HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU HUKUKİ MÜZAKERE TOPLANTISI RAPORU TOPLANTI YERİ : MIRACLE RESORT OTEL TOPLANTI TARİHİ : 23-25 Kasım 2012 GRUP ADI KONU GRUP BAŞKANI GRUP SÖZCÜSÜ : İdare 1.Grup : DANIŞTAY 2. DAİRE KONULARI : Kemalettin İŞLEK : İrfan ÇAKMAK TOPLANTI RAPORU ATAMA ve ZORUNLU YER DEĞİŞTİRMEYE İLİŞKİN UYUŞMAZLIKLAR Okul müdürlüğü, müdür başyardımcılığı ve müdür yardımcılığı görevlerinin, 657 sayılı Yasanın 88 inci maddesi kapsamında ikinci görev kapsamında yapılan görevlendirme niteliğinde olduğu dikkate alındığında, il içinde olmak ve Vali tarafından tesis edilmek kaydıyla, öğretmenlikten anılan görevlere, anılan görevlerden de öğretmenliğe atama/atamama işlemlerine karşı açılan davaların 2577 sayılı Yasa nın 45 inci maddesi uyarınca İtiraz merciinin Bölge İdare mahkemesi olması gerektiği sonucuna varılmıştır. Aynı sebeplere dayanan naklen atama işlemi ile disiplin cezası ve ceza yargılama ilişkisi tartışılmış, atama işleminin sebebi olan kamu yararı ve hizmet gerekleri koşulları ile disiplin hukuku ve ceza hukuku ilkelerinin farklılığı göz önüne alındığında atama işleminin kendi koşulları çerçevesinde, disiplin cezası ve ceza yargılamasından bağımsız değerlendirilebileceği sonucuna varılmıştır. 5442 sayılı Yasa uyarınca Valinin onayı ile tekemmül etmesi gereken bireysel işlemlerde, bu onayın bir sureti getirtilmek suretiyle anılan onayın adı geçen Kanun un ön gördüğü şekilde bizzat vali veya vali vekili tarafından imzalanıp imzalanmadığı hususunun tespit edilmesi gerektiği hususu vurgulanmıştır. 1/7
Anadolu Lisesi Öğretmenliğine atanabilmek için 2000 yılı ve sonrasında ilgili sınavı kazanmış olmanın gerektiği, 2000 yılı öncesi için ise, matematik ve fen grubu branşlarında Bakanlıkça, diğer branşlarda Valilikçe atananların kazanılmış hakkının olduğu belirtilmiştir. Bu durumda 2000 yılı öncesinde matematik ve fen grubu branşlarında Valilikçe Anadolu lisesine atananların kazanılmış hakkının olmadığı sonucuna varılmıştır. 09.08.2011 tarihli Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama Ve Yer Değiştirmelerine İlişkin Yönetmelik değişikliği öncesinde, eğitim kurumu müdürünün zorunlu yer değiştirme kapsamında resen aynı veya daha üst tipteki eğitim kurumuna atanmasının yapılması gerektiği, alt tipteki eğitim kurumlarına ancak eğitim kurumu müdürünün isteği olması halinde yapılabileceği, müdür başyardımcıları ile müdür yardımcıları için ise, kurum tipi öngörülmediğinden alt ve üst tipteki eğitim kurumlarına atanabildikleri hususlarının vurgulandığı, Aynı Yönetmeliğin 22. maddesinde yer alan 5 yıllık ve 8 yıllık çalışma sürelerinin hesaplanması ile ilgili olarak; Görev yapılan eğitim kurumunun adının, fiziki yapısının, yerinin ve özelliklerinin değişmesi, birleşmesi, dönüştürülmesi nedeniyle haklarında yeniden kararname düzenlenen yöneticilerin söz konusu değişiklikten önceki ve sonraki çalışma süreleri ile seçimlere katılmak amacıyla istifa eden yöneticinin seçimleri müteakip yeniden aynı okula atanması durumunda istifadan önceki ve sonraki hizmet sürelerinin toplanacağı, Kadrolarının bulunduğu eğitim kurumu dışında görevlendirilen yöneticiler bakımından, görevlendirildikleri eğitim kurumunda geçen çalışma süreleri kadronun bulunduğu eğitim kurumunda geçmiş gibi sayılacağı ve kadronun bulunduğu eğitim kurumuna ilk atamadan itibaren sürenin hesaplanacağı, Yöneticinin görev yaptığı eğitim kurumundan başka bir kuruma atamasının yapılması üzerine açılan dava sonucunda verilen iptal kararı üzerine önceki eğitim kurumuna yeniden dönmesi halinde çalışma süresi hesaplanırken, yöneticinin ilk atamadan yargı kararına konu olan atamaya kadar geçen çalışma süresi ile iptal kararı üzerine yeniden aynı okula döndükten sonra geçen çalışma sürelerinin toplanacağı değerlendirmesi yapılmıştır. 2/7
atama ; Anılan Yönetmeliğin aynı maddesinin alan ve aylık karşılığı okutulacak derse göre -09.08.2011 tarihli yönetmelik değişikliğinden önce genel liseler ile ilköğretim okullarına atama yapılabilmesi için söz konusu okulda alanının bulunması veya Talim ve Terbiye Kurulu Kararlarına göre aylık karşılığı okutabileceği dersin bulunması gerekmekte olduğu, meslek liseleri bakımından ise, meslek lisesine yönetici olarak atanabilmek için söz konusu eğitim kurumuna atölye, laboratuar veya meslek dersleri öğretmeni olarak atanabileceği bir alan öğretmeni olması gerektiğini, dolayısı ile aylık karşılığı okutulacak dersin bulunup bulunmaması meslek liselerine yönetici olarak atananlar bakımından önem arz etmediği, 09.08.2011 tarihli değişiklikten sonra ise; bütün eğitim kurumlarında atanmak istenilen eğitim kurumuna Talim ve Terbiye Kurulu Kararlarına göre alanı itibariyle öğretmen olarak atanabilecek bir alan öğretmeni olma şartı getirildiğinden, aylık karşılığı okutabileceği dersin bulunması yeterli olmamaktadır. Yani Türkçe Öğretmeni liselere, Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni de ilköğretim okullarına yönetici olarak atanmaları mümkün değildir. Ancak Fizik, Kimya, Matematik gibi alan öğretmenlerinin meslek liselerine yönetici olarak atanmalarının önü açıldığı değerlendirilmiştir. Yargı kararının uygulanması kapsamında yapılan atamalar ile ilgili olarak, -Yapılan atama işlemine karşı açılan davalarda iptal kararı verilmesi durumunda mahkeme kararının gerekçesine göre idarece yeniden işlem tesis edilmesi gerekmektedir. Başka bir ifadeyle mahkeme kararının gerekçesi 5 veya 8 yıllık sürenin doldurulmadığı yönünde ise önceki okuluna geri döndürülmesi gerekirken, kararın gerekçesi uygun olan kurum tipine atanmadığı veya alanına uygun okula atanmadığı yönünde ise gerekçe dikkate alınarak yöneticinin atanabileceği uygun okul bulunması halinde başka okula atamasının yapılması gerektiği, -Başkası tarafından açılan davalar soncunda verilen iptal kararlarının uygulanması nedeniyle atamalar geriye doğru zincirleme olarak iptal edilirken, yargı kararı üzerine dönen şahsın yerine atanan yönetici tercihte bulunmuş ise atandığı tercihten sonra gelen tercihleri varsa o tercihlerinin değerlendirilmesi ve bu tercihlerinden birine atanamaması halinde önceki okuluna döndürülmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. 3/7
UZMAN ÖĞRETMENLİK -Anayasa Mahkemesinin iptal kararı üzerine alanında veya eğitim bilimleri alanında Tezli Yüksek Lisans yapan öğretmenlere kıdemine ve yüksek lisansı bitirdiği tarihe bakılmaksızın uzman öğretmenlik unvanının tanınması gerektiği, -Alanında ifadesiyle ilgilinin hali hazırda görev yaptığı branşının anlaşılması gerektiğinden, mahkemelerce karar verilirken bu hususların araştırılarak davaların sonuçlandırılmasının Danıştay Kararları uyarınca daha isabetli olacağı düşünülmüştür. SİCİLLER KONUSUNDA; Yargı kararlarıyla iptal edilen bir sicil raporu sonucunda, anılan sicil raporlarının garez veya özel maksatla gerçeğe aykırı olarak düzenlendiğine dair hukuken ispatlanmış kesin bir delil ya da somut bilgi ve belge olmaması halinde sözkonusu sicilin son üç yılın aritmetik ortalaması alınarak değil, sıralı amirlerce iptal kararının gerekçesi dikkate alınmak suretiyle yeniden düzenlemesi gerektiği vurgulanmıştır. Mülki İdare Amiri Değerlendirme Raporunun tek başına dava konusu edilemeyeceği, ancak ilgili tarafından aynı yıl siciliyle birlikte dava konusu edilebileceği, orta ve iyi olarak düzenlenen sicillerde doğrudan dava açılması gerektiği, bu hususta 2577 sayılı Kanun un 11. Maddesi kapsamında bir başvurunun söz konusu olamayacağı, üçüncü sicil amirinin yetkisini, olumlu doldurulan sicili olumsuz hale getirilecek biçimde kullanamayacağı yolundaki içtihatlar değerlendirilmiştir. PARASAL HAKLAR; Vekâlet aylığına ve vekalet edilen kadronun zam ve tazminatına hak kazanılabilmesi için, 657 sayılı Kanun un 86. Maddesinde öngörülen biçimde boşalmış olan kadroya yapılacak atamanın asil atamaya yetkili makam tarafından yapılması gerektiği hususu vurgulanmıştır. Bu bağlamda asili atamaya yetkili olmayan makam tarafından yapılan vekaleten görevlendirme veya tedviren görevlendirme nedeniyle vekalet ücreti ödenmesine imkan bulunmadığı hususu belirtilmiştir. 4/7
- Hataen kamu görevlisine yapılan fazla ödemeler nedeniyle meydana geldiği ileri sürülen zararın 5018 sayılı Kanun kapsamında bir zarar olmadığı, - İşlemin icrai nitelikte olduğu - Uyuşmazlığın 1973 tarihli İBKK doğrultusunda çözümlenmesi gerektiği hususu değerlendirilmiştir. PERFORMANS DEĞERLENDİRME VE GELİŞTİRME FORMU Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Teftiş Kurulu Yönetmeliğinin, Performans Değerlendirme ve Geliştirme Formları başlıklı 33.maddesinde Performans değerlendirme ve geliştirme formu; denetlenen hâkim ve savcıların denetim dönemi içerisindeki performanslarının değerlendirilmesi ve geliştirilmesine yönelik belge olduğu, söz konusu belge, denetimin başladığı gün itibarıyla görevde bulunanların, o yerdeki hizmet süresinin altı ayı aşması hâlinde haklarında performans değerlendirme ve geliştirme formu düzenlendiği, Denetime başlanılan tarih dikkate alınarak, o mahalden ayrılmalarından itibaren üç ay geçmeyenler hakkında da performans değerlendirme ve geliştirme formu tanzim edildiği, Performans değerlendirme ve geliştirme formunun düzenlenmesinde; mükemmel, (95 100 arası) beklenenin üstünde (80-94 arası), beklendiği kadar (70-79 arası), gelişme gerekli (40-69 arası) ve yetersiz (0 39 arası) şeklindeki beşli ölçek sistemine göre değerlendirme yapıldığı görülmüştür. Önceki Hal Kağıdı ile şu anda tanzim edilen Performans Değerlendirme ve Geliştirme formu karşılaştırılmış, bunun sonucunda önceki hal kağıdında ilgili hakimlerin doğum yeri, çocuklarının okuduğu okul gibi özel hususlara yer verilirken yeni düzenlenen performans değerlendirme ve geliştirme formunda bu ibarelerin çıkartıldığı, eski hal kağıdında ilgili hakimin kişisel ve sosyal özelliklerine ilişkin haneler yer almakta iken, yeni düzenlemede kişisel ve sosyal özelliklere ilişkin değerlendirmeden vazgeçildiği görülmüştür. 5/7
Performans Değerlendirme ve Geliştirme Formundaki fonksiyonel yetkinliklere ilişkin haneler yeniden gözden geçirilerek tekrar mahiyetinde olan hane sayılarının azaltılmasının uygun olacağı düşünülmüştür. USULİ KONULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ -Görüşme tutanağı ile kararın tam olarak uyuşması gerektiği, emsal nitelikteki dosyalarda her bir dava dilekçesindeki istemlerin kontrol edilmesi, ikinci dilekçe ve savunmalarda yer alan duruşma istemlerine dikkat edilmesi gerektiği vurgulanmak suretiyle bu yönlerden yapılabilecek usuli bozmaların önüne geçilmesi hedeflenmiştir. -Kararların ve görüşme tutanaklarının UYAP ortamında elektronik imza ile imzalanması nedeniyle Danıştay Dairelerinin görüşme tutanağı ve kararlardaki imza eksikliğinden dolayı kararı bozmak yerine dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesi suretiyle eksikliğin tamamlanmasının daha uygun olacağı düşünülmüştür. -Dava dilekçelerindeki taleplerin dikkatli tetkikata tabi tutularak ve davacıların talepleri hakkında eksiksiz hüküm kurulmasına özen gösterilmesi gerektiği, (örneğin yasal faiz istemlerini kararda değerlendirilmesi), -Mahkeme kararlarında, dilekçe ve savunmalarda öne sürülen iddialara ayrıntılı yer verilmesinin önemi üzerinde durulmuştur. -Yargılama sürecinin uzamaması açısından seri davalarda pilot bir dosya belirlenip dosyanın Danıştay ve Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesi ve Danıştay ve Bölge İdare Mahkemesince bu kararın belli bir süre içinde temyizen ve itirazen karara bağlanması yönünde yasal mevzuatın oluşturulması, - Bölge İdare Mahkemeleri arasında çıkacak içtihat farklılıklarını giderilmesine yönelik hukuki mekanizma kurulması, ayrıca Bölge İdare Mahkemesi kararlarına karşı ısrar hakkı verilmesi yolunda yasal düzenleme yapılması gerektiği üzerinde durulmuştur. - Dava açma süresi bakımından Anayasa Mahkemesinin verdiği iptal kararları ile Danıştay ca verilen iptal kararlarının ilgililere 2577 sayılı Kanun un 10.maddesi kapsamında 6/7
yeni bir başvuru hakkı tanıdığına ilişkin içtihat tartışılmış, bu kapsamda yapılan başvuruların 10 yıllık süre içinde yapılabileceği sonucuna varılmıştır. -659 sayılı KHK nın ilgili hükümleri uyarınca Hukuk Müşavirliğince takip edilen ve anılan kanun hükmünde kararnamenin yürürlüğe girdiği 02.11.2011 tarihinden önce tekemmül etmiş olan ve bu tarihten itibaren karara bağlanarak ret ile sonuçlanan davalarda ilgili idareler lehine avukatlık ücretine hükmedilmesi gerektiği -Valilik veya Kaymakamlık husumetiyle görülen davalarda söz konusu davaların Hukuk Müşavirliği, hukuk birim amirleri veya muhakemat müdürleri tarafından takip edilmesi halinde 659 sayılı KHK uyarınca ilgili idareler lehine avukatlık ücreti verileceği, -İdari Yargıda davanın ihbarının re sen yapılması nedeniyle yargılama esnasında verilen karar da etkileneceği düşünülen üçüncü kişilere ihbarın yapılması, 3. kişilerin bu şekilde müdahale talebinde bulunma hakkı sağlanarak daha etkin ve verimli yargılamanın yapılmasının sağlanacağı, -İdari Yargının kendine özgü yapısı gereği davanın her aşamasında (temyiz ve itiraz) müdahale talebinde bulunulabileceği, -Esas itibarıyla, tazminat davası niteliğinde olan ve içeriği itibarıyla miktarı tek hakim sınırını geçmeyeceği açıkça belli olan, ancak iptal davası olarak açılmış bulunan davaların Heyetçe değil tek hakim tarafından incelenmesi suretiyle Danıştay dava dairelerinin dosya yükünün hafifletileceği hususu tartışılmıştır. 7/7