KORUMA YÖNTEMİ OLARAK YENİDEN YAPIM KAVRAMININ İNCELENMESİ: İSTANBUL ÖRNEKLERİ YÜKSEK LİSANS TEZİ. Eren OKAR. Mimarlık Anabilim Dalı



Benzer belgeler
( ) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR

The person called HAKAN and was kut (had the blood of god) had the political power in Turkish countries before Islam.

AİLE İRŞAT VE REHBERLİK BÜROLARINDA YAPILAN DİNİ DANIŞMANLIK - ÇORUM ÖRNEĞİ -

İŞLETMELERDE KURUMSAL İMAJ VE OLUŞUMUNDAKİ ANA ETKENLER

MOZAİK SANATI ANTAKYA VE ZEUGMA MOZAİKLERİNİN RESİM ANALİZLERİ MEHMET ŞAHİN. YÜKSEK LİSANS TEZİ Resim Ana Sanat Dalı Danışman: Doç.

Bağlaç 88 adet P. Phrase 6 adet Toplam 94 adet

Yüz Tanımaya Dayalı Uygulamalar. (Özet)

HÜRRİYET GAZETESİ: DÖNEMİNİN YAYIN POLİTİKASI

ÖZET. SOYU Esra. İkiz Açık ve Türkiye Uygulaması ( ), Yüksek Lisans Tezi, Çorum, 2012.

Argumentative Essay Nasıl Yazılır?

AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition)

< Online Satış İçin Tıklayınız > Dr. ARZU GENÇ ARIDEMİR - Dr. SANEM AKSOY DURSUN VAKIFLAR MEVZUATI

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... VII ÖNSÖZ... IX SUNUŞ... XI İÇİNDEKİLER... XV KISALTMALAR... XXI

ANKARA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ DÖNEM PROJESİ İMAR ÖZELLİKLERİNİN TAŞINMAZ DEĞERLERİNE ETKİLERİ. Yeliz GÜNAYDIN

ALANYA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ BAĞIMSIZ YAŞAM İÇİN YENİ YAKLAŞIMLAR ADLI GRUNDTVIG PROJEMİZ İN DÖNEM SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI

BİR BASKI GRUBU OLARAK TÜSİADTN TÜRKİYE'NİN AVRUPA BİRLİĞl'NE TAM ÜYELİK SÜRECİNDEKİ ROLÜNÜN YAZILI BASINDA SUNUMU

MÜZİĞİN RESİM SANATINDA TARİHSEL SÜRECİ 20.yy SANATINA ETKİSİ VE YANSIMASI. Emin GÜLÖREN YÜKSEK LİSANS TEZİ. Resim Anasanat Dalı

T.C. TEPEBAŞI BELEDİYE BAŞKANLIĞI EMLAK VE İSTİMLAK MÜDÜRLÜĞÜ ÇALIŞMA USUL VE ESASLARI YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM AMAÇ, KAPSAM, YASAL DAYANAK, TANIMLAR

Konforun Üç Bilinmeyenli Denklemi 2016

DÜNYA DA VE TÜRKİYE DE EKONOMİK BÜYÜMENİN SİGORTACILIK SEKTÖRÜNE ETKİSİ

HAKKIMIZDA. Zaman her zamankinden daha değerli...

First Stage of an Automated Content-Based Citation Analysis Study: Detection of Citation Sentences

This empire began in 330 and lasted until 1453, for 1123 years.

Mimari Kalıtı Koruma (MMR 482) Ders Detayları

içindekiler Bölüm I Planlama Sürecine İlişkin Öneriler... 15

Mehmet MARANGOZ * ** *** stratejileri ve ekonomik yenilikleri ile. ecindeki. alternatif g. Anahtar Kelimeler:

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ İŞLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI

Taşınmaz Kültür Varlıklarının Korunmasına Ait Katkı Payına Dair Yönetmelik

T.C. İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ BİREYSEL DEĞERLER İLE GİRİŞİMCİLİK EĞİLİMİ İLİŞKİSİ: İSTANBUL İLİNDE BİR ARAŞTIRMA

KORUMA UYGULAMA VE DENETİM BÜROLARI (KUDEB)

T. C. TORBALI BELEDİYESİ RUHSAT VE DENETİM MÜDÜRLÜĞÜ TEŞKİLAT YAPISI VE ÇALIŞMA ESASLARINA DAİR YÖNERGE

TARİH BÖLÜMÜ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI BAHAR DÖNEMİ DERS KATALOĞU

T.C. KONYA MERAM BELEDİYE BAŞKANLIĞI PLAN VE PROJE MÜDÜRLÜĞÜ KURULUŞ, GÖREV VE ÇALIŞMA ESASLARINA DAİR YÖNETMELİK

Law 32/1983 Properties of the Treasury. About the law Law 32/1983

MESLEKÎ YETERLİLİK KURUMU İLE İLGİLİ BAZI DÜZENLEMELER HAKKINDA KANUN (1)

KENTSEL DÖNÜŞÜM ARAÇLARINDAN BİRİ OLARAK HUKUK. Prof. Dr. Gürsel Öngören

KENTSEL DÖNÜŞÜMÜN TÜRKİYE DEKİ GELİŞİMİ

T.C. İZMİR KONAK BELEDİYE BAŞKANLIĞI Yapı Kontrol Müdürlüğü ÖRGÜTLENME, GÖREV VE ÇALIŞMA ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 9 SBS PRACTICE TEST 9

Y KUŞAĞI ARAŞTIRMASI. TÜRKİYE BULGULARI: 17 Ocak 2014

KOOPERATİFLER KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILDI

TAR TAR TAR TAR TAR 722 Türk-Macar İlişkileri Tarihi

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ BAŞKANLIĞINA

KAMULAŞTIRMA HUKUKUNDA MALİKİN GERİ ALMA HAKKI

Kültür ve Turizm Bakanlığından: SAMSUN KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA BÖLGE KURULU KARAR 57.00/611. Toplantı Tarihi ve No :

a, ı ı o, u u e, i i ö, ü ü

Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının Yapı Esasları ve Denetimine Dair Yönetmelik

MİMARİ YÖNLENDİRME SİSTEMLERİ ARCHITECTURAL WAYFINDING SYSTEMS KİMLİKLENDİRMELER IDENTIFICATIONS

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Turkish Vessel Monitoring System. Turkish VMS

T.C. İZMİR KONAK BELEDİYE BAŞKANLIĞI Yapı Kontrol Müdürlüğü ÖRGÜTLENME, GÖREV VE ÇALIŞMA ESASLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS BİLGİ FORMU

Industrial pollution is not only a problem for Europe and North America Industrial: Endüstriyel Pollution: Kirlilik Only: Sadece

FATİH SULTAN MEHMET VAKIF ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK VE FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

YAPI ATÖLYESİ. make difference.. DESIGN & CONSTRUCTION ENGINEERING ARCHITECTURE CONTRACTING. Design & Construction


Danıştay Başkanlığı na İletilmek Üzere. İstanbul İdari Mahkemesi Başkanlığı na;

C. KORUMA AMAÇLI İMAR PLANI UYGULAMA KOŞULLARI

T.C. ÇANAKKALE İL GENEL MECLİSİ 2012 Yılı Denetim Komisyonu. : Mehmet Emin SARAN, Hasan BABADAĞLI, Halil Behçet ERDAL

Kültür, Kimlik, Politika: Mardin'de Kültürlerarasılık

I.YIL HAFTALIK DERS AKTS

Yeni Yönetmelik, aşağıda verilmiştir.

THE IMPACT OF AUTONOMOUS LEARNING ON GRADUATE STUDENTS PROFICIENCY LEVEL IN FOREIGN LANGUAGE LEARNING ABSTRACT


BAYAN DİN GÖREVLİSİNİN İMAJI VE MESLEĞİNİ TEMSİL GÜCÜ -Çorum Örneği-

T.C. KARTAL BELEDİYE BAŞKANLIĞI 7.DÖNEM 4.TOPLANTI YILI MAYIS AYI TOPLANTILARININ 2.BİRLEŞİMİNE AİT M E C L İ S K A R A R I D I R

Kültür ve Turizm Bakanlığından: ÇANAKKALE KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA BÖLGE KURULU KARAR Toplantı Tarihi ve No : Karar Tarihi

Yönetmelik. Koruma, Uygulama ve Denetim Büroları, Proje Büroları ile Eğitim Birimlerinin Kuruluş, İzin, Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik

Virtualmin'e Yeni Web Sitesi Host Etmek - Domain Eklemek

BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİNE DEVLET TEŞVİKİ ETKİSİNİN ANALİZİ

5224 SAYILI KANUNA GÖRE SİNEMA FİLMLERİNE DEVLET DESTEĞİ


CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ 3. HAFTA

Kötüler dünyada ne yapar?

Tarihi Çevre Koruma ve Restorasyon Araştırması (KOR 661) Ders Detayları

ISPARTA MİMARLAR ODASI

KRONİK 1957 YILI MEVZUATI [*]

Unlike analytical solutions, numerical methods have an error range. In addition to this

MESLEKÎ YETERLİLİK KURUMU İLE İLGİLİ BAZI DÜZENLEMELER HAKKINDA KANUN (1)

Cumhuriyet Halk Partisi

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM İMAR HUKUKU SAYFA I - İMAR MEVZUATININ GELİŞİMİ 13 II SAYILI İMAR KANUNİ İLE GETİRİLEN YENİLİKLER 17 III - BELEDİYE

KALEIDOSCOPES N.1. Solo Piano. Mehmet Okonşar

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

ERDEM ERCAN GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE YEREL YÖNETİMLERDE MALİ ÖZERKLİK (ANAYASAL VE YASAL BOYUTUYLA)

Student (Trainee) Evaluation [To be filled by the Supervisor] Öğrencinin (Stajyerin) Değerlendirilmesi [Stajyer Amiri tarafından doldurulacaktır]

HARÇLAR KANUNU GENEL TEBLİĞİ (SERİ NO: 59) Resmî Gazete: 14 Mart 2009/ 27169

Yrd. Doç. Dr. A. KÜRŞAT ERSÖZ TÜRK İDARE HUKUKU KAPSAMINDA KÜLTÜR VE TABİAT VARLIKLARININ KORUNMASI

Parça İle İlgili Kelimeler

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... VII İÇİNDEKİLER... IX ŞEKİL LİSTESİ...XVI KISALTMALAR...XVII

T.C KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI NEVŞEHİR KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA BÖLGE KURULU KARAR

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI Yılı Kurumsal Mali Durum Ve Beklentiler Raporu

Kültür ve Turizm Bakanlığından: AYDIN KÜLTÜR VARLIKLARINI KORUMA BÖLGE KURULU KARAR Toplantı Tarihi ve No : Karar Tarihi ve

SBS PRACTICE TEST 2. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 2* 1. Verilen cümlede boşluğa gelecek sözcüğü seçeneklerden işaretleyiniz.

PROFESYONEL HİJYEN EKİPMANLARI PROFESSIONAL HYGIENE PRODUCTS

BELEDİYEDE YAPILAN CBS ÇALIŞMALARINDAN ELDE EDİLEN 2 BOYUTLU VE 3 BOYUTLU TEMATİK HARİTALARIN SUNUMU

Newborn Upfront Payment & Newborn Supplement

M. Gözde ATASAYAN. Kamu Hizmetlerinin Süreklilik ve Düzenlilik İlkesi

EMLAK VE İSTİMLAK MÜDÜRLÜĞÜ GÖREV VE ÇALIŞMA YÖNETMELİĞİ

Bir ülkede yürürlükte olan yasa, tüzük, yönetmelik vb. bütünü.

1. A lot of; lots of; plenty of

Transkript:

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KORUMA YÖNTEMİ OLARAK YENİDEN YAPIM KAVRAMININ İNCELENMESİ: İSTANBUL ÖRNEKLERİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Eren OKAR Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Anabilim Dalı : Herhangi Mühendislik, Bilim Programı : Herhangi Program HAZİRAN 2012

İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ KORUMA YÖNTEMİ OLARAK YENİDEN YAPIM KAVRAMININ İNCELENMESİ: İSTANBUL ÖRNEKLERİ YÜKSEK LİSANS TEZİ Eren OKAR (502091220) Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Tez Danışmanı: Anabilim Prof. Dalı Dr. : K. Herhangi Kutgün Mühendislik, EYÜPGİLLER Bilim Programı : Herhangi Program MAYIS 2012

İTÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü nün 502091220 numaralı Yüksek Lisans Öğrencisi Eren OKAR, ilgili yönetmeliklerin belirlediği gerekli tüm şartları yerine getirdikten sonra hazırladığı KORUMA YÖNTEMİ OLARAK YENİDEN YAPIM KAVRAMININ İNCELENMESİ: İSTANBUL ÖRNEKLERİ başlıklı tezini aşağıda imzaları olan jüri önünde başarı ile sunmuştur. Tez Danışmanı : Prof. Dr. K. Kutgün EYÜPGİLLER... İstanbul Teknik Üniversitesi Jüri Üyeleri : Doç. Dr. Yegan KAHYA... İstanbul Teknik Üniversitesi Y. Doç. Dr. Mevlüde KAPTI... Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Teslim Tarihi : 4 Mayıs 2012 Savunma Tarihi : 7 Haziran 2012 iii

iv

Bir dönemin güzel ve artık var olmayan yapılarına, v

vi

ÖNSÖZ Bu çalışmanın, yeniden yapım olgusunun ülkemizde hala gelişimini sürdürmekte olan koruma yaklaşımında ele alındığı şekli dışında alternatif yaklaşımların da olabileceğini düşündürmesini dilerim. Öncelikle bu çalışmanın ortaya çıkmasında beni yönlendiren, böyle bir konu üzerine çalışmam konusunda beni teşvik eden ve her konuda yardımcı olan hocam Prof. Dr. Kutgün Eyüpgiller e ve böyle bir çalışma yapabilmem için tavsiyeleri ve görüşleri ile gerekli altyapıya sahip olmamı sağlayan sayın Prof. Dr. Zeynep Ahunbay a, Doç. Dr. Yegan Kahya ya, Doç. Dr. Deniz Mazlum a, Y. Doç Dr. Gülsün Tanyeli ye ve Y. Doç. Dr. Yıldız Salman a çok teşekkür ederim. Arşiv çalışmalarım sırasında kendi arşivinde bulunan ilke kararlarından yararlanmamı sağlayan sayın Naim Çimen e, bana kurul arşivlerinde yaptığım çalışmalar sırasında her türlü yardımı sağlayan arkadaşlarım Rahmi Hızır ve Müge Ceyhan a teşekkür ederim. Destekleri için arkadaşlarım Duygu Acar a, Yeşim Yaşa ya ve her zaman yanımda olan aileme çok teşekkür ederim. Haziran 2012 Eren Okar (Mimar) vii

viii

İÇİNDEKİLER Sayfa ÖNSÖZ... vii İÇİNDEKİLER... ix KISALTMALAR... xi ŞEKİL LİSTESİ... xiii ÖZET... xv SUMMARY... xvii 1. GİRİŞ... 1 1.1 Tezin Amacı... 1 1.2 Kapsam ve Çalışma Yöntemi... 1 2. KORUMA KAVRAMININ GELİŞİMİ... 3 2.1 Dünyada Koruma Kavramının Gelişimi... 3 2.2 Türkiye de Koruma Kavramının Gelişimi... 6 3. YENİDEN YAPIM KAVRAMININ GELİŞİMİ... 15 3.1 Dünya da Yeniden Yapım Kavramının Gelişimi... 15 3.2 Türkiye de Yeniden Yapım Kavramının Gelişimi... 25 4. YENİDEN YAPIM ÖRNEKLERİ... 41 4.1 Özgün Taşıyıcı Sistemi, Plan Şeması ve Malzemesi Korunan Yeniden Yapım... 41 4.1.1 Yeşilköy 357 ada 22 parsel... 41 4.2 Taşıyıcı Sistemi Değiştirilmiş, Özgün Plan Şeması ve Malzemesi Korunan Yeniden Yapım... 44 4.2.1 Yeşilköy 313 ada 4 parsel... 44 4.3 Sadece Ön Cephesi Korunan Yeniden Yapım... 45 4.3.1 Şişli 1008 ada 27 parsel... 45 4.3.2 Şişli 680 ada 13 parsel... 47 4.3.3 Şişli 1002 ada 94 parsel... 50 4.3.4 Üsküdar 114 ada 1 parsel... 53 4.3.5 Yeşilköy 361 ada 22 parsel... 55 4.3.6 Kadıköy 206 ada 29 parsel... 56 4.3.7 Kadıköy 212 ada 28 parsel... 59 4.3.8 Eminönü 968 ada 72 parsel... 60 5. SONUÇ VE ÖNERİLER... 63 KAYNAKLAR... 67 EKLER... 69 ÖZGEÇMİŞ... 95 ix

x

KISALTMALAR GEEAYK TKTVYK KTVKYK : Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu : Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu : Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu xi

xii

ŞEKİL LİSTESİ Sayfa Şekil 3.1 : Martin Luther in doğduğu ev, 1693... 16 Şekil 3.2 : Martin Luther in doğduğu ev, 1997... 16 Şekil 3.3 : Carcassonne şehir surları, 19. yüzyıl... 18 Şekil 3.4 : Pierrefonds Şatosu, 1901... 18 Şekil 3.5 : Birinci Dünya Savaşı sonrası Ypres/Belçika, 1917... 19 Şekil 3.6 : İkinci Dünya Savaşı sonrası Berlin/Almanya,?... 22 Şekil 3.7 : İkinci Dünya Savaşı sonrası Köln/Almanya, 1945... 23 Şekil 3.8 : İkinci Dünya Savaşı sırasında Mainz/Almanya,?... 23 Şekil 3.9 : İkinci Dünya Savaşı sonrası Hanover/Almanya, 1943... 23 Şekil 3.10 : Mostar Köprüsü,?... 25 Şekil 4.1 : 357 ada 22 parsel, 2012... 41 Şekil 4.2 : 357 ada 22 parsel, 2007... 42 Şekil 4.3 : 357 ada 22 parsel, 2007... 43 Şekil 4.4 : 357 ada 22 parsel, 2007... 43 Şekil 4.5 : 313 ada 4 parsel, 2012... 45 Şekil 4.6 : 1008 ada 27 parsel, 2012... 46 Şekil 4.7 : 1008 ada 72 parsel, 1988... 47 Şekil 4.8 : 680 ada 13 parsel, 2012... 48 Şekil 4.9 : 680 ada 13 parsel,?... 49 Şekil 4.10 : 680 ada 13 parsel, 1988... 50 Şekil 4.11 : 1002 ada 94 parsel, 2012... 51 Şekil 4.12 : 95 ve 96 parseller, 1990... 52 Şekil 4.13 : 114 ada 1 parsel, 2012... 53 Şekil 4.14 : 114 ada 1 parsel, 1992... 54 Şekil 4.15 : 114 ada 1 parsel, 1992... 54 Şekil 4.16 : 361 ada 22 parsel, 2012... 55 Şekil 4.17 : 361 ada 22 parsel, 1977... 55 Şekil 4.18 : 361 ada 22 parsel, 1982... 56 xiii

Şekil 4.19 : 206 ada 29 parsel, 2012... 57 Şekil 4.20 : 206 ada 29 parsel, 1985... 58 Şekil 4.21 : 206 ada 29 parsel, 1990... 58 Şekil 4.22 : 206 ada 29 parsel, 2004... 59 Şekil 4.23 : 212 ada 28 parsel, 2012... 59 Şekil 4.24 : 212 ada 28 parsel, 2003... 60 Şekil 4.25 : 968 ada 72 parsel, 2012... 61 Şekil 4.26 : 968 ada 72 parsel, 1986... 62 Şekil 4.27 : 968 ada 72 parsel, 1992... 62 Şekil A.1 : 11.09.1970 tarih ve 5505 sayılı ilke kararı... 70 Şekil A.2 : 11.01.1974 tarih ve 7625 sayılı ilke kararı... 71 Şekil A.3 : 06.01.1984 tarih ve 56 sayılı ilke kararı... 72 Şekil A.4 : 06.01.1984 tarih ve 58 sayılı ilke kararı... 73 Şekil A.5 : 06.01.1984 tarih ve 59 sayılı ilke kararı... 74 Şekil A.6 : 06.01.1984 tarih ve 61 sayılı ilke kararı (1/3)... 75 Şekil A.7 : 06.01.1984 tarih ve 61 sayılı ilke kararı (2/3)... 76 Şekil A.8 : 06.01.1984 tarih ve 61 sayılı ilke kararı (3/3)... 77 Şekil A.9 : 06.01.1984 tarih ve 71 sayılı ilke kararı... 78 Şekil A.10 : 15.10.1986 tarih ve 2717 sayılı ilke kararı... 79 Şekil A.11 : 04.03.1988 tarih ve 8 sayılı ilke kararı... 80 Şekil A.12 : 04.03.1988 tarih ve 14 sayılı ilke kararı (1/2)... 81 Şekil A.13 : 04.03.1988 tarih ve 14 sayılı ilke kararı (2/2)... 82 Şekil A.14 : 04.03.1988 tarih ve 15 sayılı ilke kararı... 83 Şekil A.15 : 04.03.1988 tarih ve 16 sayılı ilke kararı... 84 Şekil A.16 : 15.05.1989 tarih ve 84 sayılı ilke kararı... 85 Şekil A.17 : 25.07.1989 tarih ve 98 sayılı ilke kararı... 86 Şekil A.18 : 28.02.1995 tarih ve 378 sayılı ilke kararı (1/8)... 87 Şekil A.19 : 28.02.1995 tarih ve 378 sayılı ilke kararı (2/8)... 88 Şekil A.20 : 28.02.1995 tarih ve 378 sayılı ilke kararı (3/8)... 89 Şekil A.21 : 28.02.1995 tarih ve 378 sayılı ilke kararı (4/8)... 90 Şekil A.22 : 28.02.1995 tarih ve 378 sayılı ilke kararı (5/8)... 91 Şekil A.23 : 28.02.1995 tarih ve 378 sayılı ilke kararı (6/8)... 92 Şekil A.24 : 28.02.1995 tarih ve 378 sayılı ilke kararı (7/8)... 93 Şekil A.25 : 28.02.1995 tarih ve 378 sayılı ilke kararı (8/8)... 94 xiv

KORUMA YÖNTEMİ OLARAK YENİDEN YAPIM KAVRAMININ İNCELENMESİ: İSTANBUL ÖRNEKLERİ ÖZET Tez kapsamında incelenen yeniden yapım kavramı, hem dünyada hem de bulunduğumuz coğrafyada uzun süre tartışılmış, hala da tartışılmaya devam eden bir kavramdır. Bu nedenle, bu tezin inceleme konusu olarak seçilmiş ve bu konuyla ilgili olarak özellikle ülkemizde nasıl bir çözüm üretilmesi gerektiği ile ilgili bazı görüşler belirtilmiştir. İnşa eyleminin doğuşuyla beraber yeniden yapım kavramının varlığından bahsetmek mümkün olsa da, koruma amacıyla yeniden yapım kavramının ortaya çıkması, tekil olarak birkaç örnek bulunsa da, Aydınlanma Çağı nın sonlarına doğru gerçekleşmiştir. Koruma kavramının Rönesans ile beraber ortaya çıktığını ve geliştiğini düşünürsek arada geçen sürenin tartışmaların önemi ile doğru orantılı olduğu ortadadır. Yeniden yapım kavramıın uygulama açısından altın çağını yaşadığı dönem ise yirminci yüzyılda yaşanan iki büyük dünya savaşıdır. Yıkımın bu kadar büyük ölçekte ve ani olması, uygulamalar açısından kuramsal olarak kabul görmeyen yeniden yapımdan başka seçenek bırakmamıştır. Bu dönemde yapılan tartışmaların ana konusu yeniden yapımın hangi bağlamda ve ne ölçekte olması gerektiğidir. Bulunduğumuz coğrafyada uygulanan vakıf sistemi, dünyadaki örneklerin aksine eserlerin doğal afetler dışında büyük zarar görmesini engellemiş, sürekli bakım ile eserlerin bakımını devamlı kılmıştır. Bu nedenledir ki Osmanlı İmparatorluğu nda korumaya yönelik yapılan yasal düzenlemeler ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında ve arkeolojik eserleri korumaya yönelik olarak hazırlanmışlardır. Her ne kadar yasal düzenlemelerle koruma kavramı yerleştirilmeye çalışılmış olsa da büyük bir yıkım yaşanmaması ve birinci dünya savaşı sonrası içinde bulunulan ekonomik durum imar hareketlerinin 1950 lere kadar ciddi anlamda gerçekleştirilmemiş olması koruma konusunda önlem alınması için gerekli ortamın oluşmamasına sebep olmuşlardır. Ülkemizde yeniden yapım kavramının korumaya yönelik olarak tartışılması yine 1950 li yıllarda başlamış olsa da bu eserlerin tekil değil çevreleri ile beraber değerlendirilmeleri gerektiği, dolayısıyla yeniden yapımın bağlamı ve ölçeği ile ilgili olarak dünyada yaşanan tartışmaların ülkemizde de tartışılmaya 1973 yılında çıkartılan 1710 sayılı yasadan sonra başlanmıştır. Buna rağmen konu ile ilgili yasal düzenlemelerin hala tam olarak bir sonuca ulaşmamış olması ve mevcut düzenlemelerin istismara açık olması konunun tartışılmasında en önemli sebeptir. Bu nedenle yapılacak yasal düzenlemelerin yanısıra yerel yönetimlerin de bu konuyla ilgili olarak uzmanlarla beraber çalışması ve imar ile ilgili düzenlemlerin koruma amaçlı imar planları ile beraber değerlendirilmesi kentsel tarihi dokuların korunmasında temel yaklaşım olmalıdır. Bu yaklaşımın uygulanması ve denetlenmesinin düzgün bir şekilde işlemesi sağlanmalıdır. xv

Bu koşullar sağlandıktan sonra, kişilere bağlı kalmaksızın koruma kültürünün bir gelenek haline gelmesi ile mevcut kültür varlıklarının gelecek nesillere aktarılması daha kolay olacaktır. xvi

ANALYSIS ABOUT RECONSTRUCTION CONCEPT IN TERMS OF ARCHITECTURAL CONSERVATION: ISTANBUL CASES SUMMARY Throughout history, different cultures and civilizations transferred their construction traditions to each other via migrations, commercial interactions or conquests. This knowledge also forms the conservation approaches towards the constructed sites. Even early examples of reconstruction can be seen in early civilizations but these examples can be counted as spatial needs rather than preserving their traditions. Depending on the civilizations, the questions of what to conserve? and how to conserve? were the differencial points which were formed by their cultural backgrounds; in Egyptian Civilization the approach was conserving religious monuments where as in Greek Civilization the approach was conserving public buildings and their enviroments as well as religious monuments. The approach in Greek Civilization has influenced Roman Civilization as well. At first conservation was being considered as weakness because of their militaristic culture but then the term conversation became a sensitive issue and remained sensitive until the Christianity became popular. After the rise of Christianity, pagan temples were the first ones to get effected. For Christian way of belief, pagans were heretics thus pagan temples were used as quarry or converted into Christian temples. Furthermore, all other constructed culture of paganism vanished by time. This behavior has been continued in Middle-Age period as well. Destructive attitute towards buildings eventually caused a birth of a protective counter-approach towards them, which we call cultural heritage today. The term itself was born on interference of Christianity and Humanism and enhanced as Classical Antiquity was considered as an important milestone in history and springboard for cultural continuity and creativity. Hence this new concept led Popes got intrested in city planning and made them consider a new christian Rome by revitalizing its former glory via this new approach. The period that great differences were seen in the techniques and interactions between the monuments and their enviroments was 18th century. Intrests shown in conserving Greek and Roman civilizations monuments led legal regulations to be made about them and more methodical ways to be seen. Another important point was that experts like Eugène Emmanuel Viollet-le-Duc and Sir George Gilbert Scott started a new conservation technique as pioneers, which is known as stylistic restoration. Stylistic restoration was giving those experts an ultimate freedom over the monuments they were working on. The technique offers to take responsibility and finish the construction or restoration the ancient monument by the inception of that architect about periodical features of that monument. The architect was free to decide which periodical constructions to remain and which should be removed from or added to that monument. This much freedom and monuments been worked of as xvii

examples of this technique led to another progress and this progress ended up with developping scientific methodology in architectural conservation. First international scaled incident to test all these methods and approaches was the World War I. Heavy bombardments destroyed most of the buildings and demolished cities in many countries all across the Europe. Having so much damaged buildings in such a short period caused experts to discuss about the approaches and decide on when reconstruction can be done. All these discussions and meetings ended up with some new legal regulations, theoretical and practical bases to be applied in restorations and charters. The World War II, was more destructive than the first one and majority of Europe was demolished as a result of this war. This situation left no option but reconstruction in many cities especially in Germany and Poland. This opportunity was considered as a new begining and both countries rebuilt their cities with modern aspects of city planning and architecture, while preserving their traditional construction techniques and historical cities. Those examples are good to illustrate that construction and conservation can be done at the same time if they should be done. On the other side, at the eastern part of the continent the tradition itself was conserving the monuments and public buildings under the name of the institution of waqf. This system provides a maintenance that keep buildings, without a need for expensive restorations. In one hand the existence of this waqf system, and on the other the fact of not being suffered by war demolitions, conquests or revolts; Ottoman cities didnt need any legal regulations to be made until the second half of the 19th century. Even then, the regulations were made to set statements about prohibitions about smuggling of the archeological findings. First regulations made about buildings were published on 1874. This also shows us how late these actions needed to be taken in Ottoman Empire. From 1874 to the proclamation of Turkish Republic in 1923, not many regulations were made. The new republic adopted systems and regulations currently in use at that time and opted to apply them for keeping up the pace while establishing new government. Neither Ottoman Empire nor Turkish Republic suffered damage from World Wars in terms of destructions of cities, but after living two big wars; economical state of the newly established republic was not bright at all. On the one hand this state caused very limited constructive actions all over the country, mostly focused on the new capital of the republic whereas on the other hand this lack of funds and limited constructive actions helped to preserve historical cities and kept them away from being damaged under the terms of development. First important institutive attempt in new republic was made in 1951. Establishing of High Council of Historical Buildings and Monuments was a treshold. Resolutions were made by the High Council led restorations to be done in modern aspects and scientific methods. Until 1970 s, the High Council served well and made many resolutions but it was seen that the regulations were not sufficient for conservation. As result of this situation, a new law was declared in 1973. By this new law, the term site was used for the first time. Even for enhancing the conservation approach to the historical buildings, from individual structures to buildings with their enviroments, this new law was a successful attempt itself. In 1983 another law was built and enhanced the terms were made on the former law. What was important abut this new law, that the term of cultural assets were used for the first time. Later, this xviii

law was renewed under different names in 1987, 2004 and enhanced by an executive law in 2011. In Turkey, discussions about conservation started way later than the other countries of the continent and still developing so it still has some problems at application and supervising of restorations. This is mostly due to the lack of need to take actions or set regulations about conservation. Until the 1970 s, general idea about conservation was taking each buildigs individually and not interacting them with their enviroments. Such approaches led to neighbourhoods with unaesthetical streets while creating unjustified increases on land values where these buildings were constructed. Istanbul had always been a multicultural city, capital of Byzantium and Ottoman Empires and located on a very strategical junction point between Europe and Asia. This multicultural pattern also forms different quarters in the city with their own construction traditions and social life. The cases observed within this thesis were choosen from different historical quarters of Istanbul; Yeşilköy, Eminönü, Şişli, Üsküdar and Kadıköy. After observing the cases, three different forms of reconstruction were listed. First one of them is reconstruction of the original structural system and preserving the plan and materials, second one is reconstruction with altered structural system while preserving the plan and materials and the last one is reconstruction of the original façade only. Most of the cases were listed under the third group. Main reason for this concentration in listing is due to the registry status of these buildings. Legal regulations and registry statuses of these buildings allow contractors to keep the facades and re-build these buildings as profitable as they can. Zoning statuses and allowing unqualified buildings to be built on near lots causes proprietors want to rebuild their own buildings, but this will is about having their development rights and increase their constructed areas rather than conserving their registered buildings because of these zoning statuses. Another problem is the increase of the land values of the lots. For making profit of these steadily upgoing tendency, most of the time, registered buildings were damaged intentionally and left the proprietors with no other option but reconstructing their buildings and make profit generated by their new land values. In developing countries like Turkey, building sector can become the leading sector. So earning money from the lot may become more important than conserving that lot in most cases. As demolition and reconstruction were two separate opportunities to earn money, the situation is regarded as source of income for most of individuals. For preventing these kind of actions, people should be informed about their properties and cultural continuity should remain. Local governments should provide this service and inform proprietors. The sense of conservation may develop by this kind of actions but is also not enough only by individual attempts. Muncipalities should also not allow unqualified, unaesthetical buildings to be constructed near these registered buildings. Neighbourhoods, blocks should be considered as one and be designed in harmony. Some economical benefits should be brought to the proprietors such as reduced tax rates and re-functioning their properties. Many registered buildings are in poor situation compared to their neighbours. Restoring a registered building is indeed an expensive work. Maintenance can reduce the expenses but materials and craftmanship of these buildings are more expensive than newly build ones. In order to balance the expenses and income, these buildings may be used in other services xix

rather than being forced to keep their residential statuses. These buildings should be considered as cafes, museums, hostels or offices and allowed to serve in such functions to increase the income of the proprietor to meet the expenses. xx

1. GİRİŞ Bu çalışmanın konusu olan yeniden yapım kavramının koruma yöntemi olarak kullanılması, koruma ve kültür mirasını kavramlarının ortaya çıkışından beri tartışılmaktadır. Çok özel durumlar dışında pek tercih edilmeyen bir yöntem olmakla beraber çoğu zaman koruma ve imar arasındaki ince çizgi üzerinde hangi tarafa daha yakın olduğu tartışılmaktadır. Fiziksel mekan ihtiyacından geçmişin görkemini yaşatma isteğine, modern planlama anlayışına yol açmasından ulus devlet olgusu bağlamında kültürel devamlılık sağlamaya kadar pek çok farklı sebep yeniden yapımın uygulanması için olanak sağlamıştır. Bu açıdan ele alındığında koruma amacıyla yeniden yapım kavramının çok sık tercih edilmediğini, özellikle günümüzde bu konuyla ilgili tartışmaların hala sürdüğünü söyleyebiliriz. 1.1 Tezin Amacı Bu tez, özellikle ülkemizde, kıta Avrupa sından çok daha geç gelişmeye başlayan koruma olgusu ve bu olguya bağlı olarak ilerleyen yeniden yapım kavramının örnekler üzerinden incelenmesi ve bu yöntem üzerinden bir değerlendirme yapma amacı taşımaktadır. Osmanlı İmparatorluğu nun son zamanları, Cumhuriyetin kuruluşu ve günümüze kadar gelinen süreçte koruma amacıyla yeniden yapımın ülkemizde gelişen koruma bilinci çerçevesinde ele alındığında nerede bulunduğunu ve konuyla ilgili neler yapıldığının incelenmesi hedeflenmiştir. 1.2 Kapsam ve Çalışma Yöntemi Bu çalışma İstanbul özelinde yapılmıştır. Konu ile ilgili olarak seçilen bölgelerin birbirinden farklı yerleşim bölgeleri olması ve gerek imar durumlarının farklılığı gerek de yapı tiplerinin çeşitliliği tezde incelenecek örneklerin çeşitliliğini sağlamıştır. Örneklerin seçimi için Şişli-Harbiye aksı, Yeşilköy köyiçi, Kadıköy Yeldeğirmeni bölgeleri gezilmiş ve örnek olabilecek yapılar önce fotoğraflanarak belirlenmiştir. 1

Daha sonra seçilen yapılar içinden birbirinden farklı olacak örnekler seçilerek bir çeşitlilik sağlanmaya çalışılmıştır. Bu seçim yapıldıktan sonar biri Eminönü nde biri de Bağlarbaşı nda olmak üzere iki örnek daha bu seçime dahil edilmiştir. Bu değerlendirme sonucunda ilk aşamada fotoğraflanan iki yüz kadar yapıdan eleme sonrası on altı adet örnek kalmıştır. Bu on altı örneğin tek tek ada, parsel bilgileri çıkartılmış ve ilgili bölge kurullarının arşivlerinden bu yapılarla ilgili bilgi istenmiştir. Yapıların dosyaları incelenmiş, bu inceleme sonucu on altı yapıdan dokuz tanesinin tez kapsamında incelenebileceği anlaşılmıştır. Bu değerlendirmenin yapılmasını sağlayan mevzuat araştırması için ilgili ilke kararları, resmi gazetenin arşivinden konuyla ilgili yasalar ve bu konu ile ilgili yazılmış yayınlar incelenmiştir. Konu ile ilgili olarak, yeniden yapıma yönelik doğrudan ya da dolaylı olabilecek maddeler değerlendirilmiş ve bir altlık oluşturulmuştur. Son olarak mevzuat araştırması ve örnekler birlikte değerlendirilerek konu ile ilgili bir değerlendirme yapılmış ve yeniden yapımın korumaya yönelik olarak nasıl kullanılabileceğine yönelik bir öneride bulunulmuştur. 2

2. KORUMA KAVRAMININ GELİŞİMİ 2.1 Dünyada Koruma Kavramının Gelişimi Jokilehto ya göre (1999), günümüzde somut kültür mirası olarak nitelendirilen olgu, uzun zaman boyunca süregelen gelişim ve yapım geleneğinin çeşitli kültürlere aktarılması, diğer medeniyetler ve kültürler arası bir melezleşmeden meydana gelmektedir. Bu bilgiler göç, ticari yollar, fetihler gibi çeşitli şekillerle yayılmaktadır (Jokilehto, 1999). İlk yerleşim yerlerinin oluşmasından beri korumanın da varlığından söz edilebilir. İlk örneklerinden beri anıtların çevreleriyle düşünüldüğü ve değerlendirilmiş olduğu görülmektedir. Fakat, koruma olgusunun eyleme dönüşmesindeki nedenlerin farklı oluşu ve çevresiyle bir ilişki kurmuş anıtlara yapılacak müdahalenin çeşitliliği koruma konusunda kesin söylemlerin oluşmasına mani olmuştur. Günümüzde hala geçerliliğini koruyan, eserlerin ne kadar ve nasıl? onarılması gerektiği soruları belirtilen nedenlerin uzantısıdır (Erder, 1971). Helen öncesi dönemlerde -gücün ve itibarın din ile beraber değerlendirildiği medeniyetlerde- koruma bu amaçla yapılmış anıtlar için düşünülürken, Helenistik dönemde dini anıtlar ve bulundukları çevreler kadar kamu yapıları ve bu yapıların bulundukları yerleşim alanları da bu kaygıyla ele alınmıştır. Bu dönemde sadece dini nedenlerle yapılmış olan anıtlar değil, aynı zamanda bireylerin kendi isimlerini sonraki kuşaklara aktarmak için yaptırdıkları anıtların da korunmaları, önceki dönemlerde görünen yaklaşımın değiştiğini gösterir (Erder, 1971). Bu tutum Roma da da devam etmiştir. Başlangıçta sanatı zayıflık olarak değerlendiren Romalıların bu görüşlerinin zamanla değiştiğini, toplumda yarı-tanrı halini almış kişilerin heykellerini yaptırmalarından ve fethettikleri yerlerdeki eserleri Roma ya getirerek bunları güçlerinin bir göstergesi olarak sergilemelerinden anlaşılmaktadır. Romalıların eserlere olan bu yaklaşımı zamanla Helenistik dönemdekine benzer bir bilinçlenmenin artması ile sona ermiştir. Artık fetih sonrası hakimiyet altına alınan yerlere sahip çıkmaya ve bu şehirleri de güzelleştirmeye başlamışlardır (Erder, 1971). 3

Hıristiyanlığın yayılmasıyla beraber pagan inancı ile ilgili bütün eserlerin ortadan kaldırılmasına dönük bir eğilim başlamıştır. Bu sebeple ötekileştirilen eserlerin yok edilmesine göz yumulmuş ya da başka yapılar için yapı malzemesi olarak kullanılmalarında sakınca görülmemiştir. Bütün bu modaya rağmen Roma nın ününü taklit ederek de olsa devam ettirmek isteyen hükümdarların tutumları, yerleşmiş alışkanlıkların ve geleneklerin kolay bir şekilde yıkılamayacağını göstermiştir. Bu dönemde egemenliği altında bulunan kentleri ihya etmeye çalışan Ostrogot hükümdarı Teodorik in çabaları ve kamu yapılarının bakımını önemseyen Frank ve Lombard kralı Charlemagne nin yaptıkları öne çıkmaktadır (Erder, 1971). Çevre düzenlemesi içinde anıtlara verilen önemin değişmesi anıtların onarım yaklaşımının şeklini de değiştirmiştir. Hıristiyanlığın giderek artan popülerliği, Helen ve Roma eserlerinin tahribatına ya da tahrip olmaya terk edilmelerine kadar gitmiştir. Bunu takip eden Orta Çağ da da bu tutumun devam ettiğini söylemek çok da yanlış olmayacaktır. Eski Roma nın yeni Roma için temel olması ve eski eserlerin yenilerinin yapımları için tahrip edilmesine göz yumulması bir müddet sonra Leon Battista Aberti (1404-1472) gibi kişilerin buna karşı bir tutum sergileyip harekete geçmelerine neden olacaktır. Bu tepki Kilise nin de yavaş yavaş bu duruma müdahale etmesiyle devam edecektir (Erder, 1971). Kültür mirası kavramının ortaya çıkmaya başlaması da bu döneme denk gelmektedir. İtalyan Rönesansı döneminde Hıristiyanlık ve Hümanizm in kesiştiği bir noktada ortaya çıkan bu kavram, klasik antikitenin hem geçmiş için önemli bir dönem olması, hem de kültürel devamlılık ve yaratıcılık için bir sıçrama tahtası olarak görülmesiyle gelişmiştir (Rodwell, 2007). Papa X. Leon un Raphael i yıkımlarla ilgili olarak görevlendirmesi Kilise nin duruma müdahalesinin göstergesidir. Raphael den şehirdeki yıkımları durdurması ve dikkatli incelemeler neticesinde hazırlanacak bir plan ile farazi bile olsa eski Roma yı kağıt üzerinde canlandırması istenmiştir. Bu dönemde eski Roma ya ait değerlere yönelik tutumdaki değişimin sadece şekli olduğu anlaşılmaktadır. Bu dönemde ayrıca Papaların elde ettikleri siyasal güç ile birlikte Roma yı eski haline getirmeye çalıştıkları görülmektedir. Bu tutum Papaların, eski Roma ile aynı görkeme sahip bir Katolik Roma oluşturma kaygısından kaynaklanmaktadır. Bu yaklaşım, tıpkı Batı sanatında görünen Orta Çağ ın Helen uygarlığına, Rönesans ın Roma uygarlığına dönük tutumunun şehir ölçeğindeki yansımasıdır (Erder, 1971). 4

Aydınlanma Çağı süresince bilimdeki gelişmeler Yunan ve Roma dönemlerine ait antikiteye karşı artan keşfetmeye yönelik merak, birincil kaynaktan elde edilen bulguların doğrulanması konusunda yöntemlerin geliştirilmesinin yanı sıra modern arkeoloji ve sanat tarihi gibi dalların kurulmasına da öncülük etmiştir (Rodwell, 2007). Anıtların korunması konusunda hem tekniğin hem de çevre ile etkileşimin büyük değişiklikler gösterdiği dönem 18. yüzyıldır. Helen ve Roma uygarlıklarına gösterilen ilgi beraberinde bu konularla ilgili yasal tedbirlerin alınmasına neden olmuştur. Aristokrasinin anıtları korumaya yönelik tutumu Fransız İhtilali sonrası doğan tepkiyle beraber ters yönde bir hareket doğurmuştur. Bu dönemde alınan bir kararla geçmişin baskıcı tutumunu hatırlatan eserlerin ortadan kaldırılmasına olanak sağlanmıştır (Erder, 1971). Ceschi, Fransız işgali altında başka yerlerde yaşanan yıkımların devam etmesi üzerine 19. yüzyılın başlarında Avrupa da anıtların korunması konusunda daha bilinçli ver örgütlü bir çalışma başladığını belirtmiştir (Altınyıldız, 1997 da atıfta bulunduğu gibi). İhtilale bağlı yıkıcı süreç daha sonra başka bir tepki yol açmış ve aralarında Victor Hugo gibi önemli kişilerin olduğu bir grup yıkıcılara karşı bir mücadele başlatmıştır. Bu mücadelenin başarılı olması Fransa da günümüze kadar devam eden tarihi anıtların korunmasına yönelik bir fonun oluşturulmasını ve kurumsal örgütlenmenin önünün açılmasını sağlamıştır. Bu mali destek ile anıtların korunması Eugène Emmanuel Viollet-le-Duc ün önderliğinde bir disipline dönüşmüştür. Viollet-le-Duc ün özgün olanı arama kaygısı ve beraberinde uyguladığı stilistik restorasyon çalışmaları Avrupa daki diğer çalışmaları fazlasıyla etkilemiştir (Erder, 1971). Fransa daki kurumsallaşma, İngiltere de bireyler tarafından yürütülen muhafazakar bir tutum ile devam etmiştir (Erder, 1971). 19. yüzyılda İngiltere den Sir George Gilbert Scott ın da Viollet-le-Duc gibi uyguladığı stilistik restorasyonlar her iki ülkede de güçlü restorasyon karşıtı hareketlerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. İngiltere de bu hareket SPAB ın (Society fort he Protection of Ancient Buildings) kurulmasına vesile olmuş, 1877 de William Morris tarafından düzenlenen SPAB Manifestosu na mimari korumanın yasal temeli olarak sıklıkla başvurulmuştur (Rodwell, 2007). Sanat eleştirmeni olan John Ruskin in (1819-1900) onarımlarda aşırılığa karşı romantik tepkisi, tarihsel anıtların herhangi bir değişikliğe uğramasına kesinlikle karşı çıkan ödünsüz bir korumacılığın çerçevesini oluşturmuştur 5

(Altınyıldız, 1997). İtalya da ise restorasyon; üzerinde hassasiyetle durulan ve geniş bir kitleyi ilgilendiren bir mesele haline gelmiştir (Erder, 1971). Camillo Boito (1836-1914) ve Gustavo Giovannoni (1873-1947) bilimsel araştırma ve çözümlemeye dayalı restorasyon anlayışını geliştirerek, sanatsal ve tarihsel değeri olan her yapının, biçem birliği aranmadan, ekleriyle ve çevresiyle korunmasını savunmuşlardır. Bu görüşler daha sonra çağdaş onarım yaklaşımına öncülük edecek olan Carta del Restauro nun oluşmasına zemin hazırlamıştır (Altınyıldız, 1997). 20. yüzyıl ile birlikte yaşanan Dünya savaşlarının yıkıcı etkileri korumaya yönelik bazı önlemlerin alınmasına neden olmuştur. Birinci Dünya Savaşı sonrasında mimarı anıtların korunmasına ilişkin sorunların tartışılması için 1931 de Atina da bir toplantı düzenlenmiş ve sonucunda Atina Tüzüğü yayınlanmıştır. Ardından, İkinci Dünya Savaşı sonrasında ve onun etkisiyle 1964 yılında İkinci Uluslararası Tarihi Anıtlar Mimar ve Teknisyenleri Kongresi nin ürünü olan Venedik Tüzüğü, tarihi anıtlara olan yaklaşımın resmiyete döküldüğü uluslararası bir anlaşma olması niteliğiyle önem taşımaktadır (Jokilehto, 1999 ve Altınyıldız, 1997). 2.2 Türkiye de Koruma Kavramının Gelişimi Türkiye de koruma bağlamında gerçekleştirilen ilk yasal düzenleme, 1869 yılında çıkartılan Âsar-ı Atika Nizamnamesi dir. Bu yasa, koruma adına milat sayılabilecek ilk düzenlemedir. Bu düzenlemeden önce korumaya yönelik sayılabilecek ilk kavramlar Vakıf sistemi ve Fıkıh Hükümleri dir (Mumcu, 1969). 1869 yılında çıkartılan ilk nizamnameyi 1874 yılında çıkarılan İkinci Âsar-ı Atika Nizamnamesi, 1884 yılında çıkarılan Üçüncü Âsar-ı Atika Nizamnamesi ve 1906 yılında çıkarılan Dördüncü Âsar-ı Atika Nizamnamesi izlemiştir. 1869 tarihli ilk Nizamname, doğrudan kazılar ile çıkartılıp yurt dışına çıkarılan eski eserlerin korunmasına yönelik olması ve eski eserlerle ilgili bir kurumun varlığını tanımlaması açısından ilk olma özelliği taşımaktadır (Madran, 2002). 1874 tarihli ikinci Nizamname de ilk kez eski eser teriminin ayrıntılı olarak tanımı yapılmıştır. Yine de bu eski eserler in sadece eskilik özelliklerinden dolayı korunmaya değer bulunmaları günümüzde kullanılan kültür varlığı tanımı ile tam olarak örtüşmemektedir. Bunun en büyük sebebi de Nizamname nin çıkarılmasına sebep olan arkeolojik eserlerin değerlendirilmesi açısından eskilik kavramının tek ölçüt olarak alınmasıdır (Madran, 2002). 6

Doğrudan taşınmazların korunmasıyla ilgili olarak 6. madde de Asar-ı sabiteden sahipli yerlerde bulunan ve mükemmel olan bazı maabid ve ebniye-i sairenin muhafazası için hükümetden mahalline icabına göre memur dahi tayin olunacaktır. denmektedir (Madran, 2002). Bu madde her ne kadar değerlendirme ölçütü olarak mükemmel olma şartı arıyor olması ve bu yapıların memur gönderilerek korunmalarının ne kadar etkili olabileceği konusunda eleştirilmeye açık olsa da Devlet in taşınmaz eski eserlerin korunması gerektiğini kabul ettiğini göstermesi açısından önemlidir (Mumcu, 1969). Eski eserlerin korunmasına yönelik bir düzenleme olmasına rağmen, bu yasa pek çok eserin yurt dışına çıkartılmasına engel olamamıştır (Durukan, 2004). 1884 tarihli üçüncü Nizamname, eski eser hukukunun temeli olarak kabul edilebilir. Bir önceki Nizamname de bulunan ve eski eserlerin yurt dışına çıkartılmasına olanak sunan hükümler kaldırılarak, bu yasayla eski eserlerin yurt dışına çıkartılmaları yasaklanmıştır (Madran, 2002). 1906 tarihli dördüncü ve son Nizamname ise, daha önceki Nizamnameler in uygulanmaları sonucu elde edilen deneyimler ve dönemin ihtiyaçları nedeniyle hazırlanmak zorunda kalmıştır. Dördüncü nizamname, 1973 yılında çıkarılan 1710 sayılı Kanun a kadar geçerliliğini korumuştur. Bu yasada yer alan eski eser tanımda haneler ifadesinin yer alması ve Türk-İslam eserlerinin de eski eser olarak değerlendirilmesi önemlidir (Madran, 2002). Âsar-ı Atika Nizamnamelerden sonra yürürlüğe giren 1912 tarihli Muhafaza-i Abidat Nizamnamesi, o tarihe kadar yapılmış düzenlemelerin taşınmaz eserlerle ilgili yetersizliği gözetilerek düzenlenmiştir (Durukan, 2004). Aynı zamanda, sadece taşınmaz eserlerle ilgili hükümler içeren ilk yasal düzenmeledir (Madran, 2002). Bu nizamnamede taşınmaz eserler ile ilgili tanım ve çeşitli durumlar karşısında yapılması gerekenler belirtilmiş ve dördüncü Âsar-ı Atika Nizamnamesi gibi 1710 sayılı kanuna kadar geçerliliğini korumuştur (Durukan, 2004). Muhafaza-i Abidat Nizamnamesi ne bağlı olarak iki yeni düzenleme daha yapılmıştır. Bunlar 1912 tarihli Cami-i Şerife Vesair Müessesat-ı Hayriye nin Tahtında veya Fevkinde veya Harim Müştemilatında Bulunan Mahallerin İstimlaki Hakkında Kanun ve 1913 tarihli Esvar ve Kila-i Atika dan Vilayata Terk Olunacak Yerler Hakkında Kanunu Muvakkat tır (Madran, 2002). 1917 yılında Müze-i Hümayun Müdürü Halil Edhem Bey in önerisi üzere Muhafaza-i Asar-ı Atika Encümeni Daimisi kurulmuştur. Encümenin ilk görevi 7

İstanbul da bulunan eski eserlerin saptanması olurken, Muhafaza-i Abidat Nizamnamesi nin uygulanmasından da sorumlulardır. Encümen görevini Cumhuriyet in ilk yıllarında da sürdürmüştür. Böylece Cumhuriyet döneminde korumayı denetleyen ve karar organı olarak görev yapan ilk kurumdur (Madran, 2002). 1920 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi nin kurulması ile, Osmanlı Devleti nden Türkiye Cumhuriyeti ne geçişin ilk adımı atılmıştır. Osmanlı Devleti nden savaşlar sonrası kalan sınırlar üzerinde yeni bir hükümet kurulması, yasamanın da değişeceğinin göstergesidir. Yeni ve genç hükümetin hızlıca harekete geçmek zorunda olması, kendilerinden önce yapılmış yasal düzenlemeleri tamamen yok sayıp yenilerini oluşturmaktansa, mevcut yasal düzenlemelerin aynen ya da bazı değişiklikler yapılarak kullanılmalarına olanak sağlamıştır (Durukan, 2004). Osmanlı Devleti nden koruma anlamında Türkiye Cumhuriyeti ne miras olarak Müze-i Hümayun, Ebniye-i Emiriyle ve Vakfiye İnşaat ve Tamiratı Hakkında Nizamname, 1906 tarihli Asar-ı Atika Nizamnamesi, Muhafaza-i Abidat Nizamnamesi, Asarı Atika Encümeni Daimisi, Evkafı Hümayun Nezareti ve Nezaret bünyesinde kurulan İnşaat ve Tamirat Müdüriyet-i Umumiyesi kalmıştır (Madran, 2002). 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye de ya da Türkiye Cumhuriyeti Devleti nin ilk anayasası olan 1924 Anayasası nda ise korumaya yönelik bir madde yer almamıştır. Daha sonra ise koruma konusunda Türk Asar-ı Atikası Müdürlüğü nün de bağlı olduğu Maarif Vekaleti çeşitli çalışmalar yapacaktır (Durukan, 2004). Maarif Vekaleti nin ilk çalışması 1922 tarihli Müzeler ve Âsar-ı Atika Hakkında Talimat isimli genelgedir. Eski eserler ile ilgili yapılacak çalışmalarda Âsar-ı Atika Nizamnamesinin hükümlerinin geçerli olduğunu belirtmektedir (Durukan, 2004). 1922 yılında çıkarttıkları başka bir genelde ile de Cumhuriyet döneminin ilk envanter çıkartma girişimi başlatılmıştır (Madran, 2002). 1924 tarihli 431 sayılı Hilafetin İlgasına ve Hânedan-ı Osmaniyyenin Türkiye Cumhuriyeti Memleketi Haricine Çıkarılmasına Dâir Kânûn ile saraylar, kasırlar ve köşkler Milli Emlak Dairesi ne devredilmiş, daha sonra 1925 tarihli Bakanlar Kurulu tarafından hazırlanan bir kararnameyle Milli Saraylar Müdürlüğü adı altında örgütlenilmiştir (Madran, 2002). 8

1924 tarihli ve 429 sayılı Şer iyye ve Evkâf ve Erkân-ı Harbiyye Umûmiyye Vekâletlerinin İlgâsına Dâir Kânun ile de camiler bu yasa ile kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı na bağlanmıştır (Madran, 2002). 1924 tarihli ve 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile 1925 tarihli ve 2413 sayılı Tekke ve Zaviyelerin Seddine Dair Kararname ile medreseler ve okullarla beraber mimari değeri olan türbeler Maarif Vekaleti ne devredilmiştir. Böylece korunması gerekenler Bakanlık tarafından korunurken, kullanılmayacak durumda olan yapıların satılmalarına karar verilmiştir. 2413 sayılı kararname daha sonra 1925 tarihli ve 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerle Türbelerin Seddine ve Türbedarlıklar ile Birtakım Unvanların Men ve İlgasına Dair Kanun ile kanunlaştırılmıştır (Durukan, 2004). 1927 tarihli ve 2805 sayılı Arma, Tuğra ve Saltanat Resimlerine Dair Kararname ile resmi daireler ile okullarda bulunan arma, tuğra ve saltanat resimlerinin kaldırılması öngörülmüş, aynı gün çıkartılan 1057 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Dahilinde Bulunan Bilcümle Mebanii Resmiye ve Milliye Üzerindeki Tuğra ve Methiyelerin Kaldırılması Hakkında Kanun ile kamuya kuruluşları, belediyeler ve eğitim kurumlarınca kullanılan yapılardaki Osmanlı Saltanatını temsil için konmuş olan tuğra ve armalar ve bunlarla beraber olarak sultanların medihlerini ihtiva eden kitabeler... hakkında hüküm getirilmiştir (Madran, 2002). Uygulama ile ilgili tanımlamayı barındıran ikinci madde her ne kadar taşınabilecek elemanların müzelere kaldırılmalarını, eğer kaldırma sırasında yapının tarihi ve estetik değerlerine zarar verecek ise de yapının ve elemanların bulundukları bölgenin sanatsal değeri bozulmadan örtülmelerini söylemektedir. Böylece kamuoyunda oluşan, bu yasanın yapı öğelerinin yok edilmesi amacıyla çıkarıldığı yargısının yanlış olduğu, aksine yasanın bu eserlerin müze ortamına alınmasını öngören bir davranışla çıkarıldığını göstermektedir. Yine de bu açıklama birçok yapının bilinçsiz yerel yöneticiler tarafından tahrip edilmesini engelleyemeyecektir (Madran, 2002). 1930 tarihli ve 1580 sayılı Belediye Kanunu nda ise Kapalıçarşı, bedesten, arasta, han, sarnıç, saraçhane, tabakhane, su hazneleri, ve çeşmeleri ve su yollarının sahipleri belli bir süre içinde tamir etmezlerse bunu belediye yapar maddesi yer almaktadır. Bu madde aynı zamanda ilerleyen zamanda korunması gerekli kültür varlıklarının yerel idareler tarafından istimlak edilerek korunmasına yönelik eylemlerin de öncüsü durumundadır. 9

1931 tarihli bir kararname ile eski eserlerin korunması ve bu konuda yapılacak çalışmaları yürütmesi için bir komisyon kurulması kararlaştırılmıştır. Bu heyet 1933 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile kurulmuştur. Abideleri Koruma Komisyonu ya da Abideleri Muhafaza Heyeti adıyla anılan ve dört bölgede kurulması planlanan komisyonlardan sadece biri, Ankara da kurulmuştur (Durukan, 2004). Maarif Vekaleti 1931 tarihli Abidelerin Tamir ve Tesciline Dair Genelge yi yayınlaması ile genelge ekiyle gönderilen anıt fişlerinin illerde bulunan eserlerin ayrıntılı tanımlarının yapılmasını istemiştir. Bu doğrultuda 1933-35 yılları arasında 3500 eser için resimli anıt fişi ve bazı eserler için onarım raporları hazırlanmıştır (Madran, 2002). Bu çalışma sırasında anıtların çizilerek belgelenmesine de önem verildiği görülmektedir. Bunu hassasiyeti oluşturan nedenler daha sonra Y. Mimar Sedat Çetintaş ın da çabaları ile 1936 tarihli ve 2/5326 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla, Antikiteler ve Müzeler Umum Müdürlüğüne bağlı bir Rölöve Bürosu kurulmasını sağlamıştır (Madran, 2002). Cumhuriyet in ilk kapsamlı imar mevzuatı 1933 tarihli ve 2290 sayılı Belediye Yapı ve Yollar Kanunu dur. Dönemin koruma anlayışına uygun olarak eski eserlerin korunmasıyla ilgili 4. maddenin (G) bendinde muhafazası istenen abide ve mabetlerin her tarafı en az 10 metre genişliğinde açık bulundurulacaktır hükmü yer almaktadır. Ayrıca kanun imar planlarının hazırlanması, uygulanması ve yeni yapı esaslarına ilişkin hükümler içermektedir (Madran, 2002). Ne yazık ki bu şartlar daha sonra imar hareketleri sırasında yaşanacak anlaşmazlıklara neden olan uygulamaları engellemeye yetmemiştir. 1934 tarihli ve 6/370 numaralı Başbakanlık genelgesiyle eski eserlerin yıkıldıklarının görülmesi üzerine bundan sonra hiçbir eserin Başbakanlık a sorulmadan yıktırılmayacağı belirtilmiştir (Durukan, 2004). 1935 tarihli ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunu, 1926 öncesi oluşmuş bütün mazbut vakıfların yönetimini ve mülhak vakıfların denetimini Vakıflar Umum Müdürlüğüne bırakmış, böylece tüm vakıf kökenli yapılarda sorumlu bir kurum oluşturulmuştur (Madran, 2002). 1940 tarihinde yayınlanan bir Başbakanlık genelgesi ile, Belediye Yapı ve Yollar Kanunu na dayanarak vakıf arazilerinin istimlak edilip yol geçirildiği, 10

bazı yapıların da yıkılacak durumda olduğu iddia edilip yıkıldığının anlaşılması üzerine, o tarihten itibaren arsa istimlaklerinin şahıs arazilerinde uygulanan esaslara dayandırılacağı belirtilmiştir (Durukan, 2004). 1940 tarihli ve 2/12870 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla kabul edilen Vakıflar Umum Müdürlüğünün Teşkilatı ve Vazifeleri Hakkında Nizamname ile Vakıflar Umum Müdürlüğü nün ilk kez ayrıntılı şekilde açıklanmıştır (Madran, 2002). 1950 li yıllara gelindiğinde ülkenin içinde bulunduğu değişim hali imar konusuna da yansımıştır. O zamana kadar yapılan düzenlemelerin kültür varlıklarını koruma konusunda yetersiz kalması, özellikle göç ile gelen nüfusun kendi barınma sorunlarını çözerken geleneksel kent dokusunu tahrip etmelerine yol açmıştır. Bu açıdan bakıldığı zaman, 1951 yılında yürürlüğe giren Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu Teşkilat ve Vazifelerine Dair 5805 Sayılı Kanun ile Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu nun kurulması, Âsar-ı Atika Nizamnamesi nin yetersiz kaldığı noktalarda karşılaşılan sorunların çözümü için atılmış önemli bir adımdır (Durukan, 2004). Bu konuda göze çarpan en belirgin değişiklik, Nizamname de yer alan tanımda bütün eski eserlerin korunması gerektiği söylenirken, 5805 sayılı kanunda hangi eserlerin korunacağı, hangi eserlerin korunmayacağı belirlenmiştir (Durukan, 2004). GEEAYK ın görevi doğrultusunda çeşitli konular hakkında aldığı ilke kararları daha sonra yapılacak düzenlemeler için temel oluşturmuştur. 1956 tarihli ve 6785 sayılı İmar Kanunu ile, eski eserlerin çevrelerinde yapılanma koşullarıyla ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Hemen ardından çıkarılan 1957 tarihli ve 9153 sayılı Kararname nin 39. maddesi, Maarif Vekâletince tesbit olunmuş Eski Eserlerin bitişik olmayan cephelerine, 10 metreden az olmamak üzere, bu eserin esas kitlesinin irtifaı kadar mesafe dahilinde bina yapılamaz. Ancak 5805 sayılı kanunla teşekkül etmiş olan Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunun mütalâası alınmak suretiyle bu mesafe değiştirilebilir ile Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu tarafından gerekli görüldüğü durumlarda İmar Kanunu ile yapılmış düzenlemelerin gerektiği zamanlarda değiştirilebileceğini belirtmektedir. Ayrıca bu maddenin 1933 ye çıkarılan Belediye Yapı ve Yollar Kanunu nun 4. maddesinde bulunan tanım ile hemen hemen aynı olması, yirmi üç sene boyunca korumanın çevresel boyutuyla ilgili bir değişikliğin olmamasını göstermektedir (Madran, 2002). Daha sonra çıkartılan 1972 tarihli ve 1605 sayılı 6785 Sayılı İmar 11

Kanununda Bazı Değişiklikler Yapılması Hakkında Kanun ile, GEEAYK ın sahip olduğu eski eserlerin nasıl korunacağına karar verme yetkisi, yapılan değişiklikle, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu nun mütalaası alınarak, Milli Eğitim, Turizm Tanıtma, İmar ve İskan ve Maliye Bakanlıklarıyla Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından müştereken tespit olunur.. maddesi ile dört bakanlıkça ortak kullanılabilecek biçimde yeniden düzenlenmiştir (Durukan, 2004). GEEAYK, mülkiyetten kaynaklanan sorunlarla da ilgilenmek zorunda kalmıştır. Âsar-ı Atika Nizamnamesi nde bütün eski eserlerin devletin malı olarak belirlemesi, onarımların yapılması konusunda sorumluluğu tek merkeze yüklemektedir (Durukan, 2004). Bu sorunların çözümü içim 1957 tarihli ve 7044 sayılı Aslında Vakıf Olan Tarihi ve Mimari Kıymeti Haiz Eski Eserlerin Vakıflar Umum Müdürlüğüne Devrine Dair Kanun ile Vakıf kökenli yapıların yerel idarelerin kontrolünden tekrar Vakıflar Genel Müdürlüğü nün kontrolüne geçmesi amaçlanmıştır. Bu konuyla ilgili bir başka yasal düzenleme de 1960 tarihli ve 7463 sayılı Hususi Şahıslara Ait Eski Eserlerle Tarihi Abidelerin İstimlaki Hakkında Kanun dur. Bu kanunla da özel mülkiyette bulunan eski eserlerin bakım ve onarımlarının mülk sahipleri tarafından yapılması gerektiği, aksi durumlarda ise eserin kamulaştırılacağı belirtilmiştir (Durukan, 2004). 1961 Anayasası nda 50. maddede yer alan Devlet, tarih ve kültür değeri bulunan eser ve anıtların korunmasını sağlar hükmü, koruma konusunun anayasal bir zorunluluk olması ve daha sonra yapılacak düzenlemelerin de dayanağı olması açısından önemli bir yere sahiptir. (Durukan, 2004). Bu düzenlemenin ardından, 1963 tarihli 304 sayılı Hususi Şahıslara Ait Eski Eserlerle Tarihi Abidelerin İstimlaki Hakkındaki 7463 sayılı Kanunun 5inci Maddesinin Değiştirilmesi ve 6ncı Maddesinin Kaldırılmasına Dair Kanun ile; bir gayrimenkulün eski eser veya tarihi âbide olup olmadığı noktasından vâkı olacak [gerçekleşecek] ihtilâflarda Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu kararına itibar olunur. Mezkûr Kurulca bu hususta verilen kararların idari veya kazai merciler nezdinde hilâfı iddia edilemez ve kaldırılması istenemez şeklindeki 5. madde anayasaya aykırı bulunduğu için değiştirilmiş ve madde Bir gayrimenkulün eski eser veya tarihi âbide olup olmadığı noktasından vâkı olacak ihtilâflarda, Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu kararına itibar olunur. Ancak bahis konusu Kurul kararları aleyhinde genel hükümler dairesinde Danıştay a başvurmak hakkı mahfuzdur şeklini almıştır. 6. maddesi; Alâkalı idarelerce bu kanun istinaden verilecek istimlâk kararları 12

aleyhine kaza mercilerince icranın tehirine karar verilemez ise tamamen kaldırılmıştır (Durukan, 2004). 1963 tarihli ve 6/2517 sayılı Aslında Vakıf Olan Tarihi ve Mimari Kıymeti Haiz Eski Eserlerin Vakıflar Genel Müdürlüğüne Devrine Dair 7044 sayılı Kanunun Uygulama Şeklini Gösteren Tüzük ile altı yıl önce yürürlüğe giren 7044 sayılı kanunun uygulanması konusunda açıklık getirilmiştir (Durukan, 2004). 1973 tarihli ve 1710 sayılı Eski Eserler Kanunu, Cumhuriyet döneminin ilk koruma yasası olma özelliği taşımaktadır (Durukan, 2004). Daha önce GEEAYK kararlarıyla çevresiyle birlikte korunan anıtlar olmuşsa da, eski eserlerin değerlendirilmesi sadece kendileri ile sınırlı bırakılmıştır. 1710 sayılı kanun ile ilk defa sit kavramı kullanılmış, böylece eski eserler yakın çevreleriyle beraber değerlendirilir hale gelmişlerdir. Böylece daha önce hakim olmuş olan, anıtların çevrelerinden bağımsız olarak korunmaları ve çevrelerinin anıtları daha iyi göstermek için ıslah edilmesi olgusu yerini anıtların ve yakın çevrelerinin bir bütün olarak korunmasına bırakmıştır. Buna rağmen özellikle imar hareketleri neticesinde bu karar çoğu kez uygulama karşısında yok sayılmıştır. 1982 Anayasası nda 63. maddede yer alan Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır hükmü, aynen 1961 Anayasası nda olduğu gibi bu Anayasa da da korumanın devlet yoluyla sağlanacağını belirtmektedir. 1710 sayılı kanunun yetersiz kalmaya başlaması ve özellikle de uluslararası gelişmeler, yeni bir koruma kanununun hazırlanmasına neden oluşturmuştur. 1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu bu doğrultuda çıkartılmıştır. Kültür varlığı sözünün ilk defa kullanılmış, eski eserlerin tanımı, sit kavramının tanımı yapılmış ve kurulların görevleri belirtilmiştir. 1987 tarihli ve 3386 sayılı 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu nun Bazı Maddelerine Ek ve Değişiklikler Yapan Kanun ile de 2863 sayılı kanunun bazı maddeleri değiştirilmiştir. 2004 tarihli ve 5226 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile 3386 sayılı kanunla 2863 sayılı yasayla ilgili başka değişiklikler de yapılmıştır. Bunlardan ilki 3. Maddenin (a) bendine eklediği ek bentler ile Ören yeri, Koruma Amaçlı İmar Planı, Çevre 13