01/09/2016 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞI NA Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde, olması gerektiği gibi gelişme gösteremeyen balıkçılık sektörünün ve balıkçıların sorunlarının tartışılması ve çözüm önerilerinin araştırılması için TBMM içtüzüğünün 104. ve 105. maddeleri ve Anayasa nın 98. maddesi gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederim. Didem ENGİN CHP İstanbul Milletvekili
GEREKÇE Üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımada olan ülkemiz, farklı ekolojik özellikteki 4 denize, yaklaşık olarak 200 doğal göle, 706 baraj gölüne, 1,000 gölete, 8,333 kilometrelik bir deniz kıyı şeridine, uzunlukları toplam 177,714 kilometreye varan 33 nehre sahiptir. Böyle bir doğal zenginlikle, balıkçılık ve su ürünleri üretimi açısından dünyanın önde gelen ülkelerinden birisi olmamız gerekirken, ne yazık ki mevcut durum beklentinin aksidir. Kendimize özgü ekosistemimiz, zengin su kaynaklarımız ve dünyanın en önemli denizlerine kıyılarımız olmasına rağmen balıkçılarımız, emeklerinin karşılığında gereken verimi alamamaktadır. TÜİK verilerine göre, su ürünleri üretimi 2015 yılında 672,241 ton olarak gerçekleşmiştir. 1 Cari fiyatlar üzerinden balıkçılık sektörünün Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH)'ya katkısına baktığımızda, 1999 yılında %0.3 olan bu oranın, TÜİK teki en güncel veri olan 2012 yılında %0.2'ye gerilediği görülmektedir. Balıkçılığın üst başlığı olan tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payına baktığımızda, 2000 yılında GSYİH daki payı %10.1 ve sektörünün büyüme hızı %53.2 iken, 2014 yılında bu oranlar sırasıyla %7.1 ve %7.7 olmuştur. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından paylaşılan verileri 2 incelediğimizde ise, 2002 yılında 566,682 ton olan su ürünleri avcılığının 2015 yılında 431,907 tona gerilediği görülmektedir. Aynı yıllar arasında 61,165 ton olan su ürünleri yetiştiriciliği ise 240,334 tona çıkmış, su ürünleri ithalatı da 22,532 tondan 110,761 tona yükselmiştir. Bu kıyaslama da açıkça göstermektedir ki ülkemizde 2002 yılından bugüne, su ürünleri sektöründe avcılıktan ziyade yetiştiricilik teşvik edilmiş, balıkçılar göz ardı edilerek balık çiftlikleri desteklenmiştir. Yetiştiricilikle kullanılan yemlerin çoğunlukla denizden avlanılması ise, zaten azalan balık stokunun daha da azalmasına neden olmaktadır. Bu nedenle açık deniz balıkçılığı desteklenmeli, yetiştiricilikte de alternatif yem geliştirme ve yeni balık türlerinin yetiştirilmesi gibi çalışmalar yürütülmelidir. 1 http://www.tuik.gov.tr/prehaberbultenleri.do?id=21720 2 http://www.tarim.gov.tr/sgb/belgeler/sagmenuveriler/bsgm.pdf
Ülkemizde balıkçılık sektörü çalışmaları Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'na bağlı bir Genel Müdürlük yapılanması ile yürütülmektedir. Oysa ki, çok sayıda balıkçı ve uzman, yıllardır balıkçılık sektörünün sürdürülebilir gelişmesi için ayrı bir bakanlığın kurulması yönünde talep ve gereksinimlerini dile getirmektedirler. Genel Müdürlüğe bağlı taşra teşkilatlanmasının hala tamamlanmamış olması sebebiyle, taşradaki balıkçılarımız muhatap bulmakta zorlanmaktadırlar. Ayrıca su ürünleri sektörüyle ilgili bakanlıklar arasında işbirliği ve koordinasyon eksikliği de sektörü olumsuz etkilemektedir. Örneğin, su kalitesi ve çevre kirliliği ile ilgili denetim ve izlemelerden sorumlu Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı nın, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile koordineli çalışamadığı görülmektedir. Oysa ki ülkemizi 14 yıldır tek başına yöneten AKP nin bakanlıklar arası uyum, eşgüdüm ve koordineli çalışmada hiçbir eksiğinin olmaması gerekirdi. Ülkemizde balık stokunun azalmasının önemli bir sebebi de kaçak ve kayıt dışı avcılığın yapılıyor olmasıdır. Hükümetin kayıt dışı avcılıkla mücadelede etkin bir tutum sergileyememesi, hangi teknenin ne kadar balık tuttuğunun takip edilememesine sebep olmakta, bu da kota sorununun aşılmasını önlemektedir. Kayıtlı avcılık yapan balıkçılar düşük gelirle ayakta kalmaya çalışırken, kayıt dışı avcılık yapanlar yüksek gelirler kazanarak haksız rekabet yaratmaktadır. Denizlerimizdeki denetimlerden sorumlu kuruluş olan Sahil Güvenlik Komutanlığı nın kaçak avcılıkla mücadelede etkin denetim yapması sağlanmalı, tekne izleme kontrol noktaları sayısı artırılmalı, gerekli personel alımları bir an evvel yapılmalıdır. Diğer taraftan, küresel ısınmaya karşı etkili bir önleyici mücadele yürütülmemesi ve deniz kirliliğinin önlenememesi gibi sorunlar ekosistemde de ciddi bozulmalara sebep olmaktadır. Özellikle İstanbullu balıkçılar, artık balıkların Boğaz'ı duraklama bölgesi olarak kullanmadığını belirtmekte, uzmanlar da çeşitli balık türlerinin ülkemiz kara sularında ciddi bir azalma tehdidi ile karşı karşıya olduğu uyarısında bulunmaktadır. 10. Kalkınma Planı Su Ürünleri Özel İhtisas Komisyonu Raporu 3 nda da belirtildiği üzere, 3 http://www.kalkinma.gov.tr/lists/zel%20htisas%20komisyonu%20raporlar/attachments/218/su%20%c3 %9Cr%C3%BCnleri%20%C3%96%C4%B0K%20Raporu.pdf
aşırı avlanma, çevre kirliliği ve istilacı türlerin çoğalması sebebiyle denizlerimizdeki uskumru ve kolyoz, orfoz/lahos gibi bazı türler tükenme noktasına gelmekte, önceden Karadeniz ve Marmara Denizi nde görülen kılıç ve orkinoslara artık rastlanmamaktadır. Ekosistemde kaybolan ya da varlığı azalan bir türün zincirleme etki ile diğer türleri de etkilediği göz önüne alındığında, ekosistemin yapısının tekrar sağlıklı bir hale getirilmesi için bir an evvel gerekli tedbirler alınmalı, sanayi, evsel ve tarımsal kirleticilerin denizlerimizi tehdit etmesinin önüne geçilmelidir. Balıkçılık sektöründeki ihmal edilmişlik görüntüsü bir an evvel giderilmeli, devlet gerek destekler ve teşvikler, gerekse su ürünlerinin denizdeki avcılığından tezgâhtaki satışına kadarki her aşamada etkin denetimlerle varlığını hissettirerek sektörü canlandırmalıdır. AKP Hükümeti nden su ürünleri sektöründeki sorunları çözmeye yönelik adımlar beklenirken, beklentinin tam aksine sürdürülebilir balıkçılığı olumsuz etkileyecek düzenlemelerin hayata geçirilmesi, üzerinde düşünülmesi gereken bir diğer husustur. Örneğin 13 Ağustos 2016 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanan Su Ürünleri Avcılığının Düzenlenmesi hakkında iki adet tebliğde 4, geçtiğimiz yıllarda kamuoyunun büyük duyarlılığı sonucunda asgari avlanma boyu 20 cm'e çıkarılan lüferin asgari avlanma boyu 18 cm'e indirilmiştir. Belirlenen bu asgari avlanma boyu ile lüferlerin üreme imkânı kısıtlanmakta, sürdürülebilir balıkçılık kavramı devlet eliyle yok edilmek istenmektedir. Ayrıca söz konusu tebliğler ile kısmi sınırlamalar olsa dahi ışıkla avlanma ve trol avcılığı gibi uygulamalara fırsat tanınmaktadır. Bu ve benzeri uygulamaların serbest bırakılması ve üreme boyundaki balıkların avlanılmasına imkân tanınması balıkçılığın sonunu getirebilecek uygulamalardır. Diğer taraftan, Hükümetin balık popülasyonunu koruma ve ekosistemin sağlıklı sürdürülebilirliği amacıyla başlattığı balıkçı teknelerinin satın alınması projesi de balıkçılar tarafından başarısız bir girişim olarak nitelendirilmektedir. 90'lı yılların sonunda 7 binlerde olan balıkçı teknesi sayısı, 2015 yılı itibariyle, farklı boy ve ebatlarda 18.602 adede yükselmiştir. Bu sayıyı sürdürülebilir bir seviyeye çekmek isteyen AKP Hükümeti, 2012 yılında yeni bir uygulama başlatarak, denizdeki balıkçı teknelerinin 4 http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/08/20160813-17.pdf ve http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2016/08/20160813-18.pdf
sayısını azaltmayı amaçlamıştır. Bu amaç çerçevesinde ödenecek destekleme tutarının 129.1 milyon lirayı bulması tahmin edilmektedir. Ancak verilen desteklerin sonucunda küçük balıkçılar teknelerini satmış, büyük balıkçılar ise sektörde kalmaya devam etmiştir. AKP Hükümeti balıkçılık filosunun azalmasını hedeflerken, uygulanan yanlış yöntemler sebebiyle verilen desteklerin sonuçsuz kalmasına neden olmuştur. Balıkçıları sıkıntıya sokan bir başka sorun alanı da düzenli gelir kaynaklarının olmamasıdır. Avrupa Birliği nde uygulanan taban-tavan fiyat uygulaması ülkemizde uygulanmamakta, bu nedenle fiyat dengesizliği ortaya çıkmaktadır. Banka kredisi faizlerini yeniden yapılandırma imkânlarının sınırlı olması ve faizlerin ertelenmemesi, balıkçılarımızın finansman kaynaklarını sınırlandırmaktadır. Ülkemizde kooperatifler sayıca çok olmakla birlikte, ne yazık ki işlevsellik anlamında yetersiz kalmakta, banka kredisi alamayan balıkçılar çoğu zaman sezon başında kabzımallarla anlaşma yoluna giderek komisyonculara bağımlı hale gelmektedirler. Devletten yeterli teşvik ve desteği göremeyen balıkçılık sektörü hedeflenen modern seviyeye de ulaşamamaktadır. 2015 yılı Avrupa Birliği İlerleme Raporu'nda da 5 benzer uyarılar yapılmıştır. Yapısal eylemler ve devlet desteklerindeki yetersizlik raporda vurgulanmakta ve Ortak Balıkçılık Politikası'na uygun adımların atılması gereğinin altı çizilmektedir. 250 binden fazla kişiye istihdam sağlayan, kırsal ve yerel kalkınmaya, yoksullukla mücadeleye ve gıda güvenliğine önemli etkisi olan su ürünleri sektörü, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesinde gerekli ilgi ve uzmanlıktan yoksun bir şekilde ayakta durmaya çalışmaktadır. Su ürünleri ve su ürünleri mühendisliği bölümü mezunlarının bilgi ve tecrübesinden yeterince yararlanılmamakta, atamaları gerekli sayılarda gerçekleştirilmemektedir. Mezunların iş bulamaması ve meslek kanunun olmaması sebebiyle bu bölümlere ilgi azalmakta, balıkçılık sektöründeki uzmanlaşma da bu nedenle sekteye uğramaktadır. Hâlbuki ülkemizin bu alanda dünyada fark yaratabilmesi için modern balıkçılık teknikleri ve sürdürülebilir balıkçılık konularında eğitim almış kalifiye uzmanların istihdam edilmesi son derece önemlidir. 5 http://www.ab.gov.tr/files/000files/2015/11/2015_turkiye_raporu.pdf
Sıralanan sorun alanlarının ciddiyetle ele alınması ve gerekli çözüm yollarının uzmanlar ve sektör temsilcileri ile sektörün emek verenlerinin görüşlerine başvurularak tespit edilmesi şarttır. Balıkçılık ve su ürünleri sektörünün sürdürülebilir bir şekilde kalkınması, hem balıkçıların hem de tüketicilerin lehine olacak, vatandaşlarımızın beslenme kültürlerinde önemli bir yer tutan su ürünlerine erişimin daha uygun fiyata ve kaliteli bir şekilde olmasını da sağlayacaktır. Ülkemizde 2002 yılında kişi başına yıllık su ürünleri tüketimi 6.7 kg iken, 2015 yılında 6.2kg a gerilemiştir. Oysa ki Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine 6 göre küresel kişi başı yıllık su ürünleri tüketimi 20 kg ı aşmıştır. Bu veriler de sektör sorunlarının daha da derinleşmeden çözülmesi için gerekli tedbirlerin zamanında alınmasının önemini ortaya koymaktadır. Tüm bu ve benzeri sorun alanlarının Meclis çatısı altında ele alınması ve AB kriterlerine uygun yasal düzenlemelerin yapılabilmesi için bir araştırma komisyonun kurulmasının gerekli olduğunu düşünmekteyiz. Araştırma Önergesinde İmzası Bulunan Milletvekilleri: 6 http://www.fao.org/news/story/en/item/421871/icode/