HAVA KİRLETİCİLERİNİN İNSAN SAĞLIĞI VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÜZERİNE ETKİLERİ AFFECTS OF AIR POLLUTANTS ON CLIMATE CHANGE AND HUMAN HEALTH



Benzer belgeler
Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri

Atmosfer Kimyası Neden Önemli?

T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI ÇEVRE YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YER SEVİYESİ OZON KİRLİLİĞİ BİLGİ NOTU

I.10. KARBONDİOKSİT VE İKLİM Esas bileşimi CO2 olan fosil yakıtların kullanılması nedeniyle atmosferdeki karbondioksit konsantrasyonu artmaktadır.

ÇALIŞMA YAPRAĞI KONU ANLATIMI

Yıldız Teknik Üniversitesi Çağdaş, Öncü, Yenilikçi

Hava Kirleticileri. Hava Kirleticileri. Özgür ZEYDAN (PhD.)

KONU MOTORLARIN ÇEVREYE OLUMSUZ ETKĠLERĠ VE BU ETKĠLERĠN AZALTILMASI

Hava Kirliliğinin Sucul Ekosistemlere Etkileri

KĐMYA DENEYLERĐNDE AÇIĞA ÇIKAN GAZLAR KÜRESEL ISINMAYA ETKĐ EDER MĐ? Tahir Emre Gencer DERS SORUMLUSU : Prof. Dr Đnci MORGĐL

I.6. METEOROLOJİ VE HAVA KİRLİLİĞİ

Soluduğumuz havanın temiz olması sağlığımız için çok önemlidir.

Ayxmaz/biyoloji. Azot döngüsü. Azot kaynakları 1. Atmosfer 2. Su 3. Kara 4. Canlılar. Azot döngüsü

ÖĞRENME ALANI: Canlılar ve Hayat 6.ÜNİTE: Canlılar ve Enerji ilişkileri

FOSİL YAKITLARIN YANMASI

Ekosistem ve Özellikleri

KADIKÖY BELEDİYESİ ÇEVRE KORUMA MÜDÜRLÜĞÜ

Sera Etkisi. Gelen güneş ışınlarının bir kısmı bulutlar tarafında bloke edilmekte. Cam tarafından tutulan ısı

Fotovoltaik Teknoloji

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

Sera Gazları ve Önemi

EYVAH DENEY TÜPÜMDE GAZ BĐRĐKTĐ

NE SOLUYORUZ? Dr. Hüseyin TOROS

ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARI

SU ÜRÜNLERİNDE MEKANİZASYON-2

Prof.Dr. Mustafa ODABAŞI

Bölüm 7. Mavi Bilye: YER

KUTUPLARDAKİ OZON İNCELMESİ

Prof.Dr. Mustafa ODABAŞI

İÇERİK. Amaç Yanma Dizel motorlardan kaynaklanan emisyonlar Dizel motor kaynaklı emisyonların insan ve çevre sağlığına etkileri Sonuç

Öğretim Üyeleri İçin Ön Söz Öğrenciler İçin Ön Söz Teşekkürler Yazar Hakkında Çevirenler Çeviri Editöründen

Havacılık Meteorolojisi Ders Notları. 1. Atmosfer ve İçeriği

Dünya nüfusunun her geçen yıl artması, insanları beslenme, giyinme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını gidermek için değişik yollar aramaya

Dünyanın sağlığı bozuldu; İklim Değişikliği

KÖMÜR MADENCİLİĞİNİN ÇEVRESEL ETKİLERİ VE ATIKLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ. Hazırlayan: Serkan YUMUŞAK

İĞİ MEVZUATI ÇERÇEVESİNDE 2011 YILINDA ANKARA'DA YAŞANAN İĞİ. Erkin ETİKE KMO Hava Kalitesi Takip Merkezi Başkanı. 12 Ocak Ankara

1- Aşağıdakilerden hangisi Aşındırıcı sembolüdür? a. b. c. d. CEVAP: D. 2- Aşağıdakilerden hangisi Yanıcı sembolüdür? a. b. c. d.

KĐMYA EĞĐTĐMĐNDE PROJE DESTEKLĐ DENEY UYGULAMASI GÖZDE MUTLU KĐÖ

Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü, Buca/İZMİR. Yanma. Prof.Dr. Abdurrahman BAYRAM

Yrd. Doç. Dr. Güray Doğan

ATMOSFERİN YAPISI VE ÖZELLİKLERİ

Daha iyi bir yasam kalitesi için!

SIFIR KARBONDİOKSİT SALINIMI

Bir Yıldız Sisteminde Canlılığın Oluşması İçin Gereken Etmenler

BİYOİNORGANİK KİMYA 9. HAFTA

Hava kirleticilerinin çoğu havaya küçük miktarlarda katılır. Kirleticilerin yoğunluğu değişik biçimlerde ifade edilir.

FOSİL YAKITLAR IN ÇEVREYE ZARARLARI SERA ETKİSİ VE ASİT YAĞMURLARI

Çevre Biyolojisi

ENERJİ AKIŞI VE MADDE DÖNGÜSÜ

İşyerlerinde çalışanlarımızın sağlığını olumsuz yönde tehdit eden, üretimi etkileyen ve İşletmeye zarar veren toz, gaz, duman, buhar, sis, gürültü,

ÖĞRETĐM TEKNOLOJĐLERĐ VE MATERYAL GELĐŞĐMĐ ÇALIŞMA YAPRAĞI

SDÜ ZİRAAT FAKÜLTESİ METEOROLOJİ DERSİ

Isı enerjisi iletim, konveksiyon (taşıma = sıvı ve hava akımı) ve ışıma (radyasyon) yolu ile yayılır.

KONYA İLİ HAVA KALİTESİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

1. İklim Değişikliği Nedir?

Endüstriyel Kaynaklı Hava Kirliliği

KÜRESEL ISINMANIN CANLILAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ

PROJE TABANLI DENEY UYGULAMASI

Güneş enerjisi yapraklardaki klorofil pigmenti yardımı ile kimyasal bağ enerjisine dönüşür. Fakat bu dönüşüm için, yaprağın önce ışığı soğurması

Katı Atık Yönetiminde Arıtma Çamuru. Enes KELEŞ Kasım / 2014

PROJE KONUSU NASIL BULUNUR? Prof. Dr. Turan GÜVEN

5.SINIF FEN VE TEKNOLOJİ KİMYA KONULARI MADDENİN DEĞİŞMESİ VE TANINMASI

Ekosistemi oluşturan varlıklar ve özellikleri

4. Ünite 2. Konu Enerji Kaynakları. A nın Yanıtları

DÜZCE DE HAVA KİRLİLİĞİ

SERA GAZI EMİSYONU HAKAN KARAGÖZ

Stratosferde Fotokimyasal Reaksiyonlar ve Ozon

%78 Azot %21 Oksijen %1 Diğer gazlar

Hava Kirliliği ve Kirleticiler

Bölüm 7. Mavi Bilye: YER

Stres Koşulları ve Bitkilerin Tepkisi

BÖLÜM 7. KÜRESEL ISINMA ve İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

Alerjik Rahatsızlıklar. Atmosphere Sky ile hayatın tadını çıkarın!

SANAYĠ KAYNAKLI HAVA KĠRLĠLĠĞĠ KONTROLÜ

2- Bileşim 3- Güneş İç Yapısı a) Çekirdek

Bölüm 2 Kirletici Maddelerin Oluşumu

İklim Degişikligi Nedir?

İstanbul Bilgi Üniversitesi Enerji Sistemleri Mühendisliği. Çevreye Duyarlı Sürdürülebilir ve Yenilenebilir Enerji Üretimi ve Kullanımı

TARIM VE TARIM DIŞI ALANLARDA KULLANILAN PESTİSİTLERİN İNSAN SAĞLIĞI, ÇEVRE VE BİYOÇEŞİTLİLİĞE ETKİLERİ

YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARI. Gökhan BAŞOĞLU

Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları

İÇİNDEKİLER SI BASKISI İÇİN ÖN SÖZ. xvi. xxi ÇEVİRİ EDİTÖRÜNDEN. BÖLÜM BİR Çevresel Problemlerin Belirlenmesi ve Çözülmesi 3

ÇEVRE KORUMA ÇEVRE. Öğr.Gör.Halil YAMAK

İKLİM VİDEO 3 Sera etkisi ne demek? Sera gazları hangileri? Sera gazı nedir? karbondioksit metan diazot monoksit

ELEKTRİK ARK OCAKLI ÇELİKHANE TESİSLERİNİN; HAVA KİRLETİCİLERİ, EMİSYON KONTROL VE AZALTIM TEKNİKLERİ

1) Biyokütleye Uygulanan Fiziksel Prosesler

Kalıcı Organik Kirleticiler ve Stockholm (KOK) Sözleşmesi

Toz Aktif Karbon Püskürtme İle Dioksin-Furan Giderimi

RESTAURANT VE ENDÜSTRİYEL MUTFAK FAALİYETLERİNDEN KAYNAKLANAN ÇEVRE SORUNLARI

Kimya Eğitiminde Proje Destekli Deney Uygulaması

ÇEVRE VE AKCİĞER. Prof. Dr. Bedia ÖZYILDIRIM. İTF Halk Sağlığı AD

«DM Patogenezinde unutulan riskler» Endokrin Bozucular & Çevresel Etkenler

TÜBİTAK MARMARA ARAŞTIRMA MERKEZİ

Yanma Kaynaklı Kirleticiler

DÜŞÜK SICAKLIK STRESİ

1. Çevrede Kirletici Taşınımına Giriş

Doç.Dr. Ahmet DEMIRAK Muğla Sıtkı koçman Üniversitesi, Çevre Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi

1. Kıyı Bölgelerinde Çevre Kirliliği ve Kontrolü KÇKK

T.C. ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI ÇED, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğü ÇEVRE ÖLÇÜM VE ANALİZLERİ YETERLİK BELGESİ EK LİSTE-1/7

HİDROJEN ÜRETİMİ BUĞRA DOĞUKAN CANPOLAT

Transkript:

HAVA KİRLETİCİLERİNİN İNSAN SAĞLIĞI VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÜZERİNE ETKİLERİ Kâmil B. VARINCA, Gülten GÜNEŞ, Ferruh ERTÜRK Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü, İstanbul, kvarinca@yildiz.edu.tr, g.gunes18@gmail.com, erturk@yildiz.edu.tr ÖZET - Hava kirleticileri çevreye doğal ya da antropojenik faaliyetler sonucu salınarak çevre ve insan sağlığı üzerinde olumsuz etki gösterirler. Hava kirletici maddelerin kaynakları doğal ve antropojen kaynaklar; hareketli ve sabit kaynaklar gibi pek çok kategoride sınıflandırılabilmektedir. En önemlisi bu kirleticiler atmosfere salındıktan sonra, atmosferik taşınım mekanizmalarıyla salındıkları kaynaktan çok daha uzak mesafelere taşınabilmektedirler. Hava kirleticilerinin insan sağlığı üzerinde akut ve kronik etkileri bulunmakta ve bu kirleticiler farklı organ ve sistemleri etkilemektedir. Ayrıca atmosferin kompozisyonun değişmesi ve diğer etkileri ile iklim değişikliğine katkıda bulunmaktadırlar. Bu bildiride hava kirleticilerinin iklim değişikliğine katkıları ve insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri incelenmiştir. Anahtar kelimeler: Hava kirleticileri, hava kirliliği, insan sağlığı, iklim değişikliği AFFECTS OF AIR POLLUTANTS ON CLIMATE CHANGE AND HUMAN HEALTH ABSTRACT - Air polluters are emitted into the atmosphere through natural or anthropogenic activities and adversely affect the environment and human health. Sources of air-pollutant materials can be classified in many ways such as natural and anthropogenic as well as moving and stable/static sources. Most importantly, once these pollutants are emitted into the atmosphere, they would be carried away by atmospheric mechanisms to long distances far from the source. Air pollutants affect human health creating chronic and acute disorders in various organs and systems. Besides, they contribute to climate change by altering the composition of the atmosphere and producing similar effects. In this paper, we study the negative effect of air-pollutants on climate change and human health. Key words: Air pollutants, air pollution, human health, climate change GİRİŞ Son yüzyılda hızla artan dünya nüfusu, sanayileşme, şehirleşme ve bu artışa bağlı olarak artan enerji ihtiyacı fosil yakıtların kullanımının artmasına neden olmuştur. Fosil yakıtların kullanımındaki artış atmosfer kompozisyonunda da gittikçe artan değişikliğe neden olmuştur. İnsanlar seçme şansı olmadan çevrelerindeki havayı solurlar. Eğer hava kirli ise hava içinde bulunan partiküller ve kirletici gazlar da solunur. Bu kirleticiler insanların akciğerine, kalbine ve diğer organlarına zarar verir. Öksürük, gözlerde yanma, solunum problemi, kanser gibi pek çok hastalığa neden olmaktadır. Geçmişte meydana gelmiş hava kirliliği olaylarında örneğin 1930 yılında Belçika da 63 kişi, 1948 yılında Pensilvanya da 20 kişi ve 1952 yılında Londra da 4000 den fazla kişi hayatını kaybetmiştir. Düşük konsantrasyonlu hava kirleticilerinin uzun yıllar solunması da insan sağlığı açısından tehlikeli olarak düşünülmektedir. Çocuklar daha aktif oldukları; karaciğer, akciğer ve diğer organları gelişim aşamasında olduğu için daha fazla risk taşımaktadır. Hava kirleticilerinin örneğin karbon monoksit (CO), kükürt dioksit (SO 2 ), azot oksitler (NO x ), uçucu organik karbon (VOC: Volatile Suspended Solid), ozon (O 3 ), ağır metaller, solunabilir partiküler madde (PM 2.5 ve PM 10 ) nin kimyasal kompozisyonu, reaksiyon özellikleri, kısa ve uzun 1

aralıkta difüze olma özellikleri farklıdır. Pek çok doğal fiziksel faaliyet ile (volkanlar, yangınlar) atmosfere farklı kirleticiler salınmasına rağmen antropojenik faaliyetlerin (insan faaliyetleri) çevresel hava kirliliğinin esas nedeni olduğu belirlenmiştir. Bu çalışmada, dünyada ve ülkemizde her geçen gün artan enerji ihtiyacı ve fosil yakıt kullanımına paralel olarak artan hava kirleticilerinin hem direk insan sağlığı üzerindeki etkilerine hem de iklim değişikliğine olan katkıları üzerinde durulmuştur. KİRLETİCİLER Kirleticiler 4 grupta sınıflandırılabilir. Gaz Kirleticiler (SO 2, NO x, CO, O 3, VOC) Kalıcı organik kirleticiler (Dioksin/furan, PCB vb.) Ağır metaller (Kurşun, cıva, kadmiyum, nikel vb.) Partiküler madde (PM) Gaz kirleticiler fosil yakıtların yakılması sonucu oluştukları için atmosferin kompozisyonunun değişiminde katkıları büyüktür (Katsouyanni, 2003). Azot oksitler genellikle NO olarak salınırlar ve atmosferde ozon ve radikallerle hızlı bir şekilde reaksiyona girerek NO 2 yi oluştururlar. Bunun yanında atmosferin en alt tabakasında NO 2 ve uçucu organik bileşiklerin güneş ışığı ile reaksiyona girmesiyle troposferik ozon oluşur. Esas antropojenik kaynakları hareketli ve noktasal yanma kaynaklarıdır. CO 2 yanmanın, CO tam olmayan yanmanın ürünüdür. CO nun esas kaynağı taşıma araçlarıdır. Kükürt içerikli fosil yakıtların (kömür ve ağır yağlar) yakılması SO 2 nin antropojenik kaynağıdır. Kükürt içerikli madenlerin erimesi, volkanlar ve okyanuslar SO 2 nin doğal kaynaklarıdır. Yanma proseslerinde yakıt yakılması ve taşıma araçlarında yanma sonucu oluşan diğer bir kirletici uçucu organik bileşikler (volatile organic compounds) dir. VOC ler benzen gibi organik yapıda kimyasal türleri içerirler. Gaz kirleticilerin büyük kısmı solunup ve solunum sistemini etkilerken VOC ler ise hematolojik problemlere ve kansere neden olurlar. Kalıcı organik bileşikler kimyasalların toksik grubu olarak formlanırlar. Bu bileşikler çevrede uzun süre bozunmadan kalabilirler ve besin zincirinde birikirler. Kalıcı organik bileşikler pestisitleri, dioksin/furan, PCB (poliklorlubifenil) ve diğer klorlu organik türleri içerir. Genellikle dioksin ismi poliklorludibenzodioksin ve poliklorludibenzofuran için kullanılmakla beraber PCB ler dioksin benzeri bileşikler olarak adlandırılır ve toksisite açısından dioksine benzer davranışta bulunurlar (Schecter, vd. 2006). Dioksinler tam olmayan yanma sırasında ve klor içeren materyallerin yanması ile oluşurlar. Bu bileşikler atmosfere salındıktan sonra toprak ve suda depolanırlar. Bu bileşikler canlıların yağ dokularında stabil olup birikirler. Bu nedenle besin zincirinde biyoakümüle olurlar. Ağır metaller, esas olarak metal elementlerini içerir. Bu metaller Dünya nın kabuğundaki doğal bileşenlerdir. Metaller indirgenemez ya da parçalanamazlar hava aracılığıyla (atmosferik taşıma) taşınıp toprak, su ve insanların besinlerine girebilirler. Bunun yanında metaller yanma ve atıksu deşarjı gibi çevreye çok çeşitli kaynaklardan girebilmektedirler. Metallerin çok küçük bir kısmı insan vücuduna iz element olarak girer ve bu iz elementler normal metabolik reaksiyonlar için gereklidir. Yinede yüksek konsantrasyonlarda metaller toksik olabilirler (Jarup, 2003). Ağır metaller vücutta biyoakümüle olurlar. Metabolize edilmeleri ve vücuttan atılmaları çok yavaş olduğu için vücutta hızlı bir şekilde birikirler. Partiküler madde, hava içinde askıda halde bulunan partiküllerin çeşitli ve kompleks karışımını içerir. Partiküler madde doğal ve antropojenik faaliyetler sonucu oluşur (Poschl, 2005). Partiküler maddenin esas kaynakları fabrikalar, enerji tesisleri, yakma tesisleri, inşaat faaliyetleri, yangınlar ve rüzgârdır. Partiküllerin boyutu çok değişiktir (PM 2.5 ve PM 10 aerodinamik çapları 2,5µm ve 10 µm den küçük olanlar) ve farklı kategorilerde tanımlanabilirler. Ultra ince (ultra fine) partiküller aerodinamik çapı 0.1 µm den küçük olanlar ve ince (fine) partiküller aerodinamik çapı 1 µm den küçük olanlar ve kaba (coarse) partiküller çapı 1 µm den büyük olanlardır. Bu partiküller solunu sisteminde depolanabilirler. PM 10 üst solunum sisteminde depolanırken ince ve ultra ince partiküller alveollerde birikirler. PM in sağlığa etkilerini değerlendirmek için önemli rol oynayan parametreler partikül çapı, yüzeyi, kompozisyonu ve sayısıdır. PM in esas bileşenleri metaller, 2

organik bileşikler, biyolojik orijinli materyaller, iyonlar, reaktif gazlar ve partiküler karbondur. Bunun yanında PM in içinde bulunabilecek metal, poliaromatik hidrokarbonlar (PAH) ve diğer organik bileşikler örneğin endotoksinler PM in toksik olmasına neden olurlar. Ultra ince ve ince partiküller sağlık etkisi bakımından kaba partiküllerden daha tehlikelidir. Hava içinde bulunan toksik gazlar sıvılar ve askıda katılar çevre ve insan sağlığı için zararlı olabilirler. Atmosfere direkt olarak salınan kirleticiler birincil hava kirleticiler olarak tanımlanır. Birincil hava kirleticilerin atmosferde kimyasal olarak reaksiyona girmesiyle oluşan kirleticiler ikincil kirleticiler olarak tanımlanır. Kirleticiler alıcılarda (insanlar, hayvanlar, toprak, su, bitkiler) solunum, besin tüketimi ve çökelme (ıslak ya da kuru depolama) ile konsantre hale gelirler. Kirleticilerin çökelmesi toprak ve yüzey sularının kimyasını değiştirirler. Besin zinciri yoluyla da canlılarda birikerek yüksek konsantrasyona ulaşabilirler. Kirleticiler atmosfere salındıktan sonra rüzgârla birlikte taşınır ve seyrelirler. Rüzgâr hızı arttıkça seyrelmenin etkisi artar. Türbülanslı rüzgâr kirleticileri daha fazla karıştırır ve dağıtır. Kirleticiler rüzgâr yönünden dikey ve yatay yönde dağılırlar. Termal inversiyon olduğu zaman kirleticilerin dispersiyonu ve seyrelmesi engellenir. Atmosferin yeryüzüne yakın katmanında kirleticilerin konsantrasyonu çok yüksek değerlere ulaşır. Çökelme ile atmosferik kirleticiler yüzeye gelir ve su kaynaklarına karışır, toprak partikülleri üzerinde de birikirler. Toprak partikülleri üzerinde adsorbe olduktan sonra yer altı sularına karışabilirler. Aynı zamanda toprağın ph ını değiştirdikleri için bitkilerin büyüme dinamiğini de bozarlar. Eğer rüzgâr olmazsa kirleticiler difüze olmaya devam ederler. Difüzyon ile dağılırlar. Difüzyon kirleticilerin konsantrasyon farkından dolayı olur. Diğer atmosfer taşınım mekanizması toz esmesidir. Toz esintisinde anahtar parametreler; partikül çapı ve rüzgar hızıdır. Sabit rüzgar hızında partikül çapı arttıkça partikülün taşındığı mesafe azalır. HAVA KİRLETCİLERİNİN ETKİLERİ Hava kirleticileri genel anlamı ile hava kirliliğine sebep olurlar. Ancak hava kirliliği ile zincirleme şekilde birçok probleme sebep olmaktadırlar. Bunların en genel ve basit gösterimi Şekil 1 de verilmiştir. Şekil 1. Hava kirliliğinin neticeleri 3

İnsanlar farklı hava kirleticileri ile daha çok solunum ve besin yoluyla maruz kalırken deri yolu ile maruz kalma daha küçük boyuttadır. Hava kirleticileri su ve besinlere bulaşırlar. Toprak, bu bileşikler için doğal çökelme ve tutulma ortamıdır. Bitkiler, toprak aracılığıyla bunları absorplar ya da bileşikler, depolama (ıslak-kuru) ile bitki üzerinde tutulurlar. Besin zincirine geçiş ise bu bitkilerin, hayvanlar (koyun, sığır, keçi ve kümes hayvanları) tarafından tüketilmesi ile olur. Atmosferik taşınım ve depolama, bitkiler ve sebzeler için esas kaynaktır. Hava kirleticileri suya, depolama (ıslak-kuru), deşarj ve erozyon ile girerler. Burada yaşayan fitoplankton, zooplankton ve balıkların vücudunda birikerek konsantre olurlar. Kontamine olmuş suyun ve besinlerin tüketilmesi hava kirleticilerinin vücuda alımında önemli rol oynar (Thron, 1996). Sindirim ve solunum sistemi aracılığıyla kirleticiler absorbe olur ve kirleticiler farklı dokularda sirküle olup depolanırlar. HAVA KİRLETİCİLERİNİN SAĞLIĞA ETKİLERİ Ara sıra meydana gelen hava kirliliği olaylarından (Londra smoğu (1952)) sonra yapılan kısa ve uzun süreli epidemiyolojik çalışmalar ile hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Bu çalışmalar ölüm olaylarının ve hastane girişlerinin arttığını göstermiştir (Brunekreef ve Holgate, 2002). Hava kirleticilerinin kompozisyonu, dozu ve maruz kalınma süresi farklıdır. İnsanlar sadece bir maddeye değil kirletici karışımlarına maruz kalmaktadır. Bu da insan sağlığı üzerinde çeşitli etkilerin oluşumuna neden olur. İnsan sağlığı üzerindeki etkileri mide bulantısı, solunum güçlüğü, ciltte kızarıklık, kanser gibi geniş aralıkta olabilir. Bu kirleticiler aynı zamanda doğuştan gelen özürlülük, çocuklarda gelişim bozukluğu, bağışıklık sisteminde zayıflama gibi hastalıklara neden olur. Epidemiyolojik ve hayvan model verileri birincil olarak kardiyovasküler ve solunum sistemlerinin etkilendiğini göstermiştir. Bunun yanında diğer organların fonksiyonları da etkilenebilmektedir [Cohen, vd., 2005; Huang ve Ghio, 2006; Kunzli ve Tager, 2005; Sharma ve Agrawal, 2005). Sistemlere göre etkilenmeler aşağıda sıralanmıştır. Solunum Sistemi Çalışmalar, hava kirleticilerinin hepsinin yüksek konsantrasyonlarda solunum yollarını etkilediğini göstermiştir. Bunun yanında benzer etkiler daha düşük konsantrasyonlara uzun süre maruz kalma sonucunda da görülmüştür. Görülen semptomlar burun ve boğazda tahriş, bronkonstrüksiyon (akciğerlerde düz kasların çevresinin sıkışmasından dolayı hava yollarının daralması, öksürük, hırıltı, kısa nefes alma gibi problemlerin oluşması), astım SO 2 (Balmes, 1987), NO x (Kagawa, 1985) ve ağır metallere (arsenik, nikel, vanadyum) maruz kalma sonucunda görülür. Partiküler madde alveol epiteline girer (Ghio ve Huang, 2004), ozon ise akciğer iltihaplanmasını başlatır (Uysal ve Schapira, 2003). Akciğer lezyonu (doku bozukluğu) ya da akciğer hastalıkları akciğer iltihaplanmasının başlamasıyla daha da şiddetlenir. Hava kirleticileri; örneğin NO x ler solunum enfeksiyonlarını arttırır (Chauan vd., 1998). Sonuç olarak ozon ve ağır metallere uzun süre maruz kalma akciğer fonksiyonunu azaltır (Rastogi vd., 1991; Tager, vd., 2005). Astım, anfizem ve akciğer kanserine neden olur (Kuo, vd., 2006; Nawrot, vd., 2006). Kardiyovasküler Sistem Karbonmonoksit (CO) hemoglobine bağlanır ve onun oksijen taşıma kapasitesini azaltır (Badman ve Jaffe, 1996). Bu durum oksijen eldesini azaltarak farklı organların, özellikle yüksek miktarda oksijen tüketen (kalp, beyin) organların fonksiyonunu etkiler. Akciğer iltihabı dışında, partiküler madde kanda pıhtılaşmaya neden olur ve kan damarlarını etkiler. Bu da bir çeşit kalp hastalığı olan (angina) ve mikrokardial bozulmalara öncülük eder (Vermylen, vd., 2005). Taşikardi, kan basıncı ve kansızlık da (anemi) artış ağır metal (cıva, nikel, arsenik vb) kirliliği sonucu görülür [8]. En son yapılan epidemiyolojik çalışmalar dioksin ile ilgilidir. Dioksine maruz kalındıktan sonra kalp hastalıklarının neden olduğu ölüm oranı artmaktadır. Sinir Sistemi Sinir sistemi ağır metaller ve dioksinlerden etkilenmektedir. Arsenik, cıva ve kurşuna maruz kalma sonucunda bellek karışıklığı, uyku düzensizliği, öfke, yorgunluk, el titremesi, bulanık görtme, heceleri karıştırarak okuma gibi semptomların görüldüğü belirlenmiştir (Ewan ve Pamphlett, 1995; Ratnaike, 2005). Özellikle kurşuna maruz kalma dopamin sistemde, glutamat sistemde ve bellek fonksiyonlarında önemli rol oynayan N- methyl-d- Aspartate (NMDA) alıcı komplekste hasara 4

neden olur (Lasley ve Gilbert, 2000; Lasley ve Green, 2001). Dioksinler sinir iletim hızını azaltırlar ve çocukların zihinsel gelişimini bozarlar (Thomke, 1999; Walkoviak, vd:, 2001). Üriner Sistem Ağır metaller böbrekte hasara neden olurlar. Giriş tüplerinin fonksiyonu bozulur. Düşük molekül ağırlıklı proteinlerin vücuttan atılımı artar. Bunun yanında ağır metaller taş oluşumunu (Damek- Poprawa ve Swicka-Kapusta, 2003; Jarup, 2003; Loghman-Adham, 1997) ve kanser riskini arttırırlar. Sindirim Sistemi Dioksinler karaciğerde hücre hasarına neden olurlar (Kimbrough, vd., 1977), kanda ki enzim seviyesinde artış görülür, sindirim sistemi ve karaciğer kanserlerine neden olurlar (Mandal, 2005). İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNE ETKİLER İklim, yeryüzünün herhangi bir yerinde uzun yıllar boyunca gözlenen hava koşullarının ortalama durumudur. Ancak iklim, yalnızca ortalamaya yakın koşulları değil, uç değerleri (ekstremleri) ve tüm istatistiksel değişimleri de içerir. İklim değişikliği ise, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nde, "karşılaştırılabilir bir zaman periyodunda gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan yada dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan etkinlikleri sonucunda iklimde oluşan bir değişiklik" biçiminde tanımlanmıştır. Daha genel bir yaklaşımla, iklim değişikliği, nedeni ne olursa olsun iklim koşullarındaki büyük ölçekli (küresel) ve önemli yerel etkileri bulunan, uzun süreli ve yavaş gelişen değişiklikler biçiminde tanımlanabilir. Güneş'in iç bölgelerinde oluşan füzyon tepkimeleri sırasında, çok büyük miktarlarda enerji açığa çıkar. Bu enerji yavaş yavaş Güneş'in yüzeyine doğru iletilir ve oradan da bütün dalga boylarındaki elektromanyetik dalgalar biçiminde uzaya yayılır. Güneş sistemindeki gezegenler, büyüklüklerine ve Güneş'e olan uzaklıklarına göre bu enerjinin küçük bir bölümünü paylaşırlar; geri kalanı uzayda yayılmayı sürdürür. Dünya'ya gelen ışınların yaklaşık ¼ ünü bulutlardan yansıyarak uzaya döner. Geri kalan enerjinin yaklaşık ¼ ünü (%28) stratosferdeki ozon tabakasıyla troposferdeki bulutlar ve su buharı soğurur. Atmosferin soğurduğu ışınların %90'ı bizim göremediğimiz kızılötesi ve morötesi ışınlar %10'u da görünür ışındır. Bir başka deyişle atmosfer Güneş'ten gelen görünür ışınların onda dokuzunun yeryüzüne geçişini engellemez. Yeryüzüne ulaşan bu ışınlar da onu ısıtır. Tropikal kuşaktan yükselen sıcak hava kutuplara doğru, soğuk kutup havası da yüzeye inip ekvatora doğru yönelir. Böylece atmosfer olayları, su çevrimi, karbon çevrimi vb. süreçler işleyerek dünyada yaşamın sürmesi sağlanır. Gelen ışınlarla ısınan Dünya, tıpkı dev bir radyatör gibi davranmaya başlar. Ancak bu ısıyı Güneş gibi tüm dalga boylarında yayamaz; yalnızca kızılötesi ışınlar biçiminde yayabilir. Ne ki yüzeyden yayılan bu ışınların yalnızca küçük bir bölümü uzaya gidebilir. Çünkü atmosferdeki su buharı, karbondioksit ve metan molekülleri bu ışınları soğurur; sonra da yüzeye doğru yansıtır. Böylece Dünya'nın yüzeyi ve troposfer olması gerekenden daha sıcak olur. Bu olay Güneş ışınlarıyla ısınan ama içindeki ısıyı dışarıya bırakmayan seraları andırır ve bu nedenle de doğal sera etkisi olarak bilinir. Bu sürecin başlıca aktörleri olan su buharı, karbondioksit ve metan da sera etkisi yapan gazlar yada kısaca sera gazlan olarak anılırlar. Bunların yanı sıra azot oksit (N 2 O) ve kloroflorokarbonlar (CFC) da sera etkisi yapar. Ancak bunların atmosferdeki oranları çok küçüktür. Dengeli bir sera etkisinin Dünya'daki yaşam için büyük bir önemi vardır. Çünkü dünyayı sıcak ve yaşanabilir kılar. Eğer bu etki olmasaydı yeryüzünde ortalama sıcaklık -18 C dolayında olurdu. Tıpkı Mars'takine benzer bir durum. Öte yandan şiddetli bir sera etkisi de Dünya'yı çok sıcak bir gezegen yapabilir; tıpkı Venüs gibi. Sera etkisinin, Dünya'yı olduğundan daha sıcak yapmasının yalnızca insan için değil tüm canlı türleri için yaşamsal bir önemi vardır. 5

Atmosferimizin içeriğinin, milyarlarca yıllık dünya tarihi boyunca zaman zaman değişmiş olduğu artık herkesçe biliniyor. Hatta bunun somut bir örneğine, bugün bizler tanıklık ediyoruz; 20. yüzyıl boyunca sera gazlarının atmosferdeki oranları sürekli arttı ve hâlâ da artıyor. Bunlardaki artış da atmosferin ısı tutma kapasitesini arttırıyor ve böylece küresel sıcaklığın yükselmesine yol açıyor. Bu gazlar arasında en etkilisi su buharı. Dünyadaki sera etkisinin %75'inin su buharından kaynaklandığı düşünülüyor. Bu durum, ilginç ve tehlikeli olabilecek bir kısır döngü oluşturuyor. Çünkü dünya ısındıkça okyanuslardan deniz, göl ve ırmaklardan daha büyük miktarlarda su buharlaşıp atmosfere karışır. Atmosferdeki daha çok su buharı da sera etkisinin artması yani dünyanın biraz daha ısınması demektir. Ne var ki insanların su çevrimi üzerinde yapabilecekleri doğrudan bir etki bulunmamaktadır. Ama sera etkisini arttıran öteki gazların büyük bir bölümünü insanlar üretiyor. Bunların başında da karbondioksit geliyor. 17. yüzyılın başlarında keşfedilen karbondioksit, renksiz bir gaz. Atmosferde %0,03 (on binde üç) oranında bulunuyor ve temel olarak karbon içeren maddelerin (kömür, petrol, doğalgaz vb) yakılmasıyla, fermantasyonla ve solumalarıyla üretiliyor. Günümüzde bilim adamları 1860'tan bu yana görülen yaklaşık 0,7 C'lik küresel ısınmanın %60'lık bölümünden karbondioksitin sorumlu olduğu kanısındalar. Çünkü atmosferdeki karbondioksit miktarı son 200.000 yılın en üst düzeyinde. Bu kadar fazla karbondioksitin atmosfere karışmasından da kuşkusuz otomobillerde, fabrikalarda, elektrik santrallerinde vb. fosil yakıtları yakan insanlar sorumlu. Sadece karbondioksit değil diğer hava kirleticileri de bu etkiye katkıda bulunmaktadırlar. Örneğin PM ler atmosferde bir tabaka oluşturmak suretiyle yeryüzünden ısıyı tutarak ikinci bir sera etkisine sebep olmaktadırlar. Görüldüğü gibi hava kirleticileri sadece havayı kirletmekle kalmamakta direk ve dolaylı olarak insan sağlığını tehdit etmektedir. Hava kirliliği kontrol sistemlerinin olmasına rağmen bu sistemlerin önemi ve etkin kullanımı ancak hava kirliliğinin neticelerinin iyi bilinmesi ile mümkün olmaktadır. DEĞERLENDİRME Bu çalışmada hava kirleticileri ve bu kirleticilerin çevre ve insan sağlığı üzerindeki etkilerine değinilmiştir. Bu kirleticiler hem direkt olarak hem de sebep oldukları ikincil problemlerle insan sağlığını tehdit etmektedirler. Bunun yanında yenilenebilir enerji kaynakları (güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, jeotermal enerji, biyokütle enerjisi, hidrolik enerji vb) her alanda yeterince kullanılıncaya kadar fosil yakıtların enerji kaynağı olarak kullanımı ve bu kirleticilerin atmosfere salınımı devam edecektir. Salınım devam ettiği müddetçe tehditler de devam edeceklerdir. Ancak baca gazının atmosfere salınmadan önce uygun teknolojiler kullanılarak arıtılması ve böylece atmosfere salınan kirletici konsantrasyonunun azaltılması mümkündür. Açlığa 60 gün, susuzluğa 6 gün dayanabilen insan havasızlığa ancak 6 dakika dayanabilmektedir. Hava kirliliğinin insanlar üzerinde oluşturduğu olumsuz sonuçların tedavisinin zorluğu ve maliyeti düşünüldüğünde, kirliliği önleyici tedbirlerin (uygun baca gazı kontrol teknolojileri ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelimin) alınmasının önemi daha iyi anlaşılmaktadır. KAYNAKLAR Badman, DG., Jaffe, E.R., (1996) Blood and air pollution: state of knowledge and research needs, Otolaryngol. Head Neck Surg 114, 205. Balmes, J.R.,Fine, J.M., Sheppard, D., (1987) Symptomatic bronchoconstriction after short-term inhalation of sulfur dioxide, Am. Rev. Respir. 136-1117. Bellinger, D.C.,(2005) Teratogen updatelead and pregnancy, Birth Defects Res. A Clin. Mol. Teratol 73, 409. Brunekreef, B., Holgate, S.T., (2002) Air pollution and health, Lancet 360, 1233. 6

Cohen, A.J., Ross Anderson, H., Ostro, B., Pandey, K.D., Krzyzanowski, M., Kunzli, N., Gutschmidt, K., Pope, a., Romieu, I., Samet, J.M., Smith, K., (2005) The global burden of disease due to out door air pollution, J. Toxicol. Environ. Health A 68, 1301. Chauan, A.J., Krishna, M.T., Frew, A.J., Holgate, S.T., (1998) Exposure to nitrogen oxide and respiratory disease risk, Rev. Environ. Health 13, 73. Damek- Poprawa, M., Swicka- Kapusta, K., (2003) Damage to the liver, kidney and testis with reference to burden of heavy metals in yellow necked mice from areas around steel Works and zinc smelters in Poland Toxicology 186, 1. Ewan, K.B., Pamphlett, R., (1996) İncreased inorganic mercury in spinal motor neurons following chelating agents Neurotoxicology 17, 343. Garza, A., Vega, R., Soto, E., (2006) Cellular mechanisms of lead neurotoxicity, Med. Sci. Monit. 12, RA57. Ghio, A.J., Huang, Y.C., (2004) Exposure to concentrated ambient particles (CAPS): review, Inhal. Toxicol. 16, 53. Huang, Y.C., Ghio, A.J., (2006) Vascular effects of ambient pollutant particles and metals, Curr.Vasc. Pharmacol. 4, 199. Jarup, L., (2003) Hazardous of heavy metal contamination, Br. Med. Bull. 68, 167. Kagawa, J., (1985) Evaluation of biological significanse of nitrogen oxides exposure, Tokai. J. Exp. Clin. Med. 10, 348. Katsouyanni, K., (2003) Ambient air pollution and health, Br. Med. Bull. 68, 143. Kimbrough, R.D., Carter, C.D., Liddle, J.A., Cline, R.E., (1977), Epidemiology and pathology of a tetrachlorodibenzodioxin poisoning episode, Arch. Environ.Health. 32, 77. Kunzli, N., Tager, I.B., (2005) Air pollution: from lung to heart, Swiss. Med. Wkly 135, 697. Kuo, C.Y., Wong, R.H., lin, J.Y., Lai, J.C., Lee, H., (2006) Accumulation of chromium and nickel metals in lung tumors from lung cancer patients in Taiwan, J. Toxicol.Environ. Health. A 69, 1337. Lasley, S.M., Gilbert, M.E., (2000) Glutamatergic components underlying lead- induced impairments in hippocampal synaptic plasticity Neurotoxicol. Teratol. 21-1057. Lasley, S.M., Green, M.E., (2001) Rat hippocampal NMDA receptor binding as a function of chronic lead exposure level Neurotoxicol. Teratol, 23, 185. Loghman-Adham, M., (1997), Renal effects of environmental and occupational lead exposure, Environ. Health. Perspect. 105,928. Mandal, P.K., (2005) Dioxin: a review of it s environmental effects and its aryl hydrocarbon receptor biology, J.Comp.Physiol. 175, 221 [B]. Nawrot, T., Plusquin, M., Hogervorst, J., Roels, H.A., Celis, H., Thijs, L., Vangrosveld, J., Van Hecke, E., staessen, J.A., (2006) Environmental exposure to cadmium and risk of canser a: prospective population based study. Lancet. Oncal. 7, 119. Poschl, U., (2005) Atmospheric aerosols: composition, transformation, climate and health effects, Angew. Chem.Int. Ed. Engl. 44, 7520. Rastogi, S.K., Gupta, B.N., Husain, T., Chandra, H., Mathur, N., Pangtey, B.S., Chandra, S.V., Garg, N., (1991) A cross- sectional study of pulmonary function among workers exposed to multimetals in the glass bangle industry, Am.J-Ind. Med. 20, 391. Ratnaike, R.N., (2003) Acute and chronic arsenic toxicity, Postgrad. Med. J. 79, 391. Schecter, A., birnbaum, L., Ryan, J.J., Constable, J.D., (2006), Dioxins: an over view, Environ. Res.101, 419. Schell, L.M.,Gallo, M.V., Denham, M.,Ravenscroft, J., (2006) Effects of pollution on human growth and development: an introduction, J. Physiol. Anthropol. 25,103. Sharma, R.K., Agrawal, M., (2005) Biological effects of heavy metals : an overview. J. Environ. Biol. 26,301. Tager, I.B., Balmes, J., Lurmann, F., Ngo, L., Alcorn, S., Kunzli, N., (2005) Chronic exposure to ambient ozone and lung function in young adults, Epidemiology 16, 751. 7

Thomke, F., jung, D., Besser, R., roder, R., Konietzko, J., Hopf, H.C., (1999) Increased risk of sensory neuropathy in workers with chloracne after exposure to 2,3,7,8- polychlorinated dioxins and furans Acta. Neurol. Scand. 100, 1. Thron, R.W., (1996) Direct and indirect exposure to air pollution, Otolaryngol. Head Neck surg. 114, 281. Uysal, N., Schapira, R.M., (2003) Effects of ozone on lung function and lung diseases Curr. Opin. Pulm. Med. 9, 144. Vermylen, J., Nemmar, A., Nemery, B., hoylaerts, M.F., (2005) Ambient air pollution and acute myocardial infarction, J. Thromb. Haemost. 3, 1955. Walkoviak, J., Wiener, J.A., Fastabenol, A., Heinzow, B., Kramer, U., Schmidt, E., steingruber, H.J., Wundram, S., Winneke, G., (2001) Environmental expoure to polychlorinated biphenyls and quality of the home environment effects on psychodevelopment in early childhood Lancet 358, 1602. Wang, S.L., Lin, C.Y., Guo, Y.L., Lin, L.Y., Chou, W,L., Chang, L.W., (2004) Infant exposure to polychlorinated dibenzo-p-dioxins, dibenzofurans and biphenyls(pcdd/f, PCB)- correlation between prenatal and postnatal exposure, Chemosphere 54, 1459. 8