4. TİCARET SİCİLİ I. GENEL OLARAK Sicil kavramı, kamusal yazım defteri, ana defter anlamına gelmekte olup, bu kavramın yerine kütük teriminin kullanıldığı da görülmektedir. Resmi sicillere örnek olarak, Ticaret Sicili, Nüfus Sicili, Tapu Sicili, Uçak Sicili, Marka Sicili, Maden Sicili, Patent Sicili, Tasarım Sicili, Coğrafi İşaret Sicili, Finansal Kiralama Sicili, Dernek Sicili ve Trafik Sicili verilebilir. Ticaret sicili, TTK m. 24 vd. düzenlenmiştir. Çoğunlukla ticari işletmeyle, fakat bazen tacirin kendisiyle veya tacir yardımcılarıyla ilgili hususların kaydedildiği ticaret sicili, kurucu, açıklayıcı ve kanıtlayıcı işlevleri olan bir sicildir. Ticaret sicilini tutmakla görevli kimseler TTK m.24 da belirtilmiştir. Bu hükme göre ticaret sicili Sanayi ve Ticaret Odaları nezdinde kurulacak Ticaret Sicil Memurlukları nca tutulacaktır. Ticaret ve Sanayi Odası veya Ticaret Odası bulunan yerlerde bir Ticaret Sicil Memurluğu kurulur. Oda bulunmayan yerlerde, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı nca belirlenen ve o il dâhilinde yeterli örgüte sahip odalardan birinin ticaret sicil memurluğunca sicil işleri yürütülür. Sicil memuru göreviyle ilgili konularda, devlet memuru gibi kabul edilir. Bakanlık sicil memurlarını her zaman denetleme yetkisine sahiptir. Ticaret sicilinde aleniyet ilkesi geçerlidir. İlgili sıfatı gerekmeden herkes bu kayıtları inceleyebilir, belgelerden suret alabilir veya bir hususun kayıtlı olup olmadığını gösteren tasdikname alabilir Herkes ticaret sicilinin içeriğini ve müdürlükte saklanan tüm senet ve belgeleri inceleyebileceği gibi giderini ödeyerek bunların onaylı suretlerini de alabilir. Bir hususun sicilde kayıtlı olup olmadığına dair onaylı belge de istenebilir(ttk m.35/ii). Sicil İşlerine Uygun Defterler Şunlardır: Sicil Esas Defteri (Ticari işlemlerin sıra ile yazıldığı defter), Fihrist Defteri, İhbar ve Ceza Defteri, Gelen - Giden Defteri. Ayrıca tüm bu işlem ve yazıların dayanağını oluşturan dilekçe, bildirim, senet, belgeler, duyurular saklanmak zorundadır. Yeni TTK nın getirdiği önemli düzenlemelerden birisi, ticaret sicil kayıtlarının elektronik ortamda tutulabilmesine olanak veren bir düzenleme getirmesidir. Bu sayede sicil kayıtlarının elektronik ortamda tutulması, internet yoluyla sicil kayıtlarına rahatlıkla
ulaşılması ve ayrıntıların tüzük ile belirtilecek şekilde, birçok işlemin internet üzerinden gerçekleştirilebilmesi mümkün kılınmış bulunmaktadır. Yeni TTK m.24/ii Ticaret sicili kayıtlarının elektronik ortamda tutulmasına ilişkin usul ve esaslar tüzükle gösterilir. Bu kayıtlar ile tescil ve ilan edilmesi gereken içeriklerin düzenli olarak depolandığı ve elektronik ortamda sunulabilen merkezi ortak veri tabanı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği nezdinde oluşturulur. II. SİCİLE KAYDI GEREKEN HUSUSLAR Hangi konuların tescil edileceği yasada genel olarak sayılmamıştır. Mevzuatın ilgili yerlerinde kaydı gereken hususlar tek tek belirtilmiştir. Benzer durum hangi işlemlerin ayrıca ilan edileceği hususunda da geçerlidir. Mevzuatta tescili (ve ilanı) açıkça öngörülmeyen bir husus tescil edilemez. Tescil edilmiş olsa dahi hukuki sonuç doğurmaz. Ticaret Sicili Yönetmeliği nin yürürlüğe konulması; Gümrük ve Ticaret Bakanlığının 22/11/2012 tarihli ve 7322 sayılı yazısı üzerine, 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 26 ncı maddesine göre, Bakanlar Kurulu nca 19/12/2012 tarihinde kararlaştırılmıştır. Söz konusu Yönetmelik, 27 Ocak 2012 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. III. SİCİL İŞLEMLERİ TSY e göre sicilde yapılabilecek işlemler üç türlüdür: tescil, tadil ve terkin. Kural olarak sicil memuru talep üzerine işlem yapar. Fakat bazen re sen (geçici tescilin terkini gibi), bazen de ihbar üzerine (şubenin silinmesi gibi) işlem yapabilir. Talep ilgililer, temsilcileri ya da halefleri tarafından dilekçe ile yapılır. Bir hususun tescilini istemeye birden fazla kişi mecbur ya da yetkili ise, kanunda aksine hüküm olmadıkça, içlerinden birisinin talebi üzerine yapılan tescil hepsi tarafından istenmiş sayılır. Tescil süresi kural olarak 15 gündür. Bu süre sicil memurluğunun yetki çevresi dışında oturanlar için 1 ay olarak öngörülmüştür. Bu sürenin geçmesi halinde de tescil yapılabilir (istisna TİRK m.5/ii ticari işletme rehninin tescili) ve yapılan tescil geçerlidir. 15 günlük süre kural olmakla beraber mevzuatta bir takım istisnalar öngörülmüştür. Örneğin TİRK m.5/ii rehnin tescilinde 10 günlük süre TTK md. 33 Tescili zorunlu olup da kanuni şekilde ve süresi içinde tescili istenmemiş olan veya 32 nci maddenin üçüncü fıkrasındaki şartlara uymayan bir hususu haber alan sicil müdürü, ilgilileri, belirleyeceği uygun bir süre içinde kanuni zorunluluklarını yerine getirmeye veya o hususun tescilini gerektiren sebeplerin bulunmadığını ispat etmeye çağırır. Sicil müdürünce verilen süre içinde tescil isteminde bulunmayan ve kaçınma sebeplerini de bildirmeyen kişi, sicil müdürü tarafından ikiyüz Türk Lirasından dörtbin Türk Lirasına kadar idari para cezasıyla cezalandırılır.
Süresi içinde kaçınma sebepleri bildirildiği takdirde, sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesi, dosya üzerinde inceleme yaparak tescili gerekli olan bir hususun bulunduğu sonucuna varırsa, bunun tescilini sicil müdürüne emreder, aksi takdirde tescil istemini reddeder. Süresi içinde tescil isteminde bulunmayan veya kaçınma sebeplerini bildirmeyen kişinin ikinci fıkradaki cezayla cezalandırılması bu fıkra hükmünün uygulanmasına engel oluşturmaz. Geçici Tescil: Çözümü bir mahkemenin hükmüne bağlı olan veya kesin olarak tescilinde tereddüt duyulan hususlar. Tarafların talebi üzerine geçici olarak kaydedilir. 3 ay içinde taraflar mahkemeye başvurduklarını belgelemezlerse ya da aralarında anlaştıklarını ispat edemezlerse geçici kayıt re sen silinir (TTK m.32/iv). Tadil ve terkin işlemleri de kural olarak tescil hakkındaki hükümlere tabidir. Sicil İşlemler Yazım/Kayıt (Tescil) Bir olgunun sicile geçirilmesidir. Değiştirme (Tadil) Sicile yazılmış bir olgudaki değişiklik yapılmasıdır. Silme (Terkin) Sicile yazılmış bir olgunun ortadan kalkması, silinmesidir.
SİCİL İŞLEMLERİ İlgilinin istemi Tacir gerçek kişi ise kendisi veya temsilcisi ya da halefi isteyebilir. Tacir tüzel kişi ise onun yetkili organ veya temsilcileri isteyebilir. Anonim şirketin ortağı, kural olarak bu anlamda ilgili kişi değildir (11. HD, 28.6.1988, E.1872, K. 4341). Anonim şirketlerde ve kooperatiflerde azınlık da TST 31/III anlamında ilgili değildir (11. HD, 14.12. 1990, E. 7784, K. 8093). Tescilde zorunlu konularda tescil istem süresi Yasada aksi öngörülmedikçe 15 gündür. Ancak ilgili, sicil görevlisinin yetki çevresi dışında oturuyorsa tescil süresi 1 aydır. Bu süreler ne zamanaşımı ne de hak düşürücü süredir. Fakat TİRK m.5 te belirtilen sürenin hak düşürücü süre olduğu söylenebilir. Tescile işletme merkezinin bulunduğu yer sicil görevlisi yetkilidir. Şubelerin tescilinde ise şubenin bulunduğu yer sicil görevlisi yetkilidir. Tescil istemi dilekçe ile veya elektronik ortamda olur. İmza noterlikçe onanmışsa, ayrıca kimliğin kanıtlanması gerekmez. Dilekçe de ayrıca tescil edilmesi istenen konularda bulunur. İlgili Makamın Bildirilmesi TSY 125 e göre, merkezin terkinini ihbar alan memur şubeyi de re sen terkin eder. Sicil Memuru Tarafından Re sen (Kendiliğinden) TSY m.40, geçici kayıtların re sen terkini. TSY m.127 göre, şirketlerin birleşmesi durumunda, tüzel kişiliği sona eren şirketin ve işletmelerinin kayıtları da sicil memuru tarafından re sen silinir.
Sicil memuru sicil işlemlerinin; Talepte bulunan kişinin kimliğini ve yetkili olup olmadığını, Kanuna uygun olup olmadığını, Kamu düzenine ve emredici hükümlere uygun olup olmadığını, Gerçeğe uygunluğunu ve aldatıcı olup olmadığını araştırır. IV. TESCİL VE İLANIN ETKİSİ Ticaret sicili kayıtları aksi ispatlanıncaya kadar doğru kabul edilir (MK m.7). Ticaret sicili kayıtları yayınlandıkları (veya yayının tamamlandığı) günü izleyen işgünü itibarıyla hüküm ifade eder. Eğer tescil mevcut bir hukuki durumu bildiriyorsa tescil açıklayıcıdır. Kural sicilin açıklayıcı etkiye sahip olmasıdır. Örneğin tacir sıfatının kazanılması için işletmenin ticaret siciline tescili açıklayıcı bir etkiye sahiptir. Yine ticari işletmeye ticari mümessil atanmasında da tecil açıklayıcı etkiye sahiptir. Eğer tescil belirli hukuki durumun doğması için yapılmışsa tescil kurucudur. Bu bağlamda; - Ticaret şirketlerinin kuruluşunda, - Ticari işletme rehninin kurulmasında, - AŞ lerde esas sözleşme değişiklikleri ve sermaye artırımında, - Ticaret unvanının ve işletme adının özel olarak korunmasında ve - Esnaf işletmesine ticari mümessil atanmasında tescil kurucudur. Mevzuatın tescilini öngördüğü bir durumun tescili haline, artık üçüncü kişilerin o hususu bilmedikleri iddiası dinlenmez (TTK m. 39/I). Buna sicilin olumlu etkisi denir. Mevzuatın tescilini öngördüğü hususların tescil edilmemesi veya tescil edilip de ilanı gerekirken ilan edilmemiş olması durumunda üçüncü kişilerin iyiniyetli oldukları, yani o durumu bilmedikleri kabul edilir. Aksini iddia eden ispatlamakla yükümlüdür (TTK m. 39/II). Buna sicilin olumsuz etkisi denir. Yeni TTK m. 37 de Görünüşe Güven başlığı altında düzenleme yapılmıştır. Buna göre, Tescil kaydı ile ilan edilen durum arasında
aykırılık bulunması hâlinde, tescil edilmiş olan gerçek durumu bildikleri ispat edilmediği sürece, üçüncü kişilerin ilan edilen duruma güvenleri korunur. Bu hüküm gerçek anlamda bir sicile güven ilkesini içermektedir. Yeni TTK da hangi hususların ilan edileceği konusunda yürürlükten kalkan TTK dan farklı bir düzenleme getirmiştir. Yeni TTK m. 35/3 Tescil edilen hususlar, kanun veya tüzükte aksine bir hüküm bulunmadıkça ilan olunur. hükmü, tescil edilen hususların kural olarak ilan da edilmesini gerektirir niteliktedir; meğerki, kanunda veya tüzükte ilan edilmeyeceğini öngören bir hüküm olsun. Ticaret Sicilinin Açıklığı (Aleniliği): Ticaret Sicili herkese açıktır. Tapu ve gemi sicilinin tersine, ilgi kanıtı gerekmeksizin, herkes ticaret sicilinin kapsamını ve sicil katındaki tüm belgeleri, çalışma saatleri içinde ve sicil katı dışına çıkarmamak kötüye kullanmamak üzere inceleyebilir. Herkes, sicil kapsamında yer alan işlem, senet ve belgelerin onaylı belgelerini isteyebilir. Herkes bir konunun sicile yazımlı olup olmadığının onaylı belgesini isteyebilir. Tescil işleminin dayandığı tüm belgeler sicil görevlisince saklanır.
V. SORUMLULUK Yeni TTK bu noktada önemli bir yeniliği içermektedir. Zira m. 25-2 hükmüne göre Ticaret sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet ve ilgili oda müteselsilen sorumludur. Ayrıca hükmün devamında, Devlet ve sicil görevlilerini atamaya yetkili kurumun zararın doğmasında kusuru bulunanlara rücu edeceği, ticaret sicili müdürü ve yardımcıları ile diğer personelinin, görevleriyle ilgili suçlardan dolayı kamu görevlisi olarak cezalandırılacağı ve bunlara karşı işlenmiş suçların kamu görevlisine karşı işlenmiş sayılacağı belirtilmiştir. VI. GÖRÜNÜŞE GÜVENİN KORUNMASI Yürürlükten kalkan TTK da yer almayan görünüşe güven ilkesi, Yeni TTK m. 37 ile ilk kez hukukumuza girmiştir. Dayanağı AB Yönergesi olan bu ilke, tescil edilen husus ile ilan edilen durum arasında fark bulunması olasılığında, tescil edilmiş olan gerçek durumu bildikleri kanıtlanmadığı sürece, üçüncü kişilerin ilan edilen duruma olan güvenlerinin korunmasını öngörmektedir. Hükümdeki bilmesi gerekme den söz edilmemiş olması, koruma kapsamını genişletir niteliktedir. Görünüşe güven Yeni TTK m. 37- (1) Tescil kaydı ile ilan edilen durum arasında aykırılık bulunması hâlinde, tescil edilmiş olan gerçek durumu bildikleri ispat edilmediği sürece, üçüncü kişilerin ilan edilen duruma güvenleri korunur. A. Kavram 5. TİCARET UNVANI I. GENEL OLARAK Ticari işletmenin gayri maddi unsurları arasında yer alan Ticaret unvanı, tacirin ticari iş ve işlemelerinde kullandığı ve taciri diğer tacirlerden ayırmaya yarayan addır. Tacir kimliğine özgü bir addır. Ticaret unvanını, taciri ayırt edene ve tanıtan bir kavramdır. Tacir tüzel kişi ise, unvanla birlikte tüzel kişi adına imza edildiğinin belirtilmesi gerekir. Ticaret unvanını sadece tacirler kullanabilir, esnaflar kullanamaz. 7 Yeni TTK bu konuda daha ayrıntılı bir düzenleme getirerek, Tescil edilen ticaret unvanı, ticari işletmenin görülebilecek bir yerine okunaklı bir şekilde yazılır.
Ayrıca, tacirin işletmesiyle ilgili olarak kullandığı her türlü kâğıt ve belgede, tacirin sicil numarası, ticaret unvanı, işletmesinin merkezi, tacir sermaye şirketi ise taahhüt edilen ve ödenen sermaye, internet sitesinin adresi ve numarası gösterilir. Anonim, limited ve sermayesi paylara bölünmüş komandit şirketlerde, sırasıyla yönetim kurulu başkan ve üyelerinin; müdürlerin ve yöneticilerin adları ile soyadları gösterilir. Tüm bu bilgiler şirketin internet sitesinde de yayımlanır. hükmünü öngörmüştür. (TTK m. 39/2) Yeni TTK özünde yürürlükten kalkan kanunun sistemini korumuş; bununla birlikte birkaç değişiklik de öngörmüştür. B. Tescil Her tacir, ticari işletmesini açtığı günden başlayarak 15 gün içinde, ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını, işletmenin merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ettirmek ve durumu ilan ettirmek zorundadır. Ayrıca her tacir, ticaret unvanını ve bunun altına atacağı imzayı notere tasdik ettirerek sicil memuruna vermeye ve eğer tacir tüzel kişi ise, tüzel kişi adına imzaya yetkili bulunanların imzalarını da notere tasdik ettirerek sicil memuruna vermeye mecburdur. Bir tacirin aynı veya başka sicil memurluğunun görev alanı içinde, birden çok ticari işletmesi varsa, her bir işletmesinin tescilinde, tacir ticaret unvanını ayrı ayrı tescil ettirmesi gerekir. Merkezleri Türkiye de bulunan şubelerin ticaret unvanı, merkezin unvanına şube olduğunu belirten ibarenin eklenmesiyle oluşacak unvandır ve şubenin bulunduğu yerin ticaret siciline tescili gerekir. Merkezleri Türkiye dışında bulunan ticari işletmelerin Türkiye deki şubeleri, kendi ülkelerinin kanunlarının ticaret unvanına ilişkin hükümleri saklı kalmak şartıyla, yerli ticari işletmeler gibi tescil olunur. Bu şubeler için yerleşim yeri Türkiye de bulunan tam yetkili bir ticari mümessil atanır. Ticari işletmenin birden çok şubesi varsa, ilk şubenin tescilinden sonra açılacak şubeler yerli ticari işletmelerin şubeleri gibi tescil olunur. II. TİCARET UNVANININ BİÇİMİ Ticaret unvanı, kök (çekirdek) ve ek olmak üzere iki kısımdan oluşur. Kök kısmın unvanda bulunması zorunludur. Ek kısmı ise kural olarak ihtiyari ve bazen de zorunludur. Kök Unvanın temel ve zorunlu öğesidir. Yani yasanın öngördüğü biçimde seçilmesi gerekli addır. 8
Ek İstisnalar saklı kalmak koşulu ile seçimliktir. Gerçeğe, kamu düzenine aykırı ekler kullanamazlar Tacirin kimliği ve işletmenin genişlik ve önemini veya mali durumuna ilişkin ekler kullanılabilir. Ancak bu ekler, yanlış bir düşüncenin doğmasına yol açmamalıdır Ticaret unvanına ek seçmek kural olarak ihtiyari iken aşağıda belirtilen hallerde ek almak zorunludur. Yeni TTK m. 45 bu konuda önemli bir yeniliği içermektedir. Bir ticaret unvanına Türkiye nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesi için gerekli olduğu takdirde, ek yapılır diyen bu hüküm, sadece tüzel kişinin değil gerçek kişinin unvanının da tüm Türkiye çapında korunacağını belirtmiştir. Böylece Yeni TTK ile sağlanan koruma genişletilmiştir. Her şube merkezin unvanına şube olduğunu belirten ek almak zorundadır (TTK m.48/i). Merkezi yurt dışında bulunan şirketlerin Türkiye deki şubelerinin unvanında, merkezin ve şubenin bulunduğu yer ile şube ifadesinin de eklenmesi gerekir (TTK m.48/iii). Tasfiye haline gelen şirketin ehliyeti tasfiye amacıyla sınırlanır. Bu nedenle tasfiye haline gelen şirketler unvanlarına tasfiye halinde ibarelerini eklemek zorundadır. Türk, Türkiye, Cumhuriyet ve Millî kelimeleri bir ticaret unvanına ancak Bakanlar Kurulu kararıyla konabilir. 9
TİCARET UNVANI Gerçek Kişiler: Ad ve Soyadın tüm harfleriyle kısaltılmadan yazılması biçiminde olur. Bu köktür. Ayrıca isteğe bağlı seçimlik veya ayırt edici ekler eklenebilir. Örnek Ahmet Ökmen Burada söz konusu olan gerçek kişinin nüfus kütüğünde yazılı bulunan gerçek ad ve soyadıdır. Aynı gerçek kişinin birden çok işletmesi varsa, her ticaret işletmesi için kullanacağı ticaret unvanında ayırt edici ekler bulundurabilir. Adi Ortaklıklar: Şirketin tüzel kişiliği yoktur, tacir sayılmaz. Ortaklar tacirdir. Ortaklardan her biri, kendi ad ve soyadından oluşan unvanı tescil ettirmelidir. Karışıklığa yol açmamak için ortakları eki alınabilir. Ortaklardan birinin Adı ve Soyadı + Ortakları ekinden oluşur. Örnek: Ahmet Ökmen ve Ortakları Kolektif Ort. Bütün ortakların veya en azından ortaklardan birinin ad ve soyadı + ortaklığı ve türünü gösteren ifadeden oluşur. Örnek: Ahmet Ökmen ve Mehmet Sert Kollektif Şirketi veya Ahmet Ökmen Kollektif Şirketi Unvanda yer alan ad ve soyadın kısaltılmadan yazılması gerekir. Tüzel Kişiler: Komandit Ort. (Adi veya sermayesi paylara bölünmüş) Komandite ortaklardan en azından birinin kısaltılmadan adı ve soyadı+ Ortaklığın türünü gösteren ifadeden oluşur. Ad ve soyadı kısaltılmadan yazılır. Komanditer ortakların adı ve soyadı ticaret unvanında kullanılmaz. Bu kurala uyulmaması cezayı gerektireceği gibi (TTK. m.51/ii), unvanda adı bulunacak komanditer ortak, 3.kişilere karşı komandite ortak gibi sorumlu olur. Limited, Anonim, Koop. İşletme konusu + şirketin türünü gösteren ifadeden oluşur. Unvanda gerçek kişinin ad ve soyadı bulunuyorsa, bunlar ve kuruluşun türü kısaltılmadan yazılır. Örnek: Ahmet Ökmen Makine Sanayi Anonim Şirketi Kooperatif unvanlarında, kamu kurum ve kuruluşların adlarına yer verilmez Limited şirketler tüm yazışmalarında unvanla birlikte esas sermaye miktarını da göstermelidir. Ticari işletme işleten dernek ve vakıfların ticaret unvanı adlarının özdeşidir. Bunlar kendi adlarını ticaret unvanı olarak kullanırlar. 10
11 Süreklilik: Sonradan meydana gelen değişikliklere rağmen bazı hallerde unvan değiştirilmeden kullanılabilir: Unvanda adı yazan kişinin adı değişirse bile unvan olduğu gibi kalabilir. Ancak durumun tescili gerekir Kollektif ve Komandit şirkete yahut donatma iştirakine yeni ortak girmesi halinde ticaret unvanı olduğu gibi kalabilir, ortaklıktan ayrılan ortağın yazılı muvafakati olursa adı unvanda kalabilir (m.49/ii). Ortaklardan biri ortaklıktan ayrıldığına göre bundan sonra ortaklık adının Vitali Toledo ve ortağı Kolektif Şirketi olarak kullanılması gerekir. Ortaklık Unvanının eskisi gibi ortakları kelimesi ile birlikte kullanılması gerçeğe aykırıdır (TD 9.10.1958 E.2468, K.2359). Ortak ölürse, mirasçıları yerine geçerse ya da yazılı olur verirlerse unvan olduğu gibi kalabilir (m.47/ii). Unvan devredilmeden işletme devredildiğinde, işletme sahibi değişmesine rağmen unvan değişmeyebilir. Devri: Unvan işletmeden ayrı olarak başkasına devredilemez, aksi hal cezayı gerektirir (TTK m. 49/I). TİCARET UNVANININ ÖZELLİKLERİ İşletmenin devri aksi kararlaştırılmamış ise unvanın da devri demektir. (TTK m. 49/II) Tacir, ticaret unvanını devretmeden, ticari işletmesini devredebilir. İflas halinde unvan, işletme ile birlikte masaya girer ve birlikte satılıp değerlendirilir. Ölümde (gerçek kişi tacirde) unvan da terekeye girer. İşletmeden ayrı paylaşılamaz. Ancak eklerle mirasçılar unvanı kullanabilirler. Unvanın Korunması: Unvanı kullanma hakkı münhasıran sahibine aittir (TTK m. 50). Tescil edilmiş unvan m.54 e göre özel olarak korunur, tescil edilmeyen unvan haksız rekabet hükümlerine göre korunur (TTK m. 54 vd.). Gerçek kişilerin unvanının sicil çevresi dışında kullanılması durumunda haksız rekabet hükümleri uygulanabilir. Unvana yönelik tecavüzlerde, haksız kullanımın tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir
Ustasının ünlü kıldığı bir markanın, çırağınca ticaret unvanınca kullanılması haksız rekabet ve markaya sataşma eylemini oluşturur (11 HD 22.11.1985 E.1984/5877 K.1995/64). Davacı ortaklık, ticaret unvanında kullandığı ve ayrıca marka olarak da tescil ettirdiği Sükse sözcüğünü, davalının da ticaret unvanında kullanmaya başladığını ve tescil ettirdiğini; bu durumun kendi unvanı ile karışıklık yarattığını savlayarak, haksız sataşmanın önlenmesini, anılan sözcüğün unvandan silinmesini istemiştir. Dava açıldıktan sonra davalı, ticaret unvanındaki Sükse sözcüğünü, Süksem olarak tescil ettirmiştir. Davalının tescilli ilk ticaret unvanının, davacı ticaret unvanı ve markası ile karışıklık yarattığı tüm dosya içeriği ile anlaşılmış bulunmaktadır. Davalının daha sonra Sükse sözcüğüne yalnızca m harfini ekleyerek Süksem sözcüğünü alması, yasanın aradığı anlamda bir değişiklik yaratmadığı gibi, iyi niyetle bağdaşacak bir davranış da değildir. Eğer bir harf eklenmesi ile yapılan değişiklik, yeni bir tescil kabul edilir ve sonraki tescilin silinmesi için ayrı bir davaya gerek görülürse, iyi niyetli olmayan kişilere, açılan haksız rekabet davasını sürüncemede bırakma olanağı verilmiş olur (11.HD.25.6.1993, E.1993/3585, K.1993/4667-YKD.1994, C.20, S.1, s.71). Dava, ticaret unvanına tecavüz nedeniyle vaki haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve davalı unvanındaki iltibas yaratan ibarenin sicilden terkini istemlerine ilişkindir. Dava dilekçesinde davacı vekili, müvekkilinin ticaret unvanındaki "Henkel" ibaresinin davalı unvanında yer almasının haksız rekabet oluşturduğunu ileri sürerek, haksız rekabetin tespiti men'i, unvan terkini ve maddi manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davacı yanın iddiasında 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca tescilli markalarından söz edilmiş ise de, bu markalardan kaynaklanan öncelik ya da üstünlük haklarına dayanılmadığından uyuşmazlıkta 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu durumda, TTK hükümlerinin uygulanması suretiyle çözümlenmesi gereken uyuşmazlıkta ticaret mahkemesi görevlidir. Bu nedenle, mahkemece yargılamaya devam olunarak taraf teşkili sağlandıktan sonra uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Esas : 2012/3425, Karar : 2012/4594 Tarih : 23.03.2012) 6. İŞLETME ADI Ticaret unvanı tacirleri ayırt etmeye yararken işletme adı, bir işletmeyi tanıtmak benzerlerinden ayırt etmek, bireyselleştirmek için kullanılan addır. Ticaret unvanının aksine işletme adı kullanma zorunluluğu yoktur. Ama işletme adı kullanılıyorsa bunun da tescili gerekir, aksi halde TTK m.53 in atfıyla TTK m.51 te belirtilen cezai hükümler uygulanır. İşletme adının oluşturulmasında herhangi bir kısıtlama olmamakla beraber, işletme adının yanıltıcı, aldatıcı ve kamu düzenine aykırı olmaması gerekir. İşletme adı, işletmeden bağımsız olarak devredilebilir. İşletmenin devri, sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça işletme adının da devri sonucunu doğurur. Tescil edilmiş işletme adı sicil çevresi içinde TTK m. 50 ve 52 ye göre korunur. Tescil edilmemiş işletme adı ise haksız rekabet hükümlerince korunur. 12
TTK m. 50- (1) Usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine aittir. TTK m. 52- (1) Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir. (2) Mahkeme, davayı kazanan tarafın istemi üzerine, giderleri aleyhine hüküm verilen kimseye ait olmak üzere, kararın gazete ile yayımlanmasına da karar verebilir. A. Tanım 7. HAKSIZ REKABET I. GENEL OLARAK Aldatıcı hareket veya dürüstlük kuralına aykırı davranışlarla ekonomik rekabetin her türlü kötüye kullanılmasına haksız rekabet denir. Bu tanım kapsamında haksız rekabette kusur şart değildir. Kusur sadece haksız rekabet nedeni ile tazminat davası açılabilmesinde gereklidir. Haksız rekabette sadece rakiplerin ekonomik çıkarları değil, genel olarak rekabete dayalı ekonomik düzenin korunması amaçlanmıştır. Yeni TTK haksız rekabet hukuku konusunda değişen ekonomik şartlara göre yeni haksız rekabet halleri de öngörmüştür. Yürürlükten kalkan kanunda m. 57 de 10 hal olarak örneklerle sayılan haksız rekabet halleri Yeni TTK da 26 ya çıkarılmıştır. Tıpkı yürürlükte olan kanunda olduğu gibi bu örnekler sınırlayıcı değildir. Bunun yanı sıra haksız rekabet Yeni TTK m. 54-2 de Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ( ) (rekabettir) şeklinde tanımlanmıştır. B. Unsurları Ekonomik bir rekabet olmalıdır. İyi niyet kaidelerine aykırı davranışlar söz konusu olmalıdır. Bu davranışlarla rekabet hakkı kötüye kullanılmış olmalıdır. 13
II. BAŞLICA HAKSIZ REKABET DURUMLARI A. Dürüstlük kuralına aykırı reklamlar ve satış yöntemleri ile diğer hukuka aykırı davranışlar ve özellikle; 1. Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek, 2. Kendisi, ticari işletmesi, işletme işaretleri, malları, iş ürünleri, faaliyetleri, fiyatları, stokları, satış kampanyalarının biçimi ve iş ilişkileri hakkında gerçek dışı veya yanıltıcı açıklamalarda bulunmak veya aynı yollarla üçüncü kişiyi rekabette öne geçirmek, 3. Paye, diploma veya ödül almadığı hâlde bunlara sahipmişçesine hareket ederek müstesna yeteneğe malik bulunduğu zannını uyandırmaya çalışmak veya buna elverişli doğru olmayan meslek adları ve sembolleri kullanmak, 4. Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak, 5. Kendisini, mallarını, iş ürünlerini, faaliyetlerini, fiyatlarını, gerçeğe aykırı, yanıltıcı, rakibini gereksiz yere kötüleyici veya gereksiz yere onun tanınmışlığından yararlanacak şekilde; başkaları, malları, iş ürünleri veya fiyatlarıyla karşılaştırmak ya da üçüncü kişiyi benzer yollardan öne geçirmek, 6. Seçilmiş bazı malları, iş ürünlerini veya faaliyetleri birden çok kere tedarik fiyatının altında satışa sunmak, bu sunumları reklamlarında özellikle vurgulamak ve bu şekilde müşterilerini, kendisinin veya rakiplerinin yeteneği hakkında yanıltmak; şu kadar ki, satış fiyatının, aynı çeşit malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerinin benzer hacimde alımında uygulanan tedarik fiyatının altında olması hâlinde yanıltmanın varlığı karine olarak kabul olunur; davalı, gerçek tedarik fiyatını ispatladığı takdirde bu fiyat değerlendirmeye esas olur, 7. Müşteriyi ek edimlerle sunumun gerçek değeri hakkında yanıltmak, 8. Müşterinin karar verme özgürlüğünü özellikle saldırgan satış yöntemleri ile sınırlamak, 9. Malların, iş ürünlerinin veya faaliyetlerin özelliklerini, miktarını, kullanım amaçlarını, yararlarını veya tehlikelerini gizlemek ve bu şekilde müşteriyi yanıltmak, 14 10. Taksitle satım sözleşmelerine veya buna benzer hukuki işlemlere ilişkin kamuya yapılan ilanlarda unvanını açıkça belirtmemek, peşin veya toplam satış fiyatını veya taksitle satımdan kaynaklanan ek maliyeti Türk Lirası ve yıllık oranlar üzerinden belirtmemek,
11. Tüketici kredilerine ilişkin kamuya yapılan ilanlarda unvanını açıkça belirtmemek veya kredilerin net tutarlarına, toplam giderlerine, efektif yıllık faizlerine ilişkin açık beyanlarda bulunmamak, 12. İşletmesine ilişkin faaliyetleri çerçevesinde, taksitle satım veya tüketici kredisi sözleşmeleri sunan veya akdeden ve bu bağlamda sözleşmenin konusu, fiyatı, ödeme şartları, sözleşme süresi, müşterinin cayma veya fesih hakkına veya kalan borcu vadeden önce ödeme hakkına ilişkin eksik veya yanlış bilgiler içeren sözleşme formülleri kullanmak. Sıvı gaz bayiliği yapan A nın aynı işle uğraşan rakibi B nin tüplerinden gaz çalarak eksik gaz sattığını ve bu arada da onun iflasın eşiğinde olduğunu söylemesi. Davada, davalının davacı adına yazımlı dikiş makinelerini kötülediği ve düşük fiyata satmak yoluyla davacının sürümünü engellediği ileri sürülerek haksız rekabet savında bulunulmuştur. Haksız rekabetin varlığı için, iktisadi çıkarlar zarar görmeli veya görme tehlikesiyle karşılaşmalıdır. Bu durumda, davacının, davalının satışından etkilenmesi haksız rekabetin kabulü için yeterli değildir. Önemli olan davalı eyleminin, serbest ticaret hakkının sınırlarını, objektif doğruluk kurallarına göre, aşmış olup olmadığıdır. Somut olayda davacıya ait dikiş makinelerinin davalıca kötülendiğine ilişkin sav doğrulanamamıştır. Dinlenen davalı tanıklarının söylemleri ve mahkemece de kabul olunduğuna göre, davalının eylemi, tellal pazarında veya elden ucuz fiyatla satışa sunulan kullanılmış veya kullanılmamış makineleri satın alıp, bunların gerekliyse temizlik ve onarımlarını da yaparak, kendi mağazasında acente fiyatından ucuza satmasıdır. Tanık söylemlerinde bu türde satımların ticari gelenekten olduğu, davalının satış fiyatına olağan kârını kattığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle, davalı davranışının doğruluk ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğu ve serbest ticaret hakkının kötüye kullanılmasını oluşturduğu söylenemez (Y.T.D. 25.9.1970, E.1285) Basın görevinin sınırı aşılarak, bir tacirle ilgili gerçek dışı veya yanıltıcı yayın, iktisadi rekabetin kötüye kullanılması niteliğini taşır ve haksız rekabet sayılır. (T.D. 21.5.1973, E.73/1554, K.73/2307) 11. HD, 25.06.1993,3585/4667: Davacı ortaklık, ticaret unvanında kullandığı ve ayrıca marka olarak da tescil ettirdiği Sükse sözcüğünü, davalının da ticaret unvanında kullanmaya başladığını ve tescil ettirdiğini, bu durumu kendi unvanı ile karışıklık yarattığını savlayarak haksız sataşmanın önlenmesini, anılan sözcüğün unvanda silinmesini istemiştir. Dava açıldıktan sonra davalı, ticaret unvanında ki Sükse sözcüğünü Süksem olarak tescil ettirmiştir. Davalının tescilli ilk ticaret unvanının davacı ticaret unvanı ve markası ile karışıklık yarattığı tüm dosya içeriği ile anlaşılmamış bulunmaktadır. Davalının daha sonra Sükse sözcüğüne yalnızca m harfini ekleyerek Süksem sözcüğünü alması, yasanın aradığı anlamda bir değişiklik yaratmadığı gibi, iyi niyetle bağdaşacak bir davranış da değildir (YKD., 1994, C.20, S.1, s.71). 15
11. HD., 11.05.1988, 8476/3224: Davacı Bataş unvanını önceden tescil ettirmiştir. Davalı da aynı unvanı kullanmaktadır. Yanların etkinlik alanları ayrı olsa bile, karışıklık ve haksız rekabet nedeni ile, mahkemece verilen davacının Bataş unvanının silinmesine ilişkin karar yöntem ve yasaya uygundur. B. Sözleşmeyi ihlale veya sona erdirmeye yöneltmek; özellikle; 1. Müşterilerle kendisinin bizzat sözleşme yapabilmesi için, onları başkalarıyla yapmış oldukları sözleşmelere aykırı davranmaya yöneltmek, 2. Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine, haketmedikleri ve onları işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek, kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak, 3. İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek, 4. Onunla kendisinin bu tür bir sözleşme yapabilmesi için, taksitle satış, peşin satış veya tüketici kredisi sözleşmesi yapmış olan alıcının veya kredi alan kişinin, bu sözleşmeden caymasına veya peşin satış sözleşmesi yapmış olan alıcının bu sözleşmeyi feshetmesine yöneltmek. C. Başkalarının iş ürünlerinden yetkisiz yararlanma; özellikle; 1. Kendisine emanet edilmiş teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden yetkisiz yararlanmak, 2. Üçüncü kişilere ait teklif, hesap veya plan gibi bir iş ürününden, bunların kendisine yetkisiz olarak tevdi edilmiş veya sağlanmış olduğunun bilinmesi gerektiği hâlde, yararlanmak, 3. Kendisinin uygun bir katkısı olmaksızın başkasına ait pazarlanmaya hazır çalışma ürünlerini teknik çoğaltma yöntemleriyle devralıp onlardan yararlanmak. D. Üretim ve iş sırlarını hukuka aykırı olarak ifşa etmek; özellikle, gizlice ve izinsiz olarak ele geçirdiği veya başkaca hukuka aykırı bir şekilde öğrendiği bilgileri ve üretenin iş sırlarını değerlendiren veya başkalarına bildiren dürüstlüğe aykırı davranmış olur. E. İş şartlarına uymamak; özellikle kanun veya sözleşmeyle, rakiplere de yüklenmiş olan veya bir meslek dalında veya çevrede olağan olan iş şartlarına uymayanlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur. F. Dürüstlük kuralına aykırı işlem şartları kullanmak. Özellikle yanıltıcı bir şekilde diğer taraf aleyhine; 16
1. Doğrudan veya yorum yoluyla uygulanacak kanuni düzenlemeden önemli ölçüde ayrılan, veya 2. Sözleşmenin niteliğine önemli ölçüde aykırı haklar ve borçlar dağılımını öngören, önceden yazılmış genel işlem şartlarını kullananlar dürüstlüğe aykırı davranmış olur. A. Kavram III. HAKSIZ REKABETTE KORUNMA Rekabet hakkının doğruluk kurallarına aykırı biçimde veya kötüye kullanılması sonucunda bir zarara uğrama veya zarar tehlikesiyle karşılaşma durumunda mahkemeden korunma istenebilir. Dava değerine göre Sulh veya Asliye Ticaret Mahkemeleri görevlidir. Dava, davalının ikametgâhı veya haksız eylemin gerçekleştiği yer mahkemesine açılır. B. Taraflar 1. Davacı: Haksız rekabet yüzünden müşterileri, kredisi, mesleki saygınlığı, ticari işletmesi veya öteki ekonomik çıkarları zarar uğrayan kişiler davacı olabilir. Fakat davacı olabilmek için aralarında rekabet ilişkisinin olması şart değildir. Tüketicinin korunması amacıyla dernek, vakıf ve tüketim kooperatifi gibi tüketici örgütleri bu tür davaları açabilir. Ayrıca, Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Dernekleri, Borsalar ve tüzüklerine göre üyelerinin ekonomik çıkarlarını korumaya yetkili bulunan diğer mesleki ve iktisadi birlikler de kendilerinin veya şube üyelerinin dava açma hakkını doğuran durumlarda tazminat dışındaki tüm davaları açabilirler. Haksız rekabet yüzünden ekonomik çıkarları bozulan müşteriler de dava açabilirler. Yeni TTK da, müşterilerin dava açma hakkı bakımından zarar tehlikesini yeterli sayarak hakkın kapsamı genişletilmiştir. Yeni TTK m.56/2 Ekonomik çıkarları zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek müşteriler de birinci fıkradaki davaları açabilirler, ancak araçların ve malların imhasını isteyemezler. 2. Davalı: Haksız rekabet davalarında, öncelikle haksız rekabette bulunan kişiler davalı olurlar. İşlerin görülmesi sırasında müstahdemler veya işçiler tarafından haksız fiil vukuu bulursa, tazminat dışındaki davalar, istihdam edene karşı da açılabilir. Basın aracılığıyla işlenen haksız rekabet hallerinde, bazı durumlarda yazı işleri müdürüne karşı da dava açılabilir. 17
Başkasına ait ayırt edici işaretler kullanılarak meydana getirilen malları, şahsi ihtiyaçtan fazla olarak elinde bulunduran kişiler de davalı olabilir. C. Dava Türleri 1. Tespit Davası: Davacı rekabet hakkının doğruluk kurallarına aykırı biçimde veya kötüye kullanıldığının saptanılmasını isteyebilir. Bilindiği üzere tespit davasının açılabilmesi için, uyuşmazlık bir hukuksal konuya ilişkin bulunmalı ve bu saptamada davacının bir hukuksal yararı olmalıdır. Hukuksal yararın var olup olmadığının saptanması için de, davacının bu hakkının bir tehlike altında bulunması, bu nedene davacının durumunun duraksama yaratacak olması ve verilecek tespit kararının bu tehlikeyi ortadan kaldıracak durumda bulunması gerekmektedir. Tespit davasının açılabilmesi için, aynı konuda bir eda davasının açılabilme olanağının bulunmaması da koşuldur. (11.HD. 7.11.1979, E.1979/5067, K.1979/5084- YKD. 1984, C.10, S.7, s.1053). 2. Önleme: Haksız rekabet eyleminin sürdüğü veya gerçekleşme ya da yinelenmesi tehlikesinin bulunduğu durumlarda bunun önlenmesi (Men i) davası açılabilir. 3. Eski Hale İade (Düzeltme): Haksız rekabet sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılması, haksız rekabetin yanlış ve yanıltıcı sözlerle yapılması durumunda ise bu sözlerin düzeltilmesi davasıdır. 4. Tazminat: Haksız rekabet sonuçta bir haksız eylemdir. Bu nedenle bu eylemin yol açtığı zararın giderilmesi istenebilir. Zarar, malvarlığında azalma veya yitirilme, kişi varlığında sarsılmadır. D. Kararın Duyurulması Mahkeme haksız rekabet dolayısıyla açılan davalarda, davayı kazanan (davacı veya davalı) gideri haksız çıkandan alınmak üzere, kararın kesinleşmesinden sonra duyurulmasına da karar verebilir. Bu konuda yargıç res en karar veremez, davacının talebi gerekir. E. Zaman Aşımı: Haksız rekabet nedeniyle TTK m. 58 de öngörülen davalar, davaya hakkı olanın, bu hakkın doğumunu öğrendiği günden başlayarak 1 yıl ve her durumda bunların doğumunu izleyen 3 yıl geçmekle zaman aşımına uğrar. 18
19