İnfertil çiftlerde bağlanma ve mizaç özellikleri tedavi başarısını etkiler mi? Stresin aracı rolü Dr. Fatma Fariha Cengiz, Dr. Gülhan Cengiz, Dr. Sermin Kesebir Erenköy RSHEAH, İstanbul 29 Mayıs Hastanesi, Tüp Bebek Merkezi, İstanbul
İnfertilite ile psikolojik işlev arasındaki ilişki çift yönlüdür (Forrest ve Gilbert, 2013). Psikopatoloji infertilite etiyolojisinde rol oynayabilir, nitekim stres hipotalamopitüiter gonadal ekseni bozarak anovulasyona yol açabilir. Diğer taraftan infertilitenin kendisi psikolojik bazı sorunlara neden olabilir. Buna ek olarak gebeliğin sağlanması için kullanılan ilaçlar da psikolojik sorunlara neden olabilir. Bu alanda günümüze dek yapılmış olan çalışmalarda, sıklıkla infertil çiftlerle kontrol grubu arasındaki farklılıklar incelenmiş olup (Gülseren ve ark. 2006), çok az sayıda çalışma psikolojik durumun tedavi yanıtı üzerine etkisini araştırmıştır.
Birinci ve ikinci eksen tanısı dışında mizaç ve bağlanma biçimi gibi eşikaltı durumlar da infertilitenin ve infertilite tedavisine yanıtın bir eşlikçisi ya da risk etkeni olabilirler. Mizaç özelliklerinin, infertiliteye duygudurum yanıtını ve gidişini belirleyen bir değişken olduğu ileri sürülmüştür (Volgsten ve ark. 2010). İnfertilite ile bağlanma biçimi arasında bir ilişki olup olmadığını araştıran bir çalışma dizinde bulunmamaktadır. Kakatsaki ve arkadaşlarının (2009) yaptığı bir çalışmada yüksek duygusal dışavurumun negatif tedavi sonucu ile ilişkili olabileceği, bu durumun hipotalamopitüiter adrenal eksenindeki bir düzensizlikten kaynaklanabileceği üzerinde durulmaktadır. Bazal kortizol düzeyi, aynı zamanda, mizacın biyolojik bir izdüşümü olarak önerilen değişkenlerden biridir (Kesebir ve ark. 2010).
Bu çalışmanın amacı, invitro fertilizasyon (IVF) girişimi başarılı olan ve olmayan çiftler arasında, bağlanma biçimi, mizaç özellikleri ve bazal kortizol düzeyi yönünden fark olup olmadığının araştırılmasıdır.
YÖNTEM Örneklem 18 aylık süreçte Yirmidokuz Mayıs Hastanesi Tüp Bebek Ünitesi ne başvuran ve infertilite tanısı almış 325 kişi organik etiyolojinin saptandığı olgular daha önce IVF tedavisi almış olgular
YÖNTEM Uygulama ve Araçlar IVF tedavisi öncesi tüm katılımcılara TEMPS-A ve EBBÖ uygulanmış, bazal kortizol düzeyi ölçümü için kanları alınmıştır. IVF öncesi uygulanan hormon tedavisi (1 ay süreli) depresyon ve anksiyete puanlarını etkileyebileceğinden, kadınlarda BDÖ ve BAÖ, bunun öncesi ve sonrasında iki kez uygulanmıştır. Eşlerde bu uygulama sadece tedavinin başında yapılmıştır. IVF tedavisi uygulanan 50 çift, tedavinin gebelikle sonlanıp sonlanmadığına bakılarak iki gruba ayrılmışlardır. Analiz: Sayısal değişkenlerin karşılaştırılması T test ile, sınıfsal değişkenlerin karşılaştırılması kikare testi ile yapılmıştır. Gebe kalmanın öngörücü değişkenlerine yönelik regresyon analizi uygulanmıştır. Bağıntı analizinde Pearson korelasyon testi kullanılmıştır.
BULGULAR Gebelik + ve olguların karşılaştırılması Gebelik + ve olgular arasında mizaç alttipi ve bağlanma biçimi puanları yönünden, hem kadınlarda hem de erkeklerde fark bulunmamıştır. Gebelik + ve olgular arasında bazal kortizol düzeyi, gebe kalan kadınlarda ve eşlerinde daha düşük bulunmuştur.
Tablo-1: Örneklemin tanıtımı Gebelik + s= 14 Kadın Gebelik - s= 36 Analiz t/p Gebelik + s= 14 Erkek Gebelik - s= 36 Analiz t/p Yaş (Ort±SS) 31,7 ± 4,6 29,1 ± 5,09 1,7/0,106 33,5 ± 3,4 34,9 ± 6,7-0,9/0,326 Eğitim yılı (Ort±SS) Gelir düzeyi (Ort±SS) Evlilik yılı (Ort±SS) İnfertilite yılı (Ort±SS) Tedavi yılı (Ort±SS) Bazal kortizol düzeyi (ng/ml) 13,7 ± 1,3 13,1 ± 1,03 1,5/0,156 3,07 ± 1,5 2,9 ± 1,3 0,2/0,839 2,5 ± 1,1 2,3 ± 0,7 0,7/0,485 2,5 ± 1,1 2,3 ± 0,7 0,7/0,485 2,7 ± 1,06 2,3 ± 0,9 1,2/0,254 2,7 ± 1,06 2,3 ± 0,9 1,2/0,254 2,07 ± 1,1 2,1 ± 0,9-0,3/0,783 2,07 ± 1,1 2,1 ± 0,9-0,3/0,783 1,6 ± 1 1,5 ± 0,8 0,2/0,847 1,6 ± 1 1,5 ± 0,8 0,2/0,847 17.9±4.4 22.8±9.6-2.4 0.017 19.1±5.2 22.9±7.8-2.1 0.047
BULGULAR Gebelik + ve olgular arasında IVF öncesi BDÖ ve BAÖ puanları yönünden, hem kadınlarda, hem de erkeklerde fark bulunmamıştır. Gebelik kadınlarda, IVF öncesi ve sonrası BDÖ puanlarında fark bulunmazken, gebelik + kadınlarda IVF sonrası BAÖ puanları daha yüksek bulunmuştur.
Kadın Analiz Erkek Gebelik + s= Gebelik -s= 36 t/p Gebelik + s= Gebelik -s= 36 14 14 Analiz t/p Depresif mizaç 7,07 ± 4,5 6,5 ± 3,7 0,4/0,679 5,2 ± 4,1 6,1 ± 3,5-0,6/0,535 Siklotimik mizaç 8,7 ± 5,3 7,5 ± 5,3 0,7/0,48 4,3 ± 4,08 4,3 ± 3,7-0,003/0,998 Hipertimik mizaç 8,1 ± 5,2 9 ± 4,3-0,5/0,59 8,5 ± 5,8 9,3 ± 4,8-0,5/0,66 İrritabl mizaç 3,2 ± 3,6 2,5 ± 2,9 0,6/0,539 3,5 ± 4,7 3,5 ± 3,3-0,2/0,984 Anksiyöz mizaç 8,3 ± 6,5 6,3 ± 5,1 1,0/0,318 3,4 ± 3,5 4,9 ± 5,2-1,2/0,24 Güvenli bağlanma 8,7 ± 2 8,2 ± 1,7 0,9/0,38 8,1 ± 1,9 8,4 ± 1,9-0,4/0,66 Kaçıngan bağlanma 9,4 ± 1,2 9,5 ± 1,5-0,3/0,768 9,6 ± 1,9 9,5 ±1,6 0,2/0,881 Kaygılı/ikircikli bağlanma 9,9 ± 1,5 10,3 ± 1,3-0,9/0,397 10,6 ± 1,3 10,8 ± 0,8-0,5/ 0,626
BULGULAR Bağıntı analizleri Gebelik + olgularda Kadınlarda infertilite süresi (r= 0.391, p= 0.005), BAÖ puanı (r= 0.199, p= 0.047) ve depresif mizaç ile (r= 0.630, p= 0.018) bazal kortizol düzeyi arasında, erkeklerde BAÖ puanı (r= 0.297, p= 0.043), depresif (r= 0.391, p= 0.017) ve anksiyöz mizaç puanı ile (r= 0.527, p= 0.031) bazal kortizol düzeyi arasında güçlü bir bağıntı bulunmuştur. Gebelik olgularda Kadınlarda herhangi bir mizaç tipi ile bazal kortizol düzeyi arasında bir bağıntı gösterilemezken, erkeklerde depresif mizaç ile bazal kortizol düzeyi arasında (r= 0.316, p= 0.044) orta derecede bir bağıntı bulunmuştur.
BULGULAR Regresyon analizi Kadın olgularda, bazal kortizol düzeyi tek öngörücü değişken olarak saptanmıştır (R square 0.041, F 4.169, p= 0.044).
TARTIŞMA Çok az sayıda çalışma bireysel psikolojik özelliklerin infertilite tedavisine yanıt ile ilişkisini araştırmıştır. Yazında infertilitenin mizaç ve bağlanma biçimi ile ilişkisini araştıran herhangi bir çalışma bulunmamaktadır. Bizim çalışmamızda, tedavi yanıtı gebeliğin gerçekleşip gerçekleşmediğine göre değerlendirildiğinde, gebelik + ve olgular arasında mizaç alttipi ve bağlanma biçimi puanları yönünden hem kadınlarda hem de erkeklerde fark bulunmamıştır.
TARTIŞMA Diğer taraftan hem kadınlarda hem de eşlerinde bazal kortizol düzeyinin depresif mizaç puanı ile doğrusal bir ilişki içerisinde olduğu izlenmiştir. Buradan yola çıkarak, depresif mizaç özelliklerinin daha stresli bir bekleme sürecine neden olduğu ve bu yolla tedavi yanıtını etkilemiş olabileceği düşünülebilir. Volgsten ve arkadaşlarının (2010) çalışmasında nörotizm puanı yüksek olan bireylerin IVF sonrası gebe kalamama durumu depresyon ve anksiyete bozukluğundan bağımsız olarak yüksek bulunmuştur. Nörotisizm depresif ve anksiyöz mizaçla büyük ölçüde örtüşen bir mizaç boyutu olup, özeleştiri depresif mizaçlı bireylerin önde gelen özelliklerinden biridir.
TARTIŞMA Kakatsaki ve arkadaşlarının (2009) çalışmasında yüksek duygusal dışavurumun negatif tedavi sonucuna yol açabileceği, bunun nedeninin de HPA eksenindeki düzensizlikten kaynaklanabileceği üzerinde durulmaktadır. Bu kişilerde stres durumunda daha fazla kortizol salınacağı, infertil kadının tedaviyi düşük stres düzeyi ile karşılamasının başarılı tedavi sonucu için önemli bir değişken olabileceği üzerinde durulmuştur. Bu yorumu destekler şekilde çalışmamızda gebelik + ve olgular arasında bazal kortizol düzeyi, gebe kalan kadınlarda ve eşlerinde daha düşük bulunmuştur. Bu bulgumuz infertil çiftlerin IVF tedavisi sırasında yaşadıkları stresin tedavi sonucunu etkilediği savıyla uyumludur.
TARTIŞMA Her iki cinsiyette de, BAÖ puanları ile kortizol düzeyi arasında bir ilişki gösterilmiştir. Kadınların tedavi başlangıcındaki yüksek kaygı düzeyi ve depresif semptom şiddetinin gebelik şansını azaltabildiğini gösteren sonuçlar bulunmaktadır (Gülseren ve ark. 2006). Bu durum bizim çalışmamızda izlenmemiştir. Çalışmamızda IVF sonrası BDÖ ve BAÖ puanları gebe kalan ve kalmayan olgularda ve eşlerinde benzerdir. Bu durum tedavi sürecine bağlı yaşanan ya da ortaya çıkan depresyon ve anksiyete belirtilerinin tedavi yanıtını etkilemediği şeklinde yorumlanabilir.
TARTIŞMA Eugster ve arkadaşlarının (2004) yaptığı bir çalışmada kadınlarda mevcut olan kronik stresle IVF tedavisi öncesi ve sonrası oluşan akut stresin ayırtedilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Kronik anksiyetesi olduğu halde tedavi öncesindeki ve sonraki bir hafta içinde anksiyetesinde artış olmayan kadınlarda gebelik oranlarının daha düşük olduğu belirtilmiştir (Eugster ve ark. 2004). Çalışmamızda tedavi sonrası BDÖ ve BAÖ puanları, gebe kalan ve kalmayan olgular arasında benzerdir. Diğer taraftan gebe kalmayan olgularda tedavinin başında ve sonunda ölçeklenen BAÖ puanları birbiri ile benzer iken gebe kalan olgularda tedavi sonrası BAÖ puanları daha yüksektir.
TARTIŞMA Sonuç olarak, infertilite tedavisinde mizaç, bağlanma biçimi ve stres ilişkisin ilk kez irdeleyen bu çalışmada, gebelik + ve olgular arasında bağlanma ve mizaç özellikleri yönünden bir fark bulunmamakla birlikte, depresif mizaç ile bazal kortizol düzeyi arasında gösterilen bağıntı, depresif mizaç özelliklerinin stres yanıtı üzerinden IVF tedavisinin başarısını etkilediği şeklinde yorumlanabilir. IVF sonrası yükseldiğini gösterdiğimiz ve yazında tedavi başarısını olumlu etkilediği belirtilen anksiyete düzeyi durumsal olması özelliği ile bu bulgularımızla ters düşmemektedir.
Dikkatiniz için teşekkür ederim