yasalarýný incelerler. Bilimsel Sosyalizm de toplum bilimlerinden birisidir. Bilimsel Sosyalizmin ilk kuramcýlarý ve pratisyenleri olarak Marx ve Engels ve hemen sonra da Lenin, bu bilimin ortaya çýkýp geliþmesinde çok büyük emekler harcadýklarý, bu bilimin temelini oluþturan yasalarý ortaya çýkarýp uyguladýklarý için bilimsel sosyalizme Marksizm-Leninizm adý da verilir. Bundan yüzelli yýl kadar önce ortaya çýkan bu bilim, toplumlarýn geliþiminin temel yasalarýný ortaya sergilediði gibi, iþçi sýnýfýnýn içinde bulunduðu ezilmiþlik ve sömürüden nasýl kurtula- 10

caðýnýn yollarýný da göstermiþtir. Kendilerine bu bilimi kýlavuz edinen iþçi sýnýfý, dünyamýzýn üçte birinde artýk insanýn insaný sömürmesine son vermiþtir, sýnýfsýz topluma, Komünizme giden yolda çok önemli taþlar döþemiþlerdir. Bilimsel Sosyalizmin Kaynaklarý Nelerdir Bilimsel Sosyalizme kaynaklýk eden geliþmeler Almanya, Ýngiltere ve Fransa da ortaya çýkmýþtýr. Hemen her olay, her sorun geliþip olgunlaþmasýný tamamladýkça çözülemediði için, bu ülkelerdeki geliþmeler, ancak Marksizm-Leninizm in ortaya çýkýþýna kaynaklýk edebilmiþtir. Bu kaynaklarý sýrasýyla incelersek: Alman Felsefesi: Marx öncesi dönemde Avrupa nýn felsefi alanda en iyi düþünürleri Almanya dan çýkmýþlardý. Bunlarýn en önemlileri Ludwig Feuerbach (1804-1872) ve Hegel dir (1770-1831). Feuerbach, materyalist bir düþünürdür. Ancak ayný zamanda da metafiziktir. Ýdealizm ve dini bir yana iten Feuerbach, felsefenin salt düþünce çerçevesi içinde kalmasý gerektiðini, görevinin doðayý, insaný incelemek olduðunu söylüyordu. Doðayý hareket halinde incelemeye çalýþmasýna karþýn, felsefesi bütün olarak metafizik materyalizm çerçevesi dýþýna çýkmýyordu. Feuerbach ýn toplumun geliþmesi üzerine idealistçe bir görüþü vardý. Toplumdaki esas itici gücün ahlak, insanlar arasýndaki manevi iliþkiler olduðunu kabul ediyor; bunlarýn ekonomik iliþkilerden, üretim iliþkilerinden dolayý ortaya çýktýðýný anlayamýyordu. Hegel ise diyalektik yönetimin kurucusudur. Fikir ve düþüncelerin geliþiminin temel diyalektik yasalarýný oluþturmuþtur. Hegel in diyalektiði felsefi düþünce için büyük bir kazanç olmakla birlikte, ciddi yanlýþlarý da içeriyordu. Hegel e göre, diyalektik yasalarýn belirttiði geliþmeyi gösteren, maddi evrenin nesne ve olaylarý deðil, onlarýn þeklini alan düþünceydi. Ayný þekilde geliþme süreci üzerine de dar bir görüþe sahipti. Ona göre, doða, zaman içinde geliþmez, yalnýz mekân içerisinde yayýlýr. Toplumun geliþmesini yalnýz geçmiþte görüyordu. Hegel, toplum içerisinde sürüp giden çeliþkilerin mücadeleyle deðil, uzlaþmayla çözüleceðini düþünüyordu. Marx ve Engels, Hegel i idealizmi yüzünden þiddetle eleþtiriyor, diyalektiðe ise yüksek bir deðer veriyorlardý. He- 11

gel in felsefesini idealizm örtüsünden sýyýrdýktan sonra, diyalektik ve tarihi materyalizmin oluþturulmasýnda kullandýlar. Ýngiliz Ekonomi Politiði: Marx öncesi dönemin ekonomi politiðin en geliþkin olduðu ülke Ýngiltere dir. Ýngiliz ekonomi politiklerinden özellikle Adam Smith (1723-1790) ve David Ricardo (1772-1823) kapitalizmin tahlili üzerine durmuþ, araþtýrmalar yapmýþlardýr. Bu iki bilim adamý deðerin kaynaðý üzerine araþtýrmalarýyla tanýnýrlar. Vardýklarý sonuç bugün Emek-deðer teorisi olarak adlandýrýlýr. Buna göre deðeri yaratan emektir. Bu bilim adamlarý deðerin kaynaðýný doðru olarak tespit etmiþler ancak kapitalizmde sömürünün nasýl olduðunu bulup açýða çýkaramamýþlardýr. Bunu Marx Artý-deðer teorisini geliþtirip ortaya koyarak gerçekleþtirmiþtir. Fransýz Ütopik Sosyalizmi: Marx öncesi dönemde sosyalizm teorisinin en geliþkin olduðu ülke Fransa dýr. Birçok ütopik sosyalist yetiþmekle birlikte en önemlileri Saint Simon (1760-1825), Charles Fourier (1172-1837) ve Robert Owen (1771-1858) dir. Planlý ekonomi, emeðe göre ürün veya eþit iþe eþit ücret gibi iki temel konu ve özellikle de sosyalist paylaþým temeli olan emeðe göre ürün prensibi ütopik sosyalistlerden alýnmýþtýr. Ancak bu düþünürlerin ütopyalarýný gerçekleþtirmek için baþvurduklarý yollar hiçte saðlýklý deðildi. Onlara göre; iyi niyetli burjuvalar iþçilerin ne kadar büyük bir yoksulluk ve sefalet içinde yaþadýklarýný ve ne kadar kötü þartlarda çalýþtýklarýný görecek ve merhamet gösterecek sorun çözümlenmiþ olacaktý. Ütopyacýlar, kendi zamanlarýnýn toplumda, onu ortadan kaldýracak temel araçlarý göremediler ve eleþtirdikleri toplum ile hayal ettikleri toplum arýsýndaki baðlarý bulup çýkaramadýlar. Kapitalizmin çöküþünde proletaryanýn oynayacaðý zorunlu rolü keþfedemediler. Marx ve Engels, ütopiklerden planlý ekonomi ve paylaþým prensiplerini alýp geliþtirerek kendiliðinden sýnýf olan proletaryayý kendi için sýnýf haline getirip, ona kurtuluþ yollarýný gösterdiler. 12

Bilimsel Sosyalizmin Bileþenleri Nelerdir Ýngiliz Ekonomi Politiði ve Fransýz Ütopik Sosyalizminin kaynaklýk ettiði Bilimsel Sosyalizmin kurucularý olan Karl Marx (Alman, 1818-1883) ve Fredreic Engels (Alman, 1820-1895) bu bilim adamlarý ve düþünürlerin öne attýðý tezleri incelemiþ, var olan yanlýþlarýný sergileyip, doðru olan yanlarýný ve eksiklerini geliþtirip tamamlayarak, iþçi sýnýfýna kurtuluþun gerçek yolunu göstermiþler ve yaþamlarý boyunca da bu uðurda mücadele etmiþlerdir. Marx ve Engels in kurduklarý Bilimsel Sosyalizm üç bileþenden oluþur: - Felsefe - Ekonomi Politik - Sosyalizm Bu üç bileþenden ilki olan Felsefe; dünyanýn ve evrenin meydana gelmesinin nasýl olduðunu ve insan düþüncesinin sistematiðini inceler, yol ve yöntemler gösterir. Ýkinci bileþen Ekonomi Politik; genel olarak ekonomiyi, özel olarak da insanlýk tarihi boyunca üretim iliþkilerini inceleyen bilimdir. Üçüncü bileþen Sosyalizm ise, dünyamýzda bugüne kadar yaþanan geliþmeleri, mücadele stratejisi ve taktikleri açýsýndan inceler, devrimini yapmýþ ülkelerdeki devrim deneyimlerini inceler, yasalarýný ortaya çýkarýr, sosyalist teori ve birimimin iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu yolunda nasýl kullanýlacaðýnýn belirlenmesine çalýþýr. 13

I. BÖLÜM: Felsefe Felsefe Nedir Felsefe, doðaya, topluma ve insan düþüncesine yön veren en genel yasalarý inceleyen sistemli bilgidir. Bir düþüncenin felsefi olabilmesi için ele alýnýp incelendiði bütün olgu ve olaylarý ayný bakýþ açýsýyla deðerlendirmelidir. Doðaya maddi, insana ise dini açýdan yaklaþan -veya tersi de olabilir- düþünce hiç bir zaman felsefe olamaz. Yani felsefe; bütün olgu ve olaylarý sistemli bir yöntemle inceler. Felsefe; kelime kökeni olarak antikçað Yunanistan dan gelir. Philo, sevgi-seven, soph ise bilgi anlamýndadýr. Ýkisinin birleþtirilmesi ile ortaya çýkan felsefe ise bilgi seven anlamýna gelir. Felsefe, özgül bir içeriðe ve biçime sahip, kendisine ilkelerinin ve vardýðý sonuçlarýn teorik dayanaklarýný saðlayan bir dünya görüþüdür. Ýþte felsefeyi, doðaüstü güçlere inanmaya baþlayan ve hayallerle duygularý kullanarak gerçeðe büyülü biçimler veren bilim dýþý dünya görüþünden ayýrt eden de budur. Felsefi bir dünya görüþü, evrene, doðaya, topluma ve insana iliþkin, son derece genelleþtirilmiþ, teorik görüþlerin oluþturduðu bir sistemdir. Felsefe yaþamýn toplumsal, politik, bilimsel, ahlaksal, estetik vb. alanlarýnda, insanýn düþüncelerine ve davranýþlarýna belli bir yön vermeye çalýþýr. Felsefi dünya görüþü yalnýzca ilkelerini ortaya atýp, insanlarýn onlara inanmalarýný saðlamaya çalýþmaz. Bu ilkelerin mantýksal açýklamalarýný da verir. 14

Ýnsanýn dünyayý tanýmasý çeþitli bilimler aracýlýðý ile olur. Ve daha iyi bir yaþam için mücadele eden emekçiler bilimsel bir dünya görüþüne sahip olmak zorundadýr. Bu bilimsel dünya görüþü, marksist felsefedir, diyalektik materyalizmdir. Marksist felsefe, insanlýk tarihinde düþüncenin geliþiminin vardýðý en yüksek aþama ve bu geliþmenin bir sonucudur. Bu felsefe yüzyýllar süren geliþmesi boyunca insanlýðýn yarattýðý en iyi ve en ileri ne varsa her þeyi özümleyip korumuþtur. Bunun yaný sýra diyalektik ve tarihsel maddeciliðin doðuþu felsefede nitelikçe bir sýçramayý, devrimci bir dönüþümü ifade eder. Marx ve Engels in devrimci, iþçi sýnýfýnýn dünya görüþü olarak oluþturup geliþtirdikleri felsefe, burjuvazinin egemenliðini devrime, kapitalizme son verme ve tarihte eþine rastlanmadýk, en ilerici, en hakça toplum düzeni olan yeni, komünist toplumu kurma gibi tarihsel görevler üstlenmiþ iþçi sýnýfýna, yalnýzca dünyanýn tamamen bilimsel bir açýklamasýný yapmakla kalmaz, ayný zamanda onun dönüþtürülmesini saðlayacak teorik aracý da verir. Emekçiler, marksist felsefeyi öðrenmek zorundadýr. Sömürücü sýnýfý, sömürüyü devam ettirmek için yalana muhtaçtýr, devrimci sýnýf ise, sömürüye son vermek için hakikate muhtaçtýr. Devrimci görevini yerine getirebilmesi için bu sýnýfa gerekli olan þey, doðru bir dünya görüþüdür. Felsefenin Temel Sorunu Antik (köleci) çaðdan bu yana dünyanýn bütün filozoflarý temel sorun üzerine düþünmüþ ve düþünceler üretmiþlerdir. Bu sorun evrenin ve dünyanýn insan tarafýndan tanýnýp tanýnmayacaðý üzerinedir. Yani sorun; Evreni tanýyabilir miyiz? Biçiminde konulabilir. Bu temel sorunda filozoflar iki ayrý cevap vermiþlerdir. Bazý filozoflara göre insanýn evreni, dünyayý hayatýn kökenini anlayabilmesinin, tanýyabilmesinin imkâný yoktur. Ýnsan aklý bunu algýlayabilecek, cevaplayabilecek düzeyde deðildir. Bu felsefi akýma Agnostizm (bilinemezcilik) adý verilir. Evrenin, dünyanýn ve hayatýn tanýnabileceðini, anlaþýlabileceðini öne süren iki ayrý felsefi akým da vardýr. Bunlardan birincisi, Allah ýn, Tanrý nýn ya da Kutsal Ruh un yarattýðý bu evrenin yine o güç tarafýndan yaratýlan, insanýn akýl ve inanç yoluyla onu kavramasýný, anlamasýný saðlar. Yani evren ide (ruh-düþünce) ta- 15

rafýndan yaratýlmýþtýr. Ve yine Ýde ye dayanarak bu evren kavranabilir. Bu akýma felsefede Ýdealizm denir. Bir diðer felsefi yaklaþým ise; evrenin ve yaþamýn kökeninin maddeye dayandýðýný; maddeden oluþtuðunu öner sürer. Bu felsefi gruba Materyalizm denir. Bizim biraz önce açýklamaya çalýþtýðýmýz Agnostizm üzerinde uzun uzun durmak istemiyoruz. Diðer iki felsefi akým üzerinde incelememizi sürdürelim. Ýdealizm Nedir Ýde; kelime anlamýyla ruh, düþünce demektir. Biraz önce kýsaca söylediðimiz gibi evrenin bir ide tarafýndan yaratýldýðýný ve idenin gücüne dayanarak onun anlaþýlabileceðini, insan ve evrenin bu idenin bir yansýmasý, görüntü biçimi olduðunu öne sürerler. Ve bir baðlamda ideye olan baðýmlýlýk ve inanç insanýn ona yaklaþmasýný ve evreni kavrayabilmesini getirecektir. Ýdealizmin ne olduðunu anlayabilmek için Ýde yani Düþünce nedir onu inceleyelim. Düþünce birçok biçimde tanýmlanýr. Kaba materyalistler düþünceyi tanýmlarken karaciðer için safra ne ise beyin için düþünce odur diyerek, düþünceyi beynin bir salgýsý haline getiriyorlardý. Yine, kimi sözde bilim adamlarýna göre, bilgisayar teknolojisi ve sibernetik alanýndaki geliþmeler sonunda düþünebilen robotlar ve makineler yapýlabilir gibi mesnetsiz teoriler ortaya atýlýyor. Ýdealistlere göre ise, düþünce insandan kopuk bir ideye özgüdür. Yani nesnel deðildir. Nesneden baðýmsýz olarak vardýr ve nesneyi yaratýr. Bu yaklaþýma karþý, Lenin, alaycý bir söylemle beyinsiz felsefe söylemini kullanmýþtýr. Düþüncenin en olgun tanýmýný yine materyalist filozoflardan Karl Marx ta buluruz: Düþünce, özel þekilde organize olmuþ madde olarak insan beyninin en yüksek ürünü; insan beynine taþýnan, iletilen gerçek hareketin yansýmasýndan baþka bir þey deðildir. Yani, düþünce, maddenin bir ürünüdür ancak, özel þekilde organize olmuþ, en üst düzeyde geliþmiþ madde olan beynin bir ürünüdür. Düþünce, bizim dýþýmýzda varolan nesnel gerçeðin insan beynine taþýnan, iletilen nesnel gerçeðin yansýmasýdýr. Yani, düþüncenin ortaya çýkabilmesi için düþüncenin konusu olan nesnenin maddenin ortaya çýkmasý ve yine düþünerek madde 16

olan özel organizma beynin varolmasý gerekmektedir. Yani düþünce, düþünülen ve düþünen nesne olarak iki yönüyle de maddeye baðýmlý, maddenin bir ürünüdür. Maddesiz düþünce, maddeden ayrý, maddeden kopuk düþünce olamaz. Düþünceyle madde sýký sýkýya birbirine baðlýdýr. Öznel Ýdealizm Bu tür idealist filozoflara göre evrendeki her þey insanýn kendi düþüncesinin yansýsýndan baþka bir þey deðildir. Yani, insan kendisi düþündüðü için nesneler, maddeler vardýr. Bu düþünürlerin en önde gelenlerinden ortaçaðýn karanlýk dönemindeki Berkeley söylenebilir. Bu felsefi akýma göre madde fikirlerin bir terkibi (bileþeni)dir. Yani, insanýn düþüncesinden baðýmsýz hiç bir madde yoktur, insan düþündüðü için dünya ve evren vardýr. Bu felsefi akýmýn vardýðý sonuç Descartes in deyimiyle düþünüyorum öyleyse varým biçiminde ifade edilir. B tür bilim dýþý, akýl dýþý filozoflara en güzel cevap büyük ozan Nazým Hikmet in deyimiyle eldivensiz cinsinden bir kaç tokat la vermek ve onlara benim seni tokatlamadýðýmý düþün, bu tokadýn acýsýný hissetmezsin demek yeterlidir. Din Nedir Sosyal bakýmdan, tarihsel bakýmdan þartlandýrýlmýþ geçici bir olgu olan din, tarihi süreç boyunca ilkel insanýn geliþiminin belirli bir devresinde kavranýlamayan bazý tabiat güçleri karþýsýnda, insanýn güçsüzlüðünün bir sonucu olarak çýkmýþtýr. Dinin kökenleri, bilinçsizlik, korku ve çaresizlikte yatar. Modern çaðda din Lenin in sözleriyle sürekli baþkalarý hesabýna çalýþmaktan bunalmýþ halk kitlelerinin yalnýz baþlarýna kalýþlarýndan ve sefaletlerinden doðan, onlar üzerinde aðýrlýðýný her an hissettiren manevi baský formlarýndan biridir. Dinin ilk ortaya çýkýþýnda ilkel insanýn doða olaylarý karþýsýnda, bilinçsizliði yine bu olaylar karþýsýnda çaresizliði ve korkusu vardýr. Ýlkel insan yaþadýðý ortamda en düzgün zemin olan sel yataðýna, barýnaðýný veya kulübesini yapar. Sel geldiðinde hem barýnaðýný yýkar hem kendisine zarar verirdi. Bunun sonucu, ilkel insan suyu tanrý ilan etti. Ayný þekilde yangýn karþýsýndaki çaresizlik ateþ tanrýsýný doðurdu. Ýnsanlýðýn geliþimiyle birlikte doða olaylarýn 17

insan tarafýndan çözümlenmesi ve tedbirlerinin alýnmasýyla tanrýlar da biçim deðiþtirdi. Su, aðaç, ateþ tanrýlarý yerini yer, gök, güneþ tanrýlarýna devretti. Bilimsel geliþmeler sonucunda yer, gök ve güneþ tanrýsý da ruhsal olaylara dayanan tanrýlara, mesihlere terk etti yerini. Bugünün modern toplumunda din, bu dünyada sefalet içinde yaþayan insanlara boyun eðme ve teslimiyete karþýlýk öte dünya cennetini vaat etmekten öte bir þey yapmayarak egemen sýnýfý olan burjuvazinin sömürüsüne hizmet etmekten baþka bir iþe yaramaz. Materyalizm Nedir Felsefe tarihinin dünyayý doðru anlamak ve insanýn doða üzerindeki gücünü artýrmakta yararlý, ilerici sýnýf ve tabakalarýn dünya görüþü olarak tanýmlanýr. Materyalistlere göre dünyanýn ve evrenin kökeninde madde vardýr. Ýnsanlar maddeyi tanýyýp çözdükçe evreni ve yaþamý da tanýrlar. Madde Nedir Kaba materyalistlere göre madde; gözle görülen, elle tutulan ve uzayda yer kaplayan her þeydir. Bu taným okul kitaplarýna da girmiþtir. Ancak bu taným bilim ve teknolojideki geliþmeler sonucu gözle görülmeyen, elle tutulmayan maddelerin varlýðýnýn da anlaþýlmasýyla yetersiz kalmýþ; idealist burjuva düþünürlerin, materyalistlerle tartýþmalarýn da demagoji malzemesi haline gelmiþtir. Maddenin felsefi anlamýndaki en güzel tanýmý yine büyük usta Lenin tarafýndan yapýlmýþtýr: Ýnsan iradesinden baðýmsýz olarak varolan, duygu organlarýmýzca algýlanabilen, duyu organlarýmýzý etkileyerek biz de yeni duyumlar uyandýran her þeye denir. Ancak bu tanýmda, ifade edilen bir kaç özelliðin üzerinde durmak gerekir. Maddenin birinci özelliði tanýmda da belirtildiði gibi insanlarýn bilinçlerinden veya istemlerinden baðýmsýz olarak varolmasýdýr. Yani, insanlar istediði veya istemediði için madde var veya yok olmaz. Bilimdeki son geliþmelerin bir kez daha ortay koyduðu gibi madde vardan yok olmaz, yoktan varolmaz. Evrendeki toplam madde miktarý sabittir. Ancak madde enerjiye, enerji maddeye dönüþebilir. Evrende varolan ýþýk, ýsý radyo dalgalarý vb. hep maddenin çeþitli görüntü biçimleridir. Yine bilimin yaptýðý tespitlere göre 18

bize okul kitaplarýnda öðretildiði gibi maddenin üç hali deðil, beþ hali vardýr. Katý, sývý, gaz halinin yaný sýra, plazma ve enerji de maddenin halleridir. Maddenin bütün görüngü normlarý harekete ve zamana ve mekâna ayrýlmaz bir þekilde baðlýdýr. Madde bütün varlýk derecelerinde nicelik ve nitelik anlamýnda sonsuzdur. Hareket Nedir Felsefe tarihinin en önemli sorunlarýndan biri de Hareket dir. Hareket nedir sorusuna felsefeciler iki ayrý cevap verir. Bunlardan ilki olan metafizikçiler hareketi týpký bir daire üzerinde dönen bilyeye benzetirler. Hareket sürekli birbirini takip eden veya tekrarlayan dairesel bir düzlem üzerindedir. Yine bu kategorideki filozoflar evrenin ve insanýn tarihini deðerlendirirken, tarih tekerrürden ibarettir derler. Bir diðer grup ise diyalektikçilerdir. Bunlara göre hareket maddenin en temel özelliði ve varoluþ biçimidir. Hareket olmadan madde düþünülemez. Hareket deðiþmedir, geliþmedir. Objeler arasýndaki karþýlýklý etkileþimdir. Evrende deðiþmeyen tek þey harekettir ve sonsuzdur. Hareketin biçimi metafiziklerin dediði gibi dairesel bir düzlemde deðil, helezonik (spiral) bir eðriye benzer. Yani sürekli biçimde geniþleyen ve yükselen bir eðri çizer. Hiç bir þey evrende eski biçimiyle tekrarlanmaz. Bunu dünyadaki ilk diyalektikçi olarak bilinen Heraklitus ayný suda iki defa yýkanýlmaz derken suyun gerek kendi iç etkileþimi gerekse dýþarýdan gelen tepkilere geçirdiði deðiþime iþaret ediyordu. Diyalektik antik Yunanca da diyalekt sözcüðünden gelir. Kelime anlamýyla karþýlýklý tartýþarak doðruyu bulma anlamýndadýr. Lenin e göre diyalektik; geliþmeye iliþkin en kusursuz, en derin ve en kapsamlý öðreti; durmadan geliþen maddenin bize yansýmasýný saðlayan insan bilgisinin görülebileceðinin öðretisidir. Diyalektik; evrende, maddede ve insan düþüncesindeki deðiþimin, geliþimin ve hareketin genel yasalarýný ve bu geliþmenin gerçekleþmesinin iþleyiþini ortaya koyan bir yöntemdir. Yani diyalektik yöntem doða bilimlerinde, toplumsal bilimlerde uygulanan gerçek bilimsel yöntemdir. 19

Diyalektiðin Yasalarý Nicel birikimler sonucu ani bir sýçramayla yeni bir niteliðe geçiþ ve orada yeniden nicel birikimlere baþlangýç yasasý. Ya da kýsaca nicelikten-niteliðe geçiþ yasasý. Diyalektik geliþme anlayýþýnýn ayýrt edici özelliði varolanýn azalma, çoðalma gibi basit bir deðiþimi deðil, eski olanýn çürüyüp, yýkýlýp gitmesi yeni olanýn, geliþip güçlenmesi biçiminde bilimsel bir süreç olarak kavranýþýdýr. Diyalektiðin birinci yasasý olan nicelden-nitele geçiþ yasasýný kavrayabilmek için, nicel, nitel sýçrama gibi kavramlarý incelemek gerekir. Nitelik Bir nesnenin ölçülebilir, sayýlabilir özelliklerine nicelik denir. Nicelik kavramý, nitelikten belli bir soyutlamayý zorunlu kýlar. Bir nesne hakkýnda bilgi edinirken önce onun nitel özelliklerini kavrarýz. Ancak bundan sonra o nesne ile ilgili nitelikler kendini ortaya koyar. Sayýca büyüklüklerinde belli yönlerinin geliþim derecelerinde, yoðunluðunda zaman, mekân özelliklerinde, renklerinden kendini ortaya koyan özellikler anlaþýlmalýdýr. Ancak bu nicel özelliklerin belirli bir birikimi o nesnenin nitel bir deðiþim geçirmesine neden olur. Örneðin, bir nesnenin ýsýsýný belirli bir noktaya kadar yükselttiðimizde o nesnede temel bir deðiþiklik gerçekleþmez. Fakat belirlenmiþ ýsý derecesini aþtýðýmýz zaman o nesnenin özü deðiþir. Yani 100 derecede kaynayan suyun buhara dönüþmesi sonucu, su artýk buhar olmuþtur. Sýçrama Nicelik birikimlerinin belirli bir aþamasýnda o nesnenin geliþiminde bir kesiklik ani bir dönüþüm olur ve nesne nitel bir deðiþime uðrar. Ýþte bu kesiklik ve ani deðiþiklik Sýçrama olarak adlandýrýlýr. Nitelik deðiþimlerinin tümü sýçrama biçiminde olur. Sýçrama belirli bir süreci sona erdirir, yeni bir süreci baþlatýr. Sýçramadan sonra nesne bir önceki konumuna bir daha dönemez. Nicelden, niteliðe geçiþ yasasý ile ilgili olarak þunlarý söyleyebiliriz. Baþlangýçta hissedilmeyecek kadar yavaþ ve küçük nicelik deðiþimleri geliþimin belirli bir noktasýnda nesnenin niteliðinin deðiþmeden kalmasýndaki dayanaklýlýk noktasýný aþar. Bir dizi ke- 20

sintiyle (sýçramayla) temel nitelik deðiþimine yol açarlar. Bu süreçte nesnenin nicelik ve nitelik deðiþimine yol açarlar. Bu süreçte nesnenin nicelik ve nitelik yanlarýnýn karþýlýklý baðlantýlarýný ve etkileþimlerini bu yasa gösterir. Bu deðiþimler nesnenin özüne, biçimlerine geliþmenin koþullarýna baðlý olarak sýçramalar biçiminde gerçekleþir. Bu yasal olgularý, nicelik ve nitelik yanlarýnýn bütünlüðünü ele alýp incelememizi, bu yanlarýn karþýlýklý iliþkilerini olduðu kadar, bu iliþkilerde ortaya çýkan deðiþimleri de görmemizi saðlar. Buna doða olaylarýndan örnek verecek olursak, yaðmuru alabiliriz. Doðadaki herhangi bir olayý da ele alabiliriz, ama yaðmur örneði en basit gözlemle dahi anlaþýlabilir olduðundan bunu tercih ettik. Hava sýcaklýðýnýn etkisiyle göllerde ve denizlerde bulunan kirli ve tuzlu su buharlaþarak yaðmur bulutlarýna dönüþür. Göðün yüksek tabakalarýnda soðuyan su buharý yeniden su halinde yeryüzüne iner ancak bu yere inen su deðiþikliðe uðramýþ, doðal yollardan arýtýlmýþtýr. Artýk denizlerin tuzlu ve kirli suyu deðil, temiz su durumundadýr. Denizlerdeki su buhar haline gelmiþ içindeki soda, tuz vb. minerallerden arýnmýþ ve eski deniz suyu olma özelliðini tamamen kaybetmiþ, yeni bir biçim almýþtýr. Toplumsal olaylardan bir örnekle incelersek; 1789 Fransýz Burjuva Devrimi verilebilir. 1789 öncesi Fransa sýnda aristokratlarýn yönetimde bulunduðu feodal toplum içerisinde kapitalist üretimin öðeleri yavaþ yavaþ ortaya çýktý, geliþiminin belirli bir aþamasýnda feodalizm artýk geliþmesini engeller hale geldi. Çünkü kapitalizmin temelinde özgür iþçiler olmak zorundaydý. Ama feodalizm, köylülerin iþçileþmesini önlüyor, onlarý topraða baðlý yaþamak zorunda býrakýyordu. Feodallerin bu dinamizmini deðerlendiren burjuvazi, adalet, özgürlük, eþitlik sloganlarýyla aristokratlara karþý ayaklandý. Yeni yeni doðmakta olan proletarya ve köylülük de burjuvazinin önderliðindeki ayaklanmaya katýldý. Aristokratlarla ve onlarýn kurulu düzeni feodalizmle girdikleri kesin savaþ sonucunda aristokratlar devrildi ve burjuvazi iktidara geldi. Köylülüðün topraða baðýmlýlýðýna son verdi, kapitalizmin geliþimi önündeki bütün engelleri ortadan kaldýrdý. Her iki örnekte, deniz suyunun buharlaþmasýyla, feodalizm içinde kapitalizmin yavaþ yavaþ geliþmeye baþlamasý nicelik birikimi ifade eder. Su buharýnýn soðuyarak yaðmura dönüþmesi ve 21

burjuvazi önderliðindeki ayaklanma sýçrama yý gösterir. Artýk yaðmur ve feodalizmi yýkan kapitalizm yeni bir niteliktir. Ne yaðmur suyu eski deniz suyudur, ne de kapitalist Fransa eski feodal Fransa dýr. Her ikisi de geri dönülmez bir deðiþim ve geliþime uðramýþtýr. Karþýtlarýn Birliði Ve Mücadelesi Evrende her bütün iki karþýttan oluþur. Bu karþýtlar her fenomende (olgu, nesne, olay) hem birlikte hem de mücadele halindedir. Bu mücadeleden hareket doðar. Evrende varolan her bütün, kendi içinde kendini olumlayan ve reddeden iki yön barýndýrýr. Elektrikte pozitif ve negatif yükler, dünyada kuzey ve güney iki kutbun olmasý, her bir canlýda ayný anda kimi hücreler doðarken kimi hücrelerin ölmesi, bunun göstergeleridir. Hatta maddenin en küçük birimi olan atomlarda negatif yüklü (-) elektronlarla, pozitif yüklü (+) protonlarýn bir arada bulunmasýnýn zorunluluðu bilimsel bir gerçektir ve evrende bulunan her þeyin temelinde madde, onun da temelinde atomlar vardýr. Evrendeki her bütünün içinde yer alan bu organik karþýtlýða çeliþme adý verilir. Yani her organik bütün içinde karþýtlýk taþýr. Bu karþýtlýðý oluþturan iki ayrý taraf arasýnda bir mücadele vardýr. Bu mücadelenin sonucunda hareket ortaya çýkar. Yani hareket (mekanik anlamdaki hareket deðil) maddenin kendi dinamizminde ve varoluþunun temelinde vardýr. Bu karþýtlarýn karþýlýklý baðýmlýlýðý diyalektik çeliþmenin kendine özgü özelliklerinden biridir. Bir diðer özelliði ise, bir arada bulunan bu karþýtlarýn karþýlýklý olarak birbirlerini altetmeye, dýþlamaya çalýþmasý, olumsuzlamasýdýr. Karþýtlar arasýndaki bu olumsuzlamayý evrenin her hücresinde, her biriminde görürüz. Atomun temelinde varolan (+) yüklü protonlar ile (-) yüklü elektronlar birbirlerini dýþlarlar. Evrendeki gök cisimleri karþýlýklý olarak birbirlerini çekerler, buna karþýn güneþ sistemindeki bütün gezegenler güneþin soðumasý sürecinde ondan koparak uzaklaþmaya baþlayan cisimlerdir. Ve bu durumda yani hem güneþten uzaklaþma hem de güneþle gezegenlerin karþýlýklý birbirlerini çekme durumu güneþ sistemindeki dengeyi ortaya çýkarmýþ ve bugün yeryüzünde varolan yaþamýn doðmasýnýn temelini hazýrlamýþtýr. 22

Canlýlarda daha önce de söylediðimiz gibi ölüm ve yaþam, yani yeni doðan hücreler aðýrlýkta olduðu için canlý yaþamýný sürdürmeye devam eder. Eðer ölen hücreler yeni doðan hücrelerden daha hýzlý ve çoksa bunun sonucunda canlý ölür. Tabii bu örnekler hemen hepimizin bildiði doðadaki örneklerdir. Bir de insan topluluklarýnýn varoluþ sürecinde bu yasalarýn nasýl iþlediðine bakalým. Toplumlarý incelerken, insanlýðýn geliþiminin belirli bir noktasýnda sýnýflarýn ortaya çýktýðýný göreceðiz. Sýnýflý toplumlarýn hepsinde mutlaka bir ezen ve bir de ezilen sýnýf vardýr. Bu sýnýflar arasýnda sürekli bir mücadele vardýr. Ezen sýnýf sömürüsünün devamýný ve bunu saðlamak için de egemenliðinin devamýný saðlamaya çalýþýr. Ezilen sýnýf ise ezilmeye karþý çýkýp, sömürüyü azaltmaya, giderek ortadan kaldýrmaya çalýþýr. Ýþte bu iki sýnýf arasýndaki karþýtlýk ve bu karþýtlarýn arasýndaki mücadeleden insanlýk tarihi dediðimiz süreç ve geliþme ortaya çýkmýþtýr. Gerek doðada gerekse insan toplumlarýnda karþýtlarýn bütünlüðü süreci koþullu, geçici süreli ve görecelidir. Karþýlýklý olarak birbirini olumsuzlayan karþýtlarýn birbiriyle mücadelesi ise mutlaktýr. Týpký geliþimin, hareketin mutlaklýðý gibi... Lenin; geliþme karþýtlarýn birbiriyle mücadelesidir derken bu gerçekliði iþaret ediyordu. Bu yasa diyalektik geliþmenin temel özelliklerinden birisidir. Geliþme ve hareket, kendi kendine geliþme ve kendi kendine hareket biçiminde gerçekleþir. Bunun anlamý olgularýn itici gücünün, hareket kaynaðýnýn kendi içlerinde varolan çeliþmeye dayanmasýdýr. Doðada, kendi kendine hareket ve kendi kendine geliþmenin öðretisi olan diyalektik materyalizme pek çok düþünürün karþý çýkmasýnýn nedeni bu yasanýn özünde ifade edilmesindendir. Çünkü diyalektik materyalizm doðada varolan hareketin dýþarýdan yani doða dýþýndan ulu, mistik bir yaratýcý güce ihtiyaç duymaz. Diyalektik materyalizme karþý çýkan burjuva filozoflarýn bir kýsmý çeliþmeyi kabul ederler ama kapitalist toplumun çeliþmelerinin çözülemez, ortadan kaldýrýlamaz olduðunu öne sürerler. Bazýlarý ise, bu çeliþmeleri en aza indirmeyi, gizlemeyi, yok saymayý tercih ederler. Ama bunlarý birleþtiren temel nokta diyalektiðe karþý çýkýþlarýdýr. Diyalektik materyalizm sadece çeliþmenin varol- 23

duðunu göstermez; bu çeliþmelerin oluþum süreçlerini ve çözümlerini de gösterir. Çeliþme hareketsiz ve deðiþmez deðildir. Ortaya çýktýðýnda kendine özgü biçimde geliþir ve belirli aþamalardan geçer. Ancak bu süreç tamamlandýktan, çeliþmeler tamamen açýða çýktýktan sonra çözülür ve bir yenisine dönüþür. Bu süreç kendi içinde iki aþamaya ayrýlýr. Nesnelerin ve olgularýn içinde bulunan çeliþmelerin geliþimi ve kendilerini açýða çýkarmalarý; bu çeliþmelerin çözülmesi ve ortadan kaldýrýlmasý. Bilimsel sosyalizmin büyük önderi Marx ýn Kapital inde bu durum kapitalist toplum açýsýndan çok net incelenmiþtir. Kapitalist daha çok kar elde etmek için toplumsal üretimi artýrmak zorundadýr. Bu da üretimin daha çok kolektivizasyonuyla mümkündür. Üretim artýp, kolektif hale geldikçe, kapitalist özel mülkiyetle arasýndaki çeliþme daha da yoðunlaþýr ve giderek bu özel mülkiyet, toplumsal üretimin geliþmesini engellemeye baþlar. Artýk ikinci aþama yani, özel mülkiyetle kolektif arasýndaki çeliþmenin ortadan kalkmasý, yani kolektif mülkiyetin gerçekleþtirilmesi kaçýnýlmazdýr. Toplumda ortaya çýkan çeliþmeler, bu çeliþmelerin iki karþýt tarafý arasýndaki duruma baðlý olarak deðiþkenlik gösterir. Köleler ile köle sahipleri, köylülerle feodal toprak sahipleri, proletarya ile burjuvazi arasýndaki çeliþme uzlaþmaz (antagonistik) çeliþmedir. Çeliþmenin bu özelliði geliþmenin biçimini ve giderilme yöntemlerini de belirler. Biraz önce saydýðýmýz sýnýflar arasýnda bu, kaçýnýlmaz olarak karþýt yanlar arasýnda süren kesin bir mücadeleyle ve bunlarýn kutuplaþmasýyla sonuçlanan çeliþkilerin derinleþmesini getirir. Ve bunun ortadan kaldýrýlmasý da bu iki sýnýf arasýndaki savaþý ve bunun sonucunda sürecini tamamlamýþ olan eski sýnýfýn egemenliðine son veren, toplumsal devrimlerdir. Toplumsal yapýda varolan çeliþmeler kendi içlerinde birkaç ayrý biçimde ortaya çýkabilirler. Bir sistemin baþýndan sonuna kadar varolan ve onun özünü belirleyen çeliþmeye temel çeliþme diyoruz. Bugün yaþadýðýmýz kapitalist toplumda burjuvaziyle, proletarya arasýnda böyle bir çeliþme vardýr. Yani emekle sermaye arasýndaki çeliþme 24

temel çeliþmedir. Yine kaynaðýný esas olarak bu temel çeliþmeden alan yan ya da ikincil çeliþmeler de vardýr. Sermayenin emek üzerindeki egemenliðini devam ettirmek amacýyla baþvurduðu faþizm sorunu böyledir. Yine ayný þekilde, bizim ülkemizde görülen ezilen ulus-ezen ulus sorunu da böyledir. Karþýtlarýn birliði ve mücadelesi yasasýnýn özü, tüm nesneler, olgular ve süreçler kendi içlerinde iki ayrý kutbun oluþturduðu bir bütündür. Bu karþýtlarýn aralarýnda hem karþýlýklý bir baðýmlýlýk, hem de birbirlerini olumsuzlama biçiminde bir mücadele vardýr. Bu mücadele geliþme için bir iç dürtü, bir iç dinamizm saðlar. Ve eskinin çürüyüp yok olduðu yeninin doðup geliþtiði belirli bir aþamada bu karþýtlýk ortadan kalkar. Bu yasanýn bilinmesi, kavranmasý dünyada ve etrafýmýzda ortaya çýkan olaylarý ve süreçleri kavramamýzý eleþtirel bir deðerlendirme yapmamýzý saðlar. Ancak bunu gerçekleþtirebildiðimiz ölçüde eskiyen ve çürüyenin ne olduðunu, onun yerini alacak geliþmeye ve yeniye nasýl ulaþacaðýmýzý görebilir, kavrayabiliriz. Bu yasayý kavrayabildiðimiz oranda devrimin geliþimini görebilir, devrimci mücadeleye katýlabiliriz. Olumsuzlamanýn Olumsuzlanmasý (Ýnkarýn Ýnkarý Ya Da Yadsýmanýn Yadsýmasý Yasasý) Nicelden nitele geçiþ yasasý nasýl bize hareketin biçimini, karþýtlarýn birliði ve mücadelesi hareketin nedenini veriyorsa, bu yasa da bize geliþmenin ve hareketin doðrultusunu verir. Nicelden nitele geçiþ ve karþýtlarýn birliðini incelerken zaten olumsuzlamayý görmüþtük. Nicelik birikimi kendini olumsuzlamadan yeni bir niteliðe dönüþemez. Yine aný biçimde iki karþýt arasýnda var olan çeliþmenin sonucunda taraflardan biri diðerini olumsuzlamadan bu çeliþme çözülemez, mücadele sürer. Marx; Hiç bir alanda, daha önceki varoluþ biçimini yadsýmadan bir geliþme meydana gelemez. derken de bu gerçeðin altýný çiziyordu. Olumsuzlama nedir? Günlük yaþantýmýzda bir þeyi reddetme anlamýnda kullanýlýr. Zaten reddetme olmadan olumsuzlama da olmaz. Ama diyalektik olumsuzlama daha derin bir anlam içermektedir. Diyalektik olumsuzlama, bir nesneyi yok sayma ya da geliþi güzel yok etme deðildir. Diyalektik olumsuzlama, daha ileri bir aþamanýn kaçýnýlmazlýðýný da beraberinde barýndýrýr. Diyalek- 25

tik geliþmenin özü de buradadýr. Diyalektik olumsuzlama iki temel özellik taþýr: Birincisi; yeni olanýn, geliþenin, daha üst boyutta ve daha yetkin biçimde ortaya çýkmasýnýn bir ön koþuludur. Ýkincisi ise; yeninin, geliþenin eskiyi aþmasýdýr. Yani yeni olanýn ortaya çýkabilmesi, egemen olmasý için eskiyi olumsuzlamasý þarttýr. Olmazsa olmaz koþuldur. Ama ayný zamanda yeni olan; eskinin bazý yönlerini de içinde taþýmak, devam ettirmek zorundadýr. Buðday tanesi topraða düþtüðünde buðday tanesini olumsuzlamazsa kaçýnýlmaz olarak çürüyüp toprak olur. Olumsuzlama sayesinde yeni bir bitki olmuþ, buðday tanesini aþmýþtýr. Ancak bundan sonra baþaða durup çoðalabilir. Ama artýk eski buðday tanesini aþmýþ geliþmiþ çoðalmýþtýr. Bu yasanýn iþleyiþ biçimi, gerek doðada, gerekse toplumda ayný özelliði gösterir. Bu örnekte olduðu gibi geliþmenin her bir üst evresinde ayný þey tekrarlanýr, yani olumsuzlama tekrarlanarak devam eder. Buðday örneðini irdelemeye devam edelim; buðday tanesinin içindeki canlý hücre embriyo, topraða düþüce, tanede bulunan besini kullanarak geliþmeye baþlar. Yani buðday tanesini olumsuzlar. Filizlenme baþladýðý anda artýk embriyo kendini olumsuzlamýþ, topraðýn üzerine çýkmýþ, bitki olmuþtur. Bir süre sonra baþaða durup, bitki olma özelliðini kaybetmiþtir. Yani yeniden olumsuzlama gerçekleþmiþ; buðday tanesi önce bitki, sonra bir avuç buðday olmuþtur. Olumsuzlamanýn olumsuzlanmasý yasasýnýn bir diðer temel özelliði ise, geriye iþlemezliði, geri dönüþsüzlüðüdür. Bunu çevremizde ve doðada bulunan birçok olguda olayda görürüz. Az önceki buðday örneðinde; filizlenmeye baþlayan tohum, artýk eski tohum olabilir mi? Ya da baþak yeniden bitki haline dönüþebilir mi? Yaydan fýrlayan ok, hedefine varmadan tutulabilir mi? Ancak bu ilerlemeyi, geliþme,i basit bir mantýkla düz bir çizgi halinde ele almak mümkün deðildir. Karþýtlar arasýndaki mücadele sürer. Karþýtlardan birinin diðerini alt etmesiyle devam eden geliþme, alt edilen taraf için geriye düþme demektir. Elbette ve süreç içinde yok olup gider. Geliþme çizgisi basitten karmaþýða, aþaðýdan yukarýya bir eðri çizer. Bu eðri zaman zaman bir önceki aþamanýn üzerinden geçer gibi yanýlsamalý bir görüntü verir. Ama bunu bir helezonik eðri olarak ifade ettiðimizi hatýrlarsak, hiç bir 26

zaman ayný noktadan geçmediðini daha iyi anlarýz. Evrendeki her olgunun, nesnenin, düþüncenin her birinin kendine özgü bir geliþimi olduðunu biliyoruz. Ama bütün bunlarýn hepsinde iþleyen yasa, bu diyalektik yasasýdýr. Geliþme eðrisinin çok çeþitliliði ve biçimi elbette gerçekliktir. Engels in de belirttiði gibi; Her çeþit nesne, geliþmeye neden olacak bir þekilde, kendine özgü bir tarzda olumsuzlanýr ve bu durum her çeþit anlayýþ ve fikir için aynýdýr. Bu yasanýn iþleyiþini bir de toplumdan inceleyelim: Bugün içinde yaþadýðýmýz insanýn insaný sömürüsüne dayanan son toplum olan kapitalizm ortaya çýkarken feodaliteyi olumsuzlayýp yýkarak toplumsal devrimi gerçekleþtirip egemen oldu. Ama egemen olduðu andan itibaren kendi karþýtý olan proletaryayý da geliþtirdi. Kapitalizmin mezar kazýcýsý proletarya, burjuvaziyi kapitalizmi olumsuzlamadan kendi kurtuluþunu saðlayamaz. Proletaryanýn iktidarý ele geçirmesi demek proletaryanýn gerek kendini, gerekse insanlýðý geliþme yolunda devam ettirmesi demektir. Bir baþka açýdan bakmak gerekirse; ilkel komünlerde üretim araçlarý üzerinde bir mülkiyet yoktu. Üretimin kolektifliði söz konusuydu ve insanýn insaný sömürüsü de yoktu. Geliþimin belirli bir aþamasýnda, bu sistem olumsuzlanýp toplumsal sýnýflar olarak ezenler ve ezilenler ortaya çýktý. Üretim araçlarý ve teknolojinin bugün vardýðý aþamada üretici güçlerin geliþim düzeyi artýk sýnýflarý olumsuzlamaya baþlamýþtýr. Çünkü üretim süreci binlerce iþçiyi kapsayan modern sanayiyi ve kolektif üretimi zorunlu hale getirmiþ, giderek yaygýnlaþtýrmaya da devam etmektedir. Üretimdeki kolektifleþme, artýk üretim araçlarý üzerindeki özel mülkiyeti olumsuzlamaya baþladý ve bu süreç devam ediyor. Özel mülkiyetin, üretim araçlarý üzerindeki özel mülkiyetin, üretim araçlarý üzerindeki özel mülkiyetin her biçiminin ortadan kaldýrýlmasýyla da tamamlanacaktýr. Böylece olumsuzlamanýn olumsuzlanmasý süreci tamamlanmýþ ve insanlýk bir üst boyutta eski yaþam biçimini aþmýþ olacaktýr. Ancak bu süreçte görmemiz gereken bir yön daha var. Proletarya eskinin olumlu ve geliþen yönünü alacaktýr. Bu yön, üretim araçlar, teknoloji ve bilimsel geliþmelerdir. Bunu da bir üst boyutta geliþtirmeye devam edecek olan proletarya, burjuvaziyi olduðu gibi, kendini, yani proletaryayý da ortadan kaldýrýp olumsuzlayarak 27

komünizme varacaktýr. Sonuç olarak olumsuzlamanýn olumsuzlanmasý, olumsuzlanan ile onu olumsuzlayan arasýndaki baðý koþullayan sürekliliði saðlayan bir yasadýr. Bu nedenle diyalektik olumsuzlama; kendinden önceki duruma ait tüm var olaný reddeden deðil, onun içinde var olan, geliþen yönü açýða çýkarýp, bir üst geliþme aþamasýnda yeniden üreten, yani eskiyi aþan ve genel olarak geliþen, ilerici olan ne varsa bunu kendinde barýndýran bir karakter taþýr. Diyalektiðin Temel Önermesi Buraya kadar gördüðümüz diyalektiðin yasalarýnýn bir ortak özelliði var. Evrende bulunan her þey birbirine baðlýdýr. Her geliþme ve deðiþme hem kendini hem de çevresindekileri kaçýnýlmaz biçimde etkileyip deðiþtirir. 28