ĠSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESĠ NE



Benzer belgeler
Temmuz 1999 Amfibi Tugay Kurmay Başkanı Foça/ İzmir Ağustos

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ ĠKĠNCĠ BÖLÜM KABUL EDİLEBİLİRLİK HAKKINDA KARAR. BaĢvuru no.29628/09 Hikmet KÖSEOĞLU/TÜRKİYE

10 Ocak 2013 BASIN AÇIKLAMASI

2:Ceza muhakemesinin amacı nedir? =SUÇUN İŞLENİP İŞLENMEDİĞİ KONUSUNDAKİ MADDİ GERÇEĞE ULAŞMAK

İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI'NA

CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN

Sayı: / Aralık 2014 Konu: Aile Hekimliği Nöbet ŞUBE / TEMSİLCİLİKLERE

Sayı: Ankara, 24 /03/2014 ANKARA İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI NA

DEVLET MEMURLARININ ŞİKAYET VE MÜRACAATLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

İstanbul 13 ncü Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı na

5. A. TELEFON DİNLEMELERİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER

ÖNSÖZ 3 EMNİYET GENEL MÜDÜRLÜĞÜ YAZISI 5 İÇİNDEKİLER 7-12 KANUNLAR VE KAYNAKLAR BİRİNCİ BÖLÜM Genel Bilgiler Dersin adı ve konusu 17

2- Dâvanın, her biri hakkında aynı sebepten neşet etmesi. hükmü öngörülmüş. iken,

DEVLET MEMURLARININ ŞİKAYET VE MÜRACAATLARI HAKKINDA YÖNETMELİK

İçindekiler Önsöz 5 Kısaltmalar 19 Giriş 21 Birinci Bölüm İDARÎ YARGININ GELİŞİMİ VE TÜRK YARGI TEŞKİLATININ GENEL GÖRÜNÜMÜ I. YARGISAL DENETİMİNDE

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ

TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ

T.C. KARTAL BELEDİYE BAŞKANLIĞI İSTANBUL

Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı na

Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı na

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/27

AYLIK FAALĠYET RAPORU (01/03/ /03/2012)

T.C. ĠÇĠġLERĠ BAKANLIĞI Nüfus ve VatandaĢlık ĠĢleri Genel Müdürlüğü

SORUŞTURMA ADIMLARI KILAVUZU

T Ü R M O B TÜRKİYE SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLER ODALARI BİRLİĞİ SİRKÜLER RAPOR MEVZUAT

T.C. SĠLĠVRĠ BELEDĠYE BAġKANLIĞI ÖZEL KALEM MÜDÜRLÜĞÜ. GÖREV VE ÇALIġMA YÖNETMELĠĞĠ. Amaç, Kapsam, Dayanak, Tanımlar ve Temel Ġlkeler

ĠKĠNCĠ BÖLÜM KABUL EDĠLEBĠLĠRLĠK HAKKINDA KARAR. BaĢvuru n o 46766/13 Yılser GÜNGÖR ve diğerleri / Türkiye

TÜRK YARGI SİSTEMİ YARGITAY Öğr. Gör. Ertan Cem GÜL MYO Hukuk Bölümü Adalet Programı

CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ŞEKLİ HAKKINDA KANUN. BİRİNCİ BÖLÜM Genel Hükümler

CEZA MUHAKEMESİNDE İSTİNAF. Doç.Dr. Hakan KARAKEHYA Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Av. Ece KAVAKLI Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Ankara Halk Sağlığı Müdürlüğü Hukuk Birimi

ANAYASA MAHKEMESİNDEN VERGİ USUL KANUNUYLA İLGİLİ BİREYSEL BAŞVURUYA İLİŞKİN YETKİSİZLİK KARARI

Hüseyin Yıldırım Danıştay şemasına Aslı gibidir' imzası atmıştı.

BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

CEZA USUL HUKUKU DERSİ (VİZE SINAVI)

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

İDARİ YARGI DERSİ (VİZE SINAVI)

ONÜÇÜNCÜ DAİRE USUL KARARLARI. Anahtar Kelimeler : Dava Açma Süresi, Yazılı Bildirim, Başvuru Mercii ve Süresi, Hak Arama Hürriyeti

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı HATA BİLDİRİM FORMU (Usulsüzlük, Yolsuzluk, Etik Kural İhlali)

ANAYASA MAHKEMESİ NE BİREYSEL BAŞVURU YOLU AÇILDI

Yorumluyorum. Ceza Hukuku Perspektifinden Güncel Olaylara Bakış

Başbakanlık Mevzuatı Geliştirme ve Yayın Genel Müdürlüğü30 Mayıs 2009 CUMARTESİResmî GazeteSayı : ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

İŞ MAHKEMELERİ KANUNU

ÖZET : 353 Sayılı Kanunun 10/^ maddesi uyarınca asker kişi sayılan. UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ CEZA BÖLtMÜ. sanıkların askerî cezaevinde işledikleri

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BİLAL MÜŞTAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/233)

Başkentteki Yardımcı Kuruluşlar. Türkiye nin Yönetim Yapısı Doç. Dr. Aslı Yağmurlu

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ

CEZA MUHAKEMESİNDE SES VE GÖRÜNTÜ BİLİŞİM SİSTEMİNİN KULLANILMASI HAKKINDA YÖNETMELİK. (Resmi Gazete: 20 Eylül 2011, sayı: 28060) BİRİNCİ BÖLÜM

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ İKİNCİ BÖLÜM KARAR. Başvuru Numarası: 2013/8492. Karar Tarihi: 8/9/2014 İKİNCİ BÖLÜM KARAR

3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanununun bu hükmünden yola çıkarak, İçişleri Bakanlığının emniyet ve asayişi sağlamada, yürütme organları olarak

KABUL EDİLMEZLİK KARARI

Bilgisayar, internet ve bilişim alanında uzmanlaşmış teknik personelin ve hızlı soruşturma ile yargılamanın temeli olan, konusunda uzmanlaşmış

KARAR 1 (672 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılmaya dair) Davalı : Başbakanlık /ANKARA

AVRUPA ĠNSAN HAKLARI MAHKEMESĠ

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

İlgili Kanun / Madde 6356 S. TSK/41-43

İDARİ YARGILAMA USULÜ HUKUKU 3-B K. Burak ÖZTÜRK İDARİ YARGININ GÖREV ALANI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR NURAN CEYLAN ÖZBUDAK BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/2890)

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. : Şüpheli hakkında suç duyurusu dilekçemizin sunumudur.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARININ TÜRLERİ VE NİTELİKLERİ

T.C. HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU İKİNCİ DAİRE KARARI Esas No 2013/149. Karar No 2013/1034

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANAYASA MAHKEMESİ BİRİNCİ BÖLÜM KARAR BARIŞ DERİN BAŞVURUSU. (Başvuru Numarası: 2014/13462)

MADDE 2 : Bu Yönetmelik, Ceza Muhakemesi Kanunu gereğince müdafi veya vekil görevlendirilmesi ile bu kişilere yapılacak ödemeleri kapsar.

ÜÇÜNCÜ KISIM Olağanüstü Kanun Yolları. BİRİNCİ BÖLÜM Karar Düzeltme ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının İtiraz Yetkisi

HÂKİMLER VE SAVCILAR YÜKSEK KURULU İKİNCİ DAİRE KARARI Esas No 2012/299. Karar No 2013/422

TÜRKĠYE FUBOL FEDERASYONU GENEL KURUL ĠÇ TÜZÜĞÜ

5237 TCK DEĞĠġĠKLĠK TASARISI Cinsel Suçlarla Ġlgili Bölüm. Önerilen DeğiĢiklik Cinsel saldırı (Tasarı Madde 42)

T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I

İPTAL BAŞVURUSUNA KONU OLAN YASA MEDDESİ İLE İLGİLİ AÇIKLAMA:

7035 SAYILI YASA İLE TEMYİZ SÜRELERİ DEĞİŞTİ

T.C. Genelkurmay Başkanlığı

İlgili Kanun / Madde 2821 S. SK/45

Sahte Banknotların İncelenmesi Ve Değerlendirilmesinde Uyulacak Usul Ve Esaslar Hakkında Yönetmelik

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK. /18-21

ULUSAL Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ KONSEYĠ YÖNETMELĠĞĠ BĠRĠNCĠ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar. Amaç ve kapsam

6098 SAYILI BORÇLAR KANUNU KAPSAMINDA. ADAM ÇALIġTIRANIN SORUMLULUĞU. Av. Mustafa Özgür KIRDAR ERYĠĞĠT HUKUK BÜROSU / ANKARA

T.C. ANAYASA MAHKEMESİ

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Adalet MYO HBYS Programı. Yargı Örgütü Dersleri

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

YÜRÜTMENİN DURDURULMASINI İSTEYEN (DAVACI):

Prof. Dr. Zehra ODYAKMAZ Ümit KAYMAK İsmail ERCAN THEMIS İDARİ YARGI

tarihli ve 5352 sayılı ADLÎ SĠCĠL KANUNU 1 (Resmi Gazete: 1 Haziran 2005/25832)

OHAL KAPSAMINDAKİ SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMALARDA AVUKATLARIN SAVUNMA HAKLARININ KISITLANMASI KONULU ARAMA KONFERANSI SONUÇ RAPORU

İlgili Kanun / Madde 6356 S. STSK. /9

2011 YILI FAALİYET RAPORU

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNE YAPILMIŞ BAZI BAŞVURULARIN TAZMİNAT ÖDENMEK SURETİYLE ÇÖZÜMÜNE DAİR KANUN YAYIMLANDI

T.C. KAMU DENETÇİLİĞİ KURUMU RET KARARI :F.Y.

İlgili Kanun / Madde 5434 S.ESK/ S. SGK/101

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/18-21

MEMURLAR VE DİĞER KAMU GÖREVLİLERİNİN YARGILANMASI HAKKINDA KANUN

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI. İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Genç Asliye Ceza Mahkemesi

DERS 15: Adli Bilişim

T.C. SANAYİ VE TİCARET BAKANLIĞI Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü GENELGE NO: 2007/02....VALİLİĞİNE (Sanayi ve Ticaret İl Müdürlüğü)

ĠKĠNCĠ BÖLÜM KABUL EDĠLEBĠLĠRLĠK HAKKINDAKARAR

(BaĢvuru no /09)

1.) Kamu Görevlileri Etik DavranıĢ Ġlkeleri ile BaĢvuru Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik aģağıdakilerden hangisi hakkında uygulanamaz?

Doğal Gaz Piyasasında Yapılacak Denetimler ile Ön Araştırma ve Soruşturmalarda Takip Edilecek Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik

Transkript:

ĠSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESĠ NE (TMK ile görevlendirilmiģ) DOSYA NO: 2009/191 MÜTALAAYA KARġI ESAS HAKKINDA SAVUNMA VEREN 5. Bölüm de Tutuklu : E. Kur. Alb. Dursun ÇĠÇEK- (TC. No: 65791184124), Silivri MÜDAFĠĠ GümüĢsuyu Beyoğlu/ĠSTANBUL TARĠH :31 Mayıs 2013 : Av. Ġrem ÇĠÇEK- Ġnönü Caddesi No.30 IĢık Apartmanı No.1 KONU : Ġddialara konu Sahte Ġrtica Ġle Eylem Yazısı, iddia olunan Ergenekon Terör Örgütü ve Ġnternet Andıcı Kapsamında Savunmanın sunulmasıdır. BEYANLARIMIZ : Öncelikle belirtmek isterim ki, mahkemeniz iddia makamı tarafından hazırlanan sözde mütalaa yı ciddiye almıyoruz. Gerek yazılı ifademizde gerekse sözlü beyanlarımızda ifadelerimizin muhattabı,, adından baģka hiçbir niteliği mütalaa olmayan bu kağıt yığını değildir. Hiçbir somut veriye dayanmayan, savcıların tayahhül dünyalarına ait de olsa mantık kuramı ile çeliģen vehakikatı kalıbına bir türlü uyduramadıkları iddianameleri,, adının mütalaa kelimesi ile eģsesli olması dıģında hiçbir ortak unsuru olmayan bu kağıt yığınıile beraber tüm dava dosyası 120 milyon sayfayı bulmaktadır.her gün yüzlerce sayfa okunsa bile bu dava dosyasını bitirerek, yeterince inceleyerek savunma yapabilir hale gelinmesi mümkün değildir.bu gerçek mahkemenizce bilinmesine rağmen binlerce sayfa iddianameyi birleģtirerek yargılamayı, torba yasalar gibi, torba yargılamaya çevirmek ve arap saçına döndürülmüģ bir dava dosyası ile delillerin değerlendirilmesi aģaması sanki yasal bir zorunluluk değilmiģçesine, atlanmak sureti ile esas hakkındaki savunmaya geçilerek müvekkillerimin savunmalarını kısıtlamak, bu süre içerisinde bizleri ise 10(On) dakika konuģturmak, buradaki yargılamayı bir kez daha adil olmaktan çıkarmıģtır.aslında kutsal olan ama açık yasa hükümlerinin dahi tanınmadığı ve kanun koyucunun iradesinin en kibar tabirle kâle alınmadığı bu salonda bir değeri olmayan savunmanın, 1

mahkemece, yargılamaya devam edebilme aparatı olarak görüldüğü bir kez daha gün yüzüne çıkmıģtır. Savunmamız hazır değildir ve verdiğiniz iki saatlik süre savunma için yeterli değildir. Ancak mahkemenizin savunma yapmak için hazır olmadığımızı beyan etmemiz halinde, susma hakkının kullanılacağı yönündeki kararı, hukuka açıkça aykırı ve savunma hakkın yok eder niteliktedir. Ancak savunmaya hazır olmadığımızı beyan ettiğimiz vakit, mahkemenizin müvekkilimin susma hakkını kullandığı yönünde müvekkilimin iradesini gasbederek alacağı muhtemel bir karar karģısında ve bu karara kısa sürede etkili Ģekilde itiraz edebileceğimiz bir merci bırakılmadığından en azından söyleyebildiklerimizi tutanağa geçirme kararı aldık. 1- MAHKEMENĠZ GÖREVSĠZ VE YETKĠSĠZ BĠR MAHKEMEDĠR, Yargılama sırasında gerek müvekkilim gerek tarafımızdan, Anayasaya ve yürürlükteki yasalara göre Mahkemenizin görevli olmadığı ve "görevsizlik kararı" vererek yargılamadan çekilmeleri yönünde itirazda bulunulmuģtur. Bu talepler mahkeme tarafından dikkate alınmamıģ, hiçbir değerlendirme yapılmamıģ ve yargılamaya de facto olarak (fiilen) devam edilmiģtir. Müvekkilim Dursun ÇĠÇEK, Genelkurmay BaĢkanlığı nda görev yaptığı sırada asker kiģi iken yargılanmasına baģlanmıģtır. SoruĢturmanın baģladığı tarih itibari ile Anayasanın 145. maddesi ve CMK 250/3 maddesi gereği asker kiģilerin yargılanmaları askeri yargı yetkisi içindeydi. Bu sebeple askerleri sivil yargıda yargılamaya engel teģkil eden yasanın değiģtirilmesi yoluna gidilmiģtir. 6 Haziran 2009'da ve 5918 sayılı kanunun 7. maddesi ile CMK madde 250/3. fıkrada yer alan "hâli dahil" ibaresi "hâlinde" Ģeklinde değiģtirilmiģtir. Bu değiģikliğin anayasaya aykırı olduğu iddiası ile konu Anayasa Mahkemesine taģınmıģtır. Anayasa Mahkemesi öncelikle "yürütmeyi durdurma" kararı vermiģ ve yapmıģ olduğu inceleme neticesinde ise değiģikliğin Anayasanın 145. maddesine aykırı olduğunu tespit ederek 21.01.2010 tarihinde "iptal kararı 1 " vermiģtir. 02.07.2012 tarihinde CMK'dan tamamen kaldırılan 250/3 maddesinin son hali; "Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay ın yargılayacağı kiģilere iliģkin hükümler ile (...) askerî mahkemelerin görevlerine iliģkin hükümler saklıdır." Ģeklinde kalmıģtır. Anayasa Mahkemesinin vermiģ olduğu 1 Anayasa Mahkemesinin 21.01.2010 tarihli; Esas 2009/52 ve Karar 2010/16 sayılı Kararı 2

yürütmenin durdurulması ve iptal kararları uyarınca Özel Yetkili Savcılık, görevsiz olmasına rağmen soruģturmaya yasal dayanaktan mahrum olarak fiilen devam etmiģtir. SoruĢturmanın yürütülmesi ve ardından iddianame tanzimi ve yargılamanın yapılması Anayasa'nın 2. ve 37. maddeleri ile hukuk devleti ilkelerine açıkça aykırıdır2. Anayasanın 145. Maddesinde Yapılan DeğiĢiklikAnayasa Mahkemesi iptal kararından sonra (07.05.2010 tarihinde), bu kez Anayasanın 145 maddesi değiģtirilerek45"...anayasal düzene ve bu düzenin iģleyiģine karģı islenen suçlar her halde adliye mahkemelerinde görülür" Ģeklindedir. Bu anayasa değiģikliği ile görevsiz olan Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıları görevli kılınmaya çalıģılmıģtır. Ancak bu halde dahi CMK madde 250'de bir değiģiklik yapılamamıģ olması mevcut hukuki boģluğu ortadan kaldırmamıģtır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin söz konusu iptal kararında "karģı oy3" kullanan Mahkeme BaĢkanı Sn. HaĢim Kılıç da bu konuda bir "yasal boģluk" olacağını açıkça ifade etmiģtir. Anayasalar genel kuralı belirler. Bu genel kuralların uygulamaya yönelik düzenlenmesi ise kanunların anayasaya uygun hale getirilmesi ile mümkündür. Dolayısıyla yapılmıģ bir Anayasa değiģikliği bu yargılamada Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin doğrudan yetkili olduğu sonucu doğurmaz. Daha da önemlisi ise 145. Maddeye eklenen bu cümlenin, huzurdaki davanın yargı yetkisini, askeri yargıdan, adli yargıya taģımaya yönelik bir giriģim olduğu açıktır. Bu durum Anayasa'nın 37. maddesinde tanımlanan "Doğal Hakim Ġlkesine" açıkça aykırıdır4. CMK.12 ye göre; Davaya bakmak yetkisi, suçun iģlendiği yer mahkemesine aittir. TeĢebbüste son icra hareketinin yapıldığı, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleģtiği ve zincirleme suçlarda son suçun iģlendiği yer mahkemesi 2 04 Haziran 2003 ve E.2002/132 ve Karar 2003/46 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararında, hukuk devletini"...eylem VE İŞLEMLERİ HUKUKA UYGUN, insan haklarına saygı gösteren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan KAÇINAN,... Anayasa ve hukukun üstünlüğü kurallarıyla kendini bağlı sayıp, YARGI DENETİMİNE AÇIK OLAN, yasaların ÜSTÜNDE, yasa koyucunun da BOZAMAYACAĞI, TEMEL HUKUK İLKELERİ VE ANAYASAYA BULUNDUĞU bilincinde olan devlet..." olarak tanımlamıştır. 3 Anayasa Mahkemesi'nin CMK 250/3'e yönelik iptal kararında muhalif görüşte olan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Sn. Haşim Kılıç " karşı oy" yazısında "...önceki iradesi ortadan kalkan yasama organının, iptal sonunda ortaya çıkan yeni durumu gözeterek yasal bir düzenleme yapması kaçınılmaz hale gelmiştir." şeklindeki ifadesi ile yasal boşluğa dikkat çekmiştir. 4 Balyoz Davası Ortak Temyiz Dilekçesi 3

yetkilidir. Davaya esas konu olan sahte Ġrtica ile Mücadele Eylem Planı, Ġnternet Siteleri, Faili Meçhul Ġhbarlar gibi müvekkilim hakkındaki iddianame ye ve mütalaa ya yansıtılan belgelerin Ankara da, müvekkilim Genelkurmay Karargâhı nda görev yaptığı sürede hazırlandığı ve olayların Ankara da gerçekleģtiği iddia edilmektedir. Müvekkilim Ankara da yakalanmıģtır. Müvekkil hakkında hazırlanan iddianamede suç yeri olarak Ankara yazılmıģtır. Madde metni açık olup davaya bakma konusunda yetkili olan mahkeme Ankara daki mahkemeler olduğu halde mahkemenize yapmıģ olduğumuz yetki itirazları, sözde örgütün merkezinin Ġstanbul ili olduğu gerekçesi ile reddedilmiģtir. Ancak iddianamede, mütalaada ve bugüne kadar toplanan hiçbir belgede sözde örgütün merkezinin Ġstanbul olduğuna yönelik hiç bir tespit yapılamamıģtır. Kaldı ki müvekkile yöneltilen Hükümete KarĢı ġuç un Ġstanbul da iģlenmesi madden mümkün değildir. YARGILAMANIN ÖZEL YETKĠLĠ MAHKEMELER TARAFINDAN SÜRDÜRÜLMESĠNĠN ANAYASAYA AYKIRILIĞI CMK 250. maddesi 6352 sayılı Kanunun 105. Maddesi ile 2.7.2012 tarihi itibari ile yürürlükten kaldırılmıģtır.özel Yetkili Mahkemelerin görev ve yargı çevresini belirleyen bu maddenin CMK'dan kaldırılmıģ olmasına karģın, 6352 sayılı kanunun "Geçici 2/4 Maddesi " ile bu mahkemelerin "Terörle Mücadele Kanununun 10. maddesinde" yer alması sağlanmıģtır. DeğiĢikliği sağlayan 6352 sayılı yasanın Geçici 2/4 maddesi;" Ceza Muhakemesi Kanununun yürürlükten kaldırılan 250 nci maddesinin birinci fıkrasına göre görevlendirilen mahkemelerde açılmıģ olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bu mahkemelerce bakmaya devam olunur. Bu davalarda, yetkisizlik veya görevsizlik kararı verilemez."ģeklindir. KaldırılmıĢ olan Mahkemeniz ve savcılığınız bazı davalar açısından varlığını sürdürerek "eģitlik" ve "adil yargılanma" ilkelerinin ihlali yanında yasama organının yargılama faaliyetine müdahalesini yasaklayan "kuvvetler ayrılığı ilkesini" de açıkça ihlal etmektedir. 2- ĠDDĠAYA KONU SUÇ TARĠHĠ- DURSUN ÇĠÇEK ĠN HEDEF SEÇĠLMESĠ Suç tarihi ve yeri: 2008 yılı ve öncesi ANKARA olarak belirtilmiģtir. Ancak müvekkilim hakkındaki iddialar Ġnternet Andıcı 2009 tarihli olup, sahte irtica ile mücadele yazısının ise Nisan 2009 tarihli olduğu Taraf Gazetesi nde Mehmet Baransu tarafından haber yapılmıģtır. 4

Sözde Ergenekon Terör Örgütü nün 1950 lerde kurulduğu iddia edilmekte ve 1999 yılından önce 50 yıllık geçmiģi olduğu belirtilerek bu sanal kurgular ile Türkiye tarihinde iģlenen toplu katliamların, faili meçhullerin üstü kapatılmak istenmektedir. 1950 yılında müvekkilim henüz doğmamıģtır. 1999 yılında ise, Altay Tim Komutanı Tiran/ Arnavutluk ġubat 1999 6 Ay Temmuz 1999 Amfibi Tugay Kurmay BaĢkanı Foça/ Ġzmir Ağustos 1999-2001 2 Yıl görev yapmıģtır. Bu görev süreleri dahil olmak üzere sözde örgütün neresinde, hangi görev ile ve ne Ģekilde yer almıģtır. Müvekkilimin sözde örgüt yöneticisi olarak yargılanması karģısında Ġddia makamı ve mahkemeniz, kararında buna cevap vermek zorundadır. Ancak esas hakkında mütalaada sözde örgütün kuruluģu, kurucuları, 50 yıllık faaliyeti, mali kaynakları, örgüt üyeleri arası iliģkilerin ne Ģekilde sağlandığı konusunda hiçbir somut delile dayanılmadan yorum yapılarak sanal bir örgüt kurulmaya çalıģılmıģtır. Bu haliyle Savcılar arasında, hakimler arasında, CumhurbaĢkanları arasında yani herkes için bir örgüt yaratılabilir. Herkes yaratılan sanal örgütün üyesi haline getirilebilinir. Mütalaanın soruģturma safhatı bölümünde yer alan 57. Sayfasında müvekkilimin 16.06.2009 tarihinde dinlenmeye baģlandığı yazılmakta ise de bu ifade uydurmadır.. Müvekkilim hakkındaki soruģturmanın; faili meçhul bir ihbar nedeniyle yapılan bir aramada Avukat Serdar ÖZTÜRK ün Ankara daki bürosunda ele geçirildiği iddia edilen taklit imzalı sahte Ġrticayla Mücadele Eylem Planın bir fotokopisinin soruģturma dosyasından sızdırılarak bir gazetede yayınlanmasından sonra 12.06.2009 tarihinde baģladığı SoruĢturma Savcısı tarafından mahkemenize gönderilen yazı ile bildirilmiģtir. (EK-1) Ancak iģbu yazıdan da anlaģılacağı üzere müvekkilim hakkında hiçbir soruģturma açılmamıģken, 09.03.2009 tarihinden itibaren dinlenmeye alındığı tespit edilmiģtir. (Ek-2) Müvekkilimin yasa dıģı usullerle dinlendiği ve takip edildiği bahse konu hukuka aykırı iģlemlerin suç ve suçlu yaratmayı amaçlayan bir çete tarafından organize edildiği ortaya çıkmıģtır. TEM ġube Müdürlüğünün 09.03.2009 gün ve 2009/4701 Sayılı Talep yazısında, iletiģimin dinlenilmesi ve kayda alınması talebinin gerekçesi olarak; 05.05.2006, 10.05.2006, 11.05.2006 tarihlerinde Ġstanbul'da bulunan Cumhuriyet isimli gazeteye el bombalarının atıldığı; 17.05.2006 tarihinde DanıĢtay 2. Dairesine yönelik gerçekleģtirilen silahlı saldırı sonucu Yüksek Hakim MUSTAFA YÜCEL ÖZBĠLGĠN in öldürüldüğü, iki yüksek hakimin yaralandığı; 13.07.2007 tarihinde Ġstanbul un Ümraniye ilçesinde bir adrese düzenlenen operasyonda 27 adet el bombasının ele geçirildiği; 26.06.2007 günü EskiĢehir ilinde gerçekleģtirilen operasyon 5

sonucu 12 adet el bombası, 2 adet uzun namlulu silah, 11 kg. C3 patlayıcı, 11 kg. TNT patlayıcının ele geçirildiği; bahsedilen eylemlerin Ergenekon terör örgütü tarafından gerçekleģtirildiği yönünde kuvvetli suç Ģüphesinin bulunduğu, Ergenekon yapılanmasının EGM'nin raporu ile terör örgütü yapılanması olarak mütalaa edildiği; terör örgütü mensuplarının suç delilleri ile birlikte tespiti, suç unsurları ile birlikte yakalanabilmesinin temini için bu aģamada baģka türlü delil elde etme imkanı olmadığından Ģüphelilerin kullandığı iletiģim araçlarının teknik takip altına alınması gerektiği sonucuna varıldığı iddiası ile müvekkil Dursun ÇĠÇEK dinlenmek istenmiģtir. ĠĢbu karar TEM ġubenin 08.06.2009 gün ve 2009/(2009)/-171-224)(10681) sayılı yazısı ile3 ay süre ile uzatılmıģtır. Talebin gerekçesinde; Ünal ĠNANÇ isimli sahsın Ankara ili Yenimahalle ilçesi Kardelen Mahallesi 505 sokak siyasal 2 sitesi no: 106 sayılı ikametinden yapılan aramada elde edilen 1 'den 2'ye kadar "TAKIP EDĠLECEK LĠSTE" baģlıklı dokümanın yapılan incelemesinde; dokümanın "TAKĠP EDĠLECEK LĠSTE" baģlıklı, alfabetik sıraya göre sıralanmıģ 71 adet TSK mensubu Subay ve Astsubay isim ve soy isimlerinin yazdığı 43 isim karģısında cep telefonu numaralarını yazdığı bazı isimlerin karģısında açıklamaların bulunduğu görülmesi üzerine Cumhuriyet BaĢsavcılığının (CMK 250 SMY) 2007/1536 ve 2008/1756 sayılı soruģturma kapsamında yapılan operasyonlarda hakkında iģlem yapılan Ģahıslardan ele geçirilen bilgi, belge, doküman, dijital malzemeler içeriğinde bahse konu dokümanda ismi geçen askeri personel ile ilgili detaylı inceleme yapıldığında yapılan arģiv sorgulamasında; Dursun ÇĠÇEK isimli sahsın dokümanda bulunduğu, iddia edilmektedir. (Ek-3) Ünal ĠNANÇ ve Avukatı ile yapılan görüģmede, iddiaya konu liste ile hiçbir illiyet bağlarının olmadığı, ikametinde böyle bir listenin bulunmadığı tespit edilmiģtir. Ġddia edilen listede adı geçen Dursun ÇĠÇEK isimli kiģiye ait telefon numarasının, daha sonraki safhada iletiģimin dinlenmesini talep edenler tarafından değiģtirilerek müvekkile ait telefon numarası yazılarak sahte delil üretildiği ortaya çıkmıģtır. Ġddiaya konu sahte listeyi kim, ne maksatla üretmiģ ve iftiralara gerekçe göstermiģtir? Müvekkilim neden hakkında hiçbir soruģturma yokken hedef seçilmiģtir? Yargılama sürecinde TEM ġubenin 09.03.2009 gün ve 2009/4701 Sayılı talep yazısı ile 08.06.2009 gün ve 2009/(2009)/-171-224)(10681) sayılı talep yazısı tarafımızdan yapılan talepler sonucunda gönderilmiģtir. Ancak Ġstanbul 11. ACM nin 25.03.2009 Tarih ve Teknik Takip no. 2009/331 Sayılı kararı mahkemenizin yazdığı müzekkereye rağmen gönderilmemiģtir. Bu fiil suçu gizleme ve delil karartma amacına yönelik olduğu Ģüphesini kuvvetlendirmiģtir. 6

Mütalaa dahil müvekkil hakkında hazırlanan iddianame de DanıĢtay Saldırısı, Cumhuriyet Gazetesini bombalama iddiası, Ümraniye el bombaları..vb konular hakkında hiçbir iddia bulunmamaktayken alınan bu dinleme ve takip kararları bugün yaratılan yargılamada müvekkilimin hedef seçildiğini göstermektedir. Ancak müvekkilim hakkında hiçbir soruģturma baģlamamıģken hukuka aykırı bir Ģekilde dinleme kararı almak isteyenler bu kararında müvekkilim yerine bir baģka Dursun ÇĠÇEK i dinlemiģlerdir. (Ek-4) AY, AĠHS, CMK.135 ve müteakip maddelerine aykırı iģlem yapılarak, telefon ve adres bilgileri farklı bir Dursun ÇĠÇEK ağır suçlamalarla 6 ay boyunca dinlenmiģtir.bu kiģiye telefonlarının dinlendiği, suç bulunmadığı için dinleme kayıtlarının süresi içinde imha edildiği de bildirilmemiģtir. Ġstanbul TEM ġubenin 09.03.2009 gün ve 2009/4701 Sayılı talep yazısı ile 08.06.2009 gün ve 2009/(2009)/-171-224)(10681) sayılı yazısını hazırlayan, Ġstanbul 11. ACM nin 25.03.2009 Tarih ve Teknik Takip no. 2009/331 Sayılı Kararını göndermeyen kiģilerin tespiti ve haklarında mahkemenize yaptığımız suç duyurularının gereğinin yapılması, Ġstanbul 11. ACM nin 25.03.2009 Tarih ve Teknik Takip no. 2009/331 Sayılı Kararının Ġstanbul Cumhuriyet BaĢsavcılığındantalep edilmesi, kararların gerekçelerinin ve sonuçlarının incelenmesi adil yargılanma hakkının bir gereğidir. 3- SUÇ TANIMI 18.03.2013 Tarihli sözde mütalaanın Sanıkların Hukuki Durumları BaĢlığı altında 1781. sayfasında; T.C. hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teģebbüs etmek denilerek TCK 312.maddesindeki suçun müvekkil tarafından iģlediği iddia edilmiģtir. 5237 sayılı TCK. M. 312 de yer alan hükümete yönelik suç, cebir ve Ģiddet kullanarak teģebbüs edilmesi ile oluģacak Ģekilde kaleme alınmıģtır. Madde gerekçesinde ise çok açıktır. "maddede tanımlanan suçun oluģabilmesi için cebir ve Ģiddetin varlığı gerekir. Cebir ve Ģiddetin yanında elveriģli hareketlerle doğrudan doğruya icraya baģlanması gerekmektedir. TCK madde. 312 de yer alan suçun gerçekleģmesi için hükümeti ortadan kaldırmak veya görevini tamamen yapılmasını engellemek ya da görevini kısmen yapılmasını engellemeye yönelik teģebbüs hareketlerinden biri veya bir kaçını oluģması gerekir. 7

Ġddia makamı, müvekkilimin gerçekleģtirdiğini iddia ettiği fiillerin hangisinin hükümeti ortadan kaldırmaya ya da görevini kısmen veya tamamen engellemeye yönelik olduğu konusunu açıkça belirtmesi gerekirken. Hiçbir somut olgu olmadan farazi tespitler yapmıģtır. Sadece madde metnini yazarak; sanık bu fiili iģlemiģtir demek bir savcının iģi olamaz. Fiil ve netice arasında illiyet bağı kurulmalı, hangi neticenin, hangi fiille gerçekleģtirildiği izah edilmelidir. ĠSNAT EDĠLEN SUÇTA ĠCRA HAREKETLERĠNĠN ĠRDELENMESĠ "ĠĢlenmesi kastedilen bir suçun icrasına elveriģli vasıtalarla baģlayan fail, elinde olmayan sebeplerden ötürü suçun oluģması için gerekli fiilleri tamamlayamamıģ veya bu fiilleri bitirmesine rağmen suç oluģmamıģ" ise suça teģebbüs söz konusu olmaktadır. Bu hükme göre, suça teģebbüsün mümkün olabilmesi için failin suç iģleme kastıyla ve aynı zamanda elveriģli vasıtalar kullanarak suçun icrasına doğrudan doğruya baģlamıģ olması gerekmektedir 5. Failin eylemlerini suç iģleme kastı ile gerçekleģtirmesi ve icra hareketlerine elveriģli vasıtalar ile baģlamıģ olması lazımdır. Bütün bu açıklamalar çerçevesinde suça teģebbüsün tartıģılabilmesi için öncelikle failin hazırlık hareketlerini aģan, icra hareketi olarak kabul edilebilecek bir eyleminin olması gerekir 6. Failin salt kastını ortaya koyan fiilleri ve/veya failin suç iģlemek için elveriģli vasıtalara sahip olması teģebbüsten bahsedilmesi için yeterli değildir. Ceza hukuku prensip olarak failin kötü niyeti ile değil hareketi ile ilgilenir 7. Failin cezalandırılabilmesi için cezalandırılabilir bir fiilinin bulunması gerekir 8. Ceza hukukunda kavramlar savcıların o kavramları nasıl anlamak istediklerine göre Ģekillenmez. Ġcra yapılmıģ mı, yapılmamıģ mı sorusu, yer, zaman, olay, yapanların sayısı, kimliği, niteliği, ellerindeki elveriģli vasıtaları ile gösterilebilmiģ ve delillerle ispatlanmıģ olmalıdır. 5 Özek, Çetin s. 158 6 Balyoz Davası Ortak Temyiz Dilekçesi 7 Hakeri, s. 124. 8 Koca/Üzülmez, s. 78; Hakeri, s. 124., Erem/ Toroslu, s. 67 8

Müvekkilim Dursun Çiçek hakkındaki iddia,sözde Ġrtica Ġle Mücadele Yazısı nı yazmak ve bunu Erzincan da uygulamaktır. Müvekkilimin Erzincan Ġline hiç gitmediğine iliģkin onlarca delil mahkemeniz dosyasında mevcuttur. Aynı Ģekilde Erzincan davası sanıkları ile de herhangi bir iletiģimde olduğu iddiasını destekler 20 ayrı suçtan soruģturma geçirmiģ bir yalancı bir savcının beyanları dıģında tek bir delil bulunmamaktadır. Tüm bu açıklamalar ıģığında velev ki Ġrtica Ġle Mücadele Yazısı doğru kabul edilse bile bu yazının müvekkil tarafından uygulamaya konduğu ya da buna teģebbüs ettiğine dair en ufak bir delil bulunmakta mıdır? Müvekkilim hangi Fethullah Gülen Cemaati evine silah ve mühimmat koymuģtur? Hangi televizyon kanalında hükümet aleyhine yayın yapılmasını sağlamıģtır? Bu soruların hiçbirisinin cevabı sözde mütalaada bulunmamaktadır. YaĢar-Gökçen-Artuç un Yorumlu Uygulmalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi 2010 sayfa 8264 te verdikleri örnekte aynen plan çerçevesinde de olsa henüz planın icrasına baģlanmamıģken örgüt üyesinin evinde belirlenen yerlere konuacak bomba düzeneğinin montajına yönelik olarak yapılan davranıģlar hazırlık hareketleri niteliğindedir ve bu durumda cea verilemez denmektedir. Bu durumda sözde irtica ile mücadele yazısının sahte ve hayal ürünü olduğu bir an için bir tarafa konulsa bile bu durumda dahi hazırlık hareketi olarak değerlendirilebilecek fiilin ceza hukuku açısında cezalandırılamayacağı açıktır. Ġddia makamı, müvekkilimin hangi hareketinin icra aģamasına baģlanması olarak nitelendirdiğini ve ne sebeple icra hareketinin gerçekleģtirilemeyip teģebbüs aģamasında kaldığını açıklamak zorundadır. Yine müvekkilimin hangi eyleminin cebir içerdiğini açıklamak zorundadır 9. Cebir, sözlük anlamıyla, "zorlayıģ" demektir. Hukuk açısından da, zor kullanma anlamına gelen cebir, temel olarak cebir kullananın cebredilene fiziki veya manevi bir baskı uygulayarak onun belli bir yönde hareket etmesini veya hareketsiz kalmasını sağlamayı amaçlar 10. Cebrin, dıģ dünyada ortaya çıkan ve karģı tarafça hissedilen bir eylem niteliğinde olduğu açıktır. Dava konusu olaya bakıldığında cebir 9 Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 25.01.2010 tarihli 2009/11204, 2010/855 kararında, TCK 146 maddesi ile ilgili olarak "cebir ve şiddet" eylemlerinin gerçekleştirilmiş olması üzerinde özellikle durmuştur. 10 Ayrıntılı değerlendirmeler için bkz: Erol Cihan, Cebir Kullanma Cürmü, istanbul, 1978, s. 63 vd; İlhan Üzülmez, Tehdit, Şantaj ve Cebir Suçları, Turhan Kitabevi, Ankara, 2007, s. 171; Recep Gülsen, Ceza Hukukunda Sorumluluğu Kaldıran Nedenlerden Kaza, Mücbir Sebep, Cebir ve Tehdit, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2007, s. 132 vd. 9

ile iģlenmiģ bir hareketin bulunmadığı açıkça görülmektedir. Dava konusu Olayda DıĢ dünyada ortaya çıkan ve karģı tarafça hissedilen nitelikte bir eylem yoktur. Kanun gerekçesinde, cebir ve Ģiddetin bir olayda mevcut bulunması dahi, suçun neticeyi gerçekleģtirmeye elveriģli olup olmadığının tespitinde kullanılabilecek ölçütlerden yalnızca biridir. Bir baģka deyiģle, suçun gerçekleģmiģ olabilmesi için cebir ve Ģiddetin mevcudiyeti zorunlu olmakla birlikte, yeterli de değildir. Söz konusu cebir ve Ģiddetin hükümeti devirmeye elveriģli olmadığının tespit edilmesi halinde, ceza verilemez. Dava konusu olayda ise, böyle bir elveriģlilik değerlendirmesi yapılabilmesinin ön koģulu olan "cebir ve Ģiddet" unsuru dahi gerçekleģmemiģ olmasına rağmen, Savcılık müvekkilimi ağırlaģtırılmıģ müebbet hapis ile yargılatmak istemektedir. Sözde mütalaa, imza sahteliği iddiaları mahkeme huzurunda hiçbir Ģekilde araģtırılmamıģ, sahte olduğuna iliģkin çok sayıda belge ve bilginin dosyaya eklendiği Sözde Ġrtica Ġle Mücadele yazısına ve zaten medyada yer almıģ haberleri içerir internet sitesi haberlerine dayanmaktadır. Sahtelik iddiaları hiçbir Ģekilde araģtırılmaksızın ve mahkeme huzurunda tartıģılmaksızın yapılan bu değerlendirmeler hukuka aykırıdır. Ayrıca TCK 312.maddedeki suçun mağduru hükümet olduğundan, hükümeti temsilen BaĢbakan a tebligat çıkmadan davaya devam edilemez. Bu davada suçun mağduru birinci derecede hükümet yani bakanlar kuruludur. Bu durumda CMK 233.maddesi uyarınca mağdurun çağrılarak mahkeme tarafından dinlenmesi zorunludur. Çünkü yasanın bu hükmü mağdura tebligat konusunda mahkemeye bir takdir hakkı bırakmamıģtır. Mağdur bu durumda ister ise CMK 237. madde uyarınca davaya katılma talebinde bulunabilecektir. 4- CMK MADDE 226 KAPSAMINDA EK SAVUNMA HAKKI VERĠLMESĠ, Müvekkilim hakkında hazırlanan iddianamenin sevk maddesi TCK.314/2, yani örgüt üyeliği iddiasıdır. Ancak mütalaada, hiçbir yasal delil ve somut olgu gerekçe gösterilmeden TCK 314/1 yani örgüt yöneticiliği suçlaması tecziyesi talep edilmiģtir. Müvekkil Hakkındaki suçlamanın hukuki niteliği değiģtirilmiģ ve ceza ağırlaģtırılmıģtır. Bu gerekçe ile CMK.226 kapsamında ek savunma hakkı verilmelidir. 10

Suçun niteliğinin değiģmesi Madde 226 (1) Sanık, suçun hukukî niteliğinin değiģmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden baģkasıyla mahkûm edilemez. (2) Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruģma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır. (3) Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir. Madde metninden de anlaģılacağı üzere, sözde örgüt üyeliği suçundan yargılanırken, iddia makamınca sözde örgüt yöneticiliği suçundan cezalandırılma istenmesi verilecek savunma süresinin makul ve savunmayı hazırlayabilecek bir zaman dilimi olmasını zorunlu kılmaktadır. Diğer tüm tutuklu sanıkların hemen tamamında aynı değiģikliğe gidilmesi karģısında mütalaanın okunmasından hemen 20 gün sonra esas hakkındaki savunmalara baģlanması yasanın ruhuna ve savunma hakkına uygun düģmemektedir. Sanık yeni değiģen duruma göre savunmalarını yapabilecek halde bulundurulmadıkça mahkeme, iddianamenin dıģına taģmayacak ve mütalaada istenen ceza hükümlerinden ötürü sanık hakkında hüküm tesis edemeyecektir. 5- ĠDDĠALARA KONU AKP VE GÜLENĠ BĠTĠRME PLANI ADI VERĠLEREK PAZARLANAN YAZI SAHTEDĠR, SÖZDE MÜTALAADAKĠ ĠDDĠALAR KĠM OLDUĞU BELLĠ OLMAYAN SAHTEKAR ĠHBARCILARIN BEYANININ TEKRARINDAN ĠBARETTĠR. (EK-5) Siyasi maksatlı bir operasyon yapmak için suç ve suçlu yaratmayı amaçlayan bir çete tarafından hazırlanmıģ, zamanı geldiğinde SoruĢturma Savcısına ulaģtırılarak ağır bir insanlık suçu olan hak ve özgürlük ihlallerine gerekçe gösterilmiģtir. Müvekkilime yönelik suçlamalara esas teģkil ettiği ileri sürülen taklit imzalı sahte planda isim, tarih, mekân ve eylem temelinde çok sayıda maddi hatanın olması iddiaların gerçek dıģı ve planın sahte olduğunu göstermiģtir. Tarih, evrak kayıt bilgileri, baģlık bilgileri, dağıtım planı dâhil eylem planı formatında bulunması gereken temel bilgileri içermeyen, üslup, kapsam ve format olarak yetersiz olan üç maddelik Eylem Planı olmaz. Sahte planın içerik ve üslup olarak ne kadar hatalı olduğu, bir Kurmay Albay tarafından hazırlanma olasılığının bulunmadığı maddi gerçeği dosyada bulunan mukayeseli inceleme raporları, renkli olarak açıkça anlaģılır bir hale getirilerek mahkemenize defalarca sunulmuģtur(ek-6). 11

Taklit imzalı sahte planın bir belge veya evrak olmadığı, baģlık ve kayıt bilgilerini içermediği, belgede kopya numarası, yayımlayan makam, yayımlandığı yer ve tarih saat grubu, plan numarası, zaman dilimi, görev bölümü gibi, belgeye resmi evrak niteliği kazandıracak herhangi bir unsurun bulunmadığı, savcılık ve bilirkiģiler tarafından çok sayıda yazı ve rapor ile tespit edilmiģ, tanık beyanları ile desteklenmiģtir. Ek-7. Sahte yazıyı gördüğünü söyleyen tek bir tanık bulunmamaktadır. Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından görevlendirilen üç uzman tarafından 16. 06 2009 tarihinde hazırlanan BilirkiĢi Raporunda; Ġncelenen planın TSK Karargah ÇalıĢma Usulleri ve Askeri Yazım Teknikleri ile ilgili emir, talimat, yönerge ve uygulamalara göre hiçbir askeri yazı biçimine uymadığı, resmi evrak niteliği taģımadığı, çok sayıda maddi hata içerdiği, bazı ifadelerin askeri yazım teknikleri ve yazıģma gelenekleri ile örtüģmediği sonucuna ulaģıldığı vurgulanmaktadır. Aynı kapsamda görevlendirilen üç subay tarafından 18 Haziran 2009 tarihinde hazırlanan ve Askeri Savcılığa sunulan BilirkiĢi Raporunda; format, kullanılan üslup ve terminoloji, içerik ve planda yazılı olan cümlelerin kurumsal kriterlere ve usullerle kesinlikle uygun olmadığı ifade edilmektedir. TSK Harekat Planı ve Eklerini Hazırlama Yönergesi (MY 368-2), TSK Karargah Hizmetleri Yönergesi (MY 75-1 (B)) ve TSK Bilgi Destek Talimnamesi (MT 31-1) esasları ile askeri esas, usul ve terminolojiye göre konunun uzmanı bilirkiģiler tarafından hazırlanan Mukayeseli Eylem Planı Formatı ve içeriği dikkate alındığında çok sayıda maddi hata içeren planın gerçek olduğunu iddia etmek meslek hayatını hep birinciliklerle taçlandırmıģ, doktorasını yapmıģ bir Kurmay Subaya Hakaret niteliği taģımaktadır. Savcı Mütalaanın 1466. Sayfasında Dursun ÇĠÇEK imzalı Ġrtica Mücadele Palnının askeri yazım tekniğine uygun olup olmadığı ile ilgili olarak Askeri Savcılığın soruģturma aģamasında yaptırdığı bilirkiģi raporunda, söz konusu belgenin farklı açılardan Askeri Yazım Tekniklerine olduğuna dair hususların ileri sürüldüğü, ancak yapılan son inceleme ile bu husuların tutarlı olmadığı, yine benzer konularda Dursun ÇĠÇEK in beyanlarının da gerçeği yansıtmadığı, hatta bizat sanık tarafından hazırlanan benzer çalıģmaların Irticayla Mucadele Eylem planı ile Ģekilsel olarak benzediğidolayısıylaġrticaġle Mücadele Eylem Planın bu yönde inkarının ve kullanılanargümanlarındayanaksızolduğuanlaģılmıģtır demektedir. Savcının dayanaksız bulduğu bilimsel raporlardır!.. Hakikat korkusu olmayan savcının ileri sürdüğü, müvekkilim tarafından hazırlanan ĠrticaĠle Mücadele Yazısına benzer olan belge hangi belgedir ve nerededir?yapılan son çalıģma nedir?hiçbirinin 12

somut cevabını vermeyecek durumda olan mahkemeniz savcısı, soyut ifadelerin arkasına sığınmaktadır. Ayrıca Mütalaanın 1392. sayfasında yer alan, Sanığın söz konusu belgeyi kendisinin haziırlamadığını ve altındaki imzanın kendisine ait olmadigini savunmasına karģın, imzasını degistirme yönündeki davranıģları altı çizilmesi gereken bir husustur. Yine sanığın Mart 2006 tarihli "Sivil Toplum Örgütleri" baģlıklı andıçı düzenlemiģ olması da belgenin içeriği yönünden sanığın benzer çalıģmalar içinde olduğunu gösteren önemli bir delildir. Ģeklindeki ifade savcının suç ve suçlu yaratma çabasının bir ürünüdür. Müvekkilim taklit edilen bir imzası olduğunu gördüğü vakit doğal bir refleksle daha önce kullandığı, nispeten eski imzasına göre zor olan parafını değiģtirerek imza olarak kullanmaya baģlanmıģtır. Bu değiģiklikten Askeri Savcıya söz etmiģtir. O tarihte henüz Ġstanbul 'Özel Yetkili' Savcıları tarafından müvekkilim iafedeye dahi çağırılmamıģtır. Kaldı ki müvekkilim 12. 06.2009 tarihinde eski kullandığı imzayı Askeri Savcılığın soruģturma evrakına atmıģtır. ġayet müvekkilimin imzasını değiģtirme gibi bir amacı olsaydı bir soruģturma evrakını imzalaması düģünülemezdi. Mart 2006 tarihli Andıç'ın var olmadığına iliģkin Genelkurmay açıklama yapmıģtır. Kaldı ki iddialara konu Sivil Toplum Andıcı ile Sahte Ġrtica Ġle Mücadele Yazısının içeriği birbirinden tamamen farklıdır. Sahte yazı içerisinde yer alan cümlelerdeki sözde görevlerin müvekkilim tarafından icra edilmesi imkânsızdır. Ġnsanların evine suç aleti koymak, arama kararı çıkararak bunları yakalatmak ve o insanları askeri yargıda yargılanmasını sağlamak gibi adli eylemler hukuk devleti olan ülkemizde ancak kolluk kuvvetleri ve savcılar tarafından icra edilebilecek ve iģlenebilecek bir suç niteliğindedir. Genelkurmay BaĢkanlığının veya iddianamede ileri sürüldüğü gibi bir albayın yapabileceği eylemler değildir. Müvekkil hakkındaki suçlamalar iģlenemez suç niteliğindedir. Yasal delil makul ve mantıklı olmalıdır. Parmak ve avuç içi izi dâhil hiç bir elektronik ve dijital iz bırakmadan, hiç bir gerçek tanık Ģahit olmadan, içerik, üslup ve format olarak yetersiz, üzerinde hiçbir tarih ve kayıt bilgisi olmayan, uygulama imkânı bulunmayan sahte bir planın müvekkilim tarafından hazırlanması ve altına imzasının atılması iddiası akla ve mantığa aykırıdır. Genelkurmay BaĢkanlığı Adli MüĢavirliği tarafından hazırlanan bilgi notuna göre sahte plan; üzerinde hazırlanma tarihi bulunmayan yakın bir tarihte üretilmiģ bir yazıdır. (EK-8) Aynı bilgi notuna göre Avukat Serdar ÖZTÜRK ün bürosunda bulunduğu iddia edilen 326 belgenin 1983-2004 yılları arasında askeri eğitim ve iģbirliği faaliyetlerine yönelik resmi belgeler olduğu, 13

ancak 4 sayfalık eylem planının Genelkurmay BaĢkanlığı kayıtlarında bulunmadığı ifade edilmiģtir. Taklit imzalı sahte planın bir fotokopisini, müvekkilimin hiç tanımadığı ve telefonla dahi görüģmediği Av. ÖZTÜRK e verdiğini doğrulayan hiçbir delil ve bulgu yoktur. Avukat Serdar ÖZTÜRK ün Bürosunda 04 Haziran 2009 tarihinde yapılan arama sonucu hazırlanan Arama ve El Koyma Tutanağının birinci sayfasında yazılı ve üzeri çizili olan; Oda giriģene göre sol tarafında bulunan siyah renkli etajerden; 1 den 40 a kadar numaralandırılmıģ Av. Özge EVCĠ tarafından paraflanmıģ el yazısı, bilgisayar çıktısı doküman, çizildi notunun ikinci sayfada, ÇalıĢma masasının üzerindeki mavi klasörden alınan Ģeklinde düzeltilmesi dikkat çekmektedir. (EK-9) Avukat ÖZTÜRK; söz konusu tutanakta ifade edilen Mavi Klasörün bürosuna gizlice konulduğunu ve bu konuda suç duyurularında bulunduğunu ifade etmiģ ve bu iddiasını destekleyen kanıtları mahkemeye sunmuģtur.sürekli olarak bir arama ve tutuklama kararı bekleyen, bu nedenle bürosunda CD ve taģıyıcı disk kullanımını yasaklayan bir avukatın, 1983 2004 arasındaki 21 yıllık eski gizli evrakları içeren dosyayı Taklit Ġmzalı Sahte Plana kılıf olacak ve kendisine komplo kurulmasına destek verecek Ģekilde masasının üzerinde bırakarak Ģehir dıģına gitmesi hayatın normal akıģına aykırıdır. Av.ÖZTÜRK ile müvekkilim ilk defa mahkeme salonunda tanıģmıģtır. Kendisinin de ifade ettiği gibi aralarında hiçbir irtibat yoktur. Naip Hakim tarafından Genelkurmay Bilgi Destek Daire BaĢkanlığına ait bilgisayar imajlarındaki üç milyondan fazla belge üzerinde iki yıl süren bir araģtırma ve inceleme sonucu hazırlanan rapora göre, iddiaya konu eylem planı hakkında hiçbir bilgi ve bulguya rastlanmamıģtır. Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından yapılan soruģturma gereği hazırlanan onlarca bilirkiģi raporunun, 75 adet bilgisayar ve 24 adet yazıcıda yapılan incelemenin, Naip Hakim tarafından yıllar süren bir inceleme sonucu hazırlanan raporun ortaya koyduğu somut bir gerçek vardır. Bu maddi gerçek ise plan sahtedir. Ġmza taklittir. Taklit Ġmzalı Sahte Planın bir fotokopisinin 12 Haziran 2009 tarihinde bir gazetede yayınlanması üzerine aynı gün Genelkurmay Askeri Savcılığı tarafından müvekkilimin ÇalıĢma Ofisinde yapılan aramaya ve BilirkiĢi Görevlendirilmesine yönelik SoruĢturma Tutanağında ifade edildiği gibi, savcılığın çok muteber gördüğü ancak kim olduğu belli dahi olmayan, faili meçhul ihbarcının iddialarının aksine, arama ve soruģturma derhal baģlatılmıģtır. (EK-10) 12 Haziran günü saat 14

10.50 de Askeri Savcı ve bilirkiģi heyeti Ģubede arama yapmıģ, 3. Bilgi Destek ġubesinde mevcut 14 bilgisayar hard diskini incelemek üzere almıģtır. Müvekkilim Hakkında soruģturma açılması nedeniyle idari bir tedbir olarak, Genelkurmay Harekât BaĢkanlığınca 17.06.2009 tarihinde yazılan bir emirle müvekkilim geçici görevle, Genelkurmay Harekât BaĢkanlığı Eğitim Daire BaĢkanlığı Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezinin Akademik Kurulunda görevlendirilmiģtir.(ek-11) Bahse konu tarihten itibaren Bilgi Destek Daire BaĢkanlığından ayrılan müvekkilim yine faili meçhul ihbar mektubunda gündeme getirilen belge imha tarihleri olarak belirtilen 19-20 Mayıs tarihlerinde Genelkurmay a giriģ dahi yapmamıģtır. Ayrıca Genelkurmay BaĢkanlığı Askeri Savcılığı tarafından 17 Haziran 2009 tarihinde müvekkilimin oturduğu lojman ve arabada 5 saat süre ile arama yapılmıģ, evdeki diz üstü bilgisayarın imajı ve cep telefonu dahil çok sayıda CD ve dijital ürüne el konmuģtur. Aynı gün görevlendirilen bilirkiģiler tarafından yapılan ve 19 Haziran 2009 tarihinde hazırlanan bilirkiģi raporunda; incelenen ürünler içinde, Ġrticayla Mücadele Eylem Planı ve/veya içeriği ile örtüģen herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmadığı ifade edilmiģtir. (EK-12) Dava Dosyasında bulunan, Jandarma Kriminalin 06.04.2010 Tarihli Uzmanlık Raporu na göre; taklit imzalı sahte plan üzerinde müvekkilimin parmak ve avuç içi izi dâhil hiçbir fiziki ve dijital izi yoktur. (EK-13) Sahtekar ihbarcı, sözde planı müvekkilimin çalıģma odasında, dolabının içindeki klasörde bulduğunu iddia etmektedir. Bu iddianın gerçek dıģı olduğu bu raporla sabit hale gelmiģken iddia makamının bu rapordan sözde mütalaasında hiç bahsetmemesi dikkat çekicidir. Bu raporu görmezden gelen iddia makamı bir de sözde mütaasının 1373. Sayfasında, Ayrıca, Jandarma Kriminal Laboratuvarınca düzenlenen 16.03.2010 tarihli raporda, ihbar mektubu ve ekindeki belgeler ile "Ġrticayla Mucadele Eylem Plani" baģlıkı belgenin farklı yazıcılardan cıkarıldığı vurgulanmıģtır. Bu hususta, ihbar mektubunu gönderen kimligi tespit edilemeyen Ģahsın, söz konusu belgeyi ihbar mektubu içeriginde belirtildigi Ģekilde gizlice temin ettigini açikca ortaya koymaktadır. Demek suretiyle orta zekalı bir insanın dahi tek bir okuyuģta kanmayacağı bu iddiayı ortaya atmayı makul görmüģ ve mütaalasına neden sözde dediğimizi bir kez daha teyit etmiģtir. Ayrıca, savcının hukuk idrakine göre, ihbar mektubu ile sözde irtica ile mücaele yazısının farklı yazıcılarda çıkmıģ olması bu sözde irtica ile mücadele yazısının müvekkilimden sadır olduğuna delil olarak gösterilmeye çalıģılmıģtır. Halbu ki salt ihbar mektubu ile farklı bir yazıcıdan çıkması nedeni ile bir yazının müvekkilime ait olma olasılığı ne kadar ise cumhuriyet savcısına ait olma olasılığı da en az o kadardır hatta daha fazladır çünkü ne Genelkurmayın bilgisayarlarında ne de müvekkilimin evinde yapılan aramada el konulan bilgisayarda 15

böyle bir yazıya dair bir emare dahi bulunamamıģtır. ġu durumda mantık kuralı gereği müvekkilime bu sözde yazı nedeni ile yüklenen Ģüphe derecesi ne kadar ise savcıya ya da emniyetteki bir memura yüklenebilecek Ģüphe derecesi müvekkiliminkinden daha fazla olmak zorundadır. Öyle ki iddia makamının bu zorlama yorumu, Jandarma Kriminalin hazırladığı 16.03.2010 Tarihli Uzmanlık Raporunda, faili Meçhul Ġhbar Mektubu ile 30.09.2009 tarihinde Çukurambar/ANKARA dan postayla gönderildiği iddia edilen yazıların ve sahte planın, Bilgi Destek Daire BaĢkanlığındakullanılan24 adet yazıcının çıktısı olmadığı, Bilgi Destek Dairesinde kullanılan kağıtlar ile aynı nitelikte olmadığı yönündeki bilimsel tespitini de yok saymaktadır. Yine sahte belge üzerinde klasörlendiğini gösterir zımba ve/veya delgeç izinin bulunmadığı yönündeki raporda yok sayılmıģtır. (EK-14) Jandarma Kriminal in 06.04.2010 Tarihli Uzmanlık Raporu nda ayrıca, müvekkilime ait olmayan 9 adet parmak izi ile 5 adet avuç içi izinin sahte plan üzerinde mevcut olduğunu belirtilmiģtir. Kim oldukları nedense bir türlü bulunamayan ihbarcıların bulunmasını engelleyecek nitelikte mahkemeniz, Savunmanın ısrarlı taleplerine rağmen 14 adet parmak ve avuç içi izinin bulunması yönündeki taleplerimizi reddetmiģtir. Ancak Taklit imzalı sahte planı ve faili meçhul mektupları hazırlayan iftiracılara ve gerçek suçlulara ait olduğu değerlendirilen bu izlerin kime ait olduğunun tespit edilmesi maddi gerçeği bulmak ve adaletin gereğini yapmak zorunda olan mahkemenin görevi ve vicdani sorumluluğudur. Yine sahte ihbar mektuplarında yer alanın aksine Askeri Savcılığın soruģturmaya baģladığı gün, ġube Personeli tarafından kullanılan 14 adet bilgisayarın sabit diski üzerinde teknik inceleme yapılarakbilirkiģi Heyeti tarafından 13.06.2009 tarihinde hazırlanan Raporda; incelenen 14 sabit diskin içeriğinde adı geçen planla ilgili hiçbir bilgi ve belgenin izine rastlanmadığı kayıt altına alınmıģtır. (EK- 15) Askeri Savcılığın 30.10.2009 tarihinde görevlendirdiği BilirkiĢi tarafından, Bilgi Destek Daire BaĢkanlığındaki taģınabilir kızaklı sabit diskte Ġrticayla Mücadele Eylem Planı hakkında bir dijital iz incelemesi yapılmıģtır. 31.10.2009 tarihinde hazırlanan raporda; Sabit disk üzerinde belirlenen anahtar kelimeler ile yapılan veri arama iģlemi sonucunda söz konusu dokümanın hiçbir dijital izine rastlanmadığı vurgulanmaktadır. (EK-16) Askeri savcılığın görevlendirdiği bilirkiģi tarafından 31 Ekim- 25 Kasım 2009 tarihleri arasında yaklaģık bir ay süreyle 75 adet bilgisayarın sabit 16

diskiüzerinde yapılan incelemede, Ġrticayla Mücadele Eylem Planı hakkında hiçbir dijital ve elektronik iz bulunmamıģtır. (EK-17) Raporda ifade edildiği gibi, müvekkilim tarafından kullanılabilecek bütün bilgisayarlar incelenmiģ ve sahte planın hazırlanmadığı gerçeğinin tespiti bir kez daha yapılmıģtır. Yine Bilgi Destek Daire BaĢkanlığının TSK Ġntranet Sistemindeki 01 Nisan- 12 Haziran 2009 döneminde Ġrticayla Mücadele Eylem Planı hakkındaki bütün dijital izlerin tespit edilmesi maksadıyla Askeri Savcılığın görevlendirdiği bilirkiģi tarafından; 17-20 Haziran 2009 tarihleri arasında yapılan bilirkiģi incelemesinde MA3 Ģifreleri açılamayan 33 adet dokümanın Ģifreleri çözülerek incelenmiģtir. Adı geçen bilirkiģi tarafından 20.01.2010 tarihinde hazırlanan BilirkiĢi Raporunda; Ġrticayla Mücadele Eylem Planı konulu yazıya, TSK-NET ve Ġnternet Dosya Sunucuları üzerinde bulunan kullanıcı hesapları içerisinde rastlanmadığı ifade edilmektedir. (EK-18) Aynı kapsamda TSK Ġntranet Sistemindeki 15 Ağustos 2008-01 Nisan 2009 dönemini kapsayacak Ģekilde Ġrticayla Mücadele Eylem Planı hakkındaki bütün dijital izlerin tespit edilmesi maksadıyla 05 Nisan 2010 tarihinde ikinci kez bilirkiģi görevlendirmesi yapılmıģtır. Adı geçen bilirkiģi tarafından 17.04.2010 tarihinde Askeri Savcılığa sunulan BilirkiĢi Raporunda; Ġrticayla Mücadele Eylem Planı konulu yazıya, TSK-NET ve Ġnternet Dosya Sunucuları üzerinde bulunan kullanıcı hesapları içerisinde rastlanmadığı ifade edilmiģtir. Genelkurmay BaĢkanlığı Karargâhında bütün yazıģmaların TSK-NET Sistemi içinde yapıldığı dikkate alındığında, bahse konu taklit imzalı sahte planın Genelkurmay BaĢkanlığı Karargâhında 15 Ağustos 2008-12 Haziran 2009 tarihleri arasındaki dönemde hiçbir dijital izinin olmadığı bilirkiģi raporu ile tespit edilmiģtir. Bu tespitlere ek olarak, Genelkurmay BaĢkanlığınca 31 Ocak 2010 tarihinde 54 bilgisayar kasasından sökülen 60 adet hard disk ile bilirkiģilere tahsis edilmiģ ve daha sonra Genelkurmay istihbarat BaĢkanlığınca kullanılmıģ olan 41614 BiM numaralı bilgisayar CMK.125 dikkate alınarak incelenmesi maksadıyla mahkemenize gönderilmiģtir. (EK-19) Mahkemeniz Naip Hakimi olan Hüsnü Çalmuk iki yıl süren incelemesi sonunda, 11.02.2013 günü Genelkurmay Bilgi Destek Dairesinde bulunan bütün bilgisayarların hard disklerin de bulunan yüzbinlerce evrakı incelemiģtir. Bu evrak arasında ön rapor verilmesi aģamasından sonra bulunan Ģifreli dosyaların tamamına yakının da bulunduğu ifade edilmektedir. Aslında Naip Hakimin hazırlaması gereken ancak TEM görevlilerince hazırlanmıģ iģbu tutanakta, iddiaya konu Ġrtica Ġle Mücadele Yazısının bulunamadığı ifade edilmektedir. Fakat 17

bu gerçek bu kadar yalın anlatılmıyor. Çünkü anlatılmak istenmiyor ve tam bu noktada TEM Polisleri devreye giriyor ve; Genelkurmay Askeri savcılığının yaptığı ilk bilirkisi incelemelerinin 01 Nisan- 12 Haziran aralığına bağlanması, ilk incelemelerin sonunda da incelenen bilgisayarların bir kısmının silinmiģ olması ve sunucu yedekleri üzerinde sadece kelime bazlı arama yapılması aranan suça konu belgenin bulunması iģlemini imkânsız hale sokmuģtur Bu kadar yanlıģ, yanlı, taraflı beyan olmaz dedirtiyor insana. Aslında mahkemeniz bu raporu hazırlayanlara Ģunu birkez daha hatırlatmalı olmayan Ģeyi var edemezsiniz!.yüzbinlerce sayfa belge aranacak, Ģifreli olanlarda incelenecek, sunucu yedekleri taranacak, iki yıl boyunca didik didik sahte plan aranacak sonra sanki bunların hiçbiri yapılmamıģ gibi hayali tespitler yazılacak. Bu arada Askeri BilirkiĢiler ve Savcılarda niteliksiz görülecek. Yaptıkları bütün iģlemler yok sayılacak. Suça konu belgeyi sakladıkları, imha ettikleri iddia edilecek!! Yapılan bu inceleme ile iddia makamının sözde mütalaasında da çok kez vurguladığının aksine, TSKNET Sistemine kayıtlı yazı ve verilerin, istense dahi o yazıyı hazırlayan kiģi veya Ģube müdürü tarafından silinemeyeceği ispatlanmıģtır. Böylece Evrak ve belge silme, yani delil karatma iddialarının gerçek dıģı olduğu somutlaģmıģtır. Yapılan araģtırmada, Naip Hakim görevlendirilmesinin esas amacı olan, TSKNET Sistemi dijital arģiv kayıtlarında; Taklit Ġmzalı Sahte Ġrticayla Mücadele Eylem Planı hakkında iddiaları doğrulayacak hiçbir iz bulunmamıģtır. Ġddiaya konu planın sahte olduğu ve müvekkilim tarafından hazırlanmadığı Naip Hakim tarafından hazırlanan bu rapor ile bir kez daha teyit edilmiģtir. Raporda; Yapılan kelime bazlı aramalarda, suça konu "irticayla Mücadele Eylem Planı"nda geçen kelimelerden bir kısmı bulunmuģ ise de, suça konu belgeye rastlanılamamıģtır. Denilerek maddi gerçek ifade edilmiģtir. Ġddiaya göre insanların evine suç aleti koymak ve onları arama kararları ile yakalatmak, sonra da askeri yargıda yargılanmasını sağlamak, Genelkurmay BaĢkanlığında görevli bir albayın yapabileceği bir eylem midir? Sıkıyönetim dönemlerinde dahi bu tür adli görevler kolluk veya savcılar tarafından yapılmıģtır. Bir Kurmay Albayın veya Genelkurmay BaĢkanlığının anayasal demokratik hukuk devleti olan ülkemizde suçluları yakalama ve yargılama yetkisi ve görevi hiçbir zaman olmamıģtır. Ülkemizde bu iģlemleri ancak ve ancak yargı ve kolluk görevlileri yapabilir. Sahte plandaki bu üslup ve ifadeler sahtekârların ve imza taklitçilerinin kim olduğunu, yani gerçek suçluları iģaret etmektedir. Ġddiaya konu sahte planın müvekkilim tarafından hazırlanmadığını tespit eden Genelkurmay Askeri Savcılığı 24 Haziran 2009 tarihinde müvekkilim hakkında KovuĢturmaya Yer Olmadığı Kararını vermiģtir. Söz konusu kararda; iddiaya konu planın sahte olduğu ve Genelkurmay BaĢkanlığında 18

hazırlanmadığının tespit edildiği vurgulanarak, kim tarafından, ne zaman ve nerede hazırlandığına yönelik soruģturma konusunda görevsizlik kararı verilmiģ ve dosya bu gerekçe ile Ġstanbul Cumhuriyet BaĢsavcılığına göndermiģtir. Bahse konu gerçek dıģı iddialar gerekçe gösterilerek medya yayınları nedeniyle kötü niyetli kiģi ve suç örgütlerine hedef gösterilen müvekkilimin yaģama hakkıdahil temel hak ve özgürlükleri tehdit edildiğinden 03 Kasım 2009 tarihinde yetkili makamlar tarafından hakkında koruma kararı alınmıģtır. 5- SORUġTURMA EVRESĠNDEKĠ BĠLĠRKĠġĠ ĠNCELEMELERĠNĠN HUKUKA AYKIRILIĞI SoruĢturmada aldırılmıģ bilirkiģi raporları yasa ve usule aykırıdır. SoruĢturmada görevlendirilen bilirkiģilerin tarafsızlık ve bağımsızlıkları tartıģmalı olmaktan çıkmıģ, kesin bir hal almıģtır. Bu husus yargılama sırasında savunma avukatları tarafından dile getirilmiģ ve onlarca kez Ģikayet konuusu olmuģtur. BilirkiĢilerin seçilmeleri ve görevlendirilmeleri açıkça usul ve yasaya aykırı olup, müvekkilim için kurulan komplonun parmak izleri niteliğindedir. Ayrıca aģağıda detaylı olarak izah edileceği üzere bu raporların gerçeğin aydınlatılması için değil, üzerinin örtülmesi ve hatalı yönlendirme amacıyla hazırlandığına dair ciddi Ģüpheler taģımaktadır. CMK md. 64, BilirkiĢi olarak atanan bir tüzel kiģi ise, kendisi adına incelemeyi yapacak gerçek kiģi veya kiģilerin isimlerini, bilirkiģi atayacak merciinin onayına sunar Ģeklinde bir düzenleme içermektedir. SoruĢturma Savcısı Zekeria Öz ise tamamen bu açık yasa hükmüne aykırı iģlemi ile Ģüphe çekmektedir. ġöyle ki, çeliģkili imza mukayese raporları kriminal gerçekler ihlal edilerek, özel olarak seçilen kiģiler tarafından sipariģ üzerine 1 günde hazırlanmıģtır. Ġstanbul Cumhuriyet BaĢsavcılığı nın 30.03.2012 tarihli yazıya ve eklerinde yer alan yazıģmalara göresoruģturma Savcıları ile Ġmza Mukayese raporu hazırlayan ATK, Emniyet ve Jandarma Kriminal arasında imza incelemesi yapacak kiģilerin tespitine yönelik hiçbir yazıģma yapılmamıģtır. CMK md. 64, BilirkiĢiler, il adlî yargı adalet komisyonları tarafından her yıl düzenlenen bir listede yer alan gerçek veya tüzel kiģiler arasından seçilirler. Cumhuriyet savcıları ve hâkimler, yalnız bulundukları il bakımından yapılmıģ listelerden değil, diğer illerde oluģturulmuģ listelerden de bilirkiģi seçebilirler. 19

Kanunların belirli konularda görevlendirdiği resmî bilirkiģiler öncelikle atanırlar. Ancak kamu görevlileri, bağlı bulundukları kurumla ilgili davalarda bilirkiģi olarak atanamazlar. ġeklinde bir düzenleme içermektedir. Müvekkilimin yargılandığı davada iktidar partisi ve onun üyesi olan Adalet ve ĠçiĢleri Bakanı müģteki olarak bu davaya taraftır. Bu nedenle doğrudan her iki bakana bağlı, maaģ ve özlük haklarını adı geçen bakanların verdiği ve ita amiri olduğu kiģiler tarafından hazırlanan imza mukayese raporları hukuka ve yasaya aykırıdır. Bu açık yasa hükmüne rağmen soruģturma savcıları sadece Adalet ve ĠçiĢleri Bakanlığına bağlı resmi kurumlardan imza mukayese raporu talep etmiģ, üniversiteler ve özel bilirkiģilerden herhangi bir imza mukayese raporu almamıģtır. CMK.66/1:BilirkiĢi incelemesi yaptırılmasına iliģkin kararda, cevaplandırılması, uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren sorularla inceleme konusu ve görevin yerine getirileceği süre belirtilir. Bu süre, iģin niteliğine göre üç ayı geçemez. Özel sebepler zorunlu kıldığında bu süre, bilirkiģinin istemi üzerine, kendisini atayan merciin gerekçeli kararıyla en çok üç ay daha uzatılabilir. ġeklinde bir düzenleme içermektedir. Taklit imza hakkında hazırlanan imza mukayese raporları sadece 1-2 günde acil olarak hazırlanmıģ, Savcılar tarafından imzanın taklit olup olmadığı, neden siyah renkli keçeli kalemle atıldığı, parmak izi olup olmadığı, iddialarımız doğrultusunda imzanın ıslak imza makineleri ile atılmıģ olup olmadığı gibi maddi gerçeği ortaya çıkaracak hiçbir soru sorulmadan imza incelemesi talep edilmiģtir. Hatta SoruĢturma Savcısının talep yazısında inceleme yapacak kiģilerin vereceği raporu yönlendirmeye yönelik ifadelerin yer alması, hazırlanan raporların CMK.66/1 e aykırı olduğunu, hukuki delil niteliği taģımadığını bir kez daha ortaya koymaktadır. CMK.66/6: Gerekli olması halinde, bilirkiģi, mağdur, Ģüpheli veya sanığa mahkeme baģkanı, hâkim veya Cumhuriyet savcısı aracılığı ile soru sorabilir. Ancak, mahkeme baģkanı, hâkim veya Cumhuriyet savcısı, bilirkiģinin doğrudan soru sormasına da izin verebilir. Muayene ile görevlendirilen hekim bilirkiģi, görevini yerine getirirken zorunlu saydığı soruları, hâkim, Cumhuriyet savcısı ve müdafi bulunmadan da mağdur, Ģüpheli veya sanığa doğrudan doğruya yöneltebilir. ġeklinde açık bir hüküm vardır. Ayrıca CMK.68: Mahkeme, her zaman bilirkiģinin duruģmada dinlenmesine karar verebileceği gibi, ilgililerden birinin istemesi halinde de açıklamalarda bulunmak üzere duruģmaya çağırabilir. Cumhuriyet savcısının, katılanın, vekilinin, Ģüphelinin veya sanığın, müdafiin veya kanunî temsilcinin istemi üzerine bilimsel mütalaa hazırlayan uzmanın duruģmada dinlenmesi hususunda da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır. denilmektedir. Yasanın bu açık hükmüne 20