21.Yüzyılda Çin Rüyası Önermesiyle Dünya Siyasetini Anlamak. Doç.Dr. Sadık ÜNAY Prof.Dr. Tarık OĞUZLU Hazırlayan: Berat Oğuz ŞENYERLİ



Benzer belgeler
VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

TÜRKİYE - ÇİN STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

Çin. Çin: Yükselen Global Güç. Zulmün Adı: Doğu Türkistan. Küresel Güney ve BRICS Ülkeleri ve Çin in Rolü

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TÜRKİYE - KATAR STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

TÜRKİYE - GANA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

BÜLTEN İSTANBUL B İ L G İ AZİZ BABUŞCU. NOTU Yeni Dünya ve Türkiye 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

SAĞLIK DİPLOMASİSİ Sektörel Diplomasi İnşası

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

ULUSLARARASI EKONOMİK KURULUŞLAR (İKT206U)

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

ÇİN'İN GÜNEY-GÜNEY İŞBİRLİĞİ ATILIMI YRD. DOÇ. DR. MUSTAFA YAĞCI İSTİNYE ÜNİVERSİTESİ

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi. Uluslar arası İlişkiler Bölümü

TÜRKİYE DIŞ TİCARETİNDEN İZMİR İN ALDIĞI PAYIN ANALİZİ

Serbest ticaret satrancı

15 Ekim 2014 Genel Merkez

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER KÜRESEL EKONOMİYİ ROTASINDAN ÇIKARABİLECEK 10 BÜYÜK TEHLİKE

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

ISLAMIC FINANCE NEWS ROADSHOW 2013-TURKEY

DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

LOJİSTİK SEKTÖRÜ BÜYÜME ORANLARI

Türkiye 2025 yılına gelindiğinde, dünyada önemli ülkelerden biri olacak. - Haberler - Gizli ilimler Sitesi

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - PAKİSTAN STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

Yaprak Özer İndeks İçerik İletişim Danışmanlık CEO. Öncelikleriniz iletişim stratejinizi de değiştirir

Nüfus ve Kalkınma İlişkisi: Türkiye (TÜİK'in Yeni Nüfus Projeksiyonları Işığında)

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

World Energy Outlook Dr. Fatih BİROL UEA Baş Ekonomisti İstanbul, 1 Aralık 2011

TÜRK DÜNYASI KIZIL ELMA ÖDÜLLERİ SUNUŞ

HAFTALIK EKONOMİ RAPORU

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi Ayrıntı/ 60

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

Türkiye de Dünya Bankası: Öncelikler ve Programlar

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Temmuz Ayı Tekstil Gündemi

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2015 LANSMANI 24 HAZİRAN 2015 İSTANBUL

Orta Asya daki satranç hamleleri

Tarım & gıda alanlarında küreselleşme düzeyi. Hareket planları / çözüm önerileri. Uluslararası yatırımlar ve Türkiye

İSLAM DÜNYASI İSTANBUL ÖDÜLLERİ SUNUŞ

6. İSLAM ÜLKELERİ DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

2. Gün: Stratejik Planlamanın Temel Kavramları

Dünya ekonomisinde kartlar yeniden karılıyor!

EKONOMİK GÖRÜNÜM MEHMET ÖZÇELİK

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

TÜRK-ARAP SERMAYE PİYASALARI FORUMU 2013 TÜRKİYE

Yakın n Gelecekte Enerji

TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YAŞANAN GELİŞMELER VE 2011 YILI EKONOMİK BEKLENTİLERİ. Dr.Süleyman Yaşar. 17 Nisan 2011

Türkiye, 2012 yılında dünyada uluslararası doğrudan yatırım liginde iki basamak yükseldi

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI CANSEN BAŞARAN-SYMES IN "ÇİN İ ANLAMAK & ÇİN İLE İŞ YAPMAK-3 KONFERANSI AÇILIŞ KONUŞMASI

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK POLİTİKASI. Sürdürülebilirlik vizyonumuz

6. Aile İşletmeleri Kongresi 10 Nisan Mustafa MENTE Türkiye İhracatçılar Meclisi Genel Sekreter

GÜMÜŞHANE TİCARET VE SANAYİ ODASI

2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

1. ABD Silahlı Kuvvetleri dünyanın en güçlü ordusu

PricewaterhouseCoopers CEO Araştõrmasõ

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

SİVİL GLOBAL GLOBAL SİVİL DİPLOMASİ İNŞASI PROGRAMI Potansiyelin Keşfi

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004


Erkan ERDİL Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi ODTÜ-TEKPOL

FİNANSAL SERBESTLEŞME VE FİNANSAL KRİZLER 4

ENERJİ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI Türkiye Nükleer Güç Programı 2030

Marmara Üniversitesi Finans Sektöründe Yabancı Sermaye Sempozyumu

İHRACAT PERFORMANSI VE BÜYÜME. Ecem Erdoğmuş Hakan Kurtman

Altın Ayarlı İslâmi Finans

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

tepav PETROL FİYATLARINDAKİ DÜŞÜŞÜN ÖTEKİ YÜZÜ Ocak2015 N DEĞERLENDİRMENOTU Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı

Title of Presentation. Hazar Havzası nda Enerji Mücadelesi Dr. Azime TELLİ 2015 ISTANBUL

4. TÜRKİYE - İRAN FORUMU

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

Dr. Öğr. Üyesi İsmail SAFİ

İSLAM KALKINMA BANKASI SERMAYE PİYASASI KURULU ORTAK KONFERANSI

Dünya Enerji Görünümü Dr. Fatih BİROL Uluslararası Enerji Ajansı Baş Ekonomisti Ankara, 25 Aralık 2012

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ağustos 2012, No: 38

TİCARİ İLİŞKİLER DURUM İKÖ ÜLKELERİ ARASINDA AVRUPA BİRLİĞİ >>

İNİSİYATİF DOĞU ANADOLU 3. TÜRKİYE - İRAN FORUMU

Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır

KAMU POLİTİKASI BELGELERİ

MECLİS TOPLANTISI. Ender YORGANCILAR Yönetim Kurulu Başkanı

Ekonomide Değişim. 15. ÇözümOrtaklığı Platformu. 15 Aralık

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

ÇALIŞMA RAPORU KONU: TURİZM YÖNETİMİ PROGRAM: TURİZM YÖNETİMİ VE PLANLAMA TÜRÜ/SÜRESİ: LİSANSÜSTÜ DİPLOMA, 04/10/ /10/2011

Transkript:

21.Yüzyılda Çin Rüyası Önermesiyle Dünya Siyasetini Anlamak Doç.Dr. Sadık ÜNAY Prof.Dr. Tarık OĞUZLU Hazırlayan: Berat Oğuz ŞENYERLİ

COPYRIGHT 2014 Bu yayının tüm hakları China Academy Turkey e aittir. China Academy Turkey in izni olmaksızın yayının tümünün veya bir kısmının elektronik veya mekanik (fotokopi, kayıt ve bilgi depolama, vd.) yollarla basımı, yayını, çoğaltılması veya dağıtımı yapılamaz. Kaynak göstermek suretiyle alıntı yapılabilir. China Academy TURKEY China Academy Turkey, Yıldız Mahallesi, Çırağan Caddesi, No:1 Kat:4 Beşiktaş İstanbul 34349 Türkiye Facebook: China Academy TR Twitter : @ChinaAcademyTR

Prof.Dr. Tarık OĞUZLU SEPAM, Başkanı Uluslararası Antalya Üniversitesi nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü nde Prof. Dr. olarak görev yapan Tarık Oğuzlu, Doçentlik derecesini 2008 yılında, doktora derecesini Uluslararası İlişkiler alanında Bilkent Üniversitesi nden 2003 yılında, aynı alandaki yüksek lisans derecelerinden ilkini 1998 yılında Bilkent Üniversitesi, ikinci yüksek lisans derecesini de 2000 yılında London School of Economics den almıştır. Dr. Oğuzlu 1999 yılında Avrupa Birliği Komisyonu Jean Monnet bursunu kazanmıştır. Dr. Oğuzlu 2004-2012 yılları arasında Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü nde öğretim üyesi olarak çalışmış ve Uluslararası İlişkiler Teorileri, Uluslararası Politika, Dış Politika Analizi, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri, Avrupa Birliği dış ve güvenlik politikaları ve Türk Dış Politikası dersleri vermiştir. Dr. Oğuzlu nun çalışma alanları Uluslarararsı İlişkiler teorileri, dış politikanın Avrupalılaşması, transatlantik ilişkiler ve NATO, Avrupa Birliği dış, güvenlik ve savunma politikaları, Ortadoğu, Türk-Yunan ilişkiler, Kıbrıs sorunu ve genel olarak Türk dış politikasıdır. Prof.Dr. Oğuzlu nun dış politika analizleri düzenli olarak Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM) ve Sosyal, Ekonomik ve Politik Araştırmalar Merkezi (SEPAM) tarafından yayınlanmaktadır. Doç.Dr. Sadık ÜNAY SETA, Ekonomi Direktörü 1997 yılında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü nden mezun oldu. Yüksek lisans (1999) ve doktorasını (2005) İngiltere de Manchester Üniversitesi Uluslararası Siyaset Merkezi nde uluslararası ekonomi politik alanında tamamladı. Doktora tezi 2006 yılında Neoliberal Globalisation and Institutional Reform: The Political Economy of Development Planning in Turkey başlığıyla New York ta Nova Science Publishers tarafından yayımlandı. 2011 de İstanbul da Küre Yayınları tarafından yayımlanan Kalkınmacı Modernlik: Küresel Ekonomi Politik ve Türkiye adlı kitabın yazarıdır. İngiltere de Manchester, Birmingham ve Huddersfield Üniversiteleri nde; Türkiye de ise Balıkesir, Maltepe, Fatih, Yıldız Teknik ve İstanbul Şehir Üniversiteleri nde öğretim üyesi olarak uluslararası ilişkiler ve uluslararası ekonomi politik dersleri vermiştir. Doç. Dr. Ünay uluslararası ekonomi politik, kalkınma siyaseti, dış politika-ekonomi ilişkileri, ekonomik diplomasi ve Ortadoğu ile Doğu Asya ekonomi politiği konularına yoğunlaşmaktadır. Berat Oğuz ŞENYERLİ CHİNA ACADEMY TR İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslar arası İlişkiler lisans öğrencisidir. Balkanlar ve Asya-Pasifik bölgelerine ilgi duymaktadır. Uluslararası siyasette enerji tedarik zinciri ve enerji koridorları konularını yakından takip etmektedir. Çin Halk Cumhuriyetinin son yıllardaki yükselişini ilgiyle izlemekte ve akademik bir zeminde yorumlamak için çeşitli araştırmalar yapmaktadır. Edebiyata ilgi duyup, Sarmaşık Dergisinde yazarlık, editörlük yapmıştır. Gençlerin süreçlere katılımı ve demokratik bilincin liselerde yaygınlaşması için çeşitli projeler üzerinde fikri çalışma halindedir. Halen, çeşitli sivil toplum kuruluşlarında gönüllü çalışmalar yapmaktadır. me@beratsenyerli.com www.beratsenyerli.com

BRICS topluluğunu güçlendirmeye ça Doç.Dr. Sadık Ünay ile genel bir bakış Amerikan siyaset bilimi literatüründe ortaya çıkan tartışmalar var. Amerika özellikle ulusal güvenlik ya da savunma sanayinde dünyada lider konumunu sürdürüyor ama uluslar arası ilişkilerin ve ekonominin birçok alanında artık o tartışılmaz liderliğini kaybetmeye başladı. Bu noktada bir kısım akademisyenler ve yazarlar çok kutupluluğa mı gidiyoruz diyorlar, Amerika nın düşüşü üzerine ortaya çıkan bir literatür var. Bir kısmı da bunlara karşı çıkıyor; Amerika o kadar düşmedi ama Amerika nın kritik gelişmeleri tayin ettiği bunun yanında pek çok konuyu da tek başına belirleyemediği bir ortam var görüşünü dillendiriyorlar. Bunu, uni-multipolarity (Bu kavram birkaç küçük merkez ile çevrilmiş bir üst merkezin bulunduğu düzeni kastetmektedir.) olarak değerlendiriyorlar. Unipolar (tek kutup) bir güç hala var ama multipolar (çok kutuplu) da bir dünya var. Multipolarity (çok kutupluluk) tartışmaları genelde Çin üzerinden yürüyor. Çin ile ilgili mesela Çin in, G-20 içerisinde özel bir konumu var. Özellikle elinde Amerikan hazine tahvilleri barındırmasından ve ABD li şirketlerin en çok yatırım yaptığı ülke olması dolayısıyla Çin in özel bir konumu var. Dünya ekonomisindeki dengesizlikler de aslında ABD-Çin arasındadır. ABD çok büyük açık veriyor, Çin de bir manada onun açıklarını finanse ediyor. ABD-Çin ilişkileri aslında karşılıklı hassas bir denge üzerinde konumlanmıştır. Dünya ekonomisinin en hassas iki ayağı, Amerika ve Çin. Onun için bundan sonraki tüm tartışmalar da ABD-Çin üzerinden yürüyecek gibi gözüküyor. Biz Türkiye olarak bu tablonun ne tarafındayız? Aslında biz de kendimizi Çin gibi yükselen güç olarak tanımlamak istiyoruz. Hacim olarak Çin gibi değiliz. Hatta Hindistan, Brezilya gibi değiliz ama tarihi olarak misyon algımız var. Kritik bir coğrafyada bulunuyoruz: geçiş yolları, petrol boru hatları vs. İlaveten genç nüfusumuz var, Batı dünyası ile bağlantılarımız, ilişkilerimiz var. Dinamik bir iş çevremiz bulunuyor. Bizim olmak istediğimiz yer belki Çin kadar Amerika yı tehdit edecek, sarsacak bir yer değil ama dünya sistemini kontrol eden örneğin ilk 10 ekonomi fikri aslında en güçlü 10 ülkeden biri olmak anlamında kullanılmış bir ifade. Eğer çok kutuplu bir dünya var ise o kutuplardan birinin de Türkiye olmasını biz istiyoruz. Böyle bir iddiamız var. Siyasilerin de iş dünyasının da sivil toplum kuruluşlarının da böyle bir iddiası var. Ama biz bu iddianın altını hâlihazırda çok da iyi doldurmuş değiliz. Ciddi sorunlarımız var ama bunları tamir etmeye çalışıyoruz, öbür yanda da bu konuda bir irade var. Çin ve Türkiye nin vizyonları büyük ölçüde örtüşüyor. Ayrıştığı belirli konular var. Aslında Türkiye-Çin ilişkilerini, Rusya-Türkiye ilişkilerine de benzetebiliriz. Ama Ortadoğu da Rusya ve Çin in vizyonları hemen hemen paralel seyrediyor. Suriye de, Irak ta, Kuzey Afrika bağlamında Arap Baharı süreçlerinde Türkiye genelde oradaki sivil güçleri-halkları destekledi. Rusya-Çin ise statükoyu destekleyerek yönetimlerle birlikte tavır aldılar. Orada ayrıştık mesela. Ruslar ile Çinliler arasında kritik bir ilişki var. Güvenlik meselelerinde Rusya biraz daha öne çıkıyor, ekonomik konularda ise Çin öne çıkmayı tercih ediyor. Özellikle Amerikalılarla muhatap olacakları zaman, böyle davranmayı seçiyorlar. Rusya nın ekonomik bir problemi var ise bunu genelde Çin üzerinden ifade ediyor. Veya Çin bunu gelişmekte olan ülkelerin çıkarları diye formülize ediyor. Güvenlik meselelerinde ordusunun nükleer gücünden ve stratejik konumundan dolayı Rusya biraz daha öne çıkıyor, Putin stratejik konularda ön almayı da seviyor. Batılılarla direkt konuşuyor. Gerekirse işgal de ediyor. Böyle bir enteresan tavrı var. Çinliler de Ortadoğu daki birçok konuda hatta Pasifik de bile Ruslarla direkt açıktan ters düşme görüntüsü vermek istemiyorlar. Belirli alanlarda anlaşmazlıkları var ama bunları açıktan dile getirmiyorlar. Rusya ile hemen hemen aynı yerde duruyormuş gibi bir görüntü vermeye dikkat ediyorlar. Bu tavrın kendilerinin Batı karşısında işlerini kolaylaştırdığını düşünüyorlar. Bu benim Çin ile ilgili yorumum.

SETA Ekonomi Direktörü Sadık Ünay ile Çin i konuştuk Çin in de içinde bulunduğu BRICS ülkeleri, gelişmekte olan ülkelere kalkınma yardımı sağlamak amacıyla 100 milyar $ lık bir fon oluşturulması kararı aldı. Dünyanın en büyük döviz rezervlerine sahip olan Çin, 41 milyar dolar ile fona en yüksek kaynağı sağlayacak. Kalkınma Bankası nın IMF ve Dünya Bankası na bir rakip olarak kurulduğunu görüyoruz. Bu gelişmeleri de göz önünde bulundurarak Çin in uluslar arası iktisadi teşebbüslerini nasıl değerlendirirsiniz? BRICS ülkeleri içerisinde Çin teknolojisini arttırmaya çalışan bir üretim ekonomisi ama Rusya bir üretim ekonomisi değil. Rusya enerji ekonomisi. Birçok alanda ithalata dayalı ve sanayi alt yapısı çok eski, güncelleme konusunda sıkıntıları var. Tüketim mallarının çoğunu ithal ediyor. Hindistan hakeza öyle; içine kapalı bir ekonomi, yazılım dışında diğer alanlarda sıkıntılar yaşıyor. BRICS ülkeleri içerisinde de bir insicam olduğunu söyleyemeyiz. Entegrasyon yok! Güney Afrika Türkiye den de daha kötü durumda bütçe açıklarıticaret açıkları konusunda Ekonomik dengeler olarak baktığınızda Türkiye BRICS içerisinde olmaya daha layık Güney Afrika ya göre. Fon konusundaki teşebbüsleri ben sembolik olarak görüyorum. Çin in BRICS i ayağı kaldırmak için belki bazıları bunu IMF e rakip olarak görüyorlar, (Evet, ben de size sorumu böyle yönelttim) Ama yok 100 milyar $ ile olmaz o işler. Özellikle küresel finansal krizden sonra pompalanan paralara bakarsanız trilyon dolarlardan bahsediyoruz. 100 milyar dolar bunun için çok sembolik bir rakam. Ama Çin in şöyle bir isteği var, İpek Yolu meselesi de aslında buradan kaynaklanıyor. Özellikle Amerikalılara kendilerini daha rahat ifade edebilmek için belirli ülke gruplarını ya bölgesel bazda ve yahut küresel bazda ülkeleri kategorilere ayırıp gelişmekte olan ülkeler diyelim, BRICS gibi nüfus, coğrafya, unsurlarıyla belirli bölgeleri domine eden, bölgesel ekonomi gibi ülkeleri bir araya getirip Amerikalılara, Batılılara karşı kendi çıkarlarımızı uyumlu bir şekilde ifade edebilir miyiz, tek seste konuşabilir miyiz? Çin bu konularda oldukça stratejik davranıyor. Tek başına ön almaktan ziyade IMF içerisinde BRICS ülkeleriyle birlikte hareket ediyor. BM, G-20 platformlarında BRICS ile hareket ediyor, itiraz edecekse BRICS olarak itiraz ediyorlar. Bu eskiden beri Çin in savaş stratejisine kadar da götürebileceğiniz Sun Tzu ya kadar götürebileceğiniz bir yaklaşım. Rakipleriyle koalisyonlar kurarak mücadelesi genel karakteristiğini yansıtıyor.

Türkiye nin Çin ile birlikte hareket etme potansiyelini nasıl değerlendirirsiniz? Çin in kendi ajandası var. Çin in ajandasını Türkiye nin etkilemesi çok zor. Paydaş olamaz mıyız? Biraz zor gibi geliyor bana, paydaş olunabilir ama Çin in şöyle bir tavrı var, paydaştan ziyade kendisini takip edecek ülkeler arıyor sanki. O konuda ben çok da paylaşımcı görmüyorum Çin in yaklaşımını. Türkiye Şangay İşbirliği Örgütü temasını nasıl yorumlamak gerekir? Bunları sadece söylem anlamında değerlendiriyorum, NATO yu bırakıp oraya gidecek halimiz yok. Türkiye nin aslında ikili bir stratejisi var. Çin e bir taraftan şunu diyoruz: Biz NATO üyesiyiz, AB ile üyelik müzakereleri yapıyoruz, Bakın, bizim üzerimizden Batıya ulaşabilirsiniz. ; Batıya da diyoruz ki: Biz belki Şangay İşbirliği Örgütü ne katılırız, Rusya ile enerji işbirliğimiz var vs.-dikkat edin! Bizim Doğu ile de ilişkilerimiz var. Biz aslında iki tarafa da sinyal veriyoruz. Bu bir siyasi söylem, dengeci ve bu doğrudur da yani. Hem BRICS ülkelerine hem Batıya aynı anda sinyal verebilen bir ülke Türkiye Çin ile Rusya ile ilişki kurarken dikkatli olmak lazım. Bunlar sonuçta demokratik sistemlerin çalışmadığı ülkeler Kendi uzun dönemli stratejik hesaplarını çok acımasızca yapıyorlar. Ben Türkiye nin Çin i dengeleyebilir bir ekonomik gücü olmadıkça ki çok zor bu, müthiş bir ticari açık mevcut; bu anlamda çok dengeli ilişkiler kurmak pek mümkün gözükmüyor. Şu da bir realite olarak karşımıza çıkıyor. Çin, Japonya, Güney Kore özellikle bu Asya güçleri arasında Türkiye ile ilişkileri geliştirme anlamında bir yarış var, rekabet söz konusu. Bu Türkiye nin çok fazla altyapı ihalesi ve yatırımı yaptığını biliyorlar. Onun için hızlı trenler, demiryolları, köprüler vs. üzerinden kendi aralarında yürüyen bir rekabet var. Bu bizim avantajımıza olabilir diye düşünüyorum. Nükleer santraller mevzusu hakeza aynı Hem Japonlar geliyor hem Çinliler geliyor hem Koreliler geliyor hem Ruslar geliyor; herkes geliyor yani anlayacağınız. Burada özellikle altyapı ve enerji konularında epey işbirliği şansı olduğunu düşünüyorum. Ama bu ekonomik ilişkiler çok uzun dönemde Türkiye nin küresel konumunu değiştirecek ilişkiler değil. Çin ekonomisinin dünyada önemli bir araştırma konusu olduğunu biliyoruz. Batılıların tabiriyle Çin in Yükselişi Çinlilerin ifadesiyle Geri Dönüş- Çinliler zaten güçlüydüler, güçlerini tekrar kazanıyorlar. Yorumlarını Çin in yerel iktisadi politikalarla anlamak istersek, Çin Devleti kalkınma için nasıl bir yerel iktisadi strateji uyguluyor? Yeni milliyetçiliklerde bu tarz söylemler hep vardır. Putin de de bu tarz bir yaklaşımı görebilirsiniz. Putin de zaman zaman eski Rus Çarlığı nın sembollerini kullanıyor, geri dönüşlerden filan bahsediyor. Ama bu çok tarihsel bir argüman olur. Hocam, Çin de yerel yönetimlerin, valilerinin yabancı yatırım çekmek için birbirleriyle yarıştıklarını sizden dinlemiştim, bu bağlamda devlet aklı ve stratejisini görmek mümkün müdür? Çok kompleks bir yapı var Çin de, devletin ciddi teşvikleri mevcut. Eyaletlerin, bölgelerin hepsi birbirleri ile yarışıyorlar, Çin in Komünist Partisi nin iç rekabeti arttırmak bağlamında çok rasyonel davrandığını düşünüyorum. Şimdiye kadar sahil bölgesine odaklanmıştı yatırımlar şuanda iç bölgelere yatırım çekmeye çalışıyorlar.

Bizim Sincan ın olduğu yerlere de bu girişimler var, çünkü oralarda sanayi yatırımları filan çok eskimişti. Altyapılar yenileniyor, teşvikler oralara kaydırıldı. Bölgesel dengelemeyi de bir şekilde sağlamaya çalışıyorlar. Devlet aklı müthiş! Ben bu açıdan Çin ile çok rekabet edebilir bir ülke olduğunu zannetmiyorum. Çin belki de dünyada yerel yönetimler bakımından en kompleks yapıya sahip bir ülke Çin. Biz Komünist derken direkt yukarıdan aşağıya bir yapı olarak düşünüyoruz ama içinde müthiş dengeler var. Bence Çin ile ilgili çalışma alanlarından bir tanesi de yerel yönetim sistemi olabilir. Tarıma, sanayiye, teknolojiye odaklı bölgeleri var bunları hep birlikte koordineli olarak götürüyorlar. Aslında Çin de birbirinden farklı 15-20 ülke bir arada sanki. Burada ortak bir strateji üzerinde yürüyorlar ve son derece keskin bir devlet aklı var. Çin in devlet aklı yüksek bir akıldır, o açıdan beğenirim. Çin Türkiye iktisadi ilişkileri 2000 yıllık İpek Yolu tecrübesiyle düşünüldüğünde, gelecek yıllarda nereden nereye gelmesini öngörüyorsunuz? Türkiye nin jeopolitiği dikkate alarak Çin in Ortadoğu ve Avrupa ya açılma stratejisinde Türkiye ile bir stratejik işbirliği mümkün müdür? İpek Yolu meselesi önceden beri tartışılan bir konu. Bundan sonra çok gündeme gelecek. Tabii herkesin farklı İpek Yolu vizyonu var. Çin in vizyonu lojistik-altyapı üzerinden Orta Asya-Kafkasya-Balkanlar üzerinden Avrupa ya ulaşmak. Ama bu büyük bir proje, belki de ideal belki de hayal Farklı vizyonlardan zaman içerisinde hangisinin öne çıktığını göreceğiz. Çin insanının turizm destinasyonu seçimi yaparken yakın bölgeleri tercih ettiğini biliyoruz. Türkiye Çinliler için bir turizm çekim merkezi nasıl olabilir? Şu noktada gördüğünüz eksikler nelerdir? Burada tanıtımı arttırmamız lazım. Türkiye nin tanıtım konusunda daha fazla çalışması gerekiyor. Çinli üst düzey turistler Amerika yı, Avrupa yı, Paris i, Londra yı filan tercih ediyorlar. Bu noktada İstanbul un, Antalya nın imajını biraz daha parlatmamız lazım. Bir de eğitim konusunda, öğrenci değişimlerini arttırmak gereklidir. Erasmus benzeri öğrenci değişim programlarının artmasında fayda görüyorum. Çin deki üniversiteler çok büyük, oralardaki büyük potansiyeli Türkiye nin kullanması lazım. Konfüçyüs Enstitüsü ile Yunus Emre Enstitüsü nün ortak çalışmaları var bunların sayısını arttırmamız gereklidir. Hong-Kong olayları başladığında Batı medyasında büyük yankıları oldu. Hong-Kong un tarihsel süreçlerini de inceleyerek, halk olaylarında bir dış müdahale izlenimiz var mıdır? Bu olayları nasıl değerlendirirsiniz? Hong-Kong zaten yarı İngiltere sayılır. Oraya dış dememek lazım. İçeride de yerleşmiş bir Anglo-Sakson kültürü var zaten. Hong-Kong un eskiden beri o özerk statüyü korumaya çalışan bir iradesi var; Çin İngiltere den devraldıktan sonra biraz daha özerklik tanıdı ondan sonra yavaş yavaş kendi sistemine angaje etmeye çalıştı. Burada tabi sıkıntılar çıkıyor ve bundan sonrada çıkacaktır. Hong-Kong hiçbir zaman bir Pekin gibi olmayacak, insan unsuru itibariyle de kültürel olarak da. Her zaman Batı nın oradaki bir uzantısı gibi olacak; bir finans kenti, hizmet kenti, sanat kenti gibi. Batılı şirketlerin finans merkezlerinin olduğu, üst-orta sınıfın güçlü olduğu bir yer. Bir anlamda Batılı bir kent gibi. Çin de bir taraftan oranın finansal nimetlerinden faydalanmak istiyor ama kontrolü de pek fazla kaybetmek istemiyor. Burada ipleri ne kadar gererler, onu süreç gösterecek. Orada ciddi bir muhalefet kültürü var ve ortalama bir Çin kenti olmayı kendisine yediremeyecektir. İngiliz etkisi? O çıkmaz yani kolay kolay. Birkaç jenarasyon geçse dahi o etki kolay kolay çıkmayacaktır. Çünkü halen gidiş-gelişler ile bu devam ediyor. Benim eski hocam var mesela İngiltere den, şuanda o Hong- Kong da üniversitede bölüm başkanı, bu tür etkileşimler çok fazla, kolay kolay geçeceğini sanmıyorum. Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim Hocam. Rica ederim.

Prof.Dr. Tarık OĞUZLU ile Çin i konuştuk Dünya da gelişmekte olan ülkelerin kendilerini nerede konumlayacakları hususunda ciddi tartışmalar yaptıklarını biliyoruz. Çin in bu konumdaki ülkeler için özel bir stratejisi var mı? Bunu iktisadi, kültürel perspektifte nasıl değerlendirebiliriz? Çin, kendini konumlandırma stratejisi bağlamında ikili bir tutum izlemektedir. Bir yandan gelişmekte ve kalkınmakta olan bir ülke profili çizilirken diğer yandan da ABD ile birlikte dünyanın iki başat aktöründen biri olduğu vurgusu yapılmaktadır. Çin hali hazırda, ABD den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomisidir ve Çin aynı zamanda birçok devletin, en başta büyük küresel oyuncular olmak üzere, en büyük ticaret ortağıdır. Çin in dünya gücü olması stratejisinde ekonomik gelişme, öncelikli bir yere sahiptir. Zenginleşmeye paralel olarak güçlü bir orduya sahip olma ondan sonra gelmektedir. Nihayetinde de önce kendi bölgesinde sonra da küresel ölçekte hâkimiyet kurma, uzak hedef olarak görülmektedir. Çin her anlamda küresel bir aktör olana kadar, kalkınmacı olan, ülke imajını korumaya özen gösterecektir. Bu şekilde, küresel sorumluluklar altına girmenin olası maliyetini azaltmaya çalışmakta ve temel ilgi ve enerjisini ülke içi sorunların çözülmesine ayırabilmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti dış politikasında barışçı dış politika prensibini görüyoruz. Türkiye nin Komşularla Sıfır Sorun politikasının bir benzeri olarak değerlendirebileceğimiz bir anlayış olarak bu politikanın, Çin in etkin kriz alanlarında politika üretmemesi ve aktif rol almamasını da göz önünde bulundurarak; gelecek 20 yılda nasıl bir değişim göstereceğini öngörüyorsunuz? Çok doğru bir tespit bu. Aslında Çin in uzun zamandır uygulamakta olduğu barışçı kalkınma/yükselme dış politika yaklaşımı 2002-2011 yılları arasında Türkiye nin takip ettiği Komşularla Sıfır Sorun odaklı dış politika yaklaşımına ilham kaynağı olmuştur. Buradaki temel dürtü jeopolitik ve stratejiktir. İçerideki kalkınma sürecinin aksamadan devam edebilmesi ve yine içerideki toplumsal ve politik sorunların çözülebilmesi için dışarıda istikrarlı bir ortamın yaratılması önemlidir. Bölge barışına ve istikrarına destek vermek, bunu da komşularla kurulacak sıkı ve karşılıklı bağımlılık odaklı yöntemlerle yapmaya çalışmak, son kertede ülke içi menfaatler düşünülerek benimsenmiş bir yaklaşımdır.

Çin in bu yaklaşımı uzun vadede ne kadar sürdürülebilir olduğu tartışmalıdır. Örneğin son üç dört senedir, özellikle de Batı dünyasının 2008 den beri yaşamakta olduğu ekonomik kriz dikkate alındığında, Çin in bölgesinde daha iddialı bir dış politika takip etmeye başladığı, askeri modernizasyon sürecini hızlandırdığı ve komşusu olan ülkeleri çok fazla Amerika odaklı stratejiler takip etmemeleri gerektiği konusunda uyarmakta olduğunu görmekteyiz. Çin in aşırı iddialı bir dış politika söylemini benimsemeye başladığı, bunun da hem bölge ülkelerini hem de en önemli küresel aktör olan ABD yi rahatsız ettiği görülmektedir. Hâlbuki hem bölge ülkelerinin hem de başta ABD olmak üzere diğer başat küresel aktörlerin temel önceliği Çin i mevcut uluslararası siteme entegre ederek onu ehlileştirmektir. Bu sayede Çin in mevcut sistemi sahiplenmesi ve ortaya çıkacak sorunların çözülmesinde elini taşın altına koyarak daha fazla sorumluluk almaya başlaması hedeflenmektedir. Bütün beklentileri Çinli liderlerin şu noktaya gelmesidir: Çin yükselişini mevcut sisteme ve sistemdeki aktörlerle kurduğu karşılıklı bağımlılık odaklı ilişkilere borçludur. Aksi takdirde, Çin i çevrelemek ve dengelemek odaklı dış politik yaklaşımlar başta ABD olmak üzere diğer aktörlerin Çin e yönelik yaklaşımlarında daha fazla ön plana çıkacaktır. Obama yönetimindeki ABD nin Çin e karşı izlemekte olduğu çevreleme + sisteme entegre etme odaklı dış politikanın ileride Çin i daha fazla küresel sorumluluk almaya iteceği yönünde tahminde bulunmak şu an için kehanetten öteye geçemeyecektir. Geçmişte yükselen güçlerin sistemdeki mevcut güçlerle çatıştıkları sıklıkla görülmüştür. Kanaatimce, Çin maddi güç imkânlarındaki artışlara paralel olarak, hem bölge hem de dünya siyasetinde daha fazla söz söylemek isteyecek, ama liberal dünya düzeninin temel kurum ve değerlerini devrimsel anlamda değiştirmeye çalışmak yerine kendi liderliği altında alternatif uluslararası kurumlar ve değerler sistematiği oluşturmaya çalışacaktır. Bunu yapması da son derece normaldir. Anormal olacak olan, mevcut başat aktörlerin Çin in yükselişini mevcut sistem içerinde Çin e daha fazla yer ve yetki vererek absorbe etmek yerine, Çin i köseye sıkıştırmaya çalışmaları ve onu alternatif çıkış yolları aramaya zorlamaları olacaktır. Türkiye nin 2011 de diyalog ortağı statüsüne başvurmasıyla başlayan Şangay İşbirliği Örgütü macerası; 2012 yılında başvurunun onaylanması, 2013 yılında Almatı da bir mutabakat zaptının imzalanmasıyla resmileşti. Türkiye nin bu hamlesini; yılardır mensubu olduğu Batı Bloğuna bir blöf olarak mı yoksa çok boyutlu dış politikanın gereği olarak mı yaptığı hususunda fikirlerinizi bizimle paylaşır mısınız? Şangay İşbirliği Örgütünün Türkiye için Batı bloğunun bir alternatifi olduğuna inanmıyorum. Çok boyutlu ve çok yönlü dış politika yaklaşımın doğal bir uzantısı olduğu kanaatindeyim. Aksi yönde bir niyetin ve arzunun Türkiye nin ulusal çıkarlarına hizmet edeceğini zannetmiyorum. Türkiye nin uzun geçmişe dayanan tarihsel konumlanışı hep Batı içinde ve Batıyla birlikte olmuştur. Türkiye nin stratejik tarihinin akışı hep Doğudan Batıya olmuştur. Bu bizim körü körüne bir Batıcılık fikrini savunduğumuz anlamına gelmemelidir. Kendi koruyarak Batı içinde yer almak olasıdır. Bunun en başarılı örneğini Japonya vermiştir. Batılı kurumlar içinde yer alıp, Batılı ülkelerin dış ve güvenlik politikalarını yönlendirmeye çalışmak, Batının dışında yer alıp Batının diğerlerinden birisi olmaktan daha iyidir. Türkiye nin uzun yıllardır yaşamakta olduğu toplumsal dönüşüm sureci Batılı değerlerle daha uyumludur. Rusya ve Çin in sundukları değerler ilk basta cazip görünse de, örneğin aşırı egemenlikçi yaklaşım, devleti toplumun önünde konumlandıran bakış acısı, güvenliğe reel politik perspektiften bakma, askeri güç imkânlarını her şeyin önünde konumlandırma, devletlerin etki alanları olduğu inancı, devletlerin birbirlerini iç işlerine karışmamaları gerektiği prensibi, bireyleri farklılıklarıyla kabul etmekten ziyade onları ait oldukları toplumun organik hareket eden doğal unsurları olarak görme eğilimi, çoğulcu liberal demokrasi yerine çoğunlukçu otoriter yönetim anlayışı, vesaire; uzun vadede Türkiye vatandaşları kendilerini Batı dünyası içinde daha rahat hissedecekleridir. Bu, Türkiye nin Doğunun yükselen güçleriyle iliksilerini geliştirmemesi anlamına asla gelmemelidir.

Tam aksine, Türkiye nin Batı dünyası içindeki pazarlık gücü onun yükselen Doğulu aktörlerle geliştireceği yakın ilişkilere paralel olarak artacaktır. Türkiye nin başkanlığında 2015 yılında Antalya da gerçekleşecek G20 zirvesine birçok dünya lideri katılacak. Çin devlet başkanı Xi Jinping de G20 dolayısıyla Türkiye ye bir ziyarette bulunacak. Bu zirvenin ve ikili ilişkilerin Çin-Türkiye ilişkilerinde nasıl bir yansıması olacağını düşünüyorsunuz? Olumlu olacağını düşünüyorum. Bu zirve Türkiye nin dünya liginde daha fazla görünürlük kazanmasında önemlidir. Türkiye nin Çin e yaklaşımı ki şu ana kadar temelde ekonomik motivasyonlara dayanmıştır. Türkiye Doğu Türkistan daki etnik Türklerin yasadıkları sorunların Çin ile olan ilişkilerini olumsuz yönde etkilememesine özen göstermektedir. Türkiye yi ziyaret eden Çinli turistlerin sayısındaki artış, Türkiye nin Çin deki yatırımlarının artması, Çin ile savunma sanayi alanında yaşanan işbirliği, önemlidir. Çin maddi güç imkânlarındaki artışa paralel olarak Türkiye nin yakın bölgesine, özellikle de Ortadoğu ya, daha fazla ilgi duymaya başlamıştır. Çin in bu ilgisinde Ortadoğu daki petrol ve doğalgazın Çin in ekonomik kalkınmasındaki önemi en başat unsurdur. Çin kendisiyle işbirliği içinde olan bir Türkiye ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgelerine daha kolay açılabilir. Çin Halk Cumhuriyeti veya Çinlilerin tabiriyle Orta Ülke nin toprak mevcudiyetinin %14 lük bir kısmı ekilir-biçilir bir potansiyele sahip. Çin Devleti tarım yapma iddiasıyla Dünya nın bir çok yerinde toprak kiralıyor. Bu toprak kiralamalarını nasıl analiz etmek gerekir, sadece tarım amaçlı bir politika güdüldüğü söylenebilir mi? Çin, devasa nüfuzunu beslemek zorunda. Bunun için de ekilebilir alanların olması hayati önemde. Çin i ülke dışında tarım amaçlı toprak kiralamalarına gidiyor. Kanaatimce bunu Çin in yayılmacı arzularının bir yansıması olarak görmemek gerekir. Çin in kendi de sömürgeleştirilmiş bir ülkeydi. Sömürgeleşmeden ve aşağılanmadan çok çeken bir ülke olarak, Çin in küresel hâkimiyet yarışında benzer bir yol izleyeceğini düşünmüyorum. Çin in gelişmekte, az gelişmiş ve fakir olan ülkelere yapmış olduğu kalkınma yardımları devasa boyutlarda. Çin in bu ülkelerin doğal kaynaklarına, bunlar arasında petrol, doğalgaz ve ekilebilir tarım arazisi başta gelmekte, olan ihtiyacı çok fazla. Ayrıca unutmamak gerekir ki Çin in izlemekte olduğu küresel kalkınma stratejisi birlikte kalkınma odaklı bir yaklaşım. Çin in başka ülkelerin fakirliği üzerinde yükselemez. Çinli liderler bunu çok iyi anlamış olacaklar ki, tarihi ipek yolunu tekrardan diriltmeye ve ihtiyacı olanlara ciddi kalkınma yardımları yapmaya başlıyorlar. Çin bu ülkelerle geliştirdi ilişkilerde onlara altından kalkması zor şartlar dayatmıyor. Bu bağlamda batili ülkelerin benimsemiş oldukları conditionality anlayışının uzağında yer alıyor. Çin in dış ülkelere değerler ihraç etme gibi bir politikası yok. Bu çok önemli. Bundan dolayı birçok ülke Çin in yükselişini kendileri için tehdit görmekten öte, onunla çok kolay karşılıklı ekonomik ilişkiler geliştirebiliyor. Çin-Rusya ilişkilerini enerji arzı odağında değerlendirmek gerekirse, son zamanlarda yapılan ikili enerji anlaşmaları hakkında neler söyleyebilirsiniz? Rusya nın Çin e olan ihtiyacı, Çin in Rusya ya olan ihtiyacından çok daha fazla. Rusya-Çin ikili ilişkisinde güçlü olan ülke Çin. Çin in pazarlık gücü Rusya dan daha fazla. 400 milyar dolarlık tarihi doğalgaz anlaşmanın Rusya dan çok Çin in tercihlerini ve beklentilerini yansıttığı noktasında uzmanlar arasında bir görüş birliği var. Çin Rusya nın Batıyla olan kavgasında, Rusya nın yalnızlığını ve kuşatılmışlığını kendi lehine kullanmaya çalışıyor. Ayrıca iki ülke arasında Orta Asya bölgesinde adı çok açıkça konulmamış bir jeopolitik rekabet var. Çin bu bölgenin doğalgaz ve petrolüne doğrudan ulaşmaya çalışıyor. Rusya ise bu kaynakların kendi üzerinden dünya pazarlarına erişimini garanti altına almaya çalışıyor. Çin Batı ile olan stratejik rekabetinde Rusya yı yedeğinde tutmaya çalışıyor. Rusya ise Batı dünyasından izole edilmişliğini Çin e yaklaşarak kapatmaya çalışıyor. Buradan uzun vadeli, ortak değerler temelli bir birliktelik çıkmaz. Vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim Hocam. Rica ederim.

Yükselen ekonomisi, uluslararası politikada artan gücü, gelişmekte olan ekonomilere bir model olarak Çin Rüyası önermesi ile birlikte, Çin Halk Cumhuriyeti giderek uluslararası ilişkiler çalışmalarının merkezi haline gelmiştir. Gerek iki ülke arasında tarihin başlarından beri süregelen ilişkiler gerek çift kutuplu dünya sisteminin çökmesiyle gelişen iyi ve dostane ilişkilerin sürekli bir ivmeyle artması China Academy Turkey ailesi olarak çeşitli çalışmalara yöneltmiştir. China Academy Turkey ailesi olarak Türk-Çin dostluğunu ve ilişkilerini geliştirmek için çalışmaya devam ediyoruz.