ÇOCUKLUĞUMDAN ARTAKALANLAR

Benzer belgeler
ÂŞIK ŞİİRİNDE ŞEKİL TUR

AZERBAYCAN ÂŞIK HAVALARI

Gök ler. Uçak lar la gi di lir an cak ora la ra. İn san gök ler de do la şa bil se. Bir ak şa müs tü, ar ka daş la rıyla. Bel ki ora la ra uçak lar

-gi de ra yak- se ve bi lir sin... Öl mek öz gür lü ğü de ya şa mak öz gür lü ğü de önem li dir. Be yoğ lu nda ge zer sin... Şöy le di yor du ken di

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

KİTAP TANITIMI/BOOK REVIEWS/КНИГА ОТЗЫВОВ

STAJ ARA DÖNEM DEĞERLENDİRMESİ AYRINTILI SINAV KONULARI

mer can or ma nı için de do laş mak tay dı. Ka ya la rın ara sın da ki ya rık lar da on la rın yu va la rıy dı. Ha nos de lik ler den bi ri ne bil gi

COĞRAFİ YAPISI VE İKLİMİ:

TÜRK EDEBİYATININ DÖNEMLERİ

œ œ œ. œ œ œ œ œ œ œ œ

ya kın ol ma yı is ter dim. Gü neş le ısı nan top rak üze rinde ki çat lak la rı da ha net gö rür düm o za man. Bel ki de ka rın ca la rı hat ta yağ

Türk Dili Anabilim Dalı- Tezli Yüksek Lisans (Sak.Üni.Ort) Programı Ders İçerikleri

.com. Faydalı Olması Dileğiyle... Emrah& Elvan PEKŞEN

İÇİNDEKİLER GİRİŞ BİRİNCİ KİTAP

&[1Ô A w - ' ",,,, . CiN. ALl'NIN. HiKAYE. KiTAPLAR! SERiSiNDEN BAZILARI Rasim KAYGUSUZ

NOT:Yukarıdaki hece ve sözcükleri öğrencimize bol bol okutunuz.15 tanesini yazımına bakmadan deftere yazdırınız.

Gü ven ce He sa b Mü dü rü

Aşağıdaki resmin içinde yandaki eşyalar gizlenmiş. Onları bulalım ve boyayalım. -16-

TORK VE DENGE BÖLÜM 8 MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ. 4. Kuvvetlerin O noktasına

TEST 1. Hareketlilerin yere göre hızları; V L. = 4 m/s olarak veriliyor. K koşucusunun X aracına göre hızı; = 6 m/s V X.

kaç saç çatı çanta çakal çay salça çatal çalı Çetin çiçek çilek

DİĞER NOKTALAMA İŞARETLERİ

Ö.Ç BİLFEN ANAOKULU 5 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

MASA TENİSİ. Ping-pong yada pinpon adıyla bilinen masa tenisi 20. yüzyılın başlarında İngiltere de gelişmiştir.

TEMEİ, ESER II II II

YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLERİN BANKALAR KANUNU NUN 46 NCI MADDESİNE GÖRE YAPACAKLARI TASDİKE İLİŞKİN USUL VE ESASLAR HAKKINDA YÖNETMELİK

Türkçe Dil Bilgisi B R N C BÖ LÜM SES B L G S. a b c ç d e f g h i j k l m n o ö p r s t u ü v y z TÖMER. Gazi Üniversitesi 17

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Konu Anlatımlı Soru Bankası ESKİ TÜRK DİLİ VE LEHÇELERİ...

DÜZLEM AYNALAR BÖLÜM 25

En güzel 'Anneler Günü' şiirleri

TÜRK DİLİ I DERSİ UZAKTAN EĞİTİM DERS SUNULARI. 11.Hafta

GİRİŞ CÜMLESİ. Giriş ü lesi, ko uya girişi yapıldığı, ko u u ta ıtıldığı ü ledir.

2. Sınıf Çarpma işlemi Problem çözelim

sınıflar için. Öğrenci El Kitabı

UĞUR BÖCEKLERI SINIFI MART AYI AYLIK BÜLTENİ

KALIPLAŞMIŞ KELİME ÖBEKLERİNDE ANLAM

SAGALASSOS TA BİR GÜN

iti are E i et Ge el Müdürlüğü ü suru ura devu.eg.gov.tr i ter et adresi de istedikleri trafik tescil birimlerinden randevu alabileceklerdir.

Fiilden İsim Yapma Ekleri

2. Sınıf Kazanım Değerlendirme Testi -1

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Refik Durbaş. Şiir BEZ BEBEKLE KUKLASI. 2. basım. Resimleyen: Burcu Yılmaz

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

MESLEK HUKUKU. Yahya ARIKAN Serbest Muhasebeci Mali Müşavir

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ

TEK TEK TEKERLEME. Havada bulut Sen bunu unut

10.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

BAĞIL HAREKET. 4. kuzey. Şekilde görüldüğü gibi, K aracındaki gözlemci L yi doğuya, M yi güneye, N yi güneybatıya doğru gidiyormuş gibi görür.

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

DÜNYA VE EVREN 1.ÜNİTE GEZEGENİMİZİ TANIYALIM. 1. BÖLÜM: Dünya nın Şekli. 2. BÖLÜM: Dünya nın Yapısı

GİRİŞ... 1 ATLETİZM OYUNLARI... 9 DÜZ KOŞU OYUNLARI...

GAZ BASINCI. 1. Cıva seviyesine göre ba- sınç eşitliği yazılırsa, + h.d cıva

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

36. AVRUPA BRİÇ ŞAMPİYONASI WIESBADEN / ALMANYA

DİKTE METNİ 1 DİKTE METNİ 2

Selahittin Tolkun, Özbekçede Fiilimsiler, Dijital Sanat Yayıncılık, Kadıköy, İstanbul, 2009, s. 269.

MODEL SORU - 1 DEKİ SORULARIN ÇÖZÜMLERİ

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Afetler ve İlişkilerimiz

MARSEILLES GEZİ MASSALIA MARSİLYA HAZİRAN 2011

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 12. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

FOLKLOR (ÖRNEK: 2000: 15)

Anadolu ve Azerbaycan Sahaları Halk Şiirinde Tür ve Şekil Meselesi, Türklük Bilimi Araştırmaları, III. Sayı, Sivas 1996, s

4.SINIF TÜRKÇE 15. HAFTA SONU ÖDEVİ

bez gez sez tez biz çiz diz giz boz roz koz poz toz yoz çöz göz köz söz buz muz tuz büz düz güz

7. Sınıf MATEMATİK TAM SAYILARLA ÇARPMA VE BÖLME İŞLEMLERİ 1. I. ( 15) ( 1) 5. ( 125) : ( 25) 5 6. (+ 9) = (+ 14)

DERSLER VE AKTS KREDİLERİ

TÜRK MİTOLOJİSİ DR.SÜHEYLA SARITAŞ 1

2017 MAYIS / 1. HAFTA PAZARTESİ CUMA SABAH KAHVALTISI SABAH KAHVALTISI SABAH KAHVALTISI SABAH KAHVALTISI SABAH KAHVALTISI

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

GELECEĞİ DÜŞÜNEN ÇEVREYE SAYGILI % 70. tasarruf. Sokak, Park ve Bahçelerinizi Daha Az Ödeyerek Daha İyi Aydınlatmak Mümkün

Edwina Howard. Çeviri Elif Dinçer

Engin arkadaşına uğrar, eve gelir duşunu alır ve salona gelir. İkizler onu salonda beklemektedirler.

Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Bilim Etkinlikleri

Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i

İLKÖĞRETİM OKULU 2-/A SINIFI TÜRKÇE DERSİ İLKOKUMA YAZMA ÖĞRETİMİ KURSU PLANI

HAYAT BİLGİSİ Değerlendirme 1

Spor (Asr-ı Saadette) Prof.Dr. Vecdi AKYÜZ

TEOG 1. Dönem Türkçe Denemesi (3) 1

VATAN İŞLERİNDE CÜR ETKARLIKLARIM

EKİM AYINDA NELER ÖĞRENECEĞİZ?

DÜNYA İNSANLIK AİLESİNİN YÜZAKI YAZARLARINDAN!... Ekmel Ali OKUR; Hemşerimiz, Adanalı, Adam gibi adam! İnşaat Mühendisi,

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

MALTEPE SİHİRLİ GEMİLER ANAOKULU MAYIS AYI BÜLTENİ 3 YAŞ

İşitme Engelli Öğrenciler için Tek Kart Resimler ile Kelime Çalışması. Hazırlayan Engin GÜNEY Özel Eğitim Öğretmeni

6 YAŞ NİSAN AYI BÜLTENİ .İLKBAHAR HAFTASI .SAĞLIK HAFTASI .POLİS TEŞKİLATI HAFTASI .23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI

Yukarıdaki resimleri inceleyelim. Birbirleriyle ilgili olanları eşleştirelim.

CU M H URİYET İN 50. YILD ÖNÜM ÜNDE CO Ğ R A FY A. D oç. Dr. Erdoğan A K K A N

BAĞIL HAREKET BÖLÜM 2. Alıştırmalar. Bağıl Hareket ÇÖZÜMLER. 4. kuzey

PRİZMALAR VE RENKLER BÖLÜM 7. Test. Prizmalar ÇÖZÜMLER

ÜNİTE 14 ŞEKİL BİLGİSİ-II YAPIM EKLERİ. TÜRK DİLİ Okt. Aslıhan AYTAÇ İÇİNDEKİLER HEDEFLER. Çekim Ekleri İsim Çekim Ekleri Fiil Çekim Ekleri

HALKBİLİMİNE GİRİŞ I DR. SÜHEYLA SARITAŞ 1

2.SINIFLAR 21.HAFTA (18-22 şubat) GÜNLER 1.DERS 2.DERS 3.DERS 4.DERS 5.DERS 6.DERS

YANSIMA VE DÜZLEM AYNALAR

PİNOKYO EĞİTİM KURUMLARI MART AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI 1. HAFTA

Halk dansları hareket ve müzik olmak üzere iki ayrı öğeden oluşmuş bir bütündür. "Düzgün ve birbirine benzeyen ritmik hareketlerin uyumlu bir biçimde

ÖZEL VEGA ANAOKULU Öğretim Yılı 3 YAŞ KELEBEKLER SINIFI

Transkript:

ÇOCUKLUĞUMDAN ARTAKALANLAR Prof. Dr. Saim SAKAOGLU Zaman zam an yazıp söylediğim gibi, ben doğduğum da İkinci, D ünya Savaşı d ah a başlam am ıştı; galiba ben altı aylıkken bu facia patlak vermişti. Tabii hatırlayacak değilim. A ncak izlerini uzun yıllar taşıdım. O, çok yaprak lı nüfus cüzdanım da pek çok dam ga vardı; şu verildi, bu verildi, gibi. Savaşın getirdiği sıkıntılar pek çok m addenin yokluğuna yol açmış ve bunlar karne ile verilmeye başlanmıştı. Ben de, evin bir ferdi olarak m uam ele görm üşüm ve nüfus cüzdanım, adım a alınan kam elik m addelerin m ühürleriyle süslenmişti. Bu savaşın bendeki bir izi de Kony a nın belli başlı köşelerinde hoparlörlerle yapılan haber yayınları idi. Bu hoparlörlerden biri de, Çaybaşı Caddesi nin son bulup K aram an Caddesi yle T h arfi m eydana getirdiği köşede, şimdi susuzluk gözyaşları döken, tepesinde saçtan örtüsü bulunan çeşmenin hem en üzerinde idi. Zaman zam an oraya gider, verilen haberleri dinlerdik. A slında pek bir şey de anlamazdık. Henüz elektriğin olmadığı b ir caddenin sakinleri olarak biz çocuklar için bu farklı bir oyuncak gibi geliyordu. (Elektrik bizim caddeye gelmemişti) Evimizdeki radyo aküm ülatör ile çakşırdı. G az lam baları, idare lam baları, gece yolculuklarında kullandığımız, ancak adını hatırlayam adığım, tepesinden tutulabilecek cam çerçeveli lam balar gece hayatım ızın ışıklı d o stla n idi. M ahallemize 1946 d a elektrik gelince h e r şey birden bire değişivermişti. Çocukluğum kaç yaşım a k adar sürdü, bilemiyorum. A m a bir gerçek var ki bugün için inanılm ası oldukça zor: O yıllarda m ahallerim izin gençleri, üç yıllık askerlik görevlerini yapıp geldikten sonra bile sokakta oynarlardı. Bu, işsizliğin bir sonucu idi. îşte bu yıllarda ben çocuktum; yaşıtlarım la oynarken «ağabeyler»imizin oyunlarını seyrederdim. Neler m i oynardık, neleri mi seyrederdik? işte, «Çocukluğumdan A rtakalanlar» başlığı altında bunları yazmağa, d a h a doğrusu hatırlam ağa çalışacağım. Biz halkbilim cilerin kaynak şahıs olarak bir şeyler anlatabileceği unutulm am alıdır. Nitekim, rahm etli ninem den dinlediğim bir masalı, ölüm ünden yıllarca sonra onun ağzından yayımlamıştım (Bir Konya masalı «Gençlikte mi, Gocalıkda mı,» Türk Folklor A raştırm aları, 12 (237), Nisan 1969, 8-11). A m erika Birleşik Devletleri nin Texas eyaletinde bulunan Lub- bock şehrindeki Archive of Turkish O ral N arrative in m üdürü Mrs. B arbara K. W alker, evlerinde m isafir olarak kaldığım üç ay zarfında, arşivleri için benden kayıt istemişti. O zam an demiştim ki : «Sayın W alker, size sadece çocukluğumda dinlediğim, Konya yöresiyle ilgili halk anlatm alarını verebilirim. Bunlar tabii olarak öğrenilen kültür ürünleridir. Bir araştırıcı olarak beş altı yıldan beri derlediklerimden anlatam am ; onlar benim değil, benim kaynak şahıslarımmdır.» Ayrıca, kafam daki yüzlerce fıkra, efsane1, masal gibi anlatm aları da, ait olduğu bölgeye göre hatırlayıp anlatm am d a müm kün değildi. O sebeple ben sadece Konya yöresiyle ilgili olarak ninemden, babam dan dinlediklerim i anlatm aya çalışmıştım. Bugün de, Konya ile ilgili bir çalışm a yapacak olana onları an latırım; dağarcığım daki araştırıcılık birikim inden ise bir şey veremem. Millî Folklor 3

Oyun denilince aklımıza elbette «sayışmaca» gelecek, «ebe seçimi» gelecek. Bazı oyunlarda «ebe» olmak pek hoş karşılanm azdı. Bir saklanbaç ta, b ir uzun eşek te ebe olmayı kim isterdi ki. Ama bazı sayışm acalarda, galiba, ilk çıkan şanslı olurdu. Öyle ya, istop ta topu siz havaya atacak ve bir arkadaşınızın adını söyleyecektiniz. Bazan, hem en ilk sayışm acada ebe seçilebilecekken bazan da her oyuncunun teker teker «kurtulması» sağlanır, sona kalan kişi ebe olurdu. Sonraları okulda başkalarını da öğrendik, am a benim aklımda, o da ne k a d a r tam bilemem, kalabilen sayışm aca şöyle olm alıdır: «Ene mene engişdene, lâle kökü, çörek otu, al çık, bal çık, aradan önce sen çık.» Sayıcının parm ağı kime isabet etmişse o kenara çekilecek, işlem devam edecektir. Sayma işini daha çok en büyüğüm üz olan veya sayışmanın sözlerini iyi bilen birisi yapardı. Sağ elinin işaret parm ağını hafifçe ağzının içine sokar ve uzunca sayılabilecek bir «Oooo» çektikten sonra saym aya başlardı. Şöyle bir düşünüyorum da bunca oyunun hangisini daha küçük yaşlarda, hangisini d ah a ileri yaşlarda oynardık, pek hatırlayam ıyorum. Ancak oyunları hatırlıyor ve onlan gözümün önünde canlandırıp sınıflam aya çalışıyorum. Y ağ satanın, çizgi, ip atlama, istop, ip içinde trencilik. K am ış yüzdürme, çam ur p atlatm a (?) H arm anbiş, buzda kayma, hotak, Çekirdek, boncuk, aşık, şeker kağıdı, çelik çomak, U zun eşek, güvercin takla. Bu en sondakiler d ah a ileri yaşlarda oynanan oyunlardı. Zaten, gelişm ekte olan çocuklar için pek de uygun olmazdı. Çocukluğumuzda, «yağ satarım, bal satarım» oynardık; bunu m ahallede de oynardık, okulda da. Öğleye k a d ar üç, öğleden sonra iki saat ders yapan bizim şanslı neslimiz, ilkokulum u zun geniş bahçesinde, 20 dakikalık teneffüslerde neler oynamazdı ki. Oyununun sözleri de bugünkülerden pek farklı değildi. Galiba bugünkü nesil de aynı şeyleri söylüyor. Yağ satarım, bal satarım; Ustam ölmüş, ben satarım. Tabii, bunun bir de ahengi vardı; ona göre söylenirdi. Bütün oyunları en ince teferru atın a kadar hatırlam am a im kân yok; ancak daha az yaygın olanlarını h a tırlam aya çalışacağım. 1. Kamış yüzdürme Eskiden evlerin çatısı yoktu. Toprak damlı evlerin üzerinde, onların bahçe ve sokak duvarlarında kam ışla r uzanırdı. Üzerleri toprakla bastırılm ış bu kam ışlar yere paralel olarak bulunur ve uçlan dışanya uzanırdı. Bizler bu kam ışlardan çekilebilecek gevşeklikte olanlanm çeker ve onları b ir oyun âleti haline getirirdik. (Şimdi, «çelen» adı verilen bu tip duvar üstlerini hatırlayan kaldı mı ki?). Ö n ce, kam ış bir kanş kad ar kısaltılırdi; b u a rad a m utlaka bir boğum bulunurdu. Boğumun uzağında bulunan ağ za bir taş sokulur ve tıpa gibi kapam ası sağlanırdı. Böylece herkesin k a m ışı hazır hale getirilirdi. Caddemizin adının Çaybaşı olduğun u bir daha, hatırlatayım. Evimizin önünden bir çay akıp giderdi. îşte bizler kam ışlarım ızı bu çaya atar, yarıştırırdık. Bazan bir köprünün girişinden bırakır, öbür ucundan daha önce çıkanı gelip sayardık. Tabii burada kamışın uzunluğunun, taşın büyüklüğünün rolü olduğu k adar suyun daha hızlı akan bölüm ünün de rolü olurdu. Bu oyunu erkek çocukları oynardı. 2. H arm anbiş Adına niye «Harmanbiş» denilmiş, bilmiyorum. H arm an ile pek ilgisi yoksa da biş-/piş- ile ilgisi vardır. Önce b ir m iktar toprak, daha doğru su o yıllann cadde ve sokaklannda bol m iktarda bulunan toz b ir araya 4 Millî Folklor

getirilirdi. Normal bir karpuzun yarısı k ad ar bir hacm e ulaşınca üzerine h a fifçe su dökülür, ellerimizle de suyun tepe üzerinde ince bir çam ur tabakası m eydana getirm esi sağlanırdı. Böylece bütün tozun üzerinde ince bir çam ur tabakası m eydana gelirdi. D aha sonra ıslanm am ış tozları bu kubbem si yapının üzerine serper, avuçlarımızla oğuşturm aya başlardık. Toz, ıslak tabaka tarafından emildikçe yenisiyle devam edilirdi. Böylece sürte sürte, oğuştura oğuştura çam ur olan zemin kurutulurdu. Bu işi yaparken de, kendine has bir nağme ile de şu sözler hep bir ağızdan tek rar edilirdi: «Harmanbiş, harm anb ş; Keloğlanın başı biş.» Bu sözler çam urlu yüzey kuruyuncaya kadar defalarca söylenirdi. Sıra, ikinci safhaya gelirdi. İnce bir çubuk vasıtasıyla bu kubbenin yere temas eden bir veya iki yerinden pencere veya kapı diyebileceğimiz delikler çizilir, yavaş yavaş oyularak ku rum uş çam ur kısm ı çıkartılırdı. Bundan sonrası büyük bir dikkat isterdi. Açılan bu deliklerin yardım ıyla kubbenin altındaki tozlar dışarı çıkartılır, içerisi iyice boşaltılırdı. U nutm adan şöyliyeyim, bir delik de tepeye açılırdı. Böylece, içi boşaltılmış kubbemsi bir yapı ortaya çıkardı. A rtık bundan sonrası bizlerin m aharetine kalıyordu. Kapı, pencere ve tepe deliğinden içeriye atılan kağıt ve sam an gibi kolay yanabilen m addelerin yardım ıyla diğerleri (çalı dalları vb.) tutuşturulur ve e trafa yayılan alevler zevkle seyredilirdi. Dikkatlice yakılması halinde kolay kolay yıkılmazdı. A kşam a doğru veya evlerden çağrıldığım ız bir sırada arkadaşlardan biri hafif b ir tekme darbesiyle harm anbişi yıkıverirdi. Bu d a erkek çocuklar arasında oynanırdı. 3. Şeker kağıdı oyunu 1950 li yılların başında piyasada çokça tutulan b ir karam ela şekeri vardı. Bakkaliye dükkânlarında kilo ile satıldığı gibi tanesi bir kuruştan da satılırdı. Yakın zam ana k ad ar piyasad a çokça satılan Tipitip sakızları hacminde idi. Özelliği; sarıldığı kağıtlarda bütün m eslek erbabının çizgi resim lerinin olmasıydı. 1 num ara galiba «Kuşbaz» idi. Bazı m esleklerin veya m eşgalelerin adını oradan görür, fakat bir türlü ne olduğunu anlayam azdık. Bunlardan biri de 117 num aralı (?) «poîo» idi. l den 110 a k ad ar olanı sıkça bulunur da l l l den 120 ye kadar olanı m; az bulunurdu, yoksa 121'den 130 a k a dar olanı mı az bulunurdu, pek hatırlıyamıyorum. l den başlayarak sona kadar bütün num araları biriktirebilirsek büyük hediye vardı. Ayrıca, bazılarında d a m ühür ve imza vardı da onu b u lan lar da kağıtta yazıldığı k a d ar k aram ela kazanırdı. Hiç unutm u yorum, ben de bir gün Aziziye Camii civarındaki bakkaliyelerden birinden, h er halde Şehir Bakkaliyesi nden aldığım beş kuruşluk şekerlerden birinin imzalı kağıdındaki kadar karam ela k a zanmıştım. İşte bu num aralı kağıtlar, aynı zam anda b ir oyunun da aracı olurdu. İki kişi karşılıklı olarak oynardı. Birinci iki avucunun arasında sakladığı k a ğıtlardan en üstte olanının son sayısının tek mi çift mi olduğunu sorardı. Eğer karşı taraf bilirse sorandan bir kağıt alırdı; bilemezse bir kağıt verirdi. Bazan, bu birer birer alıp verm e ler az gelir, tıpkı günüm üzün modern oyunlarında olduğu gibi oran yükseltilirdi. Meselâ, kendisinden cevap beklenen kişi, «Aç, beş mislisine» derdi. E ğer bilebilmişse beş misli, yani beş aded kağıt alırdı; tabii bilemezse de beş tane verecektir. Oyunun heyecanını artırm ak, biraz da m erak duygusunu eklemek için teklifler değ iştirilird i: «Tek, son sayısına,» denildi mi, bilinmesi halinde son ra Millî Folklor 5

kam ı 3, 5, 7 veya 9 olacağından o kad a r kağıt alınır, bilinemezse verilirdi. H atta bazan doz iyice artırılır, daha farklı sayılar ileri sürülürdü. «Çift, sayılar toplamına!» Böylece 90, 98 veya 89 gibi en büyük sayıları taşıyan k ağ ıtlard a el değiştiren kağıt sayısı 18 veya 19 gibi büyük sayılara ulaşırdı. Kazanan tarafın ne kadar sevindiğini taiım in etmek hiç de güç olm asa gerek. Ancak, 10, 11, 20 gibi sayılarda el değiştiren kağıt sayısının d a pek az olacağı unutulmamalı. Bugün, b u n a benzer oyunları oynayanlar v ar mı, bilemiyorum. Ancak 40 yıl önce pek popüler bir oyun idi. Bu kağıtların sıra ile biriktirenler ayrıca, kendilerindeki fazla olan meslek erbabının resim lerini eksikleriyle değiş tokuş yaparlardı. H atta az bulunanlar bazan birkaç kağıt ile değiştirilirdi. Bu oyun da erkek çocuklar a ra sında oynanırdı. Gelecek yazımızda, kalan oyunlardan bazılarını ele alm ağa çalışacağız. 6 Millî Folklor

Ozan-Aşığ Mektepleri Haggında Gaydler Prof. Dr. Sednik Paşayev PİRSULTANLI Yayma Hazırlayan: Şahin KÖKTÜRK Sednik Helil oğlu Paşeyev-Pirsultanlı, filologiya elmleri doktoru, Genc'e A şığlar Birliyi nin Sedri, H. Zerdabî adına Gence Devlet Pedagopi instütünün znuellimi. Men, Emek faaliyetine jum alist kim i başlamışam. Gençlik illerinde «Daşkesen», «Mübariz», (Gasım îbrahim ov), «Yenilik» (Kelbecer) rayon gazetelerinin redaktörü vazifesinde çalışmışam. 1969 yılında aşığ poeziyasmdan ve m usikisinden namizedlik işi m üdafie edip, filologiya elmleri namizedi adını almışam. 1990 yılında «Azerbaycan Halg Efsaneleri ve onun tedgigi problemleri» m ezvusunda doktorlug işi m üdafie etmişem 17 kitabın müellifiyem. Bundan dördü monografiyadır. H azırda iki ciddi eser üzerinde işleyirem. 1. Ozan - aşığ m ektepleri 2. Azerbaycan folklorunun coğrafi atlası. Şimdiye kadar ozan - aşığ m ektepleri haggında bir kitabım, 20 den artıg m akalem çap olunmuşdur. Türkdilli halgların ozan yaradıcı- ı lığı m erhelesinde elageleri daha güçlü olmuşdur. Tahminen XII. asırdan XVI. asra kadar m üşterek faaliyetleri sanatda ğzünü g ab a n g şekilde hissettirm ektedir. XIV. asırdan Türkdili halgların sanatında yeni gollar ayrılm ağa başlamışdır. Meselen Gazaglarda jıraylar (hazırda jırçı adlanır), Türkmenlerde, U ygurlarda, Özbeklerde bahşı, Gırgızlarda dastançı, onlarda hüsusi «manasç ı» ^ d a (Manas eposundan parçalar söyleyenler) vardır. Çolı m araglıdır ki, ozanlar ozanı Dede G orgud un gopuzunun adı D ağıstan h alg lan arasında da galır. Meselen, Gumug ve Nogay halg- ları bu simli çalgı aletine «ağaç homuz», A v arlar ve D arginler «Komuz» deyirler. M araglıdır ki, G azaglar da Gorgud A ta ya «Horhut Ata» deyirler. Türkdilli halg olan Gumug ve Nogayla r ozan - aşıg şiir ve dastanına «yır», G azaglar ise «jır» deyirler. Burada sa 6 Millî Folklor

dece olarag Gazaglarda telaffuza göre «yır» «cır»a çevrilmiştir. Bele ki, gazahla r yazıcıya da «jazıçı» deyirler. Gazah dilinde önde gelen sözlerde «y» sesi «j» ile evezlenir. XVIII-XIX. asırlardan sonra Türkdilli ha-lglarda sazm, dutar ın yanm a ney-balaban gelmişdir. Bazı Türkdilli halglarda ise sazın, dutann, dombra nın yanm a kam ança gelmişdir. Kamança ya Türkm enler «gıjag» G azahlar ise «komuz» deyirler. Simli çalgı aletine AzerbaycanlIlar «Saz», G azahlar «Dombra», Özbek, Türkmen, Uygur «dutar», G ırgızlar ise «komuz» deyirler. Yer, tayfa ve şiir adı kim i T ürkdilli halgların folklorunda «Varsag», «varsağı» ifadeleri de işlenmektedir. Türkm enler zarafatyana şiiri ve musigiye «varsağı» deyirler. Azerbaycan ın G arabağ m ahalm da celd oynanan ve çalm an raks havasına «gaygatı-varsağı» hâvası deyirler. Gadim devirlerde A zerbaycan aşığı ozan, varsağ', yanşag adlan ile yaşayıp yaratm ıştır. Hâzırki dövre kadar Azerbaycan da 150 den artıg halg dastanı, 100 saz havası, (60 varyantı ile birlikte) toplanıp tedgigata celb edilmiştir. Menim namizedlik işimin bir fesli bele adlanır: «Aşıg poeziyasınm sazla elageli inkişaf yolu». B urada saz havalarının hansı şiir fo rm alan ile bağlı, hansı aşıg m ektebinde ne zaman ve kim tarafından bestelendiyi, yaradıldığı araşdırılır. Tebriz aşıg mektebi öz kökü üste, a n anelerine bağlı şekilde leng olarak öz yolunu davam ettirir. Gazah, Türkmen, Özbek, Uygur, Nogay ozan-aşıg, bahşı-akm mektepleri, arkaik form aları ciddi şekilde m uhafaza edip yaşadırlar. Lâkin bir hissesi A vrupa ya yakın olan Türkiye de saz ve onun h a vaları hayli m uasırlaştm lm ıştır (modernleştirilm iştir). Bununla bele, Türk sazı öz inkişafına göre, başka Türkdilli halg lan n simli çalgı aletine göre, hayli inkişal etmiş ve «meydan sazı» seviyyesine kalkabilmiştir. îster dombra da, isterse de gopuz d a çalıp okum ayanlara, solo çalanlara Millî Folklor «Küyçü» deyirler. Öz yaradıcılıg ve ifacılık faaliyetine göre dastançılara jıray lar (jırçılar) deyilir ki, G azah destanlarının yaranm ası ve söylenmesi o n lan n adları ile bağlıdır. G azah folkloru tedgigatçılarm m tâbirinde ozan jıraunun, jıray ise m uasır akının atasıdır. Türkm en in Tamauz bahşıları esasen dastançıdırlar Göytepe de aydımlar, ohumalar, avazlar, A şgabad da M ari de ise dutar ifacılıgı üstünlük teşkil eder. H âzırda G azakistan da dört akın m ektebi mevcuddur. Bamlardan 1. Alma-Ata, 2. Canbul, 3. Çimkend, 4. G ızlar d a aşıg m ekteblerinın adını çekmek olar. Jıraunun varisi kimi akın dastançılığı da, küyçü ve enşe (m uğam a yakın ifacılığı) ifacılığını da menimseyerek aparıcı rol oynayır. Men bu gohum ve gonşu halgların senetinden ona göre danışıram ki, onları bazı dastan ve saz havalan m üşterek yaranm ış ve şerikdirler. «Köroğlu» dastanı Azerbaycan halgına m ahsus olsa da, Bu dastanm O r ta A sya varyantı yok, versiyası mevcuttur. Azerbaycan da 14 «Köroğlu» saz havası olduğu gibi, Gazahlarda, Özbek ve Türkm enlerde «Köroğlu küyü», «Köroğlunun at oynadışı», «Yıldızdağ Köroğlu» kimi benzersiz, orijinal dombra ve dutar havaları vardır. «Aşığ G arib ve Şahsenem» Özbeklerle, Türkm enlerde m üşterek dastanımızdır. «Emrah» Türklerde, «Arzu ile Gamber» Bağdad Kerkükleri terek dastanlardır. «Vanağzı, D üraha nı, Osmanlı Divanisi» Türkler^.mahj- suz havalardır. Aynı zşıpansflâ Azerbaycan da işlek h a v a l^ B ^,'.^ r% larm dan Ğaracaoğlan'ın,, A şıg', Şenlık'- in, Ömer in, H aşta ^^m ^n^lşftrleri, «Yaralı M ah m u d e..«nig^r., vs Mahmud» kimi,orijinalr,.^ ü ^.^ a s tjin la y A zerbaycan da geniş,yşyüm ışdır,... 7r, A zerbaycanlilar,türkm en aşıg ' şairlerinden ^^.^aj^dü^gulu hii,' M o lla'.. kimi öz, sanatkârları^ k adar, seyir,. Ç-jiyır..pa^ış.tanljı Yetim.'Emih in. vctkof Receb in şiirleri de halg arasın da aynı %

derecede yayılmışdır. Adını çekdiyim h alg lar ise Azerbaycan ı sanat mabedi kim i tanıyır, onun aşığına, sazına ve dastam na daha yakından beleddirler. Bir sözle, bunların özleri de sanatları d a köklü ve nehenk bir çınarın birbirin e ark a ve köm ek olan, zam anın tu fanlarından öz kökünü goruyan eyilmez budaklandır. A zerbaycan da Ozan - Aşığ M ektepleri Aşıg sanatı seyyar sanatdır. Yurdum uzun m uhtelif köşelerinde bu sanat, yükselen ve inen h at üzere inkişaf etm iştir. XII - XVI. asra kadar ozan aşıg sanatı kadim Gence de güçlü olm uştur. XVI. asırda bu mektep Dede Y ediyar m adı ile şöhret tapınıştır. ikinci defa bu sanat, Tebriz de yükselm iştir ve Dirili G urbanî nin (XVI. asırda) adı ile tanınm ıştır. XVII. a sırd a Şirvan a keçmiş, Şirvanlı Dostu m eydana gelmiştir. XIX. asrın evvellerinde Şem kir de Aşıg Hüseyin, ortalarında Göyçe de Aşıg Elesger, asrın sonunda Borçalı da Dereçiçekli Alı, XX. asrın evvelinde Şirvanlı Bilal m ahsus olduklan aşıg m ekteplerini ta n ıtmışlar. H âzırda A zerbaycan a m ahsus aşağıda aşıg mektepleri v a rd ır: 1. Gence aşıg mektebi, 2. Tebriz aşıg mektebi, 3. G arabağ aşıg mektebi, 4. Şirvan-Mu- ğan aşıg mektebi, 5. Şemkir-Gazah aşıg m ektebi, 6. Göyce aşıg mektebi, 7. Borçalı aşıg mektebi. Gence, Tebriz, Şemkir, Göyçe aşıg m ekteplerinde aşıgların okum a tarzları aynıdır. Lâkin Gence, Şem kir aşıgları tek balabansız, ohuyurlar. Borçalı aşığı balabansız, hem de benzersiz tarzd a ohuyurlar. Bunlarda saz ifacılığı yüksekdir. Şirvan-M uğan aşığı sazın yanm a neyle beraber, nağara ve goşa nağara da getirm işdir. Aşıglar zengülesiz ve aydın ohuyurlar. Bütün aşıg m ekteplerinde saz «segah» üste köklendiyi halda, Şirvan - M uğan aşığının sazı «şur» üste köklenmişdir. Şirvan - M uğan aşığının sazı m uğam a daha çok bağlıdır. Bu ise tarihen Şirvanşahlar sarayında ta r - m üğam a üstünlük verilmesi, bu regionda m uğam a m arağı artırm ıştır. Galan regionlarda zahmetle, goyunçulugla meşgul olan ahali saza, neye üstünlük vermiş, sazı ile gözel yaylag h av alan yaratm ışdır. 1. «Keremi» saz havaları, «Esli - Kerem» dastanı, Gence Aşıg m ektebine mahsusdur. 2. «Göyçe gülü», «Göyçe şerilisi», «Nahcivanî», «Necefi», «Göyçe gülü» saz havaları, «Aşıg Ali nin Türkiye Seferi» dastanı Göyçe aşıg mektebine m ahsusdur. 3. «Şeşengi havalan», «Şirvan şikestesi», «Gobustanı», «Pişrov» saz h a vaları, «Ordubadlı Kerim», «Göyçek Rıza», «Yetim Aydın» d astan lan Şirvan. M uğan aşıg m ektebine m ahsustur. 4. «Mirzacanı», «Garabağ şerlisi» saz havaları, «Aşıg Valeh ve Zernigâr» dastanı G arabağ aşıg mektebine m ahsustur. 5. «Sultanı», «Behmenî», «Mensuru», «Çukur oba gözellemesi» saz h a vaları, «Telli Hesen» dastanı Borçalı aşıg m ektebine m ahsustur. 6. «Mina geraylısı», «Iran Keremisi», «Efe havası», «Müheyyi», «Yurd yeri» saz havalan, «Gurbanî», «Abbas ve Gülgez», «Heste Gasım» dastanla n Tebriz aşıg m ektebine m ahsusdur. 7. «Aran güzellemesi», «Şemkir sarayısı», «Aşıg Hüseyin», Dilgemi» saz havalan; «Aşıg Hüseyin ve Reyhan H a nım dastanı Şemkir-Gazah aşıg m ektebine m ahsustur. H âzırda Borçalı aşıg mektebi özünün yüksek tekabül dövrünü yaşayır, başga çalgı aletlerini özüne goşmadan; sazı, sözü ve dastanı öz gadim köküne bağlı şekilde inkişaf edir. Azerbaycan H alg D astanlan : 1. Gehramanlıg, 2. Mehebbet ve aile meişet dastanlarm a bölünür. 1. «Köroğlu» sırf gehram anlıg dastanıdır. 8 Millî Folklor

2. «Esli ve Kerem» mehebbet dastanıdır. 3. «Alıhan ve Perihanım» aile - m eişet dastanıdır. D astanlar iki yolda y aran ır: 1. Real tarih î zeminde, yeri, yurdu, şahsiyyeti m alum «Abbas ve Gülgez» kim i. 2. Hayalî - rom antik tarzda «Dilsuz ve Hazangül» kimi. Y üz saz havasından 30 k ah ram anlık, 30 gam, göz yaşıdı, 40 şadlıgdır. Halgımız öm rünün yüz gününden otuz gününü yadelli ile döyüşüp, 30 gün ölenini, yaralısını ağlayıp, 40 gününde de vah t tapıp şad yaşayıp. El sanatkarları, halgımız düşmenle döyüşende sazm da gehram anlıg m ahnıları çalıp, halgı m übarizeye ruhiandırıp, ağlayanda sazı sözü ile halgla beraber ağlayıp, şad gününde ise şadlıg m ahnıları çalıpdır. 1. Gahram anlık hav alan. «Köroğlu» hav alan (14), «Misrî», «Memmed Hüseyni» gahram anlıg havalandır. 2. «Keremi» saz h avalan (12), «Zanncı», «Mensuru», «Sultanı», «Şirvan şikestesi» gam lı havalardır. 3. «îravan Çukuru», «Orta Celili», «Müheyi», El havası» şadlıg havalarıdır. Bu dastan ve saz h av aları Azerbaycan halgının, elece de o dastan ve saz havalannı yaradan san atk an n bediî tercüme-i halidir. Millî Folklor 9

Bakü*de Yayınlanan Bir Kitap ve ÂŞIK ŞİİRİNDE ŞEKİL TUR ve mum MESELESİ Yrd. Doç. Dr. M. Öcal OĞUZ Türklük araştırm alarının büyük âlimi Prof. M. Fuad Köprülü tarafından ilk defa menşei, tekamülü ve erkânı hakkında çok değerli incelemeler yapılarak, b ir çok bakım dan aydınlığa k a vuşturulan âşık tarzı şiir geleneğinin elde edilen yeni belge ve bilgilerle gözden geçirilmesi bir zaruret olarak ortada durm aktadır. Özellikle, menşe itibariyle eski T ürk sosyal hayatına bağladığım ız bu geleneğin gelişme çağları ve günüm üze gelişinde ortaya çıkan züm relere ve boylara dayalı farklılıkları bir bütünlük içerisinde incelenmelidir. T ürkiye de âşık edebiyatının kaynağının eski Türk dini ve bu dinin genel çerçevesi içerisinde sanatlarını ortaya koyan Kam, Bahşı, Akın, Oyun, Ozan... gibi sanatkârlar olduğu hemen hemen ortak bir kanaat haline gelmiştir. Bununla birlikte çok sayıda temsilcisine ve bol m iktarda şiir örneklerine sahip olduğumuz xvı. yüzyıl, bu edebiyatın yeni bir şekilde sistemleştiği yüzyıl olarak kabul edilir, îslâm iyetin kabulünden xvı. yüzyıla kadar geçen dönem ise bazı belge ve değerlendirm elere rağm en karanlık dönem olarak nitelenir. Türkiye de âşık edebiyatı üzerine yapılan çalışmaların büyük çoğunluğu xvı. yüzyıldan günümüze kadar olan dönemde yaşayan âşıklara ve eserlerine dayanır. K aranlık asırlara ulaşm am ıza engel olan belge ve bilgi eksikliğinin yanı sıra, yapılan çalışm alar sadece Türkiye ye m ünhasır iken, çok genel sonuçlara varılm ak istenmiştir. Türkiye de âşık Millî Folklor 9

edebiyatı araştırm alarının başladığı ve hızlanarak devam ettiği yüzyılımızda, âşık edebiyatının m enşei ve diğer Türk boyları arasındaki gelişme çizgisi hakkında yeterli bilgi elde edilememiştir. Ancak günümüzde, Türkistan başta olmak üzere Türkiye dışındaki Türk coğrafyası ile her tü rlü iletişimi sağlam ak m üm kün olmuştur. Böylece görülm üştür ki, âşık tarzı şiiri bir bütün halinde anlam ak ve izah etmek için diğer Türk boyları arasındaki doğma ve gelişme devrelerini bilmeye şiddetle ihtiyaç vardır. Yüz m ilyonlarla ifade edilen nüfusun, milyonlarla ifade edilen km 2 lik b ir coğrafi sahada ortaya koyduğu âşık tarzı şiiri kısa zam anda değerlendirm enin ve sağlıklı sonuçlara varm anın güçlüğü ortadadır. Bu sebeple ilk iş olarak Türkiye de yapılan, araştırm alarda varılan sonuçların Türkiye deki âşıklık geleneği için geçerli olduğu gerçeğinden hareketle, süratle diğer sahalardaki belge ve bilgilerin değerlendirilm esi yoluna gidilmelidir. Tek tek değerlendirilecek m alzem elerin ortaya çıkaracağı sonuç, «Türk âşıklık geleneği-nin ortaya çıkm a ve gelişme dönemlerini belirlememize ve term inolojisini oluşturm am ıza im kân sağlayacaktır. Türkiye de yeterli olm asa bile yapılan çalışm alarda «âşık tarzı şiir geleneğinde şekil, tü r ve m akam meselesin in halledilememiş olmasının altında yukarıda dile getirdiğim iz sebeplerin bulunduğu kanaatini taşıyoruz. Halk şiirinin şekil ve tü rü üzerine büyük bir zam an ayıran ve yayınladığı iki eserle1 b u konudaki fikirlerini ortaya koyan değerli araştırıcı Ahmet Talat (Onay), bu konudaki ilk m üstakil çalışmanın sahibidir. İkinci önemli çalışma ise Hikmet Dizdaroğlu tarafınd an yapılm ıştır.2 A nadolu sahasına dayalı şiir örneklerinden3 yola çıkılarak yapılan bu iki çalışmanın, birbirlerini bütünleyen yönlerinin bulunm asına karşılık «şekil» ve «tür» kavram larına getirdikleri izah lar birbirlerinden oldukça farklıdır. Çeşitli eser ve m akalelerinde bu konuya dokunan araştırıcılar ise, temelde bu iki görüşten birini kabul eder görünm ektedirler.4 Âşık tarzı şiir geleneğinde şekil ve tü r meselesinin çözülmesinde çok önemli bir yere sahip olan «makamlar» ise, araştırıcılar arasında hem en h e men hiç dikkat çekmemiştir. Bütün araştırıcıların «teganni», «ezgi», «makam»... göz önüne alınm adan halk şiiri sağlıklı bir şekilde değerlendirilemez demelerine karşılık, konunun üzerine gidilememesi dikkat çekicidir. Bunda en büyük faktör olarak, edebiyat araştırıcılarında sağlam b ir m üzik bilgisinin, m üzik araştırıcılarında ise aynı oranda edebiyat bilgisinin bulunm am ası düşünülebilir. Bununla birlikte bazı yörelerimize ait m akam ların adlarını tesbit etmek veya tesbit edilmiş m akam ları tasnif etmek şeklinde bazı çalışm alara rastlamaktayız. Bütün bu çalışm aların da Anadolu sah a sı ile sınırlı olduğunu burada hemen belirtmeliyiz. Azerbaycan da Mürsel Hekimov tarafından yayınlanan «Âşık Şe rinin Növleri»6 Türkiye deki şekil, tü r ve m akam konularındaki çalışm aları yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Tabiî, Hekimov un çalışmasının da Azerbaycan ile sınırlı olduğunu söylemeliyiz. T ürkiye de yapılan çalışm alarda Hekimov un kitabında yer alan tü r ve m a kam adlarının bir bölümü bulunm akla birlikte, bir karşılaştırm a ve ayıklam a yapm a gereği ilk anda göze çarpıyor. Benzeri eserlerin diğer Türk şubelerinden de elde edilmesiyle ortaya çıkacak malzemenin incelenip birleştirilmesi, sağlam sonuçlara ulaşmamızı sağlayacaktır. Hekimov, eserinin giriş kısm ında âşık edebiyatının «bediî növleri»ni üç kaynağa bağlam aktadır : 1) Halkın eski efsane, esatir ve halk merasimi ananeleri, 2) Klasik yazılı edebiyat, 10 Millî Folklor

3) Ayrı ay n asırlarda yaşayıp-yai*atan el şairlerinin söylediği ezgiler.7 Aynı görüşü paylaştığını ifade ile yazar Prof. M.H. Tehmasıb ın şu görüşünü nakletm ektedir : «Bugünkü A zerbaycan âşık şiiri şekilce çok rengarenk ve zengindir. Öz veznine tektine, kafiyelenen m ısraların növbeleşmesi en enesine, bendlerdeki m ısraların m iktarına, nak arat m ısraların vezn, kafiye ve tak ti hususiyetlerine ve bir de belki d ah a esaslısı, musikiye göre bugünkü âşık şe rinde elliye yakın form a vardır. H atta sehv etmeden demek olar ki âşık musikisinde ne kadar hava varsa takriben bir o kadar forma vardır ki, bunların d a ekseriyetinin özüne göre hususi adları vardır.»8 Hekimov, âşık şiirinde tü r ve makam meselesinin halledilebilmesi için dilcilerin, edebiyatçıların ve sanatkârların bir arada çalışması gereğini ise ayrıca vurguluyor.9 Giriş kısm ında veciz bir şekilde âşık tarzı şiirde karşılaşılan problem leri zikreden Hekimov un ifadelerinden A zerbaycan da da âşık tarzı şiirin terminolojisinin tam olarak kurulam a dığını anlıyoruz. Ayrıca şekil, tü r ve m akam la ilgili tartışm aların bizdekine paralel olarak orada da sürdüğü ilk bakışta göze çarpıyor. Şu cümleler ise bunun som ut göstergesi olarak alınabilir : «Bize ele gelir ki, müellifler aşık poeziyasında növ ve onun şekli hususiyyetlerinden bend, kafiyeden sohbet açarken «Koşma», «Geraylı», «Tecnis», «Muhammes» kimi herkese m a lum növlerin um um î mezmun ve ideyasını, heca bölgüsünü, bend sayısını tekrar sadalam akla kifayetlenmemelidir.»10 Eserin bundan sonraki bölümü, A zerbaycan dan tesbit edilmiş «növler»e ayrılmış. Şiir örneklerine ve diğer araştırıcıların görüşlerine de yer verilerek incelenen şiir türleri içerisinde şunlar yer alm aktadır : «Tasnif, Bayatı, Geraylı, Cıgalı Geraylı, Sallam a Geraylı, M ürvetî Geraylı, Elif-lâm Geraylı, G aytarm a Geraylı, Tecnis Geraylı, N egarath Geraylı, Geraylı Dildenmez, Geraylı Rubai, Koşma, Güllü Gafiye, Koşa Y arpag Koşma (Haça Beyt-Çapraz Gafiye), Koşma Müstezad- Ayaklı Koşma,, Üstadname, Teessüfname, Tecnis, Bayatı Tecnisler, Cıgalı Tecnis, Ayaklı Tecnis, Dodakdeymez Tecnis, Nefesçekme Tecnis Müseddes, Herf Üste Tecnis, (Evvel - A hır), Heyderî, Elif-lâm, Vücudname (Beyan-ı Hal), Cahanname, Divanî, M uham mes.1! Bizim burada sadece isimlerini sıralayabildiğim iz bu türlerin bir bölüm ünün aynen Anadolu sahasında da mevcut olduğunu görüyoruz. Ayrıca ismi farklı olmakla birlikte bizdeki türlerin benzerlerinin de olduğunu ifade etmeliyiz. Şurası da v ar ki, Türkiye deki şekil ve tü r ile ilgili m eseleyi burada isimlerini verdiğimiz «növler» için de göz önüne alırsak, konu büsbütün içinden çıkılmaz hale gelmektedir. Hekimov un bizdeki karşılığıyla «növ»den «tür»ü m ü «şekil»i mi yoksa ikisini birden mi kastettiği anlaşılam am aktadır. Azerbaycan da da bu konuda bir terminoloji probleminin bulunduğunu sanıyoruz. Çünkü, yuk a rıd a verilen «növ»lerin kimisi hece, kafiye gibi dış u nsurlara kimisi de konu, m uhteva gibi iç unsurlarına göre ad alm aktadır. Eserin bundan sonraki bölümünde «Aşık Şe rinin O kunduğu Saz H avalarının Cetveli» yer alm aktadır. Yazar tarafından «saz havası» olarak nitelenen 193 âşık m akam ının yer aldığı bu cetvel, Türkiye de bu konuda yapılan çalışm alar d a dahil en fazla âşık m a kam ı adı veren ikinci cetvel olarak görünm ektedir.12 Ayrıca, cetvelde yer alan açıklayıcı bölümler de çalışmaya ayrı b ir önem kazandırm aktadır : Cetvelde yer alan bölümler şu n lard ır: «Saz Havasının A dlan, O nların Daha Başka A dlan, Gemli - Güzelleme Cengi, H ansı Şe r Növünden Ohunur, Hansı Saz Kökünde, H ansı Saz Perdesinde, H avası - Y aradan Aşık, A zerbaycan - Erm eni veya Osm anlı Saz H a vası.» İ3 Millî Folklor 11

Böyle bir cetvelin A zerbaycan da ilk defa tarafından düzenlendiğini belirten Hekimov, «Takdim ettiğimiz bu cetveli tam dakikleşmiş kimi kabul etm ek olmaz»14 demekle 193 olan m a kam sayısının daha da ileri götürülebileceğini bildirm ektedir ki bu kanaat bizim Anadolu sahasında yaptığımız çalışm alarda ulaştığımız kanaate de uygun düşm ektedir.15 Ne v ar ki, sadece adları verilen bu m akam ların nota değerleri hakkında kitapta her hangi bir kayıt bulunm am aktadır. 193 saz havasının her birinin ayrı bir m ak a m a tekabül ettiğini düşünm ek bize göre iyimserlik olur. Yaptığımız benzer bir çalışm ada âşıkların aynı ses dizilerindeki ezgilere bazen ayrı adlar verdiklerini görm üştük.16 Bu sebeple bu tü r çalışm alarda tesbit edilen m a kam ların m utlaka notalarının verilm e si, ezgileri aynı, adları ayrı m akam ların ayıklanm ası açısından önem taşım aktadır. Tabii buradaki m akam terimini, klâsik musikideki m akam gibi anlam am ak gerekir. Görebildiğimiz k a darıyla âşık makamları, klâsik musiki m akam larından çok farklı adlandırm a ve tanım lam a özelliklerine sahiptir.17. Hekimov un cetvelinde yer alan m akam ların adlan şunlardır : Abbas Güzellemesi, A ğır Şerili, Aşık Ziyadı, Ayağ Şahseven, Ayag Divanı, At Üstü, Ayağ Celili, Ayag Muhemmes, Ayag Muheyi, A razbarı, Azaplı Düfoeyti, At Üstü Kerem, Agacam, Aranı, Ağır Garaçı, Ayag Sarıtel, Agbulagı, Aşıg Tesnifi, Badamı, Behrayi, Baş Divani, Baş Sarıtel, Behmeni, Bezirgani, Baş Dübeydi, Baş Muhemmes, Basma M uhem mes, Bozuğu Koroglu, Borçalı, Basma Koroglu, Bayramı, B ahan, Başhanımı, Baş Müheyi, Beyli, Bir Gül, Baş Celili, Benövşe, Vagifi, Vurgunu, Vagıf Laylası, Vanagızı, Garaçı, Gaytagı, Gehramanı, Guba Keremi, G arabağ Dübeydi, Gazak Y urt Yeri, Geribi, G arabağ Şikestesi, Gürbetî, G ara Gafiye, Gayabaşı, G azak Dübeydi, Gazak Sebzesi, Garabağ Gaytagı, G ara Gehri, Gelenderi, G arabağ Gaytarması, Gızbezendi, Gaytarm a, Gobustan Şikestesi, Dilgemi, D astanı, Döşeme Koroglu, Durahanı, Gol Yallı, Dört Başlı Tecnis, Derbendi, Dübeyd Gaytagı, Dübeydi, Dikle, Dol Hicranı, El Bayatı, Eleskeri, Ecemi, Erebi, Zanncı, İbrahim i, İran Garaçısı, İnce Gülü, Yüngül Şerili, Yastı Şerili, Yanıg Keremi, Yurd Yeri, Garsı, Köçeri, Kerem Güzellemesi, Keşiş Oğlu, Koroglu Borusu, Köhne Nahçıvan, Kurd Oğlu, Köhne Gözetleme1, Koroglu Gaytagı, Koroglu Mühemmesi, Kesik Kerem, K ürdü Geraylı, Köşkilani, Kerem Dübeydi, Koroglu Şahsevini, Kelbi, Geraylı, Gilenar, G ülban, Göyçe Gülü, Gödek Donuv Güllü Gafiye, Lalahanıan, Laçını, Laçm Gülü, M 'na Geraylı, Müheyi, Mercanı, Muhemmes, Mahsırı, Misri, Mirze Canı, Memmed Bağın, Müsellesi, Meherremi, Meydan Tesnifi, Mirze Gözeilemesi, Mikayıh, Nahçıvanı, Necefi, Novrozu, Nefesçekme, Nahçıvan Gülü, O vşan, O rta Dastanı, Osmanh Keremi, O rta Çelil, O rta Mühemmes, O sm anh Boızugü, O rta Divani, O rta Dübeydi, Orta Santel, Oymağı, Ordubadi, O rta Şerili, Paşa Göçdü, Rübal, Rövşeni, Rumi, Reyhani, Sarıtel, Süsenberi, San Torpag, Semenderi, Sallam a Kerem, Sultanı, Sallam a Geraylı, Sallam a Bayatı, Semedi, Sürütm e Koroglu, Selmi- nazı, Solmazı, Sahibi, Şarabi, Sarayı, Tecnis, Terse Geraylı, Tehmis, Terse G araçı, Turacı, Tebil Cengi, Taygol Şerili, Urfani, Fehri, Fehralı Dilgemi, Hançobanı, Hohan Oğlu, Hicranı, Hicran Keremi, Çuhur Oba, Çıldır Divani, Çıldır Mühemmesi, Çortay Koroglu, Çoban Bayatı, Cemoheni Keremi, Cavani, Cıgalı Tecnis, Cemşidi, Calal Oğlu, Şerili, Şahseveri, Şah İsmayıl Hetai, Şegai Geraylı, Şirvan Geraylısı, Şemşiri, Şeşengi, Şerili Dübeydi. B urada yer alan 193 m akam ın cetvelin ikinci sütununu m eydana getiren ve «Onlann d ah a başga adlan» adını taşıyan bölüm ünde A zerbaycan da bilinen diğer 12 Millî Folklor

isimlerinin verildiğini yeniden hatırlatalım. Azerbaycan daki âşık şiirinin tür, şekil ve m akam meselelerine ışık tu tan ve Türkiye deki benzer çalışm aları yeniden değerlendirm em ize yardım cı olacak olan bu çalışm anın Türkiye okuyucusuna kazandırılm ası son derece faydalıdır. Gerek Azerbaycan dan gerekse diğer Türk şubelerinden sağlanacak benzeri malzeme ile yeni bir terkibe varm ak m üm kün olabilecektir. Bugüne kadar yapılan çalışm alarda görüldüğü üzere, sadece Türkiye deki örneklerine bakarak âşık tarzı şiirin şekil, tü r ve m akam meselelerini çözmek m üm kün değildir. Geleneği, doğduğu yerden ve zam andan, gelişip yayıldığı bütün sahaları ve devirleri ta kip ederek günüm üze getirm ek ve elde edilen malzemeyi yorum lam akla bu tü r terminoloji problem lerinden k u rta rabiliriz. 1 Ahm et Talat (Onay) : a) «Türk Şiirlerinin Vezni», İstanbul 1933. b) «Halk Şiirlerinin Şekil ve Nev i», İstanbul 1928. Özellikle ikinci eserinde yazar halk şiiri örneklerin i şekil ve tü r bakım ından incelemiş, bol m iktarda örnekler vermiştir. Özet olarak kitapta Türkü, Koşma, Destan, Satranç, Mâni, Sem ai şekil; dinî şiirler, ahlalayyat, kahram anlık şiirleri, güzelleme, medhiye, mersiye, hicviye, nazire, hezl, şathiyye, m uam m a... tü r olar a k gösterilmektedir. 2 H ikm et Dizdaroğlu, «Halk Şiirinde Türler», Türk Dili, Türk Edebiy a tı Özeli Sayısı, A nkara 1968. Dizdaroğlu ise makalesinde, halk şii rind e divan şiirindeki gibi belirginleşmiş b ir şekil anlayışının bulunm adığını ifade ederek, d aha önce şekil olarak araştırıcılarca k a bul edilen halk şiiri örneklerinin tü r olarak değerlendirilm esini teklif etmektedir. Y azara göre, âşık şiirinde şekil olarak kabul edilebilecek olanlar sadece koşma ve mâni dir. Diğerleri bunların «türevi»- dir. 3 Ahmet Talat, eski Türk şiirine hiç dokunmadan kendi zamanında gün ışığına çıkarılan Anadolu sahası şiir örneklerine dayanmaktadır. Dizdaroğlu ise makalesinin girişinde eski Türk şiiri hakkında, bilgi vermekte ve en eski türleri tanıtmaktadır. İki çalışma da Türkiye dışındaki Türk şubelerinin âşık şiirini değerlendirmemektedirler. 4 Âşık tarzı! şiir geleneğinde şekil ve tü r meselesine, sahada çalışan bir çok araştırıcı b ir vesile ile dokunm uşlar ise de, m üstakil b ir çalışm a o rtay a koymamışlardır. Bu çalışm aların büyük bölümü Dizdaroğlu n un bibliyografyasında bulunm aktadır. Son olarak, Cem Dil- çin tarafından hazırlanan «Türk Şiir Bilgisi» (A nkara 1984) adlı çalışm ada da meseleye A hm et Talat ın görüşü çerçevesinde yaklaşılmıştır. 5 Bu konuda yapılan çalışmalar için bkz. M. Öcal OĞUZ, «Âşık Makamları Üzerine Bir Değerlendirme», Millî Folklor 1, 7 (Eylül 1990), s. 22-29. 6 Mürsel Hekimov, «Aşık Şe rinin Növleri», Bakı 1987. 7 A.g.e., s. 4. 8 A.g.e., aynı yer. 9 A.g.e., aynı yer. 10 A.g.e., aynı yer. 11 A.g.e., s. 5-57. 12 M. Öcal Oğuz, «Âşık M akamları Üzerine Bir Değerlendirme» s. 23. F. Kırzıoğlu K ars yöresinden derlediği 216 m akam adm ı «Kars İlinden Derlenen H alk Saz ve Oyun H avalarının Adları» adıyla yayınlam aktadır. (Türk Kültürü 22 (Ağustos 1964) s. 200-203.) 13 M. Hekimov, s. 58. 14 M. Hekimov, s. 78. 15 M. Öcel Oğuz,a.g.m s. 26. 16 M. Ö cal Oğuz, a.g.m., aynı yer. 17 M. Öcal Oğuz, a.g.m., s. 27. Millî Folklor 13

ATASÖZÜ «MİLLİ KARAKTER»İ YANSITIR MI? Yazan : WoIfgang MİEDER Ter. : Yrd. Doç. Dr. Ali Osman ÖZTÜEK Atasözü ile ilgili denem eler ara sında «Kendi atasözlerinin aynasında X milleti» tipinde araştırm alar da v ardır. Bunlar atasözlerini, millet k arak terolojisine yönelik ifadeler olarak k a bul ederler. Bu eserlerde çoğunlukla, «millet ruhunun aynası» olarak (kabul edilen) güya bütün bir milletin karakterini genel geçer bir tarzda içeren atasözlerinin öylesine b ir aray a getirilmesinden başka bir şey söz konusu değildir. Nitekim Goethe de şu ifadeyi buluyoruz: Sprichwort bezeiclınet die Nationen; Mu/3t aber erst unter ihnen wohnen. (Atasözü milletleri anlatır; Ancak sen onları bizzat tanımalısın!) (Atasözü) Bu sözde, dolaylıca sınırlayıcı bir şekilde, bir ülkenin insanlarının yaşam a biçimi ve düşünce tarzı hakkında kapsamlı bir ifade olarak atasözünün yetersizliğine işaret edilmektedir. Dahası bu tü r m illetler psikolojisine yönelik atasözü araştırm alarında en büyük dikkatin gösterilmesi gerektiği vurgulanm akta, çünkü söz konusu ifadeler çoğunlukla stereo' tip ön yargıla ra ve yanlış genellem elere dayanm aktadır. Söz gelimi «Ehrlich w âhrt am lângsten» (Doğru h er zam an doğrudur) ve «Ohne Flei/3 kein Preis» (Çalışmayana p a ra yok) gibi atasözlerinin, gûya A lm an milletinin dürüstlük ve çalışkanlık konusundaki tipik k arak ter özelliklerinin ifadesi olduğu iddiası karşısında, diğer dillerin atasözleri hâzinesine kısa bir bakış, bu atasözlerinin Alman dilinin çok uzaklarında bile yaygın olduğunu gösterm eye yetecektir. Yani bunlar hiç de özellikle Alman karakterinin bir ifadesi olarak yorumlanamaz. Aynı şey, Grek. Roma A ntik döneminden, Incil den ve O rtaçağ d an günüm üze intikal eden uluslararası bir çok atasözü için de geçerlidir. Aynı şekilde, sadece bir atasözünü bile tipik Alman olarak nitelemeden önce, monografik b ir araştırm a yardım ıyla onun k aynağı ve nasıl intikal ettiği tespit edilmelidir. H atta bu atasözü sadece A lm anca dil kullanım ına özgü bir kimlik gösterse bile, demoskopik araştırm a larla bu sözün Almanya daki yayılma sahası ve geçerliliği, Alman milletinin k arakteri hakkında hüküm verebilmek için ortaya konulmalıdır. Bu tü r ön araştırm alar her bir atasözü için tek tek yapılm ası gerektiğinden, bu hu susta bilimsel olabilecek bir araştırm a çok zor görünm ektedir. Kelime hâzinesi bakım ından, örneğin «Deutscher Mann, Ehrenmann» (Alman kişi, dürüst kişi) veya «Deutsch m it jemandem reden» (Biriyle Alm an usulüyle konuşmak) gibi belli bir ülkeyi ve o ülkenin milletini konu alan atasözlerinde de durum aynıdır. Bunların bile çocuklukla başka dillerde doğrudan karşılıkları vardır. Ayrıca, atasözü gibi görünen özellikle belli bölgelerin ve yerlerin halkıyla ilgili olup d a çoğunlukla psikolojik tem elden yoksun stereo tip ön yargılar içeren m ahallî şakalaşm alar (blason populaire) da problemli bir konudur. 14 Millî Folklor

Dolayısıyla «Sclrvvaben werden vor dem vierzigsten Jahre nicht gescheit» (Suabyalılar kırk yaşına varm adan akıllanm az) gibi bir atasözü kesinlikle tüm Suabyalılar için geçerli değild ir ve «Ein Preu/3e bezwingt drei Sachsen» (Bir Prusyalı üç Saksonyalıya bedeldir) sözü de h e r PrusyalIyı kapsamaz. B urada daha çok, gelime anlamı dikkate alınmaması gereken ( cum grano salis') alaylı - iğneleyici çarpık im ajlar yatm aktadır. Isidor Levin, atasözlerinin millî karakterolojik, psikolojik bir yorum u n u n ancak anket araştırm aları yardım ıyla yapılabileceğini; bunun için de sosyologların ve halk bilim cilerin işbirliğinin şart olduğunu ikna edici b ir şekilde ortaya koymuştur. Böyle araştırm alar henüz yapılm am ıştır ve adı geçen yazılar da bilimsel olm ayan metotları yüzünden, ekseriya gariplikler kolleksiyonundan başka b ir şey değildir. Bibliyografya: Becker, Gottlieb Theodor, «Das; Sprichw ort in nationaler Bedeutung». Program m des Gymnasiums zu W ittenberg, 1851, s. 1-24. Berneker, Ericlı, «Das russische Volk in seinen Sprichwörtern». Zeitschrift des Vereins fü r Volkskunde 14, 1914, 75-87 ve 179-191. Dundes, Alan, «Slurs International : Folk Comparisons of Ethnicity and N ational Character». Southern Folklore Quarterly 39, 1975, 15-38. Esser, W ilhe!m M artin, «Deutsch-fran- zösisohe Parallelen in Redewendung, Sprachbild und Sprichwort. Beobacihtungen zu den Schvvierigkeiten einer nationalen Charakteristik». M uttersprache 79, 1969, 204-217. Gerbel, Nikolaus von, «Nationale Spruchw orter der Franzosen». Das Ausland 43, 1870, 93-95 ve 44, 1871, 227-229. Kirchner, Oswald Robert, Parömiologische Studien, Teil 1, 1879, s. 15-20. Kradolfer, J., «Das italienische Sprichwort und seine Beziehungen zum Deutschen». Zeitschrift fü r Völkerpsychologie 9, 1877, 185-271. Küffner, Georg, Die Deutschen im Sprichwort, 1899. Levin, Isidor, «Überlegungen zu r demoskopischen Parmöniologie». Proverbium 11, 1968, 289-293 ve 13, 1969', 361-366. Reinsberg - Düringsfeld, Otto von, Internationale Titulaturen, 1863. Robinson, F.N., «Irish Proverbs and Irish N ational Character». Modern Philology 43, 1945, 1-10. Schoeps, Hans - Joachim, Ungeflügelte W orte, 1971, s. 162-171. Seiler, Friedrich, Das deutsche Sprich- Wort, 1918, S. 58-64. Seiler, Friedrich, Deutsche Sprichwörterkunde, 1922; 1967, s. 285-303. Taylor, Archer, The Proverb, Cambridge/M ass. 1931; Hatboro / Pa. 1962, S. 97-109, 164-168. Thierfelder, Franz, «Sprich und Schlagw örter zwischen den Völgern» W elt und W ort 11, 1956, 368-370, 373. Venedey, Jacob, Die Deutschen und Franzosen nach dem Geiste ih rer Sprachen und Sprichvvörter, 1842. (Bu tercüm eyi, Millî Folklor un 9. Sayı smda, «Bir Kitap ve D üşündürdükleri veya Türk Parömiyolojisi Üzerine Yunan Düşünceleri» başlıklı yazımızda eleştirdiğimiz, «Ethnologikoi problematismoi apo ten tourkike kai ten ellenike paroimiologie, A tina 1987» künyeli kitabın y a z a n Paulos Qidiroglou n a ithaf ediyoruz. Yazının orijinali için bkz. Röchrich, Lutz / Mieder, W olfgang, Sprichwort, Sammlung M etzler Bd. 154, S tu ttg art 1977, s. 70-72, Ç.N.) Millî Folklor 15

Y A K U TLA R IN MENŞEİ ÜZERİNE BİR DESTAN METNİ Dr. M. Fatih KİRİŞÇİOĞLU Günümüzde Türk boylan üzerine a raştırm alar artm asına rağm en, Türkçe nin b ir lehçesi olan Y akutça üzerine m üstakil çalışm alar yeterli seviyede değildir. Bilhassa tarihî - folklorik m etinler üzerine çalışma azdır. Burada ele alacağım ız metin, Saadet Çağatay ın «Türk Lehçeleri Örnekleri - II» adlı eseri (Ankara. 1972) nin 241-243. sayfalan arasında yer alan ve Semih Tezcan tarafından transkripsiyonlu metni ve sözlüğü hazırlanm ış olan «Omoğoy Baay, Elley Bootur» isimli ta rihî m etindir1. Tezcan, bazı kelim eleri ve birleşik fiilleri yerine koyam adığı için m etni tercüm e edemeden bırakm ıştır2. Biz, b u rada bu m etnin tercümesini vereceğiz. Yakutların Cedlerinin Lena ya Gelmeleri Omoğoy Bay, Elîey Botur Güneyde B uryat kabilesinin yurdunda Omoğoy Bay denilen kişi yaşarmış. Bir yerli şam an Omoğoy Bay a ruh çağ ırarak üç yataklı Lena nehrinin kuğu, yabani kuş bulundurarak aşağıya inen Vilyuy ırm ağının kaynağına değdiğini, fal bakarak söylemiş: «Lena ırm ağının genişleyerek eriştiği yerde iki m ukaddes kaya varmış. Güneydeki mukaddes kaya atın, davarın yaratıcısı (ceddi) olacak. Kuzeydeki m ukaddes kaya ineğin ehli hayvanın yaratıcısı olarak türetilm işler. Güneydeki mukaddes kayanın azıcık altında üç güzel çam ağacı yetişm iştir. O rada yaşlı erkekli kadınlar : «memleket ilahelerimiz, geleni yediren, giydiren cömert olarak yaşarız» diye bağırm aya başlarlar. Böylece sen benim gördüğüm yere ulaşırsan bahtın - talihin, aklın gelecekte uzasın - genişlesin diye» söyleyerek. Bunu kabul eden Omoğoy Bay k a rılı, iki kızlı, on kadar aile oğullarlı olarak yerlerinden göçerek, seyahat ederler. Nasılsa biri yanlışlıkla Vilyuy ırm ağının ucunu bularak, o uzunlam a sına botla aşağıya doğru yüzer. Vilyuy un kaynağına gelip durduğund.a Omoğoy Bay kendisi tek başına kütüğe binip Lena ırm ağının karşısına geçerek, doğuda dağ eteğindeki yüksek kayam n üstüne çıkarak ülkenin m anzarasını görm üştür. O baktığında : «Neden kuzeyden soğuk rü zgârlar esiyor, insan - hayvan yetişmeyen, bahtı k uru durm uş ülke görünüm ündedir. Güneyde y u k a n yönden sıcak sıcak rüzgâr vurur, en iyi yer burası olacak» demiş. Öylece sallarını kalın bir iple çekip, Lena ırm ağının yukarısına kayık sürerek şimdiki Killem ovasına gelirler. işte gerçekten o Buryat şamanmın dediği gibi, göründüğü şekilde ilâheli, gerçek yaratıcılı yaşlı erkekli kadınla r olarak üç çam ağacına b ağıra dururlarm ış. Omoğoygil burada kayın kabuğundan ev inşa ederek yerleşirler. Ertesi gün kuzeydeki mukaddes kayaya v arırlar böğüren - kızan dış görünüşlü, gebe üç yaşındaki doğurmamış ineği bularak getirirler. Sonra ertesi gün güneydeki mukaddes kayaya ulaşıp, üç çam ağacını bularak, daha sonra dört yaşındaki koyu yeleli, kuyruklu gebe kısrağı kayanın sol yan ında bularak getirirler. B urada yerleşip, balık avlayarak, tilki avlayarak, o ehli hayvanlarını büyütürler, ağıl yaparak yaşarlar. 16 Millî Folklor

Üç yıl olduğunda, büyük şölen zamanı ansızın Omoğoy oğullarını isteterek : iki kısımlı yaymı uzattığında nehir kıyısında, ördek yabanî hayvan tüyü, ağaç çöpü yüzerek uzaklaşır. Onu görerek, dışarı çıkan Omoğoy'a haber verirler. Bunun üzerine Omoğoy em ir verir : «Gözetleyin.» diyerek. Nirgiter ve D orgutar denilen iki oğul, mevcut bulunan güneydeki mukaddes kayaya ulaşm aya başlarlar. O raya v ardıklarında tam am en çıplak bir kişi yaşıyordun Onu görünce oğlanlar gizlice yaklaşırlar, o an d a insanları sezerek : «Bu Omoğoy u n oğullarısınız değil mi? Ben siz yerleştikten sonra yılın yan sı olduğunda sizi takip ederek iki yarı yıl bozkırlarda seyahat edip buray a gelip yerleşiyorum» diye âlim kişi gibi, devam la «Ben Elley Botur denilen oluyorum» der. Konuşup, anlaşarak hepsi Omogoygil e v an p gelirler. îşte o gelen Elley, Omoğoy a üç yıi boyunca ailenin (hizmetçi) oğlu gibi yaşam aya başlar. Çok kuvvetli gösterişli, yakışıklı, işinde üç kişinin miktarı iş yapan (biri) olarak Omoğoy u överek yaşar. Omoğoy Bay m iki ergin evlenmemiş kızlarından büyüğüne Dekey Depse, küçüğüne Nyıkı Dahhan denilir imiş. İkisi birden b u Elley e zevce olm aya çok istekliymişler. Bir sabah kalkan Omoğoy un yaşlı k an sı oymalı kımız kadehini uzatarak Elley den «Bizim kızlanm ızdan tayin edilm iş b ir güzelini zevce alarak, nesil sahibi olun. Biz san a o Nyıkı D ahh a n ı tay in ettik» diye istekte bulunur. Yaşlı kadının verdiği kımızı Elley, alıp içmeye başlayarak, herhangi bir şey söylememek için sadece dinler. Avlanır, hem av hayvanları çok, hem de evi güzeldir. îki kız sürekli arka ta raftan def i hacet için çıkm ağa alışmışlardır. Bunu Elley çalıştığı zaman gizlenerek gördü. iki kızdan sevilmeyen kız Dekey Depse nin sidiği beyaz köpüklenerek kaptaki gibi b irik îre.t durup kaldı, fakat küçük sevilen kız Nyıkı D ahhan m sidiği su gibi yere köpüsüz sinerek kalm ıştır. O na hükm ederek «Bu sevilmeyen kız gelecekteki nesilli soydan olmalı, sevilen kızın soyu genişlemeyecek, o halde ebedî olmalı» diye düşünce yürütm üş. Omoğoy Bay birgün Elley i aniden çağırarak sorar. «Ne şekilde, bu bizim çocuklarım ızdan hangisini zevce aiarak nesil - soy uzun olacak?» diye. O na Elley : «O kötü, çelimsiz kız Dekey Depse ni zevce alacağım» demi?. Buna Omoğoy Bay kötü kızı zevce alm ak istediği için kızarak, razı olmayıp, hisseleriyle m allarından bir kuyruksuz, boynuzsuz sırık kızıl ineği verir, ve : «İşte, çabuk gidin, iki gözümüze gözükmeyin, nerede (olmayı) düşünürseniz de başka yerlere giderek orm anm ağaçları gibi ay n olun» diye lânet etmeye başlayarak kovar. Elleygil sadece ikisi, o zamanki Kien İeye ovasına, şimdiki Sahsarı ya gelip yerleşerek, kulübe inşa edip, at ipi hazırlayarak, tezek hazırlayarak ağıl yapm aya başlar. Â t kabı hazırlayarak, atlan n ı tutup sağarak kımız ya parlar. Zam anla zenginleşerek, çocuk sahibi olup nesillenmeye başlarlar. B- rikm iş kım ızlanyla bir yaz tay kımızı hazırlayıp, akrabalarıyla Omoğoygili davet ederek kımız serpme âyini yaparlar. Davete yaşlı karısıyla birlikte ailenin oğlanları gelmiştir. Omoğoy sevilen kızıyla gelmemiştir. Elley kımız âyininde kaplı, yeleli kadehi kaldırıp, diz çökmeğe başladığında dua eder. O tannları, memleket sahibi ru h ları överek (isimleriyle çağırarak) kadeh uzattırır (yedirir - ic:- rir). Bu sırada göğün doğu tarafından havalanan bir demet at kılı güneşin doğuşundan güneşi takip edip, dönerek uçup gitm iştir. O ikisi arasında kı Millî Folklor 17

mız bayram ının ortasında, Omoğoy un hizmetçi kızı gelerek haber verir : «Sevilen kız Nyıkı D ahhan tayin başını yularıyla bağlayarak k ısrağ a sürükleyip g.diyor, çabuk varın.» diyerek. Bu sebebden bütün ahali varıp görür (ki), Nyıkı D ahhan kısrağın başının yularıyla sürüklenerek ölmüştür, böylece öldüğü zam an yetişirler. Elley işte o andan itibaren yaşayan Sahaların atası olduktan sonra büyür - genişler, zenginleşir. Bilinen Sahaların beş büyüğü : Hanalas, Mene, Boturuskay, Borogon, Nam - Elley Botu r un oğullarından ortaya çıkmıştır. Mene - Hanalas bölgesi I. Nörükteyi köyü, 40 yaşındaki kolhoz işçisi Niko cy Savviş Okoneşnikov anlatarak S.î. Bolo yazmıştır. Büyük yaz 1933 yılı, Temmuz ayı 15. gün. S.î. Bolo nun özel arşivinden. 1 Bu metin, G.U. Ergis in. İstoriçeskiye predeniya i rasskazı Yakutov (Moskva - Leningrad, 1960) adlı eserinin I. cildinin 55-57. sayfalan arasından aktarılmıştır. 2 Tezcan ın yerine koyamadığı kelimelerden bir kısmı şunlardır: Eppit «söylemiş» (et 'den), tohtoon. baran «durduğunda» (tohtoo bar dan), tiiydehhine «ulaşırsan» (tiiy den), bilingngi «şimdiki», sılcar «yürür, yaşar» (sınt dan), erge tahsa ilik «evlenmemiş» (erge tagıs dan), bara ohsung! «defolup gidin!» (bar ogus dan). 18 Millî Folklor