İLETİŞİM ARAŞTIRMALARI



Benzer belgeler
İLETİŞİM ARAŞTIRMALARI

Nitel Araştırmada Geçerlik ve Güvenirlik

Bilim ve Bilimsel Araştırma

225 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Yrd. Doç. Dr. Dilek Sarıtaş-Atalar

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

Hazırlayan. Ramazan ANĞAY. Bilimsel Araştırmanın Sınıflandırılması

KAMU YÖNETİMİ LİSANS PROGRAMI

BKİ farkı Standart Sapması (kg/m 2 ) A B BKİ farkı Ortalaması (kg/m 2 )

Bilimsel Araştırma Yöntemleri

TEMEL KAVRAMLAR. BS503 ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ 1. seminer PROF. DR. SALİH OFLUOĞLU MSGSÜ ENFORMATİK BÖLÜMÜ BİLGİSAYAR ORTAMINDA SANAT VE TASARIM 1

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ... v. ŞEKİLLER LİSTESİ... xxi. ÇİZELGELER LİSTESİ... xxiii BİRİNCİ KESİM BİLİMSEL İRADE VE ARAŞTIRMA EĞİTİMİNE TOPLU BAKIŞ

GİRİŞ. Bilimsel Araştırma: Bilimsel bilgi elde etme süreci olarak tanımlanabilir.

Sosyal Psikolojiye Giriş ve Araştırma Yöntemleri

BÖLÜM 5 MERKEZİ EĞİLİM ÖLÇÜLERİ

Bilimsel Araştırma Yöntemleri I

BİLİM VE BİLİMSEL ARAŞTIRMA YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM ÇÜTCÜ

Çeviriye önsöz... xi Önsöz... xii Teşekkür... xv Kitabı kullanmanın yolları... xvii. Ortamı hazırlamak... 1

Araştırma Yöntem ve Teknikleri

BÖLÜM 3 KURAMSAL ÇATI VE HİPOTEZ GELİŞ

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

BS503 BİLİMSEL NEDENSELLİK VE YAZIM

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ

SOSYOLOJİK SORU SORMA VE YANITLAMA

BÖLÜM 13 HİPOTEZ TESTİ

Araştırma Teknikleri

ARAŞTIRMA METOTLARI VE VERİ TOPLAMA

GRUP 4 Bilimsel Araştırma Yöntemleri 2.Bölüm KONU:Problemi Tanımlama

İçindekiler. Pazarlama Araştırmalarının Önemi

BÖLÜM I ARAŞTIRMANIN DOĞASI

Sosyal Bilimlerde İstatistik ve Araştırma Yöntemleri II (KAM 210) Ders Detayları

Ölçme ve Değerlendirmenin. Eğitim Sistemi Açısından. Ölçme ve Değerlendirme. TESOY-Hafta Yrd. Doç. Dr.

Sosyal Bilimlerde İstatistik ve Araştırma Yöntemleri I (KAM 209) Ders Detayları

Temel Kavramlar Bilgi :

ÜNİTE 1: FİZİK BİLİMİNE GİRİŞ

araştırma alanı Öğrenme Bellek Algı Heyecanlar PSİKOLOJİNİN ALANLARI Doç.Dr. Halil EKŞİ

Eşitsizliğe Uyarlanmış İnsani Gelişme Endeksi (EUİGE)

İÇİNDEKİLER KISIM I SİSTEMATİK YAKLAŞIM

BÖLÜM 1 Nitel Araştırmayı Anlamak Nitel Bir Araştırmacı Gibi Düşünmek Nicel Araştırmaya Dayalı Nitel Bir Araştırma Yürütme...

Soyolojik Soru Sorma ve Cevaplama

ETKILI BIR FEN ÖĞRETMENI

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ EYLEM ARAŞTIRMASI

1. BETİMSEL ARAŞTIRMALAR

Laboratuvara Giriş. Adnan Menderes Üniversitesi Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü TBT 109 Muavviz Ayvaz (Yrd. Doç. Dr.) 3. Hafta (03.10.

Araştırma Metodları ve İletişim Becerileri (MMR 501) Ders Detayları

Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri. Bölüm 14. NİTEL ARAŞTIRMA DESENLERİ VE NİTEL VERİ ANALİZİ Sait Gürbüz - Faruk Şahin

G İ R İ Ş. SBÖ115 SOS. PSİ. - Prof.Dr. H. HARLAK

Einstein bilimi, her türlü düzenden yoksun duyu verileri ile düzenli düşünceler arasında uygunluk sağlama çabası olarak tanımlar.

Veri Toplama Araçları

İSTATİSTİK. Bölüm 1 Giriş. Ankara Üniversitesi SBF İstatistik 1 Ders Notları Prof. Dr. Onur Özsoy 4/4/2018

FSML / I.Dönem s.gky

SPORDA STRATEJİK YÖNETİM

Veysi Acar Muhammed Fevzi PARMAKSIZ Murat Çiftçi Reşat şilen

Araştırma Yöntemleri I (PR 207) Ders Detayları

BİLİMSEL ARAŞTIRMA SÜRECİ ve BECERİLERİ

Araştırma Yöntem ve Teknikleri

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ KISIM: TASARIM PAZARLAMA ARAŞTIRMASINA GİRİŞ

Deneysel Araştırma Modelleri. Dr. Şebnem Bozkurt Bartın Devlet Hastanesi

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ. Nitel Araştırma Yöntemleri

Halil ÖNAL*, Mehmet İNAN*, Sinan BOZKURT** Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi*, Spor Bilimleri Fakültesi**

Bir çalışmanın yazılı bir planıdır. Araştırmacının yapmayı plandıklarını ayrıntılı olarak ifade etmesini sağlar. Araştırmacıya yapılması gerekenleri

Nicel ve Nitel Araştırma Yöntemleri. BBY606 Araştırma Yöntemleri Güleda Doğan

D 2 ARAŞTIRMANIN ÇEŞİTLİ BOYUTLARI. Neumann (2000): Chapter 2 Arslan ve Ökten (1994):sf.1-17

PROBLEM BELİRLEME ve LİTERATÜR (ALANYAZIN) TARAMA

İLERİ ARAŞTIRMA TEKNİKLERİ ARAŞTIRMA DESENİ RESEARCH DESIGN

İstatistik. Temel Kavramlar Dr. Seher Yalçın 1

Pazarlama araştırması

2- VERİLERİN TOPLANMASI

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

ISBN

FEN BİLİMLERİ DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI (3, 4, 5, 6, 7 VE 8. SıNıF) TANITIMI. Öğretim Programı Tanıtım Sunusu

Üstel ve Logaritmik Fonksiyonlar

[!] Sütun, çizgi ve daire grafikleri gerçek yaşamdan seçilmiş örnek etkinliklerle hatırlatılır.

Kitle: Belirli bir özelliğe sahip bireylerin veya birimlerin tümünün oluşturduğu topluluğa kitle denir.

DERS 8. Hastanelerde Kanıta Dayalı Veri Toplama ve Ölçme

BİLİM SEL YÖNTEM BASAMAKLARI 1

ARAŞTIRMA SÜRECİNİN ADIMLARI. LİTERATÜR TARAMA PROBLEMİN TANIMLANMASI Prof.Dr.Besti Üstün

Araştırma Problemleri: Problem İfadeleri, Araştırma Soruları ve Hipotezler

Nitel Araştırma. Süreci

AVRASYA ÜNİVERSİTESİ

GÖRÜŞME GÖRÜŞME GÖRÜŞME. Sanat vs Bilim? Görüşme Yapma Becerileri. Hangi Amaçlar için Kullanılır? (mülakat-interview)

Bilimsel Araştırma Yöntemleri I

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS

İLİŞKİSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMİ. Özlem Kaya

PAZARLAMA ARAŞTIRMA SÜRECİ

Araştırma ve Bilimsel Yöntem

METODOLOJİ PARADİGMA ARAŞTIRMANIN BİÇİMSEL YAPISI YRD. DOÇ. DR. İBRAHİM ÇÜTCÜ

T.C. DÜZCE ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü. Eğitim Bilimleri Tezli Yüksek Lisans Programı Öğretim Planı. Ders Kodları AKTS

DENEYSEL DESENLER GERÇEK DENEYSEL DESENLER YARI DENEYSEL DESENLER FAKTÖRYEL DESENLER ZAYIF DENEYSEL DESENLER

Yaşam Boyu Sosyalleşme

BÖLÜM 5 DENEYSEL TASARIMLAR

DERS BİLGİLERİ. Uygulamalı İşletme İstatistiği BBA 282 Bahar

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

Evren (Popülasyon) Araştırma kapsamına giren tüm elemanların oluşturduğu grup. Araştırma sonuçlarının genelleneceği grup

DANIŞMAN ÖĞRETMEN MENTORLUK FONKSİYONLARI İLE ADAY ÖĞRETMENLERİN ÖZNEL MUTLULUK DÜZEYİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

BİLİMSEL ÇALIŞMA YÖNTEMİ

Transkript:

T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2676 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1642 İLETİŞİM ARAŞTIRMALARI Yazarlar Yrd.Doç.Dr. Göknil N. KOÇAK (Ünite 1, 2) Prof.Dr. Ali ŞİMŞEK (Ünite 3, 5) Öğr.Gör. Mine AYMAN (Ünite 4) Yrd.Doç.Dr. Jale BALABAN SALI (Ünite 6) Doç.Dr. Murat ATAİZİ (Ünite 7) Doç.Dr. H. Kemal SUHER (Ünite 8) Editörler Doç.Dr. N. Serdar SEVER Yrd.Doç.Dr. Nevzat Bilge İSPİR ANADOLU ÜNİVERSİTESİ i

İçindekiler Önsöz... iv 1. Bilimsel Araştırmada Temel Kavramlar. 2 2. Bilimsel Bilginin Niteliği. 16 3. İletişim Araştırmalarının Tarihi... 28 4. İletişim Araştırmaları Uygulama Alanları. 58 5. İletişim Araştırmalarında Nicel Yöntemler 84 6. İletişim Araştırmalarında Nitel Yöntemler... 114 7. İçerik Analizi... 136 8. Araştırma Projelerinde Maliyet ve Fonlanması 154 iii

Önsöz Özel bir iletişim türü olan halkla ilişkilerin stratejik planlama sürecinde araştırılması önemli bir adımdır. Araştırma sonucu elde edilecek bilgiler ile halkla ilişkiler problemi doğru tanımlanabilir ve bu problemnin çözümüne yönelik eylemler planlanabilir. İletişim araştırmaları, çok yönlü bir konudur. Bu kitabın hazırlanmasındaki temel motivasyon, araştırma konusunda teknik detaylar içinde boğulmaktan çok, iletişim araştırmaları alanında kullanılabilecek temel yöntemleri tanımlamaktı. Kitaba kanımızca bu gözle bakılması doğru olacaktır. Elinizdeki kitap ayrıca bilimde araştırmanın yerine ve bilimsel araştırma ile entellektüel olma arasındaki ayrıma da ışık tutmakta; siz değerli okuyuculara karmaşık gelen çoğu araştırma kavramını anlaşılır bir dille sunmaktadır. Halkla İlişkiler ve Tanıtım önlisans programında yer alan bu kitap sekiz üniteden oluşmaktadır. Birinci ünitede bilimsel bilginin sahip olması gereken özellikler açıklanmaktadır. İkinci ünitede, bilimsel araştırma süreci ve bu araştırma sürecindeki temel kavramlardan bahsedilmektedir. Üçüncü ünite iletişim araştırmaları tarihini incelemektedir. Dördüncü ünite, iletişim araştırmalarının hangi alanlarda uygulanabileceğini açıklamakta ve örneklendirmektedir. Araştırma alanının temel yöntemlerinden birisi olan nitel yöntemler beşinci ünitenin konusudur. Altıncı ünitede, nicel araştırma yöntemleri detayları ile açıklanmaktadır. İletişim araştırmaları alanında önemli bir yere sahip olan içerik analizi yedinci ünitede ele alınmaktadır. İletişim araştırmaları kitabınızın son ünitesi olan sekizinci ünitede ise bir araştırma projesinin fonlanması nasıl yapılır ve araştırma proje maliyetleri nasıl yönetilir sorularının cevapları verilmektedir. İletişim Araştırmaları kitabının ortaya çıkması, birbirinden değerli yazarların gayretli çabaları ile mümkün olmuştur. Çok kısa bir sürede özverili bir çalışma ile bu kitabı ortaya çıkarmışlardır. Halkla İlişkiler ve Tanıtım önlisans öğrencileri başta olmak üzere araştırma alanına ilgi duyan herkesin başvuracağı bir kitap olması dileğimizle, başta değerli yazarlarımıza ve kitabın baskıya hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunarız. Editörler Doç.Dr. N. Serdar SEVER Yrd.Doç.Dr. N. Bilge İSPİR iv

1 Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra; Bilimin temel kavramlarının neler olduğunu sıralayabilecek, Bilimin her bir temel kavramını açıklayabilecek, Bilimin temel kavramları arasındaki bağlantıyı açıklayabilecek, Bilimde kavramları belirginleştirmenin önemini tartışabilecek bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz. Anahtar Kavramlar Bilim Teori Hipotez ve Sınama Nüfus ve Örneklem Bağımlı ve Bağımsız Değişken Gözlem Mediatör ve Moderatör Değişken Veri ve Bulgu Bilgi ve Soyutlama Geçerlilik ve Güvenilirlik İçindekiler Giriş Bilim Nedir? Teori (Kuram) Nedir? Hipotez ve Sınama Nedir? Gözlem Nedir? Nüfus ve Örneklem Nedir? Bağımlı, Bağımsız ve Aracı Değişkenler Nedir? Veri, Bulgu, Bilgi ve Soyutlama Nedir? Geçerlilik ve Güvenilirlik Nedir? 2

Bilimsel Araştırmada Temel Kavramlar GİRİŞ Bu bölümde, bilimsel söylemleri daha açık anlayabilmeniz için bilime dair bazı olguların kavramsal tanımları verilecektir. Bu tanımlara geçmeden önce, sonraki okumaları daha anlaşılır kılmak için olgu ve kavramsal tanım ifadelerini açıklamak gerekir. Olgu ; doğada var olan ve duyular yoluyla gözlemlenebilen oluşlardır. Her insan kendi çevresi itibariyle bir takım olguları gözlemleyebilir. Birey; hayattaki farklı karşılaşmalara hazırlıklı olmak için kendisi tarafından henüz gözlenmemiş başka olgularla ilgili olarak da bilgi sahibi olmayı ister. Öğrenciler; hayat içinde karşılaşılabilecek çeşitli olgularla ve olgular arası ilişkilerle ilgili olarak öğrenim yoluyla bilgi sahibi olurlar. Olgularla ilgili tartışabilmek için, öncelikle bir oluşa dair ortak bir karakteristik yapı, özellik ve durumların belirtilmesi gerekir. Bir olguya dair gözlenmiş ortak bir karakteristik yapı, özellik ve durumların açıklamasını içeren ifadelere kavramsal tanım denir. Kavramsal tanımlar belirli bir kavramsal çerçeveden gelir. Bu bölümde açıklanan kavramsal tanımların çerçevesi pozitivist yaklaşımdan gelmektedir. Bunun anlamı, bu bölümde açıklanan temel kavramlara pozitivist yaklaşımdan hareketle anlam yüklendiğidir. Pozitivizm; bilimsel bilgiye ulaşma yöntem ve süreçlerine dair metodolojik (yöntem bilimsel) bir yaklaşımdır. Neyi; nerede, nasıl, neden, kimin, ne kadar yaptığına (ve tüm bunlarının diğer oluşlardaki kimseleri, nerede, nasıl, neden ne kadar etkilediğine) dair soruların cevaplanma yöntem ve süreçlerini belirli bir dizgede sistematize ederek; sınanabilir, tekrarlanabilir ve böylece güvenilir, geçerli, nesnel ve genellenebilir kılmayı amaçlar. Günümüzde bilimsel araştırma pratiklerinin gerçekleştirilmesinde egemen olan yaklaşımdır. Bu nedenle bu bölümdeki temel kavramlara yönelik açıklamaların çerçevesinin pozitivist metodoloji kapsamında ele alınması uygun görülmüştür. BİLİM NEDİR? Akademik kitaplarda açıklanan olguların pek çoğunun ilk paragrafı; olgunun kavramsal tanımı üzerinde tam bir uzlaşı olmadığının belirtilmesiyle başlar. Olguların tanımlanışına yönelik bilimsel bilginin bir uzlaşıdan uzak gözüken bu hali, bilimi kavrayamamış insanlara şaşırtıcı gelebilir. Bunun nedeni çalışmaların süreğenliği, bilim adamlarının olgularla ilgili daha gelişkin kavrayışlara ulaşmak için hep daha derine ve daha uzağa, eleştirel ve çok yönlü bakabilme çabasıdır. Anlatmak istediğimizi bir örnekle somutlaştıralım. Yaşadığınız şehrin üzerinde havalanmakta olan bir uçakta olduğunuzu düşünün. Önce şehir içinde iyi bildiğiniz yerleri ayırt eder, sonra iyi bildiğiniz yerleri nirengi alarak daha az bildiğiniz yerleri fark edersiniz. Bu heyecan verici bir yükselme, diğer bir deyişle kavrayış sürecidir. Alçaktan bakışla ve kendi küçük adımlarınızla gezerken görebildiğinizden çok daha fazlasını görmektesinizdir. Uçak yükseldikçe ayrıntılar silikleşir, çizgilerle ayrılmış gibi desenlerden ve renklerden oluşan bir mozaik belirir. Şehri bu haliyle görmek şaşırtıcıdır. Şimdi sizden şehrinizi anlatmanız (tanımlamanız) istense nasıl anlatırdınız? Kendi tanımlarınız dahi şehre baktığınız farklı ufuk açılarından hareketle farklılaşırdı değil mi? Şehre bakış örneğinde olduğu gibi, pek çok farklı ufuk açısı ve nihayetinde ulaşılan çok yönlü kavrayış, bilimsel çalışmaların süregiden birikimli yapısının sonucudur. Bu nedenle de üzerinde tam olarak uzlaşıya varılmış mutlak tanımlar genellikle yoktur. Tüm bunların ardından BİLİM NEDİR 3

sorusuna cevaben, üzerinde tam uzlaşıya varılmış bir tanımın olmadığı da, bilimi kavramaya başlayan sizlerce rahatlıkla tahmin edilebilir. Bilimin ne olduğu konusunda tam bir uzlaşma sağlanmış değildir. Ancak tanımlarda bir uzlaşı olmaması bilimsel faaliyetin anlaşılırlığına engel değildir. Uçaktan şehri seyretme örneğinden devam edelim. Uçak havalanırken kafanızı cama yapıştırarak şehri görmeye çabalamanızın en temel sebebi merak tır. Bu merakı gidermek için yapmakta olduğunuz şey gözlem dir. Bu gözlemi yaparken gördüklerinize anlam yükleyebilmek için daha önce bildiğiniz yerleri nirengi alarak bilmediğiniz yerleri keşfetmeye ve bu bilmediğiniz yerlerin özelliklerini anlamaya/açıklamaya çalışırsınız. Bu bilim adamlarının kendi araştırmaları için, daha önce başka bilim adamlarınca yapılmış araştırma bulgularını dikkate alarak kavrayışlarını geliştirmelerine benzer. Uçak yükseldikçe ve manevra yaptıkça değişen manzaranın yere olan mesafe ve açıyla ilgili olduğunu fark eder, yani mesafe ölçüm ünün önemini kavrarsınız. Daha önce fark etmediklerinizi gözlemlediğiniz bu seyahatin dönüşünde şehre inince, kuşbakışı gördünüz bazı mahallelerin yakın görünüşteki detaylarını uzaktan görünüşleriyle karşılaştırmak yani bilimsel ifadesiyle sınamak istersiniz. İki büyük düşünür Albert Einstein ve Bertrand Russell ın bilim tanımları uçak metaforuyla kastedilenleri iki farklı bakışla açıklamaktadır. Einstein ın tanımı; bilim; düzenden yoksun duyu verileriyle, mantıksal olarak düzenli düşünce arasında uygunluk sağlama çabasıdır. Russell ın tanımı; gözlem ve gözleme dayalı akıl yürütme yoluyla, dünyaya ait olguları ve bu olgular arasındaki bağlantıları bulma çabasıdır. Einstein ın bilim tanımındaki; düzenden yoksun duyu verileri araştırılan olguya ilişkin gözlemleri işaret etmektedir. Gerçekten de aynı insanın farklı mesafe ve açılardan yaptığı gözlemler değişebildiği gibi, aynı uçağın diğer yandaki camlarından bakanların gözlemledikleri de farklı olabilir. Ama tüm gözlemler gözlemciler tarafından mantıksal düşünceyle uyumlu hale getirilerek anlamlandırılmaya çalışılır. Russell ın bilim tanımındaki gözlem ve gözleme dayalı akıl yürütme yoluyla, dünyaya ait olguları ve bu olgular arasındaki bağlantıları bulma çabası da yine duyu verileri ile mantıksal düşüncenin uyumlandırılması yoluyla daha gelişmiş kavrayışa giden ilişkilendirme/bağlantıları bulma sürecine dikkat çeker. Gerçekten de uçakta önce bir mahalle, sonra onunla ilişkili diğer mahalleler fark edilmişti. Tüm bu tartışmaları ve büyük düşünürlerin yaklaşımlarını bir araya getirdiğimizde bilimin tanımını şu şekilde derleyebiliriz: Bilim; gözlemleyebildiğimiz evrene dair sistemli biçimde veriler elde etmek, elde edilenleri diğer verilerle mantıksal ve anlamlı biçimde ilişkilendirmek ve ulaştığımız tüm yargıları alternatif gözlem ve ilişkilendirmelerle tekrarlı sınamalara tabi tutmaktır. Uçak havalanırken gözlediğiniz şehre yönelik izlenimlerinizi uçağın farklı yüksekliklerinden hareketle anlatınız ve hangi anlatımın daha doğru/gerçerli olduğunu tartışınız. Bir anlatımın diğerinden daha doğru veya geçerli olmasını sağlayan ne olabilir? TEORİ (KURAM) NEDİR? İnsanlar ezelden beri çevrelerini gözlemler ve gözlemlerinden hareketle bazı mantıksal ilişkiler kurarak sonraki durumlar için çıkarımlarda bulunurlar. Örneğin ağaçlarda olgunlaşan tüm elmalar yere düşer. Bir tüy süzülerek yavaşça yere düşerken bir taş yere hızla düşer. Ama gökyüzünde gördüğümüz ay yere düşmez. Neden elmalar düşerken ay düşmez? Neden taş tüyden hızlı düşer. Merak duyup araştıran bilim adamları sayesinde artık bunların cevaplarını biliyoruz. Hepimiz Newton un kütle çekim teorisinden haberdarız ve biraz önceki sorulara bu teori yardımıyla cevap bulabileceğimizi biliyoruz. İlgisi olup bu teoriyi inceleyenler, teoride ağırlık, hız, kütle, sürtünme gibi kavramlardan ve bunların birbirleriyle ilişkilerinden bahsedildiğini ve hatta ilişkinin yapısının matematiksel bir formülasyonla ifade edildiğini bilir. Teori; bir takım olguları ve bu olgular arasındaki ilişkileri anlamlı bir örüntü oluşturacak şekilde ortaya koyan kavramsal sistemdir. Bu tanımı çözümlersek; teorilerin olgulara ilişkin olduğunu, etkileşim halindeki bir grup olgunun birbiriyle ilişkisini nitelediğini, bu nitelemenin mantıksal olduğunu ve teoriyi ortaya koyma işinin kavramsal düzeyde yapıldığını anlayabiliriz. Teori bir icat değil, doğada zaten var olan oluşları ortaya koyan bir keşfin açıklamasıdır. Bu keşifsel açıklamalar sonraki icatlar, yaklaşımlar, 4

gelişmeler için kaynaklık yapar. Örneğin kütle çekim teorisiyle herhangi iki cismin birbirini çekme durumunun niteliği ve bu çekime direnmek için gereken kuvvetin miktarı tespit edilebilmiş ve yerin çekim kuvvetini aşacak yeterlilikte uzay roketleri icat edilebilmiştir. Şüphesiz teoriler doğa bilimleri kadar sosyal bilimler alanında da hayatımızı yönlendirici etkiye sahiptir. Örneğin hepimiz Pavlov un şartlı refleks teorisi ni duymuşuzdur. Bu teoride şartsız uyaran ile şartsız refleks ve şartlı uyaran ile şartlı refleks arasındaki ilişkisel yapı açıklanmış ve bu teoriden esinle insanlar üzerinde de ödülün istendik davranış elde etmede etkili olduğunu temel alan öğrenme teorileri yapılandırılmıştır. Gerçekten ödül beklentisi insanların davranışlarını çoğu zaman güdülemektedir. Sınavlara çalışarak mezun olmak, mezun olarak iyi bir işe girebilmek, işte çok çalışarak yükselmek, ulaşacağımız ödüller için davranışlarımızın yönlenişinin örnekleridir. Reklamlarda önerilen ürünü satın aldığımız koşulda ulaşacağımıza koşullandırıldığımız durumlar veya duygusal haller de benzer koşullanma teorileri doğrultusunda tasarlanmaktadır. Özetle insan davranışlarını yönlendirmekten, uzaya roket göndermeye kadar girişilmiş bilinçli çabaların gerisinde teorilerle ifade edilen keşifler vardır. HİPOTEZ VE SINAMA NEDİR? Gözlemlerimize konu sayısız olgu vardır ve bu olgular arasında sayısız ilişki cereyan eder. Tüm bunları açıklamak için pek çok teori geliştirilmiştir ve insan merak duymaya ve gözlem yapmaya devam ettiği sürece de teoriler gelişmeye devam edecektir. Ancak bazen aynı olgusal ilişkileri açıklayan farklı teorilerin olgular arasındaki ilişkileri açıklayış biçimleri arasında farklılıklar olabilir. Veya bir teorinin açıkladığı olgusal ilişkinin başka koşullarda da geçerli olup olmadığı belirgin olmayabilir. Bu durumda teoride öyle olduğu belirtilen (önerilen) ilişkisel yapının gerçekten de doğru olup olmadığının test edilmesi yani sınanması gerekir. Bu durumda teorinin önermelerinden hareketle sınanmaya uygun yargı ifadeleri ortaya koyarız. Teoride önerilen olgular arası ilişkilerden hareketle sınanmak amacıyla belirtilen yargı ifadelerine hipotez denir. Gözlem yoluyla bir hipotezdeki yargının doğruluğunu veya yanlışlığını saptamak amacıyla yapılan testlere sınama denir. Hipotezler doğrulanmak için değil sınanmak için ortaya atılırlar. Bu bilimdeki nesnellik anlayışının bir gereğidir. Sınama ifadesi yerine doğrulama ifadesi kullanmak hata olur. Birlikte basit bir deneme yapalım. Ünitenin bir önceki bölümünde insan davranışlarının ödülle güdülendiğine işaret eden teorilerden bahsetmiştik. Ama hepimiz biliriz ki; bazen birine bir şeyi yaptırmanın alternatif bir yolu da onu bir ceza ile korkutmaktır. Burada belirgin bir yaklaşım farklılığı ortaya çıkmaktadır. Bir teori insanları istendik davranışa yönlendirenin ödül olduğu belirtirken bir diğeri insanları istendik davranışa yönlendirenin ceza olduğunu belirtebilir. İki alternatif yaklaşım arasında hangisinin geçerli olduğunu belirleyebilmek için hipotezler ortaya atar ve sınama yaparız. Örneğin; istendik davranışı yaratmanın yolu ödüldür veya istendik davranışı yaratmanın yolu cezadır gibi. Ama bu ifadeler sınanmak için yeterli açıklığa sahip değildir. Uygun sınanma ifadesi şu şekilde olabilir: Ödül beklentisi ile istendik davranış arasında pozitif ilişki vardır. Bu hipotezi sınamak için yeterli sayıda ve uygun nitelikte bir grup birey belirleriz. Daha önceden tasarladığımız bir konuda ve farklı düzeylerde ödül öneririz ve ardından davranışlarındaki değişimi gözlemleriz. Gözlemlerimizi (veriler) kaydeder ve bazı istatitiki tekniklerle analiz ederiz. Kabul edilebilir bir güven aralığında ödül arttıkça istendik davranışın da artığı sonucuna vardıysak, ödül ve istendik davranış arasında pozitif ikişki vardır bulgusuna ulaşırız. Yani hipotezimiz desteklenmiş olur. Aynı araştırma sürecini ceza beklentisi ile istendik davranış arasında pozitif ilişki vardır hipotezini sınamak için de uygulayabiliriz. Bu tip hipotezlere doğrusal ilişki arayan hipotezler denir. Bazen de ilişki doğrusal değil eğrisel olabilir. Örneğin ödül beklentisi başlangıçta düzenli biçimde istendik davranışa neden olabilir ancak, belirli bir süre sonra artık ödülün istendik davranış üzerindeki etkisi düşmeye başlayabilir. Bu tip hipotezlere eğrisel (curvlinear) ilişki arayan hipotezler denir. Ancak sosyal bilimler alanında gözlem konusu insan olduğu için değişimi süreğen biçimde gözleyecek biçimde hassas ölçüm yapmak kolay değildir. Bu nedenle eğrisel ilişki arayanlara kıyasla doğrusal ilişki arayan hipotezlere daha sık rastlanır. Bazen de ödül ve ceza yaklaşımlarının davranışa etkililiği konusunda kadın ve erkek veya çocuk ve yetişkin 5

arasında fark var mı diye merak ederiz. Bunu bilmek önemlidir çünkü böylece hangi gruba yönelik olarak hangi taktiğin daha etkili olacağını bilebiliriz. Bu durumda da fark arayan hipotezler ortaya atarız. Hipotezimizin sınanmaya uygun olan formu şu şekilde olabilir: Kadınlar ile erkekler arasında cezaya gösterilen tepki düzeyleri arasında fark yoktur. Bu tip sınamalarda özellikle ilişkinin yokluğunu öneren hipotezler test edilir. Eğer ilişkinin yok olduğunu öneren hipotez red edilirse bu ilişkinin varlığına delalet eder. Sonraki aşamada kadın ve erkekler arasında hangi grubun cezaya daha çok tepki verdiği yine eldeki gözlem verilerinin istatistiksel analiziyle belirlenir. Bir teknik direktörün takım oyuncularını ceza ile mi ödül ile mi yönlendirmenin daha sıkı antreman yapmalarını sağlayabileceğini bilmesi, bir önceki maçın kaybedilmiş veya kazanılmış olması koşullarında ödül veya cezadan hangisinin daha etkili olduğunu bilmesi ne kadar yararlı olurdu değil mi? Alternatif koşullarda ödül ve cezanın davranışa etkisini açıklayan teorilerden hareketle önereceğimiz hipotezleri farklı takımlar üzerinde sınayarak doğru taktikleri geliştirebilmek heyecan verici olmaz mı? GÖZLEM NEDİR? Gözlem bir bilimsel araştırmada veri toplamak için kullanılan tekniklerin genel adıdır. Her araştırmanın amacı doğrultusunda nasıl bir gözlem yapılması gerektiği, yani uygun veri toplama teknikleri tasarlanır. Pozitivist bilim anlayışında sıklıkla kullanılan görgül bilim ifadesi de buradan gelir. Yani doğrudan ya da dolaylı olarak gözlenemeyen (metafizik) konular bilimsel faaliyetin dışındadır. Bu haliyle bilim, salt bir akıl yürütme faaliyeti olmaktan da uzaklaşır. Bu yaklaşım araştırmacıları tarafsız gözlem sonucu elde edilen veriler üzerinden konuşmaya yöneltir. Bilim adamı; gözlem verilerinin işaret ettiği bulgular üzerinden nesnel yorum yapar. Sistematik olarak tasarlanmış ve tekrarlanabilirliği sağlayacak şekilde raporlanmış gözlem süreçleri sonucu ulaşılan bulgular; bir araştırmacının öznel görüşünü yansıtmaktan çıkar. Bilimsel araştırmada alternatif gözlem yolları vardır. Bunlardan biri deneydir. Laboratuvar deneyleri karıştırıcı koşulların en üst düzeyde kontrol altında tutulabilmesi imkânını sağlar. Alan deneyleri karıştırıcı koşullardan izolasyon konusunda zayıf nitelik gösterse de sosyal bilimler alanında uygulanan gözlem tekniklerinden bir diğeridir. Deneysel olmayan yöntemlerle yapılan gözlemlerin en yaygınlarından biri yapılandırılmış görüşmelerdir. Halk arasında yaygın kullanımda anket olarak adlandırılan bu gözlem tekniği, çok sayıda veriye ekonomik olarak ulaşmayı sağladığı için yaygın kullanım alanı bulmaktadır. Çok sayıda örnekleme ulaşma imkânı tanıması nedeniyle, nüfus genellemesi (population sampling) amacını taşıyan araştırma tasarımları için uygundur. Genellikle nitel araştırma tasarımlarıyla ilişkilendirilerek uygulanan diğer gözlem çeşitleri; yarı yapılandırılmış görüşme, yapılandırılmamış görüşme ve odak grup görüşmeleridir. Bu tip gözlem teknikleri araştırmacının konuya ilişkin kavrayışını derinlemesine geliştirmesine ve çok yönlü ve detaylı veri toplamasına olanak tanır ve daha esnektir. Ancak bu tip gözlemlerde; çok sınırlı sayıda örneklemle çalışılabilmektedir. Bu nedenle; amacı nüfus genellemesi olan araştırmalardan ziyade, teorik genelleme (theoretical sampling) olan araştırmalarda kullanılır. Bunların dışında araştırma amacına uygun olarak, günlükler, resimler, arşivler gibi diğer dökümanlar üzerinde ve sosyal olaylarda da veri toplama için gözlem yapılabilir. Her gözlem tekniğin uygulamada pek çok ayrıntısı ve üstün ve zayıf yönleri vardır. Ancak bu konular bu bölümün amacı ve kapsamı dışında olduğu için ayrıntıya girilmemiştir. Önemli olan; seçilen gözlem teknik veya tekniklerinin araştırma amaçlarına uygunluğunun savunulabilmesidir. NÜFUS VE ÖRNEKLEM NEDİR? Bir önceki bölümde teorilerdeki önermeleri test etmek için hipotezler geliştirdiğimizden bahsetmiştik. Bu hipotezleri sınamak için de yeterli sayı ve uygun nitelikte bir grup birey belirlediğimizi söylemiştik. Bu bireyler üzerinde gözlem yapmış ve elde ettiğimiz verilerden hareketle de sonucu yorumlamıştık. Bu anlatılanlar gösteriyor ki; hipotezlerimizi sınamak için yeterli sayı ve uygun nitelikte bireyi gözlemlemeliyiz. Peki neden merak ettiğimiz konuyla ilgili herkesi gözlemlemiyoruz? Sadece bir grup insanı gözlemliyorsak, yeterli sayı ve uygun nitelik nedir? Sadece bir grup insanı gözlemleyerek 6

ulaştığımız verilerin gösterdiği sonucu herkese genellemek doğru olur mu? Bu soruların cevaplarını nüfus ve örneklem kavramlarından hareketle verebiliriz. Annenizi kek yaparken izlemişsinizdir. Un, şeker, yumurta ve yağdan belirli miktarlarda koyar ve iyice karıştırır. Tadı yerinde oldu mu diye parmağının ucuyla bir miktar alır ve tadar. Tadı yerinde mi diye bütün bulamacı yemesi gerekmez! Parmak ucunda duran küçük bulamaç, tüm bulamacın özelliklerini zaten taşımaktadır ve tüm hakkında fikir verir. İşte buradaki bulamacı nüfus, kâfi miktardaki parmak ucu tadımlığını da örneklem olarak değerlendirebilirsiniz. Bulamacın denenen kısmının bütünün özelliklerini gösterdiğini bilirsiniz. Yani nüfus ; hakkında araştırma yaptığımız, belirli bir konuda niteliğini öğrenmek istediğimiz kitlenin bütünüdür. Örneklem ise nüfusun genel özelliklerini yansıtan, yani nüfusun bütününü temsil niteliği taşıyan, yeterli büyüklükteki şeçilmiş nüfus parçasıdır. Nüfus ve nüfusu temsil eden örneklem seçiminde sosyal bilimlerdeki yaklaşım da kek tatmaya benzer niteliktedir. Genel seçimlere yakın; pek çok haber mecrasında, seçimlere giren partilerin oy dağılımlarına yönelik haberler verilir. Bunlar bazı kuruluşların seçimlere yönelik yaptıkları kamuoyu yoklamalarının sonuçlarıdır. Seçimler sonucunda bazı araştırma kuruluşlarının seçim sonuçlarını hatasız öngörebildiğini duyarız. Bu kamuoyu yoklamalarını yapmak için Türkiye de oy verme ehliyetine sahip nüfusun tümüne tercihini önceden sormak; ne zaman, ne de maddi imkânlar açısından uygun değildir. Bu koşulda nüfusu temsil yeteneğine sahip örneklem seçilir. Burada önemli püf noktası seçilen evrenin nitelik ve sayı bakımından örneklemi temsil yeteneğidir. Bu nasıl sağlanabilir? Aynı örnekten hareket edersek, Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye nüfusunun demografik yapısı belirlidir. Yüzdesel dağılımla ne kadarı erkek, ne kadarı kadın, yaş gruplarının dağılımı nasıl, bölgelere göre nüfus dağılımı nasıl, gelir dağılım yapısı nasıl, kırsal ve kentsel yerleşim yoğunluğu, meslek grupları gibi farklı demografik verilere ulaşmak mümkündür. Bu verilere ulaştıktan sonra, tüm gerekli görülen demografik kategorilerden yeter sayıda katılımcıdan görüş sormak yeterli olacaktır. Örneğin Türkiye nüfusun %45 i erkek %55 i kadınsa, verilerin %45 i erkek %55 i kadın katılımcılardan oluşmalıdır. Aslında farklı amaçlar için doldurduğumuz anket formlarının giriş bölümünde bize sorulan demografik sorular (cinsiyet, yaş, meslek, gelir gibi) örneklem niteliğinin evren niteliğiyle uygunluğunu belirlemek içindir. Böylece araştırmacı topladığı verinin nitelik olarak örneklemi temsil ettiğinden emin olur. Bu durum genelleme yapabilmenin ön aşamasıdır. Nitelik açısından temsil yeterliliğini sağladıktan sonra dikkate alınması gereken diğer konu sayısal yeterliliktir. Bu konuda istatistiksel bazı hesaplama yöntemlerinden yararlanılır. Bilgisayar destekli istatistik programları da bu konuda yardımcı olabilir. Örneklem büyüklüğü konusunda ayrıntılı bilgi için şu kitap incelenebilir: Özdamar, Kazım (2003). Kaan Kitabevi, Eskişehir. BAĞIMLI, BAĞIMSIZ VE ARACI DEĞİŞKENLER NEDİR? Bu ünitenin başında yaptığımız bilim tanımını hatırlayalım. Bilimi; gözlemleyebildiğimiz evrene dair sistemli biçimde veriler elde etmek, elde edilenleri diğer verilerle mantıksal ve anlamlı biçimde ilişkilendirmek ve ulaştığımız tüm yargıları alternatif gözlem ve ilişkilendirmelerle tekrarlı sınamalara tabi tutmak olarak tanımlamıştık. Peki bilimsel faaliyete neden ihtiyaç duyarız? Bu soruya felsefi açıdan, ereksel açıdan, sosyolojik açıdan, ideolojik açıdan pek çok farklı cevaplar verilebilir. Burada bizi ilgilendiren bilimin fonksiyonel açıdan yapılma sebebi. Fonksiyonel açıdan neden bilim yaptığımız sorusu, bilim ne işe yarar sorusuyla aynı anlamda ele alınabilir. Bilim; (en genel haliyle) olgular arasındaki neden-sonuç ilişkilerinin yapısını çözümlemeye yarar. Neden ve sonuç arasındaki yapısal ilişkiyi çözümlediğimiz zaman; nedenleri değiştirerek (manipüle ederek), sonuçları daha istendik hale getirebiliriz. Örneğin günümüzde insanların aşırı kilolu olması bir sorundur. Bilim adamları bu soruna çözüm önerileri üretebilmek için aşırı kilolu olma durumunun nedenlerini araştırır. Farklı alanlardan bilim adamları farklı açılardan bu durumun nedenlerini sorgular. Örneğin bir sosyolog yalnız veya grup halinde yemenin yeme miktarıyla ilişkisini araştırırken, bir iletişimci, televizyondaki reklamların atıştırma eğilimi üzerindeki etkisini inceleyebilir. Bir hekim sık veya seyrek yemenin kan şekeri ve insülin direnci üzerindeki etkisini araştırabilir. Bu araştırmalar; hangi nedenin (nedenlerin) araştırılan sonuca sebep 7

olduğunu keşfetmeyi sağlar. Dahası; nedendeki pozitif veya negatif yönlü değişme düzeylerinin, sonucu etkileme düzeyi de belirlenir. Buna göre nedendeki bir birimlik değişmenin sonucu ne kadar değiştirdiği anlaşılır. Tıpkı yetişkin bir insanın günlük alması gereken ortalama 2500 kalorilik miktarın %10i azaltılmasının, kilo seviyesini belirli bir sürede %15 azaltması gibi (bu örnek tamamen varsayımsaldır). Burada, neden sonuç ilişkisi kurulan ve karşılıklı etkileşim durum ve düzeyleri incelenen olgulara değişken denir. Belirli bir sonucun nedeni olan, yani sonucun durumu üzerinde değişime neden olan değişkene bağımsız değişken denir. Bir nedene bağlı olarak durumu değişen değişkene ise bağımlı değişken denir. Yani bağımlı değişkendeki değişim, bağımsız değişkendeki değişime bağlıdır. Örneğin kilo ve yeme miktarı arasındaki ilişkiye bakarsak; kilo, bağımlı değişkendir ve yeme miktarına göre değişir. Yeme miktarı ise bağımsız değişkendir. Bu ders üzerinde tartıştığınız bazı arkadaşlarınız size, Bu doğru değil, yemiyorum ama yine de kilo alıyorum. Su içsem yarıyor diyecektir. Oysa siz yemeyi biraz azalttığınızda hemen kilo veriyor olabilirsiniz. Yemeği azaltınca siz hemen kilo verirken, diğer arkadaşınız için bu durumun geçerli olmama sebebi aracı değişkenler yoluyla açıklanır. Aracı değişkenler; bağımsız ve bağımlı değişken arasındaki ilişkinin yapısına farklı biçimlerde etki eden üçüncü grup değişkenlerdir ve moderatör ve mediatör değişken olarak iki gruba ayrılırlar (Baron ve Kenny, 1986). Mediatör ve moderatör değişkenlerin her ikisi de bağımsız ve bağımlı değişken arasındaki ilişkinin yapısında farklılığa yol açmasına rağmen birbirlerinden farklıdırlar ve karıştırılmamalıdırlar. Bağımlı ve bağımsız değişken arasında öngörülen ilişkinin yapısında değişikliğe neden olma potansiyeline sahip farklı gözlem kategorilerine moderatör değişken denir. Moderatör değişken; bağımsız ve bağımlı değişken arasındaki ilişkinin yönüne ve/veya gücüne etki eden üçüncü değişkendir. Örneğin ailenin gelir düzeyiyle çocukların aldıkları toplam eğitim süresi arasında doğrusal bir ilişki kurulabilir. Burada ailenin gelir düzeyi bağımsız değişkendir, çocukların eğitim süresi bağımlı değişkendir. Ailelerin maddi durumu iyileştikçe, çocukların eğitim aldıkları sürenin arttığı varsayılabilir. Ama bu ilişkide moderatör değişken olarak çocuğun zihinsel engelinin varlığı/yokluğu dikkate alındığında, ilişkinin yapısı değişebilir. Yani incelenen çocukların zihinsel engelinin olup olmamasına bağlı olarak bağımsız ve bağımlı değişken ilişkisinde gözlenen yapı değişebilir. Örneğin çocukta zihinsel bir anomali olmadığı koşulda; aile geliri arttıkça çocuk daha uzun süre eğitim alıyorken; çocuk zihinsel engelli olduğunda; aile geliri ile eğitim süresi arasında anlamlı ilişki çıkmayabilir. Özetlersek; ailenin gelir düzeyi = bağımsız değişken, çocukların eğitim süresi = bağımlı değişken, çocuğun zihinsel durumu = moderatör değişken. Burada dikkat çekici olan; bağımlı ve bağımsız değişken arasında anlamlı bir ilişki varken, moderatör değişkenin ne bağımlı ne de bağımsız değişkenle arasında anlamlı bir ilişki yoktur. Ama buna rağmen bağımlı ve bağımsız değişken arasındaki ilişkinin yapısını etkiler. Yani aile geliri ve eğitim süresi ile çocuğun zihinsel durumu arasında doğrudan bir ilişki (korelasyon) yoktur. Ama ailenin gelir düzeyi ile çocukların eğitim süresi arasındaki ilişki çocuğun zihinsel durumuna göre farklılaşabilir. Bağımlı ve bağımsız değişken arasında gözlenen ilişkinin şiddetini, bu değişkenlerle olan farklı ilişkisi nedeniyle azaltan veya ortadan kaldıran değişkene mediatör değişken denir. Mediatör değişkeni bir örnek üzerinden anlatalım. İnsanların bizim firmamızın kıyafetlerini tercih etmelerini sağlayacak bir reklam tasarlamak istiyoruz. Satın alma eğilimini (üzerinde değişiklik yapmak istediğimiz bağımlı değişken) arttırmak için reklamda hangi niteliğe vurgu yapmamız gerektiğini (yani bağımlı değişkeni etkileyen bağımsız değişkenleri) saptayacağız. Bu nitelikler kıyafetin kalitesi (tüketicinin algıladığı kalite) ve fiyatı (tüketicinin algıladığı fiyat) olsun. Gerçekten de fiyat ve kalite, bir kıyafeti alma kararımızda etkili olabilir değil mi? Böylece elimizde ilişkisel yapısını çözmemiz gereken üç değişken oldu. Bu üç değişken; algılanan fiyat (bağımsız değişken), satın alma eğilimi (bağımlı değişken) ve kalite algısı (mediatör değişken). Önce değişkenlerin tek tek birbirleriyle ilişkisine bakalım: 1. Algılanan fiyat (bağımsız değişken) ile satın alma eğilimi (bağımlı değişken) arasında negatif ilişki var. Yani fiyat arttıkça insanlar satın almaktan çekinir. 8

2. Algılanan kalite (mediatör değişken) ile satın alma eğilimi (bağımlı değişken) arasında pozitif ilişki var. Yani kaliteli ürünleri almayı tercih ederiz. 3. Algılanan fiyat (bağımsız değişken) ile algılanan kalite (mediatör değişken) arasında pozitif ilişki var. Yani bir ürünün fiyatının yüksek olmasını bize onun kaliteli olduğunu düşündürür. Eğer biz reklamda sadece fiyat unsurunun yüksekliğini vurgularsak, bu insanlarda satın alma eğilimini azaltabilir (1. maddeye bakınız, iki değişken arasında negatif korelasyon vardı). Ama biz fiyatın yanısıra kalite vurgusunu aynı anda kullanırsak, bu yüksek fiyatın satın alma eğilimi üzerindeki negatif etkisini azaltabilir ve hatta ortadan kaldırabilir çünkü kalite vurgusu ürünün fiyatının yüksek olmasını anlaşılır kılar. Yani mediatör değişken (kalite); bağımsız değişkenin (fiyat) bağımlı değişkenle (satın alma eğilimi) olan negatif ilişkisini azaltabilir ve hatta ortadan kaldırabilir. Moderatör değişkenin bağımlı ve bağımsız değikenler ile arasında doğrudan bir ilişki olmamasına rağmen; mediatör değişkenin hem bağımlı hem de bağımsız değişkenle arasında anlamlı ilişki vardır. Bu haliyle moderatör değişken; bağımlı ve bağımsız değişken ilişkisinin farklı kategoriler (kadın-erkek, engelli engelsiz) için değişmesine neden olurken, mediatör değişken hem bağımlı hem de bağımsız değişkenle olan ilişkisi nedeniyle bağımlı ve bağımsız değişken arasındaki ilişkinin gücünü etkilemektedir. Bağımsız değişken olan yeme miktarıyla, bağımlı değişken olan kilo miktarı arasındaki ilişkinin yapısında değişime neden olan mediatör ve moderatör değişkenler neler olabilir? Anne baskısı ve hormon düzensizliği iki aracı değişken olarak dikkate alınırsa, hangisi mediatör, hangisi moderatör olabilir? VERİ, BULGU, BİLGİ VE SOYUTLAMA NEDİR? Bilimsel çalışmalarda sıklıkla kullanılan ifadelerden biri de veridir. Veri; araştırmamızda incelediğimiz değişkenlerin gözlenen niteliksel veya niceliksel özelliklerine atfen saptanan değerlerdir. Örneğin; Türkiye İstatistik Kurumu her yıl enflasyon oranlarını açıklar. Bu bir veridir. Bu verinin elde edilmesi için enflasyon sepeti içinde dikkate alınacak ürün grupları belirlenir. Enflasyon sepeti şüphesiz çok çeşitli ürün gruplarından oluşmaktadır, ancak örneği basitleştirmek adına bu sepette giyim, gıda, ulaşım ve barınma gideri olduğunu varsayalım. Sepetteki her bir ürün grubunun hanehalkı harcamaları içindeki göreli payının öngörülmesi gerekir. Örneğin giyim %10, gıda %50, ulaşım %10, barınma %30 gibi. Enflasyon hesaplaması için her bir ürün grubunun kapsamı (örneğin gıda grubu için; un, şeker, tuz, et süt, yumurta gibi) belirlenir ve ilgilenilen dönem için (enflasyon hesaplamasında geçmiş bir yıl) belirlenen kalemlerdeki fiyat değişimleri kaydedilir, ortalamaları alınır. Sepetteki tüm ürün grupları için aynı işlem tekrar edilir. Bu örnekte gözlenen ürün fiyatları ve fiyatlardaki değişim oranları veri dir. Amaca uygun olarak; tablolar, grafikler veya alternatif şekillerle gösterilebilirler. Yani araştırmacıların amaçları doğrultusunda inceledikleri değişkenlerin aldıkları değerler veridir. Araştırmacılar veri elde etmek için bizzat kendileri gözlem yapabilecekleri gibi, amaca ve koşullara göre başkalarının gözlemleri sonucu elde edilmiş verilerden de yararlanabilirler. Araştırmacının bizzat kendi gözlemleri sonucu elde edilen verilere birincil veri denir. Araştırmacı amaçları doğrultusunda birinci elden gözlem yapar ve sonuçlarını kaydederek kendi verilerine ulaşır. Ancak bu her zaman gerekli ya da mümkün olmayabilir. Örneğin Türkiye nin son 20 yıldaki enflasyon oranları ve yatırım harcamaları arasındaki ilişkiyi incelemek istediğimizi düşünelim. Son 20 yıldaki, fiyat değişim yapısını gözlemleyerek enflasyon oranlarını ve yatırımlara harcanan toplam meblağı tespit etmeye çalışmak anlamlı değildir ve hatta münferit bir araştırmacı için mümkün değildir. Bu koşulda incelenen konuda daha önce derlenmiş verilerden yararlanılır (örneğin Türkiye İstatistik Kurumu verileri). Daha önce farklı araştırmaların gözlemleri sonucu elde edilmiş verilere ikincil veri denir. İkincil verileri elde etmek birilcil verilere kıyasla daha pratiktir ve daha az zaman alır. Çünkü yeni bir gözlem süreci gerektirmez. Bu nedenle ikincil verilerin maliyeti, birincil veri toplamaya kıyaslaya daha düşüktür. Ancak ikincil veriler her zaman birincil veriler kadar geçerli olmayabilir. Çünkü ikincil veriler daha önce farklı bir amaçla toplanmışlardır ve sonradan tasarlanan diğer araştırmanın amaçlarına ve gereklerine tam uygunluk göstermeyebilir. İkincil veri bazen tek bir kaynaktan elde edilebilir ve bu verilerin güvenilirliğini sınamak 9

için alternatif bir kaynak bulunamayabilir. Oysa birincil veride tekrarlı gözlemler yapılarak verinin güvenilirlik durumundan daha çok emin olunabilir. Veriler, ulaşılmak istenen bulgunun girdisini oluştururlar. Bölümün başındaki enflasyon hesaplaması örneğini hatırlayın. Enflasyon hesaplaması için alternatif ürün gruplarındaki kategorilere ilişkin elde edilen tüm veriler, başta öngörülen biçimde oranlanarak bütüne yansıtılır ve nihai enflasyon oranı bulunur. Bu nihai oran bulgu dur. Veya ikincil verilerden yararlanan bir araştırmacının son 20 yıldaki enflasyon oranları ve yatırım harcamaları verilerine ikincil kaynaklardan ulaştığını ve iki değişkenin ilişkisel yapısını çözümlediğini düşünün. Ortaya konan ilişkisel yapı da bulgu dur. Bulgu; verilerin amaç doğrultusunda seçilmesi, sınıflanması ve ilişkilendirilmesiyle ulaşılan sonuçtur. Veriler ham halleriyle bulgu olma niteliğine kavuşamazlar. Veriler amaca göre işlenerek (analiz edilerek) daha üst soyutlama seviyesine ulaşırlar ve bulgu haline gelirler. Aksi koşulda tek başına domatesin veya kiranın veya otomobilin fiyatlarını ve fiyatların değişim değerlerini veya her yıl yatırımlara ayrılan toplam meblağı belirlemiş (gözlemlemiş) olmak anlam ifade etmez. Parça parça elde edilen gözlem verileri anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde ortaya konduğu koşulda bulgulara ulaşılmış olur. Verilerin analizi sonucu ulaşılan bulgu da anlam yüklenmesi (soyutlama seviyesi) açısından yetersizdir. Türkiye deki enflasyon oranının %10 olarak bulunduğunu varsayalım. Bu bulgunun anlamı nedir? Yüksek mi düşük mü, refah seviyesi açısından, iyi mi kötü mü? Bulguların bilgi haline ulaşabilmesi için daha üst soyutlama seviyelerine ihtiyaç vardır. Soyutlama; gözleneni, bağlamı içerisinde değerlendirmektir. Ağlayan bir çocuk ve yanında ilgisiz bir anne gördüğünüzü düşünün (bunlar sizin gözlem verileriniz). Tek başına bu görüntü bir şey ifade etmez. Annenin ilgisizliği sürdükçe çoçuğun çığlıklarının arttığını fark ettiğinizde, annenin tutumu ile çocuğun tepkisi arasında bir ilişki olduğunu anladınız (bu sizin gözlem verileri sonucu ulaştığınız bulgu). Bu bulguyu nasıl yorumlarsınız? Çocuk canı yandığından mı, istediği oyuncak alınmadığından mı ağlamaktadır? Anne çocuğun canının yanmasını umursamadığı için mi, yoksa istediği bir şeyi elde etmenin yolunun ağlamak olmadığını öğrenmesi için mi kayıtsız durmaktadır? Eğer anne çocuğun canının yanmasını umursamıyorsa yargınız farklı, anne bu tavrıyla çocuğa, ağlamanın istediği bir şeyi elde etmenin yolu olmadığını göstermeye çalışıyorsa yargınız farklı olacaktır. Bir bulgu, bağlamından bağımsız ele alındığında anlaşılamayabilir veya daha kötüsü yanlış anlaşılabilir. Bu nedenle bilimde bulgular bilgi haline dönüştürülürken hangi bağlamla anlam yüklendikleri açıklanır. Bilgi; üst kavramlarla gerekçelendirilerek ilişkilendirilen bulgulardır. Yani bir bulgu ancak soyutlama bağlamı ve mantıksal kurgusu gerekçelendirilerek açıklandığı koşulda bilgi olma niteliğine kavuşur. Soyutlamanın yapılmasını sağlayan bağlamlar üst kavramlar dır (çocuğa kayıtsız kalan anne örneğinde; ilgi/ilgisizlik, sorumluluk/sorumsuzluk, terbiye, yaklaşım, gibi üst kavramlar). Bilimsel bir bulgunun bilgi haline dönüşebilmesi için, bir bulguya anlam kazandıran kavramsal çerçevenin (kavramsal çerçeve de teoriden gelir) belirgin olması gerekir. Yani gözlem verilerinden hareketle elde edilen bulguların hangi bağlamda değerlendirildiği mantıksal gerekçelendirmelerle açıklanır. Böylece bilimsel bulgunun hangi üst kavramlarla ilişkilendirildiği bilinir ve bilgi; bağlamı içinde güvenilir ve geçerli olur. Burada açıklanan bilgi; gözleme dayalı uslamlamanın, daha önce üretilmiş bilgilerle anlamlı şekilde ilişkilendirilmesiyle oluşturulan bilimsel nitelikteki bilgi dir. Değişkenlerin aldıkları tespit edilen değerler, diğer deyişle gözlem sonucu elde edilen veriler, araştırma tasarımına göre önerilen hipotezlerin sınamaya tabi tutulabilmeleri için gereklidir. Ünitenin üst bölümlerindeki tartışmalardan hatırlanacağı üzere; bilimsel bir araştırmada, teoriden hareketle değişkenler arasında var olduğu öngörülen ilişkileri sınıyorduk. Bu sınama için önce bağımsız değişkenin farklı düzeyleri için veri topluyor, sonra bağımsız değişkenin her bir düzeyi için bağımlı değişkenin düzeylerini belirliyorduk. Bağımlı ve bağımsız değişkenin niteliksel veya niceliksel özelliklerinin aldıkları değerleri veri olarak adlandırmıştık. Bağımlı ve bağımsız değişkenin birlikte değişim durumunu incelediğimizde, yani bağımsız değişkendeki değişimin, bağımlı değişkendeki varyasyonu açıklama düzeyini ve yapısını saptadığımızda bulgulara ulaşmış oluruz. Bilimsel araştırma tasarımlarında bulgu; araştırma amaçları 10

doğrultusunda test edilmek üzere ortaya atılan hipotezlerin sınama sonuçlarıdır. Bu bulguları, dayanılan teoriler ve/veya alternatif teorik yaklaşımlardan hareketle (bilimin tanımlandığı bölümdeki uçak örneğindeki nirengi noktasının işlevini hatırlayın) tartışarak ve yorumlayarak bulguya anlam yüklendiğinde bilgiye ulaşılmış olur. Bir bulguyu anlamlı kılan, bütün ile ilişki içerisinde kavrayışa yaptığı katkıdır. Tıpkı yapboz parçalarının tek tek bir anlam ifade etmeyip, kendileriyle ilişkili diğer parçalarla bir araya geldikçe anlam bulması gibi, her bulgu (yapboz parçası) bütün içinde uygun bağlama yerleştikçe (soyutlandıkça) anlam bulur ve bilgi olma niteliğine kavuşur. GEÇERLİLİK VE GÜVENİLİRLİK NEDİR? Geçerlilik ve güvenilirlik, bilimsel bilginin niteliğinin yorumlanışında kullanılan temel kavramlardır. Bilimsel bilgiyi diğer bilgi türlerinden ayırırken, geçerli ve güvenilir olduğu vurgulanır. Geçerlilik, bilimsel bulguların doğru olması, gerçeği göstermesidir. Güvenilirlik, tekrarlı sınamalarda aynı sonuca ulaşılmasıdır. Yani bilimsel bilgi, doğru olanı göstermeli (geçerlilik) ve bu doğru süreğen olmalıdır (güvenilirlik). Hatta bilim geçerli ve güvenilir bilgi olarak tanımlanabilmektedir. Geçerli olması gerekenin gerçekte ne olduğu konusunda farklı yaklaşımlar vardır. Geçerlilik genellikle ölçme aracının bir fonksiyonu olarak görülür. Ölçme aracının geçerliğinin sayısal ispatı için bazı istatistik analizler yapılır ve analiz sonuçlarının belirli kriterleri karşılaması beklenir. Diğer yandan geçerlilik ölçek ve ölçme süreçleri, yani tasarımın kendisi ile ilişkili bir kavram olarak da görülebilmekte veya araştırma sonuçlarının doğruluğu ile de ilişkilendirilebilmektedir. Yani geçerlilik niteliği atfedilen; araştırma tasarımı, ölçme aracı veya bulgular olarak değerlendirilebilmektedir. Bilimden beklenenin özü itibariyle doğru ve genellenebilir bilgi üretmesi olduğu düşünüldüğünde, geçerli yani doğru olması beklenenin en genel itibariyle bulgular olduğu söylenebilir. Ölçme aracını geçerli kılma çabası da nihayetinde geçerli bulgulara ulaşmak içindir. Bilimsel bulguların geçerliliğinin sağlanabilmesi için tüm araştırma sürecinin geçerlilik argümanını destekleyecek şekilde tasarlanması gerekir. Seçilen yöntemin amaca uygunluğu ilk adımdır. Gözlem teknik, araç ve süreçlerinin tasarımında, (1)araştırmacı yanlılığının (reseracher bias) engellenmesi, (2)araştırmacı yönlendirmesinin (responce construction) engellenmesi, (3)teyit edici yaklaşımların (confirmist responces) engellenmesi ve (4)sosyal kabul edilirlik kaygısının engellenmesi gerekir. Bunların dışında örneklemin uygunluğu, örnekleme tekniğinin uygunluğu, veri toplama zamanının uygunluğu, analizlerin uygunluğu da nihayetinde bulguların geçerliliği açısından önemlidir. Güvenilir olması gerekenin gerçekte ne olduğu konusunda da farklı yaklaşımlar vardır. Güvenilirliği de geçerlilik gibi ölçme aracının bir niteliği olarak gören yaklaşımlar olmakla birlikte, aynı ölçme aracıyla yapılan tekrarlı ölçümlerde aynı bulgulara ulaşmak olarak değerlendiren yaklaşımlar da vardır. Güvenilirlik, bilimsel bilginin evrenselliği yani genel geçerliğiyle ilgilidir. Bilimde genellenebilir ve evrensel bilgilere ulaşma çabası vardır. Elbette genelleme için tekrarlı sınamalar gerekir. Tekrarlı sınamalarda aynı bulgulara ulaşıldığı görüldüğünde, güvenilirlikten bahsedilebilir. Tekrarlı sınamalarda aynı bulgulara ulaşabilmenin ön koşulu şüphesiz ölçme aracının güvenilir olmasıdır. Bununla birlikte bulguların güvenilirliğinden emin olmak için tekrarlı sınamalarda aynı bulgulara ulaşmak gerekir. Bunun için araştırmacıların bilimsel çalışmalarını tekrarlanabilirliğe uygun detayda raporlamaları gerekir. 11

Özet Bu bölümde, bilimsel söylemleri daha açık anlayabilmeniz için bilime dair bazı olguların kavramsal tanımları açıklanmıştır. Olgu ; doğada var olan ve duyular yoluyla gözlemlenebilen oluşlardır. Bir olguya dair gözlenmiş ortak bir karakteristik yapı, özellik ve durumların açıklamasını içeren ifadelere kavramsal tanım denir. Bu bölümde verilen kavramsal tanımlar pozitivist metodoloji bağlamında tasarlanmıştır. Bilimin ne olduğu konusunda net bir uzlaşı olmamakla birlikte, en genel haliyle tanımlarsak; bilim; gözlemleyebildiğimiz evrene dair sistemli biçimde veriler elde etmek, elde edilenleri diğer verilerle mantıksal ve anlamlı biçimde ilişkilendirmek ve ulaştığımız tüm yargıları alternatif gözlem ve ilişkilendirmelerle tekrarlı sınamalara tabi tutmaktır. Teori; bir takım olguları ve bu olgular arasındaki ilişkileri anlamlı bir örüntü oluşturacak şekilde ortaya koyan kavramsal sistemdir. Bu tanımı çözümlersek; teorilerin olgulara ilişkin olduğunu, etkileşim halindeki bir grup olgunun birbiriyle ilişkisini nitelediğini, bu nitelemenin mantıksal olduğunu ve teoriyi ortaya koyma işinin kavramsal düzeyde yapıldığını söyleyebiliriz. Teoride önerilen olgular arası ilişkilerden hareketle sınanmak amacıyla ortaya konan yargı ifadelerine hipotez denir. Gözlem yoluyla bir hipotezdeki yargının doğruluğunu veya yanlışlığını saptamak amacıyla yapılan testlere sınama denir. Gözlem bir bilimsel araştırmada veri toplamak için kullanılan tekniklerin genel adıdır. Sistematik ve tekrarlanabilirliğe uygun raporlanmış gözlem süreçleri, araştırma bulgularının nesnelliği açısından önemlidir. Hipotez sınamalarda belirli bir nüfusa genellenme amacı olabilir. Nüfus; hakkında araştırma yaptığımız, belirli bir konuda niteliğini öğrenmek istediğimiz kitlenin bütünüdür. Hipotezleri sınamak için kitlenin bütününe ulaşmak her zaman mümkün olmaz veya gerekli de olmayabilir. O koşulda hipotezlerimizi örneklemden topladığımız verilerle sınarız. Örneklem nüfusun genel özelliklerini yansıtan, yani nüfusun bütününü temsil niteliği taşıyan, kâfi büyüklükteki şeçilmiş nüfus parçasıdır. 12 Belirli bir örneklemi gözlemleyerek sınadığımız hipotezler değişkenlerden hareketle kurulur. Neden sonuç ilişkisi kurulan ve karşılıklı etkileşim durum ve düzeyleri incelenen olgulara değişken denir. Belirli bir sonucun nedeni olan, yani sonucun durumu üzerinde değişime neden olan değişkene bağımsız değişken denir. Bir nedene bağlı olarak durumu değişen değişkene ise bağımlı değişken denir. Yani bağımlı değişkendeki değişim, bağımsız değişkendeki değişime bağlıdır. Bağımsız ve bağımlı değişken arasındaki ilişkinin yapısına farklı biçimlerde etki eden üçüncü grup değişkenlere aracı değişkenler denir ve moderatör ve mediatör olarak iki gruba ayrılırlar. Bağımlı ve bağımsız değişken arasında öngörülen ilişkinin yapısında değişikliğe neden olma potansiyeline sahip farklı gözlem kategorilerine moderatör değişken denir. Moderatör değişken; bağımsız ve bağımlı değişken arasındaki ilişkinin yönüne ve/veya gücüne etki eden üçüncü değişkendir. Bağımlı ve bağımsız değişken arasında gözlenen ilişkinin şiddetini, bu değişkenlerle olan farklı ilişkisi nedeniyle azaltan veya ortadan kaldıran değişkene mediatör değişken denir. Moderatör değişkenin bağımlı ve bağımsız değikenler ile arasında doğrudan bir ilişki olmamasına rağmen; mediatör değişkenin hem bağımlı hem de bağımsız değişkenle arasında anlamlı ilişki vardır. Bu haliyle moderatör değişken; bağımlı ve bağımsız değişken ilişkisinin farklı kategoriler (kadın-erkek, engelli engelsiz) için değişmesine neden olurken, mediatör değişken hem bağımlı hem de bağımsız değişkenle olan ilişkisi nedeniyle bağımlı ve bağımsız değişken arasındaki ilişkinin gücünü etkilemektedir. Teorideki önermelerden hareketle belirlenen değişkenlerle kurulan hipotezleri sınamak için seçilmiş örneklem grubu üzerinden veri toplarız. Veri; araştırmamızda incelediğimiz değişkenlerin gözlenen niteliksel veya niceliksel özelliklerine atfen saptanan değerlerdir. Araştırmacının bizzat kendi gözlemleri sonucu elde edilen verilere birincil veri denir. Araştırmacı amaçları doğrultusunda birinci elden gözlem yapar ve sonuçlarını kaydederek kendi verilerine ulaşır. Ancak bu her zaman gerekli ya da mümkün olmayabilir. Daha önce farklı araştırmaların gözlemleri sonucu elde edilmiş verilere ikincil veri denir. Bulgu; verilerin amaç doğrultusunda seçilmesi, sınıflanması ve ilişkilendirilmesiyle ulaşılan sonuçtur. Veriler ham halleriyle bulgu

olma niteliğine kavuşamazlar. Veriler amaca göre işlenerek (analiz edilerek) daha üst soyutlama seviyesine ulaşırlar ve bulgu haline gelirler. Soyutlama, gözleneni bağlamı içerisinde değerlendirmektir. Bir bulgu, bağlamından bağımsız ele alındığında anlaşılamayabilir veya daha kötüsü yanlış anlaşılabilir. Bu nedenle bilimde bulgular bilgi haline dönüştürülürken hangi bağlamla anlam yüklendikleri açıklanır. Bilgi; üst kavramlarla gerekçelendirilerek ilişkilendirilen bulgulardır. Yani bir bulgu ancak üst kavramlarla mantıksal bir kurgu içinde ilişkilendirilerek açıklandığı koşulda bilgi olma niteliğine kavuşur. Bilimsel bilgiyi diğer bilgi türlerinden ayırırken, geçerli ve güvenilir olduğu vurgulanır. Geçerlilik, bilimsel bulguların doğru olması, gerçeği göstermesidir. Güvenilirlik, tekrarlı sınamalarda aynı sonuca ulaşılmasıdır. Yani bilimsel bilgi, doğru olanı göstermeli (geçerlilik) ve bu doğru süreğen olmalıdır (güvenilirlik). Seçilen yöntemin amaca uygunluğu ve desenlemesi bulguların geçerliliği, tekrarlanabilirliği sağlayan raporlama güvenilirlik açısından önemlidir. 13

Kendimizi Sınayalım 1. Aşağıdakilerden hangisi kavramsal tanım ın taşıması gereken niteliklerden biri değildir? a. Sezgisel bir nitelik taşımalı b. Bir olguya dair olmalı c. Ortak bir karakteristik yapıyı nitelemeli d. Ortak özellikleri nitelemeli e. Ortak durumların açıklaması olmalı 2. Bilimde olguların kavramsal tanımları üzerine net bir uzlaşı olmamasının sebebi olarak aşağıdakilerden hangisi gösterilemez? a. Bilimsel çalışmaların süreğenliği b. Bilimin eleştirel yapısı c. Bilimdeki çok yönlü bakış d. Bilimsel bilginin genellenemez oluşu e. Farklı nirengi noktalarının dikkate alınması 3. Bilimdeki teori kavramı için aşağıdakilerden hangisi geçerli değildir? a. Teoriler olgulara ilişkindir b. Teoriler bilim adamları tarafından icat edilir c. Teorilerde olguların birbiriyle ilişkisi açıklanır d. Teoriler kavramsal düzeyde ortaya konur e. Teoriler doğada var olan oluşlarla ilgilidir 4. Teoride önerilen olgular arası ilişkilerden hareketle sınanmak amacıyla belirtilen yargı ifadelerine ne denir? a. Örneklem b. Gözlem c. Kavramsal tanım d. Olgu e. Hipotez 5. Aşağıdakilerden hangisi bilimsel araştırmadaki alternatif gözlem yollarından biri değildir? a. Laboratuvar deneyi b. Alan deneyi c. Yapılandırılmış görüşme d. Rüyalar e. Odak grup görüşmesi 14 6. Bilimsel araştırmalarda; hakkında araştırma yaptığımız, belirli bir konuda niteliğini öğrenmek istediğimiz kitlenin bütününe ne denir? a. Nüfus b. Örneklem c. Kapsam d. Genel e. Tüm 7. Belirli bir sonucun nedeni olan, yani sonucun durumu üzerinde değişime neden olan değişkene ne denir? a. Bağımlı değişken b. Bağımsız değişken c. Moderatör değişken d. Mediatör değişken e. Aracı değişken 8. Aşağıdakilerden hangisi en üst soyutlama seviyesindedir? a. Birincil veri b. İkincil veri c. Bulgu d. Bilgi e. Gözlem 9. Bilimsel bilginin doğru olanı gösterme niteliğine ne ad verilir? a. Geçerlilik b. Güvenilirlik c. Sınanabilirlik d. Genellenebilirlik e. Tekrarlanabilirlik 10. Aşağıdakilerden hangisi bilimsel bilginin geçerliliğini sağlamak için dikkate alınan unsurlardan biri değildir? a. Yöntemin amaca uygunluğu b. Örneklemin uygunluğu c. Örnekleme tekniğinin uygunluğu d. Analizlerin uygunluğu e. Birincil veri kullanımı

Kendimizi Sınayalım Yanıt Anahtarı 1. a Yanıtınız yanlış ise Giriş başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 2. d Yanıtınız yanlış ise Bilim Nedir? başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 3. b Yanıtınız yanlış ise Teori Nedir? başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 4. e Yanıtınız yanlış ise Hipotez ve Sınama Nedir? başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 5. d Yanıtınız yanlış ise Gözlem Nedir? başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 6. a Yanıtınız yanlış ise Nüfus ve Örneklem Nedir? başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 7. b Yanıtınız yanlış ise Bağımlı, Bağımsız ve Aracı Değişken Nedir? başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 8. d Yanıtınız yanlış ise Veri, Bulgu, Bilgi ve Soyutlama Nedir? başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 9. a Yanıtınız yanlış ise Geçerlilik ve Güvenilirlik Nedir? başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. 10. e Yanıtınız yanlış ise Geçerlilik ve Güvenilirlik Nedir? başlıklı konuyu yeniden gözden geçiriniz. Sıra Sizde Yanıt Anahtarı Sıra Sizde 1 Uçak havalanırken gözlediğiniz şehre yönelik izlenimlerinizi uçağın farklı yüksekliklerinden hareketle anlattığınız koşulda çok farklı cevaplar vereceksiniz. Aynı şehir anlatılmasına rağmen birbirinden farklı anlatımlar oluşması doğaldır. Anlatımlarınızın doğru/geçerli olabilmesinin yolu, şehri nitelerken bulunduğunuz yüksekliği, bakış açınızı, anlatırken dikkate aldığınız kriterleri dürbün ya da çıplak göz gibi nasıl bir gözlem aracı kullandığınızı, şehirle ilgili daha önce hangi bilgilere sahip olduğunuzu açıklamaktır. Bu açıklamalar anlatımın hangi koşullar altında, nasıl, ne amaçla, hangi kapsamda, kim tarafından, hangi ölçme aracıyla yapıldığına açıklık getirir. Tekrarlanabilirliği ve sınanabilirliği sağlar. Tekrarlanabilirlik ve sınanabilirlik, anlatımların doğru veya geçerli olmasını sağlar. Sıra Sizde 2 Bağımsız değişken olan yeme miktarıyla, bağımlı değişken olan kilo miktarı arasındaki ilişkinin yapısında değişime neden olan mediatör değişkenlere örnek olarak; yemeğin lezzetine yönelik algı, yemeğe başlarkenki açlık düzeyi gösterilebilir. Aynı ilişkisel yapıda değişime neden olan moderatör değişkenlere örnek olarak, cinsiyet, yemeğin kalori değerleri gösterilebilir. Bu iki değişken arasındaki ilişkiye anne baskısı mediatör, hormon düzensizliği moderatör değişken olarak etki edebilir. Elbette bu öngörüleri analizlerle sınamak gerekir. Yararlanılan Kaynaklar Baron, R. M. ve Kenny, D. A. (1986). The Moderator-Mediator Variable Distinction in Social Psychological Research: Conceptual, Strategic and Statistical Considerations. Journal of Personality and Social Psychology, 51(6), 1173-1182. 15

2 Amaçlarımız Bu üniteyi tamamladıktan sonra; Bilimsel bilginin diğer bilgi türlerinden neden farklı olduğunu açıklayabilecek, Bilimsel bilginin temel niteliklerini sıralayabilecek, Bilimsel araştırma sürecinin aşamalarını açıklayabilecek, Bilimsel araştırmada nesnellik yaklaşımın nasıl sağlanabileceğini anlatabilecek bilgi ve becerilere sahip olabilirsiniz. Anahtar Kavramlar Bilgi Kaynakları Bilimsel Bilgi Amaç Literatür Yöntem Sınırlılık Nesnellik Kapsam İçindekiler Giriş Bilimsel Bilginin Ayırt Edici Özellikleri Bilimsel Araştırmada Amaç Bilimsel Araştırmada Literatür Taraması ve Sunumu Bilimsel Araştırmada Kapsam Bilimsel Araştırmada Yöntem Bilimsel Araştırmada Sınırlılık Bilimsel Araştırmada Nesnellik 16

Bilimsel Bilginin Niteliği GİRİŞ Akademi çatısı altında öğrenim gören öğrenciler aldıkları derslerde edindikleri bilgilerin doğru olduğunu düşünür ve güven duyarlar. Oysa farklı bilgi kaynaklarından gelen başka türlü bilgiler, akademisyenler tarafından aktarılan ve ders kitaplarında raporlanmış bilgilere kıyasla daha şüpheyle karşılanır. Bunun nedenini hiç düşündünüz mü? Neden bölümünüzün ders kitaplarında yazan bilgilere tereddütsüz güveniyorsunuz? Televizyon kanallarının ana haber bültenlerinde kulağınıza çalınan şu tip anonsları hatırlayın: Amerika nın X üniversitesinde görevli bilim adamlarının yaptığı bir araştırmaya göre orta yaşlı insanların ihtiyaç duydukları ortalama uyku süresinin Y olduğu tespit edilmiştir. Veya; Avrupalı bilim adamlarının yaptığı bir araştırmaya göre, anne babaların çocuk iletişiminde otoriter ve ceza verici olmaktan çok hoşgörülü ve özgürlükçü yaklaşımı benimsemesinin çocuğun zeka gelişimini daha olumlu etkilediği tespit edilmiştir. Bu haberlere diğerlerinden daha çok güven atfetmenizin nedeni nedir? Bu güvenin nedeni, size ulaşan bu bilgilerin bilimsel nitelikli olduğunu düşünmenizdir. Bilimsel bilginin daha güvenilir olduğu, insanlar arasında genel kabulünün daha yüksek olduğu açıktır. Peki acaba bilimsel olduğu için bu kadar sorgusuz kabullendiğimiz bilimsel bilgi nasıl bir niteliği sahiptir? Bilimsel bilgiyi bu kadar geçerli ve güvenilir kılan nedir? Ders kitaplarınızda yer alan bilimsel bilgiler; uzun ve birikimli taramalar, titiz tasarımlar, sistematik gözlem süreçleri, derlenen verilerin analizlerinin ardından ulaşılan bulguların, tekrar ve tekrar sentezlenerek sınanmalarını mümkün kılacak yapıdaki raporlamalarla ince bir imbikten süzülüp gelmektedir. Bilimsel bilginin taşıdığı ve taşıması gereken nitelikleri bilmek, tüm akademik hayat boyunca yapacağınız okumalar ve değerlendirmelerle beslenecek öğrenme süreciniz için rasyonel bir zemin oluşturacaktır. Dahası akademik hayat dışında karşılaşacağınız ve/veya üretmek zorunda kalabileceğiniz bilgilerin değerlendirilmesi anlamında da ayırt edici olacaktır. Bu ünitede öncelikle bilimsel bilgiyi diğer bilgi türlerinden farklı kılan ayırt edici özellikler açıklanmaktadır. Ardından bilimsel araştırma tasarımlarının hangi amaçlarla yapılabildiği, geçmiş bilimsel çalışmaların nasıl tarandığı ve bu taramaların nasıl sunulduğu anlatılmaktadır. Bilimsel araştırmada kapsam belirlemenin önemi ve bunun yöntem açısından neden önemli olduğu, bilimdeki alternatif metodolojik yaklaşımlar örneklenerek verilecektir. Bilimsel bilginin temel niteliklerinden olan nesnelliliğin ne olduğu ve nasıl sağlanabileceği ve genellemenin öneminden bahsedilecektir. Bu ünitede bilimsel bilginin niteliğine dair yapılan açıklamalar pozitivist metodoloji kapsamında değerlendirilmelidir. BİLİMSEL BİLGİNİN AYIRT EDİCİ ÖZELLİKLERİ İnsanların yaşadıkları dünyayı anlayabilmek, davranışlarını istendik sonuçlar elde edecek şekilde yönlendirebilmek ve böylece hedeflerine ulaşmak için bilgiye ihtiyaçları vardır. Dağarcığınızda pek çok farklı kaynaktan edinilmiş pek çok farklı bilgi vardır. Örneğin dünyada iyi insan olmanın ve iyi şeyler yapmanın ahirette cennete gitmek için gerekli olduğu, dini önermelerden gelen bir bilgidir. Pek çok insan için hayat içinde davranışlarını belirleyici bir referans olabilir. Büyükler başlamadan yemeğe başlamamak gerektiğini öğrenmiş olabilirsiniz. Bu bilgi size gelenekler yoluyla aktarılmıştır. Bir gün size büyükbabanız, iyi bir evlilik hayatı için tuş olmayı baştan kabul etmek gerektiğini söylemiştir ve 17