7 DE. yapýlan basýn açýklamasýna göre 21 Ekim Pazar günü Karaburna ve Kýzýlaðýl Beldelerinde yapýlan referandum sonuçlarý:



Benzer belgeler
ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

Ücretlerin Bankalardan Ödenmesi Zorunlu Hale Getirilmiþtir

Sunuþ. Türk Tabipleri Birliði Merkez Konseyi

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz aralýk 2005/sayý 91 Kasým

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler *1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

.:: TÇÝD - Tüm Çeviri Ýþletmeleri Derneði ::.

Fiskomar. Baþarý Hikayesi

Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

Yükseköðretimin Finansmaný ve Finansman Yöntemlerinin Algýlanan Adalet Düzeyi: Sakarya Üniversitesi Paydaþ Görüþleri..64 Doç.Dr.



Gelir Vergisi Kesintisi

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz... nisan 2005/sayý 83

ERHAN KAMIŞLI H.Ö. SABANCI HOLDİNG ÇİMENTO GRUP BAŞKANI OLDU.

ALPER YILMAZ KIZILCAÞAR MAHALLESÝ MUHTAR ADAYI

ünite 3. Ýlkokullarla ilgili aþaðýdakilerden hangisi yapýlýr? Vatan ve ulus sevgisinin yerdir. 1. Okulun açýlýþ töreninde aþaðýdakilerden

ÝNSAN KAYNAKLARI VE EÐÝTÝM DAÝRE BAÞKANLIÐI

ÝÞÇÝ SAÐLIÐI VE ÝÞ GÜVENLÝÐÝ PROJESÝ

SSK Affý. Ýstanbul, 21 Temmuz 2008 Sirküler Numarasý : Elit /75. Sirküler

TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi Açýldý TOHAV'ýn mülteci ve sýðýnmacýlara yönelik devam ettirdiði çalýþmalar kapsamýnda açtýðý SURUÇ MÜLTECÝ DANIÞM


TOHAV Suruç Mülteci Danýþma Merkezi'nden Haberler 1 Þubat 2016 tarihinde faaliyetlerine baþlayan Suruç Mülteci Danýþma Merkezi; mülteci, sýðýnmacý ve

Dövize Endeksli Kredilerde KKDF

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar

ASÜD 06 Mart 2009'da 13 süt ve süt ürünleri üreticisi tarafýndan kuruldu. 110'a ulaþan üye sayýsý ile süt sektörünün en büyük ve en yetkili kuruluþudu


MALÝYE DERGÝSÝ ÝÇÝNDEKÝLER MALÝYE DERGÝSÝ. Ocak - Haziran 2008 Sayý 154


BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ


2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

Barodan Haberler. Edinilmiþ Mallara Katýlma Semineri (Akþehir) Anayasa Mahkemesine Bireysel Baþvuru Semineri. Türk Borçlar Kanunu Semineri

Vergi Usul Kanunu Ceza Hadleri

Kanguru Matematik Türkiye 2015


2 - Konuþmayý Yazýya Dökme


* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

T.C YARGITAY 9. HUKUK DAÝRESÝ Esas No : 2005 / Karar No : 2006 / 3456 Tarihi : KARAR ÖZETÝ : ALT ÝÞVEREN - ÇALIÞTIRACAK ÝÞÇÝ SAYISI

TOPLUMSAL SAÐLIK DÜZEYÝNÝN DURUMU: Türkiye Bunu Hak Etmiyor

BASIN AÇIKLAMALARI TMMOB EMO ADANA ÞUBESÝ 12. DÖNEM ÇALIÞMA RAPORU BASIN AÇIKLAMALARI

Faaliyet Raporu. Banvit Bandýrma Vitaminli Yem San. A.Þ. 01 Ocak - 30 Eylül 2010 Dönemi

MALÝYE DERGÝSÝ ULAKBÝM ISSN

Güvenliðe Açýlan Sosyal Pencere Projesi ODAK TOPLANTISI SONUÇ RAPORU

Saðlýk çalýþanlarý GöREV'de

2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor

SENDÝKAMIZDAN HABERLER

1. Nüfusun Yaþ Gruplarýna Daðýlýmý

..T.C. DANýÞTAY SEKiziNCi DAiRE Esas No : 2005/1614 Karar No : 2006/1140

ünite1 Sosyal Bilgiler

GRUP TOPLU ÝÞ SÖZLEÞMESÝ GÖRÜÞMELERÝNDE UYUÞMAZLIK

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý


OKUL ÖNCESÝ EÐÝTÝM KURUMLARI YÖNETMELÝÐÝNDE DEÐÝÞÝKLÝK YAPILMASINA D YÖNETMELÝK Çarþamba, 10 Eylül 2008

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA BÖLÜM

3. Tabloya göre aþaðýdaki grafiklerden hangi- si çizilemez?

Simge Özer Pýnarbaþý

YAZI ÝÞLERÝ KARARLAR VE TUTANAKLAR DAÝRE BAÞKANLIÐI

Konular 5. Eðitimde Kullanýlacak Araçlar 23. Örnek Çalýþtay Gündemi 29. Genel Bakýþ 7 Proje Yöneticilerinin Eðitimi 10

mmo bülteni mart 2005/sayý



Kanguru Matematik Türkiye 2017

Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / Sayýn Makina Üreticisi,

KOBÝ lerin iþ süreçlerini daha iyi yönetebilmeleri için

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz Basýnda Odamýz kasým 2005/sayý 90

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz Basýnda Odamýz eylül 2005/sayý 88 Aðustos 2005 Aðustos 2005 Aðustos

07 TEMMUZ 2010 ÇARŞAMBA 2010 İLK ÇEYREK BÜYÜME ORANI SAYI 10

Kýsa Çalýþma ve Kýsa Çalýþma Ödeneði


Kanguru Matematik Türkiye 2017

7. ÝTHÝB KUMAÞ TASARIM YARIÞMASI 2012

Laboratuvar Akreditasyon Baþkanlýðý Týbbi Laboratuvarlar

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

10. 4a5, 2b7 ve 1cd üç basamaklý sayýlardýr.

KAMU MALÝYESÝ. Konsolide bütçenin uygulama sonuçlarýna iliþkin bilgiler aþaðýdaki bölümlerde yer almýþtýr. KONSOLÝDE BÜTÇE ÝLE ÝLGÝLÝ ORANLAR (Yüzde)

25 Mart 2007 Kol Toplantýsý

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

Yat, Kotra Ve Her Türlü Motorlu Özel Tekneler Ýçin Geçerli Olan KDV Ve ÖTV Ora



5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

STAJ BÝLGÝLERÝ. Önemli Açýklamalar

FÝYATLAR A. FÝYATLARDAKÝ GENEL GÖRÜNÜM

DENEME Bu testte 40 soru bulunmaktadýr. 2. Bu testteki sorular matematiksel iliþkilerden yararlanma gücünü ölçmeye yöneliktir.

1. BÖLÜM. 4. Bilgi: Bir üçgende, iki kenarýn uzunluklarý toplamý üçüncü kenardan büyük, farký ise üçüncü kenardan küçüktür.

ÇALIùMA HAYATINA øløùkøn ANAYASA DEöøùøKLøKLERø "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasýnýn Bazý Maddelerinin Deðiþtirilmesi Hakkýnda Kanun" Av.

Ýstanbul hastanelerinde GREV!


Kanguru Matematik Türkiye 2017

DENEME Bu testte 40 soru bulunmaktadýr. 2. Bu testteki sorular matematiksel iliþkilerden yararlanma gücünü ölçmeye yöneliktir.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)


ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...

Dar Mükellef Kurumlara Yapýlan Ödemelerdeki Kurumlar Vergisi Kesintisi

DOÐALGAZ ÝÇ TESÝSAT MÜHENDÝS YETKÝLENDÝRME KURSU DÜZENLENDÝ

Transkript:

Bugün, 644 kiþinin hayatýný kaybettiði Van depreminin 1.yýl dönümü. 1 yýlda kent depremden çok olumsuz etkilenirken yýkýmýn yol açtýðý yaralar da halen sarýlamadý. EÐÝTÝMDE DEPREM DEVAM EDÝYOR Depremin üzerinden geçen bir yýla raðmen sorunlarýn çözülmediði alanlardan biri eðitim. Van Eðitim-Sen Þube Yöneticisi Þahin Berki ye 1 yýlýn ardýndan öðretmenlerin durumu nedir diye sorduk. Depremde yaþadýklarý travmayý üzerlerinden atamayan eðitim emekçilerinin depremden hemen sonra eðitim öðretime baþlamasýyla sýkýntýlarýn daha da arttýðýný belirten Berki Depremden dolayý psikolojik sýkýntý yaþayanlarýn il dýþý tayin hakkýna sahip olmasý gerektiðini, deprem tazminatýnýn diðer afet bölgelerinde olduðu gibi ilimizde de en az 2 yýl süreyle ödenmesi gerektiðini belirttik. yetkili kurumlardan olumlu yanýt alamadýk dedi. DÝSK, KESK, TTB ve TMMOB un çaðrýsýyla AKP protesto edildi Adaletsizliðe, haksýzlýða, iþsizliðe, pahalýlýk ve yoksulluða karþý ezilenlerin, haksýzlýða uðrayanlarýn sesi artýk bir çýðlýða dönüþmektedir diyen KESK, DÝSK, TMMOB ve TTB aldýðý ortak kararla, AKP hükümetinin izlediði emek karþýtý politikalarý ve dayatýlan savaþ politikalarýna karþý 20 Ekim 2012 tarihinde, Savaþ Ölüm, Açlýk, Yoksulluk, Ýþsizlik ve Zam Demektir! temasýyla ülke düzeyinde eylemler gerçekleþtirdi. Ankara da ki eylemde, savaþýn ölüm, açlýk, yoksulluk, iþsizlik ve zam olduðu vurgulandý Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri eyleme katýlým çaðrýsý talebi içinde belirlenen çerçeveye uygun bir þekilde, sadece bayrak ve flamalarýyla eyleme katýldý. 7 DE Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Nevþehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Filiz Kýlýç, bayramlarýn yardýmlaþmanýn ve dayanýþmanýn sembolü olduðunu söyledi. NEÜ Rektörü Prof. Dr. Filiz Kýlýç yaklaþan Kurban Bayramý dolayýsýyla bir mesaj yayýnladý. Mesajýnda bayramlarýn, yardýmlaþmanýn ve dayanýþmanýn en yüksek seviyeye ulaþtýðý önemli zaman dilimleri olduðunu belirten Prof. Dr. Kýlýç, milli, manevi ve kültürel deðerlerimizin geçmiþten bu güne taþýnmasýnda köprü görevi üstlenen bayramlarýn toplumumuzun kaynaþmasý ve unutulan deðerlerin yeniden hatýrlanmasý noktasýnda önemli bir rol üstlendiðini vurguladý. Prof. Dr. Kýlýç sözlerini daha sonra þöyle sürdürdü: "Milletimizin yüzyýllardýr sahip olduðu ve özenle koruduðu hoþgörü ve dayanýþma gibi deðerler, bayramlarýmýz sayesinde sürekli canlýlýðýný korumaktadýr. Manasý "yaklaþmak" olan Kurban Bayramý da birlik ve beraberliðin, sevgi ve saygýnýn, yardýmlaþma ve kardeþliðin adeta sembolü olmuþtur. Dargýnlarýn barýþtýðý, paylaþýmlarýn arttýðý ve hoþgörü kapýlarýnýn ardýna kadar açýldýðý bu zamanlarý, en güzel biçimde deðerlendirmek adýna Milletimizin ve Ýslâm âleminin Kurban Bayramýný kutlar; saðlýklý ve mutlu bir bayram geçirmemizi temenni ederim." Sulucakarahöyük/HACIBEKTAÞ Hasan KANKAL CHP nin iktidarýn nüfusu azalan Beldeleri Köy yapma kararýna karþý, ülke genelinde yaptýðý referandumda AKP iktidarýna oy veren belde seçmenleri de hayýr dedi. Nevþehir in diðer ilçelerinde olduðu gibi Hacýbektaþ ýn nüfusu azalan Karaburna ve Kýzýlaðýl Beldeleri nde 21 Ekim 2012 Pazar günü CHP Ýlçe örgütünün gerçekleþtirdiði referanduma AKP örgütleri destek vermemelerine raðmen MHP parti örgütlerinin destek verdiði gözlemci görevlendirdiði bildirildi. CHP Hacýbektaþ Ýlçe Baþkanlýðý ndan yapýlan basýn açýklamasýna göre 21 Ekim Pazar günü Karaburna ve Kýzýlaðýl Beldelerinde yapýlan referandum sonuçlarý: KARABURNA BELDESÝ Toplam Seçmen Sayýsý : 1105 Kullanýlan oy sayýsý : 872 Kullanýlmayan oy sayýsý : 233 (belde dýþýnda olduðu için referanduma katýlamayan seçmen) Belediyemiz Kapatýlmasýn diyen seçmen sayýsý : 859 Belediyemiz Kapatýlsýn diyen seçmen sayýsý : 13 KIZILAÐIL BELDESÝ Toplam Seçmen Sayýsý : 533 Kullanýlan oy sayýsý : 486 Kullanýlmayan oy sayýsý : 47 Belediyemiz Kapatýlmasýn diyen seçmen sayýsý : 481 Belediyemiz Kapatýlsýn diyen seçmen sayýsý : 5 Bitlis in Ahlat ilçesinin ekonomisine önemli katký saðlayan patates üreticileri, yaþanan pazar sorununun kendilerini olumsuz etkilediðini belirtiyor. Nevþehir le birlikte 6 farklý ilden Bitlis e gelen iþçiler bu krizden olumsuz etkileniyor. Patates üreticileri, yaþanan pazar sýkýntýsý nedeniyle ürünlerinin ellerinde kaldýðýný, patateslerini her gün kamyonlarla çöpe döktüklerini ifade ederek, pazar sorununun aþýlmasý için yetkililerden yardým beklediklerini belirten bir basýn açýklamasý yaptý.

Aleviler zincirler halinde çeþitli eylemlilikler yürütüyorlar. Türkiye de yaptýklarýnýn benzerini þimdi de AB kapýsýnda, Strasburg ta tekrarlýyorlar. Bu gittikçe geniþleyecek bir eylemlilik sürecidir. Alevilerin yürüttüðü eylemlilik birçok beklentiyi taþýyan bir manifesto içermesi yanýnda, gayet açýk bir gerekçe de dile getiriliyor: Ayrýmcýlýða son. AB raporlarýna da girdiði gibi, Türkiye nin ayrýmcýlýk içerikli dosyasý hayli kabarýk. Ayrýmcýlýk, AKP Hükümeti nin önünde önemli bir yara olarak duruyor, epey de duracaða benziyor. Ýþler böyle giderse, belki de nice hükümetler gelip geçecek. Ayrýmcýlýkla ilgili sorunlarý sadece Aleviler yaþamýyor. Ayrýmcýlýða uðrayan kesimler Ayrýmcýlýkla Mücadele ve Eþitlik Kanunu taslaðýnýn 2. maddesinde geniþçe yer almaktadýr. Buna göre bu yasa cinsiyet, ýrk, renk, dil, din, inanç, etnik köken, felsefi ve siyasi görüþ, sosyal statü, medeni hal, saðlýk durumu, özürlülük, yaþ ve benzeri temellere dayanan birçok kesimi ilgilendiriyor. Alevilerin karþýlaþtýðý ayrýmcýlýklar diðer kesimlerde olduðu gibi toplumsal eþitsizlikler, bilinç ve önyargý ile ilgili olduðu kadar, Anayasal gerekçelere de dayanýyor. Bu amaçla son zamanlarda Ayrýmcýlýkla Mücadele ve Eþitlik Kanunu Tasarý Taslaðý epey önem taþýyor ve çeþitli çözümler içeriyor. Lakin bu yasa taslaðý ne çýkýyor, ne de açýktan tartýþýlýyor. Bu yasa çýkmadan da Türkiye de bir bilinç oluþturmak, önyargýlarý kýrmak ne yazýk ki pek olasý deðil. Alevilerin yer aldýðý bu tartýþmada, ek önemli bir sorun ise Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý nýn çalýþmalarý ve tutumlarý ile bu yasanýn kapsamýný týkamasýdýr. Diyanet in tavrý ve belirleyiciliði, taslaðýn 7. maddesinin (e) bendinde gizlidir. Bu Kanun kapsamýnda ayrýmcýlýk sayýlmayan haller ve istisnalar sýralanýrken, Bir dine ait kurumda, din hizmeti veya o dine iliþkin eðitim ve öðretim vermek üzere sadece o dine mensup kiþilerin istihdamý bendi oluþturularak yeni bir tartýþmaya yol açýlmaktadýr. Bu madde dini inançlarýn ayrýmcýlýk üretmesinin önüne geçmeye ve her inancýn kendi inancýndan olanla bazý hizmetleri yürütmesini kapsamaktadýr. Ancak, Alevilerin durumun bu madde ile epey karýþmakta ve külliyen bir savsaklamaya taþýnmaktadýr. Bunun gerekçesi ilgili yasa taslaðýnda yer alan: Ancak, eþitsizlikleri ortadan kaldýrmak, meslekte aranan zorunlu nitelikleri saðlamak ve belli bir dine iliþkin din hizmeti veren eðitimöðretim kurumlarýna sadece o dine mensup kiþilerin kabul etmek için yapýlacak farklý muamele, ayrýmcýlýk sayýlamayacak. Ýbaresi, Alevilerin -iþte tam da þu dönemde- Ayrýmcýlýk yasaklansýn yönlü mücadelesinin önüne set çeken yeni bir kuþatmayý içermektedir. Diyanet Ýþleri Baþkaný bu nedenle her vesileyle nabýz yoklamakta; Alevilere çeþitli tavsiye ve açýklamalarda bulunmaktadýr. Ayrýmcýlýkla Mücadele ve Eþitlik Kanunu bu kadar tartýþýlýrken, Diyanet Ýþleri Baþkaný Mehmet Görmez neyin mücadelesini veriyor ola ki. Anlaþýlan bazý sorunlar çözülmeden veya kabulü netleþmeden bu yasa çýk(a)mayacak. Bu da tartýþmanýn nerede týkandýðýný gösteriyor. Öncelikle Baþkan ýn da ifade ettiði gibi, Alevilik meselesini sürekli Diyanet üzerinden tartýþmanýn, sorunu çözmekten ziyade, sorunun derinleþmesine psikolojik katký yaptýðý ortadadýr. Görmez diyor ki, ''Bu baðlamda yapýlan tartýþmanýn içinde biz Diyanet'i bundan böyle görmek mümkün olmayacaktýr. Bu yapýcý bir tartýþma deðildir. Aksine Alevilik üzerinde konuþarak farklý siyasi mühendislik hesaplarýna katký yapýldýðý izlenimi doðurmaktadýr. Sorunlar çözüme kavuþturulmak için konuþulur. Yoksa sorunlarý konuþarak toplumsal bir yara oluþturularak derinleþtirilmez. Bu afilli sözleri söyleyen Görmez, sözlerinin devamýný ise dam üstünde saksaðan vur beline kazmayý biçiminde tamamlýyor. Ne demek istediði karýþýyor. Ancak biz anlýyoruz onu. Bu ülkenin insaný olup da, bu konuþmanýn ne demek olduðunu anlamamak mümkün mü? Örneðin, Kendisini Ýslam'ýn içinde görerek inancýný yaþamak isteyen herkes muhteremdir diyor. Muhterem Görmez, aslýnda þunu demek istiyor ve diyor da; Alevilik Ýslam'ýn yoludur. Herhalde hiç bir can buna 'hayýr' diyemez. Biz diyoruz ki herhangi birisi, 'Alevilik Ýslam'ýn dýþýnda' derse karþýsýnda bizi bulur. Saðolsun Görmez Alevileri bu Kanunun 2. maddenin (i) bendi olan nefret söylemi nden kurtarýyor, ancak onlarý yeni bir bataða çekiyor. Bu da: Ayrýmcýlýk sayýlmayan haller ve istisnalar da yer alan ve ifade ettiðimiz gibi (e) bendidir. Bu durum bir yanýyla Alevileri uluslararasý insan haklarý hukukuna yakýna çekerken, bir yanýyla da onlarýn aleyhine bir noktaya götürüyor. Halbuki Alevilerin yaþadýðý sorunlar ve eþitsizlik, Avrupa Komisyonu nun 2012 Türkiye Ýlerleme Raporu nda Düþünce, Din ve Vicdan Özgürlüðü baþlýðý altýnda satýr satýr yer aldý. Raporda, 2009 da baþlatýlan açýlým sürecinin sürdürülemediði vurgulandý ve cemevlerinin hâlâ tanýnmadýðý na dikkat çekti. Görmez ne diyor, cemevi ile camiyi karýþtýrmayalým. Aleviler camiye de giderler. Diyanet Ýþleri Baþkaný Alevilere sözde havuç gösterirken, onlarý Ýslam dairesinde ele alýrken, onlarýn bu Ayrýmcýlýk yasasý çerçevesinde nasýl koþulla karþý karþýya gelecekleri konusunda kimse uyarmýyor. Halbuki herþey ortada, bu ayrýmcýlýk düzenlemesi bu haliyle Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý nýn doðrudan Alevilere müdahale etmesini getirecek: Eðer ki Aleviler kendilerini Ýslam dairesi içinde sayarlarsa. Eðer ki böyle yapýlmaya kalkýlýrsa, bu yapýlanlar, havuç ile sopa hikayesi deðil midir? Bu nedenle Aleviler 8 Kasým 2009 dan baþlayarak "Ayrýmcýlýða karþý eþit yurttaþlýk hakký" istiyorlar. Ancak talepleri arasýnda Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý nýn kaldýrýlmasý da talep ediliyor. Bu "Ayrýmcýlýða karþý eþit yurttaþlýk hakký" talebi en son 7 Ekim 2012 de Ankara da, 20 Ekim 2012 de ise Strasbourg Avrupa Parlementosu önünde devam edecek: Ayrýmcýlýða, Asimilasyona ve Savaþa Hayýr. Güney Afrika'daki ýrkçý apartheid rejiminde ömrünü geçiren ve ayrýmcýlýk konusunda tecrübeli olan Navi Pillay bakýn ne diyor; Ayrýmcýlýðýn hiçbir sosyal manasý yoktur, hiçbir ahlaki manasý yoktur ve hiçbir ekonomik manasý yoktur. Aslýna bakacak olursak ayrýmcýlýðýn hiçbir manasý yoktur." Dünya daki ve Türkiye'deki ayrýmcýlýk sorunu ciddi boyutlara yükselmesi nedeniyle BM Ýnsan Haklarý Yüksek Komiserliði "ayrýmcýlýðý sona erdir, çeþitliliði kucakla" sloganýyla, 10 Aralýk 2009 Ýnsan Haklarý Günü nde ayrýmcýlýðýn önlenmesine odaklanmasýna yönelen bir çalýþma baþlattý. Aleviler ayný dönemlerden baþlayarak 8 Kasým 2009 da "ayrýmcýlýða karþý eþit yurttaþlýk" talep etmeye baþladýlar. Aleviler iþte bu noktadan baþlayarak AKP Hükümeti nin bu uluslararasý demokratik talebe uymasýný, Diyanet in ise Alevilerin peþini býrakmasýný istiyor. Ýþin aslý bu kadar açýk. Bugün, 644 kiþinin hayatýný kaybettiði Van depreminin 1.yýl dönümü. 1 yýlda kent depremden çok olumsuz etkilenirken yýkýmýn yol açtýðý yaralar da halen sarýlamadý. EÐÝTÝMDE DEPREM DEVAM EDÝYOR Depremin üzerinden geçen bir yýla raðmen sorunlarýn çözülmediði alanlardan biri eðitim. Van Eðitim-Sen Þube Yöneticisi Þahin Berki ye 1 yýlýn ardýndan öðretmenlerin durumu nedir diye sorduk. Depremde yaþadýklarý travmayý üzerlerinden atamayan eðitim emekçilerinin depremden hemen sonra eðitim öðretime baþlamasýyla sýkýntýlarýn daha da arttýðýný belirten Berki Depremden dolayý psikolojik sýkýntý yaþayanlarýn il dýþý tayin hakkýna sahip olmasý gerektiðini, deprem tazminatýnýn diðer afet bölgelerinde olduðu gibi ilimizde de en az 2 yýl süreyle ödenmesi gerektiðini belirttik. yetkili kurumlardan olumlu yanýt alamadýk dedi. GÜÇLENDÝRME ÇALIÞMASI BÝTMEDÝ Depremin ardýndan, geçtiðimiz dönem gruplar halinde yirmi günlük eðitime tabi tutulan Van Yüzüncü Yýl Üniversitesi nde güçlendirme çalýþmalarý Eylül ayýnda baþladý. Akademik takvimde 26 Eylül olarak açýlacaðý duyurulan üniversite, güçlendirme çalýþmalarý gerekçe gösterilerek 30 Ekim tarihine ertelenmiþti. Güçlendirme çalýþmalarý devam ediyor. Geçtiðimiz günlerde Twitter hesabýndan açýklama yapan Rektör Prof. Dr. Peyami Battal, üniversitenin açýlýþ tarihinde erteleme yapýlmayacaðýný 30 Ekimde yeni eðitim öðretim yýlýna baþlanacaðýný söyledi. SAÐLIKTA DURUM VAHÝM Saðlýk alanýnda da vaziyet içler acýsý. Gazetemize konuþan SES Van Þube Baþkaný Yýlmaz Berki durumu þöyle özetledi: "Depremde birkaç hastane yýkýldý. Tüm hastaneler boþaltýlarak, tek bir hastanede birleþtirildi. Bu da büyük sýkýntý yaratýyordu. Bir plan ve program çerçevesinde yürüyen saðlýk hizmeti yok. Edremit te bulunan ve bölge geneline hizmet veren, Yüksek Ýhtisas Hastanesi saðlam olduðu halde deprem bahane edilerek kapatýldý. Saðlýk alanýnda hiçbir sorun çözülmedi. Büyük sýkýntýlar yaþayan personel tayin isteyip gidiyor. Bakanlar ve hükümet Van a gelip açýlýþ yapýp gidiyorlar ama bunlar hep göstermelik. Depremin üzerinden bir yýl geçmesine raðmen gözle görülür bir iyileþme, düzelme yok." ESNAFIN ZARARI KARÞILANMADI Depremden en fazla zarar gören kesimlerden biri de küçük esnaf. Esnafýn çoðu depremden sonra aylarca iþyerlerini kapatmak zorunda kaldý. Büyük çoðunluðu kredi yardýmýndan yararlanamadý. Van Esnaf ve Sanatkar Odalar Birliði Baþkaný Faruk Alpaslan 40 bin esnafýmýz var ama sadece 4 bin tanesi kredi alabilmiþ. Bankalar kredi konusunda o kadar seçici davrandý ki kredi ödeyebilecek esnaflara krediler verildi. Ancak bilançosu iyi olmayan esnaflara kredi verilmedi ve onlar da maðdur edildi. Kelime oyunlarýna geldik. Kredi Garanti Fonu kredilerin yüzde 80 ine kefil olduðunu açýkladý ama hiçbirine kefil olmadý. Ey devlet hani sen maðdur olana da verecektin demiþti. KONUT KÝRALARI TAVAN YAPTI Van'da kiralar son 1 yýlda tavana vurdu. Emlakçýlar Derneði Baþkan Yardýmcýsý Yusuf Zorba, Az hasarlý evler ilgi gördü. Ev sahipleri bunu fýrsata dönüþtürüp, kiralarý iki hatta üç katýna çýkardý. Artýþlar denetlenmediði için halk maðdur oldu diyor. TOKÝ konutlarýnýn çok düþük maliyetle yapýldýðýný söyleyen Zorba, Devlet doðal afeti bile ekonomik ranta dönüþtürdü. Konutlarý 32 bin liraya mal ettiler, 110 bin liraya mal ettik. Bir de indirim yapýp size 75 bin liraya veriyoruz diyerek halký kandýrýyorlar þeklinde konuþtu. Kiracý Fettah Sar Ev sahipleri de fýrsatçý oldu. Depremden önce 400 liraya oturuyordum þimdi 550 liraya diyor. AFET RANTA DÖNÜÞTÜ Devletin birçok vaadi vardý. Ama hiç bir þey zamanýnda yapýlmadý diyen TMMOB Van Ýl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Þemsettin Bakýr, TOKÝ lerin içinde çok eksik var. Çevre düzenlemesinden, altyapý sorunlarýna kadar tam bir felaket. Konutlarýn büyük bir bölümünde su sorunu yaþanacak. TOKÝ lerin yapýldýðý yerde su yok. Gürpýnar dan gelecek su verilecek, ama onun ne zaman yapýlacaðý meçhul. Okullarýn çoðunda yeni yeni güçlendirme çalýþmalarý yapýlýyor. Beþ okul bir olmuþ iç içe ders görüyor. Böyle bir rezalet görülmemiþtir. Büyük bir sýkýntý var, ama hayat güllük gülistanlýkmýþ gibi gösteriliyor. TOKÝ burada vatandaþýn sýrtýndan para kazanýyor. Afeti ranta dönüþtürdüler dedi. TOPLANAN 200 MÝLYON TL NE OLDU? Depremzedelere TOKÝ evlerinin parayla satýlýyor olmasý þu soruyu gündeme getirdi: Van depremi sonrasýnda baþlatýlan yardým kampanyalarýnda toplanan 200 milyon lira ne oldu? Baþbakanlýk Afet ve Acil Durum Yönetimi Baþkanlýðý sitesinde yer alan bilgiye göre Van depremi yardým kampanyalarýnda toplanan tutarlar þöyle: Baþbakanlýk AFAD 132 milyon TL, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý (Türk Diyanet Vakfý nýn Topladýðý 1 Milyon TL Dahil) 27 milyon TL, Kýzýlay 41 Milyon TL DEPREMZEDEYE GAZ VE COP Çetin kýþ þartlarýna raðmen Van halký günlerce park ve yol kenarlarýnda sarýldýklarý battaniyelerle yaþam mücadelesi verdi. AFAD önünde toplanan ve çadýr isteyenlere polisler defalarca gaz bombasý ve tazyikli suyla müdahale etti. Maddi durumu kenti terketmeye elverenler gitti, bu imkaný olmayanlar ise barakalarda yaþam mücadelesi verdi. Kýþ ortasýnda hükümet sadece yazlýk çadýrlardan oluþan çadýr kentler kurdu. BAKAN EN GÜVENLÝ YER VAN DEMÝÞTÝ Erciþ depreminden sonra Çevre ve Þehircilik Bakaný Erdoðan Bayraktar ýn Bugün itibariyle diyebilirim ki; deprem açýsýndan en güvenilir yer Van ve Erciþ tir sözleri ve bazý yetkililerin, Artýk deprem olmaz, Van güvenli açýklamalarýnýn ardýndan birçok kiþi evlerine dönmüþtü. Ancak kýsa bir süre sonra, 9 Kasýmda merkezi Edremit olan 5.6 þiddetindeki deprem Van ý yine sallamýþtý. Bu deprem de büyük yýkýmlara neden oldu. Yýkýlan Bayram Otel de gazeteciler Cem Emir, Sabahattin Yýlmaz ve yardým için ülkesinden Van a gelen Dr. Miyazaki Atsuþi nin de aralarýnda olduðu 20 kiþi can verdi. YAZLIK ÇADIRLARDA YANARAK ÖLDÜLER Uzun süre bir çadýra bile ulaþýlamamasýna tepkiler artýnca, Van a çok sayýda çadýr gönderilmiþ, fakat Kýzýlay üzerinden daðýtýlan yazlýk çadýrlarda kýþýn yaþamak büyük bir çileye dönüþmüþtü. Bu nedenle birçok kiþi çadýrlara soba kurdu. Kurulan sobalar ise ölüm getirdi. Kýþ boyunca hem çadýr kentlerde hem de mahalle aralarýnda 200 e yakýn çadýrda yangýn çýktý. Yangýnlarda çoðunluðu 3 ila 7 yaþ arasýndaki çocuklar olan 11 kiþi yaþamýný yitirdi. (Evrensel)

Sulucakarahöyük/KAPADOKYA Cuma Onur ÞAHÝN Duygudurum Vakfý tarafýndan TÜBÝTAK ýn katkýlarý ile gerçekleþtirilen ''Bipolar Bozukluk: Kapadokya'dan Milenyum Notlarý'' isimli uluslar arasý toplantý Nevþehir in Avanos ilçesinde gerçekleþtiriliyor. Türkiye nin yaný sýra çeþitli Avrupa ülkelerinden ABD den 45 bilim adamýnýn katýlýmý ile Hilton Hotel de baþlayan ''Bipolar Bozukluk: Kapadokya'dan Milenyum Notlarý'' konulu toplantý öncesinde bir basýn toplantýsý düzenlendi. Ýzmir 9 Eylül Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalý öðretim üyesi ve Duygudurum Vakfý Baþkaný Prof.Dr. Ayþegül Yýldýz, herkesin aslýnda dönem dönem dalgalanmasýný hissettiði duygu durumuyla ilgili hastalýk düzeyinde veya yardým alacak düzeyde dalgalanmalara yardým etmek, bununla iliþkili duygu durum bozukluklarýna eþlik ederek ortaya çýkan intihar olaylarýný incelemek için bir vakýf çatýsý altýnda çalýþmalar yapmaya baþladýklarýný belirtti. Duygudurum ile ilgili Bipolar bozukluklarý dünyada ilk kez tanýmlayan ve Hipokrat ýn da öðrencisi olan Kapadokyalý Aretaeus `un doðup yaþadýðý bu topraklarda, vakfýn da ilk aktivitesi olarak bilimsel olarak deðerlendirmek amacýyla böyle bir bilimsel çalýþma yapmayý uygun gördüklerini anlatan Yýldýz, bu hastalýðýn doðduðu topraklarda bilim adamlarý ile bilgi alýþveriþini geliþtirmek ve bundan sonra ayný yoðunlukta ayný dirsek temasýyla dünyayla birlikte çalýþmalarýmýza devam edeceklerini kaydetti. Depresyonun dünya sýklýðýnýn Türkiye de de ayný paralelde olduðunu vurgulayan Kýlýç: "Depresyonun dünyadaki sýklýðý yüzde 20, ülkemizde de bu durumla ayný. Ýki uçlu dediðimiz dalgalanmalar dünyada yüzde 4.4, ikisi birlikte yüzde 24.4 yani, her 4 kiþiden biri bu duygu durum dalgalanmalarýný aslýnda bizim psikiyatristler olarak önemli gördüðümüz ve klinik açýdan anlamlý bulduðumuz düzeyde yaþýyorlar.bu duygu durum bozukluðu yaþayan insanlarýnda yüzde 25'i de hayatlarýn bir bölümünde intihar teþebbüsünde bulunuyorlar.ýntihar teþebbüsünde bulunanlarýnda yüzde 15'i maalesef bunu baþarýyorlar. dolayýsýyla tek sebep olmamasýna raðmen duygu durum bozukluklarýnýn intihar olgusuna katkýsý çok önemli ve diðer taraftan intiharla ilgili dünyada 50 yýlda intihar olgusunun yüzde 60 oranýnda artmýþ olmasý bununla iliþkili eskiden yaþlý erkek ölüm sebebi arasýndayken, þu anda genç ölümler arasýnda 3.'cü sýraya yükselmiþ olmasý ve hem 15-29 yaþ arasýnda hem de 15-45 yaþ arasýnda trafik kazalarýndan sonra 3'cü sýrada yer almasý nedeniyle çok dikkat çekici."diye konuþtu. Ýntiharlardaki ciddi artýþlar karþýsýnda bir dizi bilimsel çalýþmalarýn yapýldýðýný aktaran Duygudurum Vakfý Baþkaný Prof.Dr. Ayþegül Yýldýz, bununla ilgili tüm dünya genelinde bir dizi toplantýlar yapýldýðýný ifade etti. Yýldýz " 2007'de 105 ülkenin katýldýðý uluslararasý intiharý tespit etme ve önleme programý gerçekleþtirildi ve maalesef Türkiye o ülkeler arasýnda deðildi,tabi bunun bir kaç sebebi var. Burada bizim kültürümüz ve tarihimiz devreye giriyor 2 bin yýl az bir zaman deðil yani 2 bin yýl önce bu aslýnda bu topraklarda Kapadokyalý olan ve Hipokrat ýn öðrencisi bir hekim tarafýndan Mani'nin ve Melankoli'nin ayný insanda olabileceði tanýmlanýyor. Bir gözlemleme ve bunu bilimsel bir þekilde dile getirme nasýl bir fark yaratýyor? Bunun dýþýnda M.Ö. 5.'ci yüzyýlda Hipokrat, mani ve melankoliyi tanýmlamýþ ama ayrý insanlarda tanýmlamýþ ve arada Anadolu'nun tarihi var, 2 bin yýllýk tarih var bu tarihin önemli bir kýsmýný da Osmanlý tarihi oluþturuyor ve bu tarih içinde Avrupa'da ve ABD'de etnik amaçlarla, siyasi amaçlarla bazen ekonomik amaçlarla akýl hastalarý maalesef bazen `içine þeytan girdi ruh hasta olamayacaðýna göre kötü bir dýþ gücün etkisi var sanýsýyla bu insanlar idam edilmiþ, asýlmýþ, yakýlmýþ.ýçine cadý girdi diye muamele görmüþ keza kýsýrlaþtýrýlmýþ, bunlar ari ýrk diye ama Anadolu tarihine baktýðýmýzda müzikle açýk hava ile ve inançla tedavi edip psikiyatrik hastalara hem kötü muamele yapýlmadýðý gibi rehabilitasyon gündeme gelmiþ. Onun için tüm dünyaya bu tarihi hatýrlatmakta önemli bu kültürün bu topraklarýn bize bir armaðaný."dedi. Uluslar arasý toplantýya Harvard Üniversitesinden katýlan Prof Dr. Gray Sachs de, iki uçlu duygu durum bozukluðunun tanýmlandýðý Kapadokya'da bu konudaki uzmanlarýn bir araya geldiði ve özellikle bu ülkeye gelerek bu konun çok sayýda konusunda uzmanlarla ele alýnmýþ olmasýndan ve Türkiye'yi görmekten dolayý çok mutlu olduðunu ifade etti. ABD de yaptýðý klinik çalýþmalarýna iliþkin olarak bilgiler veren Sachs "Geliþtirilen bir ilacýn etkili olup olmadýðýný görmek için klinik araþtýrmalar yapýlýyor. Bu araþtýrmalar çok önemli araþtýrmanýn sonucunu etkili hale getirmek için hastanýn verdiði yanýtlarýn ne kadar doðru olduðunu tekrar test etmek için geliþtirilen bir program bu önce klinisyeni yanýtlýyor ardýndan bilgisayarý yanýtlýyor ve buna göre de yanýtlarýn ve hastalýðýn ilerlemesinin ne kadar gerçekleþtiði görülüyor bu klinik araþtýrmalarý için. Ama asýl önemli olan tarafý bilgisayarla oluþturulan bu programý hasta evine götürebiliyor ve hasta evde bunu yanýtlayarak ona bakým veren hekiminin her an durumunun farkýnda olmasýný saðlýyor. haberdar olunduðunda düzelmeyen hastaya anýnda müdahale þansýmýz oluyor daha iyi yanýt ve daha iyi tedavi etme þansýmýz oluyor" dedi. Psikiyatrist Prof Dr Nesrin Dilbaz da, tarihte ilk kez Bipolari iki uçlu duygu durum bozukluðunun Kapadokya'da Aretaeus tarafýndan tanýmlandýðýný belirterek "Bipolarýn tarihinden konuþulurken tüm dünyada Aretaeus'dan söz ediliyor onun için bizde dünyadaki en üstte gelen akademisyenleri bir araya toplayarak hem ülkemizi tanýmlarý hem de bundan sonra bir çok insana hastalýðýn nerede doðduðunu daha iyi tanýtýlmasýný amaçladýk.tabi en önemli kýsmý da ülkemizde de çalýþan en önemli uzman olan hekimleri de bir araya getirerek gerçek bir deneyim ve bilgi transferi yapýlýyor eminim ki bundan sonra ülkemizdeki hastalarýnda daha iyi daha kaliteli almalarýný saðlayacaklar" þeklinde konuþtu. Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Hüseyin KAÝM Ýþ-Kur hizmetlerinden vatandaþýn yerinde yararlanmalarýný saðlamak için Ýþkur ile belediyeler arasýnda protokol imzalanýyor. Ýþ-Kur Müdürü Ýlhan Temel yaptýðý açýklamada, imzalanan protokolle vatandaþlarýn Ýþkur kamu hizmetlerine daha kolay ve hýzlý bir þekilde ulaþabilecekleri ve bu sayede hizmetlerin daha fazla kiþiye etkin ve hýzlý bir þekilde ulaþacaðýný söyledi. Ýmzalanan protokol sonucu belediyelerden de e-iskur portalýna ulaþým saðlanacaðýný ve iþ arayanlarýn kaydýný almak, kayýtlarýný güncellemek, iþ arayanlarýn profiline, niteliklerine uygun iþleri sorgulayabilmek, iþ baþvurusu almak, iþsizlik sigortasý baþvurularýný sisteme kayýt etmek, Ýþgücü eðitim programlarýný sorgulayarak, vatandaþý uygun eðitim programlarýna yönlendirmek gibi daha birçok hizmetin yerinde verilmiþ olacaðýný kaydeden Temel, "Protokol dahilinde Ýþkur ile ilgili iþlemlerin belediye bünyesinde görevlendirilen bir personel aracýlýðý ile sürdürülmesi saðlanmaktadýr. Vatandaþa sunulan hizmetten kesinlikle hiçbir ücret talep edilmemektedir. Nevþehir Çalýþma ve Ýþ Kurumu Acýgöl, Karapýnar ve Karacaþar la birlikte bu yýl en az 3 belediye ile daha protokol yaparak, hizmet noktasý sayýsýný arttýrmayý planlýyor" dedi.

Gezegen ölçeðinde düþünürsek, bir kimyasal maddenin zararlý etkisi, sadece uygulandýðý bölge ile sýnýrlý kalmaz; kimyasal moleküller sýnýr tanýmaz. Gezegendeki kimyasal döngüler vasýtasý ile zaman içinde her yere yayýlýrlar. Esasen gýdalara insani faaliyetler veya çevre kirlenmesi vasýtasýyla bulaþan zehirli maddelerin tamamýný analiz etmek de imkânsýzdýr. Yöntemlerimiz yetersizdir. Konuya biraz açýklýk getirmek gerekirse, kalýntý maddelerinin analizinde çeþitli analitik cihazlar kullanýlýr. Bu cihazlar, gýdada hangi toksik kimyasallarýn ne miktarda var olduðunu tespit edebilmelidir. Buradaki ilginç durum þudur: Cihazlarýn tespit yapabilme yeteneðinin veya hassasiyetlerinin artýþý ile gýdalarda varlýðýný araþtýrdýðýmýz kalýntý maddelerinin sayýsýnýn artýþý arasýnda sýký bir iliþki vardýr. Yani, daha hassas cihazlar kullandýkça daha önce varlýðýndan haberdar olmadýðýmýz ama zehirli etkileri olan yeni kimyasal maddeler keþfediyoruz. Yani, bu kimyasal maddeleri tespit edebilen bir cihaz veya yöntem geliþtirmeden önce de bu maddeler yediðimiz gýda ürünlerinde vardý, sadece farkýnda deðildik. Bazen, zehirli olmadýðý sanýlan bazý kimyasal maddelerin çok zararlý olduðu anlaþýlýyor. Örneðin bazý pestisitler, gýda ürününde zaman içinde çok daha zararlý kimyasal yapýlara dönüþebiliyor. Bunlarýn hepsi gözlenen olaylardýr. Yöntemlerimiz yetersizdir, doðru. Hem de çok yetersiz. Ancak buna raðmen her þeyi biliyor ve kontrol edebiliyor gibi davranýyoruz. Bu tam bir aldatmacadýr. Küresel ýsýnmanýn etkisi Küresel ýsýnma artýk bir tehdit deðil bir vakýadýr. Yaþadýðýmýz çað küresel ýsýnma çaðý. Dünya genelinde kullanýlan pestisitler, tohumlar, gübreler, genetiði deðiþtirilmiþ organizmalar vs ile yürütülen tarýmsal faaliyetler ve bu yapýya eklemlenmiþ gýda sanayii ile gýda üretim faaliyetlerimiz küresel ýsýnma sorununun en önemli kaynaklarýndan biri haline dönüþmüþtür. Üstelik bu durumdan bir kaçýþ veya geriye dönüþ olanaðý da pek mümkün görünmemektedir. Örneðin, önümüzdeki 50 yýl içinde dünyada pestisit kullanýmýnýn azalmayacaðý, tam aksine artacaðý öngörülmektedir. Küresel ýsýnma nedeni ile deðiþecek sýcaklýk ile yaðýþ rejimlerinin tarýmsal ürünlerde salgýn þeklinde hastalýklara ve ürün zararlýlarý ile yabani otlarda aþýrý artýþlara neden olacaðý, bu nedenle de pestisit kullanýmýnýn zorunlu olarak artacaðý tahmin edilmektedir (Kavnakça 4). Artan sýcaklýklar nedeniyle ürün verimliliklerinde düþmeler (Kaynakça 5) olacaðý için elde mevcut ürünleri korumak amacýyla daha çok pestisit kullanmak zorunda kalacaðýmýz da açýktýr. Sonuç olarak, bu durum çevre ve insan saðlýðý için olasý riskleri arttýracaktýr. Bu kötüye gidiþe engel olabilmek pek mümkün görünmese de tarýmda kimyasal madde kullanýmýnýn gerekliliðini tartýþmalý hale getirmek bir gerekliliktir. Pestisitlerin kullanýlmasýnýn gereklilik olduðunu savunan görüþ iki ana argümana dayanýr: Bunlardan biri pestisitlerin insan ile çevre saðlýðýna zarar vermediði ve diðeri ise sürekli artan dünya nüfusunu besleyebilmek veya açlýkla mücadele edebilmek için pestisitler gibi ürün verimliliðini arttýran kimyasallarý kullanmanýn bir zorunluluk olduðudur. Aslýnda her iki argüman da doðru deðildir ve tarýmda pestisit kullanýmýný rasyonalize etmek için sýklýkla dile getirilen argümanlar olmanýn ötesinde, bir iþleve de sahip deðildir. Pestisitlerin saðlýða zararlý olmadýðý argümanýný öne sürenlere göre, bu konuda yapýlmýþ toksikolojik testler güvenilirdir. Toksikolojik testlerde en temelde, bir gýda ürününde bulunan bir toksik kimyasalýn hangi miktarý aþarsa saðlýða zarar vereceði belirlenmeye çalýþýlýr. Buradaki varsayým, bir kimyasalýn toksik etkisinin belirli bir dozu aþtýðýnda ortaya çýkacaðý düþüncesi üzerine kuruludur. Dolayýsýyla, herhangi bir toksik kimyasalýn gýdalardaki MRL deðerinin ne olabileceði belirlenmeye çalýþýlýr. Sadece MRL deðerlerinin aþýldýðý durumlarýn bir sorun yarattýðý varsayýlýr. Ancak son yýllarda yapýlan çalýþmalarda, bazý pestisitlerin gýdadaki kalýntý miktarlarý, MRL deðerlerinin altýnda olsa bile saðlýða zararlý olduðu belirtilmektedir (Kaynakça 6 ve 7). En çok zararý, hormonal sistemimiz görmekte ve zarar yaþ küçüldükçe artmaktadýr. Bu durum, pestisitlerin saðlýða zararlý etkilerinin deðerlendirilmesi için yapýlan toksikolojik çalýþmalarý, þüpheli bir konuma düþürmektedir. Buna ek olarak, toksikolojik çalýþmalar tek bir kimyasal maddenin yol açtýðý saðlýk sorunlarý üzerine odaklanýr. Oysa, tarýmsal üretimde kullanman yüzlerce çeþit pestisit vardýr ve gýdalarýmýzda birden fazla sayýd; pestisit kalýntýsý çýkmasý oldukça muhtemeldir1. Bu gibi durumlarýn yol açacaðý saðlýk sorunlarý hakkýnda herhangi bir deðerlendirme yapabilecek bilimsel yöntemlerden yoksunuz. Ancak, böyle bir kimyasal kokteyl maruz kalmanýn pek de hayýrlý sonuçlara yol açmayaca ðýný söylemek için kâhin olmak gerekmiyor. Tarýmsal üretimde pestisit kullanýlmazsa, yüzde 40 ile yüzde 65 arasýnda deðiþen oranlarda ürün kayýplar olacaðý argümanýný dile getiren çeþitli çalýþmalar vardýr (Kaynakça 8 ve 9). Ancak, pestisit kullanmanýn sosyal ve çevresel maliyetleri bu çalýþmalarda hiç hesaba katýlmadýðý için bu argüman çok kusurludur. Yani, herhangi bir faaliyetin yol açtýðý saðlýk sorunlarýnýn, doðaya býrakýlan atýklarýn yol açtýðý zararlarýn ya da bu atýklarýn bertaraf edilmesi için yapýlan masraflarýn, maliyetlere dahil edilmesinin iktisadi etkinliklerin verimliliðini ölçmek için daha uygun olduðu vurgu lanmaktadýr (Kaynakça 10 ve 11). Tarýmsal üretimde pestisit kullanmanýn gerekliliðini, ekolojik iktisat teorisinin yaklaþýmý ile incelemek ve böylece gerçek maliyetleri belirlemek çok daha doðru olacaktýr. Örneðin, Pimentel ve arkadaþlarý tarafýndan yapýlan bu tarz bir çalýþmada (Kaynakça 11) pestisit kullanmanýn savunulduðu kadar ucuz deðil, tam aksine çok pahalý olduðu ve petrokimyasal kaynaklarýn savurganca kullanýlmasýna yol açtýðý belirlenmiþtir. Bir baþka çalýþmada ise ABD'de 1950'li yýllarda böceklerin neden olduðu yýllýk ürün kaybý yüzde 7-8 civarýnda iken, bu oranýn günümüzde yüzde 12-13'ler düzeyine ulaþtýðý belirtilmektedir (Kaynakça 12). 1950'li yýllara kýyasla, kullanýlan pestisit miktarý 10 misli artmasýna raðmen böcekler yüzünden kaybedilen ürün miktarýnýn iki katýna çýkmýþ olmasý oldukça düþündürücüdür. Açlýk sorununun yetersiz gýda üretiminden kaynaklanmadýðý ise küresel gýda politikalarýna biraz vâkýf herkesin iyi bildiði bir gerçektir ve bu nedenle burada deðinmeyeceðim. Bütün bunlar en az 30-40 yýldýr bilinmesine raðmen, yine de pestisit kullanýldý, inancým o ki kullanmaya da devam edeceðiz, insan her þeyin sonunu düþünebiliyor, ancak içinde yaþadýðýmýz sistemin bir sonu olabileceðini ve bizleri bir sona, büyük bir hýzla bir yok oluþa götürebileceðini düþünemiyor. Kuþkuuz bu, sadece pestisitlerle ilgili bir mesele de deðil. Aslýnda neye el atarsak atalým, radikal bir deðiþim gerekliliðine raðmen bir mahkûmiyet veya çaresizlik durumu ile karþý karþýya kalýyoruz. Kuþkusuz pestisit kullanýmýnýn gerekli olduðu durumlar vardýr. Örneðin, sýtma gibi sivrisineklerden geçen hastalýklarla mücadelede pestisitler kullanýlýr ve bunlarýn kontrol edilmesinde fayda da saðlar. Bu gibi durumlarda kullanýlmalý da. Oysa milyonlarca ton tahýlý fizyolojik doðalarýna hiç uygun olmamasýna raðmen hayvanlara yediriyor ve bunlarý yetiþtirmek için de muazzam miktarlarda pestisit kullanýyoruz. Bu iki durum birbirinden son derece farklýdýr. Birinde hayatta kalmaktan, diðerinde ise tabiri caizse bilimi ve teknolojiyi arkasýna alan bir üretim çýlgýnlýðýndan söz ediyoruz. Modern tarýmda kullanýlan kimyasal maddelerin konumunu sarsacak bir deðiþim kýsa vadede olasý görünmüyor. Uzun vadede ise sadece tarýmsal faaliyetler ve beslenme tarzýmýzda deðiþiklik yapmak için deðil, her þey için çok geç olacak. (BÞ/HK) *********************************** 4. Miraglia ve ark. (2009): Climate change and food safety: An emerging issue with special focus on Europe. Food and Chemical Toxicology, Volume 47, Issue 5, 1009-1021. 5. Schultz N. (2009): Wheat gets worse as C02 rises, The New Scientist 6. Mckinlay ve ark. (2008): Endocrine disrupting pesticides: Implications for risk assessment. Environment International 34 (2008): 168-183. 7. Mnif ve ark. (2011): Effect of Endocrine Disruptor Pesticides: A Review. International Journal of Environmental Research and Public Health 8 (2011): 2265-2303. 8. Urech, P. (2000): Sustainable agriculture and chemical control: opponents or components of the same strategy. Crop Protection 19, 831-836. 9. Dað ve Ark. (2000): Türkiye'de tarým ilaçlarý endüstrisi ve geleceði, 10. Fratzscher, W. and Stephan, K. (2001): Waste energy utilisation-an appeal for an entropy based strategy. International Journal of Thermal Sciences, 40 (4) 311-315. 11. Pimentel D. and Pimentel M. (2008): Environmental and Economic Costs of the Application of Pesticides Primarily in the United States, 161-183, Food Energy and Society Third Edition CRC Press Taylor &Francis USA. 12. Weber P. (1992): A place for pesticides. World Watch Magazine, May/June, Vol. 5, No. 3. *** Bu yazý Heinrich Böll Stiftung Derneði Türkiye Temsilciliði'nin yayýnladýðý Perspectives adlý siyasi analiz ve yorum dergisinin ikinci sayýsýnda yayýnlandý. Derginin ikinci sayýsýnýn dosya konusu Ortadoðu ve Türkiye olarak belinlenmiþ. Dosya'da Sedat Aybar'ýn "Türkiye'nin Ortadoðu politikasý ve 'yeni coðrafya' algýsý", Bayram Balcý'nýn "Suriye Krizi: Türkiye'nin Ortadoðu rüyasýnýn sonu mu?", Nidal Özdemir'in "Hatay'ýn barýþ iklimine dikkat", Ýlhan Tanýr'ýn "Suriyeliler kendi kendilerini yönetmeye yelken açtý", Sezgin Tanrýkulu'nun "Türkiye'nin Kürt sorunu politikasý ve bölgedeki geliþmeler", Þah Ýsmail Bedirhanoðlu'nun "Suriye krizinin Güneydoðu Anadolu ekonomisine etkileri" baþlýklý makaleleri yer alýyor. Ekoloji bölümünde ise Özgür Gürbüz'den "Nükleer yalanlar mý radyasyon mu daha tehlikeli" ve Önder Algedik'ten "Ýklim deðiþikliði: 'U dönüþü' mümkün mü". Demokrasi baþlýðýnda Fikret Ýlkiz'den "KCK davalarý ve yargý", Rýza Mahmut Türmen'den "Yeni anayasa", Aksu Mora'dan "Bunlarýn derdi money", Þanar Yurdatapan'dan "Ne bileyim ben", Pervin Savran'dan "Ýsyanýmýz Toroslar'a yazýldý". Dýþ politika bölümünde Tayfun Serttaþ'tan "Ýktidarýn arka bahçesi: Sanat" ve Dýþ politika bölümünde Soli Özel'den "Arap Baharý ile Ortadoðu'da deðiþen dýþ politika dengeleri" baþlýklý makalelere yer verilmiþ. BÝA Haber Merkezi

Suç edebiyatýnýn güzel bir örneði olan Kar Suyu, Hüseyin Bul un romancýlýk kariyeri için iyi bir baþlangýç. Þefim dedi, sesi titriyordu. Bekledi bir süre, konuþamýyordu sanki, boðazýna bir þeyler kaçmýþ gibi yutkunup durdu birkaç defa, sonra önündeki masaya gözlerini dikerek, Þefim Semih Þefim dün akþam trafik kazasý geçirmiþ diyebildi. Ayhan ilk önce anlamadý, sonra olduðu yere usulca oturduktan sonra, Nasýl kaza, var mý bir þey þefimde peki? aðzýndan þaþkýnlýkla, ne dediðini bilmeden. Var Semih Þefim, bir milletvekili ve bir de üzerinde sahte kimlik çýkan biri varmýþ arabada, üçü de ölmüþ. Yazýnýn baþlýðý ve kitaptan yaptýðým yukarýdaki alýntý yeterince açýklayýcý olmalý. Öykü ve yazýlarýndan tanýdýðýmýz Hüseyin Bul, ilk romaný Kar Suyu nda yakýn tarihin kirli ve karanlýk iliþkilerini soðukkanlý, rahatsýz edici ve heyecanlý bir hikâye ile canlandýrmýþ. Türkçe romanlarda özellikle öne çýkanlarda- ekonomik, siyasi ve toplumsal gerçekler uzun yýllardýr yeterince yansýmýyor. 90 larýn sonuydu; derin devlet operasyonlarýnýn, Susurluk ta açýða çýkan mafya-siyasetçi-polis üçgeninin, yüzlerce faili meçhul cinayetin, devlet destekli banka yaðmalamalarýnýn gözlerimizin önünde cereyan ettiði, siyasi olanýn hayatýn her alanýný kapladýðý, insan haklarýna, özgür düþünceye, sol hareketlere karþý psikolojik savaþýn tarihin hiçbir döneminde olmadýðý kadar acýmasýzca ve medyanýn bütün olanaklarý kullanýlarak sürdürüldüðü Türkiye de bu türden romanlarýn yazýlmadýðýnda þikâyet etmiþtim. Kar Suyu tam da böylesi þikâyetlere yanýt veren bir roman. Hüseyin Bul bütün faili meçhullere ithaf ettiði romanýnda þu bildik kazadan ilham alarak kurgulamýþ hikâyesini. Veli Ok adlý bir iþadamýyla ilgili bir dizi soruþturmanýn yürütüldüðü Terörle Mücadele Þubesi nin sorgu odalarýnda baþlýyor hikâye. Dosyanýn takipçisi Terörle Mücadele þeflerinden Komiser Ayhan dýr. Sorgulananlarsa çeþit çeþit; mütahhiti, doktoru, mühendisi, emekli generali, iþçisi, kadýný-erkeði, yaþlýsý-genci bir dolu insan Sorgulananlarýn verdiði bilgilerden Veli Ok un pek çok iþ kolunun yaný sýra inþaat sektöründe de faaliyet gösterdiðini öðreniyoruz. Özellikle Ýstanbul yakýnlarýnda tamamladýðý villa kentin iþadamý, siyasetçi, ordu ve emniyet mensuplarýndan oluþan sakinleri dikkat çekici. Soruþturmayý büyük bir titizlikle sürdüren Komiser Ayhan otuz sekiz yaþýnda, evli, iki çocuk babasý, evlilikle iþi arasýndaki dengeyi tuturamamýþ, aslýnda hayata istediði gibi tutunamamýþ bir adam. Tipik bir orta sýnýf devlet memuru. Hüseyin Bul olabildiðince soðukkanlý bir bakýþla çizmiþ Komiser Ayhan portresini. Çarkýn bir parçasý o. Sorguladýklarýnýn rütbesine göre davranmayý bilen bir memur; kimine sert, kimine yumuþak, kimine saygýlý... Üstelik ne silahýný, ne yumruklarýný ne dudaklarýný konuþturuyor!.. Kýsacasý roman kahramaný olarak kolayca empati yapýlacak esas oðlan tipine yönelmemiþ Hüseyin Bul, onun yerine hikâyeye çok oturan sahici bir karakter seçmiþ. Bu nedenle Komiser in gerçekleri aydýnlatmak için verdiði uðraþ, içine düþtüðü çýkmaz, riske attýðý hayat daha anlamlý ve heyecanlý bir hal alýyor. Komiser Ayhan çözüme ulaþmak için hem suçun toplumsal dokunun derinlerine uzanan izlerini sürmek hem de kendisiyle hesaplaþmak zorunda. Veli Ok soruþturmasýný sürdüren Komiser Ayhan villa-kenti gizlice ziyaret etmek isteyecek ancak canýný zor kurtaracaktýr. Ayný sýralarda dosyada adý geçen ve bombalanan bir gazetenin sahiplerinden- Kürt bir iþ adamý kaçýrýlýp öldürülmüþtür. Komiser Ayhan olay mahalline intikal ettiðinde delillere Ýçiþleri Bakanlýðý tarafýndan el konulduðu gerekçesiyle geri çevrilir. Kýsa bir süre sonra kaza haberini alacak, hemen ardýndan da airleri tarafýndan zorunlu izne yollanarak dosyadan tamamýyla uzaklaþtýrýlacaktýr. Hayatýný kararan gölgeler arasýnda yolunu þaþýran, yorgun ve bitkin düþen Komiser Ayhan yaptýðý iþin beyhudeliðini bir ölümün acýsýyla hissedecektir Suç edebiyatý Son yýllarda çeþitli davalarla gündeme gelen ama etrfýnda yapýlan tartýþmalarla içi boþaltýlan ve toplum vicdanýnda iz býrakmayan faili meçhul cinayetlerin, Jitem gibi karanlýk teþkilatlarýn, resmi ve sivil kiþilerden kurulu çetelerin izini sürmek, hafýzalarý zinde tutmak, tarihi güncelleþtirmek için belki de en güçlü silah edebiyattýr. Siyasi polisiyeler, ya da biraz daha genelleþmiþ baþlýðýyla suç edebiyatý bu konuda büyük bir potansiyele sahip. Meksika nýn en ateþli suç edebiyatý savunucularýndan olan yazar Alfonso Reyes in ifadesiyle; Yozlaþmýþ bir toplumda eðer gizli alay ve iki yüzlülük dallanýp budaklanmýþsa ve güç tek bir yerde toplanmýþsa, detektiflik edebiyatý eþitsizliði, haksýzlýðý ve kötülüðü gösterir. Suç kurgusu gerçekten de sorunlu bir ülkenin gereksinimlerine adapte olan bir edebiyattýr. Aslýnda edebiyat ürünleri kategorize etmeye hiç gerek yok. Önemli olan edebiyatýn bir bütün olarak ne yaptýðý, gerçeklikle nasýl bir iliþki kurduðu. Gerçeklikten bilinçli bir kaçýþ olduðunu düþünmüyorum. Sorun gerçekliðin kavranýþýnda. Bir yazar ancak farkýna vardýðý gerçekliði ifþa eder. Okuyucu da farkýna vardýðý kadarýný benimser. Herkesin kendi derdine düþtüðü böyle bir hayat içerisinde gerçekliðin yerini arzular, düþler ve hayaller almýþ, edebiyat kaçýlacak pembe bir dünyaya dönüþmüþse eðer, bunun nedeni gerçek hayatýn ekonomik ve siyasal anlamda eþitliksiz, adaletsiz, baskýcý, boðucu, þiddet dolu atmosferidir. Gerçeklikten toplu bir kaçýþýn yaþandýðý Türkiye de böyle bir atmosferi edebi ölçütleri ýskalamadanromana taþýmak gerçekten zor bir iþ. Ýlk romaný olmasýna raðmen Kar Suyu nda bu iþin üstesinden kolaylýkla gelmiþ Hüseyin Bul. Öncelikle çok sakin ve sade bir üslupla yazmýþ. Anlatýlan olaylarýn þiddeti ve dehþeti ile üslubun sakin ve sade oluþu çeliþki gibi görünebilir. Ancak zýtlýk anlatýma çok daha gerçekçi bir hava veriyor ve etkiyi arttýrýyor. Soruþturma ekseninde ilerleyen hikâyenin ilk bölümlerinde -durum gereði- soru ve cevap þeklinde süren karþýlýklý konuþmalar hakim. Veli Ok un neden soruþturulduðunun belirsizliði merak duygusunu kýþkýrtan bir etken. Ancak yazar soruþturm sürecine takýlýp kalmamýþ. Tanýklarýn ifadeleriyle hayatýn farklý alanlarýna, gündelik iliþkilere, orta sýnýflarýn arzularýna, yeni yaþam tarzlarýna da dokunmuþ. Ýfadesi alýnanlarýn konudan sapýþlar yer yer mizahi öðeler içeriyor ama hikayenin akýþýný kesmiyor. Tersine konudan bu kýsa uzaklýk anlarý sayesindedir ki merak ve gerilim öðesi týrmanýyor. Romanýn merkezi karakteri Komiser Ayhan olmakla birlikte, roman kahramaný sayýlmaz. Þiddet ve þefkat duygularý arasýnda salýnan iç dünyasý, etrafýnda olup bitenleri kavramaya yetersiz zihinsel donanýmý ve mesleðinden kaynaklanan davranýþ bozukluklarýyla ne olumlu ne olumsuz kategorisi içine sokulabilir Ayhan. Soruþturma ilerleyip olaylar týrmandýkça, kendisinin bu sürecin aktörü olamayacaðýný anlayýnca olumsuzdan olumluya doðru bir dönüþümden söz edilebilir. Siyasi polisiyelerin, suç edebiyatýnýn güzel bir örneði olan Kar Suyu, Hüseyin Bul un romancýlýk kariyeri için iyi bir baþlangýç. KAR SUYU Hüseyin Bul Ayrýntý Yayýnlarý 2012, 240 sayfa, 15 TL. Radikal Kitap

Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Cuma Onur ÞAHÝN Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR Hüseyin KAÝM NEÜ Rektörü Prof. Dr. Filiz Kýlýç, Yýldýz Teknik Üniversitesinde yapýlan Üniversitelerarasý Kurul Toplantýsýnda `Üniversitelerarasý Kurulun ve Kurula Baðlý Komisyonlarýn Çalýþma Esaslarý Yönetmeliði nin 13.maddesi gereðince çalýþmalarýný sürdüren eðitim komisyonu üyeliðine seçildi. Biri baþkan olmak üzere beþ üyeden teþekkül eden komisyonda dört yýl süre ile görev yapýlýyor. Eðitim Komisyonu, Üniversitelerarasý Kurulun yükseköðretim planlamasý çerçevesinde üniversitelerin eðitim-öðretim, bilimsel araþtýrma ve yayýn faaliyetlerini koordine etmek, uygulamalarý deðerlendirmek, YÖK e ve üniversitelere önerilerde bulunmak vs. görevlerinin ifasýna yönelik çalýþmalar yaparak kararlar alýyor. Bitlis in Ahlat ilçesinin ekonomisine önemli katký saðlayan patates üreticileri, yaþanan pazar sorununun kendilerini olumsuz etkilediðini belirtiyor. Nevþehir le birlikte 6 farklý ilden Bitlis e gelen iþçiler bu krizden olumsuz etkileniyor. Patates üreticileri, yaþanan pazar sýkýntýsý nedeniyle ürünlerinin ellerinde kaldýðýný, patateslerini her gün kamyonlarla çöpe döktüklerini ifade ederek, pazar sorununun aþýlmasý için yetkililerden yardým beklediklerini belirten bir basýn açýklamasý yaptý. Yapýlan basýn açýklamasýna, patates üreticileri, bazý Sivil Toplum Kuruluþu temsilcileri ve bazý mahalle muhtarlarý katýldý. Çiftçiler adýna basýn açýklamasý yapan Erhan Babacan: "Ahlat patates üreticileri geçen yýl erken gelen don olayý nedeniyle olumsuz yönde etkilenmiþtir. Geçen yýl çiftçimizin tohum, banka, elektrik, gübre ve piyasa borçlarý dururken bu yýlda patates üreticileri daha büyük bir sorunla karþý karþýya gelmiþtir. Baþta Suriye, Ýran ve Irak la yaþanan sorunlar yüzünden tüm kapýlarýn kapatýlmasý nedeniyle bu yýlda patates, üreticilerin elinde kalmýþtýr. Þu an binlerce ton patates çöpe dökülmüþtür. Geriye kalan yüz binlerce ton patates de bir çözüm yolu bulunmadýðý taktirde çöpe dökülecektir. Ahlat patates üreticileri, ilçe ekonomisinin ciddi bir bölümünü oluþturmaktadýr. Tarým ve Hayvancýlýk Bakanlýðý nýn isteði doðrultusunda kaliteli ürün yetiþtirilmesi adýna sertifikalý tohum kaliteli gübre ve zararsýz ilaçlar kullandýk. Mazotun litre fiyatý 5 TL ye dayandýðý, her ay çiftçiye dayatýlan yüksek faturalarý, icralýk dosyalarý kooperatiflere ve bankalara nasýl ve nereden para bulup ödeyeceðimizi þaþýrdýk. Patatesin kilosu 200 kuruþ olduðu halde buna raðmen pazarlayacak yer bulamýyoruz. Þu anda çiftçiyi tek arayan avukatlar ve icra memurlarýdýr. Bu anlamda ilgililerin ve yetkililerin duyarlýlýðýný bekliyoruz" dedi. Ahlatlý patates üreticilerinden Maþallah Yýldýzlý ise yaptýðý konuþmada: "Maalesef Ýran kadar da olamýyoruz. Ýran ýn patatesleri bugün Irak a ihraç olduðu zaman devleti çiftçilerine sponsor oluyor. Orada 100 kuruþa satýyor. Çiftçi olarak durumumuz çok kötü durumdadýr. Bakanlýðýn da destek vermesini istiyoruz. Pazar sorunu olduðundan dolayý patateslerimiz elimizde kaldý" diye belirtti. AHLAT ÇÝFTÇÝSÝ ZARAR EDERSE BUNDAN BÝNLERCE KÝÞÝ ETKÝLENECEK Öte yandan, bu yýl yaklaþýk 30 bin dekar alana ekilen patatesten en az 150 bin ton verim alýnacaðýný beklenirken, yetkililer ilçede yaklaþýk 500-600 civarýnda çiftçinin patates ekimi yaptýðýný belirterek: "Bu sadece 500 aileyi deðil, bunun yanýnda tarlalarda ortalama 15 bin iþçi çalýþarak geçimini yapmaktadýr. Aileler ile birlikte çalýþanlar hesap edilirse yaklaþýk 20 bin kiþi ilçede ekilen patatesten dolayý geçimini saðlamaktadýr. Bu tarlalarda çalýþanlara baktýðýmýz zaman sadece bölgemizden deðil, Nevþehir, Urfa, Siirt, Diyarbakýr, Mardin, Niðde illerinden dahi ilçemize gelerek çalýþanlar çok fazladýr. Fakat geçen yýl yaþanan don ve deprem afetlerinden dolayý çiftçilerimiz büyük bir zarara uðradý. Hem ürün yerde kaldý hem de pazarlanamadý. Bu yýl ise pazar sorunu çözülmez ise Ahlat çiftçisi büyük sýkýntý yaþayacak. Hem ilçe hem de ülke ekonomisine önemli zararý olacak" diye belirttiler.

Tam Buðday Ekmeði ve Kepekli Ekmeklerin Mevzuat Ýçerisindeki Yeri 04.01.2012 tarih ve 28163 sayýlý Resmi Gazete'de yayýmlanarak yürürlüðe giren "Türk Gýda Kodeksi -Ekmek ve Çeþitleri Tebliðinde (Teblið No: 2012/2); Kepekli ekmek: Buðday ununa en az % 10 en fazla % 30 oranýnda kepek ilave edilip tekniðine uygun olarak üretilen ekmek çeþidi. Tam buðday ekmeði: Tam buðday unundan tekniðine uygun olarak üretilen ekmek çeþidi. Tam buðday unlu ekmek: Buðday ununa en az % 60 oranýnda tam buðday unu ilave edilip tekniðine uygun olarak üretilen ekmek çeþidi olarak tanýmlanmýþtýr. Ekmek satýþý yapýlan yerlerde tam buðday ekmeði ve/veya tam buðday unlu ekmek ve/veya kepekli ekmek bulundurulmasý zorunluluðu getirilmiþtir. 5996 Sayýlý Kanun ve Getirdiði Yenilikler: Gýda ile ilgili yetkiler tek elde, Bakanlýðýmýzda toplanmýþtýr. Gýda güvenilirliðinde esas sorumluluk Avrupa Birliðinde olduðu gibi gýda iþletmecisine verilmiþtir. Üretim izni, gýda sicili ve tescil iþleri kaldýrýlarak yerine kayýt ve onay sistemi getirilerek bürokratik iþlemler azaltýlmýþtýr. Tüm gýda üreten iþyerlerinde zorunlu olan sorumlu yönetici uygulamasý yeniden deðerlendirilerek gerçekten çalýþtýrýlmasýnda fayda görülen onaylý ve kayýtlý iþletmelerde üretimin nevine göre en az lisans düzeyinde eðitim almýþ kiþilerin çalýþtýrýlmasý zorunluluðu getirilmiþtir. Küçük iþletmeler muaf tutulmuþtur. Gümüþhane'de yüzyýllardýr köylerdeki geleneksel taþ fýrýnlarda yapýlan ekmek yasalaþtý.1 Temmuz'da yürürlüðe girecek uygulama asýrlardýr köylerde zaten uygulanýyordu. Gýda, Tarým ve Hayvancýlýk Bakanlýðý'nýn temel gýda maddesi olan ekmekle ilgili düzenlemesi 1 Temmuz'da yürürlüðe girecek. Düzenleme ile ekmekteki tuz miktarýnýn azalýrken, kepek oraný ise yükselecek. Yapýlan bu düzenlemeye karþýn, Gümüþhane'nin köylerinde yüzyýllardýr insanlar az tuzlu kepekli köy ekmeðini geleneksel taþ fýrýnlarda yapýyor. Trabzon ve Gümüþhane'deki fýrýncýlarýn birçoðunun köyü olan Cebeli köyünde bu gelenek hâlâ sürdürülüyor. Gýda Tarým ve Hayvancýlýk Bakanlýðý, Türk Gýda Kodeksi Ekmek ve Ekmek Çeþitleri Yönetmeliði 1 Temmuz'dan itibaren yürürlüðe girecek. Buna göre pazarda, manavda ve kasapta ekmek satýþý yapýlamayacak. Ekmekler dolapta, satýcý tarafýndan eldiven kullanýlarak verilecek. Alýcý, ekmeðe dokunamayacak. Yukarda yazýlanlarý araþtýrdým ve bir kez daha hatýrlatmak istedim yetkililere. Yasa, yürürlüðe girdi girecek derken, 1 Temmuz itibarý ile yürürlükte. Pide fýrýnlarý bu yasanýn dýþýnda galiba. Eskiden olduðu þekli ile katký maddelerinde ve unlarýnda henüz bir deðiþiklik gözlenmiyor. Ekmek fýrýnlarýnýn birçoðu kentin dýþýnda olduðu için onlarý gözlemlemekte pek olasý görünmüyor. Ekmek satýþ noktalarý ve bakkallara gelen somun ve francala türü ekmeðin henüz renginin esmerleþtiðine þahit olmadýk. Bir kaç fýrýnda rengi esmerleþmiþ ekmeði, normal ekmeðin iki katý fiyatýna, ararsan buluyorsun. Çavdarlý ve kepekli ekmek diye alýyoruz. Tam buðday ekmeðini bulana, bulup da tüketene aþk olsun. Yulaflýsýný henüz görmedik zaten. Gerek atanmýþ, gerek seçilmiþ yetkili ve etkili kiþilerimizin de ya bu yasadan haberleri yok ya da önemsenmiyor. Gerek üretim, gerek tüketim aþamasýndaki uygulanacak hijyen kurallarýnda bir deðiþiklik gören varsa beri gelsin. Kepekli ve tam buðday ekmeði için gerekli olan un fabrikalarda üretiliyor mu? Üretiliyorsa neden piyasaya sürülmez? Ekmeðimize ekþi maya neden kullanýlmaz da kanserojen maddeler içeren katký maddeleri inatla kullanýlmaya devam edilir? Yerel yönetimler, kendi fýrýnlarýnda neden örnek teþkil edecek kaliteli ekmek üretmezler? Örneðin Kýrþehir Belediyesi kendi fýrýnýnda kaliteli esmer ekmek üretti de satamadý mý? Ben Temmuz ayýndan beri ekmeðin rengi ve kalitesi ile ilgili ufak çapta araþtýrmalar yapýp halimize üzülürken, geçtiðimiz günlerde bir internet paylaþýmýmda okuduðum, Ekmeðe GDO bulaþtý baþlýklý bir yazý ile çileden çýktým. Ne yiyeceðiz arkadaþ? Ekmeðimiz ile bari oynamayýn. Kapitalizmin aþýrý kar hýrsý hem insanlýðý, hem gezegenimiz dünyayý, hem de kendilerini tüketiyor. Sonuna geldiklerini bile bile inatla sömürülerini sürdürüyorlar. Ýþte okuduðum yazýdan, bazý bölümler. Ýstanbul'un ünlü marketlerinden toplanan 30 farklý numune analiz ettirildi. Sonuçlar herkesi dehþete düþürdü. Deþifre ekibi, Ýstanbul genelinde ünlü marketlerden toplanan 30 farklý numuneyi Türklab üyesi yetkili laboratuarlarda analiz ettirdi. Analiz sonuçlarýnda çikolatadan dondurmalara, cipslerden et ürünlerine varýncaya kadar 30 farklý numunenin birçoðunda GDO'ya rastlandý. 6 un numunesinden 3'ünde GDO var. Analizler sonunda; 3 adet bilindik marka dondurma, 1 adet salam, 3 adet sosis, 5 adet ünlü marka çikolata, 4 adet markalý köfte, özellikte pratik kek, pasta ve ekmek yapýmýnda kullanýlan 6 un markasýndan 3'ünde, 1 adet ünlü bir marka mýsýr gevreði ve cipsi, 1 paket domates çorbasý ve 1 adet salça GDO'lu çýktý. Bilindiði gibi Fransýz bilim adamlarý, geçtiðimiz günlerde GDO'lu mýsýrla beslenen farelerin yüzde 80'inin kansere yakalandýðýný ileri süren bir araþtýrma yayýnladý. Bu geliþme üzerine gözler bir kez daha GDO'lu gýdalara çevrildi. Birçok Avrupa ülkesi GDO'lu ürünlere yasaklama getirdi. En önemli gýda maddemiz ekmeðimiz ile oynamayýn. Gelecek nesillerimizi düþünün en azýndan. Kanserli nesiller istemiyoruz zira. Bir görev çýkarýn kendinize lütfen. Sulucakarahöyük/ANKARA Yýlmaz KIZILIRMAK 22-Ekim-2012 DÝSK, KESK, TTB ve TMMOB un çaðrýsýyla AKP protesto edildi Adaletsizliðe, haksýzlýða, iþsizliðe, pahalýlýk ve yoksulluða karþý ezilenlerin, haksýzlýða uðrayanlarýn sesi artýk bir çýðlýða dönüþmektedir diyen KESK, DÝSK, TMMOB ve TTB aldýðý ortak kararla, AKP hükümetinin izlediði emek karþýtý politikalarý ve dayatýlan savaþ politikalarýna karþý 20 Ekim 2012 tarihinde, Savaþ Ölüm, Açlýk, Yoksulluk, Ýþsizlik ve Zam Demektir! temasýyla ülke düzeyinde eylemler gerçekleþtirdi. Ankara da ki eylemde, savaþýn ölüm, açlýk, yoksulluk, iþsizlik ve zam olduðu vurgulandý Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri eyleme katýlým çaðrýsý talebi içinde belirlenen çerçeveye uygun bir þekilde, sadece bayrak ve flamalarýyla eyleme katýldý. Saat: 13:00 den itibaren Kolej Kavþaðýnda toplanmaya baþlayanlar, 13:30 da açýlan, SAVAÞ ÖLÜM, AÇLIK, YOKSULLUK, ÝÞSÝZLÝK VE ZAM DEMEKTÝR SAVAÞLARDAN BESLENEN AKPAPA LARA HAYIR! yazýlý pankartýn ardýnda kortej oluþturarak Ziya Gökalp Caddesinin sað bölümünü kullanarak Sakarya Meydaný na doðru yürüyüþe geçti. AKP hükümeti iþimize, aþýmýza ve geleceðimize göz dikiyor Sakarya Meydaný nda eylemi düzenleyen 4 örgüt adýna toplanan kitleye hitap eden KESK Genel Sekreteri Ýsmail Hakký TOMBUL, ülkenin AKP yönetiminde her geçen gün derin bir karanlýðýn içine itildiðini belirterek baþladýðý konuþmasýnda þunlarý söyledi. Halka daha fazla baský ve sömürüden baþka bir þey sunmayan AKP hükümeti, her zaman olduðu gibi yine emekçilerin aþýna, iþine göz koymakta, insanca yaþam koþullarýný ellerinden almaktadýr. Daha fazla sömürü ve kar peþinde koþan bir avuç zorbadan ibaret küresel sermayenin talepleri ile emekçilerin sýrtýndaki yük her geçen gün katlanmaktadýr. AKP hükümeti eli ile dayatýlan bu uygulamalar, elektriðe, doðalgaza, ulaþýma yapýlan zamlarla birlikte artýk tahammül edilmesi mümkün olmayan bir noktaya gelmiþtir. Ülkemiz fiili bir savaþýn içine girerek masum insanlarýn ölümünde taraf oluyor AKP hükümetinin ülke içinde halký hýzla yoksullaþtýrýrken ayný anda Suriye ye dönük emperyalist müdahalelerin taþeronluðunu üstlendiðini ve ülkemizi kanlý bir savaþa çekecek sorumsuz adýmlar attýðýný belirten TOMBUL, Bölgesel aktörlük adý altýnda, gizli üsler, askeri kamplar ve silah yardýmlarý ile adýmlarýn hýzlandýrýldýðý yeni aþamada ülkemizin, fiili bir savaþýn içine girerek Suriye de masum insanlarýn ölümünde taraf haline getirildiðini söyledi. Kürt sorununu askeri yöntemlerle çözmek isteyen AKP, faturayý emekçilere çýkarýyor Demokratik çözümleri yine yok sayan AKP hükümetinin Kürt sorununda askeri ve siyasi operasyonlara devam ettiðini kaydeden TOMBUL, yüksek savaþ harcamalarýnýn da etkisiyle bütçede oluþan açýklarýn, zamlar ve yeni vergilerle emekçi yoksul halkýn cebinden karþýlanmaya çalýþýldýðýný vurguladý. Ýþsizlik ve yoksulluk yoðunlaþtý güvencesiz çalýþma meþrulaþtý Ýzlediði politikalarla ülkemizi uluslararasý sermayeye tam baðýmlý hale getiren AKP hükümetinin, emperyalizmin tüm taleplerini büyük bir zevkle yerine getirdiðini, ülke ekonomisini giderek üretimden ve istihdamdan kopardýðýný ifade eden TOMBUL, artýk çalýþma çaðýndaki her iki kiþiden birinin iþ bulamaz hale geldiði ülkemizde, ücretlerin sadaka gibi daðýtýldýðýný, emekçi kesimlerin hýzla güvencesiz çalýþma biçimleriyle kölelik düzenine mahkûm edildiðini, güvencesiz ve esnek çalýþma koþullarýnýn yaygýnlaþtýðý tüm alanlarda emekçilerin, ölümle, iþsizlikle, açlýkla burun buruna geldiðini bildirdi. Açýk veren bütçenin nedeni olarak kamu çalýþanlarýnýn komik zammý gösteriliyor Ulaþýmda yüzde 20 nin; doðalgazda yüzde 30 un; elektrikte yüzde 20 nin üzerindeki zamlara karþý, çalýþanlarýn ücretlerine yapýlan zammýn kamu emekçilerine ortalama yüzde 6, asgari ücretliye ise yüzde 4,5 oranýnda yapýldýðýný belirten TOMBUL, AKP hükümeti tüm bunlarý da kendine yeterli görmeyerek utanmazlýk boyutlarýný da aþarak, savaþa ve rant projelerine harcadýðý bütçenin açýk vermesinde kamu emekçilerinin ücretlerine yapýlan sefalet düzeyindeki artýþlarýn neden olduðunu söyleyebilmektedir dedi. AKP hükümetinin tercihi iç ve dýþ sermaye çevreleri AKP hükümeti yetkililerinin demagojiyle halký yanýltmaya ve kandýrmaya çalýþtýðýný, gerçeðin herkesin bildiði gibi iþsizlik, yoksulluk, hayat pahalýlýðý ve giderek daraltýlan özgürlük ve demokrasi alaný ile, ülkeyi yönetenlerin sýnýfsal ve politik tercihlerinden kaynaklandýðýný söyleyen TOMBUL, AKP hükümetini tercihlerini iç ve dýþ sermaye çevrelerinden, güç odaklarýndan, yolsuzluk ve yoksulluk düzeninden beslenenlerden ve emperyalist paylaþým savaþlarýndan yana kullandýklarýný söyledi. Yapýlan saldýrýlar örgütlenme haklarýna dönük Bugün emek ve demokrasi güçlerine yönelen saldýrýlarýn aslýnda emekçi sýnýfýn direnme güçlerine ve örgütlenme haklarýna dönük olduðunu bildiren TOMBUL, emekçilerin sendikal haklarýný yok etmeye dönük bu saldýrýlarýn, nasýl ki KESK i devre dýþý býrakmayý hedefleyen sahte sendikalar yasasý ile hayata geçirildiyse, þimdi de Sendikalar ve Toplu Ýþ Sözleþmesi Kanunu tasarýsý ile DÝSK i hedefine koyduðunu kaydetti. Onlar saldýrýlarýnda ne kadar kararlýysa emekçilerde direnmekte o kadar kararlý Saldýrganlýklarýný günden güne arttýranlar unutmasýnlar ki, onlar ne kadar bizleri sindirmekte kararlýysa, bizler de sonuna kadar direnmeye, sömürüsüz, eþit ve insanca yaþam koþullarýnýn olduðu bir dünya için mücadele etmeye o kadar kararlýyýz. Yýlmayacaðýz ve susmayacaðýz diyen TOMBUL, konuþmasýný þu sözlerle sürdürdü. Bizler emek ve demokrasi güçleri olarak, emekçilerin ve daha da yoksullaþtýrýlan halklarýn sesi olmaya, insanca yaþam için insanca ücretlerin olduðu ve ülke kaynaklarýnýn halkýn yararýna kullanýldýðý, eþit ve adil bir ülke için, þimdi sesimizi daha da fazla yükseltmeye kararlýyýz! Savaþa karþý barýþ, kardeþlik ve özgürce bir arada yaþamak için daha fazla mücadele TOMBUL, Savaþ çýðýrtkanlýðý yapanlara inat, ülkede, bölgede ve dünyada barýþ için, kardeþlik ve özgürce bir arada yaþamak için, þimdi her zamankinden daha fazla mücadele etmeye kararlýyýz! Bu kararlýlýðýmýzda Suriye de emperyalist müdahaleye hayýr diyoruz! dedi. Þimdi insanlýk düþmanlarýna karþý dur deme zamanýdýr TOMBUL, yaþanýlan sürecin, ekmeðimizi ve geleceðimizi çalanlara artýk dur deme zamanýdýr! Zaman, emperyalist müdahalelere ve AKP nin içeride ve dýþarýda savaþçý politikalarýna karþý ülkede barýþ, bölgede barýþ çýðlýðýný yükseltmenin zamanýdýr! diyerek konuþmasýný bitirdi. Gerçekleþtirilen eyleme; üyelerin dýþýnda düzenleyen kurumlarýn yöneticilerinden TMMOB Genel Baþkaný Mehmet SOÐANCI, TTB Genel Sekreteri Bayazýt ÝLHAN, DÝSK Genel Baþkan Yardýmcýsý Metin EBETÜRK te katýldý. 21 Ekim 2012

170 yýlý aþkýn bu uzun süre içinde, sera gazlarý, küresel ýsýnma ve iklim deðiþikliði gibi konularda araþtýrma yapan bilim adamlarý tarafýndan, 130.000 den fazla hakemli bilimsel bildiri yayýnlandý. Ve sonunda 1992 yýlýndathe NAS publishes a study reporting that despite uncertainties, greenhouse warming poses a potential Amerikan Ulusal bilimler Akademisi (NAS), belirsizliklere raðmen, sera etkisinin potansiyel bir tehdit olduðunu belirten bir rapor yayýnladý ve Rio da düzenlenen Birleþmiþ Milletler Çevre ve Kalkýnma Konferansý sonunda hazýrlanan, Kadýnlarý, gençliði, yerli insanlarý ve topluluklarý, ekosistemi, insanlarýn saðlýk ve bütünlüðünü, doða ile uyumlu saðlýklý ve yaratýcý yaþam hakkýný koruma ve iyileþtirme; baský ve zulüme, savaþlara ve insan saðlýðýna veya çevreye zararlý etkinliklere, insanlarýn yaþam standardýndaki eþitsizliðe karþý durma; üretim ve tüketimin devam ettirilemez örneklerini azaltma ve ortadan kaldýrma; kirletenin verdiði zararý karþýlamasý; geliþme ve çevresel koruma ile bölünemez bir baðý olan barýþý saðlama; çevresel bozulma sorunlarýný daha iyi çözmek için, tüm ülkelerde ekonomik büyüme ve sürdürülebilir kalkýnmaya yol açacak destekleyici ve açýk bir uluslararasý ekonomik sistem için iþbirliði ilkelerini içeren bir bildirge 50 ülke tarafýndan imzalanarak 1994 te yürürlüðe girdi. (19) Ardýndan sözleþmeye taraf olan ülkelerin yýllýk toplantýlarýnýn, yani Taraflar Konferanslarýnýn (Conference of the Parties COP) ilkinin yapýldýðý Berlin de (COP 1) kabul edildi 1995 te yayýnlanan IPCC ikinci ilerleme raporunda, Sanayi devrimi nin baþlamasýyla atmosfer sýcaklýðýnýn da artmaya baþladýðý; özellikle 1950'li yýllardan itibaren sürekli artýþ gösterdiði ve bu durumdan sanayileþmiþ ülkelerin fosil yakýtlar kullanarak, atmosfere saldýklarý CO2 baþta olmak üzere sera gazlarýnýn sorumlu olduðu vurgusu yapýldý (6). 1. iklim konferansýndan 18 yýl sonra, 1997 de Kyoto da yapýlan 3. Taraflar Konferansý nda (COP 3) ülke temsilcileri, sera gazlarýný azaltmaya yönelik baðlayýcý bir protokol üzerinde anlaþtýlar. Böylece karbon salýnýmý konusunda 2008-2012 yýllarý arasýný kapsayan ve 37 ülkeye karbon salýnýmlarýný azaltmak(!) için yükümlülük getiren Zorunlu piyasa devreye girdi. Protokol, Sera gazý salýmýnýn baþlýca sorumlusu olan ve Ek-1 taraf ülkeler baþlýðý altýnda sýnýflandýrýlan geliþmiþ ülkelerin her birinin, 2008 2012 yýllarýný kapsayan taahhüt döneminde, havaya insan etkisi ile salýnan CO2 eþdeðeri sera gazlarýnýn, 1990 yýlý seviyelerinin en az yüzde %5.2 altýna düþürmelerini ve 2005 yýlýna kadar Protokol deki taahhütlerini gerçekleþtirme konusunda kanýtlanabilir bir ilerleme kaydetmelerini; Ek-1 taraflarýn salýmýný sýnýrlandýrma ve azaltým taahhütlerini yerine getirmeleri için: Ýklim deðiþikliðinin olumsuz etkileri, uluslararasý ticarete olan etkileri ve geliþmekte olan ülkelerdeki, sosyal, çevresel ve ekonomik etkiler dahil olmak üzere, tüm olumsuz etkileri en aza indirmek için çaba göstermelerini; Enerji verimliliðini arttýrmalarýný; Sera gazý yutaklarý ve haznelerini koruma ve geliþtirmelerini; Aðaçlandýrma ve yeniden ormanlaþtýrmayý, sürdürülebilir tarým türlerini özendirmelerini; Çevre dostu, yenilenebilir enerji türleri ile CO2 tutucu teknolojileri geliþtirme ve kullanýmlarýný özendirmelerini; Özellikle geliþmekte olan ülkelerde, çevre konusundaki önemli teknolojileri transfer etme ve bu teknolojilere ulaþýmý desteklemek için özel sektöre ortam oluþturma; uygun görülürse, bunlarýn transferini veya bunlara ulaþýlmasýný özendirme, saðlama ve finanse etmelerini; Ek-1 deki bir taraf, herhangi bir ekonomi sektöründe kaynaklardan gelen insan kökenli salýmlarýn azaltýlmasýný veya sera gazlarýnýn çökme yoluyla uzaklaþmasýný amaçlayan projelerden elde edilen salým azaltým birimlerini diðer bir tarafa verebilme veya bir taraftan alabilmelerini ; Bir tarafýn, diðerinden aldýðý herhangi bir salým azaltým birimi veya kararlaþtýrýlan miktarýn bir kýsmýnýn, alan taraf için belirlenen miktara ilave edilmesini; bir tarafýn diðerine verdiði herhangi bir salým azaltým birimi veya kararlaþtýrýlan miktarýn bir kýsmýný, veren taraf için belirlenen miktardan düþülmesini; bir tarafýn diðer bir taraftan aldýðý onaylanmýþ salým azaltýmlarýnýn alan taraf için kararlaþtýrýlan miktara eklenmesini; Ek-I taraflardan birinin salýmý, bir taahhüt döneminde tayin edilmiþ miktarýn altýndaysa, oluþan fark, o taraf ýn isteði üzerine, sonraki taahhüt dönemlerinde o taraf için tayin edilmiþ miktara eklenmesini ; Taahhütleri karþýlamak amacýyla ormanlaþtýrma ve yeniden ormanlaþtýrmanýn kullanýlmasýný Bir ülke, taahhüt döneminde fazla sera gazý salýmýnda bulunmuþ ise, ikinci taahhüt döneminde, bu aradaki fark kadar azaltýmýný ve ek olarak %30 oranýnda bir azaltým gerçekleþtirmesini ; Kamunun sahip olduðu ya da kamuda mevcut çevreye duyarlý teknolojilerin etkin transferine iliþkin politika ve programlarýn oluþturulmasýný ve çevreye duyarlý teknolojilerin transferini özendirme, geliþtirme ve eriþimini arttýrmak için özel sektöre uygun ortam oluþturulmasýný ; Taraflarýn, taahhütlerini yerine getirmek amacýyla salým ticaretine katýlabileceðini; Ek-I de yer almayan taraflarýn da onaylý salým ticaretine katýlabilmesini ; Taraflar Konferansýnýn özellikle salým ticareti ile ilgili doðrulama, bildirme ve yükümlülüðe dair ilgili esaslarý, usulleri, kurallarý ve tüzükleri tanýmlayacaðýný ; Yetkili olduklarý hususlarda, bölgesel ekonomik entegrasyon örgütlerinin, bu protokole taraf olan kendi üyelerinin sayýsýna eþit miktarda oy kullanma hakkýna sahip olacaklarýný ; Protokolun yürürlüðe giriþinden üç yýl geçtikten sonra, ilgili tarafýn çekilebileceðini (20) kararlaþtýrdý. 166 ülke ve Avrupa Birliði protokola evet dedi. ABD ve Avustralya reddetti. Rusya nýn 2004'te katýlmasýyla 2005 tarihinde protokol yürürlüðe girdi. Bu güne kadar, teknolojik geliþmiþ ülkelerden yalnýzca ABD protokolu imzalanmadý. Bu geliþmeler olurken, küresel ýsýnmayla mücadele karþýtlarý da çeþitli yollarla saldýrýlarýný artýrarak sürdürüyorlardý. 1995 yýlýnda (SEPP) ve Avrupa Çevre Ýliþkiler Akademisi nin (European Academy for Environmental Affairs) ortak sponsorluðuyla yapýlan sempozyum sonunda Küresel Ýklim Deðiþikliði Leipzig Bildirgesi yayýnlandý. 79 bilim insaný ve bazý TV kanallarý tarafýndan imzalanan bildirgede, CO2 nin atmosferdeki artýþýnýn küresel ýsýnmaya neden olduðu konusunda bilim insanlarý arasýnda görüþ birliði olmadýðý, uydu sýcaklýk ölçümlerinin de istatistiksel olarak anlamlý bir ýsýnmayý doðrulamadýðý, ekonomik büyüme için þart olan enerjinin temel kaynaðýnýn küresel fosil yakýtlar olduðu vurgulandý. (21,22) 1998 yýlýnda ExxonMobil destekli Oregon Institute of Science and Medicine (OISM) ile George C Marshall Institute tarafýndan Oregon dilekçesi yazýldý ve Birleþik Devletler Ulusal Bilimler Akademisi ( NAS) Eski Baþkaný Frederick Seitz in(*) mektubu ile makale yayýnlandý (23, 24) Makalenin sonunda: Karbondioksit, metan ve diðer küçük sera gazlarýnýn üretimini sýnýrlamak için hiçbir sebep yoktur Endüstriyel etkinlikler nedeniyle atmosfere daha fazla CO2 nin çýkmasý, insanlarýn saðlýk, uzun ömür, refah ve verimliliðini koruma ve geliþtirmelerine yardýmcý olacaktýr. CO2, bitki büyüme oranlarýný hýzlandýrýr. Ayrýca kuru bölgelerde bitkilerin büyümesini saðlar. Bitkilere baðlý hayvan yaþamý da geliþir. Bitki ve hayvan çeþitliliði artar Biz, CO2 artýþýnýn bir sonucu olarak bitki ve hayvanlarýn giderek arttýðý bereketli bir ortamda yaþýyoruz. Çocuklarýmýz çok daha fazla bitki ve hayvan yaþamý ile yeryüzü keyfine varacaklar. Bu, Sanayi Devriminin harika ve beklenmedik bir hediyesidir deniliyordu. Dilekçe yayýnlandýktan sonra, ABD Ulusal Bilimler Akademisi (NAS) Konseyi : NAS eski baþkanýnýn bir mektubu aracýlýðýyla yayýnlanan ve CO2 emisyonlarý ile ilgili Kyoto anlaþmasý altýnda yatan bilimi eleþtiren dilekçe nedeniyle endiþe duyduklarýný; NAS ýn dergisinde yayýnlanan bilimsel bildirilerin formatýnda gönderilen ve bu dilekçenin NAS ile ilgisinin olmadýðýný ve Akademi uzman raporlarýnýn sonuçlarýný yansýtmayan bu makalenin NAS ýn yayýn organýnda veya baþka bir hakemli dergide yayýnlanmadýðýný duyurdu(25). Sonraki yýllarda pek çok bilim insaný tarafýndan, makalenin insanlarý yanýltýcý bilgilerle dolu olduðunun bildirilmesine (26) karþýn, OISM nin sitesinde, matematikçi, fizikçi, biyolog, hekim ve mühendis gibi çeþitli bilim alanlarýndan 31 bin Amerikalý bilim insanýnýn dilekçeyi imzaladýðý duyurulmaktadýr. (23) (*)F. Seitz, Amerikan Fizik Enstitüsü Baþkaný (1954-1959), Birleþik Devletleri Ulusal Bilimler Akademisi Baþkaný (1962-1969) 1977-1988 yýllarý arasýnda, RJReynolds Tobacco Company de sigaranýn saðlýða etkilerinin belirsiz olduðu sonucu üretmek olan akademik araþtýrma projelerine fon kararý veren týbbi araþtýrma programýnýn baþ danýþmaný olarak çalýþtý., Advancement of Sound Science Center( TASSC) danýþmanlýk kurulu üyeliði, iklim deðiþikliði inkarcýsý muhafazakar kuruluþlar olan Science and Environmental Policy Project( SEPP) ve 1984-2001 arasýnda George C. Marshall Enstitüsü Kurucu Baþkanlýðý baþkanlýðý yaptý. 1998 yýlýnda iklim deðiþikliðini reddeden Oregon Dilekçesi olarak bilinen bir belgeyi hazýrladý. 1998-2005 arasýnda Exxon Akademik ve Bilimsel Danýþma Kurulu nda yer aldý.