2-ULUSLARARASI TİCARET POLİTİKASI 2.1 DIŞ TİCARET POLİTİKASININ AMAÇLARI 2.1.2. Ödemeler Dengesinin Düzeltilmesi Ödemeler dengesi açığı döviz ihtiyacı doğurduğundan ithalat kısıtlanır. Kısıtlanmazsa eldeki döviz bittiğinde döviz krizi doğar, devalüasyon olur. Ya da yabancı krediler ve yabancıya satışlar ile sağlanır: Ödemeler D. = Ticaret dengesi + Sermaye dengesi. 2.1.3. Yerli Sanayileri Dış Rekabetten Koruma 2.1.4. Kalkınma Stratejisi Kalkınma stratejileri arasında ihracata dayalı kalkınma Asya ülkelerinin bir stratejisidir. Yatırım ve ara malı ithalatına izin verilip tüketim malları ithalatı kısıtlanır. İhracat ise teşvik edilir. Tekelci İç Piyasaları Rekabete Açma ve Liberalleşme Hazineye gelir sağlamak: Gümrük vergilerinin bütçedeki payı: Türkiye %16, Pakistan %31, Hindistan %24, ABD %2. Stratejik İhracat Sınırlaması: Bir malda dünya ticaretinde büyük pay sahibi olan ülkeler bir araya gelip üretimi sınırlandırıp fiyatı yüksek tutmaya çalışır: OPEC ve ham petrol, doğal gaz, fındık. Dış Politika Pazarlık Aracı Olarak Mesela bir ülkenin dost olarak kazanılması isteniyorsa gümrükler kaldırılabilir ya da tersi. Askeri malların satışı ya da alımı sınırlandırılabilir. Örnek: Ermeni tasarısından dolayı Fransa nın helikopter ihalesine alınmaması gibi. DIŞ TİCARET POLİTİKASININ ARAÇLARI Gümrük Tarifeleri: İthalat ve ihracata konulan vergilerdir. Günümüzde ihracata pek vergi konmamaktadır daha ziyade teşvik edilmektedir. Gümrük vergilerinin iki amacı vardır: gelir sağlama ve ithalata rakip yerli endüstrileri koruma. Tarihte devletin önemli gelirlerinden biriydi ama günümüzde göreceli olarak azalmıştır: özellikle gelişmiş ülkelerde gümrük vergilerinin bütçeye katkısı azdır. Özellikle imzalanan uluslararası ticaretin serbestleştirilmesi anlaşmaları gümrük vergilerini azaltmıştır ama az gelişmiş ülkelerin mesela Türkiye nin bütçe gelirlerinin %16 sını oluşturur. Gelişmiş ülkeler daha çok gelir ve kurumlar vergisi toplar, dolaysız vergilerin payı azdır. Gümrük vergileri malın birimi başına alınabilir ya da parasal değeri üzerinden ad valorem alınabilir. Birinciye örnek varil başına ya da otomobil başına olabilir. İkinciye örnek ise satış fiyatının belli bir yüzdesi olarak alınmasıdır. Yalnız burada malın her safhada fiyatı farklı olduğundan hangi safhada vergilendirileceği önemli olur. Mesela f.o.b. free on board fiyatı olup mal ihracatçının limanında gemiye yüklendiği zamanki fiyatıdır. C.i.f. ise cost
insurance freight yani maliyet + sigorta + taşıma masraflarını içerir. Gümrük Tarifelerinin Etkileri: İthalata konulan gümrük vergisi o malın yurtiçi fiyatını arttırır. O malı yurtiçinde üretenlere doğru milli gelirin yeniden dağıtılmasına neden olur. Tüketicilerin aleyhinedir. Devlet hazinesine gelir sağlar. Analitik olarak gümrük vergisinin etkilerini gösterelim: Fiyat D=MB A F2 F1 ü b d t yurtiçi fiyatı dünya fiyatı T K S U R Miktar Gümrük vergisi malın yurtiçi fiyatını F1 den F2 ye yükseltir. Gümrük vergisi konmadan önce tüketim miktarı R iken vergiden sonra U ya düşer. Yerli üretim miktarı ise K iken S ye yükselir. İthalat miktarı ise önce KR kadar iken vergiden sonra SU ya düşer. Tüketicilere Etkisi Talep eğrisinin yüksekliği tüketicinin her birim maldan aldığı faydayı temsil eder. Bu yükseklik ile ödenen fiyat arasındaki fark tüketici rantıdır. Bunun negatif eğimli olması ise tüketimde azalan faydayı temsil eder. Buna göre tüketicilerin rantında ü+ b+ d+ t kadar azalma olur çünkü fiyat F2 ye yükselmiş ve her birimden daha önce elde edilmekte olan rant kaybolmuştur. Bu alanın d kısmı devlete, ü kısmı üreticilere dağıtılır. b ve t alanları ise ortadan kaybolur, toplumun kaybıdır. Bunun t kısmına toplumsal tüketim kaybı deriz çünkü tüketimin UR kadar azalmasıyla ortaya çıkar. Üreticilere Etkisi Arz eğrisinin dikey yüksekliği her üretilen birimin maliyeti anlamını taşır. Buna göre arz eğrisinin pozitif eğimli olması her birim üretimin bir öncekine göre daha maliyetli olduğu anlamına gelir.
Ekonomi bilimindeki genel varsayım budur. Gümrük vergisi üreticilerin rantını artmaktadır. Üretici rantı her birimden elde edilen fiyat eksi maliyet yani arz eğrisinin yüksekliğidir. Üretici rantı ü miktarında artar. Bu üreticilere sağlanan avantaj tüketiciler tarafından finanse edilmekte yani gelirin üreticiler lehine yeniden bölüşülmesi sağlanmaktadır. Ayrıca verginin konması daha önce piyasa dışında olan bazı maliyeti yüksek üreticilerin üretime başlamasına neden olur. Ancak bu kaynaklar başka sektörlerde daha verimli kullanılabilecekken bu malı üretmeye yönlendirilmiş olmasından dolayı toplumsal üretim kaybı denilir ve büyüklüğü b üçgeni kadardır. (Bu mal daha ucuza alınabilecekken pahalı alınmaktadır) Gümrük vergilerinin kaynakların kullanımında kayba neden olması sonucu üretim arttıkça maliyetlerin yükselmesi varsayımı altında geçerlidir. Bu varsayım olgun endüstriler için doğru olsa da genç endüstri ler için gümrük vergileri yararlı olabilir çünkü genç endüstriler henüz rekabet edebilecek düzeyde olmadıklarından korunmaya ihtiyaç duyarlar. Az gelişmiş ülkelerde gümrük vergilerinin en önemli gerekçesi bu genç endüstri hipotezidir. Endüstri olgunlaştıkça maliyetler düşer ve arz artar gümrük vergisine gerek kalmaz. Devletin Geliri Devletin elde ettiği gelir ise (F1-F2)x (U-S) ile hesaplanır, yani birim başına vergi çarpı ithalat miktarı. Dikkat edilirse bu malın talebi ne kadar esnekse aynı miktar vergiden elde edilecek gelir o kadar azalır. O yüzden ithal benzine, sigaraya içkiye vergi koymak, ithal oyuncaklara vergi koymaktan çok daha fazla gelir sağlar devlete. Vergi Politikasının Sınırı Gümrük vergilerinin ödemeler dengesini düzeltici etkisi ihracat yaptığınız ülkeler sizin gümrük vergilerinize karşı aynı oranda vergi uygularsa ortadan kaybolur. Özellikle 1980 lerden sonraki dünyada serbestleştirme anlaşmalarından sonra gümrük vergilerinin ödemeler dengesine olan pozitif etkisi sınırlanmıştır. Özellikle Türkiye için gümrük birliği ve AB üyeliği perspektifi döviz ödemelerindeki dengesizliklerini başka yollardan çözme gereğini ortaya çıkarmıştır. Ayrıca gümrükle korunmak isteyen sektörler demokratik toplumlarda hükümete baskı yaparak lobi oluşturarak vergileri devam ettirebilirler. Vergiden zarar gören tüketici kesimi ise üreticiler kadar iyi organize olamadığından vergiler devam eder. Türkiye de otomotiv sektörü buna örnektir. Vergilerin azaltılması ise dış rekabeti arttırıp yerli teknolojik gelişmeyi tetikler. Gümrük Birliği ve Türkiye Türkiye AB ülkeleri ile 1 Ocak 1996 da Gümrük Birliği ne katılmıştır. Bunun anlamı sanayi
mallarında AB yle kaşılıklı gümrük vergilerinin sıfırlanmasıdır. Üçüncü ülkelere karşı ise AB nin ortak gümrük tarifesi uygulamaktayız. Hem AB hem de Türkiye tarım ürünlerinde yüksek vergiye & korumaya devam etmektedirler. Ancak ticaretimizin büyük kısmı sanayi malları olduğundan bu anlaşma Türk ekonomisinin büyük ölçüde serbestleşmesi anlamına gelir. Dış rekabete açılmak Türkiye ye avantaj getirir ancak bazı sektörlerde özellikle tarımda ölçek ekonomileri dolayısıyla Türk üreticisi zor durumda kalabilmektedir. Tarife Dışı Politika Araçları (Non-Tariff Barriers) Son yıllarda özellikle uluslararası serbestleştirme anlaşmaları imzalanınca gümrük vergileri azaltıldı ancak daha karmaşık tarife dışı araçlar kulanılmaya başlandı. Ayrıca bölgesel gümrük birlikleri: Kuzey Amerika NAFTA, Uzakdoğu ASEAN, AB gibi birlikler ülkelerin birbirine karşı uyguladıkları ticaret engellerini karmaşıklaştırdı. Bu araçlar arasında ithalat kotaları, döviz kontrolü, ihracat teşvikleri, gönüllü ihracat kısıtlamaları, sağlık, güvenlik ve çevre standartları bulunur. A-MİKTAR KISITLAMALARI 1. İthalat Kotaları Kotalar ithalata belirli bir süre için belirli miktar sınırlaması yaparlar. Bu sınırlama nominal değer üzerinden ya da fiziksel olabilir. Mesela 1 milyar $ demir çelik ya da 1 milyon ton demir çelik gibi. Kotaların etkileri gümrük vergilerinin etkilerine benzer fakat aynı değildir. Kotalar da malın yurtiçi fiyatını arttırırlar ve tüketici rantını aynı miktarda azaltırlar. Ancak gümrük tarifelerinde devletin topladığı gümrük vergisi gelirini kota politikasında devlet değil ithalatçı toplar. Mesela gümrük vergisi ödenip daha fazla mal ithal edilebilir ama kota dolduysa daha fazla mal ithal edilemez. Hangi ithalatçıların kota hakkını alacağı, hangi ülkelerden mal alınacağı belirlenmesi gerektiğinden rüşvet ve bürokrasi artar saydamlık azalır. Yani değişik nedenlerle kota politikası gümrük tarifelerine göre daha katı bir politikadır yani fiyat mekanizmasını ortadan kaldırır. Bu yüzden GATT (General Aggreement on Tariffs and Trade-Tarifeler ve Ticaret Üzerine Genel Anlaşma) kotaları kabul etmez. 2. Döviz Kontrolü Kambiyo denetimi de denir. Devletin döviz piyasalarına değişik derecelerde müdahelesini anlatan genel bir ifadedir. En katı hali özel kişilerin döviz bulundurmasının yasaklanmasıdır. Yani döviz ihtiyacı olan ithalatçı bunu ancak Merkez Bankasından (MB) temin edebilir. Serbest döviz piyasası yoktur. Türkiye de 1980 lerde serbest döviz piyasasına ve konvertibiliteye geçmeden önceki yıllarda geçerliydi. Şu anda da Çin gibi bazı az gelişmiş ülkelerde uygulanmaktadır. İhracatçı ve döviz geliri elde edenler ise elde ettikleri dövizi MB ye satmak zorundadırlar. Bu tür rejimlerde her zaman bir döviz karaborsası oluşur. Karaborsada döviz genelde daha pahalı olduğundan ihracatçı denetimden kaçıp
dövizi burda satmak ister. Döviz almak isteyenler ise ithalat lisansı sahibi olmadıklarından karaborsadan temin ederler. Böylece dövizin bir resmi ucuz bir de gayriresmi pahalı kuru oluşur. Türkiye de 1981 den sonra döviz kontrolleri azalmış ve serbest piyasaya geçilmiştir. Peki kontrollerin popülaritesi nerden kaynaklanır? Ödemeler dengesinin negatife gitmesini engelleme imkanı vardır. Daha yumuşak hali ise sabit kur uygulamasıdır. Türkiye sabit kurlarla 1999-2001 arasında krize sürüklenen bir flört yaşamıştır. Bu politika ise MB nin devamlı döviz alım satımlarıyla yerli paranın değerini bir uluslararası rezerv paraya sabitlemesidir. Sabit kur politikasının sakıncaları avantajlarından çoktur. Kur riskini özel yatırımcı, firma ve bankalardan alıp MB ye yani devlete verir. Avantajı enflasyonu düşürmek için iyi bir çapa olmasıdır. Daha sonra ayrıntılı bahsedilecektir B. YENİ KORUMACILIK 1. Gönüllü İhracat Kısıtlamaları Gelişmiş ithalatçı ülkelerle az gelişmiş ihracatçı ülkeler arasında yapılan anlaşmalar çerçevesinde ihracatçı ülkenin kendi ihracatçısına uyguladığı ihracat sınırlamalarıdır. Elbette hiçbir ülke ihracatını gönüllü olarak sınırlamaz dolayısıyla bu kısıtlamalar gelişmiş ülkelerin ekonomik ve siyasi baskısı sonucu ortaya çıkar. En çok kullanılanı tekstil kotalarıdır. Genellikle emek-yoğun sanayi mallarında tekstil, hazır giyim, ayakkabı, çelikte ortaya çıkmıştır. Son yıllarda ise motorlu araçlar ve elektronik eşyada da görülmektedir. Serbest ticareti engeller ve ülkeler arasındaki anlaşmalara bağlı olduğundan haksız rekabet doğurur, saydam değildir, gümrük vergisi gibi bütün ülkelere karşı eşit değildir. Türkiye AB ile 1996 da Gümrük Birliğine girdikten sonra AB ile kotalar kaldırılmıştır. GİK in ilk uygulaması ABD nin Japonya ile 1955 te imzaladığı tekstil kotası anlaşmasıydı. Daha sonra diğer ülkeler ve mallar dahil edilip 1974 te MFA (Multifiber Agreement) Çok-Elyaflılar Anlaşması yapıldı ve Türkiye de bu anlaşma ile kota kapsamına girdi. 2005 te MFA nin yürülükten kalkmasıyla tekstil kotaları kalkmış oldu. Bu Türkiye için bir taraftan iyi oldu ama bir taraftan kotaların kalkması Çin mallarının dünya piyasalarını ele geçirmesi sonucunu doğurdu. Türk üreticisi hem Türkiye pazarında hem de dünya pazarında Çinle rekabet etmekte zorlanmaktadır. Bu yüzden Çin menşeli ürünlere özel kotalar AB ve Türkiye tarafından uygulanmaktadır ama kapsamlı değildir. 2. Fark Giderici Vergiler Özellikle tarım kesiminde kullanılan bir politikadır. AB tarafından sıklıkla kullanılır. Tarım ürünlerinin her biri için dünya fiyatlarını iç piyasa fiyatlarına eşitler, yani aradaki fark kadar vergi alır. Sayfa 204 de grafiği inceleyiniz. Böylece ithalat tamamıyla önlenmiş olur: katı bir politikadır. GATT in Uruguay görüşmelerinde 1986-1994 ABD ile AB arasında, ya da gelişmiş ülkelerle az gelişmiş tarım ülkeleri arasında sıcak tartışmalar yaşanmıştır. Çoğu zaman görüşmeler tıkanmıştır. 3. Damping
İhracatçı firma malını dış piyasada iç piyasada sattığından daha düşük fiyatla satar. Değişik şekillerde ortaya çıkar. (i) arada bir yapılır, stokları eritmek için, (ii) yıkıcı damping ise monopol olmaya çalışan firmanın global piyasada rakiplerini ortadan kaldırmak için aşırı fiyat düşürür. (iii) monopolcü firma devamlı surette düşük fiyatan satabilir çünkü bu şekilde azalan maliyetten yani ölçek ekonomilerinden faydalanıp karını arttırabilir. Buna uluslararası fiyat farkılaştırması denir. Her ülkenin talep yapısına göre fiyat ayarlaması yapılır. Mesela bir ülkede mala olan talep esnekse fiyat düşürülür sürümden kazanılır. Başka ülkede talep esnek değilse fiyat yükseltilir yine daha fazla ciro elde edilir. Dumping e karşı ithalatçı ülkeler dava açarlar ve damping yapıldığı kabul edilirse ithalata antidumping vergisi konulur. Özellikle büyük monopolcü firmalara karşı yerli üreticiyi korumak gerekli olabilir. 4. Karteller Karteller benzer mal ve hizmetleri üreten firmaların fiyatları belirlemek, üretimi kısmak, piyasaları bölüşmek ve yeni teknolojilerin kullanımını sınırlamak amacıyla aralarında yapmış olduklaır anlaşmadır. Özellikle ikamesi zor olan mallarda görülür mesela petrol, kalay, şeker, kakao, kahve, kauçuk. OPEC 1970 lerde üretimi kısarak fiyatları hızlı yükseltmeyi başarmıştır. Fakat 1980 lere gelindiğinde petrol tüketimi azalmış, OPEC üyesi olmayan İngiltere ve Meksika nın üretimini arttırması OPEC in önemini azaltmıştır. 5. İhracat Sübvansiyonları İhracatın özendirilmesi amacıyla yapılır. Örnekleri: ihracatçıya vergi iadesi, düşük faizli kredi, ihracat amacıyla ithal edilecek yatırım malları için kredi imkanları, ucuz elektrik ve hammadde sağlanması, taşıma ve tanıtım giderlerinin devlet tarafından sağlanması. Bu tür uygulamalar verginin tersi etki doğurur (negatif vergi) : ihracat malının üretimi artar, uluslararası fiyatı düşer, yurtiçi fiyatı artar, uluslararası piyasada daha rekabetçi konuma gelir. İhracat sübvansiyonları karşı taraftaki ithalatçı ülke için damping etkisi gösterir. Bu yüzden ithalatçı ülkeler ihracat sübvansiyonlarına karşıdır. GATT ve DTÖ sübvansiyonlara karşı soruşturma açar ve sonuca göre ithalata telafi edici vergi uygulaması yapar. 6. Yurtiçi Katkı Zorunluluğu Yabancı sermaye ile kurulan firmaların kanuna göre üretimlerinin asgari bir yüzdesini yerli üreticilerden sağlama zorunluluğu. 7. Kamu Kuruluşlarının Yerli Satınalma Politikası ABD hükümetinin kararına göre satınalmalarda eğer yerli mal dünya fiyatından %12 den fazla daha pahalı değilse yerli alınır. 8. Sağlık, Güvenlik, Çevre Standardları
Görünmez engellerdendir. İthalatı engellemenin örtülü yoludur. Gerçekten geçerli olan kısıtlamalar da olabilir. Örnek: Japonya kayak takımları ithalatını yasaklarken Japonyadaki karın diğer ülkelerden farklı olduğunu ileri sürdü. Rusya Türk meyvelerine sağlık nedeniyle engel koydu. ABD Arjantinden sığır eti ithalini şarbon nedeniyle yasaklamışken bu yasağı koyunlara da genişletti. Halbuki bu hastalık koyunlarda görülmemişti. Ayrıca yasak yıllarca sürdü halbuki hastalık vakası artık görülmüyordu.