SİLAHLI ÇATIŞMALAR HUKUKU VE İNSAN HAKLARI HUKUKU AÇISINDAN SURİYE İÇ SAVAŞININ ANALİZİ



Benzer belgeler
İÇİNDEKİLER EDİTÖR NOTU... İİİ YAZAR LİSTESİ... Xİ

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

Cansu KOÇ BAŞAR ROMA STATÜSÜ BAĞLAMINDA İNSANLIĞA KARŞI SUÇLARDA DEVLET POLİTİKASI

facebook.com/salthukuk twitter.com/salt_hukuk 1 İçindekiler Milletlerarası Hukuk Çift-İ.Ö. 2. Dönem - Part 5 Pratik

Devrim Öncesinde Yemen

İÇİNDEKİLER (ÖZET) ve YAZARLAR LİSTESİ

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

Yrd. Doç. Dr. AHMET HAMDİ TOPAL. KTÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası Hukuk Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN

ULUSAL VEYA ETNİK, DİNSEL VEYA DİLSEL AZINLIKLARA MENSUP OLAN KİŞİLERİN HAKLARINA DAİR BİLDİRİ

İnsanların, sadece insan olması nedeniyle sahip oldukları devredilemez ve vazgeçilemez haklardır.

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır:

İçindekiler Önsöz 7 Kısaltmalar 25 Giriş 29 BİRİNCİ BÖLÜM: ULUSLARARASI HAVA HUKUKUNUN MAHİYETİ I. ULUSLARARASI HAVA HUKUKUNUN KAPSAMI 31 A.

1. İnsan Hakları Kuramının Temel Kavramları. 2. İnsan Haklarının Düşünsel Kökenleri. 3. İnsan Haklarının Uygulamaya Geçişi: İlk Hukuksal Belgeler

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

ULUSLARARASI HUKUK TEMEL METİNLER

F. Şeyda TÜRKAY KAHRAMAN ULUSLARARASI SİLAHLI ÇATIŞMALAR HUKUKUNDA KÜLTÜREL VARLIKLARIN KORUNMASI

Prof. Dr. Işıl ÖZKAN Yakın Doğu Üniversitesi Hukuk Fakültesi TANINMAMIŞ DEVLETLERİN YASA, HUKUKİ İŞLEM VE KARARLARININ TANINMASI

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

EUROSAI-ARABOSAI ÜÇÜNCÜ ORTAK KONFERANSI VE ABU DHABİ DEKLARASYONU

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA GÜÇ KULLANMA SEÇENEĞİ ( )

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ 12. TARAFLAR KONFERANSI (COP12)

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Suriye de insan hakları ihlallerinin

İNSAN HAKLARI SORULARI

1. Kavramsal Olarak Terör ve Terörizm...74 A. Tarihsel Süreç İçerisinde Değişen Anlam...76

AVRUPA BİRLİĞİ HUKUKUNUN KAYNAKLARI

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...VII İÇİNDEKİLER...IX

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü

Türkiye ve Kitle İmha Silahları. Genel Bilgiler

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Türkiye nin Milli Güvenliği: Güncel Durum ve Gelecek

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012

1915 OLAYLARINI ANLAMAK: TÜRKLER VE ERMENİLER. Mustafa Serdar PALABIYIK

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

CEZA HUKUKU- ULUSLARARASI HUKUK. Dr.Barış TEKSOY Hukukun Temel Kavramları Dersi

Özet Rapor. Kürt Öz Yönetim Güçleri Tarafından Gerçekleştirilen Tutuklama Sayıları ve Zorla Kaybolma Vakalarındaki Artış. Pazartesi, Şubat 18, 2019

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

Bu bağlamda katılımcı bir demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları alanındaki çalışmalarımız, hız kesmeden devam etmektedir.

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

C E D A W KADINLARA KARŞI HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞIN ÖNLENMESİ SÖZLEŞMESİ. Prof. Dr. Feride ACAR

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI: DÜNYADAKİ VE TÜRKİYE DEKİ YERİ VE ÖNEMİ. Düşünce Kuruluşları genel itibariyle, herhangi bir kâr amacı ve partizanlık anlayışı

Türkiye-Kosova Serbest Ticaret Anlaşması IV. Tur Müzakereleri. Caner ERDEM AB Uzman Yardımcısı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

İ Ç İ N D E K İ L E R

SAVAŞ, GÖÇ VE SAĞLIK. 18 Mayıs 2015 İstanbul Şeyhmus GÖKALP

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

Devletin Yükümlülükleri

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

JENS STOLTENBERG İLE SÖYLEŞİ: NATO-RUSYA İLİŞKİLERİ VE BÖLGESEL İSTİKRARSIZLIK

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

TÜRKİYE DE BULUNAN SURİYELİ MÜLTECİLER

III. ÜLKE İLE İLGİLİ UYUŞMAZLIKLARDA İLERİ SÜRÜLEN BAZI SİYASÎ ESASLAR 23

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

TARİHSEL VE TOPLUMSAL GELENEK

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI, (1)

LOCAL COUNCILS AND SECURITY SECTOR REFORM IN SYRIA BAŞLIKLI TOPLANTININ SONUÇ RAPORU

ITU Maritime Faculty-MSC.2016 International Organisations

DİASPORA - 13 Mayıs

ULUSLARARASI STRATEJİK ARAŞTIRMALAR KURUMU

6. İSLAM ÜLKELERİ DÜŞÜNCE KURULUŞLARI FORUMU

Siber Savaş ve Terörizm Dr. Muhammet Baykara

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

Yard. Doç. Dr. SEMİN TÖNER ŞEN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi ULUSLARARASI HUKUKTA SOYKIRIM, ETNİK TEMİZLİK VE SALDIRI

1: İNSAN VE TOPLUM...

Avrupa Yerel Demokrasi Haftası

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI

K A N A Y A N Y A R A K A R A B A Ğ

SURİYE SORUNU VE TÜRK DIŞ POLİTİKASINA TOPLUMSAL BAKIŞ *

KAMU PERSONEL HUKUKU KISA ÖZET HUK303U

IKBY-Irak Merkezi Hükümeti Çekişmesi ve Türkmenlerin Durumu

I. Genel Bilgiler Ülkeler arasındaki hayat standartlarının farklılığı, bazı ülkelerde yaşanan ekonomik sorunlar, uygulanan baskıcı rejimler, yaşanan

Her türlü alıkonulma yerinin düzenli ziyaretler yolu ile denetlenerek kişilerin işkence ve kötü muameleye karşı etkin biçimde korunması amacını

AFET YÖNETİM SİSTEMLERİ

TÜRKİYE DE ETNİK, DİNİ VE SİYASİ KUTUPLAŞMA. Dr. Salih Akyürek Fatma Serap Koydemir

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

Suriye Arap Cumhuriyeti. Enformasyon Bakanlığı. Enformasyon Bakanlığı

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi

KADINLARA KARŞI ŞIDDETIN TASFIYE EDILMESINE DAIR BILDIRI. Genel Kurulunun 20 Aralık 1993 tarihli ve 44/104 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

A) Siyasi birliklerini geç sağlamaları. B) Sömürge alanlarını ele geçirmek istemeleri. C) Sanayi devrimini tamamlayamamaları

YÜKSEK ÖĞRETIM ALANINI GELIŞTIRMEK IÇIN IRAK VE TÜRKIYE ARASINDA DAHA ÇOK IŞBIRLIĞI YAPILMASINI UMUYORUZ.

Transkript:

SİLAHLI ÇATIŞMALAR HUKUKU VE İNSAN HAKLARI HUKUKU AÇISINDAN SURİYE İÇ SAVAŞININ ANALİZİ Prof. Dr. Ercüment Tezcan & Doç. Dr. Fatma Taşdemir Ankara Ocak 2013

Copyright 2013 Ankara Strateji Enstitüsü Tüm Hakları Saklıdır. Birinci Baskı Kütüphane Katalog Bilgileri Fatma Taşdemir, Silahlı Çatışmalar Hukuku ve İnsan Hakları Hukuku Açısından Suriye İç Savaşının Analizi Tablo ve şekil içermektedir. Ankara Strateji Enstitüsü Yayınları ISBN: 978-605-5828-61-5 Tasarım&Baskı: Karınca Ajans Yayıncılık Matbaacılık Meşrutiyet Caddesi No: 50/9 Kızılay/ANKARA Tel: 0312 431 54 83 Faks: 0312 431 54 84 www.karincayayinlari.net - karinca@karincayayinlari.net Ankara Strateji Enstitüsü Emek Mah. 26. Sokak (Eski 62. Sok.) No:8/2 Çankaya 06500 ANKARA/TÜRKİYE Tel: (0312) 213 84 44 Faks: (0312) 213 84 34 info@ankarastrateji.org

içindekiler 11 13 21 Sunuş... V Özet... 7 Şekiller ve Grafiklerin Listesi... 9 GİRİŞ I. SURİYE DE YAŞANAN İÇ SAVAŞIN NEDENLERİ 1. Suriye de Fransız Manda Yönetimi... 13 2. Suriye nin Toplumsal ve Siyasal Yapısı... 14 3. Suriye İç Savaşı ve İçsel Boyutlu Kendi Kaderini Tayin Hakkı... 20 II. SURİYE DE YAŞANAN ULUSLARARASI NİTELİKTE OLMAYAN SİLAHLI ÇATIŞMALARIN/İÇ SAVAŞIN HUKUKSAL ÇERÇEVESİ 1. Silahlı Çatışmanın Türleri ve Yeknesak Bir Silahlı Çatışma Hukuku Arayışı.. 21 2. Uluslararası Nitelikte Olmayan/İç Silahlı Çatışmalar Hukuku nun Gelişimi.. 22 3. Uluslararası Nitelikte Olmayan/İç Silahlı Çatışmaların Hukuksal Çerçevesi.. 25 4. Suriye İç Savaşına Uygulanacak Hukuk Kuralları ve Bireysel Cezai Sorumluluk... 28 5. Suriye deki Olaylara Karışanların Cezalandırılması... 30 33 47 III. İNSAN HAKLARI HUKUKU AÇISINDAN SURİYE İÇ SAVAŞI 1. İnsan Hakları Hukuku Açısından Suriye deki İç Savaş... 33 2. Suriye İç Savaşı ve Mülteci Sorunu... 38 3. Suriye İç Savaşı ve Terörizm Sorunu... 39 4. Suriye İç Savaşı ve Uluslararası Toplumun Sorumluluğu... 41 SONUÇ VE ÖNERİLER Ekler... 51 Yazarlar Hakkında... 60 III

sunuş 1949 Cenevre Sözleşmeleri nin hazırlandığı dönemde silahlı çatışmaların en yaygın türü devletlerarası savaştı. Bu nedenle 1949 Cenevre Sözleşmeleri nin temel amacı devletlerarasındaki savaşları düzenlemek olmuştur. Bir devlet içinde silahlı grupların gerek hükümete karşı gerekse birbirleri arasında devlet ya da hükümet olabilme yolunda başvurdukları silahlı çatışmalar; üçüncü devletler bu gruplara, devlet, hükümet, savaşan ya da ayaklanan gibi hukuksal statüler tanımadıkça Uluslararası Hukuk un kapsamı dışında kalan ve ilgili devletin iç güvenliği çerçevesine giren eylemler olarak değerlendirilmiştir. Oysa günümüzde devletlerarası savaş olasılığı azalmış; buna mukabil geçmişte hayal edilemeyen silahlı çatışma türleri ve uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmalar/iç savaşlar daha yaygın hale gelmiştir. 2012 The Ploughshares Monitor verilerine göre uluslararası toplum şu an 23 devlette devam eden tam 26 silahlı çatışmadan muzdariptir. Bu silahlı çatışmalara Arap Baharı nın kasıp kavurduğu Ortadoğu da cereyan eden demokrasi yanlısı Libya ve Suriye iç savaşları da dâhildir. 15 Şubat 2011 de Libya da başlayan iç savaş NATO nun 17 Mart 2011 tarihinde BM Güvenlik Konseyi nin 1973 (2011) sayılı kararına dayanarak gerçekleştirdiği Şafak Yolculuğu (Operation Odyssey Dawn) operasyonu ile nitelik değiştirmiştir. NATO operasyonu ile karma nitelikte bir silahlı çatışmaya dönüşen Libya daki silahlı çatışmalar 20 Ekim 2011 de Kaddafi nin öldürülmesiyle sona ermiştir. Libya iç savaşı sırasında toplu tecavüz, yargısız infaz, işkence, sivillerin ve sivil nesnelerin bombalanması, savaş tutsaklarına kötü muamele, kara mayınlarının kullanılması, ayırım gözetmeyen silahların kullanılması gibi ciddi insancıl hukuk ve insan hakları ihlalleri gerçekleştirilmiştir. Libya da dokuz ayda toplam 30 bin kişi ölmüş; en az 25 bin kişi yaralanmış ve binlerce kişi kaybolmuştur. Benzer şekilde Suriye de hâlâ devam eden iç savaşta sistematik insancıl hukuk ve insan hakları ihlalleri gerçekleştirilmektedir. Suriye de şu ana kadar 45 bin ila 55 bin arası kişi ölmüş; 700 bin kişi ise mülteci konumuna düşmüş ve binlerce kişi kaybolmuştur. Görüldüğü üzere bu karanlık şiddet modelinde gerçekleştirilen şiddet eylemleri ve insan hakları ihlalleri devletlerarası savaşlarda gerçekleştirilen şiddet eylemlerini ve ihlallerini aratmamaktadır. 1990 öncesi dönemde uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmaları düzenleyen temel belgeler 1949 Cenevre Sözleşmeleri ortak madde 3 ve 1949 Cenevre Sözleşmeleri ne ek 1977 tarihli uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmalarda mağdurların korunmasına ilişkin II Nolu Protokoldü. Mini Sözleşme olarak isimlendirilen ortak 3. madde hükmü insancıl hukukun V

1949 Cenevre gelişim sürecinde önemli bir kilometre taşıdır. II Nolu Protokol de iç silahlı çatışmaları insancıllaştırmak için harcanan çabaların önemli bir meyvesidir. Uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmalara uygulanabilir uluslararası hukuk kurallarının gelişimi 1990 sonrası dönemde çarpıcı bir biçimde devam etmiştir. Bu alanda kaydedilen gelişmeler uluslararası nitelikteki silahlı çatışmaları düzenleyen uluslararası hukuk kurallarının uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmalara uyarlanması; uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmaların uluslararası ceza hukukunda düzenlenmesi ve uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmalarda insan hakları hukukunun uygulanması şeklinde üç ana çizgide devam etmektedir. Bu üç yaklaşım uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmaların uluslararası hukuku nun doğmasına yol açmıştır. Dolayısıyla günümüzde ahdi ve örfi olarak uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmaları düzenleyen önemli bir uluslararası hukuk külliyatı vardır. Suriye iç savaşının somut olarak kanıtladığı gibi burada temel sorun uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmaların acımasızlığını azaltmada hukuksal açıdan bir düzenleme boşluğunun olması değildir. Temel sorun bu acımasızlıkları ve ihlalleri önleyecek etkin bir zorlama mekanizmasının bulunmamasıdır. Ankara Strateji Uzmanlarından Doç. Dr. Fatma Taşdemir ve Prof. Dr. Ercüment Tezcan tarafından hazırlanan Silahlı Çatışmalar Hukuku ve İnsan Hakları Hukuku Açısından Suriye İç Savaşının Analizi isimli çalışma, Suriye de ortaya çıkan iç çatışmaları uluslararası hukuk açısından derinlemesine analiz etmekte ve son derece önemli tespitlerde bulunmaktadır. Konunun teknik boyutunu ön plana çıkaran ve oldukça kapsayıcı olan bu çalışmada ayrıca sorunun çözümüne yönelik önemli öneriler bulunmaktadır. Ankara Strateji Enstitüsü olarak SİLAHLI ÇATIŞMALAR VE İNSAN HAK- LARI HUKUKU AÇISINDAN SURİYE başlıklı bu önemli çalışmayı kamuoyuna, politika yapıcılara ve bilim dünyasına saygı ile arz ederiz. Prof. Dr. Mehmet ÖZCAN Ankara Strateji Enstitüsü Başkanı VI

özet V. ÖZET Suriye de Arap Baharı nın etkisiyle Mart 2011 in ortalarında başlayan ve 22 aydır devam eden silahlı çatışmaların perde arkasında ilk olarak dekolonizasyon süreci ve bunun sonuçları vardır. Günümüzde etnik ve dinsel farklılık nedeniyle de pek çok çatışma ortaya çıkmaktadır. Suriye toplumunun etnik açıdan homojen ancak dinsel ve mezhepsel açıdan heterojen bir yapıya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ancak Suriye deki çatışmalar (Sünni ve Nusayri) Araplarla-Hıristiyanlar arasında cereyan eden dinsel içerikli bir silahlı çatışma değildir. Suriye de muhalif kesimin Baas Partisi rejimine karşı başkaldırmasında Sünni gruplar etkilidir. Muhalefetin neredeyse tamamı Sünni, rejimin de neredeyse tamamı Nusayri dir. Bu durum olayların Sünni-Şii mezhep kavgası şeklinde okunmasını kolaylaştırmaktadır. Ancak Suriye deki iç savaşın nedenleri konusunda böyle bir tespit yetersiz ve yüzeysel bir değerlendirme olacaktır. Zira asıl mesele %74 Sünni Arap, %10 Hıristiyan ve %3 Dürzî olmak üzere halkın toplam %87 sini; tamamını Nusayrilerin oluşturduğu %12 lik bir kesimin baskı ile yönetmesidir. Dolayısıyla asıl sorun 1948-1994 arası dönemde Güney Afrika Cumhuriyeti nde yaşanan apartheid rejimi gibi azınlığın çoğunluğa tahakküm etmesi ve temsil hakkının elinden alınmasıdır. Katar ın başkenti Doha da 4-11 Kasım 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilen toplantıda Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) oluşturulmuş; 12 Aralık 2012 de Fas ta dördüncüsü yapılan Suriye Halkının Dostları toplantısında ise ABD dâhil 114 ülke ortak bir deklarasyonla Suriye halkının tek meşru temsilci olarak SMDK yı tanımıştır. Esed rejiminin uluslararası toplumun nezdinde meşruiyetinin 7

Ankara Strateji Enstitüsü, Rapor No: 13-01 kalmadığını göstermekte olan bu karar, iç savaşın akıbeti açısından önemli bir adımdır. Bu statünün tanınması ile SMDK hem jus ad bellum açısından meşru kuvvet kullanma hakkını hem de jus in bello açısından silahlı çatışmalar hukukunun avantajlarından yararlanma hakkını elde etmiştir. Bundan böyle SMDK her türlü vasıtayla Suriye halkının içsel boyutlu kendi kaderini tayin hakkını kullanma ve bu mücadelede her türlü dış desteği arama ve alma hakkına sahiptir. İç savaşın yaşandığı Suriye de uygulanacak hukuk kurallarının neler olduğuna baktığımızda öncelikle Suriye nin 1949 Cenevre Sözleşmeleri ne ve 1977 tarihli I Nolu Ek Protokol e, 1925 Cenevre Boğucu, Zehirleyici ve Benzeri Gazların ve Bakteriyolojik Araçların Kullanılmasının Yasaklanması Protokolü ne, 1948 Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi ne, 1954 La Haye Kültürel Varlıkların Korunması Sözleşmesi ve Protokolü ne, 1989 Çocuk Hakları Sözleşmesi ile 2000 tarihli Çocuk Hakları Sözleşmesi Seçimlik Protokolü ne taraf olduğunu görüyoruz. Ancak Suriye uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmalara ilişkin temel düzenlemelerden ne 1977 tarihli II Nolu Ek Protokol e ne de 1998 Roma Statüsü ne taraf değildir. Dolayısıyla Suriye II Nolu Ek Protokol hükümleri ve Roma Statüsü hükümleri ile bağlı değildir. Suriye de devam eden uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmalarda silahlı çatışmalar hukukuna paralel olarak 10 Aralık 1984 tarihinde BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve 26 Temmuz 1987 de yürürlüğe giren İşkenceye Karşı Sözleşme, 1966 tarihinde imzalanan ve 1976 tarihinde yürürlüğe giren İkiz Sözleşmeler olarak bilinen Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi ile Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi uygulanmalıdır. Mart 2011 den bu yana Suriye de devam eden olaylar bağlamında hem Baas rejimi mensuplarının hem de muhaliflerin, ortak 3. maddeyi ve örfi kuralları ihlalleri dolayısıyla ve silahlı çatışma bağlantısı gerektirmeyen insanlığa karşı suç ve soykırım suçu gibi suç türleri açısından bireysel cezai sorumlulukları doğacaktır. Suriye iç savaşı sona erdiğinde insancıl hukuk ve insan hakları ihlalleri gerçekleştiren kişilerin ya Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) önünde; ya Esed sonrası dönemde Suriye ulusal mahkemeleri önünde ya da Sierra-Leone de olduğu gibi özel bir mahkeme önünde yargılanmaları söz konusu olacaktır. Suriye de yaşanan iç savaş sonucu 45 bin ila 55 bin kişi ölmüş ve 700 bin kişi mülteci konumuna düşmüştür. İç savaş sona erene kadar bu rakamların katlanarak artması söz konusudur. Suriye de iç silahlı çatışma yanında devlet terörü denen olgu da söz konusudur. Tıpkı Saddam Hüseyin, Pol Pot gibi Beşşar Esed rejimi de yukarıdan aşağıya sistematik bir biçimde halka karşı bastırıcı tedbirler uygulamaktadır Suriye örneğinde olması gereken, Libya örneğinde olduğu gibi, iç işlerine müdahale etmeme ilkesinin, koruma yükümlülüğü ilkesine boyun eğmesidir. Ne var ki koruma yükümlülüğü müdahale eden devletlerin çıkarları olduğunda seçici bir biçimde uygulanmaktadır. 8

Şekiller ve Grafiklerin Listesi Şekil 1- Suriye de Nüfus Yoğunluğunu Gösteren Harita... 15 Şekil 2- Suriye nin Din ve Mezhep Haritası... 16 Şekil 3- Suriye deki Kürtlerin Yaşadığı Yerleri Gösteren Haritalar... 17 Şekil 4- Suriye İç Savaşını Gösteren Haritalar... 37 9

giriş V. GİRİŞ 1946 da bağımsızlığa kavuşan ve 1971 den bu yana Baas rejimi tarafından bastırıcı bir polis devlet olarak yönetilen Suriye de, Uluslararası Kızılhaç Teşkilatı nın (ICRC) 16 Temmuz 2012 de açıkladığı üzere uluslararası nitelikte olmayan bir silahlı çatışma yaşanmaktadır. 1 ICRC nin Suriye de Mart 2011 in ortalarından bu yana yaşanan olayların mahiyetini bu şekilde tespit etmiş olması Suriye de uygulanacak Silahlı Çatışmalar Hukuku nun kapsamını belirlemek; çatışmaların taraflar arasında daha insani bir biçimde gerçekleşmesini sağlamak ve uluslararası toplumun müdahale etmesi için baskı kurmak açısından son derece önemlidir. Zira silahlı çatışmalar hukuku (uluslararası insancıl hukuk), kural olarak, yalnızca silahlı bir çatışmanın varlığı halinde uygulanmaktadır. Ancak uygulanan kurallar silahlı çatışmanın türüne bağlı olarak farklılık göstermektedir. Dolayısıyla, Uluslararası İnsancıl Hukuk bakımından, belli bir zamanda ve coğrafyadaki stratejik durumun tanımlanması yani silahlı çatışmaların sınıflandırılması ve buna bağlı olarak hangi hukuk kurallarının uygulanacağının saptanması önem kazanmaktadır. 2 Suriye de yaşanan olayların da kanıtladığı gibi iç silahlı çatışmalar sonucu binlerce sivil ölmekte ve evlerini terk etmektedir. Bu durum çatışmaların komşu devletlere sıçramasına ve komşu devletlerin çatışmalara müdahale etmesine neden olmaktadır. Yine, iç silahlı çatışmalar neticesinde başarısız devletler ortaya çıkmaktadır. Başarısız devletler ise, hem bölgesel hem de küresel barış ve güvenlik açısından terörizm, etnik temizlik, sığınmacılar, uyuşturucu madde kaçakçılığı, kara para aklama, uluslararası müdahaleler gibi önemli sorunlar doğurmaktadır. Böylece uluslararası nitelikte olmayan mahiyetine rağ- 11

Ankara Strateji Enstitüsü, Rapor No: 13-01 men uluslararası nitelikte olmayan/iç silahlı çatışmalar uluslararası barış ve güvenliği tehdit etmektedir. Bu çalışmanın amacı Mart 2011 den bu yana Suriye de yaşanan olayları Silahlı Çatışmalar Hukuku (jus in bello) açısından analiz etmektedir. Bu çalışmada ilk olarak, Suriye de devam eden iç silahlı çatışmanın nedenleri sorgulanacaktır. Bu bağlamda günümüzde yaşanan iç silahlı çatışmanın arka planında Suriye de tesis edilen Fransız manda yönetiminin; Suriye de oluşturulan toplumsal ve siyasal yapının ve içsel boyutlu kendi kaderini tayin hakkının rolü incelenecektir. İkinci olarak, Suriye de yaşanan uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmaya uygulanacak uluslararası hukuk kurallarının çerçevesi çizilecektir. Bu çerçevede silahlı çatışma türleri ve yeknesak bir silahlı çatışma hukuku arayışı; uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmalar hukukunun gelişimi, kapsamı; uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmalarda bireylerin cezai sorumluluğu meselesi ve suç işleyenlerin cezalandırılma yöntemleri analiz edilecektir. Üçüncü olarak, Suriye de devam eden uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmada uluslararası insan hakları hukukunun uygulanıp uygulanmayacağı, Suriyeli mülteciler sorunu, Suriye iç savaşında uluslararası toplumun sorumluluğu meseleleri ele alınacaktır. Sonuç ve öneriler kısmında ise Suriye iç savaşının sona ermesine ilişkin öneri ve tespitlerde bulunulacaktır. 12

I. SURİYE DE YAŞANAN İÇ SAVAŞIN NEDENLERİ Manda Yönetimi Suriye de Arap Baharı nın etkisiyle Mart 2011 in ortalarında başlayan ve hâlâ devam etmekte olan olayların perde arkasında hangi neden veya nedenler yatmaktadır? Suriye de yaşanan şiddetin perde arkasında ilk olarak dekolonizasyon süreci ve bunun sonuçları vardır. Genel olarak meseleye baktığımızda 20. yüzyıldaki sömürgecilik karşıtı hareket, kendi kaderini tayin ilkesini Avrupa devletlerinin sömürgelerine genişletmiş, birçok aday ülkenin sözde (pseudo statehood) veya yarı devletliğine (quasi states) rağmen bu sömürgeler bağımsız devletler haline gelmişlerdir. 3 Bağımsızlık, kuralların açıkça tanımlanmadığı, gücü dizginlemeyi bilmeyen otoriter ve diktatör, eğitimsiz ve tecrübesiz siyasi aktörlerin başta olduğu yenice bağımsız devletlerin siyasal bir manzarasını yaratmıştır. İşte bu yarı-devletlerden bir tanesi de Suriye dir. Suriye devletinin ortaya çıkmasındaki tarihsel arka plana baktığımızda, Şerif Hüseyin in oğlu Faysal ın Ekim 1918 de Şam a girmesiyle birlikte, Suriye de yaklaşık iki yıl sürecek fiilî bağımsızlık döneminin başlamasını görmekteyiz. Askeri bir yönetici olarak Faysal, Suriye yi kısa zamanda kontrolü altına almış, Temmuz 1919 da Büyük Suriye Kongresi ni toplayarak Suriye nin egemen ve özgür bir ülke olduğunu tescil etmiştir. Bu bağımsız Arap devleti çok fazla yaşamamıştır. Fransa ve İngiltere Suriye nin bağımsızlığını tanımayı reddetmiştir. Yüksek İttifak Konseyi, 1916 Sykes-Pocot Antlaşması na uygun olarak, 1920 San Remo Konferansı nda Arap topraklarını manda yönetimlerine bölmüştür. Suriye ve Lübnan Fransız, Irak ve Ürdün ise İngiliz nüfuzuna bırakılmıştır. 4 13

Ankara Strateji Enstitüsü, Rapor No: 13-01 Suriye toplumunun homojen ancak Ancak Ortadoğu nun nüfuz alanlarına bölünmesi bölge üzerindeki Fransız- İngiliz rekabetini sona erdirmemiştir. İngiltere-Fransa arasındaki Ortadoğu bölgesine ilişkin olarak yaşanan rekabetin bir sonucu olarak Fransızlar, Suriye de dini ve etnik azınlıkları desteklemek suretiyle Arap milliyetçiliğini zayıflatmak ve konumlarını güçlendirmek için gayret sarf etmişlerdir. Fransızların bu endişelerle şekillenen Suriye ye yönelik orijinal planlarında mezheplere dayalı üç ayrı devlet öngörülmüştür. Bunlar, kuzeyde bir Alevi devleti, merkezde bir Sünni devleti ve güneyde bir Dürzî devletidir. Bu üç devlet, Federal Suriye çatısı altında birleştirilecekti. Suriye nin geri kalan kısımları ise dini ve bölgesel farklılıklar esasında beş ayrı otonom bölgeye ayrılmıştı. Bunlar, Cebel-i Dürzî, Halep, Lazkiye, Şam ve İskenderun du. Böylece Arap birliğini arzulayan milliyetçi duyguların zayıflatılması hedeflenmiştir. Dürzîlere yoğun olarak yaşadıkları Cebel-i Dürzî bölgesinin idaresi verilmiş; Suriye deki en büyük dini azınlık olan Alevi nüfusun toplandığı Kuzey sahili ve Cebel-i Nusayri bölgesi de Lazkiye devletinin çatısı altında birleştirilmişti. Büyük bir Türk nüfusu barındıran İskenderun bölgesi de ayrı bir idari yapıya sahipti. Manda yönetiminin sonuna kadar da Fransızlar, bölgedeki yerel otonomi taleplerini desteklemeye devam etmişlerdi. Bu politikanın sebepleri arasında yukarıda işaret edilen Suriye milliyetçiliğine dayalı daha büyük arzuların önüne geçilmesi ihtiyacının yanı sıra, bölgenin küçük siyasi birimlere ayrılmasıyla grupları birbirlerine karşı oynatmanın, ödüllendirmenin ya da cezalandırmanın kolaylaşması da yer almaktaydı. 5 Tıpkı Afrika nın sömürge paylaşımının yapıldığı 1883 Berlin Konferansı gibi, 1920 San Remo Konferansı da bölgenin gerçek bir coğrafi haritası olmaksızın gerçekleştirilmiş, keyfi sınırlarla ülkeler birbirinden ayrılmıştır. Konferansta coğrafya üzerinde yaşayan toplumların istek ve beklentileri değil; sömürgeci devletlerin kendi hedef ve çıkarları ön planda tutulmuştu. Günümüzde Suriye de yaşanan olayların arka planında işte bu yapay sınırlar ve bölgenin küçük siyasi parçalara ayrılmış yapısı yatmaktadır. 2. Suriye nin Toplumsal ve 1946 yılında BM ye katılarak Suriye Arap Cumhuriyeti adını alan Suriye, 185.180 km 2 lik yüzölçümü ile dünyanın en geniş 88. ülkesi olarak Akdeniz in doğusunda yer almaktadır. Suriye, kuzey ve kuzeybatısında Türkiye, doğusunda Irak, güneyinde Ürdün, batısında İsrail ve Lübnan ile komşudur. 2009 istatistiklerine göre nüfusu 23 milyon 27 bindir. 6 Suriye toplumunun etnik açıdan homojen ancak dinsel ve mezhepsel açıdan heterojen bir yapıya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Suriye deki başlıca dini grupları %74 Sünni Araplar, %12 Nusayriler (Aleviler), %10 Hıristiyan ve %3 Dürzîler oluşturmaktadır. Suriye deki etnik grupların dağılımını ise %85-90 Araplar, %8-10 Kürtler, %4 civarında Türkmenler, %3 Ermeniler ve diğerleri oluşturmaktadır. 7 Etnisite iç savaşların en yakın nedenlerinden bir tanesidir. 8 Etnik açıdan bakıldığında Suriye de halkın %90 ını Araplar oluşturmaktadır. Etnik azınlıklar olarak %8-10 Kürtler, %4 Türkmen ve %3 Ermeni nüfus bulunmaktadır. Ancak Suriye de devam eden çatışmalar Suriyeli Araplar ile bu azınlık grupları arasında değildir. Suriye de %8-10 civarında Kürt nüfus yaşamaktadır. Bunların tamamına 14

Silahlı Çatışmalar Hukuku ve İnsan Hakları Hukuku Açısından Suriye İç Savaşının Analizi yakını Sünni dir. Çoğunluk ülkenin kuzeydoğusunda Irak ve Türkiye sınırı boyunca yerleşmiştir. Ayrıca Şam, Halep ve Lazkiye de önemli sayıda Kürt yaşamaktadır. Kürtleri temsil eden yaklaşık 14 parti vardır. Nüfus içindeki oranları Türkiye ve Irak a kıyasla daha az olan Suriyeli Kürtlerin çoğunun, bağımsız bir Kürt devleti ve bölgesel bir Kürt Federasyonu nun parçası olma hayalleri yoktur. Bu anlamda çoğu par tinin üzerinde birleştikleri nokta Suriye nin toprak bütünlüğüne saygılı bir şekilde Kürt sorununa demokratik bir çözüm bulunmasıdır. Suriye rejimi, protesto hareketlerinin başlamasının ardından Kürtlere yönelik taktiksel de olsa olumlu adımlar atmıştır. Suriye hükümeti gösterile rin patlak vermesinden kısa bir süre sonra Kürtlere vatandaşlık hakkı vermiştir. 9 Günümüzde dinsel farklılık nedeniyle de pek çok çatışma ortaya çıkmaktadır. Nitekim Samuel Huntington un Medeniyetler Çatışması tezi bu alanda büyük bir tartışma başlatmıştır. 10 Din, insanları etnisiteden daha keskin ve münhasır bir yolla ayırmakta ve farklılaştırmaktadır. Bir insan yarı Fransız, yarı Arabistanlı ve aynı zamanda her iki devletin de vatandaşı olabilir; fakat yarı Katolik ve yarı Müslüman olamaz. 11 Dolayısıyla, dinsel farklılıklar, sosyal bir ayırım olarak dilsel farklılıklardan çok daha fazla şiddet doğurabilmektedir. Çünkü dinin münhasırlığı söz konusudur. Bir insan iki ya da daha fazla dili konuşabilir fakat sadece tek bir dine sahip olabilir. 12 Ancak Suriye deki çatışmalar (Sünni ve Nusayri) Araplarla-Hıristiyanlar arasında cereyan eden dinsel içerikli bir silahlı çatışma değildir. Araplarla- Şekil 1- Suriye de Nüfus Yoğunluğunu Gösteren Harita 15

Ankara Strateji Enstitüsü, Rapor No: 13-01 Şekil 2- Suriye nin Din ve Mezhep Haritası 16

Silahlı Çatışmalar Hukuku ve İnsan Hakları Hukuku Açısından Suriye İç Savaşının Analizi Şekil 3- Suriye deki Kürtlerin Yaşadığı Yerleri Gösteren Haritalar 17

Ankara Strateji Enstitüsü, Rapor No: 13-01 Suriye deki çatışmanın taraflarını/ aktörlerini analiz ettiğimizde karşımıza şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır. Çatışmanın ana taraflarından birisi Nusayrilerin oluşturduğu Baas Rejimi dir. 13 Hafız Esed in 2000 yılında ölümünden sonra oğlu Beşşar Esed Suriye Cumhur başkanı olmuştur. 2001 den bu yana görevde olan Esed gösterilerin başlamasından kısa bir süre sonra, Suriye de çıkan olayları büyük bir komplonun parçası olarak değerlendirmiş; Suriye nin İsrail in hedefine uygun olarak bölünmesinin amaçlandığını belirtmiştir. 14 Suriye ye yönelik bir dış müdahalenin Pasifik ten Atlantik e kadar domino etkisi yaratacağını iddia eden Esed ben Suriyeliyim, Suriye de yaşayıp Suriye de ölmeliyim demektedir. 15 Suriye iç savaşındaki diğer ana aktörler ise muhaliflerdir. Ancak Suriye deki muhalifler yekpare bir blok değildir. Suriye deki muhalif hareketleri incelediğimizde bunlar arasında ilk olarak, 20 Ağustos 2011 tarihinde İstanbul da kurulan Suriye Ulu sal Konseyi (SUK) vardır. Suriye halkının taleplerini uluslararası topluma aktarmak ve Esed rejimini sona erdirmek amacıyla kurulan SUK, içerisinde pek çok fraksiyondan muhalif hareketi ba rındırmaktadır. Konsey, Esed sonrası dönemde Suriye de demokra tik, hukukun üstünlüğünü temel alan ve çoğulcu sivil bir devlet inşa etmeyi hedeflemektedir. Suriye deki bir başka muhalif grup Özgür Suriye Ordusu dur (ÖSO). Halka silah doğrultma em rine karşı çıktıkları için Suriye ordusundan ayrılan ve daha ziyade düşük rütbeli muhalif askerlerin, Suriye rejimine karşı silahlı mücadele yürütmek amacıyla kurdukları rejim muhalifi bir silahlı grup tur. Amaçlarını Suriye halkının rejime gösterdik leri muhalefetin askeri ayağını oluşturmak olarak açıklamışlardır. Grup üyelerinin tamamı Sünnî dir. Ulusal Konsey, Özgür Suriye Ordusu nu desteklediğini ilan etmiştir. Bir başka muhalif grup Ulusal Koordinasyon Komitesi dir (UKK). Eski siyasi tutukluların kurduğu bu yapı ayaklanmanın asıl amacının siyasal sistemi değiştirmek olduğunu, bunun ilk aşamasının ise devlet başkanını değiştirmek olduğunu söylemektedir. UKK, Suriye halkının bu krizden kurtulması için iki senaryo öngörmektedir. Birinci senaryo diyaloga dayalı ve barışçıl yollardan çoğulcu bir demokrasiye geçiştir. İkinci senaryo ise Esed rejiminin kendi halkını öldürmeye devam etmesi halinde sivil çatışmanın çıkması ve dış müdahale ihtimalinin artmasıdır. UKK, devrimin asıl amacının siyasal sistemi değiştirmek olduğunu belirtirken, hangi siyasi fikre, hangi dine ve hangi ırka mensup olursa olsun bütün Suriyelilerin bunu düşünerek hareket etmesi gerektiği çağrısında bulunmakta ve ikinci senaryonun olmaması için ortak irade gösterilmesi gerektiğinin altını çizmektedir. 16 Suriye deki diğer muhalif gruplar arasında tıpkı Afganistan ve Irak ta olduğu gibi başka ülkelerden gelen yabancı savaşçılar/cihadistler vardır. Bunlar özellikle Tunus, Libya, Yemen ve Lübnan dan gelmiş savaşçılardır. 17 Muhalifler arasında aşırılar da bulunmaktadır. 1500 El Kaide savaşçısının Suriye deki iç savaşa katıldığı ve 2012 nin ilk çeyreğinde 90 kadar saldırının bu gruplar tarafından gerçekleştirildiği tahmin edilmektedir. Muhaliflerin safına katılan El Kaide ve El-Nusra Cephesi 18 gibi aşırı İslamcı grupların, rejim sonrası şeriat kurma potansiyeli bazı muhalif kesimleri 18

Silahlı Çatışmalar Hukuku ve İnsan Hakları Hukuku Açısından Suriye İç Savaşının Analizi rahatsız etmektedir. ABD ve Batılı güçler de El Kaide nin muhaliflere destek olmasından büyük rahatsızlık duymaktadır. 19 Görüldüğü gibi Suriye muhalefeti bölünmüş bir yapı arz etmektedir. Muhalefetin bu bölünmüşlüğü ve Suriye halkını bir bütün olarak temsil edebilecek çatı bir örgütlenmenin kurulamamış olması iç savaşın uzamasına ve başta ABD olmak üzere Batılı devletlerin muhaliflere yeterli destek vermemesine yol açmıştır. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, SUK un daha çok Suriye dışındaki muhaliflerden oluştuğunu, onun yerine Suriye deki çeşitli eğilimli muhalifleri de içine alacak yeni bir örgütlenmeye gidilmesini istemiştir. Bu açıklamanın peşinden Katar devreye girmiş ve yeni bir muhalefet örgütü kurmaya yönelik Suriye Ulusal Girişimi ni başlatmıştır. 20 Katar ın Başkenti Doha da 4-11 Kasım 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilen toplantıda Suriye muhalefetinin çatı yapılanması olarak Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) oluşturulmuş; Koalisyonun başkanlığına ise Şeyh Ahmed Muaz el- Hatib seçilmiştir. 21 Doha daki toplantıda varılan mutabakat metnine göre, Koalisyona üye olan taraflar hiçbir şekilde rejimle diyaloga girmeyecektir. Rejim in devrilmesi, sembollerinin ortadan kaldırılması, eli Suriyelilerin kanına bulaşmış herkesin hesap vermesi sağlanacaktır. SMDK nın uluslararası alanda tanınmaya başlamasının ardından geçici hükümet oluşturulacak. Geçici hükümetin kurulması ve ulusal kongrenin düzenlenmesiyle beraber SMDK nın görevi son bulacaktır. 22 Kuşkusuz Esed i devirmeyi ve Baas Rejimi ne alternatif olmayı amaçlayan muhaliflerin daha birleşik ve disiplinli olması pratikte Suriye devriminin başarıya ulaşması için çok önemlidir. Bu açıdan Doha da varılan anlaşma, Suriye muhalefetinin bir araya gelme sürecinde çok önemli bir adım oluşturmaktadır. Zira bu Suriye muhalefetinin temsil yelpazesini genişlettiğinin ve farklı kesimleri kucakladığının göstergesi olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda ilk etapta Arap Birliği 23 ; AB 24, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu çatısı altında bir araya gelen muhalefeti, Suriye halkının temsilcisi olarak tanımıştır. 12 Aralık 2012 de Fas ta dördüncüsü yapılan Suriye Halkının Dostları toplantısında ise ABD dâhil 114 ülke ortak bir deklarasyonla Suriye muhalefetini tek meşru temsilci olarak tanımıştır. 25 Esed rejiminin uluslararası toplumun nezdinde meşruiyetinin kalmadığını göstermekte olan bu karar, iç savaşın akıbeti açısından önemli bir adımdır. 26 Bu karar Suriye halkının Şam rejiminin saldırılarından korunmak için meşru haklarını kullanmasının tanındığı anlamına gelmektedir. Yani bu statünün tanınması ile SMDK hem jus ad bellum açısından meşru kuvvet kullanma hakkını hem de jus in bello açısından silahlı çatışmalar hukukunun avantajlarından yararlanma hakkını elde etmektedir. Bundan böyle SMDK her türlü vasıtayla Suriye halkının içsel boyutlu kendi kaderini tayin hakkını kullanma ve bu mücadelede her türlü dış desteği arama ve alma hakkını elde etmiştir. SMDK nın siyasi, insani, mali, lojistik ve özellikle ağır silah yardımları alması Suriye topraklarındaki etkin denetimini artırması anlamına gelir. SMDK nın Suriye topraklarında etkin denetim sağlaması ise muhaliflerin kuracağı geçici hükümetin uluslararası toplum tarafından tanınmasını kolaylaştıracaktır. Zira bu Suriye 19

Ankara Strateji Enstitüsü, Rapor No: 13-01 Boyutlu Kendi Kaderini Suriye de muhalif kesimin Baas Partisi rejimine karşı başkaldırmasında Sünni gruplar etkilidir. Muhalefetin neredeyse tamamı Sünni, rejimin de neredeyse tamamı Nusayri dir. Bu durum olayların Sünni-Şii mezhep kavgası şeklinde okunmasını kolaylaştırmaktadır. Ancak Suriye deki iç savaşın nedenleri konusunda böyle bir tespit yetersiz ve yüzeysel bir değerlendirme olacaktır. Zira asıl mesele %74 Sünni Arap; %10 Hıristiyan ve %3 Dürzî olmak üzere halkın toplam %87 sini, tamamını Nusayrilerin oluşturduğu %12 lik bir kesimin baskı ile yönetmesidir. Dolayısıyla asıl sorun 1948-1994 arası dönemde Güney Afrika Cumhuriyeti nde yaşanan apartheid rejimi gibi azınlığın çoğunluğa tahakküm etmesi ve temsil hakkının elinden alınmasıdır. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da, Nusayri azınlığın kontrolündeki Suriye deki halk isyanının nedenini mezhep değil, demokrasi mücadelesi olarak görmektedir. 27 Bu bağlamda Suriye deki iç savaşı, Suriye halkının içsel boyutlu kendi kaderini tayin hakkını kullanması olarak yorumlayabiliriz. İçsel self-determinasyon hakkı devletlerin iç örgütlenmesine ilişkin olup, bir halkın dilediği yönetim biçimini herhangi bir dış baskı olmadan seçme hakkıdır. Bu hak 1966 tarihli insan haklarına ilişkin ikiz sözleşmelerin ortak birinci maddesinde ve Helsinki Nihai Senedi nin VIII. ilkesinde yer almaktadır. Temsili self-determinasyon olarak adlandıracağımız bu self-determinasyon türünde, mevcut bir devletin tüm insanları daha temsili, tercihen de demokratik bir yapı lehine devletin siyasi yapısını değiştirmesi istenmektedir. Bu durum demokratik olmayan ve baskıcı bir rejimi yıkmak için önemli bir halk baskısının olduğu devletlerde söz konusu olmaktadır. Ulusal bir hükümette temsil edilmemeye dayanan self-determinasyon hakkına yönelik bu nitelikteki iddialar, 2625 sayılı Dostça İlişkiler Bildirisi ne ilaveten, BM Andlaşması nı tamamlayan ve yorumlayan bir belge olan İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi nin giriş bölümü 3. paragrafta yer alan zulme ve baskıya karşı son çare olarak ayaklanmaya başvurma ifadesi ile de desteklenebilir. Haiti, Güney Afrika Cumhuriyeti ve eski Burma gibi ülkelerdeki halk hareketleri de bu konuya örnek olarak gösterilebilir. Böyle bir durumda demokratik bir hükümetin kurulması gerçekçi bir çözüm olarak düşünülmektedir. İçsel boyutlu selfdeterminasyon hakkının kabulü dünya insanları için daha faydalı ve barışçıl gözükmektedir. Self-determinasyon hakkının icrası demokratik bir süreç gerektiriyor. Demokrasi ise insan hakları ve temel özgürlüklerden ayrılmaz olduğu için, insan hakları hukukunun mevcut içeriği self-determinasyonun içsel boyutunu yani kısacası demokrasiyi oluşturmaktadır. 28 İçsel self-determinasyon hakkı sağlanmadığında ne olacaktır? Antonio Cassese, içsel boyutlu self-determinasyon hakkı yerine getirilmezse birimler için ayrılık hakkının doğabileceğini belirtmektedir. 29 Cassese nin bu değerlendirmesinin Suriye ye yansıması Suriye nin parçalanması anlamına gelmektedir. Suriye de Fransız manda yönetimi döneminde tohumları atılan Akdeniz kıyısında bir Nusayri-Hıristiyan, kuzeyde Kürt ve kalan bölgelerde Sünni Arap ağırlıklı olmak üzere üç tane mikro devletçiğin kurulması demektir. Bu ihtimal etnik temizliği de beraberinde getirecektir. Nitekim Nusayri devleti projesini gerçekleştirmek için Şebbiha birliklerinin Lazkiye, Hama ve Humus gibi şehirlerde Nusayri olmayan nüfusa sahip köyleri zorla boşaltılmak için harekete geçtiği belirtilmektedir. 30 20

II. SURİYE DE YAŞANAN ULUSLARARASI NİTELİKTE OLMAYAN SİLAHLI ÇATIŞMALARIN/İÇ SAVAŞ IN HUKUKSAL ÇERÇEVESİ Uluslararası Hukuk, Hukukun en zayıf noktası olarak düşünülürse, Uluslararası İnsancıl Hukuk daha bariz bir şekilde Uluslararası Hukuk un en zayıf noktasıdır. Uluslararası İnsancıl Hukuk, Uluslararası Hukuk un en zayıf noktası ise, İç Silahlı Çatışmalar Hukuku da Uluslararası İnsancıl Hukuk un en zayıf noktasıdır. 31 Türleri ve Yeknesak Bir Silahlı çatışmaları bir olgu olarak ele aldığımız zaman çeşitli ölçütlere göre sınıflandırmak mümkündür. BM dönemine kadar uygulanan uluslararası hukukun düzenlediği silahlı çatışmalar, devletlerarasında geçen ve genellikle geniş çaplı silahlı çatışmalardan oluşan ve savaş adı verilen silahlı çatışmalar olmuştur. Bir devlet içinde silahlı grupların gerek hükümete karşı gerekse birbirleri arasında devlet ya da hükümet olabilme yolunda başvurdukları eylemler; üçüncü devletler bu gruplara devlet, hükümet ya da savaşan ya da ayaklanan gibi hukuksal statüler tanımadıkça uluslararası hukukun kapsamı dışında kalan ve ilgili devletin iç güvenlik çerçevesine giren eylemler olarak değerlendirilmiştir. 32 Ancak uygulanan uluslararası hukuk kuralları BM sonrası dönemde büyük değişikliklere uğramıştır. Günümüzde bir devlet-dışı aktörler ile bir devlet arasında ve bu devletin ülkesi dışında cereyan eden ve devlet-dışı/ devlet ötesi silahlı çatışma (Extra-Sta- 21

Ankara Strateji Enstitüsü, Rapor No: 13-01 kurallar uygulamak te Armed Conflict) olarak isimlendirilen yeni bir silahlı çatışma kategorisi ortaya çıkmıştır. 33 Yine bir devletin ülkesinde düzensiz birlikler arasında cereyan eden ve devlet-içi silahlı çatışma (Intra-State Conflicts) olarak isimlendirilen farklı bir silahlı çatışma türü daha yaygınlık kazanmıştır. 34 Bu durum silahlı çatışmalar konusundaki geleneksel kategorik ayrımın sorgulanmasına yol açmıştır. Devlet-dışı/ devlet ötesi ve devlet-içi silahlı çatışma kategorilerine ne tür kuralların uygulanabileceği tartışılmaya başlanmıştır. Bu bağlamda silahlı çatışmaları farklı türlere ayrıştırmak ve bunlara farklı kurallar uygulamak yerine bütün silahlı çatışmalara ortak örfi kuralların uygulanmasını savunan yeknesak bir insancıl hukuk anlayışı güç kazanmıştır. Silahlı çatışmaların bütün türlerine uygulanabilecek örfi hukuk kurallar arasında siviller ile muhariplerin ayırt edilmesi, sivil nesneler ile askeri hedeflerin ayırt edilmesi, hedef gözetmeksizin yapılan saldırıların yasaklanması, saldırıda orantılılık, tıbbi ve dini kişi ve nesnelerin korunması, kültürel varlıkların korunması, tehlikeli kuvvetler ihtiva eden fabrika ve tesislerin korunması, doğal çevrenin geniş çaplı ve uzun vadeli zarara uğratılmaması, sivil halka açlık çektirmeme; biyolojik, kimyasal ve nükleer silahların, genişleyen kurşunların, patlayan kurşunların, bubi tuzaklarının, tespit edilmeyen parçacıklarla yaralayan silahların, kara mayınlarının, yakıcı silahlar, kör eden lazer silahların kullanılmasının yasaklanması sayılmaktadır. 35 Geleneksel uluslararası hukukta, iç silahlı çatışmaların gelişiminde çatışmanın ölçüsüne ve yoğunluğuna bağlı olarak üç farklı aşama söz konusudur. Bu aşamalar, başkaldırı (rebellion), ayaklanma (insurgency) ve savaşan taraflıktır (belligerency). 36 Bu evreler, hukuksal koşulları ve doğurdukları sonuçlar bakımından birbirinden oldukça farklıdır. Geleneksel uluslararası hukukta başkaldırı (rebellion), bir devletin otoritesine yönelik kısa süreli ve münferit bir tehdittir. 37 De jure hükümete karşı başkaldıranlara geleneksel Uluslararası Hukuk altında hiçbir koruma verilmez. Egemen bir devletin sınırları içindeki başkaldırı, devletin münhasır yetki alanına girmekte, iç çatışmanın bu evresinde devlet, başkaldırıyı bastırmak için gerekli tedbirleri dilediği gibi seçmekte ve başkaldıranları iç hukuku mevzuatı çerçevesinde cezalandırmaktadır. Başkaldıranlar, üçüncü devletler tarafından desteklenemez. Aksi halde, bu tür bir dış destek, hukuk dışı müdahale teşkil eder. Geleneksel Uluslararası Hukuk altında, başkaldırı halinde açıkça kurulu devletin desteklenmesi gereklidir. 38 Uluslararası Örf ve Adet Hukuku na göre, yasal devlete ya da hükümete karşı başlatılan silahlı başkaldırının bastırılamaması ve çatışmanın başkaldırıdan daha önemli ve sürekli hale gelerek nitelik değiştirmesi durumunda, bu de facto durumun tescili anlamında, muhalif topluluklara ayaklanan/asilik statüsünün tanınması söz konusudur. 39 Bu statünün tanınması, tanıyan devletlerin, geçici de olsa ayaklananlarla ilişkilerini düzenli bir esasa oturtma arzusundan kaynaklanmaktadır. 40 Asiliğin tanınması, ya de jure hükümetin ya da bir üçüncü devletin çıkarlarının uyuşmazlıktan etkilenerek ayaklanan tarafla ilişki kurulmasını gerektirdiğinde söz ko- 22

Silahlı Çatışmalar Hukuku ve İnsan Hakları Hukuku Açısından Suriye İç Savaşının Analizi nusu olmaktadır. Üçüncü devletler, başkaldıran kuvvetlere geçici nitelikte de olsa uluslararası düzeyde bir kimlik kazandıran savaşan statüsünü tanımak istemedikleri zaman bu yola başvurabilmektedir. Bu statünün tanınması, ayaklanan güçlere belirli bir takım hakların tanınmasını gerektirmekte ancak tanınan hak ve yetkilerin kapsamı tanıma işleminde belirtildiği kadar olmaktadır. Bu anlamda ayaklanan statüsünün kapsamı savaşan taraf statüsünün kapsamından daha dardır. 41 Kapsamı, ayaklanan statüsünü tanıyan devletlerce belirlenmekle birlikte, bu statünün tanınması ile özellikle iki hukuksal etkinin tanındığı kabul edilmektedir. Bu hukuksal etkiden ilki ayaklananlara savaş tutsağı muamelesi yapılmasıdır. İkincisi ise, ayaklananların eylemleri nedeniyle yasal hükümetin uluslararası sorumluluğunun bulunmamasıdır. Ancak tanınan hak ve yetkilerin kapsamı hiçbir zaman ayaklananlara açık denizde gemileri ziyaret hakkı ile denizde el koyma (müsadere) ve limanları ablukaya alma hakkını tanımaya varmaz. 42 Hukuksal açıdan savaşan taraf statüsünün tanınması, ayrılma ya da hükümet olma amacıyla bir devlet ve hükümetine karşı başkaldıran ancak bağımsız bir devlet olarak tanınmasına yetecek kadar kesin bir sonuca ulaşamayan kuvvetlere; bir takım koşulları yerine getirmeleri durumunda, yalnızca bu kuvvet kullanma döneminde geçerli olmak üzere, ülke devletinin ya da üçüncü devletlerin verdiği bir statüdür. 43 Doktrin, iç çatışma durumlarında İnsancıl Hukuk normlarının uygulanmasını gerektiren tek kurumdur. 44 Savaşan taraf statüsünün tanınması için belli koşulların yerine getirilmesi gerekmektedir. Örneğin Lautherpact, savaşan taraf statüsünün tanınması için dört kıstas saymaktadır. Bu kıstaslar: devlet içinde genel nitelikte bir silahlı çatışmanın olması; başkaldıran kuvvetlerin ülke topraklarının önemli bir kısmını işgal etmesi ve yönetmesi; başkaldıran kuvvetlerin, çatışmaları sorumlu bir komutanın yönetimi altında ve Savaş Hukuku kurallarına uygun olarak gerçekleştirmesi ve çatışmaların, üçüncü devletlerin çatışan taraflara yönelik davranışlarını diplomatik ya da ekonomik bakımdan savaşan taraf statüsüne göre tanımlamalarını gerektirecek bir ölçüye ulaşmasıdır. 45 Yukarda sayılan objektif koşullar yerine geldiğinde savaşan taraf statüsünün tanınması bir yükümlülük arz etmekte midir? Yoksa savaşan taraf statüsünün tanınması devlet yetkililerinin takdir yetkisinde olan bir konu mudur? Bu sorulara ilişkin olarak yazarlar arasında bir görüş birliğinden bahsetmek çok zordur. Yazarların önemli bir kısmı tanıma olmaksızın savaşan taraflığın var olamayacağını, doktrinin tam hukuksal etkisinin sadece savaşan taraf statüsünün tanınması halinde, tercihen de asilerin de jure hükümet tarafından tanınması durumunda doğacağını ileri sürmektedir. 46 Bu görüşü savunan yazarlara göre, savaşan taraf statüsü için aranan koşullar bir kez sağlandığında bu statüyü tanımayı reddetmek uygunsuz olacaktır. Tanıma olmaksızın, savaşan taraf ölçütlerinin varlığı, ayaklananlara herhangi tür hak vermek için yeterli değildir. 47 Bir başka grup yazar ise tanımanın gerekmediğini, savaşan taraf statüsünün varlığının yalnızca savaşan taraf statüsünün objektif varlığına dayanan olgusal bir mesele olduğunu ileri sürmektedir. 48 Böylece, savaşan tarafın tanınması savaşın varlığının tanınmasından başka bir şey değildir ve ayaklananlar belli düzeyde ülkesel ve yönetimsel etkinlik sağladığı sürece belli haklara sahip olacaktır. Söz 23

Ankara Strateji Enstitüsü, Rapor No: 13-01 konusu görüşü destekleyen yazarlardan örneğin David A. Elder, savaşan taraf statüsünün tanınmasını siyasal bir takdir yetkisi olarak değerlendirmektedir. 49 Savaşan taraf statüsünün tanınması açıkça olabileceği gibi çoğunlukla üstü kapalı bir biçimde gerçekleşmiştir. Üstü kapalı bir biçimde bu statünün tanınması genellikle bir iç savaş durumunda tarafsızlık bildiriminde bulunma yoluyla olmuştur. Bu tür zımni tanımalara verilebilecek örnekler 1902 Boer Savaşı; 1821-1829 tarihleri arasında Yunanistan ın bağımsızlık mücadelesi sırasında önce İngiltere nin ardından Rusya ve Fransa nın tarafsızlık bildiriminde bulunmaları ve tartışmalı olmakla birlikte, 1868-1878 Küba İç Savaşı sırasında bazı Latin Amerika devletleri tarafından Kübalı ayaklanmacılara üstü kapalı olarak savaşan statüsü tanınmış olmasıdır. 50 Çoğu durumda, hükümetlerin almak zorunda kaldığı abluka uygulaması gibi önlemler de zımni olarak tanıma anlamına gelmiştir. 51 Bu tür zımni tanımaya verilebilecek en iyi örnek, Amerikan İç Savaşı sırasında 13 Mayıs 1861 de İngiltere nin ve ardından da Fransa, İspanya, Hollanda ve Brezilya nın Konfederasyon Devletleri ni herhangi bir tanıma bildiriminde bulunmaksızın bir tarafsızlık deklarasyonu ile tanımasıdır. 52 Savaşan taraf statüsünün tanınması geçici ve sınırlı bazı hukuksal sonuçlar doğurmaktadır. Bu hukuksal sonuçlar, savaşan taraf statüsünün ülke devleti tarafından tanınması halinde veya üçüncü devletler tarafından tanınması halinde farklıdır. Savaşan taraf statüsünün ülke devleti tarafından tanınması halinde, Uluslararası İnsancıl Hukuk un örfi kuralları uygulanacaktır. Asilerin uyruklukları devam etmekle birlikte, ülke devleti artık bunlara ulusal ceza kanunlarını değil; uluslararası nitelikteki silahlı çatışmalara ilişkin Uluslararası İnsancıl Hukuk kurallarını (jus in bello) uygulamak durumunda kalacaktır. 53 Öte yandan, hükümetin isyanı bastırması halinde, ayaklananların üçüncü devletler veya bunların uyruklarına karşı gerçekleştirmiş oldukları haksız fiillerden ülke devleti sorumlu tutulmayacaktır. 54 Görüldüğü üzere, böyle bir tanıma hükümetten ziyade açıkça ayaklananlar bakımından daha avantajlıdır. Zira devlet, asilerin kendisi ile aynı hak ve yükümlülüklere sahip olduğunu kabul etmiş olmaktadır. Böylece, tanıma ayaklananlara verilen bir ayrıcalık oluştururken aynı zamanda hükümet zayıflığının da bir göstergesi olmaktadır. Devletin bu statüyü tanımaktan elde ettiği tek çıkarı, teorik olarak, silahlı güçlerinin hem çatışmalar sırasında hem de ele geçirilmeleri halinde insancıl muamele görmeye yetkilendirilmiş olmasıdır. 55 Yüksek uygulama eşiği ve tanıma konusundaki koşullardaki belirsizlikler göz önünde bulundurulduğunda iç silahlı çatışma durumunu düzenleyen hukuksal rejim olarak, geleneksel Uluslararası Hukuk un açıkça yetersiz olduğu görülmektedir. Bununla birlikte insancıl normlara saygı gösterilmesini sağlamak için her iki tarafa da yükümlülük getiren ve Uluslararası Hukuk ta devlet egemenliğinin dokunulmazlığını aşındıran savaşan taraf statüsü doktrini, bütün eksik ve yetersizliklerine rağmen, iç silahlı çatışma durumlarını düzenleyen Uluslararası Hukuk un gelişimi aşamasında önemli bir başlangıç noktası teşkil etmektedir. 56 Belirtmek gerekir ki günümüzde, öncelikle ülke devletlerinin böyle tek taraflı bir bildirimde bulunmakta yarar görmemeleri, üçüncü devletlerin ise bir başka egemen devletin iç işlerine karışmakla suçlanmak istememeleri 24

Silahlı Çatışmalar Hukuku ve İnsan Hakları Hukuku Açısından Suriye İç Savaşının Analizi nedeni ile doktrin uygulanmamaktadır. Nitekim 1902 Boer Savaşı, meşru hükümet tarafından ülkedeki ayaklananlara savaşan taraf statüsünün tanımasının son örneği olmuştur. 57 1949 Cenevre Sözleşmeleri kaleme alınmadan önce iç silahlı çatışmalar Uluslararası Hukuk ta düzenlenmemişti. Uluslararası İnsancıl Hukuk un iç silahlı çatışma durumlarına uygulanması ancak iç çatışmaların esaslı bir biçimde uluslararası nitelikte bir silahlı çatışmaya yani bir savaş durumuna benzer olmasına bağlıydı. Ancak II. Dünya Savaşı sonrası dönemde silahlı çatışmalar hukuku alanında esaslı gelişmeler olmuştur. Uluslararası Kızılhaç Komitesi tarafından 1949 yılında düzenlenen Cenevre Diplomatik Konferansı nda dört tane sözleşme kabul edilmiştir. 12 Ağustos 1949 tarihli bu sözleşmeler şunlardır: I Sayılı Harp Halindeki Silahlı Kuvvetlerin Hasta ve Yaralıların Vaziyetlerinin Islahı Sözleşmesi; II Sayılı Silahlı Kuvvetlerin Denizdeki Hasta, Yaralı ve Kazazedelerinin Vaziyetlerinin Islahı Sözleşmesi; III Sayılı Harp Esirleri Hakkında Tatbik Edilecek Muameleye Dair Sözleşme; IV Sayılı Harp Zamanında Sivillerin Korunmasına Dair Sözleşme. 58 Bu sözleşmelerin hepsinde ortak olarak düzenlen 3. madde 63 hükümet temsilcisi tarafından kabul edilmiş ve uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmaları düzenleyen ilk hükümdür. 59 Ortak madde 3 Mini Sözleşme olarak isimlendirilmektedir. 60 Günümüzde uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmalar 1949 Cenevre Sözleşmeleri nin ortak madde 3 dışında, 1954 tarihli Silahlı Bir Çatışma Halinde Kültürel Değerlerin Korunmasına Dair La Haye Sözleşmesi nin 4. ve 19. maddelerinde 61 ; 1949 Cenevre Sözleşmeleri ne ek 1977 tarihli II Nolu Protokol de 62 ve 1998 Roma Statüsü madde 8 (2) (c-e) 63 de düzenlenmektedir. Bu düzenlemeleri kısaca değerlendirmek yararlı olacaktır: i) Uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışma, 1949 Cenevre Sözleşmeleri ortak madde 3 te şöyle tanımlanmıştır: Silahlı anlaşmazlığın Yüksek Akit Taraflar dan birinin toprakları üzerinde çıkması halinde, anlaşmazlığa taraf teşkil edenlerden her biri, en az olarak, aşağıdaki hükümleri uygulamakla mükellef olacaktır Ortak madde 3 bağlamında uluslararası nitelikte olmayan bir silahlı çatışmadan bahsedebilmek için iki ayrı kıstas öngörülmektedir. Bu kıstaslardan ilki, çatışmanın Yüksek Akit Taraflardan birinin toprakları-ülkesi üzerinde çıkmış olmasıdır. İkinci kıstas ise Yüksek Akit Tarafın ülkesi üzerinde bir silahlı çatışmanın çıkmış olmasıdır. Bilindiği gibi silahlı çatışma kavramının evrensel düzeyde kabul edilen bir tanımı henüz mevcut değildir. Bununla birlikte ortak madde 3 bağlamında uluslararası nitelikte olmayan bir silahlı çatışmadan bahsedildiğinde kimi özellikler taşıması gerekmektedir. Bu özellikler arasında asilerin silahlı bir çatışmaya taraf olabilmesi için belli düzeyde teşkilatlanmış olması gereklidir. Bu teşkilatlanma düzeyi en azından ortak madde 3 te öngörülen yükümlülükleri yerine getirebilme ölçüsünde olmalıdır. Yine asilerin ülkede belirgin bir toprak parçası üzerinde etkin denetim kurmuş olması gereklidir. Hükümetin asileri bastırmak için etkin bir direnişte bulunması ve bu maksatla düzenli ordu birliklerini kullanması gereklidir. Dilerse hükümet 25

Ankara Strateji Enstitüsü, Rapor No: 13-01 muhaliflere savaşan taraf statüsü de tanıyabilmektedir. Görüldüğü gibi ortak madde 3 eşkıyalık, sokak hareketleri ve terörizm gibi münferit ve öngörülmeyen şiddet olaylarını aşan fakat savaşan taraflık statüsünün tanınması ölçüsüne varmayan uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmalara uygulanmaktadır. 64 ii) 1949 Cenevre Sözleşmeleri ne ek 1977 tarihli II Numaralı Protokol çerçevesinde uluslararası nitelikte olmayan bir silahlı çatışma ise 1. maddede şu şekilde düzenlenmiştir: 1-12 Ağustos 1949 Cenevre Sözleşmeleri ortak madde 3 ü, mevcut koşullarını ya da uygulanmasını değiştirmeksizin geliştiren ve destekleyen bu Protokol, bir Yüksek Akit Tarafın ülkesinde; bu tarafın silahlı kuvvetleri ile sorumlu bir komutanın yönetiminde ülkesinin bir bölümünde sürekli ve düzenli (concerted) askeri harekât yürütmeye izin verecek ve bu Protokol ü uygulayacak düzeyde denetim sağlayan, ayrılıkçı silahlı kuvvetler ya da örgütlenmiş silahlı gruplar arasında cereyan edebilecek tüm silahlı çatışmalara uygulanacaktır. 2-Bu Protokol, silahlı çatışma olarak değerlendirilmeyen, sokak hareketleri, ayrı ayrı ve öngörülmeyen bir biçimde şiddet eylemleri ve benzeri öteki eylemler gibi iç gerginlikler ve iç karışıklıklar durumlarında uygulanmayacaktır. Görüldüğü gibi, 1977 tarihli II Nolu Ek Protokol ortak madde 3 ten farklı olarak yüksek yoğunluktaki silahlı çatışmalara uygulanmaktadır. 65 iii) 1998 Roma Statüsü md. 8 (2) (a-b) uluslararası nitelikteki silahlı çatışmaları; md. 8 (2) (c-e) ise uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmaları düzenleyerek uluslararası hukukta silahlı çatışmalar arasındaki geleneksel bölünmeyi kabul etmiştir. Bu durum uluslararası hukukta bu ayırımı yok etme ve bütün silahlı çatışmalara uygulanabilir yeknesak bir hukuk kurma eğilimi mevcutken geriye atılan bir adım niteliğinde görülmektedir. 66 1998 Roma Statüsü md. 8 (2) (f) de uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışma şöyle tanımlanmıştır: Paragraf 2, uluslararası karakterde olmayan silahlı çatışmalara uygulanır ve dolayısıyla gösteriler münferit ve zaman zaman meydana gelen şiddet hareketleri veya benzer nitelikteki diğer eylemler gibi iç karışıklıklara ve gerginliklere uygulanamaz. Bir devletin toprakları dâhilinde hükümet kurumları ile organize silahlı gruplar arasında ya da bu grupların kendi arasında meydana gelen uzun süreli silahlı çatışmalara uygulanır. Roma Statüsü madde 8 (2) (f) de yer alan bu tanım, uluslararası nitelikte olmayan silahlı çatışmanın pozitif bir tanımı olarak kabul edilen II Numaralı Ek Protokol md. 1 (1) den de farklılıklar göstermektedir. Roma Statüsü md. 8 (2) (f) deki tanımın, II Numaralı Ek Protokol den farklı olarak, ayrılıkçı silahlı kuvvetler ya da örgütlenmiş silahlı grupların sorumlu bir komutanın yönetiminde olma ve ülkesinin bir bölümünde sürekli ve düzenliplanlı askeri harekât yürütmeye izin verecek düzeyde denetim sağlama koşullarını içermediği görülmektedir. İç silahlı çatışmanın belirlenmesi için II Numaralı Ek Protokol ün gerektirdiği yoğunluk eşiğinin düşürülmüş olduğu göze çarpmaktadır. Roma Statüsü md. 8 (2) (f) çerçevesinde, çatışmada işlenen savaş suçlarının Uluslararası Ceza Mahkemesi nin yetki altına girmesi için ayrılıkçı silahlı kuvvetlerin ya da örgütlenmiş silahlı grupların, sorumlu bir komutanın yönetiminde olması ve ülkesinin bir bölümünde sürekli ve düzenli askeri harekât yürütmeye izin verecek düzeyde denetim sağlama- 26