SJÖGREN SENDROMU AYIRICI TANISINDA ALT DUDAK MİNÖR TÜKRÜK BEZİ BİYOPSİSİNİN TANISAL DEĞERİ

Benzer belgeler
Sjögren sendromu (SS) lakrimal bezler ve tükrük bezleri başta olmak üzere, tüm ekzokrin bezlerin lenfositik infiltrasyonu ile karakterize, kronik,

Tiroidin en sık görülen benign tümörleri foliküler adenomlardır.

Sjögren sendromu tan s nda minör tükürük bezi biyopsisinin tekrar gerekir mi?

44 yaşında kadın hasta flask paralizi ile başvurduğu dış merkezden sevk edildi. Şiddetli hipokalemisi(2 meq/lt) olduğu için KCl içeren infüzyon

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi / Patoloji A:B:D

Prof. Dr. Nuran Türkçapar İç Hastalıkları ABD-Romatoloji BD

Tıp Araştırmaları Dergisi: 2010 : 8 (1) : Primer Sjögren sendromu olan 25 hastanın klinik ve laboratuar bulgularının değerlendirilmesi

NAZOFARENKS KARSİNOMUNDA CLAUDIN 1, 4 VE 7 EKSPRESYON PATERNİ VE PROGNOSTİK ÖNEMİ

Giriş Güncel cerrahide tanı ve tedavi planlamalarında ultrasonografinin önemli bir yeri bulunmaktadır. Ultrasonografinin cerrah tarafından gerçekleşti

GLUTEN SENSİTİF ENTEROPATİ(ÇÖLYAK HASTALIĞI) TANISINDA NON- İNVAZİV TANI TESTLERİ İLE İNVAZİV TANI TESTLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Lokalizasyon çalışmalarının şüpheli olduğu primer hiperparatiroidi olgularında 99 Tc-MIBI intraoperatif gama-prob kullanımı: Kohort değerlendirme

MS ve Kranyal MR da MS Benzeri lezyonları olan olgularda D vitamini, B 12, Folat düzeyi ve otoantikorların değerlendirilmesi

D Vitaminin Relaps Brucelloz üzerine Etkisi. Yrd.Doç.Dr. Turhan Togan Başkent Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji

Klasik Hodgkin Lenfoma Vakalarında PD-L1 Ekspresyonunun Sıklığı, EBV ile İlişkisi, Klinik ve Prognostik Önemi

Kronik Hepatit B'li Genç Hastalara Karaciğer Biyopsisi Hemen Yapılmalı mı?

Prof. Dr. Rabin SABA Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Memorial Sağlık Grubu

Baş ve Boyun Patolojisi Slayt Semineri

Dr. Figen HANAĞASI Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesi Nöroloji Bölümü

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 9 Ağustos 2016 Salı

TİROİDİTLERDE AYIRICI TANI. Doç.Dr.Esra Hatipoğlu Biruni Üniversite Hastanesi Endokrinoloji ve Diabet Bilim Dalı

RA Hastalık Aktivitesinin İzleminde Yeni Biyobelirteçler Var mı? Dr. Gonca Karabulut Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Romatoloji Bilim Dalı

Lafora hastalığı, Unverricht Lundborg hastalığı, Nöronal Seroid Lipofuksinoz ve Sialidozlar en sık izlenen PME'lerdir. Progresif miyoklonik

FİBROBLAST SİPARİŞ FORMU. T.C. Kimlik No: Cinsiyeti: K E

KRİYOGLOBÜLİN. Cryoglobulins; Soğuk aglutinin;

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI.

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI

Bethesda Klasifikayonu. Prof Dr Gülnur Güler Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

SAĞ VE SOL KOLON YERLEŞİMLİ TÜMÖRLER: AYNI ORGANDA FARKLI PATOLOJİK BULGULAR VE MİKROSATELLİT İNSTABİLİTE DURUMU

Çocukluk çağı özofajitleri: Eozinofilik Özofajit...? Reflü Özofajit...?

KAWASAKİ HASTALIĞI-7 VAKANIN DEĞERLENDİRİLMESİ

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI.

mm3, periferik yaymasında lenfosit hakimiyeti vardı. GİRİŞ hastalığın farklı şekillerde isimlendirilmesine neden Olgu 2 Olgu 3

ANKARA MEME HASTALIKLARI DERNEĞİ BİLİMSEL TOPLANTISI

TÜM MİDE BİYOPSİLERİNE RUTİN OLARAK GIEMSA VE ALCIAN BLUE UYGULAMALI MIYIZ?

TAKD olgu sunumları- 21 Kasım Dr Şebnem Batur Dr Büge ÖZ İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Patoloji AD

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP C TEORİK DERS PROGRAMI

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP D TEORİK DERS PROGRAMI.

BAŞ-BOYUN PATOLOJİSİ SLAYT SEMİNERİ-TÜKRÜK BEZİ TÜMÖRLERİ OLGU SUNUMU. Dr. Özlem Saraydaroğlu

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP A TEORİK DERS PROGRAMI

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP D TEORİK DERS PROGRAMI

MELANOMA PATOLOJİSİ KLİNİSYEN PATOLOGTAN NE BEKLEMELİDİR?

SDÜ TIP FAKÜLTESİ İÇ HASTALIKLARI ANABİLİM DALI EĞİTİM YILI DÖNEM IV GRUP B TEORİK DERS PROGRAMI

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı. Romatoloji Bilim Dalı Olgu Sunumu 28 Haziran 2016 Salı

Dr. A. Nimet Karadayı. Hastanesi, Patoloji Kliniği

Akut Başlangıçlı Primer Sjögren Sendromu

D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİNİN TOTAL TİROİDEKTOMİ SONRASI HİPOKALSEMİ RİSKİ ÜZERİNE ETKİSİ

Böbrekte AA Amiloidozis in Histopatolojik Bulguları ve Klinik Korelasyon

İDİOPATİK İNTERSTİSYEL PNÖMONİLER (IIP) DE RADYOLOJİK BULGULAR. Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji ABD İzmir

IV. KLİMUD Kongresi, Kasım 2017, Antalya

Persistan ALT Yüksekliği ile Seyreden Kronik Hepatit B (KHB) Hastalarında Karaciğer Hasarının Öngörülmesinde HBV DNA Seviyesi Ne Kadar Önemli?

STEROİDE DİRENÇLİ NEFROTİK SENDROM OLGULARINDA SİKLOSPORİN TEDAVİSİ: 12 AYLIK TAKİP

Primer sjögren sendromlu olgularda sakroiliit sıklığı nedir? What is the sacroiliitis frequency in patients with primary sjögren syndrome?

SUBMANDİBULAR TÜKRÜK BEZİ KANALINDA TAŞ BULUNAN 4 YAŞINDA ÇOCUK OLGU A FOUR-YEAR-OLD CHILD WITH SUBMANDIBULAR SIALOLITHIASIS

TLERDE SEROLOJİK/MOLEK HANGİ İNCELEME?) SAPTANMASI

SEPSİSTE YENİ TANIMLAMALAR NE DEĞİŞTİ? Doç. Dr. Murat Hakan Terekeci

Romatolojide Askerlik ile ilgili Kararlar. Dr Sedat YILMAZ SBÜ Gülhane EAH

Selçuk Yüksel. Pamukkale Üniversitesi Çocuk Nefroloji Bilim Dalı

Postpartum/Sessiz Tiroidit. Dr. Ersin Akarsu Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Endokrinoloji ve Metabolizma BD

OP. DR. YELİZ E. ERSOY BEZMİALEM VAKIF ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ GENEL CERRAHİ AD İSTANBUL

TONSİLLOFARENJİT TANI VE TEDAVİ ALGORİTMASI

BİRİNCİ BASAMAKTA PRİMER İMMÜN YETMEZLİK

Paratiroid lezyonlarında USG ve Sintigrafinin Karşılaştırılması

AKUT KORONER SENDROMLARDA OLASILIK SKORLARI VE STRES TESTLERİNİN KULLANIMI

Düşük dereceli B-hücreli Hodgkin-dışı lenfomalardan oluşan olgu sunumları OLGU IV

ANTİNÜKLEER ANTİKOR. ANA Paterni İlişkili Antijen Bulunduğu Hastalık. Klinik Laboratuvar Testleri

Aşağıdaki 3 kriterin birlikte olması durumunda derin cerrahi alan enfeksiyonu tanısı konulur.

Romatizma BR.HLİ.066

Birincil IgA Nefropatisinde C4d Varlığının ve Yoğunluğunun Böbrek Hasarlanma Derecesi ve Sağkalımı ile Birlikteliği

Doç. Dr. Ahmet ALACACIOĞLU

Yrd. Doç. Dr. Füsun AYDOĞAN Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Nükleer Tıp A.D. Aralık 2015

TRANSBRONŞİAL İĞNE ASPİRASYONU (TBNA) Dr. Z. Toros Selcuk Hacettepe Ü. Tıp F. Göğüs Hastalıkları ABD.

HIV & CMV Gastrointestinal ve Solunum Sistemi

Renal Biyopsi İşlemine Bağlı Ağrının Değerlendirilmesi

SERVİKAL YETMEZİĞİNDE MCDONALDS VE MODDIFIYE ŞIRODKAR SERKLAJ YÖNTEMLERININ KARŞILAŞTIRILMASI

ENDOMETRİAL KARSİNOM SPORADİK Mİ? HEREDİTER Mİ? Dr Ş.Funda Tanay Eren Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı

MİDE KANSERİNDE APOPİTOZİSİN BİYOLOJİK BELİRTEÇLERİNİN PROGNOSTİK ÖNEMİ

PEDİATRİK YAŞ GRUBUNDA EPİFORA VE ENDOSKOPİK DAKRİYOSİSTORİNOSTOMİ

İnfektif Endokardit 2015 Rehberi nde neler değişti?

SARKOİDOZİSİN EŞLİK ETTİĞİ SJÖGREN SENDROMU OLGULARI

Primer Kemik Lenfomaları Olgu Sunumu. Prof. Dr. Mustafa Benekli Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Ankara

KHDAK hastalarının Moleküler Patoloji raporunda neler olmalı?

GLİAL TÜMÖRLERDE AYIRICI TANIDA KULLANILAN İMMUNOHİSTOKİMYASAL IDH-1, ATRX, p53 ve FISH 1p19q KODELESYONU

TOKSOPLAZMA İNFEKSİYONUNUN LABORATUVAR TANISI UZM.DR.CENGİZ UZUN ALMAN HASTANESİ

Adalet Elçin Yıldız, Sinan Genç, Berna Uçan, Suat Fitoz. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Radyolojisi Bilim Dalı, Ankara

Papiller Tiroid Karsinomunda Santral Lenf Nodu Diseksiyonu

Akut Apandisit Tanısal Yaklaşımlar

Prof.Dr. İlkkan DÜNDER

Enfeksiyon Bakıs Ac ısı ile Biyolojik Ajan Kullanımı. Rehberler Es lig inde Hasta Yo netimi

BU İNFLUENZA SALGIN DEĞİL: ÇOCUK VE ERİŞKİN HASTALARIMIZIN DEĞERLENDİRİLMESİ

KOLOREKTAL KARSİNOMA VE ÖNCÜ LEZYONLARINDA MİKROSATELLİT İNSTABİLİTESİNİN İMMÜNHİSTOKİMYASAL OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

MENENJİTLİ OLGULARIN KLİNİK VE LABORATUAR ÖZELLİKLERİNİN RETROSPEKTİF OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ

Ulusal Akciğer Kanseri Kongresi İleri Evre Küçük Hücreli Dışı Akciğer Kanserlerinde Neoadjuvan Tedavi Sonrası Pulmoner Rezeksiyon Sonuçlarımız

BOS GLUKOZ DÜġÜKLÜĞÜ ĠLE SEYREDEN TÜBERKÜLOZ MENENJĠT ÖN TANILI VARİCELLA ZOSTER MENENJİTİ OLGUSU

Fatma Burcu BELEN BEYANI

EDİNSEL KANAMA BOZUKLUKLARI VE KALITSAL TROMBOFİLİ TANI VE TEDAVİ KILAVUZU I. BÖLÜM TROMBOTİK TROMBOSİTOPENİK PURPURA TANI VE TEDAVİ KILAVUZU...

Uykuda Solunum Bozuklukları Merkezimize Başvuran Hastaların Demografik Özellikleri, Tedavi Yöntemleri ve Tedaviye Uyumları

ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ Dönem III - 5. Ders Kurulu. Gastrointestinal Sistem. Eğitim Programı

İmmünyetmezlikli Konakta Viral Enfeksiyonlar

SERVİKAL PREKANSER VE KANSERLERİN TESPİTİNDE P16/Kİ 67 DUAL BOYAMA YÖNTEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE TARAMA TRİAGE KULLANIMI PROF. DR. M.

Halis Akalın, Nesrin Kebabcı, Bekir Çelebi, Selçuk Kılıç, Mustafa Vural, Ülkü Tırpan, Sibel Yorulmaz Göktaş, Melda Sınırtaş, Güher Göral

Transkript:

Sendromu Ayırıcı Tanısında Alt Dudak Minör Tükrük Bezi Biyopsisinin Tanısal Değeri www..net KLİNİK ÇALIŞMA SJÖGREN SENDROMU AYIRICI TANISINDA ALT DUDAK MİNÖR TÜKRÜK BEZİ BİYOPSİSİNİN TANISAL DEĞERİ Dr. Mahmut Sinan YILMAZ 1, Dr. Mehmet GÜVEN 1, Dr. Öznur AKIDİL 1, Dr. Ayten YAZICI 2, Dr. Gürkan KAYABAŞOĞLU 1, 3 1 Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı, Sakarya, Türkiye 2 Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Romatoloji Anabilim Dalı, Sakarya, Türkiye 3 Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Patoloji Anabilim Dalı, Sakarya, Türkiye ÖZET Amaç: sendromu ayırıcı tanısında minör tükrük bezi biyopsisi Kulak Burun Boğaz kliniklerinde sık yapılan bir işlemdir. Bu çalışmanın amacı minör tükrük bezi biyopsisinin sendromu tanısındaki yeri ve gerekliliğinin değerlendirilmesidir. Hastalar ve Yöntemler: Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Romatoloji kliniğinde sendromu ön tanısı ile tükrük bezi sintigrafisi, serolojik testler uygulanan ve Kulak Burun Boğaz kliniğine yönlendirilerek minör tükrük bezi biyopsisi yapılan hastalar retrospektif olarak değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya tükrük bezi sintigrafisi uygulanan 199 hasta dahil edilmiştir. Bu hastalardan tükrük bezi bozukluğu olan 48 hastaya (%24.1) minör tükrük bezi biyopsisi uygulanmış ve 17 hastaya sendromu (%8,5) tanısı konmuştur. Sonuç: Minör tükrük bezi biyopsisi invaziv bir girişim olmasına rağmen sendromu ayırıcı tanısında kullanılan değerli bir tanı aracıdır. Anahtar Sözcükler: sendromu; Minör tükrük bezi biyopsisi DIAGNOSTIC ACCURACY OF THE LOWER LIP MINOR SALIVARY GLAND BIOPSY IN DIFFERENTIAL DIAGNOSIS OF SJOGREN'S SYNDROME SUMMARY Objective: Minor salivary gland biopsy is a procedure commonly performed in Otorhinolaryngology clinics for differential diagnosis of Sjogren's syndrome. Aim of this study is to evaluate the necessity of minor salivary gland biopsy in the diagnosis of Sjogren's syndrome. Patients and methods: Patients with Sjogren's syndrome prediagnosis underwent serological tests and salivary gland scintigraphy in Sakarya University Training and Research Hospital Department of Rheumatology. Patients who were likely to be Sjogren's syndrome were directed to Otorhinolaryngology Clinic where they underwent minor salivary gland biopsy. Patients' records were evaluated retrospectively. Findings: One hundred and ninety nine patients who underwent salivary gland scintigraphy were included in the study. Of these patients, 48 (24.1%) patients with salivary gland dysfunction underwent minor salivary gland biopsy and in 17 (8.5%) patients Sjogren's syndrome was diagnosed. Conclusion: Although it is invasive, minor salivary gland biopsy is one of the valuable diagnostic tool in the differential diagnosis of Sjogren's syndrome. Keywords: Sjogren's syndrome; Minor salivary gland biopsy GİRİŞ sendromu (SS), klinik olarak hastalarda ağız ve göz kuruluğu şikayetleri ile ortaya çıkan, histolojik olarak göz yaşı ve tükrük bezlerinde fokal lenfositik infiltrasyonlar ile karakterize, nedeni bilinmeyen kronik bir enflamatuar hastalıktır 1. Gözyaşı ve tükrük bezleri dışında diğer egzokrin bezler, akciğer, böbrek ve kan damarlarını da etkileyebilmektedir. Hastalığın tek başına bulunması primer SS olarak tanımlanırken eşlik eden başka bir otoimmün hastalığın varlığında sekonder SS tanımı kullanılır 2. İletişim kurulacak yazar: Dr. Mahmut Sinan Yılmaz, Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı, Sakarya, Türkiye, E-mail: yilmazms@gmail.com Gönderilme tarihi: 12 Mayıs 2013, revizyonun gönderildiği tarih: 02 Temmuz 2013, yayın için kabul edilme tarihi: 03 Temmuz 2013 Kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülür. sendromunda tanısal değerlendirme; anamnez, serolojik testler, schirmer testi, tükrük bezi sintigrafisi gibi el değerlendirmeler ve histopatolojik çalışmaları içermektedir. Histopatolojik olarak kronik tanısı almasına rağmen, serolojik olarak pozitif ve klinik olarak uyumlu olmaları nedeniyle bazı hastalara SS tanısı konabilmektedir. Bu nedenle minör tükrük bezi biyopsisinin gerekliliği, özellikle de invaziv bir girişim olması nedeniyle tartışılmaktadır. Ancak yine de SS ayırıcı tanısında, minör tükrük bezi biyopsisi Kulak Burun Boğaz (KBB) kliniklerinde sıkça yapılan bir işlemdir. Çalışmamızın amacı minör tükrük bezi biyopsisinin SS tanısındaki yeri, önemi ve gerekliliğinin değerlendirilmesidir. HASTALAR VE YÖNTEM Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Romatoloji kliniğinde Ocak 2009- Temmuz 2012 yılları arasında SS ön tanısı ile tükrük 80

Sendromu Ayırıcı Tanısında Alt Dudak Minör Tükrük Bezi Biyopsisinin Tanısal Değeri www..net bezi sintigrafisi, serolojik testler uygulanan hastalar ve SS şüphesi ile biyopsi yapılması için KBB kliniğine yönlendirilen hastaların dosyaları retrospektif gözden geçirildi. Tükrük bezi sintigrafisine Tc99m perteknetatın intravenöz olarak uygulanmasından hemen sonra baş boyun bölgesinden 2 saniye aralıklarla 1 dakika boyunca dinamik perfüzyon görüntüleri alınarak başlandı. Ardından 25 dakika boyunca, birer dakikalık periyodlarla dinamik takip görüntüleri alındı. Dinamik takip görüntülerinin 15. dakikasında hastaya limon suyu içirildi. Yirmi beş dakika süren dinamik takip görüntülerinden sonra hastanın anterior, sağ ve sol lateral pozisyonlarda görüntüleri alındı. Hastalara serolojik testlerden; tek sarmallı antijen A (Anti SSA), tek sarmallı antijen B (Anti SSB), anti nükleer antikor (ANA), anti düz kas antikor (ASMA), anti mitokondrial antikor/karaciğer böbrek mikrozomal antikor (AMA/LKM), anti düz kas- nükleer ribonükleoprotein antikor (Anti SM-RNP), insan sentrom proteini B antikoru (CENPB), romatoid faktör (RF) testleri yapıldı. Sintigrafi ve serolojik testler sonucunda SS şüphesi olan hastalar tükrük bezi biyopsisi yapılması için KBB kliniğine yönlendirildi. KBB kliniğine yönlendirilen tüm hastalara lokal anestezi altında alt dudak minör tükrük bezi biyopsisi uygulandı. Hastaların alt dudak mukozal yüzeyde, vermilion hattına yaklaşık 3 cm uzaklıktan bu hatta paralel balık ağzı insizyon yapılarak en az 10 adet minör tükrük bezi içerecek şekilde eksizyon yapıldı. Minör tükrük bezi biyopsilerinin en az dört lobul içermesi ve 4 mm²'lik alanda her biri 50 veya daha fazla sayıda lenfosit içeren en az iki lenfoid agregatın bulunması sendromunun histopatolojik tanı kriterleri olarak kabul edildi. Buna karşın bu kriterleri karşılamayan, genellikle hafif düzeyde lenfositik/lenfoplazmasiter inflamatuar hücre infiltrasyonuyla birlikte periduktal ve/veya interlobuler fibrozis ve/veya asiner atrofi içeren olgular kronik non-spesifik olarak kabul edildi. Hastaların demografik, klinik, histopatolojik ve serolojik özellikleri analiz edilerek sonuçlar değerlendirildi. Klinik ve laboratuar bulgularının sıklığı için yüzde oranlarına bakıldı. BULGULAR Çalışmaya SS ön tanısı ile tükrük bezi sintigrafisi yapılan 199 hasta dahil edildi. Bu hastalardan 48 (%24,1)'ine alt dudak minör tükrük bezi biyopsisi yapıldı. Bu 48 hastanın 46'sı sintigrafi sonucunda tükrük bezi bozukluğu tespit edildiği, 2 hasta ise sintigrafi normal olmasına rağmen serolojik testleri pozitif olduğundan dolayı tükrük bezi biyopsisi yapılması için KBB kliniğine yönlendirilmişti. Biyopsi yapılan hastaların 45'i kadın 3'ü erkek ve yaş ortalaması 44,1 idi. Tükrük bezi biyopsisi yapılan 48 hastanın 7'sinde (%14,6) histopatolojik olarak SS'nun kesin doku tanısı konulurken (Resim 1), 12 hastada (%25) kronik e ait bulgular (Resim 2) tespit edildi. Histopatolojik incelemede, kronik tespit edilen 12 hastanın 10'una da serolojik pozitiflik ve klinik uyum nedeniyle SS tedavisi önerildi. Sonuç olarak 17 hasta (%35,4) SS tanısı ile takibe alındı. Bu 17 hastanın 16 sı kadın (%94,2) sadece biri erkek (%5,8) ve ortalama yaş 48 (32-71) idi. Ayrıca SS tanısı konulmuş 17 hastanın 13'ü (%76,4) primer SS tanısı alırken 4'üne (%23,6) ise sekonder SS tanısı kondu. Sekonder SS tanısı alanlardan bir tanesi ankilozan spondilit, bir tanesi primer bilier siroz, bir tanesi otoimmun hepatit, diğeri de romatoit artrit olmaları nedeniyle sekonder SS olarak kabul edildi. Hastaların demografik, serolojik ve klinik bilgileri Tablo 1'de gösterilmiştir. Resim 1: Müsinöz tükrük bezi yapısı içerisinde, her biri 50'den fazla lenfositten oluşan inflamatuar hücre odakları görülmektedir. Ayrıca bazı lobullerde interstisyel fibrozis ve duktal-asiner atrofi görülmektedir (H&E X200) 81

Sendromu Ayırıcı Tanısında Alt Dudak Minör Tükrük Bezi Biyopsisinin Tanısal Değeri www..net Resim 2: Tükrük bezini oluşturan lobul yapılarında, belirgin interstisyel fibrozis, asiner ve duktal atrofi, hafif duktus dilatasyonu, hafif düzeyde non-spesifik periduktal-periasiner lenfoplazmasiter inflamatuar hücre infiltrasyonu izlenmektedir (H&E X200). Tablo 1. Hastaların özellikleri. Yaş/ cinsiyet Sintigrafi Seroloji Biyopsi Ek hastalık 32/K Submandibul RF Romatoid er bezde artrit 35/K Non-spesifik ANA, ASMA Schirmer Tanı 5/5 mm Sekonder 4/4 mm 69/K Azalmış 38/K Azalmış 50/K Azalmış 62/K Submandibul er bezlerde anti SSB 3/3 mm Anti SSA Hipertansi 4/4 mm yon ANA, 1/2 mm ASMA 57/K Non-spesifik Anti SSA Multinodü ler guatr 3/3mm 49/K Parotis bezlerde ANA, ASMA 3/3 mm 82

Sendromu Ayırıcı Tanısında Alt Dudak Minör Tükrük Bezi Biyopsisinin Tanısal Değeri www..net 33/K Azalmış 71/K İleri derecede AMA/LK M, CENPB Ankilozan spondilit CENPB bilier siroz 8/3 mm Sekonder 3/3mm Sekonder 37/K İleri derecede 40/K Azalmış 39/K Submandibul er bezlerde 42/K Parotis bezlerde 53/E Azalmış 56/K Azalmış 64/K Parotis bezlerinde anti SSB, anti SM- RNP, Ro52 anti SSB, Ro 52 AMA/LK M Anti SSB, Ro 52 Anti SSB anti SSA, anti SSB, Ro52 3/3 mm Otoimmun hepatit 8/8 mm Sekonder 3/3 mm 2/2 mm 1/4 mm TARTIŞMA sendromu, özellikle tükrük ve gözyaşı bezleri olmak üzere tüm egzokrin bezlerde kronik plazmasellüler infiltrasyonla karakterize sistemik otoimmün bir hastalıktır 3. SS tanısı 2002 yılında Amerika-Avrupa Ortak Karar Grubu'nun (American- European Consensus Group) kabul etmiş olduğu kriterler temel alınarak yapılır. Bunlar; pozitif minör tükrük bezi biyopsisi (>1 odak sayısı) ile otoimmünitenin objektif kanıtlanması ile kombine oküler ve oral kuruluğun varlığı, anti-ro (SS-A) veya anti La (SS-B) antikorlarının pozitif olması ve filtre kağıdının 5 dakikada <5mm ıslanması ile pozitif olarak değerlendirilen schirmer testi ile keratokonjunktivitis sikkanın varlığıdır. SS tanısı konabilmesi için bu kriterlerden en az iki tanesinin pozitif olması gereklidir 4. Bizim hastalarımızdan 7 tanesi histopatolojik olarak kesin SS kriterlerini karşılarken, histopatolojik tanısı kronik olan 12 hastadan 10 tanesine ise serolojik pozitiflik ve klinik uyumluluk gibi diğer kriterleri karşılaması nedeniyle SS tanısı konulmuştur. Henüz tanı kriterleri arasında kabul edilmemiş olsa da, son yıllarda daha az invaziv bir metot olması nedeniyle spesifite ve sensitivitesi açısından değerlendirilen bir test; tükrük bezi sintigrafisidir. Aquilera ve arkadaşları çalışmalarında 5, 61 sağlıklı gönüllüye, 66 SS tanısı almış hastaya ve 18 fibromiyalji tanısı olan hastaya hem minör tükrük bezi biyopsisi hem de tükrük bezi sintigrafisi yapmışlardır. Sonuç olarak normal 83

Sendromu Ayırıcı Tanısında Alt Dudak Minör Tükrük Bezi Biyopsisinin Tanısal Değeri www..net sınırlarda değerlendirilen tükrük bezi sintigrafisinin SS tanısını ekarte ettirmeyeceğini, tükrük akışındaki hafif değişikliklerin non-spesifik olarak değerlendirilmesi gerektiğini, ancak orta ve şiddetli değişikliklerinin SS tanısını destekleyeceğini bildirmişlerdir. Bu nedenle tükrük bezi sintigrafisinin, minör tükrük bezi biyopsisinin yerini tutamayacağını kanısına varmışlardır. Bizim hastalarımızdan da tükrük bezi sintigrafisi yapılıp bozukluğu saptanan hastaların yaklaşık 1/3'üne SS tanısı konmuştur. SS ayırıcı tanısında tükrük bezi sintigrafisi yerine önerilen bir diğer yöntem ise Magnetic Resonance (MR) sialografidir. Tonami ve arkadaşları 6, SS şüphesi olan 130 hastaya minör tükrük bezi biyopsisi, MR sialografi ve tükrük bezi sintigrafisi yapmış, bu hastalardan minör tükrük bezi biyopsisi ile histopatolojik olarak SS kanıtlanan 80 vakanın MR sialografi ve tükrük bezi sintigrafisi sonuçlarını karşılaştırmışlardır. SS için sintigrafi yüksek oranda sensitivite gösterirken, MR sialografinin yüksek spesifite ve pozitif prediktif değere sahip olduğunu rapor etmiş aynı zamanda minör tükrük bezi biyopsisinin asıl tanı yöntemi olduğunu bildirmişlerdir. Yine non invaziv bir tanı yöntemi olarak önerilen ultrasonografik skorlama sistemi, Milic ve arkadaşları tarafından 107 hasta ve 28 sağlıklı kontrolden oluşan bir çalışma grubunda, sintigrafi ve biyopsi ile karşılaştırılmış ve %90 spesifite %87 sensitiviteye sahip olarak bulunmuştur 7. SS tanısı için tükrük bezi biyopsisinin invaziv bir tanı metodu kabul edilmesinin yanında, biyopsinin alınma yeri ve şekli ile ilgili pek çok görüş ve öneri ortaya atılmıştır. Colella ve arkadaşları 8, 1990-2010 yılları arasında yayınlanan makaleleri tarayarak sublingual tükrük bezi biyopsisi yapılan üç çalışmayı, palatal biyopsi yapılan bir çalışmayı, parotis bezi biyopsisi yapılan dört çalışmayı ve minör tükrük bezi biyopsisi yapılan 21 çalışmayı değerlendirmiştir. Değerlendirme sonucunda, tükrük bezi biyopsisinin bir cerrahi işlem olduğu için ayırıc tanıda en son seçenek olması gerektiğini ve hangi teknik seçilecek olursa olsun olası komplikasyonlar göz önünde bulundurularak usulüne uygun yapılması gerektiğini bildirmişlerdir. Minör tükrük bezi biyopsisi sonrası en sık görülen komplikasyon hissizliktir. Ayrıca, minör kanama, hematom, lokal enfeksiyon, sütürlerin erken düşmesi, keloid ve granülom oluşumu gibi komplikasyonlar da görülebilir. Her tekniğin bir takım avantaj ve dezavantajları vardır. Kullanılan tekniklerden biri olan sublingual biyopsinin dezavantajı skar dokusunun rahatsızlık verici olması iken parotis biyopsisinin dezavantajı ise cilde yapılan insizyon nedeniyle estetik bozukluktur. Palatal biyopsiyi yapması teknik olarak zordur. Labial biyopsinin dezavantajı ise hissizlik komplikasyonunun sık görülmesidir. Her ne kadar değerlendirilen çalışmalar arasında yapılan insizyon açısından farklar olsa da labial minör tükrük bezi biyopsisi cilt insizyonu olmaması, önemli yapılardan uzak çalışılması, çok sayıda tükrük bezine ulaşım sağlaması, anestezinin kolay olması gibi bir takım avantajlara sahiptir 8. Biz hastalarımızın hepsine teknik olarak kolay ve komplikasyon riski düşük olması nedeniyle labial minör tükrük bezi biyopsisi yaptık. Postoperatif dönemde hiç bir hastada herhangi bir komplikasyon ile karşılaşmadık. Otoimmün bir hastalık olan SS'nun son yıllarda moleküler temeli araştırılmaktadır. Yapılan tükrük bezi biyopsisi materyalleri DNA mikrodizilimi 9, IL-22 üreten hücre düzeyi 10, monosit kemotaktik protein -1 reseptör varlığı 11, IL-17, IL-23 ve bu maddelerin reseptörlerinin ekspresyonu 12 gibi pek çok kriter açısından da değerlendirilmektedir. Tükrük bezi biyopsisinin vazgeçilmez olmasının diğer bir nedeni de SS olan hastalarda lenfoma görülme sıklığı genel popülasyona göre arttığından rutin histopatolojik değerlendirme yanında, lenfoma için önemli bir kriter olan ektopik germinal merkezlerin varlığı ve sayısının tespitine izin vermesidir 13. Ayrıca Jonsson ve arkadaşları, primer SS tanısı alan hastaların biyopsi materyallerinde, germinal merkez benzeri yapıların varlığı ve yokluğunun, hastaların serolojik profillerini belirleyen ve böylece prognozlarının tahmin edilmesine yardımcı olacak alt grupların tespitinde kullanılabileceğini bildirmişlerdir 14. SONUÇ SS birçok insanın sağlığını ve hayat kalitesini etkileyen önemli bir hastalıktır. Gerek sintigrafik gerekse moleküler çalışmalar umut verici olmasına rağmen SS tanısında minör tükrük bezi biyopsisi hala en güvenilir tanı yöntemidir. Çıkar çatışması Yazarların bildirilecek herhangi bir çıkar çatışması yoktur. Yazının oluşturulmasında herhangi bir kişi ya da kurumdan maddi destek alınmamıştır. KAYNAKLAR 1. Sumida T, Matsumoto I, Maeda T. T-cell receptor in 's syndrome. Br J Rheumatol 1997;36:622 9 2. Bardana EJ Jr, Montanaro A. Sjogren's syndrome: a rheumatic disorder with prominent respiratory manifestations. Ann Allergy 1990;64:3-10 84

Sendromu Ayırıcı Tanısında Alt Dudak Minör Tükrük Bezi Biyopsisinin Tanısal Değeri www..net 3. Feltsan T, Stanko P, Mracna J. 's Syndrome in present. Bratisl Lek Listy 2012;113:514-6 4. Vitali C, Bombardieri S, Jonsson R, Moutsopoulos HM, Alexander EL, Carsons SE, Daniels TE, Fox PC, Fox RI, Kassan SS, Pillemer SR, Talal N, Weisman MH. Classification criteria for 's syndrome: a revised version of the European criteria proposed by the American- European Consensus Group. Ann Rheum Dis 2002;61:554-8 5. Aguilera S, Lobo G, Ladrón de Guevara D, Zerboni A. Salivary gland scintigraphy en Sjogren syndrome and its relation with the result of lip biopsy. Comparative study with a control population. Rev Med Chil. 2000;128:877-86 6. Tonami H, Higashi K, Matoba M, Yokota H, Yamamoto I, Sugai S. A comparative study between MR sialography and salivary gland scintigraphy in the diagnosis of syndrome. J Comput Assist Tomogr 2001;25:262-8 7. Milic VD, Petrovic RR, Boricic IV, Marinkovic-Eric J, Diagnostic value of salivary gland ultrasonographic scoring system in primary Sjogren's syndrome: a comparison with scintigraphy and biopsy. J Rheumatol. 2009 Jul;36(7):1495-500 8. Colella G, Cannavale R, Vicidomini A, Itro A. Salivary gland biopsy: a comprehensive review of techniques and related complications. Rheumatology (Oxford) 2010;49:2117-21 9. Wakamatsu E, Nakamura Y, Matsumoto I, Goto D, Ito S, Tsutsumi A, Sumida T. DNA microarray analysis of labial salivary glands of patients with Sjogren's syndrome. Ann Rheum Dis 2007;66:844 5 10. Lavoie N, Stewart CM, Berg KM, Li Y, Nguyen CQ. Expression of Interleukin-22 in 's Syndrome: Significant Correlation with Disease Parameters. Scand J Immunol 2011;74:377 82 11. Iwamoto N, Kawakami A, Arima K, Nakamura H, Kawashiri SY, Tamai M, Kita J, Okada A, Koga T, Kamachi M, Yamasaki S, Ichinose K, Ida H, Oroguchi T, Eguchi K. Regulation of disease susceptibility and mononuclear cell infiltration into the labial salivary glands of Sjogren's syndrome by monocyte chemotactic protein-1. Rheumatology (Oxford) 2010;49:1472 8 12. Mieliauskaite D, Dumalakiene I, Rugiene R, Mackiewicz Z. Expression of IL-17, IL-23 and Their Receptors in Minor Salivary Glands of Patients with Primary 's Syndrome Clin Dev Immunol 2012;2012:187258 13. Theander E, Vasaitis L, Baecklund E, Nordmark G, Warfvinge G, Liedholm R, Brokstad K, Jonsson R, Jonsson MV. Lymphoid organisation in labial salivary gland biopsies is a possible predictor for the development of malignant lymphoma in primary 's syndrome. Ann Rheum Dis 2011;70:1363-8 14. Jonsson MV, Skarstein K. Follicular dendritic cells confirm lymphoid organization in the minor salivary glands of primary 's syndrome. J Oral Pathol Med. 2008 Oct;37(9):515-21 85