Bir Liman Kentinin Siyasal Dönüşümünün Ekonomi-Politik Fay Hatları



Benzer belgeler
1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS TÜRKİYE EKONOMİSİ TÜK

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

DEMOKRASİ ve SİVİL TOPLUM (SBK256) 10. Hafta Ders Notları - 09/04/2018 Yrd. Doç. Dr. Görkem Altınörs

AĞUSTOS 2015 TÜRKİYE GÜNDEMİ VESEÇMEN EĞİLİMİ ARAŞTIRMASI SONUÇ RAPORU 25 AĞUSTOS 2015

TRC2 BÖLGESİ NDE İŞSİZLİK ORANI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME

TARIMSAL İSTİHDAMA DAİR TEMEL VERİLER VE GÜNCEL EĞİLİMLER

24 Haziran Seçimlerine İlişkin Kamuoyu Eğilimleri

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim MHP

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim CHP

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

ULUSAL ÖLÇEKTE GELIŞME STRATEJISINDE TRC 2 BÖLGESI NASIL TANIMLANIYOR?

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2014, No: 90

Ekonomik Rapor Kaynak: TÜİK. Grafik 92. Yıllara göre Doğuşta Beklenen Yaşam Süresi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği /

İŞGÜCÜ PİYASALARINDA MEVSİMLİK ETKİLER AZALIYOR

Dr. A. Tarık GÜMÜŞ Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı. Sosyal Devlet Anlayışının Gelişimi ve Dönüşümü

3 Kasım 2002 Seçimlerine Doğru: Senaryolar ve Alternatifler...

DEĞİŞEN İZMİR İ NASIL BİLİRSİNİZ? Sendika.Org Sitesi-19 Ekim 2010

İktisat Tarihi

DEMOKRASİ ve SİVİL TOPLUM (SBK256) 11. Hafta Ders Notları - 16/07/2018 Yrd. Doç. Dr. Görkem Altınörs

ÜZERĠNE BĠR DEĞERLENDĠRME

DEMOKRASİ ve SİVİL TOPLUM (SBK256) 12. Hafta Ders Notları - 23/04/2018 Yrd. Doç. Dr. Görkem Altınörs

BİRİNCİ BÖLÜM TÜRKİYE EKONOMİSİNE PANORAMİK BAKIŞ...

SINIF TEPKİLERİ ETNİKLEŞİNCE Halkın Sesi Gazetesi-117. Sayı-s

ACR Group. NEDEN? neden?

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim AKP

EGE BÖLGESİ İLLERİ EKONOMİK GÖRÜNÜM

A N A L İ Z. 7 Haziran dan 1 Kasım a Seçim Beyannameleri: Metin Analizi. Furkan BEŞEL

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2013, No: 56

1844 te kimlik belgesi vermek amacıyla sayım yapılmıştır. Bu dönemde Anadolu da nüfus yaklaşık 10 milyondur.

Türkiye de işsizler artık daha yaşlı

AKP, CHP ve Umutsuzluk önde gidiyor

TARIM DIŞI İŞSİZLİK ARTIŞTA (Temmuz Ağustos - Eylül)

DERS ÖĞRETİM PLANI. Türkiye Ekonomisi Yapısal Analizi. Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Türü

UNI 201 MODERN TÜRKİYE NİN OLUŞUMU I

İstanbul Politikalar Merkezi. FUAT KEYMAN 13 Mayıs 2017

BAĞIMLILIK TEORİSİ DÜNYA SİSTEMLERİ YAKLAŞIMI

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

ALAN ARAŞTIRMASI II. Oda Raporu

Nitekim işsizlik, ülkemizin çözümlenemeyen sorunları arasında baş sırada yer alıyor.

DERS ÖĞRETİM PLANI. İktisat Tarihi. Dersin Adı Dersin Kodu Dersin Türü. Seçmeli Doktora

İÇİNDEKİLER SUNUŞ...IX KISALTMALAR... XIII I. BÖLÜM SEÇİM DÖNEMİ

DIŞ TİCARETTE KÜRESEL EĞİLİMLER VE TÜRKİYE EKONOMİSİ

Küreselleşme devam ediyo mu?

MESLEK KOMİTELERİ DURUM TESPİT ANKETİ

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

Avrupa Birliği Lizbon Hedefleri ne UlaĢabiliyor mu?

İzmir Bölge Planı. İlçe Toplantıları Kınık Özet Raporu

İZMİR İLİ, ALİAĞA İLÇESİ, ÇAKMAKLI KÖYÜ, LİMAN AMAÇLI 1/5000 ÖLÇEKLİ NAZIM İMAR PLANI DİLEK ÇAKANŞİMŞEK ŞEHİR PLANCISI

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

TRB2 BÖLGESİ MEVCUT DURUM ANALİZİ. NÜFUS ve KENTLEŞME

DİYARBAKIR TİCARET VE SANAYİ ODASI YENİ TEŞVİK MEVZUATI HAKKINDA EKONOMİ BAKANINA HAZIRLANAN RAPOR 2012

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2011, No:5

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS TÜRK SİYASİ TARİHİ I TST

Yıllık açık 100 milyar doları aşacak... DIŞ TİCARET ALARM VERİYOR!

GENEL SOSYOEKONOMİK GÖRÜNÜM

Çalışma alanları. 19 kasım 2012

A Y L I K EKONOMİ BÜLTEN İ

11. -9, KENTLEŞME HIZLANIRKEN EĞITIMLI, GENÇ NÜFUS GÖÇ EDIYOR ORTA KARADENIZ DE KIRSAL KALKINMANIN ROLÜ VE TARIM TOPRAKLARININ KORUNMASI

BÖLGE VE NÜFUSUN GENEL DURUMU. Doç.Dr.Tufan BAL

TÜRKİYE DE ETNİK, DİNİ VE SİYASİ KUTUPLAŞMA. Dr. Salih Akyürek Fatma Serap Koydemir

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ

BASIN DUYURUSU ENFLASYONDAKİ GELİŞMELER VE 2001 YILI NA BAKIŞ

Ders Planı - AKTS Kredileri: 2. Yarıyıl Ders Planı Kodu Ders Z/S T+U Saat Kredi AKTS KY/KÇS.601 Yeni Dünya Düzeni ve Kentsel Politikalar

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Araştırma Notu 13/155

HOLLANDA ÜLKE RAPORU

Yerel seçimlere, ekonomik

ÖZGEÇMİŞ Profesör Tarih/Yakınçağ Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. 2014

GENEL SOSYOEKONOMİK GÖRÜNÜM

Türk-Alman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Ders Bilgi Formu

Kamuoyunda Erken Seçim Algısı Araştırması

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 72

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

MESLEK KOMİTELERİ DURUM TESPİT ANKETİ

Türkiye Makine ve Teçhizat İmalatı Meclisi

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

İktisat Tarihi I. 5/6 Ocak 2017

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2012, No: 29

ADRES: Akdeniz Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü, Kampüs/Antalya

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Ocak 2012, No: 20

Orta Asya daki satranç hamleleri

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Eylül 2013, No: 74

Grafik 9 - Lise ve Üzeri Eğitimlilerin Göç Edenler İçindeki Payları. Kaynak: TÜİK, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi

EUROBAROMETRE 71 AVRUPA BİRLİĞİ NDE KAMUOYU

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

Araştırma Notu 18/229

ORTA VADELİ PROGRAM ( ) 8 Ekim 2014

109 MİLYAR DOLARLIK YABANCI PORTFÖYÜ VAR

TİSK İŞGÜCÜ PİYASASI BÜLTENİ NİSAN 2013 (SAYI: 23) I. SON BİR YILDA İŞGÜCÜ PİYASASINDAKİ GELİŞMELER (OCAK 2013 İTİBARİYLE) a. İŞGÜCÜ KOMPOZİSYONU:

TORBALI TİCARET ODASI MOBİLYA SEKTÖR ANALİZİ

İktisadi Planlamayı Gerektiren Unsurlar İKTİSADİ PLANLAMA GEREĞİ 2

AVUSTURYA VE MACARİSTAN DA TAHIL VE UN PAZARI

2010 OCAK MART DÖNEMİ HALI SEKTÖRÜ İHRACATININ DEĞERLENDİRMESİ

Nüfus ve Kalkınma İlişkisi: Türkiye (TÜİK'in Yeni Nüfus Projeksiyonları Işığında)

Transkript:

Makalenin Künyesi: Yıldırım, Deniz-Haspolat, Evren, (2010), Bir Liman Kentinin Siyasal Dönüşümünün Ekonomi Politik Fay Hatları, Değişen İzmir i Anlamak, Deniz Yıldırım-Evren Haspolat (Der.), Ankara, Phoenix Yayınevi, s: 291-333. Bir Liman Kentinin Siyasal Dönüşümünün Ekonomi-Politik Fay Hatları İzmir, son dönemde siyasal tartışmaların merkezinde yer alan bir kent. Kenti bu tartışmaların odağına yerleştiren ve İzmir de neler oluyor? sorusunun daha fazla duyulmasına neden olan gelişme ise, egemen medyada İzmir e dair konumlanan iki temel açıklama tarzının asıl olarak Cumhuriyet Halk Partisi-Adalet ve Kalkınma Partisi (CHP-AKP) bölünmesi ekseninde kendisini giderek daha fazla hissettirmesiyle ilişkili. Bu yaklaşımların ilki, İzmir i belirli bir modernlik algısı içinde model olarak sunan ve bu anlamda temsiliyet ilişkileri içinde İzmir i yeniden tarif eden, Cumhuriyet in son kalesi İzmir yaklaşımıdır. Söz konusu yaklaşım çerçevesinde son dönemde, gazetelerin özellikle de İzmirli köşe yazarlarının kamuoyu oluştururken kendi fikirlerini somutlamak için İzmir üzerinden, İzmir e referansla konuşmaya başlamaları, bu bakımdan ilgi çekicidir. Ancak, bu yaklaşımın İzmir e ilişkin sorulara yanıt üretmekten çok, ideolojik yükleri nedeniyle, aklımızdaki soruları daha da çoğaltmaya yol açtığı söylenebilir. Diğer yandan bu nostaljik pozisyonun karşısında, İzmir i faşist olmakla itham eden bir başka uç bakış yer almaktadır. Bu indirgemeci-özcü bakış da; dönüşümleri anlamaya yönelik bir yaklaşım sergilemekten ziyade, siyasal fırsatçılığın sığ sularında gezinerek, Türkiye tarihinin bütün karanlık sayfalarını, içinden beslendiği uluslararası hegemonik sistemden ayrıştırıp Kemalizm / Cumhuriyet üzerinden açıklamaya çalışmakla daha baştan sakatlanmıştır. Her iki yaklaşım söz konusu olduğunda İzmir, AKP ile CHP arasındaki kutuplaşmanın dili içerisine hapsediliyor ve bu kutuplaşmanın farklı cephelerine ideolojik cephane sağlayacak biçimde temsil ediliyor denilebilir. Bu anlamda İzmir i bir yandan Kemalist Cumhuriyet in son kalesi, diğer yandan da dışa kapalılığın, Batı düşmanlığının ve hatta faşizmin başkenti olarak resmeden tartışmalara hakim olan siyasal dilin dışına çıkmayan her tartışma üslubunun, İzmir e ilişkin dönüşümleri anlamaya yönelik çabaları daha baştan sorunlu kıldığını belirterek makaleye başlamakta yarar var. O nedenle bu makalenin meselesi, tam da bu tartışmaların dışında bir anlama çabası geliştirebilmek; İzmir i bu genel siyasal kutuplaşma dilinin içine hapseden, böylece gerçekliğinden soyutlayarak kente ilişkin imajları yeniden inşa eden ve kente dair yeniden inşa edilen bu imajları kendi siyasal pozisyonunu doğrulamak için devreye sokan yaklaşımlardan, elden geldiğince uzaklaşan bir çözümleme denemesine girişmektir.

Bir Liman Kenti Olarak İzmir Bize göre İzmir de yaşanan dönüşümlere ilişkin bir açıklama çerçevesi geliştirirken birkaç ölçütün bir arada ele alınması gerekiyor. Bunlardan ilki, İzmir i uluslararası kapitalist sistem içinde bir liman kenti olarak konumlandırmanın gerekliliği. İzmir i her şeyden önce uluslararası kapitalist bütünleşme içindeki özgül ve tarihsel konumu itibariyle bir liman kenti olarak değerlendirmenin, ekonomi politik dönüşümlerin sermaye birikimiyle bağlantılı olarak kente nasıl bir etkide bulunduğunun anlaşılması bakımından oldukça önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu anlamda, İzmir i uluslararası kapitalist bütünleşme içindeki liman kenti konumuyla değerlendirmenin, bu liman kentinin gelişim sürecinde onunla eklemlenerek gelişen ve onu geliştiren art ülkesindeki kentlerin de siyasal dönüşümlerine ilişkin açıklayıcı bir çerçeve sunabileceği düşüncesini taşıyoruz. İzmir, bu nitelikleriyle hem bir bölgesel hegemonyanın örgütleyicisi hem de uluslararası kapitalist sistem içinde hegemonik gücün yereldeki temsilcisi konumunu üstlenen bir liman kenti niteliği sergilemiştir. Kuşkusuz bunun gerisinde yatan nedenler; Batı Anadolu nun dünya kapitalizmiyle eklemlenmesini sağlayan tarımsal ürünlerinin bulunması, ulaşım olanaklarının gelişmesi 1, sermaye birikim rejimindeki ilerlemesi ve iktidar bloğunda hakim hâle gelen sermaye fraksiyonunun talepleri doğrultusunda artık ürünün dünya pazarlarına işlenerek taşınmasına imkân veren İzmir merkezli gelişmelerdir 2. İzmir, öncelikle ticarete bağımlı bir liman şehri niteliği taşımaktadır. Kent, Osmanlı İmparatorluğu nun ve Doğu Akdeniz in ana limanıdır 3. Syrett in de belirttiği gibi, 18. yüzyıl boyunca yalnızca Doğu Akdeniz in değil, tüm Osmanlı İmparatorluğu nun bir yandan Batı yla ve diğer yandan Pers ve Uzakdoğu yla ticaretinin en önemli limanı olarak görülür ve 19. yüzyılın başında Avrupa ekonomisinin genişleme evresine katılarak imparatorluğun dış ticaretinde ticari bir hegemonya elde eder 4. 19. yüzyılda ve 20. yüzyıl başında İzmir, imparatorluğun Batı yla ticaretinde en önemli liman ve imparatorluğun ikinci büyük banka merkezi olma niteliğini sürdürür. Bir yandan ihracatçı olarak rolünü geniş bir art ülkeye 1 2 3 4 Bknz. Muhteşem Kaynak, (1984) Osmanlı Ekonomisinin Dünya Ekonomisine Eklemlenme Sürecinde Osmanlı Demiryollarına Bir Bakış, Yapıt, S: 5, Haziran-Temmuz, s. 66-85. Bu konuda bknz. Orhan Kurmuş, (2007) Emperyalizmin Türkiye ye Girişi, Yordam Kitap, İstanbul. Marie-Carmen Smyrnelis, (2008) Öndeyiş: Tarihini Arayan Şehir, İzmir 1830-1930 Unutulmuş Bir Kent Mi? -Bir Osmanlı Limanından Hatıralar-, Çev: Işık Ergüden, Marie-Carmen Smyrnelis (Der.), İletişim Yayınları, İstanbul, s. 17. Elena Frangakis-Syrett, (2008) Uluslararası Önem Taşıyan Bir Akdeniz Limanının Gelişimi: Smyrna (1700-1914), İzmir 1830-1930 Unutulmuş Bir Kent Mi? -Bir Osmanlı Limanından Hatıralar-Çev: Işık Ergüden, Marie-Carmen Smyrnelis (Der.), İletişim Yayınları, İstanbul, s. 27; Elena Frangakis-Syrett, (2009) İzmir in the 18th Century Mediterranean Economy, I. Uluslararası Akdeniz Ticareti ve Liman Kentleri Sempozyumu Bildiriler Kitabı, İzmir Ticaret Odası Yayınları, İzmir.

yayarken, diğer yandan da ithalatçı ve geniş bir iç pazara yeniden dağıtım merkezi olarak rolünü korur ve genişletir 5. Pamuk un da belirttiği üzere bu dönemde elverişli toprak ve iklim koşulları ile ana limanlara yakınlık sayesinde Batı Anadolu, 18. yüzyılda Anadolu nun ihracata en fazla yönelen bölgesi durumundaydı. 19. yüzyıla gelindiğinde ise tarımsal mallara olan ihtiyaç hızla büyürken bu eğilim daha da güçlendi. Yüzyıl boyunca üzüm, incir, tütün, pamuk, zeytinyağı gibi ürünler, Batı Anadolu nun ve özellikle İzmir in hinterlandının temel ihraç mallarını oluşturdu 6. Bu bakımdan da ekilebilir verimli toprakların geniş bir alan kapladığı Batı Anadolu, İmparatorluğun diğer kentleri ve dış dünya ile olan ilişkilerini fırtınalara kapalı bir limana sahip olan İzmir aracılığıyla yürütüyordu. İzmir, aynı zamanda, antik çağlardan beri, Akdeniz ile Anadolu yu birleştiren kervan yolunun başlangıç noktasıydı. Kısaca, Batı Anadolu, 19. yüzyılda İngiliz kapitalizminin rahatlıkla sızabileceği bir bölge olarak görünüyordu 7. Diğer yandan bir liman şehri olan İzmir in dünya sistemine eklemlenmesi sonucunda kentte ticari sermayenin birikimi hızlanmış ve bu durum Osmanlı içinde İzmir e dış ticaret merkezi olma fonksiyonunu yükleyerek, çevreleşme dönüşümünün yaşandığı tek bölge olmasını sağlamıştır 8. Tüm bu özellikler sayesinde İzmir, 19. yüzyılda bir ticaret limanı olmaktan çıkıp bir liman kenti görünümü kazanmış ve Özveren in saptadığı üzere İzmir in gerçek anlamda bir liman şehrine dönüşmesi süreci, bu şehrin art ülkesine uzanan bir dizi mülkiyet ilişkisinde ve iktisadi hayatın örgütlenme biçimindeki değişikliklere yol açmıştır 9. Bu noktada altı çizilmesi gereken şey, liman kentlerinin uluslararası kapitalist eklemlenme süreci içindeki özgül konumlarıyla işlevleridir. Öyle ki liman kentlerinin kapitalist dünya sistemi içindeki işlevi, hegemonik gücün ürünlerinin ve sermayesinin olduğu kadar kültürel ve siyasal hegemonyasının da aktarım kayışlığını yapmak olarak da ifade edilmelidir. Nitekim Keyder in de 19. yüzyıl kapitalist bütünleşmesi bahsiyle ilişkilendirerek belirttiği gibi bu yüzyılda dünyanın hegemonik gücü İngiltere, serbest ticareti savunuyor ve sınırlamalara karşı 5 6 7 8 9 Syrett, 2008, s. 44. Şevket Pamuk, (2008) Bağımlılık ve Büyüme: Küreselleşme Çağında Osmanlı Ekonomisi, 1820-1914, Osmanlıdan Cumhuriyete Küreselleşme, İktisat Politikaları ve Büyüme, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s. 14; ayrıca bu konuda bknz. Reşat Kasaba, (1993) Osmanlı İmparatorluğu ve Dünya Ekonomisi - Ondokuzuncu Yüzyıl-, Çev: Kudret Emiroğlu, Belge Yayınları, İstanbul ve bu kitapta yer alan Alp Yücel Kaya nın makalesi. Kurmuş, 2007, s. 74. R. Funda Barbaros, (1995) 1830-1930 Döneminde Sosyo-Ekonomik Çözüm Arayışları Çerçevesinde İzmir de Sanayileşme, Ege Bölgesi Sanayi Odası Yayınları, İzmir, s. 94. Eyüp Özveren, (2007) İktisat Kongresi nden Büyük Buhran a İzmir: Bir Liman Kenti Üzerine Gözlemler ve Düşünceler, Dünden Bugüne İzmir in Sosyal ve Ekonomik Gelişimi, İ. Hakan Yetkiner (Der.), İzmir İktisat Kongresi Araştırma Merkezi Yayınları, İzmir, s. 51.

koyuyordu 10 ve dolayısıyla 19. yüzyılda liman şehirlerinin potansiyel müttefiki hegemonik dünya gücüydü. Liman şehirleri, 19. yüzyıl dünya ekonomisinin esas olarak tarım toplumu niteliği taşıyan güçsüz imparatorluklara nüfuz etmesinin özgül biçimleriydi. Bu şehirler, çeşitli etnik grupları barındıran, ulusal olmayan politik birimlerden oluşan bir dünya düzeni olasılığını temsil ediyordu. Söz konusu politik yapılarda devletin merkezileşmesi zayıf kalacak, ekonomik düzenlemeler İngiliz hegemonyasına uygun olacaktı. Serbest ticaretin ve altın standardının geçerli olduğu bir ortamda, liman şehirleri dünya ekonomisinin yayılmasının temel bir boyutu olarak ortaya çıktılar İngiliz hegemonyasının öngördüğü dünya liberalizmiyle bağlantılı bir medeniyet projesi, liman şehirleri olmadan düşünülemezdi 11. Dolayısıyla İzmir i son dönemde etkileyen siyasal dönüşümlere dair bir değerlendirme yürütürken onu bir liman kenti özelliği ile birlikte konumlandıran açıklama tarzının, hem bu kentin sermaye birikim dinamikleri söz konusu olduğunda dünya sistemi içindeki konumunu anlamak adına kapıyı daha da araladığını hem de kentte egemen olan sermaye bloğunun bölgesel bir hegemonyanın örgütleyicisi olarak art ülkesinin iktisadi faaliyetiyle bütünleştiği gerçeğini göz ardı etmemizi önleyebileceğini düşünüyoruz. Burada bize göre kilit nokta, liman kentinin bölgesel ile uluslararası arasında aktarım kayışı işlevi gören niteliğidir ve bu bağlamda da ekonomik dönüşümlere paralel olarak bu ölçeklerde yaşanan dönüşümlerin birbirleriyle ilişkilerinin göz ardı edilmesinin açıklayıcı çerçeveyi daraltabileceğini akıllardan çıkarmamak gereklidir. Tam da bu nedenle bu çalışmada siyasal dönüşümleri ekonomi politik açıdan irdelerken liman kent olgusunu merkeze koymayı ve onun etrafında örgütlenmiş, iktisadi olarak onun üzerinden pazarla bütünleşmiş kentlerin dönüşümlerini de liman kentle bağlantısı içinde okumayı öneriyoruz. Bu anlamda makalede öncelikle İzmir kentsel sermaye bloğunun Türkiye de merkez sağ hegemonya projelerinin örgütlenmesi süreçlerindeki tarihsel rolüne değiniyor ve İzmir ile Türkiye nin siyasal tercihleri arasındaki mesafenin açılmaya başlamasının izlerini, bu bloğun özellikle finansal genişleme evresinde iktidar bloğundaki temsil olanaklarını ağırlıklı olarak İstanbul burjuvazisi ile uluslararası sermaye kesimlerine kaptırdığı gerçeğinden hareketle tartışıyoruz. Bunu izleyen alt başlıkta ise, sermaye birikim süreçlerinde finansallaşmaya doğru evrilen yapay genişlemenin liman kent ve art ülkesinde yarattığı sosyo-ekonomik dönüşümlere odaklanıyoruz. Bu dönüşümler paralelinde İzmir ve art ülkesinde yer alan, 10 11 Çağlar Keyder, (2005) Birinci Dünya Savaşı Arifesinde Liman Şehirleri ve Politika, Çev: Şennur Özdemir, Memalik-i Osmaniye den Avrupa Birliği ne, İletişim Yayınları, İstanbul, s. 55. Keyder, 2005, s. 64.

pazarla bu kent üzerinden bütünleşmiş kentlerde belirginleşen yeni siyasal davranış kalıplarının izlerini ise, kıyıda Genç Parti ve CHP olguları, içeride ise MHP nin önlenemez yükselişi üzerinden sürüyor ve bunu bölgenin ulusalcı çevrim içine girdiğinin sinyal i olarak değerlendiriyoruz. Son olarak da kentsel sermaye bloğunun, liman kentlerinin özgül konumları nedeniyle merkezden bağımsız, özerk gelişme stratejilerini uluslararası hegemonik kuvvetle doğrudan ilişkiye geçerek sürdürebildiği gerçeğinden hareketle, yeni ticari hegemonya adayı olan Çin le bu kentin eklemlenmesine dönük arayışların yoğunlaşmasının yansımalarını tartışıyoruz. İzmir Kentsel Sermaye Bloğu ve Merkez Sağ Hegemonya Projelerinin Örgütlenmesindeki Rolü İzmir sermaye bloğunun hem bölgesel hegemonyanın hem de Türkiye genelindeki iktidar bloğunun örgütlenmesindeki siyasal belirleyiciliğinin, Cumhuriyet in ilk dönemlerinde öne çıktığı söylenebilir. Serbest Cumhuriyet Fırkası ndan (SCF) Demokrat Parti ye (DP), oradan da Adalet Partisi ne (AP) uzanan merkez sağ geleneğin örgütlenmesinde, İzmir burjuvazisinin ve Egeli toprak sahiplerinin rolü bilinmektedir. Dolayısıyla İzmir in geçmişinde merkez siyasetlerini belirleyen bir siyasal pratik (merkez sağ) varlığını hissettirir. Bu anlamda liman kenti İzmir de Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) karşısındaki parti girişimi olarak beliren SCF büyük ilgi görür. Ağustos 1930 da Fethi Bey (Okyar) tarafından kurulan SCF nin İzmir merkezli çıkışı bu anlamda dikkate değerdir. Özellikle 1929 Buhranı nın kent ve bölge bazında etkileri tarım ve dış ticaret alanında yoğun biçimde hissedilmektedir ve Tekeli nin de belirttiği üzere, bu dönemde sanayi burjuvazisi gelişmediği için, iktidar blokunun temel öğeleri, aralarında son yıllarda bürokrasi kökenli olanların da katılmasıyla genişlemiş olan ticaret burjuvazisi ve büyük toprak sahipleridir. Bunalım içinde yaşanan ekonomik konjonktür, bu iki kesim arasındaki çelişkileri arttırıyor ve aralarındaki koalisyonu çözüyordu. Yöneticilerin kararlarındaki göreli otonomiyi ise arttırıyordu. Böylece devletin, burjuvazinin güçsüz kesimi olan sanayi alanında doğrudan girişimci olmasına olanak veriyordu 12. İzmir başta olmak üzere liman kentlerinde dış ticarete dayalı olarak serpilen ve art ülkelerindeki tarımsal artığı hem ulusal hem de uluslararası pazara aktaran ticaret burjuvazisiyle tarım kesiminin kâr oranları, Buhran la birlikte pazar olanaklarının daralmasına bağlı olarak düşüyordu. Bu bakımdan Serbest Cumhuriyet Fırkası nın liberal iktisadi programı, bu kesimlerin özlemleriyle örtüşüyordu. Uluslararası kapitalist sistemle en fazla 12 İlhan Tekeli, (2004) Türkiye de Devletçi İktisat Politikasına Geçişin Ekonomik Nedenleri: Devletçilik Deneyiminin Ege Bölgesi nde Çeşitlenmesi, Cumhuriyetin Harcı -İkinci Kitap-, İlhan Tekeli-Selim İlkin, Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s. 247.

eklemlenmiş kentlerden biri olan İzmir de krizin etkilerinin daha derin hissedildiği açıktı. Emrence nin de belirttiği üzere, ticari tarım bölgeleri olan Karadeniz, Çukurova, Ege ve Trakya da krizin etkileri derindi. Kırda, artan borçluluk, hacizler ve toprak yoğunlaşmasına doğru gidişe yol açan buhran, kentlerde düşen fiyatlar karşısında sabit kalan ya da yükselen vergiler yoluyla tüccarları vurdu 13. Tam da bu nedenle SCF ye İzmir de ve genel olarak Ege Bölgesi nde ilgi yoğun oldu. Fethi Okyar ın oğlu Osman Okyar ve Seyitdanlıoğlu nun aktardıkları üzere, Serbest Fırka nın kuruluşundan sonra, partinin Anadolu da teşkilatlanması çalışmalarına başlanmıştı. Bu aşamada Fethi Bey e özellikle İzmir ve Ege Bölgesi nden heyet ve telgraflar yağıyor ve ısrarla davet ediliyordu. Bunun üzerine İzmir den başlayacak Aydın, Manisa, Balıkesir ve Akhisar ı kapsayan bir teşkilatlanma gezisine çıkma kararı almıştı 14. Nitekim SCF nin 100 günlük kısa ömrüne son veren de, bu İzmir gezisi sırasında yaşananlar oldu. Öyle ki 4-8 Eylül 1930 da SCF Mitingi dolayısıyla İzmir de yaşananlar, CHF karşısında kentsel-bölgesel iktidar bloğunun hangi toplum kesimlerini siyasal projesi etrafında seferber edebileceğine ilişkin ilk işaretleri vermesi bakımından dikkate değerdir. Liman kenti olarak İzmir in ticaret burjuvazisi ve onunla bütünleşmiş Egeli büyük toprak sahiplerinin iktidar bloğundaki temsil olanaklarını genişlettikleri koşullar, DP nin ortaya çıkış sürecinde daha da belirginleşti. Önce Mayıs 1944 te gerçekleştirilen bütçe görüşmeleri sırasında Celal Bayar, Meclis te gerçekleştirdiği konuşmasında özellikle enflasyondan zarar gören memurlarla, müntehiplerim diye söz ettiği İzmir tüccar ve çiftçilerinin şikayetlerini dile getirdi 15. Diğer yandan özellikle Egeli büyük toprak sahiplerinin Meclis gündemine gelen Çiftçiyi Topraklandırma Kanun Tasarısı karşısındaki tutumları da belirgindi. Demokrat Parti nin kuruluşu tam da böyle bir dönemde kent egemen sınıflarıyla kır kesiminin egemen sınıfları arasındaki ittifaka dayandı ve bu ittifakın küçük ve orta köylülüğü eklemleyerek hegemonik bir siyasal projeye dönüşmesi sürecinde İzmirli ticaret burjuvazisiyle Ege eşraf ve büyük mülk sahiplerinin ortaklığı, Yerasimos un belirlemesiyle savaş ekonomisinin ve bürokrasinin batağa saplanmasının yarattığı ortak yakınmalar yoluyla kolayca gerçekleşebilmişti 16. Bu dönemde İzmir in tarımsal art ülkesinin artığını pazarlayan İzmirli ticaret burjuvazisi (Bayar nezdinde temsil olunan) ile Ege nin büyük toprak sahipleri (Menderes 13 14 15 16 Cem Ermence, (2005) Serbest Cumhuriyet Fırkası (1930), Modern Türkiye de Siyasi Düşünce Cilt-7 Liberalizm, İletişim Yayınları, İstanbul, s. 213-214. Osman Okyar-Mehmet Seyitdanlıoğlu,(1999) Fethi Okyar ın Anıları -Atatürk, Okyar ve Çokpartili Türkiye-, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, s. 73. TBMMZC, Devre: 7, T: 1, C: 10, s. 150 den aktaran Taner Timur, (2003) Türkiye de Çok Partili Hayata Geçiş, İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, s. 14. Stefanos Yerasimos, (1980) Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, Çev: Babür Kuzucu, Gözlem Yayınları, İstanbul, s. 715.

nezdinde temsil olunan) arasındaki ittifakın Türkiye genelinde bir hegemonya projesi olarak CHP nin yerini aldığı yıl 1950 ydi. İzmirli tüccarların ve Egeli toprak sahiplerinin DP etrafında örgütledikleri hegemonik koalisyon, seçimlerde de karşılığını bulmuş ve kentte DP ye destek, Türkiye ortalamasının üstünde seyretmişti. Öyle ki bu dönemde DP nin İzmir deki varlığı için gazetelerde Demokratların müstahkem mevkii ifadeleri kullanılmaktaydı 17. Büyük toprak sahipleri ile büyük burjuvazinin ittifakı ile gelişen DP döneminde, tarımsal üretimin artmasıyla dış ticaretin serbestleştirilmesi uygulamaları sayesinde her iki egemen sınıf kesimi de sermaye birikimlerini güçlendirebilmişti 18. Diğer yandan 1958 de krize giren sermaye birikim modeli karşısında sanayileşmeyi ve planlamayı öne alan yeni bir büyüme modelinin gelişmesiyle birlikte bu kez AP, 1960 lı yıllara damgasını vuracaktı. İthal ikameci sanayileşme döneminin bu etkin merkez sağ aktörü ilk elden büyük kent burjuvazisini, Batı daki ve Güney deki kapitalist alanları ve Kuzey Anadolu daki tütün ve fındık bölgelerinin büyük tüccarlarını bir araya toplamaya yönelmişti 19. Planlama yoluyla büyüme sürecinin pekiştiği bu dönemde, İzmir de sanayi burjuvazisinin gelişimi devlet teşvikleri ve yatırımlarıyla hız kazandı. TÜSİAD a giden süreçte İzmir burjuvazisinin palazlanan kesimleri açısından bu yıllar, Selçuk Yaşar başta olmak üzere birçok isim için altın yıllar olarak değerlendirilebilir. Diğer taraftan AP nin örgütlenmesinde de etkin rol oynayan İzmir merkezli burjuva katmanları, yine bölgesel bir hegemonya projesi geliştirecek şekilde bir sınıfsal ittifak yaratabilmişlerdi. Bu durum, İzmir ile Türkiye nin iktidar tercihlerinin aynılaştığının ve Ege Bölgesi egemen sınıflarının iktidar bloğu içinde temsil olanaklarının geniş olduğunun göstergesiydi. Gülalp in bu dönem için ifade ettiği üzere, bu sermaye birikim biçimi, toplumun çeşitli kesimlerinde içe-dönük sınai kalkınma süreci etrafında oluşan ortak çıkarlar yaratmıştı. Bir yandan sanayi sermayesi ile ticaret sermayesi arasında çatışma yaratmayan bu modelde, sanayi üretimi yerli girdilere dayanmadığından tarımda yüksek fiyatlar ve gelirler sanayinin çıkarlarıyla çelişmemekte; aksine bu durum sanayi için iç pazarın genişlemesi anlamına gelmekteydi. Öte yandan bu model, küçük burjuvazinin de palazlanmasına imkân veriyor ve son olarak da işçi sınıfının sendikalaşması ve ücretlerinin 17 18 19 Jerfi Yener, (1950) Seçimler Arifesinde Vaziyet, Demokratların Müstahkem Mevkii: İzmir, Vatan Gazetesi, 22 Mart 1950 den aktaran Hakkı Uyar (2010) Erken Cumhuriyet Döneminden Günümüze İzmir de Seçmen Eğilimleri, Değişen İzmir i Anlamak, Deniz Yıldırım-Evren Haspolat (Der.), Phoenix Yayınevi, Ankara. Yerasimos, 1980, s. 739. Yerasimos, 1980, s. 763.

artışı neticesinde hem iç pazarın büyümesine hem de işçilerin sistemle siyasal anlamda bütünleşmesine katkıda bulunuyordu 20. Öte yandan Ege nin merkez sağ hegemonya projesinin örgütlenmesindeki etkisi, söz konusu olan AP olduğunda da değişmemişti. Kentin sermaye bloğunun AP projesinin gelişim sürecine etkilerini de hatırlatmakta bu noktada yarar vardır. Demirel in de belirttiği gibi, partinin İzmir kanadı olarak bilinen grup, partinin kuruluş aşamasında, emekliliğini İzmir de geçiren Ragıp Gümüşpala ya teklif götürmüştü 21. Dolayısıyla Çavdar ın da aktardığı üzere, CHP karşısında merkez sağ seçeneğin yeniden örgütlenmesi çalışmalarına yine İzmir de başlanmıştı 22. Sanayi burjuvazisinin egemenliği altında iktidar bloğunun farklı katmanlarını ilk dönemlerinde birleştiren AP nin bir siyasal hegemonya projesi olarak doğuş sürecinde de, İzmir ve onunla eklemlenmiş olan art ülkedeki bölge burjuvazisinin İstanbul burjuvazisi ile birlikte yine öne çıktığını belirtmek yanlış olmayacaktır. Bu bağlamda kentsel hegemonyanın dilinin, SCF, DP çizgisini izleyerek bu kez AP üzerinden tesis edilmesi şaşırtıcı olmasa gerektir. Sonuç, İzmir de ve genel olarak Ege Bölgesi nde, yine Türkiye ortalamasının üstünde bir oy desteğinin bu partiye seferber edilmesi olmuş ve bu durum, 70 li yıllarda CHP nin Ecevit liderliğinde güçlendiği, iktidar bloğu içinde farklı sermaye fraksiyonlarının siyasal projelerinin ayrışmaya başladığı ve sınıf mücadelesinin keskinleştiği döneme kadar değişiklik sergilememiştir. Sonuçta AP, iktidar bloğu içinde sanayi burjuvazisinin temsil olanaklarını genişletirken bir yandan da ticaret burjuvazisiyle bu çıkarları uyumlulaştıracak bir siyasal çizgi izleyerek bölgede Türkiye ortalamasının üstünde bir destek görebilmişti. Demirel in aktardığı üzere, sosyo-ekonomik açıdan ülkenin en gelişmiş yöreleri olan Marmara ve Ege bölgeleri ve özellikle de liman şehirleri, AP nin oylarının en yüksek olduğu yöreler olmuş ve bu dönemde AP, 1965 ve 1969 seçimlerinde İstanbul da sırasıyla % 53.2 ve % 47.8 oy alırken, bu oran İzmir de sırasıyla % 62.2 ve % 53.2 olarak gerçekleşmiştir 23. Öte yandan AP nin başlangıçta dayandığı taban, sanayileşme süreci içinde iç çelişkileri nedeniyle bölünmüş ve Tunçay ın da ifade ettiği gibi, parti yönetimi bu çelişkileri önceleri yaptıkları gibi küçük ödünlerle geçiştiremez hale gelmişti 24. Sonuç olarak 1980 lere kadar merkez sağ hat 20 21 22 23 24 Haldun Gülalp, (1984) Kapitalizm Sınıflar ve Devlet, Çev: Osman Akınhay-Abdullah Yılmaz, Belge Yayınları, İstanbul, s. 37. Tanel Demirel, (2004) Adalet Partisi -İdeoloji ve Politika-, İletişim Yayınları, İstanbul, s. 32. Tevfik Çavdar, (1983) Adalet Partisi, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, Cilt: 8, İletişim Yayınları, İstanbul, s. 2090. Demirel, 2004, s. 86. Mete Tunçay, (1983) Adalet Partisi, Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, Cilt: 8, İletişim Yayınları, İstanbul, s. 2101.

içerisinde gelişen üç ana eksenin örgütlenip seferber edilmesinde, İzmir ve Ege merkezli tüccar, sanayici ve toprak sahiplerinin rolü oldukça belirgindi. Tüm bunlara karşın İzmir/Ege kentsel sermaye bloğunun hegemonya kapasitesi, özellikle 1980 sonrasında uygulanan neoliberal büyüme modelini takip eden yıllarda giderek daraldı ve Türkiye geneline ilişkin iktidar projeksiyonlarında temsil gücünü yitirdi. Bu durum, sadece egemen sınıflarla temsilcileri arasında bir krizin kapısını açmakla kalmadı; fakat aynı zamanda uygulanan modelin mülksüzleştirdiği kesimlerle geleneksel temsilcileri arasındaki bağları da aşındırdı. Bu noktada, söz konusu organik bunalımın İzmir ve art ülkesinde yol açtığı yeni siyasal reaksiyonları ele almadan önce, dönüşümün sosyo-ekonomik niteliklerine ve etkilerine göz atmakta yarar var. İktisadi Bunalım ve Finansallaşma/Tarımda Mülksüzleşme ve Buhran İzmir in dönüşümünü ele alırken dikkate alınması gereken en temel unsurlardan birisi, kentin birikim sürecinde yaşanan dönüşümlerdir. Bu bakımdan bu alt başlıkta İzmir in sosyoekonomik dönüşümüne kısaca odaklanacağız. Bu dönemde 1980 ler sonrasındaki İzmir limanı (tarihindeki istisnai yıllar dışında) dış ticaret fazlası verme özelliğini kaybetti ve neredeyse artık yapısal olarak dış ticaret açığı vermeye başladı: 1990 lı yılların neredeyse tamamı ve özellikle hem sanayi üretiminin ithalata bağımlılığının arttığı hem de tarımsal ithalatta da önemli artışlar görülen 2000 li yıllarda ortaya çıkan ekonomik yapı ile 2004 sonrası İzmir limanı sürekli olarak ticaret açığı vermiştir 25. Kaya nın aşağıdaki sözleri, tam olarak bu dönüşümü özetler niteliktedir; Oyun kurallarının değiştiği ve kartların yeniden dağıtıldığı bu süreçte İzmir ve ardülkesi özellikle 2001 Krizi sonrası daha da netleşen yapısal kırılmalar yaşadı: ithal ikameci dönemde oluşturulan üretim kapasitesi ihracata yönelik üretimin altyapısını oluştursa da finansallaşma ve hükümet tercihleri ile genişleyemedi, kent göreli olarak Türkiye ekonomisinin büyümesinden daha az pay aldı; ekonomik yapının motoru görevini gören tarım sektörü kârlı bir ekonomik faaliyet olmaktan çıkarak daraldı, tarımsal ürünlerin hammadde olarak kullanıldığı ihracatçı sanayi kuruluşları iflas etti; giderek büyüyen finans piyasalarına rağmen kent 19. yüzyıldaki finans kenti havasını kaybetti, varolan finans kuruluşları ve bankalar 1994 ve 2001 krizleri sonunda yeni finans merkezi İstanbul a transfer oldular; Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti ndeki dış ticaret eğilimlerinden farklı olarak sürekli dış ticaret fazlası veren kent, 2000 li yıllarda dış ticaret açığı vermeye başladı; tarım 25 Alp Yücel Kaya, (2010) 19. Yüzyıldan 21. Yüzyıla İzmir Ekonomisinde Süreklilik ve Kırılmalar, Değişen İzmir i Anlamak, Deniz Yıldırım-Evren Haspolat (Der.), Phoenix Yayınevi, Ankara.

sektöründe istihdamdan kopan nüfus, sanayi ve hizmet sektörlerindeki kırılgan istihdam yapısını daha da kırılgan kıldı, iç savaş sonrası kente göçen yeni nüfus bu durumu daha da kronikleştirdi 26. Öte yandan TÜİK 2000 yılı Genel Nüfus Sayımı verilerine göre İzmir deki işsizlerin sayısı 155.177, işsizlik oranı ise % 10,8 olarak tespit edilmiştir. Bu oran, 2001 yılı sonrasında ise istikrarlı biçimde artmıştır. İşsizlik özellikle genç nüfus arasında yaygındır. 30 yaşın altındakilerin işgücü içindeki payı % 36 olduğu halde, işsizler içindeki payı % 57 dir. Benzer şekilde, işsizlik eğitimliler arasında da göreli olarak daha yüksek olup, toplam işsizlerin % 40 ına yakındır. Kentte eğitimliler (lise ve yüksek öğretim mezunlarının toplamı) arasındaki işsizlik oranı yaklaşık % 40 olup, bu oran eğitimlilerin toplam işgücü içindeki payının çok üzerindedir. Bu, eğitim düzeyi yükseldikçe işsizliğin de arttığını göstermektedir 27. Diğer yandan İzmir in sosyo-ekonomik gerilemesi süreci, kentsel gerilimlerin farklı biçimler altında ifade edilmesine de yol açmıştır. Özellikle bu süreçte yaşanan gerilemelerin orta sınıfların alt katmanları arasında giderek Kürt nüfusun varlığı yla açıklanması girişimlerini, Saraçoğlu bu kitapta yer alan makalesinde örneklendirmekte ve hakkıyla irdelemektedir. Göçün genel olarak Ege ye yöneldiği bölgenin Güneydoğu olması da, kentsel çatışma ve çelişki eksenlerinin etnikleşmesini ciddi mülksüzleşme ve işçileşme pratiklerinin yaşandığı bu dönemlerde daha da pekiştirmektedir. Öyle ki nüfus büyüklüğü itibarıyla en fazla göç alan İstanbul Bölgesi, 1995-2000 döneminde aldığı göçün % 19.87 sini Batı Karadeniz Bölgesi nden, Ege Bölgesi ise aldığı göçün % 16.26 sını Güneydoğu Anadolu Bölgesi nden almıştır 28. İzmir in nüfus yoğunluğu 1990-2000 arasında ciddi bir artış göstererek kilometre kareye 225 kişiden 281 kişiye yükselmiştir. İzmir in nüfusu, TÜİK in 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre Ege Bölgesi ndeki toplam nüfusun % 37.7 sini, Türkiye nüfusunun ise % 5 ini oluşturmaktadır. 2007 yılı adrese dayalı nüfus kayıt sisteminin sonuçlarına göreyse İzmir in Ege Bölgesi ndeki toplam nüfusun % 40.2 sini, Türkiye nüfusunun ise % 5.3 ünü oluşturduğu görülmektedir. İlin nüfus yoğunluğu, kilometre kareye 311 e yükselmiştir. Gerek nüfus yoğunluğu gerekse nüfus artış hızı açısından incelendiğinde, İzmir ili nüfusunun artış trendinin Türkiye ortalamasının üstünde olduğu söylenebilmektedir. İzmir de 2000-2007 yılları arasında yıllık nüfus artış hızı binde 15 olarak hesaplanmıştır, Türkiye ve Ege Bölgesi nin yıllık nüfus artış hızı (binde 6) ile karşılaştırıldığında bu oldukça yüksek bir orandır. Ve İzmir in nüfus artışı, doğum hızının 26 27 28 Kaya, 2010. İZKA, 2008, s. 91, 92. T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Kentleşme Şurası 2009, Kentsel Yoksulluk, Göç ve Sosyal Politikalar Raporu, Ankara, s. 17.

yüksek olmasından çok, göçlerden kaynaklanmıştır 29. Bir yandan kentte yatırımların giderek durması ve istihdam yaratmayan birikim kalıplarının egemen hâle gelmesiyle; diğer yandan neoliberal dönemde ücretlilerin hak ve ücretlerinde yaşanan gerilemelerle birleştiğinde göç olgusu, İzmir de kent içi gerilimleri daha da pekiştiren bir nitelik kazanmıştır denilebilir. Öte yandan bu kitapta yer alan makalesinde Sönmez de 2001 de ulusal gelirden yüzde 7.5 pay alan İzmir in 2006 daki payının yüzde 6.7 ye düşerek yaklaşık yüzde 11 kayba uğradığına işaret etmekte ve Ege nin diğer alt bölgelerinden Manisa ve çevresi ile Aydın-Denizli bölgelerinin de ulusal gelirdeki paylarının azaldığına dikkatleri çekmektedir 30. Sonuç olarak İzmir, ağırlıklı olarak 1980 sonrası izlenen politikalar nedeniyle ekonomik olarak gerileyen, istihdam yaratmayan, hızla göç alan bir kent olarak finansallaşma evresinin kaybedeni olarak belirmiştir. Bu tablonun bölge çapında daha da kötüleştiği dönem ise hiç kuşku yok ki 2001 Krizi ve ardından gelen sermaye yanlısı dönüşüm ve mülksüzleşme dalgasıdır. Bu anlamda bize göre yaşanan siyasal dönüşümler, bağımlı sınıfların kent içi konumlarında gözlenen bu gerilemelerden bağımsız olarak ele alınmamalıdır. Kentin İktisadi Dönüşümünü İzleyen Siyasal Tepkiler: Genç Parti ve CHP İzmir de özellikle Genç Parti nin 2002 seçimlerinde gösterdiği ilginç çıkış, pek de iyi analiz edilmiş sayılamaz. Genç Parti nin bu seçimlerde yüzde 17.5 oy alarak İzmir genelinde ikinci parti olması ve partinin Türkiye ortalamasının yüzde 10 üstünde oy alması, İzmir de yükselen yeni popülist tepkimelerin ilk ve en önemli sinyali olarak değerlendirilebilir. Her ne kadar Cem Uzan ın göçmen kimliğini ve bu anlamda İzmir de de önemli bir Balkan göçmeni nüfusun varlığını merkeze alan açıklama tarzları yaygınlık kazanmış olsa da, bu açıklama etkili olmakla birlikte tek başına yeterli değildir. Zira aynı açıklama tarzı, Genç Parti nin İzmir de yüzde 17.5 lik bir oy oranıyla ikinci parti konumuna yükselmesi karşısında, Bursa da yüzde 8.7 lik oy oranını geçememesini açıklayamaz. Bu noktada Genç Parti de özellikle 2001 Krizi sonrasında ağırlıklı olarak mülksüzleşmiş geleneksel küçük burjuva unsurlarla işsizleşmiş unsurları bir araya getiren şey, Bora nın belirttiği üzere Uzan ın milliyetçi-popülizminin ayyuka çıktığı moment, garibanperver olarak takdim edilmesine de zemin sağlayan, IMF karşıtlığı ağzı dır 31. Uzan özelinde Genç Parti nin neoliberalizmi 29 30 31 İzmir Kalkınma Ajansı-İzmir (TR 31) Bölgesi Mevcut Durum Raporu, (2008), İZKA, İzmir, s. 70-71. Mustafa Sönmez, (2010) Küresel Krizin İzmir e Etkileri, Değişen İzmir i Anlamak, Deniz Yıldırım-Evren Haspolat (Der.), Phoenix Yayınevi, Ankara; Mustafa Sönmez, (2007) İzmir de Büyüme İşsizlik Sorunları Ve, İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Dergisi, Eylül. Tanıl Bora, (2002) Cem Uzan ve Neo-Faşizmin Yeni Yüzü: Şirket Konserlerinden Partiye, Birikim, S: 162, s. 57; ayrıca bknz., H. Bahadır Türk, (2008) Şirket ve Parti -Genç Parti ve Yeni Siyaset -, İletişim Yayınları, İstanbul.

sosyal bir kılıf altında takdim eden IMF karşıtı söyleminin özellikle sözünü ettiğimiz sınıf katmanlarında karşılığını bulması, İzmir bağlamında yeniden düşünmeyi gerektirir. Özellikle Çiğli gibi İzmir in küçük sanayi merkezi olan ve kentin en önemli organize sanayi bölgesini barındıran ilçesinde Genç Parti nin aldığı oy oranının İzmir ortalamasının da üstünde olması (% 19), söz konusu sanayi kuruluşlarının 2001 Krizi sonrasında yaşadıkları gerileme, işletmelerin kapanması, iflaslar, artan işsizlik ve mülksüzleşme gibi sonuçlarla birlikte düşünüldüğünde, bu neo-popülist partinin sosyal yıkımı sermaye lehine denetleyip siyasallaştıracak güçlü bir zemine İzmir de kavuştuğunu belirtmek de mümkün olur 32. 2001 Krizi nin ardından sistemin geleneksel partilerinin derinleşen temsil krizlerinin doğurduğu ciddi boşluktan da yararlanarak 33 hem orta sınıf unsurları hem de mülksüzleşen geleneksel küçük burjuva unsurlarla işsizleri seferber ederek güçlenen neo-popülist Genç Parti nin doğuşu ve yükselişi, yeni partilerin doğuşları ve seçim başarıları üzerine inceleme yürüten Paul Lucardie nin kriterleriyle büyük oranda uyumlu bir seyir izlemiş görünmektedir. Lucardie ye göre yeni kurulan bir partinin başarısı, her şeyden önce üç etmene bağlıdır. Birinci etmen, seçmenlerin önemli bir kesimince acil olarak görülen sorunlara hitap eden bir siyasal projenin varlığı; ikincisi, kaynakları, mali durumu, yönetimi ve medyadaki görünürlüğü ve son etmense, diğer partilerin koşulları yanında, sosyo-ekonomik ve kültürel koşulların uygunluğudur 34. Genç Parti nin yükselişi söz konusu olduğunda, tüm bu etmenlerin dikkat çekici biçimde varolduğu bir gerçektir. Bu durum, özellikle alt sınıflarla orta sınıfları bir araya getiren bir proje olarak Genç Parti nin 35 krizlerden beslenen niteliğinin ve söyleminin ikinci kurtuluş savaşı teması üzerinden bulduğu karşılığın, ulusal karşısında 32 33 34 35 İzmir de Organize Sanayi Bölgeleri nin ilk örneği, 1976 da Çiğli de kurulan Atatürk Organize Sanayi Bölgesidir. Hizmete sunulan ve yapımı devam eden toplam 14 adet OSB si ile ilimiz % 28.26 payla Ege Bölgesi ve % 7.78 payla ülke toplamı içinde 1. sırada yer almaktadır. Ve Ekim 2007 verilerine göre, Çiğli deki bu sanayi bölgesinde 25 bin işçi çalışmaktadır. Bknz., İzmir Kalkınma Ajansı İzmir (TR 31) Bölgesi Mevcut Durum Raporu, (2008), İZKA, İzmir, s. 214-216. Örneğin İzmir in Bornova ilçesinde yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre, Genç Parti ye bu ilçede oy verenler arasında birinci sırayı bir önceki seçimde DSP ye, ikinci sırayı ANAP a, üçüncü sırayı ise MHP ye oy veren seçmenler almıştır. Bknz., Tanju Tosun, (2003) Siyasette Yeniden Mevzilenmeler Liberal Sosyal Sentez, Muhafazakar Demokrat Sentez Ekseninde 3 Kasım 2002 Seçimleri, Büke Yayınları, İstanbul, s. 290-291. Paul Lucardie, (2004) Prophets, Purifiers And Prolocutors-Towards a Theory on the Emergence of New Parties, Party Politics, Vol: 6, No: 2, s. 175. Gülgün E. Tosun ve Tanju Tosun tarafından İzmir deki seçmen tercihleri üzerine mahalle bazında yapılan incelemeler de, Genç Parti nin bu kentte hem metropoliten alanda hem de bu alanın dışında yer alan mahallelerde güçlü bir destek kazanabildiğini göstermektedir. Bknz., Gülgün E. Tosun-Tanju Tosun, (2008) Voter Preferences in Izmir from the November 3, 2002 to the July 22, 2007 Elections: Has the Election Map Altered?, Turkish Studies, Vol: 9, No: 2, pp. 265. Bize göre bu durum, Genç Parti nin farklı sınıf katmanlarını bir araya getirebilen neo-popülist niteliğiyle yakından bağlantılıdır. Partinin IMF ve Batı karşıtı söyleminin, bağımlı sınıflarla orta sınıfların belirli katmanlarını ikinci kurtuluş savaşı söylemi ekseninde bir araya getirebilmesi, kentte yaşanan sosyo-ekonomik dönüşümlerin anlaşılması bakımından elzem bir ön göstergedir.

uluslararası nın, küçük karşısında büyük burjuvanın zaferine duyulan sosyo-ekonomik tepkiyle bütünleşmesine işaret eder. Tam da bu nedenle Genç Parti nin 3 Kasım 2002 de İzmir de elde ettiği ikincilik konumunu, liman kentinde finansallaşma evresinde yaşanan sosyo-ekonomik kayıplar ve mülksüzleşme karşısında duyulan siyasal tepkimelerin yoğunlaşması adına önemli bir sinyal olarak değerlendirmekten yanayız. Bu anlamda Genç Parti nin doğuşuna imkân veren koşullar dikkate alındığında, özellikle liman kentlerinde bu dönemlerde yaşanan daralmaların sonucunda Avrupa da ortaya çıkan aşırı sağ/milliyetçi popülist partilerin en büyük mevzilenmelerini, göçmen nüfusun yoğunlaştığı liman kentlerinde, etnikleşmiş bir sınıfsal tepki aracılığıyla ifade edecek şekilde sağladıklarını belirtmek yanlış olmayacaktır. Bu bakımdan uluslararası hegemonik çevrimler içinde tarihsel kapitalizmin önemli limanlarından Antwerp te Vlaams Blok un ya da Rotterdam da List Pim Fortuyn un başarıları nı hatırlamakta yarar var 36. Özellikle bu liman kentlerinde uluslararası finansal krizlerin ticareti daraltan etkilerinin, kentsel çelişkileri göçmen nüfus karşısında seferber eden bu gibi aşırı sağ partilerin yükselmesine verdiği imkânlar dahilinde oldukça belirgin olduğu söylenebilir 37. Kaldı ki tam da bu noktada İzmir de ve İzmir in art ülkesinde yer alan yerleşimlerde giderek öne çıkmaya başlayan ve son dönemde Kürt ve Roman nüfusa yönelen linç eylemlerinin artışı da özellikle dikkat çekicidir 38. Genç Parti bahsi bir yana bırakıldığında İzmir in 1980 öncesi gerçekleştirilen seçimlerde genel olarak Türkiye ortalaması ve tercihleriyle paralel giden seçmen tercihlerindeki bloklaşmanın, özellikle 1980 sonrasında keskin bir dönüşüm geçirdiği de görülmektedir. Bu 36 37 38 İzmir örneği ile benzerlikler sergileyen Antwerp için bknz., Marc Swyngedouw, (2000) Belgium: Explaining the Relationship Between Vlaams Blok and the City of Antwerp, The Politics of the Extreme Right from the margins to the mainstream-, Paul Hainsworth (Ed.), Pinter, Londra and New York, pp. 121-143; Peter Thijsen-Sarah L. De Lange, (2005) Explaining the Varying Electoral Appeal of the Vlaams Blok in the Districts of Antwerp, Ethical Perspectives: Journal of the European Ethics Network, Vol: 12, No: 2, pp. 231-258. Bu konuda bknz., Port City Rotterdam in Danger of Social Breakdown, Nrc Handelsblad, 10.04.2009. 21 Mayıs 2006 da İzmir Kemalpaşa da Kürt kökenli yurttaşlara karşı bir linç kampanyası başlatıldı. Yaklaşık yüz Kürt ilçeyi terk etmek zorunda kaldı. 1 Ekim 2008 de, Balıkesir Ayvalık a bağlı Altınova beldesinde bir grup Kürt ün evleri taşlandı, işyerleri talan edildi, arabaları yakıldı. 9 Ekim 2008 de Muğla Fethiye ye bağlı Karaçulha Beldesi nde, gençler arasında çıkan kavga Kürtlere yönelik saldırıya dönüştü. 24 Kasım 2009 da İzmir de DTP konvoyu saldırıya uğradı. 1 Ocak 2010 da Manisa nın Selendi ilçesinde sigara tartışması yla başlayan olaylar 6 Ocak itibariyle Romanların ilçeden göç etmek zorunda kalmasıyla sonuçlandı. Bu konuda bknz., Adım Adım Linç, Birgün Forum, 20.01.2010; son olarak da İzmir in Tire ilçesinde 50-60 kişilik bir grup, facebook sanal iletişim ağında bir öğrenci yurdunda Güneydoğulu öğrencilerin Türk bayrağı yaktıklarının yazılmasından hareket ederek öğrenci yurdunu bastı, polis grubu biber gazı sıkarak dağıttı. Bknz. Facebook Dedikodusu Tire yi Gerdi, Radikal, 06.04.2010. Tüm bu örnekler Ege de kentsel gerilimlerin etnikleşmiş kapasitesine ilişkin önemli göstergeler olarak son dönemlerde ilgiyi bu bölgeye çevirmeye yetmektedir. Diğer yandan bu ruh halinin sadece İzmir e ya da Ege Bölgesi ne özgü olmadığı, Türkiye nin genelinde bir linç kültürünün geliştiği de aşikârdır. Bu konuda ayrıca bknz., Zeynep Gambetti, (2007) Linç Girişimleri, Neoliberalizm ve Güvenlik Devleti, Toplum ve Bilim, S: 109, Yaz, s. 7-34.

anlamda Türkiye de sağ partiler blok olarak oylarını arttırırken, İzmir de merkez sol partilerin oy oranı artış göstermiş ve İzmir, 80 öncesinin aksine, seçmen tercihleri bakımından Türkiye genelinden ayrışmaya başlamıştır. Geleneksel olarak DP-AP hattı içinde, Türkiye ortalamasının daha da üstünde bir destekle merkez sağ partilerde siyasallaşan İzmir seçmeninin, bu kopuşu dikkate değerdir 39. Öyle ki 1983 ten 2007 ye kadar yapılan yedi genel seçimin üçünde İzmir seçmeni merkezi iktidara erişen partiyi desteklemişken, diğer dört seçimde bu tercihlerin belirgin biçimde farklılaştığı gözlenmiştir 40. Kentin tercihlerinin giderek Türkiye nin genel siyasal tercihlerinden ayrışması anlamına gelen bu durum, CHP nin kentteki siyasal hegemonyasının giderek pekişmesiyle sonuçlanmış ve son olarak 29 Mart 2009 da CHP, il genel meclisi bazında İzmirli seçmenin % 48.3 ünün desteğini almayı başarmıştır. Bu noktada CHP nin kentin siyasal dönüşümü içinde edindiği bu özgül konumu değerlendirirken, Esra Özyürek in modernlik nostaljisi ya da nostaljik Kemalizm, Necmi Erdoğan ın ise Neo-Kemalizm olarak adlandırdığı, genel olarak kentli, laik ulusalcı siyasal duyarlılıkların güçlenmesine işaret eden yönelime göz atmakta yarar bulunmaktadır. Modernlik Nostaljisi Makalenin bu bölümünde, yukarıda ifade edilen dönüşümlerin kentin belirli sınıf katmanları nezdinde pekiştirdiği zamanın ruhu nu anlamak adına, Esra Özyürek in modernlik nostaljisi kavramına başvurmayı gerekli gördüğümüzü belirtmiştik. İzmir in özellikle 90 lı yıllardan itibaren, toplumsal ve siyasal huzursuzlukların dilini icat edilen bir geçmiş düşüncesine ve bu geçmişin sembollerine yaslanarak ifade ettiği görülüyor. Elbette siyasal tercihler bakımından giderek CHP de birleşen bu modernlik nostaljisi nin yükselişi, tek başına AKP nin iktidarda olmasıyla açıklanamaz. Bu durum, daha genel bir organik bunalımın kent bazında sınıfsal eksenlerde bölünerek kendisini ifade etmesinin ve bir yönüyle de elbette Türkiye genelindeki siyasal kutuplaşmayı kent ölçeğinde yeniden üretmenin bir aracı haline dönüşmüş görünmektedir. Ancak geçmişe ilişkin bu yoğun nostaljik göndermeler, kentte hakim olan oy verme kalıplarının ötesinde bir yoruma tabi tutulmalıdır. Özellikle şimdi den duyulan rahatsızlığın ifadesi olarak artan oranda geçmiş e, özel olarak da Kemalist Cumhuriyet in kuruluş dönemine referans yapılması, kente dışarıdan gelen bir kişinin ilk bakışta rahatlıkla gözlemleyebileceği düzeydedir. Şehrin gecekondu bölgesinin orta yerine inşa edilen devasa Atatürk maskı bunun son örneğidir. Kentsel sermaye bloğunun toplumsal ve siyasal denetimi CHP üzerinden pekiştirdiği koşullarda İzmir burjuvazisinin bu 39 40 Tosun-Tosun, 2007, s. 259. Bknz., Tanju Tosun, (2010) 1950 lerden 2000 lere İzmir de Seçimler, Değişen İzmir i Anlamak, Deniz Yıldırım-Evren Haspolat (Der.), Phoenix Yayınevi, Ankara.

sembollere hegemonik anlamlar ve işlevler yüklemesi son dönemin dikkat çekici pratikleri arasında göze çarpmaktadır. Kentte Ticaret Odası tarafından on binlerce bastırılıp ücretsiz olarak dağıtılan ve üzerinde kalpaklı Atatürk resminin de bulunduğu Türk bayraklarının yaygınlaşması da bunun son örneğidir. Belki de bu ruh halinin kitlesel olarak dışavurumunu sergileyen en önemli toplu örnek, 2007 yılında İzmir Gündoğdu Meydanı nda gerçekleştirilen Cumhuriyet Mitingi dir. Genel olarak geçmiş hakkında bu kadar sıklaşan nostaljik çağırma ların pekişmesinde, AKP nin iktidarda olmasının yarattığı hayal kırıklığının payı kuşkusuz ki yadsınamaz düzeydedir. Bunun yanında geleneksel olarak SCF-DP-AP geleneğinin kalesi olmuş bir kentte Kemalizm in özellikle orta sınıflar için nostaljik bir modernlik unsuru olarak egemen siyasal söylem haline dönüşmesi, büyük oranda şimdi den duyulan huzursuzluğun dışavurumu olarak da okunabilir. Bir yandan neoliberal İslami bir partinin iktidarda olması, diğer yandan sınıfsız-imtiyazsız kaynaşmış bir kütle olma inancının pratik tarafından bizzat yadsınması ve sınıfsal çelişkilerin kent mekânında keskinleşmesi ve son olarak da Kürt kimliğinin Kemalist ulusal devlet kimliği aleyhine belirginleşen konumu karşısında nostaljik Kemalizm, bir huzursuzluğun anakronik dışavurumu olarak görülebilir. Tam da bu nedenle Özyürek in bu nostaljiyi ifade ederken sarf ettiği şu sözler dikkate değerdir: Bu anlatıların değeri, geçmiş hakkında verdikleri sırlarda değil, daha ziyade cumhuriyetin ilk yıllarını - yurttaşların ideolojik ve duygusal olarak devletle bir oldukları sevinçli bir dönemikendilerine özgü tasvir edişlerinde saklıdır. Bu ütopyanın temel nitelikleri, yurttaşların cinsiyet, sınıf, etnik köken ve din temelinde bölünmüş olduğu çağdaş Türkiye nin bir eleştirisi olarak oluşturulmaktadır 41. Bu bakımdan geçmiş in ya da geleneğin icat edilişi, şimdi nin huzursuzlukları karşısında bir tercüme işlevi görmektedir denilebilir 42. Bu nedenle de neo- Kemalizm in güçlenmesinin Gramsciyen anlamda temsil edenlerle edilenler arasındaki bir organik bunalımın dışavurumu olduğu belirtilmelidir 43. Ki bu temsil krizi, İzmir genelinde yayılan huzursuzluğun şimdilik CHP de birikmekle birlikte, aslında CHP yi de aşan bir yöne sahip olduğunun belirtisidir. 41 42 43 Esra Özyürek, (2008) Modernlik Nostaljisi -Kemalizm, Laiklik ve Gündelik Hayatta Siyaset-, Çev: Ferit Burak Aydar, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, s. 90. Benzeri bir durum, İslamcı siyaset için de geçerlidir. Bknz., Esra Özyürek, (2007) Public Memory as Political Battleground: Islamist Subversions of Republican Nostalgia, The Politics of Public Memory, Esra Özyürek (Ed.), Syracuse University Press, New York, pp. 114-137; Tanıl Bora, (2006) Fatih in İstanbul u: Siyasal İslam ın Alternatif Küresel Şehir Hayalleri, İstanbul -Küresel ile Yerel Arasında-, Haz: Çağlar Keyder, Çev: Sungur Savran, Metis Yayınları, İstanbul, s. 60-77. Bknz., Necmi Erdoğan, (2002) Neo-Kemalizm, Organik Bunalım ve Hegemonya, Modern Türkiye de Siyasi Düşünce, Cilt 2: Kemalizm, İletişim Yayınları,İstanbul.

Bölgesel Hegemonyada Tıkanma: Ulusalcı Çevrimin Liman Kentinin Art Ülkesine Yansımaları Bağlamında MHP nin Yükselişi Özellikle İzmir kentsel sermaye bloğunun Türkiye siyaseti üzerindeki belirleyiciliğinin iktidar bloğu içindeki pozisyonunun gerilemesine paralel olarak düşüşe geçtiğini belirtmiştik. Türkiye de iktidar olan partiyle İzmir in siyasal tercihleri arasındaki makasın açılması, bunun bir göstergesi olarak yorumlanabilir. Diğer yandan İzmir kentsel sermaye bloğunun finansallaşma evresinde gerileyen hegemonyasının siyasal belirleyicilik noktasında da krize girdiğine ilişkin diğer bir gösterge, 1980 lere kadar art ülkede yer alan yerleşimlerin İzmir in siyasal tercihlerinin arkasında seferber edilebilmesine rağmen, artık ayrışmaların giderek gün yüzüne çıkmasıdır. Olağan koşullarda liman kentleri burjuvazisi, uluslararası kapitalist sistemle art ülkesindeki bölgesel unsurlar arasında hegemonik bir ilişki geliştirmenin aktarım kayışı olarak işlemektedir. Bu bakımdan liman kenti İzmir in kentsel sermaye bloğunun hegemonya krizinin alamet-i farikalarından birisi de, bölgesel ekonomik dokudaki değişmelere paralel olarak İzmir le Ege Bölgesi ndeki iç yerleşimler arasındaki siyasal tercihlerin yer yer ayrışmaya başlamasıdır. Bunda kuşkusuz AKP nin güçlü bir aktör olarak doğuşunun etkileri olmakla birlikte, bu noktada bu yerleşimlerde geleneksel olarak tercih edilmeyen bir parti olan Milliyetçi Hareket Partisi nin (MHP) DP-AP oy havzasında kendisine giderek güçlü bir yer edinmesini tıpkı İzmir deki Genç Parti örneği gibi önemsiyor ve çizdiğimiz çerçeve içinde bunun anlamlı olduğunu düşünüyoruz. İzmir in, art ülkesinde yer alan ve hem dünya hem Türkiye pazarı ile kendisi üzerinden bütünleşmiş yerleşim merkezlerindeki dönüşümlerle birlikte ele alınması gerektiği yönündeki bir açıklama tarzından hareket ederken, Prof. Kıray ın kentlerin bir metropoliten merkez olarak gelişimi esnasında, etrafında kümelenen yerleşimlerle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini salık veren yaklaşımını çıkış noktası olarak ele almaktayız: Kentler, yalnız başlarına varolamazlar; çevrelerindeki diğer yerleşimlerle etkileşim içerisindedirler. Dolayısı ile, nerede ve hangi devrede olursa olsun, bir kentin zaman içinde oluşumunun en önemli ve anlamlı yönleri bunların yerleştiği kent merkezinin çevre yerleşmeleri ile kurduğu ilişki ve bu ilişkinin değişimidir. İzmir son iki yüzyıl içerisinde hem çevresindeki yerleşmelerle ilişki düzenini hem de dağıtım ve kontrol fonksiyonları ile bunların merkezdeki yerleşmesini kökten değiştirmiş bir kent gibi görünmektedir 44. 44 Mübeccel B. Kıray, (2007) Azgelişmiş Memleketlerde Şehirleşme Eğilimleri: Tarihsel Perspektif İçinde İzmir, Kentleşme Yazıları, Bağlam Yayınları, İstanbul, s. 28.

Özellikle kıyıda CHP de biriken siyasallaşma biçimlerinin liman kentinin art ülkesinde yeni bir siyasallaşma kalıbı olarak MHP yi de güçlendirdiğini ifade etmiştik. Bu noktada yeniden Kıray a kulak vermekte ve iktisadi bütünleşme açısından hangi yerleşim birimlerinin analize dahil edilebileceği sorusuna verdiği yanıttan hareket etmekte yarar vardır. Kıray a göre; Birinci Dünya Savaşını izleyen yıllarda ülkenin yeni siyasal düzeni, yeni ekonomik ve sosyal politikalar son elli yıl içerisinde İzmir in bölgesi ile ilişkilerine ve giderek iş hayatı yapısına ve merkezi iş mıntıkasının yerleşme düzenine yeni özellikler getirmiştir. İzmir in çevresi ile bugünkü ilişkileri gerek mekanda gerekse fonksiyonlarda eskiye oranla çok daha büyük bir farklılaşma ve ihtisaslaşmayı oluşturmuştur. Bölgede şimdi eskiye oranla çok daha belirgin bir tarzda tarımsal üretimin geliştiği, köylerin bağlandığı, dolayısıyla bazı küçük sanayi kuruluşlarının yerleştiği, öbür yandan da işlenmiş malların daha büyük merkezlerden getirilip kendisine bağlı alt yerleşmelere dağıtıldığı bir şehirler grubu vardır. Bu şehirlerin şimdi ayrıca toplama ve dağıtmaya ek olarak orta dereceli sağlık ve eğitim gibi fonksiyonları da belirmiştir. Onyedi ilçe böyle bir farklılaşma göstermektedir. Bunlar Akhisar, Nazilli, Turgutlu, Ödemiş, Salihli, Söke, Tire, Bergama, Soma, Menemen, Alaşehir, Milas, Urla, Kırkağaç, Torbalı, Selçuk ve Demirci dir. Bölgedeki tarımsal ürünlerin toplandığı yer olarak beliren bu ikinci kademeden sonra bu kademenin bağlandığı üçüncü kademe daha büyük merkezler açıkça görülebilmektedir. Bunlar Aydın, Denizli, Muğla ve Uşak tır 45. Bu son derece önemli ara bağlantıdan hareket ederek bu alt başlıktaki tezimizi açabiliriz. Bu tez, özellikle İzmir de giderek CHP de kümelenen siyasallaşma ekseninin, İzmir den uzaklaştıkça, liman kente iktisadi olarak eklemlenmiş Ege şehirlerinde MHP nin diline tercüme olduğu yönündedir. Gerçekten de bize göre İzmir in iktisadi olarak yaşadığı buhrana paralel bir tarımsal çöküş yaşayan Ege şehirlerinde, MHP yeni bir seçmen tabanı kazanmaktadır. Öyle ki tarihsel olarak DP-AP-DYP geleneğinin güçlü biçimde örgütlendiği bu yerleşim merkezlerinde AKP döneminde sermaye birikim özlemlerini gideren ya da bu kesimlerin hegemonik denetimi altında olan önemli bir bağımlı sınıf kesiminin varlığı belirgin olsa da, bu durum, küçük ve orta köylülüğe dayalı, dünya ticareti ile İzmir ticaret ve sanayi burjuvazisi üzerinden bütünleşmiş ve şimdi tarımsal ve endüstriyel kriz yaşayan art ülkedeki yerleşim birimlerinde liberal-merkez sağ çizginin yeni varisinin MHP olmaya başlaması gerçeği yanında ikincil önemde kalabilmektedir. Bu anlamda İzmir de CHP de biriken siyasal tepkilerin kıyıdan uzaklaştıkça MHP lileşmesinin, bizim ulusalcı çevrim olarak adlandırdığımız reaksiyon biçiminin kentli 45 Mübeccel Belik Kıray, (1972) Örgütleşemeyen Kent -İzmir de İş Hayatının Yapısı ve Yerleşme Düzeni-, Sosyal Bilimler Derneği Yayınları, Ankara, s. 56-57.

ve taşralı biçimlerini anlamak ve ayırt etmek adına önemli bir çözümleme fırsatı sunduğu kesin. Selendi de yaşananlar, tam da bu dönemde kaybedenler in siyasal tepkilerinin her zaman ilk elden diğer kaybedenler e yönelebileceğine ilişkin sinyal krizleri nden biriydi sadece. Daha da ilginci, 1980 öncesinde hiçbir varlık gösteremediği Ege şehirlerinde MHP nin, özellikle son yerel seçimlerle birlikte ağırlığını iyiden iyiye hissettirmesi oldu. Öyle ki, Nazilli gibi Demokrat Parti geleneğinin kalesi olagelmiş bir ilçede 29 Mart 2009 da MHP ilk kez belediye seçimlerinden galip çıkarken, aynı sonuç Söke Ovası nda kıl payı kaçırıldı ve MHP bu ilçede de yüksek bir oy oranıyla ikinci oldu. MHP nin geleneksel olarak DP-AP hattına eklemlenmiş ve liman kenti İzmir in egemen sınıflarıyla örgütlenmiş siyasal hegemonya projelerine geleneksel olarak olur veren bu kentlerdeki yükselişi, 1980 öncesiyle karşılaştırıldığında olağanüstü boyutlarda dikkat çekici bir yeniliktir. Parti nin 22 Temmuz 2007 den 29 Mart 2009 a uzanan seçim macerasını, Yayman ın denizlere ulaşan MHP olarak tanımlamasında haklılık payı vardır 46. Geçmişte DP-AP geleneğinin Türkiye ortalamasının üstünde bir destekle seyrettiği bu Ege şehirlerindeki dönüşümün, İzmir in ve Türkiye nin ekonomi politik dönüşümünden ve bölgeye yönelen göçle beraber, kaybedenlerin tepkilerinin etnikleşmesinden bağımsız olarak ele alınması öyle görünüyor ki mümkün değildir. 46 Hüseyin Yayman, (2009) 22 Temmuz dan 29 Mart a Siyasal Partiler: Değişim ve Süreklilik Ekseninde MHP, SETA Analiz, No: 5, s. 13.

Kaynak: Sinan Zeyneloğlu ndan aktaran Yayman, a.g.e, s. 23. Nitekim tablodan da anlaşılacağı üzere MHP, giderek bir Ege ve Akdeniz partisi haline gelmekte ve bu dönüşüm çerçevesinde 2002 den 2007 ye gelindiğinde en yüksek oy artışını İzmir in art ülkesinin birinci halkasında yer alan Manisa ve Aydın da yaparken, ikinci büyük artışı da yine art ülkede yer alan Balıkesir, Denizli, Muğla gibi şehirlerde gerçekleştirmektedir. Bu şehirlerden Aydın da MHP nin 1980 öncesinde aldığı en yüksek oy oranı 1977 seçimlerinde % 2.9; Balıkesir de 1977 seçimlerinde % 2.8, Manisa da % 3.7, Muğla da ise % 1.7 olarak gerçekleşmiştir. 22 Temmuz 2007 de ise MHP nin bu kentlerdeki oy oranı Aydın da % 25.9, Balıkesir de % 15.8, Manisa da % 20.6, Muğla da ise % 20. 3

olarak gerçekleşmiş ve partinin Türkiye ortalamasının üstüne çıkmıştır 47. 29 Mart 2009 yerel seçimlerinde ise MHP oylarını Balıkesir de % 13, Denizli de %14, Aydın da % 12 ve Muğla da % 11 oranında arttırmıştır 48. Bu kentlerden Balıkesir ve Manisa da belediye başkanlığı seçimlerini de kazanmıştır. Kıray ın saydığı, İzmir in art ülkesinde yer alan ve bu liman kenti üzerinden kapitalist bütünleşmeye dahil olan yerleşimleri, tam da bu tezimizi test etmek açısından yeniden hatırlamakta yarar var. Zira bu kentler, bir liman kenti olarak İzmir in yeni birikim modeli içinde yaşadığı dönüşümle aynı kaderi paylaştığı oranda tepkilerini farklı kanallardan siyasallaştıran bir yeniliğe de imza atıyorlar. Her ne kadar geleneksel olarak DP-AP geleneğinin güçlü olduğu kentler olsalar da, bu yerleşimlerde merkez sağın partilerinin çöküşünün bir yandan AKP yi güçlendirirken diğer yandan da MHP ye yeni bir taban kazandırdığı çok açık. Örneğin Kıray ın saydığı ilçeler arasında yer alan Akhisar da MHP oyları 2002 de % 6.3 iken, bu oran 29 Mart 2009 da il genel meclisi sandık sonuçları bazında % 23 e; Nazilli de 2002 de % 11.6 iken 2009 da % 31.3 e, Söke de 2002 de yüzde 12.9 iken 2009 da % 27 ye, Salihli de 2002 de % 10.8 iken 2009 da % 30 a, Demirci de 2002 de % 9.7 iken 2009 da % 25.1 e yükselmiştir 49. Öte yandan, bu oranların MHP nin Türkiye genelinde ikinci parti olarak çıktığı 1999 seçimlerinde dahi 2009 daki seviyesine söz konusu yerleşim birimlerinde yaklaşmamış olması gerçeği, karşımızda yeni bir olgu olduğunu göstermeye fazlasıyla yetmektedir. Buna göre 1999 seçimlerinde MHP nin Nazilli deki oyu % 19.5 olarak gerçekleşmişken, yukarıda da belirtildiği üzere bu oran 2009 da % 31.3 e yükselmiştir. Aynı oran 1999 seçimlerinde Söke de % 19.3, Akhisar da % 18, Salihli de % 9.5, Demirci de % 23 olarak belirmiştir. Daha 1995 yılında gerçekleştirilen seçimlerde sözgelimi tarım deposu kentlerden Söke de sadece % 5.9 oy oranı olan bir partinin 2009 da bu oranı % 27 ye taşıması, Nazilli de 1995 teki oy oranı % 11.5 olan bir partinin 2009 da bu oranı % 31.3 e taşıması ise, MHP nin, CHP nin İzmir kent merkezi özelinde geliştirdiği laik-ulusalcı kentli dili tarımsal üretimde mülksüzleşmenin yoğun olduğu yerleşimlerin, kırın diline tercüme ettiğinin ya da aktarır hâle geldiğinin bir işareti olarak görülebilir. Ve bu yeni durum MHP nin, İzmir in art ülkesinde yer alan söz konusu yerleşim birimlerinde, 1999 da elde ettiği oy oranının da üstüne çıkarak, yeni bir sosyal çözülme dalgası üzerinde siyaset geliştirip en fazla prim yapan parti haline gelmeye başladığının göstergesi olarak yorumlanabilir. 47 48 49 Bknz. Milletvekili Genel Seçimleri (1923-2007), Türkiye İstatistik Kurumu Yayınları, 2008. Eser Şekercioğlu, (2009) Turkey s March 2009 Elections: Loss Without Defeat, Gain Without Victory, Middle East Review of International Relations, Vol: 13, No: 2, Haziran, s. 24. Hesaplamalar TÜİK veri tabanından tarafımızca gerçekleştirilmiştir.