OBEZ BİREYLERDE BENLİK SAYGISI, SOSYAL GÖRÜNÜŞ KAYGISI VE VÜCUT ALGISI

Benzer belgeler
Nedenleri tablo halinde sıralayacak olursak: 1. Eksojen şişmanlık (mutad şişmanlık) (Bütün şişmanların %90'ı) - Kalıtsal faktörler:

MERVE SAYIŞ TUĞBA ÇINAR SEVİM KORKUT MERVE ALTUN

Bilindiği üzere beslenme; anne karnında başlayarak yaşamın sonlandığı ana kadar devam eden yaşamın vazgeçilmez bir ihtiyacıdır

Obezite Nedir? Harun AKTAŞ - Trabzon

SAĞLIKLI OBEZLERDE FİZYOTERAPİ VE REFLEKSOLOJİ UYGULAMALARININ ZAYIFLAMAYA ETKİSİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

(İnt. Dr. Doğukan Danışman)

OBEZİTE Doç. Dr. Erdal Vardar 46. UPK

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından da obezite, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır.

OBEZİTE VE DEPRESYON. Prof. Dr. Aylin Ertekin Yazıcı Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD.

Şişmanlık (obezite); sağlığı bozacak düzeyde vücutta yağ miktarının artmasıdır.

OBEZİTE NEDİR? Erkeklerde %20,5 Kadınlarda ise % 41,0 Toplamda % 30,3 olarak bulunmuştur. İstanbul 33,0 Orta Anadolu 32,9

Bariatrik cerrahi amacıyla başvuran hastaların depresyon, benlik saygısı ve yeme bozuklukları açısından değerlendirilmesi

raşitizm okul çağı çocuk ve gençlerde diş çürükleri büyüme ve gelişme geriliği zayıflık ve şişmanlık demir yetersizliği anemisi

Vücut yağ dokusunun aşırı artışı olarak tanımlanır. Ülkemizde okul çağındaki çocuk ve adolesanlarında obezite oranı % 6-15 dolaylarındadır.

ŞİZOFRENİ HASTALARINDA TIBBİ(FİZİKSEL) HASTALIK EŞ TANILARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Tedaviye Başvuran İnfertil Çiftlerde Kaygı, Öfke, Başa Çıkma, Yeti Yitimi Ve Yaşam Kalitesinin Değerlendirilmesi

Şebnem Pırıldar Ege Psikiyatri AD.

Çocukluk Çağı Obezitesi

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR?

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HUZURSUZ BACAK SENDROMU, UYKU KALİTESİ VE YORGUNLUK ( )

HEMODİYALİZ HASTALARINDA HASTALIK ALGISI ÖLÇEĞİNİN KLİNİK SONUÇLAR İLE İLİŞKİSİ

Gebelikte Ayrılma Anksiyetesi ve Belirsizliğe Tahammülsüzlükle İlişkisi

ALZHEİMER ve HALK SAĞLIĞI. Doç. Dr. Suphi VEHİD

Melek ŞAHİNOĞLU, Ümmühan AKTÜRK, Lezan KESKİN. SUNAN: Melek ŞAHİNOĞLU. Malatya Devlet Hastanesi Uzman Diyabet Eğitim Hemşiresi

KANSER HASTALIĞINDA PSİKOLOJİK DESTEĞİN ÖNEMİ & DEPRESYON. Uzm. İletişim Deniz DOĞAN Liyezon Psikiyatri Yük.Hem.

Kronik Böbrek Hastalarında Eğitim Durumu ve Yaşam Kalitesi. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Kliniği, Prediyaliz Eğitim Hemşiresi

HOŞGELDİNİZ. Diaverum

Hipertansiyon. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015

OBEZ BİREYLERDE BENLİK SAYGISI, BEDEN ALGISI VE TRAVMATİK GEÇMİŞ YAŞANTILAR

BARİATRİK AMELİYATLARIN KİLO VERMENİN ÖTESİNDE 7 ÖNEMLİ YARARI

HEMODİYALİZ VE PERİTON DİYALİZİ UYGULANAN HASTALARIN BEDEN İMAJI VE BENLİK SAYGISI ALGILARININ KARŞILAŞTIRILMASI

AKUT LENFOBLASTİK LÖSEMİ TANILI ÇOCUKLARIN İDAME TEDAVİSİNDE VE SONRASINDA YAŞAM KALİTELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ. Dr. Emine Zengin 4 mayıs 2018

ADOLESANA VERİLMESİ GEREKEN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ. Doç Dr Müjgan Alikaşifoğlu

Obsesif KompulsifBozukluk Hastalığının Yetişkin Ayrılma Anksiyetesiile Olan İlişkisi

Üniversite Hastanesi mi; Bölge Ruh Sağlığı Hastanesi mi? Ayaktan Başvuran Psikiyatri Hastalarını Hangisi Daha Fazla Memnun Ediyor?

ÇALIŞMAYAN KADINLARIN SAĞLIKLI YAŞAM BİÇİMİ DAVRANIŞLARI, SOSYAL GÖRÜNÜŞ KAYGISI VE FİZİKSEL AKTİVİTEYE KATILIMLARINI ENGELLEYEN FAKTÖRLER Zekai

OBEZİTE DİYABET VE METABOLİK HASTALIKLAR DAİRE BAŞKANLIĞI

SAĞLIĞIN GELİŞTİRİLMESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TÜRKİYE BEDEN AĞIRLIĞI ALGISI ARAŞTIRMASI

Prediyaliz Kronik Böbrek Hastalarında Kesitsel Bir Çalışma: Yaşam Kalitesi

Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu Diyabetik Ayağa Nasıl Bakıyor? Sağlık Bakanlığı Görüşü. Prof. Dr. Nurhan İNCE Türkiye Halk Sağlığı Kurumu

VÜCUT KOMPOSİZYONU VE EGZERSİZ PROGRAMLAMA

Cinsiyet: Östrojenin yağ dokusunu artırıcı etkisi nedeniyle her vücut ağırlığı birimi için kadınlar erkeklerden daha fazla yağ içermektedir.

KARŞIYAKA HİPERTANSİYON PREVALANS VE FARKINDALIK (KARHİP) ÇALIŞMASI

Özel Bir Hastanede Diyabet Polikliniğine Başvuran Hastalarda İnsülin Direncini Etkileyen Faktörlerin Araştırılması

DSM-5 Düzey 2 Somatik Belirtiler Ölçeği Türkçe Formunun güvenilirliği ve geçerliliği (11-17 yaş çocuk ve 6-17 yaş anne-baba formları)

SAĞLIKLI YAŞAM VE EGZERSĐZ. Prof. Dr. Erdal ZORBA

OBEZİTE İLE MÜCADELE VE KONTROL PROGRAMI & TÜRKİYE DİYABET KONTROL PROGRAMI -TGDF-

SANAYİDE ÇALIŞAN GENÇ ERİŞKİN ERKEKLERİN YAŞAM KALİTESİ VE RİSKLİ DAVRANIŞLARININ BELİRLENMESİ

OBEZİTENİN NEDENİ GELİŞİMİ VE ENERJİ DENGESİ

14 Kasım Dünya Diyabet Günü. Kadınlar ve Diyabet: Sağlıklı bir gelecek hakkımız

Obezite ve Yeme Alışkanlıklarının Psikolojik Temelleri

Doç.Dr.Berrin Karadağ Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Geriatri

Özgün Problem Çözme Becerileri

İLK 1000 GÜNDE UYGULANAN BESLENME POLİTİKALARI VE GELECEK NESİLLERE ETKİSİ

T.C. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı

Prof.Dr. Muhittin Tayfur Başkent Üniversitesi SBF, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

TEMEL, İLK 3 YILDA ATILIYOR!

1. İnsan vücudunun ölçülerini konu edinen bilim dalı aşağıdakilerden hangisidir?

LAPAROSKOPİK SLEEVE GASTREKTOMİ SONRASI METBOLİK VE HORMONAL DEĞİŞİKLİKLER

[BİROL BAYTAN] BEYANI

BESLENME İLKELERİ BESLEME, BESİN ÖĞESİ VE SAĞLIK

HEMODİYALİZ HASTALARININ GÜNLÜK YAŞAM AKTİVİTELERİ, YETİ YİTİMİ, DEPRESYON VE KOMORBİDİTE YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetin Kadın Sağlığına Etkileri. Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi

YOĞUN BAKIM HEMŞİRELERİNİN İŞ YÜKÜNÜN BELİRLENMESİ. Gülay Göçmen*, Murat Çiftçi**, Şenel Sürücü***, Serpil Türker****

Yaşam kalitesini olumsuz etkileyen, Önlenebilen veya geciktirilebilen bir hastalıktır.

SAĞLIKLI YAŞAM VE BESLENME ALIŞKANLIKLARI BİLGİ FORMU

Bir Üniversite Hastanesinin Yoğun Bakım Ünitesi Hemşirelerinde Yaşam Kalitesi, İş Kazaları ve Vardiyalı Çalışmanın Etkileri

Türkiye Diyabet Prevalans Çalışmaları: TURDEP-I ve TURDEP-II

18 Y A Ş Ü S T Ü B İ R E Y

DAVRANIŞSAL KİLO KONTROLÜ VE PSİKOLOJİK FAKTÖRLER - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

TND Böbrek Sağlığı Otobüsü

Dr. Bekir KESKİNKILIÇ

Kilo verme niyetiyle diyet tedavisinin uygulanamayacağı durumlar nelerdir? -Hamilelik. -Emziklik. -Zeka geriliği. -Ağır psikolojik bozukluklar

OBEZİTEYİ ANLAMAK! FAZLA KİLO İLE OBEZİTE ARASINDAKİ FARK NEDİR?

Gebelikte beden kitle indeksi ve kilo değişimi ile albuminüri arasındaki ilişki

KARACIGERINI KORU SIGORTAYI ATTIRMA!

KADIN VE AİLE SAĞLIĞI HİZMETLERİ İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER DAİRE BAŞKANLIĞI SAĞLIK VE HIFZISSIHHA MÜDÜRLÜĞÜ

OBEZİTE ÇOCUK SAHİBİ OLMA ORANINI AZALTIYOR! AKŞAM GAZETESİ

YETİŞKİNLERDE MADDE BAĞIMLILIĞI DOÇ. DR. ARTUNER DEVECİ

OKUL ÇAĞINDA BESLENME

Orta yaş kadınların çoğu için psikososyal ve fiziksel semptomlarla ilişkili olarak reprodüktif dönemin sonu ve menopozun başlangıcını gösterir

ADÖLESAN ÇAĞINDAKİ ÇOCUKLARIN - VELİLERİN VE ÖĞRETMENLERİN OBEZİTE DURUMLARI İLE BESLENME ALIŞKANLIKLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

Dünyanın En Önemli Sağlık Sorunu: Kronik Hastalıklar. Dr. H. Erdal Akalın, FACP, FIDSA, FEFIM (h)

Dr. Nilgün Çöl Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD. Sosyal Pediatri BD.

BİR BAKIŞTA SAĞLIK -AVRUPA

Gebelere Antenatal Dönemde Verilen Eğitimin Fetal Bağlanma, Doğum Algısı ve Anksiyete Düzeyine Etkisi. Ebe Huriye Güven

KESİTSEL ARAŞTIRMALAR

MUTLU ÇOCUKLAR DERNEĞİ

HEMODİYALİZ HASTALARININ HİPERTANSİYON YÖNETİMİNE İLİŞKİN EVDE YAPTIKLARI UYGULAMALAR

OBEZİTENİN YOL AÇTIĞI SAĞLIK SORUNLARI

PSİKOLOJİK BOZUKLUKLAR. PSİ154 - PSİ162 Doç.Dr. Hacer HARLAK

Beslenme Sorunlarıyla Mücadele: Gizli Açlık, Hidden Hunger

Hipertansiyon ve Kronik Böbrek Hastalığı

YAŞLILIKTA SIK GÖRÜLEN HASTALIKLAR. Prof. Dr. Mehmet Ersoy

Dr. İhsan ESEN Fırat Üniversitesi Hastanesi Çocuk Endokrinolojisi Kliniği

İnfektobezite: Çocuklardaki Obezitede Adenovirüslerin Rolü

YAŞLI DEĞERLENDİRME FORMU. Boy/kilo / BKİ):

Transkript:

T.C DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI OBEZ BİREYLERDE BENLİK SAYGISI, SOSYAL GÖRÜNÜŞ KAYGISI VE VÜCUT ALGISI Dr. NİYAZİ YILMAZ UZMANLIK TEZİ İZMİR 2015

T.C DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ AİLE HEKİMLİĞİ ANABİLİM DALI OBEZ BİREYLERDE BENLİK SAYGISI, SOSYAL GÖRÜNÜŞ KAYGISI VE VÜCUT ALGISI Dr. NİYAZİ YILMAZ UZMANLIK TEZİ Tez Danışmanı Doç. Dr. Mehtap KARTAL 2015

İçindekiler TABLO LİSTESİ... iii ŞEKİL LİSTESİ... iv KISALTMALAR...v TEŞEKKÜR... vi ÖZET...1 ABSTRACT...2 1 GİRİŞ VE AMAÇ...3 2 GENEL BİLGİLER...6 2.1 Obezitenin Tanımı ve Epidemiyolojisi...6 2.1.1 Dünya daki Obezite Durumu...7 2.1.2 Türkiye deki Obezite Durumu...8 2.2 Obezitenin Etiyolojisi...8 2.2.1 Santral sinir sistemi ile ilgili sorunlar...8 2.2.2 Genetik Faktörler...9 2.2.3 Yaşam Biçimi ve Çevresel Faktörler...9 2.2.4 Sigara ve İlaçlar... 10 2.2.5 Psikolojik Etmenler... 11 2.3 Obezitenin Neden Olduğu Bireysel ve Toplumsal Sorunlar... 14 2.3.1 Tıbbi Sorunlar... 14 2.3.2 Psikolojik Sorunlar... 14 2.3.3 Sosyal Sorunlar... 15 2.3.4 Ekonomik sorunlar... 15 3 YÖNTEM VE GEREÇLER... 17 3.1 Araştırma Modeli... 17 3.2 Araştırmanın Örneklemi... 17 3.2.1 Araştırmaya dahil olma / dışlama kriterleri:... 17 3.3 Araştırmanın Uygulanması... 18 3.4 Veri Toplama Araçları... 18 3.4.1 Sosyodemografik anket formu... 18 3.4.2 Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği... 18 i

3.4.3 Sosyal Görünüş Kaygısı Ölçeği... 19 3.4.4 Vücut Algısı Ölçeği... 20 4 BULGULAR... 21 5 TARTIŞMA... 31 6 SONUÇ... 35 7 KAYNAKLAR... 36 8 EKLER... 43 8.1 EK-1 Etik Kurul İzni... 43 8.2 EK-2 Sağlık Müdürlüğü İzni... 44 8.3 EK-3 Sosyodemografik Anket Formu... 45 8.4 EK-4 Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği... 46 8.5 EK-5 Sosyal görünüş kaygısı ölçeği... 47 8.6 EK-6 Vücut Algısı Ölçeği... 48 ii

TABLO LİSTESİ Tablo 1 Beden Kitle İndeksi Sınıflaması...6 Tablo 2 Kilo alımına neden olan başlıca ilaçlar... 11 Tablo 3 Olgu kontrol gruplarının yaş ortalamaları... 21 Tablo 4 Olgu ve kontrol gruplarının cinsiyet dağılımı... 21 Tablo 5 Olgu kontrol gruplarının sosyodemografik özelliklerinin dağılımı... 22 Tablo 6 Olgu ve kontrol gruplarının kronik hastalık dağılımı... 23 Tablo 7 Olgu ve kontrol gruplarının sigara ve alkol kullanma durumu... 24 Tablo 8 Olgu ve kontrol gruplarının ebeveynlerinde obezite durumu... 25 Tablo 9 Olgu ve kontrol gruplarının egzersiz ve diyet yapma durumları... 26 Tablo 10 Obeziteyi başlatıcı etmenlerin dağılımı... 27 Tablo 11 Olgu ve kontrol gruplarının benlik saygısı ölçeği puanı dağılımı... 27 Tablo 12 Olgu ve kontrol gruplarının sosyal görünüş kaygısı ölçeği puanı ortalamaları... 28 Tablo 13 Olgu ve kontrol gruplarının vücut algsısı ölçeği puanı dağılımı... 29 Tablo 14 Kullanılan ölçeklerin birbirleriyle olan korelasyonları... 30 iii

ŞEKİL LİSTESİ Şekil 1. Olgu-kontrol gruplarının benlik saygısı ölçeği puanı dağılımı... 28 Şekil 2. Olgu-kontrol gruplarının sosyal görünüş kaygısı ölçek puan ortalamaları... 28 Şekil 3. Olgu-kontrol gruplarının vücut algısı ölçeğine göre dağılımı... 29 iv

KISALTMALAR DSÖ: Dünya Sağlık Örgütü BKİ: Beden Kitle İndeksi TÜİK: Türkiye İstatistik Kurumu TSA: Türkiye Sağlık Araştırması TBSA: Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması ASM: Aile Sağlığı Merkezi v

TEŞEKKÜR Uzmanlık eğitimim boyunca bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım, tez çalışmamda yardımları, katkıları, olağanüstü sabrını esirgemeyen ve büyük emekleri geçen tez danışmanım Doç. Dr. Mehtap KARTAL a; asistanlık süresi boyunca eğitimimde katkılarından dolayı başta Aile Hekimliği Anabilim Dalı Başkanımız Sayın Prof. Dr. Dilek GÜLDAL, Prof. Dr. Vildan MEVSİM, Doç. Dr. Nilgün ÖZÇAKAR, Doç. Dr. Tolga GÜNVAR ve Öğr. Gör. Uzm. Dr. Ediz YILDIRIM a, tüm DEÜTF Aile Hekimliği Anabilim Dalındaki asistan arkadaşlarıma, veri toplama sürecinde desteklerini esirgemeyen başta Uzm.Dr. Şehnaz HATİPOĞLU ve Konak 24 No lu ASM nin tüm çalışanlarına, güleryüzlü personelimize ve desteklerini esirgemeyen sevgili aileme; en içten dileklerimle teşekkür ederim. Dr. Niyazi YILMAZ vi

ÖZET OBEZ BİREYLERDE BENLİK SAYGISI, SOSYAL GÖRÜNÜŞ KAYGISI VE VÜCUT ALGISI Dr. Niyazi YILMAZ Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı, İnciraltı/İZMİR Obezite tanınması en kolay ve tedavisi en zor tıbbi durum olarak tanımlanır. Obezitenin mortalite yanında morbidite üzerindeki etkisi bilinmekle birlikte psikososyal yönüne ilişkin çalışmalar artmaktadır. Bu çalışma ile bireylerde benlik saygısı, sosyal görünüş kaygısı ve vücut algısının, obeziteyle ilişkisinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Olgu-kontrol çalışması olarak planlanan çalışma 18-65 yaş arası İzmir Konak 24 No lu ASM ye Nisan-Aralık 2014 tarihleri arasında başvuran cinsiyet (p=0,564) ve yaşları (p=0,508) benzer 180 obez, 181 normal kiloda toplam 361 kişiyle tamamlanmıştır. Araştırma için Dokuz Eylül Üniversitesi Girişimsel olmayan Çalışmalar Etik Kurulu, İzmir Valiliği Halk Sağlığı Müdürlüğü nden izin alınmıştır. Katılımcıların kilo ve boyları ölçülmüş, araştırmacı tarafından hazırlanan anket formuyla birlikte Rosenberg benlik saygısı ölçeği, sosyal görünüş kaygısı ölçeği ve vücut algısı ölçeği katılımcılara yüz yüze uygulanmıştır. Kontrol grubuna göre obezler göre daha düşük eğitim (p=0,001) ve gelir düzeyinde (0,033), daha fazla hipertansiyon (p<0,001), diyabet (p<0,001) ve depresyon (p<0,009) hastası, anne (p<0,001) ve babalarında (p<0,001) daha fazla obezite olan, daha fazla sigara (p=<0,001) ve egzersizi bırakan (p<0,001) bireylerdir. Obezlerin kontrol grubuna göre benlik saygısı daha düşük (p<0,001), sosyal görünüş kaygıları daha yüksek (p<0,001), vücut algıları daha düşüktür (p<0,001). Obezitenin bilinen tıbbi sorunların yanısıra psikososyal alanda da kayıplara neden olduğu görülmektedir. Suçluluk duyguları ve etiketlenme obezlerde olumsuz vücut ve kendilik algısına odaklanmasına yol açmaktadır. Dolayısıyla olumsuz beden ve kendilik algısıyla birlikte görünüşlerine ilişkin kaygı da geliştirmektedirler. Aile hekimleri obez hastalarını değerlendirirken psikososyal sorunlarının da farkında olmalı ve gerektiğinde destek almaları konusunda bilgilendirmelidirler. ANAHTAR KELİMELER: Obezite, benlik saygısı, sosyal görünüş kaygısı, vücut algısı 1

ABSTRACT SELF-ESTEEM, SOCIAL APPEARANCE ANXIETY, BODY CATHEXIS IN OBESE INDIVIDUALS Dr. Niyazi YILMAZ Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı, İnciraltı/İZMİR Obesity is a medical situation that is easiest to recognize and hardest to treat. Its effect on mortality and morbidity is well-known, however studies on the psychosocial aspect of it increases. This study aims to put forth the relation between obesity and selfesteem, social appearance anxiety and body cathexis. The study planned as a case-control inluded 18-65 years of age who have applied to 24th Family Health Center (FHC) in Konak, Izmir between April 2014 and December 2014 and completed with 361 people where 180 obese and 181 normal weight had similar gender (p=0,564), age (p=0,508). Permissions were taken from Ethical Committee of Dokuz Eylül University and Public Health Directorate of Izmir. A questionnaire prepared by the researcher in addition to the Rosenberg Self Esteem, Social Appereance Anxiety and Body Cathexis Scales applied to the participants face to face, and their weights and heights were recorded. Compared to the control group obese had lower education level (p=0,001), lower income (p=0,033), having an obese mother (p<0,001) and father (p<0,001) more. Obese had more hypertension (p<0,001), diabetes (p<0,001), depression (p<0,009), higher quitting smoking rate (p<0,001) and exercising rate (p<0,001). The self esteem (p<0,001), social appearance anxiety (p<0,001), and body cathexis of the obese is (p<0,001) much lower than the control group. Besides its well-known medical problems, obesity causes loss in psychosocial aspects. The feeling of guilt and the labeling result in focusing on body and self perception in the obese. Thereby, in addition to their negative body and self perception they develop anxiety regarding their appearance. When evaluating their obese patients, family physicians should be aware of their psychosocial problems and should inform them to get support when needed. Key words: Obesity, self-esteem, social appearance anxiety, body cathexis 2

1 GİRİŞ VE AMAÇ "Obezite" Latince şişman karşılığı olarak kullanılan iyi beslenmiş anlamına gelen obesus kelimesinden türetilmiştir. Fazla kiloluluk ve obezitenin temel nedeni, kalori alımı ve kullanımı arasındaki dengesizliktir. Bu durum yağ, tuz ve şeker içeriği yüksek iken vitamin, mineral ve diğer mikrobesin içeriği düşük olan yüksek enerjili gıdaların fazla alımı ile sedanter yaşam şeklinin artması, ulaşım olanaklarının değişmesi ve kentleşmenin artışına bağlanmaktadır (1). Dünya genelinde fazla kiloluluk ve obezitenin ölümle ilişkisinin, zayıflıktan çok daha fazla olduğu bilinmektedir. Dünya nüfusunun %65 i fazla kiloluluk ve obezitenin zayıflıktan daha fazla ölüme neden olduğu yüksek ve orta gelirli ülkelerde yaşamaktadır. Fazla kiloluluk ve obezite; dünya genelinde ölüm riskleri sıralamasında beşinci sırada yer almaktadır (1). Obezite ve mortalite arasındaki ilişkiyi gösteren en büyük çalışma Avrupa ve Kuzey Amerika da yaşayan 1 milyona yakın yetişkini kapsamaktadır. Bu çalışmada Beden Kitle İndeksi (BKİ) 25 kg/m 2 den fazla olan bireylerde BKİ deki artışa paralel olarak mortalitenin de arttığı gösterilmiştir. BKİ 30-35 arası olanların yaşam süresi normal ağırlığı olanlara göre 2-4 yıl daha kısa olup bu fark BKİ 40-45 arası olanlarda 8-10 yıla ulaşmaktadır ve bu durum sigara içenlerde beklenen yaşam süresi kaybına benzerdir (2). Obezitenin mortalite yanında morbidite üzerinde de etkisi bilinmektedir. Başta Tip 2 diyabet, koroner kalp hastalığı ve hipertansiyon olmak üzere pek çok kronik hastalıkla ilişkilidir. Dünya genelinde kronik hastalık yükünün artacağı, ileri yaştakiler ile sosyal yönden dezavantajlı olan sınıflar başta olmak üzere tüm yaş ve sosyal sınıfları etkileyeceği öngörülmektedir. Obezite kronik hastalıklar için hem bir risk faktörü, hem süreci ağırlaştıran ve komplikasyonların ortaya çıkışını hızlandıran önemli bir toplum sağlığı sorunu olarak da karşımıza çıkmaktadır (2). Obezitenin ekonomik yükü de dünya gündemindedir. Birçok ülkenin değişik yaklaşım ve yöntemlere dayanarak yaptığı tahminlere göre obezitenin toplam sağlık giderleri içindeki payı yaklaşık %0,7-8 civarındadır (3-5). Çeşitli ülkelerde yapılan araştırma sonuçlarına göre obez bir kişinin normal kilolu bir kişiye göre %25 daha fazla sağlık harcaması yapmaktadır (2). Obezite ile sağlık problemleri arasında gösterilen neden sonuç ilişkisi, zaman içinde sağlık harcamasının artacağına da işaret etmektedir (2). 3

Obezite ile ilgili harcamaların büyük kısmı obezitenin neden olduğu fiziksel ve psikolojik hastalıklar ile ilgilidir (6,7). Ayrıca toplumların obezlere yönelik önyargıları ve genel olumsuz bakış açısı obez bireylerin iş bulmada güçlük yaşamalarına, daha düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalmalarına neden olarak obezitenin toplumsal maliyetini de artırmaktadır (8). Obezite tanınması en kolay ve tedavisi en zor tıbbi durum olarak tanımlanır. İster farmakolojik, ister psikoterapötik ya da davranış tedavileri olsun, hemen tüm tedavi yöntemlerinde kilo kaybından sonra hastanın şiddetli stres altında tekrar eski yeme alışkanlığına döndüğü görülmüştür (9). Bu nedenle obezitenin, psikosomatik bir hastalık olarak ele alınarak, çok boyutlu bir tedavi yaklaşımına ihtiyaç duyulduğu ileri sürülmektedir (10). Ülkemizde obezitenin psikososyal yönüyle ilgili, erişkinlerde yapılmış çalışmalara ilgi artmaktadır. Çalışmalar tedavi için başvuran grubun daha çok psikososyal desteğe ihtiyaç duyduğunu göstermektedir (11). Obezite ile benlik değerinin azalması arasında doğrusal bir ilişki olduğuna dair araştırmalar vardır (9). Obeziteye karşı sosyal tutumların obezlerde olumsuz duyguların pekişmesine yol açtığı belirtilirken, obez bireyin obeziteye ilişkin aşırı zihinsel uğraşları benlik saygısının azalmasına ve olumsuz bir kendilik kavramının gelişmesine neden olmaktadır (11). Çeşitli çalışmalarda obez bireylerde beden ağırlıkları ile ilgili hoşnutsuzluktan ve olumsuz stigmalardan kaynaklanan öfke ve düşük benlik saygısı tanımlanmıştır. İnsanların çoğu çekici bireylerle daha fazla iletişim kurmak istemektedirler. Bundan dolayı bireyler diğer insanlar üzerinde daha etkili bir izlenim bırakmak ve çekici görünmek için çabalamaktadırlar (12). 189 obez ve 160 normal kilolu bireyin incelendiği bir çalışmada obez bireylerin sosyal kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu bulunmuştur (13). Hart ve arkadaşlarına göre ise sosyal görünüş kaygısı kavramı boy, kilo, kas yapısı gibi genel fiziksel görünüşün ötesinde bireyin ten rengi ve yüz şekli (burnu, gözlerinin uzaklığı, gülüşü vs.) gibi özellikleri de içeren daha kapsamlı bir kavramdır (14). Obezlerdeki beden algısı ile ilgili çalışmalara bakıldığında; BKİ nin beden hoşnutsuzluğuna anlamlı düzeyde etkisi olduğu ve obez grup, obez olmayanlarla karşılaştırıldığında obezlerin daha fazla beden hoşnutsuzluğuna sahip oldukları görülmektedir (15). Bu çalışma ile bireylerde benlik saygısı, sosyal görünüş kaygısı ve 4

vücut algısının, obeziteyle ilişkisinin ortaya konulması amaçlanmıştır. Obez olan bireyler ile obez olamayan bireyler arasında; benlik saygısı, sosyal görünüş kaygısı ve vücut algısı açısından fark olup olmadığı araştırılmıştır. 5

2 GENEL BİLGİLER 2.1 Obezitenin Tanımı ve Epidemiyolojisi Obezite; alınan enerjinin, harcanan enerjiden fazla olmasından kaynaklanan ve beden yağ dokusunun artması ile karakterize olan kronik bir hastalıktır (16). Obezite, bireyin ağırlık, boy, cinsiyet ve ırksal özelliklere göre belirlenmiş olan ideal değerlerin üstünde olmasıdır (17). Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), bir uluslararası sınıflandırma geliştirmiştir. Bunun için beden kitle indeksi (BKİ) değeri kullanılmakta olup, BKİ; kilonun boyun metre cinsinden karesine bölünmesiyle elde edilir. (18): Tablo 1 Beden Kitle İndeksi Sınıflaması Beden Kitle İndeksi Değerlendirme 18,5-22,9 Zayıf 23,0-24,9 Normal 25,0-29,9 Hafif şişman 30,0-34,9 Tip 1 obezite 35,0-39,9 Tip 2 obezite 40,0 ve üzeri Morbid obezite Obezitenin herhangi bir yaşta başlayabildiği belirtilmektedir. Çoğu olguda obezite puberteden sonra gelişmektedir. Erişkin hayatın ilk yıllarında obezite gelişme sıklığı her iki cinste de fazladır. Bu yaş grubundaki kadınlar için temel olay gebeliktir. Erişkin yaş grubunda obezitenin meydana gelmesine en fazla sedanter hayat neden olmaktadır (19). 60 yaşına kadar kilo artışına rastlanması beklenen bir olay iken, bu yaştan sonraki kilo artışı beklenmeyen bir olay olarak kabul edilmektedir (20). Obezite prevalansını etkileyen en önemli faktörler yaş, cins ve ırk olmakla birlikte sosyokültürel düzey, ailede obez bireylerin varlığı ve beslenme alışkanlıklarının da prevalans üzerinde etkili olduğu bilinmektedir (21). Düşük eğitim durumu, evli olma ve çalışmama obezite için risk faktörleri olarak bulunmuştur (22,23). Kadınlarda gebelik sayısı arttıkça obezite riski artmaktadır (22,24). Yine sigara, alkol, spor gibi alışkanlıklar obezite ile ilişkili bulunmuştur (22,25). Yakın akrabada şişmanlık, obezite için genetik bir risk faktörü olarak değerlendirilmektedir. Obezite oluşumunda risk faktörlerinin bilinmesi korunma ve tedavi için gereklidir. (22). Obezite gelişmiş ülkelerin orta ve az gelirli 6

kesimlerinde, gelişmekte olan ülkelerin ise orta ve yüksek gelir düzeyli tabakalarında daha çok görülürken çok yoksul kesimlerde pek görülmemektedir (26). 2.1.1 Dünya daki Obezite Durumu DSÖ nün verilerine göre dünya genelinde 1980 yılından günümüze obezite sıklığı ikiye katlanmıştır. Dünya genelinde 1980 yılında erkeklerin %5 i, kadınların%8 i obez iken 2008 yılında bu oran erkeklerde %10 kadınlarda %14 olmuştur (27). Dünyada 2008 yılında 20 yaş üzeri 1,4 milyar fazla kilolu yetişkin içerisinde 200 milyondan fazla erkek ve 300 milyona yakın kadın obezdir (28). Tüm DSÖ bölgelerinde kadınlar erkeklerden daha fazla obez olmaya yatkındır (27). Fazla kilolu ve obez kişilerin prevalansı DSÖ Amerika bölgesinde (%36 fazla kilolu, %26 obez) en yüksek olup, Güney Doğu Asya bölgesinde (%11 fazla kilolu, %3 obez) en düşüktür. DSÖ Avrupa, Doğu Akdeniz ve Amerika bölgesinde fazla kilolu kadınların oranı %50 nin üzerindedir (27). Ortalama BKİ dünya genelinde artmakta, erkeklerin %36,9 unun kadınların %38 inin BKİ 25 olduğu saptanmıştır (29-30). 2013 yılında açıklanan verilere göre; Belçika da erkeklerde %20 kadınlarda %21,7, İngiltere de erkek ve kadınlarda % 25, Meksika da erkeklerde %21, kadınlarda %33, Pakistan da erkek ve kadınlarda %14 olarak saptanmıştır (29-31). Kanada da 1985 yılında 9 eyalette insanların %10 dan azı obezdi, fakat 1994 yılında bu düşük oran hiçbir eyalette bulunamadı, hatta 5 eyalette obezite oranı %15-19 arasına ulaşmıştı (32). 2013 yılında ise Kanada da erkeklerin %22 si kadınların %20'si obezdi. Tüm bu veriler obezitedeki artışın kaygılandırıcı boyutlara ulaştığını göstermektedir (29). Kolombiya da yetişkinlerde obezite yaygınlığını belirlemeye yönelik yapılan bir çalışmada 1998-1999 yılları arasında toplam nüfusun %18,4 ünün obez olduğu belirlenmiştir. Siyah ve beyaz ırk karşılaştırıldığında siyah ırkta (%35,8) obezite yaygınlığının beyaz ırka (%25,7) göre daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Yaş grubuna göre de obezitenin yaygınlığının farklılaştığı, 18-44 yaş, 45-64 yaş ve 65 yaş ve üzeri grupların karşılaştırıldığı çalışmada en fazla 45-64 yaş grubu arasında obezite görüldüğü (%34,4) bunu ise sırasıyla %24,5 ile 18-44, %24 ile ise 65 ve üzeri yaş grubunun izlediği belirlenmiştir (33). 7

2.1.2 Türkiye deki Obezite Durumu DSÖ 2008 verilerine göre ülkemizde 20 yaş ve üstü ölçüme dayalı fazla kilolu ve obez erkek prevalansı sırasıyla %38,0 ve %21,7 iken bu oran kadınlarda sırasıyla %30,1 ve %34,0 dır (34,35). Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) nun yapmış olduğu Türkiye Sağlık Araştırması (TSA), 2010 verilerine göre 15 yaş ve üzeri yetişkin nüfusun kendi ifade ettikleri boy ve kilolarına göre hesaplanan BKİ sınıflamasına göre %16,9 u obez ve% 33,0 ü fazla kiloludur. Cinsiyete göre değerlendirildiğinde ülkemizdeki 15 yaş ve üzeri erkeklerin %37 si fazla kilolu ve %13 ü obez olup kadınların %28 i fazla kilolu ve %21 i obezdir (36). Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması (TBSA) 2010 verilerine göre ülkemizde 19 yaş ve üzeri bireylerin ölçülen boy ve kilolarına göre hesaplanan BKİ sınıflamasına göre %34,6 sı fazla kilolu ve %30,3 u obez olup kadınlarda bu sıklıklar sırasıyla %29,7 ve %41,0; erkeklerde ise sırasıyla %39,1 ve %20,5 tir (37). 2.2 Obezitenin Etiyolojisi Obezitenin etiyolojisi ile ilgili çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Obezite santral sinir sistemi zedelenmeleri ve diğer nöroendokrin nedenlere, kromozom anomalisi nedeniyle oluşan çeşitli sendromlara ve otozomal resesif genetik etmenlere, yüksek kalorili diyete, yetersiz fizik aktiviteye, ilaçlara, sigaraya ve psikososyal etmenlere bağlı olarak ortaya çıkabilir. Ancak olguların çok azında obezite için özgül bir neden saptanır. Birçoğunda patogenez bilinmemektedir. Son görüşler obezitenin multifaktöriyel bir sorun olduğu yönündedir (38). 2.2.1 Santral sinir sistemi ile ilgili sorunlar Hipotalamusla başlayıp gonatlarla biten tüm endokrin sistem obezitenin nedeni bakımından incelenmiştir. Fakat endokrin nedenli obezite çok ender görülür. Hipotalamik sendromlardan Fröhlich sendromu ve Laurance-Moon Biedl sendromunda, hipofiz yetmezliğine neden olan Sheehan sendromu, hipofiz tümörleri (kraniofarenjioma), hipofiz operasyonları ve ışınlamaları, sarkoidoz, tüberküloz, sifiliz, bazal menenjit gibi hastalıklarda, hipotiroidi, büyüme hormonu eksikliği, Cushing sendromu, insülinoma ve hiperinsülinizm, psödohipoparatiroidizm tip 1, hipogonadizm ve polikistikover sendromu 8

gibi endokrin bozukluklarda obezite görülmektedir (39). Kafa travmaları, menenjit, meningoensefalit ve beyin tümörü sonucu bildirilen obezite olguları mevcuttur (40). 2.2.2 Genetik Faktörler Son zamanlarda yapılan geniş epidemiyolojik çalışmalar, obezitenin genetik faktörlerle ilişkisini göstermektedir. Aşırı kilolu ebeveynlerin çocukları da aşırı kilolu olma eğilimindedir. Bununla birlikte genetik faktörler özel bir çevresel bağlamla işlev görür ki bu şekilde fenotipik sonuçlar ortaya çıkar. Kilo almaya genetik yatkınlık birey özel bir çevreye maruz kaldığında kendini gösterir (41). İkizler ve evlat edinilmiş çocuklarla yapılan çalışmalarda çekirdek ailede obezite geçişinin %30-50, evlat edinilmiş çocuklarda %10-30, ikizlerde ise %50-80 arasında olduğu gösterilmiştir. Obezite etiyolojisindeki en önemli faktörlerden birisi ebeveynlerin obez olmasıdır. Her iki ebeveyni obez olan çocuklarda obezite gelişme sıklığı %80, ebeveynlerinden birisi obez olanlar %40, her iki ebeveyni de obez olmayanlarda ise %7 olarak tespit edilmiştir (42). 2.2.3 Yaşam Biçimi ve Çevresel Faktörler Anne karnında olduğu dönemden itibaren bebeğin beslenme şekli, yaşamın daha sonraki dönemlerindeki beslenme alışkanlığını etkilemektedir. Süt çocukluğu dönemindeki karışık ya da yapay beslenme obezite riskini arttırırken, anne sütüyle beslenme obeziteye karşı koruyucu etki göstermektedir. Öğün sıklığı ve düzeni de vücut ağırlığını etkileyen önemli faktörlerdendir. Günde üç veya daha fazla beslenen öğünlerini düzenli tüketen kişilerde, günde bir veya iki kez düzensiz beslenen kişilerden daha az sıklıkta obeziteye rastlanmaktadır (43). Obezlerin fazla yeme isteğinin, aile çevresinden edinilen bir alışkanlık olabileceği ileri sürülmektedir. Fiziksel etkinlik eksikliği, aşırı televizyon seyretme, bilgisayarda fazla vakit geçirme gibi kişiyi hareketsiz kılan alışkanlıklar da çoğu kez aile yaşamı ile ilişkilidir. Obez aileler tarafından evlat edinilmiş çocuklarda da obezitenin sık görülmesi, aile çevresinin etkisini gösteren bir bulgudur (43). Fiziksel inaktivite, obezite gelişmesinin en önemli nedenini oluşturmaktadır. Modern toplumlarda daha az enerji harcanarak işlerin yürütülmesi, vücudun kullanamadığı enerjiyi yağ olarak biriktirmesine neden olmaktadır (20,44). Yapılan bir çalışmada obezitenin başlamasında fiziksel inaktivitenin sorumluluk payının %67,5 gibi çok önemli 9

bir oranda olduğu tespit edilmiştir (20). Epidemiyolojik çalışmalara göre erkekler arasında kilo fazlalığına en fazla sedanter hayat yaşayanlarda rastlanmaktadır (19). Sosyoekonomik düzeyi yüksek olan ailelerin çocukları aşırı beslenme nedeniyle şişmanlarken, sosyoekonomik düzeyi düşük ve kalabalık ailelerin çocukları dengesiz beslenmeye bağlı olarak şişmanlamaktadır. Dengeli beslenme alışkanlığı kazanmamış özellikle okul çağındaki çocuklar ve gençlerin yağ ve şeker içeriği yüksek, hızlı, hazır yemek türü gıdalarla beslenmeye eğilimleri daha fazla olmaktadır (45). 2.2.4 Sigara ve İlaçlar Obezitenin sigara kullanımı ve bırakılması ile de bağlantısı olduğu düşünülmektedir. Yapılan çalışmalarda sigara içenlerin BKİ sigara içmeyenlere göre daha düşük bulunmuştur. Sigara içenlerde kilo kaybı metabolik verimliliğin azalması veya metabolik hızın artmasına bağlı olabilir. (46). Öte yandan psikodinamik açıdan tütün bağımlılığı olanlarda bağımlılık, güvensizlik, yetersizlik, güçsüzlük, edilgenlik duyguları ile oralite, çekingenlik, utangaçlık, suçluluk, günahkarlık duyguları ile ödipal özelliklerin daha çok olduğu ileri sürülür. Bu nedenle sigarayı bırakanların oral doyum amacıyla sigara yerine besin (özellikle besleyici değeri yüksek besinler) almaları obeziteye yol açabilir (47). İlaç nedenli obezitede yer alan teorik mekanizmalar ise; serotonerjik ve dopaminerjik aktivitede azalma, yağ asitlerinin beta oksidasyonunun bozulması ve substrat oksidasyonundaki diğer değişiklikler, sempatik sinir sistemi aktivitesinin azalması, enerji sarfiyatının azalması, sedasyon, ağız kuruması ve kalorili içeceklerin alımının artmasına neden olan antikolinerjik yan etkiler, hipotalamik leptin ve nöropeptid Y aktivitesinde değişiklik şeklinde özetlenebilir (48). 10

Tablo 2 Kilo alımına neden olan başlıca ilaçlar Glikokorticoidler Prednizolon Antipsikotikler Klorpromazin, klozapin, tioridazin, olanzapin, sertindol, risperidon, trifluperazin, flufenazin Antidepresanlar Amitriptilin, doksepin, mirtazapin, imipramin, nortriptilin, fenelzin, SSRI lar Antimigren ve antihistaminikler Beta-blokerler Duygudurum düzenleyicileri Alfa-blokerler Hormonal ajanlar Nörolojik ilaçlar Siproheptadin, flunarizin, pizotifen Özellikle propranolol Lityum, valproik asit, karbamazepin Özellikle terazosin Özellikle progestin Karbamazepin, gabapentin 2.2.5 Psikolojik Etmenler Son yıllarda obezitede psikolojik etmenler konusuna ilgi artmıştır. Obez çocuklar üzerindeki deneyimi bilinen Hilde Bruch, olguların çoğunun hormonal olmaktan çok psikojenik kaynaklı olduğunu belirtmektedir (49). Obeziteye ilişkin psikanalitik teorilerde obez bireylerin çözümlenmemiş bağımlılık gereksinimleri bulunduğu ve bu kişilerin psikoseksüel gelişimin oral dönemine fikse oldukları vurgulanır. Bu döneme fiksasyon; aşırı bir iyimserlik veya karamsarlık, oburluk, hırs, bağımlılık ve sabırsızlık ile karakterize tipik bir kişilik yapısını oluşturur. Oral karakter yapısı etiyolojik olarak önemlidir ve obezite ile güçlü bir ilişkisi vardır. Freud un libido kuramına göre libido, belirli gelişim evrelerinde belirli beden bölgelerine daha çok yatırılır. Bu bölgeler önce ağız, dudaklar ve dil, sonra anüs ve kalın barsak, daha sonra ise 11

genital organlardır. Freud belirli yaş dilimlerinde belirli dürtülerin yoğunlaşmasından yola çıkarak oral, anal ve genital dönemleri tanımlamıştır. Bu bağlamda obezite ve yeme davranışı arasında en çok bağ kurulan dönem oral dönem dir. Oral dönem doğum sonrası ilk bir yılı kapsar. Bu evrede libido ağız, dudak ve dile daha çok yatırılır yani bu evrede doyum sağlayan, haz veren bölge ağız ve çevresidir. Emme, çiğneme ve yutma eylemlerinde belirginleşen içe alım, bu bölgenin ve evrenin egemen işlevidir (50). Oral dönemde alışverişteki dengesizlik yalnızca veren (özgeci) ya da yalnızca almayı düşünen (bencil) bir kişiliğin gelişmesine neden olabilir. İştah ve yeme bozukluklarının çoğunda bu dengesizliğin izlerine rastlanır (51). Ruhsal durumla yemek seçimi, yeme miktarı ve yeme sıklığı arasında, fizyolojik ihtiyaçlardan bağımsız bir ilişki mevcuttur. İnsanda yeme davranışının anksiyete, neşe, üzüntü, öfke, depresyon gibi farklı duygulara göre değiştiği yaygın olarak kabul edilmektedir. Emosyonel durumla bağlantılı olan yemek yeme davranışı emosyonel yeme olarak tanımlanmaktadır. Emosyonel yemenin beden ağırlığı ile ilişkili olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir. Çalışmalarda sıkıntı, depresyon, yorgunluk sırasında yeme miktarında artma, korku, gerilim ve ağrı sırasında azalma olduğunu bildirilmektedir. Bu durum üzüntü ve neşenin yeme davranışını etkilediğini göstermektedir (52). Ruhsal durumla yemek seçimi, yeme miktarı ve yeme sıklığı arasında, fizyolojik ihtiyaçlardan bağımsız bir ilişki mevcuttur. İnsanda yeme davranışının anksiyete, neşe, üzüntü, öfke gibi farklı duygulara göre değiştiği yaygın olarak kabul görmektedir. Duygusal durumla bağlantılı olan yemek yeme davranışı emosyonel yeme olarak tanımlanmaktadır. Emosyonel yemenin beden ağırlığı ile ilişkili olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir (53). Ayrıca sıkıntı, depresyon, yorgunluk sırasında yeme miktarında artma, korku, gerilim ve ağrı sırasında azalma olduğu (54), öfke, depresyon, sıkıntı, anksiyete ve yalnızlık gibi negatif duygularla emosyonel yeme davranışının ortaya çıktığı bildirilmektedir (53). Erken çocukluktaki deneyimler yaşam boyunca yeme alışkanlıklarını, çok etkilemektedir. Şişman anne babalar belli şişmanlıkta çocuk isterler, zayıf çocuk sahibi olmak onları sıklıkla rahatsız eder. Aynı zamanda kaygılı aileler, kendi kaygılarını gidermek için çocuklarını fazla beslerler. Bazı aileler şişman çocukların daha sağlıklı ve 12

mutlu olduğunu düşünürken çoğu çocuk ise ailesini hoşnut etmek için fazla yemek yemektedir. Ana-babalar çocuklarına fazla miktarda yiyecek tüketmeleri konusunda sözlü ya da sözsüz iletiler verir. Böylece çocuklar fazla yemeyi öğrenir ve böyle yaptıkça da ödüllendirilir. Biraz daha ye sıklıkla duyulur ve yediği için çocuk övülür. Şişman çocuklar ödülün ertelenmesini, özellikle yiyecek ödüllerinin ertelenmesini kabullenemezler ve bu zevkli ödülleri erteleyememe sonuçta aşırı yemeye neden olur. Ödül almanın ertelenmesi, çocukların belirli bilişsel ve toplumsal gelişme döneminde kazandıkları bir beceridir. Eğer ana-babalar çocuklarının kendi kendilerini ayarlama yeteneklerini göz ardı edip, yeme davranışları üzerine baskı ya da aşırı bir denetim kurmaya çalışırsa, çocuk bu beceriyi kazanamaz ve yeme işlemi üzerinde içsel ve kişisel denetimler geliştiremez. Ailenin denetimi ortadan kalktığında, bu çocukların kendilerini denetlemeleri yetersiz kalır ve iştah uyandırıcı bol yiyeceğin bulunduğu bir ortamda aşırı yeme önlenemez. Çünkü şişman çocuklar, iç açlık uyaranlarına değil, dış yiyecek uyaranlarına yanıt vermeyi öğrenmişlerdir. Yemeği ya da yemeği hatırlatan uyaranları ne kadar çok görürlerse o kadar fazla yerler (55). Şişman anne-babaları örnek alarak öğrenme de sıktır. Aileler güçlü birer örnektir. Şişman ana-babaların şişmanlığa yol açan yaşam biçimlerini benimseyen şişman çocukları vardır. Fazla miktarda ve yanlış tipte yiyecek tüketimi tipiktir. Şişmanlatıcı yiyecekler şişman aile yaşantısının bir parçasıdır. Şişman ailelerde yürümek, koşmak, yüzmek gibi etkinlikler sık yapılmazken, beraberce yemek yemek sık yapılan ve hoşa giden bir etkinliktir. Yetersiz egzersiz de erken çocuklukta öğrenilen bir alışkanlık olabilir (55). Şişman hastaların beden algılarına ilişkin çalışmalarda, ağırlık düzeyleri ne olursa olsun şişman hastaların anoreksik hastalara benzer bir şekilde, şişman olma korkusu ve zayıf olabilme takıntısı ile yaşadıkları dikkat çekmektedir. Şişmanlıklarından rahatsız olmadıklarını söyleyen hastalar aslında aşırı bir inkar içindedirler ve çözemeyecekleri bir problemi rasyonalize etmektedirler (52). Obezlerin tipik kişilik özellikleri sabırsızlık, büyüsel düşünceye inanma, kararsızlık, doymak bilmezliktir. Herhangi bir başarıyla omnipotens yaşarlar. Fakat başarısızlık ve engellenme karşısında çok çabuk bir şekilde açlık korkusuna dönerler (52). 13

2.3 Obezitenin Neden Olduğu Bireysel ve Toplumsal Sorunlar 2.3.1 Tıbbi Sorunlar Obezite birçok hastalığa neden olabilir, alevlendirebilir ya da riskini arttırabilir. Obeziteye en sık eşlik eden durumlar koroner kalp hastalığı, tip 2 diyabet, hipertansiyon, dislipidemi, inme, safra kesesi hastalıkları, uyku apnesi, solunum problemleri, ağırlık taşıyan eklemlerde osteoartrit ve bazı kanserlerdir (endometrium, meme, prostat, kolon). Obezite ile ölüm arasında da açık bir bağ vardır (56,57). 2.3.2 Psikolojik Sorunlar Obezite mortalite ve morbiditeye yol açmasının yanı sıra, psikososyal alanda da kayıplara neden olmaktadır (58). Suçluluk duyguları ve etiketlenme bireyin olumsuz vücut ve kendilik algısına odaklanmasına yol açmaktadır. Buna bağlı olarak obez kişilerin kilo kaybetme arzusu ve sosyal normlara kavuşabilmek amacıyla katı ve sınırlı yemek yeme davranışı ve olumsuz beden ve kendilik algısı geliştirdikleri belirtilmektedir (59). Rosenberg, benlik saygısını kişinin kendisine karşı, olumlu veya olumsuz tutumu olarak ele almıştır. Kişi kendini değerlendirmede olumlu bir tutum içinde ise, benlik saygısı yüksek, olumsuz bir tutum içinde ise, benlik saygısı düşük olarak kabul edilmektedir (60). Erişkinlerde obezite ile benlik saygısı arasındaki ilişkileri araştıran çalışmaların bazılarında benlik saygısı ile obezite ve BKİ arasında ters orantı olduğu (61), bir çalışmada ise ilişki olmadığı belirlenmiştir (58). Literatürde obezite ile benlik değerinin azalması arasında doğrusal bir ilişki olduğuna dair araştırmalar çoğunluktadır (10,62). Obezlerde depresyon ve benlik saygısı düzeylerini incelemek amacıyla gerçekleştirilen ve 87 obez kadınla yapılan bir çalışmada obezlerin %58,6 sının, obez olmayanların %45.6 sının benlik saygısının düşük olduğu tespit edilmiştir (63). Obezlerdeki beden algısı ile ilgili çalışmalara bakıldığında; BKİ nin beden hoşnutsuzluğuna anlamlı düzeyde etkisi olduğunu ve obez grubun, obez olmayan grupla kıyaslanmasında obezlerin daha fazla beden hoşnutsuzluğuna sahip oldukları görülmektedir (15). Olumsuz beden algıları nedeni ile terapiye giden obez kadınlarla Beden Dismorfik Bozukluk Ölçeği ve Beden Şekli Soru Listesi kullanılarak yapılan bir araştırmada, %80 den daha fazlasında olumsuz beden algısının olduğu saptanmıştır (64). 14

Olumlu algı kızlar için ince bir bedene sahip olmakken, erkekler için kaslı sportmen vücut yapısına sahip olmaktır. (65) 2.3.3 Sosyal Sorunlar Obez bireylere karşı küçük görme, önyargı ve saygısızlık son derece yaygındır. Sobal ve Stunkard bu duruma; sosyal olarak kabul gören önyargı demişlerdir. Sağlık personelinin bile obezlerin tembel, aptal ve değersiz olduğunu düşündüğü görülmüştür (66,55). Obez kişiler çalışma hayatında da ayrımcılıkla karşılaşırlar. İşverenlerin %16 sı obez kadınlara iş vermemekte, %44 ü de ancak özel şartlarda bu tür bireyleri çalıştırmayı kabul etmektedir. Güvenlik güçleri, itfaiye birimleri ve havayolları obez bireyleri işe almamaktadır veya işten çıkarmaktadır. Rand ve Mcgregor, obez bireylerin önemli ölçüde önyargı ve ayrım ile karşılaştıklarını tespit etmişlerdir (45). Obez bireye operasyon öncesi ve sonrası (14 ay sonra) envanter uygulamışlardır. Obez bireyler operasyon öncesi kendisine ayrımcılık yapıldığını ve önyargılı davranıldığını belirtmişlerdir. Operasyondan sonra böyle bir yakınma dile getirmemişlerdir (66). Zaman içinde obezite algısında da değişiklik olmuştur. Obezite prevelansındaki önemli artışa rağmen ciddi bir popülasyonda 1999 yılı 2007 yılı ile karşılaştırıldığında obez bireylerin kendilerini düşük kilolu olarak algıladıkları saptanmıştır. (67) 2.3.4 Ekonomik sorunlar Kronik ve akut hastalıkları tetikleyen obezite, sadece yaşam kalitesini düşürmekle kalmamakta, yanı sıra iş gücü kaybı ve sağlık harcamalarının artmasına da neden olmaktadır (68,69). Obezitenin maliyetini ayaktan bakımın aşırı kullanımı, laboratuar ve radyolojik tetkik harcamaları, ilaçlar ve uzun süreli bakım gerektirmesi artırmaktadır. 1990 ların başında obezite Fransa da sağlık harcamalarını %2 sini, Hollanda da %4 ünü, Avustralya da %2 sini oluşturmaktaydı (3,4,5). Finkelstein ve arkadaşlarının ABD verileri temelinde yaptığı bir çalışmada obezler normal kilolularla karşılaştırıldıklarında, obezlerin %46 daha fazla yatarak tedavi masrafı, %27 daha fazla poliklinik başvurusu ve %80 daha fazla reçeteli ilaç kullandıkları rapor edilmiştir (70). Withrow ve arkadaşlarının yaptığı sistematik derlemede obeziteden kaynaklanan sağlık harcamaları toplam sağlık harcamalarının %2-8 ni oluşturmaktadır. Fakat bu 15

çalışmalardaki bulguların obezitenin tüm giderlerini yansıtamamış olabileceği belirtilmektedir. (71). Tıbbı maliyetlere ek olarak bakıma erken ihtiyaç duymaları, emeklilikten önce erken ölüm, maluliyet maaşları, işe devamsızlık veya iş veriminde azalma gibi maliyetler de olmaktadır. Farklı düşünceler olsa da, bazı çalışmalarda iş gücü kaybının sağlık giderlerinden daha fazla olduğunu göstermektedir (72,73). ABD de yapılan bir çalışmada ise normal kilolu işçilere göre fazla kilolu işçilerin 0-5 gün, morbid obez işçilerin 5-9 gün daha fazla izin kullandıkları rapor edilmiştir (73). 16

3 YÖNTEM VE GEREÇLER 3.1 Araştırma Modeli Araştırma olgu-kontrol çalışması olarak planlanmıştır. Çalışma için Dokuz Eylül Üniversitesi Girişimsel Olmayan Araştırmalar Etik Kurulu ndan 19.09.2013 tarihinde 1149-GOA protokol numaralı 2013-34-06 karar numarası ile etik uygunluk alınmış, ardından 18.12.2013 tarih 46002 sayılı yazı ile İl Halk Sağlığı Müdürlüğü nden izin alınmıştır. Nisan-Aralık 2014 tarihleri arasında Konak bölgesindeki bir Aile Sağlığı Merkezi (ASM) ne kayıtlı 18-65 yaş arası bireylere anketler araştırmacı tarafından uygulanmıştır. 3.2 Araştırmanın Örneklemi Çalışmanın evreni Konak 24 no lu ASM ye kayıtlı 18-65 yaş arası bireyler oluşturmaktadır. Open epi ile hesaplanan örneklem sayısı: 1-α =0,95 β =0,80 Olgu/Kontrol=1 Kontrollerdeki oran: %10 Odds oranı: 3 kabul edilerek; Olgu grubu sayısı: 174, Kontrol grubu sayısı:174 olmak üzere 348 olarak hesaplanmıştır. 3.2.1 Araştırmaya dahil olma / dışlama kriterleri: 1. Obez bireyler grubu Dahil etme kriterleri: a) BKİ nin 30 b) Çalışmaya katılmaya gönüllü olma c) 18-65 yaş arasında olmak d) Okur-yazar olma Dışlama kriterleri: a) Mental retardasyon olması 17

b) Fiziksel engelli olması 2. Kontrol grubu Dahil etme kriterleri: a) Obez grubu bireylere benzer yaş ve cinsiyette olma b) BKİ 18.5-24.9 arasında (normal kilolu) olma c) Çalışmaya katılmaya gönüllü olma d) 18-65 yaş arasında olmak e) Okur-yazar olma Dışlama kriterleri: a) Mental retardasyon olması b) Fiziksel engelli olması 3.3 Araştırmanın Uygulanması Çalışmaya dahil edilen katılımcılara araştırmacı tarafından hazırlanan anket formu ve ölçeklerden oluşan veri toplama aracı yüz yüze uygulanmıştır. Ayrıca katılımcıların kilo ve boyları da araştırmacı tarafından ölçülüp kaydedilmiştir. 3.4 Veri Toplama Araçları Çalışmaya katılan tüm katılımcılara araştırmacı tarafından hazırlanan anket formu ile birlikte Rosenberg benlik saygısı ölçeği, sosyal görünüş kaygısı ölçeği ve vücut algısı ölçeği uygulanmıştır. 3.4.1 Sosyodemografik anket formu Her iki gruba yaş, boy, kilo, eğitim düzeyi, mesleği, medeni hali, mesleği, çocuk sayısı, ekonomik durumu, sigara, alkol, kullanımı, egzersiz ve diyet uygulaması, aile yapısı, anne ve babada obeziteyi sorgulayan form uygulanmıştır. Ayrıca obez gruba obezitenin başlangıç yaşı, obeziteyi başlatıcı etmen varlığı, sürekli ilaç kullanmasını gerektirecek hastalık durumu ve kullandığı ilaçları içeren 19 sorudan oluşan anket formu uygulandı. 3.4.2 Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği Araştırmada, benlik saygısı ölçümü için kullanılan bu ölçek, 1963 yılında Morris Rosenberg tarafından geliştirilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri nde güvenilirlik 18

geçerlilik çalışması yapıldıktan sonra birçok araştırmada ölçüm aracı olarak kullanılmıştır. Ülkemizde ölçeğin geçerlilik ve güvenilirlik çalışmaları Çuhadaroğlu tarafından yapılmış olup, geçerlilik kat sayısı r = 0,71 olarak bulunmuştur. Test- tekrar test güvenilirlik yöntemi kullanılarak da güvenilirlik kat sayısı r =0,75 olarak saptanmıştır (74). Rosenberg Benlik Saygısı Ölçeği, çoktan seçmeli 63 sorudan oluşan bir özbildirim ölçeğidir. Ölçek, oniki alt kategoriden oluşmaktadır. Araştırmanın amacı doğrultusunda benlik saygısını ölçmeye yönelik olarak, ölçeğin ilk on maddesi kullanılmıştır. 1, 2, 4, 6, 7. maddeler olumlu kendilik değerlendirmesini sorgulamakta olup, 3 den 0 a kadar değişen puanlama yapılırken, 3, 5, 8, 9, 10. maddeler olumsuz kendilik değerlendirmesini sorgulamakta olup, Benlik Saygısı alt testinde 0-1 puan alanların yüksek ; 2-4 puan alanların orta ve 5-6 puan alanların düşük benlik saygısına sahip oldukları kabul edilir (74). 3.4.3 Sosyal Görünüş Kaygısı Ölçeği Sosyal Görünüş Kaygısı Ölçeği (Social Appearance Anxiety Scale-SAAS), Hart ve arkadaşları (2008) tarafından bireyin görünüşüyle ilgili olarak yaşadığı duygusal, bilişsel ve davranışsal kaygıları ölçmek amacıyla geliştirilmiş öz-bildirim tarzı bir ölçektir. 2010 yılında Doğan ve arkadaşları tarafından geçerlilik ve güvenilirliği yapılmıştır Ölçeğin geçerlik güvenirlik çalışmaları üniversite öğrencilerinden oluşan üç farklı örneklemde yapılmıştır. 512 kişiden oluşan ilk örneklemden alınan verilerle açımlayıcı faktör analizi (AFA), 853 kişiden oluşan ikinci örneklemden alınan verilerle doğrulayıcı faktör analizi (DFA) yapılmıştır. 541 kişiden oluşan üçüncü örneklemden alınan verilerle ise uyum geçerliği ve test tekrar test güvenirliği hesaplanmıştır. Ölçeğin iç tutarlılık katsayısı üç örneklem için sırasıyla.94,.95 ve.94 olarak bulunmuştur. Bir ay arayla iki kez uygulama sonucu elde edilen test-tekrar test güvenirlik katsayısı ise.84 olarak bulunmuştur (75). Ölçek 16 madde içermekte olup dış görünüşleriyle ilgili kendilerini nasıl hissettikleriyle ilgilidir. Her bir madde için 1 den 5 e kadar değişen puanlar alan ve hiç uygun değil, uygun değil, biraz uygun, uygun ve tamamen uygun şeklinde yanıt seçeneği bulunan ölçeğin toplam puanı 16 ile 80 arasında değişmekte olup, alınan puanın yüksek olması görünüş kaygısının yüksek olduğunu göstermektedir (15). 19

3.4.4 Vücut Algısı Ölçeği Vücut Algısı Ölçeği (VAÖ) 1953 yılında Secord ve Jourand tarafından geliştirilmiş, 1989 yılında Hovardaoğlu tarafından geçerlilik ve güvenilirliği yapılmıştır. Ölçeğin iki yarım güvenirliği 0,89 olarak bulunmuştur (p<.05). Bu bulgu ölçeğin güvenirliğinin yüksek olduğunu göstermektedir. Cronbach s Alpha değerlerine bakıldığında ölçeğin iki yarısına ait iç tutarlık katsayılarının, sırasıyla 0,79 ve 0,87 olduğu bulunmuştur. Ölçeğin tümünün iç tutarlık katsayısı 0,95 tir (85). Ölçek 40 madde içermekte olup, her bir madde bir organ ya da bedeninin bir bölümü (kol, bacak yüz gibi) ya da bir işlevi (cinsel faaliyet düzeyi) ile ilgilidir. Her bir madde için 1 den 5 e kadar değişen puanlar alan ve hiç beğenmiyorum, beğenmiyorum, kararsızım, beğeniyorum ve çok beğeniyorum şeklinde yanıt seçeneği bulunan ölçeğin toplam puanı 40 ile 200 arasında değişmekte olup, alınan toplam puanın yüksek olması doyum düzeyinin yüksekliğini göstermektedir. Ölçeğin kesme puanı 135 olup, 135 altında puan alanlar beden algısı düşük grup olarak tanımlanmıştır (85). 20

4 BULGULAR Çalışma 180 obez (BKİ 30) ve 181 (BKİ<25) kontrol olmak üzere toplam 361 birey ile tamamlanmıştır. Obez grubun yaş ortalaması 46,32±12,192 kontrol grubunun ise 45,51±10,979 olup aralarında anlamlı fark yoktur (p=0,508) (Tablo3). Tablo 3 Olgu kontrol gruplarının yaş ortalamaları Kontrol Olgu Ortalama Standart sapma Ortalama Standart sapma p değeri Yaş 45,51 10,979 46,32 12,192 0,508 Kontrol grubunda 56 erkek, 125 kadın, obez grupta 50 erkek, 130 kadın yer almakta olup gruplar arasında cinsiyet açısından da fark yoktur (p=0,564) (Tablo 4). Tablo 4 Olgu ve kontrol gruplarının cinsiyet dağılımı Cinsiyet Kontrol Olgu n % n % Erkek 56 30,9 50 27,8 Kadın 125 69,1 130 72,2 p değeri 0,564 Eğitim düzeyi açısından kontrol grubunda lise %36,5 (n=66) ve üniversite %33,1 (n=60) mezunu fazlayken, obez grupta ilköğretim%38,9 (n=70) ve lise %32,2 (n=58) mezunu fazladır. Olguların eğitim düzeyi kontrollere göre daha düşük bulunmuştur ve bu durum istatistiksel olarak anlamlıdır (p=0,001). Meslek açısından baktığımızda kontrol grubunda %22,1 (n=40) ev hanımı, %15,5 (n=28) memur, %20,4 (n=37) işçi, %24,3 (n=44) emekli varken, obez grupta %33,3 (n=60) ev hanımı, %6,7 (n=12) memur, %12,8 (n=23) işçi, %22,2 (n=40) emekli vardı (p=0,014). Olguların daha çok ev hanımı, kontrollerin ise işçi ve memur olduğu görülmektedir. Medeni durum açısından kontrol grubunda %14,4 (n=26) bekar, %68 (n=123) evli, %5 (n=9) eşi vefat etmiş, %12,8 (n=23) boşanmış/ayrı yaşıyor bulunurken, obez grubun %15 (n=27) i bekar, %63,9 (n=115) u evli, %8,3 (n=15) ünün eşi vefat etmiş, %12,8 (n=23) i boşanmış/ayrı yaşıyor oldukları görülmektedir. Olgu ve kontroller arasında medeni durum açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p=0,591). Gruplar aylık gelir açısından karşılaştırıldığında 21

obez grubun gelirlerinin anlamlı olarak daha düşük olduğu saptanmıştır (p=0,033)(tablo 5). Tablo 5 Olgu kontrol gruplarının sosyodemografik özelliklerinin dağılımı Kontrol Olgu n % n % p değeri Eğitim düzeyi Meslek Medeni durum Aylık gelir İlköğretim 37 20,5 70 38,9 Lise 66 36,5 58 32,2 Üniversite 60 33,1 37 20,6 Yüksek lisans 18 9,9 15 8,3 Öğrenci 10 5,5 12 6,7 Ev hanımı 40 22,1 60 33,3 Memur 28 15,5 12 6,7 İşçi 37 20,4 23 12,8 Esnaf-Serbest meslek 19 10,5 26 14,4 Emekli-işsiz 47 26,0 47 26,1 Bekar 26 14,4 27 15,0 Evli 123 68,0 115 63,9 Eşi vefat etmiş 9 5,0 15 8,3 Boşanmış/ayrı 23 12,8 23 12,8 770 TL ve altı 11 6,1 19 10,6 771-1500 TL 40 22,1 43 23,9 1501-3000 TL 78 43,1 88 46,1 3001 TL ve üstü 52 28,7 30 16,7 0,001 0,011 0,591 0,033 22

Katılımcıların hastalık durumları Tablo 4'te özetlenmiştir. Olgu grubunda hipertansiyon %37,2 (n=67) görülmekte iken kontrol grubunda %17,1 (n=31) görülmüştür. Gruplar arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0,001). Diyabet olgu grubunda %21,7 (n=39) kontrol grubunda ise %6,1 (n=11) görülmüş olup obez grupta diyabet anlamlı olarak yüksektir (p<0,001). Kalp hastalığı varlığı bakıldığında kontrol grubunda %4,4 (n=8), olgularda %8,3 (n=15) bulunmuştur ve gruplar arasında anlamlı fark görülmemiştir (p=0,138). Kolesterol yüksekliği açısından değerlendirildiğinde kontrol grubunda sadece 1 birey olması nedeniyle istatistiksel değerlendirme uygun değildir. Depresyon varlığı sorgulandığında kontrol grubunda %3,9 (n=7), olgu grubunda ise %11,1 (n=20) bulunmuş ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p=0,009). Hipotiroidi açısından gruplar değerlendirildiğinde; kontrol grubunda %7,2 (n=13), olgu grubunda %8,9 (n=16) bulunmuştur. Arada istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur (p=0,568) (Tablo 6). Tablo 6 Olgu ve kontrol gruplarının kronik hastalık dağılımı Hipertansiyon Diyabet Kalp hastalığı Kolesterol yüksekliği Depresyon Hipotiroidi Kontrol Olgu n % n % Var 31 17,1 67 37,2 Yok 150 82,9 113 62,8 Var 11 6,1 39 21,7 Yok 170 93,9 141 78,3 Var 8 4,4 15 8,3 Yok 173 95,6 165 91,7 Var 1 0,6 9 5,0 Yok 180 99,4 171 95,0 Var 7 3,9 20 11,1 Yok 174 96,1 160 88,9 Var 13 7,2 16 8,9 Yok 168 92,8 164 91,1 p değeri <0,001 <0,001 0,138 UD 0,009 0,568 23

Obez bireylerden oluşan olgu grubunun %36,6 (n=66) sı hiç sigara kullanmamış, %30,6 (n=55) sı kullanıp bırakmış, %32,8 (n=59) i düzenli kullanıyorken; kontrol grubunun %44,2 (n=80) si hiç sigara kullanmamış, %14,4 (n=26) ü kullanıp bırakmış, %41,4 (n=75) ü düzenli kullandığını ifade etmektedir. Olgular içinde sigara kullanıp bırakanlar istatistiksel anlamlı olarak kontrollere göre daha fazladır (p=0,001). Alkol kullanımı açısından gruplar arasında anlamlı fark yoktur (p=0,188) (Tablo 7). Tablo 7 Olgu ve kontrol gruplarının sigara ve alkol kullanma durumu Kontrol Olgu n % n % p değeri Sigara Alkol Hiç kullanmadım 80 44,2 66 36,6 Kullandım-bıraktım 26 14,4 55 30,6 Düzenli kullanıyorum 75 41,4 59 32,8 Hiç kullanmadım 136 75,6 130 72,2 Kullandım-bıraktım 12 6,7 22 12,2 Düzenli kullanıyorum 32 17,8 28 15,6 0,001 0,188 24

Anne ve babada obezite varlığı sorulduğunda, annede obezite varlığı kontrol grubunda %24,3 (n=44), olgu grubunda %41,7 (n=74 ) bulunmuştur ve anlamlı fark vardır (p<0,001). Babada obezite varlığı, kontrol grubunda %5,5 (n=10), olgu grubunda %26,1 (n=47) şeklinde bulunmuştur (p<0,001) (Tablo 8). Anne ve babada obezite varlığı obezite grubunda daha fazla görülmektedir. Tablo 8 Olgu ve kontrol gruplarının ebeveynlerinde obezite durumu Annede obezite Babada obezite Kontrol Olgu n % n % Var 44 24,3 75 41,7 Yok 137 75,7 105 58,3 Var 10 5,5 47 26,1 Yok 171 94,5 133 73,9 p değeri <0,001 <0,001 Spor-egzersiz yapma ve diyet yapma durumu değerlendirildiğinde kontrol grubunda %56,4 (n=102) spor-egzersiz yapıyor, %35,4 (n=64) spor-egzersiz yapmıyor, %8,2 (n=15) spor-egzersiz yapıp bırakmış olduklarını ifade ederlerken, olgu grubunda, %38,3 (n=69) spor-egzersiz yapıyor, %41,1 (n=74) spor-egzersiz yapmıyor, %20,6 (n=37) spor-egzersiz yapıp bırakmış olduklarını ifade etmişlerdir. Olgu grubunda spor-egzersiz yapıp bırakmış olanlar kontrol grubuna göre anlamlı (p<0,001) olarak daha fazladır. Kontrol grubunda %13,3 (n=24) diyetisyen kontrolünde diyet yapıyor, %83,3 (n=149) diyet yapmıyor, %4,4 (n=8) diyet yapıp bırakmış, olgu grubunda %12,8 (n=23) diyet yapıyor, %60,6 (n=109) diyet yapmıyor, %26,6 (n=48) diyet yapıp bırakmış olduklarını ifade etmişlerdir. Olgu grubunda diyet yapmış ve bırakmış olanlar kontrol grubuna göre anlamlı olarak (p<0,001) daha fazladır (Tablo 9). 25

Tablo 9 Olgu ve kontrol gruplarının egzersiz ve diyet yapma durumları Kontrol Olgu n % n % p değeri Yapıyorum 102 56,4 69 38,3 Spor-egzersiz yapma durumu Diyet yapma durumu Yapmıyorum 64 35,4 74 41,1 Yaptım bıraktım 15 8,2 37 20,6 Yapıyorum 24 13,3 23 12,8 Yapmıyorum 149 83,3 109 60,6 Yaptım bıraktım 8 4,4 48 26,6 <0,001 <0,001 Obeziteyi başlatıcı etmenleri değerlendirdiğimizde obez gruptaki 180 kişiden 80 i obeziteyi başlatıcı 83 etmen varlığı ifade edilmiştir. Kilo alma nedenleri olarak belirtilenler arasında; egzersiz-spor yapmayı bırakma %7,7 (n=14), sigarayı bırakma %4,4 (n=8), doğum yapma %15,5 (n=28), menapoza girme %7,7 (n=14), ameliyat olma %4,4 (n=8), sağlık sorunları %6,1 (n=11) olarak bulunmuştur. Üç kişi birden fazla neden ifade etmiştir (Tablo 10). Obezite risk faktörü olarak ifade edilen gebelik kadınların çocuk sayısı üzerinden değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmede, obez kadınların %11,5 (n=15) inin, normal kiloda olan kadınların ise %4,0 (n=5) ünün 3 ve üzeri çocukları olduğu ve aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı (p=0,007) olduğu bulunmuştur (Tablo 10). 26

Tablo 10 Obeziteyi başlatıcı etmenlerin dağılımı Obeziteyi başlatan etmen Var n % Egzersiz, spor yapmayı bırakma 14 16,9 Sigarayı bırakma 8 9,6 Doğum yapma 28 33,8 Menapoza girme 14 16,9 Ameliyat olma 8 9,6 Sağlık sorunu 11 13,2 Toplam* 83 100,0 * Birden fazla neden ifade edilmiştir. Benlik saygısı açısından değerlendirildiğinde kontrol grubunun %93,9 unda (n=170) benlik saygısı yüksek, %6,1 inde (n=11) benlik saygısı orta iken, olgu grubunun %81,1 inin (n=146) benlik saygısı yüksek, %18,9 unda (n=34) benlik saygısı orta düzeyde saptanmıştır. Olgu grubunda benlik saygısının anlamlı olarak daha düşük bulunmuştur (p<0,001) (Tablo 11 ve Şekil 1). Tablo 11 Olgu ve kontrol gruplarının benlik saygısı ölçeği puanı dağılımı Kontrol Olgu n % n % p değeri Benlik saygısı ölçeği Benlik saygısı yüksek (0-1 puan) Benlik saygısı orta (2-4 puan) 170 93,9 146 81,1 11 6,1 34 18,9 <0,001 27

%6,1 %18,9 %93,9 %81,1 Kontrol Olgu Benlik saygısı ölçeği "0-1" Benlik saygısı ölçeği "2-4" Şekil 1. Olgu-kontrol gruplarının benlik saygısı ölçeği puanı dağılımı Sosyal görünüş kaygısı ölçeği toplam puanı ortalaması karşılaştırıldığında obez grupta ortalama 32,84±12,290, kontrol grubunda ise 25,56±8,298 bulunmuştur. Görünüş kaygısı obez grupta anlamlı olarak (p<0,001) daha yüksektir (Tablo 12 ve Şekil 2). Tablo 12 Olgu ve kontrol gruplarının sosyal görünüş kaygısı ölçeği puanı ortalamaları Kontrol (n=181) Olgu (n=180) p Ortalama Standart sapma Ortalama Standart sapma değeri Sosyal görünüş 25,56 8,298 32,84 12,290 <0,001 35,00 32,84 30,00 25,00 25,56 20,00 15,00 10,00 5,00 0,00 kontrol Sosyal Görünüş Kaygısı Ölçeği olgu Şekil 2. Olgu-kontrol gruplarının sosyal görünüş kaygısı ölçek puan ortalamaları 28