T C İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PARA, SERMAYE PİYASASI ve FİNANSAL KURUMLAR ANABİLİM DALI

Benzer belgeler
T C İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PARA, SERMAYE PİYASASI ve FİNANSAL KURULUŞLAR ANABİLİM DALI

Artış. Ocak-Haziran Oranı (Yüzde) Ocak-Haziran 2014

FİYAT İSTİKRARI ACI KAHVE

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME PARA VE BANKA SORULAR

Finansal Piyasa Dinamikleri. Yekta NAZLI

SORU SETİ 11 MİKTAR TEORİSİ TOPLAM ARZ VE TALEP ENFLASYON KLASİK VE KEYNEZYEN YAKLAŞIMLAR PARA

Makro İktisat II Örnek Sorular. 1. Tüketim fonksiyonu ise otonom vergi çarpanı nedir? (718 78) 2. GSYİH=120

FİNAL ÖNCESİ ÇÖZÜMLÜ DENEME MALİYE POLİTİKASI 1 SORULAR

FİYATLAR GENEL DÜZEYİ VE MİLLİ GELİR DENGESİ

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

Yılları Bütçesinin Makroekonomik Çerçevede Değerlendirilmesi

MAKROİKTİSAT BÖLÜM 1: MAKROEKONOMİYE GENEL BİR BAKIŞ. Mikro kelimesi küçük, Makro kelimesi ise büyük anlamına gelmektedir.

Ekonomi II. 21.Enflasyon. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

M2 Para Tanımı: M1+Vadeli ticari ve tasarruf mevduatları (resmi mevduatlar hariç)


ORTA VADELİ PROGRAMA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME ( )

Kamu bütçesi, Millet Meclisi tarafından onaylanıp kanunlaşan ve devletin planlanan gelir ve harcamalarını gösteren yıllık bir programdır.

Ekonomi Bülteni. 22 Haziran 2015, Sayı: 16. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Nisan 2015

Ekonomi Bülteni. 17 Ekim 2016, Sayı: 40. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 29 Haziran 2015, Sayı: 17. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Finansal Krizler ve Türkiye Deneyimi. Nazlı Çalıkoğlu Aslı Kazdağlı

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 24 Şubat 2016 Ankara

TÜRKİYE EKONOMİSİ MAKRO EKONOMİK GÖSTERGELER (NİSAN 2015)

A Y L I K EKONOMİ BÜLTENİ

Ekonomi Bülteni. 18 Temmuz 2016, Sayı: 28. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

1-Ekonominin Genel durumu

İçindekiler kısa tablosu

CARİ İŞLEMLER DENGESİ

A Y L I K EKONOMİ BÜLTEN İ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Ekonomi Bülteni. 14 Kasım 2016, Sayı: 44. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU

Sayı: Mayıs Toplantı Tarihi: 25 Mayıs 2006

Ekonomi Bülteni. 15 Ağustos 2016, Sayı: 32. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 20 Şubat 2017, Sayı: 8. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Merkez Bankası 1998 Yılı İlk Üç Aylık Para Programı Gerçekleşmesi ve İkinci Üç Aylık Para Programı Uygulaması

Tablo 7.1: Merkezi Yönetim Bütçe Büyüklükleri

ENFLASYON (Genel bakış)

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 23 Aralık 2015 Ankara

CARİ AÇIK NEREYE KADAR?

A Y L I K EKONOMİ BÜLTENİ

İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

ANADOLU HAYAT EMEKLİLİK A.Ş GRUPLARA YÖNELİK GELİR AMAÇLI KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU YILLIK RAPOR

MAKROEKONOMİ BÜLTENİ MAYIS 2018

RUS TÜRK İŞADAMLARI BİRLİĞİ (RTİB) AYLIK EKONOMİ RAPORU. Rusya ekonomisindeki gelişmeler: Aralık Rusya Ekonomisi Temel Göstergeler Tablosu

Makro Veri. Cari açık yeni rekorda. Tablo 1: Cari Denge (milyon $) -month,

tepav Mart2011 N POLİTİKANOTU Cari Açığın Sebebini Merak Eden Bütçeye Baksın Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

Ekonomi Bülteni. 29 Ağustos 2016, Sayı: 34. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

TÜRKİYE NİN CARİ AÇIK SORUNU VE CARİ AÇIĞIN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ SEDA AKSÜMER

-2.98% -7.3% 19.7% 13.5% % Şubat 19 Ocak 19 Şubat 19 Mart 19

5.21% -11.0% 25.2% 10.8% % Eylül 18 Ağustos 18 Eylül 18 Ekim 18 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER. Piyasalar

DERS NOTU 09 DIŞLAMA ETKİSİ UYUMLU MALİYE VE PARA POLİTİKALARI PARA ARZI TANIMLARI KLASİK PARA VE FAİZ TEORİLERİ

AVRO BÖLGESİ NDE YENİ KORKU: DEFLASYON Mehmet ÖZÇELİK

GSYH (Milyar TL, Cari Fiyatlarla) GSYH (Milyar $, Cari Fiyatlarla)

Ekonomik Göstergeler Neyi Gösteriyor? 2013 e Bakış ve 2014 Beklentileri

Kur artışının ekonomiye olumlu ve olumsuz etkileri var

Ekonomi Bülteni. 8 Ağustos 2016, Sayı: 31. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Ekonomi Bülteni. 7 Ağustos 2017, Sayı: 32. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

Ekonomi Bülteni. 27 Temmuz 2015, Sayı: 20. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

Plan Ödemeler Dengesi, tanım, kapsamı Ana Hesap Grupları Cari Denge, Sermaye Hesabı Dengesi Farklı Ödemeler Dengesi Tanımları Otonom ve Denkleştirici

internet adreslerinden

Ödemeler Dengesi Bülteni

2012 Nisan ayında işsizlik oranı kuvvetli bir düşüş ile 2012 Mart ayına göre 0,9 puan azalarak % 9 seviyesinde

Giriş İktisat Politikası. İktisat Politikası. Bilgin Bari. 28.Eylül.2015

internet adreslerinden

-2.98% -10.0% 19.7% 13.5% % Ocak 19 Ocak 19 Şubat 19 Şubat 19 AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ ÖZET GÖSTERGELER.

Ekonomi II. 20.Para Teorisi ve Politikası. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

İÇİNDEKİLER III. Önsöz

MAKROEKONOMİ BÜLTENİ OCAK 2018

Kıvanç Duru 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Programı Değerlendirmesi

8. BÖLÜM STAGFLASYONLA MÜCADELEDE MALİYE POLİTİKASI. Dr. Süleyman BOLAT

Kamu Finansmanı ve Borç Göstergeleri

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

2015 EKİM ÖZEL SEKTÖRÜN YURT DIŞINDAN SAĞLADIĞI KREDİ BORCU GELİŞMELERİ

CİGNA FİNANS EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. PARA PİYASASI LİKİT KAMU EMEKLİLİK YATIRIM FONU DÖNEMİ ALTI AYLIK RAPORU

GENEL DEĞERLENDİRME TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI

NUROLBANK 2011 YILI ÜÇÜNCÜ ÇEYREK ARA DÖNEM FAALİYET RAPORU

İKTİSADİ GÖRÜNÜM VE PARA POLİTİKASI. 25 Mayıs 2016 Ankara

Ekonomi Bülteni. 10 Ağustos 2015, Sayı: 22. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

BASIN DUYURUSU 2 Ekim 2014

7.36% 2.9% 17.9% 9.7% % Temmuz 18 Nisan 18 Temmuz 18 Ağustos 18

ARALIK 2018-BÜLTEN 11 MARMARA ÜNİVERSİTESİ İKTİSAT FAKÜLTESİ AYLIK EKONOMİ BÜLTENİ

SORU SETİ 7 IS-LM MODELİ

TÜRKİYE DE MAHALLİ İDARELERİN MALİ YAPISI

1.56% -4.1% 20.3% 11.4% % Kasım 18 Ekim 18 Kasım 18 Aralık 18

Grafik-4.1: Cari Açığın GSYH ye Oranı (%)

Ekonomi Bülteni. 22 Mayıs 2017, Sayı: 21. Yurt Dışı Gelişmeler Yurt İçi Gelişmeler Finansal Göstergeler Haftalık Veri Akışı

12,00 10,00 8,00 6,00 4,00 2,00 0,00

7,36% 5,1% 15,4% 10,1% 87,1 57,1 2,7 17,75% Mayıs 18 Nisan 18 Mayıs 18 Haziran 18

DURGUNLUK VE MALİYE POLİTİKASI

Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler ve Orta Vadeli Program. 22 Kasım 2013

Türkiye Ekonomisi 2000 li yıllar

2017 YILI İLK ÇEYREK GSYH BÜYÜMESİNİN ANALİZİ. Zafer YÜKSELER. (19 Haziran 2017)

MALİYE POLİTİKASI II

Transkript:

T C İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ PARA, SERMAYE PİYASASI ve FİNANSAL KURUMLAR ANABİLİM DALI ENFLASYONUN YOL AÇTIĞI EKONOMİK İSTİKRARSIZLIK ve ENFLASYON HEDEFLEMESİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME İlhan ÇİFTÇİ 2501040687 Danışman: Dr Masum TÜRKER Aralık 2004 İstanbul

ENFLASYONUN YOL AÇTIĞI EKONOMİK İSTİKRARSIZLIK ve ENFLASYON HEDEFLEMESİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME İÇİNDEKİLER. 02 ÖZET.... 04 1.ENFLASYON NEDİR... 05 2.ENFLASYONUN SÜREKLİ HALE GELMESİ ve EKONOMİK AKTÖRLERE ETKİSİ.. 08 2.1 Enflasyon Faizİlişkisi. 08 2.2 Enflasyon DöviKuruİlişkisi...08 2.3 EnflasyonİstihdamArasındakiİlişki... 12 2.4DövizkuruFaizİlişkisi...... 14 3-FİYAT İSTİKRARI TANIMI ve İSTİKRARSIZLIĞIN ETKİLERİ... 15 4-TÜRKİYE DE FİYAT İSTİKRARSIZLIĞININ OLUMSUZ SONUÇLARI.. 16 5- EKONOMİK İSTİKRAR PROGRAMLARI 17 5.1Döviz Kuru Hedeflemesi 17 5.2Nominal GSYİH Hedeflemesi 19 5.3Enflasyon Hedeflemesi... 20 6-ENFLASYON HEDEFLEMESİNİN ÖNKOŞULLARI.. 20 6.1 Merkez Bankasının Bağımsızlığı.21 6.1.1 Merkez Bankasının Politik Bağımsızlık Göstergeleri.. 21 6.1.2 Merkez Bankasının Ekonomik Bağımsızlık Göstergeleri...22 6.2 Tek Hedefin Enflasyon Olarak Belirlenmesi.23 6.3 Fiyat Endeksi Seçimi..23 6.4 Hedefleme Döneminin Süresi.23 6.5 Bant Genişliği...24 6.6 Optimal Oran..24 6.7 Hesap Verebilirlik..25 6.8 Esneklik...25 6.9 Güvenilirlik....25 7-ENFLASYON HEDEFLEMESİNİN AVANTAJLARI ve DEZAVANTAJLARI... 26 7.1 Avantajları... 26 7.2 Dezavantajları.. 26 8. GELİŞMİŞ ve GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE ENFLASYON HEDEFLEMESİNİN UYGULANABİLİRLİĞİ. 27 9. TÜRKİYEDE ENFLASYON HEDEFLEMESİNİN UYGULANABİLİRLİĞİ....29 10.EKLER.36 2

10.1 ENFLASYON HEDEFLEMESİNİN ÜLKELERE GÖRE UYGULANIŞ BİÇİMLERİ 36 10.2 10.2 EK 2 :TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI NIN PARA POLİTİKASINA İLİŞKİN BASIN DUYURUSU 20/12/2004.. 37 10.2.1 Neden Örtük Enflasyon Hedeflemesi...37 10.2.2Bir Sonraki Adım: Açık Enflasyon Hedeflemes.. 38 11.KAYNAKÇA.... 39 3

ÖZET Ülkelerin büyüme ve kalkınmasında önemli bir payı olan fiyat istikrarının sağlanmış olması ekonomide tüm değişkenlerin etkili ve etkin çalışmasına yol açar. Fiyat istikrarının sağlanamadığı ülkelerde ise ekonominin çarkı istenilen verimlilikte işlemez. Bu nedenle bu ülkeler içi ve dış şoklara her zaman açık hale gelir. Ekonomik yapının sağlam temellere oturmasını sağlamak amacıyla fiyat istikrarını sağlamanın şart olduğunun farkına varan ekonomik ve siyasal çevreler bu hedeflerine ulaşmak amacıyla değişik zamanlarda değişik çalışmalarla değişik uygulamalar üzerinde durmuştur. Enflasyon hedeflemesi de fiyat istikrarını sağlamak amacıyla gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin özellikle 1990 dan sonra uygulamaya koyduğu bir hedeflerden biridir. ABSTRACT Ensurance of price stability which is crucial in the growth and development of countries leads all variables of the economy to perform in an effective and efficient way. İn such countries which lack price stability, circle of the doesn t work in a productive way. Thus, these countries always become more and more open for internal and external shocks. Political and economic environments, who realized that price stability is conditional in order to settle economic structure to a strong bases, have concerned with different implements,in different times with different studies. Inflation targeting is one of the targets that developing countries have implemented especially after the 90 s has been developed to insure price stability 4

1. ENFLASYON NEDİR? Bir toplumun mevcut temellerini altüst etmenin, o toplumun parasının değerini bozmaktan, daha ince bir şekli yoktur John Maynard Keynes Enflasyonu kısaca mal ve hizmet fiyatlarındaki sürekli artış olarak tanımlayabiliriz. Ancak burada dikkat edilmesi gereken ve genellikle karışıklığa sebep olan bir husus söz konusudur. Bu husus mal ve hizmetlerin fiyatının artışının sürekli olup olmamasıdır. Bir malın fiyatında ortaya çıkan artışa fiyat artışı denir. Fiyatlar genel seviyesinde sürekli artış ise enflasyon dur. Enflasyon hesabı yapılırken ekonomik aktörler yani üretici ve tüketiciler baz alınır. Üreticiler açısından bakıldığında, üretim için gerekli olan mal ve hizmetlerin artışında meydana gelen artış üretici enflasyonu dur. Aynı şekilde, tüketiciler açısından bakıldığındaysa tüketim mallarını almak amacıyla yapılan harcamaların bir önceki döneme göre artmasına da tüketici enflasyonu denir. TÜFE: Tüketici tarafından satın alınan mal ve hizmetlerin değişiklikleri ölçer. fiyatlarındaki TEFE: Ekonomik üretim sürecinde değişiklikleri toptancı aşamasında ölçer. 1 yer alan maddelerin fiyatlarındaki Enflasyonun düşmesi;fiyatların düşmesi, insanların alım gücünün artması, gelirlerin yükselmesi demek değil, fiyatların daha az artması, alım gücünün daha az azalması ve neticede istikrar ve refah demektir. 2 ÜNSAL a göre (fiili) enflasyon genel fiyat düzeyinde meydana gelen (P) sürekli artış demektir ve enflasyon haddi (π) ile ölçülür. Enflasyon haddi, genel fiyat düzeyinde cari dönemde meydana gelen artış ile önceki dönem genel fiyat düzeyi arasındaki oranın 100 ile çarpımına eşittir. π = (P ( P-1)) P-1 *100 Enflasyon haddi, genel fiyat düzeyinde belirli dönemde (ay, yıl) meydana gelen yüzde artış haddini ifade eder. Örneğin bir ülkede 1993, 1994 ve 1995 yıllarında genel fiyat düzeyi sırasıyla 120, 126, 130 ise, 1994 ve 95 yılı enflasyon hadleri sırasıyla {(126-120) / 120*100 = % 5} ve {(130 126) / 126 * 100 = % 3,1} dir. Genel fiyat düzeyi 1994, 1995 yıllarında sırasıyla % 5 ve % 3,1 oranında artmıştır. Bu örnekten de açıkça anlaşılmış olacağı gibi, enflasyon haddinin düşmesi -dezenflasyon (disinflation) ile genel fiyat düzeyinin yükselmesi 1 2 TCMB enflasyon el kitapçığı TCMB enflasyon el kitapçığı 5

arasında bazen ileri sürüldüğünün tersine bir çelişki yoktur: Enflasyon haddinin düşmesi genel fiyat düzeyinin düşmesi değil genel fiyat düzeyinin artış haddinin düşmesini içerir. 3 İktisatçılar enflasyon tanımında yer alan genel fiyat düzeyi kavramını ve dolayısıyla da enflasyon haddini, fiyat endeksi (price index, PI) ile ölçerler. Fiyat endeksi, belirli bir mal sepetinin cari fiyatıyla aynı sepetin temel bir yıl fiyatı arasındaki oranın 100 ile çarpımına eşittir. Fiyat Endeksi, PI = Belirli Bir Sepetin Cari Yıldaki Fiyatı Aynı Sepetin Temel Yıldaki Fiyatı X 100 Örneğin sadece buğday ve ekmek üreten hayali bir ekonomide 1 kg buğdayın ve 1 adet ekmeğin fiyatı temel yıl olduğu varsayılan 1990 yılında sırasıyla 2 TL ve 3 TL iken 1995 (cari) yılında sırasıyla 3,5 TL 4,25 TL olmuş ise, örneğin 30 adet ekmek ve 10 kg buğdaydan oluşan bir sepet ile 1995 yılı fiyat endeksi 147,7 dir 4 Fiyat Endeksi 1995 = ( 10 kg x 3,5 TL) + ( 30 adet x 4,25 TL ) ( 10 kg x 2 TL) + ( 30 adet x 3 TL ) x 100 = 147,7 Yukarıdaki 2 mallı bir ekonomi için düşünülen basit örneğe bakarak enflasyonun, fiyat artışının ve enflasyon hesaplamasında kullanılan mal sepetinin ne anlama geldiğine dair sonuçlar çıkarmamız mümkündür. Enflasyon fiyatlar genel düzeyinde ortaya çıkan bir artışken, fiyat artışı bir veya birkaç malın fiyatında meydana gelen artıştır. Enflasyon hesaplamasında kullanılan mal sepeti ekonomide kullanımı en yaygın olan mal ve hizmetlerden seçilir. Sepetteki mal ve hizmetler kullanım sıklıklarına göre belirli bir katsayıya göre ağırlıklandırılır. Sepetteki mal ve hizmet sayısı ülkemizde 400 adet civarındadır ve bu sayı DİE nin araştırmalarına göre belirlenmiştir. Her ay ve yıl DİE tarafından açıklanan enflasyon oranı fiyatlar genel düzeyindeki artışı yani mal ve hizmetlerin kullanım sıklıklarına göre ağırlıklandırılan mal sepetindeki mal ve hizmetlerin genelinin fiyatlarında meydana gelen artışı ifade eder. Enflasyonun bir önceki döneme göre artması mal sepetinde fiyatı düşen ve yükselen mal ve hizmetlerin olabileceği gerçeğini gizlemez. 5 3 Enflasyonun tam tersi bir olgu olan genel fiyat seviyesindeki bir düşmeye, deflasyon ( deflation) denir. Negatif enflasyon demek olan deflasyon, deflasyon haddi ile ölçülür. Örneğin bir ekonomide 1995 yılında 130 olan genel fiyat düzeyi 1996 yılında 124 düzeyine inmiş ise, 1996 yılı deflasyon haddi{(124 130) / 130 * 100 = % 4,6} olarak hesaplanır: genel fiyat düzeyi 1996 yılında % 4,6 düşmüştür. 4 ÜNSAL M. Erdal; Makro İktisat Kitabı; Enflasyonun Ölçülmesi; 4. baskı; s: 57 5 insanlar arasında enflasyonun düşme eğiliminde olmasına rağmen ve bazı mal ve hizmetlerin fiyatlarında meydana gelen artış eğiliminin devam etmesi bu ayrımın yapılamamasındandır. 6

Türkiye de enflasyonun yüksek seyri yıllardır çözülemeyen bir problem olmuş ve ekonomik istikrarsızlığın ana nedeni olmuştur. Enflasyonun tahribatının etkisinin büyüklüğünü ve diğer ekonomik aktörler üzerinde etkisinin boyutlarını incelemeden önce Türkiye de 1987 2004 yılları arasında enflasyonun tüketici ve üretici bazında ne kadar arttığına ilişkin tablo ve grafiği incelemekte yarar vardır. TÜFE TEFE YILLIK % DEĞİŞİM TARİH TÜFE % TEFE % 01.01.1987 30,34 16,01 01.01.1988 59,63 55,88 01.01.1989 74,33 63,57 01.01.1990 66,11 60,91 01.01.1991 64,28 57,68 01.01.1992 78,76 70,99 01.01.1993 62,79 50,43 01.01.1994 67,99 57,86 01.01.1995 139,18 151,91 01.01.1996 78,11 53,23 01.01.1997 70,7 96,94 01.01.1998 101,14 91,67 01.01.1999 62,24 35,26 01.01.2000 61,21 117,5 01.01.2001 35,59 21,64 01.01.2002 77,79 101,71 01.01.2003 25,7 38,56 01.01.2004 16,69 3,69 Tüfe&Tefe Yıllık Değişim TÜFE % TEFE % % 160 140 120 100 80 60 40 20 0 01.01.1987 01.01.1989 01.01.1991 01.01.1993 01.01.1995 01.01.1997 01.01.1999 01.01.2001 01.01.2003 % 160 140 120 100 80 60 40 20 0 Kaynak: Devlet İstatistik Enstitüsü Yukarıdaki tablo ve grafik Türkiye de enflasyon oranının tüketici ve üretici açısından birbirine yakın ve yüksek bir seyir izlediğini göstermektedir.tüketici açısından 1987 2004 7

yılları arasında enflasyonun ortalama değeri 65,14 % iken üretici açısından bu değer 63,64 % olmuştur. Yüksek seyreden enflasyonun -sürekli hale gelmesi- ekonomideki diğer birimlere etkisi hangi yönde olmuş ve bu değişkenler enflasyon artışından ne şekilde etkilenmiştir? 2. ENFLASYONUN SÜREKİ HALE GELMESİ VE DİĞER EKONOMİK AKTÖRLERE ETKİSİ 2.1.Enflasyon Faiz İlişkisi Enflasyonun yüksek seyri ve bu seyrin istikrar kazanması faiz oranlarının da yüksek seviyelerde oluşmasına yol açar. Çünkü enflasyonun yüksek olduğu dönemler fiyat değişikliklerinin de kontrol edilmesinin çok zor olduğu dönemlerdir. Böyle bir ortamda yatırımcıların maliyet ve kar hesabı yapmaları zorlaşır.bu yüzden yatırımcı kendini garantiye almak ister ve riskten korunmak için yüksek bir getiri talep eder,dolayısıyla reel faizler yükselir. Reel faizlerin yükselmesi borçlanmanın maliyetini arttırarak üreticinin kredi taleplerini kısıtlar ve yatırımı engelleyen bir unsur olarak ortaya çıkar. Ülkemiz şartlarında ise enflasyonun yüksek oluşuna ek olarak bir de borçlarımızın geri ödenme zorunluluğu eklenince yatırımcı tasarruflarını fiyat değişmelerini kontrol edemediği, maliyet ve kar analizi yapamadığı reel yatırım yerine getirisi kesin ve üretimden genellikle daha yüksek olan devlet tahviline ve hazine bonosuna yatırır. İç ve dış borç geri çevirme sıkıntısını neredeyse her üç ayda bir yaşayan Türkiye ekonomisinde tahvil ve bono faizlerinin enflasyondan bağımsız olarak da yüksek seyri kaçınılmazdır. ; çünkü yüksek miktardaki borç servisinin geri ödeyememe riski de yüksektir. Devlet daha çok borçlanabilmek amacıyla tahvil ve hazine bonosu gibi kıymetli kağıtların faizlerini yüksek tutar ve borç ödeme kısa dönemli de olsa sağlanmış olur. Yeni borç ödemesi yaklaşınca aynı işlemler sırasıyla devam eder ve borçlanama, yeni borçları doğurur. Böylece faizler her yeni dönem için bir miktar daha yükselmiş olur. Yüksek enflasyon ve faiz ortamında yatırımcı (üretimci) kredi talep etmek istemez.,çünkü hem gelecek için umutlu değildir (yüksek enflasyon beklentisi devam eder), hem de aldığı kredinin faizi yüksektir. Böyle bir ortamda üretici kesim sabit (doğrudan) yatırım yerine getirisi yüksek olan finansal varlıklara yatırım yapar. Bankalar için de aynı şartlar geçerlidir, çünkü bankalar da reel kesime kredi sağlamak olan asli görevlerinin yerine finansal varlıklara yatırım yaparak bu kısır döngünün devamına ve kanıksanmasına neden olurlar. Diğer bir yaklaşıma göre enflasyon artışı bireylerin servetlerinde azalışa neden olur. Bu nedenle bireyler enflasyon öncesi servetlerine ulaşabilmek için tasarruflarını arttırırlar dolayısıyla faizler düşer yatırımlar artar (Mundell, 1963). Diğer yandan, yetersiz mali sisteme sahip ülkelerde hükümet merkez bankası kaynaklarını kullanarak enflasyon vergisi yoluyla gelir elde eder. Hükümetlerin bu geliri yatırım harcamalarının finansmanında kullanmaları sonucu, enflasyonist sürecin büyümeyi arttıracağı ileri sürülmektedir 8

2.2 Enflasyon Döviz kuru İlişkisi Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde döviz kurlarının da tıpkı faizler gibi yüksek seyri kaçınılmazdır. Bunu aşağıdaki örneği inceleyerek daha iyi anlayabiliriz. Varsayımlar 1-Ekonomide ihraç edilen tek mal var ve bu mal A malıdır. 2- Döviz kuru olarak sadece $ ile işlem yapıyoruz. 3- Faktörlerin mobilitesi tam elastiktir. 4- Gümrük duvarları yok A malı ihraç eden bir ülkede A malının ülke içindeki değeri 100 TL olsun. 1 $ = 1 TL ise A malının dış piyasadaki değeri 1 $ olur. Yaşanan % 50 enflasyon ile birlikte A malının değeri 150 TL olursa A malının dış piyasadaki değeri de anında 1,5 $ olur.( 150 / 100 ) Bu durumda ülke içinde üretilen A malının iç piyasada ya ikamesi aranır ya da dışarıdan daha ucuz olarak A malı ithal edilir.diğer taraftan A malını dış piyasada 1,5 $ dan satan ve alıcı bulmakta zorlanan ülkenin dış piyasada rekabet edebilme şansı da azalmış olur.bu olumsuz etkileri ortadan kaldırmak amacıyla ülke içinde 1 $ = 100 TL den 1 $ = 150 TL ye çıkmalıdır ki her şey eski haline dönebilsin. Yüksek enflasyonun yaşandığı ülkelerde enflasyona bağlı olarak döviz kurlarının yükselmesi kaçınılmazdır. Her yıl döviz cinsleri karşısında değeri neredeyse % 100 e yakın bir değerde düşen TL nin aşırı düşük seyirde devam etmesinin nedeni ülke içinde fiyat istikrarının sağlanamaması ve bu etkinin enflasyonu daha çok körüklemesidir. Tabi ki döviz kurlarının bu denli yüksek olmasının tek sebebi de fiyat istikrarı değildir. Ülke içindeki kaynakların verimsiz kullanılması, petrol fiyatlarında meydana gelen ani bir dalgalanma, diğer ülkelerde yaşanan krizler ve Türkiye ye etkisi, Türkiye nin iç ve dış borç stokunun her geçen gün artması ve borç servisinin zorlaşması da döviz kurunun yüksek seyrinin sebebidir; ancak burada unutulmaması gereken en önemli husus vardır. Fiyat istikrarını sağlamış bir ülkelerde bu tür şokların ülkeyi etkilemesi ya çok zordur ya da etki alanı sınırlıdır. Döviz kurunun yüksek seyrinin sebebi fiyat istikrarsızlığıdır ve fiyat istikrarsızlığı da enflasyon yaratır diyebiliyorsak döviz kurunun yüksek seyrine sebep olan tüm değişkenlerin arkasında enflasyon vardır da diyebiliriz. Aşağıdaki tablo ve grafiği incelediğimizde enflasyonun 1996 2004 yılları arasında dalgalı bir seyir izlediğini, döviz kurunun ise sürekli bir artış içinde olduğunu söyleyebiliriz. Enflasyonun dalgalı bir seyir izlemesi enflasyonun bazı dönemlerde düştüğünü gösterir ancak enflasyonda meydana gelen bu düşüş yatırım ve üretim kararlarının alınmasında istenilen seviyeye ulaşıldığını göstermez. Türkiye de son 9 yılda ortalama enflasyon 58.8 % dir. Bu değer Avrupa da yaklaşık olarak % 5 seviyelerindedir Tabloya bakarak 1996 yılında 2004 yılına kadar dövizin TL karşısında 10 kattan daha fazla değerlendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz..döviz kurlarında meydana gelen bu istikrarsızlığın en önemli destekçisi ise Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı nı sona erdiren Kasım 2000 ve Şubat 2001 yıllarında yaşanan finansal krizlerdir. Diğer taraftan enflasyonda meydana gelen düşüşle birlikte 2001 yılından itibaren döviz kurlarının istikrar kazandığından söz edilebilir.bu olumlu etki enflasyon hedeflemesine geçildiği vakit etkisini daha da gösterecek böylece döviz kurlarında istikrar kendiliğinden sağlanacaktır. 9

Türkiye de özellikle 1980 li yıllardan sonra yüksek enflasyonun atelet kazanması sabit yatırımların önüne set çekmiş, döviz kurunun yükselmesinin ise en önemli nedeni olmuştur.bu olumsuzluk 1980 den itibaren Türkiye nin istediği makro ekonomik istikrarı yakalayamamasının da nedenidir. YILLIK Tüfe % $ SATIŞ 01.01.1996 78,11 108.045 01.01.1997 70,7 206100 01.01.1998 101,14 315.220 01.01.1999 62,24 542.703 01.01.2000 61,21 675.004 01.01.2001 35,59 1.453.615 01.01.2002 77,79 1.639.745 01.01.2003 25,7 1.399.998 01.01.2004 16,69 1.427.400 Enflasyon ve Döviz Kuru Değişim Değerleri Tüfe % 120 100 80 60 40 20 0 01.01.1996 01.01.1997 01.01.1998 01.01.1999 01.01.2000 01.01.2001 01.01.2002 01.01.2003 01.01.2004 1.800.000 1.600.000 1.400.000 1.200.000 1.000.000 800.000 600.000 400.000 200.000 0 YILLIK Tüfe % $ SATIŞ Dövizkuru Kaynak: Devlet İstatistik Enstitüsü ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Döviz kurlarının yüksek olmasının olumlu etkisi ise yüksek seviyedeki kurların ihracatı arttırması ithalat maliyetlerinin artması dolayısıyla ithalatı düşürmesi ve turizm gelirlerini arttırmasıdır. Bu olumlu etki ülkenin ödemeler dengesi sıkıntısını bir nebze olsun azaltabilir; ancak Türkiye gibi ihracatı ithal edilen hammadde ve yarı mamul maddeye bağlı olan ülkeler döviz kurundaki bu artıştan sadece kısmi ve geçici bir süre etkilenir. Yüksek seyirdeki döviz kurları bir süre sonra ülkede cari işlemler açığına sebep olacak ve kısır bir döngü daha oluşacaktır. Ülkemizde enflasyon oranlarının yüksek seyri, borç geri ödeme sorunları ve 90 sonrası yaşanan ekonomik krizlerin sıklığı dövizin TL karşısında değerli 10

olmasına neden olmuş, bu olumsuz etkiler -değerlenen döviz kuru- ihracatımızın gelişmesine katkıda bulunmuştur. YILLAR İHRACAT (milyar $) 1995 21.637 1996 23.224 1997 26.261 1998 26.974 1999 26.587 2000 27.775 2001 31.334 2002 36.059 2003 47.068 İHRACAT 50.000 40.000 30.000 20.000 10.000 0 1994 İHRACATIN YILLIK DEĞİŞİMİ 1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 YILLAR 2002 2003 2004 Kaynak: DİE Diğer taraftan enflasyona bağlı olarak oluşan yüksek döviz kuru dışarıdan ülkeye gelen yatırımların doğrudan yatırım yerine sıcak para olmasını olanaklı kılar. Spekülatif amaçla ülkeye giren sıcak paranın kar etmesi kaçınılmazdır. En ufak olumsuz bir ekonomik bunalımda ülkeye ağır hasarlar vererek çok hızlı bir şekilde ülkeden kaçan sıcak paranın döviz rezervlerini azaltması böylece döviz fiyatının yükselmesine sebep olması ve yeni bir krizin habercisi olması da sıcak paranın ülke ekonomisine bıraktığı mirastır. Özellikle 1990 sonrası küreselleşmenin hız kazanması ve sınırların giderek ortadan kalkmasıyla beraber ortaya çıkan finansal krizler bu karakterdedir. Bu krizler ülkenin ulusal parasının dış ülke paraları karşısında devalüasyona uğramasına sebep olur ve ekonomiye ağır hasarlar verir. Yüksek enflasyon döneminde fiyatlar genel seviyesinde yaşanan sürekli artışlar ülke içinde para arzının da artmasına neden olur.bu durum ülke ulusal parasının dış paralar karşısında değer yitirmesine neden olur.türkiye de enflasyonun düşük oranda gerçekleştiği 2002 ve 2003 yılında para arzında meydana gelen artış bu durumu açıklar niteliktedir. M2 (Trilyon TL) 1 2 3 4 2002 49.552 51.968 56.204 61.082 2003 63.712 67.093 74.073 80.242 2004 91.778 11

M2 ( Trilyon TL ) Miktar 100.000 90.000 80.000 70.000 60.000 50.000 40.000 30.000 20.000 10.000 0 0 1 2 3 4 2002 2003 2004 periyotlar Kaynak: Devlet İstatistik Enstitüsü Bunun yanında dış piyasalarda oluşan şoklar da döviz kurlarının değişimine sebep olur ve enflasyonu arttırır. Örneğin petrol ürünlerinde ortaya çıkabilecek yüksek bir artış (74-79) petrol ithal eden ülkelerin daha yüksek maliyetle aynı malı almalarına neden olur. Petrol gibi üretimde kesinlikle kullanılması gerekli bir malın ikamesinin olmaması ülke içinde üretimi petrole bağlı olarak yapılan malların fiyatlarının artmasına neden olur petrol neredeyse tüm malların üretiminde kullanılır Böylece dışarıda yaşanan fiyat artışı ülke içinde de fiyatların artmasına yani enflasyona bunun sonucu olarak da döviz kurlarının yükselmesine neden olur. Sonuç olarak enflasyonla döviz kuru arasındaki ilişkinin pozitif ve aynı yönlü olduğunu, iki değişkenin de bağımsız değişken olabileceğini ve diğerini etkileyeceğini düşünebiliriz. 2.3 Enflasyon İstihdam Arasındaki İlişki Enflasyonun döviz kuru ve faiz ile ilişkisinden farklı olarak istihdam ile ilişkisi ters yönlüdür. Yani enflasyonda bir artış istihdamda bir azalışa yada işsizlikte de bir artışa neden olur. Yüksek enflasyon ortamında geleceğin belirsiz oluşu, yatırım kararı verecek aktörlerin bu belirsizlik nedeniyle önlerini görememelerine uzun vadeli bir uğraşı gerektiren yatırım kararlarının ertelenmesine ya da yapılamamasına neden olur 6 Böyle bir ortamda iş arayanlar iş bulamaz, çalışan grup içinden ise vasıfsız olanlar elenebilir. Enflasyonun istihdam üzerindeki olumsuz etkisi Türkiye şartlarında da kendini hissettirmiştir.türkiye de ki % 10 işsizlik oranının gelişmiş ülkelerin işsizlik oranları ile karşılaştırılması yapıldığında hiç de küçümsenmeyecek kadar yüksek bir işsizlik oranının olduğu görülür, kaldı ki mevsimsel olarak iş bulan kesimi ve gizli işsizliği bu oranın içine kattığımızda daha yüksek seviyelere varan bir işsizlik oranı ile karşılaşmamız mümkündür. Bunun yanında eğitimli işsizlerin toplam iş arayanlar içindeki payı % 30 dur. Çalışan grubun yapısı incelendiğinde istihdam edilenlerin büyük çoğunluğunun eğitim seviyesinin - yaklaşık % 80 ilkokul mezunu olduğu görülür. 7 6 Yatırım kararları genellikle 5 10 yıllık süreleri kapsar 7 Mithat MELEN international Money and Finance ders notu 12

Aşağıdaki tablo ve grafik 2001 2003 yılları arasında Türkiye deki işgücü değişimini göstermektedir. İstihdam edilen kişi sayısında meydana gelen artışların hep 3. döneme denk gelmesi tarım sektöründe bu dönemde meydana gelen istihdam artışdır. Kış dönemine denk gelen 4. dönemle birlikte işgücünde ani bir düşüş yaşanması ise işsizliğin mevsimsel olarak artıp azaldığının bir göstergesidir.enflasyon ortamında istenen sabit yatırımların yapılamaması ve bunun yanında üretimin sınırlı kalması Türkiye de istihdamın genel olarak değişmediğini ve işsizliğin yapısal bir boyut kazandığını gösterir. Toplam İşgücü 1. çeyrek 2.çeyrek 3. çeyrek 4. çeyrek 2001 22.018 23.836 24.992 23.108 2002 21.917 24.233 25.247 24.347 2003 23.088 24.115 24.739 23.206 Kaynak: Devlet İstatistik Enstitüsü Toplam İşgücü bin kişi 26.000 25.000 24.000 23.000 22.000 2001 2002 2003 21.000 20.000 1. çeyrek 2.çeyrek 3. çeyrek 4. çeyrek zaman Bu görüşün aksini savunan.phillips e 8 göre enflasyonla işsizlik arasında ters yönlü bir ilişki vardır ve enflasyon ekonomik büyümeyi olumlu etkiler. Bu yaklaşım yüksek enflasyonun düşük işsizlik oranının oluşmasına katkıda bulunarak ekonomik büyümeyi olumlu etkilediğini varsayar. ( Grimes 91).Daha sonra yapılan amprik çalışmalar,enflasyonla işsizlik arasındaki ters yönlü ilişkinin kısa dönemde ve beklenmeyen bir enflasyon artışı durumunda geçerli olduğunu göstermiştir. Sonuç olarak diyebiliriz ki yüksek enflasyonun süreklilik kazandığı bir ekonomide işsizlik yapısal bir boyut kazanır. 8 Enflasyonun büyümeyi pozitif yönde etkileyeceği ve işsizliği azaltacağı görüşünü destekleyen amprik bulgu Phillips e aittir. 13

2.4 Döviz kuru Faiz İlişkisi Temelde aralarındaki ilişki ters yönlü gibi gözükse de bu ilişki aynı yönlü de olabilir. Basit olarak TL faizleri yükseldiğinde ve TL faizlerinin getirisinin döviz getirisinden yüksek olacağı tahmin ediliyorsa kişilerin elinde döviz bulundurma maliyeti artacağı için TL faizine talep artar ( TL faizi > döviz getirisi ise ). Böylece döviz kuru düşer; ancak döviz getirisinin TL faiz getirisinden daha yüksek olacağı tahmin ediliyorsa ( TL faizi < döviz getirisi ise ) bireylerin TL bulundurma talepleri düşer bunun yerine dövize talep artar. Yani döviz kuru ve faiz arasında ters yönlü bir ilişki oluşur. Genel olarak ülke faiz oranlarının yükselmesi ulusal paraya olan talebi arttırır. Ulusal paranın değerinde bir artışa neden olan faiz artırımının etkisi ise dövize talebi düşürmesidir. Döviz fiyatının düşmesi ithalatı ucuzlatır.ucuz ithalat sayesinde ülkeye yapılan hammadde ve yatırım malı ithalatı daha çok artar. Hammadde ve yarı mamul maddeye karşı talepte meydana gelen artış üretimde maliyetlerin azalmasına neden olur. Azalan maliyetler firmaların daha çok mal ve hizmet üretmesini olanaklı kılar. Daha çok üretim daha çok ihracatı teşvik eder. Böylece faizlerde meydana gelen bir artış hem ülkelerde ödemeler dengesi problemini ortadan kaldırır hem de ülke de GSMH artışına neden olur; ancak faizlerde meydana gelecek bir artışın GSMH artışına kadar olan olumlu etkisinden söz edebilmek için faiz artırımına giden ülkenin enflasyon oranının düşük olmasının ve fiyat istikrarını sağlamasının şart olduğu unutulmamalıdır.fiyat istikrarını sağlayamamış bir ülkede faiz oranlarında meydana gelecek bir artış ülke içindeki üretim maliyetlerini arttıracak, artan üretim maliyetleri enflasyona neden olacak ve döviz kurundaki yükseliş de bu sırayı takip edecektir. Faizler yükselirken, dövize olan talep artabilir de. Yani iki değişken de aynı anda artıp azalabilir. Örneğin vadeli olarak gerçekleştirilen döviz tevdiat hesaplarının döviz cinsinden faizleri artarken yurtiçi borç geri çevirme sıkıntısına girmiş Türkiye gibi bir ülkenin TL faizlerini de arttırması iki değişkenin de yüksek olmasına neden olabilir; ancak yukarıda da değinildiği gibi yatırımlardan herhangi birinde beklenen getirinin diğerinden daha fazla olması ilişkiyi yine ters yöne zorlayacaktır. Enflasyonun yüksek seyrinin ekonominin faiz, döviz kuru ve istihdam gibi en önemli aktörlerinde yol açtığı olumsuz etkiyi ortadan kaldırabilmek için fiyat istikrarının sağlanması şarttır. Fiyat istikrarının son derece önemli bir konu olduğunun farkına varan ekonomi birimleri ekonomik istikrar için fiyat istikrarının şart olduğunun bilincine de varmış merkez bankaları fiyat istikrarını sağlamayı öncelikli ödevi haline getirmiştir. 14

3.FİYAT İSTİKRARI Fiyat istikrarı genel olarak ekonomik birimlerin yatırım üretim ve tasarrufa yönelik kararlarını alırken dikkate almaya gerek duymadıkları bir enflasyon oranını ifade eder.diğer bir deyişle fiyat istikrarı insanların iktisadi kararlarını enflasyondan bağımsız bir şekilde almaları ve uygulamalarıdır. Bir başka tanıma göre ise fiyat istikrarı enflasyon oranının kabul edilebilir bir seviyede istikrar kazanmasını ifade etmektedir. Kabul edilebilir seviye ise gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yıllık % 1 3 aralığıdır. Fiyat istikrarının hedefi sadece düşük bir enflasyon oranına ulaşmak değil aynı zamanda ulaşılan düşük enflasyon oranını sürdürmektir. Ekonomideki tüm makro değişkenlerin etkinliğini tam olarak gösterebilmesi için fiyat istikrarının sağlanması şarttır.fiyatlar genel seviyesinin belli bir dönem değişmemesi; ancak konjoktürel hareketlerin fiyatlar genel seviyesini beklenmedik bir şekilde artırması fiyat istikrarını bozar ve makro değişkenler de bu olumsuz etkiden aynı yönde etkilenir. Türkiye de fiyat istikrarı son 20 25 yılda sağlanamamış, enflasyon sürekli artan oranlı olarak yükselmeye devam etmiştir.özellikle 1980 sonrası yaşanan yüksek enflasyon oranları tüm ekonomiyi tahrip etmiştir. Türkiye de kapasite kullanım oranlarının düşük olması, istenilen işsizlik seviyesine bir türlü ulaşılamaması, faizlerin yüksek oluşu ve birçok değişkenin olumsuz seyrinin arkasında fiyat istikrarının sağlanamamış olması yatmaktadır. Fiyat istikrarının sağlanamaması tüm ekonomik birimlerin etkinliğini koruyamamasına neden olurken toplumda sosyal adaletsizliği de beraberinde getirir. Bu nedenle fiyat istikrarsızlığının olumsuz etkilerine hem ekonomik hem de sosyal açıdan bakmak gerekir. Fiyat istikrarsızlığının enflasyona neden olduğunu ve enflasyonun ekonominin diğer değişkenlerini nasıl etkilediğini buraya kadar anlatmaya çalıştık. 3.1 Fiyat İstikrarsızlığının Sosyal Etkileri Fiyat istikrarının sağlanamadığı bir toplumda öncelikli olarak kişilerin birbirlerine bununla beraber de devletine olan güven duygusu yok olur. Ekonomideki tüm belirsiz şartlar toplumdaki bu çözülmenin de habercisi niteliğindedir.çarkları iyi işlemeyen bir ekonomide herkesin kendi parasına, sahip oldukğu değerlere, elde ettiği gelire ve geleceğe güveni azalır. Sabit gelirli kişilerin finansal açıdan kendini koruması fiyat istikrarının sağlanamadığı bir toplumda oldukça zordur.finansal açıdan kendini koruyamayan bir toplumdaki farklı gelir seviyelerine mensup grupların gelir seviyesi arasındaki fark zaman içinde artar. Bu etki ülkelerin kalkınmışlık seviyesini ölçmede önemli bir unsur olan gelir dağılımının gruplar arasındaki dağılımı arasındaki farkın artmasına ve kalkınmışlık seviyesinin gerilediğine dair bir kanıttır. Ülkeler arasındaki gelir dağılımı arasındaki ilişki Gini Katsayısı ile ölçülür. Sıfır ile bir arasında değişen bu sayının sıfır olması ekonomik açıdan hiçbir problemi olmayan istediği refah seviyesine ulaşmış bir toplumu tanımlarken, sayının bire doğru yaklaşması ekonomik açıdan gittikçe zora giren bir ülkenin durumunu tanımlar. Türkiye de bu sayı 1994 yılında yapılan bir araştırmaya göre 0,44 çıkmıştır. Araştırmaya katılan ülkeler arasındaki durumu 15

son derece kötü olan Türkiye nin durumu gün geçtikçe bire daha çok yaklaşan bir seyir izlemektedir. Bu olumsuzluk Türkiye de adaletsiz gelir dağılımının bir diğer kanıtıdır. Sosyal ve siyasi ilişkiler fiyat istikrarının olmadığı bir yerde kısa dönemli olarak gerçekleşir. Ekonomik buhran insanlar arasındaki örfi ve kültürel değerleri tahrip eder ve toplumda ahlaki olmayan davranışlar baş gösterir. Sonuç; fiyat istikrarının sağlanması karsımıza sadece ekonomik bir olgu olarak değil aynı zamanda ahlaki bir zorunluluk olarak da çıkar. 4.TÜRKİYE DE FİYAT İSTİKRARSIZLIĞININ OLUMSUZ SONUÇLARI Dünya Bankasının yaptığı bir araştırmaya göre günlük geliri 2 USD nin altında olan ülkelerdeki kişiler yoksul, bir USD nın altında olan kişiler mutlak yoksul olarak tanımlanır.günlük hayata kişilerin katılamaması ise yoksunluktur. Türkiye nüfusunun % 15 inin günlük geliri 2 USD nin altındadır.bunun yanında halkımızın bir çoğu mutlak yoksul ve yoksun tanımına girmiştir. Yani ülkemizdeki insanların çok büyük bir kısmı hem yoksul hem de yoksundur. Fiyat istikrarını sağlayamadığımız için halkımızın büyük çoğunluğu günlük hayatta işlemlerini ulusal para yerine -özellikle 1989 yılında çıkarılan uluslararası sermaye hareketlerinin serbest olmasına ilişkin kanundan sonra- döviz cinsinden yapmaktadır. Bu olumsuz etki Türk Lirasını konvertibilitesini düşürmüştür. İşlem, ihtiyat ve spekülatif amaçlı olan kişilerin para talebi Türk Lirası açısından sadece spekülatif amaçlı olmaya başlamıştır.döviz tevdiat hesaplarının bankalardaki toplam mevduat içindeki payının sürekli artması yatırımları engelleyen bir unsur olmanın yanında Türk Lirasına olan güven eksikliğinin de sonucudur.bu etkiyi ortadan kaldırmak ve Türk Lirasına tekrar güven aşılmak amacıyla hükümetin 01 Ocak 2005 ten sonra uygulamaya koyacağı Yeni Türk Lirasına (YTL) geçiş çalışmaları ise hala daha tartışma konusudur. Ülkemizdeki para ve kredi piyasalarında vadelerin çok kısa olması, bankalardaki toplam TL mevduatın vadesinin 2,3 ay olması ve toplam kredilerin % 70 den fazlasının vadesinin 1 yıldan kısa olması da yine ülkemizde fiyat istikrarının sağlanamamış olmasından kaynaklanmaktadır. Bankacılık sektörünün reel kesime aktardığı kredilerin GSMH ye oranının % 18 olması (bu oran sadece 1997-98 yılında %25 olmuştur.) bankacılık sektörünün asli görevi olan reel kesime kaynak aktarımını yapamadığını ya da yapmak istemediğini gösterir Bu oran fiyat istikrarını sağlamış olan AB ülkelerinin bir çoğunda % 100 e yakındır. Enflasyon nedeniyle, kaynakların yeterince sistemin içine çekilememesinden dolayı mali piyasalar son derece sığdır. Ayrıca,bireylerin geleceği öngörememeleri nedeniyle uzun dönem fiyatlama gerektiren vadeli piyasalarda işlem yapılamamaktadır. Ekonomideki kaynakların üretime yönlendirilmesinde önemli rolü olan sermaye piyasaları ülkemizde özel sektör tarafından kullanılamamaktadır.enflasyonun geçmişten bugüne değin en önemli kaynağı olan, uzun yıllar boyu yüksek seyreden kamu açıklarının borçlanma yoluyla kapatılması sermaye piyasalarındaki tahvil ve bono stokunun hemen hemen tamamının kamu kesime ait olmasına yol açmıştır. Bu durum özel sektörün bu 16

piyasaları kullanarak üretime kaynak yaratmasını zorlaştırmış veya kaynak akışının son derece sınırlı olmasına neden olmuştur.. Piyasadaki alım satım, borç alma verme, yatırım yapma gibi kararlar cari ve beklenen enflasyon oranları dikkate alınarak verilir. Enflasyon ortamında ekonomik birimler yatırım ve tüketim kararlarını alırken göreli fiyat değişimlerini kolaylıkla ayırt edemezler ve sağlıklı kararlar almak için gerekli bilgiye sahip olamazlar. Enflasyondaki hızlı yükseliş ekonomiye zarar verir; ama yüksek seyreden ve bu seviyede istikrarlı kalan enflasyon daha da zararlıdır Fiyat istikrarsızlığının diğer bir olumsuz etkisi ise yabancı sermayenin belirsiz bir ortamda yatırım kararını ertelemesi ya da yatırım kararından vazgeçmesidir.yurt içi kaynakların verimsiz kullanılması ve kapasite kullanım oranlarının istenilen düzeyde olamaması ülkemizin uluslararası rekabet gücünü de sarsar. Böylece iç dengenin sağlanamaması dış dengesizliğe de neden olur. Fiyat istikrarsızlığı son olarak siyasi istikrarsızlık yaratmıştır denilebilir. Fiyat istikrarının sağlanamayışı ve bunun yol açtığı ekonomik ve sosyal içerikli krizler ülkede siyasi çalkantıları da beraberinde getirmiştir; ancak burada bir paradoksa da değinmek de yarar var. Siyasi istikrarsızlık mı fiyat istikrarsızlığına yol açmıştır yoksa fiyat istikrasızlığı mı siyasi istikrarsızlığa neden olmuştur Buraya kadar anlatılanlardan yola çıkarak fiyat istikrarsızlığının enflasyona, enflasyonun da ekonomideki tüm değişkenleri olumsuz etkilediğine ulaşabiliriz.bu nedenle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler fiyat istikrarını sağlamayı öncelikli hedef haline getirmiş merkez bankaları ve politik çevreler bu hedeflerine ulaşabilmek için değişik yollara başvurmuşlardır. Değişik ekonomik çevreler tarafından ileri sürülen her değişik hedefin temel hedefi ekonomik istikrarı sağlamaktır; ancak her hedefin diğer bir hedefe nazaran üstün yanları olduğu gibi, dezavantajları da vardır. Döviz kuru hedeflemesi, GSYİH hedefleme ve enflasyon hedeflemesi ülkelerin fiyat istikrarını sağlamak amacıyla uygulamaya koyduğu politikalardır denebilir. 5. EKONOMİK İSTİKRAR PROGRAMLARI 9 5.1 DÖVİZ KURU HEDEFLEMESİ Döviz kuru hedeflemesi özellikle gelişmekte olan ülkeler tarafından kullanılan etkin bir para politikası rejimidir. Ülke parasının, düşük enflasyonlu büyük bir ülkenin parasına sabitlenmesi esasına dayanır. Bu sabitleme genelde iki şekilde gerçekleştirilir: Birincisinde döviz kuru belirli limitler içerisinde dalgalanmaya bırakılır (sürünen kur). İkincisinde ülke parasının bire bir döviz kuruna bağlanmasıdır (sabit kur). Döviz kuru hedeflemesi uygulamasına geçen ülkelerde politikacıların ekonomiye etkisi diğer dönemlere göre daha az olur. Politikacıların ekonomi üzerindeki etkisinin azalması ekonomide faydacı yaklaşımların 10 uygulanmasını engeller. Böyle ihtiyari para politikalarının yarattığı enflasyon ateleti de azalmış olur. Döviz kuru hedeflemesinde enflasyon beklentileri kuru baz alınan ülkenin kuruna eşitlenir 9 USTA Bülent, TCMB Uzmanlık ve Araştırma Tezleri 2003, s: 12 10 Kamu gelirlerini arttırmak amacıyla kamu mallarının fiyatlarında meydana gelen politik artışlar vb döviz kuru hedeflemesinde siyasilerin ekonomi üzerindeki etkisinin azalması sebebiyle yaşanmaz. 17

Para politikası kur üzerinde yoğunlaştığından, uygulamalar otomatikleşir. Böylece zaman tutarsızlığı sorunu da azalmış olur. Uygulamalar, döviz kuru hedeflemesinin, enflasyonu hızlı bir şekilde düşürme konusunda etkin bir para politikası aracı olduğunu göstermektedir. Bunun yanında gelişmiş ülkelerden Fransa 1987 yılında frankı enflasyonu % 1 seviyelerinde olan Almanya nın ulusal parasına sabitlemiştir. 1992 yılına gelindiğinde Fransa da enflasyon uygulaması % 3 ten Fransız otoriteleince kabul edilebilir bir rakam olan % 2 ye gerilemiştir. Gelişmekte olan ülkelerde sıkça uygulanan döviz kuru hedeflemesi rejimi uygulamanın ilk dönemlerinde genellikle başarılı olmuş, fakat bazı örneklerde ise krizlerle sonuçlanmıştır. Arjantin ulusal parasını dolara sabitleyerek 1990 yılında % 1000 lerde enflasyon oranını 1994 e gelindiğinde % 4 seviyelerine indirmeyi başarmıştır. Ekonomik büyüme ise ilgili dönemde % 8 lik bir ortalama yakalamıştır; fakat 1990 ların sonunda sabit kur rejimini terk etmeyen Arjantin de ekonomik büyüme durmuş, cari işlemler açığı hızla büyümeye başlamış ve ekonomi 2001 yılına gelindiğinde krize girmiştir. Türkiye de 1990 lı yılların temel özellikleri olarak politik istikrarsızlık, yapısal reformlarda aksama, yüksek reel faizler, hızla artan borç stoku, istikrar sağlanamayan ekonomik büyüme ve kırılgan bankacılık sektörü gösterilebilir. Bu dönemde bütçe açıklarının kontrol altına alınamaması, TCMB nin fiyat istikrarına odaklanmasını engellemiş, TCMB asıl olarak kurlarda, faiz oranlarını ve finansal piyasalardaki istikrarın korunarak borçların çevrilebilirliği tehlikesini azaltmaya öncelik vermiştir. Yüksek faiz ve döviz kuru uygulanan sıkı para politikasının etkisiz olmasına neden olmuştur. Bu nedenle Türkiye Aralık 1999 da IMF destekli döviz kuru hedeflemesi programını yürürlüğe koymuştur. Programın asıl amacı enflasyonu dizginlemektir. Enflasyonun döviz kuruna duyarlı olmasını döviz kuru hedeflemesi olarak gösterebiliriz. Programa Yönelik Eleştiriler Benzer programı uygulayan, Brezilya,Meksika gibi ülkelerde bu program başarısız olmuştur. IMF ile daha önceden yürürlüğe konan 16 programın hiçbirinde başarı sağlanamamıştır. Türk bankacılık sisteminin riskli yapısı, program için uygun değildir. Program uygulanmaya başlandıktan bir süre sonra iç talepte ve üretimde canlanma gözlenmiş, faizler dürülmüş, enflasyon oranı son 14 yılın en düşük seviyesine gelmiştir; ancak iç talepte ve üretimde sınırlandırılamayan artışlar cari işlemler dengesinin bozulmasına ve yeni bir krizin yaşanmasına neden olmuştur.özelleştirmeden beklenen gelirlerin elde edilememesi, ekonomideki yapısal sorunların çözülememesi, yüksek iç ve dış borç stoku ve bunun artma eğiliminde olması, programın güvenilirliğinden kuşkuya düşülmesine neden olmuş ve bu da programı başarısızlığa götürmüştür. 11 11 USTA Bülent, Kriz Dönemi, Bölüm 4, Türkiye Ekonomisi Genel Değerlendirme, s:50 18

Yukarıda anlatılanlara bakılarak döviz kuru hedeflemesinin çeşitli sakıncaları şöyle özetlenebilir: Döviz kuru hedeflemesi uygulanan ülke spekülatif ataklara karşı açık hale gelmektedir. Kuru hedeflenen ülkede yaşanan şoklar hedefleyen ülkeye eş anlı olarak yansımaktadır. Dışsal ya da içsel şoklara para politikası araçları kullanılarak müdahale edilmesi zorlaşmaktadır Döviz kuru hedefleyen ülkelerin ihracat olanakları açısından rekabet gücü azalmaktadır Bunların yanında döviz kuru hedeflemesi özellikle gelişmekte olan ülkelerde finansal kırılganlığı arttırması ve ekonomiyi finansal krizlere açık hale getirmesi nedeniyle bazı dezavantajlar da getirmektedir. Özellikle yerel finansal kurumlar sabit döviz kuru rejiminde döviz cinsinden borçlanmayı tercih etmektedirler. Ancak, ortaya çıkan bir kriz sonucu ekonomik programın başarısız olması ve devalüasyon yapılması bu finansal kurumların varlık yükümlülük dengelerini bozarak iflaslara bile sürükleyebilecektir. Sonuç olarak, örnekler göstermektedir ki döviz kuru hedeflemesi özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından en etkin bir enflasyon düşürme rejimi olarak göze çarpmaktadır; ancak dışsal şoklara çok fazla açık olmasından ötürü riskler içermekte ve başarısız olduğunda ise ekonomi üzerinde çok yıkıcı etkiler bırakabilmektedir. 5.2 NOMİNAL GSYİH HEDEFLEMESİ Nominal GSYİH hedeflemesi uygulanışı itibarıyla enflasyon hedeflemesine benzemekte ve bazı ekonomistler tarafından etkin bir alternatif rejim olarak görülmektedir. Bu politikada hedef, fiyatların yanında nominal bir GSYİH düzeyidir. Merkez bankası projeksiyon niteliğindeki reel büyüme hedeflerindeki değişmeler enflasyon hedefini değiştirerek cevap vermektedir. Böylece istenen reel büyüme hedeflerine ulaşmayı amaçlamaktadır. Ancak, nominal GSYİH hedeflemesinin genel kabul görmüş bazı dezavantajları vardır. Öncelikle hedeflenen GSYİH düzeyinin belirlenmesi, çok fazla dışsal etkini hesaba katılması gerekliliği olduğundan zorluklar içermektedir. İkinci olarak, açıklanan GSYİH, kamuoyu tarafından, düşük bulunup, hükümet politikaları daraltıcı olmakla eleştirilebilir. Bunun yanında, kamuoyu tarafından, nominal GSYİH hedeflemesi, reel GSYİH hedeflemesiyle çok kolaya karıştırılabilir. Sonuç olarak, hem kamuoyu tarafından daha rahat anlaşılabilmesi hem de hesaplamasındaki kolaylıklar sebebiyle enflasyon hedeflemesi nominal GSYİH hedeflemesine göre daha tercih edilen bir rejimdir. 19

5.3 ENFLASYON HEDEFLEMESİ Enflasyon hedeflemesi, para politikası otorilerinin nihai hedef olan fiyat istikrarının sağlamak amacı ile sayısal bir enflasyon hedefi belirlemesi ve bunu kamuoyuna açıklaması ile tanımlanan bir rejimdir. Enflasyon hedeflemesi rejiminin, enflasyonu kontrol eden diğer yöntemlerden temel farkı; para politikası araçlarının tümünün hedef doğrultusunda kullanılması ve geçmiş yada cari enflasyon yerine gelecek enflasyona odaklanmıştır. Belirlenen hedef kamuoyu tarafından anlaşılabilen açık bir nominal çaba sağlamaktadır. Ekonomi literatüründe para politikası için en iyi stratejinin belirlenmesi tartışması, kurala bağlı ve ihtiyari politikalar çerçevesinde yapılmaktadır. Bernanke ve diğerleri enflasyon hedeflemesi uygulamasının bu iki politikadan da farklı olduğunu esasen durumuna göre hem kurala hem de ihtiyarı olarak uygulanabileceği belirtilmiştir. Enflasyon hedeflemesi, sabit döviz kuru uygulamalarının aksine para politikası otoritelerine iç ve dış şoklara karşı daha esnek bir politika izleme imkanı vermektedir. Böylece sabit döviz kuru rejimlerinden daha bağımsız bir para politikası rejimi olmaktadır. Enflasyon hedeflemesi parasal büyüklükler ile nominal gelir arasındaki ilişkiye odaklanmak yerine tek bir hedefe odaklandığından paranın donanım hızının belirsizliği ile ifade edilen problem ile ilişkisi de kalmamıştır. Ayrıca bu rejim; tek hedef olarak enflasyonu belirlemesi, anlaşılabilir olması, şeffaf olması özelliklerinden dolayı da merkez bankalarının hesap verebilirliklerini ve güvenilirliklerini de arttırmaktadır. Enflasyon hedeflemesinin bazı dezavantajları da bulunmaktadır. Her şeyden önce katı ve tavizsiz olarak uygulanması gereklidir. Para politikasının enflasyon üzerindeki etkileri ülkelere göre farklılıklar gösterse de genelde belirsiz olduğundan enflasyonu da kontrol etmek güçtür. Bu itibarla bu rejim, bir parasal büyüklük yada kur hedeflemesine göre daha zordur. Ayrıca kısa dönemde ekonomik büyümeyi sınırlandırabilecek etkileri olması özellikle politikacılar açısından sıkıntılar yaratmaktadır. 6.ENFLASYON HEDEFLEMESİNİN ÖNKOŞULLARI 12 Enflasyon hedeflemesine tam olarak geçilebilmesi ve programın başarılı olması öncelikle enflasyon hedeflemesi yapacak ülkenin merkez bankasının bağımsızlığına, kamu kesiminin ekonomi içindeki etkinliğinin az olmasına, güçlü ve karalı bir siyasi otoriteye ve mali piyasasının sığ olmayışına bağlıdır. Bu kriterlere ek olarak enflasyon hedeflemesine geçilmeden önce enflasyon hedeflemesi programının süresinin bilinmesi, enflasyon hedeflemesinin bir banda mı yoksa bir nokta tahminine göre mi yapılacağı, enflasyon hedeflemesi için enflasyon göstergelerinden neyin baz alınacağı(fiyat endeksi seçimi), enflasyon hedeflemesinin tüm açıklığıyla kamuoyuna duyurulması ve hesap verilebilirliği de programın başarıya ulaşması açısından son derece önemlidir. 12 USTA Bülent, TCMB Uzmanlık ve Araştırma Tezleri 2003 s: 16 20

6.1 Merkez Bankasının Bağımsızlığı Ekonomi literatüründe, politik baskıdan uzak bir merkez bankasının, istikrarlı ve düşük bir enflasyon haddini sağlamak yönünde birincil koşul olduğu genel kabul görmüş bir kanıdır. Enflasyon hedeflemesinin tam olarak yapılabilmesi için para politikası uygulamasında merkez bankasına tam serbestlik verilmesi koşulu da mutlaka sağlanmalıdır. Yapılan araştırmalar enflasyon oranının düşüklüğü ile merkez bankasının bağımsızlığının ters orantılı olduğunu göstermektedir. Yani merkez bankasının bağımsızlığı arttıkça enflasyon da düşmektedir. Merkez bankasının bağımsız olamadığı bir ekonomide siyasilerin çıkarları doğrultusunda merkez bankasını yönlendirilmeleri ve enflasyonu daha çok arttırmaları kaçınılmaz olmaktadır. Merkez bankası ve hükümet enflasyon hedeflemesi için ya da başka bir ekonomik istikrar programı için kararları ortak alsa bile bu kararlar mutlaka tek elden merkez bankası - yürütülmelidir. Merkez bankasının bağımsızlığından kasıt ise ekonomik kararları uygulamada aşamasındaki bağımsızlığıdır. Genel olarak merkez bankalarının bağımsızlığında politik bağımsızlık ve ekonomik bağımsızlık kriterleri göz önünde bulundurulmuştur. Bunlardan en önemlisi hiç kuşkusuz politik bağımsızlıktır. Politik bağımsızlık, hükümetin etkisi olmaksızın merkez bankasının kendi politik amaçlarını seçebilmesi olarak tanımlanabilir. Bu bağımsızlığın kriterleri, merkez bankası başkanı ve yönetim kurulunu hükümet tarafından atanmaması, atama yapılsa bile görev sürelerinin hükümetlerinkinden uzun olması hükümetin merkez bankasının aldığı kararlarda oy hakkının olmaması merkez bankasının para politikalarını uygulamada bağımsız olması olarak özetlenebilir 13 MALATYALI ya göre ise merkez bankasına sağlanabilecek bağımsızlık, hedef belirleme yetkisini bu bankalara vermek şeklinde geniş bir anlamda olabileceği gibi hedef belirleme yetkisinin siyasi otoritede bırakılarak merkez bankasına operasyonel bağımsızlık tanınması şeklinde de sınırlandırılabilir. Her iki durumda da merkez bankasının politikalarının güvenilirliği ve dolayısıyla etki gücü önceden belirlenip halka ilan edilen hedeflere ulaşmak doğrultusunda bankanın para politikasını, sahip olduğu politika araçlarını kullanmak suretiyle belli bir kural çerçevesinde ve siyasi otoriteden kaynaklanabilecek hedefle çelişkili politika telkinlerinden etkilenmeden yürütülebilmesinden kaynaklanır. 14 6.1.1 Merkez Bankasının Politik Bağımsızlık Göstergeleri Merkez bankası başkanı hükümet tarafından atanmaz Merkez bankası başkanı 5 yıldan daha uzun bir süre için atanır. Banka yönetim kurulu hükümet tarafından atanmaz Banka yönetim kurulu 5 yıldan daha uzun bir süre için atanır 13 KAYKUSUZ Murat: Enflasyon Hedeflemesi ve Türkiye de Uygulanabilirliği: s: 4 14 Enflasyon Hedeflemesi Ülke Uygulamalarına Örnekler ve Türkiye de Uygulanabilirliği: MALATYALI N. Kamuran: Mart 98: DPT çalışma raporları 21

Banka yönetim kurulunda hükümet temsilcisi bulunmaz Para politikası belirleme sürecinde hükümet onayı gerekmez Hükümet ile ortaya çıkan görüş ayrılığı durumunda merkez bankasının durumunu güçlendiren yasal düzenlemelerin varlığı Merkez bankasının politik bağımsızlık göstergeleri hükümetle ilişkileri asgari düzeye indirecek seviyede bir bağımsızlığa işaret eder. 6.1.2 Merkez Bankasının Ekonomik Bağımsızlık Göstergeleri Otomatik olmayan direkt kredi kolaylığı Piyasa faiz oranı üzerinden verilen direkt kredi Geçici olarak verilen direkt kredi kolaylığı Sınırlı miktarda verilen direkt kredi Merkez bankası kamu kurumlarının borç senetlerini almak için birincil piyasaya giremez. Bankaların finansal yönetimden merkez bankası sorumlu değildir ya da bankanın yönetiminden tek başına sorumlu değildir Merkez bankasının ekonomik bağımsızlık göstergeleri merkez bankasının piyasaya müdahalesini sınırlandıran ve piyasa ekonomisinin işlerliğini aksatmayacak yöndedir. Ekonomik bağımsızlığını kazanamamış ve politik baskıdan arındırılmamış bir merkez bankasının temel hedefi olan fiyat istikrarının sağlaması oldukça zordur; çünkü politik baskıdan kurtulamayan bir merkez bankasının hükümetin kamu maliyesi açıklarını finanse etmesi kaçınılmazdır. Bu olumsuz etki fiyat istikrarsızlığını arttıracak ve enflasyonun artmasına neden olacaktır. Enflasyon hedeflemesinde para politikasının maliye politikasından daha etkin işlemesi şarttır. Operasyonel açıdan bağımsız olmayan bir merkez bankası hükümetin maliye politikalarını destekler ve hedeften sapar. Fisher e göre etkin bir para politikasının önkoşulları, merkez bankasının bağımsızlığı ve enflasyonun direkt hedeflenmesidir. Yüksek kamu kesimi borçlanma gereksiniminden (KKBG) dolayı hükümetlerin iç borçlanmaya yönelmesi veya senyoraj yolu ile gelir elde etme zorunlulukları para politikasının gücünü yitirmesine yol açar. 22

6.2 Tek Hedefin Enflasyon Olarak Belirlenmesi Enflasyon hedeflemesinde başarıya ulaşmanın önemli bir şartı da ekonomik politikaları uygulayanların para politikası amaçlarını sadece belirlenen enflasyon hedeflemesi olması gerekliliğidir. Ekonomik istikrar için enflasyon hedeflemesinden başka seçilecek hedefler ya da değişkenler enflasyon hedeflemesi ile çelişebilir ve hedeften sapmalara neden olur. Örneğin sabit döviz kuru ile enflasyon hedeflemesi uygulaması birbiriyle çelişmektedir. Çünkü sabit döviz kuru sistemi ülkenin enflasyon oranı kuru sabit alınan ülkenin enflasyonuna endekslenmiştir. Böylece orta ve uzun vadede enflasyon hedeflemesi yapılamaz. Bunun nedenini bir örnekle açıklamak da mümkündür. Sabit döviz kuru uygulamasına geçmiş bir ülkede petrol fiyatlarının dışarıdan kaynaklanan bir şok ile arttığını düşünelim. A ülkesi(sabit döviz kuru uygulanan ülke) bu dışsal şokta petrol rezervleri olduğu için kısmi olarak etkilensin. B ülkesi (sabit döviz kuru uygulayan ülke) petrol rezervleri yoksa petrol fiyatlarında meydana gelen bir artış B nin maliyetlerini arttıracaktır; ancak B ülkesi enflasyon artışını A ülkesine bağımlı hale getirdiğinden fiyat artışı kısmi olarak (A ülkesindeki kadar) gerçekleşecektir. Bunun etkisi üretimde daha az petrol kullanmaya çok zor ya da daha az üretimin gerçekleşmesi olarak kendini gösterecektir. Çünkü artan petrol fiyatları fiyatlar genel seviyesine yansımaması devletin daha çok para ödeyerek petrolü alması ve yurt içinde daha ucuz satmasıdır. Böylece üretim azalacak ve kamu borçlanma gereksinimi de artacaktır. Daha düşük üretim seviyesinde toplam talebin aynı kalması ekonomide bir arz talep dengesizliği yaratacak fiyatlar kendiliğinden artacaktır. Böylece sabit döviz kuru enflasyonist bir baskı yaratacak enflasyon hedeflemesi istenilen düzeyde gerçekleşmeyecek ya da hiç gerçekleşmeyecektir. 6.3 Fiyat Endeksi Seçimi Enflasyon hedeflemesinin tam olarak uygulanabilmesi için hedeflenen enflasyonun ne olduğunun da mutlaka saptanması gerekir. Enflasyon hedeflemesi uygulayan ülkeler hedef kriteri TÜFE ya da çekirdek enflasyon olarak seçmişlerdir. Uygulamada çekirdek enflasyon hedeflemesi daha etkin çalışırken birçok ülke kamuoyu tarafından anlaşılmasının daha kolay olması nedeniyle TÜFE yi hedef seçmiştir. Seçilen kriterde maksimum esneklik sağlanması açısından, seçilen endeks, bir kerelik fiyat sıçramaları gösteren mal gruplarını ve dar tanımlı sektörlerin fiyat değişikliklerini içermemelidir. TÜFE endeksinde yaşanan sorun bu endeksin merkez bankasının kontrolünde olmayan ve dönemler itibariyle dalgalı bir seyir izleyebilen, tarım ve enerji fiyatlarını da içermesidir. 6.4 Hedefleme Döneminin Süresi Bernanke ve diğerleri (1999) bir yıldan kısa vadeli bir hedefleme döneminin de kredibilitesinin zayıf olacağını vurgulayarak hedefleme döneminin 1 ile 4 yıl arasında belirlenmesinin uygun olacağını savunmuştur. Politikanın uygulama dönemi uzadıkça göreli olarak bağımlı olan merkez bankasının enflasyon hedeflemesi politikasından ayrılma olasılığı artar(cukierma 95). Buna göre 23