HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU HUKUKİ MÜZAKERE TOPLANTILARI SONUÇ RAPORU TOPLANTI YERİ : Afyon Güral Termal Otel TOPLANTI TARİHİ : 22,23 / Eylül /2012 GRUP ADI KONU GRUP BAŞKANI KATİP : 5. Grup 1. Masa : Sahtecilik ve Dolandırıcılık : Hasan YALÇIN, Yargıtay, Cumhuriyet Savcısı : Kadir SEVİNÇ TOPLANTI RAPORU TARTIŞILAN KONU: 1) Sahtecilik ve Dolandırıcılık Suçlarında Soruşturma ve Kovuşturma Aşamalarında Yaşanan Sorunların Aşılması İle İlgili Çözüm Önerileri. Çözüm Önerileri ve Düşünceler: - Sahtecilik ve Dolandırıcılık suçları ile ilgili ayrı soruşturma bürolarının kurulması ve bu bürolarda çalışan Cumhuriyet Savcılarının belli periyotlarla bu suçlarla ilgili yapılacak çalışmalara katılmalarının sağlanması. - UYAP'ta, Sahtecilik ve Dolandırıcılık Büroları ile Yargıtayda adı geçen suçlara bakan Daireler arasında bir platform oluşturulması, ihtilaflı konuların en kısa sürede burada çözümlenmesi, (Örneğin; HSYK'nın Yargı Kürsüsü gibi. ) 1
- Nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, araç ruhsatnamesi alınması, bankalardan çek hesabı ve kredi kartı hesabı açılması sırasında, pasaport alımlarında olduğu gibi, daha sıkı denetim imkânı sağlayacak şekilde teknolojik imkânlardan yararlanıp biyolojik kimliğin (parmak izi, kamera kaydı, biyometrik fotoğraf, ses kaydı vs.) tespiti yapılarak arşivlenmesi için yasal düzenleme yapılması, bu bilgilere de soruşturmacı savcıların ulaşması amacıyla UYAP ortamından bağlantı sağlanması. - Memurun Resmi Belgede Sahteciliği suçlarında şerik olan ancak kamu görevlisi olmayan diğer şüpheliler hakkında doğrudan soruşturma yapılırken, kamu görevlisi hakkındaki soruşturma tefrik edilip özel soruşturma usulüne tabi tutulmaktadır. Yine memurun Resmi Belgede Sahteciliği ve Dolandırıcılık suçlarından yapılan soruşturmada, dolandırıcılık suçu genel hükümlere göre yapılırken, resmi belgede sahtecilik suçu soruşturma iznine tabi tutulmaktadır. Bu tür durumlarda memurun soruşturmasının özel soruşturma usulüne tabi tutulmasının herhangi bir anlamı da kalmamaktadır. Bu nedenle her iki durumda da memur hakkındaki soruşturma genel hükümlere göre doğrudan yapılabilmesi için gerekli yasal düzenleme yapılmalıdır. - Başkasının ürettiği sahte belgeyi örneğin araç ruhsatnamesi, nüfus cüzdanı, çek yaprağı, diploma, kimlik kartı, mühür, hologram vb. gibi belgeleri (açıklamamız sahte araç ruhsatnamesi üzerinden yapılacaktır. ) kullanan kişi yakalandığında başlatılan soruşturmada sahte belgeyi üreten ve dağıtan kişilere ulaşılamadığından asıl sorumluların cezasız kalması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Sahte belgeyi kullanan kişi bir şekilde yakalandığında bu sahte belge ülke genelinde tek bir merkeze gönderilip bu merkezde aynı elden çıkmış olan sahte belgelerin birbirleri ile irtibatlandırılması sağlanmalıdır. Bu şekilde sahte belgeyi üreten kişi ile birlikte üretmede kullanılan suç eşyaları yakalandığında, bu cihazdan üretilen tüm sahte belgelerle ilgili yapılan soruşturmalar rahatlıkla tespit edilebileceğinden, sahte belgeyi kullanan diğer şüphelilerin suçlarına iştirakten sorumlu tutulması sağlanacaktır. Bu nedenle tüm sahte üretilen belgelerin bir merkezde tasnifi ve irtibatlandırılması yapılmalı ve Cumhuriyet Savcılarının bu merkeze UYAP üzerinden ulaşımı sağlanmalıdır. - Organize işlenen resmi belgede sahtecilik suçlarında birden fazla yerde yürütülen soruşturma evraklarının, suçun organize işlendiği anlaşılamadığından birçoğu daimi arama evrakı olarak işleme alınmaktadır. Bunun önüne geçilmesi için bu belgelerle ilgili merkezi bir birim oluşturularak, bu suçlarla ilgili her soruşturma evrakının bir örneği bu merkeze iletilmeli, şayet yürütülen soruşturma evrakı organize suçlarla ilgili ise bu soruşturma evrakları bir merkezde toplanmalıdır. 2
- Belgede sahtecilik suçlarında aldatıcılık özelliğinin tespiti açısından suça konu belgenin duruşmada gözlemlenerek fiziksel özelliklerinin duruşma tutanağına geçirilmesi gerekmektedir. Ancak bu hususlar duruşma tutanağına geçirilirken belgenin aldatıcılık özelliğinin bulunup bulunmadığı hususunda, ihsas-ı rey teşkil edecek şekilde görüş beyan edilmesinden kaçınılmalıdır. Yargıtay'ın bu konuda birçok bozması vardır. Ayrıca dosya Yargıtay'a gönderilirken mutlak surette emanette kayıtlı bulunan sahte belge aslının dosya içerisine konulması gerekir. - Taşrada emanette kayıtlı bulunan suç delili teşkil eden sahte belgelerin Yargıtayda da emanette muhafaza edilmesi, bu delillerin daha iyi koşullarda muhafaza edilmesi gerekmektedir. - Belgede sahtecilik suçlarında örneğin; nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, çek, senet vs. gibi belgelerde gerçek kişilerin kimlik bilgileri kullanılarak sahtecilik yapılmışsa mutlak surette suçtan zarar gören olarak bu gerçek kişilerin kimlik bilgileri ve adresleri tespit edilerek duruşmaya davet edilmeleri gerekmekte, şayet duruşmaya davet edilmemiş ve karar da verilmiş ise, mutlaka gerekçeli karar bu kişilere tebliğ edilmelidir. Bu hususlar yerine getirilmediği için dosyalar Yargıtayca mahalline eksikliklerin giderilmesi için geri gönderilmekte, bu da yargılama sürecini uzatmaktadır. - Dolandırıcılık suçlarında, yüklenen suça bakmakla görevli mahkemenin Ağır Ceza mı yoksa Asliye Ceza mı olduğu hususu çok fazla tartışma konusu olmaktadır. Bu konuda Yargıtay çok fazla miktarda görev nedeniyle bozma kararları vermekte ve Yargıtay 5. Ceza Dairesinin görev uyuşmazlığının çözümlenmesi bağlamında bu suçlarla ilgili de çok fazla sayıda dosyası bulunmaktadır. Bu da yargılamanın uzamasına neden olmaktadır. Bunun çözümü için bu suçun basit ve nitelikli hallerinin ya Ağır Ceza Mahkemesinde ya da Asliye Ceza Mahkemesinde görülmesi konusu mutlaka yasal düzenleme ile çözümlenmelidir. Yıllık 1000'lerle ifade edilecek dosyanın Yargıtayda bozulmasının ya da görev uyuşmazlığı nedeniyle Yargıtay'a gelmesinin önüne geçilecektir. - Dolandırıcılık suçlarında TCK.nun 158/1-d ve f bentlerinde yazılı birimlerim maddi varlıklarının kullanılarak suçların işlenmesinde eylemlerin vasıflandırılması hatalı yapılmaktadır. Genel olarak bu eylemler Asliye Ceza Mahkemesinin görev alanında olduğu düşünülerek davalar açılıp aynı Mahkemece sonuçlandırıldığından dolayı, bu dosyalar Yargıtayda görev nedeniyle bozma kararlarına konu olmaktadır. ( Örnek olarak; sahte çek, sahte banka dekontu, sahte nüfus cüzdanı, sahte sürücü belgesi, sahte araç ruhsatnamesi gibi belgeler kullanılarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi suçun nitelikli halini oluşturmaktadır. ) Yine Noterler kamu kurumu değildir. Barolar 3
kamu meslek kuruluşu değildir. Kamu meslek kuruluşları örneğin; Barolar Birliği, Noterler Birliği vs. gibi kuruluşlardır. TCK.nun 158/1-i bendinde bahsedilen serbest meslek sahipleri doktorlar, avukatlar gibi serbest meslek makbuzu düzenleyen kişilerdir. Serbest Meslek sahiplerinin kimler olduğu 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda tarif edilmiştir. Bu bağlamda bakkal, emlakçı vs. gibi işlerle uğraşan kişiler serbest meslek sahibi kabul edilmemektedir. Bu hususlarda yanılgılar mevcuttur. - TCK 158/1-son maddesinde belirtilen, aynı fıkranın e, f, j bentlerinde sayılan hallerde, dolandırıcılık suçlarında adli para cezalarının hesaplanması usulü: Temel adli para cezasının, arttırma ve eksiltmelerle birlikte, suçtan elde edilen yararın iki katından az çıkması halinde, öncelikle gün adli para cezası üzerinden temel ceza belirlenip, arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra, adli para cezası suçtan elde edilen yararın iki katına çıkartılıp, daha sonra bu miktar üzerinden TCK 62. maddesi uygulanmalıdır. - Muvazaalı boşanma suretiyle dul ve yetim aylığı alanlar konusunda özel daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında uyuşmazlık çıkmıştır. Bu konu, suçun sübuta erdiği düşüncesi ile, Yargıtay Ceza Genel Kuruluna taşınmıştır. - Dini inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle dolandırıcılık suçlarının geniş yorumlanmaması gerektiği konusunda da özel daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında uyuşmazlık çıkmış ve bu konu Yargıtay Ceza Genel Kuruluna taşınmıştır. ( Örneğin; Çektiği maaşının bereketinin artması için çektiği paraya okutulması gerektiğini söyleyerek mağdurdan parasını alıp olay yerinden uzaklaşan sanığın eyleminin basit dolandırıcılık suçunu oluşturacağı düşüncesiyle itiraz yasa yoluna gidilmiştir. ) - Dolandırılan mağdur tam akıl hastası ise eylemin hırsızlık suçunu oluşturacağı, TCK 158/1-c anlamında dolandırıcılık suçunu oluşturmayacağı bilinmelidir. - TCK 168. maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı konusunda gerekçeli kararda tartışma yapılmamasından dolayı Yargıtayın oldukça fazla bozma kararları görülmektedir. Dolayısıyla soruşturma veya kovuşturma aşamasında mutlak surette duruşmaya son verilmeden mağdurun zararının giderilip giderilmediği belirlenmeli, sonucuna göre bu husus, uygulanmasa da, tartışılarak karar verilmelidir. 4
- TCK 158/1-k maddesinde belirtilen dolandırıcılık suçlarında eylemin teşebbüs aşamasında mı, yoksa hazırlık hareketleri aşamasında mı kaldığı hususu Yargıtay bozmalarına konu olmaktadır. (Örneğin; Bu hususta en yaygın olay, önceden kaza yapmış olduğu aracını daha sonra kaza yapmış gibi göstererek kolluğun olay mahalline çağrılması ve kollukça aracın daha önce kaza yaptığı hususunun tespiti bir hazırlık hareketidir. Kişinin sigorta şirketine başvurusu bulunmadığı sürece dolandırıcılığın icrai hareketleri başlamayacaktır. ) - Eylemin hırsızlık mı, güveni kötüye kullanma mı, yoksa dolandırıcılık mı olduğu konusunda tereddütler bulunan, cep telefonlarının kısa süreli olarak konuşulmak amacıyla değişik bahanelerle mağdurlardan alınması eylemi Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12/06/2012 gün ve 140/229 sayılı kararı ile hırsızlık suçunu oluşturacağı hususu açıklığa kavuşturulmuştur. Buna göre uygulama yapılması gerekir. - Önceden ödememe kastıyla hareket ederek gerçek çek ve senetlerle yapılan alışverişlerin hukuki ihtilaf olduğu gerekçesiyle birçok soruşturma evrakının takipsizlik kararı ile sonuçlandırıldığı anlaşılmaktadır. Bu husus yanlıştır. Örnek olarak kişi borç batağına girmiştir, iflas etmiştir, acil paraya ihtiyacı vardır, ödeme gücü yoktur, yüklü miktarda beyaz eşya satın alarak ertesi günü aldığı bu malları satın aldığı fiyattan daha düşüğüne satması eylemi tipik dolandırıcılık suçunu oluşturmaktadır. Yargıtay'ın içtihatları da bu doğrultudadır. Buna göre soruşturma evraklarının neticelendirilmesi gerekmektedir. - Kendisini Hakim, Savcı, Emniyet Görevlisi gibi ünvanlarla tanıtmak suretiyle kontör ve para dolandırıcılığı olarak bilinen eylemlerde, şüphelilerin profesyonel söylemlerle mağdurları çok rahat ikna ettikleri gözetildiğinde, hareketin basit yalanın ötesine geçtiği ve dolandırıcılığın hile unsurunun oluşturduğunu kabul etmek gerekmektedir. Soruşturma evraklarının bu bağlamda takipsizliğe alınması doğru değildir. ( Örneğin; mağdurlar arasında öğretmenler, kaymakamlar, belediye başkanları, tapu müdürleri gibi kamu görevlileri bulunmaktadır. ) Bu suçların genel itibariyle belli merkezlerden yönlendirildiği bilinmektedir. Dolayısıyla değişik yerlerde bu suçlarla ilgili yürütülen soruşturma evraklarının, hangi merkezlerden bu suçlar yönetiliyorsa, eylemin örgütsel faaliyet kapsamında olduğu gerekçesiyle o yer Cumhuriyet Savcılığına yetkisizlik kararı ile gönderilmesinde yarar vardır. Aksi takdirde birçok soruşturma evrakı takipsizlik kararı verilerek bitirilmektedir. - Sahte belgelerle kredi kartı başvurularında eylemin TCK'nun 245/2-3. maddesinde öngörülen 5
suçları oluşturacağı bilinmesine rağmen birçok dava eylemin TCK'nun 158/1-j maddesine uyduğu gerekçesiyle Ağır Ceza Mahkemelerine davalar açılmaktadır. Hem yargılama mercii yanlış belirlenmekte hem de suçun vasıflandırılmasında sıkıntılar yaşanmaktadır. - TCK'nun 158/2. maddesiyle aynı yasanın değişik 255. maddesi eylemlerin nitelikleri itibariyle birbirlerine çok benzemektedir. Bu hususa dikkat edilmesinde yarar vardır. TCK'nun 255. maddesinde önemli ayırım mağdurun şüpheliden haksız bir talepte bulunmasıdır ve aynı zamanda mağdur da bu suçun faillerinden birisi olmaktadır. TCK'nun 158/2. maddesinde ise mağdurlar şüphelilerden meşru bir talepte bulunurlar. Ancak şüpheli örneğin ben Adalet Bakanını tanıyorum. Senin oğlunu infaz koruma memuru yapabilirim diyerek yarar sağlaması bu maddedeki suçu oluşturur. 6